CENNET KERHANE DEĞİLDİR

cen

Bazı atayistler (!) Ömer Hayyam’ın şu dizelerinden yola çıkarak cennete kerhane benzetmesinde bulunma gafletine düşmektedirler:

‘Irmaklarından şaraplar akacak’ diyorsun
Cennet-i alâ meyhane midir?
‘Her mümin’e iki huri’ diyorsun
Cennet-i alâ kerhane midir?

Bunun doğru olmadığını gösterelim:

Cennette bekar kişi kalmayacaktır.

Cennetliklerin en alt derecesine günde 72 kadın verilecektir.

Tam mümin ise günde 100 bakire ile cinsi münasebette bulunacaktır.

Cennette kadınlar cinsi münasebette bulunduktan sonra yine bakire olacaklardır.

Cennetlik erkeğe 100 erkek kuvveti verilecektir.

Cennete girenler 33 yaşına döndürülecektir.

Cennetlik erkekler cennete vücutları kılsız, yüzleri sakalsız, gözleri de sürmeli olarak gireceklerdir.

Cennete giden kadınlar, evlilerse kendi kocalarına verilecekler. Yalnız çok adamla evlendilerse, son kocaya verilecekler. Kadının kocası çok kötü bir adamsa, alkolikse zaten cennete giremeyecek.

Kocası cehenneme giden veya evlenmeden tek başına cennete giden kadın, dünyada din uğruna şehit olan erkeklere verilecek.

Fakat kadın orada beş erkek isteyemeyecek, sadece bir erkek isteyecek ama o adamın beş erkek gücü olacak, ona her türlü zevki tattıracak.

Cennete giden erkeklerin tenasül uzuvları (penisleri) eğilmez, hep dik kalır.

Kadınlara, bir tane erkek verilse de, o erkek cimadan(seksten) hiçbir zaman kaçmayacak, sürekli yapabilecek. Dolayısıyla kadın da erkeğiyle istediği kadar cima edecek.

Kadın evliyse kendi kocasına verilecek ama kocasının da tüm erkekler gibi ayrıca hurileri olacak. Erkek hem karısıyla, hem de hurileriyle sabahtan akşama kadar sürekli cima (seks) yapabilecek.”

Ali Rıza Demircan – (İslam’a göre cinsel hayat)

Huri – Gılman – Vildan

Nebe 33. Memeleri yeni tomurcuklanmış yaşıt kızlar var. (huri)

Tur 24. O sedefleri içinde gizlenmiş inci gibi civanlar da kendilerine hizmet için etraflarında dönerler. (gılman-oğlan)

Vakıa 17. Cennetliklerin etrafında ebedî kılınmış çocuklar dolaşıp hizmet ederler. (Vildan)

Vildan denilen çocukların Müslüman olmayanların küçük yaşta ölen çocukları olduğu belirtilir. Örneğin bir Hristiyan ailenin 5 yaşındayken ölen çocuğu cennette Müslümanların kölesi olacaktır. Müslüman erkek, hurilerle oynaşırken o çocuklar kadehler taşıyıp hizmetkarlık edecektir.

“Cennet ehlinden en düşük dereceye sahip olan kişinin seksen bin hizmetçisi ve yetmiş iki hanımı olur. Onun için San’a (Yemen) ile Câbiye(Dımeşk) arası büyüklüğünde, yakut, mücevher ve incilerden müteşekkil bir kubbe dikilir. Bu hanım ve hizmetçilerinin her birinin başında taçlar bulunur ve bu taçlardaki en ufak inci tanesi doğu ile batı arasını aydınlatacak kadar güzeldir.” (Tirmizî, Sıfatü Cennet)

Sonuç: Ayet ve hadislerden görüldüğü gibi cennet atayistlerin iddia ettiği gibi kerhane değildir. Çünkü orada para ile fuhuş  yapılmaz. Müslüman erkekler için zevk, safa, şehvet mekanı denebilir ama kerhane denmez. Diyorlar ki “E, kadınlara niye yok?” Kadın, erkeğe hizmet için yaratılmıştır zaten, niye olsun ki?!! Dünyada da, ahirette de tek erkekle beraberliğe mahkumdurlar. Aksi düşünülemez, namussuzluk olur. Erkeğe ise helaldir. 😉

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Din içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

167 Responses to CENNET KERHANE DEĞİLDİR

  1. hacı hasan dedi ki:

    demekki kadın her iki dünyada eşek olacak erkeğin kölesi olacak.. ne güzel sanırım tanrıda erkek..

    • bilal dedi ki:

      Yukarıda yazılanların tümü uydurmadır. Sahih hadisle hiç bir alakası yoktur.Bunlar hep
      uydurma rivayetlerdir. Dinin temel kaynağı kur’an’ı Kerimdir.Cennete erkeklere eş sayı-
      sını tayin eden hiç bir ayet yoktur.Sahih bir hadiste de böyle bir şey asla yoktur.Bunlar
      gaybı olaylardır.Eğer vahiy ile (kur’an’la) gaybı bir olay Hz.peygambere bildirilmemişse
      kendisi de bilemez. Hz.peygamber hayatte iken,hadisin yazılmasına izin vermezdi.On-
      dan sonra sahabeler de yazmadılar.Hz.Peygamberin vafatından yaklaşık 200-250 sene
      sonra hadis tedvini başlıyor.Ama kayd edilmemiş,yazıya dökülmemiş,sadece kulaktan dolma söylentilerle bunlar derlenmeye başlanmıştır.Yaklaşık 250 sene önce söylenen bir şey,kayıt edilip yazıya dökülmemişse,bunun söylendiği gibi korunması mümkün mü?
      1- Bırakın Tirmizi’iyi, Buhari ve Müslim dahil,
      bunlardaki rivayetlerin bir çoğuyla Ebu Hanife Hz. ve İmam Malik gibi zatlar amel etme-
      mişler ve bu rivayetleri de doğru bulmamışlardır. Hatta,Ebu Hanife Hz.”Sikka” dediğimiz
      güvenilir hadisin sayısı 17.taneyi bile geçmemektedir diyor.Bunlar da,ibadetlerle ilgili
      mütevatir hadislerdir. KYANAK: تاريخ الاسلام = دكتور ابراهم حسن ” c/ 2 / s/ 330
      2- Yukarıda tirmizi de geçen ” Cennet ehlinden en düşük dereceye sahip olan kişinin
      seksen bin hiçmetçisi ve yetmiş iki hanımı olur vs.”bu saçmalıkların hiç biri ne kur’an’ı
      Kerim de,Ne de sahih hadiste vardır. Dinin kaynağı Tirmzinin görüşü mü,yoksa kur’an’ı
      Kerim mi ??? Bu kadar hizmetçiyi ve yetmiş iki hanımı bir erkek için tayin eden tek bir ayet var mı ? Varsa gösteriniz. !!! Bu kitaplar,uydruk rivayetlerle doludur.
      3- Cennete müşriklerin ve müslüman olmayanların evlatları aynen müslüman çocukları
      gibidirler.Onlar hizmetçi değillerdir.Cennete giren büyük veya küçük herkes aynı yaşıtta olur. 4-TUR SURESİ 24 – VAKİA SURESİ 17.ayetlerde geçen ” غلمان ” gulman ve”ولدان ”
      vildan ” konularına da tamamen yanlış yorum ve açıklama yapılmıştır.
      Her iki ayette de geçen ”gulman ile vildan ,” Sadece cennet ehline hizmet etmek için,
      cennete özel olarak yaratılmış hizmetçilerdir. Bunlar,dünya çocuklarından değildirler. Bunlar,cennete has özel hizmetçilerdir. BKZ: تفسير القرطبي ” c/ 9/ 61, // 169.Arapça tefsiri.
      5-İslam dininin temel kaynağı olan kur’an’ı Kerim de veya Hz.peygambere ait sahih bir
      hadiste,kadın erkeğe hizmet için yaratılmıştır diye bir ifade veya işaret var mıdır.???
      Böyle bir şey varsa hemen gösterin.! Kur’an veya mütevatir (sahih) hadisin dışında din
      adına söylenen her şey bidattir,yalan ve uydurmadır.
      TEVBE SURESİ 71.ayette erkek ve kadınların konumuna net ve açık bir şekilde vurgu
      yapılmaktadır.”والمؤمنون والمؤمنات بعضهم اولياء بعض ” Mü’min erkekler,mü’min kadınlar,birbir-
      lerinin velisi,idarecisi,dost ve yardımcısıdır. ” يأمرون بالمعروف وينهون عن المنكر ” Onlar, birbir-
      lerine ma’rufu (iyiliği ) emrederler,münkeri de (kütü şeyleri de ) yasaklarlar. ”
      a) Bu ayetlere baktığımız zaman,erkek ve kadının konumu her alanda aynıdır.Her iki ,birbirini yönetir,idare eder ve birbirine yardımcı olurlar. b) Her iki cins te,yine
      birbirine iyiliği emreder,kötülüğü sakındırırlar.” Evet, Ma’ruf ve münkerin ” kapsamı da genişir.Bunlar,aynı zamanda yasama,yürütme ve yargı işlerinin tümünü içine almakta- dır. Bunlara hem
      erkek,hem de kadın iştirak eder.Çünkü ayet,bu vazifeyi her iki cinse de eşit bir şekilde
      vermiştir.Ne kadın erkeğin hizmetçisi,ne de erkek onun hizmetçisidir.Her iki cins te ken-
      disine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmelidir. Her iki cins,hem Allah’ın kulu,
      hem eşit,hem de kardeştirler.
      Bu konuda Hz.Muhammed şöyle buyuruyor.! ” انما النساء شقائق الرجال ” Kadınlar ancak,
      erkeklerin dengi ve eşidirler.” Evet her iki cins,bibirinin eşi ve dengidir.Her konuda ikisi
      de eşittirler.Hiç biri,diğerinin hizmetçisi değildir.Ne dünyada,ne de cennete.!!!
      HULASA; yukarıdaki uyduruk rivayet ve yalnış açıklamalar,Ne kur’an’a,ne de Hz.pey-
      gamberin sahih bir hadisine dayanır.! Bunlar tamamen uyduruk ve yalnış yorumlardır.
      Bunların İslamla,kur’an’la ve Hz.peygamberle hiç bir alakası yoktur. Tamamen uydu-
      ruk rivayet ve yalnış yorumlardır. saygıyla.

      • insanlarozgürdür dedi ki:

        ya boşversene her olaydan sonra bi vahiy gelmiş peygambere 😀 banada geliyo bazen 😀 peygamberin cennete yaşasaydı bu kadar lüksü yaa , bi vahiy iniyo peygambere bütün akrabalarının kadınları helal kılınıyo 😀 ne iş ?

      • MaMaLi dedi ki:

        Bilal kardeş!ben 35 yıl suud’da yaşadım,kureşlileri,çok iyi tanırım hepsi zenginleştirilmişlerdir,ve içlerinde muhammed peygamberdir,islam din dir diyene rastlamadım))hatta şöyle derler,muhammedin cenazesi medinede,ebu bekir ömer beraberler,ingilizler 18 yz açdı bakdılar,içinde bir şey bulamamışlar diye bahsederler)çünki islam göre peygamber,veli,ve şehidlerin cenazesi,çürümemesi lazım)yoksa böyle bir şey olmuş olsa ingiliz jeologlar müslüman olurdu,diyorlar)))

      • bilal dedi ki:

        Sn.MaMaLi Kardeş,

        ‘’Bilal kardeş!ben 35 yıl suud’da yaşadım,kureşlileri,çok iyi tanırım hepsi zenginleştirilmişlerdir,ve içlerinde muhammed peygamberdir,islam din dir diyene rastlamadım) diyorsunuz.

        Sizin bu söylediklerinize aynen katılıyorum,ama yüce Allah’ın göndermiş olduğu islamı ve kur’an’ı bilmeyenler maalesef,Suudi Arabistan’ın yönetim şekli islam şeriati olduğunun saçmalığına da düştüklerini hep görmekteyiz.Suudi Arabistan’ı yönetenlerin islam ve kur’an’la hiç bir alakası yoktur. Bunlar İngiliz ve emperyalist güçlerin uşakları olup,aslında islama en büyük darabeyi vuranlardır.

        ‘’ İngilizler 18 yz açdı bakdılar,içinde bir şey bulamamışlar diye bahsederler)çünki islam göre peygamber,veli,ve şehidlerin cenazesi,çürümemesi lazım)yoksa böyle bir şey olmuş olsa ingiliz jeologlar müslüman olurdu,diyorlar)) diyorsunuz.

        İslam dininin tek kaynağı kur’an’dır. Kur’an’da ne peygamberlerin,ne de veli ve şehitlerin cenazesi çürümez diye bir hüküm veya ifade yoktur.Yani kim olursa olsun öldükten sonra bedeni toprakta çörür,ahirete kadar da fiziki anlamda cennet ve cehennem yoktur,bunlar kıyamet koptuktan sonra fiziki olarak ebedi ahiret yurdunda yaratılacaktır. Ayrıca Kur’an’ın‘’şehitler Rabları katında yaşıyorlar’’ ifadesi de onların manevi ruhlarına vurgu yapıyor.Bunlar kıyamete kadar yüce Allah’ın lütfu keremiyle RUHEN güzel bir hayat yaşayacaklar..’’ demektir.. !!!

        Peygamber,şehit ve velilerin bedeni çürümez diyen rivayetlerin (söylentilerin) hiç biri de sahih ve doğru değildir.Bu konudaki rivayetler zayıf ve uydurmadır.Hadislerin içine nice uydurma ve yalan rivayetler girmiştir.Bugün kütübi Sitte dediğimiz kitapların içinde kur’an’a,akle,mantıka ve müspet ilme aykırı nice saçma sapan ve uydurma rivayetler vardır. Zira hadisler hz.peygamberin gözetiminde ve talimatiyle yazılıp kayıt altına alınmamıştır.Bugün elimizde bulunan kütübü Sitte ise hz.peygamberin vefatından asırlar sonra kulaktan dolma bilgilerle derlenip yazılmaya başlanmıştır.Bu nedenle bu kitaplarda hadis olmayan ve hz.peygambere yalan yere uydurulan nice rivayetler vardır. Ayrıca hz,peygamber de kendi sözlerinin yazılmasına da müsaade etmezdi,çünkü din kur’an’la tamamlanmıştır.Kur’an’da yüce Allah ‘’El yevme ekmeltü leküm dineküm’’Bügün (kur’an’la) size dininizi tamamladım.’’buyuruyor.Yani dinin tek kaynağı kur’an’dır,eğer hz.peygamberin sözleri sahih ve doğru olarak tevatüren bize ulaşmışsa sadece kur’an’ın pratikteki uygulama şeklini bize gösterir, ama dini bir hüküm koyamaz.Zira Kur’an’da yüce Allah ‘’ İnilhükmü illa lillah ‘’ küküm koyma yetkisi sadece Allah’a mahsustur..’’ buyurmaktadır.Bu nedenle hiçbir peygamber de dini bir hüküm koyamaz,onlar da bizim gibi bir kul ve beşerdir,yüce Allah Kendilerine neyi vahyetmişse onun tebliğini yapmağa çalışmışlardır.

        Özetle,peygamber,veli ve şehitlerin bedenleri çürümez diyen bazı rivayetler (söylentiler) sahih ve doğru olmayıp bunlar uydurma rivayetler (söylentiler)dir.Eğer Hz.peygamber böyle bir şey söylemiş olsaydı,her halde onun döneminde yaşayan islam düşmanları haydi bedeni çürümemiş bir peygamber,veli veya şehidin cenazesini göster de biz de sana inanalım diyeceklerdi! O böyle bir şey söylemediği için ona inanmayanların da böyle bir talabı hiç olmamıştır. Bu nedenle ‘’ islama göre peygamber,veli,ve şehidlerin cenazesi,çürümemesi lazım) şeklindeki ifadenin bir anlamı ve mesnedi yoktur.

        Saygılarımla.

    • erdem dedi ki:

      bende diyorumki kim resmen cenneti kerhane yapmislar allah belalarini versin bunlarin isi gucu bu dunyada da sapiklik öteki dunyada da sapiklik öyleki insani dinden sogutuyorlar nalet olsun size sizin din anlayisinizada ne kadar sapiklik varsa demeki islamiyete var sayet böyle bir dinim varsa ben kabul etmiyorum cünki dinimden utaniyorum resmem kerhane ye cevirmisiniz

      • hatice dedi ki:

        Burda analtilan malesef doğru inannmayanlar Kurani acıp okusun cennet hayatinda hep erkeklerden bahsediyor kuran cehennem haytindan kadinlardan bahsediliyor cennet sadecd erkeklerin sefa sürdüğü yer gidin hocalari dinleyin ne diyor hocalar Allah erkekler icin tertemiz genc güzel kizlar yarati Cennet Kerhane

    • anan dedi ki:

      Yukarıda tanımı yapılan cennet benim inandığım dine ait değil. Tomurcuk göğüslü kızlar , 72 huri bok püsür. Allah hepsinin belasını versin , sapıklar ordusu. Kadın erkek için yaratılmamıştır, sen mi yarattında biliyorsun. Kadın erkek eşittir. Cennet erkekler için şehvet mekanıymış, kerhane denemezmiş. Savunma suçlamadan beter.

      • mustafa dedi ki:

        Iste böyleee,
        Anan,kutlarim seni.Ömer Hayyam Dogru söylüyür,cennetle cahal insanlari kandiriyorlar.Hicbir dinin gercek hicbir yani yoktur.Bu dünyada yalniz Somalide günde 1000 cocuk acindan ölüyürde Müslümanin Allahi bir TAS CORBA bile veremiyürde .ötede 72 gari,72 de tüysüz oglan verecekmis.Bu TANRININ degil büyük arabin yalanidir.Hadi garilarla güresin der,bu tüysüz oglanlardami güresecez OSMANLI gibi.Müslümanlihda coh coh Yaman dinmis VALLAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA.Dedeniz

  2. yatırlı dedi ki:

    bu yüzden mi bilal bey 2 kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine denk görülür

    • bilal dedi ki:

      Yatırlı bey ! ” İKİ KADININ ŞAHİTLİĞİ ” ??? NİSA- 282:
      Söz konusu ayet ticari borçlanma hukuyla ilgilidir.Yakın zamanımıza kadar da kadınlar
      ticari faaliyetlerde bulunmuyorlardı ve hatta bugün bile kadınların bir çoğu bu tür faaliyet- lere katılmıyorlar. Kadınlar bu tür faaliyetlere fazla katılmadıkları için ticaretle ilgili borçlan-
      ma hukukunda şahitlikleri de pek olamıyordu. Ticari boçlanma hukukunun sağlıklı koruna-
      bilmesi için,bir asil,bir de yedek şahit kadın tavsiye edilir,ama bir tane dahi olsa,onun şahit- liği erekeğin şahitliğiyle denktir,kabul edilir.!!!
      Zaten ayette ” ان تضل احديهما فتذكر احديهما الاخري ” ………………………………………Biri unutunca, diğeri ona hatırlatsın…” Yani biri yedek diğeri de asil şahit olsun.Asil şahit olan kadın
      unutursa,yedek şahit ona hatırlatsın. !!! Bu da sadece bir tavsiyedir.Netice de şahitlik
      eden yine bir erkekle bir kadındır. Şahitlik eden bir erkekle iki kadın değildir.Konuyla ilgili
      ayet yalnış yorumlanıyor.!!!
      Hakların tam korunabilmesi için bu bir tavsiye niteliğindedir.Zorunlu değildir.Her konuda
      olduğu gibi,bu konuda da tek kadının şahitliği erkeğin şahitliğiyle denktir.Aynen kabul edi-
      lir.Yani bir kadın ile bir erkeğin şahitliği aynıdır ve kabul edilir. KUR’AN’DA HİÇ BİR SO-
      RUN YOKTUR,YETERKİ ORJİNAL METNİNİ DOĞRU ANLAYALIM,SORUNLAR YALNIŞ
      YORUM VE HATALI MEAALERDEN KAYNAKLANIYOR. EVET,BİR ERKEĞİN VE BİR
      KADININ ŞAHİTLİĞİ AYNIDIR: KADIN DA ALLAH’IN KULUDUR,ERKEK DE. ARALA-
      RINDA HİÇ BİR AYIRIM YOKTUR.!!!

      • insanlarozgürdür dedi ki:

        şeriata göre yokmu yani? kuranı hiçemi sayıyosun sen şimdi :DD kafanda güzel orjinal metin oluşturmuşsun sen, bütün profesörlerden daha iyi biliyosun madem cık tvye

      • Gürkan dedi ki:

        “Yakın zamanımıza kadar da kadınlar ticari faaliyetlerde bulunmuyorlardı….” demişsin. Muhammedin ilk eşi ne iş yapardı, bir fikrin var mı?

      • ali dedi ki:

        hz.hatice ticaretle uğraşıyor idi, bundan başka pek çok kadının ticaret ile uğraşıyor olduğunu varsaymak ta yanlış olmasa gerek.

      • bilal dedi ki:

        Gürkan bey ! Bugün bile dünyada bir araştırma yapılırsa görülecektir ki,ticeri faaliyette bulunanların kahir çokluğu erkekeler olduğu görilecektir.Eğer bunu bilmiyorsanız dünya- dan habedar değilsiniz demek.Bırakın 1400 sene önceyi bugün bile modern dünyamızda bu işi yapanların % 90’ının üzeri yine erkelerdir diyebiliriz.Bir bunu araştır bakalım iş adamları ve tüccarların kahir çokluğu kadın mı yoksa erkek mi ? 1400 sene önce ticari faaliyetlere katılan kadınların sayısı yok denecek kadar az idi, Binde bir belki değildi…… Çünkü her konuda erkek egemenliği söz konusu idi.Kadının elinde hemen hemen hiç bir şey yoktu.Bu durum neredeyse şimdi bile bir çok yerde aynen devam ediyor.Bir araştırın bakalım,bugün bile kadının durumu nedir..? öğrenin ondan sonra ahkam kesin….. Hz.Hatice’nin durumuna gelince,kacası öldüğünde mal ve serveti ona kalıyor.Dul kalınca da evleninceye kadar bu malını artırmak için elbette ticaret yapıyor.Kocası hayata olsaydı bu ticareti kacası yapardı kendisi değil. Binlerce kadın arasında kocası olmadığı için hz.Hatice gibi bir kadın ticari bir faaliyette bulunmuşsa hangi mantıkla bunu genelleş-tiriyorsunuz??? Peki,o dönemde hz.Hatice gibi bu tür faaliyette bulunan kaç tane kadını gösterebilirsiniz? Bir kişi bu faaliyette bulunduğu için bunu genelleşrtirmenin mantıkı var mı ? Bana söyleyin. Şayet siz veya aileniz ticaretle uğraşıyorsa bunu annen mi yapıyor yoksa baban mı ? Eşin mi yapıyor, yoksa sen mi ??? Lütfen araştırmadan bir şey öğrenmeden kafamızdan konuşmayalım.. O günden beri her şeyde egemenlik erkeğin idi,şimdi bile erkeğin egemenliği yine söz konusu. Bu durumu araştırıp öğrenin ondan sonra lütfen konuşun… Kadın hakları konusunda bugünün dünyasında büyük ilerlemeler kaytedildiği halde yine de nerdeyse her konuda erkeğin hakimiyeti görülmektedir…Bu durumu Kur’an’ı Kerimin indiği dönem olan 1400 sene öncesinde düşünün… Kocası olmadığından dolayı bir tek kişi olan hz.Hatice’nin böyle bir durumda bulunması istisnai bir durumdur…. .Binlerce kadın arasında bir kişi onun da kocası olmadığı için bunu yapmışsa bunu genelleştirmenin mantıkı bir izahı var mı ??? Bugün bile hangi aileye bakıyorsak ticari faaliyette bulunanların nerdeyse % 90’ın üzeri evin kadını değil,erkği olduğunu görüyoruz…Zaten özel durumlar hariç,Kur’an’ın getirdiği hükümler da genel durumları baz alır. Bu nedenle,kocası olmadığından dolayı binlerce kadın arasında tek bir kişi olan hz.Hatice’nin böyle bir durumu,hiç bir şey ifade etmez….!!! saygılar…..

      • sarp mustafa dedi ki:

        beyler bilali fazla takmayın şimdilik. Kendi kuranını yazmasını bekliyoruz. Bunca zamandır meal yazan alimleri hiçe sayan bir arkadaşltır kendisi. Bugüne değin yapılmış bütün mealler yalandır yanlıştır. İlerde kendisinin kini yayınlaycak, Herkes aydınlığa kavuşacak, sabır ve erdemle beklemede kalın.

      • MaMaLi dedi ki:

        Bilal kardeş!sen oırjinal kuranı nerden buldun?)en eski kuran 8 yz ait oda semerkant da müzede duruyor)hadisler 200,yıllık,inanılmaz diyorsun,ee 6 yz da yazılan 8 yz da tarih sahnesine,çıkan kurana neden inanalım?

      • bilal dedi ki:

        Me Mali kerdeş,

        ‘’ Bilal kardeş!sen oırjinal kuranı nerden buldun?) diyorsunuz !

        Cevap: Elimizdeki kur’an orijinal olup,hz.peygamberden bugünümüze kadar tevatüren bize ulaşmıştır.O günden beri bütün müslümanların ittifakla kabul ettiği mevcut kur’an’ın bize tevatürle ulaşması onun tahrifata uğramadığının ve orjinalının korunduğunun açıkça göstergesidir.Eğer kur’an’ın orjinalında en ufak bir sorun olsaydı,bugün Hıristiyanlık dünyasındaki farklı İncil nüshaları gibi islam dünyasındaki mevcut kur’an’ların da farklı nüshalarının olması gerekirdi.Demek ki ilk dönemde (hz.peygamber döneminde) kur’an ne ise şimdi de aynıdır. Ayrıca kur’an’ın bazı ayetlerinde yapılan farklı yorumlar onun orjinalliğine asla bir halel getirmez.Zira ayetlere yapılan yorum ve tefsirler doğru da olabilir,yanlış da olabilir.Çünkü herkesin bilgi ve kavrama yeteneği,akıl ve mantık düzeyi aynı değildir,bu nedenle bazı ayetlere farklı yorum veya tefsirlerin yapılması gayet doğaldır, Bununla birlikte yine kur’an’ın orijinal metni zaten yerinde durup korunuyor.!!!!!

        Ayrıca hadislerin konumu değişiktir,çünkü hadisler korunmak için zamanında yazlıp kayıt altına alınmadı,ama hz.peygambere gelen her Sure ve Ayet onun güzetiminde ve talimatiyle yazılıp kayıt altına alındı,hadisler ise zamanında yazılıp kayıt altına alınmadığından sağlıklı olarak tam korunamadı,zaten korunmasına da gerek yoktu,çünkü dinin tek kaynağı kur’an’ı kerimdir.İslam dini kur’an’la tamamlanmıştır…
        .
        Saygılarımla.

      • Sn. Bilal.
        Bu foruma birkaç gündür giriyorum ama Islamı savunayım derken ayet anlamlarını değiştirerek Islama en çok zarar vereninde senin olduğunu görüyorum.
        Baştan; senin ticaret ile ilgili konusunu ettigin sure Nisa değil Baraka.
        Kardeşim, nerede ticaret ile ilgili konulara değiniliyor bu ayette ?
        Nasil bu kadar anlam ve kavramları değistirebiliyorsun, Hiç mi Allah korkusu yok sende ?
        Hiçmi utanmıyon ? Hiçmi sıkılmıyon ?
        Nasıl ticaret ile ilgili deyip arkasından o zamanlarda ticaret ile kadınlar ugraşmıyorlardı diye senaryolarla günümüzde bile kadınlar ticaretle fazla uğraşmıyorlar diye uydurabiliyorsun?
        Binde 1 kadın ticaret yapıyor olsa bile bu kandın’ların az haklara sahip olabilecekleri anlamınamı gelir ?
        Söylediklerinin farkındamısın sen ?
        Bak bir yerde doğrusun, gericiliğin ve yozlaşmışlığın zirve yaptığı Islam ülkelerinde kadın’ın ticaret yapması değil çoğu kadın’ın yolda yürümesi, alışverişe gitmesi, pencereden bakması bile yasak.
        Afganistan, S.Arabistan, Mali, Somali gibi ülkelerde Bir kandın’ın bir erkek ile konuşması bile ya kırbaçlanma, ya taşlanarak öldürülme ya da Allahu Ekber diye kafasının uçurulma nedeni.
        Bu örnekler tam senlik, bunlarıda kullanabilirsin ama dünya bu ortaçag karanlığının lağımli kör kuyularına saplanmış bu islam ülkelerinden ibaret değil.
        Baraka:282’de ticaret ederken iki kadın tanık gösterin falan denmiyor, birbirinize borç verirken deniliyor.
        Uydurma. Ayette birbirinize borç verirken, “Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir.” deniliyor.
        Bir yerde haklısın borçlanma konusunda erkeklere hitap ediliyor.
        Bu demek değildirki kadın’lar borçlanamaz, ha sen diyorsan bu senin sorunun. Yine bir senaryo ile eski zamandan beri kadınlar borçlanmaz bütün işleri erkekler görüyorlardı diye islam ülekelerini hatta yeni devletimiz işid’i bile örnek verebilirsin.
        Ama ayet açik.
        Bu Ayette resmen tanıklık konusunda bir erkeğe 2 kadın’ın tanıklığı isteniyor.
        Boşa eveleyip, geveleyerek sözcükleri sündürerek kafana göre anlamlar verme.
        Kuran bunu emrediyor.
        Emirleri sorugulayabilirsin ama kafana göre kuralları şirin göstermek için değiştiremezsin.
        Iman ediyorsan kayıtsız şartsız kabul edeceksin.
        Yok, bu ayet yerel olarak o dönemki Arap’lar için gönderildi dersen,Kuran’ın evrensel bir ileti olmadığını söylemiş olursun, ona göre yani….

      • mustafa dedi ki:

        Iste böyleee,
        Bilal,sen gercekten tam bir müslümansin.DANSÖZLER gibi KIVIR KIVIR KIVIRIYORSUN.Senin sözlerine inanacagimizimi saniyorsun.Kadinla Erkegin arasinda fark yokmus,Sen Muhammedin karilari AYSEYLE Ömerin kizi icin söylediklerini bir okuda bak bu iki kadin icin neler söylüyür.?Tamammi.

  3. elevation dedi ki:

    İslamda bazı hususlara ait ayetler buldum, paylaşayım dedim,

    Nahl 75.Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler.

    Görüldüğü kadarıyla islamda kölelik gayet meşru bir şey 🙂

    Sözde Kadın-Erkek eşitliğine dair bazı ayetler,

    Nisa 34. Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür.

    Yani islam dinine göre Erkekler kadının koruyup kollayıcısı. Ama sadece bununla kalmıyor ve ikinci cümlede gerekçeyi ekliyor: ” Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır” diye. 🙂 Üçüncü cümlede de erkekleri mallarının bolluğundan ve kadınlar için harcamalarından söz ediliyor. Ama ikinci cümle kadını erkekten aşağı yarattığını açıklayan bir bölüm.

    Nisa suresindeki miras paylaşımı ile ilgili ayette de ilk bahsettiği “erkeğe kadının iki katı” haktır. İslam köle-efendi, kadın-erkek eşitliğini tanımayan Ataerkil ve Feodal bir dindir.

