İSLAM EFSANESİNİN İLK KAYNAKLARI

Erken Dönem  İslam Kaynakları

İslam peygamberi Muhammed, doğumundan ölümüne kadar tamamen bilimdışı, akıldışı uydurmalarla şişirilmiş bir efsanedir. Hakkında yazılan bütün kaynaklar ölümünden 200-300 yıl sonrasına aittir. Yaşadığına dair bile tek bir kanıt yoktur. Dönemine ait olaylara ilişkin  eşzamanlı hiçbir tarihi belge mevcut değildir. Kanıt olmaması böyle bir kişinin yaşamadığını göstermez ama hakkında yazılmış olanların hiçbirinin doğru olduğu da ileri sürülemez. Yaşadığı ileri sürülen döneme ait ne bir kitap, ne başka bir yazı ne de bir arkeolojik bulgu bulunamamıştır. Eldeki Kur’an da o döneme ait değildir. En eski Kur’an’lar Muhammed’in yaşadığı iddia edilen dönemden daha sonra yazılmış olup orijinali yoktur.  Dolayısıyla İslam’ın baş kitabı Kur’an bile bir kanıt sayılamamaktadır. Bir harfinin bile değiştirilmeden günümüze kadar ulaştığı iddiası koca bir yalandır. En eski Kur’an’larla bile bugün halkın elinde bulunanlar arasında farklar mevcuttur ki orijinalinin ortada olmaması, mevcutların orijinaliyle birebir aynı olduğu iddiasını çürüten en büyük faktördür. Çünkü bu iddiayı doğrulayacak bir kıyaslama olanağı mevcut değildir. Dolayısıyla Kur’an’ın değişmediği iddiası da basit bir inançtan öte gitmez.

Ayrıca peygamberin ayak izi, hırkası, sakalı vb. kutsal emanetlerin ve sözde diğer ülkelere yazdığı mektupların gerçek olduğunun da kanıtı olmadığı gibi bunların uydurma olduğu kuvvetle muhtemeldir.

En Eski Dış Kaynaklar

İslam ve Muhammed efsanesi hakkındaki tüm yazılanlar 8. Yüzyıl ve sonrasına aittir. Ama efsanenin doğuşu 635 öncesidir. Çünkü elimizdeki en eski dış kaynaklı bilgi bu tarihe aittir. Bu tarihe ait Süryani kayıtlarında “Mhmd’nin Arapları” ifadesi geçer. Ortadoğu erken İslam tarih araştırmacısı Robert G. Hoyland, British Library’de bulunan Süryani elyazmalarında 635 yılında yani İslam kaynaklarının belirttiği Muhammed’in ölümünden hemen 3 yıl sonra Mardin bölgesine saldıran müslümanlar için “Muhammed’in Arapları” ifadesinin yer aldığını yazıyor.

http://en.wikipedia….s_the_Presbyter

Ayrıca;

Patricia Crone ve Micheal Cook’un 1977 yilinda yayınladıkları “Hagarism, the making of the Islamic World” isimli bir kitabı var. Bu yazarların araştırmalarına gore , “Muhammed” ismi Suriye’nin Araplar tarafından 634-638 yıllarında işgali sırasında yazılmış olan Chronica Minora adlı eserin aslında ve 75. çevirisinde de 60. sayfada “mwhmd” şeklinde geçiyormuş. İlk arap akınlarını Muhammed’in yönettiğinin belirtilmesi ise çok önemli bir bilgi. Yani, İslam kaynaklarında belirtilen Muhammed’in ölüm tarihi olan 632 yılından sadece iki yıl sonra.

http://www.opendemocracy.net/faith-e…ammed_3866.jsp

Bunların dışında en eski kaynak Halife Ömer’in Kudüs’ün fethi ile ilgili. 637 tarihinde Kudüs’ün Ortodoks patriği Sophronius’un Halife Ömeri karşıladığı anlatılıyor.
http://www.nationmas…edia/Sophronius

En Eski İslami Kaynaklar

Aşağıdaki açıklama İslam ansiklopedisine aittir:

Kur’an ayetleri indikçe bunları vahiy kâtiplerine yazdıran Hz. Peygamber, önceleri kendi hadislerinin yazılmasını yasaklamış, fakat hadislerin şifalı olarak rivâyet edilmesine izin vermiştir. Yazım yasağı, hadislerin ayetlerle karıştırılması endişesi olmalıdır. Okuma yazma bilenlerin azlığı ve yazı malzemesinin bulunamayışı da buna eklenebilir. Daha sonra Allah elçisinin hadis yazımına izin verdiği görülür. Nitekim, hadis yazan 30-40 kadar sahabîden biri olan Abdullah b. Amr, bin dolayında hadis yazmış ve bunları bir sahife haline getirerek adına da es-Sahîfetü’s-Sâdıka (Doğru Sahife)” demiştir. Hadislerin büyük çoğunluğunu söz ve fiilleriyle nakleden raviler bu zengin kaynağı sonraki nesillere aktarmışlardır. Hz. Peygamber’in vefatından sonra görülen hadis toplama yolculukları ve Hicrî 1. yüzyılın ortalarından itibaren görülen, dağınık haldeki hadis malzemesini bir araya toplama, hadisleri tasnif etme işi (tedvîn) faaliyetleri, Ömer b. Abdülazîz devrinde valiliklere gönderilen emirnâmelerle resmî tedvîn halinde devam etmiştir. Toplanan bu hadisler konularına göre tasnif edilerek Hicrî II. asır ortalarından itibaren hadis kitapları meydana getirilmeye başlanmıştır. Günümüze ulaşan en eski hadis kitapları bu devreye aittir. Bundan sonra Hicri III. yüzyılda “Kütüb-i Sitte” (6 kaynak kitap) denilen hadis külliyatının meydana getirilmesiyle hadis ilmi tasnif ve tedvînde altın çağına ulaşmıştır. Kütüb-i Sitte; Buharî (o. 256/869) ve Müslim’in (ö. 261/274) el-Câmiu’s-Sahih’leri ile Ebû Dâvûd (ö. 275/888), Tirmizî, (ö. 279/892), Nesâî (ö. 279/892) ve İbn Mâce’nin (ö. 275/888) “es-Sünen”lerinden ibarettir.

