KEMALİZM VE SOL

ÇÖKERTEMEDİLER! ÇÖKERTEMEYECEKLER!

  Kemalizm, emperyalizmin işgali altındaki bir ülkenin devrimci-milliyetçilerinin bir milli kurtuluş bayrağıdır. Kemalizmin özü, emperyalizme karşı tavır alıştır. Kemalizmi bir burjuva ideolojisi, veya bütün küçük-burjuvazinin veyahut asker-sivil bütün aydın zümrenin ideolojisi saymak kesin olarak yanlıştır.
Kemalizm, küçük-burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında anti-emperyalist bir tavır alışıdır. Bu yüzden, Kemalizm soldur; milli kurtuluşçuluktur. Kemalizm, devrimci-milliyetçilerin, emperyalizme karşı aldıkları radikal politik tutumdur.

Kemalizm, emperyalist boyunduruk altında olan yarısömürge ülkelerin devrimci milliyetçilerinin bir kurtuluş bayrağıdır. Kemalizm’e ruh veren, onu yaşatan, Milli Kurtuluşçuluğun (yani, antiemperyalist ve antifeodal) tavır alışıdır.”

“Kemalizm, ülkemizde asker sivil aydın zümrenin geleceğini yansıtan, antiemperyalist ve antifeodal bir tavır alıştır. Bu yüzden Kemalizmin sağı solu olmaz.

“Kemalizm soldur, Milli Kurtuluşçuluktur, emperyalizme karşı bu zümrenin isyan bayrağıdır.

“Milli Kurtuluşçu bir tutum yansıtması açısından bizler sapına kadar Atatürkçüyüz. Onun Milli Kurtuluşçuluk bayrağını, hayatımız da dahil, her şeyimizi ortaya koyarak biz dalgalandırıyoruz.”

Bu ifadeler bir Kemalist’e değil, Marksist-Leninist Mahir Çayan’a ait.

Mahir Çayan THKP savunmasında dönemin Atatürkçü geçinen karşı devrimcilerini ise şöyle tanımlıyor:

“İhtilalci ve ihtilal kavramlarından, sadece sosyalist ve proletarya devrimini anlayan iddia makamı için, Atatürk, elbette ki devrimci (ihtilalci) değildir; evrimcidir. Bize ve tarihe göre, meselenin bu izah tarzı, en nazik deyimle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihî kişiliğini ve O’nun eseri olan Anadolu İhtilali’ni hiç ama hiç anlamamanın somut belgesidir. Ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bu şekilde değerlendirenler ne kadar Atatürkçülük iddiasında olurlarsa olsunlar onların Atatürkçülüğü, “gardrop” Atatürkçülüğünden öteye gitmez.”

Kemalizm’in ne olduğunu ırkçı şovenlerin, işbirlikçi liboşların ya da kuyrukçusu solcu geçinen oportünistlerin yazdıklarından değil gerçek yurtsever devrimcilerin dilinden anlamak gerekir. Kemalizm’in temellerini teşkil eden anti-emperyalist ve devrimci yapı 1950’lerden itibaren yıkılmaya, çökertilmeye çalışılıyor.
Son yıllarda bu çökertme çabaları yarı açık saldırılara dönüşmesine ve azgınlaşmasına rağmen Kemalizm dimdik ayakta duruyor.

Devletin tüm makamlarını kapmalarına, her karış alanını ellerinde tutmalarına rağmen hala açıkça tavır alamıyor, çekiniyorlar.
Meclis’te Pensilvanya’daki yasadışı illegal nurcu çetesinin şeyhini savunurken bile “Tamam, Türkiye şeyhler, müritler, meczuplar ülkesi olmayacaktır, eyvallah.” demek zorunda kalıyorlar.

