KIRIM TÜRK-TATAR TEHCİRİ

cace7e480f1ca5c036b65f66d773c08f18 Mayıs 1944 STALİN SÜRGÜNLERİ

Sürgün hadisesi ile ilgili RSFSR Yüksek Şûrasının kararı 25 Haziran 1946 tarihinde edilmişti. Yüksek Şûra’nın Divan Başkanlık Kâtibi Bahmurov’un açıklaması ve suçlaması şuydu ve ertesi günkü İzvestiya gazetesinde şöyle yayımlanmıştı:

“Büyük vatan harbi sıralarında Sovyetler Birliği Milletleri Alman faşist gâsıplarına karşı vatanlarının şeref ve istiklâlini kahramanca müdafaa ettikleri bir zamanda, Alman ajanlarının propagandalarına katılan birçok çeçen ve Kırım tatarı tarafından teşkil olunan gönüllü kıtalarına girerek, Alman Ordusuyla birlikte Kızıl Ordu’ya karşı silahlı mücadeleye iştirâk ettiler. Almanların emriyle dahilde Sovyet rejimine karşı kundakçı çeteleri vücuda getirdiler. Çeçen-İnguş ve Kırım Özerk Cumhuriyetleri ahalisinin esas kitlesi bu vatan hainlerinin faaliyetlerine mani olmadı. Bununla ilgili olarak Çeçenlerle Kırım Tatarları Sovyetler Birliği’nin başka bölgelerine nakledilmiş bulunuyorlar.”

Sürgün kronolojisi:

http://www.surgun.org/surgun/tur/bil…yazi=kronoloji

1939 yılında yapılan Sovyetler Birliği nüfus sayımı verilerine göre Kırım’da 1.123.806 kişi yaşıyordu. Bu sayının 557.449’unu Ruslar, 218.492’sini Kırım Türkleri ve 153.478’ini Ukraynalılar oluşturuyordu. Bölgede en az nüfus Litvanyalılara aitti (888 kişi). II. Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliği topraklarına da giren Alman orduları, Ekim 1941’de Kırım’a girmişlerdi.

Savaşın başlamasından yaklaşık iki yıl sonra Sovyet topraklarını istila eden Alman orduları, Ekim 1941’de Kırım’ın kuzeyindeki Orkapı’dan girerek, 30 Kasım 1941’e kadar Sivastopol dışında bütün Kırım’a hakim oldular. Kırım’ı Almanlara terk eden Sovyet idaresi, beraberindeki askeri kuvvetlerle bölgeden çekilirken büyük bir katliama girişmiş, kendi askerlerinin yattığı hastaneleri dahi ateşe vermekten kaçınmamışlardı. Kırım’a giren Alman orduları ise, bir kısım halk tarafından kurtarıcı olarak karşılanmıştı.
Daha sonra Hitler’in de onayıyla takribi 20.000 gönüllü Alman ordusunda asker olmuştu.

Bir kısım Kırım Türk’ünün Almanlarla çeşitli ilişkilerde bulunmasının yanında, bu topluluğa mensup önemli bir kitlenin ise gerek Sovyet Kızıl Ordusu içinde gerekse partizan hareketi saflarında Almanlara karşı silahlı mücadeleye katıldığı görülmektedir.

Kasım 1943’te Stalingrad’da Alman ordusuna karşı ezici bir galibiyet kazanan Kızıl Ordu birlikleri, ilerlemesini sürdürerek 10 Nisan 1944’te Kırım’a yeniden hakim oldu. Kırım’ın tekrar Sovyet hakimiyetine girmesinin ardından, zafer sarhoşluğu içinde olan Kızıl Ordu askerlerinin özellikle Kırım Türklerine karşı ağır baskılar uyguladığı, hatta bir çok Kırım Türkünü katlettikleri bildirilmektedir. Sovyet askerlerinin Kırım Türklerine karşı böyle bir tutum sergilemelerindeki en önemli sebebin, Almanlarla işbirliği yaparak Kızıl Ordu ve partizan hareketlerine karşı savaştıklarına inandıkları bu topluluktan intikam alma duygusu olduğu görülmektedir. Zira Sovyet yönetimi tarafından yapılan menfi propagandalarla bu insanlar Kırım Türklerinin vatana ihanet ettiklerine inandırılmışlardı.