    • bilal dedi ki:

      İSLAMDA KÖLELİK ASLA MEŞRU DEĞİLDİR: !!! NAHL-75: Ayetin mesajını çarpıtarak
      yorumluyorsunuz.! a) Burada kölelik müessesesi yerilmektedir.b) Hürriyet ve özgürlük ise,
      övülmektedir.! Peki,ayet köleliği yeriyorsa,bu onu meşrulaştırma anlamına mı geliyor.?
      Siz nasıl anlıyorsunz.??? Ayete göre kölelik ile özgürlük aynı değildir. Yani insana yakı-şan kölelik değil,hürriyet ve özgürlüktür.Ama siz ayetin tam tersini söylüyorsunuz.Ayet bir
      örnekle var olan bir vakiaya vurgu yapıyor.Burada kölelik yeriliyor,özgürlük ise övülüyor.
      Var olan bir vakidan söz etmek,onu meşrulaştırma anlamına mı geliyor.? MESELA: Ben,
      ” bugün falan yerde adam öldürüldü ” desem,bununla bu olayı meşrulaştırmış mı oluyo-
      rum.? Sizin mantıkınıza göre öyledir. Bu ayette şayet kölelik övülseydi,o zaman saçma
      sapan iddianıza hak verirdim. Ama ayet,köleliği yeriyor,hürriyet ve özgürlüğü ise övüyor.
      Kölelik yerildiği halde,nasıl olur da meşrulaştırıldığını söyleyebiliyorsunuz.? Her şeyi ters
      mı anlıyorsunz ???
      Ayetin öeztini yapalım: ضرب االله مثلا عبدا مملوكا الخ ” Allah size bir örnek getiriyor.Bir trafta
      memlük bir köle olup,hiç bir güç ve yetkisi olmayan,aciz bir adam,mal mülk ve serveti
      olmadığından kimseye yardım edemiyor,hizmet sunamıyor,kimseye yararı dokunamıyor,
      öbür tarafta (çalışmasından dolayı) kendisine tarafımızdan güzel rızık verdiğimiz bir zat ki
      o maldan gizli -açık (yoksul,düşkün ve muhtaçlara) harcıyor.! İnsanlara yarar konusunda
      bu iki insanın durumu bir mi,aynı mı ? Özgür ve servet sahibi olan bir kimsenin insanlara
      yararı dokunuyor,özgürlüğü,mal,mülk ve serveti olmayan birinin ise başkalara yardımı söz konusu olamıyor.!!! İşte bu iki grup insanın,diğer insanlara olan yarar ve hizmeti bir değil-
      ildir.!!! Burada ayet,özgürlüğü,servet sahibi olup insanlara yararlı olmayı teşvik ediyor, köleliği,mal,mülk ve servet edinimeyip,insanlara yararlı olmamayı da yeriyor.!!!
      Burada kölelik yerildiği halde,hangi mantıkla meşrulaştırıldığını iddia ediyorsunuz.???
      Aynı zamanda burada,hür ile kölenin değil,insanlığa olan yarar ve hizmetleri mükayese
      ediliyor.Her ikisinin insanlığa olan yarar ve hizmetleri bir ve aynı değilidir. İslam dünyayı
      teşrif ettiği zaman her yerde kölelik hukuki yönde meşru ve çok yaygındı.Henüz yasak
      zemini oluşmadan önce islam kölelerin de insan olduğunu,hür olanların tüm haklarına
      sahip olduklarını ilan ediyor.Bazı günahların cezasını da bir kölenin azad edilmesine
      çeviriyor. Köleliği yasak etmenin zemini oluştuktan hemen sonra da kesin bir dille
      kur’an köleliği yasaklıyor.Muhammed -4: ..فاما منا بعد واما فداء Savaş bitince esirleri serbest
      bırakın,karşılksız.veya fidyeyle.” Bu ayet BM.Cemiyetinden 1350 sene önce köleliği
      tamamen yasaklıyor. ( BM.ise,1926 da yasaklayabiliyor.)

      • bilal dedi ki:

        İSLAM DA KADIN -ERKEK İŞTTİR:!!! NİSA-34: الرجال قوامون علي انساء الخ ” Erkekler,kadınla-
        ra karşı sorumludurlar.(haklarını korumak zorundadırlar.) بما فضل الله بعضهم علي بعض ” Allah,
        bu (haklara karşı sorumlulk konusunda) kimini kimine tercih ettiğinden ve birde kendi
        mallarından harcama yaptıklarından dolayıdır.” Kaynak: ابن المذور ” ===لسان العرب بيروت
        a) Ayette göre,evlenen erkek eşinin bütün haklarına riayet etmelidir.Bütün maddi ve ma-
        nevi ihtiyaçlarını karşılamalıdır. b) Bu konuda erkek mükellef ve sorumlu tutulmuş ve bü-
        tün malı harcamalar onun boynuna yükletilmiştir. Yani erkek,hanımının hizmetçisi olacak,
        hiç bir hakkını,hukukunu zayi etmeyecektir.! c) قوامون ” haklarını korumalıdırlar,haklarına
        karşı sorumludurlar.Kollamak ifedesi,gösterdiğim kaynaklara göre yalnıştır.Çünkü,arapça
        da kollamanın karşılığı ” حاكمون ” dır. قوامون ” ise, haklarına karşı sorumludurlar. EVET,
        burada kollamak veya idare etmek anlamını çıkarmak yalnıştır. d) Burada ” فضل ” ifade-
        si de ” üstün kıldı ” değil,sorumluluk konusunda ” kimini kimene tercih etti.” anlamındadır.
        Zira arapçada ” فضلت صديقي علي =فضلت الشاي علي القهوة ” Faddaltu sadiki aleyye ” dostumu
        kendime tercih ettim.” Faddaltu ş şaye alel kahveh ” Çay içmeyi,kahveye tercih ettim.
        İşte buradaki ” فضل ” üstün kılmak değil,haklarına karşı sorumluluk ve mükellefiyet konu-
        sunda birine diğerine tercihtir. EVET;Ayette göre üstünlük söz konusu değildir.Tabir caiz ise,burada erkeğin hanımına hiçmetçiliği söz konusudur. Hatta burada kadına pozitif ayı-
        rımcılık bile söz konusudur.” Yeterki kur’an’ı mızı doğru anlayalım ve verdiği hükmün ge-
        reğini yerine getirelim. Maalsef,kur’an’ı yalnış yomurlayarak yaptıklarını meşru kılmaya
        çalışanlar olmuştur.!!! == TEVBE-71: والمؤمنون والمؤمنات بعضهم اولياء يأ مرون بالمعروف الخ ”
        Mü’min erkekler,mü’min kadınlar,birbirlerinin velisidirler. ( veli,yönetici,idareci vs.) Birbir-
        lerine ma’rufu ( bütün iyi işleri ) emrederler,münkeri ( kötü işleri de ) yasaklarlar.” a) bu
        ayette göre erkek,kadının velisi,yönetcisi ve idarecisi olabildiği gibi,kadın da aynı şekilde
        erkeğin velisi,yöneticisi ve idarecisi olabiliyor.!!! b) Erkek,kadına emr verebiliği gibi,kadın
        da erkeğe aynen emr verebilmektedir.Yani her iki cins de birbilerine amir ve yönetici ola-
        biliyor.!! EVET,KUR’AN DA HER İKİ CİNS DE EŞİTTİR: ERKEĞİN ÜSTÜNLÜĞÜ
        ASLA SÖZ KONUSU DEĞİLDİR: !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
        =================================================================

      • elevation dedi ki:

        “.Muhammed -4: ..فاما منا بعد واما فداء Savaş bitince esirleri serbest
        bırakın,karşılksız.veya fidyeyle.” Bu ayet BM.Cemiyetinden 1350 sene önce köleliği
        tamamen yasaklıyor. ( BM.ise,1926 da yasaklayabiliyor.)

        O ayette Köleliği kaldırın demiyor ki, Savaş esirlerini serbest bırakın diyor. 🙂

        Ayet şu,

        Muhammed 4:(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hâle getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur. Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.

        Kafirleri öldürün, sağ kalanları esir alın, sonrada karşılıksız ya da fidye (bedel) karşılığında serbest bırakın demek, köleliği kaldırmak mı oluyor 🙂 Bir kere esir ile köle farklı şeyler. Esirler köleleştirilebiliyor ama her köle esir değildir.

        Verdiğim ayette, Allahınız köleler ile özgür insanların eşit olmadığını kendi ağzından belirtiyor. Bunun köleliği yerdiğini iddia etmek ancak aklıevvellerin düşüncesi olabilir. İslam köleliği yasakladıysa Muhammed’in bizzat edindiği köleler ve cariyelere ne demeli?

        Artık kıvırmayı da geçtik saçmalaya başladınız. Çünkü açıkça köşeye sıkıştınız. İslamın ilkelliği, ataerkil aile yapısını savunması ve feodal-köleci ekonomik-sosyal sisteme uyumlu olması, senin gibi Reformist düşünceye sahip müslümanları rahatsız ediyor. Durumu saçmalayarak kurtarmaya çalışıyorsunuz.

      • bilal dedi ki:

        1-İLK İNSAN KÖLE MİDİ ? 2- KÖLELİK NASIL OLUŞTU ? 3- KÖLELİK,SAVAŞLARIN,
        BÜYÜK KÜÇÜK ÇATIŞMALARIN,KAÇIRMANIN VE ZORBALIĞIN SONUCU DEĞİLMİ
        DİR ? 4- KÖLELİĞİ DOĞURAN EN BÜYÜK AMİL BUNLAR DEĞİL MİDİ ?
        Evet,her na kadar MUHAMMED -4: Savaş esirleriyle ilgili bu hükmü getirmişse de,köleliği
        oluşturan en büyük amil savaşlardı.O güne kadar küçük veya büyük çaplı olsun yapılan
        savaşlarda esir düşenlerin tümü,taraflarca köle ediniyordu.Köleliği dünyaya yayan en
        büyük faktör işte bu idı.Zemin oluştuktan sonra kur’an,köleliği oluşturan en büyük fak-
        törü kökünden yasaklayıp yok ediyor.İslamın hükümleri evrensel olduğunda,bir olay üze-
        rine gelen emir umumidir.Bu ayetin hedefi,köleliği oluşturan bataklığı kökünden kurutmak-
        tır,adece savaş esirleri değil. 5-Hz.peygamber,köle olarak gelen her kesi hürriyetine ka-
        vuştururdu. MESELA: Peygamber olmadan önce hz.Hatice’yle evlendiği zaman Zeyd
        bin Harise,hz.Hatice’nin kölesi iken,hemen onu azad etmedi mi ???
        Hz.peygamberin elinde tek bir köle yoktu. Ona köle olarak gelen her kesi azad ederdi.!!!
        6-ALİ İMRAN-79: ما كان لبشر ان يؤتيه الله الكتاب الخ ” Allah’ın kendisine kitap,hüküm ve nü-
        büvvet verdiği hiç bir insanın kalkıp da halka: Allah’ın yanı sıra bana da kul / köle olun”
        deme yetkisi yoktur.” Bu ayet her ne kadar Hz.İsa olayı üzerine gelmişse de,” ما كان لبشر
        ” Hiç bir insanın…..” ifadesi,bunu genelleştirmiştir.!!! Buna göre,hiç bir kimse, başkasını
        kendine kul / köle edinemez.!!!!! Evet KUR’AN,1400 sene önce köleliği yasaklamıştır.!!!
        ========================================================
        6- NAHL-75.ayeti yine anlayamamışsın.!!! Bu ayette,” Hür ve köle ” nin bir ve aynı olma-
        dığının vurgusu veya işareti yoktur.!!! Burada,insanlara her türlü yardımı yapıp,yapama-
        yacak olan iki insan grubunun örnekleri dile getiriliyor.!!! AYETİN ÖZETİ : İnsanlara her
        türlü yardımı yapıp,hizmet edenin ile yardımı yapamayıp hizmet edemeyenin durumu bir
        ve aynı değildir.” deniliyor.Yani her iki grubun pozitif ve negatif olan durumları bir örnekle değerlendiriliyor. İnsanlara YARDIM VE HİZMET konusunda ikisi bir değildir. Yani biri
        her türlü yardımı yapabiliyor,diğeri ise yardım edemiyor.Bu değerlendirme kişiler üzerin-
        de değil, onların yapabildikleri yardım ve hizmetleri hakkındadır. Yani insanlara yardım
        edip hizmet sunmak ile,yardım edemeyip hizmet sunamamak aynı ve bir değildir.!!!

      • bilal dedi ki:

        ” İSLAMDA MİRAS PAYLAŞIMI ” ? 1- İslamdan önce cahiliye dönemindeki Araplarda
        olmak üzere bütün dünya hukukunda kadın mirastan tamamen mahrum bırakılmıştı.Kızın
        babasının malında hiç bir hakkı yoktu.Miras doğrudan doğruya erkek evlade geçer.Kız ço-
        cuklarına hiç bir şey verilmezdi.Erkek çocuklar mirasla servet ve varlık içinde yüzerken,ay- nı babanın çocuğu olan kızlar fakr-u zaruret içinde çırpınmaktadır.Bir çok hayati meseler-
        de olduğu gibi,bunda da köklü değişiklikler yapan ve yenilikler getiren İSLAM DİNİ asırlar
        boyu devam eden bu zulme son verdi.Mirası hakça taksim etti. NİSA-11.ayeti tamamen
        miras taksimini anlatır.Baş kısmında ise,” Allah çoçuklarınız hakkında erkek çocuğa,kız
        olanın iki hissesi kadar tavsiye eder…..” PEKİ, NEDEN İKİ HİSSESİ KADAR:???
        a) KUR’AN inmeden önce,kız çocukları mirastan hiç bir şey alamıyordular.Kur’an indiğinde
        malın üçte birini kıza tahsis ediyor.Bu,kızlar için büyük bir inkılaptır.Kızlar,kadınlar hiç mü-
        cadele etmeden kur’an onlara bu miras hakkını tanıyor. b) İslam mevzuya erkeğin ve ka-
        dının sosyal yapısı,ailedeki mesuliyeti,mükellefiyeti ve psikolojik faktörleri göz önünde bu-
        lundurduğu için,taksimatı bu şekilde yapıyor.c) İslamın çizdiği hayat prensibine göre,kızın
        çalışıp kazanma mecruburiyeti yoktur.Ama isterse çalışabilir ve hiç kimse ona engel ola-
        maz.Bu,ona layık görülen bir şafkat ve merhametin neticesidir.Kız,baba evinde bulunduğu
        müddetçe ihtiyaçları babası,kardeşleri veya yakın akrabaları tarafından karşılanır.Evelen-
        dikten sonra da geçimi,nafakası ve bütün ihtiyaçları eşi tarafından karşılanır.Kadın,kendi
        malını,evin ihtiyaçları için harcanmaya zorlanmaz.Çünkü bir erkeğin özel mülkü olacağı
        gibi,onun da özel mülk edinme hakkı vardır.Ancak kadın gönül rızasıyla,bir zorlama olma-
        dan,isterse,ortaklaşa harcamada bulunabilir.Buna göre,kadının hiç bir şeyi yokmuş gibi
        bakılır.Maddi ve manevi bütün ihtiyaçları eşi tarfından karşılanır.Erkeği elindeki imakana-
        tına göre,haracamada bulunmazsa,kadının kocasını şikayet etme hakkı vardır.Mahkeme-
        ye gider hakkını arar. d) Diğer taraftan kız evlenirken mustakbel eşinden mehir alır.Bölge-
        nin adetine göre çeyiz,hediye vb.şeyleri alır. Damat ise,her konuda haracama yapmak zo-
        runda kalıyor.Erkek devamlı surette harcarken,kadının malı artarak devam eder,çoğalır.
        e) Erkek ise evlendikten sonra üzerine aile yükü binecek,eşinin,çolluk çocuğunun bütün
        nefakalarını karşılamak durumunda kalacaktır.(Bu durum,yani eş ve çocuklarının bütün
        masrafı,geçimleri sadece islam da değil,neredeyse bütün dünya hukukunda erkeğe aittir.)
        f) Buna göre biri erkek,diğeri kız iki kardeşten erkeğin aldığı üçte iki miras bu şekilde de-
        vamlı surette harcanıp azalırken,kız kardeşinin aldığı üçte bir miras hakkı artarak koruna-
        bilmektedir.Şimdi gerçek manada erkek kardeşin mi serveti çoktur,yoksa kız kardeşin mi?
        Erkeğe mi imtiyaz tanınmış,yoksa kadına mı.??? kadın mı erkeğin hizmetçisi olur,yoksa
        erkek mı ??? Demek ki, SLAM her iki cinsin mükellefiyetine ve ihtiyacına göre hakça bir
        taksimi uygun görmüştür. Bu taksim şekli sadece çocuklar hakkındadır. İŞTE bu
        nedenlerden dolayı miras taksimi bu şekilde uygun görülmüştür.Bu sayılan maddeler
        şayet erkeğin mükellefiyetinden alınır da,bütün harcamalar hukuken her ikisine bırakılır-
        sa,bu durum da değişir. Çünkü hükümler gerekçelere bağlıdır.Bir hükmün gerekçesi kal-
        kınca ona bağlı hüküm de kalkar.!!! EVET;HER KONUDA OLDUĞU GİBİ,MİRAS HU-
        KUKUNDA DA İSLAM EN ADİL HUKUKİ HÜKÜMLERİ GETİRMİŞTİR:!!!!! Saygıyla.

      • elevation dedi ki:

        Sana ne söylesek boş 🙂 Sen yine bildiğini okuyacaksın. Çünkü beynin almıyor. Şartlanmışsın.

      • Selim Serif dedi ki:

        Hayatımda bu kadar zorlama bir yorum görmedim,ayette son derece açık bir ifadeyle köle ve efendisinin eşit olmadığı anlatılıyor,”bunlar hiç eşit olur mu?” diyor.
        İddia ettiğiniz gibi bu eşitsizlik nerede yeriliyor?
        Allah’ın(!) ayetlerini saptırmayın 🙂
        Bu kadar önemli bir konuda tek bir ayet indirmek çok mu zor du Allah için?
        Nerede demiş kölelik artık kalktı diye?
        Bırakın ayetleri bir tek hadiste bile geçmez köleliğin kalktığı,veda hutbesinde açıkça sahibinden izinsiz başkasına intisap eden köleye beddua eder çakma peygamber.
        Bir tek ayet ya bir tek ayet,”kölelik kalkmıştır”,gücü yetmemiş mi Allah’ın bunu yapmaya?

      • Gürkan dedi ki:

        Muhammed, kendisi uymuş mu bu yasağa… Hayatına bakarsak pek uymamış gibi gözüküyor. Ticaretle uğraşırdı, hiç merak ettiniz mi ne satardı diye?

  4. insanlarozgürdür dedi ki:

    bilal sen 124 bin peygamberin hepsine inanıyomusun?

    • bilal dedi ki:

      124 bin peygamberin rivayeti muteber değildir.Kur’an bunu bize bildirmediği için sayılarını
      Yüce Allah’tan başka bilen yoktur.Kur’an’da 25 peygamberin ismi geçiyor.Nice peygambe-
      rin olduğu halde de isimleri geçmiyor.Kur’an^da geçen bütün peygamberlere inanıyorum.
      İsmi geçmeyenler ise,Allah’ın gönderdiği bütün peygamberlere icmalı olarak inanıyorum.
      Bütün peygamberler insanlar için,sevgi,saygı,merhamet,hoşgörü ve en güzel ahlak önder-
      leri olmuştur.!!! Saygıyla.

      • MaMaLi dedi ki:

        Sevgili Bilal can!!çok kaptırmışsın can!!yazdıkların ne kuranla alakası var nede,hristiyan mezhebi islamla!)bak can,kayıtsız,bir islam tarihiniz var,o çağda,2 büyük imparatorluk var,pers ve doğu roma imparatorluğu!her iki imparatorluğunda kayıtları başlangıcdan batışa kadar,kayıtlı,ve her iki imparatorluğun egemen olduğu arap yarım adasında,neden müslümanlıkdan neden bir peygamberden bahsetmezler?bir araştır kardeş neden?adamlar ayaklarına giydikelri,ayakkabıya kadar,dona kadar,yaşadıkları her anı saniyeyi kaydetmişler neden muhammed ve islamdan bahsetmiyorlar?lütfen araştır.saygılarımla.

      • karaca dedi ki:

        bilal

        siz istediğiniz kadar doğruları yazın doğruyu göstermeye çalışın
        karşınızdaki insan anlayacağı kadar anlayacaktır,yada hiç anlamayacaktır yada işine geldiğince hareket edecektir.
        vaktinize yazık kimseyi doğru yola eriştirmek mümkün değil siz de biliyorsunuz
        bu bir inanç meselesidir. bırakın dileyen dilediğine inansın

    • mustafa dedi ki:

      Iste böyleee,
      Birakin Muhammedi,Osmanli zamaninda bile yalniz UKRAYNADA yilda 600,000 köle kadin erkek toplanitda.Avrupadan.Afrikadan,Asyadan toplananlar disinda.1700 yillarinda Osmanli bu bölgeyi Ruslara kaptirinca.Rus CARI bir yasa cikardi.Bundan sonra buralardan KÖLELIK kesinlikle yasaklanmistir.Evetttttttttttttttt,Ruslöar GAGUR OSMANLIYSDA MÜSLÜMAN.Osmanlicilar neyi tuttuklarini iyi okuyup ögrensinler.
      Dedeniz

  5. hz.Muhammed dedi ki:

    BİLAL
    Belli ki; sen ekmeğini dinden kazanan bir insansın…
    yazılarından belli ki, bu işin eğitimini görmüşsün….sen de çırpınışlarında haklısın…
    din giderse ekmeğin de gider…hat sanatçılarına benziyorsun…Hat sanatçıları Matbaanın gelmesi olayında,
    din elden gidiyor fantazisini yaydılar.Meğer biz elden gitmişiz ağlayanımız yok…
    sana ve senin gibi insanları cehalete çağıranlara nalet olsun. insanları 1400 yıl öncesine götüreceğine 1400 yıl sonraya götür…ayetlerinizi surelerinizi hadislerinizi 1400 yıldır sizin alimleriniz kendi aralarında tartışıyorlar…birinin doğru dediğine diğeri yanlış diyor…bir birlik sağlayabildiniz mi?2+2=4 desem kim bana 5 diyebilir…bence sen diyebilirsin…bana inanmayıp da sana inananlar da olacaktır.. sadece b…tan mezhepler yarattınız…sen karşı mezhebi o da senin mezhebini kabul etmiyor…e hanginiz doğrusunuz? şimdi diyeceksin ki ben kurana göre hareket ediyorum..hadisler yalan dolu…e o zaman ne bokuma hadisçileri okuyorsun.
    kuranın her sayfasında firavundan musadan bahsediyor…e be kardeşim banane firavundan banane musadan…insanlar firavun olmuş..kimisi senin gibi sözde musalığa sarılmış…bırak bu ayakları…

    • karaca dedi ki:

      hz.Muhammed

      insanlara hakaret etmek için bulunmaz bir örnek
      türünüzün biri örneği sınırsızlığın en uç noktası
      karşınızdaki insanın size hakeret etiniği hiç sanmıyorum
      inancının savunmasını yapıyor ve siz yanlış kelimeleri
      yanlış ifadeleri seçiyorsunuz lütfen biraz daha saygı

  6. rammsteinn dedi ki:

    tanrı binlerce peygamber gönderiyor sadece 3-4 tanesi başarılı oluyor.herşeyi yaratan herşeyi bilen bütün insanların kaderini doğmadan yazan tanrı peygamber seçmedeki başarısı çok kötü. bin peygamber seçmiş olsa başarı oranı binde 4 . ayrıca başarısız olan peygamberleri cezalandırmaktansa inanmayanlara ceza kesiyor. 1500 sene önce yaşadığımı farzediyorum. ahmet geliyor bana diyorki beni tanrı gönderdi benim dediklerime inanacaksın dediklerimi yapacaksın yoksa öbür dünyada yanarsın. mehmet geliyor aynısını diyor. biri sahte biri gerçek. burda kim gerçek? din alimleri diyorki biz peygamberlere mucizeler bahşettik onları insanlar gördüler.

    şu dünyada binlerce illüzyonist var. ağzı iyi laf yapan ortalama bir sihirbaz 1500 sene önce insanları çok iyi kandırırdı. hertarafa çekilebilecek laflarla birde kitap hazırlatırdı.

  7. bilal dedi ki:

    Sayın Selim Şerif !
    Siz,kur’an’ın orjinal dilini biliyor musunuz ki, ‘’ Hayatımda bu kadar zorlama bir yorum görmedim ‘’ diyebiliyorsunuz? 1-Bir önce kur’an’ın orjinal dilini öğrenerek böyle bir zorlamanın olup olmadığna dair ayetlerin orjinaline bakarsanız bence böyle bir şey olmadığını ve daha önce yazılmış nice meal ve yorumlarda hata olduğunu göreceksiniz… İşte ben,kur’an’ın orjinal dilini bildiğim için,meal ve yorumlarda nice hataları görebiliyorum. Kur’an’ı hatalı meal ve yorumlardan değil de,direk orjinal metninden doğru olarak açıklamak mı zorlama oluyor.? Yoksa kılasik gelneksel hatalara mı devam edelim.Evet,zaten siz ve sizin gibiler bunu istiyor.Elinizde hatalı meal,yorum ve uyduruk rivayetler olmayınca islam ve kur’an’a ne ile saldıracaksınız.? Bu nedenle kur’an ve islamın doğru anlaşılmasını istemezsiniz.! 2- ‘’….Bunlar hiç eşit olur mu ? ‘’değil de,’’ bu örneklerde verilen işler,( insanlığa hizmet edip yoksullara yardım etme gibi durumlar ile bunun negatif durumu eşit mi,? Bunlar aynı mı ? ‘’ deniliyor…! Yani hür ile köle eşit olmadığının vurgusu yoktur.Örneğe konu olan durumlar eşit değil- dir.Zaten bu sadece bir darb-ı meseldir.Hukuki bir yönü yoktur. Kur’an’ın orjinal metnini anlamış olsaydınız,bunun böyle olduğunu belki anlardınız.Kur’an’ın orjinal metni ne diyorsa doğru odur… Her meal ve yorum ayetin orjinal metninin mesajını karşılamayabilir.Çünkü bir çok yerde meal ve yorumlarda hatalar vardır.Ayetin orjinal metni ile uyuşmamaktadır…. 3- Veda Hutbesinde söz ettiğiniz konu ile ilgili hadisin meal ve yorumu da maalesef hep yanlış verilmiştir..Konu ile ilgili metnin aslini ve doğru mealini veriyorum…..
    من ادعى إلى غير أبيه أو تولى غير مواليه فعليه الخ ……”
    Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz,yahut,halkı, (hukuki) yanıltarak velayetini velisinden başkasına intisap etmeye kalkan kimsenin üzerine Allah’ın vs.nin kınaması olsun….’’ şeklindedir. Zira nice öksüz ve kimsesizlerin bakım ve velayetini üstlenenler oluyordu,velayeti başkasında olan bazılar,halkı yanıltarak bu velayetini başkasına intisap etmeye kalkışırlardı… Yani gerçek velisi kim olduğunu gizlemeye çalışanlar olurdu… İşte söz konusu hadis bunları uyarmakta ve kınamaktadır…Kişinin gerçek velisi kim ise onu gizlemesin ve bu velayeti başkasına intisap etmesin….’’ deniliyor. الله اعلم ‘’ Bunun köle ve efendisyle alkası yoktur. Arapça metninde efendi karşılığı olan ne ‘’ سيد ‘’ kelimesi var, ne de Köle karşılığı olan ‘’ عبد ‘’ kelimesi vardır.Bu iki kelimenin hiç biri hadisin metninde olmadığı halde yanlış yorumlarla katmaya çalış-
    mışlardır.4-İşte asil ayet ve hadisleri saptıran ve yanlış yorumlayan kimler olduğu ortadadır..5-Kur’an,Kölelik kalktı veya yok oldu mu diyor.? Kur’an yasaklıyor,kalktı veya yok oldu demiyor. Zira kölelik resmen 1926 tarihine kadar da bütün dünyada devam edebilmiştir. Bir şeyi yasaklamak ayrıdır,kalktığını ve yok olduğunu iddia etmek ayrıdır.Asil kur’an’ın mesajını siz ve sizin gibiler saptırmaya çalışıyorsunuz, bizler değil… Çünkü yüce Allah’a inandığımız için imanımızı zedeler diye onun ayetlerini saptırmaktan şiddetle kaçınıyor ve bu hususta yüce Allah’tan korkuyoruz.Ama sizler için bu durum söz konusu değil. Allah’a hesap vereceğine inanmadığınız için ayetleri saptırmaktan hiç geri çekinmezsiniz… 6- ‘’ Köleliği kaldırmaya gücü yetmemiş mi ,Allah’ın bunu yapamaya ? ‘’ diyorsunuz. Peki,köleliği oluşturan ve gayri insanı olan bu müesseseyi kurup devam ettiren Allah’mı,yoksa insanlar mı ? Elbetteki insanlardır… Bir- birlerini köle edinen insanlar bu gayri insanı olan sucunu işlemiştir. Öyleyse bunu kaldıracak olan yine insanlar olmalıdır.Çünkü bu insanlık sucunu onlar işlemiştir… 7- Elbette yüce Allah’ın her şeye gücü yeter. Ama sorumlu bir varlık olarak yaratılan ve özgür bir iradeye sahip kılınan insanın bu özgür iradesine yüce Allah müdahale etmez… Eğer yüce Allah,insanın bu özgür iradesine müdahele ediyorsa,neden onu sorumlu tutarak,ona verdiği iradeyi elinden alıyor.? Yüce Allah insanı,komandası başkasının elinde olan bir robot gibi yaratmamıştır,ona özgür bir irade vermiştir.İnsan kötülük te (köle edinmeyi vb) veya iyilik te etse,bunu kendi özgür iradesiyle yapıyor,bu nedenle sorumlu kılınmaktadır…Nasıl ki,yüce Allah,inasanın özgür iradesine müdahale etmek suretiyle kendini insanlara zorla inandırmıyorsa, onların özgür iradesine de müdahale etmek suretiyle onlardan kötülüğü zorla kaldırmaz ve kimseye de, iyiliği zorla yaptırmaz… Bunları yaparsa sorumlu olarak yarattığı insanın iradesini elinden almış ve imtihan sırrını ortadan kaldırmış olur… Bu durum ise yüce Allah’ın, Rahim,Rahman ,Adil vb.sıfatlararına aykırı olur….. İşte yüce Allah her türlü zulum ve kötülükğü (kölelik,haksızlık,insanlık dışı vs.her türlü negatif tutum ve davranışları ) yasaklayor,ama yüce Allah’ın bu yasağını insanların ihlal etmemesi gerekiyor,yoksa yaptıkları bu kötülükler,gayri insanı işer onları büyük bir vedal altında bırakacaktır…!!! Saygılarımla…..

  8. Nuri Baba dedi ki:

    Bu konuları sohbet biçiminde konuşup, bilgi alışverişi yapmamız için bir anlamda “Bilal Bey” bize aracı oluyor…Yoksa, öyle farklı dillerden konuşuyoruz ki, birbirimizi anlamamız olası değil..

    Bir yorumum da Bilal Beye “Bu işten ekmek parası kazanıyorsanız, bizler de inanıyormuş gibi yapalım da ekmeğiniz kesilmesin” demiştim…Baktım ki, bir arkadaşımızla da aynı fikri paylaşmışız..