Tüsiad’da Cem Boyner ülkenin bölünmesinin önemsizliğini vurgulamaya kalkışıyor, eşi anayasanın ilk 3 maddesinde sadece cumhuriyetin kalmasının yeterli olduğunu söylüyor ama bu hem kendilerinin hem de Tüsiad’ın bitişi oluyor, geri adım atıp inkara kalkışıyorlar.

Gazetecileri, yazarları, aydınları susturmaya çalıştılar. Türkan Saylan’ından Zekeriya Beyaz’ına varana kadar Kemalist olarak nitelendirdikleri insanların evlerine baskın yapıp korku imparatorluğunu kurmaya çalıştılar. Yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Başaramadılar. Kimse susmadı, susturulamadı.
S U S T U R U L A M A Y A C A K !

Yurtsever devrimciler bu yiğit Kemalistlerle omuz omuza olmayacak da, dinci faşistlerle, işbirlikçi liboşlarla, oportünist solcularla mı olacak?
Kemalistleri alkışlıyor, şapka çıkartıyorum.
Azimli mücadelelerinde onlarla müttefik olmak en büyük onurdur.

TÜRKİYE SOLUNDA OPORTÜNİST SAPKINLIĞIN PALAZLANMASI

12 Eylül öncesi sol içinde revizyonist ve oportünist anlayışlar olsa da egemen olan güç yurtsever devrimcilerdi. 12 Eylül darbesiyle sol büyük bir darbe yedi ve ezildi. 1984’de tırmanan PKK terörü ile sol 2. Darbeyi yedi. Sivil halka uzanan terör eylemleri ve bölücü söylemler; PKK’nın da sol olmasıyla sola maledilerek halkın sol düşünceden uzaklaşmasında etkili oldu. PKK’ya duyulan nefret sola da yansıtıldı.

Ardından 1991’de Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve sosyalist ülkelerin peşpeşe düzen değiştirmesiyle sola ve sosyalizme olan umutlar tamamen azaldı. Meydan liberallere ve dincilere kaldı. Apolitize edilen gençlik ve yeni yetişenler liboş ve dinci söylemlerin etkisinde kaldılar. Bir yandan dinciler palazlanırken diğer yandan 80 öncesinin hızlı solcularından bir kısmı fikirlerinden döndüler ve ABD’nin yeni dünya düzenini ve küreselciliğin propagandasını yaptılar. Liberal sol diye bir safsata ile ortaya çıktılar. Kimisi vatanın ve bağımsızlık duygularının önemsizliğini yazdı, küreselciliği överek. Kimisi daha ileri gitti ve “Vatanı bir kiraz ağacının gölgesine ve bir çift kadın memesine satarım” diye kitabında yazarak mesaj verdi. Kimisi yurtseverliğin sol içinde yeri olmadığını, yurtseverliğin milliyetçilikle aynı olduğunu  şırıngaladı genç beyinlere.

Ve oportünizm giderek sol içinde yaygınlaşmaya başladı. Öyle ki Kurtuluş Savaşı bile küçümsendi , çete savaşı dendi. Devrimler hafife alındı.  Dönemi faşist diktatörlük olarak nitelendirenler dahi oldu. Buna karşın gerici feodal Kürt isyanlarından övgüyle söz edildi. Kürt milliyetçiliğine ve Kürt şovenliğine destek verildi. Kemalistlerin demokratik devrimde müttefik olduğu inkar edildi.  Hatta ulusalcıları faşist olarak nitelendiren, Kemalistleri düşman ilan edenler oldu.

Burada şunu ayrıca belirtmek gerekir ki bu oportünist yapılanma solun sadece küçük bir kesiminde 1-2 parti ve birkaç örgütte oluştu.  Solun önemli bir bölümü buna dahil olmadı ve duruşunu bozmadı. ÖDP’de ise olumsuz değişime müdahale edildi ve Ufuk Uras’tan yolların ayrılmasıyla parti doğru çizgiden sapmaktan kurtuldu.