Ömer b. Abdülaziz 717 tarihinde halife olduğuna göre demek ki hadis toplama ve kitap haline getirme emrini bu tarihten sonra vermiştir. Günümüze ulaşan en eski siyer, hadis ve fıkıh kitapları bu dönemden sonrasına aittir.  İlk Hadisçilerin ölüm tarihleri dikkate alındığında yazılanların Muhammed’den yaklaşık 250 yıl sonra kaleme alındığı görülecektir. Siyerlerde ise 200 yıldan yüksektir.

Muhammed’in hayatını ve savaşlarını anlatan siyerler içinde ilk olanların İmam Zühri’nin Kitabül Megazisi ile İbni İshak’ın Kütabül Mübtede’si olduğu iddia edilirse de bu kitaplar ortada yoktur. İçinde siyer bilgileri de içeren Vakidi’nin (ölümü 207) Kitabül Megazisi elimize ulaşan en eski kitaptır. Tam siyer kitabı olarak ise İbni Hişam’ın (ö. 218) Siyer-i Nebi’si günümüze ulaşmış olup yazdıklarının çoğunu İbni İshak’tan aldığı ve İbni İshak’ın yazdıklarının çoğunu da şerh edip değiştirdiği öne sürülür. Anlaşılan o ki İbni İshak’ın yazdıklarının önemli bir bölümü sakıncalı görüldüğünden yokedilmiştir.

Erken İslam Dönemde Yazı-Kitap Karşıtlığı

Batılı yazarların bazıları, Erken dönem İslam’daki hadis ve kitap yazımındaki eksikliğin İbrani gelenekteki yazı karşıtlığıyla benzerlik taşıdığına dikkat çekerler. Bunlardan M. Cook, Müslümanların bu tutumunun Yahudilerden alındığını ileri sürer. Buna kanıt olarak da yazı karşıtı İslami polemiğin, sık sık “Ehli Kitap”tan kendi elleriyle kitapları yazanların düştüğü ibret verici durumlarına atıfta bulunan ayet ve hadisleri örnek verir.
Yazı karşıtlığının kökeni Kur’an’a, ehli kitabın bölünüp birbirine düşman mezheplere ayrılması ayetlerine, Yahudilerin ayetleri çarpıtmalarına, kendi elleriyle yazdıklarını satmaları eleştirisine kadar varır.

Ömer’in şöyle dediği rivayet edilir:
“Ben, Allah’ın Kitabı’nın yanında bir kitap yazıp, kendilerini o yazdıkları kitaba adayan ve Allah’ın Kitabı’nı terk eden Ehli Kitap’tan bazılarını hatırladım” (Tabakat, III/I, s. 206.5)

Goldziher’in İbn Sa’d’dan aldığı bir hadise göre;
“Ömer b. el-Hattâb zamanında [yazılı] hadisler hızla çoğalmaya artmaya başlamış, bunun üzerine o halka yanlarında olan sayfaları kendisine getirmesini söylemiş; onlar bunları getirdiklerinde, o bu sayfaları yaktırtmış, ve şöyle demiş: “Demek Ehli Kitâbın Mesnâsı gibi bir Mesnâ hâ!” (Tabakât, V, s. 140.3; )
(Mesna: Kur’an dışında yazılmış tüm yazı ve kitaplara verilen ad.)

Erken İslam’daki yazı ve kitap karşıtlığı için:

http://kisi.deu.edu.tr/sait.toprak/kitabet…eyhtarligi.html

İskenderiye Kütüphanesi milyonlarca dökümanıyle, yüzbinlerce el yazması kadim uygarlıkların kitaplarıyla günümüze kadar korunmuş olsaydı, birçok soru işaretine gerek olmaz, bugün çok daha net bilgilere sahip olurduk.

http://en.wikipedia.org/wiki/Library_of_Alexandria

lbn Haldun’a kulak verelim:

“Bilimler çoktur. İnsan toplumları içinde çok sayıda, bilgeler, bilginler gelip geçmiştir. Bize ulaşamayan bilimler, bize ulaşanlardan çok daha kabarıktır. Tann hoşnut olası Ömer’in “fetih” sırasında (özel­likle iskenderiye ele geçirildiğinde) yokedilmesini buyurduğu o bilim belgeleri nerede, var mı şimdi? Kaidelilerin, Süryanların, Babillerin bilimleri, o çağda ortaya konan yapıtlar, belgeler, çalışma ürünleri ne­rede? Nerede eski Mısırlıların ve daha öncekilerin bilim ve kültür ürünleri? Bize bilim ve kültürü ulaşan, sadece bir toplum olmuştur ki o da Yunan’dır.. (İbni Haldun, Mukaddime)

Bugün, Kur’an ayetlerine dahi sansür uygulanmaktadır. Kimi ayetler, medyada yayınlanmaz, camilerde okunmaz. Hadislerin çoğu dile getirilmez. Müslümanların çoğu bunları bilmez. Bir müslümana Ahzap-37’yi, Ahzap-50’yi okusanız yalan söylediğinizi düşünür, inanamaz. Çünkü ilk defa duymaktadır.
Günümüzün yeni İslamcılarına, hadis karşıtlarına ve meal tahrifatçılarına kalsa ve ellerinde olsa tüm hadisleri özellikle İslam ve peygamberi hakkında eleştiri konusu olanları yokeder, ayetlerin de çoğunu değiştirirlerdi.

