İSLAM’DA MEZHEPLER HAK MI?

İslam’da hak olarak görülüyor ama Kur’an’da hak değil. Kur’an’da hak olmayan İslam’da nasıl hak olabiliyor derseniz; İslamcılar Kur’an’a ilave olarak hadisleri de kaynak-referans aldıkları için Kur’an’daki dinden farklı bir mezhep dini oluşturmuşlardır.

Mezhepler, dinin farklı görüşlerle yorumlanması nedeniyle ortaya çıkmış gruplardır. Böylece din parça parça edilmiş, bölük bölük gruplara ayrılmıştır. İslam’dan önce Musevilik ve Hristiyanlık da gruplara, mezheplere bölünmüştü.

Muhammed hazretlerinin bu dinlere eleştiri silahlarından biri mezheplere bölünmüş olmalarıydı. Kur’an’da bu eleştirilerine yer verdi, müşrikleri ve kitap ehlini  aralarında bölünüp paramparça olmakla suçladı.

Din ve siyasetin gruplara, hiziplere bölünmesi tabiatı gereğidir. Yekvücut tek görüşte birleşilmesi kesinlikle mümkün değildir. Çünkü çok çeşitli konuları içerirler ve herkesin her konuda aynı düşünmesi olanaksızdır. Ayrıca işin içine menfaat, koltuk mücadelesi ve kişisel çekişmeler girince ayrılıklar, farklılıklar kaçınılmaz olur.

Muhammed zamanında İslam’da mezhepler yoktur ama gruplaşma eğilimleri başlamıştır. Mezheplerin ortaya çıkmamasının sebebi, Muhammed’in peygamberlik sıfatıyla ve vahiy silahıyla kendi çizgisinden farklı görüşlere meydan vermemesidir. Örneğin Medine’deki kabilelerin reisi konumundaki Abdullah bin Übey ve taraftarlarını münafık ilan etmiş, onların yaptığı mescitte namaz kılmamıştı (Tevbe-108). Halbuki onlar da müslümandı.

Ayrıca İslam’ın asıl şekillendirildiği ve din haline getirildiği dönem, Emevi halifesi Abdülmelik dönemidir. Dolayısıyla dinin şekillenmesiyle birlikte farklı görüşler ve mezhepler oluşmaya başlamıştır. Öyle ki bu grupların sayısı yüzü aşmıştır. Bu oluşan gruplar içinden çıkan İslam alimleri imam sıfatıyla gruplarının inanç ve kurallarını biçimlendirmiş, birbirine benzerlikleri olan küçük grupları aynı çatı altında toplamışlardır. Böylece Hicretten yaklaşık 200 yıl sonra kurulan mezhepler 5-6 büyük mezhepte toplanmış, küçük gruplar zaman içinde eriyip gitmiş ya da mezhep içi gruplara-cemaatlere-tarikatlara dönüşmüştür. Büyük mezheplerin oluşup dinin bölünmesinde ilk adımı atan İmam Şafi olmuştur.

İslam’da iki ana mezhep Ehli sünnet ve Şia’dır. Sünnilere göre 4 hak mezhep vardır. Hanefi, Şafi, Maliki ve Hanbeli. Bu 4 mezhep dışında yol tutturan müslüman kabul edilmez. Şiilere göre hak mezhepler Zeydiyye, İsmailiyye ve Caferiyye’dir. Sünni ve Şii mezheplerin siyasi, itikadi ve fıkhi olmak üzere onlarca alt grubu vardır.

Her grup kendilerini en doğru olarak görür ve asıl cennetliklerin kendi grup mensupları olduğunu iddia eder. İslam’ın temel inançlarında aynı düşünseler de ayrıntılarda öyle farklı inançlara sahiptirler ki birine göre cennetlik olan, diğerine göre cehennemlik olabilir. Örneğin Hanefi mezhebinde namaz kılmayan dövülür. Hanbeli, Şafi ve Maliki mezheplerinde ise namaz kılmayan öldürülür. Şimdi gerçeğin herkesin ibadetini yapıp yapmamasından kendisinin sorumlu olacağını düşündüğümüzde bu mezheplerin hepsi yanlış yapmaktadır. Ve  Hanbeli, Şafi ve Maliki mensupları cana kıydıkları için cehennemliktirler. Tersini düşünürsek, yani doğrusu öldürmek olduğunda, Hanefilerin bunu uygulamamaları, Allah’ın hükmünü yerine getirmediklerinden cehennemlik olmalarına neden olacaktır.

Görüldüğü gibi kimilerinin hafife aldığı gibi mezhepler arası farklar basit değildir. Yani, el bağlamanın farklı olması gibi basit sebeplerden çok daha önemli farklılıklar vardır. (Yazının sonunda birkaç örnek verilmiştir.)

KUR’AN’DA MEZHEP YASAĞI VE CEZASI

Bir yandan büyük dinlerin mezheplere bölünmemesinin olanaksızlığı, diğer yanda ise Kur’an’da bölünmenin, mezheplere ayrılmanın hoş karşılanmaması İslamcılar önünde büyük bir handikaptır. O yüzden ayetleri farklı yorumlayarak mezhepleri caiz göstermeye çalışırlar. Bakalım gerçekten caiz görülebilecek durum var mı:

Enam-159. Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.

Rum-32. Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.

Ali İmran-103. Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.

Ali İmran-105. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.

Ayetler açık ve net olarak mezhepleri yasaklıyor, mezheplere ayrılanlarla peygamberin ilişiğinin olamayacağını söylüyor ve mezhep mensuplarını cehennem azabıyla tehdit ediyor. Ama buna rağmen mezhepçiler kendilerine katılmayanların  cehennemlik olduğunu ileri sürebilecek kadar pişkinler, yani deyim yerindeyse mezhebi genişler.

MEZHEPLER ARASI FARKLARA ÖRNEKLER

HANEFİ ŞAFİ MALİKİ HANBELİ
Kırlangıç eti yemenin hükmü nedir? Helal Haram Helal Haram
Namazda unutup konuşmak namazı bozar mı? Evet Hayır Evet Hayır
Abdestin farzı kaçtır? 4 6 7 7
Ezanın sözleri peşpeşe okunmasa geçerli midir? Evet Hayır Evet Hayır
Ezanda niyet etmek şart mıdır? Hayır Hayır Evet Evet
Ölüyü yıkarken ağzına-burnuna su vermek şart mı? Hayır Evet Evet Hayır
Balın zekatını vermek şart mıdır? Evet Hayır Hayır Evet
Kadın yanında kocası olmadan Hacca gidebilir mi? Hayır Evet Evet Hayır
Erkek çocuk ipek giydirmek caiz midir? Hayır Evet Hayır Evet
Köpek necis bir hayvan mıdır? Hayır Evet Hayır Evet

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Din içinde yayınlandı ve , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

201 Responses to İSLAM’DA MEZHEPLER HAK MI?

  1. Geri bildirim: Dil olarak Din, Lehçe Olarak Mezhep : Sahiden Hikayeler

  2. Mehmet Doğan dedi ki:

    kur’an kerim dogru …

  3. sahmaran dedi ki:

    halkı din adına sömüren vampirler kendi çıkarları için her yola baş vurmuş.Bu yollardan biriside halkı mezheplere bölmek.Yazık bu insanlara kendini kenelere teslim etmiş koyun gibiler.İnandıgı dinin kitabını bile tanımadan bilmeden yaşayıp gidiyor işte.

    • kenen dedi ki:

      VAMPİR SENİN YEDİ CEDDİNDİR

    • mehmet dedi ki:

      kardes cok dogru soylemıssın…zaten mezheplerin nasil ortaya ciktigini insanlar bilse:)…..boyle sacmaliklara inanirlarmi….arabın partisi siyasi görüsü bizim dinimiz olmus 🙂

  4. bulent dedi ki:

    sen bu yazıyı yazmiışsın ama mezhepler hiç bi şekilde ayeti inkara gitmemiştir sen ayete kendine göre yorum yapmışsın arkadaş zorlaştırmayın kolaylaştırın hadisi ayrıca bi mezhep diğerine uyabilir zaruri durumlarda yoksa hükmün içinden çıkamaz sapıtırsın arkadaş şunu iyi bil mezhep bir din değil sadece uyulması gereken ehli sünnet yoludur bütün ehli sünnet alimleri mezheplere tabi olmuşlardır

    • İsmail Mızrak dedi ki:

      Bülent, bütün ehli sünnet alimleri acaba neden Kuran’a değilde mezheplere tabii olmuşlardır? Kuran’a tabii olmak yetmiyormu ki bu alimlere? Bu konuda biraz kafanızı yormanız gerekmiyormu?

  5. Bu Weblok sahibi yine zırbalamış..
    Bu mezhep sahipleri,parti kurar gibi mezhep kurmadılar..
    Kitap yazdılar ve müslümanlarda istediği kitabı,görüşü,hizibi benimsedi,adına mezhep dendi,tabiiki hepside haktır..bunlar itikadi mezhepler değildir.ameli mezheplerdir..kabul etmeyen dinden çıkmaz..ama kurana uyan bunlardan birine uymuş olur..
    Aslınd amezhep iki tanedir.
    1)-Dinsizlerin mezhebi,müslüman olmayan,senin gibi işkembeden atanlar.
    2)-Hak mezhepdir ki.Müslüman olan,kurana teslim olan.senin gibi işkembeden atmayan,delile dayanan,ilim ehlinin yoludur.
    -Edit-

    • ömer lütfi kendirkıran dedi ki:

      Asırlara göre şeriatlar değişir. belki bir asırda kavimlere göre ayrı ayrı şeriatlar; ve peygamberler gelebilir ve gelmiştir hatemül enbiyadan sonra şeriatı kübrası her asırda her kavme kafi geldiğinden muhtelif şeriatlara ihtiyaç kalmamıştır fakat teferuatta ayrı ayrı mezheplere ihtiyaç kalmıştır evet nasılki mevsimlerin değişmesiyle elbiseler değişir mizaçlara göre ilaçlar değişir.
      eğer desen: hak bir olur nasıl böyle dört ve oniki mezhebin muhtelif hükümleri hak olabilr?
      elcevab : bir su beş muhtelif mizaçlı hastalara göre nasıl beş hüküm alır birisine hastalığına göre su ilaçtır tibben ona vacibtir . diğer birisine hastalığına göre su zehir gibi muzırdır tıbben ona haramdır .diğer birisine az zarar verir tıbben ona mekruhtur . diğer birisine zararsız menfaat verir tıbben ona sünnettir. diğer birisine ne zarardır ne menfaattır afiyetle içsin tıbben ona mübahtır .işte hak burada taadüt etti .beşide haktır sen diyebilirmisinki su yalnız ilaçtır yalnız vacibtir başka hükmü yoktur

    • mustafa koklu dedi ki:

      Mezhep ve tarikat olayi kuranin cok onune gecmistir. Butun yobazliklar da burdan cikmistir. Mehmet senin dedigin gibi iskembe atilmiyor bunlari soylemis olmakla.

    • Nur dedi ki:

      Tesadüfen okudum bu yazıyı ama hak mezhep dediğinizin delili nedir Kuran-ı Kerimde mezhep dayanağınız nedir?

  6. faruk dedi ki:

    yazıyı yazanın ellerine sağlık.. gerçekten açıklayıcı olmuş, Allah razı olsun..

  7. numan dedi ki:

    senin islam dininden haberin olsa bilgin olsa bu yazıyı yazmazdın mezhepler olmasaydı yolunu kimler nurlandırırdı.mezhepler iştşhatla oluşmuştur temelide KURAN.SÜNNET.İCMAİ ÜMMET.KIYASI FUKIHA DAYANIR burada ezber konuşmanın anlamı yok.

    • İsmail Mızrak dedi ki:

      Numan, sen nasıl ki inancını kesin bir bilgi gibi sunuyorsan herkesin kendi inancını söyleme hakkı var. Sen de kendi ezberini konuşuyorsun, burada bilimsel verilere dayanan bir bilgi sunduğunu mu düşünüyorsun.

  8. ilyas dedi ki:

    seni yaratan ile arana kimseyi sokma sakın.O nun kitabı aklı olan herkese yeter.Kuranı Kerim varken bir başka aklı üstün görüp onun yorumları ile hayat sürmen ne yazık. ayetler çok açık Kuranda bölücülük olmaz,yasaktır.Bunu mezheple ya da cemaatle yapmak farketmez. Bence Kuranı tek başınıza okuyun, okuduğunuza güvenmiyorsanız arapça öğrenin aslından okuyun. Kuranın birinci emrini(OKU) yerine getirin. Okuduğunuzdan ne anlıyorsanız öyle yaşayın. Ve eminim Allah katıda makbul olan budur.

    • gokmen dedi ki:

      Ağzınıza sağlık…
      Allah delileri niye sorumlu tutmaz, çünkü akıl sağlığı olmadığı için ne denileni anlar,ne yazılanı…Sırf burdan bile aklı yerinde olan her insanın Kuran_ı Kerim’i kendisinin okuması gerektiği ve okuyarak yüce Allah’ın dediklerini anlayacağı anlaşılıyor…Tabi bu din tüccarlarının işine gelmez ve bu tüccarların dinle,Allah’la korkuttuğu yüce Kuran-ı Kerim’i okumamış cahil insanlarında…yazık yazık,Allah kullarını açlıkla terbiye etmez diye boşuna dememişler,Allah kullarını anlayamayacakları bir kitap göndererek de ahiret sınavına tabi tutmaz,be hey dünyevi,para düşkünü,dini ticarete döken zavallılar…Öbür tarafta iki elim yakanızda olacak,sizin gibi ahmaklar yüzünden bir sürü insanı dininden uzakta tuttuğunuz için…güzel dinimizin karalamaya çalıştığınız için,başka dinden olan insanlar tarafından yanlış algılanmasına sebep olduğunuz için…….

      • peki ilyas kardeşim madem o kadar aklı mutmain olmuş bi insansın sana bir sorum var kuranda diyoki ölü hayvan eti yemeyin. şimdi efendimizin hadisi olmasa müçtehit imamlarnın içtehatı olmasa bundan sen ne anlam çıkaracktın acaba :?namazın farzını rekatını zamanını vacibini mustahabını sünnetini vs vs kurandanmı ğrenecektin yada öğrenebileblcekmiydin biraz düşüncesizce konuşma

      • eyyüb dedi ki:

        kuranı kerimde namazın nasıl kılınacağı yazılıyormu. abdestin nasıl alnacagı yazılıyormu hangi rekatta hangi sureleri okuyacağın yazıyormu. biz bunları nereden öğrendik peygamber efendimiz s.a.v den demekki peygamber efendimizden sahabilere sahabilerden alimlere kadar bu böyledir böyle yapılır denmiş. öğretmensiz okul okuyamazsın.ozaman sen git okula al eline ders kitabı okuma yazma ögren öğretmene ne gerek var demi sen zekisin akıllısın ya bırakın bos işleri. birkere bu site de peygamber efendimiz s.a.v den bahsederken muhammed diye bahsediyor biraz edep biraz haya yahu

    • abdullah dedi ki:

      saçmalissin allah bilir 6 ayetten fazla ve kurani okumayida bilmiyorsun sadece çpgunuz gibi atip tutuyorsunuz. sizin gibiler ögrender sonra kim ögretti dersiniz baskasindan ogrenilmez dersiniz ama maalesef sizin umduklariniz istedikleriniz ana karninda olmuyor bizler birbirimizle cemaatlerle ogreniriz birbirimizi severiz sevdikcede iman ederiz.

      • Mehmet dedi ki:

        Allah hz. Ademi ve hz. Havvayı yaratırken insan olarak yarattı. Hepimiz insan olduğuna göre inancımızda ibadet kurallarımızda bir olmalı. Yani bu işin sana göre bana göresi olamaz olamaz. Zamanında yaşayan o insanlar kitap yazarken hadislere göre yazdılar ise ‘islami kuralları’ neden birinde başka diğerinde başka kurallar var. Sence Hz. Muhammed ‘s.a.v’ böyle farklı şeyler söylemiş olabilir mi? Ki bence bu mümkün değil! Demekki bu insanlardan yani islam üzerine yazılan kitaplardan birden çoğu yanlış yazılmış veya kendi imamlıgına güvenip yanlış yorumlamıştır. Ki insan peygamber bile olsa bazan hata yapabilir. Kaldıki bu imamlar peygamber bile değiller. Onun için kafamıza takılan her şeyi değilde bazı şeyleri akıl süzgecinden geçirip Hz. Allahın ibadetimizi kabul etmesini beklemek gerekir. Sadece bir örnek. Eğer köpeğin salyası pis ise abdest bozulur. Bu işin hanefisi safisi olmaz olamazda zaten. Eğer yakınlarda temiz su var ise gider yeniden abdest alırsın. Kuran-ı Kerimde apaçık ayetler var iken bu aymazlık niye?

  9. ömer dedi ki:

    selamu aleyküm.ben.şurayı bi türlü anlayamıyorum.HAK yoluna kurban oldugum ALLAHTAN gelene denr.pekala siz kuranda mezheplerin hak olduguna dair bi şey okudunuz mu.Bakın mezhepler peygamberimizden sonra insanların aralarındaki fitne ve fesatı önlemek için yani insanları dogru yola yönetmek için o zaman ki imamların araştırmaları sonucu ortaya cıkan düşüncedir.Ama bunlar ne kadar dogru ne kadar yanlış bunu yanlız ALLAHU TEALA bilir.bakın bi mezepte bozulu bi mezepte bozulmuyo bi mezepte yeni yo bi mezepte yenmiyo onlar bile düşünce ayrılıgına düşüyo,Bi örnek veriyim peygamberimiz savaş esnasında üstü kan oluyo veya bi yeri kanıyo ve bu şekilde namaz kılıyo bu görende diyoki kan abdesti bozmaz ya ben şunu anlamıyom imkanı olsaydı peygamberimiz abds almzmıydı.bence abdesliyken günah işleseniz veya bi yeriniz kanarsa veya bi kadına dokunursanız eger imkanınız varsa abdestinizi tazeleyiniz şunu unutmayınız ki şytan ateşten yaratılmştır ateşide su söndürür.BİZLER COK NANKÖRÜZ PEYGAMBERİMİZ ZAMANINDA İNSANLAR ABDEST ALMAK İÇİN KİLOMETRELERCE YOL GİDİP SU GETİRİYOMOŞ AMA BİZ SU EVİMİZİN İÇİNE GİRDİ HALA ÜŞENİYORUZ.Şunu söyliyim hak ALLAHTAN GELENDİR ÖRNEK ANA BABA HAKKI YETİM HAKKI KUL HAKKI ŞEFAAT HAKKI MERHAMET HAKKI ŞEFKAT HAKKI İYİLİK HKKI DAHA Bİ COK İŞTE BUNLAR KURANDA GECEN VE ALLAHTA GELELENDİR PEKALA MEZHEPLERDE GECEN LERİ SİZ KURANDA OKUDUNUZMU YİNE SÖYLÜYORUM MEZEPLER PEYGAMBERİMİZDEN SONRA CIKAN FİTNE FESADI ÖNLEMEK İÇİN O ZAMANKİ İMAMLARI ARAŞTIRMALARI SDONUCU ORTAYA CIKAN FİKİRKERDİEGER YANLIŞ Bİ ŞEY SÖYLEMŞSEM KURBAN OLDUGUM ALLAHIM BNİ AFFETSİN HAKKINIZI HELAL EDİN

    • Tengrikut dedi ki:

      Ancak şarap almaya gider onlar. Abdest namaz sünnet falan hep sonraadan eklenmiş. Kurana bile kimbilir neler eklemiştir bunlar? O kadar müslümansan ıraga gidebilirsin. Bizimle alakası olmayan bir dini yasayıp duruyoz buna yasamak denirse. Ulu tengri adına

      • Tengrikut dedi ki:

        Yanlış bişi soledimse tengri beni affetsin 🙂 kardeşim iyi niyetlisin ama derinlemesine arastırmanı isterim. Arapların kölesi olmuşuz senelerce, allah muhammed peygambere ben de inAnıyorum. Ama bu arapların neler yaptıgını gormemek körlük be güZel kardesim. Tamamen şekilci bir din çıkarmışlar ortaya. Sana her denilene kanma, sorgula.

  10. ömer dedi ki:

    sayfanın girişindeki yazıyıyazan kardeşim muhammet yazarken başına hazreti yazmayıunutma bizler onu hala üzmeye devem ederken o hala ümetini düşünüyo kim bilir belkide bizim için af diliyo
    dua etki mahşer gününde ümmeti için etmiş oldugu dua ve affı kurban oldugum ALLAHIM KABUL ETSİN

    • Ank dedi ki:

      Olulere sen isittiremezsin, yani peygamberimiz bizi isitmiyor, o da her insan gibi su anda canli degil, ahirette ise bizim icin dua etmek yerine Furkan 30 daki gibi “benim ummetim senin Kur’aninin terketti Rabbim” diye bizden sikayet edecek.

  11. idris doğan dedi ki:

    ben mezhep olduğuna inanmıyorum çünkü aralarında çok farkvar ve mezhepler ozamanın şartlarına göre fetfa vermişlerdir o zamanın fetfasına sığınarak bugun dinine yol veremessın ve bunuda bir yerde söylediğim zaman dinsiz diyorlar onun içinn iyice araştırıp allahın verdiği aklıda kullanarak bağzı şeylere kendimiz karar vermeliyiz

  12. ömer dedi ki:

    idris kardeşim mezhepler var ama bunlar hak degil yani o zamanki imamların araştımaları sonucu ortaya cıkan fetvalar ama ne kadar dogru ne kadar yanlış bunu yanlız ALLAH bilir.aslında her şey imkan meselesi sana tavsiyem her şeyin en iyisini ALLAH BİLİR

  13. zahir dedi ki:

    mezhep hak olsaydı bana delilini getirin mezhep hak degildir

    • Allah Resulu a s alimler peygamberlerin varisleridir ne çabuk unuttunuz bu hadisi veyahut hiçmi duymadınız

      • Mehmet dedi ki:

        Bu alimlerin niye biri başka konuşurken diğeri başka konuşuyor o zaman! Bu adamların söylediği şeyler hadisler üzerine yazılmış şeyler değilmi?

  14. emre.tasoglu dedi ki:

    Esselamüaleyküm,
    Hemen her dinde görüldüğü gibi İslam dininin mensupları da farklı mezheplere ayrılmışlardır. Bu mezhepler, Fığlalı nın ifadesiyle “İslam dininin itikadî ve amelî sahadaki düşünce ekolleridir.”(1) Mezhep, gitmek anlamındaki Z-H-B kökünden türetilmiş bir kelime olup, “gidilen yol” anlamındadır. (2)Hz. Peygamber (asm) şu ifadeleriyle insanlık alemindeki ihtilaf gerçeğine işaret eder: “Yahudiler 71 fırkaya bölündü, Hıristiyanlar 72 fırkaya. Ümmetim ise 73 fırkaya bölünecek. Biri dışında hepsi ateşte olacak. Kurtulan fırka benim ve ashabımın yolundan gidenlerdir.” (3) Zayıf bir rivayette ise,”biri dışında hepsi cennettedir” denilmiştir.Oda “EHL-İ SÜNNET VEL CEMAAT”
    Esselamüaleyküm…

  15. Seyyid dedi ki:

    Ben Elhamdülillah müslümanim ve Kur-an ehliyim. Müslüman bir insanin rehberi rabbi gibi bir olur. Kur-an tek ilim kaynagidir. Hic bir peygamber Allah in bildirmis oldugu bilgi disinda bir bilgiye sahip degillerdir. Allah peygambere neyi bildirmisse hepsi Kur-an dadir. Kimse kimseyi aldatmasin. Hic bir peygamber rabbinin sözü olmadikca kimseye hüküm sürmez.

    • mehmet dedi ki:

      Bravo Seyyid kardeş, tek kaynak Kuran’dır..ne hadisi ne sahih denen hadisi, ne mezhepleri ne de tarikat denen zırvaların hiç birini tanımam benim yegane klavuzum KURAN’dır. Gerisi din bezirganlarının ekmeğine yağ sürmektir..

    • mücahid dedi ki:

      Namaz ve vakitleri, abdest nasıl alınır.? kuran ı kerimde nerdedir ve nasıl anlatmıştır Rabbimiz bana bi gösterirmisin.

  16. exhorder dedi ki:

    islamda mezhep yoktur. islam sünnidir, sünnilikte mezhep değildir. şiilik ve haricilik mezheplerdir.

    • mehmet dedi ki:

      Hayır İslam sünni değildir, İslam İslamdır ona teslim olmuş olana da Müslüman denir. Evet İslamda mezhep yoktur..Kendilerine Sünni diyen Müslümanlar, mezhepler içinde en geniş dini grubu oluşturur. ikinci sırada Şii’ler gelir.

  17. eren.wingtzun dedi ki:

    ayet apaçık ortada neyin ne olduğunu açıklıyor isteyen inanır ayete isteyen inanmaz

    • Mehmet dedi ki:

      Kardeş zaten inanmayan inkarcı olurki haşa dinden çıkmış sayılsır bence. Bu kadar ayet varken bu insanları anlamak ne kadar zor.

  18. darkness dedi ki:

    yukarıda geçen ayetleri tefsiri 4 mezhepten bahsetmemekte bozuk fırkalardan bahsetmektedir. sevgili pante. ayetleri elmalılı hamdi yazırın tesfirinden yararlanıyorum diyorsun ama ordanda baktım alakasız geldi. 4 mezhepte kuranı kerimde haram olan hiçbirşeye helal dememiştir bunuda düzeltmekte fayda var farklılıklar tabiki var. ama hepsi sünnidir.
    Peygamber efendimizin bir hadisinde ” ashabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanır selamete ulaşırsınız ” demiştir. bu hadisde ayetlerin bozuk fırkalar için oldugunun garantisidir.

    Bu arada prof. Muhammed Ebu Zehra nın Mezhepler tarihini okuyorum . daha yeni başladım .
    mezhepler konusunda iyi bir kaynak ondanda yararlanmanı tavsiye ederim

    • mehmet dedi ki:

      Sevgili darkness kardeşim, Ayetleri eğip bükmenin kimseye faydası yok, bu senin söylediğin fırkaları o mezhepleri ortaya atanların Kur-an’da kendilerine bir dayanak teşkil etmek için uydurdukları yalanlardan ibarettir..Kardeşim, önünde hiç bir hataya, ikileme yer vermeyen Kur-an dururken ne diye, yok hadislermiş, yok mezhep kitaplarıymış bunlarla kafanı yoruyorsun hiç anlamıyorum..selametle

  19. abdullah dedi ki:

    peki bu evet hayirlara siz medoyorsunuz evet diyenin evet ine uuasa evediniz sizde evet girubuna beya hayir detseniz hayir diyen guruba girmis olmazmisiniz siz ayetlerle delil grtiriyorsunuz da bu mezhep imamlari kendi kafalarincimi evet hayir kullaislar

  20. Mezhepsiz Müslüman dedi ki:

    Kim ben Sunni’yim ,Aleviyim, ŞAfiyim vs vs vs diyorsa akılsızın önde gidenidir ! İslam mezhepsiz olarak indirildi Hz.Peygamber mehzepsizdi!

    • exhorder dedi ki:

      ilk olarak Şafiler zaten Sünnidir. Sünnilik itikadi olarak Eşariyye ve Maturidiye olarak ikiye ayrılır. Hanefilik Maturididir, diğer üçü Hanbeli, Maliki ve Şafi ise Eşariyye’ye bağlıdır.

      Muhammed döneminde mezhep yoktu, çünkü fikir ayrılıkları yoktu ve herkes muhammed ne derse onu yapıyordu. Ayrıca bir düzenlemeye gerek kalmıyordu. Muhammed öldükten sonra, Muhammed’in yaşadığı süreç içinde yaptıkları, savundukları ve islamın temelini teşkil eden İslamın ve İmanın şartları ile 32 farzı kabul eden Ehli-Sünnet yani peygamber mezhebi, islam dininin adı haline geldi. Bu nedenle şiilik, haricilik ya da öze dönüş diye tabir edilen reformculuk İslama göre Muhammed’i Allah’tan sonra ikinci kabul etmediğinden küfür inançlarına girmektedir. Bir de Selefiyye mezhebini unutmamak gerekir.

      Yani bunları ben savunmuyorum, zaten ateistim. Ama İslam dininin kendi iç doktrini ve inanç sistemi bu biçimde. Hoşunuza gitmiyorsa inanmazsınız olur biter.

    • 331APO4814 dedi ki:

      MEYGEMBER EFENDİMİZİN MEZHEBİ YOKTU DEME FATİHAYI ŞERİFİ İNKAR EDESİN FATİHİ ŞERİFTE SIRATI MÜSTAKİM DE YANİ DOĞRU YOL ÜZERİNDE DEĞİLMİDİ MEZHEPLERDE KELİME MANASI YOL DEMEK DEĞİLMİ O YOLLAR SIRATI MÜSTAKİMDEN BAŞKA YERE VARMAZ ANLAYACAĞINIZ

      • mehmet dedi ki:

        Oradaki doğru yol mezhep anlamındaki yol demek değildir..Allah’ın yolu yani İslam demektir..

  21. exhorder dedi ki:

    Son zamanlarda geleneksel islamcılığa yani sünniliğe karşı mezhepsizler denen, reformcu müslümanlar ortaya çıkmıştı. İhsan Eliaçık ve çevresi buna örnek mesela. İslamın gerçek doktrin ve amentüsü elbette ehli sünnet denen ana mezheptir. islam haşimoğullarından muhammed’in kurduğu bir din iken, bu din aile dini olmadığı, ümmet dini olduğu için ebu süfyan’ın soyuna ümeyyeoğullarının (emevilerin) kontrolüne geçmiştir. haşimi sülalesinin 12 imamının muhammed sonrası halifeliğine inanan sapkın akım Şiiliktir. Muhammed halifeliği seçimle belirleyin dediği halde şiiler ilk halifenin ali ve sonrakilerinde 12 imamın geri kalanı olduğuna inanırlar. Yani hinduizm ve hristiyanlıkta görülen kast sisteminin islamdaki uzantısıdır Şiilik. emeviler sülale olmalarına rağmen, kast sistemi uygulamadılar ve halifeliği abbasilere devrettiler. Şiilikteki muta nikahı ve ilk üç halifeye olan saygısızlıkta diğer küfür sistemlerini meydana getirir. İran bu küfür rejiminin ana uygulayıcısıdır.

    Haricilik Şii ve Sünnilik arasında ya da dışında kalan, dördüncü halife ali tarafından bertaraf edilmiş bir marjinal bir mezheptir. Günümüzde hiç temsilcisi bulunmaz. Suudilerin Vahhabi diye adlandırılan mezhebi bile Vahhabi değil, Hanbelidir. Yani sünnidir.

    Yine sünnilikte kendi içinde itikadi mezheplere ayrılır. Ağırlıklı olarak Türkler ve Pakistanlıların benimsediği Hanefilik, Maturidiyye denen itikadi mezhebe bağlıdır. Şafii, Hanbeli ve Maliki ise Eşaryye itikadına bağlıdır.

    Bütün bu mezhepleri reddedip, islamda bir rönesans uygulamaya çalışan Eliaçık gibi yazarlar, onları çevresi ve taraftarları, başta sünniliğe olmak üzere tüm mezhepleri reddedip “öze dönüş” dedikleri, sünnet karşıtı salt kurancı bir islam anlayışına sahiptir. Bu da sünni ulemalar tarafından dehrilik olarak nitelenen bir başka küfür sistemidir.

    Tevratta recm açıkça yazılıdır. Kuranda yazmaz, ama hadislerde yazar. Bu bağlamda Kuran Tevratın devamcısı bir dinin kitabı ise, sünnetle beraber ele alınması gerekir. Yani ya Ateizm ve Dinsizlik, ya da İslam ve Yobazlık gibi bir ikilem sözkonusu. Arasında ya da dışında kalan her reform girişimi bertaraf olmak durumundadır.

    • mehmet dedi ki:

      Kur-an Tevrat’ın devamı değildir..Evet bir çok benzerlik vardır ama devamı değildir..Demişsiniz ki Recm Kur-an’da yazmaz ama Hadislerde yazar…eee ne yapalım yani Kur-an’ı bir kenara bırakıp hadisleri mi örnek alalım..Ayrıca Hadisleri Kur-an’ın önüne mi geçirmeye çalışıyorsunuz? eğer öyle bir niyetiniz varsa sizi öbür tarafta düşünemiyorum..Selametle..

  22. AHMTYVZ dedi ki:

    SADECE KUR’AN’A GÖRE MÜSLÜMANLIK YAPILMAZ BUNU SÜNNETLERLE TAMAMLAMAK LAZIM YALNIZ PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.V.) HADİSİNE GÖRE BEN NASIL NAMAZ KILIYOSAM OYLE NAMAZ KILIN BEN NASIL ABDEST ALIYOSAM OYLE ABDEST ALIN DER BUDA ŞU ANLAMA GELIR O DEDIYSE YANİ SAHİY HADİS VARSA TAMAMDIR DEILSE ONUN DIŞINDA BİR ŞEY DEMEK BİDADTTIR BUDA MEZHEP GİBİ CEMEAT GİBİ KURTULUS BİZDE DİYENLER GİBİ BİDAD EDERLER ONUN İÇİN ALLAH MÜSLÜMANA DİNİNİ ARAŞTIRMASINI FARZ KILMIŞTIR VE AKIL VERMİŞTİR ATALARIMIZIN DİNİNİ YAŞAMAYALIM

  23. elevation dedi ki:

    Yazı epey saçma olmuş.. Öncelikle mezhepler, Hanefi, Şafii, Hanbeli, Maliki olarak değil, İtikadi ve Siyasi mezhepler olarak bölünürler. İtikadi mezhepler, Selefiye, Eşariye ve Matrudiye olmak üzere üç tanedir. Siyasi mezheplerse, Sünnilik ve Şiilik ayrıca bir de Haricilikten meydana gelir.

