MEDİNE’DEN YAHUDİLERİN TEMİZLİĞİ

YESRİB YAHUDİLERİNİN TEHCİR VE KATLİAMI

Mekke’de yerleşik Yahudi sayısı yok denecek kadar azdı. Müslümanlar karşılarında hep putperestleri bulurlardı. O nedenle Yahudilerle bir problem yaşanmadı. Dolayısıyla Mekki ayetlere de Yahudi karşıtı ifadeler yansımadı. Tersine İsrailoğullarının alemlere üstün kılındığı yazıldı.

Medine’ye hicretin ilk zamanlarında Müslüman muhacirler mazlum ve muhtaç bir topluluk görünümündeydi. Henüz silahlanmamışlar ve çete savaşına başlamamışlardı. O nedenle de İslam kayıtlarında geçen Medine anlaşmasına uymakta bir sakınca görmediler. Fakat kabile ve kervan baskınları başlayınca Müslümanlardan tedirgin oldular. Baht-i Nahle olayı ile Müslümanlar ilk kez Mekke müşriklerine saldırarak silahsız dört kişiden bir kişiyi öldürüp ikisini ise tutsak aldılar. Bu tutsağa karşılık olarak fidye istediler. Müslümanların bu davranışları Medineli Yahudilerin tepkisini çekti. Huzur içinde yaşadıkları Yesrib şehri artık çatışmaların, savaşların merkezi olmaktaydı.

Müslümanlar Medine’ye hicret ettiği zaman, halkın hemen hemen yarısı Yahudi idi.

Yesrib Yahudilerinin kökenleri hakkında kesin bir bilgi olmamasına rağmen, Arapça konuşmaları, çocuklarına ve kabilelerine Arap isimleri vermeleri putperestliği terk edip Musevi tevhid dinini seçen Araplar olduğunu gösteriyor. Buna karşın Araplaşmış Yahudiler olmaları olasılığı da mümkün olabilir.

Muhammed hazretleri tarafından oluşturulan Medine anayasasında dokuz Yahudi kabilesinden söz ediliyor.Fakat tarihçiler bunları üç grupta topluyor. Kaynuka oğulları, Beni Nadîr ve Kurayza oğulları.

Kaynuka; kuyumcu anlamına gelmektedir. Gerçekten de onlar İslâmiyet’in başlangıcında bu mesleği yapıyorlardı. Ayrıca umûmî ticaretle de meşgul oluyorlardı.

Müslümanların Yahudilere İslam tebliğine az bir kesimi katılmış ama büyük çoğunluğu kendi dinlerinde kalmıştı. Ayetlerdeki Tevrat’la olan uyuşmazlıklara itiraz ediyor, örneğin deve eti yemenin Tevrat’ta haram olduğunu söyleyerek Tevrat’a ters olan bir vahyin mümkün olamayacağını öne sürüp itiraz ediyorlardı.

Yahudiler üzerindeki baskılar yoğunlaşıyordu. Bedir Savaşının kazanılmasıyla birlikte Yahudilerin üzerine daha fazla gidilmeye başlandı. Bazı Yahudi şairlerine Muhammed’i hicvettikleri gerekçesiyle suikastler düzenlendi. Ebu Afak, Asma bint Mervan, Ka’b İbni El-Eşref, İbni Sunayna ve Ebu Rafi suikastle öldürüldüler.

BENİ KAYNUKA’NIN SÜRGÜNÜ

Muhammed’in Kaynuka oğulları’nın pazarına giderek onları topladığı ve şu şekilde hitabettiği yazılıdır:

“Ey Yahudi cemaati! Kureyşlilerin başına gelen felâketin sizin başınıza da gelmemesi için Allah’tan korkunuz ve İslâmiyeti kabul ediniz. Zira biliyorsunuz ki ben gönderilmiş bir peygamberim. Siz bunu kitabınızda buluyorsunuz ve sizi davet etmiştir.” Yahudiler ona şu cevabı vermişler: “Ya Muhammed! Sen ancak kendi kavmini tanıdın; askerlik ve savaş sanatını bilmeyen bir kavimle karşılaşman seni aldatmasın, tesâdüfen sen onları bozguna uğrattın. Vallahi şayet biz seninle savaşırsak, yiğit olduğumuzu anlarsın” (İbn İshak, Sîre, Neşr. M. Hamidullah, Konya 1401/1981, s.294; et-Taberi, Tarîhür-Rusül vel-Mülûk, Neşr. Degoeje, III, 1360).

