SON BİZANS İMPARATORUNA NE OLDU?

5p3ajk

İstanbul’un fethi, gemilerin karadan yürütülmesi ve Ulubatlı Hasan gibi kanıtlanmayan birçok efsane ile süslüdür. Bunların yanında gözardı edilen ve üzerinde hiç durulmayan bir konu vardır ki o da son imparatora ne olduğudur. Fatih, fetihten sonra kendisini Roma’nın yeni imparatoru ilan etmiş ve eski Yunancada Roma İmparatoru anlamına gelen Basileus unvanını almıştır ama fetihle birlikte Roma İmparatorluğunun yıkıldığını varsaydığımızda XI. Konstantin son imparatordur. Konstantin hakkında yanlışlıkla öldürüldüğünden tutun da, direne direne çarpışarak öldüğüne ve göğe yükseltildiğine varana kadar türlü iddialar vardır.

Koca imparatora ne olduğu ortaya çıkarılamamış, cesedi bulunamamış ya da kafası kesildiğinden dolayı gizli tutulmuştur. İşte iddialar:

1. Rivayete göre Topkapı taraflarında bulunan İmparator, Edirnekapı tarafından Türk bayrakları çekilince vaziyeti anlamak için o tarafa doğru at koşturup, Türklerin oradan içeri girdiklerini görünce tekrar Topkapı’ya dönmüştür. Türk askerlerinin buradan da girmekte olduklarını görünce, atından inerek maiyetindeki birkaç kişi ile beraber sokak muhaberesi yaparken telef olmuştur.

2. Birinci rivayetin daha fazla ayrıntıya sahip bir sonu da şu şekildedir: Türk askeri sokak muharebesinde İmparatoru yere yıkmış, Konstantin ayağa kalkmaya çalışmış, fakat ikinci bir darbe hayatına son vermiştir.

3. Bir diğer rivayete göre, son Bizans İmparatoru surlardan kaçan Rum askerlerinin ayakları altında ezilerek can vermiştir.

4. Eski Mora despotunun savaşçı kimliğine uygun bir rivayete göre İmparator gürz sallayarak Türk askerinin içine atılmış ve savaşarak ölmüştür.

5. Sokak muharebesinde kendisini teşhis eden iki Türk askeri tarafından öldürülmüş ve kesik başı İstanbul’da teşhir edildikten sonra, tahnit edilerek Anadolu’ya gönderilip orada da teşhir edilmiştir.

6. Yukarıdaki rivayetin bir başka şekline göre Türk askeri tarafından öldürüldükten sonra kesik başı Bizans esirlerinden seçilen kırk oğlan ve kırk kızla beraber Anadolu’ya gönderilip zafer alameti olarak teşhir edilmiştir.

7. İmparatorun kesik başını bir Türk neferi padişahın huzuruna getirmiş, Fatih bu kesik başı Rum esirlerine teşhis ettirdikten sonra kahramanlığını takdir etmek için onu öpmüş ve ondan sonra patrikhaneye göndermiştir.

8. İmparatorun mezar yerine ilişkin bir rivayete göre kesik başı bir gümüş muhafaza içinde Ayasofya mihrabının dibine gömülmüş ve bedeni de ayrıca defnedilmiştir.

9. Bir Türk askeri imparatorun başını Fatih’e götürmüş ve “Saadetlü Padişâhım, işte en müdhiş düşmanın kellesi !”diye ayaklarının önüne doğru atmış ve bu kesik başın hakikaten İmparatora ait olduğu esirler tarafından da teşhis edilince, o Türk askeri Anadolu’da bir sancak beyliğine tayin edilmiştir.

10. İlk rivayetin bir diğer versiyonuna göre İmparator Eğrikapı veya Topkapı tarafından Türklerin şehre girdiğini görünce“şehir elden gitti, ben hala sağ mıyım?” diye feryat ederek, birkaç kişi ile beraber sokak muharebesine girmiştir. Konstantin’in tüm adamları tek tek telef olmuş ve nihayet tek başına kalan Konstantin vatanını adım adım müdafaa ederek her namuslu asker gibi şan ve şerefiyle ölmüştür.

11. Bazı Osmanlı tarihlerinde karşılaşılan bir rivayete göre İmparator Türk askerinin surlardan içeri girdiğini görünce, artık kaçmaktan başka çare kalmadığını kabul etmiştir. Atına binip Haliç’e doğru gideceği sırada karşısına yaralı bir Azab neferi çıkmış, onu öldürmek istemiş, fakat bu yaralı Azab birdenbire yerinden sıçrayıp İmparatoru atından aşağı devirmiş, daha sonra kafasını kesmiş ve ondan sonra da kendisi can verip şehit olmuştur. İmparatorun cesedi bir müddet orada kaldıktan sonra kayzerlere mahsus olan kıyafetinden anlaşılarak tanınmıştır.