    Hanefi, Şafii, Hanbeli, Maliki, sünniliğin ekolleridir. Sünniler bunlardan birinden çıkıp diğerine girmeyi sakıncalı görmezler. Çünkü itikat ve siyaset olarak aynı şeyi savunur bu ekoller.

    Kur’an ayetlerinde bahsedilenler ise Hristiyanlar muhtemelen. Hristiyanlık geniş mezheplere sahip bir din olduğundan, Kur’an : “Sizde bunlar gibi bölük pörçük olmayın” diyor. Ama bu sünniliği dışlar mı elbette hayır. Çünkü, dini bölük pörçük hale getiren Hariciler, Şiiler ve uzantıları olmuştur. Sünnilik, Muhammed’den devralınan sünnet geleneğini savunan ana mezhep haline gelmiştir.

    “156. “Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (hıristiyanlara ve yahudilere) indirildi, biz ise onların okumasından gerçekten habersizdik” demeyesiniz diye;

    157. Yahut “Bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz diye (Kur’an’ı indirdik). İşte size de Rabbinizden açık bir delil, hidayet ve rahmet geldi. Kim, Allah’ın âyetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalimdir! Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.

    158. Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alâmetlerinin gelmesini bekliyorlar. Rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz. De ki: Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz!

    159. Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.

    Görüldüğü gibi verdiğin ayetlerden birisini cımbızlayıp koymuşsun. O ayetin öncesinde gelen ayetler Hristiyanlardan bahsediyor.

    • elevation dedi ki:

      “159. Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir. ”

      Yani Hristiyanlar ve Yahudilerle hiç bir işin yoktur diyor. Burada mezheplere bölünmeyin demiyor. 🙂 Sizde kafanıza göre yorumlayıp, bu ayetin müslümanlara hitap ettiğini sanıyorsunuz. 🙂

    • KaaN dedi ki:

      sen çok biliyorsun, sünnilik haramdır.yobazlıktır. sapıklıktır.

  24. erdal dedi ki:

    PEKiiii ben safii isem, cuma gunu namaza gidince 40 kisilik cemaat yoksa namaz olmaz diyor, ammaaa Kuran cuma gunu alis verisi birak namaza git diyor, ne yapacagim simdiii??? Lutfen cevap, tum meshepci kardeslerime soruyorum.

  25. erdal dedi ki:

    Namaz kilmayanin cezasi meshebe gore ya olum jada dayakmis??? Ne olacak simdi???

  26. erdal dedi ki:

    Sarab icenin cezasi meshebelere gore ya 80 yada 40 deynek imis, simdiii 80 kere vuran 40 deynek fazla vurdugu icin gunaha girmez mi???? Yada 40 vuran 40 deynek eksik vurdugu icin gunaha g7rmez mi??? BUNLAR BIRBIRINE ZIT DEGIL MI???? KARDESLERIM KAYNAK SAGLAM IP SADECE KURANDIR.

    • bilal dedi ki:

      Erdal bey kardeşim ! 1- İslam =mezhep değildir.İslamın ilk döneminde mezhep diye bir şey
      yoktu.Mezhepler yorumlardır,doğru yönleri olduğu gibi,bir çok yalnış yönleri de var.Çünkü
      mezhepler (yani yorumlar ) insan ürünüdür. Dinin yegane kaynağı kur’an’ı kerimdir.Kur’an
      da cuma namazının farziyetine dair ayet vardır.Ama şu kadar ( 40 ) kişi vs.bulunması gere-
      kir diye ne kur’an’da,ne de sahih hadislerde vardır.Öyleyse sayıya bakılmaksızın cuma namazı kılınmalıdır. Sayı şartını getirenlerin hiç bir sağlam kanıtı da yoktur.
      2-Namaz kılmayanın dünya da hiç bir cezası yoktur.Bu ne kur’an’da,ne de sahih ve müte-
      vatir hadiste vardır.Hz.peygamber,namaz kılmayana ceza verdiğine dair sahih bir kaynak
      göremiyoruz.Hatta Kur’an’ı Kerim de namaz emredildiği ve teşvik edildiği halde,ahirette
      bile cezası belirtilmemiştir.Dünyevi ceza zaten hiç yoktur.Bir insan cezadan korktuğu için
      namaz kılarsa,onun namazı Allah katında yine geçersizdir.Namaz,oruç,hac vb.ibadetler
      Allah hakkıdır,Allah’ın merhameti boldur,isterse hakkından vaz geçebilir.Ama kul hakkı
      öyle değildir.İnsan haklarını ihlal edeni,insanlara zulüm ve kötülük yapanı Yüce Allah
      Affetmez.Onları affedecek olan sadece hak sahibidir.
      3- Kur’an’a göre Şarap içmek yasaktır,içmeye devam edilirse büyük bir günah olur.Ama
      bunun cezası olan değnekleme olayı yine kur’an’da yoktur. Saygılarımla.

      • HuzurBilimde dedi ki:

        bilal,

        arapçaya öyle dalmışsın ki türkçeyi unutmuşsun.. şu YALNIŞ yazmaktan vazgeç artık… doğrusun YANLIŞ’tır.. yanılmaktan gelir YANILIŞ’ın zamanla değişmesiyle YANLIŞ olarak dilimizde yerini almıştır.

        sanırım sen YALNIZ’la karıştırıyorsun. YALNIZ’da YALIN kökünden gelir.

        YALNIZ ve YANLIŞ.. bunlar doğru yazımlar..

        düzgün kullanalım şunları lütfen.

      • elevation dedi ki:

        Vay günü gününe hesapla tam 2 ay sonra (9 mart-9 mayıs) falsolarını da düzeltirlermiş. Ee ne demişler çıkar bir olunca Müslo olmuş Ateist olmuş fark etmez. İttifak kurmak lazım. uhahaha 🙂

        Ne ezik bir kesimsiniz lan siz. Sizin kadar yüzsüz, ezik, kılıksız tipsiz aklı evvel bir kesim daha yok Türkiye’de. AKP bile sizden daha nitelikli bir parti. 🙂

      • bilal dedi ki:

        Huzur Bilimde,Bu konuda haklısınız. İşte dil alışkanlığı ! Mesela: Bir çok kişi,MEZHEP
        diyeceğine, MESHEP diyor. ”HERKES diyeceğine,”HERKEZ diyor.vs… ….Bu kelimeler
        yanlış da olsa yine doğru algılanıyor.!!! Bu nedenle sorun yok. Ama yine de bunu hatır- lattığınız için teşekkür ederim.!!!

  27. ali veli dedi ki:

    bu yazıyı yazan insan müsveddesinin ben Müslüman olduğunu inanmıyorum. peygamber efendimize ismiyle hitab eden -sanki asker arkadaşı gibi -birisinin iyi niyetinden şüphe duyarım.kaldı ki mezhepler durup dururken çıkmadı. aç islam tarihini bir oku.böyle şaçma şeyler zırvalama

    • pante dedi ki:

      Ali Veli, sen Allah’ın kulu musun yoksa Muhammed’in kulu mu?
      Niye Allah’tan başka efendi ediniyor, ona da tapıyorsun?
      Onun zamanında herkes ona Muhammed ya da Allah’ın elçisi diye seslenirken, sana ne oluyor?
      Bu yalakalık niye? Ne diye yaltaklanmaktasınız böyle?
      Allah’a gelince, sadece Allah. Muhammed’e gelince “Hz. Muhammed efendimiz (sav)” öyle mi?
      Bu saygı değil. Allah, Kur’an’da “bana hitap ederken Hz.deyin, (c.c) deyin” mi demiş. “İster Allah deyin, ister Rahman” demiş.
      Muhammed, öyle birşey demiş mi hadislerde falan? Dememiş.
      Ee, yalakalık yapınca daha müslüman olduğunu mu sanıyorsun?
      Seni gidi müşrik kafir seni! Sekar’a sokar Allah seni! 🙂

      • salih dedi ki:

        Kimin kafir olduğu belli sen ve senin gibiler o kucumsediginiz peygambere, efendimize,Hz.Muhammed (s.a.v.)’ e kurban olun ki onu hiç biriniz hazmedemediniz,hazmedemiyorsunuz kalkip burda sanki çok biliyormussunuz gibi dinimize ahkam kesiyorsunuz. Sizin dininiz size bizim dinimiz bize daha çok konusup kafalari karistirmaya calismayin cunku yeri göğü yaratan herseyi yoktan vareden ol deyince olan Allah’u tealaya,meleklerine,kitaplarina,peygamberlerine,kadere hayrin ve serin Allah’an geldigine öldükten sonra dirilmeye inanan bir mumin sizin gibilere inanmaz.Ey haddini bilmez kafirler.

      • salih dedi ki:

        Sen ve senin gibiler birkere Yüce rabbimiz olan Allah (c.c.)’ nun adini agziniza almayin musluman olan bir kimse Allahimiz ve peygamberlerimiz için öyle sizin sacmaladiginiz gibi konusmaz muslumanlarin tirnagi bile olamazsiniz hesab günü geldiginde kimin sekar’a sokulacagini ancak Allah(c.c)bilir sizin gibiler bilemez ve yuce rabbimiz zaten kurani kerimde bildirmis inkar eden ve inanmayan cehennemlik diye böyle devam ederseniz gideceginiz yer zaten belli musluman gibi gorunmeye calisan kafirler

  28. Geri bildirim: Müslümanlıkta Mezhep… | acizanefikrim

  29. exhorder dedi ki:

    Yırtının bakalım, İslam dinini modernize hale getirebilecek misiniz? 🙂 Ateizm korkusu İslamı bile evrimleşmeye itiyor. 🙂

    • bilal dedi ki:

      Kimler yırtınacaksa ölümden sonra belli olur.!!! Bizim ve şü koca evrenin varlığı,meydana
      gelişi anlamsız,amaçsız ve bilinçsiz değildir.!!! Bu nedenle ot ve diğer canlı türleri gibi gel- medik ve onlar gibi de gitmeyeceğiz.!!! Asıl yırtınanlar o zaman beli olur.!!! Bakalım kimler
      yırtınacak.!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
      =================================================================
      Hiç bir müslümanın gayesi islamı modernize etmek değildir.İslamın buna ihtiyacı da yoktur.
      Bizim tek gayemiz,Yüce Allah’ın gönderdiği şekilde islamı ve kur’an’ı doğru öğrenmek,an-lamak,dünyanın huzur ve barışını sağlamak için evrensel mesajını yaşamaktır. İslamın ve
      kur’an’ın geçek özüne dönüş yapmaktır.Kur’an ne diyorsa islam odur.Dinin tek kaynağı
      kur’an’ı Kerimdir.İslam akıl dışı,bilim dışı,hurafe,bidat yanlış ve uyduruk rivayetlerden be-ridir.Yüce Allah’ın gönderdiği islamda bunlardan hiç birinin yeri yoktur.!!! İSLAM,evrensel
      adalettir,eşitliktir,uygarlıktır,medeniyettir,kardeşliktir,evrensel huzur ve barıştır.İnsanı in-
      san yapan en güçlü amildir………!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
      =================================================================
      Asla biz reformist değiliz.Bundan Yüce Allah’a sığınırız.Kur’an’ın orjinal mesajı ne diyorsa islam o dur.! İSLAM GÜNEŞİ,DÜNYAYI AYDINLATTIĞI GÜNDEN BERİ,MÜKEMMELDİR.
      EVRİMLEŞMEYE HİÇ İHTİYACI YOKTUR.!!! Yüce Allah, ” اليوم اكملت لكم دينكم واتممت عليكم نعمتي
      ورضيت لكم الاسلام دينا ”Bugün sizin için,dininizi kemale erdirdim.Size olan nimetimi tamamla- dım ve (hayat nizamı olarak) size islamı beğendim.” diye buyurmuştur. Evet,islam mü- kemmeldir,ne modernize olmaya,ne de evrimleşmeye ihtiyacı vardır.!!! Böyle bir iddiayi
      ileri sürmek,İSLAM ve KUR’AN’ın mesajını bilmemektir.Böyle bir iddia ancak saçmalıktır.!!!

      • exhorder dedi ki:

        İnsanın varlık amacı, bir ot ya da hayvanınkinden farksızdır. Hepside doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler. Canlı olmanın temel unsurudur bu. İnsanda bir hayvandır. Memeli bir hayvandır. Memelilerin Primat takımına girer. Farkı, dik yürüme özelliği, gelişmiş beyin, gelişmiş dil ve gramer kullanması ve sosyalleşmeyi toplumsallaşmaya değin yükseltmiş olması.

        Din hakkında savunduklarında birbirini tutmuyor. Bir mezheplerin liderlerini översin Ebu hanefi gibi. Bir de mezhep yok dersin. Sen bile neye inandığını saşırmışsın.

  30. Can dedi ki:

    Bu Mezhepleri destekleyip, ‘mezhep yok” diyenlere hakaret eden arkadaşlar, Mezhep yok diyen arkadaş Kur’an dan örnek veriyor, ya sizin kanıtınız ne? hadisler mi yoksa? “Biz Kur’an’ı sana her şeyin apaçık bir beyanı olarak indirdik” (Nahl, 89) ve bu gibi bi sürü tek rehberin Kur’an olduğunu apaçık söyleyen ayetler varken hala siz hadisçilerin peşinden mi koşalım? o zaman sapıtmış, küfüre şirke girmez miyiz?! elbette gireriz!

  31. salih dedi ki:

    Ey kendini bilmez kişi sen kendini ne saniyorsun haşa peygamberden üstünmü görüyorsun kendini? yukaridaki yazilarini okudum resmen yazinda peygamber efenfimizi kucumsemissin yazik sana ki Hz.Muhammed (s.a.v.) demeyi tenezzul bile etmemissin birde kalkip burda dinimizi anlatmaya calisiyorsun sen önce peygamberimize saygili olmayi ogren sonra kalk dinimizi ogret munafik.

  32. Ahmet dedi ki:

    İnanamıyorum ya hala Allahın ayetlerini görüp anlayıpta yinede mezhep kurucularının vardır bir bildiği diyip doğru yolun onların olduğunun savuanlar var.Nasılda ALLAHa ortak koşuyorlar Allahın kitabının önüne kitap koyuyorlar Allah ıslah etsin.

  33. KaaN dedi ki:

    Bu mezhepler insan uydurması oldugu için çelişkilerden kurtulmayacaktır, herkez kendi kafasına göre inanc şekli uydurmuştur ve kendi uydurduğu şeye kendiside inanmış olup başkasınında inanmasını istemiştir. buda Allah’a ihanettir.

  34. müslüman dedi ki:

    SÜNNİLİK DOĞRU MEZHEPTİR O PEYGAMBERİMİZİN YOLUNDA OLAN MEZHEPTİR BEN YİNE DE ŞUNU SÖYLEYEYİM BEN ŞAHSEN KURAN’IN TÜM AYETLERİNE İNANIYORUM.BİR HADİSTE EHLİ SÜNNET YANİ SÜNNİLİK MEZHEBİNİN DOĞRU OLDUĞUNA ŞÖYLE İNANIYORUM:Ümmetim, 73 fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan 72’si, Cehenneme gidecek, yalnız bir fırka kurtulacaktır. Cehennemden kurtulacak olan tek fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir.
    Ehl-i sünnet vel cemaat, sünnet ve cemaat ehli demektir. Eshab-ı kiram, Peygamber efendimizin cemaatidir. Sünnet de, Peygamber efendimizin yolu demektir.

    • Özgür dedi ki:

      Kendi gösterdiğin hadisle mezheplerin zenginlik olmadığını söylüyorsun.Çünkü bir tane mezhep Hak’tır diyorsun.Bu hadise göre mezheplerin yanlış olduğu ortaya çıkıyor.

  35. deniz dedi ki:

    MÜSLÜMAN arkadaş maalesef bu söz hemen hemen bütün mezheplerde var kiminde ashabı kiminde ,sahabe ,kiminde ehli beyt denmiş ,yani bu sözü Peygamber efendimizin ağzındanmış gibi herkes kendine göre uyarlamıştır ,araştır istersen …Mantıklı da düşünürsek bence bu söz ehlibeyt yani soyundan olanlar ve onları sevip sayan yolunu takip edenler için söylenmiştir,Çünkü onların sapmayıp masum kalacaklarını hayattayken müjdelemiştir.Malesef daha ölür ölmez ehlibeytine saygısızlıklar başlamış, zulüm olarak devam etmiştir.Ve yine bunu yapanlar kendine sünnete uyduk sünniyiz demiştir .Biraz araştırın sorgulayın Allah doğrudan ayırmasın.

  36. Levent çınar dedi ki:

    Peygamber (s.a.v.) Efendimizin mezhebi vardı. Zira Kur’an Efendimizin mezhebini Yasin Suresinde şu ayetle ifade etmiştir. -“İnneke leminelmurselîn” “Alâ sırâtın müstekîm.” Mealen: “(Ey Muhammed) şüphesiz, sen gönderdiğimiz rasullerdensin ve sen en doğru mezhep üzerindesin. ” Mezhebin Kur’an’daki karşılığı “sırât”tır. Sıratın anlamı ise yol demektir. “Müstekîm” ise, dosdoğru demektir. Bu iki kelime birleştirilince; “dosdoğru yol” anlamı çıkmaktadır. Bundan da şu ifade çıkmaktadır;
    -“(Ey Rasulüm) şüphesiz sen, en doğru mezhep üzerindesin.” Allahu Teala Kur’an’da (Âl-i İmran -31) ayette buyuruyor ki, mealen:
    -“ Ey Rasulüm de ki, Eğer Allah’ı seviyorsanız geliniz bana uyunuz ki, Allah’ta sizi sevsin günahlarınızı bağışlasın. Allah affedicidir, Allah merhametlidir.” Bu ayetlerin manası gereğince Rasulullah’ın mezhebine, yani sırat-ı müstekîme, yani; Ehl-i Sünnet Mezhebine uymak, her müslümana farz oluyor.

    Kur’an Peygamber (s.a.v.) Efendimize nazil olmuş ve sadece O’na açıklanmıştır. Eğer ki, Allahu Teala Kur’an’ı bütün kullarının anlayacağı kadar açık kılsaydı Rasulüne; O’nu insanlara açıklamasını emreder miydi? Nitekim ilgili âyette Allahü Teâlâ buyuruyor ki, mealen:
    -“ İnsanlara açıkla diye Kur’an’ı sana indirdik.” (Nahl 44) Rasulullah’ın dini mevzulardaki sözleri, Kur’an’ın açıklamaları olan hadis-i şeriflerdir. Hz.Ali(r.a.), Peygamber(s.a.v.) Efendimizin hadisi şeriflerini yok sayan Harici sapıklarının küfürlerine fetva vermiştir. Şimdilerde hadisi şerifleri kabul etmeyen bazı sözde din adamları bu kategorinin neresindeler acaba? Bu ve benzeri durumların münkiri olan bu adamlar itirazlarına gösterecekleri bir tek hadisi şerif dahi yoktur. Niye yoktur? Çünkü bu kibirli ve eksik bilgili zevatlar hadisleri inkar ederler de onun için. Allahu Teala bir hususta ihtilafa düşüldüğünde onu Allah ve Rasulüne götürmemizi buyurmaktadır. Nitekim, Kur’an’da:
    -“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan (!) emir sahiplerine de itaat edin. Eğer bir hususta ihtilafa düşerseniz -Allaha ve Ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah ve Rasulüne götürün. Bu hem hayırlı ve hem de netice bakımından daha hayırlıdır.” (Nisa Suresi 59.) Allahu Teala bir hususta ihtilafa düşüldüğünde onu Allah’a ve Rasulüne götürmemizi buyurmaktadır. Pekala, Peygamber(s.a.v.) Efendimiz dünya hayatında olmadığına göre bir meselenin çözümü nasıl Peygamberimize götürülecektir? Bir mesele Kur’an’da açıkça belirtilmemişse, Kur’an’daki;
    -“ O meseleyi Peygambere götürünüz“ ifadesinden maksat, Rasulullahın hadisi şerifleri değil midir?
    Ehli sünnet uleması çözümü hadisi şeriflerde bulurlarken, neden bu hadis münkirleri kendi kısır akıllarına göre ayetlere anlam verip bilgisizliğin karanlığında hem kendileri, hem beraberlerinde bulunanları bu karanlığa çekmeye çalışmaktadırlar? Müctehid alimlerde bu sırat-ı müstekîme en doğru bir halde nasıl tabii olunacağı üzerinde ictihat etmişler ve mü’minleri en doğru yola çağırmışlardır. Bu alimler “benim çağırdığım sırat-ı müstekımın adı hanefi mezhebi olsun, şafi mezhebi olsun” dememişler. O isimleri, o zamanda yaşayan müslümanlar kullanageldikleri için, zamanla o alimlerin çalışmaları isimlerle adlanmışlardır.

    Ehli sünnetin anlamı ise, Peygamber(s.a.v.) Efendimizin yolu demektir. Zira sünnetin anlamı da yol demektir. Ehli Sünnet mezhebinde olan Müslümanlar bugün, Kur’an’da adı “sırât-ı müstekîm” olarak geçen ehli sünnet yolunda dört isim adı altında amel etmektedirler. Mezhep imamları Müslümanları bölmemişler bilakis, inançta tek hak mezhep olan Ehl-i Sünnet Yolunda birleştirmişlerdir. Amelde bazı farklılıklar ise, Rasûlullah’ın zaman zaman yaptığı amel boyutundaki farklılıklardır. Mezhep imamlarının kendilerinin uydurdukları hiç bir amel ve itikat yoktur. Bu mezheplerde Kur’an ve sünnete dayanmayan hiçbir mesele yoktur. Tek delil Kur’an değildir. Âlimler için delil dörttür: Bunlar, Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas-ı fukaha’dır. Birini inkâr eden mezhepsiz olur. Ehl-i sünnet âlimleri, dört mezhepten başkasıyla amel etmenin caiz olmadığını ittifakla bildirmişler ve bunda icma hâsıl olmuştur. (El-Mesail-ül-müntehabatü fir-risaleti vel vesileti).

    • yasir dedi ki:

      Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız. 3 / ÂLİ İMRÂN – 103

      O: “Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin” diye dinden Nuh’a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri’ etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir. 42 / ŞÛRÂ – 13

      Resul döneminde meshep mi vardı. Önce mesheplere, sonra tarikatlara, şimdide bunların uc-buçak kollarına ayrılıp herkes kendinin doğru yolda-sıratı mustakim de olduğunu söyleyip kendinden olmayanı yerip, kendinden olanla ve çokluklarınla öğünüyorlar.

      Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir. 30 / RÛM – 32

      Allah ise bütün insanlığı tek ve hak olan dine başka bir şeye değil sadece ona cağırıyor ve fırkalara ayrılmayın birleşin diyor…

      Allah resulü muhammede bile İbrahimin hanif dinine uy, İbrahim milletine tabi ol deemktedir…

      Sonra ey Rasûlüm, sana şöyle vahyettik: Doğru yola yönelerek İbrahîm’in dinine uy, o hiç bir zaman müşriklerden olmadı. 16 / NAHL – 123

      Enam 161’in Arapçasınıda verdim ki Allah sıratın Mustekimi hanği din-meshep-millet için kullanmış anlaşılsın…Enam 161’de Allah resule deki diyor ve devamını ayetten okuyunuz.

      Kul innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin) dînen kıyamen millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne). 6 / EN’ÂM – 161
      De ki: “Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakk’a yönelen İbrahim’in dinine iletti. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.” 6 / EN’ÂM – 161

      Bazı sıvanlardan geçirilen İbrahim bunları tam yerine getirince Allah katında lutuf bulmuş ve Allah İbrahimi Müslümanların atası-imamı kılmıştır…Milleti İbrahim denmesinin sebebi bundandır ve bütün teslim olanların uyması gerektiği millet bu yüzden milleti ibrahimdir.

      Bir zamanlar Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önder yapacağım, demişti. “Soyumdan da (önderler yap, yâ Rabbi!)” dedi. Allah: Ahdim zalimlere ermez (onlar için söz vermem) buyurdu. 2 / BAKARA – 124

      Allah apaçık, Allahın tarikinin-sıratının-dininin ve milletinin tek olduğunu ve bunda İslam-Selam-barış-teslimiyet dini, ibrahiminde uyduğu hanif şirk-ortak koşulmayan din olduğunu buyuruyor…

      İbrahim’in milletinden, kendine kıyandan başka kim yüz çevirir? Gerçek şu ki, Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, ahirette de hiç şüphe yok ki o iyiler arasındadır. 2 / BAKARA – 130

      Şimdi Allahın dininden-milletinden-tarikinden-sıratından başkalarını arayanlar muhakkak hüsrana urayanlar olacaktır…
      Fatihada hep dua ederken,
      İhdinas sırâtel mustakîm(mustakîme).
      Bize doğru yolu göster,
      Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne).

      Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!

      Deyin ki: Allah’a, bize indirilen kitaba, İbrahîm’e İsmâîl’e, İshak’a, Yakup’a, Yakup’un oğullarına indirilenlere, Mûsâ’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık, onların hiçbirini öbüründen ayırt etmeyiz ve biz, Allah’a teslîm olanlarız. 2 / BAKARA – 136

      İşte doğruya ilettiği ve nimetlendirdiği kulları ve resullerini Allah kuranda apaçık açıklamış ve bunların hepsini Milleti İbrahim olarak tanımlamıştır…

    • yasir dedi ki:

      “Şüphesiz sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde benden korkun.” (Müminun: 52)

      “Amma ne var ki insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.” (Müminun: 53)

      Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir. 6 / EN’ÂM – 159

      Ama insanlar, din konusunda aralarında bölüklere ayrıldılar, hepsi Bize döneceklerdir. 21 / ENBİYÂ – 93

      Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar. 12 / YÛSUF – 106

      “Allah’a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah’ın birleştirmesini emrettiği şeyi ayıranlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar… İşte lânet onlar içindir ve kötü yurt cehennem de onlarındır.” (Ra’d: 25)

      “Bu Kur’an doğruluğu şüphe götürmeyen, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara yol gösteren bir kitaptır.” (Bakara: 2)

      “Allah katında din İslâm’dır.” (Âl-i imran: 19)

    • tsys dedi ki:

      peygamber hangi mezhepten

  37. Özgür dedi ki:

    Sevgi Dolu Sonsuz Selamlar
    Ne güzel söylemişsin.Hz.Muhammed en doğru mezhep üzeredir diye.Nasıl ki buyrulmuştur:”Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah, İbrahim’i dost edindi.”(Nisa 125)
    Bu ayete bakarsak şunu anlamalıyız.Bütün peygamberlerin yolu yani dini birdir.Bütün semavi dinler birdir.O da sırat-ı müstakimdir.İyi güzel de sen bu sırat-ı müstakim’in ehl-i sünnet yolu olduğunu nerden çıkardın?
    Demişsin ki Kur’an açık değil,Öyleyse peygambere ne gerek var.Peki öyleyse Kur’an daki birçok “apaçık bir kitap indirdik” ayetleri ne oluyor?Buna açıklaman nedir?
    Ne güzel sormuşşun:Pekala, Peygamber(s.a.v.) Efendimiz dünya hayatında olmadığına göre bir meselenin çözümü nasıl Peygamberimize götürülecektir?
    İşte ayrılık ta burda başlıyor zaten.Herkes kafasına göre birini yetkili kabul etmiş,onun sözleri Allah’In sözleriymiş gibi onu doğru kabul etmiş.Hatta onu da kafasına göre seçmemiş atalarını taklit etmiş.Oysa ki Hz.Muhammed Ğadir Hum’da iki hüccet bıraktı.Itreti(soyu) ve kitabı.Itretten kasıt 12 imamdır.Burda hadislerime bakın demiyor.Öyleyse ne hadisinden bahsediyorsun?Peygamber zaten hadisi yasaklamış.Hadi onu geçtim.Peygamberin hayatında 500 civarında olan hadis sayısı onun ölümünden sonra 1 milyona çıkmış.Sünnilerin Sahih hadisler dediği kitaplar Muhammed öldükten 200 yıl sonra yazılmış.Şimdi söyle bana hangi hadisi hüccet kabul edebiliriz ki?
    Fazla mezhep zenginlik değildir.Aksine fakirliktir.Bunu Kur’an dan,Hz.Ali ‘den kaynaklarla size ispatlayabilirim,şayet isterseniz.

    • Özgür dedi ki:

      Sözlerim Levent Çınar isimli arkadaşadır.Onu yazmamışım.Şimdi söyledim.

    • Mücahid dedi ki:

      Peki madem sen herşeyi anlıyorsun Kur_anı Kerim’den bi kaç kafama takılan sorum olacak bunları net ve ıspatlı bi şekilde cevaplamanı istiyorum.
      -Allah(cc), müminlerden canlarını ve mallarını, karşılığında onlara Cennet vermek sûretiyle satın almıştır. (Tevbe Sûresi: 111.) bu ayet ne anlatmak istiyor?
      -Allah(cc) insanları neden yaratmıştır ve dünyaya neden göndermiştir, Yani gayesi ve insanlardan istediği nedir?
      -Kendi irademizle ve isteğimizle gelmediğimiz dünyada neden sınava tabi oluyoruz?
      -Kader ne demektir? Kadere iman nasıl olmaktadır?
      -Ayet-i Kerimelerde de geçtiği gibi, Allah(cc) hem her yerde ama mekandan münezzehtir. bu nasıl bir durumdur?
      -Abdest, Namaz, Zina vb. binlerce konuda Allah(cc) bizlere bunları nasıl yapmamızı emretmiştir?
      Bütün bu soruların cevaplarını sadece ama sadece Kur-anı Kerimden bana verebilirseniz sizi dinler ve itibar edebilirim. yoksa sizin iddalarınız beni ikna edemediği gibi yanlış yolda olduğunuzu göstermektedir.

  38. Yusuf dedi ki:

    Yüreğine sağlık Üzerine düşen görevi yerine getirmişsin Allahın izni ile Kardeş… Allah (c.c) Buyuruyor Kuranda Ey akıl sahipleri hiç mi düşünmezsiniz diye. Arkadaşlar Kuran da atalarının dini diiye geçer işte atalarından duyduklarıyla yoldan gidenler le Kurandan gidenler arasındaki fark bu muhabbet nmeclisinde iyi görülüyor.. Allah(c.c) teslim olanları yolundan ayırmasın inşallah. Kuran…Kuran…Kuran…

  39. salih orhan dedi ki:

    nisa süresi 59. ayet: Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir.) arkadaşlar sizin konuştuğunuz kelimelerin hepsinin cvabı burda mezhep yok diyorsunuz yada sadece kur’an yeter diyorsunuz şunu hiçbir zaman unutmayın malzeme olmadan nesne üretilmez üretilmediği gibi bir işte görmez alimlerin görüşleri ehli sünnet ise çıkılan yol kur’an ille sünnet ise yaşanılan çağın değişiklikleri en kısasından şaafi nin kan abdesti bozmaz sözü ile hanefinin bozar konusunu şöyle söyliyim kan savaş esnasında zor durumdayken bozmuyor oluyor ama bozma meselesi sizin bizim gibilerin evden oturup konuşurken bir yeri kanadığında gidip abdest almak tır hiç düşünemiyorsanız bunu da kur’an a sorabilirsiniz maide süresi maide süresi 6.Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.) kan abdesti bozar hanefi rahmetullahi aleyh temizlik: kan abdesti bozmaz şafi rahmetullahi aleyh buda zaruri temzilik

  40. salih orhan dedi ki:

    allah (c.c) bizden tavka istiyor kuran ve sünnet dışına çıkmayın diyor ve bu 4 mezhep kuran ile sünnet ile konuşuyor sizler önce anlamak için allah tan yardım isteyin sadece tavka ile ilgili konularda görüş farklılığı olduğu halde siz ayrı düşünüyorlar diyorsunuz evet çünki bulundukları yerler değişikti ve amaçları iyiliği konuşup kötülüğü nehyetmek ti en iyisini bilen allahtır…

  41. ugur dedi ki:

    yaklaşan şu mübarek ramazan ayı ile yıllardır yaşayamadığım dinim gereklerine yerine getirebilmek için araştırıyorum .Allahın yardımı ilede inşallah uygulayacağım . ama hakkettende diniz içinde yobazlık bağnazlık diz boyu. Allah akıl fikir versin millete mezhep nedir. ona göre günah ötekine göre değil herkez işine geldiği gibi mi yaşayacak dinimizi yoksa Allahın emrettiği şekildemi yaşayacak . Allahın sana yazılı olarak bildirdiği vazifeleri Kuranı Kerimi tek kılavuz Allahın peygamberini de örnek olarak kendine görmeyecek mi müslümanlığı yaşayaacak insan . daha nedir bu cemaatti , tarikattı, mezhepti, bunlar ney . birine göre kurtuluş onun cemaatinde , ötekine göre onun cemaatinde . 2 3 haftalık dinimi en güzel şekilde yaşayabilmek için araştırma yapıyorum gayri müslim bi insan dinimizi araştırsa nelerle karşılacak ve müslümanlıkla ilgili ne düşünecek oda müslüman buda müslüman ama biri anyaya öteki konyaya gidiyo . Allaha çok şükür verdiği aklı kullanabilme fırsatımız var. ama görüyorum ki çoğunun yok malesef…

  42. Nuri Baba dedi ki:

    Yorumların tümünü okuyabilme olanağım ne yazık ki yok ama genel olarak okuduklarıma bakarak kısa bir yorum yapmak istiyorum…

    Bir gün yeni bir bina yaptırmış ve elektriğin bağlanmasını bekleyen “Hacı Amca” ile sohbet ederken ; “”Hacı Amca, neden binanın ön cephesine (Mülk Allah’ındır) diye yazdırdın ?”” diye sorduğumda, pek kızmadı ama “Tüm kainat O’nundur ve dünya ve buralar ve bu bina da O’nundur” dedi…

    “”Hacı amca, madem her şey Allah’ındır, ben de Allah’ın bir kuluyum ve kirada oturuyorum..Allah, kendisinin olan bu binadan bir daire de emaneten bana vermez mi ?” deyince Hacı “” Dalga mı geçiyorsun, dünya mülkü O’nundur ama bu binayı da bana bahşetmiştir”” deyiverdi…

    Yani arkadaşlar, işin içine ekonomik çıkarlar girince, Allah’ın tüm söyledikleri bir anda ters yüz edilebiliyor değil mi ?