Görüldüğü gibi artık Yahudiler tehdit altındaydı. Ama başlarına gelecek olanı hiç akıllarına getirmemişler, bu kadarını tahmin etmemişlerdi. Ve fitili ateşleyen bir olay meydana geldi. Kaynakların nakline göre  Müslümanların sabrını taşıran olay şöyle cereyan etmiştir:

Bir Arap kadını bazı şeyler satmak üzere Kaynuka oğulları pazarına giderek eşyasını satar sonra bir kuyumcu dükkanına oturur. Orada bulunan Yahudiler, kadından yüzünü açmasını isterler. O buna yanaşmayınca kuyumcu, kadının eteğini arkasından beline iliştirir, kadın ayağa kalkınca avret mahalli görülür, onlar da buna gülüşürler. Kadın feryad etmeye başlayınca Müslümanlardan biri kılıcını çekerek Yahudi kuyumcunun üzerine atılıp onu öldürür. Yahudiler de toplanıp Müslümanı şehid ederler. Şehid edilen müslümanın ailesi imdat ister. Bu durum Müslümanları çok öfkelendirir. (İbn Hişam, es-Sîretü’n-Nebeviyye, Nşr. M. es-Sekâ, İ. el-Ebyârî, A.Hafız Çelebi, Lübnan 1391/1971, III, 51)

Bu olay üzerine Muhammed, Kaynuka oğulları’nın kalesini kuşatır, 15 gün boyunca kale muhasara altında tutulur. Kaynuka Yahudileri ile ittifakı olan Abdullah b. Übeyy b. Selûl onların sözcülüğünü üstlenmiş ve önlerine düşmüştü. Yahudilerin Abdullah ile anlaşmaları olduğu gibi Hazrec oğullarından Ubâde İbn es Sâmit ile de ittifakları vardı. Ubâde, onların Muhammed’le olan antlaşmalarını bozduklarını duyunca peygambere gelerek Kaynuka oğulları ile olan ittifakını reddetti. Ve; “Ya Rasûlallah! Ben, Allah’ı, Resûlünü ve mü’minleri dost biliyorum; bu kâfirlerle ittifak yapmaktan ve onlarla dostluktan Allah’a ve Resûlüne sığınırım” dedi. (İbn İshak, a.g.e., 295)

Mâide Sûresindeki kıssa, Ubâde ve Abdullah b. Übeyy hakkında nazil oldu: “Ey İman edenler! Yahudilerle Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin dostlarıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse o da onlardandır. Allah zalimleri doğru yola eriştirmez.” (el-Mâide, 5/51; İbn İshak, a.g.e., 295)

Ubâde, Kaynuka oğulları ile olan ittifakını, muhtemelen bu âyetin nüzûlünden sonra bozmuştur.

Onbeş günlük kuşatmadan sonra Kaynuka oğulları teslim oldular. Muhammed, erkeklerin ellerinin bağlanmasını emretti. Fakat Abdullah peygamber’e gelerek:

“Ey Muhammed! Müttefiklerime iyilik et” dedi. Resûlullah ağırdan alınca İbn Selûl tekrar; “İyilik et” dedi. Resûlullah (s.a.s) ondan yüz çevirdi. Bunun üzerine İbn Selûl, elini Hz. Peygamber’in zırhının yakasından içeri soktu. Resûlullah kızarak: “Yazıklar olsun sana! Bırak beni!” dedi. İbn Selûl: “Hayır vallahi dostlarıma iyilik etmedikçe seni bırakmam. Onlar, beni altından ve mal-mülkten mahrum ettiler sen ise bir sabah vakti onları biçiyorsun. Allah’a yemin ederim ki ben, bir takım musibetler gelmesinden korkuyorum” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s): “Onlar senindir” buyurdu ve “Çözünüz onları, Allah onlarla birlikte ona da lanet etsin” dedi. Serbest bırakılınca sürgün edilmelerini emir buyurdu. (İbn İshak, a.g.e. 295; Taberî, a.g.e. III, 1360 vd.)

Allah, Resûlüne ve Müslümanlara onların mallarını ganimet olarak ihsan etti. Onların arazileri yoktu, kuyumculukla uğraşıyorlardı. Resûlullah (s.a.s), onların birçok silahlarını ve kuyumculuk aletlerini aldı. Onları, tüm çoluk çocuklarıyla birlikte Medine’den çıkarmaya Ubâde İbn es-Sâmit memur edilmişti. O da, onları Dibâb’a kadar götürdü. (Taberî, a.g.e., III, 1362)

Kaynuka Yahudileri, Ubâde İbn es-Sâmit’e, “Ey Velid’in babası! Evs ve Hazrecle aramızda ittifak vardı. Biz senin müttefikin idik, sen bize ne diye böyle yaptın?” dediler. Ubâde İbn es-Sâmit de onlara: “Siz harb açtınız” dedi. Abdullah İbn Übeyy de; “Sen müttefiklerinden uzaklaştın da bundan eline ne geçti?” dedi. Ubâde; “Hubâb’ın babası! Kalbler değişti, İslâmiyet ahidleri yok etti” dedi. Kaynuka oğulları Vâdiül-Kura’ya gelip bir müddet kaldıktan sonra Azruat’a gidip orada yerleştiler. (ibnü’l-Esir, el-Kâmil, II, 66)

Müslümanlar bu olayı tesettürlerine uzanan elin cezası olarak nitelendirirler.

Kur’an’da kısas ayeti vardır ama o dahi uygulanmaz. Binlerce Yahudi yurtlarından barklarından edilir. Evleri, bahçeleri, arazileri Müslümanların eline geçer.

Haşr-2. O, kitap ehlinden inkâr edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah’ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O, yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü’minlerin elleriyle yıkıyorlardı. Ey basiret sahipleri, ibret alın.

BENİ NADİR SÜRGÜNÜ

Uhud Savaşı müslümanların bozguna uğramasıyla sonuçlanınca bunun faturası Medine’deki kabilelere kesildi.Bazı kabilelerin hareketlendiğini gören Muhammed, bunlar üzerine saldırıya geçti. Bu gelişmeler sırasında yanlışlıkla Beni Amr kabilesinden 2 kişi müslümanlar tarafından öldürüldü.