    Bilal Bey sürekli olarak Kur’anın orijinalinden söz ediyor..Haklıdır…Orjinalinin yandığını bilerek bunu söylüyorsa illa ki bir bildiği vardır…

    Kur’anın orjinalinin Kureyş Lehçesiyle olmasından daha doğal ne olabilir..Muhammed’in bildiği dil buydu ve böyle yazdı..İngilizce Çince yazacak hali yoktu…

    Bu arada konu şaraptan açılınca, doğal olarak sonuç cennet cehennem ikilisine geliyor..

    Kur’an da cennet cehennem var mı ? Var…
    Kur’an da, cennette huriler var mı ? Var…

    Her ne kadar, genel olarak soytarı diye sıfatlandırdıklarımız, cennetin ara sokaklarına kadar anlatsalar da, konumuz onların cahil halkı kandırıp, ceplerini doldurmaları değil, sadece bununla ilgili bir soru soracağım…

    Ben Tanrı’ya inanmadığım için dosdoğru cehennem ateşinde kızaracağım…Eyvallah…

    Peki, inananlardan biri (var olduğunu kabul ederek), Tanrı’nın karşısına çıksa ve birlikte sorguya alınsak…

    Tanrı : Söyle bakalım, sen bana neden inanmıyorsun ?
    Ben : Senin adının geçtiği her yerde kan,zulüm ve ölüm var..
    Tanrı : Onları ben yapmıyorum..
    Ben : Ama senin yüzünden olduğunu söylüyorlar..
    Tanrı : Neyse, onları daha sonra sorgularım..

    Tanrı : Mümin kulum, Kitaplara inanıyor musun ?
    Mümin : Elbette..Senden gelen her şeye inanırım..
    Tanrı : Benden geldiğini nereden biliyorsun..?
    Mümin : Senin Elçilerin söyledi..
    Tanrı : Ben kendime elçi tayin edecek kadar aciz miyim ?
    Mümin : Ama tüm vahiyler senden geliyordu..
    Tanrı : Ben vahiy mi göndermişim ?
    Mümin : Evet..Hem de son elçine 23 yıl boyunca göndermişsin…
    Tanrı : Evren saatine göre 6 dakikalık ömrü olan faniye,bu kadar yakın mı olmuşum…
    Mümin : Bize hep öyle anlattılar…
    Tanrı : Cennete inanır mısın ?
    Mümin : Elbette…
    Tanrı : Benim gönderdiğimi söylediğin kitapta yazan cennete mi ?
    Mümin : Evet..
    Tanrı : Hani şu göğsü turunç bakire kızlar verilen cennete..
    Mümin : Evet..
    Tanrı : Ulan deyyus…Bir sürü yalana inanmışsın, salaksın , cahilsin diye ses etmedik…Ancak, her gece müminlere bakire kızlar verilen eğlence merkezinin işletmecisi olduğuma nasıl inandın soytarı…Atın bu beyinsizi cehenneme….!!!

    • bilal dedi ki:

      Sayın Nuri Baba !
      1-İslam dini ve onun temel kitabı olan kur’an’ın hak olduğunu bildiğim ve inandığım için bu siteye giriyorum. Binlerce canım olsa doğru ve hak olarak bildiğim kur’an ve islam uğruna seve seve feda etmeye hazırım.Ben bunu dünyalık için yapmıyorum. Yüce Rabbime şükürler olsun,ekmeğimi alınterimle kazanıyorum.Ben Türkiye den değil,yurt dışından arıyorum…Benim hakkımda öyle düşünüyorsanız, o zaman ben de derim ki,siz ve sizin gibi islam karşıtı olanlar da ekmeğini,ateist,islam karşıtı müsyonerlik faaliyetlerinde bulunan kuruluşlardan kazanıyorsunuz.Yoksa islam ,kur’an ve müslümanlara karşı neden bu kadar mücadele ediyorsunuz.? Lütfen mesnetsiz konuşmayın.. Anladığım kadarıyla kur’an ve islamın doğru anlaşılması sizi çok rahatsız ediyor.Dolayısıyla verebilecek mantıklı bir cevabınız da olmayınca bu defa çamur atmaya çalışıyorsunuz…Ne ile geçindiğimi sizi ne ilgilendirir.? Bu tür konuları burada yazmak saçmalık değil mi? Ekmeğinizi neden kazandığınızı beni ilgilendirmediği gibi, benim ki de sizi ilgilendirmez..! Karşınızda islam ve kur’an’ın doğrularını görünce çamur atmayı da bırakın… Biz burada kimin ne ile geçindiğini tartışmıyoruz. Biz burada doğru ve yanlışların ortaya çıkmasının tartışmasını yapıyoruz…! 2- Her halde anlattıklarımı anlamış değilsiniz.Ben kur’an’ın orjinal dili olan arapça metninden söz ediyorum ve diyorum ki,kur’an’ın arapça ayetlerinde hiç bir sorun yoktur,sorunlar hatalı meal ve yorumlardadır,bu hatalı meal ve yorumlar kur’an değildir,bunlar insan ürünüdür. Ama siz,konuyu saptırmaya çalışıyorsunuz.? Kur’an,Hz.Muhammed’e (s.a.s) indiği gibi onun gözetiminde onlarca vahiy katipleri tarafından yazılmış,olup kayıt altına alınmış ve binlerce sahabe tarafından ezberlenip korunmuştur. Değişik nesneler üzerinde yazılan kur’an’ın derlenmesi ve bir araya getirilmesi de yine aynı vahiy katiplerince hz.Ebu Bekir tarafından oluşturulan vahiy komusyonunda gerçekleştirilmiştir… Tek nüsha halinde Medine’de bulunan kur’an,ihtiyaca binaen hz.Osman zamanında yine aynı vahiy katiplerince nüsha sayısı çoğaltılarak islamın merkezi olan Medine dşındaki merkezlere de birer nüsha gönderiliyor… Kur’an, hz.peygamber zamanından başlayarak yazılıp kayıt altına alınmış olup,onbinlerce hafızul kur’an tarfanıdan da ezberlenerek bugünümüze kadar korunarak gelmiştir. O günden beri kayıt altına alınan ve binlerce insan tarafından ezberlenen kur’an gibi hiç bir belge veya kitap korunmamıştır .Kur’an binlerce insanın belleğinde öyle korundu ki,yazılıp kayıt altına alınmamış olsaydı bile yine ezbere yoluyla korunacakktı.Zira o günden beri binlerce,onbinlerce insanın hafızasında kur’an korunuyordu… Neyse,bu konu daha önce detaylı bir şekilde yazıldığı için tekrar edip uzatmamıza gerek yoktur.. . 3- Bakınız,yine bir ayete yapılan yanlış meal ve yorumla karşımıza çıkıyorsunuz… İşte bu nedenle kur’an’ı direk kur’an’ın orjinal metni olan arapçasından öğrenin diyoruz…Çünkü,kur’an’ın arapçasında sorun yoktur.Sorun,tamamen hatalı meal ve yorumlardadır.Ben orjinal derken elimizdeki arapçasına diyorum,lütfen konu- yu saptırarak başka yöne çekmeyin.İşte NEBE-31-32-33 ve 34.ayetlerin doğru mealini size gösteriyorum….
      – Meallerde ‘’göğsü turunç bakire kızlar ‘’ diye şeklindeki ifadeler tamamen yanlıştır… Kur’an’ın arapça ayetlerinde böyle bir ifade söz konusu değildir.Bu tamamen adeta bibirlerinin kopyası durumunda olan meal ve yorum hatasından kaynaklanmakatadır… Bunlar da insan hatasıdır.Kur’an da böyle bir ifade yoktur. MESELA-NEBE-31-32-33-34.ayetlerinin doğru mealini veriyorum:ان للمتقين مفازا حدائق واعنابا وكواعب اترابا وكأسا دهاقا‘’ Allah’ı sayıp günahlardan sakınanlara bir ödül,bahçalar,asmalar,uyum içinde salkım salkım uzumlar ve dolu dolu kadahlar vardır.’’ deniliyor. 33.ayette asla ” kadın,kız, dilber,huri veya göğsü turunç‘’diye hiç bir ifade geçmiyor.Arapçada kadın,kız,huri ve göğüs isimleri nelerdir diye yazmaya bile gerek yoktur.Söz konusu meal ve yorumlar yanlış olup ayetin orjinal metniyle uyumlu değidir.ÖZETLE,Kur’an,ne 72 huriden,ne de iri ve göğsü turunç bakirelerden söz ediyor.! Bu ifadeler tamamen meal ve yorum hatasından kaynaklanıyor‘’Turunç,İri göğüslü ve 72 huri ‘’ diye dinin temel kaynağı olan Kur’an’ı kerim de asla geçmez… Yanlış meallere bakarak kur’an’a iftira etmeyelim…. Demek ki kur’an ve islamın doğru anlaşılmasını istemiyorsunuz,Buna verecek mesnetli ve mantıklı cevabınız olmayınca da bu defa konuyu saptırarak çamur atmaya başlıyor
      ve şöyle yazıyorsunuz. ” Bir yorumum da Bilal Beye “Bu işten ekmek parası kazanı- yorsanız, bizler de inanıyormuş gibi yapalım da ekmeğiniz kesilmesin” demiştim.” Hiç
      bir mesnede dayanmayan saçma sapan bu yazınızı yeni görüyorum.Siz,benimkini değil,kendi ekmeğinizi düşünün.Zira ben HAK olarak bildiğim ve inandığım islam ve kur’an uğruna binlerce defa canımı feda etmeye hazırım…Haklı olarak da bu saçma sapan sözünüze karşılık ben de size şöyle diyorum.‘’Siz, islama ve kur’an’a karşı ça- lışmazsanız,islama karşı misyonerlik faaliyetlerini parayla yürüten kuruluşlar da ekme- ğinizi kesebilir’’ Bu da benden söylenmesi.! Özetle,kur’an ve islamın doğru anlaşılması zorunuza gitse bile,yüce Allah’a,hak din olan islam ve kur’an’a inanan biz müslümanlar olarak bildiğimiz hakikatleri her kesin inancına saygı göstererek,güzelce anlatmaya çalışacağız.İsteyen inansın,isteyen inanmasın. Zaten bu yüce kur’an’ımızın emridir.Bu emrin dışına hiç bir müslümanın çıkmaması gerekir.Bizi ve bütün evreni yaratan yüce Allah şöyle buyurur… وقل جاء الحق من ربكم فمن شاء فليؤمن ومن شاء فليكفر الخ
      ‘’ De ki; Hak, ( kur’an ) Rabbinizden gelmiştir,isteyen inansın,isteyen de inanmasın…” yani,sen ancak güzel bir şekilde tembliğ görevi ile mükellefsin.Zorla kimseyi inandır- maya hakkın yoktur..Sadece tebliğini yaparsın.. işte biz müslümanlar da insanlara saygı çerçevesinde bu ayetin emrine uyarak hakikatleri anlatmaya çalışacağız…….
      4-Maşallah,kıyamet günündeki mahkemeyi yüce Allah adına kafanıza göre kurmuş
      olup insanları ne güzel de sorguya çekmişsiniz..? Yüce Allah,bu şekilde insanları sorguya çekeceğini nereden biliyorsunuz.? Haşa,Onun adına neleri saçmalıyorsu-
      sunuz? Yoksa kehanetiniz mi var.? Falcı mısnız,kahin misinz.??? Yüce Allah adına
      bu şekilde saçmalayan ancak,bir kahin olabilir… diye düşünüyorum…

      • Nuri Baba dedi ki:

        Bilal Bey ; bizlerden ormanı saklamak için bizleri ağaçların arasında dolaştırırken, öfkenizden sürekli ağaçlara çarpıyorsunuz…Lütfen kendinize dikkat edin, yaralanabilirsiniz…

        Hoca Allah’ı anlatırken “Ne yerdedir, ne gökte, ne sağdadır, ne solda” diyerek Allah’ın bize “Şahdamarımızdan yakın” olduğunu söyleyecekken, Bektaşi atılır “Hoca efendi, “Yok” diyeceksin de dilin varmıyor, kıvırtıyorsun” der…

        Tutturmuşsunuz “Kur’anın Orijinali”n de ilahiyatçıların yaptığı meallerin bulunmadığı tezini ve sürekli olarak bizlere de bu kanaldan saldırıyorsunuz…

        Ancak ben, sizin gibi yapmayacağım ve çıkıp yüksek bir tepeden “Orman”ı seyredeceğim…

        Bilal Bey, sizin kitabınız, sizin peygamberiniz, sizin dininiz ve sizin Tanrınız beni hiç ilgilendirmiyor..Zira, ben dünyanın en büyük uyuşturucusundan kurtuldum ve artık sağlıklı ve özgür bir canlıyım…Bu anlamda masallara karnım tok…

        Evet, söyleyeceklerimi bir ilköğretim öğrencisi bile söyleyebilir ama yanıtlamak için önce dürüst bir yürek gerekir…

        Dünyada ilk canlı bundan 3.800.000.000 yıl önce denizlerde ki tek hücreli amiplerdi ve bunlar senin kitabında yazdığı gibi “Çift” değildiler, bölünerek çoğalırlardı…

        Ve insanlık tarihi de, son bulunan kafatası 1.800.000 yıllık olmasına karşın ortalama 200 Bin yıllıktır…Ve bu yıllar içinde insanlık bilmediği her şeyi Tanrılara yükleyerek, kendisine çeşitli Tanrılar yaratmıştır…

        Yunan Mitolojisini okursanız (Kur’anın orjinalinden (!) kafanızı kaldırıp) Tanrı enflasyonunu siz de görebilirsiniz…

        Şimdi soralım : Bu Tanrı enflasyonu tek tanrıya indirilene kadar, sizin şimdi inandığınız Tanrı neredeydi ?

        Musa’ya ve ardında ki onlarca peygambere ve de Muhammed’e “Ben buradayım,sizlerde benim kullarımsınız ve elçilerimsiniz” dedi de, neden, “Bırakın şu soytarılıkları, gerçek ve tek Tanrı benim” demek için ortalama 196.500 yıl bekledi…?

        Sorulacak binlerce soru var ama “Yalan meclisinde doğru denmeyeceği” için soramıyoruz…

        Biz bir senaryo yazıyoruz, siz “Nereden biliyorsunuz” sözünün arkasına hakaret eder gibi sözcükler sıralayarak bizleri yalanlamaya çalışıyorsunuz …

        “”Kur’an binlerce insanın belleğinde öyle korundu ki,yazılıp kayıt altına alınmamış olsaydı bile yine ezbere yoluyla korunacakktı.Zira o günden beri binlerce,onbinlerce insanın hafızasında kur’an korunuyordu…””…diyorsunuz…

        Bu cümleyi yazma gereği neden duydunuz ?

        Kur’anın orjinali – ki,Muhammed’den sonra toplanmıştı – yanmıştı ve yeniden derlenmişti…Doğal olarak da, orjinaliyle birebir aynı olması söz konusu değildi… İşte sizin içinizi acıtan da bu…Kur’anın değiştiğini bilmek ama bile bile değişmediğini savunmak…Hani Aişe’nin 9 değil de 18 yaşında olduğunu savunmak gibi…

        Evet, Bilal Bey, binlerce onbinlerce “Hafız”ı nereden buldunuz ? İyi ki milyonlarca demediniz ?

        O yüzden mi, Muhammed üç gün gömülemedi ve kokarken damadı Ali ve torunları Hasan-Hüseyin ve beş sahabe tarafından gömüldü…

        Ve bu hafızlar ki, ömürlerini bu kitaba ve islamiyete vermişlerdi ama, bir yezit Muaviye ile baş edemediler ve hepsi, özellikle Muhammedin tüm akrabaları katledildi değil mi ?

        Bilal Bey ; yaptığım ironiyi saçmalıkla betimlerken, böyle bir sorgunun olacağını bilemeyeceğimi söylüyorsunuz da, 1450 yıldır Allah adına söyleyerek insanları kandırdığınız ve olacağını söylediğiniz olayları sizler nasıl biliyordunuz ?

        Bir kez sormuştum, yineliyorum :

        Nur Dağı, Hira Mağarası, Muhammed, Cebrail ve Tanrı’nın emirleri ve Elçilik görevi verilmesi…
        Bal,süt,şarap akan ırmaklar ve cennet ; kaynayan katran kazanları, ateşler,kızgın yağlar ve cehennem…

        Siz bunları nereden biliyorsunuz ?

        Yanıtı ben vereyim : 25 yaşına kadar Arabistan gibi bir yerde evlenemeyen, kendinden 15 yaş büyük bir İşkadınının yanında çalışırken, onun teklifine ‘evet’ diyerek evlenen, okuma yazması olmayan bir çöl bedevisinin anlatımlarından…

        Referansınız çok sağlam…Kutluyorum…!!!

      • mustafa dedi ki:

        Iste böyleee,Bu Bilala lütfen yanit vermeyin.Bu arap afyonuyla zehirlenmis.Bunda artik Hayat aramak bosunadir.
        Dedeniz

  9. bilal dedi ki:

    KİTABIMDA HER ŞEY ÇİFT YARATILMIŞTIR NE DEMEK ? ZARİYAT SURESİ AYET 49: 1-
    ومن كل شئ خلقنا زوجين الخ ”Her şeyden çift yarattık”. Her şey erkek ve dişi yarattık demiyor.Zira
    arapçada زوج (zevc) dişi veya erkek anlamında değil,çift.grup,sınıf,zıt kutup gibi anlamları taşı-
    maktadır. Arapçada dişi için,انثي /erkek için, ذكر deyimleri kullanılır.Burada ise زوجين kullanılmış-
    tır.Dişi ve erkekle hiç alakası yoktur.LEYL SURESİ AYET 3′te وما خلق الذكر والانثي …….”erkeği ve
    dişiyi yaratana ….ifadesi geçtiği gibi,erkeğe ذكر ,dişiye,انثي denmektedir.
    2- Deniliyor ki,her canlı çift (erkek-dişi) değildir.bakteriler,virüsler bölünerek çoğalırlar. EVET,
    kur’an burada” her şeyden çift yarattık” demek suretiyle,genel bir ifade kullanmıştır.Ve o ifadede
    dişi veya erkek olarak hiç bir işaret’te yoktur. Bakalım bilim nediyor ? Bakteriler,eşeyli ve
    eşeysiz olmak üzere iki şekilde çoğalırlar. a) Eşeyli Üreme,(kanjugasyon.) Bazı bakteriler,kalıtım
    maddesinin bir kısmını aynı türden diğer bir bakteriye aktarabilirler.Yani iki ayrı cins hücrenin
    birleşmesiyle bu olay sağlanır.Bu tür üreme tarzına alglerde,protozolarda ve mantarlarda rastla-
    nır.Verici hücreler ile alıcı hücreler bölünerek çoğalırlar. b) Eşeysiz Üreme ise;Bakteriler ikiye
    bölünerek /tomurcuklanmak ve sporlanmak/ suretiyle çoğalırlar. Bilimin söylediği bu durum,
    Kur’an’la tam uyumludur. Baktetrilerin üreme şekli iki grupta olduğunun gerçeği,Kur’an’daki
    زوجين kelimesiyle tamamen örtüşmektedir.Bakteriler de eşeyli ve eşeysiz üreme şeklinin de,
    ”birinde ikiye bölünme,diğerinde ise,alıcı ve verici hücreleri birleştirmek suretiyle gerçekleşir.
    İşte,bakterilerde ki,çift (iki) şekildeki üreme,”Kur’an-ın ”her şeyden çift yarattık” ifadesinin tam
    bilimsel izahidır. EVET;Madde dahil,her şey çift, grup,sınıf,zıt kutupludur. Elektrikte artı-eksi yük,
    kanda;pozitif-negatif grup,maddenin temeli olan atomlarda pozitif ve negatif elektronlar,cisimler
    arasında itme ve çekme kuvveti………vs..
    1400 sene önce bunları söyleyen sadece bu ayet,kur’an’ın bir beşer sözü olmadığının açık
    bir göstergesidir.Bilimle,mantıkla çelişir diyen,kur’an’ı anlamamıştır.Hiç bir yorum ve meale bak-
    maksızın kur’an’ı orjinal arapça metnine bakarak öğrenmek durumdayız.Yoksa kur’an-ın her ko-
    nuda (özellikle kozmik olaylarla ilgili ) gerçek mesajını anlamakta güçlük çekeriz.İşte o zaman kıt bilgi ve algılarımızla kur’an’da bilim veya mantıkla tezatlık varmış gibi büyük bir yanılgıya düşeriz
    KUR’AN-ın, sadece arapça orjinal metnine bakan ve arapçaya tam vakıf olan tarafsız bir bi-
    lim adamı, kur’an-ın bütün ayetleri,pozitif ilmimizle örtüştüğünü ve kur’an,1400 sene önce yaşa-
    mış olan bir beşerin ( Hz.Muhammed’in) sözü olamayacağına kesin kanaat getirecektir.Tekrarlı-
    yorum;kur’an’da bilimle veya birbirleriyle çelişen hiç bir ayet yoktur.Nuri Baba bey ! işte gördüğü- nüz gibi söz konusu amiplerin durumu kur’an’la hiç ters değildir,Tam aksine 1400 sene önce
    kur’an’ın söylediğiyle tamamen uyumludur..Bilimle çelişen tek bir ayet yoktur.Çelişir gibi görünen hatalı meal ve yorumlardır…Bu nedenle kur’an,1400 sene önce yaşamış olan bir beşer sözü ola-
    maz…… O,bütün ilmiyle her şeyi kuşatan yüce Yaratıcının sözüdür….. Saygılarımla….

    • bilal dedi ki:

      Sayın Nuri Baba !
      ‘’ Tanrı enflasyonu‘’ diye şeklindeki tabiriniz tamamen anlamsızdır.Zira Tanrı (yani yüce Allah,) kendini zorla kimseye inandırmaz ve buna da ihtiyacı yoktur.İsteseydi kendini herkese inandırır ve tabir ettiğiniz enflasyona müsaade etmezdi. Size göre sanki Tanrı bize muhtaçtır.. Bütün insanlar ister ona inansınlar,ister inanmasınlar O yine TANRI ve YARATICI güçtür.Bizim ona inanıp inanmamamız onun yaratıcı ve Tanrısal özelliğinden hiç bir şey eksiltmez… Ama, imtihan sırrı gereği bizi sorumlu ve özgür bir iradeye sahip olarak yarattığı için,ilk insandan başlayarak tek bir Tanrı olduğuna dair tev- hit inancını seçmiş olduğu elçiler vasıtasiyle insanlara bildirmiş ve tebliğ ettirmiştir… İnançlar zorla değil gönülden olması gerekir…. Evreni ve bütün varlıkları yaratan bir Tanrı’ın kendini insanlara zorla kabul ettirmesi düşünülemez…! Tanrı,imtihan sırrı gereği insana vermiş olduğu özgür iradesini elinden alarak kendini ona zorla mı kabul ettirecek ? Buna ne ihtiyacı vardı? Madem ki,insanı sorumlu tutacak,öyleyse imtihan sırrı gereği onun özgür iradesine müdahale etmeyecektir… İşte Yüce yaratıcı olan Tanrı kendini zorla kabul ettirmeyecek ve sahte tanrıların enflasyonuna da engel olmayacaktır…Özgür iradeye sahip olan insanın inancına ve eylemlerine müdahale ederse, onun elinden hem özgür iradesini almış ,hem de imtihan sırrını geçersiz kılmış oluyor.Böyle bir durum da yüce Tanrı’nın adaletiyle hiç bağdaşmaz.Yüce Tanrı,kendini zorla kimseye inandırmadığı için her zaman nice insanlar elçilere karşı çıkarak tevhit inancını (tek tanrı inancını ) reddetmişlerdir… Tevhit inancını tebliğ eden elçilere inanmayanlar ilahi mesajın dışında kalarak her zaman kendileri için birbirinden farklı sahte tanrıların arayışında bulunmuşlardır… İşte bundan dolayı sahte Tanrılar enflasyonu yaşanmıştır…Çünkü insanlar tevhit inancını tebliğ eden elçilere kulak vermemişler… Özetle,yüce Allah inanç ve amel konusunda hiç kimsenin özgür iradesine müdahale etmez.Kimseyi tevhit inancına da zorlamaz,imatihan sırrı gereği sadece elçiler vasıtasiyle tebliğ ettirir.İsteyen ona inanır,isteyen inanmaz veya sahte tanrılara inanır..İNSAN-3 ‘’ انا هديناه السبيل اما شاكرا واما كفورا Biz,ona da (insana) yol gösterdik.Artık ister şükreder, (inanır) ister inkar eder ve nankör olur..’’ Yine başka bir ayette,‘’ وقل جاء الحق من ربكم فمن شاء فليؤمن ومن شاء فليكفر ‘’De ki;hak Rabbi- nizden gelmiştir.İsyeteyen inanır,iseteyen de inkar eder…’’ işte bu vb.nice ayetlerde belirtildiği gibi yüce Allah hiç kimsenin özgür iradesine müdahale etmez ve kendisine olan imanı insanların özgür iradelerinin tercihine bırakıyor.Kimseyi zorlmıyor…İşte bu nedenle doğal olarak Tanrılar enflasyonu yaşanmıştır…..Bu nedenle,
      ” Şimdi soralım : Bu Tanrı enflasyonu tek tanrıya indirilene kadar, sizin şimdi inandığınız Tanrı neredeydi ? ” şeklindeki sorunuz anlamsız olup akli ve mantıkı bir izahi yoktur…….
      Saygılarımla……

      • Nuri Baba dedi ki:

        Bilal Beyefendi ; sizinle özünde aynı görüşleri paylaşıyoruz ama anlaşamıyoruz…

        Şaşırdınız değil mi ? Haklısınız…Ben Ateistim, siz Deistsiniz…

        Benim din denilen uyuşturucu ile ilgim yok, sizin de yok…

        Siz farkında değilsiniz Bilal Bey….

        Son üç gündür onlarca yorumunuzu özellikle okudum…Ve yorumumu size sunuyorum…

        Siz, adı İslamiyet olan ama bugün tüm İslam Ülkelerinde yaşanan İslamiyetle hiç ilgisi ve de yakınlığı olmayan bir dini savunuyorsunuz…

        Sizin savunduğunuz din, şu an da dünya yüzünde yok…

        Sizin savunduğunuz dinin, Muhammed ile de ilgisi yok…Zira, siz O’nun yaptığı hataların bile yapılmaması gereken bir dini savunuyorsunuz…

        Kısaca Bilal Beyefendi ; siz kafanızda oluşturduğunuz ve İslamiyetten esinlendiğiniz dini, öylesine idealize ediyorsunuz ki, 9 ay 10 günlük bir insan olan Muhammed’in bile sizin idealize ettiğiniz dine uyması olası değil…

        Siz, inancınız gereği, Muhammed’i eleştirmiyor olabilirsiniz ama İslamiyetin geçtiği her yerde, herkesi ayrım yapmadan eleştiriyorsunuz…

        Eleştirmek de haksız mısınız ? Hayır…Çok haklısınız…

        Ve sizin tek yürekten bağınız sadece Tanrı’ya…

        Dünyada ki hiç bir dini, bugün uygulanış biçimiyle de müslümanlığı da inandığınız Allah’a uygun bulmuyorsunuz…

        Ve bana göre sonuna kadar haklısınız…

        Siz, bizlerin bilmediği bir çok bilgiyi dağarcığınızda tutuyorsunuz ama inancınız gereği bunları açıklayamıyorsunuz…Yorumlarınızın içine iyice girildiğinde bu durum çok net çıkıyor…Kusura bakmayın Bilal Bey, şeytan ayrıntıda gizlidir derler…Sizin yorumlarınızın ayrıntısına girdiğimizde de, bugün ki dünyada yaşanan hiç bir dini, inandığınız Allah’a yakıştıramıyorsunuz…

        Sizinle tek farkımız Tanrı inancınız…Siz inanıyorsunuz, ben inanmıyorum…

        Ancak, olabildiğince, aklım erdiğince ve kalemime hakim olabildiğimce, insanların Tanrı inançlarına karışmamaya çalışıyorum…Ama konu “Din” olunca, vücudum da isyan etmeyen tek bir hücre kalmıyor..

        Sizin gibi entelektüel bir kişi illa ki çeşitli sitelere girerek araştırmalar yapıyordur…Benim en çok sevdiğim site ve girdiğimde hayranlıkla izlediğim site NASA nın sitesi…Sonsuz Evreni çeşitli açılardan bize sergileyen ve katrilyonlarca yıldızı ekranımıza getiren ve de verdiği bilgilerle bizleri aydınlatan bir site…O çeşitli bulutsusular, Galaksiler, Güneş sistemleri ve ve ve bizden 4 Milyar ışık yılı uzaklıkta ki bir “Kara Delik”…Ve o kara deliğin arkasın da ne olabilir, bir evren daha mı yoksa…
        Biliyorsunuz, bir ışık yılı 10 Trilyon km..

        Ve Bilimin geldiği nokta…İnanılmaz…Olağanüstü…Ve NASA çalışanlarının tümü üzerinden bir araştırma yapıyorlar ve sonuç…

        % 96 Ateist…….%2,5 Agnostik….%1,5 Deist…….

        Bilgisayarımda kayıtlı bir Galaksinin resmi var…Bu resim, NASA nın milyonlarca resmi arasında birinci olmuş…Tepsi gibi bir Galaksi…Bizden uzaklığı 326 Milyon Işık Yılı…Bir yuvarlak eski saray avizesi düşünün ve tüm çevresi pırıl pırıl..Bu Galaksi de 100 Milyar yıldız var…Bizim Samanyolu Galaksimiz de 200 Milyar yıldız var…Ve bizim Samanyolu Galaksimizde ki bir sıradan yıldız, bizim Güneşimizden 1860 kat daha büyük…Güneşimiz 1.200.000 km2 iken, bu PPWears gezegeni 2.100.000.000 km2…

        Kısaca Bilal Beyefendi, böylesine olağanüstü, insanı şaşkına çeviren sonsuz evreni bir yaratan var derseniz, size karşı çıkarım ama tartışmam…Demek öyle inanıyor, bana ne der geçerim…

        Peki, bu sonsuzlukta dünya nerede Bilal Bey ? Hani şu “Sisli Mavi Nokta” denilen dünya nerede…Bulamadınız değil mi ? Nasıl bulacaksınız ki, denizde bir kum tanesi kadar olan dünyayı..

        Ne garip değil mi Bilal Bey ; denizde ki kum tanesi, evrenin umurunda bile değilken, o kum tanesinin içinde yaşayan canlılardan evrenin bile haberi yokken, sonsuz evreni ve katrilyonlarca yıldızı yaratan Tanrı’nın, bu küçücük dünyanın, en geri kalmış ve ahlaksız ve en şerefsiz ve en rezil kavmi içerisinden sürekli kendisine elçiler tayin ettiğine inanılması, ne garip değil mi Bilal Bey…!!!

        Peki, siz bunları bilmiyor musunuz Bilal Bey ?

        Elbette benden daha iyi biliyorsunuz ve bildiğiniz için de, Evreni yarattığına inandığınız Tanrınızın , böylesi elçilerle, babadan oğula geçen peygamberliklerle ve böylesi uyduruk dinlerle uğraşmayacağını da biliyorsunuz ve işte o nedenle kendinize idealize ettiğiniz bir din yaratıyorsunuz…
        İslamiyete öykünerek…!!!