    İşte bu anlamda, Kur’anı Kerim de, insanların çıkarları adına hiç ikirciklenmeden iğdiş edilebiliyor değil mi ?

    Yazının sahibi sevgili dostumuz, inanılan kitabın ilgili bölümlerini de buraya çıkarmış ve net olarak, Allah’ın ayrımcılığa karşı olduğunu da bildirmiş değil mi ?

    Öyleyse ; nedir bu ağızlarda ki çürümüş “Hak Mezhep” sakızları ?

    Sizler, Tanrıdan geldiğine inandığınız Kur’anda yazılanlara mı biat ediyorsunuz, yoksa Peygamberinizin vefatından 100 – 200 yıl sonra uydurulmuş Mezhep adı altında ki Partilere mi biat ediyorsunuz, bir karar verin artık…

    Bırakın olmayan sünnetle , Ehli Sünnet kelamlarını…Uydurulmuş mezhepleri hangi sünnetin içine sokmayı planlıyorsunuz ?

    Kur’an bizim rehberimizdir diyeceksin ama Kur’an da olmayan değil, özellikle reddedilmiş parçalanmayı savunup benimseyecek ve de “Hak Mezhep” gibi aşağılık yalanlar söyleyerek çıkarını kollayacaksın…

    Bilmediğim için soruyorum, sanırım yanıtlarsınız..

    İslam Peygamberinin “Mezhebi” nedir ?

    Şayet “Yok” diyorsanız, siz neyin peşindesiniz ?

    İslamiyetin mi ?
    İslamiyeti yok etme operasyonlarının mı ?

    Bence bir sakıncası yok…!!!

  43. uğur dedi ki:

    slm alkm kardeşlerim biz arkadaşlar olarak mezheplerle ilgili çalışma başlattık fakat hüsrana uğradık yüzlerce insana imamlar dahil sorduk ebu hanife nereli türbesi nerde hangi eserlerini okuyalım diye sorduk bir kişi bile bilen çıkmadı fakat mezhebi hakkında bilgisi yok ama nasihat veren çok kardeşlerim babada evlada gidiyor bu iş araştıran yok herkes şu yazımı düşünsün kendine pay çıkarsın gerçekler bunlar hiç bilgimiz yok

  44. murat dedi ki:

    Allah seni ıslah etsin. Bana islamda sıkıntılar ve şüpheler oluşturmak için çalışan bir yahudi olmadığını ispatla ben de sana bu yazdıklarının koca bir iftira olmadığını ispatlayayım. Senin akidenin bozuk olduğu bir kere Resul-i Zişan Hz. Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) efendimize yaptığın hürmetsizlikten belli. Ben Şafii mezhebindenim. Bir kere onun adına YALAN söylüyorsun. O evet hayırları yazmışsın ya. Neyin peşinde olduğunuzu biliyorum. Burada ehli sünnet vel cemaat peşinden giden müslümanlar varken size ancak… Ne diyeyim Allah seni ıslah esin. İmam-ı Azam Abu hanife hazretleri tabiindendi. Verdiği senetler daha 2. adımda Resul-i Kibriya (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) efendimize ulaşıyordu. NEYİN PEŞİNDESİN?

    • Nuri Baba dedi ki:

      Sünnilere soruyorum;

      Peygamberin menzilet hadisi ve Gadir-i Hum ile hilafeti verdiği vekili,vasisi ve velisi olan İmam Hazret-i Ali er-Murteza’nın hakkını gasp eden Ebu Bekir’i severek,

      İbni Selül’ün cenazesinde peygambere vuran,Hazret-i Fatımatü’z Zehra’nın evini yakmakla tehdit eden,homoseksüel ve sarhoş olduğu bilinen Ömer bin Hattab’ı severek,

      Akrabalarına yüksek makamlar,mevkiler veren,Abdullah bin Mesudu ayağının altına alıp üstünde zıplayarak kaburgalarını kıran,Ammar bin Yasirin beline tekme atıp belini çıkaran,Ebu’z-zer el Gıfariyi kırbaçlayarak döven Osman bin Affan’ı severek

      Nasıl Müslüman olduğunuzu iddia ediyorsunuz?

      Bir tartışma ortamında, bir kişinin sorusunu buraya çalarak kopyaladım…

      Eğer, sözleri doğruysa, siz gerçekten müslüman olduğunuzu mu sanıyorsunuz ?

  45. murat dedi ki:

    Panteidar efendi bırak bu İbn-i Teymiyyenin yolunu. Bak panteizme kadar gitme tehlikesi var. İnşaAllah sana bir vesile olur. Kesinlikle, kesinlikle, kesinlikle kızmak için yazmıyorum. Amacım emr-i bir ma’ruf Nehy-i Anil Münkerdir. Yapmayın ALLAH rızası için bu şeyleri yapmayın.

    PANTEİZM ne demektir. (Kaynak wikipedia)

    Panteizm ya da Tümtanrıcılık, (Doğatanrıcılık ya da Kamutanrıcılık) her şeyi kapsayan içkin bir Tanrı [1] veya evrenin ya da doğanın Tanrı ile aynı olduğu görüşüdür.[2] Panteistler kişisel ya da antropomorfik bir Tanrıya inanmazlar.[3]

    Panteizm genellikle monizm ile ilişkili bir kavramdır. Panteizmde, her şey Tanrı’nın bir parçası olarak kabul edilir, Tanrı her şeydir ve her şey Tanrı’dır. Tanrı doğada, nesnelerde, insan dünyasında vardır.

    Panteizm 17. yüzyıl filozofu olan Baruch Spinoza çalışmalarına dayalı bir teoloji ve felsefe olarak modern çağda popüler oldu.[4] Monizm Spinoza’nın felsefesinin temel bir parçasıdır. Panteizm terimi ölümünden sonrasına kadar icat edilmemesine rağmen, Spinoza en ünlü savunucusu olarak kabul edilir

  46. birol dedi ki:

    eee sonuç ?

  47. carlo liberani dedi ki:

    -Hz Muhammed döneminde bir mezhep var mıydı ? Yoksa neden yoktu ?
    -ilk mezhep ayrılığı hz Muhammedin vefatından ne kadar sonra ortaya çıktı. Neden ?
    -Neden 4 hak mezhep diyoruz ? Şiiler neden hak değil ?
    -Hanefi olan bir kişi, Bazı uygulamaları şafi’ye göre bazılarını da maliki mezhebine göre yapsa karışık bir uygulama yapsa dinen hükmü nedir?
    -Eğer islam alimlerinin ve halklarının uydukları mezhepler dini yorumlayıp ekol olmuşsa bu ekolleri benimseyip buna yönelik davranan Müslüman ülkeler neden böyle?
    -Allah’ın bir eksik bırakmadık, detaylandırdık, diyerek bize düşenerek okumamızı öğütlediği Kuran’ı kerim mezhepler hakkında ne diyor ?
    -Bir kişi ben bu mezhepleri benimsemiyorum kur’anı ve sünneti ben yorumlayacağım. Sadece Rehberim kur’andır dese. kendi yorumumla hareket edeceğim dese hükmü nedir?

    Bu sorular uzarrrr giderrr.

    -Bize sorgusuz, kesin kural olarak öğretilmiş olan ve paket halinde sunulmuş kurallar bütünü mü?
    Yoksa düşünerek ölçüp biçerek, fizik kimya matematik ilimleri öğrenerek, evrenin sırlarını araştırarak Allah’ın büyüklüğünü hayretle hissederek, Onun bize ilettiği o mucize mesajı anlayarak okusak, bir ekolün yorumunu olduğu gibi almak yerine biz karar versek olmaz mı?

    Hayat çok kısa arkadaşlar, ömrümüzün büyük çoğunluğu uykuda, tuvalette, yolda vs yerlerde geçiyor. Aklı olan hırslarını kenara bırakıp ahiret için yaşar.

    • Nuri Baba dedi ki:

      Sayın carlo liberani ;

      Sorular gayet mantıklı da, son cümlede neden yan çizmeye başladınız…

      Ahiret dediğiniz nedir ?

      Örneğin cennet…Bal süt şarap akan ırmaklar…Huriler…Gılmanlar…Hiç inmeyecek olan erkeklik organları…Ve de, en önemlisi ; Gölgelikler….

      Arabistan çöllerinde yaşayanlar için en önemli doğa olayı nedir ? Gölgelik…

      Kureyşlileri müslüman yapmak için iyi bir taktik…

      Bu yazdıklarımı cennet diye inandığınız mekandan çıkarırsanız, geriye ne kalır ? Koskoca bir hiç…

      Yani inanılan cennet, müminlere şarap ve huri temin eden tanrının da işletmeciliğini yaptığı bir eğlence merkezi…

      Farklı bir cennet tasviri yapabilir misiniz, kutsal (!) kitaba bakarak ?

      Ha bir de cehennem denilen yer var ki ; tanrı gönderdiği (!) ayetlerle bu cehennemi öyle anlatmış ki, sanki insanoğlu dünyaya, cehenneme gitmek ve sadizmin son örnekleriyle işkence görmek için geliyor…

      Ben de siyasi polisin bu kadar işkence yöntemini nereden öğrendi diye merak ediyordum, meğer Kur’andan öğrenmişler…

      Aklı olan ahiret için yaşar sözünüz de sanırım dalgınlığınıza geldi…

      Aklı olmayan dünyayı bırakıp ahiret için yaşar diyecektiniz değil mi ?

      Saygılarımla…

      • carlo liberani dedi ki:

        Sayın Nuri Baba Merhabalar,

        Ben ahireti bal veya süt akan ırmaklar ile sınırlamadım. Ahireti böyle anlamanızı doğal karşılıyorum. Hiç inmeyen erkeklik organları, işkence yöntemleri veya sadizm gibi tabirlerinizden hiç alınmadım. Çünkü bu argümanları size yine mezhepçi müslümanlar veriyor. Ben zaten yorumumda bu insanları eleştirirken eleştirdiğim şeyleri bana karşı kullanmanız da ilginç. İyi bir teoriden her zaman iyi pratik çıkmayabilir. Bana göre evrenin bir yaratıcı tarafından yaratılması iyi bir teori, şu an yaşanılan dinin pratiği ise teorisine uygun değil. Sorularımla bunu sorguladım. Yan çizmiş değilim.

        Asıl mevzuya gelirsek. Ahiretten kastım şuydu. Öldükten sonraki bizi yaratana vereceğimiz hesap. Ben ölmeyeceğim diyen var mı? Yok ise Peki ölümümüzden sonra bizi ne bekliyor? Buna cevabınız ne olacak? Sadece toprak olup kalacağız derseniz saygı duyarım.

        Sadece fiziğin, matematiğin veya pozitif diğer bilimlerin ışığında yaşadığımız evreni, içinde bulunduğumuz dünyayı ,bizi oluşturan hücreleri, mikroskobik canlıları veya atom dünyasını incelediğinizde muhteşem bir düzen veya kusursuz bir sistem görürsünüz. Bu sistemin başlangıcı olan bigbang ve sürekli genişleme vs… konuları ile dinden referans verilmeden bile bu sistemin bizden çok daha büyük bir zeka tarafından tasarlandığı bilim dünyasında ağırlıkta. Banada çok anlamlı geliyor. Size gelmiyorsa ve oluşuma raslantıdır diyorsanız yine saygı duyarım.

        Peki böyleyse bu sistemi kim dizayn etti ? Bizi kim var etti ? bu sorulara dinden başka cevap verecek hiçbir mecra yok. Kur’an’da 1900’lü yıllarda ancak anlayabildiğimiz, zamanının çok ötesinde anlatımlar var. Bunları uzun uzun yazamam ama önyargısız okurum dersen kaynak gösteririm. Dini yok sayan biri olduğunu düşünürsek ölüm sonrasına zaten cevap alamayacağın kesin. O zaman da ölümünden sonra bir çiçek bir ağaç veya bir çömlek olarak dönüşüp devam edeceğin hayatında mutlu olmanı dilerim.

        Sonuç olarak ben mezhepleri, cemaatleri , insanların çoğunun görüşlerini veya gelenek görenekleri hiç baz almadan kendi bilincimle Allah’a inandım. Bende kur’an’ı okudum. Siyasi polisler işkence yöntemlerini Hitlerin askerleri nerden çıkarmışsa oradan çıkarmıştır (Konuyla ne alakası varsa). Cennet mevzusunda ise Kur’an temsili olarak cenneti böyle anlatabiliriz der geçer cinsellik içermez.Dostum bence muhafazakar toplum yüzünden önyargılısın. Yoksa Allah’ı insanlara içki ve huri temin eden eğlence merkezi işletmecisi olarak tanımlamak gibi hoş olmayan sözler yerine ben inanmıyorum der geçerdin.

        Saygılarımla

      • Nuri Baba dedi ki:

        Sayın carlo liberani ;

        burada ki çok değerli entelektüel dostlarım benim tahsilsiz bir amele emeklisi olduğumu bilirler…Bu anlamda sizinle teorik olarak tartışamam…Özellikle Kur’an ayetlerinden örnekler verilmeye başlandığında (Sizi kastetmedim) karmakarışık ve anlamsız bir tartışmanın girdabında boğuluyorum…

        Benim kafama takılan sorular çok net…

        Sizin güzel yorumunuza sondan başlayarak sohbete devam edeceğim…

        Bana cennet denilen , pagan arapları kandırmak için uydurulmuş yalanlar denizini savunmanızı beklerdim, beni “..hoş olmayan sözler ..” diye eleştirmek yerine…

        Bir kez daha soruyorum…

        Cennet diye anlatılan ve hayal gücü bile kısır olan insanların anlattığı bu yerden ; bal,süt,şarap akan ırmakları, hurileri ve de gölgelikleri çıkarırsanız geriye ne kalır ?

        Rica etsem “önyargısız” yanıtlar mısınız ?

        Bazen ipin ucunu kaçırsam da, genellikle Tanrı kavramı ve inancı üzerine tartışmamaya çalışırım ama siz özellikle beni o mecraya çekiyorsunuz, besbelli bir “B” planınız var…

        İnsanlık tarihi ortalama 150 Bin yıl…
        Çok Tanrılı dinlerin tarihi , ortalama 7,5-8 Bin yıl…
        Tek Tanrılı dinlerin tarihi, ortalama 3,5-4 Bin yıl…
        Tanrı kavramı olmadan yaşanılan yıllar ise ortalama 140 Bin yıl…

        14 Milyar yıl önce karanlıklar içinde yaşayan (!) Tanrı, canı sıkıldığı için evreni aydınlatmaya karar vermişti…

        Ve bu Tanrı büyük patlamayı örgütleyerek Tanrılığını göstermişti…

        Şimdi gelelim çok tanrılı yaşama…

        Aklımıza gelen her doğal nesnenin tanrıcılık sıfatı yüklenildiği dönemdir bu dönemler…Ancak, insanoğlu, neye Tanrı dediyse, bir süre sonra onun gerçekliğinin ayırdına vararak, onu tanrılıktan azad etmiştir…

        Ne zamana kadar ? İbrahim Beyefendinin mealen “Benim tanrım benimle görüşür ama görünmez” diyene kadar…

        İşte o gün bugün, sizlerin “Ben Tanrıya inanırım” dediğiniz Tanrı, İbrahim Efendinin uydurduğu görünmez tanrıdır…

        Ondan sonrası ise çorap söküğü gibi gelmiş ve iyilik kötülük, güzellik çirkinlik, katliam ve soysuzluk ve kadınlara cadı lakabı takılarak yakılmalarına kadar her türlü melanetlik, sizlerin “İnanıyorum” dediğiniz tanrıya ihale edilmiştir…

        Tayyibin hırsızlığı ile 9 yaşındaki kızların becerilmesi bile tanrının emridir (!) ve tüm şerefsizlikler gibi onlarda insan beyninin yarattığı tanrıya ihale edilmişlerdir…

        Diyorsunuz ki “”Sadece fiziğin, matematiğin veya pozitif diğer bilimlerin ışığında yaşadığımız evreni, içinde bulunduğumuz dünyayı ,bizi oluşturan hücreleri, mikroskobik canlıları veya atom dünyasını incelediğinizde muhteşem bir düzen veya kusursuz bir sistem görürsünüz.””…

        Sonuna kadar katılıyorum…

        Ancak, insanoğlu hep bilmediği ve aklının ermediği nesnelere ve olaylara tanrısal açıdan yaklaşmış ama öğrendikçe onun tanrılığına son vermiştir…

        Siz de bir gün sonsuz evrenin ; İbrahim Efendiye kadar yaşayan insanların akıl edemediği tanrının değil de, çeşitli gazların sıkışması sonucu oluştuğunu öğrendiğiniz de, sanırım kendinize çok güleceksiniz, benim hala kendime , yıllarca nasıl kandırıldım diye güldüğüm gibi…

        İlginç olan ne biliyor musunuz ? Sonsuz evreni yarattığı iddia edilen tanrının, ahzap 37 de söylediği :”(Mealen) Biz seni Zeynep ile nikahladık, Allah’ın emri yerine gelmiştir”.. diyerek Muhammed’in Hala kızını becermesi için nikah memurluğu yapmasıdır…

        Böyle bir kutsal (!) kitap, sizin de akıl sağlığınıza hakaret değil midir ?

        Saygılarımla…

      • toro dedi ki:

        Sayın carlo liberani,

        İzninizle size bir kaç soru sormak isterim.

        ”Sadece fiziğin, matematiğin veya pozitif diğer bilimlerin ışığında yaşadığımız evreni, içinde bulunduğumuz dünyayı ,bizi oluşturan hücreleri, mikroskobik canlıları veya atom dünyasını incelediğinizde muhteşem bir düzen veya kusursuz bir sistem görürsünüz. ” sizden alıntı

        Demek ki fizik, matematik ve pozitif bilimler sizin için güvenilir doneler.
        Ayrıca;

        ”Bu sistemin başlangıcı olan bigbang ve sürekli genişleme vs… konuları ile dinden referans verilmeden bile bu sistemin bizden çok daha BÜYÜK BİR ZEKA tarafından tasarlandığı bilim dünyasında ağırlıkta.” sizden alıntı

        olası tanrının bizden daha büyük bir zekaya sahip olması gerektiğinin de farkındasınız!

        O halde önce sizin onun yanında hiç anlamı olmayan zekanıza sesleniyorum;

        Siz inancınız gereği olarak, herhangi bir eylemi, Kuran’ın tanrısının yapmanızı söylediği şeklin dışında yapabilir misiniz? Örneğin sadece evlendim diyerek evlenebilirmisiniz?

        Ya da tanrı veya onun hükümleriyle alakalı yaptığınız eylemlerin yapılış şekilleri sizin kendi inisiyatifinizle belirlenmiş yöntemlere dayandırılabilir mi?

        Yani tanrınızın yap DEMEDİĞİNİ yapma hakkınız var mıdır?

        Ben bu sitede bir süredir insanlara soruyorum ama bir türlü cevap alamıyorum.Siz yardım edebilirmisiniz?

        Kendine peygamberim diyenin veda hutbesinde ya da vasiyetinde, tanrıdan alarak insanlara iletmek üzere çeşitli materyallere yazdırarak arşivlediği ayetlerden herhangi birine atıfta bulunarak (yani kuranın tanrısının emri ya da yönlendirmelerine dayanarak),

        ‘’benim ölümümden sonra kuranı, bir kurul ,her ayeti benim ağzımdan çıktığına şahitlik edecek 2 kişinin ikrarıyla oradan buradan toplasın, ama özen göstermesin.Sonra nasıl olsa tekrar toplayacaksınız o zaman ilk topladığınızı yakın.Daha sonra İslam’a yeni girecekler kuranı okuyamayacak ve anlayamayacak! İşte o zaman onu harekeleyin, noktalayın hatta 6 tane sesli harf icad edip onları da kullanın! Ama şunu sakın unutmayın bu hareke ve noktalama işlemini yapanlar yani kuranı okuyanların ne anlamaları gerektiğine dair düzenleme yapanlar bizim islamı yeşertmek için savaştığımız Ebu Süfyan’ın sülalesinden olsun! Onların arada, benim ashabımı öldürmesi, kabeyi yıkması, kabe yanında adam öldürmesi,medineyi yağmalaması sizi etkilemesin’’ demiş midir?

        O halde ne ileticisinin mesajlarında nede asıl göndericisinin(!) hükümlerinde olmayan şekilde toplanan ve içine eklemeler yapılan bir kitabın yani önce kendi yaratıcısıyla çelişen bir kitabın dayanak alınması bırakın bilimselliği hangi mantığın sonucudur?

        Önce yukarıdaki soruları cevaplayabileceksiniz ki başkalarına sizin olduğunuz yerde yani doğru noktada olmadıklarını ima edebilesiniz!

  48. carlo liberani dedi ki:

    Sayın Nuri Baba Merhabalar,
    Tahsil konusu çok önemli değil. Pek ala tartışılabilir. Benimde alanım çok farklı Sadece bazı
    şeyleri merak edip araştırıyorum. Bana göre önemli olanda tahsilden ziyade sorgulamak. Aynı dine
    mensup,Aynı kitabı klavuz olarak benimsemiş insanlar neden sürekli tartışıp birbirlerine zarar
    veriyorlar? Kitapta yazanlar çok açıkken neden mezheplere, gruplara veya cemaatlere bölündüler?
    Hangimiz bu tartışmanın girdabında boğulmuyoruzki.. Kur’anı anlamak konusu önemli ve ayrı bir
    tartışmanın konusu…

    Cennet konusunda ise; Kur’an şu an yaşadığımız dünyadan çok çok farklı boyutlardan bahseder. Bu
    yüzden özellikle cenneti temsili olarak bu şekilde anlattığını vurgular. Detay vermez. Bu dünyanın bir aldatmaca ve ahiret yurdunun bu dünyadan çok daha iyi olduğunu söyler. Ama nasıl iyidir? İnsanın aklının alamayacağı bir şeyi nasıl anlatmalı? Akvaryumdaki balıklara dış dünyayı nasıl anlatabilirsin? Kandırmak mı? Allah’ın buna neden ihtiyacı olsun? Turistlere yönelik bir şehir rehberi mi bekleyelim? Orada barış ve esenlik içinde olacağımız ,zengin fakir fark olmadan bolluk içinde bir yaşamdan bahseder. Eşlerimiz veya yardımcılarımız olacağından bahseder. Orada bize ne güneşin dokunacağını ne de gölgenin üşüteceğini söyler. (Bu dünyadan farklı olduğuna dair bir benzetmedir.) Nefsimizin arzu ettiği herşeyi elde edeceğimiz söylenir. Nefsinin ne arzu ettiğini söyler misin? Çocukken oyuncak , gençken araba ve kız arkadaş , yetişkinken havuzlu bir ev, yaşlandığında ekip biçeceğin bahçe huzur… Senin arzuladığının Bal akan ırmaklardan ne kadar farkı olacak. Daha ileri gidelim. şiddet olmayan, barış olan sınırlı kaynaklardan dolayı kapitalizm olmayan yaşam. ne arzu edersin ?

    Ben bu konuda kesinlikle uzman değilim söylediklerim mantıklıdır veya değildir bilmem. Sadece
    beni bağlar. caner taslamanı 5 dakika dinleyebilirsin.

    İnsanlığın çok tanrılı ve tek tanrılı dönemine gelelim.
    Hırsızlık yapanları,Yolsuzluk yapanları, 9 yaşındaki kızlar ile evlenenleri veya genç kızları cadı diyerek engizisyon mahkemelerince yakanları birlikte eleştirelim. Dikkat ederseniz ben size, “muhafazakar toplum yüzünden dine ön yargılısınız demiştim. Bu yüzden işin teori kısmına
    dikkat çekmiştim. Bilirsiniz ehliyet almak için (hala var mı bilmiyorum) sürücü kursları adaylara bir kitap verir. Emniyet şeridinde giden, hız sınırını aşan, alkollü araba kullananları görünce bu kitaba mı kızacağız yoksa kendilerine mi? Ne kadar tutarlı örnek oldu bilemem ama dini yanlış uygulayan ve başkasına yanlış uygulatan insanların eylemlerini örnek göstererek din çürütülmez. Kaldıki sizde yanlışların dine ihale edildiğini belirtmişsiniz. Burada anlaştık. Anlaşamadığımız nokta ise; siz dinin bu yanlışların ihale edilmesi için insanlar tarafından uydurulduğunu söylüyorsunuz. Ben ise bu yanlışların ihale edilmesiyle dinin özünden uzaklaştırıldığını düşünüyorum. İşte yine geldik sizin tartışmaktan kaçındığınız noktaya…Siz uyduruldu ve yok diyorsunuz. Ben Allah tarafından indirildi diyorum. kaçındığınızdan dolayı konunun sonu…inanırsınız veya inanmazsınız özgür iradeye saygı duyulmalı. malesef bir b planım yok. sadece gaz sıkışması mevzusu üzerine eğer istersen tartışabiliriz. izin verirsen bilim,fizik, matematik diye özetlediğim konuda ufak bir şey paylaşayım.

    “Dünya yuvarlak değildir. Dünya düzdür. Aksini söyleyen dinden çıkar…” İnanabiliyor musun?
    Bunu suudi bir din alimi söylemiş. Hemde 1975 yılında. Dünyanın fotoğraflarının uzaydan çekildiğinden hatta aya ayak basıldığından sonra. Bu doğru mu, yanlış mı araştırırken bazı
    sitelerde(ismini unuttum) : “bakın müslümanlar dünyanın düz olduğuna inanıyor zaten kuranda
    dünya yuvarlaktır demiyor.” Şeklinde yazılar yazmışlar. Al birini vur ötekine :)) Evvela Kur’an
    bilimsel çalışmalar ile elde edilen bazı sonuçlara değinir; Ama bilimsel açıklamasını yapmaz çünkü bir bilim kitabı değildir. Halbuki iki tarafada cevabı vardı. Naziat suresi 30. ayet Allahın dünyayı devekuşu yumurtası biçiminde yarattığını söyleyerek, Bırak yuvarlak olmasını geoit şeklini bile 1400 yıl önce insanların anlayacağı dilden belirtmiştir. Bunu anlatmadaki amacım inanmayanları inandırmak değil, birşeyi savunurken veya başka birşeyi eleştirirken bunu mantıklıca ön yargı olmadan yapmak .

    Saygılarımla,

    • Nuri Baba dedi ki:

      Sevgili carlo liberani ; yanıtınız için teşekkür ederim…

      Ayrıldığımız tek nokta (!), sizin evreni tanrının yarattığı ve de kendi belirlediği (!) peygamberlere vahiyleri yine kendisinin gönderdiği ve de doğal olarak Kutsal denilen kitapların tanrı tarafından geldiğidir…

      Başka bir ayrılık noktamız yoktur…!!!

      Şimdi tanrıyı tartışmayı bırakıyor ve çok sevdiğim bir örneği bir kez daha veriyorum…

      Okyanusu kim yarattı ? Tanrı…
      Okyanus = Evren..

      Okyanustan bir bardak su alırsanız, Okyanusun haberi olur mu veya eksilir mi ? Hayır…

      Yani, evrenden dünyanın eksilmesi, okyanustan alınan bir bardak suya benzer değil mi ?

      Buraya kadar anlaşamadığımız bir şeyin olması olası değildir…

      Ancak, anlaşmamızın olanaksız olduğu konu şudur…

      Okyanustan alınan bir bardak suyu, gelişmiş teknolojik aletlerle incelediğimizde, içinde milyarlarca canlı nesne görürüz değil mi ?

      Ve bu mikroskobik canlılardan biri veya birilerinin, Okyanusu yaratanla konuştuğunu söylemesi ve kendisinin O’nun elçisi olduğunu beyan etmesi ve bunu da Yaratanın istediğini söylemesi, sizce ne kadar mantıklıdır ?

      Bence, insan aklına hakarettir ve insanı bu kadar aşağılayan bir büyük yalan insanlık tarihi boyunca söylenmemiştir…Kendisinin dışında tüm insanları ahmak yerine koyan böylesine psikolojik hastalık sınıfına giren iddia üzerine ciddiyetle durulması bile, insanın kendine saygısızlığıdır…

      “””Bildiğiniz gibi Musadan yaklaşık 70 yıl önce yaşamış 4. Amenhotep (daha sonra ismini değiştirip Akhenaton yapmıştır) tek tanrıya inanan ilk insandır ve tek tanrılı bir dine geçiş amaçlı ilk dini reformunu yapmaya çalışmış ancak tam anlamıyla başarılı olamamıştır.

      Neticede ilk tek tanrı girişiminin ilahi bir irade sonucu meydana gelen bir girişim değil, insan ürünü olan ve siyasi-politik amaçlı olan bir girişim olduğu bilinen bir gerçektir. Zaten ilk tek tanrı olan Athon’un aslen Güneş Tanrısı olduğu da göz önüne alındığında kimse Akhenaton’un vahiy alarak böyle bir işe kalkıştığını iddia edemez.

      Yine inkar edilemeyecek bir diğer gerçek ise bu politik-siyasi amaçlı tek tanrı girişiminden sonraki ikinci tek tanrı girişiminin (musa-tevrat) yine aynı topraklarda ve aynı yüzyıl içinde gerçekleşmiş olduğudur.”””..(Turan Dursun’dan alıntıdır).

      Bunu niye yazdım ?

      Bugün inandığınız ve insanlık tarihinin 150 Bininci yıllarında ortaya çıkan tek tanrı kavramı, şimdi sizin inandığınız ve üzerine toz kondurmadığınız tanrıdır…

      Bırakın Firavunun ve Musa’nın hayallerini, sizler bu hayalle konuştuğunu söyleyerek nitelikli dolandırıcılık yapanlara ve de ölümünden 30-40 yıl sonra toplanan kitaplara inanıyor ve bizlerin de okuyarak aydınlanacağımızı iddia ediyorsunuz…

      Ve sevgili dostumuzun bu sitede ki paylaşımını da buraya almadan yazıyı tamamlamış olamayız…

      AKHENATON’DAN TANRI TANITIMI:

      Tanrı uludur, birdir, tektir.
      Ondan başka yoktur tapacak.
      Yeganedir o ,
      O’dur her varlığı yaratan..
      Bir ruhtur Tanrı , görünmeyen bir ruh…
      Ta başlangıçta vardı Tanrı,
      Tek varlıktı o.
      Yoktu hiçbir şey o varken.
      Her şeyi yarattı kendinden..
      Ezelden beri süregelir varlığı ,
      Ebediyete kadar sürecek..
      Gizlidir Tanrı , kimse göremez onu..
      Tüm varlıklara sırdır her zaman..

      Ve işte başımıza ne geldiyse, görünen ve bilinen tanrılara inat, bu tanrının “Gizli” olması ve kimsenin onu görememesi…

      Ben demiyorum, Firavun diyor…

      Ve sizler şimdi, Firavunun icat ettiği tanrıya tapıyor ve onun tüm evreni yarattığını söylüyorsunuz…

      Söyleyebilirsiniz, nasıl olsa hayal pilavı, biraz da tereyağı fazla oluversin değil mi ?

      Saygılarımla…

      • carlo liberani dedi ki:

        Sayın Nuri Baba,

        -evren big bang ile oluştuğunu ve sürekli genişlediğini biliyormusunuz ?
        -İlk madde nasıl oluştu ?
        -İlk canlı nasıl ortaya çıktı ?
        -Bilirsiniz kasaplarda asılı olan etlerle aynı olan et bedenimize canlılık veren şey nedir?
        -Bu et bedende bilinç , özgür irade, karar verebilme yetisi nasıl var oldu ? et beden ve bilinç :))
        -Doğmadan önce biz neydik?; ölümümüzden sonra bize ne olacak?
        -İnsanlık neden tarihi boyunca çok tanrılı olsun veya tek tanrılı olsun bir güce tapınma ihtiyacı hissetmiştir?
        -Akhenaton, hz İbrahim, hz Musa, hz İsa ve hz muhammed, farklı zamanlarda farklı mekanlarda yaşayan , farklı dilleri konuşan insanlar. Hepsi de aynı yalanı atacak kadar birbirinden haberdar ve organizeydi öyle mi? Çobanlık yapan hz Musa , marangoz olan hz İsa tüm insanlığı görünmeyen tanrıya inandırabildi öyle mi? 1400 yıl önce arabistanda yaşayan hz Muhammed insanları kandırmak için kitabında evrenin yokluktan olduğunu ve sürekli genişlediğini yazdı değil mi?