Yahudi kabilelerinden Beni Nadir, uzun süreden beri Beni Amir´in müttefiki idi.  Muhammed, öldürülen 2 kişinin kan diyetini  onlardan istemeye karar verdi. Ebu Bekir, Ömer ve diğer ileri gelen arkadaşlarıyla onlara gitti ve meseleyi açıkladı. Ya­hudiler onun isteğini yerine getireceklerini söylediler ve ondan yemek hazırlanıncaya kadar kalmasını rica ettiler. Muhammed, onların ricalarını kabul etti. O sırada, içlerinden   bir grup onlardan ayrıldı.   Bunun üzerine Muhammed şüphelendi ve ayağa kalktı ve bir tek kelime bile söylemeden topluluğu terketti.  Daha sonra da Cebrail’in kendisine suikast yapılacağı haberi verdiğini iddia ederek onlara Mesleme’yi gönderdi ve “Beni öldürmeyi amaçlayarak aramızdaki anlaşmayı bozdunuz.  Size Medine’yi terketmenîz için on gün veriyorum. On gün­den sonra hâlâ burada olanlarınızın başı kesilecek” dedirtti. Onlar: “Ey Mesleme´nin oğlu, bir Evs´linin bize böyle bir haber getirebileceğini ummazdık” dediler. îbn Mesleme: “Gönüller değişti” cevabını verdi.

Yahudiler “Biz evlerimizi ve mallarımızı bırakıp gitmeye­ceğiz.” dediler.  Bunun üzerine Muhammed saldırı kararı aldı ve kalelerini kuşattı.
Günler geçiyor ve Beni Nadir beklediği yardımlar İçin ümidini yitiriyordu. Beni Kurayza, Muhammed´le yaptığı anlaşmayı bozmak istememiş, Beni Gatafan sessiz kalmış, İbn Ubey de her zaman olduğu gibi bir şey yapa­mayacağını anlamıştı.

Haşr-14. Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Halbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır.

On güne yakın bir süre sonra müslümanların sur duvarla­rının yakınındaki hurma ağaçlarını kesmesiyle bu ümitsizliği ve çaresizliği daha fazla hissetmeye başladılar.  Onlar için hurma ağaçlarının özel bir konumu vardı, çünkü bu ağaçlar geçim kaynaklarının bü­yük bir bölümünü oluşturuyordu.

Hadis no: 4239- Resulullah (sav) Beni`n-Nadir hurmalığını kesti ve yaktı. Bu hurmalığa el Büveyre deniyordu. Büveyre hakkında Hassan İbnu Sabit (ra) şöyle demişti: “Büveyre`de tutuşan yangın, Beni Lüey reislerine ehemmiyetsiz geldi.” Ebu Süfyan İbnu`l-Haris İbni Abdilmuttalib ona şöyle cevap verdi: “Allah bu yapılanı (yangını) devam ettirsin. -Büveyre`nin etrafını da cehennem yaksın. Yangından hangimizin uzakta olduğunu bileceksin.- Mekke, Medine`den hangisinin zararda olduğunu göreceksin.” Müslim ziyade olarak Haşr suresindeki ayetin bu sebeple yazıldığını ekler:

Haşr-5. Hurma ağaçlarını kesmeniz de, dikili bırakmanız da Allah’ın izniyle idi ve yoldan çıkanları perişan etmek içindi.

20 günün sonunda çaresizlik içinde teslim olmaya karar verdiler.  Bütün evlerine, mallarına, topraklarına Muhammed tarafından el konularak sürgün edildiler. Beni Nadir’lilerin geride bıraktıkları mal, mülk ve arazilerden ganimet isteyenlere karşı ayetin gelmesi gecikmedi:

Haşr-6. Onların mallarından Allah’ın, savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar için siz, at ya da deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin üzerine salıp onlara üstün kılar. Allah’ın her şeye hakkıyla gücü yeter.

Beni Nadir’lilerin bir kısmı Hayber’e, bir kısmı ise Şam’a doğru yola düştüler. Böylece 2. büyük Yahudi kabilesi de Medine’den sürülmüş oldu.

Hadis no: 4241- Nadir ve Kureyza yahudileri Resulullah Aleyhissalatu vesselam ile savaştılar. O da Beni`n-Nadir`i sürdü. Kureyza`yı yerinde bıraktı. Kureyza`ya ihsanda dahi bulundu. Sonradan onlar da Resulullahla savaştılar. Aleyhissalatu vesselam da erkeklerini öldürdü, kadınlarını, mallarını, çocuklarını müslümanlar arasında taksim etti.

BENİ KUREYZA KATLİAMI

beni-kurayza-katliami_421708Hendek Savaşı biter bitmez Muhammed, savaş sırasında Beni kureyza Yahudilerinin putperestlere destek verdiğini ve Cebrail’in emir getirdiğini öne sürer.