DEVRİMCİLERİN AÇIK SÖZLÜLÜĞÜ

Mahir Çayan’ın Kemalizmle ilgili söylediklerini “O dönemin şartlarında politik söylem” diyerek
bir anlamda Mahir’e takiyyecilik ima eden oportünist sapkınlara en iyi yanıtı Deniz Gezmiş veriyor:

“Stratejik olarak düşüncelerimizi hiç bir zaman saklamayız. Hangi şartlarda olursak olalım bunu açıkça söyleriz.
Düşüncelerimizi mezara kadar götürürüz.
Nasıl burada namluların ve dipçiklerin gölgesi altında konuşuyorsak;
Düşüncelerimiz her zaman açıkça ifade ederiz.”

Peki Atatürk’ü küçük görenler kimlerdir?
Atatürk’e sahip çıkanlar kimlerdir?

Yine Deniz’den dinleyelim:

(Hakkımızda iddiannamede) “Fikir özgürlüğünü ve anayasayı paravan yapanlar, önceleri Atatürkçü geçinirken;
onun fikir ve şahsiyetini de küçük görmeye başladılar. Sadece Mustafa kemal tarafını beyan ediyorlardı.” diye bir cümle mevcuttur.
Bunu kesin olarak reddediyorum. Asla kabul etmiyorum. Diğer yurtseverler de bunu kabul etmezler. Bu kasten tahrif edilmek isteniyor.
Gerçekler örtülmek isteniyor. Bu cümle art niyetle hazırlanmıştır.
Bu memlekette Mustafa Kemal’e gerçekten sahip çıkanlar varsa; Onlar da bizleriz.
(…) Mustafa kemal sağ olsaydı bugün, çok şaşırırdı.”

Sanki bugünün işbirlikçi liboşların taklitçisi sapkın oportünistlere yanıt vermiş.
İzleyelim:

Deniz Gezmiş’in gözünde oportünist olanlardan biri İbrahim Kaypakkaya idi. Kaypakkaya, Atatürk’e faşist diyen, Kemalizm’i faşizm olarak nitelendiren, Deniz, Mahir gibi devrimcileri sosyal faşist diye karalayan bir yapıdaydı. Deniz İbo için şunu söylemişti:

“Ne İbo’yla (İbrahim Kaypakkaya) ne de arkadaşlarıyla fikir mücadelesini kazanamazsınız. Ben de kazanamam. Kıvırırlar. O yüzden onları susturmanın tek yolu vardır: Ağızlarını açtıkları anda ağızlarına ağızlarına vurun!” (Deniz Gezmiş)

Ve Deniz bunu yapar. Sağmalcılar Cezaevindeyken grubuyla yaptığı teorik çalışmalara müdahale eden ve kendisini sürekli tahrik eden İbo’ya 2 yumruk atar. ( İbo – Turhan Feyizoğlu, Kaypakkaya ile birlikte – Ali Taşyapan)

KEMALİZM İDEOLOJİ – SİSTEM DEĞİLDİR

Herşeyden önce bilinmelidir ki; Kemalizm bir rejim şekli, bir ideoloji, bir sistem değildir.

10 yıl önce Kemalizm diye bir yönetim şekli yoktu ki, bugün o yönetim çökmüş, yerine yeni bir sistem kurulmuş olsun.
Kemalizm, ilkeler-prensipler bütünüdür, yani bir doktrindir.
Bu ilkelere dünyanın başka bir ucunda bir insan da sahip olabilir.
O insan da özgür vatandan, halkçılıktan, devrimcilikten, devletçilikten yana olabilir.
Ama Türkiye’deki adı önderinden dolayı Kemalizm olmuştur.
Bu adı koyanlar da batılılardır. Aynı Anadolu’ya “Türkiye” diyenlerin de batılılar olması gibi.