12. Son telakkilere göre, Fatih İmparatorun cesedini aratmış ve başı kesilip üstü başı kan çamurlarına bulanmış olduğu için ancak İmparatora mahsus olan altın kartallı kızıl pabuçlarından hüviyeti anlaşılarak bulunabilmiştir. Bu rivayet batılı kaynaklarda da yer almaktadır.

İşin ilginç tarafı son Bizans İmparatorunun ölümü konusunda kafası bir hayli karışık olan tek taraf, sadece fethi gerçekleştiren Türk tarafı da değil. Avrupalı tarihçi ve din adamlarının birkaç rivayeti de şu şekilde sıralanabilir:

1. En çok kabul gören rivayet Konstantin’in cesedinin Türkler tarafından bulunamadığı ve büyük olasılıkla savaş sırasında ölen gayrimüslimlerin konulduğu toplu mezarlardan birine gömülmüş olduğu şeklindedir.

2. Dini itikatları güçlü Hristiyan çevreler tarafından kabul gören bir efsaneye göre ise, Türklerin surlardan içeriye girdiklerini görmesiyle Konstantin’in ruhu tahammül edilmez bir azap çekmiş, bunun üzerine bir melek tarafından göğeyükseltilmiştir. Cansız düşen bedeni ise mermere dönüştürülmüş ve İstanbul’un Hristiyanlar tarafından fethedileceği gün yeniden uyanmak üzere altın kapılı bir mağarada beklemektedir.

3. Çeşitli kaynaklara göre bu mermer kralın efsanesi ve o kralı görme isteği, 18. yüzyılda Osmanlı Yunanistan savaşları sırasında ve 19. yüzyılda Balkan Savaşları sırasında, cepheye birçok maceraperest Yunan gencinin akın etmesini sağlamıştır.

4. Rivayetler burada bitmemekle birlikte bizim bahsedeceğimiz batılı kaynakların rağbet ettiği son bir rivayete göre, 1834 yılında Rus büyükelçisi olan Ahmet Paşa, birçok hediyenin yanı sıra Kral Konstantin’in mezarından alınmış, üstü değerli taşlarla bezeli kılıcı da Rus Çarı Nikolay’a sunmuştur.

İddiaların kaynağı: http://liberteryen.org/2010/07/son-bizans-imparatoru-nasil-

İmparator Konstantin Palaiologos’un mensup olduğu Palaiologos hanedanı Mora ve Atina despotlukları ile aşırı yakındı. Onursal ve Temsili olarak Palaiologos Hanedanı lideri Mora Despotu sayılırdı. İmparator Konstantin ölünce Palaiologos hanedanının tüm mensupları, İmparator’un eşleri, çocukları, kardeşleri, hizmetçileri, görevlileri ve onların aileleri, İstanbul’daki soyluların bir kısmı ve aileleriyle birlikte Palaiologos Hanedanı Mensupları sıfatıyla Mora ve Atina’ya kaçtılar. Mora ve Atina’lıların Bizans hayranlığı ve İmparator Konstantin’in soyuna olan saygıları sayesinde Palaiologos hanedanı burda ev, tarla, küçük ve büyük baş hayvan, köle ve para sahibi oldular. Mora ve Atina’dan sonra Palaiologos Hanedanı Olimpos, Teselya ve Epir’e ardından tüm Yunanistan’a yayılarak Yunanistanda yaşayan Yunan, Sırp, Macar, Makedon, Bulgar, Slav ve Rum milletlerini Bizanslaştırma politikasıyla Bizansa benzetti ve Yunanistan üzerinde adeta yeni bir Bizans İmparatorluğu kurdu. Çok geçmeden Fatih ve 2. Bayezit’in fetihleri ile Yunanistan Osmanlı egemenliğine girdi.

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Tarih, Uncategorized içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

2 Responses to SON BİZANS İMPARATORUNA NE OLDU?

  1. selda Suner dedi ki:

    KASAP SATIRI, PALA, ÇİVİLİ SOPA VE KİMYASAL GAZLARLA İSLAM REJİMİ KURMAK !