“Ya Rasulallah silahınızı bıraktınız mı? Ama biz melekler topluluğu henüz silahlarımızı bırakmadık. Allah (cc) Sana, Kurayzaoğulları üzerine yürümeni emir buyuruyor.” Buhari, Meğâzi 30; İbni Kesir, el-Bidaye, 3/134

Müslümanlara ikindi namazını Beni Kureyza’da kılacaklarını bildirerek Kureyza seferini başlatır ve kalelerini kuşatırlar.

Resûl-i Ekrem Efendimiz, mücahidlerle Benî Kurayza Yahudilerinin kalelerinin dibine kadar vardı. Oradan Yahudi ileri gelenlerinin isimlerini birer birer zikrederek onlara şöyle seslendi:
“Ey Allah’ın gazabına uğrayarak maymuna çevrilmiş olanların kardeşleri! Allah sizi hor, hakîr kıldı mı ve belâsını, cezasını üzerinize indirdi mi? Demek siz bana kötü söz söylediniz öyle mi?”
Yahudi ileri gelenleri süt dökmüş kediye dönmüşlerdi:

“Yâ Ebâ’l-Kasım! Sen, sözünü bilmezlerden değilsin! Musâ’ya indirilmiş olan Tevrat’a yemin ederiz ki, biz sana hiçbir kötü laf sarfetmedik” diyerek söylediklerini inkâr ettiler. (Sîre, 3:245.)

Günler geçtikçe Yahudilerin direnme gücü azalır. Şartları görüşmek üzere Muhammed’e elçi gönderirler:

Nabbaş, “Yâ Muhammed!” dedi, “Benî Nadir Yahudilerinin teslim olmalarındaki gibi kanımızı dökme, mal ve silahlar senin olsun! Kadınlarımız ve çocuklarımızı alıp memleketinden çıkıp gidelim. Her cins silah hariç olmak üzere, her âile için bir devenin taşıyabileceği gerekli eşyayı götürmemize müsâade et!”
Peygamber Efendimiz, “Hayır, bu teklifi kabul edemem” buyurdu.
Nabbaş ikinci olarak şu teklifi yaptı:
“Öyle ise kanımızı bize bağışla. Sadece kadınlarımızı ve çocuklarımızı alıp gidelim. malları olduğu gibi bırakalım!”
Peygamber Efendimiz, “Hayır,” dedi, “kayıtsız, şartsız, benim hükmüme itaat edip teslim olmaktan başka hiçbir çareniz yoktur!”
Nabbaş, me’yus ve perişan bir halde, kavminin yanına döndü. Olup bitenleri olduğu gibi anlattı.
(Sîre, 3:246)

Bu gelişme üzerine Yahudiler iyice tedirgin olurlar. Eskiden Musevi olup da müslümanlığa geçen Ubabe ile görüşmek isterler.

Benî Kurayza, Peygamberimiz’den, Evs kabîlesinden Ebû Lübabe’nin istişâre için yanlarına gönderilmesini istediler. Bunun üzerine Ebû Lübabe, gönderildi. Ebû Lübabe, Medîne yahûdîlerinden Müslüman olmuş servet sâhibi bir kimse idi. Peygamberimiz, kendisine kıymet verirdi. Peygamberimiz, Ebû Lübabe’yi gönderirken; “git onlara Allah ve Rasûlü için nasihat et.” buyurdu.

Ebû Lübabe, kale kapısından yanlarına vardı.

Kureyza yahûdîleri O’na; “Yâ Eba Lübabe! Sen ne dersin? Muhammed bize, “benim hükmüm ile kaleden dışarı çıkın!” dedi” dediler.
Ebû Lübabe de onlara nasihat etti. Fakat, bu arada bir eliyle sakalını bir eliyle de boğazını tutarak, “başınızı keser bilmiş olasınız” diye, harbetmelerine işâret etti.
(Sîre, 3:247.)

Fakat Yahudilerin dayanacak güçleri kalmamıştı. Teslim olmak zorunda kaldılar. Ele geçirilen bu insanların elleri boyunlarına bağlanıyor ve onların akıbeti hakkında Muhammed, daha önce Yahudi olup da sonradan Müslüman olan Sad Bin Muaz’a yetki veriyor.   Sad’ın kararı aynen şudur:

“Ben, onlar hakkında buluğ çağına eren erkeklerin boyunlarının vurulmasına; malların Müslümanlar arasında taksim edilmesine, çocuklarla kadınların ise esir alınmasına hükmettim.”
Peygamber Efendimiz, Hz. Sa’d’ı bu hükmünden dolayı tebrik ve takdir ederek, “Sen, onlar hakkında, Allah Teâlâ’nın yedi kat gökler üzerinde verdiği hükmüne uygun hüküm verdin” buyurdu.
(Sîre, 3:251; Tabakât, 3:426; Taberî, 3:56.)

İslami kaynaklara göre, (inanılır gibi değil ama) 400 ila 900 arasında bir sayıda Yahudi, eş ve çocuklarının gözü önünde kafaları kesilerek öldürülür.

Bunun sonucunda, Medine’nin pazar yerinde hendekler kazılmış, Kurayza’nın adamları gruplar halinde getirilmiş ve boyunları vurulmuştur. (Sîre, 684-700/II, 233-54.)