        Ben bu soruları çoğaltırım. Aslında çok çok enteresan sorularda sorabilirdim. gerek yok.
        aşağılandığımı, kandırıldığımı düşünmüyorum. Asıl bütün bunların kendi kendine, tesadüfen planlanmadan olmasına inanmak insanın kendisini aşağılamasıdır. yani bu muazzam sistem sen işe gidesin gelesin uyuyasın diye var öyle mi? Bu kadar boş yani.

        güzel sohbet için sağolun.

      • Nuri Baba dedi ki:

        Sayın carlo liberani ;

        her insan yanılır…Bende yanılmışım…Sizden bir şeyler öğreneceğimi sanarken, insanlık tarihinin yüzellibininci yıllarında ortaya çıkan tanrı kavramını, Firavunun, Musa’nın, İsa’nın ve de Muhammed’in anmasını kendinize referans alarak tanrının varlığını kanıtlamanızı (!) öğrendim…

        Yazık ettiniz size duyduğum saygıya, çok yazık…

        İnsan beyninin yarattığı hayali kavramlarla konuştuğunu söyleyen her kişinin nitelikli dolandırıcı olduğunu ıskalayacak kadar cehaletin bataklığında olduğunuzu söylemek, benim için utançtır…

        Bu anlamda, teizmin bataklığını, bizlere gül bahçesi olarak sunmanızın , o yollardan geçmiş olan bizler için bir anlam ifade etmediğini de bilmeniz gerekirdi değil mi ?

        Sizin, biat kültürü içinde yoğrulmuş olmanızın en acı tarafı, Firavunun bile neredeyse tanrıdan vahiy aldığını savunacak duruma gelmiş olmanızdır…

        Bırakalım insanların başedemediği ve de akıl erdiremediği nesneler için uydurduğu tanrı kavramıyla uğraşmayı da, size sadece bir soru sorup huzurlarınızdan ayrılayım…

        Muhammed iki ay mağarada kaldı ve çıktığında “Cebrail”in kendisiyle konuştuğunu ve de kendisine peygamberlik – Elçilik – görevi verildiğini söyledi…

        Ve inandınız…!

        Firavunun tanrısına hala inandığınız gibi….!!!

        Saygılarımı sunuyorum…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Nuri Baba;

        —Muhammed iki ay mağarada kaldı ve çıktığında “Cebrail”in kendisiyle konuştuğunu ve de kendisine peygamberlik – Elçilik – görevi verildiğini söyledi…Ve inandınız…! (senden alıntı)

        inanmayıp ne yapacaklar, her şeyin ölümle biteceğine inanmak istemeyenlerin, bu dünyada sahip olamadıkları her şeyin, öbür dünyada kat kat fazlasıyla verileceğini vaad eden söylemlere inanma eğilimi göstermelerinden daha doğal ne olabilir? hem ölüm sonrası yeniden yaşama dönüyorlar, hemde göz kamaştırıcı ödüllere kavuşuyorlar, yani bir taşla iki kuş?

        insan psikolojisini göz önüne aldığımızda, İnsanların en çok kafasını kurcalayan soru her şey ölümle bitmekte midir? yoksa ölümden sonra tekrar yaşama dönülecek bir yer var mıdır? sorusudur, insanların genel eğilimi ise her şeyin ölümle biteceğine inanmak istememeleri yönündedir, o nedenle kendilerine öbür dünya yaşamını sunan seçeneklere doğruluğunu araştırmadan inanma eğilimi gösterirler, böyle bir seçeneği sunan ise sadece ve sadece dinlerdir, başka alternatif seçenek ise kesinlikle yoktur,

        o nedenle her şeyin ölümle biteceğine inanmak istemeyenler, ben tanrının elçisiyim diyene inanmak zorundadırlar, çünki inanmamaları öbür dünya hayaline veda etmek anlamına gelir,

        sanırım neden inandıklarını yeterince anlatabilmişimdir,

        tabi onları inandıranda cenneti ucuza pazarlamak istemez, kendisine kayıtsız şartsız biat edilmesini sağlamak için tanrının gönderdiğini iddia ettiği emirlere uymayanları cehenneme göndermekle tehdit eder, tanrıdan geldiğini iddia ettiği kitapta anlaşılamayan şeyleri sorgulamaya kalkanların kalplerinde eğrilik olduğunu söyleyerek, yani aba altından cehennemle tehdit ederek kitabı sorgulamalarını engeller, bu şekilde sorgusuz sualsiz biat etmelerini sağlar,

        yani her şey arz talep meselesi, inanmak isteyenler olduğu sürece inandırmak isteyenlerde olacaktır,

        sanırım dinlerin ne olduğunu da anlatabilmişimdir,

        gerçi sende biliyorsun neyin ne olduğunu ama olanları Nasreddin Hocanın en kızgın anındaki hali gibi anlatıyorsun, yani sen olayları kızgın bir Nasreddin hocavari gibi anlatıyorsun?

        —14 Milyar yıl önce karanlıklar içinde yaşayan (!) Tanrı, canı sıkıldığı için evreni aydınlatmaya karar vermişti… (senden alıntı)

        müzipliğimin tuttuğu bir sırada birazda kızdırma amaçlı yaptığım bir espriden esinlenerek yaratmanın 14 milyar yıl önce başladığını söylüyorsun,

        bizim bilebildiğimiz sadece içerisinde yaşadığımız evrenin 14 milyar yaşında olduğunu söyleyen bilim adamlarının söylemlerinden ibaret ve bu evrenin yapısıyla ilgili bilinenler oldukça sınırlı,

        yani evren hakkında çok az şey biliyoruz, yaratmayla ilgili bildiklerimiz ise 14 milyarlık bir zaman dilimiyle sınırlı, evrenin görülebilen kısmı ise en kaba hesapla %10, kendi evrenimizin tamamını göremezken, eğer varsa etrafımızda başka evrenlerin olduğunu göremeyeceğimiz aşikar?

        sence bir tanrının, adına ezel denilen sonsuz zaman diliminde sadece 14 milyar yıl önce yaratmaya başlayacağı düşünülebilir mi?

        tek özelliği yaratma olan bir varlığın zamanın her anında yaratma eyleminde bulunamayacağını düşünmek tanrılık ilkesine aykırı?

        bence yaratma ezelden beri vardı ve bundan sonrada devam edecek ve bu yaratma hiç bitmeyecek?

        ayrıca, milyarlarca galaksiye sahip olduğu söylenen bir evrende mavi noktanın sadece bir tane olacağı bana mantıklı gelmediği gibi, büyüklüğü hayal edilemeyen sonsuz boşlukta sadece bir tane evren olacağı düşüncesi de bana mantıklı gelmiyor, sonsuz boşlukta milyarlarca evrenin olmadığını nereden bilebiliriz ki?

        hani bilirsin, evren yaratılmadan önce ne vardı? diye sorarlar, bence bizim evrenimiz yaratılmadan önce sonsuz boşlukta o ana kadar yaratılmış evrenler vardı? günümüzdeki evren sayısının bir eksiği vardı demek isterdim ama 14 milyar yıl içerisinde başka evrenler yaratılmadığının garantisini veremiyorum?

        darılmazsan yaratmayla ilgili esprimi maddeye uyarlamak istiyorum.

        ey uykucu madde, adına ezel denilen bir zaman diliminde zamanını pas tutmakla geçirirken ne olduda birdenbire bukalemun gibi şekilden şekile girmeye başladın, seni kim dürtükledi de uykudan uyandın?

        senin şu uykucu maddenin kendisini uyandırana veryansın ettiğinden adım gibi eminim.

        hoşgörüne sığınarak bir şeyler karaladım, kusur ettimse affola,

        bu arada, senin bir görevin olduğunu unutmuyorsundur herhalde. 🙂

      • Nuri Baba dedi ki:

        Sevgili “1okuyucu” dost ;

        Senin böyle “karalamalarına” her zaman hayran kalmışımdır ve çaktırmadan bazı düşüncelerini, içinden bir kaç sözcüğü çıkararak veya bir kaç sözcük ilave ederek diğer sitelerde kullanmışımdır…

        Bana kızmayacağını biliyorum ama yine de söylemeliyim…

        Kızsan da çalacağım arkadaş…Ne yapayım, kafama yatıyor ve ben niye düşünemedim diye de hayıflanıyorum, kimseye çaktırmadan…

        Sevgilerimle…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Nuri Baba;

        vay! demek cümlelerimin anlamını çarpıtıyorsun ha!, o zaman bende seni dava edip söylemlerimi çaldığın için telif hakkı, söylemlerimi çarpıttığın için tazminat talebinde bulunacağım.

        ben genelde bozuk plâk gibi, peygamber olduğunu ispatlayamamış birinin uydurduklarını tanrının sözleriymiş gibi anlatanların, daha doğrusu hapsedildikleri kalıpta kendilerine ezberletilenlerin ezberlerini bozmaya, kralın çıplak olduğunu göstermeye çalışıyorum,

        sonsuzluk, ölümsüzlük gibi kavramlara dikkatlerini çekmeye çalışıyorum, çünki insan oğlu tanrı bilincine ancak bu kavramlar üzerinde düşünerek ulaşabilir, ancak böyle yaparak tanrının ne olduğunu kavrayabilir, yoksa kitaplarda anlatılan zekâ düzeyi normal insanın altındaki kaba ve ilkel bir tanrı figürüyle tanrının ne olduğu kavranamaz, böyle bir tanrıyı pazarlayanların müşterisi ancak bonus promosyon gibi avantaların peşinde koşanlar olur,

        seninle aramızdaki fark, her kimizde maddenin ezelden beri var olduğunu varsayıyoruz, sen her şeyin tesadüfen olduğunu düşünüyorsun, ben her şey deneme yanılma yoluyla şekillenmiş olsada bu şekillenmenin tesadüfi olmadığını, ortaya çıkan şekillerin maddeye kazandırılan özelliklerin bir sonucu olduğunu düşünüyorum.

      • carlo liberani dedi ki:

        Sayın Nuri Baba,

        Cevap vermeden önce söylenileni iyi anlamak gereklidir. Benim size sorduğum soruları tamamen pas geçip bir senaryo yazıp o senaryoya göre beni konumlandırıp yargılamışsınız. Öncelikle ben sizin fikirlerinize sürekli saygı duyarak yorum yapmaya çalıştım. Siz ise sürekli, kandırılmaktan, cehaletin bataklığından, aşağılanmaktan bahsettiniz. Biat kültüründen geldiğimi ve firavunun tanrısına inandığımı felan söylemişsiniz. Kendime yazık etmişim. Bence bu tür tartışma karşı tarafı karalayıp kendini haklı çıkarma gayretinden başka bir şey değil. Sizinle aynı şeyi düşünmüyor olduğumdan dolayı bu sözleri söylüyorsunuz ama Öncelikle size sorduğum sorulara cevap vermenizi isterim. Sizinle Ülke gündemi adına, ülkedeki dindarlar adına, Bahsettiğiniz yolsuzluklar veya dış politika adına ne konuşursak konuşalım sizinle pek ayrılmayız çok çok haklısınız. Lütfen beni biatçı diyerek bir yere konumlandırmayın.

        Dikkat ederseniz ”Bu sistemin başlangıcı olan bigbang ve sürekli genişleme vs… konuları ile dinden referans verilmeden bile bu sistemin bizden çok daha BÜYÜK BİR ZEKA tarafından tasarlandığı bilim dünyasında ağırlıkta.” demiştim.Tanrı kavramını peygamberler üzerinden kanıtlamaya çalışmadığımı çok çok iyi biliyorsunuz. Peygamberler ve firavun konusunu siz açtınız.Ben sizin sözlerinizi baz alarak sordum. Peygamberler benim için bir kanıttır; Ama size bu konu üzerinden yürümedim. sorduğum soruların sadece bir parçasıydı. tekrarlıyorum:

        -Tek Tanrıcılığı savunanların (peygamberler ve akhenaton) farklı zamanlarda farklı mekanlarda veya farklı dillerde aynı yalanı söyleyebilecek kadar organize olmalarına ne diyorsunuz. Bunları yönlendiren başka bir örgüt mü var yoksa kendi kafalarından mı uydurmuşlar ? Beni kandırdığını söylediğiniz hz Muhammedin kitabında evrenin yoktan var olduğunu ve genişlediğini söylemesi de ne kadar garip değil mi?

        -evren big bang ile oluştuğunu ve sürekli genişlediğini düşünüyor musunuz?
        -İlk madde nasıl oluştu ?
        -İlk canlı nasıl ortaya çıktı ?
        -kasaplarda asılı olan etlerle aynı olan et bedenimize canlılık veren şey nedir?
        -Bu et bedende bilinç , özgür irade, karar verebilme yetisi nasıl var oldu ? bilinç et bedenin neresinde?
        -Doğmadan önce biz neydik?; ölümümüzden sonra bize ne olacak?
        -İnsanlık neden tarihi boyunca çok tanrılı olsun veya tek tanrılı olsun bir güce tapınma ihtiyacı hissetmiştir?

        politikaya kaçmadan sorduğum her soruya tek tek cevap vermenizi rica ediyorum.

  49. carlo liberani dedi ki:

    Sayın Toro,

    Ben yazdıklarınızdan ne yazık ki çok fazla bir şey anlayamadım. Anladığım kadarı ile
    Sondan başlayayım “önce bu soruları cevaplayabileceksiniz” demişsiniz. Sorular bana pekte iddialı gelmedi. cevaplamaya çalışsam bile maksadını anlayamadım.

    ilk olarak
    Evreni Allah’ın yarattığına inandığımdan, doğal olarak evrendeki tüm sistemleri ayakta tutan kurallarıda Allah ‘ın koyduğuna inanıyorum. Bunu inceleyip anlamaya çalışan pozitif bilimleri güvenilir bulmamın garip bir tarafı yok.

    Evreni yaratanın bizden daha büyük zekaya sahip olmasının farkında olduğum alıntı yaptığınız
    cümlemin içinde zaten olduğundan tekrarlamanıza gerek yoktu.

    Diğer sorunuza gelirsek, Evlilik örneğini vermişsiniz. Evliliğin toplum tarafından bilinmesi için duyurulması gerekir. Eşlerin hukuksal hakları için ise kayıt altına alınması gerekir. Bu sadece dinin değil medeniyetin gereğidir. Mantıklı bir örnek değil.

    Soruyu anladığım kadarı ile cevap vereyim; Allah Kur’anda bir eylemi nasıl yapmam gerektiğini söylemişse o şeklin dışına çıkamam. Namaz kılmak için abdest gerektiği, abdestin ise nasıl alınacağı Kur’anda belirtilir. Dolayısıyla ben abdestsiz namaz kılmam ve abdesti belirtilen şekilde alırım.

    Yanisi Allah’ın Kur’anda açıkça bildirdiği şeyleri bildirilen şekilde yapmakla yükümlüyüm. Domuz etini yasaklamıştır yemem.

    Hz Muhammed, senin yazdığın şeyleri söylememiştir. Dolayısıyla Hz muhammed’in söylemediği şeyleri gerçek kabul ederek sorduğun soruya cevap vermek bana göre anlamsızdır. Kuran’nın nasıl tek kitap haline getirilip nasıl korunduğunu araştırman gerekiyor.

    • toro dedi ki:

      Sayın carlo liberani,

      Benim açımdan çokta uzatmaya gerek yok çünkü beklediğim cevabı zaten vermişsiniz;

      ”Hz Muhammed, senin yazdığın şeyleri SÖYLEMEMİŞTİR.” sizden alıntı

      Yani neyi SÖYLEMEMİŞTİR;

      ‘’benim ölümümden sonra kuranı, bir kurul ,her ayeti benim ağzımdan çıktığına şahitlik edecek 2 kişinin ikrarıyla oradan buradan toplasın, ama özen göstermesin.Sonra nasıl olsa tekrar toplayacaksınız o zaman ilk topladığınızı yakın.Daha sonra İslam’a yeni girecekler kuranı okuyamayacak ve anlayamayacak! İşte o zaman onu harekeleyin, noktalayın hatta 6 tane sesli harf icad edip onları da kullanın! Ama şunu sakın unutmayın bu hareke ve noktalama işlemini yapanlar yani kuranı okuyanların ne anlamaları gerektiğine dair düzenleme yapanlar bizim islamı yeşertmek için savaştığımız Ebu Süfyan’ın sülalesinden olsun! Onların arada, benim ashabımı öldürmesi, kabeyi yıkması, kabe yanında adam öldürmesi,medineyi yağmalaması sizi etkilemesin’’ önceki yazımdan alıntı

      Peki aşağıdaki ayetlerde ortadayken;

      ”(Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma.”Kıyamet,16-Diyanet

      ”Şüphesiz onu TOPLAMAK ve okumak bize aittir.” Kıyamet,17-Diyanet

      ”O halde, biz onu okuduğumuz zaman, onun OKUNUŞUNA UY.”Kıyamet,18-Diyanet

      Benim yazdığım şeyleri yani kuranın kitaplaştırılma tarihinde olagelen insan eylemlerini Kuranın tanrısı ve peygamberi söylemediyse KİM söyledi?

      Yani bu insanlar kuranı kitaplaştırırken yaptıklarını (sesli harf yaratma, noktalama, harekeleme), yapmaları gerektiğini KİMDEN öğrendiler?

      KİMDİR ya da nedir bu tanrılarının hükmünü bile geçersiz görmelerini sağlayan kişi ya da güç?

  50. Havacı dedi ki:

    Sayın Toro,
    Bu icat edilen 6 sesli harf hangileridir?

    • toro dedi ki:

      Sayın Havacı,

      Biliyorsunuz ki Kuran yazıldığında içinde sesli harf yoktu(örneğin O ve Ö hariç bizim alfabemizde ki bütün sesli harfler). Bu durum önce noktalama ile sonra Harekeleme ile aşılmaya çalışıldı. Çünkü Arabistan’da yaşayıp da henüz İslam’a girenler ile Arap Yarımadası dışından İslam’a girenler kendi fonetiklerinin kuranın dili ile farklılığından dolayı yani sesli dil ve buna bağlı alfabe kullanımlarından dolayı hem okumakta hem de anlamakta zorlandılar!

      Bunun üzerine hem okunma problemi hem de sözde anlam kaymalarının ya da farklılaşmalarının önüne geçilmek için Kuran, kendisine peygamber diyenin indirirken ki fonetiğinden (kendine peygamber diyenin okuyuşu) hem de onu yazdırdığı metinden farklı bir noktaya getirilmiştir. İşte bu nedenle önce noktalama sonrada harekeleme yoluyla işaretlenerek ses verilen, kalın ve ince sesli harfler icad edilmiş olanlardır!

      Üstelik ben sürekli bu harekeleme ve noktala eyleminin yapılışına kendine peygamber diyen ya da onun tanrısının hangi sözleri ya da ayetleriyle cevaz verdiğini sorup duruyorum! Bakınız, neden kendine peygamberim diyen ölmeden önce sohbetlerinde ya da vasiyetinde kuranın kendisinden sonra kitap haline getirilmesinden ya da hareke ya da noktalanmasından bahsetmemiş biliyor musunuz;

      ”(Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma.”Kıyamet,16-Diyanet
      ”Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir.” Kıyamet,17-Diyanet

      ”O halde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy.”Kıyamet,18-Diyanet

      Ne diyor kendine peygamberim diyenin tanrısı ”ONU TOPLAMAK ve okumak BİZE AİTTİR”

      İşte bu ayet ortadayken kendine peygamber diyen ayrıca ”ben öldükten sonra kuranı SİZ toplayın” diyemezdi! Çünkü bu ayete göre bunu İNSANLARIN yapması mümkün değildi! Sanırım bu ayeti bilen insanların, bu ayete rağmen, bu işi vazife edineceğini de düşünemezdi! Çünkü inanırlarına sürekli ”tanrının emirlerine uyun” demişti, kendi icatlarınızı tanrıya yamayın değil!

      Ayrıca okunuşuna böylesi önem verilen ve bunun için peygamberine bile fırça atan ”onun okunuşuna uy” bir tanrı figürü apaçıkken kuranın, fonetiğinin yani okunuşunun yani okunurken ortaya çıkan melodinin noktalama ve harekelenme yoluyla değiştirilmesini nasıl mazur görebilirsiniz?

      Üstelik de şunu hiç unutmayın, Kuran Araplar yani anadili Arapça olanlar için değiştirilmemiştir deseniz bile (arapça konuşan yaklaşık 400 milyon kişi var diyelim) geriye kalan ve anadili arapça olmayıp kuranı indiğinden(!) farklı olarak hareke ve noktalamayla beraber okumak zorunda kalan 1 milyar kişi için kuran kesinlikle değişmiştir! Ve bu farklı okuma zorunda kalma durumu Kuran’ın hem APAÇIK olduğu hem de tüm dünya insanlarına hitap ettiği iddiasının çöküşüdür!

      • Havacı dedi ki:

        Sevgili Toro,
        Arapçada bütün harfler sesli (sessiz gibi görülsede) olup kelime içinde bulunduğu yere göre seslendirilir. مدرس medrese-okul derken mim, dal, ra ve sin harfleri yanyana yazılır. Bakıldığında hepsi sessiz gibi görülse de bu dili bilen bunu kolayca okur. Bu gün araplar kendi yazışmalarında harekesiz harfler kullanırlar.
        Araplarda sözlü kültür ağırlıkta olduğu için yazı fazla gelişmemişti ve bazı harfler birkaç sese karşılık geldiğinden düzenleme yapılmıştır. Benzer uygulamayı Atatürk’ün latin alfabesini Türkçeye uyarlarken Ç, Ş, Ğ,Ü harflerini ilave etmesinde görebiliriz.
        Hz.Muhammed yaşarken vahiy devam ediyordu. Bu nedenle Kur’an tek nüsha olarak yazılamadı. Vahyin bitiminden kısa süre sonra da vefat etti. Ancak vahiy sırasında hangi ayetin hangisi ile ilgili olduğu kayıt altına alınıyordu. Hz. Ebu Bekir zamanında yapılan, herkesin üzerinde ittifak ettiği ve bütün ayetleri içeren ortak bir metin oluşturup meydana gelebilecek ihtilafları önlemekten ibarettir. Bu da sağlanmış, eldeki metnin Kur’ân metni olduğu konusunda herhangi bir ihtilaf olmamıştır.
        Hz. Ali, Hz. Abdullah b. Mesud, Hz. Aişe, Hz. Abdullah b. Abbas gibi bazı sahabilerin elindeki Mushaflar, hususilik arz ediyordu. Daha Kur’an’ın vahyi tamamlanmadan, bu zatlar peyderpey gelen ayetleri kendilerine yazmaya başlamışlardı. Bu Mushaflar, onların kendilerine özel mushaflar olduğu için, ayetin manasını açıklayan bazı not türü eklemeleri yazmakta bir sakınca görmemişlerdi. Halbuki daha sonra bu farklı ifadeler veya açıklamalar başkaları tarafından ayetin kendisi olarak değerlendirilebiliyordu. İlk metin oluşturulduktan sonra özel nüshalar karışıklığa neden olmamak için imha edilmiştir. Böyle yapılması son derece doğaldır. Diyelim ki yüksek lisans tezi hazırlıyorsunuz yüzlerce sayfa karalama ve not tuttunuz. Artık bunları tez içinde kullandıktan sonra karalamaları elde tutmanın bir anlamı yoktur tabi çöp ev seviliyorsa başka.
        Saarland Üniversitesi’nde görevli Alman bilimadamı Dr. Gerd Puin Yemende Ulu Cami’de 7 nci asra ait bir Kur’an yazması bulduğunu ve bunun mevcut Kur’anla uyumlu olmadığı yönünde bir haberi Radikal Gazetesi 2000 yılında yayınlamıştı. Ancak bu şahsın Yemen hükümetinden ve müslümanlardan özür dilediği haberi nedense yer almamıştı. İki Alman bilimadamı (Puin’e ve meslektaşı Von Bothmeel)-Ekva’ya 14 ve 15 Şubat 1999 tarihli birer mektup göndererek gelişmelerden ötürü duydukları üzüntüyü dile getirip özür diliyorlar; ortada siyasî bir komplo olduğunu, kendilerinin bu tür sözler söylemediklerini; aksine, yaptıkları incelemelerden sonra Yemen nüshalarıyla müslümanların bugün ellerinde bulunan standart Kur’an nüshaları arasında ciddi hiçbir farklılığın bulunmadığı sonucuna vardıklarını ve Leiden’de düzenlenen bilimsel bir konferansta da bu sonuçları ilim dünyasına açıkladıklarını belirtiyorlar…
        Hz.Osman dönemine ait orijinal yazmalar Taşkent, Topkapı müzesi ve Londra’daki İndia Offica kütüphanesindedir.
        Kur’anda kullanılan harekeler dili arapça olmayanlar için okuma kolaylığı sağlar ve herhangi bir şekilde harf olmayıp aslına etki etmezler.

      • toro dedi ki:

        Sevgili Havacı,

        Bakın beni artık tanıdığınızı düşünüyorum. O nedenle benim cevap vermekle cevap vermiş gibi görünmek arasında ki farkı anlayabileceğimin farkında olmalısınız!

        Ben size YAPILMIŞ olanın dayanağını soruyorum siz bana;

        ”Hz.Muhammed yaşarken vahiy devam ediyordu. Bu nedenle Kur’an tek nüsha olarak yazılamadı.” sizden alıntı

        Yukarıdaki yorumunuza cevap vermeden önce şu soruyu cevaplamanızı istiyorum. Siz tanrı olsaydınız insanlara son şans olarak gönderdiğiniz kitabın onun indirilmesini sağlayan peygamberiniz(!) hayattayken mi kitaplaştırılmasını isterdiniz yoksa öldükten sonra mı? Sürekli, insanların gönderdiği kitapları değiştirmesinden(!) ve anlamlarını bozmasından şikayet eden bir tanrı olarak hangisini tercih ederdiniz?

        Ayrıca sanki kelepir bir ev buldunuzda tam satın alacakken evin sahibi öldüğü için evi satın alamamışsınız gibi yorumlar yapmayın!

        Ne demek kendisine peygamber diyen ÖLDÜĞÜ için (yorumunuzun anlamı budur) kitap haline getirilemedi? Ölen kişi, evreni yaratan insanlara istediğinde can istediğinde ise ölüm verdiği söylenen süper gücün peygamberi değilmiydi? İşini arkada soru işareti bırakmayacak şekilde bitirerek ölmesine tanrı bile engel OLAMIYORMU?

        Öte yandan, yorumunuz şu açıdanda düşünülmelidir!

        Düşünün vahiy geliyor ve vahiy katipleri tarafından aynen yazılıyor! Yani gelen aynı anda kayıt altına alınıyor! O dönemde bildiğim kadarıyla yayın evleri ve metinler üzerinde imla düzeltmeleri yapan editörler yoktu. O halde suresi ve ayeti belli olan vahiyler nasıl olupta yazıldığı şeyden temize yani kağıda çekilip kitabın sayfaları olarak üst üste konulamaz Üstelik kuran’ın ayetleri yazılarak insanları dağıtılmıyordu, yazılarak onun evinde arşivleniyordu! O halde zaten arşivde olması gereken metinler neden başkalarından ve 2 şahit eşliğinde istenir?

        Ayrıca nasıl olur da kuranda, kuranın peygamberine müslüman olupta en yakınında olanların hatalarının çözümü veya bu hataların bertaraf edilmesiyle alakalı bir çok ayet bulunurken yani müslüman olanlar bile hala düzeltilmeye muhtaç hatalar yapıyorken nasıl olurda kuranı kendi başlarına (peygamberleri olmadan) toplayabilecekleri düşünülür? Bunlar ölümün akabinde birbiriyle koltuk kavgasına girmemişlermiydi?

        ”Arapçada bütün harfler sesli (sessiz gibi görülsede) olup kelime içinde bulunduğu yere göre seslendirilir” sizden alıntı

        Peki bu yorumu bana hangi yılda yapıyorsunuz? 2014 mü yoksa 635 mi? Yani kuran ilk defa toplandığında ve henüz okunuş ve anlam bakımından ayrışan kıraat mezhepleri ortaya çıkmamışken siz ”Arapçada bütün harfler sesli (sessiz gibi görülsede) olup kelime içinde bulunduğu yere göre seslendirilir” diyebilirmiydiniz? Yani henüz sessiz harfler sesli harfe dönüştürülmemişken?

        İşte bu noktada ben size diyorum ki , sessiz harflerin sesli harf gibi okunmasını sağlayacak noktalar ve sonrasında harekeler KİMİN isteğidir!

        APAÇIK olan kuranmıdır yoksa onun çoğunluk tarafından noktalanıp, harekelenmeden okunamamış olması mı?

        ”Hz.Osman dönemine ait orijinal yazmalar Taşkent, Topkapı müzesi ve Londra’daki İndia Offica kütüphanesindedir.”sizden alıntı

        Sanırım unutuyorsunuz, Kuran ilk defa Ebu Bekir zamanında yazıldı, Osman zamanında yazılanın diyetide Ebu Bekir döneminde yazılanın yakılmasıdır!

        Dolayısıyla hala elinizde ORİJİNAL kuran yok!

        Bu arada Osmanın muaviye ve oğlu yezidi vali yaparak parlatan kişi olduğunuda unutmayın. Hele de iktidarı ve iktidarda yaptıkları nedeniyle LİNÇ edilerek öldürüldüğü halde hakkında en az konuşulan ve ölüm şekli görmezden gelinen halife olduğunu hiç unutmayın

        Ama konumuz o değil. Bizim işimiz soru sormak!

        Ne olduda Osman, bir kurul denetiminde her ayeti iki şahit bulunarak (size göre mutabakat) kitaplaştırılan kuran’ı yaklaşık 15 yıl sonra yeniden yazdırmak istedi? Hem de arasında diğer halife adayı Ali ile koltuk savaşı varken?

        Bu nedenle sevgili havacı, yazılan kitaplar, yakılmamış yeniden yazılmamış, koltuk savaşları olmamış,bu savaşlarda kabe yıkılmamış, medine yağmalanmamış, müslümanlar mezheplere bölünmemiş, halifeler suikastlerle ölmemiş, müslümanlar birbirlerini acımasızlığın doruklarında infazlarla katletmemiş ve arada kurana noktalama ve harekeleme yapmamışlar gibi davranamayız!

  51. Havacı dedi ki:

    Bak Toro Kardeşim,
    Sana tarihi vakayı anlatıyorum. Senin kabul edip etmemen önemli değil. Biz değişmediğini kabul ediyoruz. Değişmişse siz ispat edin, hem de belgesiyle. Sen kendi aklına tapıyorsun. Var olan teoriyi bir yerden duyuyor ya da okuyorsun ondan sonra ona bir yaratıcı ekleyip bunu ben buldum, diyorsun. Sen seyyar tayyar mısın?.
    Senin için matematik, fizik, tıp bilimleri güvenilmez, bir tek senin aklın güvenilir. Bilimler yanlışlanabildiği için gelişebiliyor. Sana eğitimin hakkında sormuştum, cevap vermedin. Ama ben tahmin edeyim, müspet bilimlerden herhangi birini okumadığını sanıyorum çünkü böyle boş boş konuşmazdın. Belki felsefeyle ilgilendin, ya da gevezelik hoşuna gidiyor.
    Kusura bakma ben olayları farzedelim üzerine tartışmam. Bu gevezelikten öteye gitmez. Beni arapçayı savunmaya mecbur bıraktın. Araplar yüzyıllardır kendi alfabesini kullanırken biz Türklere ait bir alfabe var mı? Türkler müslüman olmasaydı var diyebilecek misin? Orhun kitabelerini okuyabilir misin?
    Kur’an’ın derlemesi hakkında kaynakları okuduğunda bilginin yanlış olduğunu göreceksin. Hz.Osman zamanında sadece çoğaltma yapılmıştır
    “İşte bu noktada ben size diyorum ki , sessiz harflerin sesli harf gibi okunmasını sağlayacak noktalar ve sonrasında harekeler KİMİN isteğidir!” şeklinde ki ifaden bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın kanıtıdır. Arapçada yüzyıllardır aynı harfler kullanılır ve harekeler araplar için değildir. Daha nasıl yazayım. Araplar hala harekesiz yazar. Önceden verdiğim örneği de anlamamışsın.
    Toro gerçekten kusura bakma ama ben seni karşılıklı konuşabilecek kadar bilgi sahibi olarak görmüştüm ancak demogojiden öteye geçemiyorsun.
    Konumuz Kur’an’ın orjinalliği iken araya başka konularla dalıyorsun. Ben bunları da biliyorum demek istiyorsun. Sana harcayacak vaktim olmadığı için artık yazmayacağım.

    • 1okuyucu dedi ki:

      havacı;

      —Konumuz Kur’an’ın orjinalliği iken (senden alıntı)

      Kuran ayetlerinin Muhammed döneminde vahiy katiplerince yazılan asılları ne oldu? korundu mu yoksa yakıldı mı? yani mevcut Kuran orijinal Kuran mı?

      Emevilerin derlediği Kuranın günümüze değişmeden geldiği varsaysak, eğer Kuranın aslı yakıldıysa, Kuranın Emevilerin günümüze değişmeden gelmesi Kuranın aslının kanıtı olabilir mi?

      yani elimizde başvuracağımız, mevcut olanı teyit edebileceğimiz orijinal kaynak yoksa, sonradan yazılanın orijinalinin aynısı olduğunu neye dayanarak söyleyebiliriz?

      sanırım cevaplamak zor olmasa gerek. elde mevcut kuranın orijinal (asıl) olup olmadığını soruyorum.