İşbirliği yapanları tespit etmek amacıyla bir Olağanüstü Devlet Komisyonu kurulmasına karar verdi. 5 Haziran 1944’te çalışmalarına başlayan komisyon Mayıs 1945’te görevini tamamlamıştı.

10 Mayıs 1944’te Sovyet devlet başkanı Stalin’e, Kırım Türklerinin Sovyet halkına karşı “ihanet ettiği” göz önüne alınarak, bütün Kırım Türklerinin Kırım bölgesinden çıkarılması hususunda Devlet Güvenlik Komitesi (GKO)’nin onayını talep ediyordu. Beriya, sürgün edilecek Kırım Türklerinin, hem tarımda (kolhoz ve sovhozlarda), hem de sanayi ve ulaşım alanlarında kullanılmak üzere Özbekistan SSC bölgelerinde iskan edilmesinin uygun olacağını düşünüyordu.

Beriya’nın bu talebine Stalin bir gün sonra cevap verdi ve kendi imzasını taşıyan GKO’nin 5859 sayılı “çok gizli” kararnamesiyle bütün Kırım Türklerinin Kırım’dan sürülmesi kararını verdi. Kararnamede Beriya’nın Kırım Türkleri hakkında zikrettiği hususlar tekrarlanmakta ve onların Almanlarla işbirliği yaptıkları inancı pekiştirilmektedir.

Aşağıdaki İngilizce çeviri Stalin’in sürgün kararnamesiymiş:

http://www.surgun.org/surgun/tur/bel…rnamesi&dil=EN

Yazının tamamı ve kaynaklar için:

http://www.webturkiyeportal.com/webf…m-surgunu.html

1944 Stalin tehcirlerinin  2. Dünya Savaşı içinde kamufle edildiği ve sosyalist politikaları zedelememesi düşüncesiyle inkar edildiği anlaşılıyor.

Habersiz insanların tepki vermemesi tabi ki doğal. Ama gerçeği bilenlerin, tarihçilerin, siyasilerin, aydınların ve yazarların bu konuda sessiz kalmaları adil mi?
Ermeni Tehcirine neden olanların başında gelen Rusya, Çerkes Tehcirinin baş sorumlusu olduğu gibi, 1944’deki Kırım katliam ve sürgünlerinin de sorumlusu Sovyetler Birliği ve Stalin. Neticede yine Rusya.

Çerkes Sürgününün sebeplerine bakıldığında karşımıza Osmanlı’ya karşı politikalar ve Slavlaştırma çıkıyor. Kırım sürgünün sebebi olarak da Nazileri destekledikleri için cezalandırıldıkları iddiası var.
Cezalandırma, Stalin ve sosyalistler için bir hak ya da haklılık olarak görülebilir mi? Tehciri yaptıranın ismi Enver olunca farklı, Stalin olunca farklı teraziye mi konuluyor?

Tehcirciliğin sanki sadece Osmanlı’ya, Türklere mahsus bir özellik olduğuna inanılmıştır nerdeyse. Rus’a, İngiliz’e, Fransız’a, İtalyan’a, İspanyol’a yakıştırılmaz pek. Olsa olsa kökenleri göçebe barbar kavimlere dayanan halklara mahsus görülür.
Halbuki son iki asırda şu saydıklarımın onlarca tehciri, katliamı, soykırımı vardır.
Sakın onlara dokunmayalım, o zaman milliyetçilik, faşistlik olur.
Vurun abalıya, o zaman entelektüel kesim, batı hatta sosyalist kesimin gözünde itibarınız olur. Birilerinin de bunlar üzerinden önü açılır, fon alır, nobel alır, siyaseten yükselir, Avrupa Parlamentosunda yer alır.

Kırım Tehciri ile Ermeni Tehciri arasındaki benzerlikler ve Farklar:

1- Ermeni Tehciri 1. Dünya Savaşı sırasında, Kırım Tehciri ise 2. Dünya Savaşı içinde gerçekleşti.

2- Ermeni Tehciri, Kırım Tehcirinden 30 yıl önceydi.

3- Ermeni Tehciri Osmanlı İmparatorluğu hükümeti kararıyla, Kırım Tehciri ise Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği hükümeti kararıyla uygulandı.