“Ayşe (Hz.) nin aktardığına göre, bu kesim işi sabahtan akşama kadar sürmüş. Erkekler idam edilirken, Yahudi kadınlar ve çocuklar da buna feryat edip saçlarını başlarını yolmuşlar.” (Vakıdi, Meğazi, 2/512-517)

Muhammed, Yahudileri teslim aldıktan sonra bir yerde toplayıp kendilerine, “Ey domuz ve maymun kardeşleri! Yediniz mi! İşte haliniz; görün bakalım” diyerek hakaret ediyor. Onlar da buna karşı, “Ey Muhammed, biz senden bunu beklemezdik, neden böyle haksızlık yapıyorsun?” şeklinde yanıt veriyorlardı (Bu kısım pek çok İslami Kaynakta yer alır örnek olarak, Taberi, Ahzap Tefsiri, ayet 26-27)

Muhammed, bu Yahudilerin karıları ve kızlarından 16 tanesini özel olarak ayırıyor ve bunlardan Reyhane’yi kendine seçip geriye kalan 15 tanesini de diğer önemli dostlarına dağıtıyor. (Bu önemli dostların kim olduğu neden belli değil?) Bir Yahudi:

“Artık her şeyimize el koydunuz, hiç olmazsa gözlerimizin önünde namusumuza el uzatmayın” diyor. Fakat, Muhammed bunu dinlemiyor. (Vakıdi, Meğazi, 2/250)

Muhammed, ihtiyaç fazlası kadın ve erkek çocukların bir bölümünü, Sad bin Zeyd’e teslim edip onları satmak için Necd bölgesine, bir kısmını da şam tarafına gönderiyor. Müslümanlardan Muhammed bin Mesleme:

“Beni Kureyza Savaşı’nda kadınlar bölüşülürken bana üç tane düştü; hepsini de sattım” diyor.(Diyarbekir Tarihi Hamis,1/499 ve Vakıdi age 2/523-25)

Bu katliamdan sonra Medine’de Yahudi kalmıyor. Şehir tamamen müslüman oluyor. Ama müslümanların Yahudi düşmanlığı bitmiyor:

Ebû Hüreyre (ra) bildirmiştir: “Resûl-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm şöyle buyurdu: ‘Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, gel de onu öldür!’ diye haber verecektir. Sadece Garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.”(Müslim, Fiten, 82)


About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Din içinde yayınlandı ve , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

23 Responses to MEDİNE’DEN YAHUDİLERİN TEMİZLİĞİ

  1. Geri bildirim: Medine’den Yahudilerin Temizliği | Ateist Cevap

  2. İSMAİL TEMUR dedi ki:

    evet yahudiler medine de huzur içinde yaşıyordular arapları birbirine düşürüp
    120 sene iç savaş çıkartıp her şeylerini ellerinden aldılar. hatta araplar kendi su kuyularından bile parayla su alıyordular .rahatlarını bozduğumuz için özür dileriz.
    zaten şimdi ortadoğu da yaptıkları meydan da
    gözleriniz kör olmuş görmüyorsunuz.

    • osman dedi ki:

      120 sene iç savaş çıkartıyorlardı demek biraz tuhaf, peygamberimiz orda 20 sene bile kalmadı , birde peygambere güçsüzken cami yapmalarına bile yardım eden onlar , nede olsa ganimetler tatlı gelmiştir ilk mekke ve medinede inen kuran ayetlerini iyi takip et dinler arası dialoğ gibi , ama sonrasımı zaten belli.

  3. starbuck dedi ki:

    selam…

    yesribli zengin yahudiler istemeseydi muhammed ve eşrafı yesribe yerleşemezdi…
    islam/muhammed dini şiddet ve kan doludur…
    ilk zamanlar güçsüz olan ve yahudilerle iyi geçinmeye çalışan muhacir müslümanlar elleri biraz düzelince ilk hedef olarak zengin! yahudileri hedef almış ve hemen hepsini katlederek mallarına namuslarına sahip olmuşlardır…
    gün geldi keser döndü
    gün geldi sap döndü
    osmanlıyı sömüren bedavacı arapların osmanlıyı zayıf anında arkasından nasıl hançerlediğini tarih kaydetti…
    hain araplara verilen en iyi ceza onların başını ezen bir israil devletinin tam ortalarında güçlü ve kudretli olarak inşa edilmesidir…

    • bilal dedi ki:

      Starbuck ! YAHUDİLERİN MEDİNE’DEN ÇIKARILMA SEBEPLERİ NELERDİR ? Galiba
      konu ile ilgili tarihi vakiayi okumadığın kesindir. İsmini barış anlamına gelen” SİLM ”kökün-
      den alan islam dininin ve onun tebliğcisi hz.Muhammed’i şiddet ve kanla itham etmekle,
      nasıl ırkçı bir yahudi olduğun belli ediyorsun. Bu nedenle,bu gün ırkçı İsrail devletinin
      mazlum filistin halkına yaptığı zulmü meşru görüyorsun. Demk, sende ırkçı bir yahudisin.
      Çünkü,dünya da ırkçı yahudilerden başka İsrail’in bu zulmünü tasvip eden hiç bir gayri
      müslim de yoktur. EVET ASIL KONUYA GELELİM : YAHUDİLER NEDEN ÇIKARILDI ?
      1- ”Ben-i Kureyza”, Medine’de yaşayan yahudi kabilelerinden biri. Hz.Muhammed’in Medi-
      ne’ye hicret ettiği senelerde Medine’de müslümanlardan başka Yahudiler,Hristiyanlar ve
      puta tapan müşrikler de vardı. Yahudi kabileleri,Ben-i Kaynuka,Ben-i Nadır ve Ben-i Kurey-
      za olmak üzere üç kabileydi.Bunlar islamiyete ve hz.Muhammed’e aşırı derecede düşman
      idiler.Hz.Muhammed,bu Yahudi ve diğer gayri müslimlerle ”Medine Site Devleti Sözleşme-
      sinı yapıyor.” Buna göre; herkes inancında serbest kalacak,kimse kimseye karışmayacak
      ve dışırdan Medine’ye gelebilecek bir saldırıya hep birlikte karşılık verecekler.Medine hu-
      kuk sisteminde her din mensubu eşit statüye sahip oluyor.Din,inanç ve milliyet ayırımı ya-
      pılmaksızın herkes aynı haklara sahip birer vatandaşlık hakkını elde ediyor.Bu Sözleşme;
      Müslümanlar,Yahudiler,Müşrikler ve Medine’de bulunan Hristiyan kabileler arasında,hem
      ortak savunma esaslarını belirleyen,hem de başı boşluktan kurtulup kanun,kurallar ve an-
      laşmalar çerçevesinde,herkese eşit haklar veren bir devlet düzeni içerisinde birlikte yaşama şartlarını içeren tarhin ilk yazılı anayasası olarak, her dinden temsilcilerin katılımıyla
      hazırlanıyor. Ancak,Ben-i Kaynuka ve Ben-i Nadır ihanet ederek,bu anlaşmayı bozdu- lar. Hatta, pusu kurarak hz.Muhammedi öldürmeye bile teşebbüste bulundular. Hz.
      Muhammed ve müslümanlar,Mekkeli müşriklerin şiddet ve baskılarına dayanamayarak
      Medineye göç ettirildikleri halde,Mekke’den yaklaşık 490 km.uzaklıkta bulunan Medine’
      ye 10 bin kişilik bir ordu ile müşrikler saldırıyorlar.Yani Hendek savaşı başlıyor.
      Yahudiler ”Hendek” savaşı sırasında yine gizlice anlaşmayı bozarak,savaşın en şiddetli
      anında müslümanları arkadan vurmak üzere harekete geçtiler.İslam ordusu iki ateş ara-
      sında kalmıştı.Kuzey ve batıda müşrik Mekkeli kureyş orduları,güneydoğuda ise yahu-
      ler bulunuyordu.Müslümanlar,10 bin kişilik müşrik ordusu ve Yahudilerle,bir aya yakın
      geceli gündüzlü durup dinlenmeden çarpıştılar.Açlık,susuzluk,uykusuzluk ve şiddetli
      soğuklara aldırış etmeden canla başla mücadeleye devam ettiler.Sonunda müşrikler
      mağlup bir şekilde,fırtınalı bir gecede perişan bir halde Medine’yi terk ettiler.İslam ordu-
      su Hendek savaşından çıkar çıkmaz,ihanet eden ve anlaşmanın tüm maddesini tek ta-
      raflı olarak bozan ve arkadan müslümanlara saldıran bu Yahudilerin üzerine yürüdü.
      Teslim olmaları için her türlü vesileye başvurulduğu halde,teslim olmayı red ediyorlar.
      İşte,bu hain topluluk,hak ettikleri cezayı sürgünle ödüyorlar. Zaten her din ve hukuki
      sistemlerde de ihanetin cezası ağırdır. Bu nedenle,bunlar Medine’den çıkarılıp hak
      ettikleri ihanet cezasına çarpıldılar. SORUYORUM SİZE ! 1- Müslümanlara Mekke’de
      yaşama hakkı tanınmadığı ve yaklaşık 490 km.lik bir mesafeye hicrete zorlandıkları
      halde, Mekelli müşrikler,yine Medine’ye saldırıp müslümanları ortadan kaldırmaya çalı-
      şıyorlar. 2- Medine’de müslümanlarla anlaşma yapan Yahudiler de sinsice anlaşmayı
      bozup müşriklerle birlikte müslümanlara arkadan vuruyorlar.Müslümanlara ihanet edi-
      yorlar ve hatta,pusu kurup hz.Muhammed’i öldürmeye çalışıyorlar. Her zaman olduğu
      gibi,hz.Muhammed ve müslümanlar da sadece savunmalarını yapıyorlar.Hz.peygamber
      zamanında yapılan bütün savaşlar,savunma savaşları olmuştur. Eilnizi vücdanınıza
      koyun ! Mekke’den hicret ettirilen ve kendilerine Medine’de bile yaşanma hakkı tanın-
      mayan ve saldırıya uğrayan hz.Muhammed ve müslümanlar mı kan ve şiddeten yana,?
      Yoksa,müslümanları Mekke’den hicret ettirilmeye zorlayan ve daha sonra Medine’de
      bile hz.Muhammed ve müslümanları yok etmeye çalışan müşrikler ve ihanette bulu-
      nan Yahudiler mi şiddet ve kandan yana ? EVET; Müslümanlara saldıran ,Mekke ve
      Medine’de müslümanlara yaşama hakını tanımayan müşrikler ve işbirlikçileri olan hain
      Yahudiler,hep şiddet ve kandan yana olmuşlardır.Yukarıda ”Starbuck” ismi ile yazı ya-
      zan ırkçı yahudi,bütün dünyanın İsrail’i haksız ve zalim bulduğu halde o,halen zalimleri
      haklı, mazlumları da haksız buluyor. İşte köhne zihniyetin ürünü olan ırkçılık böyledir.