      • Havacı dedi ki:

        Sayın 1okuyucu,
        Kur’an Emeviler zamanında derlenmedi. Bunu kaynaklardan bulabilirsiniz. Hukukta “müddei iddiasını ispatla mükelleftir” yani iddia sahibi iddiasını ispatla yükümlüdür kuralı vardır. Dolayısıyla Kur’an’ın orjinal olmadığını savunuyorsanız ispat yükümlülüğü siz aittir, bize değil.
        Kur’an’ın ilk nüsha örnekleri Taşkent, Topkapı müzesi ve Londra’da bir müzede mevcuttur. Eğer böyle bir fark olsaydı sizin ağababalarınız bunu çoktan ortaya koyarlardı.
        Davetim hala geçerli. Maşukiye’de balık yeriz.Selamlar

      • 1okuyucu dedi ki:

        havacı;

        —Kur’an Emeviler zamanında derlenmedi. Bunu kaynaklardan bulabilirsiniz. Hukukta “müddei iddiasını ispatla mükelleftir” yani iddia sahibi iddiasını ispatla yükümlüdür kuralı vardır. Dolayısıyla Kur’an’ın orjinal olmadığını savunuyorsanız ispat yükümlülüğü siz aittir, bize değil (senden alıntı)

        ben Kuranın ne zaman derlendiğini sormadım, mevcut Kuranın orijinal olup olmadığını sordum, Kuranın Ebubekir zamanında derlendiğini, Osman döneminde çoğaltıldığını, Emeviler döneminde harekelendiğini zaten biliyorum, ben sana mevcut kitabın orijinal olup olmadığını sordum, usulüne uygun cevap vermek çok mu zordu?

        —Kur’an’ın ilk nüsha örnekleri Taşkent, Topkapı müzesi ve Londra’da bir müzede mevcuttur. Eğer böyle bir fark olsaydı sizin ağababalarınız bunu çoktan ortaya koyarlardı. (senden alıntı)

        eğer kuranın orijinalleri mevcutsa, Osmanın yaktırdığı söylenen asıllar neyin nesi, kaldıki topkapı müzesindeki Kuranın Osmana ait olmadığını söyleyenler var, asıllarını Osmanın yaktırdığını söyleyenler var, Arapça bilmediğim için karşılaştırma yapabilecek durumda değilim ama sen Arapça bildiğin için bu karşılaştırmayı yapabilirsin, yani mevcut kuranın orijinal olup olmadığını kanıtlayabilirsin,

        ayrıca, benim ağababalar herhangi bir fark görseler bile bence hiç seslerini çıkarmasınlar, sonra Kuranında tahrif edildiği ortaya çıkar ki, sizde tanrı Kuranı levhi mahfuzda korumaktadır gibi bir bahanenin arkasına saklanarak cennet hayallerinizin suya düşmesi tehlikesi karşısında kulağınızın üzerine yatmayı yeğlersiniz, bu durumda normal insan zekâsından daha alt düzeyde bir tanrı tasvirinin yapıldığı Kuran anlatımlarından söz ettiğimizde topu Emevilere atarsınız, bu benim işime gelmez,

        o nedenle bende sizin gibi mevcut Kuranı olduğu gibi kabul ediyorum, çünki, Tevratı, incili, hadisleri reddetsenizde Kuranı reddedemiyorsunuz, yani Kuran söz konusu olunca kaçarınız olmadığı için zekâ düzeyi sorgulanacak bir tanrıyı savunmak zorunda kalıyorsunuz? yada tanrıyı yerin dibine batıran bir kitabımı demeliydim?

        bak ben Muhammed döneminde yaşamadığım halde, mevcut kitabın orijinal olduğunu kabul ettim, bir şey ispatlamama gerek kalmadı,

        peki sen Muhammedin tanrının elçisi olduğunu ispatlayabilir misin?

    • toro dedi ki:

      Sayın Havacı,

      Kusura bakmayın ama telaşlanmanıza gerek yoktu. Neden bu kadar gerildiğinizi anlayamadım. Hayır mı, ben konuşunca kuran veya inancınız yok mu oldu? Bakın hala orada, sadece onu sizin savunamayacağınızı gördü! Benim bildiğim inancından şüphesi olmayanlar inançları hakkında konuşurken gerilmezler!

      Neyse şimdi devam edelim! Bakın diyorsunuz ki;

      ”Arapçada yüzyıllardır aynı harfler kullanılır ve harekeler araplar için değildir. Daha nasıl yazayım. Araplar hala harekesiz yazar.” sizden alıntı

      Ben de aksini söylemiş değilim, zaten ilk kuran ve Osman’ın çoğaltıkları da (keşke ilk nüshayı yakmasalardı da osmanın neyi nereden çoğalttığını da bilebilseydik) noktasız ve harekesizdi! Ben size bunu sormuyorum, diyorum ki arapların normal yazıları noktasız ve harekesiz iken ve ne peygamber vasiyeti ne kuran hükmü (aksine yapmayın diyor) yokken KİMİN aklıyla arap olmayanlar okuyabilsin diye Kuran’a nokta ve hareke konulur sesli harfler oluşturulur?

      Sizin inancınız size tanrınızın kuran’daki hükümlerine uymanızı ve bu hükümler dışına çıkmamanızı tembihlemiyormu? İşte bende soruyorum tanrınız size kuranın neresinde onu harekeleyip noktalayıp normal alfabelerinin dışına çıkarmanızı öğütlüyor? Böyle bir öğüt varmı yok mu?

      Olmadığını, olsa da sizin bilmediğinizi bana verdiğiniz yanıttan anlıyorum;

      ”Biz değişmediğini KABUL EDİYORUZ.” sizden alıntı

      Yani böyle bir konuda tanrının hükümlerine değil de ancak kendi kanaatinize sığınabiliyorsunuz!

      Bu arada benim eğitimim sizi neden bu kadar enterese ediyor! Farzedin ki ameleyim! Bu durumda benim ameleliğim düşünebilmeme ve düşündüklerimin sizin nezdinizde itibar görmesine engel mi olacak? Size nasıl yetişebilir ya da düşüncelerimle size l muhatap olmaya nasıl layık olabilirim? Bunun olması için hangi eğitimi almış olmam gerekir, söyleyin ki gidip alayım!

      Sayın havacı, daha öncede söylemiştim, benden yaşça büyüksünüz! Yani daha tecrübeli daha donanımlı olmanız beklenir! Ama görüyorum ki an geliyor ne söyleyeceğini bilemeyen ama muhatabına da karşılık vermekten geri duramaz yeni yeni yetme delikanlılar gibi anlamsız benzetmelere sığınıyorsunuz! Hangi evrensel münazara kaidesidir, fikrini kelimelere dökerek anlatan muhatabına aynı şekilde karşılık vermek yerine GEVEZE demek eğitimini ve aklını sorgulamak!

      Ha ben senden tecrübeliyim, ben daha iyi biliyorum diye düşünüyorsanız keşke bunu bana en başından söyleseydiniz! Bende dediğinize uyar ve size yorum üretmek yerine geveze, eğitimin kadar konuş, ezberlerinle yaşa der geçer giderdim!

      Ama biliyormusunuz aramızda bir fark var, ben siz değilim!

      Son olarak bana diyorsunuz ki ”Değişmişse siz ispat edin, hem de belgesiyle”

      Sanırım hala durumu anlayamadınız, ben de size kuran üzerinde fiilen yapılan işlemlerin (hareke,nokta,sesli harf) yapılmasının İNSAN insiyatifi değilde TANRI HÜKMÜ olduğunu ispat edin diyorum! Siz kendi KANAATİNİZİN gerçekliğini ne zaman ispatladınız da sıra bana geçti anlayamadım?

      Ha ispatınız ””Biz değişmediğini KABUL EDİYORUZ.” şeklinde kanaat beyan etmeniz ise farzedin ki bende ispat olarak kendi KANAATİMİ ortaya koyuyorum! Şimdi siz söyleyin, sizin kanaatinizi benim kanaatimden daha güvenilr yapan şey nedir?

      • Havacı dedi ki:

        Sayın Toro,
        Arapça Kur’an harekesizdir. Anlamamakta ısrar ediyorsunuz. Hareke arap olmayanlar için okunuşu kolaylaştırır. Hepsi bu. Harekelendirme konusunda niye tanrı hükmü olsun. Anlamaya çalışmıyor sadece anlamsız itirazlarda bulunuyorsunuz. Harekelendirmeyi Kur’an’ a müdahale sanma saplantınızın nedenini merak ediyorum. Hem arapça bilmiyor hem de bu konuda acaip fikirler öne sürüyorsunuz, işte buna ben gevezelik diyorum. Tekrar yazıyorum. HAREKELER ARAP OLMAYANLAR İÇİN OKUMAYI KOLAYLAŞTIRIR,

      • toro dedi ki:

        Sayın Havacı,

        Kuranın muhatabı yani kurana APAÇIK muhatap olanlar sadece ARAPLARMIDIR? Yani kuran sadece araplara mı indirilmiştir?
        Tanrının hesaplarında islama dışarıdan girecekler olmadığındanmıdır ki ne vahiyleri peygamberine indirirken nede o vahiylerin bizzat içinde noktalamadan yada harekelemeden bahsedilmemiştir!

        Araplar bu sürpriz karşısında yani tanrının hesaplarında olmadıkları için biat ettikleri ama kendileri için ne okumada ne de anlamada APAÇIK olmadığını gördükleri kuranı okuyamayanlar için mi nokta ve harekeyi icad ettiler?

        Ayrıca,

        ”Şüphesiz onu TOPLAMAK ve okumak bize aittir.” Kıyamet,17-Diyanet

        ”O halde, biz onu okuduğumuz zaman, onun OKUNUŞUNA UY.”Kıyamet,18-Diyanet

        Kıyamet,18 de UYULMASI gereken okunuş hangi okunuştur, noktalı ve harekeli olan mı?

  52. Havacı dedi ki:

    Sayın 1okuyucu,
    “Emevilerin derlediği Kuranın” sözü size ait ve oldukça önemli. Derlemenin Emeviler döneminde yapılmış olması halinde iddianız haklılık kazanabilirdi. Ancak erken zamanda Hz.Ebubekir ve Hz.Ömer zamanında iki kapak arasına getirildi ve Hz.Osman zamanında çoğaltıldı. Toro’ya verdiğim örneği yeniden vereyim. Diyelim ki yüksek lisans ya da doktora tezi hazırladınız ve bu arada yüzlerce sayfa karalama ve bilgi yapraklarıyla uğraştınız ve bunları tezinizde kullandınız. Bu karalamaları saklar mısınız yoksa atar mısınız. Ben atarım çünkü artık ihtiyacım kalmamıştır ve bilgileri tezimde kullanmışımdır. Yakılanlar işte bu ilk yazılan belgelerdir.
    Ne yazık ki o döneme ait arapça yazı bilgisine sahip değilim. Sizin ekipten birileri bunu kanıtlasın olmaz mı?
    Davetime cevap vermediniz, korkmayın sizi yemem, balık yerim. 🙂

    • toro dedi ki:

      Sayın Havacı,

      Sizi dehşetle izliyorum! Siz inancınızın size gidebileceğinizi söylediği cehennem ve cenneti siz oyunmu sanıyorsunuz? Tanrı diye düşündüğünüz mahallemizin muhtarı kıvamında bir figürmüdür yoksa tahtalar dolusu karalama yapıp bunları silen tekrar karalayan bir akademisyenmidir?

      Hayır çok merak ediyorum, evrende Tanrı dediğiniz figürün eylemlerini karşılaştırabileceğiniz başka bir figür var mı? Yoksa onun insanlara son şans olarak gönderip koruyacağını (size göre) söylediği kuranın, yazılıp çizilmesini yüksek lisans tezi karalamalarıyla karşılaştıramıyor olmanız gerekir!

      O halde devam edin, mesela kuranın tanrısının şeytanla yaptığı sohbeti hangi insani diyaloğa eşit sayardınız?

      Bu arada size son bir soru, Emevi döneminde idare tarafından GÖREVLENDİRİLEREK Kuran’a noktalama (okurken meydana gelebilecek okuma hatalarını ortadan kaldırmak amacıyla) yapan Ebu’l-Esved ile ilk harekelemeyi yapan Nasr b. Âsım ve Hayy b. Yasmur ve Halil b. Ahmed el-Ferahîdî’ melek midir? Bu 3 kişinin şuan sayısı 1,6 milyar olan olan müslümanların kutsal kitabına eklemeler yapabilme ehliyetleri kimden gelir?

      Hadi size daha güzel bir soru sorayım! Diyelim ki kuran noktalandı ve harekelendi, peki kuranın bu yeni halini görenler bunu gördükleri anda okuyabilirler miydi? Yani onlara, Ebu’l-Esved Nasr b., Âsım ve Hayy b. Yasmur ve Halil b. Ahmed el-Ferahîdî nin kurana sonradan koyduğu nokta ve harekelerin NASIL okunacağı ayrıca ÖĞRETİlMESEYDİ bu yeni hali okuyabilirlermiydi?

      İşte size soruyorum, bu 3 kişiye mevcut kuranın insanlara, nokta ve harekeyle okunmasını ÖĞRETME hakkı veren ilahi ehliyeti ararsak nerede buluruz? Hani APAÇIK tı? Sizce APAÇIK derken nokta ve harekeyle APAÇIK mı denmek istenmişti?

      • Havacı dedi ki:

        Sevgili Toro,
        Caminin yolunu biliyorsan orada hocaya sor sana harekeleri anlatıversin.Ben ne anlatırsam anlatayım senin anlayabileceğin bu kadar. Kusura bakma.

      • toro dedi ki:

        Sayın Havacı,

        Lütfen benimle münazara yapacaksanız küsmece yapmayın. Benim tarzım bellidir. Üstelik bu münazarayı (sizinle benim karşılıklı olarak yaptığımız) başlatan yine sizsiniz!

        Cami hocasına gelince, ona harekelerden önce yaptığı mesleğin yani tanrısı ve onun hükümleri üzerinden PARA kazanmasını yani ekmek alıp karnını doyurmasını sağlayan yani tanrısını bir meta olarak paraya çevirmesine izin veren HÜKÜMLERİ sorardım!

        Hani bazı din alimlerinin (olaylı olarak kurana bağladıkları) ”islam aynı zamanda yahudilikte ve hristiyanlıkta oluşan RUHBAN sınıfını da yıkmaya geldi” iddiasının çöküşüne el veren o hocalar, hani birilerinin ölmüş akrabasının arkasından okudukları dua için ceplerine para sıkıştırılanlar!

        Yani anlayacağınız ŞIRACILAR dan öğreneceğim pek bir şey yok! Ama SENDİKALARI bir daha maaşlarımız az diye GREV kararı alırsa destek veririm!

    • 1okuyucu dedi ki:

      havacı;

      —“Emevilerin derlediği Kuranın” sözü size ait ve oldukça önemli. Derlemenin Emeviler döneminde yapılmış olması halinde iddianız haklılık kazanabilirdi. (senden alıntı)

      Emevilerin derlediği kuran derken, Emevilerin harekelediği Kuran demek istediğimi anlaman gerekirdi, kaldıki harekeleme işlemi de bir nevi derleme sayılır, aslında ne demek istediğimi anladığın halde sırf çarpıtmak amacıyla anlamamazlıktan gelmen, yani leblebi dendiğini anlayamadığını itiraf etmen anlamına gelir, dolayısıyla anlayamış olman senin kendi kalene gol atman anlamına gelir?

      —Diyelim ki yüksek lisans ya da doktora tezi hazırladınız ve bu arada yüzlerce sayfa karalama ve bilgi yapraklarıyla uğraştınız ve bunları tezinizde kullandınız. Bu karalamaları saklar mısınız yoksa atar mısınız. Ben atarım çünkü artık ihtiyacım kalmamıştır ve bilgileri tezimde kullanmışımdır. Yakılanlar işte bu ilk yazılan belgelerdir. (senden alıntı)

      Muhammed tanrıdan geldiğini iddia ettiği ayetleri vahiy katiplerine yazdırdığında, senin tabirinle söylersek, karalama olarak kullandığı müsvetteler var mıdır bilemem ama kendi hazırladığı tezin aslını meydana getirmiştir,

      o nedenle başkalarının derlediğini asıl tez, Muhammedin gözetiminde yazılanları karalama olarak göremezsin,

      dolayısıyla ortada bir tez varsa o Muhammedin hazırladığı tezdir, yani senin verdiğin doktora tezi örneğinin hiçbir anlamı yok?

      o nedenle günümüze kadar gelen Kuran, aslı yakıldığı için aslının kanıtı olamaz.

      —Ne yazık ki o döneme ait arapça yazı bilgisine sahip değilim. Sizin ekipten birileri bunu kanıtlasın olmaz mı? (senden alıntı)

      aslına bakarsan, Arapçayı Araplardan daha iyi bilen, Kuranı Kuranın tanrısından daha iyi bilen, alanında dünyada 1 numaralı otorite olan, ordunaryüs frofesör Bilâl bey dururken bizim ekipten birinin kanıtlaması Bilâl beye saygısızlık olur,

      bu arada, sizin ekipten bazıları neyin ne olduğunu çok iyi anlamışlar bakarayı makaraya almaya başlamışlar?

      —Davetime cevap vermediniz, korkmayın sizi yemem, balık yerim. (senden alıntı)

      daha önce yolum düşerse uğrayabileceğimi söylemiştim ama sende bu arada kelimeleri çarpıtmamayı, leblebinin ne olduğunu öğrenmeye çalış.

  53. Havacı dedi ki:

    Sayın 1okuyucu,
    “Emevilerin derlediği kuran derken, Emevilerin harekelediği Kuran demek istediğimi anlaman gerekirdi, kaldıki harekeleme işlemi de bir nevi derleme sayılır,” diyorsunuz. Başka neyi yanlış söylediğinizde doğru anlamam gerekir acaba. Gerçekten sizinle (Toro dahil) yaptığım münazarayı boşa harcanmış vakit sayıyorum.Ama yinede en basitinde sizin anlayacağınız şekilde anlatayım. Belli ki doktora teziyle uğraşmadığınızdan örnek size ağır gelmiş.
    Emeviler döneminde islam arap olmayan toplumlara da yayıldı. Bunlar arapça bilmeyen toplumlar için harekelendirme düşüncesi ortaya çıktı. Bu kelimenin anlamını değiştirmeden okuma kolaylığı sağlar. Örneğin arap olmayan مدرس ifadesini medrese, mudrise, medresu şeklinde okuyabilir. Arap ise bunun medrese olduğunu bilir. hala, kar gibi kelimeleri biz nasıl yerine göre okuyorsak arapta kendi kelimesini harekesiz rahatça okuyabilir.
    Halbuki َمْدَرسََ şeklinde hareke verilirse siz bile bunu medrese olarak okursunuz. Eğer harekelendirmenin derleme ve Kur’an’a katma olmadığını hala anlamadıysanız Allah size zihin açıklığı versin.

    • toro dedi ki:

      Sayın Havacı,

      Siz yoksa insanlara kamera şakaları yapan bir grubun üyesimisiniz?
      Sizinle Arapların alfabesini mi yoksa kuranın ilk yazılışı ile şimdiki hali arasında yapılan ve sizin, bizi bir türlü dayanağına götüremediğiniz değişiklikleri mi münazara ediyoruz?

      Arapça’da normalde hareke olmazmış! Bunun doğrusu ”neredeyse” olmaz, olmasın! Peki 3 noktalı harfler? Hani Arap Alfabesinde olmadığı halde Farsçadan geçen o 3 noktalılar?
      Onuda geçin, sizin kuranın indiği dönemde oturmuş ve ortak kullanılan bir ARAP alfabesi olmadığından, her kabilenin kendine özgü bir lehçe ile iletişim kurduğundan gerçekten haberiniz yok mu?

      Bunların hepsi bir yana, size çok basit bir soru soruyorum;

      Bir tanrının sözleri bütün insanlığaysa ve o tanrı bu durumu (sözde) APAÇIĞIM diye ilan ediyorsa, o insanların bir kısmının o sözleri okuyup anlayabilmesi için tanrı yerine insanların mı düzenleme yapması gerekir? Tanrının hükümleriyle bağlandıklarına inanan insanlar nasıl olurda kendi hükümleriyle hareket edebilirler?

      Bu arada Kıyamet,18 i okumuyormusunuz, yoksa…

      Bakın harekeleme ve noktalama gereksiniminin nasıl ortaya çıktığını biz değil yaptıkları bu işlemleri ELZEMMİŞ gibi göstermek isteyen ve kuranı bu şekilde düzenleyen çevreler söylüyor! Bakın bu işlemleri niye yaptıklarına dair gerekçelerden bir tanesi;

      ”Kur’an’ı ilk defa harekeleme yoluna giden Ebu’l-Esved ed-Düeli (69/688)’dir. Bu zat başlangıçta Basra valisi Ziyad b. Ebih’den gelen teklifi kabul etmemiş, daha sonra bir şahsın Tevbe suresinin 3. ayetinde yer alan “Ve rasuluhu” kelimesini “Ve rasulihi” şeklinde okuduğunu duymuş, hemen vali Ziyad’a başvurarak harekeleme işine girişmiştir. Çünkü geçen ayetin “Allah ve Rasulü müşriklerden beridir.” şeklindeki anlamı, duyduğu okuyuşa göre “Allah müşriklerden de Rasulünden de beridir.” şekline dönüşmüştü. Bu yüzden Mushaf yazısındaki renkten farklı bir mürekkeple fetha hareke için harfin üstüne bir nokta, kesre için altına bir nokta, zamme için önüne bir nokta koymak suretiyle bu işi tamamladı. Tenvin için de iki nokta kullanılmıştı.”

      ”Tevbe suresinin 3. ayetinde yer alan “Ve rasuluhu” kelimesini “Ve rasulihi” şeklinde okuduğunu duymuş, hemen vali Ziyad’a başvurarak harekeleme işine girişmiştir. Çünkü geçen ayetin “Allah ve Rasulü müşriklerden beridir.” şeklindeki anlamı, duyduğu okuyuşa göre “Allah müşriklerden de Rasulünden de beridir.” şekline dönüşmüştü.”

      Bu durumda biz kimin yalancısı oluyoruz?

      Düşünün ki Ebu’l-Esved ed-Düeli bu durumu vazife edinmedi, ne olurdu? Ama ana soru bu değil, nasıl oluyorda APAÇIK kitabı bazıları “Ve rasuluhu” bazıları ise “Ve rasulihi” şeklinde okuyabiliyor?

      Bence zahmet edip cami hocasına bu tezatı siz sorun!

      • Havacı dedi ki:

        Sevgili Toro,
        Gerçekten gerçeği öğrenmek istemediğinden ayak diriyorsun. Bu savunduğun fikir açısından doğru olabilir ama bilmediğin konuda akıl yürütmene ne demeli. Ben bilmediğim konuda susar anlamaya çalışırım, cahilin cesaretlisi bilmediği halde konuşur.
        Arapça alfabesinin şimdiki gibi olmadığını bazı seslerin aynı işaretle kullanıldığından daha sonra bunların yazı dilinde yeni harflerle gösterildiğinden bahsetmiş ve ihtiyaca binaen latin alfabesinden türkçeye uyarlama yapılırken ilave edilen harflerden örnek vermiştim. Osmanlıcada pe, je, çe, gibi arapçada olmayan harfleri farsçadan alarak kullanıldığını da söyleyeyim. Kur’an yazılırken Arap kabileleri arasında lehçe farklılığı olduğundan peygamberin kavmi olan kureyş lehçesi kullanılmıştır.
        Şimdi ben de Bilal Bey gibi arapça grameri üzerinden bilgi vereyim. اللَّهَ بَرِيءٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَۙ وَرَسُولُهُۚ ifadesinde min harfi cer denen edattır ve kendisinden sonra geleni fasih arapçada esre yani(i) okutur. Ayet Allahu bariun min el müşrikine ve rasuluhu şeklindedir. min den sonra gelen müşrikine ((ki) kısmı esredir) okunur, ve rasuluhu ise min den ayrıdır ve esre okunmaz ötre yani rasuluhu okunur. Bunu bilmeyen cahil bedevi rasuluhi okudu diye biz de mi böyle okuyacağız.?
        Kur’an arapçası bugünün gramer kurallarına uyumludur. Harekeler gramer kurallarına göre kullanılmıştır.
        Umarım anlatabilmişimdir ve siz de anlamışsınızdır.?

      • 1okuyucu dedi ki:

        toro;

        —“Allah müşriklerden de Rasulünden de beridir.” (senden alıntı)

        bence yanlış okuyanlar fakında olmadan doğruyu söylemişler. 🙂

      • toro dedi ki:

        Sayın Havacı,

        Cidden nasıl oluyorda mantık kurallarını bu kadar zorlayan cümleler kurabiliyorsunuz? Hayır, bunu algı şaşırtmak için bilerek yapıyorsanız, bikin ki nafile!

        Bakın kurduğunuz cümleye;

        ”Bunu bilmeyen cahil bedevi rasuluhi okudu diye biz de mi böyle okuyacağız.?” Sizden alıntı

        Sonra yukarıdaki cümleyle her şeyi çözmüş olmanın rahatlığıyla bir de caka atyım deyip aşağıdaki cümleleri kurmuşsunuz;

        ”Kur’an arapçası BUGÜNÜN gramer kurallarına uyumludur. Harekeler gramer kurallarına göre kullanılmıştır.
        Umarım anlatabilmişimdir ve siz de anlamışsınızdır.?” Sizden alıntı

        Afedersiniz ama siz bu cakayı 650 YILIDA eline kuran alıp o cahil bedeviden daha iyi okuduğunuzu görerek mi atıyorsunuz?

        Öncelikle kendi zihninizle çatışmayı bırakın. Bakın siz dışa dönük ne kadar anlamsız önermeler kurgulasanızda zihniniz nerede olduğunu belli ediyor;

        ”Kur’an arapçası BUGÜNÜN gramer kurallarına uyumludur.” sizden alıntı

        Yani siz, size göre de ”Arap kabileleri arasında lehçe farklılığı olduğundan peygamberin kavmi olan kureyş lehçesi kullanılmıştır.” problemli bir durumun olduğu dönemden bu güne geçen yaklaşık 1400 senede yapılan ve dayanağı kuran hükümleri olmayan bütün düzenlemelerin sonucunda, o ”cahil bedevi” lerin çektikleri çekmemiş bir kişi olarak kendinizde onları aşağılama hakkı da bulabiliyorsunuz?

        Yani size göre kuran’ın tanrısı ”bu cahil bedevilerin anlayamayacaklarını” bilememiş, ama siz biliyorsunuz?

        Benimle oynamayın!

        Kuran, Kureyş dilinde yazıldığında lehçe farklılıklarının sorun çıkaracağını tanrı bilmiyor muydu?

        Ömer’in kuruluna kim Kuran’ı kureyş dilinde yazıya geçirin dedi,tanrı mı?

        Birde tanrınızın kendilerine kitap göndermeye değer bulduğu ama size göre ”cahil” olan o bedevilerden farklı olarak ve aşağıdaki ayete RAĞMEN,

        ”O halde, biz onu okuduğumuz zaman, onun OKUNUŞUNA UY.”Kıyamet,18-Diyanet

        kuranı, kendi fonetiğinize uyarlanmış şekilde okumanızın (arap olmayan bütün müslümanlar) dayanağı nedir?

        Birde geceye dönelim;

        Demişsiniz ki 3.halife döneminde kuran YENİDEN yazılmadı, ÇOĞALTILDI! Peki size soruyorum ÇOĞALTILANLARIN çoğaltılmasını sağlayan ASIL nerede?

        Size göre büyük bir mutabakatla ve şahitlerle toplanıp yazılan o kuran madem çoğaltılanlardan farklı değil neden ana kaynak olarak muhafaza edilmek yerine yakıldı?

        Atıyorum 3.halife 5 kopyamı yaptı! Asıl yakılmasaydı elde 1 asıl 5 kopya olacaktı? Sizce bunun mahsuru neydi?

        Son olarak;

        ”Ben bilmediğim konuda susar anlamaya çalışırım, cahilin cesaretlisi bilmediği halde konuşur.” sizden alıntı

        Keşke bu küpe benimle yaptığınız bir önceki münazarada da kulağınız da olsaydı da bir çok kere ”yeterli bilgim yok” dediğiniz konuda bilmediğiniz bir konuda bildiğini söyleyenin bildiklerini sorgulama cesaretine erişemeseydiniz!

        Her halde kendine müslüman dedikleri böyle oluyor!

    • 1okuyucu dedi ki:

      havacı;

      ben sadece eldeki mevcut olan Kuranın, aslı olup olmadığını sormuştum, harekeli veya harekesiz olması benim için hiç fark etmez, ben mevcut Kuranı, tanrının zekâsıyla alay eden bir kitap olarak görüyorum. yani ben öze bakıyorum, ayrıntılarda takılmıyorum,

      yoksa bende, Kuranı ezbere bildiği iddia edilen kişiler varken, ezbere bilenler içerisinden birkaç kişiye (4 kişi olabilir) birer nüsha Kuran yazdırıp, yazdırılan Kuranları karşılaştırarak doğruluğu tescil edilebilirdi, kaldı ki Kuranı ezbere bilenlerin ezberlerindeki Kuranı anlatmak için başka topluluklara gönderildiği söyleniyorken, ezbere bilenlere Kuran yazdırmak zor bir şey değildi ama öyle yapılmamış, sağdan soldan ayet toplatılmış, üstelik ayet getirenlerden, getirilenin ayet olduğunu tasdikleyecek 2 şahit istenmiş, şahit getiremeyenlerin sözünü ettikleri ayetleri her ne hikmetse keçi yemiş? diyebilirdim.

      —Eğer harekelendirmenin derleme ve Kur’an’a katma olmadığını hala anlamadıysanız Allah size zihin açıklığı versin. (senden alıntı)

      şunumu anlamalıyım, Araplar kendi yazım şekillerinde hangi sesli harf veya işaret veya her neyse, nerede kullanıldığını bildikleri için kendi yazdıkları herhangi bir Arapça metinde hareke kullanmıyorlar, Arap alfabesini kullanan ama Arapça bilmeyen topluluklar harekesiz Arapça metinlerin okunuş şeklini bilmedikleri için Kuranı harekeleme ihtiyacı hasıl olmuş,

      peki bunu Muhammed niye düşünmemiş, herhalde Muhammed döneminde de Arap alfabesini kullanan ama Arapça bilmeyen topluluklar muhakkak olmalı,

      Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik. (yusuf-2)

      herhalde Muhammed, Arapça indirilen bir Kuranın Arap alfabesine göre yazılması gerektiğini düşünmüş olmalı ki yazdırdığı ayetlerde harekeleme işlemine gerek görmemiş,

      kaldı ki Muhammedin Kuranın farklı okunuş şekillerine karşı çıkmadığı söyleniyor,

      —Örneğin arap olmayan مدرس ifadesini medrese, mudrise, medresu şeklinde okuyabilir (senden alıntı)

      Arapça bilmeyen biri için, bir Arapça ifadenin ne şekilde okunduğunun ne önemi var ki?

      bir Müslüman için Kuranın Arapçasının okunuş şekli mi önemlidir? yoksa kendi diline tercüme edilmiş şekli mi önemlidir? herhalde Arapça bilmeyen birinin Kuranın Arapçasının okunuş şeklini bilerek Kuranı anlayacağı düşünülemez,

      yoksa Kuranı anlamak için herkesin Arapça mı öğrenmesi gerekiyor?

      biri “esirgeyip bağışlayan Allahın adıyla” veya “rahman ve rahim olan Allahın adıyla” dediğinde Kuranın tanrısı onun “bismillahirrahmanirrahim” demek istediğini anlamaktan aciz midir? Kuranın tanrısı Türkçe bilmiyor mu? biliyorsa, Kuran ayetleri Türkçe söylendiğinde Arapça karşılığını tam olarak karşılamasa bile Türkçesinde ne demek istendiğini anlayamıyor mu? yani Kuranın tanrısı leb denince leblebi denmek istediğini anlayamıyor mu?

      yoksa Kuranı harekelemedeki amaç, Kuranın okunuşunu Arapların okuduğu şekle sokmak suretiyle Müslümanlığı kabul eden topluluklara Arap dilini pazarlama gayretimidir?

      hele bu forumda Kuranı anlamak için Arapça bilmenin şart olduğunu ileri sürenler varken haklı olarak böyle bir soru sorma gereğini duyuyorum kendimde,

      bu arada, aşağıdaki soruyu pas geçmişsin,

      —peki sen Muhammedin tanrının elçisi olduğunu ispatlayabilir misin? (benden alıntı)

      hadi tanrın sana zihin açıklığı versin, versinki Muhammedin tanrının elçisi olduğunu ispatlayabilesin.

      • Havacı dedi ki:

        Sayın okuyucu,
        Sana ispatlayamam. OK.

      • 1okuyucu dedi ki:

        havacı;

        —Sana ispatlayamam. OK. (senden alıntı)

        anlaşıldı. OK.

        zaten Kuranın tanrısı Muhammedin peygamber olduğunu ispatlayamamışken, Muhammed kendisinin peygamber olduğunu ispatlayamamışken, senin Muhammedin peygamber olduğunu ispatlayabilmen mümkün olabilir mi? Kuranın tanrısının ispatlayamadığı bir şeyi senin ispatlamanı istemek zaten saçmalıktan başka bir şey değildi? o nedenle sorumu unut gitsin?