Ama erken İslam döneminde bu nasıl mümkün olmadıysa bugün de mümkün değildir.
Çünkü eleştirilen ve düşülmek istenilmeyen ehli kitab’ın parçalanmış durumuna daha Muhammed ölür ölmez düşülmüştür. Hatta Muhammed yaşarken dahi kamplaşma ve birbirine muhaliflik başlamıştı. Örneğin Ayşe ve Fatma cepheleşmesi gibi. Ayşe’nin İfk vakası nedeniyle Ali’ye kin beslemesi gibi. Muhammed’in zaman zaman cariyesi Mariya ile ilişkisine karşı Ayşe ve Hafsa’nın bayrak açması ve Muhammed’in diğer hanımlarını da kışkırtması gibi. Tebenni vakası gibi.

Muhammed’in ölümünden sonra halifeliği kaptırmama amacıyla Ali ve yandaşlarına karşı alınan cephe, kısa zaman sonra sünni ve şii cephelerinin oluşmasının kökenindeki olay kabul edilecekti.

Erken İslam döneminde Emevi halifelerin teşvik etmesiyle başlayan hadis yazımında İslam ve Muhammed’e karşı eleştiri konusu olabilecek hadisler yokedilemez miydi?
Bu dönemde tüm müslümanlar doğrucu muydu da ne olmuşsa herşeyi olduğu gibi, bildikleri, duydukları gibi mi nakletmişler ve kaleme almışlardı?

Örneğin Muhammed’in eş sayısı 2-3 olarak gösterilemez miydi?
Ayşe’nin yaşı, günümüzdekilerin yaptığı gibi 17-18 olarak bildirilemez miydi?
Kadınlar aleyhindeki hadisler düzeltilemez miydi?
Akıldışı, bilimdışı, saçma sapan hadisler ortadan kaldırılamaz mıydı?

Hiçbiri yapılamazdı çünkü o dönemde de bunlar normal karşılanıyordu. Çağımızın insan ve yaşam anlayışına, çağımızın ahlak ve kültür anlayışına sahip değildiler. Örneğin sonraki dönemin İslam alimlerinden Gazali, çağımıza yakın dönemin alimlerinden Erzurumlu İbrahim Hakkı, geçen çağın Said Nursi’si dahi o dönem anlayışına sahiptiler. Günümüzde dahi aynı anlayışta olanlar çoktur.

Ayrıca kamplara ayrılmış olmaktan dolayı birbirlerinin denetleyicisi gibiydiler ve hiçbir zaman ittifak içinde olup ortak zemin oluşturamadılar. Birinin eksik ya da yanlış yazdığı hadise karşı bir diğeri kendi hadisini yazdırıyordu. Bir hadisçiye göre diğer hadisçi imansızdı, kafirdi. Ömer’in dahi gerçekten iman etmiş olmadığını öne sürenler vardı. İslam’ın en sahih hadisçileri sayılan Buhari ve Müslim bile birbirine hasımdılar. Müslim’e göre Buhari müslüman değildi. Hadislerine Buhari’de yer alan bir hadisi katmamaya çalışıyordu. Buhari, Hanefi mezhebin kurucusu Ebu Hanife’ye de cephe almış, kitabında ismini bile zikretmemişti. “Bazısı da şöyle demiştir” ifadesiyle geçiştirmişti.

Serdar Kaangil

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Din içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

29 Responses to İSLAM EFSANESİNİN İLK KAYNAKLARI

  1. Murat Şahan dedi ki:

    Buhari ve Müslim’in düşman olduğunu da nereden çıkardınız? Ayrıca kütübü sitte yazarlarından daha eski olan Malik bin Enes’in (öl 179/795) Muvatta, İmam Şafii’nin (öl 204/820) el Umm, Abdurrezzak (öl 211/827)’ın Musannef, Ahmed bin Hanbel’in (öl 241/855) el Musned eserlerine de hiç değinmemişsiniz.