        Saygılarımla…

      • rammsteinn dedi ki:

        tanrı kimseyi zorlamaz diyorsunuz bilal bey. ama şu varki inanmayanın sonu cehennem hemde sonsuz cehennem. bu zorlamak değildir de nedir?? diyeceksiniz ceza. peki ben nereden bileceğim tanrının elçisinin sahte olup olmadığını? 1500 sene öncesinde yaşamış birinin yalan söyleyip söylemediğine nasıl karar veriyorsunuz?? elinizdeki çelişkiler dolu kuranlamı?? kuranı tanrının yazdırdığının ispatı nedir?? bu soruların hiçbir mantıklı bilimsel cevabı olmaz. tanrı ile kul arasında elçi olamaz. olsa bile gerçek elçi olup olmadığını kimse bilemez.mucizeler sadece masaldan öteye gidemez ve hiçbir dayanağı yoktur.
        tanrının yazdırdığı bir kitap insanları öldürmeye , işkence etmeye teşvik edemez..inanmayanları sonsuza kadar yakmakla tehdit edemez.
        1500 sene önceki elçiyi kabul etmiyorum.tanrı ile benim aramda kimse olamaz.

        inanıp inanmamak arasındaki seçim sadece sadece , inanmayı istemekle alakalıdır.
        ilerde insanoğlu marsa inecek. indiği zaman internette şu yazılacak “marsa inen insan ezan sesi duydu”

  10. bilal dedi ki:

    Sayın Nuri Baba !
    1- Bana yönelik,” Ben Ateistim, siz Deistsiniz ” diye şeklindeki yorumunuza katılmam mümkün değildir,Zira ben Yüce Yaratıcı olan Allah’ın göndermiş olduğu kur’an ve hak din olan islama inanırım… Kur’an dışı İnsanların uydurduklarına asla inanmam. Evet benim de kur’an dışı din adına uydurulan hiç bir şeyle ilgim yoktur……
    2-Siz, adı İslamiyet olan ama bugün tüm İslam Ülkelerinde yaşanan İslamiyetle hiç ilgisi ve de yakınlığı olmayan bir dini savunuyorsunuz…Sizin savunduğunuz din, şu an da dünya yüzünde yok.” Şeklindeki yorumunuza katılıyor ve teşhisinizi doğru buluyorum.Çünkü savunduğum ve inandığım din olan kur’an hukuku halkı müslüman olan hiç bir ülkede yoktur.İnandığım ve savunduğum din sadece kur’an’ı Kerim de bulunur. Bugün halkı müslüman olan bütün ülkelerin rejimleri yüce Allah’ın gönderdermiş olduğu islam ve kur’an’la hiç bir alakası yoktur… 3-Sizin savunduğunuz dinin, Muhammed ile de ilgisi yok…Zira, siz O’nun yaptığı hataların bile bile yapıl- maması gereken bir dini savunuyorsunuz…” Bu yorumunuza da katılmıyorum.Zira hz.Muhammed’in yaşadığı din Kur’an’daki hak dindir.O büyük zat kur’an’ın uygulayıcısı ve mübelliği olduğu için kur’an’a uygun olmayan hiç bir tutum ve davranışta bulunmamış ve söz ettiğiniz hatalardan tamamen beridir…hz.Muhammed’i hatalı gibi gösteren ve özellikle de onun adına uydurulan nice yalan dolu rivayetlerdir…Hz.peygamber,hadislerin yazılmasına müsaade etmediği için vefatından sonra ona hadis adı altında nice rivayetler uydurulmuştur…. Kütübü Sitteler de hadistir diye rivayet edilenler vefatından yaklaşık 200-300 sene sonra kulaktan dolma bilgilerle derlenip yazılmya başlanmıştır.Bu nedenle hadislerin içine binlerce hadis olmayan uyduruk,yalan ve iftira dolu rivayetler girebilmiştir. Ebu Hanife’den nakledildiğine göre,binlerce mevcut hadislar arasında sikka (güvenilir,doğru ve mütevatir ) olanların sayısı 17 taneyi geçmemektedir……..BKZ: تاريخ الاسلام – دكتر ابراهيم حسن ابراهيم – ج- ص- 330 ‘’ Tarihul -İslam, Dr.İbrahim Hasan.. c / 2 / s / 330: Ebu Hanife ve imam Malik gibi zatlar da ‘’ Buhari ve Müslim de ‘’geçen bir çok rivayetle hz.peygamberin sünnetine aykırı olduğu gerekçesiyle amel etmemişlerdir.Müslim bile,Buhari de geçen rivayetlerin 1/3’ni sahih ve muteber aymamıştır Bu 17.sikka hadis te sadece islamın şartları olan ibadetle ilgilidir… Demek ki,hz.peygamberin vefatından sonra onun adına ve hatta kur’an ve onun sünnetine aykırı hadis adı altında binlerce rivayet uydurulmuştur…. İşte, hz.Muhammed’i (s.a.s.) sorunlu veya yanlış gösteren bu tür uyduruk rivayetlerdir.Hz.peygamber bunlardan beridir.Bugün din adına yaşanan,kur’an’a aykırı bu uyduruk,yalan ve iftiralarla dolu rivayetlerdir… maalesef,bugün din adına yaşananlar yüce Allah’ın gönderdiği kur’an’daki hak dinle alakası yoktur. 3-Zaten dinin tek kaynağı kur’an’ı kerimdir,hadisler değil… Şayet hadis sikka (güvenilir,sahih ve mütavatir) ise yine din için bir kural ve hüküm koyamaz,ancak dinin şerhi ve tefsiri olabilir… Çünkü yüce Allah’ın elçisi olmakla birlikte hz.Muhammed’de bizim gibi bir kul ve beşerdir.Yüce Allah’a ve gönderilen kur’an’a karşı konumumuz ne ise onun ki de odur…O,sadece ilahi mesajları uygulamak ve tebliğ etmekle görevlidir. 4-Yanılmıyorsam nice peygamberler arasında sadece 4-5.kişinin babası peygamber idi. Onun dışında öyle abarttığınız gibi peygamberlik babadan oğula geçmemiştir. Bunun nedeni de,o zaman insanlığa örnek olacak ve tebliğ görevini hakkıyla yerine getirebilecek olan bu zatlar oldukları için peygamber olarak seçilmişlerdir.Yani bu kişilerin babaları peygamber oldukları için değil,insanığa örnek olabilecek şahsiyete sahip oldukları içindir.MESELA:Zuleyha ile hz.Yusuf’un olayı hepimize malumdur…Yusuf,Kralın eşi olan Zuleyha’nın teklifini reddediyor ve başına gelecek olan her türlü işkenceye,zindana atılmaya ve hatta idam edilmeye bile razı oluyor…Peki, şimdi size soruyorum; hz.Yusuf’un dışında başka biri olsaydı,güzel ve çekici olan kralın eşi Zuleyha’nın bu teklifini reddedecek midi.? Hayır ! Ama hz.Yusuf her türlü işkenceyi ve zindana bile atılmayı göze alarak başkasının namusunu kirletmiyor.. İşte hz.Yusuf ve onun gibi insanlara güzel örnek olabilecek peygamberlerin oğullarından layık ve uygun görülen bir kaç kişi yüce Allah tarafından elçilik görevine seçilmiştir..Neden hz.Yakub’un diğer oğulları (hz.Yusuf’un kardeşleri ) de peygamber olmadılar.? Çünkü onlar böyle bir göreve layık değildiler. Peygamber olarak seçilen bu zatlar gibi örnek şahsiyetler de pek bulunmazdı… Özetle bunlar insanlara örnek olabilecek şahsiyetlere sahip olup,peygamberlik görevine layık oldukları için seçilmişler- dir,babaları peygamber oldukları için değil…………….. Saygılarımla…

    • Nuri Baba dedi ki:

      Bilal Beyefendi ; ilginize teşekkür ederim…

      Ben, sizden öğreneceğimi öğrendim…Öncelikle ısrarla vurgulamak istiyorum…

      Siz, gerçekten çok inançlı ve inancınızda çok namuslu birisiniz…

      Ancak, tükendiniz Bilal Bey, bittiniz…Kalmadı sizlerden artık…Üzerinde sürekli durduğunuz bir konu var…”Hadis” konusu…Sonuna kadar haklısınız…Peygamberin vefatından 200 yıl sonra, O’nun adına hadis uydurulursa, elbette sizin gibi samimi inançlılar buna karşı çıkarlar…

      Bir tartışmada, “Bugüne kadar İslam Peygamberinin bilinen sadece 17 hadisi vardır” demiştim ve bir dayak yemediğim kalmıştı…Ve devam etmiştim…”Elinizin altında Kur’an varken, sizler Peygamberin, Kur’an dışı sözlerini niye ararsınız ki ?”…

      Benim iddiam şudur Bilal Beyefendi…

      İslamiyet ; Peygamberinin vefatıyla son bulmuştur…

      Hangi İslamiyet son bulmuştur ?

      İşte sizin var gücünüzle savunduğunuz Kur’an İslamı son bulmuştur…Çıkara ve nemaya ve ranta dayalı İslamiyet (!) bugün tüm acımasızlığı ve kan döküşleriyle devam etmektedir…

      Ortadoğu da, kendilerine “Müslüman” diyen ülke liderlerinin , ABD ye köpeklik ve yalakalık yapmak için birbirleriyle savaşmalarına ancak sahte islamın kana doymayışı nitelemesini yapabiliriz…

      Irak da, ABD tarafından 1,5 milyon müslüman katledilirken ve binlerce kadının ve kızın coniler tarafından ırzına geçilirken, hiç bir müslüman (!) buna tepki göstermemiş, üstelik de hükümetin başı olan kişi, Amerikan askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmesi için duacı olmuştur…

      Ölen müslümanlar ve ırzına geçilen kadınlar hiç umurunda olmamıştır…

      Bilal Beyefendi ; siz daha iyi bilirsiniz…Kur’an da bir ayet vardır, şimdi anımsamıyorum…

      Şöyle der ; mealen “”Beni değiştirdiklerin de veya tahrif ettiklerin de, bana inanmamak, inanmaktan daha iyidir.””

      Yani, sizin tüm hücrelerinizle biat ettiğiniz Kur’an, sizin gibi düşünenlere ve bugünlere bakarak size “Deizm”in kapısını aralıyor…

      Karar sizin…

      Saygılarımla…

      NOT : Sizin inandığınız gerçek İslamiyeti bu davetten ayrı tutuyorum…

      • bilal dedi ki:

        İslamiyet hz.peygamberin vefatiyle son bulmuş değildir. İslamiyet kur’an’dır.Dinin temel kaynağı sadece kur’an’dır.hadisler değildir.hadisler yüce Allah’ın sözü değil bir beşer olan hz.peygamberin sözleridir..Din bunlarla değil,kur’an’la tamamlanmıştır. Yüce Allah konuyla ilgili şöyle buyuruyo اليوم اكملت لكم دينكم الخ ‘’ Bugün sizin dininizi kemale erdirdim ve size olan nimetimi tamamladım.sizin için din olarak islama razı oldum.’’ işte yüce Allah’tan gelen bu son ayetle islam tamamlanmış oldu..Din hususunda başka hiç bir şeye ihtiyaç kalmadı… Dinin bütün kurallarını içinde barındıran Kur’an’ı Kerim elimizde bulunuyor.. Bu nedenle islamiyet hz.peygamberin vefatiyle son bulmuştur,demenin hiç bir mesnedi ve mantıkı yoktur…, İslamiyet yok olmuş değildir.Bilakis hz.peygamber zamanında olduğu gibi yine yanımızdadır…yani kayıp veya yok olmuş değildir.Sedece onun ilkeleri hz.peygamberin devrinde olduğu gibi yürürlükte değildir…Ama bir gün mutlaka müslümanların uyanmasıyla bütün dünyaya huzur ve barış getirecek olan islam ve kur’an’ın ilkeleri yine sosyal hayatımızın hak nizamı ve düstürü olacaktır..Ben de ilginize
        tşk.ederim…Saygılarımla….

      • ht2461 dedi ki:

        SABAHTAN BERİ TARTIŞMALARINIZ OKUYORUM KEYİFLE..MALESEF YÜZ YILLARDIR SORGULAMAYAN VE SORGULATMAYAN REJİMLERLE YÖNETİLEN İNSANLARIN BİZLERİ GETİRDİĞİ YER BURASI. ZİRA O İNSANLARIN DEVAMI BİR OLUŞUMUN MÜSLÜMALIĞI TEMSİL ETTİĞİNİ DÜŞÜNMEK ÇOOOK YANLIŞ OLUR.DEDİĞİN İSLAMİYET ŞEKİL OLARAK HİÇ BİR DEVLETTE YAŞANMADIĞI ELBETTE DOĞRU AMA BUNU İSLAMİYETE MAL ETMEK ASLA MÜMKÜN DEĞİLDİR. ZİRA İSLAM KALPLERDE YAŞANMAKTADIR. NURİ BEY SEN GENE ŞANSLISIN SAFINI BELİRLEMİŞSİN.HİÇ BİR GAYRET GÖSTERMEDİĞİNİ BELİRTSENDE GÜNÜN BİRİNDE İNŞALLAH O KURANI ANLAMAYA VAKIF OLURSUNUZ. HAA BU ARADA BEN OLDUM MU ASLAAAA.Kİ İMAM HATİPLİ OLMAMA RAĞMEN. YILLARCA BİZE SÖYLENENLERİ DİN OLARAK OKUMUŞ OLMAK BİZİ ÜZMÜŞ OLSA DA . KURANIN İLK AYETİNİN OKU OLMASI ELBETTE BİR HİKMETİ VAR .BU SİTEDE OLDUĞUMUZU BİR ARKADAŞIM GÖRSE İLK DİYECEĞİ ŞEY KAFİR OLDUĞUMUZU SÖYLEMEK OLUR. ŞU DA BİR GERÇEK Kİ YER YÜZÜNDE NE KADAR İNSAN VARSA DİNİ KENDİNE BİR ŞEKİLDE UYDURMUŞ BİR ŞEKİLDE MENFAATİ DOĞRULTUSUNDA KULLANMIŞ PEK ÇOK İNSAN DA VAR Kİ .İKİ LAF EDİNCE HEMEN ANLAŞILIYOR O BÜYÜK MÜSLÜMANLARIN CAHİLLİKLERİ . AMA HAYAT BANA ŞUNU GÖSTERDİKİ GERÇEKTEN KURANA İNANARAK VE DE SORGULAYARAK BİR İSLAMIN YAŞANMASI ZOR OLSA DA MÜMKÜN.GÜNÜMÜZDE YAŞANAN OLUMSUZUKLARIN TEK NEDENİ KAFASINI ÇALIŞTIRMAYAN MÜSLÜMANLARDIR.(İNSANLARDIR)

  11. bilal dedi ki:

    Sayın Rammsteinn !
    KÖTÜLÜK YAPANLARIN CEHENNEMLE UYARILMASI BİR ZORLAMA MI ?
    1-İnanmayanın sonu cehennemdir,demek zorlamak değildir nedir.? ‘’ diyorsunuz. Hayır, bu bir zorlama değil,bir duyuru ve tebliğattır.Çünkü buna inanıp inanmamakta insan serbest bırakılmıştır. Mesela bu ilahi mesaja ben inanıyorum,ama siz cehenneme ve dolayısıyla bu mesajı veren kur’an’a inanmıyorsunuz..Bu konuda ikimiz de özgür irademizin tercihiyle başbaşayız. Ne beni zorlayan var,ne de sizi…! 2- Siz evreni yaratan yüce Allah’a,onun gönderdiği kur’an’a,ahiret, cennet ve cehenneme inanmıyorsunuz. İnsanın cehennemle karşılaşacağına inanmıyorsunuz.Böyle bir şeye ihtimal vermiyorsunuz,bunların hiç biri yok- tur diyorsunuz. Peki,işlediğiniz kötülüklerden dolayı verilecek cehennem cezasının varlığına inanmadığınız halde böyle bir cezayla uyarılmanız bir zorlama mı ? Zaten bu cezaya inanmıyorsunuz,inamadığınız için de sizi etkileyecek veya zorlayacak bir durum söz konusu olamıyor… Yani kur’an’daki bu uyarılar,inanmayanları etkilemez. Onlar inanmadıkları için böyle bir uyarıyı zaten cidiye almazlar.Peki böyle bir durumda olan insanlar nasıl bu uyarıdan etkilenir ve zorlanabilir? Şayet yüce Allah’a,kur’an’a ve ahiret hayatına inanmayanlar,bu ahiretteki cezadan etkilenip zorlanabiliyorlarsa bunların akıl ve mantıkında problem vardır demek.İnsan bir şeye inanmıyorsa,ister onunla uyarılsın ister uyarılmasın onun için bir şey ifade etmez.Çünkü ne buna inanır,ne de bu uyarıyı ciddiyete alır ve dolayısıyla bundan etkilenip zorlandığını da söylenemez.Hem cehennemin varlığına inanmıyorsunuz, hem de varlığına inanmadığınız bu cehenenmle uyarılmayı ciddiye alıyorsunuz.Peki, inanmadığınız bir şeyi ciddiye alıp ondan etkilenip zorlanabildiğini iddia etmenin mantıkı bir izahı var mı dır ? Böyle bir iddia anlamsız ve mantıksız değil mi ? Cehhenneme inanmadıktan sonra binlerce defa onunla uyarılsan da uyarılmasan da hiç bir şey ifade etmez… Yani böyle bir kişi cehennem azabından ne etkilenir,ne de inanmaya zorlanır.Bunun tersini iddia etmek,anlamsız ve mantıksızlıktır. 3-Zorlamak insanın iradesine müdahele etmektir.Cehhenemle uyarılmak sadece ilahi bir tebliğattır.İsteyen söz konusu tebliğata inanır ve cididye alır,isteyen inanmaz ve cidiyete almaz.İşte görüldüğü gibi kötülük yapanların bu tür cezalarla uyarılmasında onların iradelerini etkileyecek bir zorlama söz konususu olamıyor. 4-Bu tür uyarılarla yüce Allah,insanların kötülükleri barakmasını ve onun huzur ve mutluluğuna vesile olan iyi işlerin aypmasını amaçlamaktadır…Yani Yüce Allah, yeryüzünde kötülüklerin işlenmemesini,dünyanın huzur ve düzeninin bozulmamasını ve iyi işlerin yapılıp insanın mutlu bir hayat yaşamasını iste-mektedir.İşte böyle bir ortamı oluşturmak için islam bunu bir inanç meselesi haline getirir…. İnsanlar ancak bilinçli bir inançla böyle bir ortamı oluşturabilirler.Bu bilinçli inançla yaşayan insanlar,kötülüklerin insanın ebedi mutsuzluğuna, iyiliklerin de onun ebedi huzuruna sebep olacağına inanır..İşte böyle bilinçli bir inanç,insanın negatif eylemlerini, onun tutum ve davranışlarını pozitife çevirir… Gerçek anlamda bilinçli bir imana sahip olan bir insan kimseye kötülük yapmaz.Ben nerede bir kötülük yaparsam,evreni yaratan yüce Allah beni görür ve sorguya çekerek ceza verebilir diye düşünür..İşte böyle bilinçli bir inanç ve düşünce kötü işlerin yapılmasına engel olabiliyor.Ama bu durum,evreni yaratan yüce Allah’a,onun mesajlarını içeren kur’an ve ilahi kitaplara,ebedi olan ahiret hayatına,cennet ve cehennemin varlığına inanmayanlar için söz konusu değildir.İnançsız bir inasanın yapacağı iyilikler onun çıkar ve menfaatiyle çatıştığı zaman ahiret hayatına inanmadığı için hep çıkarını düşünerek negatif bir tutum sergileyecektir…Çünkü o şöyle düşünüyor ve inanıyor. Bu dünya hayatından başka bir hayat yoktur..Bu hayatan sonra yok olup gideceğim,kimseye hesap vermeyeceğim,bu nedenle bu dünyada hep çıkar ve menfaatimi düşünmek ve başkasınınkine tercih etmek durumundayım. diyebilir.İşte iyi ve erdemli bir insan olsa dahi yine çıkar ve menfaat düşüncesi onu negatif yapar…bu nedenle bilinçli bir inanç çok önemlidir.. 5-Kur’an’da cehennemlikle uyarılanlar sırf inançsızlık yüzünden değil,negatif tutum ve davranışlarından dolayıdır…Konuyla ilgili nerede bir ayet geçerse,inançsızlıktan ziyade onun negatif tum ve davranışları sbebep gösterilmektedir…
    6-peki ben nereden bileceğim tanrının elçisinin ….olup olmadığını ? . elinizdeki çelişkiler dolu kuranlamı? diyorsunuz.. Kur’an’ın arapça metninde hiç bir çelişki asla söz konusu değildir.İfade ettiğiniz çelişkiler kur’an da değil,yanlış meal ve yorumlardadır.Kur’an’ın arapçasını bilip direk kur’an’a baksaydınız bunun böyle olduğunu,söz konusu çelişkilerin kur’an dan değil,hatalı meal ve yorumlardan kaynaklandığını görürdünüz.Ben,arapça metnine baktığım için bunun böyle olduğunu görüyorum… Bu hatalı meal ve yorumlar da kur’an değildir.Bunlar mealci ve yorum- culara.aittir.İşte çelişkiyi oluşturan bunlardır.Yoksa kesinlikle kur’an da asla ve asla hiç bir sorun ve çelişki yoktur. Çelişki vardır diye iddia ettiğiniz ayetlerden yazının uzamamsı için günde birer veya ikişer ayeti gösterirseniz,birlikte değerlendirmeye hazırım…Yeterki inat etmeyelim ve gayemiz de dğruların ortaya çıkması olsun.İşte kur’an,tevatüren bize ulaşan 1400 senelik ilahi bir vesikadır… 1400 senedir tevatüren bize ulaşan eşsiz ilahi bir vesika olan kur’an’ı Kerim,
    hz.Muhammed’in yüce Allah’ın son ve evrensel bir eliçisi olduğunu net ve kesin ifade ediyor.
    1400 senelik ilahi bir vasika olan bu eşsiz kitap o dönemde yaşamış olan bir beşer sözü
    olamaz… Akıl,mantık ve bilimle çelişmeyen ve bize tevatüren ulaşan 1400 senelik bu ilahi
    vesika olan kur’an ancak,ilmiyle her şeyi kuşatan yüce Yaratıcının sözü olabilir..Saygılarımla..

    • murat dedi ki:

      Bilal Bey;
      örnek bir mantık hatası. bunlardan çok var….
      Nisa 156-157.
      Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve “Biz Allah’ın elçisi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler.
      ———–
      Yahudilere göre İsa diye biri tarihi kayıtlarda yoktur, yaşamamıştır. Uydurma olduğunu iddia ettikleri birisi için onu kendilerinin öldürdüğünü söylemezler herhalde. Üstelik Hristiyanlığa göre İsa’yı çarmıha gererek idam eden işgalci Romalılardır. Orada toplanmış bir grup Yahudi’ye iki idamlıktan birinin affedileceğini söyleyerek hangisini tercih ettiklerini sormaları ve o grubun da İsa’yı affetmemesi, tüm Yahudileri İsa’nın katili yapmaz. Bunu iddia eden radikal Hristiyanlar varolsa bile, Allah’ın da benzer iddiada bulunması düşünülemez.
      Belli ki Muhammed, Mekke’deki radikal Hristiyanlardan “İsa Mesih’i Yahudiler öldürdü” diye duymuştur. Ve öyle bildiği için Allah’ın da böyle söylediğini kurgulamıştır.
      Ama asıl değineceğimiz nokta bu değil.
      Mesele ayette İsa’yı öldürmelerinin Yahudilerin ağzından ifade ediliş şekli.
      İsa’ya inanmayan, onu bir peygamber ya da Mesih olarak kabul etmeyen Yahudiler hiç kalkıp da “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” derler mi?
      Bu ayet tanrı sözü olmuş olsa; “Allah’ın elçisi Meryem oğlu İsa Mesih için ‘Onu biz öldürdük’ demeleri yüzünden kalplerini mühürledik” şeklinde ifade edilirdi.
      Nasıl ki müslüman olmayanlar “Allah’ın resulü Hz. Muhammed (sav)” demiyorsa, sadece Muhammed diyorsa; Yahudiler de sadece isa derdi. “Allah’ın elçisi” ve “Mesih” demezlerdi.
      Ama Kur’anı yazan Muhammed olduğu için bu tür mantık hatalarını bolca yapmış. Hatasız kul olmazmış!

      • Nuri Baba dedi ki:

        Murat Beyefendi…Size katılıyor ve sizi selamlıyorum…

        Yorumunuz bilgi yüklüydü..Teşekkür ederim…

      • kadir dedi ki:

        sayın murat yahudiler tevratta geçen müjdelenen peygamberi bekliyorlardı. hz. isa onlara gönderilince onun peygamber olduğuna yani mesih olduğuna inanmadılar. sahte peygamberlikle suçladılar. “hz. isa bu durumu onlara anlatmaya çalışada ben allahın gönderdiği meryemoğlu mesih isa yım” desede ona inanmadılar. ve onu öldürmek için sürekli saldırıda bulundular.. bir peygamber görevini tamamlayamadan veya allahın izni olmadıkça hiçbir kimse onu öldüremez. yahudilerde eğer “isa peygamber olsaydı ölmezdi” tarzı söylemlerle alay ediyolardı. işte ” biz allahın resulü meryemoğlu mesih isayı öldürdük” demeleri bu yüzdendin… tamamen alay etmelerinden kaynaklanmaktadır. günümüzde dikkat edin yahudiler hala mesih peygamberi beklemektedirler. kıyametten önce geleceğine inanırlar. oysa mesih (yani hz. isa) hz.muhammet ten önce yeryüzüne gelmiştir. bunu hala kabullenememişlerdir… saygılar…

      • yasir dedi ki:

        Bu alttaki video sizin için ne ifade eder bilmiyorum, lakin günümüzde dahi bunu diyorlar ve çoçuklarına dahi aşılamışlar…Tabiki bütün yahudileri içine katamayız, zaten Kuranda bu belirtilir azı hariç çoğunu sapmış görürsünüz der…

        Zaten aynı döneme denk gelen Zekeriya peygamberi ve oğlu yahya Peyganberi öldürmeleride onların azğınlıklarını göstermektedir…İsa mesh dönemi çok iyi tahlil edilmeli ve yapmış oldukları bu cinayetler sonucu ve sonunda İsa mesihide öldürmeye çalışmalrı Roma hakimiyetini bunun için kullanmaları, sonucunda nubüvettin kendilerinden alınıp İsmail soyundan son elçinin gelmesi, Yahudilerin beklemiş olduğu son elçi kendilerinden çıkmaması inkarlarının en büyük sebebidir.Yahudilerin İsa mesih’e düşman olmalarının en büyük sebebi ALLAH kavramını ve inançını diğer millet ve uluslara yayması ve açıklamasıdır, Yahudiler ise bunu saklayıp kendilerine maal edip kendilerinin üstün varlık ve diğerlerinin onlara hizmet ve yararlanılması gereken canlılar olarak görmesidir…Kuranda da geçen İsrail oğlularına verilen üstünlük İnançtan, ALLAH’a bağlılıktan kaynaklanan üstünlüktü o dönemde onların inandığı gibi bir toplum yoktu, onların dışındaki toplumlar ilim olarak ileri dahi olsalar sapkın ahlak-kültür ve dini inanışlara sahiptiler…Günümüzdede ALLAH katında üstünlük yine aynıdır ALlAH’ın emir ve yasakalrına uyan-uymaya çalışan ve dürüst-ahlaklı-adaletli olan-çalmayan-yalan söylemeyen-faiz-kumar-zina-alkolden sakınan vsvsvs bunlara uymaya calışan iyilik yapan, yoksul ve ihtiyaç sahibini gözeten vsvsvs hususlara riayet eden beyaz-siyah, türk-inğiliz vsvs fark etmez herkes ALLAH katında üstün ve ayrıcalıklıdır, bunları yapmayanların yanında …

      • bilal dedi ki:

        Sayın Murat bey ! Bu yazınızı yeni görüyorum,onun için yanıtsız kalmıştı. Bu nedenle sayın Kadir bey kardeşim de kısa ve öz bir şeklide gereken cevabı zaten yazmıştır… Bundan dolayı da kendisine çok teşekkür ederim,Allah razı olsun..Ayrıca.ben de konuyla ilgili daha önce yazdığımı buraya yapıştırıyorum;
        YAHUDİLER” ALLAH’IN ELÇİSİ MERYEMOĞLU İSA MESİH” der mi ? SORUSUNA
        CEVAP : NİSA SURESİ 156-157 : ” وقولهم انا قتلنا المسيح عيسي ابن مريم رسول الله = وقولهم
        رسول الله = هذا استهزاء منهم لا اعتقاد ” Onlar’,Meryemoğlu Mesih İsa’ya,” Allah’ın elçisi” demek-,
        le alay ediyordular.Yani ”Allah’ın elçisi iddiasında bulunan Meryemoğlu Mesih İsa’yi öldür-
        dük demeleri yüzünden gazap ve zillete duçar oldular.Onlar,hz.İsa’nın peygamberliğine inanmıyordular.” Ona, Allah’ın elçisi ” demekle,alay ederlerdi.Zaten yahudi milleti kendi
        ırkından olmayan bir peygambere inanmak istemezlerdi.Başkalarla alay etmek.onlarda bir
        gelenek idi.Kur’an da,onların bu alaylı ifadelerini aynen naklediyor.Yahudilerin sözünde
        hz.İsa için geçen” Allah’ın elçisi” vasfı,ile onların bu tür alaylı söz ve tutumları nakiledilmiş-
        tir. Onlar,bu vasıfla ” hz.İsa’ ya alay ederlerdi. Eğer İsa,bir peygamber olsaydı,onu öldü-,
        remezdik,diyorlardı.Yahudiler,bu alaylı sözü dillerine dolayıp,biz Allah’ın elçisi Meryem
        oğlu Mesih İsa’yı öldürdük diye övünürlerdi. İşte,KUR’AN’da da onların bu alaylı ifadeleri bize aktarılıyor….
        Bu nedenle, ” İsa’ya inanmayan,onu bir peygamber ya da Mesih olarak kabul etmeyen Yahudiler hiç kalkıp da ” Biz Allah’ın peygamberi Meryemoğlu İsa Mesih’i öldürdük”derler
        mi ? şeklineki soru anlamsız ve mantıksız kalıyor. Çünkü,Yahudiler hz.İsa’ya ” Allah’ın
        elçisi” demeleri ile onunla alay ediyordular. Ona ” Allah’ın elçisi ” demeleri,inandıkları için
        değil,alay ettikleri içindir…Bi de diyorsunuz ki, ki,Hıristiyanlığa göre,İsa’yı çarmığa gererek idam eden işgalcı Romalılardır.Yahudiler sanki bir şey yapmamışlardır.Olay şöyledir.Yahu-
        diler hz.İsa’yı sahtekarlık ve ihanetle suçlayarak,Romalı kudüs valisi ”Pontus Pilatus’a”
        şikayet ediyor.ve sürekli Romalıları kışkırtarak yakalanıp idam edilmesini istiyorlar..Bunun
        üzerine İsa’ diye iddia edilen kişi tutuklanarak Romalılar ve Yahudi din adamları tarfından
        çarmığa gerilerek feci bir şekilde idam ediliyor… Yani İsa diye,iddia edilen kişiyi çarmığa
        gerip öldürülmesine sebep olan Yahudilerdir…Bugünkü Yahudiler takkiye yaparak biz öl-
        dürmedik diyebilirler.Çünkü,Hıristiyanlarla sorun yaşamak istemezler. Evet,Kur’an’ın de-
        diği dğrudur….Hz.İsa,kendisini öldürmek isteyen yahudilerin elinden kurtulmuş olup.ona
        ihanet ederek bulunduğu yeri Romalı askerlere gösteren kişinin ise İsa’ya fiziksel ben- zerliği nedeniyle yakalanıp çarmığa gerilmiştir…
        Özetle,KUR’AN, Yahudilerin ‘’ …Allah’ın elçisi Meryem oğulu Mesih İsa’yı öldürdük.. ‘’ diye şeklindeki alaylı sözlerini bize aktarıyor.Onlar kendilerini haklı göstermek için,İsa’nın elçilik iddiası doğru olsaydı onu öldüremezdik diyerek de hep alay ederlerdi.Elbette ona inanmış olsaydılar bunu yapmazlardı…Ama inanmadılar ve bunu yapmaya çalıştılar.İşte KUR’AN’da yahıdilerin hz.İsa aleyhinde yaptıkları propaganda ve alaylı ifadeleri bu şekil- de bize aktarılmıştır….. Hepsi bu Kadar..! Saygılarımla…..