      • bilal dedi ki:

        Hz.Muhammed; Çocuk,kadın,yaşlı,din adamı ve eline silah almayan insanların öldürül-
        mesini her evesileyle şiddetle yasakladığı ve kınadığı halde,nasıl oluyor da bu yahudilerin
        eş ve çocuklarının öldürülmesini emrediyor. ? Bu zikrettiğiniz ”Meğazılar” hangi kaynakta
        bulunursa bulunsun hiç bir doğru yanı yoktur. Bir yandan,Hz.Muhammed (s.a.s),Ashabına
        sakın ha,! çocukları,kadınları,yaşlıları,eline silah almayanları ve din adamlarını öldürmeyin
        diyecek,öbür yandan öldürecek değil mi? O yahudilerin akrabalarından bir sürü sahaba da
        vardı. Onlar,Ya Resulallah! Bir yandan bize diyorsun ki,bu kişileri öldürmeyin,öbür yandan
        öldürün diye itirazda bulunmayacaklar mı ? Sahabeler bir beşer olarak,Muhammed’in
        en ufak bir hatasına hemen ittiraz ediyordular.Bunun bir çok örnekleri vardır. Bu yazılan
        ”Mağazıların ”uyduruk rivayetlerdir. Burada gösterilen bütün kayanaklar,( buhari,müslim ve
        Kütübü sitteler” in hiç biri o zaman yazılmamıştı.Bu yalan mağazılar kayd edilmemişti ve
        gösterdğiniz bu kaynaklar da Hz.Muhammed’in vefatından yaklaşık 250 sene sonra yazıl-
        mıştır. Zamanında yazılmayan ve kaydedilmeyen olaylar,nasıl sağlıklı olarak bize gelebilir.?
        Bunları rivayet eden ” Ebu Hureyre ” Peygamberimizin vefatından 2 sene 9 ay önce müs-lümanlığı seçmiştir.Peki nasıl olur da,ilk başta müslümanlığı kabul eden ve hiç bir surete
        Hz.Muhammed’in sohbetinden ayrılmayan hz.Ebu Bekir,Hz.Ömer,Hz.Osman,Hz.Ali vs.
        bu büyük zatların rivayet ettikleri hadis yok denecek kadar azdır. Ama 3 senesini bile Hz.
        peygamberle geçirmeyen Ebu Hureyre,nasıl olurda,neredeyse bütün rivayetler ondan ge-
        liyor.? Hz.Ömer ve hz.Ali hayata iken,Ebu Hureyre’nin hadis rivayet etmesine,engel olu-
        yordu. Ebu Hanife hz.de,Ebu Hureyre’nin rivayetlerini doğru bulmuyor ve kabul etmiyordu.
        Ebu Hanife ve İmam Malik gibi büyük zatlar,Buhari,Müslim Kütübi Sitte’de geçen bir çok
        rivayetle amel etmiyordular.Bu rivayetlerin hadis kriterleri ile uymadıklarını ve dolayısıyla,
        uyduruk rivayetler olduğunu söylüyorlar. EVET ” Bunları rivayet eden
        ” EBU HUREYRE’NİN NASIL UYDURUK RİVAYETLER ” Yaptığını öğrenmek için,
        LÜTFEN ! GOOGLE;DE ” EBU HUREYRE KİM DİR ? ” adresine girin ondan sonra onun
        rivayetlerine itibar edilip edilmeyeceğine vicdanınızla karar veriniz. Evet Söz konusu yuka-
        da sevgi ve merhamet peygamberi olan hz.Muhammed hakkında yazılan ve çizilen bütün
        rivayetler,yalnış ve uydurukturlar. Hz.Muhammed’in vafatından asırlar sonra yazılan,Buha-
        ri,müslim,Kütübü Sitteler, ne Allah’ın kitabıdır,ne de Hz,Muhammed yazdırmıştır. Bu kay-
        naklarda geçen bir çok rivayet hadis kriterlerine uymadığı gibi çoğuda yanlış ve uydurma
        rivayetlerdir. O yazılanların tümü yalandır.

      • krakaradert dedi ki:

        Allah razı olsun hocam doğru söze ne denir aksini de arayanın imanından şüphe ederim…

  4. sadasd dedi ki:

    Muhammed hazretleri tarafından oluşturulan Medine anayasasında dokuz Yahudi kabilesinden söz ediliyor. Bu bahsedilenler arasında Kureyzalılar, Nadirler yada Kaynuka lar var mı acaba?

    bu arada yazı çok doyurucu olmuş.