  2. bilal dedi ki:

    Serdar kaangil !1- Bugün dünyada yaşayan milyarlarca müslüman,Hz.Muhammed’e düşman olan hırıstiyanlar,yahudiler ve senin gibi,ataistler bile öyle bir zatın yaşadığına kesin olarak inanırlar Ama senin öyle bir zatın yaşamadığını söylüyorsun,hemde Hz.Muhammed’e aittir diyerek uyduruk hadislerle ona saldırıyorsun.Eğer Muhammmed diye biri olmasaydı,ne diye hadisleri ile karşımıza çıkıyorsun.Bu ne demek?. Muhammed diye biri yoktur,ama onun söz,dşünce ve sünneti vardır. demek almına gelir. Hani diğer sayfalarda iftira dolu rivayetleri getirerek,Muhammed, hırsızın elini kesmiştir diyorsun,bu sayfada ise, Muhammed bir efsanedir,öyle birinin yaşadığına dair bir kanıt yoktur diyorsun.2- Sen diyorsun ki”,Muhammed’in yaşadığı ileri sürülen döneme ait ne bir kitap,ne bir yazı,ne de bir arkeolojik bulugu bulunamamıştır.”O zaman ona ait iftira dolu rivayetlri de getirmemen lazım. Tarihte yaşamamış olan birine iftiralar da yapılamaz,ama sen bunu da yapıyorsun. .Sana göre onun dönemine ait hiç bir şey yazılmamıştır.Ama dönemine ait iftiraları ile karşımıza çıkıyorsun,onun yaptıkları ile ona saldırıyorsun, bir de Muhammed dye birinin yaşadığına dair hiç bir kanıt yoktur diyorsun.Yani Muhammed diye biri yoktur,yaşamamıştır,ama;şunu ,bunu, yapmıştır diye nice iftira dolu iddiaların var, yaşamayan birine nasıl iftiraları yapabiliyorsun ?Böylece kendi kendinle çelişiyorsun.Seni bu durumunla bu sitenin okur ve yorumcularının sağduyularına havale idiyorum.
    3- Kur’an-ın yazılışı: Kur’an;Hz.Muhammed zamanında tayin edilen 40 tane vahiy katiplerince yazılıyor,okutuluyor ve ezberletiliyordu. Peygamberimizin vefat ettiği günde de, Hz. Ebu Bekir halife seçilir seçilmez ve Hz.Ömer’in teklifi ile değişik nesneler üzerinde yazılı olan Kur’an-ın Vahiy katiplerince kurulan komisyonda bütün ayetler bir araya getirilip,tutanakla bir nüsha haline getiri- liyor. Daha sonra Hz.Osman zamanında 4 nüsha olarak çoğaltılır. Kur’an;Hz.Muhammed zamanın- da vahiy katiplerince yazıldığı,kayda geçirildiği, ta o zamandan bugünümüze kadar on binlerce in- san kur’an-ı, okuduğu,ezberlediği için bir harfının bile değiştirilmesini olanaksız hale getirmiştir.
    Yazılı olan Kur’an-ı değiştirmeye kalkışırsan bile,Kur’an-ın tümünü ezbere bilen on binlerce insanın
    hafızasındaki ayetlerine müdahale edemezsin ve değiştiremezsin,Kur’an böylece korunmuş ve ko- runmaya da devam edecektir.

    Allah’ın izni ile Kur’an, bir beşer sözü olmadığını da sana kanıtlamaya çalışacağım;Yeterki sağduyulu ol,,akıl,bilim ve vicdanla hareket et. Saygılarımla;

    • devart dedi ki:

      Sayın bilal;
      Kur’an’ın, tanrı kelamı olduğunu akıl ve bilim çerçevesinde kanıtlamanızı merakla bekliyoruz.

      • antidevart dedi ki:

        Sayın devart; Siz bir sperm yumağı iken sıfırdan yaratıldın. Sen yok’tan yaratıldın. Şİmdi aynaya bak ve yüzünü incele. O yüzün yaşlanıp pörsüyecek sonra her insan gibi öleceksin. Nasıl yaratıldığına bir bak. Bir atımlık meniden seni yaratan ne olabilir acaba hiç düşündün mü? Seni kim bir atımlık meniden yaratabilir hiç düşündün mü?
        Sen bir meni iken sana beyni veren ,aklı veren kimdir acaba hiç düşündün mü? Bilim demişsin; Kur’anı hiç okumadığın belli. Kur’anı okursan ne kadar bilimsel olduğunu görürsün.Hiç okumadığın bir kitap hakkında yorum yapma..

      • devart dedi ki:

        Sayın antidevart(ne ki şimdi bu??)
        Sen bir hominid’ten evrimleştin. Sen evrim geçirdin. Şimdi aynaya bak ve yüzünü incele. Ne kadar da maymuna benziyorsun. Nasıl evrim geçirdiğine bak. Daldan dala atlayan bir hominid’ten sana bu evrimi geçirten ne olabilir hiç düşündün mü? Sana ne evrim geçirtebilir hiç düşündün mü?
        Sen bir hominid iken seni iki ayak üzerinde dik doğrultan nedir acaba hiç düşündün mü? Bilim demişsin; Bilimden anlamadığın belli, Kur’ana bilimsel bir kitap diyorsun. Aklının ermediği işler hakkında yorum yapma.

      • koray dedi ki:

        Bunları herkes biliyor. sanki ikd defa muhammed dedi. muhammeden önce insanları leyleklermi getiriyor sanıyorlardı. ya arkadaş lütfen şu kitabı asıl sen sağ duyu ile oku.