  54. Havacı dedi ki:

    Sayın Toro,
    “Keşke bu küpe benimle yaptığınız bir önceki münazarada da kulağınız da olsaydı da bir çok kere ”yeterli bilgim yok” dediğiniz konuda bilmediğiniz bir konuda bildiğini söyleyenin bildiklerini sorgulama cesaretine erişemeseydiniz” diyorsunuz. Evet evrenle ilgili teoriler hakkında yeterli bilgim yoktu, daha sonra okuyunca sizinkinin bir apartma olduğunu gördüm ve bunu yüzünüze söyledim.
    Uyanıklık böyle oluyor herhalde değil mi? Oku ya da duy sonra kendine mal et. Hadi canım sende

    “Atıyorum 3.halife 5 kopyamı yaptı! Asıl yakılmasaydı elde 1 asıl 5 kopya olacaktı? Sizce bunun mahsuru neydi?” diyorsunuz. Aslı diye bir şey yok, kişilerin elinde yazılı olan dağınık şekilde nüshalar var. Bir araya getirilince Kur’an kitap haline geldi.
    Toro inan artık senin faraziyelerinden gına geldi. Hayal dünyan geniş galiba. Benden gençsin hiç arkadaşın yok mu çık dolaş, gez, ruhuna da aklına da iyi gelir.

    • toro dedi ki:

      Sayın Havacı,

      Bir yönünüze daha tanık oluyoruz. Demek ki zora gelemiyorsunuz! Eğer öyle bir durum hasıl olursa bir anda üzerinde karşılıklı iyi niyetle konsensüse vardığınız durumları yok sayıyor ve münazarayı kör dövüşüne çevirmeye çalışıyorsunuz.Ben aşağıdaki cümleleri size yakıştıramadım ama sonuçta insanlar üzerlerine ne giyeceklerine kendileri karar verirler!

      ”Uyanıklık böyle oluyor herhalde değil mi? Oku ya da duy sonra kendine mal et. Hadi canım sende” sizden alıntı

      Hadi birazda bu hezeyanınızı irdeliyelim!

      Demek size göre insanlar ”okurlar, duyarlar sonrada kendilerine mal ederler”!

      Peki benim size daha önce ”hayır, öyle değil” demiş olmam yeterli değil mi? Yani ben salt kendi ikrarımla doğruyu söylediğimi KANITLAYAMIYORMUYUM?

      Hayır, eğer insanlar kendi ikrarlarıyla kendi iddialarını ya da düşüncelerini ispat edemez ise, aklıma başka ”biri” geliyor!

      Hani kendine peygamber deyipte peygamberliğinin kanıtını yine kendine peygamber demesine bağlayan biri!

      Kendisini hatırladınız mı?

      Hatırladınızsa, o küpeyi yine kulağınıza takmanızı rica edeceğim!

      Önce onu sorgulayacaksınız, ”Oku ya da duy sonra kendine mal et” diyerek! Sonra bu şekilde kazandıklarını gözünüzün önüne getirdikten sonra kimin uyanık olduğuna karar vermek yine size kalır!

      Ama peygamberliğini kanıtlayamadığınız bir figürün arkasından 1400 yıl sonra bile gidebilen bir insan olarak kolayı seçip, onu değilde beni sorgulayabiliyor olmanız takdire şayan!

      Aslında durum bir o kadar da ilginç! Sizinle aramızda yüzlerce yıllık bir zaman dilimi olmaksızın yani aynı zaman diliminde münazara yapıyoruz ve bana işinize gelmediği için onlarca eleştiri getiriyorsunuz! Ama 1400 sene öncesine bu kadar sorgusuz ve şüphe etmeksizin güvenmeniz gerçekten ilginç!

      Demek inanmak böyle bir şey! Doğrusu bende sizden yeni şeyler öğreniyorum!

      Bu arada tak tak, sizden Kıyamet,18 hakkında bir yorum alabilecekmiyiz?

      • Havacı dedi ki:

        Sevgili Toro,
        “Eğer öyle bir durum hasıl olursa bir anda üzerinde karşılıklı iyi niyetle konsensüse vardığınız durumları yok sayıyor ve münazarayı kör dövüşüne çevirmeye çalışıyorsunuz.” diyorsunuz, eğer “Keşke bu küpe benimle yaptığınız bir önceki münazarada da kulağınız da olsaydı da bir çok kere ”yeterli bilgim yok” dediğiniz konuda bilmediğiniz bir konuda bildiğini söyleyenin bildiklerini sorgulama cesaretine erişemeseydiniz!” dememiş olsaydınız bunu konu etmezdim. “Peki benim size daha önce ”hayır, öyle değil” demiş olmam yeterli değil mi? Yani ben salt kendi ikrarımla doğruyu söylediğimi KANITLAYAMIYORMUYUM?” Hayır KANITLAYAMIYORSUNUZ. Sizin evren hakkında öne sürdüğünüz fikirler değişik teoriler içinde yer alıyor. Bunlar matematiksel ve diğer yollarla delil getirilemediğinden Big-Bang kadar değer görmemişlerdir.
        Ben size değer vererek bilgi sunuyorum siz faraziyelerle geliyorsunuz. Kur’an yazılışı bugün ki arapça gramere uygundur. Değilse delilerinizi ortaya koyun. Cahil bedevinin okuyuşu derken burada bir aşağılama olmadığını anlamanız gerekirdi, Türkçe metni hiç yanlış okuyanı görmediniz mi? Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu.
        Ağız ya da lehçe farkını siz farklı bir dil zannediyorsunuz galiba. Biri kardeş der, biri gardaş, biri karındaş. Biri amca der biri emmi. Söylenmek istenen hep aynıdır. Bu konuda ayrıntılı bilgiyi ilkokul Türkçe ders kitaplarında da bulabilirsiniz.
        Yalnızca Kıyamet 18’i değil 16-17-18 ve 19 ncu ayetleri herhangi bir mealden okuyun. Gayet açık. Cebrail ayetleri herhalde peygamberin konuştuğu lehçe ile indirmiştir ki ilk başta etrafındaki kureyş halkına anlatabilsin. Bu yüzden Kur’an kureyş lehçesidir dedim.
        Kur’an derlenirken kimsenin itirazının olmamasına rağmen 2014 yılında iki kişinin kağıt, kemik, yaprak, bez gibi değişik materyale yazılan orijinal yazımları görmek isteyeceklerini düşünemediklerinden kitap yazıldıktan sonra imha etmeselerdi gerçekten iyi olurdu!

      • toro dedi ki:

        Sayın Havacı,

        ”Yani ben salt kendi ikrarımla doğruyu söylediğimi KANITLAYAMIYORMUYUM?” (diye sormuşum) Hayır KANITLAYAMIYORSUNUZ” diye cevap vermişsiniz?

        Peki ben size bu soruyu neden sormuşum, arkasından gelecek diğer dolaylı soruya sizi hazırlamak için! Peki neymiş o diğer dolaylı soru ;

        Eğer bir kişinin salt kendi İKRARI o kişinin iddialarının kanıtı sayılmıyorsa, kendine peygamber diyen birinin bu iddiasını kanıtlayacak şey kendi İKRARI olabilirmi?

        Yani ben bana vereceğiniz cevabı önceden tahmin ederek o cevabın karşılığında karşılaşacağınız manzarayı hazırlıyorum! Tabi o manzarayı görmezden geleceğinizi de hesapladım! Zaten ben gördüklerinizle görmezden geldikleriniz arasındaki farklarla ilgileniyorum. Bunlar sayesinde sizi kendi mantığımda tanımlayabiliyorum!

        ”Cahil bedevinin okuyuşu derken burada bir aşağılama olmadığını anlamanız gerekirdi” sizden alıntı

        Yani Kuran’ı eline alıp OKUYABİLEN birisine onun şartlarını ve o şartların o okumaya etkilerini (kıraat,lehçe) bilemeyecek kadar uzak bir zamandan ve hiçbir şekilde CAHİL denemeyeceğini bilmiyorsunuz ya da bunun böyle olduğunu bilmek size zemin kaybettireceğinden bilmemeyi tercih edip size hiç br şekilde cevap veremeyecek kimseleri sorunlu olarak gösterme yoluna gidiyorsunuz! Tercih meselesidir!

        Türkçe metini yanlış okuyana cahil denmez, cahil insan zaten cahilliği gereği okumayı bilmeyen insandır(en temel blgiden bile yoksun)! Yani zaten okuyamadığı için kendisine yanlış okudun denilemez!

        ”Ağız ya da lehçe farkını siz farklı bir dil zannediyorsunuz galiba. Biri kardeş der, biri gardaş, biri karındaş. Biri amca der biri emmi. Söylenmek istenen hep aynıdır. Bu konuda ayrıntılı bilgiyi ilkokul Türkçe ders kitaplarında da bulabilirsiniz.” Sizden alıntı

        peki siz ,kardeş,gardaş,karındaş,amca,emmi dediğinizde ve bunu çinde, ingilterede,amerikada,afrikada, latin amerikanın herhangi bir bölgesinde ya da eskimo bölgesinde söylediğinizde sizi anlayacak çıkacakmı? Hatırlarsanız biz daha çok dili arapça olmayanlar için yapılan harekeleme ve noktalamayı tartışıyorduk!

        Bu arada ”Kur’an derlenirken kimsenin itirazının olmamasına rağmen” demişsiniz!

        Bundan emin misiniz? Peki harekeleme ve noktalama yapılırken?

        ”iki kişinin kağıt, kemik, yaprak, bez gibi değişik materyale yazılan orijinal yazımları görmek isteyeceklerini düşünemediklerinden kitap yazıldıktan sonra imha etmeselerdi gerçekten iyi olurdu!”sizden alıntı

        Olayı saptırmayın yakılan kuran kitap haline ilk getirilen Ebubekir Nüshasıdır! Size ” kağıt, kemik, yaprak, bez ” üzerine yazılanlardan bahseden olmadı,henüz….

        Ama yakma insiyatifinin Kuranın tanrısında olmadığını görmemiz açısından yorumunuz önemli… Düşünemeyen insanlardan koruyabiliyormu, koruyamıyormu sorgulamayız artı!

  55. Havacı dedi ki:

    Sayın Toro,
    “Peki ben size bu soruyu neden sormuşum, arkasından gelecek diğer dolaylı soruya sizi hazırlamak için! Peki neymiş o diğer dolaylı soru ” diye kendinizce tuzak kurduğunuzu sanıyorsunuz. KANITLAYAMIYORSUNUZ ÇÜNKÜ yazdıklarımız kayıt altında. Bu borçlu olduğu ve alacaklıda senedi olduğu halde borçlunun borcunu inkar etmesine benzer. Bu nedenle sizin taahhüdünüze değil yazılı olana itibar ederim.
    “Olayı saptırmayın yakılan kuran kitap haline ilk getirilen Ebubekir Nüshasıdır! Size ” kağıt, kemik, yaprak, bez ” üzerine yazılanlardan bahseden olmadı,henüz….” İlk nüshanın yakılmasına ilişkin belge ortaya koyar mısınız?

    • Havacı dedi ki:

      Sayın Toro,
      “peki siz ,kardeş,gardaş,karındaş,amca,emmi dediğinizde ve bunu çinde, ingilterede,amerikada,afrikada, latin amerikanın herhangi bir bölgesinde ya da eskimo bölgesinde söylediğinizde sizi anlayacak çıkacakmı? Hatırlarsanız biz daha çok dili arapça olmayanlar için yapılan harekeleme ve noktalamayı tartışıyorduk!” diyorsunuz.,
      Verdiğim örneği anlamadığınız belli. Ben lehçenin başka bir dil olmadığından bahsettim, siz bana tamamen farklı dillerden bahsediyorsunuz. Harekelendirme ile ilgili söyleyeceklerimi söyledim, bundan ancak ferasetiniz ölçüsünde istifade edebilirsiniz.

      • toro dedi ki:

        Sayın Havacı,

        Lehçeye örnek olarak türki cumhuriyetlerde kullanılan farklı türkçeleri alabiliriz!

        Bu durumda mesela bir azeri ”azmak” dediğinde bir türk (türkiyeli) ne anlamıştır? Ya da ne anlamalıdır?

        Sonrasında kuran’ın azerice yazıldığını ve içinde ”azmak” kelimesinin geçtiğini ve sizinde nasıl olsa bizde türküz diyerek yazıldığı gibi anladığınızı!

        Ya da seçenekleri genişleteyim, bir azeri size;

        Subay, dal, düş, sakla, fırlanmak, sümük, okşatmak, gaptırmak,

        dese ne anlarsınız söyleyin bakalım!

    • toro dedi ki:

      Sayın Havacı,

      Siz kendine peygamberim diyenin hira dağında cebrail ile konuştuğunu gösteren videoyu bizimle paylaşır paylaşmaz! Siz bana üzerine tartıştığımız inancının tanrıdan geldiğini ispatlayın ki ben de kendimi ispatlanmamamış bir inancın tarihinde olagelmiş bir olayın gerçekliğini ispatlamak zorunda olduğumu düşünmeyeyim!

      Yani önce siz elinizde üzerine konuşulmaya değer bir şey olduğunu kanıtlamalısınız!

  56. Havacı dedi ki:

    Sayın Toro,
    Sizin gibi kıvrak zekalı birinden böyle bir yorum beklemezdim. Sorum gayet açık ve basit: İlk nüshanın yakıldığına dair tarihi bir belge sunun.

    • toro dedi ki:

      Sayın Havacı,

      Konuya yanlış yerden giriyorsunuz! Temeli ispata dayanmadığı için üzerine yaptığımız hiç bir münazarada başlangıcına dair karşılıklı olarak belge talep etmediğimiz bir konu için benden ispat bekleyemezsiniz! Bakın özellikle sizin taraftan bu şekilde bir isteğin gelmesi en basitinden taktik hatası!

      Bana sizden herşey için ispatlayıcı bir belge istememin önünü açıyorsunuz!

      Eğer münazarayı bu noktaya getiriseniz karşılayamayacağınız taleplerde bulunmaya başlarım. O nedenle tartışmayı mantık çerçevesinde kurgulanmış yorumlarla götürmek en sağlıklısıdır!

      Şimdi bana suyuti’den, buhari’den ve vb. den alıntılar yaptırmayın!

      Bu konuyu da bu kadar uzatmayın! Hafzanın ölümüne kadar istendiği halde yakılmasına izin vermediği nüsha günümüze gelmiş mi, gelmemiş mi?

      Diyelim ki yakıldığını ( ozamanın devlet gelenekleri gereği) tutanak, fotoğraf ya da video ile kanıtlayamıyorum! Yani yakılmadı, peki ne oldu, nerede?

      • Havacı dedi ki:

        Sevgili Toro,
        Lütfen uyanıklık yapmayın. İlk nüshanın yakıldığını söyleyen sizsiniz. Ben de buna karşı delil istedim. Siz yoksa çamur at izi kalsın mı diyorsunuz? Peki uzatmayım. Emredersiniz!
        Hafsa’nın elindeki dahil tüm yazmalar Kur’an tertibi sırasında kullanılmıştır. Hafsa’nın düzenlenmemiş, tashihi yapılmamış (okunuşa ilişkin) yazmaları ilk nüsha olarak ele alınamaz. Benzer şekilde Hz.Ali’nin elinde de yazmalar vardı ve o dahi elindekini imha etti. Aleviler sünnilere şiddetle rekabet ederlerken Kur’ana iman eder ve asıl Kur’an Hz.Ali’nin elindekiydi , şimdiki değiştirilmiş demez. Bunu ancak sizin gibi özel evrimleşmiş ya da atası olan amiplerden çoğalmış varlıklar iddia ediyorlar. Umarım bunu hakaret olarak alıp alınganlık yapmazsınız.

      • toro dedi ki:

        Sayın Havacı,

        ”Bunu ancak sizin gibi özel evrimleşmiş ya da atası olan amiplerden çoğalmış varlıklar iddia ediyorlar. Umarım bunu hakaret olarak alıp alınganlık yapmazsınız.” sizden alıntı

        Hiç merak etmeyin ben siz ve sizin gibilerin, ellerindekinin muvaffak olmaya yetmeyeceğini anladıkları zaman, rakiplerini içine çekip kendilerine benzetmek için kazdıkları çukura düşmemesini bilirim! Siz kötü söz sahibini bağlar düsturuyla o çukurda, kendi kendinize, körebe oynmaya devam edin! Maalesef ki yaşınızın gereğinde değilsiniz!

        Şimdi gelelim konumuza;

        ”Hafsa’nın elindeki dahil tüm yazmalar Kur’an tertibi sırasında kullanılmıştır. Hafsa’nın düzenlenmemiş, tashihi yapılmamış (okunuşa ilişkin) yazmaları ilk nüsha olarak ele ALINAMAZ.” sizden alıntı

        Demek, daha kitaplaştırılmasının önünü açacak ayet veya peygamber vasiyeti bile gösterememişken olmayan hükümlere rağmen meydana getirilen bir kitabın niteliğine dair kesin hükümler verebiliyorsunuz!

        ”Hafsa’nın düzenlenmemiş, tashihi yapılmamış”

        Diyorum ya kendi ayağınıza sıkmakta pek bir mahirsiniz!

        Kuran’ı kitaplaştırın diye ayet yok peygamber vasiyeti yok üstüne üstlük bu işi yapanlarda Kuran’ı çalakalem, gelişigüzel, özensiz toparlamışlar! Ne de olsa sıradan bir kitap, özenmenin ne gereği var, değilmi?

        Üstüne bir amip olarak merak etmek hakkım değilmi?

        Sizin başka bir konuda ”mutabakatla” toplanmıştır dediğiniz bu nüshanın şimdi gelişigüzel, acelece (nasıl oluyorsa) toplandığını söylemenizin üzerine osmanın 15 sene sonra görevlendirdiği adamların daha iyisini yaptığını iddia etmenizin mantığı nedir? Bu mutabakat kuranı toplayalım da nasıl olursa olsun mutabakatımıdır?

        Bana içinde bulunduğuuz psikolojiyi anlatırmısınız? Siz hangi ruh haline bağlı olarak canınız isteğinde kuranı özensiz, çalakalem ve ”ilk nüsha olarak ele ALINAMAZ” olarak nitelendiriyor sonra yine canınız istediğinde başka bir nüshayı asıl güvenilir olan olarak tarif edebiliyorsunuz?

        Bu iş sizin paşa gönlünüze mi bağlıdır yoksa yukarıdan size özel olarak verilmiş ehliyetiniz mi vardır?

        İlk nüshanın (mahiyeti ne olursa olsun) yakılması büyük bir olaydır sayın havacı, hemde sizi iliklerinize kadar telaşlandıracak kadar. Bu konu konuşulduğunda takındığınız hırçın tavır bu rahatsızlığın, telaşın eseridir! Kendinden emin insanlar emin oldukları konuda telaşlanmaz, muhatabını başka yerlere sürükleyerek konuyu dağıtmaya çabalamaz!

  57. Havacı dedi ki:

    Sevgili Toro,
    Yine laf kalabalığı yaparak konuyu dağıtıyorsun. Allah insanlara akıl vermiş kullansınlar diye, aklını kullanmayanlara şiddetle karşı çıkmıştır. Bunu kitap haline getirin diye ilahi emir mi gelecekti? Yaşım gereği sizin anlayışsızlığına karşı nasıl davranmam gerekir? Sizin fikirlerinizi onaylamalı mıyım? İddianızı ispatlayacak tarihi bir bilgi, belge istedim. Hepsi bu. Yoksa yalan dolanlarla mı münazara yapacağız?
    Bir kitap baskıya verilmeyen redakte edilir.Kur’anın derlemesinde de yapılan budur.
    Sen hiç merak etme öyle fırtınalar gördüm ki sen hafif esen meltem bile olamazsın.Görüyorum ki alınganlık ta yapmışsın. Sizi Allah yaratmadı öyle değil mi? Sudaki amip değişe değişe sizi oluşturdu. Atalarınıza hakaret etmeyin.
    Eğer ilk nüshanın yakıldığına dair iddianı kanıtlayamayacaksan ikinci bölüme geçelim.

    • toro dedi ki:

      Sayın Havacı,

      Sizin bir önceki yazınızda ima ettiğiniz yani örtülü olarak onayladığınız bir realiteyi neden ispat edeyim ki?

      ”Hafsa’nın düzenlenmemiş, tashihi yapılmamış (okunuşa ilişkin) yazmaları ilk nüsha olarak ele alınamaz. Benzer şekilde Hz.Ali’nin elinde de yazmalar vardı ve O DAHİ elindekini imha etti.” Sizden alıntı

      Nasıl imha etmiş olabilirler, ellerindeki nüshaları? Direk çöpe mi atmışlardır yoksa sayfalarını okunamayacak şekilde yırtıp sonramı çöpe atmışlardır? Ne de olsa sıradan karalamalardı onlar!

      Hayır benim anlamadığım sizin takıntınız! Ebubekirin size göre bir kurul eliyle ve onca uğraşıya ve arayışa rağmen ”düzenlenmemiş, tashihi yapılmamış” nüshası ile Osman’ın nüshası arasındaki kutsallık farkını nasıl hesapladınız?

      Birisi bir şeyleri gargaraya getiriyorsa bu ben değil sizsiniz!

      Siz bize alenen Kuran’ın özensiz bir şekilde aceleyle kitaplaştırıldığını söylüyorsunuz? Bu nasıl olabilir, bu iş nasıl olur da böyle yapılabilir? Burada bana inanç, inancın getirdiği olumlu insani değerler ve tanrının yüceliği ve gücünden dem vurup durduktan sonra birden ”ama onun inanırları onun muhatap alınması zorunlu olan sözlerini ”düzenlenmemiş, tashihi yapılmamış” şekilde kitaplaştırdılar diyorsunuz! Bu bir şaka mı? Sayın havacı, madem kuran’ın belli bir tasnif ve düzenleme ile yapılması onun bir kutsal kitap olması için elzem yani bu kitap anca onu 3.halife toplattığında kutsal kitap olabildi, o halde Ebubekir’in yaptırdığı neydi?

      Bana lütfen bu kitabın hangi tasnif ve düzene göre toplanması gerektiğini gösteren peygamber ya da bizzat kuran’ın tanrısı onaylı belgeyi gösteriniz!

      Ama bundan önce hala beklediğim bir şey var , Ebubekir’in, Ömerin Kuran’ı kitap haline getirelim isteğine ”elimde böyle bir vasiyet” yok çıkışıyla itiraz etmesine karşın yani böyle bir kıtaplaştırma hükmü olmadığı halde, önce kitabın neye göre toplandığına ait belge gösteremiyorken üstüne hangi belgeyle toplanmasına dair hüküm olmayan bir kitapla ilgili olması gereken ”tashih ya da düzenlemeden” bahsedebilirsiniz?

      Madem böyle bir düzen var ve kuran ona göre toplanmalı, o halde Ebubekir ve onun kurulunun bu düzen ve tashihe aykırı olarak yaptıkları çalışma nedir? Niye sizin söylediğiniz gerkelilikleri gözetmediler? Peki bu çalakalem toplama yapılırken Osman ne yapıyordu? Kuran’ın düzensiz ve tashihsiz olduğu anca 15 yıl sonra halife olduğunda mı aklına geldi?

      Sayın havacı, sizin bilal bey ve kadir beyi eleştirmeye hiç hakkınız yok! Onların ayetlerin anlamlarıyla oynayarak yaptıklarını siz temennilerinizle ve neye göre kesin olduğu belli olmayan kendinize has hükümlerle yapıyorsunuz!

      • Havacı dedi ki:

        Sevgili Toro,
        Belli ki bir şey söylemek için sabırsızlanıyorsun.Ne tarihsel ne de bilimsel gerçekler sizin için bir anlam ifade etmiyor, farazalarla uğraşmayı seviyorsunuz.
        Diyelim ki ilk nüsha yakıldı, Hz.Osman zamanındaki Kur’an orjinal değil ve harekelerle tamamen farklı bir kitap oldu. Biz çok saf olduğumuz için sizin kadar aklı başında düşünemiyor Kur’an’a, Allah’a, gayba ve elçiliği ispatlanamamış peygambere inanıyoruz. Buyrun ne söylemek istiyorsanız söyleyin.

      • toro dedi ki:

        Sayın Havacı,

        Siz yöneticilik yaparken önünüze gelen evraklara okumadan mı imza atardınız? Diyelim ki okuduğunuz metinde bir yanlışlık gördünüz, metinde ya da anlamda! O metne o haliyle imza atıp sorumluluk alırmıydınız?

        Bence sorduğum bütün sorulara cevabınız hayır olacaktır! Bu durumda bana söyleyin, gördüğünüz, dokunduğunuz ve doğrudan kanaat belirtebileceğiniz bir metin için bile kılı kırk yararken hiç bir şekilde şahidi olmadığınız, göremediğiniz ve doğrudan kanaat getirebileceğiniz olaylarına tanık olmadığınız bir inancın mutlaklığını nasıl savunabilirsiniz?

        Bu yaşadığınız hayatın realitesine ters değilmi? Dünya da yaşarken herşeyin bir şekilde kanıtlanabilir olmasını sağlayan bir sisteme kendimizi entegre edeceğiz yani yaşadığımız zamanın sanallığına topyekün yani sorgusuzca kendimizi kaptırmaktan geri duracağız ama bizden 100 lerce yıl önce olduğu iddia edilen herşeyi OLMUŞTUR diye değerlendireceğiz.

        Size bir sorular;

        Ben sormadan benim mesleğimi bilebilirmisiniz?
        Peki benim size doktorum demem benim kesinlikle doktor olduğumu kanıtlarmı?
        Diyelim ki sizi SÖZÜME itimat ETTİREMEDİM ve işin peşini bırakmadınız;
        Doktorluğumun kanıtı olarak benden ne isteyeceksiniz?
        Somut birşey mi?
        Peki benim doktor olmam kendisine peygamber diyenin gerçekten peygamber olup olmamasından daha mı önemli?

        Neden aslında somut kanıtlara bu kadar angaje iken soyut beklentilere bu kadar sadıksınız?

        Sayın havacı, kesinlikle bilmeniz gereken birşey var! Mantık mantıksızlığı daima yener.Ama şu bir gerçek ki dünyayı da mantıksızlık yönetir! Bunun nedeni ise mantığın, mantıksızlığın mantıksızlığına ortak görülmek istememesidir! Örneğin cahille oshbete girilmemesini öğütleyen atasözlerimizde olduğu gibi!

        ”Diyelim ki ilk nüsha yakıldı, Hz.Osman zamanındaki Kur’an orjinal değil ve harekelerle tamamen farklı bir kitap oldu. Biz çok saf olduğumuz için sizin kadar aklı başında düşünemiyor Kur’an’a, Allah’a, gayba ve elçiliği ispatlanamamış peygambere inanıyoruz.” sizden alıntı

        ”buyrun ne söylemek istiyorsanız söyleyin.” sizden alıntı

        Sizden daha fazlasını beklerdim!

        Sizce ben sizin neye inandığınızla ilgileniyormuyum? Asıl siz benim neye inandığımla ilgilendiğiniz için buradasınız! İnandığım şeyi kabullenemediğiniz için, beni kendiniz gibi görmek ya da kendiniz gibi yapmak için buradasınız! Aksi halde sadece inancınız gereğini yapar inancınızı sorgulatacak sohbetlerin içine girmezdiniz!

        Örneğin, benimle hiç yazışmamış bu konuları hiç tartışmamış olsaydınız, benim bütün bu münazaralar boyunca yazdıklarımı okumak ve onlara cevap vermek zorunda kalacakmıydınız?

        Şu garip ruh halinden sıyrılın artık! Kendiniz gibi ollmayanlara tahammülsüzlüğün ve kendi inancınıza güvensizliğin sonucudur inancınızı, ona inanmayanarla tartışmak! Kendini ve inancını ispat etmeye çabalamaktır! Ama biz biliriz ki ispat etmek için inanılmaz!

    • 1okuyucu dedi ki:

      Havacı;

      —Eğer ilk nüshanın yakıldığına dair iddianı kanıtlayamayacaksan ikinci bölüme geçelim. (senden alıntı)

      her ne kadar önceden OK’laşmış olsakta?

      bana göre yanlış konuşuyorsun, aslının yakıldığını iddia eden varsa, aslının yakılmadığını kanıtlamak sana düşer, çünki söz konusu olan kitap senin kitabın, yani ortada savunman gereken bir kitap var, aslının yakılmadığını kanıtlayamadığın taktirde inandığın kitabı savunmakta aciz bir duruma düşersin,

      yada karşındakinden kanıt istediğinde, karşındakine de kanıt isteme hakkı doğuracağını düşünerek kanıt isteme sevdandan vaz geç,

      bu arada, Kuranın aslı bulunsa ne olacak? yani aslının bulunması, aslının uydurma olduğu gerçeğini değiştirecek mi?

      • Havacı dedi ki:

        Sevgili 1okuyucu,
        Afedersiniz ama ortaya bir iddia atacaksınız böyle olmadığını biz mi ispatlayacağız?. Öylese bana 1000 lira borcun var diye ortaya çıksam borcun olup olmadığını kanıtlamak sana mı düşer yoksa bana mı? Bu mantığı kuramıyor musun? Biz kimlerle münazara yapıyoruz ya Rabbim.!

      • 1okuyucu dedi ki:

        Havacı;

        —Afedersiniz ama ortaya bir iddia atacaksınız böyle olmadığını biz mi ispatlayacağız?. Öylese bana 1000 lira borcun var diye ortaya çıksam borcun olup olmadığını kanıtlamak sana mı düşer yoksa bana mı? Bu mantığı kuramıyor musun? Biz kimlerle münazara yapıyoruz ya Rabbim.! (senden alıntı)

        bende sana falanca bankada gizli hesabın var desem ne fark eder, sadece 2 kişiyi bağlayan bir olayı, herkesi bağladığı iddia edilen bir kitapla kıyaslamaya kalkman ne derece doğru?

        sen benle ilgili iddianı ispatlarsan ben 1000 lira kaybederim ama sen inandığın kitabın tanrıdan geldiğini ispatlayamazsan cenneti kaybedersin,

        bak gördün mü benden ispat isterken banada senden ispat isteme hakkı doğurdun,
        hadi bakalım Kuranın tanrıdan geldiğini ispatla şimdi?

        rabbin sana bu konuda yardımcı olur herhalde?

  58. Havacı dedi ki:

    Sevgili Toro,
    “Sizce ben sizin neye inandığınızla ilgileniyormuyum?” diyorsunuz. Yazışmalara bakarsanız öyle olmadığını göreceksiniz. Ben size inancımla ilgili bir şey söylemezken bana cevaplamam için bir çok soru sordunuz. Ya yazdığınızın farkında değilsiniz ya da yazdığınızı okumuyorsunuz.
    Ben sizi herhangi bir şeye davet etmedim.
    “Örneğin, benimle hiç yazışmamış bu konuları hiç tartışmamış olsaydınız, benim bütün bu münazaralar boyunca yazdıklarımı okumak ve onlara cevap vermek zorunda kalacakmıydınız?” Doğal olarak cevabım Hayır. Bu neyi değiştirecek ki? (Şimdi buna bayağı bir manzume yazarsınız artık)
    “İnandığım şeyi kabullenemediğiniz için, beni kendiniz gibi görmek ya da kendiniz gibi yapmak için buradasınız! ” Falcılık tarafınızı bilmiyordum. Bunun gerçekliğine ilişkin veri sunun desem gene yan çizeceksiniz. Ben sizin tebliğciniz değilim, neye isterseniz inanın. İlgimi çeken evren ile ilgili görüşünüzdü. Onunda ne olduğunu anladık. Konuyu genişleten siz oldunuz. Sizde bir pırıltı gördüğümü sanmıştım ama yanılmışım. Olabilir, hep kanaatim doğru olacak değil ya.
    “Şu garip ruh halinden sıyrılın artık! Kendiniz gibi ollmayanlara tahammülsüzlüğün ve kendi inancınıza güvensizliğin sonucudur inancınızı, ona inanmayanarla tartışmak! Kendini ve inancını ispat etmeye çabalamaktır! Ama biz biliriz ki ispat etmek için inanılmaz!” Tebrik ederim, derinliğine bir psikanaliz gözlem yapmışsınız. Ben de, ben de ne var diyordum. Şimdi teşhisi koyduğunuza göre tedaviye geçebiliriz.

    • toro dedi ki:

      Sayın Havacı,

      Bana cevap vermiş gibi yaparak cevap vermiş olmazsınız! Karşınızdakini küçük görmeye çalışarak da onu küçültmüş olmazsınız!

      Burada ortaya çıkan tek gerçek, sizin karşınızdakiyle münazara etmek için gerekli bilgi, birikim ve bunları kurgulayabilecek boyutta kelime, sabır ve anlayışa sahip olmadığınızdır! Bu nedenle bu duruma düşen herkesin yaptığı gibi aynı yerde ve etrafınızda dönmeye başladınız!

      Lütfen artık kendinize, cevap veremediğiniz sorulara cevap vermiş süsü vererek soru sorma sırasını savan birisi gibi davranmayı bırakın!

      Özellikle bütün münazara yazılı olduğu halde, yazılı değilmiş gibi davranmaktan vazgeçin!

      “Sizce ben sizin neye inandığınızla ilgileniyormuyum?” diyorsunuz. Yazışmalara bakarsanız öyle olmadığını göreceksiniz. Ben size inancımla ilgili bir şey söylemezken bana cevaplamam için bir çok soru sordunuz. Ya yazdığınızın farkında değilsiniz ya da yazdığınızı okumuyorsunuz.” sizden alıtı

      Bu nedenle bana sizden ÖNCE sizin inancınızı sorgulamaya hatta bu nedenle sizin aklınıza,görgünüze,düşüncelerinize açıkça hakaret etmeye başladığım yorumlarımı gösterin!