4- Osmanlı daha kapitalist bile değildi. Sovyetler Birliği ise sosyalist idi.

5- Ermeni tehciri sırasında bölge düşmanla karşı karşıyaydı, Kırım Tehciri sırasında ise düşmandan kurtulunmuştu.

6- Ermeni tehciri kararı, düşmana karşı ülkeyi savunabilme sebebiyle ve güvenlik amacıyla alınmıştı. İlaveten Ermeni terör örgütlerinin katliamlarından ve düşmanla işbirliğinden dolayı bir cezalandırma içerdiği söylenebilir. Kırım Tehciri ise direk olarak sadece düşmanla işbirliği yapıldığı iddiasıyla Kırımlıları cezalandırmak için yapıldı.

7- Her iki sürgün sırasında da insanlar büyük can kayıplarına uğradılar.

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Politika, Tarih içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

2 Responses to KIRIM TÜRK-TATAR TEHCİRİ

  1. murat tarık dedi ki:

    şimdi bu akit gibi bir hukumet yanlısı olan gazetenın yazdıgı yazılara gore bir sonuc yazacaksak cok yalan yazılır bunun gıbı. bir ÇEÇEN olarak bu yazıda yalan ve iftiralar oldugunu belırtmek ısterım. 2 . dunya savasının öncesınde kafkaslar zaten kaos olan bır bölgeydi. sscb den ayrılmak ısteyen, bolsevıklerı yada mensevıklerı ısteyen veya sadece ıslam halıfelıgı gıbı dusunceler ıcınde olanlarda vardı. her birinin savas sonrası gayesı farklıydı ve bunun ıcın yaptıkları eylemler olsun hareketler yada dusunceler de bırbırınden farklıydı.
    ÇEÇEN – rus savas tarihini bilmeden yorum yapmak yanlıs bır davranıstır. 2 . dunya savası sonunda rusya yıllardır gutmekte oldugu karadenız kırım acarya vb kıyıları zaptetme eylemının sıyası zemınını birkez daha bulmus oldu. 1. dunya savası sonunda zaten orda otonom , ozerk yada yarı özerk bölgelere ayırdıgı ınsanları , 2. dunya savası sonunda ıyıce ezmeye ve kendı emperyalızmını kurmaya karar verdi.
    her mıllet kendı özgurlugunu kendı ınanısını yasamak ıster. rusya bunu ıstemedıgı ıcın kafkasyada turlu hıleler ve oyunlarla sıyası bosluklar ve iç savaslar cıkartmıstır. bunlardan etkılenen halkta halıyle bır turlu sonu gelmeyen kavgalar ve olaylar yasamıstır.
    kaldı ki 2. dunya savasında kafkasyanın halkları rus ordusuna cok sayıda asker vermıstır. cephenın en onunde Kazaklar Kafkaslar Bulgarlar ve diğer Türk boyları savasmıstır. ölen 20 mılyon rus vatandasının buyuk kısma bu saydıgım mılletlerın askerlerıdır.
    ermenı ve kafkas olaylarının benzer yanları olsa da ermenı mılletının yaptıgı kötülükleri Türk milleti yapmadı. rus mılletının yaptıgı kötülükleri de ÇEÇEN milleti yapmadı.
    ÇEÇEN halkı korkak rus halkından daha fazla savasta olduğu halde ve alman işgali sırasında almanlarla işbirliği yapmadığı halde kendı vatanından surgun edilmiştir. Karaçay -malkar halkı savasta almanların yanında savastı ve surgunde en cok onlar zarar gördü.

    bu sürgünun içinde ÇEÇEN-İNGUŞ halkının olmasının sebebi almanlarla işbirliği değil; şerefsiz adi bir oset olan stalin denen pezevengın bizimle olan acı hatıralarıdır.

  2. Hüseyin şaşmaz uzun dedi ki:

    Selefiler de cehennemin diğer kapısından girecek. Camiler veya kabe Allahın evi diyenlerde. Çünkü Allah’ın kırmızı çizgisi olan şirke zaman ve mekan atfetmekle iştirak etmiş oluyor.

murat tarık için bir cevap yazın Cevabı iptal et