      • tilmiz dedi ki:

        Bazı hakikatler uzaktan bakılınca hayal gibi görünür. Mesela güneşten bile büyük yıldızların ateş böceğinden küçük gibi gözükmesi gibi. Şimdi aklınızı başınıza; insafınızı koynunuza alınız ve şu yazıyı dinleyiniz. Ayrıca uzunluğuna bakıp tembellik yapmayınız. dikkatlice okuyunuz. Böylesine tüm insanların ebedi hayatlarını ilgilendiren bir mesele için az biledir.
        Eğer Kur’an beşer kelamı olarak konuyu ele alırsanız bunu tarafsızlık olarak lanse edemezsiniz. Çünkü evvelinde tarafınızı tutmuşsunuz demektir. Yani “Kur’an Allah kelamıdır” diyen tarafa direk muhalefettir.
        Eğer o halde ne insan ne Allah kelamı olarak ele almadan inceleyelim derseniz şunu okuyunuz.
        Hukukta mülkiyeti konusunda ihtilaflı olan bir şey muhakeme edileceği vakit davacı ve davalı arasında bırakılır. Kim malikiyeti ispatlarsa onun olur Eğer mesafe buna müsait değilse halihazırda elinde bulunanın elinde bırakılarak muhakemeye devam edilir.Şimdi gelelim meselemize. Allah beşerden ne kadar yüce ise onun kelamı da elbette bu derece alidir. Hem zaten ortada bırakmak mümkün değildir. Çünkü mesele var- yok meselesi gibidir. Ortası olamaz. O halde Kur’an’ın sahibi taraf-ı İlahidir. Onun elinde kabul edilip konunun ispatlayıcı delillerine bakılacak.
        Kur’an’ın Allah kelamı olmadığına dair tüm delilleri karşı taraf çürütemediği sürece davasını ispat edemez. Halbuki binlerce kesi bürhanlarla delillerin çivileriyle Arş-ı Azama çakılan bu muazzam pırlantayı hangi el o çivileri söküp, o direkleri kesip onu düşürebilir?
        Halbuki inkarcı onu beşer kelamı farz etse, yani Arş’a bağlanan o muazzam pırlanta yere atılsa, o bütün çivilerin kuvvetinde ve bütün delillerin sağlamlığında tek bir bürhan lazım ki onu yerden kaldırıp arş-ı maneviye çaksın. Bu şekilde bir çok kişi imanını yokyere kaybediyor. Ebedi hayatını helak ediyor.
        Eğer desen ki; Kur’an beşer kelamına benziyor. Demek ki beşer yazmıştır. Mesela nasıl ki; Peygamber (S.a.v.) birçok mucizesiyle beraber insani özellikleri taşımıştır. Yani oda bizim gibi yer içer, hasta olur v.s. Taki ümmete hakiki bir rehber olsun. Halbuki melek gibi bir hayatı olsaydı tam anlamıyla hakiki mürşid olamazdı. Aynen öyled Kur’an tüm şuur sahiplerine cinlere insanlara mürşiddir. Ehl-i kemale rehber, ehl-i hakikate muallimdir. Öyle ise elbette Kur’an’ın ifadeleri beşer konuşmasına benzeyecek.Çünkü insanlar onu dinlamakta, ondan dua öğrenmekte, insani ilişkileri ondan ders almaktadır. Aksi halde Hz Musa’nın mazhar olduğu Kelamullah tarzında olsaydı beşer buna tahammül edemez , Onu kendine merci yapamazdı.
        Eğer denilse Kur’anın zikrettiği meseleleri pekala bir beşerde din namına söylemiş olabilir Mümkün olamaz mı?
        1-Bir insan dini sevdiği için “Hak böyledir, hakikat budur. Allah’ın emri böyledir. ” diyebilir. Ama Allah’ı keyfine göre konuşturamaz. Bu haddinden hadsiz derece geçmek demektir.
        2-Bir beşerin bunu yapması imkansızdır. Çünkü birbirne yakın ve benzer kişiler birbirini taklit edebilir. Geçici olarak insanları aldatabilirler. Fakat daima o sahtekarlık gizli kalamaz. Çünkü dikkat ehli sonunda o sahtekarın davranışları arasında yapmacıklığı farkedip onu ifşa edecektir. Ama eğer birbirinden pek uzak iki kişi pek yüksek olanı taklide çalışsa, mesele adi bir adam ibn-i Sina gibi bir dahiyi taklide çalışsa veya bir çoban padişah vaziyetini takınsa elbette hiç kimseyi inandıramayacak ve maskara olacaktır. Her hali bağıracaktır ki; bu sahtekardır.
        Kur’an beşer kelamı farz edilse;
        Âlem-i İslâm’ın semâsında bilmüşahede pek parlak ve daima envar-ı hakaiki neşreden bir yıldız-ı hakikat, belki bir şems-i Kemâlât telakki edilen Kitab-ı Mübin’in mahiyeti; hâşâ bir yıldız böceği hükmünde tasannu’cu bir beşerin hurafatlı bir düzmesi olsun ve en ya-
        kınında olanlar ve dikkatle ona bakanlar farkında bulunmasın ve onu daima âlî ve menba-ı hakaik bir yıldız bilsin. Bu ise yüz derece muhal olmakla beraber, sen ey şeytan yüz derece şeytaniyette ileri gitsen buna imkân verdiremezsin, bozulmamış hiçbir aklı kandıramazsın! Yalnız mânen pek uzaktan baktırmakla aldatıyorsun! Yıldızı, yıldız böceği gibi böyle küçük gösteriyorsun.
        Daha devamı var. Şimdilik bu kadar Merak edenler için devamı http://www.risale-inur.org/yenisite/moduller/risale/index.php?tid=17

    • tilmiz dedi ki:

      Ağzınıza sağlık. Birde iddia sahipleri Dünya üzerinde tüm müslümanların ellerindeki Kur’an’ın aynı olmasını nasıl açıklayacaklar. Diğer semavi kitaplara bakın sayısız incil ve tevrat var. İslam önceki kitapların tahrif edildiğini söyler ki; her akıl sahibi bunu en başta çeşitliliğinden dolayı kolayca fark eder.