      • sorgucuyuz dedi ki:

        Yahudiler İsa’yı tanımıyorlar, kabul etmiyorlar. Kuran İsa’yıda Musa’yıda kabul ediyor. Çelişkiler içiçe geçmiş. Keşke Hz.Muhammed daha iyi araştırıp öyle yazsaydı. Yoksa biliyorduda mecburiyetten mi her ikisinide kabul etmek zorunda kaldı?

  12. murat dedi ki:

    Yasir bey, Yahudiler kötü, hıristiyanlar kötü, Budistler kötü, Müslümanlar iyi… böyle kimlik genellemeleri ile insanlara iyi yada kötü dememelisiniz. insanı kötülüğe yada iyiliğe bulunduğu şartlar, inançlar hazırlar.
    Bir de aşağıdaki videoya bakın. videodaki insanlar islam dinine mensup insanlar. sırf mezhepleri farklı diye olanlara bakın.

    Ben Yahudi savunucusu değilim, hatta hiçbir dinin de savunucusu değilim ama herhangi bir din mensubunun yaptığı hatayı da genellememeye gayret ederim. tabi kitapları bu şiddeti öğretiyorsa o zamanda orada bir sorun vardır derim ki, bu şiddet konuları kuranda da çoktur.

    yazınızda Zekeriya ve yahya peygamberlerinin örneklerini verdiniz. siz diyorsunuz öldürüldüler diye. Daha elçilerini koruyamayan bir Allahtan bahsediyorsunuz. ha bu bir imtihan derseniz, o zaman isayı öldürtmeyip kendine yükseltip, diğer peygamberleri Yahudilerin eline bırakması adaletsizlik değil mi?
    Mantık değil de inanç çerçevesinden baktığınızda mutlaka bir kalıba uyduracaksınızdır. 🙂

    • yasir dedi ki:

      Sayın Murat bey,Sizin verdiğiniz video’da, benim verdiğim videoda tasvip edilecek görüntüler değil…
      Benim o videoyu vermemin amacı şu anki Yahudiler dahi isa Mesih hakındaki düşüncelerine bir örneklemeydi…Kaldıki bütün yahudilerin aynı değerlendirilemeyeceğini belirtmiş idim…Görüntülerde bağıran çoçuk muhtemelen 13-14 yaşlarında zülüflerini uzatmış ortadoks aşırı dinci bir Yahudi çoçuk idi, muhtemelen Tevrat vaazları alıyor ve bunlaarın etkisinde kalmış ki İsa mesihe hakaretler ediyor ve bu toprakların onlara tanrı vermiş olduğunuda söylüyor.

      ___________________________________________

      ÂLİ İMRÂN – 154–De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gideceklerdi. Allah, bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak için yaptı. Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.”

      Ahzab Suresi -16–De ki: “Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size hiçbir yarar sağlamaz. Böyle bir durumda sadece azıcık/az bir süre nimetlendirilirsiniz.”

      ÂLİ İMRÂN – 168–Yerlerinde oturup da kardeşleri için, “bizi dinlemiş olsalardı öldürülmeyeceklerdi”diyenlere şöyle söyle: “Eğer doğru sözlüler iseniz kendi benliklerinizden uzaklaştırın ölümü!”

      NİSA 78–Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalayacaktır. Titizlikle korunan muhteşem kulelerde olsanız bile.
      _________________________________________________

      O Peygamberlerde birer insan sonuçta bir şekilde öleceklerdi, ALLAH azap edip helek ettiği toplumların içinden kurtardığı peygamberlerde sonunda öldü veya İsrailoğluları içinde Yahudilerin öldürdüğü peygamberler onlarda ölecekti…ALLAH yolunda azap cekerek ölen veya öldürülenlerin mükafatları şahit-şehitliktir ve mukafatları her şeyin üstündedir…Ben hiç sanmıyorum ki sıradan bir insan dahi imanlı ise ALLAH yolunda ölmeye ve öldürülmeye hayır demez ve bu hususta ALLAH’ım kafirlerin beni öldürmesine neden izin verdin desinler, kaldıki Zekeriya ve Yahya peygamberler bu durumdan şikayetçi değil bilakis şahit ve şehit peygamberler oldukları için ALLAH’a şükrediyorlardır…ALLAH ikisinide Kuranda anıp kendi katında derecelerinin yüksek olduğunu belirtmektedir…
      Tabiki bunların inananlar için bir anlam ve ifadesi vardır.

      • murat dedi ki:

        Yasir bey, Yahudilik, Hristiyanlık, Müslümanlık az yada çok farketmez. hiç birinde özgürlükten bahsedemezsiniz. Hele de bir devletin dini olursa diğer dinler 2. sınıftır. Tüm dinler ellerine güç gelince diğer inançları baskı ve etki altına almak ister. Buna cihat,irşat,misyonerlik, masonizm gibi ne derseniz deyin. ama hiçbir din diğer dine mensub olanın inancına saygı göstermez. bakın bu cümleme sakın örnek vermeye kalkmayın yok şu devlette oldu bunda olmadı diye. kişiler ve uygulamalarında farklılıklar olabilir ama dinler de yani kitaplarda asla tahammül yoktur.

      • yasir dedi ki:

        %100 adeleti kimse sağlayamaz, önemli olan adaletin olabilecek en eşit şekilde dağılım ve uyğulanmasıdır…Japonların çinlilere neler yaptığını veya çinlilerin Uyğur veya başka dini ve etnik azınlıklara neler yaptığını ve Çinde 100 milyona yakın kayıt dışı insanın tavuklar gibi sadece köle olarak çalıştırılıp prinçle beslendiğini ve yatakanerde hapis hayatı yaşadığını veya budistlerin Miyammarda yaptıklarını veya Kominist Sovyetlerde yapılan insan kıyımlarını bunları saymakla uzatamayız ve bunların çoğuda Ehli kitap harici dinlerdir Ateist-budist-hinduizm vsvs gibi dinlerdir….Dünyanın İlk ve tek ateist ülkesi Arnavutluk insanlar tam bir hapis hayatı yaşıyordu ülkeden dışarı çıkmak yasaktı…Enver Hoca ne cami ne klise bir tane ibadethane din bırakmadı yaktı yıktı, İslam çupi bunlardan kaçıp gelmiş türkiyeye…Şimdi sıraya koysak acaba hanği inanış toplulukları daha adaketli ve daha az zulüm yapmıştır…Osmanlıda ikinci sınıf olan azınlıklar günümüze vurduğunda 1 sınıf oluyorlar…Gayri müslimde cizye alınıyor fakat askerlikten muaf bütün ticaret ellerinde bu nasıl 2.sınıf oluyor anlamıyorum…

        En azından şunu söyleyebiliriz ki ehli kitap inanaışlar diğer inanaışlarda kat be kat daha adalaetli ve adildir, adalet adil yönetimde zirve yapmış islammedeniyetleride vardı günümüzdede var çok kötü durumlarda olanlarda var fakat bunların hepsi bir süreç inişli çıkışlı, bu her din ve kültürdede böyle değil mi?…

      • murat dedi ki:

        Yasir bey güzel örnekler verdiniz ve ateizm ve komünizm eleştirilerinizde de en az teist inanışlar kadar isabet görüyorum. Çin ve rusya örnekleri isabetli fakat, Japonya örneğini geçmişe göre verdiniz japonyanın dünü değil bugünü daha demokratik. teist inanışlarda tanrının varlığı karşı çıkılamaz bir inanış ateist düşüncede ise tanrının yokluğu karşı çıkılamaz bir inanış. ateizme de teizme de kendimi uygun görmem. komünizm zaten din değil bir ekonomi+yönetim şekli.
        Yani toplumlar arası çatışmaları inanışlar körüklemektedir. en azından büyük çoğunluğunu inançlar etkilemektedir. çinlilerinde dinleri var. yönetim şekli komünizm olabilir ama 10larca farklı din var çinde. rusyada da öyledir yönetim şekli komünizm olabilir ama toplumların inançları bir darbeyle hemen değişmez, rusya içinde Hristiyan, Müslüman v.b. bir çok din vardı hala var. aynı dinde bile herşeye %99 inana insanlar bile birbirleri ile savaşmadı mı? (sıffin savaşı gibi)
        Önemli olan bir şeye sabit inanış değil, herşeyi araştırıp şüpheyle bakabilmek. Ve aklı kullanıp orta noktada buluşabilmek..

      • yasir dedi ki:

        Murat bey, sizin neye inandığınızı veya neya inanmadığınızı bilmiyoruz…
        Lakin özğürlüğün az olduğu ehli kitaptan bahsederken, temeli özğürlüğü kısıtlamak olan hatta insanları esirleştiren Ateizm ve kominizmin kalelerini ne yapacaksınız…

    • yasir dedi ki:

      Bir Müslüman toplum içinde, Hiristiyan,yahudi çok rahat yaşayabilir kaldıki yahudiler dünyada sadece islam medeniyetleri içinde rahat yaşamış ve dışlanmamıştır.Endülüs emevileri döneminde yahudiler her alanda zirve yaptılar, osmanlı döneminde yahudi ve hiristiyanlar ticaret ve sanat-zanaat onların elindeydi vsvsvs….Hiristiyanların içindede günümüzde kısmen rahat yaşamak bir müslüman ve yahudi için rahat diyebilirz, tabiki kısmen…
      Peki günümüzde yahudilerin arasında bir müslüman ve hiristiyan rahat yaşayabilirmi???

      • murat dedi ki:

        Hiç bir farklı din mensubu diğer din mensupları arasında rahat yaşayamaz. sen Osmanlı içinde azınlıkların 2. sınıf insan muamelesi gördüğünü ya unuttun yada bilmiyorsun. ama bütün dinlerin mensubları japonya, norveç, kanada, avustralya gibi laikliği daha başarılı uygulamaya çalışan ülkelerde rahatça yaşıyorlar. o ülkelerde de tek tük dini bir olay varsa arkasında mutlaka bir dinci vardır. hangi din olursa olsun.

  13. murat dedi ki:

    Kadir bey, Güzel bir zorlamaydı doğrusu.
    ama burada eğer Yahudilerin alaycı söylemleri ile bunu iddia ettiklerini anlatmak istese ayetten önce onu yazmalıydı aşağıdaki ayette olduğu gibi.
    Enbiya-36- Kâfirler seni gördüklerinde birbirlerine “ilahlarınıza dil uzatan adam bu mu?” diyerek seni alaya almaktan geri durmazlar. Oysa kendileri “Rahman” olan Allah’ı hatırlamaya bile yanaşmazlar.

    “ilahlarınıza dil uzatan adam bu mu?” cümlesi alaycı olduğunu ayetin devamında açıklamıştır. oysa nisa 156-157 de sizin dediğiniz gibi bir açıklama yapmamıştır. 🙂

  14. ferdi dedi ki:

    Bilal bey,Kur’anın sizin okuduğunuz arapça metnini nerden bulabiliriz ?

    • bilal dedi ki:

      Ferdi bey !
      KUR’AN’I KERİMİ SORUNLU GİBİ YAPAN HATALI MEAL VE YORUMLARDAN İKİ ÖRNEK VERELİM…!!!
      Kur’an’ın arapça metni mevcut bütün kur’an’lar dakidir..Kur’an elimizdedir.Ben şunu söyliyorum, Kur’an’ı Kerimi doğru anlamak istiyorsak meal ve yorumlara değil,direk kur’an’ın mevcut arapça metnine bakmalıyız.Çünkü meal ve yorumlarda bir çok hata vardır… Kur’an’ı Kerimi sorunlu gibi gösteren işte bu meal ve yorumlardaki hatalar- dır…Kur’an’ın arapça metninde hiç bir sorun yoktur.Kur’an ise o arapça olan ayetlerin metinleridir..İki sureden meallerdeki hatalardan sadece iki ayetin meal ve yorum hata- sını karşılaştıralım,ondan sonra bu meallerde hata var mı yok mu ? vicdanımızla karar verelim…!!! YANLIŞ MEALLARDAN İKİ ÖRNEK !!!
      1-TEKVİR- 2: وا ذاالنجوم انكدرت ‘’ Ve izen nucümün kederet ‘’ Yıldızlar döküldüğü zaman..’’ 2-İNFİTAR-2: وا ذا لكواكب انتثرت ‘’ Ve izel kevakibun teseret ‘’Yıldızlar döküldüğü zaman…’’ İşte görüldüğü gibi zaman edatı olan ‘’ اذا ‘’ İza ‘’ dışında ayetlerin bütün kelimeleri birbrinden farklı olmasına rağmen adeta birbirinden kopya çekilmiş gibi meallerde her iki farklı ayette hatalı olarak aynı anlam verilmiştir… Eğer bu iki ayetin anlamı aynı olsaydı,neden her iki ayetin cümle ve kelimeleri tamamen birbirinden farklı gelmiştir?? Demek ki,bunun gibi kur’an’ı sorunlu yapan ve hatta mantık ve bilimle çeliştiren bu tür yanlış meal ve yorumlardır….’’ Kur’an’ı Kerimde hiç bir sorun yoktur,bütün sorunlar hatalı meal ve yorumlardan kaynaklanmaktadır..İşte bu nedenle,kur’an’ı Kerimi doğru anlayabilmek için meal ve yomlara değil,direk kur’an’ın arapça metnine bakmalıyız diyo- rum.Doğru meal:TEKVİR-2:YILDIZLAR BULANIP KARARDIĞI VE SÖNDÜĞÜ ZAMAN ! İ” ” : İNFİTAR-2:GEZEGENLER PARÇALANIP ETRAFA SAÇILDIĞI ZAMAN .! Arapçada ‘’ انكدر’’ Bulanmak,kararmak,ışiği sönüp yok olmak, — ” انتثرت ” Parçalanıp havaya saçılmak !!! الكواكب ‘’ Gezgenler,.. نجوم Yıldızlar… İşte meal ve yorumlarda kur’an’ı kerimi sorunlu gibi gösteren hatalı meal ve yorumlardan sadece iki örnek.! Meal ve yorumlarda kur’an’ı sorunlu gibi gösteren daha niceleri vardır… Özetle,KUR’AN’da asla bir sorun yoktur,bütün sorunlar hatalı meal ve yorumlardan kaynaklanmaktadır… Kur’an,1400 sene önce yaşamış olan bir beşer sözü olamaz..O,evreni yaratan ve her şeyi ilmiyle kuşatan yüce Allah’ın sözüdür..Saygılarımla.

      • rammsteinn dedi ki:

        kuranı evirip çevirip istediğiniz yöne çekmeye,mucizeler çıkarmaya çalıştığınız zamanı eğer bilime ilime harcamış olsaydınız bu memlekette gerçek mucizeler gerçek icatlar çıkardı.

        tanrınız kalbimi mühürledi. benim suçum yok.

        Zira allah onların kalblerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinde de perde vardır ve büyük azab onlar içindir(Bakara Suesi,2/7)

      • murat dedi ki:

        Bilal bey, Kuran 3-5 arabın derlemesiyle yazılmış, Bir ilah tarafından gönderilemeyecek derecede çelişki ve hatalarla doludur. siz de bu çelişki ve açıkları kapatma çabasındasınız. Madem tercüme hatası var araplar da mı tercüme hatasına düşmüşte, aşağısa listelediğim ve muhammedin ölümünden itibaren doğmaya başlayan mezhepler türemiş, hem de itikadi(inanç) konularda. Kuran dan sadece inanç konularında doğan bu mezhepler de tercüme hatasına düşmüşlerdir herhalde, ki bu mezhep kurucularının çoğu arap ve arap olmayanlar da profesör düzeyinde arapça ve kuran ilmine sahiptirler.

        İSLAMDA İTİKADİ MEZHEPLERİN SINIFLNDIRILMASI
        Selef’îyye (Hanbelîler]
        Şeyh’ûl-İslâm İbn-i Teymiyye Ghulat Selef’îyye Vahhâbîlik
        Eş’ârîyye
        Bâkıllân’îyye
        Gazzâl’îyye
        Bâtınî-Eş’ârîlik Sünnî Tarikât
        Mâtûridîyye
        Mürcie
        Sünnî Mürcie
        Bid’atçı Mürcie Kerrâm’îyye
        Cebriyye (Cehmiyye)
        Cebriye-i Hâlisa
        Cebriye-i Mutavassita
        Kaderiyye
        Cuhen’îyye (Irak Kolu)
        Dımeşk’îyye (Şam Kolu)
        Mu’tezile Vâsıl’îyye
        Huzeyl’îyye
        Nazzâm’îyye
        Hâitı’îyye
        Bişr’îyye
        Mâ’mer’îyye
        Muzdâr’îyye
        Sumâm’îyye
        Hişâm’îyye
        Câhiz’ıyye
        Hayât’ıyye
        Cûbbâ’îyye
        Befşem’îyye
        Ghulat Mu’tezile Hâbit’îyye
        Hımâr’îyye
        Bâtınî-Mu’tezile Müteşeyyî’ Tarikât
        Müşebbihe
        Hulmân’îyye
        Mücessime Bû’ Müslim’îyye
        El-Mukannaʿîyye
        Bâbek’îyye
        Hattâb’îyye Bezîg’îyye
        Hattâb’îyyet-ûl Mutlâka
        Muammer’îyye
        Umeyr’îyye
        Mufaddal’îyye
        Muhammise
        Cevâlik’îyye
        Rum Abdalları
        Bâtın’îyye (Meymûn’ûl-Kaddâh)
        Karmat’îyye (Hamdân Kârmat)
        Türkistan Alevîliği (Nâsır Hûsrev)
        Tasavvufî-Bâtınîlik (İbn-i Meymûn)
        Anadolu Alevîliği
        Alevî Tarikât
        İbâh’îyyûn
        Arap Aleviliği (Nusayrîler)
        Dürzîler (Hâkim bi-EmrʿAllâh)
        Haşhaşiler (Hasan Sabbah)
        Babâîlik (Baba İlyâs Horasanî)
        Kızılbaşlık
        Hurûfîlik (Fadl’Allah Yezdânî)
        Bektâşîlik (Balım Sultan)

      • bilal dedi ki:

        Sayın Rammsteinn !Daha önce yazmış olduğum KADER konusunu gösteriyorum, sonrada da MÜHÜR konusunu………!!!
        İSLAMDA KADER ! ”Genel Anlamda Evrenle İlgili ”KADER ”Ezelden beri kainat ve var-
        lık alemindeki sebepleri musebbeplere bağlayan hadiselerin zaman,oluş ve niteliğini dü-
        zenleyen evrendeki Allah’ın pılan ve proğpramıdır. İnsanın inanç,eylem,tutum ve davra-
        nışlarıyla (İnsanın sorumluluk alanıyla) ilgili ”KADER ” ise,bir çok islam aliminin de belir-
        ttiği gibi,EL-HATTABİ,şöyle diyor. ”قد يحسب الكثير من الناس ان معني القضاء والقدر اجبار الله العبد
        علي ما قدر وليس الامر كما يتوهمون وانما معناه الاخبار بما سيكون من اكتساب العبد وصدوره عن تقدير منه الخ
        ” Bir çok insan sanıyor ki,Kader;Allah’ın kullarını,kendi çizdiği takdirine zorlaması olayı-
        dır.Kader,asla sandıkları gibi değildir ” kulun gelecekte özgür iradesiyle pozitif veya
        negatif olarak sergileyecek tutum ve davranışları hakkında Allah’ın haber vermesidir.
        Yani,özgür irademizle meydana gelecek olan,inanç,tutum ve davranışlarımızın raporu-
        dur.Allah’ın ezelden bunları bilmesi ve kulun bu eylemleri,o ezeli bilgiye uygun çıkma-
        sı kulun özgür iradesine hiç bir tesir ve etkisi yoktur.Çünkü Allah’ın bu ezeli bilgisi ”بالوصف والكشف
        لا بالحكم ” vasıf ve keşif ile dir,hüküm ile değil.(tesir ve hüküm değildir) Yani insanlar tara-
        fından işlenen pozitif veya negatif bütün eylemler,fiiller,inanç,tutum ve davranışlar insan
        iradesinin ürünüdür.Sorumluluk alanına giren insanın hiç bir eylemine Allah’ın müdaha-
        lesi söz konusu değildir. Kim ne yapıyorsa,tamamen özgür iradesiyle yapıyor.Şayet,in-
        sanın özgür iradesi kalmamış,hataen veya kazaen olumsuz bir şey yapıyorsa,bundan
        sorumlu tutulmayacaktır.Allah’ın ezeli ilminde olan bu kader raporunun yazılmasına
        sebep olan özgür irademizle işlediğimiz eylemlerdir.Bu ”kader” raporu,hiç bir eylemimizi
        pozitif veya negatif yönde etkilemez.Bu kader anlayışı ile Allah sadece bize şu mesajı
        veriyor.Ey kullarım !” Ezelden ebede kadar olup bitenlerin tümünü ben bilirim.Ama sizi
        zorlamam ve iradenize müdahale etmem” demek istiyor.” İNSANIN SORUMLU TUTUL-
        DUĞU KONULARDA,KENDİ KADERİNİ TAYİN EDEN İNSANDIR. YANİ ALLAH’IN
        MÜDAHALESİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.Peki,İnsan sorumlu tutulduğu alandaki kade-
        rini değiştirebilir mi? Evet;Mademki,insanda irade var ve bu kaderini kendisi tayin edi-
        yor onu pozitif veya negatif yönde değiştirebilir.Eğer insanda böyle bir irade olmasaydı,
        yüce Allah,ne bir kitap,ne de bir peygamber gönderirdi.Zaten her şey olup bitmişti. Yüce
        Allah,kur’an-ı Kerimin bir çok ayetinde özgür irademize vurgu yapıyor. İnsan suresi
        3.ayette şöyle buyurur;”انا هديناه السبيل اما شاكرا واما كفورا ”Biz ona (insana doğru) yolu göster-
        dik.İster şükredici olur.( inanır ) İster nankör. Başka ayette,” ولو شاء ربك لا أمن من في الارض
        كلهم جميعا”Rabbin dileseydi,yeryüzündekilerin tümünü (zorlayarak) iman ederlerdi.demek
        ki kader olayı,insanların inanç,tutum ve davranışları üzerinde hiç bir etkisi yoktur.Yoksa
        şu an dünya da yaşayan insanların tümü,kader gereği kerhen de olsa iman etmeleri ge-
        rekirdi.KADER RAPORUNU ŞÖYLE BİR ÖRNEKLE BİTİRELİM: Bir astronomi uzmanı,
        yaptığı hesap sonucu ayın tutulacağını tesbit ederek önceden haber veriyor.Zamanı ge-
        lince de ay tutuluyor,bu uzman haber verdiği için mi tutuluyor? Yoksa ay tutulacağı için
        mi uzman bunu önceden tesbit edip bildiriyor? Şüphesiz ayın tutulacağı,uzmanın bunu
        tespit edip önceden haber vermesine sebep olmuştur.Yoksa uzman bunu haber verdiği
        için ay tutulmuş değildir.İşte İslamdaki ”KADER” de aynen bunun gibidir. Allah’ın ezeli
        bilgisi bizim irademizi ne pozitif,ne de negatif yönde etkilemez.İnanç,tutum ve davranış-
        larımız irademizin ürünüdür.Yani bu konuda insan kendi kaderini kendisi tayin ettirir…
        onun için,insan,eylem,tutum ve davranışlarından sorumludur.İnsan kendi iradesini hangi yönde kullanırsa,onun için o takdir edilir.. Saygılar.

      • bilal dedi ki:

        Sayın Rammsteinn !
        KUR’AN DA HİDAYET,DELALET VE MÜHÜR (DAMGA ) İLE İLGİLİ AYETLER MAALESEF YANLIŞ ALGILANMAKTA VE YORUMLANMAKTADIR..!!! BU KO-NULARI KUR’AN IŞIĞINDA DEĞERLENDİRELİM.! 1-Bazı ayetlerde iman etmeyerek inkarı tercih eden kişilerin ‘’ …kalplerine mühür (damga ) vuruldu ‘’ deniliyor.Peki,bu tür ayetlerin verdiği mesaj nedir. Örneğin BAKARA-6-7.ayetler. ان الذين كفروا ‘’ O,inanmayan ve inkar edenler var ya ! (Ebu Cehil,Ebu Lehep gibi müşrik liderleri….) Bkz: Arapça Celaleyn tefsiri.’’ سواء عليهم أأنذرتهم أم لم تنذرهم لا يؤمنون ‘’ Resulüm ! ) Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir,iman etmezler..’’ Yüce Allah onların iman etmeyeceklerini ve inkarlarında da devam edeceklerini biliyordu.Ama hz.peygamber bir beşer olarak bunu bilmiyordu ve iman etmeleri için de çok uğraşıyordu.Bunun üzerine yüce Allah onların imana gelmeyeceklerini ve tebliğin fayda vermeyeceğini eliçisine bildiriyor…Burada iman etmeyerek inkar etmek tamamen kendilerinden kaynaklanmıştır.. ختم الله علي قلوبهم الخ ‘’(Onlar özgür iradeleriyle inkar edip iman etmemeye devam ettikten sonra ) Allah da kalplerine ve işitme organlarına damga vurudu.’’Bu damga imana ve hidayete gelmemek için değil,inkar ve imansızlıkların tescil ve teşhiri içindir…. Çünkü bu damga,kendi özgür iradeleriyle inkar edip inanmadıktan sonra vuruluyor.Önce değil. Yani hidayet olmamak,inkar edip iman etmemek onlardan kaynaklanmıştır,bunun mühür (damga ile ) hiç bir alakası yoktur.Olsaydı önce damga vurulacaktı,ama damga tamamen özgür iradleriyle inkar edip iman etmediklerinden sonra gerçekleşmiştir…Peki,bunun anlamı nedir.? Bu dam-ga iman etmemeleri veya hidayet bulmamaları için değil,onların (Ebu Cehil ve Ebu Leheb’in ) adeta metafizik alemdeki imansızlık ve inkarına dair tescil, teşhir ve çürük damgasıdır.. 2-Bu ayet sadece malum müşrik liderleri olan Ebu Cehil ve Ebu Lehep gibiler içindir.Yani onların durumuna has bir mesajdır.Bunu genelleştirip başkalar için söyleyemeyiz.!!! Onların hakkında bu zeten olup bitmiştir… Bu olay özel vahiyle bildirilmiştir.Böyle bir olay yine özel bir vahiyle bildirilmedikten sonra,(ki,vahiy tamamen kesilmiştir,bir daha gelmeyecektir…) hiç bir insana (ateiste vs.ne) kalbine mühür vurulmuştur denilemez.Bilerek bunu diyen haşa Allah adına hüküm verip konuşuyor demektir… Onun kalbine mühür vurulduğunu nereden bilecek.? Hz.peygamber bile kendisine bu vahiy gelmeden onların imana gelip gelmeyeceklerini biliyor mudu ? İşte maalesef,bu konu bir çok kişi tarafından yanlış algılanmaktadır..Evet.bu damga vurulsa bile kimseyi olumsuz yönden etkilemez.Bu,iman etmemeleri veya hidayet bulmamaları için değil, metafizik alemdeki imansızlıklarının teşhir damgasıdır.Bu damga şuna benziyor;Bir ürün veya bir gıda maddesi çürük ve bozuk olduğu için ona ilgili makamlarca ÇÜRÜK DAMGASI VURULUYOR. PEKİ,SÖZ KONUSU ÜRÜNÜ ÇÜRÜK VE BOZAK YAPAN BU RESMİ DAMGA MI ? HAYIR, BİLAKİS SÖZ KONU-SU ÜRÜN ÇÖRÜK VE BOZUK OLDUĞU İÇİN BUNA RESMİ ÇÜRÜK DAMGASI VURULMUŞTUR İŞTE KUR’N DAKİ MÜHÜR (DAMGA) OLAYI DA BUNUN GİBİDİR. HİÇ KİMSEYİ İMANSIZLIK VEYA HİDAYET OLMAMA YÖNÜNDE ASLA ETKİLEMEZ. Özetle kur’an’a göre hidayet ve delaletin müsebbibi insanın kendisdir,kendini hidayete erdiren de,hidayeten saptıran da yine insanın kendisidir. Bu nedenle sorumluluk tamamen insana aittir… 2-HİDAYET VE DELALET : EN’AM-125 ve diğer bazı ayetlerin yorumları da yine yanlış yapılmaktadır… EN’AM-125: فمن يرد الله ان يهديه ‘’ Allah kimi doğru yola iletmek İSTERSE !!! ‘’ يشرح صدره للاسلام ‘’ onun kalbini islama açar.(açmaya muktedirdir.) ومن برد ان يضله ‘’ kimi de saptırmak İSTERSE !!! يجعل صدره ضيقا حرجا كأنما يصعد في السماء ‘’ Onun göğsünü sanki o kişi gökte yükseliyormuşcasına daraltır.’’ (nefes almada zolaştırır ve bunu yapmaya da muktedirdir.) Ayetin her iki cümlesine dikkat edildiğin de ‘’ İSTERSE !!! bunları yapar ‘’ deniliyor…. İstiyor,yapıyor,saptırıyor veya istedi, yaptı ve saptırdı şeklinde değil…Bundan,yüce Allah’ın bir kimseyi saptırdığını veya saptıracağının anlamı hiç çıkmaz.. Çünkü,bu durum şarta bağlanmıştır. ‘’ İSTERSE !!! ‘’ İstedi veya istiyor değil..Bu nedemek ? Yüce Allah‘’şayet !!! böyle bir durumu isterse yapmaya muktadirdir.bunu yapabilir..Ama yapmıyor…İstemiyor.. (İSTERSE !!! Yapabilir….Demek ki,insanın hidayeti veya delaleti yine inasanın elindedir..Neyi isterse,onunla karşılaşır….
        Özetle Yüce Allah hiç bir kimse için böyle bir durumu istemiş değildir…Bu ayetler, yüce Allah’ın her şeye muktedir olup,dilediğini yapabilir bir kudrete sahip olduğunu bildirmektedir..Bu vb.ayetlerden Allah istediğinin kalbini islama açtı veya açıyor, istediğinin kalbini de saptırdı veya saptırıyor diye bir anlamı çıkarmak tamamen yanlış olup kur’an’ın verdiği mesaja aykırı olduğu gibi yüce Allah’ın adaletiyle de bağdaşmaz.Yüce Allah şöyle buyuruyor, ‘’ وما انا بظلام للعبيد ‘’ Ben kullara zerre kadar asla zulüm ve haksızlık edecek değilim…” l 3… İBRAHİM SURESİ-4: وما ارسلنا من رسول الا بلسان قومه ليبين لهم فيضل الله من يشاء ويهدي من يشاء = اي يضل الله من اثر ورجح سبب الضلالة = وبهدي من اثر سبب الهداية === هذا هو قول ابي المنصور الما تريدي ‘’ ( Allah’ın mesajını ) onlara iyice açıklasın diye her elçiyi kendi halkının diliyle gönder-dik .Artık bundan sonra (sapmayı,hidayet olmamayı) dileyini sapıklık içinde bırakır. (Hidayet) dileyeni de doğru yola yöneltir.Çünkü o,güç ve hikmet sahibidir.’’ Bu aynı zamanda Maturidi ekolunun kurucsu olan Ebul Mansur El Maturidi’nin de tefsiri ve görüşüdür… Yani özgür iradesiyle sapmayı,hidayet olmamayı tercih eden ve bu yolun sebeplerine tevessül edenleri yüce Allah sapıklık içinde bırakır ve onların özgür iaredesine müdahale ederek zorla hidayete getirmez.Hidayeti tercih edip onun yoluna tevessül edenleri de hidayete yöneltir..Yani iman,hidayet ve sapıklık tamamen insanın elinde olup onun iradesiyle gerçekleşir. Bu nedenle kendini saptıran da hidayete erdiren de insanın kendisdir…Bu konuda yüce Allah hiç kimsenin iradesine müdahale etmez.. Özetle hidayeti bulmak veya sapıklık içnde kalmak tamamen insanın tercih ve iradesiyle gerçekleşır…hangisini ister ve onun sebeplerine tevessül ederse onunla karşılaşır… Saygılarımla…

      • murat dedi ki:

        Bilal bey, aşağıdaki ayette mi ebu cehil için…
        tevbe:93 – Kınamaya yol, ancak zengin oldukları halde geri kalmak için senden izin isteyenleredir. Bunlar geri kalanlarla beraber olmayı tercih ettiler. Allah da kalblerini mühürledi. Onlar, artık başlarına geleceği bilmezler.

        ve aşağıdakiler de kalpleri mühürlenenler için

        maide:41 – Ey peygamber, ağızlarıyla “inandık” deyip, kalbleriyle inanmamış olanlardan ve yahudilerden küfürde yarış edenler seni üzmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer bir topluluğa kulak verirler, kelimeleri yerlerinden değiştirirler, “eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının” derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada rezillik var ve yine onlar için ahirette de büyük bir azab vardır.
        ,
        Enam:25 – İçlerinden seni dinleyenler de vardır, fakat biz, onu anlamalarına engel olmak için kalblerinin üstüne örtüler, kulaklarının içine de ağırlık koyduk. Onlar, bütün delilleri görseler bile yine ona inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle tartışırlar. Ve o kâfirler: “Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir” derler.
        Araf:100 – Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâlâ şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) işitmezler.
        tevbe:77 – Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için, O da bu yaptıklarının sonucunu kıyamet gününe kadar yüreklerinde sürüp gidecek bir münafıklığa çevirdi
        tevbe:93 – Kınamaya yol, ancak zengin oldukları halde geri kalmak için senden izin isteyenleredir. Bunlar geri kalanlarla beraber olmayı tercih ettiler. Allah da kalblerini mühürledi. Onlar, artık başlarına geleceği bilmezler.