    Bu günlerde Taksim olayları çerçevesinde, toplu tutuklamalar ve sistemli işkenceler yeniden gündeme oturdu. Polis devleti kuran AKP’nin şahinleri, pala, çivili sopa ve satırlarla sokak ortasında insan avlayanlara sahip çıkarak kendi koydukları hukuku da rafa kaldırdılar!
    AKP, hedeflediği İslam rejimini gerçekleştirebilmek için, karşı çıkanları bastırmada karşılaştığı engelleri atlatabilmek için baskının dozajını yükseltmede kararlı görünüyor…AKP rejimince sıklıkla başvurulan kimyasal gaz silahı tamamen keyfi bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Buna parallel olarak yine son dönemlerde cezaevlerinde gerçekleştirilen işkence ve kötü muamele uygulamalarında da belirgin bir artış gözleniyor…Cuntacıların iktidarlarını sağlamlaştırmak için ilk yol olarak denedikleri sistemli işkencenin kaçınılmazlığı, lokal ve ya münferit baskının yetersizliği konusunda ki beyanlar, AKP yöneticilerinin dil sürçmeleri değil artık!. Türkiyedeki değişikliklerin çoğu kağıt üzerindedir. AKP’ ye güvenmek, şeytana kanmaktır! Süreç adı altında AKP’ye güvenen Kürtler’e daha fazla işkence ve zulüm için yüzlerce yeni işkencehanenin(karakol adı altında) kurulması kararını veren AKP dir. Sözde işkenceye karşı çıkarılan kanunların tümü işkenceleri daha kolay yapmak için çıkarılmıştır. On yıllardan beri işkencecilik yapan bütün polisler, uzmanlar, subaylar, MIT elemanları henüz görev başındadır. Ve işkence yaptıkları için o mevkilere gelmişlerdir. Soruşturma merkezleri, işkenceler hapishaneler bunlardan sorumludur, AKP hükümeti varlığını bu yapılanmayla devam ettiriyor. 

    Türkiyede askeri darbelerden bağımsız, tarihsel olarak sistemli bir şekilde işkence yapılmaktadır. Osmanlı geleneğinden kalan bir kültürdür bu!Öyleki Türkiye’nin yetişkin nüfusu 60 milyon kişiyse; 18 milyonu kesinlikle işkence görmüştür! Türk devleti işkence ve soykırımlarla kurulmuş, devamlılığı ise bunsuz olamıyor.

    AKP’NİN OSMANLI DAYAĞI.
    Anadolu insanına yapılagelen işkence ve zulüm, Türk islam sentezinden ilham almaktadır. İşkence bu sistemin ruhudur. Buradaki ruh, devletin ruhudur. Devlet ve siyaset adamı ölçeğinde, işkenceye arka çıkmak, işkenceyi savunmak konusunda Türkiye’nin kötü sicili böylece devam ediyor.
    Erdoğan, ”O emri polise ben verdim” diyerek, Türk polisinin eylemlerine kesinlikle sahip çıkarak, devlet politikasının aynen devam edeceğini bir kez daha vurguladı.
    Ve barbarlık ve vahşet! 
    Türkiyede tutuklanan insanlara korkunç biçimlerde işkence uygulanıyor. AKP polisi, sokakta gezenleri bile muhalif zanederek anında dayağa çekiyor, dayak yiyenler korkudan suç duyurusu yapamıyor, rejime karşı çıkanlaraın, eleştirenlerin, ona ateş püskürenlerin, işkence gördükten sonra tersine dönmeleri, ”işkence görmedik, çok rahatız“ diye konuşmaları, Türkiyede işkencenin olmadığının değil, olduğunun delilidir. feci bir korku piskolojisi ile terör estiren AKP polisi, bırakın devlete karşı olan kişilere, futbol seyircilerine kameralar karşısında, sistemli bir şekilde aynı işkenceleri yapmaktan çekinmiyor. Türk polisinin vahşi görüntüsünü televizyonlarda izlemek, günlük doğal olaylardan artık.
    Başbakan desteğinde milyonlarca insana işkence yapan resmi görevliyi düşünün, bunlar yıllarca insanlara işkence yaparak sadistleşmiş, psikopatlaşmış manyaklaşmıştır. İşkence yapmadan yaşamaları, onlar için çok zordur. Zira işkence bir bağımlılık yaratır. 

    MEHTER MARŞLARI, BAYRAK TÜRBAN SİDİK YARIŞLARI
    AKP rejimi, ”tek bayrak, tek millet-ırk, tek din, tek şef, tek dil” sloganlarını mehter marşları eşliğinde, resmi bayraklar ve türban sembolleri ile süslenmiş, Arapça marşlarlar çoşkuya getirilmiş yabani kitleleri manipülasyonda, öncüllerinden farklı değil…Diktacı sadist bir kabadayı görünce, ‘işte en büyük lider, en karizmalı önder budur’ diyen geri cahil insanlar, saladdıkları bayrağın nerden geldiklerini bile bilmiyorlar.

  2. Geri bildirim: TARİH : SON BİZANS İMPARATORUNA NE OLDU ? | Derin Strateji

Yorum bırakın