  3. pante dedi ki:

    Bilal, yazdıklarımı yanlış algılamışsın. Ben Muhammed’in yaşamadığını iddia edenlere katılmıyorum. Bu konudaki tüm forum tartışmalarında da yaşadığı görüşünü savundum. Bu yazıda da yer verdiğim Süryani kaynaklarında geçen 635 yılındaki Araplar için “Mhmd’nin Arapları” ifadesini ve Ömer’in Kudüs’ü fethi ile ilgili bilgileri tartışmalarda ortaya koydum. Ne varki bunlar yeterli kanıt değiller. Araplar kadar geçmiş tarihlerine, kültürlerine kayıtsız kalan bir millet yok. Geçmişle ilgili ne varsa yoketmişler. 700 yılı öncesine ait hiçbir tarihi belge, arkeolojik bulgu, edebi eser, yazıt, tablet hiçbir şey yok. İslam öncesi dönemi de, İslam’ın ilk dönemini de hadisçilerden, siyercilerden öğreniyoruz ve bunların ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış bilmiyoruz.
    Ama muhakkak ki bu din ve İslam devleti bir şekilde kuruldu. Ve bunca detaylı anlatılanlar tümüyle gerçek dışı olamaz. Ortada bir İslam ve Muhammed efsanesi olsa da, bu İslam’ı kuran bir Muhammed var. Belki asıl adı Kasım’dı, Mustafa’ydı. Belki Muhammed, Ahmet isimlerini sonradan edindi ama böyle biri kesinlikle yaşadı. Ve hayatı hakkında yazılanların bir kısmı uydurma olsa bile, doğru olan kısımları da var.
    Benim görüşüm bu yönde ve Muhammed’in yaşamış olduğuna İsa’nın yaşamışlığından çok daha fazla inanıyorum.

    Ayrıca şunu karıştırmayalım:
    “Hadislere inanmıyorsan, niye hadislerden örnek veriyorsun?” ya da “Madem Kur’an’a inanmıyorsun, neden ayetleri kanıt olarak veriyorsun? ve son olarak senin öne sürdüğün; “Yaşamadığına inandığın birisinin hadislerini niye getirerek ona iftira ediyorsun?” soruları mantıksızdır. Çünkü eleştirilen-tartışılan konu İslam’dır. İslam’ın kaynakları da ayetler ve hadisler olduğuna göre onlarla konu tartışılacaktır. İnanıp inanmamanın önemi yoktur. Bir Hristiyanla örneğin teslisi tartışacak olsan İnciller üzerinden tartışacaksın. Çünkü o Hristiyan İncillere inanıyor. O Hristiyanın sana “Hem bu İncillerin gerçekliğine inanmıyorsun, hem de onlardan örnek veriyorsun” demesi doğru olmaz.
    Ya da Budha’nın yaşamadığını düşünebilirsin ama Budha’nın sözlerinin doğruluğunu-yanlışlığını Budistlerle tartışabilirsin.

    İlaveten tekrar belirteyim: Benim kimseye iftira ettiğim yok. Ben insanları aldatmak için kendi kafamdan bir şeyler uydurursam bu iftira olur. Ya da gayrimüslim kaynaklardan alıntılar yaparsam iftira etmiş olurum. Halbuki İslam kaynaklarını kullanıyorum. Ve senin gibi bu İslam kaynaklarını değiştirtmeye gücü yetmeyenler, bunları yazanları-basıp dağıtanları iftira ile suçlayamayanlar, ben bunları kullandığımda bana iftiracı demekle tutarsızlıklarını ortaya koyuyorlar.
    Senin bana iftira ettiğimi söylemek yerine “Ben Kütüb-ü Sitte’de de yazıyor olsa, bu hadisin sahih olduğuna inanmıyorum” demen yeterli olurdu. Bunu yazmak yerine kullandığın üslup, meseleleri tartabilmekte zayıf olduğunu gösteriyor.

    • tilmiz dedi ki:

      Şu İslam döneminden hiç bir somut delil kalmamış diyenlere şaşıyorum. Be hey insafsızlar. Çok uzaklara gitmeyin İstanbul’da topkapı sarayında sergilenen mukaddes emanetler uzaylılardan mı hatıra kalmış? Marslılar mı dünyalılara hediye etmiş. Ecdadımız sırf Resullullah’ın mübarek hırka-i Şerifi hürmetine koca bir Cami dikmişler İstanbulu’un göbeğinde Hırka-i Şerif Camiinde ayrıca bu mübarek yadigar hırka burada korunmakta ve sergilenmektedir. Ayrıca yeter bütün çamur ve iftiralarnınz el-insaf yahu. Sadece Türkiyede bile dünya kadar tarihi vesikalar belgeler var. Bir şeyi inkar etmek kolaydır. “Bu yoktur” der, çıkarsınız işin içinden. Ama ispatlamaya gelince toslarsınız o zaman. Burdan atıp tutmak kolay. Var olan tüm belge arkeolojik eser vesika tarihi mushaflar kitaplar kafınıza çarpılsa şu an beyninizin tek hücresi kalmazdı. Yani o kadar delil var.

  4. bilal dedi ki:

    Sayın devart ! Ben yoğun olduğum için burada yazı yazma fırsatını pek bulamıyorum,Allah’ın izni ile fırsat bulduğumda konuya değineceğim. İlgin için teşekkürler. Saygılarımla.