Dünyada feodal kalıntıları gözardı ettiğimizde iki sistem vardır.
Kapitalizm ve sosyalizm.
Bunlar çeşitli versiyonlarla türlere ayrılarak uygulanırlar.
Örneğin sosyal demokrasi kapitalizmin mi yoksa sosyalizmin mi bir versiyonu olduğu tartışmalıdır.
Uygulamada çok farklı ya da yetersiz örnekleri olduğundan kesin bir niteleme yapılamamaktadır.
Ama sosyalistlerin gözünde kapitalizmin, kapitalistlerin gözünde sosyalizmin dalıdır.
Benzer şekilde karma ekonomi de, kimi liberallerce sosyalizmin, kimi sosyalistlerce de kapitalizmin dalı olarak görülmüştür.
Başlangıçta Türkiye için düşünülen hedef devlet sosyalizmi olsa da, zaman içinde bunun uygulaması olanaksız görüldüğünden,
devletçilik ağır bassa da milli bir anlayışla kapitalizmin temelleri atılmıştır.
Kemalist fikirler bu temeller üzerinde biçimlenmiştir.

Kemalizm bir sistem olmadığı için çökmemiştir.
Sahip olduğu ilkelerin çoğu da çökecek türden değildir.
Bu ilkelerden tam bağımsızlık, laiklik, halkçılık, yurtseverlik, cumhuriyetçilik-demokratlık ve devrimcilik daima varlığını sürdürecek ve şiddetle savunulacak ilkelerdir.

Bugün bu ilkeler devlette ve devleti yönetenlerde mevcut mudur?
Hayır.
10 yıl önce mevcut muydu?
Hayır.
40 yıl önce mevcut muydu?
Hayır.

Örneğin 30 yıl önceki Kenan Evren’in düşünce yapısını ele alalım:
Tam bağımsızlıktan yana olduğu söylenebilir mi?
Hayır.
Halkçı mıydı, devrimci miydi, yurtsever miydi?
Hayır.
Laiklikten yana mıydı, demokrat mıydı?
Hayır. Demokrat olsaydı darbe yapmazdı. Laiklikten yana olsaydı; her konuşmasında ayetlere yer vermez, din dersini zorunlu kılmazdı.

Öyleyse neyin yıkımından, çöküşünden söz ediliyor?

Kemalizmin ilkeleri insanlarımızın kafasında mevcuttur.
Kimi insanımız bu ilkelerin tamamına sahiptir.
Kimi insanımız bir kısmına.
Örneğin halkçıdır, laiklikten yanadır, devrimcidir, demokrattır ama devletçi değildir.
“Ben Kemalistim” diye düşünmez. Öyle bir savunusu ya da etiketi yoktur. Ama laikliğe sımsıkı bağlıdır, yurtseverdir, çağdaşlıktan, devrimlerin korunmasından yanadır.
Ama iktidarı elinde bulunduranların amaçları-hedefleri bu kişilere terstir. Onlar iktidarın önünde bir engeldir.
O yüzden onları tasfiye etmek ister. Kurumlardan bu nitelikteki kişileri temizlemeye çalışır ve cemaat yanlılarını, gericileri, laiklik karşıtlarını kadrolaştırır.

Bizim liboş kafalı sapkın oportünistler de bu duruma “Yaşasın kemalizm yıkılıyor, çöktü. Ohhh!” diye alkış tutar.
Halbuki o kurumda kendileri de olsaydı, sırf laikliği savunduğu için tasfiye edilenler arasında yer alacaklardı.
Ama bu şapşallara “Kemalizm’in tasfiyesi” diye yediriliyor.

Kemalizm’in ilkelerinin bütününe sahip Kemalistler çoktur elbette.
Ama o ilkelerin bir kısmına sahip olanlar daha çoktur.
Ve gericiler ayırdetmeksizin tümünü Kemalizm kefesine koyar.
O yüzden sosyalistmiş, sosyal demokratmış, sağcıymış-solcuymuş ayırmaz.
Kemalistleri çökerttiklerini söylediklerinde hepimiz çökmüş sayılırız.
Çünkü artık laiklik çökmüştür, demokrasi çökmüştür.