        “Onlar, Kur’ân’ı inceden inceye düşünmezler mi? Yoksa (onların) kalbler(i) üzerinde kilitler mi var?” (Muhammed, 24)
        “Allâh’ı unutan; bu yüzden Allâh’ın da onlara kendilerini (öz hakîkatlerini) unutturduğu kimseler gibi olmayın! İşte onlar fâsıkların tâ kendileridir.” (el-Haşr, 19)

      • murat dedi ki:

        Bilal bey ayrıca mühürlü kalpler için başka ayetler de var…
        Nahl:108 – Bunlar, o kimselerdir ki; Allah kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir. Ve onlar, gafillerin ta kendileridir.
        İsra:46 – Ve kalblerinin üzerine, Kur’ân’ı anlamalarına engel perdeler geçiririz ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Rabbini Kur’ân’da bir tek olarak andığın zaman da ürkerek arkalarına döner kaçarlar.
        Kehf:57 – Rabbinin âyetleriyle nasihat edilip de onlardan yüz çeviren ve daha önce işlediği günahları unutandan daha zalim kim olabilir? Biz onların kalbleri üzerine (Kur’ân’ı) anlamalarına engel olan bir ağırlık, kulaklarına da sağırlık verdik. Ey Muhammed! Sen onları doğru yola çağırsan da onlar asla hidayete ermezler.
        Rum:59 – İşte bilmeyenlerin kalblerini Allah böyle mühürler.

      • bilal dedi ki:

        Sayın Murat !
        KALPLERE DAMGA VURULMA OLAYI .? 1-TEVBE-45.ayetten başlayarak 97. ayet- lerde,insanları kandırmak için kendilerini müslüman olarak ifade edip münafık olan (kalpleriyle hiç inanmayan) bir münafık gurubunun durumları,kötü, negatif tutum ve davranışları anlatılmaktadır. Sadece müslümanları değil,bütün halkı kandıran bu malum gurubun durumu kıyamette ( ölüme ) kadar devam edeceğinden yüce Allah vahiyle onların durumunu ortaya çıkarıyor ki,kimseyi kolaylıkla kandıramasınlar.Ve bu malum münafık gurubu bu inanç,kötü tutum ve davranış üzerinde devam edecek- lerini ve bu durum üzerinde öleceklerini yüce Allah bildiği iiçin söz konusu ayetleri gönderiyor..Onlar bu münafıklık inancı ve yaşam tarzı üzerinde ölünceye kadar isteyerek bu yönde hep gayret gösterdikleri için,yüce Allah’da hiç kimsenin özgür iradesine müdahale etmediği için.onların da iradelerine müdahale etmeyerek kıya-mete kadar (ölüme kadar) onların irade ve istekleri olan münafıklıklarını sürdürdük diye buyurur…Yani Onları münafık yapan ve özgür iradelerine müdahale ederek kıyamete (ölünceye) kadar münafık yapan Allah değildir. Kendileri özgür iradeleriyle münafık olup ölünceye kadar böyle kalmak istedikleri için,Allah’ da onların isteklerini onlara veriyor.yani münafık veya kafir olmak isteyen ve bunun sebeplerine tevessül eden kimseler tercih ve istekleriyle karşılaşırlar.İnanıp hidayet olmak isteyen ve bunun sebeplerine tevessül edenler de istedikleri iman ve hidayetle karşılaşırlar.Çünkü,Allah ne pozitif,ne de negatif yönde kimsenin özgür iradesine müdahale etmez.kim neyi isterse ona onu verir..İşte bu münafık gurup da kıyamete (ölüme ) kadar münafık kalmak istemiş ve bütün gayret ve özgür iradelerini bu yönde kullanmışlardır.Yüce Allah’da kimseyi zorlamayacağı için,biz de onların istekleri olan münafıklık alemetini üzerlerinde sürdürdük buyurmaktadır..Özetle,bu münafıklığı isteyen ve kıyamete (ölüme) kadar bunu sürdürrten kendileridir.İşte onlar bunu sürdürtmek istedikleri için 77.ayete de bu isteklerine uygun cümleyle başlıyor.. ا فاعقبهم نفا قا الخ ‘’ .Verdikleri sözü tutmadıkları ve her halu karde sürekli yalan söylemeyi kendilerine adet edindikleri için,O da bu fiillerinin sonucu olarak kalplerine kıyamete (ölüme) kadar sürecek bir münafıklık kıldı.’’Görüldüğü gibi önceden kendileri münafık olup böyle yaşamaya devam ederek buna çabaladıkları için yüce Allah da bunun sonucu olarak münafıklık alametini kalplerinde sürdürdük buyuruyor.Yani onları münafık yapan veya kıyamete kadar bu münafıklığı sürmelerini isteyen ve irade eden yüce Allah değil,bunu ölüme ka- dar sürdürrten kendileridir.sebep onlar olmuştur.akibetlerinden de onlar sorumludur. Onlar bunu yapıp kıyamete kadar böyle kalmayı tercih ettiler..Tabiki bu ayet’te genel değil,has olup sadece ölünceye kadar münafık olarak yaşayan malum bir gurubu kapsamaktadır…Şunu bilelim ki,yüce Allah ne pozitif,ne de negatif yönde kimsenin tercih ve iradesine müdahele etmez ,kim neyi tercih ve irad ederse yüce Allah’da onu istediğine kavuşturur.İster hidayet, ister delalet olsun fark etmez.. 2-MAİDE-41: Burada bir gurubun inkar etmede yarıştıklarını,doğru şeyleri değil yalanı çok dinleyenleri,doğru kelimeleri ko-nuldukları yerden çıkarıp tahrif edenleri vs.zikredilmiştir..İşte bu tür negatif tutum ve davranışlara sahip olan ve yarışırcasına bunu devam etmek isteyenlerinin iradesine müdahale tmek suretiyle Allah’da (bu nagetif tutum ve davranışları yüzünden) kalplarını arındırmak istememiş…’’ İşte görüldüğü gibi fıtratını iyice değiştirmiş ve inkarda yarışırcasına koşanların arınmaya hiç niyetleri olmadığı için Allah’da onların kalplerini zorla arındırmak istememiş..Peki,burada kalplerinin arındırılmamasına sebep olan kendileri değil mi? Onlar orınmak istemyip negatif tutum ve davranışlarına devam edince Allah’da zorla onların kalplerini arındırmak istememş.. Çünkü,kim neyi ister ve hangi inanç ve yaşam tarzı üzerinde yaşamak istiyorsa Allah da ona onu verir.. hidayeti isteyen hadayeti,delaleti isteyen de delelati bulur..Bunlar istemedikleri için kalpleri de arındırılmamıştır.. Sorumluluk kendilerine aittir…yüce Allah onları arındırmak için sıık sık uyardığı halde yine dinlememişlerdir.. 3-A’RAF-100: Bu ayetten önceki ayetlerde,bir ülkenin ahalisi iman etmeyip Allah’a karşı gelmekten sakınmadıkları,Allah’ın elçilerini yalancı saydıklarını,ne yaparlarsa yapsınlar kendilerine bir azap gelemeyeceğini,Allah’ın kendilerine cezayı veremeceğini vb. negatif tututum ve davranışları ile inkarda devam ettiklerine dair durumları zikredilmiştir. 100 ayetin Mealini veriyorum; ‘’ Üzerinde yaşadıkları toprakları eski yerlilerinden miras alanlar,isteseydik kendilerini günah ve suçları yüzünden musibetlere çarptırabileceğimizi,kalplerine damga vurabileceğimizi ve kulaklarının işitmez olabileceğini ,bu tarihi sürecin ışığında hala kavrayamadılar mı ? ‘’ İşte ‘’ Ayette istesydik bunları yapabilirdik ‘ deniliyor.Yani bunların kalplerine damga vurulmuş ve- ya kulakları işitmez hale gelmiştir diye hiç bir olay olmamamıştır..Çünkü isteseyedik yapardık..’’ şeklinde olduğu için böyle bir durum ne istenmiş,ne de meydana gelmiş- tir.Bir de verdiğiniz mealin son cümlesinde hata vardır..Bu verdiğim meale göre dam- ga vurulsa da kulakların işitmesine engel teşkil etmez.Çünkü,kulakların işitmemesi vurulacak olan damgayla hiç alakası yoktur…Ama gösterdiğiniz mealin sonunda sanki,damga vurulursa işitmeyi engeller diye bir ima vardır. Bu tatamen yanlıştır…Özetle bu ayette göre,ne kalplerine damga vurulmuştur,ne de kulakları işitmekten engellenmiştir..! 4- RUM-59: NAHL-108: Bu ayetlerde de‘’ inanmayıp inkar ettikten sonra negatif tutum ve davranışlarına devam edenlerin kalplerine damga vurulduğuna dair hüküm vardır…Dikkat edilirse bu ayatlerdekilerin kalplerine vurulun damga imansızık ve inkarlarından sonra vurulmuştur.Yani damga vurulduğu zaman zaten imanları yoktu ve inkara devam ediyordular.Bu nedenle vurulan damga onları imansızlığa veya delalete götürmüş değilidir.Çünkü damga imansızlıktan vurulmuştur.Öyleyse diğer yerlerde olduğu gibi buradaki damganın da onları hidayeten uzaklaştırmak için değil,metafizik (manevi) alemde adeta kimlik kartlarını teşhir ve tescil amaçlıdır………Yani bu damga kimseyi imandan ve hidayeten uzaklaştırmaz.Nası olur da Yüce Allah hem kur’an’ı gönderecek ve ona inanın,kabul edin diyecek,hem de iman etmesin ve inkar etsinler diye damga vuracak değil mi? Böyle inanmanın mantıkı bir izahı var mı ? Demek ki,bu damga hiç bir kimseyi negatif yönde etkilemez… Bu konuda yüzlerce ayetleri gösterirseniz de durum yine aynıdır,hiç bir şey değiş-tirmez. Nasip olursa konuyla ilgili İSRA-46.ve KEHF-57.ayetleri de değerlendireceğiz. Saygılarımla…..

      • murat dedi ki:

        Sayın Bilal;
        demişsin ki;
        bu malum münafık gurubu bu inanç,kötü tutum ve davranış üzerinde devam edecek- lerini ve bu durum üzerinde öleceklerini yüce Allah bildiği iiçin söz konusu ayetleri gönderiyor.

        Yani kalplerini mühürlüyor ve bu ayetlerle de açıklıyor.
        Eğer Allah inanmayacaklarını biliyor da ondan kalplerini mühürlüyorsa aşağıdaki (kısır döngü) konuşma olur:
        –Kurana göre hesap günü denilen günde–
        1-Kafir- İyi de Allahım sen kalplerimizi mühürlemesen belki de inanacaktık neden kalplerimizi mühürledin ölene kadar fırsat verseydin ya?
        2-Allah- Ey Kafir ben zaten inanmayacağını biliyordum da ondan mühürledim.
        3-Kafir- Madem kim inanacak kim inanmayacak biliyorsun, o zaman neden dünyaya gönderdin, direk cennete yada cehenneme gönderseydin ya.
        4-Allah- O nasıl laf Bre zındık, dünyada yaptıklarınıza kendiniz ve herkes şahit olsun diye sizi dünyaya gönderdik, yoksa, direk cehenneme yolladıklarımız itiraz edecekti ve “bizi dünyayada imtihan etsen şüphesiz inananlardan olurduk” diyeceklerdi.

        burdan sonrası 1. konuşmadan tekrar eder. 1 den 4 e 4 den 1 e kısır döngü.

      • bilal dedi ki:

        Sayın Murat ! KUR’AN DA DAMGA VE DÜNYADA İNSANIN SINANMASI OLAYI ?
        a ) Diakkat ederseniz,bütün ayetlerde geçen bu damga olayı tamamen onların inkar ve negatif tutum ve davranışlarından sonra gerçekleştiğini göreceksiniz…. Yani bu damga vurulmadan önce bunlar özgür iradeleriyle inanmamışlar,inkar ve negatif tutum ve davranışlarına devam etmişlerdir.Bu durumdan sonra damga olayı söz konusu olabilmiştir.Yani damga vurulmadan önce bunlar zaten iman sahibi değildiler.Bu damga ile,iman edip hidayet olmasınlar diye değil,metafizik (manevi ) alemdeki durumlarının teşhir ve tescili yapılmaktadır… Bununla manevi alemde adeta bunların kimlik kartları tescil ve teşhir edilir… Bu damganın insanların inanç ve eylemleri üzerinde hiç bir negatif etkisi yoktur… İman etmek,hidayet olmak veya inkar edip delalete olmak tamamen insanın elindedir…Özgür iradesiyle tercini hangi yönde kullanır ve onun sebeplerine tevessül ederse onunla karşılaşır..İman ve hidayeti tercih eden ve bunun için uğraşan hidayeti bulurlar..İnkar edip delaleti tercih eden ve iradesini bu yönde harcayan ise delaleti bulur…Özetle,kendini hidayete veya delalete erdiren insanın kendisidir..Allah,hiç kimsenin iradesine müdahale etmez… Bu tür damga insanı inkara ve delalete götürseydi,neden Allah insanları iman etmeye, erdemli olmaya,kötü işleri bırakıp delalete bulunmamaya davet eden kitapları ve bunları insdanlara tebliğ eden elçileri gönderiyor..? Demek ki,bu damganın negatif yönde hiç bir insanın inanç ve eylemleri üzerinde bir etkisi yoktur…Konumuzla ilgili daha önce şöyle bir örnek vermiştim: İlgili makamca çürük ve bozuk olan bir ürüne RESMİ ÇÜRÜK DAMGASI vurulmuşsa,bu ürünü çürük ve bozuk yapan söz konusu damga mı ??? Yoksa çürük ve bozuk olduğu için mi bu damga vurulmuştur…??? İşte kur’an’daki bütün damga olayları da bunun gibidir…Özetle,iman,hidayet ve delalet insanın tercih ve iradesiyle gerçekleşmektedir… b) Mademki kim inanacak,kim de inanmayacak Allah biliyor,o zaman neden insanları dünyaya göndermiş ,direk cennete ya da cehenneme gönderseydi ? şeklindeki sorunuza cevap niteliğinde bir örnek verelim: Uzun süre görev yapan bir okul öğretmeninin aşağı yukarı hangi öğrencisi çalışkan,başarılı veya tembel oldğunu kestirebilir..Şimdi bu öğretmen nasıl olursa olsun zaten aşağı yukarı kimin nasıl bir not alacağını kestirebiliyorum diyerek,öğrencilerini sınava tabi tutturmadan kendi tahmin ve bilgisyle, A) öğrencisine, B) öğrencisine, C) öğrencisine ve D) öğrencisine farklı notlar verirse, düşük not alanlar ne kadar tembel olurlarsa olsunlar, sınavsız verilen bu notlara itirazları olmayacak mı ? Öğretmenlerine,neden bizi sınava tabi tutturmadın belki daha yüksek not alabilirdik.. diyemeyecekler mi ? Sınavsız verilen bu notlar ne kadar adil olabilir…??? İşte yüce Allah da kendi bilgisiyle değil,bizi birer öğrenci gibi dünyaya getirerek sınava tabi tutturmaktadır….Bu kainat yüce Yaratıcnın evrensel okulu,bizler de bu kainat okulunda birer öğrenci gibiyiz.sınava tabi tutlduğumuz konular da ilahi kitaplardadır..Bunların muallimleri ise,bu göreve layık olan insanlardan seçilen elçilerdir….Bu ilahi tebliği hakkıyla almayan zaten ahirette de hiç bir sorumlulukları yoktur. Bunlar inanmamış veya müslüman değilseler bile tebliğ almadıkları içinn yine kurtululup cennetlik olacaklardır…. ‘’ c) Yüce Allah,bizi dünyaya getirip sınamasaydı,ahirette cehennemlik olanlar ey Rabbimiz ! Bizi dünyaya getirip imtihan etmeden neden bugün cehennemlik olduk.? Bizi dünyaya getirip imti- hana tabi kılsaydın,belki inanır ve senin rızana uygun iyi işleri yapardık.? Bugün cehennemlik olmazdık demeyecekler mi??? İşte bunun için Allah,bizi dünyaya getirip özgür irademizle sınava tabi tutturmaktadır.Yüce Allah’ın insanların,inanç,tutum ve davranışları hakkındaki bilgisinin hiç bir tesiri yoktur.. Bu bilgi, بالوصف والكشف لا با لحكم ‘’ hüküm ve takdir iile değil,olayın nitelik ve keşfi ile ilgilidir. Yani bu sadece bir bilgidir,bu bilginin hiç kimsenin iradesine bir etksi yoktur.Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz; Bir astronomi uzmanı,yaptığı hesap sonucu ayın dünya ile güneş arasına girip güneşin tutulacağını tespit ederek önceden haber veriyor. Günü gelince de güneş tutluyor. Şimdi güneş bu uzman haber verdiği için mi tutuluyor? Yoksa güneş tutulacağı için mi uzman önceden tespit edip bildiriyor.??? Şüphesiz güneşin tutulacağı,uzmanın bunun tespit edip önceden haber vermesine sebep olmuştur. Yoksa uzman bunu haber vediği için güneş tutulmuş değildir..Buna, meteoroloji uzmanın sunduğu hava tahmin raporunu da ekleyebiliriz…İşte hiç bir şeyde yanılmayan yüce Allah’ın bilgisi de böyledir.Ne insanın inancı,ne de onun tutum ve davranışları üzerinde bir etkisi vardır…!!! İnsanın sorumluluk alanına giren her şey onun tercih ve özgür iradesinin neticesidir.Eğer bir şey insanın irade ve tecihi dışında gerçekleşmişse zaten hiç bir surette bundan sorumlu tutulmayacaktır…. Saygılarımla….

      • murat dedi ki:

        Sayın Bilal;
        çok gereksiz demogoji yapıyorsunuz. ya insan ürünü olan kurandaki mantık hatalarını biliyor başka nedenlerden dolayı böyle yorumlar yapıyorsunuz, ya da inanç virüsü sizin sensörleri köreltmiş.
        yorumunuza göre; “Yani bu damga vurulmadan önce bunlar özgür iradeleriyle inanmamışlar,inkar ve negatif tutum ve davranışlarına devam etmişlerdir.Bu durumdan sonra damga olayı söz konusu olabilmiştir.Yani damga vurulmadan önce bunlar zaten iman sahibi değildiler” diyorsunuz.

        kalpleri mühürlenene kadar iman etmemiş olmamaları, kalplerinin mühürlenmesini gerektirmez, zira kalpleri mühürlenmesinden sonraki yaşamlarında iman etmeyeceklerine peşin hüküm olur bu ve Allahın gaybı bilip o yüzden mühürledi demek te yanlış olur. kuranın imtihan kurallarına aykırıdır.
        örnek olarak, KPSS sınavında salon sorumlusu, öğrencilerin bir kısmının yaptığı sorulara bakıp “siz yanlış cevaplıyorsunuz” deyip “siz bundan sonraki soruları da yanlış yapacaksınız” deyip cevap kağıdını alması gibi bir şey.

  15. alfoxil dedi ki:

    Bilal bey resmen ATIYORSUNUZ YAAA !!!! Unlu tefsirci imam kurtubi bile cennetin anlatildigi ayetleri bakin nasil cevirmis :

    NEBE SURESI :

    31. Şüphe yok ki, takva sahipleri için bir kurtuluş vardır.

    32. Bahçeler ve üzüm bağları da.

    33. Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar.

    34. Ve dolu dolu kadehler de vardır.

    35. Orada boş bîr söz de işitmezler, yalan bir söz de.

    36. Rabbinden amellerine uygun bir mükâfat olmak üzere.

    “Şüphe yok ki, takva sahipleri için bîr kurtuluş vardır” buyruğu ile yü­ce Allah, Allah’ın emrine muhalefet etmekten sakınanların mükâfatını sözkonusu etmektedir.

    “Kurtuluş” cehennem ehlinin içinde bulundukları halden (ve yer­den) kurtulmak ve umduğunu elde etmek, demektir. Bundan dolayı suyu ax, geniş araziye oradan kurtuluşa yormak amacıyla: Kurtuluş yeri” de­nilmiştir.

    “Bahçeler ve üzüm bağları da” buyruğu “kurtuluş”un açıklamasıdır. Şöy­le de açıklanmıştır: “Şüphe yok ki takva sahipleri için bir kurtuluş vardır.” Muhakkak takva sahihleri için: Bahçe”n in çoğulu; Bahçe­ler” vardır. Bu da etrafı çevrilmiş bahçeye verilen isimdir. Eıra Fi­ni kuşattı” denilir. Üzümler” demek olup, C v’in çoğuludur. Bu da üzüm bağları demek olup, (bağlar anlamındaki lafız) hazfedilmiştir.

    “Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar” âyelindeki: Memele­ri tomurcuklanmış” lafzı’in çoğuludur. Bu da memeleri yükselip, gö­rünmeye başlanmış olan kız demektir. İle denildiği gibi, de denilir (ki hepsinin anlamı kızın memeleri tomurcuklandı, tomurcuklanır şeklindedir.)

    ed-üahhak dedi ki: Bakire genç kızların, yeni oluşan memeleri gibi (me­meleri olacaktır) diye açıklamıştır. Kays b. Âsım’ın su beyi tinde de bu anlam­dadır:

    “Nice iffetti ve şerefli kadım biz elimizde tuttuk Ve memeleri tomurcuklanmış, ay hali çağına yaklaşmış, nice genç kızlar sefalet nedir bilmemiş.”

    “Yaşıtlar”: Yaşları birbirine denk ulanlar demektir. Bu husus da­ha önce el-Vaküi Sûresi’nde (57/37. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır, tekili: ‘dir.

    “Ve dolu dolu kadehler de vardır.” el-Hasen, Katade, İbrı Zeyd ve İbn Ab-bas: İyice dolu kadehler demektir, diye açıklamışlardır, Kâseyi doldurdum” denilir. Dolu kâse” demektir. Şair de şöyle demiştir:

    “Dikkat et, bana katkısız içki doldur, saki bana içirdi Onun suyundan; Senin dopdolu kâsen ile.”

    Hidâş b. Züheyr dedi ki:

    “Âmir bize dengini bulur diye geldi Biz de ona dopdolu bir kâse sunduk.”

    Said b. Cübeyr, İkrime, Mücahid ve yine İbn Abbas: Peşpeşe gelen kase­ler dîye açıklamışlardır. da buradan gelmekte olup, “taş­ların birbirine geçmesi ve birbirine ileri derecede kaynaşması” demektir. Bu­na göre, ardı arkasına gelen, birbirinin içine giren gibidir. Yine İkrime’den ve Zeyd b. Eslem’den saf ve katıksız anlamına açıkladıkları nakledilmiştir, Şa­ir de şöyle demiştir;

    “Şüphesiz ki sen kalbe daha da yakınsın Susamış olanın katıksız dolu kaseye yakınlığından.”

    Bu lafız ‘in çoğuludur. Bacağın kendileriyle desteklendiği iki tah­ta parçasına denilir.

    “IKadeh”den kasıt şaraptır. İfade: (Onlara) ardı arkasına katıksız şarab tak­dirindedir. Bu da o şarabın sıkıldıktan sonra arıtıldığı, tasfviye edildiği ma­nasına gelir.- Bu açıklamayı el-Kuşeyri yapmıştır.

    es-Sıhah’ta şöyle denil inektedir: Suyu hızlıca boşalttım” de­mektir. Ebu Amr dedi ki: Bir çeşit işkence” anlamındadır. Farsçada da buna “eşkence” denilir, el-Müberred dedi ki: Aralıksız olarak bütün işkence türleriyle işkence yapılan kimse” demektir. İbnu’l-Arabî dedi ki: O şeyi kırdım ve parçaladım” demektir. (*ü»j) da aynı an­lamdadır deyip, el-Hucr b. Halid’in şu beyitini nakletmektedir:

    “İyilik ve cömertlik olsun diye paramparça ederiz etleri Bazılarının ise yergilerle kaynar küçük tencereleri”

    “Mim” harfi ziyadesiyle: de onun ile aynı anlamdadır. (O şeyi kır­dım ve parçaladım demektir). el-Esmai dedi ki: Bu şekliyle hoş ve rahat ye­nilecek şeyler anlamındadır. Yumuşak ve rahat olan herşey hakkında da kul­lanılır. Ömer’in: Ben bana yumuşak ve güzel yemek­ler hazırlanmasını isteyecek olsaydım, elbetteki bunu yapardım” şeklindeki ifadeleri de bu kabildendir. (Ömer devamla dedi ki): Fakat yüce Allah bir­takım kimseleri ayıplayarak şöyle buyurmuştur: “Siz dünya hayatınızda hoşlandığınız herşeyinizi bitirdiniz ve onlardan yararlanıp durdunuz.” (el-Ahkaf, 46/20)

    “Orada cennette “boş bir söz de işitmezler, yalan bir söz de” buyruğundaki: Boş”; batıl demektir. Bu da anlamsız alan ve bir kenara atıl­ması gereken sözler demektir. Şu hadiste de bu anlamda kullanılmıştır: Sen, cuma günü imam hutbe okurken arkadaşına: Dinle! diyecek olursan boş (bâtıl) bir söz söylemiş olursun.”[12]

    Çünkü cennet ehli dünyadakilerin aksine içki içecek olurlarsa, akılları de­ğişmez ve bos (batıl) bir söz söylemezler.

    “Yalan bir söz de” lafzı daha önceden (28. âyet-i kerimede) geçmiş bu­lunmaktadır. Yani onlar birbirlerini yalanlamazlar ve yalan bir söz de işitmez­ler. el-Kisai bunu: şeklinde şeddesîz ‘den gelen bir mastar olarak okumuştur. Yani onlar, cennette birbirlerine yalan söylemezler. Bu iki şeklin: ‘in iki mastarı olduğu da söylenmiştir. Burada şeddesiz oku­ması ise, mastarını teşkil edecek bir fiil ile kayıtlı olmadığından (ayette bel­li bir şekilde okumayı gerektiren bir fiile ait bir mastar olmadığından) dola­yıdır. Buna karşılık daha önceki; Âyetlerimizi de yalanladıkça yalanlıyorlardı” (28. âyet) buyruğunda şeddeli okuması ise, fiilin mastarını (“zel” harfini) şeddeli olmakla kayıtladığından dolayıdır.

    “Rabbinden amellerine uygun bir mükâfat olmak üzere” buyruğunda-ki: Bir mükâfat” lafzı maMar (meful-i mutlak) olarak nasbedilmiştir. Çünkü: Yüce Allah, daha önce sözü edilen hususlarla onları mükafatlandır­mıştır, anlamındadır. Aynı şekilde; da böyledir. Çünkü “Onlara ver­di” ile: Onları mükâfatlandırdı” aynı anlama gelir ki bu da; Onlara mükâFatlarını verdi” demektir.

    Uygun”; pek çok demektir. Bu açıklamayı Katade yapmıştır. O kimseye artık bana bu kadarı yeter deyinceye kadar çokça verdim” anlamındadır. Şair şöyle demiştir:

    “Kabilenin evladı eğer aç ise onu tercih ederiz kendimize ve eğer Aç değilse ona; artık bu kadarı bana yeter, deyinceye kadar veririz.”

    el-Kutebî de şöyle demektedir: Bizim görüşümüze göre bunun aslı, bana bu kadarı artık yeter, deyinceye kadar ona bir şeyler vermektir.” ez-Zeccac dedi ki: Onlara yetecek kadar, anlamında­dır. el-Ahfeş de böyle demiştir. Nitekim: Bu bana yetti” denilir.

    el-Kelbî de şöyle demiştir: Onları hesaba çektikten sonra bir iyiliklerine on karşılık vermiş olacaktır.