      Mesela size, sizin bana amip demenizden önce amip dediğimi kanıtlarsanız çok mutlu olurum! Aksi halde terbiye seviyemin sizinkinin üzerinde olmasıyla da gurur duyacağım!

  59. Havacı dedi ki:

    Sevgili Toro,
    Yaratılışa inanmayanların teorisi tüm canlıların suda yaşayan amiplerden evrimleşerek oluştuğu yönde değil mi? Neden alınıyorsunuz, bunu terbiye kavramı içinde görüyorsunuz?
    Harekeleri, ilk nüshanın yakılmasını, ikişer şahidi siz bana sormamış mıydınız? Hafızanız zayıfsa geçmiş yorumlara dönün bir bakın.

    • toro dedi ki:

      Sayın Havacı,

      Sayın carlo liberani ile yaptığım münazaraya aşağıda detayları verilen tarihte bana doğrudan soru sorarak dahil oldunuz!

      ****Havacı dedi ki:
      09/10/2014, 19:02

      Sayın Toro,
      Bu icat edilen 6 sesli harf hangileridir?****

      Siz müdahil olmadan önce size bu konuda birşey söylemişliğim varmıydı?

      ***Havacı dedi ki:
      10/10/2014, 16:22****

      Ayrıca münzaranın başlamasıyla beraber 3. yazınızda başladığınız muhatabınızla kelimelerle konuşmak yerine imalı yaftalama çabalarınızın başlangıcını da yine yukarıda görebilirsiniz!

    • toro dedi ki:

      Sayın Havacı,

      Ben iyi ya da kötü söylediğim her sözün arkasında dururum! Bu nedenle sizden farklıyım, bunu AMİP derken ne demek istediğinizi ikimizin de bildiği gerçeğinden yola çıkarak söylüyorum! Tabi ki burada sözünün zihninde karşılık bulan manasının arkasında duramayacak durumda olanın siz olduğunuda unutmayalım!

      Bu arada isterseniz Kuran’daki yaratılış kıssalarına özellikle içinde su geçenlerine yeniden bir bakıverin! Herhalde o suyun içinde insana dönüşecek BİRŞEY vardı! Ne olduğunu çözmesi de size kalmış!

      • Havacı dedi ki:

        Sevgili Toro,
        Hayatım boyunca hiç kimseye lakap ya da çirkin sıfat kullanmamışımdır. Bunu beni tanıyanlar bilir. Bunu basit ve aşağılık bir davranış olarak değerlendiririm.
        Tekrar yazıyorum ben burada bir varsayıma atıfta bulunuyorum. Derseniz ki ben yaratıcıya inanıyorum ama Hz.Muhammed’e ve Kur’an’a inanmıyorum, sizi gücendiren bu konuda ön yargılı davrandığım için açıkça özür dilemeyi kabul ederim.

      • toro dedi ki:

        Sayın Havacı,

        Eğer bir hata veya düzeltilmesi gereken bir sorun çözülmek için şartlara bağlanıyorsa yani benden özür dilemek istiyorda bunun olması için kendimi sizin ”özür dileyebileceklerim” listesine yazdırmamı bekliyorsanız, unutun gitsin!

        Bakın ben sizden özür dilemek, size saygı duymak ya da sizi önemsemek için sizin benim düşünce kalıplarıma uymanızı beklemem! Hakettiğiniz neyse somut ya da soyut kimliğinize bakılmadan alırsınız! Bu nedenle münazarayı getirdiğiniz yer ve onun sonucunda yapılmalı diyeceğiniz bir şey var ise tasarrufu size aittir!

        Lütfen o tasarruf için size gülücük göndermemi beklemeyiniz!

        Ben yazdığım şeyleri alkış almak ya da birilerini mağlup edip kendimi tatmin etmek için yazmıyorum! Dolayısıyla sizin şartlarınıza uyarak alacağım bir özür olmasa da olur!

        İnsanın, insana sırf insan olduğu için değer veremediği bu değerleri başka figürler üzerinden devşirdiği anlarda ben yokum. Buyrun siz devam edin!

  60. pamuk1kale dedi ki:

    Sayın Toro;
    Yorumlarınızı her gün zevkle okuyorum,okudukça sizi tanımak,sizin hakkınızda bilgi sahibi olmak istiyorum.Gerçekten kendinizi takdire şayan bir şekilde donatmış ve yetiştirmişiniz.
    Face veya sizi tanıyabileceğim herhangi bir adresiniz varsa alabilir miyim?

    • toro dedi ki:

      Sayın pamuk1kale,

      Ben her gün yanınzdan gelip geçen yüzlerce sıradan insandan biriyim. Ne büyütülücek bir özelliğim nede herkesten fazla önemsenecek bir yeteneğim var! Sıradan bir eğitim ve sıradan bir hayat!

      Tek yaptığım şey kendimi dünyanın içinde değilde dışında hayal etmek! Yani gezegenimizin biz sırtımıza yüklediği tarihsel ve biyolojik misyondan sıyrılarak vakaları dünyaya yabancı bir figür gibi algılamaya çalışmak!

      Bence bunu yapmayı başarabilirseniz beni zaten tanımış olursunuz!

      Ayrıca popüler kültür iletişim araçlarının, insanları düşünsel yapılarına göre kategorize eden dünyasında hiç olmadım, olmayıda düşünmüyorum.

      Sizden son bir ricam var. Bakın insanlar bazen olmadıkları şeylere dönüşürler! Bazen bu zararsız olabilir! Ama sorun dönüşülen şeyden zevk alınmaya ve bu zevkin devamı için uğraşırken artık kendin olmamaya başladığında ortaya çıkar! Hiç kimse de önceden kendisi ile ilgili kesin olur ya da olmaz yargısında bulunamaz!

      Dolayısıyla ben ve benim gibi insanlarla sadece düşündüklerinizi paylaşın ve onları sizin üzerinizde bir yere doğru konumlandıracak şekilde itelemeyin. Benim yazılarımda dikkat çekmek istediğim şey de bu! Ne zaman bir adam birileri tarafından yukarı doğru itilir o adam sonunda insanık tarihinin yüzlerce yılda anca çözebileceği sorunların mimarı durumuna gelir!

      • pamuk1kale dedi ki:

        Sayın toro;
        Her kim olursa olsun birilerine her hangi bir özelliği konusunda ”kendinizi çok iyi donatmışınız demek” onu yukarı doğru itelemek midir?
        Bu konu ile ilgili olumsuz bir örnek mi yaşadınız bilmiyorum veya kendinize bazı konularda güvenemiyor musunuz? dahası kendinizden korkuyor musunuz?
        -Egomun önüne geçemem vb.
        Bunlar şu cümlenizde mi gizli?
        ”Hiç kimse de önceden kendisi ile ilgili kesin olur ya da olmaz yargısında bulunamaz.” (sizden alıntı)
        Şundan da müsterih olun ”Hiç kimseyi kendimin bir üst konumuna asla yerleştirmem.” Sadece ve sadece bilgi birikiminiz,kendinizi donatmanız size bazı konularda soru sorma isteği uyandırdı bende.Bunda da yanlış bir şey göremiyorum!

        Takdir ettiğiniz bir sporcuyu SIRF BU ÖZELLİĞİNDEN dolayı tanımak istemek,onu takdir etmek,dünya sporuna verebileceğiniz yüzlerce yıl çözümlenmeyebilecek bir soruna mı yol açıyor?
        Takdir ettiğiniz bir anne…
        Takdir ettiğiniz bir baba…
        takdir ettiğiniz bir eğitimci,doktor,müzisyen,ressam,bilim insanı vb…

      • toro dedi ki:

        Sayın pamuk1kale,

        Benim haricimde bu siteden kaç kişiyi aynı şekilde tanımak istediniz? Eğer herkes için aynı çağrınız varsa sorun yok! Ama eğer herkesin okuyacağı şekilde sadece bana çağrı yapıyor ve bu çağrıyı bazı nitelemelere bağlıyorsanız beni buradaki diğer arkadaşlardan ayırmış ve farklı bir yere koymuş oluyorsunuz demektir!

        Ben sizden benim kendimin yaptığı şeyi bana yapmanızı istedim! Sadece uyardım. Ego meselesine gelince, o öyle bir şeydir ki sizi siz farketmeden nasıl esir alabileceğinin farkında olarak hareket etmeniz gerekir. Ben analizlerimi insan doğasının tezahürlerinden aldığım feyzle yaparım ve onu (insanı) ne yüceltirken ne de aşağılarken kendimi hariç tutmam! Ne olduğunu bilmek yaşamı anlamanın anahtarıdır!

        Ben ne yazdığımı iyi biliyorum. Doğrusunu isterseniz cevap vermenizi beklemiyordum!

  61. Havacı dedi ki:

    Sayın 1okuyucu,
    “bende sana falanca bankada gizli hesabın var desem ne fark eder, sadece 2 kişiyi bağlayan bir olayı, herkesi bağladığı iddia edilen bir kitapla kıyaslamaya kalkman ne derece doğru?
    sen benle ilgili iddianı ispatlarsan ben 1000 lira kaybederim ama sen inandığın kitabın tanrıdan geldiğini ispatlayamazsan cenneti kaybedersin,”

    Kur’an herkesi değil sadece kendisine inananları bağlar, örneğin sizi bağlamaz, iman insan ve Allah arasında olup bireyseldir. Kur’an kendisine inanılması için davet eder, icabet etmezseniz sizi zorlamaz. Senin dinin sana benim dinim bana der keser atar.(Buradan da bir tartışma konusu açabilirsiniz)
    Ben inandığım kitabı tanrıdan geldiğini ispatlayamazsam neden cenneti kaybederim, anlayamadım. Neyi kime ispatlayacağım? Size mi? Allah peygambere bile inandırma sorumluluğu vermemişken bu sorumluluğu niçin ben alayım? (Size göre yeterli olmadı herhalde)

    • 1okuyucu dedi ki:

      Karaca;

      —Kur’an herkesi değil sadece kendisine inananları bağlar, örneğin sizi bağlamaz, iman insan ve Allah arasında olup bireyseldir. Kur’an kendisine inanılması için davet eder, icabet etmezseniz sizi zorlamaz. Senin dinin sana benim dinim bana der keser atar.(Buradan da bir tartışma konusu açabilirsiniz) (senden alıntı)

      Kuran sadece inananlardan bahsetmiyor, inanmayanlardan da bahsediyor, o nedenle Kuran herkesi bağlar,

      ayrıca, tanrının insanların ona inanıp inanmalarını gibi bir derdi olsaydı, herkesi inanacak şekilde yaratırdı, senin iman dediğin şeyin peygamber olduğunu kanıtlayamamış birinin söylemlerine inanmaktan öteye bir anlamı yok,

      Kuranın tanrısı benim dinim bana senin dinin sana der keser atar ama bir taraftanda din Allahın oluncaya kadar onlarla savaşın der, yani Kuranın tanrısı dolaylı yoldan benim dinim cici, sizin dininiz kaka der, yeryüzünde kendi dininin egemen olmasını ister, (şeriat yönetimi)

      ayrıca Kuranın tanrısının, gönderdiği her türlü yoruma açık ayetlerle (müteşabih ayetler) sebep olduğu farklı inanç mensupları, (mezhepler, tarikatlar, ekoller) benim inancım bana senin inancın sana demeyip birbirlerini boğazlıyorlar,

      —Ben inandığım kitabı tanrıdan geldiğini ispatlayamazsam neden cenneti kaybederim, anlayamadım. Neyi kime ispatlayacağım? Size mi? Allah peygambere bile inandırma sorumluluğu vermemişken bu sorumluluğu niçin ben alayım? (Size göre yeterli olmadı herhalde) (senden alıntı)

      öne sürdüğü peygamberlik iddiasında, tanrı dahil hiçbir şahidi olmayan bir beşerin, yani peygamber olduğunu kanıtlayamamış bir beşerin söylemlerine, kanıt aramadan inanma konusunda kendini ikna edebiliyorsan cenneti kaybetmediğine inanmakta serbestsin? nasılsa elinde adına iman denilen pamuk ipliği var?

      o nedenle inandığın kitabın tanrıdan geldiğini kendine ispatlama zorunluluğun yok, ama bize ispatlayamazsan, bizi cenneti kaybetmediğine ikna edemezsin,

      yani biz o kitabın tanrıdan geldiğinin ispatı olmadığı için senin cennet hayalinin boş bir hayalden öteye bir anlamı olmadığını söylüyoruz,

      yani ispatsız inandığın sürece cenneti kaybetmediğine de inanabilirsin

    • 1okuyucu dedi ki:

      Karaca;

      —Kur’an herkesi değil sadece kendisine inananları bağlar, örneğin sizi bağlamaz, iman insan ve Allah arasında olup bireyseldir. Kur’an kendisine inanılması için davet eder, icabet etmezseniz sizi zorlamaz. Senin dinin sana benim dinim bana der keser atar.(Buradan da bir tartışma konusu açabilirsiniz) (senden alıntı)

      Kuran sadece inananlardan bahsetmiyor, inanmayanlardan da bahsediyor, o nedenle Kuran herkesi bağlar,

      ayrıca, tanrının insanların ona inanıp inanmalarını gibi bir derdi olsaydı, herkesi inanacak şekilde yaratırdı, senin iman dediğin şeyin peygamber olduğunu kanıtlayamamış birinin söylemlerine inanmaktan öteye bir anlamı yok,

      Kuranın tanrısı benim dinim bana senin dinin sana der keser atar ama bir taraftanda din Allahın oluncaya kadar onlarla savaşın der, yani Kuranın tanrısı dolaylı yoldan benim dinim cici, sizin dininiz kaka der, yeryüzünde kendi dininin egemen olmasını ister, (şeriat yönetimi)

      ayrıca Kuranın tanrısı, gönderdiği her türlü yoruma açık ayetlerle (müteşabih ayetler) sebep olduğu farklı inanç mensupları, (mezhepler, tarikatlar, ekoller) benim inancım bana senin inancın sana demeyip birbirlerini boğazlıyorlar,

      —Ben inandığım kitabı tanrıdan geldiğini ispatlayamazsam neden cenneti kaybederim, anlayamadım. Neyi kime ispatlayacağım? Size mi? Allah peygambere bile inandırma sorumluluğu vermemişken bu sorumluluğu niçin ben alayım? (Size göre yeterli olmadı herhalde) (senden alıntı)

      öne sürdüğü peygamberlik iddiasında, tanrı dahil hiçbir şahidi olmayan bir beşerin, yani peygamber olduğunu kanıtlayamamış bir beşerin söylemlerine, kanıt aramadan inanma konusunda kendini ikna edebiliyorsan cenneti kaybetmediğine inanmakta serbestsin? nasılsa elinde adına iman denilen pamuk ipliği var?

      o nedenle inandığın kitabın tanrıdan geldiğini kendine ispatlama zorunlululuğun yok, ama bize ispatlayamazsan, bizi cenneti kaybetmediğine ikna edemezsin,

      yani biz o kitabın tanrıdan geldiğinin ispatı olmadığı için senin cennet hayalinin boş bir hayalden öteye bir anlamı olmadığını söylüyoruz,

      sen ise ispatsız inandığın sürece cenneti kaybetmediğine de inanabilirsin, bizce bir sakıncası yok?

      ispatlamak istememendeki bahanen “Allah peygambere bile inandırma sorumluluğu vermemişken” ifadesi?

      peki Kuranın tanrısı Muhammede inandırma sorumluluğu verseydi, Muhammed bu sorumluluğundan kaçamayacağına göre acaba inanmayanları nasıl inandıracaktı, Kuranın tanrıdan geldiğini nasıl ispatlayacaktı, yoksa tanrısına bunu ispatlamak sana düşer deyip topu tanrısına mı atacaktı?

      öyle ya, inandırma sorumluluğu olmayan biri ben sadece postacıyım, inandırma işi mektubu gönderene düşer diyerek topu haklı olarak tanrısına atardı, tabi ortada topu atacak bir tanrı varsa?

      anlattıkların vize göre yeterli olmaz olur mu? sayende iman gücünün nelere kaadir olduğunu öğrenmiş olduk.

      not: mesajı yazarken dalgınlıkla cevapla düğmesine bastım, o nedenle bir önceki mesaj dalgınlıkla gönderilmiş bir mesajdır,

      • 1okuyucu dedi ki:

        düzeltme;

        hitap cümlesi karaca değil Havacı olacaktı, yanlışlık için özür dilerim.

      • Havacı dedi ki:

        Sayın 1okuyucu,
        Emekli tekniker olduğunuzu biliyorum. Bunu için ciddi bir eğitim aldınız ve zaman içinde gelişerek yeterli olgunluk ve bilgi birikimine eriştiniz. Haklı olarak şimdi emekliliğinizin keyfini yaşıyorsunuz. Ne mutlu size.
        Size bazı sorular sormak istiyorum, belki sizi tanıyanlarca da sorulmuş olabilir.
        Bakım ve onarımını yaptığınız cihaz/makinenin bir tasarlayanı, malzemesini üreteni, malzemeyi temin edeni, üreteni vb. herhalde vardır. Bunlar olmadan bir makine/cihaz kendi başına meydana gelebilir mi?
        Arızalanan bir cihaz sizin müdahaleniz olmadan kendi başına tamir olarak çalışmaya başlamış mıdır?
        Suyun formülünü iki hidrojen ve bir oksijen molekülünden meydana geldiğini biliyoruz. Suyun dünya savaşına neden olabileceğini bilirken insan tarafından henüz içilebilir suyun elde edilemediğini biliyor musunuz?
        Biz bunları planlayan ve yapan bir yaratıcı olduğuna inanıyoruz.
        “öyle ya, inandırma sorumluluğu olmayan biri ben sadece postacıyım, inandırma işi mektubu gönderene düşer diyerek topu haklı olarak tanrısına atardı, tabi ortada topu atacak bir tanrı varsa?” diyorsunuz.
        Peki siz neye inanıyorsunuz?

      • 1okuyucu dedi ki:

        Havacı;

        Peki siz neye inanıyorsunuz?

        tanrının mektup göndermediğine…

  62. pamuk1kale dedi ki:

    Sayın Havacı;
    Kur’an herkesi değil sadece kendisine inananları bağlar, örneğin sizi bağlamaz, iman insan ve Allah arasında olup bireyseldir. Kur’an kendisine inanılması için davet eder, icabet etmezseniz sizi zorlamaz. Senin dinin sana benim dinim bana der keser atar.(Buradan da bir tartışma konusu açabilirsiniz) sizden alıntı.
    Böyle bir toplum yok,böyle bir ülke yok.Bu kafayla ve bu kılavuzla da asla olmayacak!
    Bu sizin temenninizdir belki,hayal satmak gibi bir şey.Yukardıdaki cümlelerinizin geçerli olmadığına dair tek tek onbinlerce olumsuz örnek verilebilir.

    • Havacı dedi ki:

      Sayın Pamuk1kale,
      Size hak vermemek elde değil. Ne yazık ki din adı altında en iğrenç işler yapıldı. Kur’an savaş yoluyla kazanılan köleliği yasaklamasına rağmen köleliğin sürdürülmesi, cariyelerle ancak evlilik yoluyla ilişki kurulacağı ortada iken odalık olarak kullanılması, esirlere adaletle davranılması emredilirken kafalarının kesilmesi vb.
      YNÖ Hoca’nın önemli tespiti şudur. Kur’an ateiste savaş açmaz, savaş açtığı müslüman gibi görünen ve Allah’a şirk koşanlardır. Maun suresinin tefsirinde Allah namaz kılanların vay haline ki onların namazları paçavra gibi yüzlerine atılacak olanlarla, yetim ve kamu hakkı yiyenler dini yalanlayanlar olarak görülmektedir. Bence ateist daha dürüst ve samimi, inanmadığını açıkça söyleyerek başkasını dinle kandırmıyor. Dinler insanları ahlaklı ve erdemli olmayı hedeflerken ne yazık ki önemli ölçüde başarılı olamıyor. İnananların büyük kısmı akıllarını şeyhlere, üstadlara, hocalara, velilere kiralamış durumda. Kur’an’ın aklınızı kullanın emrine karşılık akıllar kirada.
      Furkan 30 ncu ayette “Resul de şöyle der: “Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur’an’ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular.” ifadesi vardır. Allah Resulu de kendi topluluğundan şikayetçi olacak.

  63. pamuk1kale dedi ki:

    Sayın Havacı;
    İddialı bir cümle olacak ama
    ”Ben yaşar Nuri Öztürk gibi bir hocanın o zeka düzeyi ile Kuranın;muhammedin uydurması olduğunu bildiğini düşünüyor ve 3 maymunu oynadığını düşünüyorum.”
    Başka bir iddialı cümle daha size
    Ben bu İslamiyet bilgimle (azıcık) bu yaşıma kadar en ufak bir harama yeltenmemişsem,hak yememişsem veya buna aşırı özen göstermişsem,birinin kalbini kırıp geceleri uyuyamamışsam,doğru her yerde kim söylediyse doğru yanlışta yanlış olmuşsa vb…
    ”sıfırlayın paraları vb.” 17 aralık
    Bu şahıslarında Müslüman olduğunu,islama inandıklarını,cennet ve cehenneme inandıklarını vb düşünmüyorum ve 3 maymunu oynayarak kendilerine çıkar sağladıklarını düşünüyorum.Hatta dahada ileri gideyim bunlara oy veren milyonlarca insanda bunun içinde.İnanmıyorlar,sadece ve sadece işlerine böyle geldiği için,çıkar sağladıkları için inanmış gözükerek Müslüman pozu vererek işlerini yürütüyorlar.

    • Havacı dedi ki:

      Sayın pamuk1kale,
      YNÖ Hoca hakkındaki iddianız gerçekten iddialı. Zeka düzeyi yüksek olanların “Kuranın;muhammedin uydurması olduğunu” bilir anlamına da gelebilecek ifadeniz umarım inananları aşağılamak amacı taşımıyordur.
      İnanç konusu tarih boyunca insani duyguların en rahat sömürüldüğü alan olmuş ve olmaya da devam edecektir.
      ”sıfırlayın paraları vb.” 17 aralık
      Bu şahıslarında Müslüman olduğunu,islama inandıklarını,cennet ve cehenneme inandıklarını vb düşünmüyorum ve 3 maymunu oynayarak kendilerine çıkar sağladıklarını düşünüyorum.Hatta dahada ileri gideyim bunlara oy veren milyonlarca insanda bunun içinde.İnanmıyorlar,sadece ve sadece işlerine böyle geldiği için,çıkar sağladıkları için inanmış gözükerek Müslüman pozu vererek işlerini yürütüyorlar.” ifadenizde iddianız artık pik yapmış durumda. Milyonlarca insanı sırf oy tercihleri yüzünden çıkar amaçlı inanan olarak görmeniz ise hak yemek değil midir?

      • pamuk1kale dedi ki:

        Sayın havacı;
        Açık bir şekilde haram yiyene! yine açık bir şekilde yalan söyleyene bu insanlar hala pirim veriyorsa hak yiyen ben değilimdir.
        Bu insanları oylarıyla orada tutanlar, haramın ve yalanın bilerek önünü açanlar…bunlardır hak yiyen.ha burada varsa eğer ülkede basın yayın yoluyla bunların hiçbirinden haberi olmayan diyecek birşeyim yok.
        Çevremdeki herkese soruyorum sayın havacı; ortaya çıkan bu kadar ses kayıtlarından ve yaşananlardan sonra haram yememişler diyebiliyor musun?
        -Yemiş olabilirler ama bir sor ne diye
        -Yemişlerse yemişler öncekilerde yiyordu
        Bu 2 cevaptan başka cevap almadım.
        Neyse dediğim gibi iddialı cümleler ve bunlar üzerinden ne sizinle nede başkaları ile münazara yapmak istemiyorum,cevaplarınız ve iyi niyetiniz için teşekkürler.

  64. pamuk1kale dedi ki:

    Sayın toro;
    Benim haricimde bu siteden kaç kişiyi aynı şekilde tanımak istediniz? Eğer herkes için aynı çağrınız varsa sorun yok! Ama eğer herkesin okuyacağı şekilde sadece bana çağrı yapıyor ve bu çağrıyı bazı nitelemelere bağlıyorsanız beni buradaki diğer arkadaşlardan ayırmış ve farklı bir yere koymuş oluyorsunuz demektir! (sizden alıntı)

    Şurada bir yanlış anlama olmasın;
    Burada direk size yazabileceğim bir bölüm veya imkan yok,varsa da ben bilmiyorum ve bu konuda bilgilendirirseniz sevinirim.Eğer böyle bir imkan varsa zaten oradan yazardım neden ortaya yazayım?

    • toro dedi ki:

      Sayın pamuk1kale,

      Kusura bakmayın bu bende doğal bir reaksiyon! Düşüncelerimden dolayı övülmekten rahatsız oluyorum! Buna gerek yok, ben zaten benimle münazara yapmak isteyen arkadaşları hiç bir şekilde kategorize etmeden soru-cevap yapıyorum. Bu nedenle bana sadece düşüncelerimi paylaşmamı istediğiniz konularda soru sormanız yeterli! Ne düşünüyorsam sizinle paylaşmaya hatta sizin düşüncelerinizden de faydalanmaya hazırım! Ama bunu birbirimizi biraz daha farklı yerler de düşünerek yapmayalım!

      Lütfen bu sohbeti bundan daha ileriye gidecek bir neden-nasıl-niye sürgitine çevirmeyelim! İnanın şuan size yazdıklarımı yazmak zorunda kalmak, benim için sayın bilal ile münazara yapmaktan daha zor!

  65. Havacı dedi ki:

    Sayın 1okuyucu,
    Peki siz neye inanıyorsunuz?
    tanrının mektup göndermediğine…

    Nasıl emin olabiliyorsunuz? Anladığım kadar tanrı inancınız var. Niçin göndermesin? Sizinle haberleşti mi?

    • 1okuyucu dedi ki:

      Havacı;

      —Nasıl emin olabiliyorsunuz? Anladığım kadar tanrı inancınız var. Niçin göndermesin? Sizinle haberleşti mi? (senden alıntı)

      sen gönderdiğine nasıl emin olabiliyorsun, seninle haberleşti mi?

      • Havacı dedi ki:

        1okuyucu,
        Ben senin kadar akıllı olmadığım için saflığımdan Allah’ın peygamber ve kitap gönderdiğine inanıyorum.
        Ama bana senin gibi akıllı, zeki, beynini son derece kıvrak kullanan bir olarak herhalde niçin kitap göndermeyeceğini açıklayabilirsin. Belki de beni gaflet uykumdan uyandırırsın.
        Umarım bu iyiliği benden esirgemezsin.

      • 1okuyucu dedi ki:

        Havacı;

        —Ben senin kadar akıllı olmadığım için saflığımdan Allah’ın peygamber ve kitap gönderdiğine inanıyorum. (senden alıntı)

        bu işin akıllı olmakla bir ilgisi yok, tamamen ikna olmakla ilgili,
        sen tanrıdan geldiği iddia edilen kitabın tanrıdan geldiğine ikna oluyorsun, ben ise ikna olmuyorum,

        o nedenle ne sen beni ikna edebilirsin, nede ben seni, çünki ikna mercii bizler değiliz,

        —Ama bana senin gibi akıllı, zeki, beynini son derece kıvrak kullanan bir olarak herhalde niçin kitap göndermeyeceğini açıklayabilirsin. Belki de beni gaflet uykumdan uyandırırsın.
        Umarım bu iyiliği benden esirgemezsin. (senden alıntı)

        ikna olmamak, zeki olmak anlamına gelmez, günümüzde din pazarlayanların, din üzerinden siyaset yapanların köşe olduğunu göz önüne aldığımızda benim zekâmın onların kıvrak zekâları yanında esamesi bile okunmaz,

        aslında benim yazdığım mesajlarımdan niye gönderemeyeciğini izah ettiğimi bilmen gerekirdi, ama yinede seni ikna etmeyeceğini bile bile bir şeyler söyleyeyim,

        tanrı yarattığı her varlığı farklı özelliklerle donatmıştır, o nedenle her varlık yaratılış fıtratı gereği kendi fıtratına uygun davranışlar sergilemektedir, ve tanrı bundan dolayı bir rahatsızlık hissetmez, eğer yarattığı varlıklar kendi ön gördüğü şekilde davranmıyorsa bu tanrının yaratmadaki zaafı anlamına gelir, o nedenle tanrı her varlığı verdiği özelliklere göre davranacak şekilde yaratmıştır,

        örneğin; avcı hayvanlar yaşamak için öldürmek zorundadır, çünki tanrı onları etle beslenecek şekilde yaratmıştır,

        doğa yasaları ise güçlünün ayakta kalacağı şekilde dizayn edilmiştir, o nedenle topluluklar arasında yapılan güç kavgaları doğa yasalarının bir gereğidir, eylemlerimizi tanımladığımız kavramlar ise bizim mimiklerimizi, reflekslerimizi belirtiğimiz sözcüklerden başka bir şey değildir ve varlıkları bir arada olmakla mümkündür ve kişiden kişiye değişen göreceleri kavramlardır ve asla yok edilemezler,

        örneğin; bana göre çok eşlilik ahlâksızlıktır, başkalarına göre değildir, bana göre başlık parası muta nikâhından daha ahlâksız bir şeydir, ama bir Ülkenin neredeyse yarısına göre ahlâksızlık değildir, yani neyin iyi olduğu neyin kötü olduğu kişiden kişiye, toplumdan topluma değişebilmektedir,

        örneğin; kötü olarak tanımladığımız firavun, ona firavunluk yapma şansını veren koyun sürüsünün suçudur, nedense firavunu kötü olarak biliriz, ona kötülük yapma fırsatını verenleri görmezden geliriz, yani ben firavuna fırsat veren toplumu kötülerim, siz inandığınız kitabınız öyle söylediği için firavunu kötülersiniz,

        kavramların göreceli olduğu bir durumda, neyin iyi neyin kötü olduğu konusunda ise toplumsal mutabakatların sağlandığı otokontrol sistemleri devreye girer, en ilkel kabilelerde bile sosyal yaşamı düzenleyen kurallar vardır, başkaca bir şeye de gerek yoktur,

        o nedenle tanrı kitap göndermez, gönderirse o kitaptan gelmiş geçmiş herkesi, yaşayıpta aklı baliğ olanları bir şekilde (genellikle uykuda) haberdar eder,

        herkesi haberdar ettiğinde de herkes kitaba inanmak zorunda kalır, dolayısıyla aynı davranışları gösteren bir robot sürüsü ortaya çıkar,

        o nedenle tanrı kitap göndermez, hele kanıtlayamayacağı bir kitabı hiç göndermez,

        daha fazlasını sonsuzluk ve ölümsüzlük kavramlarıyla ilgili mesajlarımda bulabilirsin, zaten onları okumuşsundur, laf olsun diye sorduğunu biliyorum,

        dediğim gibi ikna olacağın nesne belli, o nesne seni ikna ettiğine göre aç o kitabı oku, zaten tanrınızın ilk emri oku değil mi? sende oku ki sevap kazanasın, okumuşken yaratılış kıssasını da oku, gerekirse kendine bazı sorular sor, örneğin; Adem yasak meyveyi yemeseydi ne olurdu? bence ilginç bir soru, eminim sana da ilginç gelecektir,

        yada, yanılmıyorsam 56 yaşında olduğunu söylemiştin, herhalde uzun yıllar haşır neşir olduğun dinini bir kenara atmak gibi bir vefasızlığın içerisine girmeyi düşünmezsin, yani bunca yıllık dostuna sadakatlik gösteremezsin, o nedenle kaldığın yerden devam et,

        adem yasak meyveyi yemeseydi ne olurdu?
        tanrı yardımcılara ihtiyaç duyar mı?
        sonsuz boşluk yok edilebilir mi?
        ölümsüz varlıklar bedene ihtiyaç duyar mı?
        gibi sorularla uğraşma, ibadetine devam et, yani ikna olduğun yönde davran.

  66. Havacı dedi ki:

    1okuyucu,
    56 değil 51.
    “o nedenle tanrı kitap göndermez, gönderirse o kitaptan gelmiş geçmiş herkesi, yaşayıpta aklı baliğ olanları bir şekilde (genellikle uykuda) haberdar eder, herkesi haberdar ettiğinde de herkes kitaba inanmak zorunda kalır, dolayısıyla aynı davranışları gösteren bir robot sürüsü ortaya çıkar, o nedenle tanrı kitap göndermez, hele kanıtlayamayacağı bir kitabı hiç göndermez,” diyorsun.
    Yani tanrının ne şekilde davranması gerektiğini de söylüyorsun. Oysa Kur’anda açıkça insanlardan elçi seçtiğini ve 20’ye yakın yerde akıl işletmeyie, 100’ü aşkın yerde düşünmeyi ve gözlemlemeyi (insanın kendisini, çevresini, evreni) bildiriyor. Yani Allah robot insan değil aklı işleten ve düşünen insan istiyor.
    Her sanatkar kendi eserine imzasını atar, tanınması için. Allah ise kendisini Kur’anla tanıtıyor. Kendisine eş koşulmamasını ve ibadet edilmesini, yaratıcı olarak tanınmasını, insanların eşit olduğunu ve birbirlerine adaletle hüküm vermelerini, kendisinden alim kullarının gereği gibi korkacağını ifade ediyor.
    Bu arada sosyal yaşama ve hukuka ilişkin bazı temel kuralları ortaya koyuyor, ama yine de insanın kural koyma yetkisini elinden almıyor.
    Geçmişe ilişkin ibretlik olayları anlatıyor, (bunlar sümer yazıtların da var diyorsan onların uyarılmamış olduğu yönünde kesin bilgiye sahip miyiz), bunlardan ders almamız gerektiğini söylüyor.
    Bir kısmının ise akıl ile kavranamayacağını yani müteşabih olduğunu belirterek boş yere meyvenin ne olduğunu anlamaya çalışmamamızı, verdiği aklı ve zamanı böyle anlamsız şeylerle ziyan etmememizi faydalı işlerle uğraşmamızı öğütlüyor.