  5. inanç dedi ki:

    http://www.youtube.com/results?search_query=kur%27an+mucizeleri

    delil isteyen bu sayfadaki videoları izlesin. Aklınızı başınıza alın ey insanlar. Musafta yani Kur’an-ı Kerimde tam 550 kez der ki; “onlar düşünüp akletmezler mi?”

  6. ali dedi ki:

    hz..muhammed yalansa eğer..daha onceki kavimler nasıl dogru oluyor akıl karı degil 🙂

  7. CK71 dedi ki:

    Bu sekilde gercege ulasilmaz. DIn konusuda boyledir. Inanc kanitlanamaz. Adem”in yasayisi kanitlanmismi? Belgelenmis mi? Vahiy denen bir kavram var. Bizim bilemedigimizi, goremedigimizi, anlayamadigimizi bize yaradan tarafindan anlatilmasi… Bu sekilde kati bilimcilik ve her sey dayanak aramak ateistlige sebebiyet verirki Seytan insani kandirma yollarindan biridir. Birazda bize verilen diger ozellikleri kullanmak gerekir (Kalp, Vicdan, vb..) Sirf akilcilik ile bir yere varilamaz.
    Eger haksiz isem, 2 rekat dunya dan hic bir sey dusunmeden namaz kilin. Niye yanlizca Allah in dusunerek akla baska bir sey getirmeden bunu kimse basaramiyor. Yada az bile olsa basarirsan nasil hissediyorsun ona bir bakin. Kendinizi Allah’a birakin ve dogruyu gosteremesi icin ona yonelin. Bakin o zaman nasil gonul gormeye baslayacak. Baska bir boyutda yasam baslayacak.

    • koray dedi ki:

      allaha göre bir ayet dinin yeterli bit kanıtıdır. ama ben insanım.

      • tilmiz dedi ki:

        Hiç akıl etmezler mi? Diye sana hitap eden kim? Kur’an’ın İlahi kelam OLMADIĞINA dair bütün delilleri çürütmeden nasıl inkar edebilirsin?

    • tilmiz dedi ki:

      ck 71, din gayet rahat ispat edilebilir. Müminlerin tek yapamadığı Allah’ı bizzat göstermek. Halbuki imtihan gereği bu mümkün değildir. Öğrencileri sınava sokan öğretmen birde cevap anahtarını ellerine verse bu sınav olur mu? Bir kere buna ilk karşı çıkanlar derslerine çalışmış başarılı öğrenciler olacaktır. Ayrıca öğretmenin bu tutumu bir saçmalıktır ve akla uymaz. Amaç zaten öğrencinin bilgi seviyesini ölçmek değil midir? Şimdi eğer Allah’ı direk görseydik, görmediği halde ama aklını vicdanını kullanarak O’nun varlığına ulaşan insan ile kafasını kuma sokan, kendi gururu sebebiyle Yüce Rabbine kul olmayı sindiremeyen ve ahmakça O’nu inkara kalkışan adamın hali bir midir? Allah’ı görebilseydik zaten şuan O’nun varlığını tartışıyor olmazdık? Ve zaten şu an Rabbimizin bizden istediği akli delillerle O’na iman etmektir. Her bir bilim dalı Allah’ın varlığına delildir. Mesela botanik ilmi. Yeryüzünde binlerce bitki insanların nice hastalıklarına şifa olarak hizmetlerine sunulmuştur. İnkarcı bir zavallı bu bitkinin kendi kendine bu kadar akıllıca iş yaptığını söyler. Halbuki bu zavallıya sormak lazım o akılsız bitki insanoğlunun ihtiyacını nereden biliyordu da onun imdadına yetişti. Halbuki Herşeyi gören ve yarattıklarının imdadına koşan Halıkımız Şafii ismiyle bize yeryüzünü bir eczahaneye dönüştürmüş. Her türlü dermanı yaratmıştır. Elimize aklımızı da vererek “Haydi bulunuz.” demiştir.

      • koray dedi ki:

        Var olan herşin bir sahibinin olduğu inancı arap müşriklerinde de vardı, ben de var. böyle düşünebilmek için muhammed ve ahlaksız öğretilerine ihtiyacım yok ki. kimse tanrı yok demiyor ki. eğer diyor ise de bırak var olduğu nu tanrı söylesin. Salakça bir iddia zaten. tnarı yoktur ne demek. neden olmasınki. kime ne zararı var. olsun arkadaş. tanrı olsun. da muahmmed kim abi. herifin biri çıkıyor ben allah la konuşuyorum diyor siyasi örgütleniyor kan döküyor insanları aşağılıyor, kölelikle ilgili bile net kınama yapmıyor ama üvey oğlunun karısını uçkur çözmek isteyince tanrıyı nihak memuru yapıyor. hadi ordan be kardeşim. bu kadar saf olmayın. ben sikine sahip çıkamayana ahlak timsali diyeme. kusura bakmayın.

      • Gencer dedi ki:

        Peki Geleceği bilen Tanrı neden Sınav yapsın?
        Sonuçları bilmiyor mu?