    Mücahid dedi ki: İşledikleri dolayısıyla onları hesaba çekmiş olacaktır. Bu­rada “hesab” saymak manasınadır. Yani yüce Rabbin vaadine göre, o kim­seye verilmesi gereken miktarı ile sayılıp verilmiş olacaktır. Çünkü o bir ha-seneye karşılık on vermeyi vaadeimiştir. Kimilerine yediyüz kat vermeyi va-adettiği gibi, kimilerine sonsuz ve miktarsız olarak bir mükâfat vermeyi va-adetmiştir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Sabredenlere de ecirle­ri hiç şüphesiz hesabsız verilir.” (ez-Zümer, 39/10)

    Ebu Haşim “ha” harfini üstün, “sin” harfini de şeddeli olarak; di­ye “fe’âl” vezninde yani, “yetecek kadarıyla verdi” diye okunmuştur. el-Es-maî de: Şeddeli olarak: Ben o adama ikram ettim” denilir de­miş ve şairin şu mısraını zikretmiştir:

    “Misafiri ona gelecek olursa, ona ikramda bulunur ”

    İbn Abbas ise “nun” ile: Güzel bir şekilde” diye okumuştur. [13]

    BU TEFSIR YALANMI SOYLUYOR SIMDI SENIN DEYIMINLE ACABA BILAL BEY !
    SAYGILARIMLA

  16. kadir dedi ki:

    sayın alfoxil bilal bey bunun açıklamasını daha önce defalarca yapmıştır… hala anlamamakta direniyorsunuz.. bir insan alim olabilir fakat alim olması hata yapmayacağı anlamına gelmez. (kurtubi gibi). neticede oda bir insandır… şimdi ayetleri ele alalım…

    31. Şüphe yok ki, takva sahipleri için bir kurtuluş vardır.
    32. Bahçeler ve üzüm bağları da.
    33. Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar.
    34. Ve dolu dolu kadehler de vardır.
    35. Orada boş bîr söz de işitmezler, yalan bir söz de.
    36. Rabbinden amellerine uygun bir mükâfat olmak üzere.

    yukarıdaki ayetleri lütfen bağlantılarına dikkat ederek ve anlayarak okuyun…..

    31. Şüphe yok ki, takva sahipleri için bir kurtuluş vardır.
    32. Bahçeler ve üzüm bağları da.
    33. Birbiriyle uyumlu (denk) üzüm taneleri (veya salkım üzümler)
    34. Ve dolu dolu kadehler de vardır.
    35. Orada boş bîr söz de işitmezler, yalan bir söz de.
    36. Rabbinden amellerine uygun bir mükâfat olmak üzere.

    birde bu ayetleri dikkatlice ve bağlantılarıyla okuyun…

    bu meallerin birbiryle uyumunu görebiliyormusunuz.. yüce allah takva sahiplerine mükafaat vaad ediyor.. bahçeler ve bağlar, ve bu bahçelerden çıkan birbiryle uyumlu üzümler.. yani cennette bir üzüm tanesinin küçük, diğerinin büyük, veya birinin tadının kötü, birinin iyi olması, veya bir üzüm tanesinin çürük diğerinin sağlam olması söz konusu değildir.. birbirine denk üzüm taneleri bağlardan ve bahçelerden sonraki ayet olması ayetin uyumunu mükemmel kılıyor.. sonra devam ediyor.. dolu dolu kadehler. yani herkes üzümden içecek elde edildiğini biliyor. günümüzde üzümü kullanarak şarap elde ediyorlar. oysa cennetteki üzümde ne bir saçmalama nede bir sarhoş edici özellik vardır. bu dolu dolu kadehler ifadesinin içeriğini en iyi allah bilir.. belki başka bir içeceğide haber veriyo olabilir. öyle bile olsa yine ayetin bütünüyle tam uyum içindedir..

    şimdi soruyorum size bağlar ve bahçelerden sonra çevrilen göğüsleri tomurcuklanmış kızlar ifadesi bu ayetlerin neresine uyuyor. uymadığı gibi tamamen anlam bütünlüğünüde bozuyor. arkadaş inanmıyorsan araştırırsın ayetin orjinali. kimseye takılı kalmadan, hiçbir çevirmene… o zaman anlarsın ayetin ne demek istediğini… bu açıklamalar daha önce defalarca yapıldı. bilal beyin dilinde tüy bitti, siz dönüp dolaşıp hala aynı şeylere cevap arıyosunuz… arapçada “etrab” kelimesinin anlamı sadece yaşıt değildir. “denk, uyumlu” anlamlarınada gelir.. bazı çevirmenler bunun farkına varmışlar. “birbine uyumlu” tarzı çeviriler yapmışlar. bazılarıda sadece uyumlu yerine “yaşıtlar” yazmışlar. çünkü ayetin orjinalinde “kız,kızlar” ifadesi asla geçememektedir..
    saygılar…

    • rammsteinn dedi ki:

      tomucuk göğüslü kızlar yok tabiki kesinlikle yoktur.
      Elmalılı Hamdi Yazır
      Yaşar Nuri Öztürk
      Süleyman Ateş
      Diyanet İşleri
      Şaban Piriş
      Suat Yıldırım vs vs vs vs
      bunların hepsi de yanlış çevirmişler. hepsinin ömrü kuranla geçmiş ama yanlış biliyorlar. kim tomurcuk turunç göğüslü diyorsa islama zarar vermek istiyor.islamı karalıyorlar değilmi? yukarıda sadece birkaç kişiyi yazdım.tamamını alttaki linkten bakabilirsiniz. “yok ben hepsinden iyi bilirim” derseniz bilgileriniz sizde kalsın. artık kimse yemiyor bu masalları
      http://www.kuranmeali.org/78/nebe_suresi/33.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

      • bilal dedi ki:

        Sayın rammsteinn ve alfoxil !
        Bakınız,arapçada a) TOMURCUK kelimesinin karşılığı ‘’ برعم ‘’ dır. b) Göğüsün karşılığı ‘’ صدر ” c) Memenin karşılığı ”ثدي ‘’ d) Kızın karşılığı ‘’ بنت ‘’ Kadının karşılığı, (tekil) مرأ ة ‘’ Çoğulu, نساء- – نسوة ‘’ Huri,yine ‘’ حوري ‘’ dır…Bak bakalım,bu ifadelerin hiç biri söz konusu ayetin arapça metninde var mı ??? Varsa hemen bize gösterin…!!! Bu kelimelerin herhangi birisi söz konusu ayetin arapça met- ninde yoksa,!!! Demek ki söz konusu meal ve yorumlar kur’an dışı saçma sapan ve yanlış yorumlardır.Söz konusu ayette bu ifadeler yoksa,bunu kendileri mi üretiyorlar ? Yoksa islamla alakası olmayan dönemin egemen güçleri mi bunu böyle yorumlatmışlar- dır.Yüce Allah’ın söylemediği bir şeyi bunlar Allah adına nasıl uyduruyorlar.? Kur’an’da olmayan bir şeyi söylüyorlarsa bunlar doğru mu söylüyorlar ? …Tekrar ediyorum,söz konusu ayetin arapça metninde ( meal ve yorumlarda değil ) bu kelimelerin karşılığını bulup bize gösterin…!!! kur’an, sadece ayetlerin arapça metinleridir..Tefsirelr,yorumlar kur’an değildir,bunlar insanların görüşleridir.Haydi sizi bekliyoruruz,gösteriniz.!!! Siz,kur’an’a mı bakıyorsunuz ? Yoksa insanlara mı ? Demek ki,kur’an da olmadığı halde,işinize geldikten sonra her türlü mantık,akıl,ilim dışı,saçma sapan ve yanlış olan her şeye inanmaya müsaitsiniz.!!! Biz,kanıt olarak kur’an’ın metnini gösterin diyoruruz, siz ise,insanları gösteriyosunuz.onlar kur’an mıdır ki kanıt olarak onları gösteriyorsunuz? Bunlar eskiden yapılan yanlışları hiç sorgulamadan aynen devam etmişlerdir…… BUNU BİZE KUR’AN’DAN GÖSTERİNİZ. !!! VAR MISINIZ BUNA ??? yoksa mesnet- siz ve boş şeyleri konuşmyalım.!!! Özetle,amacınız doğruyu bulmak değil,doğrunun anlaşılmasını vargücünüzle önlemeye çalışmaktır. Ama bunu önlemeye asla gücünüz yetmeyecektir….Yukarıda gösterdikleiniz zatlar,yanlışlık yaparsam günahkar olurum diyerek hiç sorgulamadan birbirinin hatasını devam ettirmişlerdir. … Bize KURTUBİ’yi gösteriyorsunuz…!!! Haşa KURTUBİ,Kur’an mı dır.? KURTUBİ VE DİĞERLERİ hata yapan,yanılan bir beşer değil midirler.??? Bunlar haşa Allah gibi yanılmayan kimsler mi ??? Kusura bakmıyın,söz konusu tefsirlerde,kur’an’a ,akle,mantıka uymayan nice saçma sapan görüşler,yorumlar ve uyduruk rivayetler vardır…Bunlar israiliyatlarla,uyduruk masallarla doludur…İŞTE MASALLARA,SAÇMA SAPAN VE UYDURUK ŞEYLERE SİZ İNANIYORSUNUZ,BİZLER DEĞİL.!!! ASİL,SİZİN ANLATTIKLARINIZ MASALDIR,BİZİM Kİ DEĞİL….!!! HAYDİ BEKLİYORUZ,BU TÜR İFADELER KUR’AN’IN ARAPÇA METNİN-
        DE GEÇİYORSA HEMEN BİZE GÖSTERİN Kİ,SİZİN GİBİ İNANALIM…!!!

  17. Nuri Baba dedi ki:

    Karşımda Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde okuyan “Türbanlı” bir genç bayan var…

    Neden “Türban” takıyorsun ? dedim ve bana “Dinimin inancımın gereği” dedi…

    Dininin hangi kuralın da veya ayetinde veya Peygamberin Hadislerinde (Kadınların saçının telinin görünmesi günahtır, haramdır veya yasaktır) gibi sözcükleri okudun da mı şimdi “Dinimin gereği” diyorsun dedim…

    Okumaya gerek olmadığını, hacı dedesinin, teyzesinin ve ailecek görüştükleri cami imamının söylediklerinin yeterli olduğunu ısrarla vurguladı…

    Güldüm…Neden güldünüz ? dedi, anlatmaya başladım…

    “”Ben de senin yaşlarındayken, aldığım dini eğitim gereği, dini, Muhammed’i ve Kur’anın tek sözcüğünde bile onlarca anlam olduğunu, Arapçayı ve de Muhammed’in sidiğinin bile değerli olduğunu öyle içten, öyle fedakarca ve öyle canla başla savunurdum ki, arkadaşlarım benim inancıma olan saygılarından ses çıkarmazlardı…Bir gün bir arkadaşım, diğer tüm arkadaşlarımın içinde bana (Nuri bir daha yanımızda dini konuları, hikayeleri ve de masalları anlatma..Arap bedevisi Muhammed’in de senin olsun, dinin de senin olsun, kitabında senin olsun) diyerek beni çok kötü azarlamıştı…Uzun süre arkadaşlarımın arasına katılamamış ve uzun süre kendime gelememiştim…Nasıl olurdu da, dünyayı yönettiğini düşündüğüm dinimize karşı bu kadar kayıtsız olabiliyorlardı…Ve 1964-65 yıllarında ki bir genç insan, gözünde ki perdeyi açmış ve benim, onun dünyasına gözlerim perdeli olarak girmemi istemiyordu…O yıllarda ne olağanüstü bir bakış açısıydı ve arkadaşlarımın bir çoğunun ne büyük aydınlanmasıydı…Oysa Ben, kendimi İslamiyete teslim etmiş olarak, özgürlüğümü din denilen masallar manzumelerine bıraktığımın ayırdında bile değildim…Ve o çocukluk arkadaşımdan ortalama 30 yıl sonra gözümde ki perdelerin kalkması , benim için onur değil, övünülecek bir şey değil, aksine utançtı…Oysa benim ne değerli, ne aydın , ne çağdaş arkadaşlarım varmış ama ben bir bedevinin emirlerine uyarak gençliğimin ve de yaşamımın ırzına geçmişim…Ona günah demişim, buna haram demişim ve tüm dünya nimetlerinden uzak kalmışım…Neden ? İnsan olmanın onurunu taşıyacağıma , öküz olmanın mutluluğuyla din denilen otlaklarda yayılmayı marifet sanmışım…İşte böyle genç bayan…Sana gülüşümün nedeni, kendi salaklığımı sende görmüş olmamdı…Sen de, benim farklı versiyonum olarak, Güneşten alınan “D” vitaminini alamadığın için , biat etmenin iyi bir pok olduğunu sanarak salaklık operasyonun da kendine yer edinmeye çalışıyorsun…Hiç bir şey edinemezsin…Sadece sakalının bilmem kaçıncı teline ettiğim yobaz soysuzun kaçıncı imam nikahlı yatak ısıtıcısı ve et parçası olmaktan başka…Karar senin…!!!””

    Evet dostlar…Din ; öyle bir uyuşturucudur ki, size olmayan tanrıyı bile halisülasyonlarla varmış gibi gösterebilir…Şu salak kızın, edep yeri sanarak kafasına takke takması gibi…

    Saygılarımla…

    • bilal dedi ki:

      İşte sizin anlayışınız,zihniyet ve medeniyetiniz budur.İnsanlarla alay edip onlara salak demek.! Bi de sidik midikten söz ediyorsunuz…Siz,kur’an ve islama değil,saçma sapan masallara inanmıştınız…Var mı böyle bir şey kur’an veya sahih ve mütevatir sünnete ? Farkına varmadan o zaman sizin dininiz Kur’an ve islam değil,saçma sapan uyduruk rivayetler ve masllardı…

      • rammsteinn dedi ki:

        diyelimki ömrünü kurana arapçaya vermiş kişilerin yaptığı çeviriler yanlış.hepsi safsata. ben arapçaya öğrenmeye kalksam kuranı anlayabilecek seviyeye ulaşmam ömrümü alır. sıradan bir kişi ne yapsın? nasıl öğrenecek kurandaki yazanları? siz diyorsunuzki tomurcuk göğüslü kızlar yok.öbür tarafta onlarca din aliminin mealleri var. eğer biz burada hangisinin doğru olduğunu tartışıyorsak ortada bir sorun var. bu sorunun olup olmayacağını tanrı bilmiyormuydu? heryöne çekilebilecek tarzda niye yazıldı. kuranda hep yazar apaçıktır diye. peki başörtüsü ile ilgili yer niye açık değil? bana göre başörtüsü yok. tek bir satırda geçiyor orda da tam net bir ifade yok. örtünün diyor ama nasıl bir örtünme olacağını net anlatmıyor. ama gereksiz onlarca hikaye detaylı bir şekilde anlatılmış. deve olayı yazılmış olsa ne yazılmamış olsa ne. kuran tüm dünyaya inmiş.1500 sene önceki deveden kime ne? sibiryadaki müslümanın bu deveyi bilse ne,bilmese ne?
        bütün araplar 9 yaşındaki ayşenin evlenmesini kabul ediyor doğruluyor. peki siz nerden biliyorsunuz ayşenin 19 yaşında olduğunu? ortada hiçbir ama hiçbir kanıt yok.o zamanki ve şimdiki arap toplumuna bakarsanız çocuklarla evlilik gayet normal. ayşeninde 8-9 yaşında evlendirlmesi (o zamanki hayat şartlarına göre) normal.
        dini siz kendi istediğiniz kalıba sokmaya çalışıyorsunuz.

    • kadir dedi ki:

      sen hiç inanmamış bir insan olsan bu söylediklerini bilgisizliğine verirdim. ama inanıpta sonradan dinden dönen bir insan olarak size hiçbir söz yakışmaz. sizi kendi halinize bırakmak gerek. umarım birgün bu söylediklerinizden ve kibirliliğinizden allaha sığınıp tövbe edersiniz… bir insan nasıl olursa olsun ister başı açık, ister türbanlı, peruklu, çarşaflı, vs.vs. kimsesin kimseyi eleştirmeye, hakaret etmeye hakkı yoktur… bizim dinimiz bunu bize yasak kılmıştır. işte sen kendi insanlık onuru yüceltmek için başkalarının insanlık onurunu ayaklar altına alacak kadar cahil ve saygısız bir insansın..

      • kadir dedi ki:

        yukarıdaki yazdıklarım nuri baba ye hitabendir…

      • rammsteinn dedi ki:

        ben kimseyi aşağılamıyorum. herkesin inancı kendine. kimse kimseye hakaret etmiyor. ben şimdi desemki “allah yoktur” tepki vereceksiniz “hakaret ediyorsun” diye.
        şimdi inananlar çoğunlukta olabilir.ama artık bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu şu devirde yavaş yavaş insanlar bilgi sahibi oluyor. masallara değil bilimadamlarına inanıyor insanlar.çok değil 500 sene önce galileo idam edilecekti. sırf “dünya güneşin etrafında dönüyor” dediği için. (o zamanlar güneşin dünya etrafında döndüğü zannediliyordu)
        şu anda evrimi kabul etmiyor semavi dinler. evrim teorisi her geçen zamanla birlikte ağırlığını koyacak. tamamen insanlar kabullenecek. o zaman da diyeceksinizki “işte kuranın şu suresinde evrim geçiyor.bu bir mucize” eğer evrim size bu kadar ters bu kadar yanlış geliyorsa sadece şunu yapın. 5 dakikanızı almaz. belkide hergün yenen biberin neden acı veya tatlı olduğunu düşünün. bunu tanrının mucizesi olarak düşüneceksiniz. ama bilim bunu sorguluyor. biberin neden bazı cinsi tatlı,bazı cinsi acı diye. neden olduğunu ben tanrının işidir diye geçiştirmiyorum. sizde geçiştirmeeyin. önünüzde google. bilimsel sitelere taratın. 5-10 dakikanızı bile almaz. birşeyler öğrendiğinizde eğer benim gibi mutlu olursanız arkası gelmez. herşeyi sorgular öğrenirsiniz. abudik gubidik diziler seyredeceğinize biraz belgesel takılın. dinler tarihi belgesellerini seyredin. cehennem olgusu nerden gelmiştir? tanrıların arabalarını seyredin okuyun. günah olur seyretmemde okumamda derseniz yapacak birşey yok.
        einstein “dehalığın bir sınırı vardır ama aptallığın sınırı yoktur”

      • Nuri Baba dedi ki:

        rammsteinn arkadaşıma katılıyorum…Teşekkür ederim…

        Burada bir arkadaşımız bir soru sormuştu ve çok gülmüş ve de gülerken düşünmüştüm…

        Demişti ki “”İnsanlar bir karar verseler ve üremeyi durdursalar..Sonuçta,en fazla yüz yıl sonra dünyada insan kalmayacaktır…Tanrınız yeniden insan üretimine geçecek mi ?””…

        Çocukça bir soru gibi gelse de ve anlamsız ve absürd bir görüş olsa da, insan beyninin yarattığı doğa üstü güçlerle konuştuğunu iddia etmekten daha absürd olamaz değil mi ?

      • murat dedi ki:

        rammsteinn dostum, aynen katılıyorum sana, ben yıllarca 5 yaşında cami hocasından, ilkokuldan sonra da 1 yıl ara ver kuran kursuna gönderil ve orada, ardından 7 yıl imam hatip ve ardından ilahiyata git orada kuran ve arapça öğren. hiçbirinde kuranın manası öğretilmedi yada teşvik edilmedi ve sadece inanç gözlükleri ile baktırıldı ve gerçekler saklandı. taaki kendim kuran mealini okumak istememe kadar. kendim okumaya başlayınca bazı çelişkiler buldum. Ama inanç gözlükleri ile baktığım için bu çelişkileri hep başka açıklamalar ile geçiştirmeye başladım. Sonra düşündüm ve bu iş böyle olmayacak şu inanç gözlüklerini çıkartıp bir de öyle, objektif bakayım. birde baktım ki puzzle ın tüm parçaları oturmaya başladı. meğerse hepsi bir yalanmış.

      • bilal dedi ki:

        Sayın Murat !
        Yanlış meallerde gördüğünüz çelişkileri hangi mantıkla kur’an’a maal ediyorsunuz.??? Meal ve yorumları yapan haşa Allah mı ki,buralardaki çelişkileri kur’an’a meal ediyorsunuz.Demek ki,insanların hatalarını haşa Allah’a maal ediyorsunuz.. Samimi iseniz,kendinizi iyice bir rapça eğitimine veriniz,arapçayı iyice öğrenin ondan sonra öbjektif bir şekilde kur’an’ı orjinal ayetlerin metninden bir değerlendirin….!!! Bakalım, bu meal ve yorumlardaki çelişkileri kur’an da da bulabilecek misiniz? İnsanın hatası olan bu çelişkileri neden kur’an’a maal ediyorsunuz ? Sorguladığımız kur’an’ın arapça orjinal metni elimizde iken neden bu yanlış meal ve yorumlara takılıyoruz.??? Sogulanacak bir şey varsa inasan onun orjinal metnine bakar… Ben kur’an’ın dilini bildiğim için,meal ve kur’an’ın arapçasını karşılaştırıyorum ve maalesef görürum ki,söz konusu meal ve yorum-larda kur’an’ın arapça metniyle hiç uyuşmayan ve ayetleri çelişkili gibi gösteren nice meal ve yorumlar vardır…Şunu itiraf ediyorum,eğer ben de kur’an’ı kur’an dan değil de,sadece meal ve yorumlardan değerlendirip sorgulamış olsaydım,belki şu an benim konumum sizinkilerden farklı değildi.. Kur’an,metinleri arapça olan ayetlerden ibarettir.İnsanların ürünü olan meal ve yorumlardan dğil,meal ve yorumlar insan ürünü olup her zaman hatalı çıkabilir….Bazen ilahiyatçileri gösterip,bunlar da mı arapça bilmiyor diyorsunuz.? Maalesef,okutulmakta olan müfradatle ilahiyatlarda arapçanın % 10’u bile öğertilemiyor.. İlahiyati okuyan biri eğer ilahiyat dışında başka bir yöntemle arapçayı öğrenmiyorsa onun iyice arapça öğrenmesi mümkün olmamaktadır. Özetle,meal ve yorumlardaki hata ve çelişkilerin hiç biri kur’an’ın arapça orjinal metninde asla yoktur. Kur’an’ın arapçasına değil de,bu hatalı meal ve yorumlara bakarak işte kur’an’da çelişki vardır demek kadar bir vicdansızlık ve saçmalık yoktur.!!! Sorguladığımız kur’an’ın orjinal metni elimizde iken,neden bunu hatalı meal ve yorumlar üzerinden değerlendiriyoruz..? Bu durumun vicdanı ve mantıkı bir izahı var mı ??? Saygılarımla….

      • murat dedi ki:

        sayın bilal, siz kuran konusunda olduğu gibi benim hakkımda da peşin hükümlüsünüz. kuranı anlayacak kadar arapça bilgim var. hatta 2 yıl medrese 1 yıl kuran kursu, 7 yıl imam hatip ve1 arapça hazırlık ile ilahiyat eğitimlerimde var. ve bunlarda sadece at gözlüğü ile eğitim almışım maalesef. sadece objektif bakın ve gerçekten sende bu kitapların Allahın gönderemeyeceği kadar basit ve çelişkilerle dolu olduğunu anlarsın. basit düşün eğer sen Müslüman bir aileden ve Müslüman köyünde değil de çinin bir köyünde doğsan Müslüman olarak ölmen imkansız. o zaman senin çin de kutuplarda doğanlar cehennemlik, bu iş bu kadar basit mi. 124bin peygamberden bahsedilir ama nedense kuranda hikayesi anlatılanlar aynen incil ve tevrattakilerle aynı bir tane de amerikaya asyaya kutuplara gönderilen (varsa) peygamberler kıssasından bahsetsin. varsa yoksa İbrahim soyundan ve ortadoğudan. Muhammed ölüyor 3gün cesedi kalıyor, hilafet entrikaları başlıyor Ebubekir,ömer… 3 gün sonra bir gece ki aişeden rivayetle “Biz Rasulüllah’ın defnedildiğini, çarşamba gecesi gece yarısı duyduğumuz kürek seslerinden anladık.”
        Ali bin ebi talib baktı ceset kokacak, Ebubekir,ömer ve osman halifelik tartışmalarına girmişler. ali yanına aldığı bir kaç sahabeyle gece yarısı gömüyorlar. Veda hutbesinde onbinler var cenazesinde 5-10 kişi…
        Eğer peygamber olsaydı, gaybı bilen Allah ona öleceğini ve artık gelen ayetleri toplayıp kitap yapmasını neden emretmemiştir de kendi ölümünden sonraya kalmış ki müseylemetül kezzap denilen yalancı peygamber ile yapılan savaşlarda ölen hafızlar yüzünden ömerin aklına geliyor da ayetleri toplayalım diyorlar. buna da ilk etapta Ebubekir karşı çıkıyor. bu savaşlarda ölen hafızlardan dolayı bazı ayetlerin de yok olduğu iddia da ediliyor. öyleya şeytan ayetleri vakasında şeytan peygambere bile vesvese verip lat menat uzzaya şefaat hakkı( (hac suresi 52-54. ayetler ve isra suresi 73-75. ayetler ile peygamber haşlanmıştır. Allah tarafından değil kendi kendine çünkü bu olay üzerine bi çok kişi islamı terk etmiştir.) dedirtmiş se. ayetleri toplayıp kitap hazırlayan peygamber olmayan insanlara ne yaptırmaz…

  18. kadir dedi ki:

    sayın ramsteinn yüce allah tevratın ve incilinde tahrif edileceğini biliyordu.. fakat bu ezeli ve ebedi bilgisi bunu engellememiştir. çünkü yüce allah insanların özgür iradesine müdahale etmez. bu yüce allahın kanunudur. kuranda ise durum farklıdır.. yüce allah kuranın orjinal metninin kıyamete kadar korunacağını haber veriyor. meallerinin korunacağını değil. çünkü orjinal metnini başka bir dile çeviri yapabilmek için ;
    1:) kuranın gerçek mesajının iyi anlaşılması gerek…
    2:) allahın adı anıldığı zaman kalbinin titremesi (ürpermesi) gerek…
    3:) arapça dil gramerini çok iyi derece bilmek gerek..
    4:) bu sorumluluğu alabilecek bilgi birikiminin olması gerek…

    işte bu saydıklarımdan biri eksik olursa veya yarım yamalak olursa kuranın gerçek mesajını doğru olarak meal etmek söz konusu bile değildir…

    • yasir dedi ki:

      BELED – 7 –E yahsebu en lem yerahû ehad(ehadun).
      BELED – 7 –Onu hiç kimsenin görmediğini mi sanıyor?

      BELED – 8 –E lem nec’al lehu ayneyn(ayneyni).
      BELED – 8 –Ona iki göz vermedik mi?

      BELED – 9–Ve lisânen ve şefeteyn(şefeteyni).
      BELED – 9 –Ve bir dil ve iki dudak.

      BELED – 10 –Ve hedeynâhun necdeyn(necdeyni).
      BELED – 10 –Ona iki de yol gösterdik.

      Kader iyi ve kötü yol olmak üzere 2 şeçennekten başlayıp sonsuz olasılıklar üzerine kurulmuş bir sistemdir…
      Bu olasılıkların tamamını ALLAH oluşturur Arzu etmek-istemek-çalışmak-seçmek tamamen insanın hür iradesine bağlıdır…Tevrat inerken akıbeti ve sonu hakkında sonsuz olasılıklar var idi bunlar hepsi ALLAH katında yazılı ve biliniyordu, Tevratın değişmesi-kaybolması bu olasılıklardan sadece 1 tanesi idi İnsanların düşünce ve eylemleri sonucunda bu olasılık gerçekleşti ve diğer olasılıklar devre dışı kaldı…İnsanların düşünce eylemleri daha farklı olsaydı, sonsuz olasılıklardan bir diğeri olan tevratın koybolmayıp-değişmeme olasılı gerçekleşir Tevrat kaybolmaz ve ahit sandığı bile belki insanların elinde olabilirdi…Bu sonsuz olasılıklar ALLAH katında ezelden takdir edilmiş kaderlerimizdir bunların seçimi iyi veya kötü fark etmez bizim hür irademize bırakılmıştır…Hayır yolununda sonsuz olasılkları var iken şer yolununda sonsuz olasılıkları vardır…Hayır yolundan şer yolunada sapabilirken, şer yolundan hayır yolunada girebiliriz…

      RA’D – 11–Lehu muakkibâtun min beyni yedeyhi ve min halfihî yahfezûnehu min emrillâh(emrillâhi), innallâhe lâ yugayyiru mâ bi kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim, ve izâ erâdallâhu bi kavmin sûen fe lâ meredde leh(lehu), ve mâ lehum min dûnihî min vâl(vâlin).
      RA’D – 11 –İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.

      Kaza ise bu ezelden takdir edilşmiş sonsuz olasılıkların senin arzun-çalışman-şeçmen sonucunda gerçekleşmesidir…
      Misal bir çoçuk sınava girecek, bu sınavın sonuçu ezelden ALLAH tarafından sonsuz olusılıklarla hazırlanmıştır ALLAH her şeyi bilir…Çoçuk sınava iyi hazırlanırsa sınav sonuçu başarılı olur ve sonsuz olasılıktan sadece bir tanesi olan bu seçenek gerçekleşmiş olur…Yok çoçuk çalışmaz tembellik yaparsa sınavın sonuçu kötü olur ve ezelden takdir edilmiş sonusuz olasılıklardan yine 1 tanesi olan başarısızlık gerçekleşmiş olu…Bu olasılıkları sonsuz kere sıralıyabiliriz…Çoçuk çok iyi hazırlanıp sınav saatini kaçırıp sınava giremeyebili…Çoçuk çok iyi hazırlanıp sağlık sebebleri yüzünden sınava giremeyebilir veya sınav içinde rahaysızlanabilir…Sonuçta bu sonsuz olasılıkların hepsini hazorlayan ve takdir eden ALLAH olduğu için hepsini bilir en hayırlı ve en güzeline yönelmek veya arzu etmek bizim elimezdedir…ALLAH yine en lütüfkar olarak şer olanı bile hayra cevirmek için bizlere fırsatlar vermiştir…Bu sebebten hayır olanı şer’re çevirmek, şer olanıda hayır’a çevirmek bizim elimizdedir…
      Muhakka ki Her şey ALLAH’tan olduğu gibi, bize sadece belirli bir manevra kabiliyeti yani hür irade vermiş lakin tammen bizden veya irademiz dışındada gelişen çok çok fazla olaylar-kazalar-kaderler vardır…Bunların bir çoğunada mudahale edemeyiz-arzu edemeyiz veya ulaşamayız, ilmini kavrayamayız işte buna gayb diyorlar…Buna sadece bir örnek olarak hanği anne ve babadan dünyaya geleceğimizi seçemeyeceğimiz gibi…
      Biz bilemeyiz hayır sandığımızda şer, şer bildiğimizde hayır vardır…

      BAKARA – 216 –Kutibe aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrahû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
      BAKARA – 216 –Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

    • Nuri Baba dedi ki:

      Kadir Beyefendi ; diyorsunuz ki “”…orjinal metnini başka bir dile çeviri yapabilmek için ;
      1:) kuranın gerçek mesajının iyi anlaşılması gerek…
      2:) allahın adı anıldığı zaman kalbinin titremesi (ürpermesi) gerek…
      3:) arapça dil gramerini çok iyi derece bilmek gerek..
      4:) bu sorumluluğu alabilecek bilgi birikiminin olması gerek…

      işte bu saydıklarımdan biri eksik olursa veya yarım yamalak olursa kuranın gerçek mesajını doğru olarak meal etmek söz konusu bile değildir…””…

      Bu söylediklerinize uyan, benim tanıdığım yetkin isimler arasında Yaşar Nuri Öztürk veya diğer yetkin İlahiyatçılar var…

      Ancak nedense yobazlar tarafından sevilmezler…

      Oysa, bir ayette mealen ” Şarap ve kumar kötüdür…..” derken, Y.N.Öztürk Hoca ; “Uyuşturucu ve kumar kötüdür” diyerek sanki bir yanlış anlaşılmayı örtmek istiyor…Yani, madem ki şarap kötü, öyleyse şarap dışında ki içecekler kötü değil anlamı çıkmasın diye çabalıyor…

      Ama nedense, bu sitenin içinde ki bazı yorumcular bile, Sayın Öztürk hocayı itin kıçına sokuyorlar ve bir pok bilmediğini bile ileri sürebiliyorlar…

      Ve O’nun gibi yetkin ilahiyatçıların bilemediği bu dini ve kitabını (!), sizlerin bilerek (!) bizlere anlatabilmiş olduğunuzu sanmanızı da biz anlayamıyoruz…

      Bir kez sormuştum, yanıt alamadım…Bir kez daha soruyorum…

      Nur Dağı, Hira mağarası Tanrı, Cebrail ve Muhammed ve de Elçilik seremonisi…

      Bu operasyon sizce mantıklı mı ?