Serdar Kaangil

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Politika içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

9 Responses to KEMALİZM VE SOL

  1. Furkan dedi ki:

    Ellerinize sağlık çok güzel bir yazı..Yaşasın Kemalizm..

  2. İSFENDİYAR BEY dedi ki:

    VAR OL KARDEŞİM DÜNYA DURDUKÇA TÜRK VAR OLDUKÇA.

  3. exhorder dedi ki:

    Türkiye’de ki ilk sistem, tek partili (CHP) faşist diktatörlüğe dayalıydı. Ortaya çıkış sürecide Avrupa’da ki Faşizm ve Faşist diktatörlüklerle eşzamanlıdır (1930lar). Ancak ikinci dünya savaşında bu Avrupalı Faşistlerin, ABD-Fransa ve İngiltere gibi devletlere yenilmiş olması, savaşı takiben Kemalist diktatörlüğün yıkımına ve Kemalizmin açık faşist diktası yerine yerini yeni-sömürgeciliğe uygun bir gizli faşist diktatörlük olan Parlamenter (Çok partili) sisteme terk etti. Demokrat Parti denen ABD uşağı parti bunun ilk örneğidir. Bu partinin hükümeti II. savaş sonrası yeni-sömürgecilik dönemininde ilk iktidar partisidir. Tamamen ABD-Fransa ve İngiltere yanlısı politika izlemesinin arkasında bu yatar. Ülkenin IMF ve Dünya Bankası borçlarının (Menderes ülke kalkındırma paravanası altında bu mali kuruluşlardan kredi almış, sonra faizlerle katlanıp günümüze gelmiştir) TSK’nın NATO denen Kuzey-Atlantik Emperyalistlerinin Askeri birliğine sokulması da aynı DP iktidarı dönemine denk düşer.

    Bu yeni-sömürgecilik ya da ikinci dünya savaşı sonrası emperyalizmi 2000’li yılların sonlarına kadar sürdü. AKP hükümeti postmodernizm ve küreselleşme politikaları ile bunu kaldırdığını iddia ediyor. İddiaya göre küresel ölçekte ikinci dünya savaşından kalan yeni-sömürgecilik bitmiş ve yerini küresel, sömürüsüz bir kapitalist -para merkezli- sisteme bırakmıştır. Bu sistemde ulus-devletlere ve kemalizme gerek yoktur. Son yıllarda ortaya çıkan Kemalist avı ve Ergenekon operasyonları vb. bu sürecin ürünü aslında.

    Aynı şekilde soğuk savaş döneminden yani yeni-sömürgecilik döneminden kalma teçhizatlarda tasfiye ediliyor. RF-4 ve F-16 gibi soğuk savaş üretimi jetlerin yerini F-35 adlı VTOL jetlere bırakması bunun eseri. Yani 20.yüzyıldan kalan sistemi iliklerine kadar ortadan kaldırma çabasındalar.

    Burada ayrımı iyi yapmak lazım. Mustafa Kemal’in ve İsmet İnönü’nün iktidarda olduğu dönem 2. emperyalist savaşın öncesi ile anı olduğu için Avrupa merkezli ideolojiler, Faşizm ve Aydınlanmacılık vb. Türkiye’de etkindir. Osmanlı imparatorluğu ilk emperyalist savaşta Almanya ile müttefik iken, ikinci savaşta Türkiye Cumhuriyeti Anti-Komintern emperyalistleri yani Faşist diktatörlüklerle müttefiktir. Ancak savaşın ertesinde ABD merkezli yani Atlantik ötesi ideolojiler, Pragmatizm, Neo-Liberalizm ve Muhafazakarlık hakim. İlk TC devleti Fransız Devrimine yatkın iken, yeni-sömürgecilik devleti Amerikan devrimine yatkındır.