    Ama sen yine de adem yasak meyveyi yemeseydi ne olurdu?
    tanrı yardımcılara ihtiyaç duyar mı?
    sonsuz boşluk yok edilebilir mi?
    ölümsüz varlıklar bedene ihtiyaç duyar mı?
    gibi insanlığın temel sorunu olan! sorularla uğraşmaya devam edebilirsin.

    • 1okuyucu dedi ki:

      Havacı;

      —Yani tanrının ne şekilde davranması gerektiğini de söylüyorsun. Oysa Kur’anda açıkça insanlardan elçi seçtiğini ve 20’ye yakın yerde akıl işletmeyie, 100’ü aşkın yerde düşünmeyi ve gözlemlemeyi (insanın kendisini, çevresini, evreni) bildiriyor. (senden alıntı)

      Kuranın tanrısının akletmezler mi diye söylediği şeyler, insanların bildiği, gözlemlediği şeyler, yağmur yağdırdığımızı görmezler mi? her şeyi yerden bitirdiğimizi görmezler mi? vs. gibi şeyler, bunların çok daha fazlasını mitolojik tanrılarda söylüyor, hatta mitolojik tanrılar insanı topraktan yarattıklarını da söylüyorlar ama mitolojik tanrılar hiçbir canlının şahit olmadığı göklerle yer bitişikken bizim onları kopardığımızı görüp düşünmediler mi? deme gafletinde bulunmuyor,

      Kuranın tanrısının akletmezler mi, düşünmezler mi dediği şeyler laf olsun torba dolsun kabilinden söylenmiş sözler, akletmeyi düşünmeyi Kurana bağlı olarak istiyor, yani Kurana uygun subjektif düşünmeyi istiyor, inananları kendi istediği düşünce kalıbına sokuyor,

      ama iş Kuranın tanrıdan gelip gelmediğini sorgulamaya gelince, Kuranı sorgulayanları kalp gözleri mühürlü, gözleri kör, kulakları tıkalı, kör, sağır, anlamaz olarak göstermektende geri kalmıyor,

      tanrı insanlara nasıl davranmaları gerektiği konusunda bir takım emir ve yasaklar gönderseydi, bunu bir çok kitapla değil, tek bir kitapla yapardı ve kitap gönderdiğini tüm insanlara bildirirdi, ayrıca gönderdiği kitapta tamamen öngördüğü emir ve yasaklardan bahseder tarih bilgisi verir gibi başka insanların yaşamlarından (yaşayıp yaşamadıkları bile belli değil) söz etme saçmalığını göstermezdi, bu emir ve yasaklarını binlerce yıl süren bir peygamberlik serüveniyle anlatmaya kalkmazdı,

      o zaman, tebliği almayanların durumu nedir? sorusuna, tebliği almayanların sorumlu olmadığı bahanesi uydurulmazdı,

      örneğin; Amerika kıtası keşfedilmeden önce, Amerika kıtasında yaşayan belkide Mısırlı firavundan daha zalim olan insanlar sırf tebliği almadılar diye sorgusuz sualsiz, sınavdan muaf tutulacaklardı, zaten günümüzde de tebliği almayanların sınavdan muaf oldukları savunuluyor, tebliği almayanlar her türülü naneyi yemiş olsalarda sınavdan muaf tutulacaklarmış?

      –Yani Allah robot insan değil aklı işleten ve düşünen insan istiyor. (senden alıntı)

      işte evrenin tanrısı o nedenle kitap göndermez,

      —Her sanatkar kendi eserine imzasını atar, tanınması için (senden alıntı)

      evrenin tanrısının yarattığı her şey evrenin tanrısının imzasıdır zaten, o nedenle evrenin tanrısının kendisini tanıtmaya ihtiyacı yoktur, çünkü hangi nesneye bakarsan bak, made in tanrı yazısını görebilirsin, bu arada bakmakla görmek farklı şeylerdir, evrenin tanrısını görebilmek için objektif olmak yeterlidir,

      —Bir kısmının ise akıl ile kavranamayacağını yani müteşabih olduğunu belirterek boş yere meyvenin ne olduğunu anlamaya çalışmamamızı, verdiği aklı ve zamanı böyle anlamsız şeylerle ziyan etmememizi faydalı işlerle uğraşmamızı öğütlüyor. (senden alıntı)

      insan oğlu bile ceza verebilmek için, ceza yaptırımı uygulanacak suçları ismen tanımlamıştır, Kuranın tanrısı ise suç saydığı fiilin tanımını yapmak yerine, bir meyve yemeyi suç olarak saymıştır, yani ortada bir suç tanımı yoktur, tabi söz konusu Kuranın tanrısı olunca o da İran şahı gibi tuvalet kullanma gereği duymaz, (hikâyesini Aziz Nesinden okumuşsundur muhakkak) istediğini yasaklar, istediğini serbest bırakır,

      bizde kalkar Kuranın yüce tanrısından suç tanımı yapmasını isteriz, tabi siz inandığınız tanrının canının istediği gibi davranma hakkı olduğunu kabul ettiğinizden, bir meyve yemenin neresi suç deme gereği duymaz, hatta Ademin yeryüzüne halife olarak atanabilmesinin cennetten kovulma şartına bağlanmasını, “Allahın hikmetinden sual edilmez” bahanesinin arkasına saklanıp kabullenirsiniz,

      tanrınızın öğütlerine gelince;
      tanrınız, Muhammedin müminleri savaşa teşvik etmesini öğütler,
      düşmanlarınızı yakaladığınız yerde öldürmenizi öğütler,
      savaş esnasında düşmanlarınızın boyunlarını vurmanızı öğütler,
      esir aldıklarınızdan İslamiyeti kabul edenlerden zekât almanızı, kabul etmeyenlerden cizye almanızı şart koşar, din Allahın oluncaya kadar kafirlerle savaşmanızı şart koşar, bunu sağlamak için savaşı farz kılar,

      toplumsal ilişkilerde ise, beşeri sistemlerden (otokontrol sistemleri) farklı bir şey söylemez, söylemesi bile abes, çünki tıpkı hayvanlar gibi insanlarda sosyal yaşamın gerektirdiği şartları bir şekilde hayata geçirirler, bu ilkel kabilelerde bile böyledir,

      —insanlığın temel sorunu olan! sorularla uğraşmaya devam edebilirsin (senden alıntı)

      İnsanlığın temel sorunu başta açlık olmak üzere adaletsiz gelir dağılımı gibi ekonomik nedenlerdir, bunlara ilâve olarak dinlerin getirdiği kavgalar insanlığın def edemediği bir belâdır, hele İslâm alemindeki kemikleşmiş Şii Sünni ayırımı, İslâm alemi için en büyük bir belâdır, hemde dünya varolduğu sürece def edilemeyecek bir belâdır, velhasıl Kuranın tanrısına inananlar dünya durduğu sürece birbirlerini boğazlamaktan asla vazgeçmeyeceklerdir, bu kör düğümü çözecek bir İskender? gelmediği sürece, (bazılarına göre İsa Mesih, bazılarına göre mehdi) bu soruna bir çözüm bulunamayacak?

      ayrıca müteşabih ayetler de İslâm aleminin başına sorun olmuş, farklı yorumların sebep olduğu mezhepler, tarikatlar, ekoller farklı inanış şeklerine sebep olmuş, herkes kendi inancını hak olarak, diğerlerini batıl olarak görmüş, yani kendisi gibi düşünmeyenleri kâfir ilân etmiş,

      herhalde Kuranın tanrısı ne diye müteşabih ayet gönderdim, gönderdiğim müteşabih ayetler şeytanın ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramadı diyerek hayıflanıp duruyordur, belkide kendisine kızıyordur şimdi?

      düşünmek ise, düşünmek isteyen her insanın yaptığı bir eylemdir, düşünen her insanda kendi mantığına göre bazı sonuçlara ulaşabilir, elde ettiği çıkarımlar tamamen kendini bağlar ve doğa yasaları gereği yaşam savaşı vermek düşünmeye engel değildir, çünki bir insan karnı açken de merak ettiği şeyleri düşünmekten geri kalmaz, en basiti neden var olduğunu düşünür?

      gördüğün gibi düşünerek bazı çıkarımlarda bulunmak insanlığın temel sorunu değil, kişinin kafasında merak ettiği sorulara cevap aramasıdır ve kendi mantığına göre bulduğu cevaplar kişinin kendisini bağlar, toplumu değil,

      • rasim dedi ki:

        BAKARA 190
        Ve sizinle savaşanlarla (sizi öldürenlerle), Allah’ın yolunda savaşın (siz de öldürün) ve aşırı gitmeyin. Muhakkak ki Allah, aşırı gidenleri (haddi aşanları) sevmez.

        kardeşim islam dini hiç bir zamn savışı desteklemez Allah neden savaş mamız gerektıni söylemış kuran da sizinle savaşanlara Yanı beni yok etmek isteyenlere karşı savaşın ama aşırıya gıtmeyın demiş yanı karşı taraf savaşı kestimi sende kes demiş Kuranı özenle düşüne düşüne oku kıtap okur gıbı okursan hiç bir şey anlamazsın . aklında sadece ilgini ceken taraflarıı kalır.

      • 1okuyucu dedi ki:

        Rasim;

        —Allah neden savaş mamız gerektıni söylemış (senden alıntı)

        Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkâra) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür. (enfal-39)

        doğru söylüyorsun, tanrınız sizin neden savaşmanız gerektiğini enfal-39’da söylemiş,

        Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (bakara-216)

        bunu yerine getirmeniz içinde bakara-216’da size savaşı farz (mecbur) kılmış

        Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur. (enfal-65)

        hatta kendisini ordu komutanı sanıp Müslümanları savaşa teşvik etmiş, savaşın plânla, taktikle, techizatla (askeri güç) kazanılacağını bilemediği için teşvik etmekle savaş kazanılacağını sanmış ama teşvik etmenin, bir şeye yönlendirilen kişilere gaz vermek olduğunu biliyormuş ki, teşvik etmeyi bir kritere (sabır) bağlayarak aşırı gaz vermeye kalkışmış ama bunu yaparken herhalde yarattığı kulun kapasitesini bilmiyormuş ki aşırı gaz verme saçmalığını yapmış? yani Kuranın tanrısı gaz vermede haddini aşmış?

        Şimdi Allah, yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi. O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) ikiyüz kişiye galip gelir. Ve eğer sizden bin kişi olursa, Allah’ın izniyle (onlardan) ikibin kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir. (enfal-66)

        realitede durumun öyle olmadığını anladığında da tükürdüğünü yalamak zorunda kalmış?

        günümüzde ise bir Müslümanın kaç kâfire bedel olduğu değilde, bir kâfirin kaç Müslümana bedel olduğu konuşulur olmuş?

        konuşmaya da gerek yok, İslâm aleminin içine düştüğü zavallı duruma bakmak yeter,

        —Kuranı özenle düşüne düşüne oku kıtap okur gıbı okursan hiç bir şey anlamazsın . aklında sadece ilgini ceken taraflarıı kalır. (senden alıntı)

        Kuranın ilgimi çeken tarafları Kuranın tanrısının en temel amacı olunca, ister istemez Kuranın tanrısının ilgimi çeken taraflarıyla ilgileniyorum, diğer tarafları ise kuzu postuna bürünmüş kurdun esas amacını kamufle etmek için alttan alma sözlerinden ibaret, tıpkı kırmızı başlıklı kız isimli masal kitabındaki, anneanne kılığına giren kurt gibi?

  67. hakan adanır dedi ki:

    Yani tanrının ne şekilde davranması gerektiğini de söylüyorsun. Oysa Kur’anda açıkça insanlardan elçi seçtiğini ve 20’ye yakın yerde akıl işletmeyie, 100’ü aşkın yerde düşünmeyi ve gözlemlemeyi (insanın kendisini, çevresini, evreni) bildiriyor. Yani Allah robot insan değil aklı işleten ve düşünen insan istiyor.(senden alıntı)
    Ama sen yine de adem yasak meyveyi yemeseydi ne olurdu?
    tanrı yardımcılara ihtiyaç duyar mı?
    sonsuz boşluk yok edilebilir mi?
    ölümsüz varlıklar bedene ihtiyaç duyar mı?
    gibi insanlığın temel sorunu olan! sorularla uğraşmaya devam edebilirsin.(senden alıntı)
    Sayın havacı kendinizle çok çelişiyorsunuz.

    • Havacı dedi ki:

      Bir kısmının ise akıl ile kavranamayacağını yani müteşabih olduğunu belirterek boş yere meyvenin ne olduğunu anlamaya çalışmamamızı, verdiği aklı ve zamanı böyle anlamsız şeylerle ziyan etmememizi faydalı işlerle uğraşmamızı öğütlüyor

  68. Havacı dedi ki:

    Sayın Hakan Adanır,
    Epeydir yoktunuz. Çelişkileri gösterebilir misin?

  69. hakan adanır dedi ki:

    Dayıcım, eğer yukarıdaki açıklamalarınızdan yola çıkarsak 1okuyucu allahın tam istediği tipten bir kul.1okuyucu düşünmüş,sorgulamış,sorduğu sorulara tatmin edici bir cevap bulamadığı için sürekli belkide bu soruları soruyor.Buradaki dindar arkadaşlar klasik cevaplardan öteye gidemiyor.Eğer tatmin edici bir cevap bulabilirse belki bazı konularda fikirleri değişebilir.Ben öyle düşünüyorum.
    Çelişki ise sen demişsinya allah robot insan istemiyor.Düşünen insan istiyor diye,1okuyucu farklı bir şeymi yapıyor? Bazı şeyleri sorguluyor,bazı şeyleri düşünüyor sen sanki sorduğu soruları küçümsüyorsun gibime geldi.

    • 1okuyucu dedi ki:

      Hakan Adanır;

      —Eğer tatmin edici bir cevap bulabilirse belki bazı konularda fikirleri değişebilir.Ben öyle düşünüyorum. (senden alıntı)

      ben sorularımın cevaplarını uzun yıllar önce buldum, başka bir şey aramaya gerek görmüyorum,

      mahalle baskısı nedeniyle gerçek alemde konuşma fırsatı bulamadığım düşüncelerimden forum formatına uygun olanları (inanç konusu) açıklıyorum, söylemlerim ise tamamen kendimi bağlar,

      zaten burada hepimizin yaptığı da bu değil mi?

  70. rasim dedi ki:

    arkadaşlar mezhepler peygambermizin vefattından 200 sene sonra ortaya cıkmıstırr. bizim hocalarrımızz bizi dinden uzaklaştırmak için Kuranı arapça okumaya zorlamıştır aslında Allah bir ayetinde MÜZZEMMİL 4 ayetin de bize Kuranı ağır ağır tane tane ( düşüne düşüne oku) diyor sen ne kadar arapça okursan oku Allah ın ne dedini anlayamazsın herkez zannediyokıı kuran hep Allah a dua etme hayırr Müslümanların hayıtını nasıl yaşıyacagı nelerden sorumlu olum olmadını anlatıyor. Bu zamana kadar her ölünün arkdasından Yasin ayeti okunur bir bak salar ne alaka diyecekler ama bakamazlar kurana abdestsiz okuma ama haramdır derler ama buna hiç bir ayet gösteremezler Allah kuranı okurken tek bir farz kılmış oda düşüne düşüne okumak Kutsal olan arap alfa besi değil Allahın kelamıdır. Allah hepizi Doğr yola iletsin İnşallah.

    • seda bakal dedi ki:

      Mistik olan insana güzel geldiği için adetlerinden vazgeçeceklerini sanmam. Akılcı yorumlar cevaplar yerine ancak hakaret edebilirler sizin bizim gibi insanalara

  71. rasim dedi ki:

    İSLAM DİNİNDE HÜKMÜ KURAN VERİR.

    • 1okuyucu dedi ki:

      Rasim;

      —İSLAM DİNİNDE HÜKMÜ KURAN VERİR. (senden alıntı)

      doğru söylüyorsun, İslâm dininde hükmü Kuran verir ama Kuran, bu hükümlerin uygulanması konusunda sert ve radikal seçenekler sunmuştur, yani seç beğen, beğendiğini al kabilinden seçenekler sunmuştur,

      İslâm toplumları, yeterince güçlü olmamaları nedeniyle radikal seçenekleri uygulama alanı bulamamaktadır, radikal seçenekleri ise, Dünya devletlerinin terörist olarak gördüğü için terör listesine aldıkları radikâl İslâmcılar uygulamaktadır,

      Radikâl İslâmcıların terör örgütleri listesine alınması onları tetörist yapmaz, yani radikâl İslâmcılardan terörist olarak bahsedilmesi, onları öyle tanımlayan Ülkelerin bir kağıt parçasına düştükleri kayıttan öteye bir anlamı yoktur?

      radikal İslâmcılarında Kuranın tanrısının en temel emri olan din Allahın oluncaya kadar Allah yolunda savaşmak olduğunu söylemeye gerek yok?

      yani yaptıkları şey, Kuranın tanrısının en temel isteğini yerine getirmektir ama Kuranın tanrısının gönderdiği anlaşılmaz ayetlerin sebep olduğu mezheplerin, tarikatların ekollerin taraftarları birbirlerini kâfirlikle suçladıkları için, radikâl İslâmcı grupların içerisinde, kendi inanış şekline uymayanları kâfir olarak gördükleri grupları terörist olarak kabul edip terör listesine alan Müslüman Ülkeler olması, bu Radikal İslâmcı gruplardan hangisinin Allah yolunda savaştığı konusunda kafa karıştırmaktadır,

      ama yinede, savaşta düşmanın boynu vurun şeklinde direktif veren, eş edinmede elinizin altındakiler (yetimler, kadın köleler) ifadesini kullanan Kuranın tanrısını göz önüne aldığımızda,

      ışidin, savaştığı kişileri esir almayıp öldürmeleri, esir kadınları cariye olarak ilân edip, yani ellerinin altındakiler kapsamına alıp fiziksel ihtiyaçlarında kullanmaları ışidin yaptıklarının Kuranla örtüştüğünü anlayabiliyoruz?

      bu seçeneklerden İslâm toplumu içerisindeki uygulamalar ise genellikle sert olanları uygulamak şeklinde olmaktadır, çünki Kuranın tanrısı toplum içi uygulamalarda sert önlemleri hüküm altına almıştır, örneğin; hırsıza uygulanacak ceza el keşme şeklinde bir fiziksel cezadır, o nedenle hırsıza para veya hapis cezası verilmesi düşünülemez, zina işleyenlere 100 kırbaç veya sopa vurma hükmü vardır, o nedenle zina işleyenlere para veya hapis cezası verilmesi düşünülemez, mirası bölüştürürken erkekle kadına aynı pay verilmesi düşünülemez, Müslümanlardan ve gayrimüslimlerden zekât veya cizye alınmaması düşünülemez,

      ayrıca Kuranın tanrısının bazı çirkin uygulamalara izin vermesi, inanırlarına o hakları kullanmalarını meşru kılmıştır, o nedenle şeriatla yönetilen bir Ülkede akraba evliliğine izin verilmemesi düşünülemez, bir erkeğin üvey oğlunun boşadığı kadınla evlenmesi engellenemez, çok eşlilik yasaklanamaz, vs.

      Kuranda ılımlı olarak tabir edilen ifadeler ise tavsiyeden öteye bir anlam taşımamaktadır, çünki bu tavsiyeler sadece öğüt vermekten ibaret olup uygulanmaması durumunda hiçbir cezai müeyyidesi yoktur, örneğin sadaka vermemek, ana babaya saygısızlık etmek, sizden yardım isteyen gayrimüslime yardım etmemek vs. gibi eylemler yapılması durumunda cezai müeyyide gerektirmemektedir,

      yani Kuran hükümlerine göre ılımlı sayılabilecek bir hüküm yoktur, o nedenle “ılımlı İslâm” ifadesi safsatadan ibarettir.

  72. seda bakal dedi ki:

    Mezhepleri savunacağız diye nasıl bir zırvalamaktır bu? Hiç mi Kuran’ı okumuyorsunuz? Ne demekmiş Kuran herkesin anlayabileceği bir kitap değilmiş. Allahın herkese gönderdiği kitabın anlaşılmaz olduğunu mu savunuyorsunuz siz? Hele ki mezhepleri savunanlar akılcı bir yorum yapmak yerine sanki kendisi bir otoriteymiş gibi tabi ki haktır cümlesini kurabiliyor. Biraz aklınızı kullanın biraz okuyun lütfen. Ordan burdan duyduklarınızla saçmalamayın. Hele bir sitede müslümanlar arasında mezhep savaşları olmamıştır deniliyordu, çok güldüm ama bu kadar da olmaz ki neymiş dış güçler ve içerideki bazı münafıklarca ufak tefek çatışmalar çıkıyormuş. Birazcık tarih okuyun lütfen. Hata tarih okumaya da gerek yok, şimdi aç ve gazete oku! Ayrıca madem mezhepler bu kadar gerekliydi Hz Muhammed zamanında niye çıkmadı ortaya? Lafınızın nereye gittiğine dikkat edin. Hz Muhammed mezheplerin gerekliliğini düşünseydi zaten bunları dine ilave ederdi diyeceğim ama bu Hz Muhammed’in yapacağı bir şey değil çünkü Allah buna gerek görseydi zaten Kuran’da belirtirdi. Haşa Allahın düşünemediğini sizler mi düşünüyorsunuz.

  73. Dr. Evren Arslan dedi ki:

    Neden bu dört mezhepler bir olmuyor neden???
    Tek bir olsa daha iyi olmaz mi neden????
    Neden böyle ayriliyoruz????
    Neden beraber birlik olmuyoruz????
    Neden Diyanet Mili Görüs Süleymanci Nurcular Ülkucüler beraber bir cok büyük Cami acmiyorlar???? Neden????

  74. zulkarneyn dedi ki:

    Bir din aliminin yazdıklarını okuyup kabul etmek ve benimsemek için mezhep gereklimidir.Ben İmam azamın mantıklı bir yorumunu benimseyebilirim.Ancak bu benim mezhebe girmemi gerektirimi?Bilgiyi almak ayrı bu bilgiyle mezhepleşmek ayrı…Bu alimler o çağda cahillerin ihtiyacını gidermişler bu alimlerin suçu yok.İnsanlar babadan bile soy yapmaya çalışırlar bu insanın doğasında vardır.(Aşiret,takım,parti,ırk,renk vs.)Doğrumudur değildir ama oluyormu oluyor,bu onların sorunu.Herkes kendince haklıdır.O zaman Kurana göre iman neden olmasın,Kuran mezhepçiliği kavramı neden olmasın.İmam azamında yorumlarından faydalanırım neden olmasın.Benim alimim Kuran olamazmı?Kuran’dan güzel alimmi olur kardeşim,bal gibide olur.
    Bakın ahiret gününe inandım demek vardır,inanıpta bunun için birşeyler yapmak vardır.Herkes inanır ahiret gününe.İnandım demekle,gerçekten bu kelimeyi anlamak ve salih işler yapmak apayrı şeylerdir.İnandım deyipte bu lafı boşta kalanlaradır ayetler.Herkesin mezhebi,namazı,orucu vs.si Allah’la arasındadır.Allah kabul etsin,Beni ilgilendiren bunları yaptıktan sonra bana,insanlara yansıyan iyi amellerdir.Allah hakkınızı verecektir ancak her kulda hakkını mutlaka sorup alacaktır.Kuran iyi bir kalp taşıyan,dürüst,temiz,vicdanlı her insanın içindedir zaten.Aslında bu şekilde yaşayan her kul zaten kendi alimidir.
    Allah’a iman ve ahiret gününe inanarak yaşamak islamın tek direğidir,özüdür.Zaten islam dini demek ahiret gününe imanla yaşamak demektir.(Fatihada geçen,Mâliki yevmiddin;)Din gününün(Ahiret günü)sahibi Allahtır ve hesaplar sadece Allaha’a verilecektir.İşte dinimiz alimimiz her şeyimiz,özetimiz,dinimizin asıl direği budur işte.Ahiret gününe inanmak,inandığını amele çevirerek yaşamaktır.Allah’a hesap vereceğine inanarak her adımını atarken iyice düşünmektir.Sadece insana değil evrene,dünyaya,havaya,suya,bir karıncaya bile zarar vermeden yaşamaktır.Bütün evrenin sahibi,mülkün sahibi Allahtır herkes sadece kendi nasibiyle yaşamalıdır.Nasibinden fazlasını alan her kul başka birinin hakkını yemiş demektir.
    Her dönem dindar ve imanlı insanlar vardı bunu anlamak gerekli.Hz.İsa doğmadan önce(Papazlar,zekeriya,meryem).Hz Muhammed doğmadan öncede imanlı dindar insanlar vardı.
    Bunların ahirete inandık deyipte,bütün imanları para puldu.İbadet yerlerini çıkarları için kullandılar.Bugünde durum aynıdır hatta daha bile kötüdür.Dünyanın nerdeyse tamamı paraya tapıyor.İnandım diyor ama sadece şeklen bir iman var.
    Bırakın mezhebi,namazı,orucu tartışmayı.Bunlar asıl hedef değildir.(İbadetleri tabikide yapın ,yapmayın anlamı çıkmasın)Kuran ne diyor,ne istiyor bizden asıl mevzuyu kaçırmayın arkadaşlar.Mal mülk Allah’ındır.Biz ölene kadar hakkımızı alıp,başka haklara girmeyelim.Allahın dinine,dosdoğru islama tabi temiz dürüst,adaletli,vicdanlı,ahlaklı olalım gerisini Allah’a bırakalım….

  75. ZULKARNEYN dedi ki:

    Kuran mezhepleşmeyi,ayrışmayı reddeder.Kimse size imamların yaptıklarını benimsemeyin yada yapmayın demiyor.Bu bilgileri kabul ediyorsun diye ayrılmayalım diyoruz.Daha nice imamlar,profösörler çıkacak nereye kadar bölüneceğiz.
    Peygamber efendimiz kulla Allah arasındaki bütün putları kaldırmıştır.Allah’la aramıza giren her şey puttur.İnsanlar cahiliye dönemindede Allah’a inanırdı ve tapardı fakat fark şuydu,Allah’a putlar vasıtasıyla ulaştıklarına inanırlardı.O zamanda herkesin putu bir tanrıydı veya tanrıya ulaştıran bir nesneydi.Sonuç olarak bizim gibi inançlı,inançlarına bağlı ve ondan korkan,kurban kesen insanlardı.Ordaki nesne Allah’la bir bağ olarak kullanılıyordu.Bugünkü türbelerdeki olayda aynıdır.Çocuğu olsun diye türbelere gitmek,orda kurban kesmek gibi.Cahiliye dönemi insanlarıda atalarını putlaştırarak yaparlardı tapınmalarını.O günkü putlarda büyük devlet adamlarının,din liderlerinin vs. putlarıydı.Hz isa’da putlaştırılmıştır aynı olaydır.Hristiyanların islamdan çıkmalarının en büyük sebebi budur zaten.
    Peygamber efendimizin amacı Allah’la kul arasındaki herşeyi kaldırmak ve insanlara medeniyet getirmekti.Allah insana herşeyden daha yakındır ve isteyen araya bir şey koymadan Allah’a ulaşmalıdır.Allah inancı,ahiret inancı,islam kelimesi,müslüman kelimesi,dinin amacı tam olarak anlaşılamamıştır.Medeniyet kısmı da doğru anlaşılamamıştır.Yani Peygamber efendimizin mesajı doğru anlaşılmış olsaydı bugün medeniyet bizde olurdu.Türkiye’deki fark ise Atatürk farkıdır bunuda görmek gerekir.Peygamber efendimizin sünnetleri o çağa göre reform niteliğindedir ve medeniyet amaçlıdır.Bu reformlarda nedense kutsallık veya dinin kendisi gibi algılanıyor.Temizlik için yaptırdığı şeylere bile bir kutsallık,bir dinmiş algısı yaratılmıştır.
    Din hesap gününe kadar attığımız her adım,hesap vereceğine inanarak yaptığımız her ameldir. İslam demek Allah’a hesap vereceğine inanarak yaşamaktırDünya fitne,fesat,kan dökülen bir yer zaten,birde bu inanç olmasaydı ne olurdu.Kurtuluş bu inançtadır buda islamdır.Her peygamberin getirdiğide islamın ta kendisidir.Ahiret inancıyla yaşayıp temiz,dürüst,ahlaklı ve medenice yaşayan her medeni insanda müslümandır. Aldığımız gusul abdesti,şu elle yemek yenmesin denmesi temizlik amaçlıdır.Amaç sadece temizliktir.(Adil ol,yalan söyleme,oku ve ruhen bedenen temiz ol.)Bir müslüman adaletli,dürüst,ahlaklı,kültürlü ve temiz olmalıdır.Çünkü müslüman olmak demek medeni olmak demektir.
    Dinimiz islam güzel olan herşeydir,Güzel olan her şeyde islamdır.Yapılan her yararlı,güzel,pozitif şey islamda ibadettir.Yapılan her ibadette güzellik,fayda ve pozitiflik yaratmak içindirve islamdır.Sizi ve çevrenizi mutsuz eden,zarar veren,zorlayan,negatifleştiren her şey islamın dışındadır.Bu mantıkla yaşayan her Allah kulu müslümandır. 1)-Namaz kılıp,oruç tut yavru aç yetim bir köpeği doyur. 2)-Sadece yavru yetim aç bir köpeği doyur. 3)-Hiç bir şey yapma. 4)-Namaz kıl oruç tut ve yavru aç bir köpeği tekmele….Bunların en güzeli sizce hangisiyse o islamda vardır ve yapanda müslümandır.En kötüsü hangisiyse o da islam dışıdır.
    Peygamber efendimizi bu düşünceyle anlamak gerekir.Hadisler,sünnetler Kuranda zaten vardır.Her hadis,her sünnet gözümüze gönlümüze hitap ediyorsa islamdır,İslam temiz olan her kalptedir.Aklıyla düşünen her temiz kalpte islam ve Kuran zaten vardır.Din,Kuran-ı Kerim unutan akıllara hatırlatmak içindir.İnsanda her zaman unutan ve zaafları olan bir varlıktır ve Kurana her zaman muhtaçtır.İnsanlar unutmasalardı ne islam,ne kitap nede peygamber gerekirdi.
    İslam tek dindir.Her peygamber eşittir,Allah katında tek din islamdır.Peygamberler sadece Allah kuludur ve sadece elçidirler.(Kelime-i şahadet)Tabiki her insan kuldur,burdaki Hz Muhammed Allah’ın kuludur vurgusuna dikkat edin.Hz Muhammed’de sizin gibi bir kuldur.Hz.İsa’da yapılan yanlışı yapmayın.Allah’a iman,İslam olmak,müslüman olmak bunlar için illede öncelikle bir peygambere iman gerekmez.Biz Hz.Muhammed’in ümmetiyiz,öğretilerini alırız,son peygamberdir ve gönüllerimizin tacıdır.Fakat Allah ve kul arasına kimseyi koyamazsınız.peygamber olmazsa olmaz derseniz Allah’ın işine karışırsınız.Bir hristiyan veya yahudi Allah’a inanıp,Hz.İsa’yıda sadece Allah’ın kulu ve resulü olarak görürse,hesap verecekmiş gibi amel ederse(ahiret gününe yahudide,hristiyanda inanır) o da islamdır ve müslümandır.İslam kelimesinin anlamını dikkate almalıyız.Bu anlamın yazılışı dillere göre farlı olabilir ama açıklaması aynıdır.Bardak ingilizce glassdır fakat bardaklada,glasslada su içilir.İngilize bardağı kabul edecektir.Ama glass deme illede bardak diyeceksin de diyemeyiz.müslüm olmak dürüstlük temizlik ve ahlak ise bizde ne kadarsa onlardada o kadar vardır herhalde…Aslında Peygamberimizin kabullenilmemesi diye bir şeyde zaten söz konusu olamaz,Allah’ın en güzel kulunu kim reddetsinki.Ancak bugünkü islam ülkeleri nedeniyle sorun vardır.Doğru bir islamiyete tabii olmayacak,doğru anlaşılan bir ümmeti ve resulünü kim kabul etmezki.Bugün durum ortada size gidin ortadoğuda islamiyeti yaşayın desem kaç kişi kabul eder.İnsanların islamiyete bakış açısı ortada.Ben hristiyan olarak doğsam yine bugünkü islam ülkelerini görüp müslüman olurdum diyen varmıdır merak ediyorum.Çünkü doğru olan bir islam anlayışı yok,olsaydı bütün dünya müslümanım derdi zaten.
    .Hz.ibrahim’de,Hz Muhammed’de ve bütün peygamberlerde dosdoğru islamdı.Biz Muhammed Mustafa’nın ümmetiyiz ama o da sadece Allah kuludur ve resuludur ve oda islamdır..Ne dinler vardır,ne mezhepler vardır.Her çağa hitap edecek tek yol gösterici,rehber,imam Kuran’dır.Allah katında tek din de,tek mezhep de islamdır.

  76. Şemsettin dedi ki:

    Kuranı kerim de guslün farzı bütün bedeni yıkamak derken mezhepler beden hariç ağız burun niyet de farz diyor eğer bunlar farz olsa Allahu teala kuranda yazmaz mıydı bunları çok merak ediyorum

Yorum bırakın