      • bilal dedi ki:

        Sayın yönetici,
        Bu densiz ‘’ Koray ‘’ ın hz.Muhammed hakkında sarfeettiği sözler kabul edilemez bir hakattir,gereğini yapmanızı rica ediyorum. Bu site inançlara hakaret sitesi değildir… Saygılarımla…

      • Gencer dedi ki:

        Bilal bey haklı bende bu konuda rahatsız oldum.Burada bulunmamızın nedeni birilerine küfür ve saygısızlık etmek değildir.
        Bizler Kuran’a ve Muhammed’e inanmıyoruz diye inananları rencide etme hakkımız yoktur.Hiç kimseyi rencide etmeyelim.
        Bazı zamanlar aşırıya kaçtığımız anlar olsa da küfür kesinlikle olmaması gereken bir davranıştır.

        Saygılarımla.

  8. MUHAMMED dedi ki:

    Ya Rab, affet onları, bilmiyorlar.HZ.MUHAMMED(SAV)

  9. tilmiz dedi ki:

    Güya adınız bilimsel felsefe ama bilimin kenarından bile geçmiyorsunuz. Mideden salıyorsunuz yazdıklarınızı., tüm kaynakları delilleri görmezden gelip inkar ediyorsunuz. Sizin inkarcılığınız kendi seçiminiz. Cehenneme kadar yolunuz var. Ama benim üzüldüğüm husus, sizi okuyup içine şüphe giren safdillerdir. İnşaallah hiç kimse sizin bu fitneniz yüzünde imanını kaybetmez. Küfür yolunda verdiğiniz çabalar neticesiz akim kalır ve kalacaktır da. Nihayette güneşi ne zamana kadar inkar edebilir ve ettirebilirsiniz. İman hakikatlerine gözünüzü yumsanız da gerçekler kulak zarınızı delip geçiyor. Allah’a, Peygambere, dinin bütün mukaddesatına dil uzatıyor inkarcı bir milletin çıkması için canı gönülden arzu ediyorsunuz. Millet sizin aldatıcı maskara fikirlerinize ehemmiyet vermeyince akıl hocalarınızdan biri olan aziz nesin gibi “bu millet aptaldır” diyorsunuz. Hakaretle işin içinden çıkıyorsunuz. Bence aptal olan bu millet değil, aptal olan kendi ebedi hayatını düşünmeyen, kendisini korkunç bir sona doğru iten, kendini yok olmaya mahkum en adi bir hayvandan bile daha zavallı sefil bir varlık seviyesinde görenlerdir. EN APTAL ODUR Kİ, RABBİNİN SONSUZ KUDRETİNİ, ADALETİNİ VE AZABINI GÖRMEYİP, O’NA ÇILGINLAR GİBİ İSYAN EDENLERDİR. Ahirette bu yaptıklarınızdan dolayı çok pişman olacaksınız. Kendilerini inkara sürüklediğiniz zavallılarda yakanıza yapışacak. Ama onlar kendi seçimleriyle sizin inkar yolunuzu seçtikleri için akıbetleri de sizin gibi olacak. dilerim ölmeden önce hidayet olursunuz da o kötü akıbete uğramazsınız.

  10. kaan dedi ki:

    Arkadaslar bilimsel felsefeden bahsetmis birazcik felsefe kitabi degil lakin felsefe egitimi alsinlar darwn bile maymundan geldik tezini benimsemez sadece teorii olarak sunar bole olabilir siz olabilir kisimlara inanicaginaza ki tabikide inanmiyabilirsiniz gayet normal bisi bunda bisi yok ama daha ferdi degil felsefi konususn ozamn felsefeden bahsediyorsaniz felsefe ilk ilkelerden bahsetmektir dusunmektir soru sormak cevaplamakatir bir seye yokdiyip ayni zamnda o seyi soyleyemzsiniz ki olmayan bisi yi zaten soyleyemzsiniz e madem soyluyosun olmadigini nasil soylersiniz felsefi bi porodoks kavramini acin okuyun konusun sacmalamayin istediginiz kadar reddedin tarih de bilirki bilimde bilir bir seyleri degistrmek icin o seyleri kabul etminiz gerekir allah da elcileride bu hep bole olmustur hic bir filozofta ister allah degil ister tanri kesinlikle 1 kavramini kabul eder

  11. Cavid Mammadov dedi ki:

    Insan boyle seyleri duydukda okudukda isiddikde sadece ve sadece sirf bu kimilerinden dolayi ahiretin cabuk gelmesini istiyor.Allahin c.c rahmetinin buyukluyu olmasaydi siz inkarcilar vallahi billahi tallahi bu hayat dediyiniz dunya dediyiniz kainat dediyiniz subhesizki bunlar hepsi Allahin c.c birer mulkudur burda siz zaman itibariyle bir saniye dura bilmezsiniz.once tovbe edin sonrada dua edin Allah c.c rahmeti sizin ufak beyninizden ve gozunuzle gorduyunuz her seyden bin katiyla dahada buyukdur.

  12. Havacı dedi ki:

    Pante,
    Koray’ın yazmış olduğu yorumu kaldırmalısınız. Burada küfür serbest mi? Eğer kaldırmazsanız site hakkında savcılığa başvuracağım. .Fikir ifade etmek küfretmek değildir.

  13. fossoyeur dedi ki:

    Öncelikle olarak burada birçok başlık altında birçok değerli insanlardan değerli yorumlar okudum.sayfa yönetimininde bu konuda çok Seçici olduğu belliki hiçbir küfür içeren yorum yok diyecektimki Koray ın yorumunu okudum bir kaç itiraz eden arkadaş olmasına rağmen yorumun orda duruyor olması sayfanın güvenilirliğini zedeliyor. Bende bu durumu protesto ediyorum Sayın pante. ..saygılarımla….

Yorum bırakın