    Faşizm savaştan yenik çıkınca Türkiye’de ki rejimde değişiyor. Çok partili sisteme geçiliyor, yeni-sömürgecilik, gizli faşizm vs. tesis edilip derin devlet oluşturuluyor. Bu yılın Nisan-Mayıs ayları içinde IMF borçlarının bitmeside aslında AKP’nin küreselleşme politikalarının bir yansımasından başkası değil. Adnan Menderes’in açtığı borçlar, AKP tarafından kapatılıyor. Bu resmen eski rejimin ölümü gibi bir şey.

    21.yüzyıl neden böyle oldu dersiniz. Bana kalırsa, SSCB ve Doğu bloğunun anti-marksist ve revizyonist hat izlemesi Proletarya diktatörlüğü, Sosyalizm ve onlardan varılacak Komünizme alternatif oluşturdu.

    Yani Kemalizme şapka çıkarılmaz artık. Bu saatten sonra çok geç. 20.yüzyılda kaldı bu ideoloji, küflendi.

    • Kuvayi Milliye dedi ki:

      Siz de Kaypakkaya gibi kıvırıp konuyu “Kemalizm faşizmdir!” diyerek kapatamazsınız! Kemalizm faşizm olsaydı bugün Türkiyede etnik türkler yüzde 75 değil de yüzde 90-95 olurdular!!! Kemalizm faşizm olsaydı bugün tüm Güneydoğu TÜRKLEŞMİŞTİ!!! Kemalizm faşizm olsaydı bugün hiç bir kürt siyasi hareketinden bahsedemezdik! Eğer bu yazdıklarım olmadıysa demek ki Kemalizm faşizm değil tam da MİLLİYETÇİ VE SOLCU SOSYALİZMDİR!!!! Atatürk dünyanın en büyük sosyalistlerinden biri. Onun temel ilkesi de Devlet sosyalizmidir!!! Siyasi tarihi bilmiyorsanız ne sosyalizm ne de Kemalizmle ilgili KONUŞMAYIN!! GİDİN BİRAZ SİYASİ TARİH ÖĞRENİN

  4. exhorder dedi ki:

    Bu aynı zamanda ABD-İsrail ilişkilerindeki yakınlaşmayla da ilişkili. 2.emperyalist savaş Holokost’un pratiği de oldu aynı zamanda. Savaşta Holokost’un baş mimarı Almanya yenik düştüğünden, savaşın galibi ABD’nin başını çektiği batı bloğu İsrail devletinin kurulumunu gerçekleştirdi. Bugün Suriye ile İsrail arasındaki gerginliğin kökeni oralara kadar uzanır. İsrail devletinin kuruluş tarihi 1948’dir. Savaşın bitiminden 3 sene sonra. Türkiye’de çok partili sisteme geçişte savaş biter bitmezdir. 1945.

    Postmodernizm, AKP hükümeti ile tam zafere ulaşamadığından. ABD ve Batı bloğu 2013’te 2011’in uyguladıkları politikanın tersini yapmaya başladılar. Beşar Esad’ı devirmedeki başarısızlıkta bunda etken. ABD ve tüm batı emperyalistleri T.C hükümeti ile müttefik olarak 2012 yılında Suriye yönetimini devirmek isterken, şimdi bütün batı bloğu Kemalistlere övgü yağdırıp, Kemalizm ve diğer faşist ideolojilerde görülen Popülist (Halk muhteviyatlı kışkırtma) ajitasyonla taban oluşturulan eylemleri kullanarak T.C hükümetini Beşar Esad’ın yerine koymaya çalışıyor gibi sanki. Adına da Türk Yazı diyorlar. Ancak bu ne kadar sürer bilinmez. 2011’deki başarısızlık anti-2011 uygulaması ile başarı haline dönüştürülmeye çalışılıyor. 2011-12’nin mağdurları aktivist haline sokuluyor.