  5. semiha dedi ki:

    güneş balçıkla sıvanmaz

    istedğiniz kadar uğraşın …HAK GELDİ BATIL ZAİL OLDU…

  6. gerçekler dedi ki:

    Katliam tamamen yalandır. İbn İshak ın birçok islam alimi tarafından yalanlanmış kaynağından alıntı yapılmıştır. Bu katliama doğru dersek o zaman Kuran da esirler hakkında verilen “karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin”(47-Muhammed:4) hükmünü -haşa- Efendimiz es geçmiş olur. Ayrıca yine Kuran ın” Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez.” hükmüne de ters düşmüş olur. Bu hatalı rivayetlerin aslı Romaya dayanır. (MS 73) Roma da ayaklanan Yahudilerin katliamı sanki burada yapılmış gibi lanse edilmektedir.

    • ebu seyyaf dedi ki:

      birader sen muhammed 4 ü tekrar oku..
      bunlar ıman etmeyen Nebi as sırtından vuran yahudılerdır.. Ne kadar da az düşünüyorsunuz.. Açın birde islam kaynaklarından okuyun o zaman sebebini anlarız
      Vesselam

  7. bayraktr dedi ki:

    Bu güzel ve öğretici yazı için teşekkürler.. İslam kirli bir tarihe sahiptir. Muhammed eline gücü geçirdiği andan Medinenin yerlisi ve asıl sahipleri olan yahudileri; Sürgün ve katliamlarla yok etmiştir. Kuranda bu olayları belgeleyen ayetlerde zaten mevcuttur.

    İslam öğretisi ve kuran günümüzde savaş suçu ve insanlığa karşı işlenmiş suçlar kapsamında çağdışı hükümlere sahip ilkel bir inançtır. Bu ilkel dinin gerçeklerini ortaya koyan bu güzel yazı için emeği geçen arkadaşıma çok teşekkürler.

    • zerpa dedi ki:

      Ateşe ölü gözler ile dokunacağın gün, bunları tekrar hatırlayacak, ve tekrar dile getireceksin. Bu sözlerin her biri için pişman olacaksın…

  8. edasena dedi ki:

    çok teşekkür ederim

  9. V.Özcan dedi ki:

    Yahudilik gerçi bir kavim ismidir ama öte yandan onlarca korkunç kötü ahlakı kapsamında barındıran bir sıfattır. Korkunç derecede ırkçı,kendi üstünlüğünü ve efendiliğini ve liyakatini tartışılmaz gören,diğer insanlara gizli düşmanlığı ibadet sayan, peygamberlerini bu gerekçelerle öldüren.Menfaat için her türlü entrikayı ve alçaklığıve hiyaneti mübah ve hatta ibadet sayan,dışa kapalı ve düşman,(Bu sebeple osmanlıcada çıfıt olarak nitelendirilen).Kendileri lanete müstehak oldukları halde, kendilerini Allahın sevdiği kulları sanan ..ve daha kur’anda tanımlanan onlarca korkunç sıfatı taşıyan kişidir.YAHUDİ.
    Yaptığı ihanetleri mübah saydıkları için Son peygamberin (aleyhissalatü vesselam) Kendilerine bir hakim i adil olarak kendi şeriatlerine uygun olarak verdiği hükümleri kendi irsi hastalıkları gereği ihanet ve cinayetlerini mazur ve kendilerini mazlum gösterbiliyorlar. sevsinler

  10. osman diker dedi ki:

    Kuran ve müslümanlardan önce mekke ve medinede kimler yaşıyordu ? Yahudiler yaşıyordu. Muhammed ortaya çıkmasaydı sorunda çıkmayacaktı. Olay bu kadar basit.Konu kapanmıştır.

  11. talha dedi ki:

    Sacma sapan yazmissiniz. Itibar etmeyin.

  12. Omer dedi ki:

    Bu anlatilanlar komur ve elmas birbirine karisririlmis yani kizb ve sidk okuyan kafasini karistiracak nitelikte….

  13. Nc dks dedi ki:

    Ne dusmanca ve bilerek uydurularak yazilmjs seyler. Keske Peygamberimizin siretini kafama gore kirpip kesip paylasmasaydin resmen tarihi kendine uyarlamissin

  14. metin67oktay dedi ki:

    Kafa karışıklığının sebebi ayetlerdeki zaman farkıdır. İslamın ilk doğduğu yıllardaki ayetler son derece müşfik diğer dinlere karşıda hoşgörülüdür. Fakat güçlenme dönemindeki ayetler diğer kavimler müslüman olana kadar savaşın,düşmanı öldürün tarzına bürünmüştür.. İlaveten günlük yaşayışa dair yazılan ayetler kafa karıştırmıştır. Çünkü günlük yaşayış tarzı değiştikçe yazıldığı andaki geçerlilik kaybolmuştur.Örneğin 4 eş…!
    İşte sizin tartıştığınız nokta burasıdır. Esirleri öldürmek müslümanların güçlü olduğu döneme ait ayetlere dayanır. Affetmek, hoşgörü göstermek ilk dönemin ayetleridir. Kısacası herkez işine gelen ayeti ön plana çıkarmaktadır.
    Kesin olan ise İslam yayılmacılığında sonradan şiddetin daha ağır basmasıdır. Kendi rızası ile müslüman olmayan kavimler kılıç zoruyla zorla müslüman yapılmıştır. Keza o dönem Anadoluda yaşayan Türk kavimlerine karşı yapılan müslüman seferleri ile gerçekleşen Curcan ve Talkan katliamları ilk akla gelen örneklerdir.

Yorum bırakın