  5. Nuri Baba dedi ki:

    “”Türkiye’de ki ilk sistem, tek partili (CHP) faşist diktatörlüğe dayalıydı. Ortaya çıkış sürecide Avrupa’da ki Faşizm ve Faşist diktatörlüklerle eşzamanlıdır (1930lar). Ancak ikinci dünya savaşında bu Avrupalı Faşistlerin, ABD-Fransa ve İngiltere gibi devletlere yenilmiş olması, savaşı takiben Kemalist diktatörlüğün yıkımına ve Kemalizmin açık faşist diktası yerine yerini yeni-sömürgeciliğe uygun bir gizli faşist diktatörlük olan Parlamenter (Çok partili) sisteme terk etti.””

    Tartışmalar genellikle aynı ufka bakarak, farklı renkleri görenler arasında yapılır…

    Aynı ufka bakıyormuş gibi görünerek, vatan kavramının anlamını bilmeyen ve oturdukları toprakları hiç ikirciklenmeden pazarlayabilen aşağılık dincilerle, aynı söylemleri, entelektüelliğin hafifliğinde bu sayfalara alarak, bir ülkenin Kurucusuna dil uzatılması, en saygılı deyimle sapla samanı karıştırıp, dincilere ve ihanet çetelerine arka çıkılmasıdır…

    Dinci soysuzlar, Atatürk’e aleni dil uzatamadıklarından, özellikle İsmet İnönü’ye çamur atıyorlar…Yukarıya aldığım alıntıda ki kişi ise, Mustafa Kemal’e faşist diktatör diyecek ama ne olur ne olmaz diyerek bu aşağılık sıfatı CHP ye yamıyor…

    Çok utanç verici bir yorum…

    Küçük suçların ikrarı, büyük suçları örtmek içindir….Yazının bütününde ki bir çok doğru saptama, yazının başında ki iğrenç saldırıyı ne yazık ki örtemiyor…

    Denizlerin Mahirlerin sözünü ettikleri “Oportünist solcular” bunlar olsa gerek…

    Nasıl da “cuk” oturmuş….!!!

  6. Doğukan dedi ki:

    Bazı kaynaklarda Atatürkün bursa nutkunun sonradan uydurma bir metin oldugu soyleniyor bir fikri olan var mi?

  7. babeuf dedi ki:

    Kemalizmin yerinde yeller esiyor kemalizmin bir ideoloji olup olmadığı dahi belli değil. Ancaak Kemalistlerin arasından sosyalizme yakın insanlar çıkabilir. Bunlar da kemalizmi ancak bir basamak olarak sosyalizme giden yolda kullanırlarsa değerli olurlar .Koç hodling dediğiniz Kemalist iktidarlarca yaratılıp beslenmiştir. Kısacası kemalizmde sınıfsallık yoktur ne olduğu ise belli dahi değil az biraz anti emperyalizm ancak kapitalizme vurmayan anti emperyalist de olamaz.

    • Kuvayi Milliye dedi ki:

      Atatürkün kapitalizme karşı İstiklal Savaşı zamanı onlarca yazısı vardır. Kurtuluş Savaşının yapılma nedeni Anadoluyu işgel eden kapitalizm ve onun çocuğu emperyalizm canavarını yenmektir! Atatürkü, onun Altı Ok`unu, icraatlarını, Milli Mücadeleyi anlamadan konuşuyorsunuz. Az biraz anti emperyalizm ne demek?! Anadoluyu emperyalizm caynaklarından kurtarmak az biraz mı? Tam Bağımsız Türkiye ilkesi az biraz mı? Gerçekten diyorum, Büyük devrimciler Mahir Çayanın ve Deniz Gezmişin sözünü ettikleri “opörtünist solcular” siz olsanız gerek. BU ÜLKEDE SOLCU VE SOSYALİST VARSA KEMALİSTLERDİR!!!!

Yorum bırakın