      Dinlerde mantık aranmaz, sadece inanılır diyorsanız, biz uzaktan o kadar salak mı görünüyoruz da, bizleri inandırmaya çalışıyorsunuz ?

      Muhammed ve ekibi tarafından Kureyş lehçesiyle yazılan bir kitabı bize öyle anlatıyorsunuz ki, inandığınızı söylediğiniz Tanrı, size göre tüm sonsuz evreni yaratan Tanrı değil de, sadece Nur Dağının tepesine oturup Arabistan’ı izleyen bir Tanrı…

      Sonsuz Evrende ki bir “Mavi Nokta” ile ilgilenmesini görmezden gelsek de, Muhammed’in eteğiyle özel olarak ilgilenmesini ve de Muhammed’in Ganimet toplarken kendisini kullanmasını ıskalayan bir Tanrı’yı bizlere anlatmak için bunca çabaya hayran kalmamak olası değil..

      Tanrı ; size göre var mı ? Var…Sizin inancınız ve saygı duyuyoruz…

      Yahu lütfen bırakın Tanrınızı da, biraz da diğer gezegenlerle, galaksilerle, kara deliklerle ve oluşan kazalar sonucu meteor yağmurlarıyla uğraşsın..

      Bakmayın böyle dediğime..Size şaka yapıyorum, takılıyorum…

      Adem Havva masalına , gökten inen koça, ay’ın yarılması ve yapıştırılmasına ve de insan beyninin akıl erdiremediği konular için kendi kafasında yarattığı Tanrıyla uzun yıllar konuştuğunu söyleyenlere inananlarla ciddi tartışma yapılabilir mi ?

      Ülkemiz ; dinin üstün başarısı sonucu giderek karanlıklara gömülüyorken, arada sırada gayriciddi muhabbet ederek stres atmak da yarar vardır..

      Yoksa, yobazların ve katil bölücülerin dışında kalan tüm insanlar patlamak üzereler…

      Ve patladıklarında da, bu gümbürtüyü ilk duyacak olanlar, işte bu yobaz ve katil sürüsü olacaktır…!!!

      • kadir dedi ki:

        herkesin bilgi birikimine saygımız vardır. dikkat ederseniz kuran çevirilerinde kuranın tümü yanlış demiyoruz. sadece belli başlı ayetlerin çevirilieri sorunludur. bizde bu ayetleri kuranın orjinal metnine bakarak iddia edilen çelişkilere cevap vermektir. kimseyi zorla inandırmak gibi bir çabamız asla olamaz.. sorunuza yanıt olarak..

        yüce allah hz.musaya daha önce tur dağında seslenmişti.. cebrail a.s. hz. meryeme allahın mesajını iletmişti. hz. muhammete ise hira dağında cebrail a.s. aracılığı ile vahiy göndermiştir… yüce allah hz.musada olduğu gibi dilerse aracı melek olmadan kuluna direkt hitap edebilir. dilersede bir elçi vasıtasıyla hitap edebilir. bu allahın takdirine ve sonsuz bilgisine bağlıdır. bunu neden yapar sadece o bilir.. bu seremoni dediğiniz olay sizin neden garibinize gidiyor. yüce allah kuluna istediği zamanda istediği yerde tecelli edebilir.. bu size saçma gelebilir. çünkü yüce allahın sonsuz kudretini ve varlığını kabul etmiyorsunuz.. bir ayette “bütün insanları tekrar diriltmek, sadece tekbir insanı diriltmek gibidir.” başka bir ayette “ey insanoğlu sizlerimi yaratmak zordur, yoksa göklerimi” diye bildirerek herşeyin yaratıcısı olduğunu vurgulayan yüce allah vahyi istediği zaman istediği mekanda vermeye kadirdir.. saygılar…

      • Nuri Baba dedi ki:

        Kadir Beyefendi ; verdiğiniz yanıtın bir bölümünü buraya kopyalıyorum ama size vereceğim yanıtı Bilal Beyefendinin de okumasını dilerim…

        “”yüce allah hz.musaya daha önce tur dağında seslenmişti.. cebrail a.s. hz. meryeme allahın mesajını iletmişti. hz. muhammete ise hira dağında cebrail a.s. aracılığı ile vahiy göndermiştir… yüce allah hz.musada olduğu gibi dilerse aracı melek olmadan kuluna direkt hitap edebilir. dilersede bir elçi vasıtasıyla hitap edebilir. “” diyorsunuz…

        Nereden biliyorsunuz ?

        Evet, nereden biliyorsunuz dedikten sonra devam edelim…Tanrı kavramı üzerinde tartışmayı sevmiyorum…Zira daha dinlerin insanlığın başına sarılmış ne acımasız bir uyuşturucu olduğunu geniş kitlelerce özümsenmeden, Tanrı kavramı üzerinde ki tartışmalardan bir sonuç alınabileceğine inanmıyorum…

        Bu değerli sitede ki tartışmaların özü “DİN” kavramı üzerineyken, sizlerin bilinçli olarak bizleri Tanrı belirsizliğine çekmeniz, sizin ilahiyat konusunda ki profesyonelliğinizin somut bir göstergesidir…

        İnsanların kafalarında yarattığı ve dinlerin de binbir yalanla bezediği Tanrı kavramını tartışmak, baştan belirsizliğin labirentlerin de bilinçsizce at koşturmaya benzer…

        Bilimin tüm araştırmalarını ıskalamayı özenle sürdürürken, Allah’ın, Musa’ya Tur Dağında seslendiğini söyleyebiliyorsunuz…Yani, sizlerin iddianıza göre, sonsuz evreni yaratan Tanrı, evrende ki bir kum tanesinin içinde ki Musa kuluyla konuştu, öyle mi ?

        Beyefendiler ; sizler gibi ilahiyat konusun da oldukça yetkinleşmiş kişilerin, bunları inanarak söylediğini lütfen bize anlatmayın…Hem kendinize hakaret etmiş, hem de bizim akıl sağlığımızla oynamış oluyorsunuz…

        Bırakın Tevrat’ın erotikliğini, Kur’anı konuşacak olsak, bizler inanmadığımız Tanrı’yı, sizler yüzünden istemesek de sonsuzluğun içinde tutmaya çalışıyoruz ama sizler, Evreni yarattı dediğiniz Tanrı’nın Muhammed’in evliliğine müdahale ettiğini bile söyleyebiliyorsunuz…

        Ve Tanrı’yı öyle çetrefilli işlerin içine sokuyorsunuz ki, bu kez kendiniz de işin içinden çıkamıyor ve çabaladıkça batıyorsunuz…

        Kısaca, Tanrı ; sizler gibi bilinçli teistler sayesinde kullanılan hayali bir figürden başka bir şey olamıyor…

        Dünyanın yaşı 4,5 milyar yıl…Ve bunca yıldan sonra Cebrail ilk kez dünyaya iniyor ve iniş o iniş oluyor ki, artık dünya komşu kapısına dönüyor..

        Sonra da şikayet ediyorsunuz, atmosfer de ozon tabakası delindi diye…

        Cebrail bu kadar çok girer çıkarsa, ozon tabakasıyla kurtulduğumuza sevinelim…!!!

        Saygılarımla…

      • sorgucuyuz dedi ki:

        Kur’an’ın arapçasıda acayip bir dilmiş. Daha doğrusu Kureyş lehçesi. Özellikle gerçeklerin anlaşılmaması için her türlü yoruma açık. Yıllarını Kuran diline ve eğitimine vermiş insanların tefsirleri birbiriyle çelişki yaratıyorsa hatayı nerede aramak gerekiyor. Bunun cevabı açık. Fakat kimilerine göre hatalı olanlar bizleriz tabiki. Kuranın dilini anlamadan eğitimini almadan ahkam kesiyoruz baksanıza. Eğitimini alalım, dilini öğrenelim, bunun için 50 yılımızı bile versek azdır. 50 yıldan sonrada zaten inansan nolur inanmasan nolur.

  19. Drogba CC dedi ki:

    Bilal beye sorum var!!
    Bu din kusursuz hatasız ama gerçek müslüman olmak için Arapça yı inanılmaz bilmek gerek o da yetmedi. Grameriydi, Kelime dağarcığı, Peygamberin kitapları vsvs..
    1- O zaman İslam ülkeleri neden ana dillerindeki Dinlerini yanlış uyguluyorlar?
    2-Allah emirlerini neden açık seçik tek mana da söylemeyi, bölme yoluna gitmiş. örtünme,dünya tasviri,cennet,huri,köle vsvs bir sürü konu muallek nereye çekersn gidersen.. malumunuz
    3-Araplar dışındaki müslümanların alayı cehennemlik bence bilmeden yanlış meallere inanıyorlar.
    Arapça öğrenmeden bu iş olmaz. Her kavimin dilinde göndeririz diyo, Bize niye Türkçe göndermedi.
    4-Eğer bu bir sınavsa Müslüman ülkede doğan %100 şanslı iken, Kutuplarda ve Diğer dinlerde doğan kişileri Allah nasıl eşit sınav yapmış oluyor. Adam demez mi Ahirette beni tekrar dünya ya gönder Babam Müslüman olsun bak nasıl bende olacaktım? onlar 5 yaşında beynime Hristiyanlığı ve Budizmi soktular içimden atamadım vsvs..

    Dininiz ve Arap Tanrınız her yerden elde kalıyor malesef.

    • Gencer dedi ki:

      Yerinde bir tespit yapmışsın.ENfal suresi ve Ahzap suresi Kuran’ın ve Muhammedin amacını ortaya açıkça koymaktadır.Enfal 30 da Allah Tuzak Kuranların en hayırlısıdır diyor.Bu ne cüret.Allah’ı nasıl tuzak kurduğunu iddia edersin.Ganimetleri yanındakilere vermemek için sen öldürmedin Allah öldürdü sen atmadın Allah attı diyor.(oklardan bahsediyor zannederim.) İyide Allah öldürüyorsa kiralık katile ne gerek var.Allah öldürmek için Ok’a ihtiyaç duyarmı.?Buradaki arkadşlar Kuranı kendileri yazmışçasına savunuyorlar.Burada şunu demek istedi şurada bunu demek istedi.O zaman Cebrail’den şunu istememiz gerekmezmi?Kuran’da Demek İstenenler Kitabı. Bu kitabi Cebrail’den istiyorum.

      • bilal dedi ki:

        Ne yazık ki bütün tespitleriniz boş ve anlamsız çıkmaktdır…!!!
        1-ENFAL-30.AYETİN DOĞRU MEALİ ? ‘’ وا ذ يمكر بك الذين كفروا ليثبتوك او يقتلوك او يحرجوك الخ ‘’ Bir vakit de o inkarciler senin elini kolunu bağlayıp zindana mı atsınlar,yahut öldürsünler mi,yahut seni ülke dışına mı sürsünsünler diye bir plan yapıyordular. Onlar böyle bir planı yapadursunlar,Allah da onların planlarını boşa çıkarıyordu.Allah bu tür planları boşa çıkaranların en hayırlısıdır…..’’ ( tuzak kuranların en hayırlısıdır..’’ şeklindeki meal doğru değildir…. 2- ENFAL-17:ayetin seebebi nuzulü şöyledir.. Galip olarak Bedir’den dönen müslümanlardan bazıları gururlanıp övünmeye başladır.İşte onların bu övünmeleri pek hoş bir şey değildi.. Bunun üzerine yüce Allah,onların gururlanarak övünmelerini hoş karşılamıyor ve onları uyarmak üzere ENFAl-17.ayeti indiriyor..فلم تقتلوهم ولكن الله قتلهم الخ ‘’ Siz, savaşta onları kendi kuvvetinizle öldürmediniz..(bunu gurur ve övünme vesilesini yapmayın.) Allah size kuvvet vererek hakikaten o öldürdü.( sizleri galip ve onları mağlup eden o dur..) İşte bununla övünüp gururlanmamaları istenmiştir.Allah’ın yardımı size yoksa bir şey yapamazsınız,demek isteniyor.İnsan birinin ölümene sebep oluyor,ama hakikaten onun hayatına son veren ve canını alan hayat sahibi Allah’tır.İşte bunlar hatır- latılıyor..Övünüp gururlanmak ise,bu ayetle yerilmektedir..Ayetin devamı :وما رميت اذ رميت ولكن الله رمي ‘’ Attığın vakit sen (onların kalplerine korku ve paniği ) atmadın. Lakin bunu (onların kalplerine) Allah attı.’’ şeklindedir..”
        İşte boş ve anlamsız şeyleri konuşuyursunuz…!!!

    • bilal dedi ki:

      Sayın Drogba CC !
      1-Gerçek bir müslüman olabilmek için herkesin arapça bilmesi gerekmez.Böyle bir iddiamız da yoktur.Biz diyoruz ki,madem ki kur’an dili arapçadır.Onu açıklayıp yorumlayan ve sorgulayan kur’an dilini bilmesi lazım. Kur’an dilini bilmeden meal ve yorumlara bakarak kur’an’ı ne tam anlayabilir,ne de sağlıklı sorgulayabilir.Çünkü kur’an dilini tam bilmeden nice insanlar adeta birbirinden kopya çeker gibi meal ve yorumlarda bulunmuşlardır..Birinin yaptığı hata diğeri de aynen devam etmiştir.. Bu nedenle bugün meal ve yorumlarda nice hatalar vardır.Herkes sadece bildiğiyle mükellef olduğu için bu meal ve yorumlara inananlar yine müslümandır .Çünkü ancak o şekilde öğrenebilmişlerdir.Yüce Allah kimseye gücünün üzerinde bir sorumluluk yüklemez …MESELA: fizik ilmini bimeyen bir insan,kalkıp da fizik denklemlerini çözecek nitelikte bir fizik kitabını yazabilir mi? Yazacaksa onun bu fizik kitabı nederece doğru olabilir.? İşte kur’an’a meal veya yorum yapanlar da kur’an diline çok vakıf olmaları gerekir,yoksa meal ve yorumu hatalı çıkabilir… Her ilim kendi uzmanlarınca açıklanır ve sorgulanır…Kur’an’ı sorguluyorsak meal ve yorumlara değil,direk kur’an’ın orjinal metnine baş vurmalıyız,yoksa sağlıklı bir sorgulamadan söz edilemez.Bir şey sorgulanıyorsa,asil kaynağına bakarak öbjektif bir şekilde sorgulanmalıdır…Biz demiyoruz,herkes arapçayı öğrensin.Ama kur’an’ı sağlıklı olarak sorgulamak istiyorsanız onun orjinal dilini bilmeniz lazım.Çünkü meal veya yorumlarda hata olabilir, böyle bir durumda meal ve orjinal metnini karşılaştırırsanız doğruyu bulabileceksiniz.Meal ve yorum ayetin orjinal metnine uygun ise sorun yok demektir… Ben şahesen kur’an dilini bildiğim için bir çok yerde meal ve yorumların ayetin orjinal metniyle uyuşmadığını açıkça görüyorum…Kur’an’ın arapça metninde hiç bir sorun olmadığı halde maalesef bu tür hatalı meal ve yorumlar yüzünden bir çok sorun görülmektedir.İşte sizler,bu hatalı meal ve yorumlara bakarak haşa kur’an da sorun var,çelişki var diye iddia ediyorsunuz..Acaba,bu okuduğum meal ve yorumlar elimdeki kur’an’ın ojinal metnine uygun mu değil mi diye hiç düşünebiliyor musunuz ??? bence hayır.. !!! 2-Kur’an,net ve açıktır.Ama insanların akıl,bilgi ve kültür düzeyleri birbirinden farklı olduğu için doğal olarak farklı yorumlar da ortaya çıkar..Kur’an evrensel olduğu için doğal olarak da onun muhatabı her türlü farklı bilgi ve kültür düzyine sahip insanlar olacaktır…Bunun neticesinde de farklı durumlar söz konusu olabilecektir.Bu durum kur’an dan değil,insanlardan kaynaklanıyor.Ama sadece bildiği kadarıyla sorumlu tutulacaktır.Bilemediğinden sorumlu tutulamayacaktır..Kur’an’ı hiç öğrenmemişse bile icmalen kur’an’ın içindekilere inandıktan sonra inanç konusunda sorumluluğu bitmiştir.Çünkü yüce Allah kimseye gücünün üzerinde bir yük yüklemez.Bu nedenle kişi,bazı yerleri hatalı olan bu meallere göre inanırsa bile yine de yüce Allah’ın engin merhameti gereği mesul tutulmayacaktır… Kur’an’da Allah’ın bütün emirleri net ve açıktır.Mesela, haksız yere adam öldürmek,cinayet işlemek,insanlara zulüm ve haksızlık yapmak,insanların malına,ırzına,hasiyetine,inancına, düşüncesine tecavuz etmek,kötü işleri yapmak,insan hak ve hukukuna riayet etmemek,insanların huzur ve düzenini bozmak,gayri insanı ve kötü işleri yapmak vs.namaz,hac,zekat,oruç vb.ibadtelrele ilgili emir niteliğinde olan her şey kur’an’da net ve açıktır yüce Allah’da bizleri sadece bu kunularda sorumlu tutmaktadır.Bizden istenen bu durumlar da hiç bir ayrılık yoktur…Bu konularda meal veya yorum hatsı hemen hemen yok gibidir…Diğer kevni ayetler ile haber niteliğinden olan ayetleden insan sorumlu tutulmaz..Yani dünya gezegeni,ay,güneş,yıldızlar vs. gibi evrenle ilgili özellikle kevni ayetler haber niteliğinde olup,itikatla alakalı olmadıkları için bunlar vb.de farklı yorum ve düşünceler olsa bile bu konularda hiç kimse sorumlu tutulmayacaktır.. Bu ayetler bile açık oldukları halde insanların akil,bilgi ve kültür düzeyleri farklı olduğundan doğal olarak farklı yorum ve düşünceler de ortaya çıkabiliyor..Bunlardan da hiç bir insan sorumlu tutulmayacaktır. 3- ‘’ O zaman İslam ülkeleri neden anadillerindeki dinlerini yanlış uyguluyorlar.? ‘’ demektesiniz. Peki,bugün halkı müslüman olan hangi ülkede kur’an ve islam hukuku egemendir.? Yani yüce Allah’ın gönderdiği hak din olan islam hangi ülkede yürürlüktedir.? Söz ettiğiniz isalam ülkelerin hiç birinde islam ve kur’an hukuku yürürlükte değildir ki,buralarda neden farklı uygulamlar vardır diyelim? Olmayan bir şeyi var gibi değerlendirmek yanlıştır… Bugün yüce Allah’ın gönderdiği islam hiç bir ülkede yürürlükte değil ki, neden farklı uygulanıyor diye soralım.? Emevi Hanedanları döneminden bugünümüze kadar hiç bir yerde kur’an ve islam hukukunun uygulan-msından söz edilemez..Halkı müslüman olan ülkelerde ki bugünkü uygulamnın hiç biri isalam ve kur’an’la alaksı yoktur.Bütün buralardaki uygulamalr gayri islamıdır.Bu uygulamlar kur’an ve islamdan kaynaklanmadığı için farklılık arz etmektedir…Bu ülkelerin hiç birinin anayasası kur’an değil ki,uygulamalar aynı olsun…Bu ülkelerdeki rejimler,hukuki yasalar,eğitim ve öğretim sistemleri,ülkenin yönetim şekilleri vs. hiç biri islamı değil ki,neden farklı uygulamalar vardır diyelim. Her zaman olduğu gibi bugün de bu egemen güçler ve gayri islamı yönetimler,var güçleriyle islam ve kur’an’ı kendi çıkarları doğrultusunda öğreterek yorumlatmaya çalışmaktan hiç geri kalmamışlardır.Bunlar müslüman halkları gerçek kur’an ve islamdan uzaklaştırmaya çalışmışlardır…Bu sayılan nedenlerden ötürü farklı uygulamalar söz konusu olabiliyor. Bugün bu ülkelerdeki din adı altında uygulananlar ne islam,ne de kur’an’dır.Bunlar islam ve kur’an dışı ictihat ve görüşlerdir..4- ‘’ Araplar dışındaki müslümanların yeri cehennemlik bence,bilmeden yanlış meallere inanıyorlar ‘’ demektesiniz.! Bu düşün-cenizde de yanılıyorsunuz..Zira meallerdeki hatalar ve yanlışlar inanç ve itikadi konularla alakalı olmadıklarından ,bunlardaki yanlışlara inanmanın kişinin imanına bir halel getirmez..Burada ki yanlışlıklar imanı konular içermeyen haber ve kevni ayetlerle ilgilidir,bu nedenle yanlış olsa bile bu tür yanlışlara inanan hiç bir insan cehennemlik değildir… Kişi ancak öğerenip bildiğiyle sorumludur,ona yanlış öğeretilmişse onun sucu yoktur.Zaten bu yanlışların hiç biri itikadı konuları da içermemektedir………..
      Bu nedenle içinde hatalar olan bu meallere inanmak hiç kimseyi cehennemlik yapmaz.. 5- Kur’an’dan önceki ilahi kitaplar son ve evrensel olmadıkları için hangi halka elçi gönderilseydi onun diliyle gönderilirdi…Ama Kur’an,son ve evrensel ilahi mesaj olduğu için sadece bir dille gelmesi gerekirdi..Çünkü,Türklere türkçe ,Kürtlere kürtçe,Farslara farisçe,Çinlilere çince,Almanlara almanca,İngilizlere ingilizce,Hindulara hinduca, Japonlara japonca,Ruslara rusça,Yunanlılara yunanca, Azerilere azerice,Gürcülere gürcüce, Zazalara zazaca ve daha nice farklı dil ve lehçelerde kitaplar gelseydi,o zaman her dildeki bir kitabın elçisi de ayrı olması gerekirdi..Dünya da nice faklı dil ve lehçeler vardır…Peki bütün bunlara kendi dil ve lehçelerinde farklı kitap ve peygemberler gelseydi..Durumu artık siz düşünün !!! Araplar bizim kitabımız,peygam- berimiz doğrudur.Türkler,Kürtler,Farisler,Gürcüler,Azeriler,Zazalar,Yunanlılar, İngilizler,Almanlar,Çinliler,Ruslar,Hindular vs. herkes kendi kitap ve peygamberine inanıp,bizimki doğru,diğerlerin ki yanlıştır …diye inanıp düşünmeyecekler midi.??? Hangsinin kitabı ve peygemberi son ve everensel olacaktı.??? Kur’an bu durumda olsaydı ne evrensel bir özelliğe sahip olurdu,ne de farklı ırk ve kültür mesnsuplarını aynı inanç ( islam ümeti) çatısı altında birleştirebilirdi…? İşte bu ve daha burada sayamadığımız nedenlerden dolayı son ve evrensel olan kur’an’ı kerim dünya dillerinden biri olan arapçayla gelmiştir….. Arapça olduğu için karşı çıkarsanız,doğal olarak Türklerin dışındaki bütün ırklar da Türkçe deki,dini kitabınıza ve peygamberi- nize karşı çıkacaktı… !!! 6- ‘’ Eğer bu bir sınav ise,müslüman ülkelerde doğan %100 şanslı iken Kutuplarda ve diğer dinlerde doğan kişileri Allah nasıl eşit sınav yapmış oluyor.? ‘’ diye sormaktasınız.. Acaba mslüman olarak doğmayan ve islam tebliğini hakkıyla almayan gayri müslimler,inançsızlar,ateistler vs.bütün bunlar cehennemlik mi olacaktır ??? Eğer bunlar tebliği almadan gayrimüslim oldukları için cehennemlik olsaydılar,bu konuda size hak verebilrdim..! Ama durum hiç de öyle değildir.Hakkıyla tebliğ almayan ve bu nedenle müslüman olmamış olanlar müslümanlardan daha şanslıdır,diyebiliriz. Çünkü, bunlar inanmadan,müslüman olmadan ve hiç bir ibadet yapmadan islam tebliğini alamdıkları için yine kurtulup cennetlik olacaklardır…. İşte bence bunlar günahkar veya ibadet yapmayan müslümanlardan daha şanslı olurlar.. Konu ile ilgili delilimiz bizzat KUR’AN’I KERİMDİR….’’ İSRA-15: وما كنا معذبين حتي نبعث رسولا الخ ‘’ Biz,mesajımızın tebliğ ve duyurusunu (hakkıyla) yapan bir elçi (bir mübelliği) göndermedikçe hiç bir halka azap verecek değiliz…’’ İşte bu ayetten hareket ederek islam alimleri kıyamet günü sorumluluktan kurtulup cennetlik olacak kimsleri şöyle açıklamaktadırlar. a)من لم يبلغه تبليغ الاسلام ‘’ a) İslam tebliğini almayan herkes. b) من بلغه اسم الاسلام وا لقران ورسالة محمد ولكن ما تمكن له من تعليم اوصاف السلام وحقائقه بل شوه له الاسلام فهذان غير مسؤلان يوم القيامة بل هما في رحمة الله ‘’ b) İslam,kur’an ve hz.Muhammed’in risaletini duyduğu halde,islamın özellik ve hakikatlarını öğrenme imkanı bulamamış,bilakis islam ona yanlış veya kötü olarak antılmıştır… İşte bu iki gurupta olan her kimse kıyamet günü mesul olmadıkları gibi,yüce Allah’ın merhametine nail olacaklardır.(yani islam,kur’an ve hz.Muhammed’in risaletini duymakla tebliğı almış sayılmazlar.Bir düşünelim,insanların % de kaçı gerçekten tebliğ alabilmektedir..Kur’an ve islamın isimlerini duymak tebliğ değildir.Bütün hakkaniyet ve özellikleriyle tebliği almış olmaları gerekir,yoksa kıyamete sorumlu olmayacklar ve yüce Allah’ın engin merhametiyle karşılacaklardır.İnançları ne olursa olsun hiç fark etmez..Bütün bunlar kurtulacaklardır…c) Mesul olacak olanlar kimlerdir.? ومن بلغه الاسلام مع حقائقه ولم يسلم فهذ هوالمسؤل عند الله c) İslamın tebliğini bütün özellik ve hakikatlarıyla aldığı halde inanıp müslüman olmayanlar mesul tutulacakladır…. Kaynak :فيصل التفريقة بين الاسلام والزندقة = امام الغزالي ‘’ ÖZETLE, 1- İslamın tebliğini hakkıyla almayanlar,, 2- Kendisine islam yanlış tanıtılmış veya gösterilmiş olanlar, 3- Annesinin,babasının dini,inancı ne olursa olsun ergenlik çağından önce ölmüş olanlar,,, 4- Akli dengesi yerinde olmayan veya bu konuda sorunlu olan bütün insanlar kıyamet gününde yüce Allah katında mesul tutulmayacak ve yüce Allah’ın engin merhametine nail olacaklardır..Bu nedenle,tebliğ almayan gayri müslimler olmak üzere insanların çoğu yüce Allah’ın merhametiyle inşaallah kurtulacaklardır. İşte bu nedenle,müslüman bir ülkede doğanlar şanslı,başka dinlerde dğanlar şansızdır diye demenin hiç bir anlamı yoktur..Müslüman ülkelerde bile doğan her insanın anne ve babası da müslüman olmayabilir.. Önemli olan büyüdükten sonra hakkıyla tebliği alıp almadığıdır.Yani eğer durum bildiğiniz gibi olmasaydı,dünyadaki sınavın eşit olmadığı belki iddia edilebilirdi.!!! Ama hiç de öyle değil,kutuplarda veya müslüman olmayan dinlerde doğanlar hiç de şansız değiller.Bunlar tebliğ alamdıklarından ötürü,inanmadan, müslüman olmadan ve hiç bir ibadet yapamadan kurtulacakları için,bence ahirete müslümanlardan daha şanslı olurlar.Çünkü bütün bu konularda müslüman hesap verecek,ama bunlar bu konularda hesaptan muaf tutulacaklar.Peki,hangisi daha şanslı olur…??? Bence bunlar daha şanslı olurlar….. İlginiz için tşk..Saygılarımla…..

    • sorgucuyuz dedi ki:

      Tespitlerin çok doğru Drogba kardeşim. Bu arada ben tam bir Drogba(futbolcu) hayranıyım. :)))

  20. kadir dedi ki:

    sayın nuri baba nerden biliyorsunuz sorunuza cevap….

    biliyorum çünkü yüce allaha, peygamberlerine,meleklerine, ahiret gününe iman ettim.
    biliyorum çünkü benim için bu dünya hayatında en gerçekçi olan şey ölüm ve ölümle birlikte bizi yaratan allaha ulaşmaktır. bu gönülden imanla alakalıdır. benim kalbim yüce allahın varlığını ve yüceliğini tastik etmiş. bu tastiki sağlayan en önemli kaynak aklım, fikrim, ve kuranı kerimin kusursuzluğudur. kuranda ne yazarsa benim için en gerçekçi olan şey odur. mesela sizi ele alalım. siz neye inanırsanız o doğrultuda yaşarsınız, kararlarınızı o doğrultuda verirsiniz. işte bizim inancımızda islam (allaha ulaşmak) dır. bu yüzden nerden biliyorsunuz sorusunu kuranı kerime inanan bir insana sormanız çok saçmadır.. siz kuranı bir insan uydurmuştur diyorsunuz, bende yüce allah indirmiştir. diyorum…. şimdide ben size soruyorum;

    “kuranın bir insan tarafından yazıldığını bana ispatlayabilir misiniz? kuran yazılırken sizde mi yazanın yanındaydınız.” peki ya gerçekten allah katından indirilmediğini ispatlayabilir misiniz?
    eğer iddianızda tutarlı iseniz bunu ispatlayın… fakat kuranı kerimi meal edenlerin meallerine bakmadan. kuranı kerimin orjinalini araştırarak. var mısınız buna?… bakın ben sizi zor durumda da bırakmıyorum. kaynakta gösteriyorum… ön yargısız olarak araştırın. kendinizi bir ateist veya inanan birisi olarak görmeden. tarafsız bir şekilde….

  21. Usta dedi ki:

    Merhaba arkadaşlar.
    Hepiniz sağolun varolun. Fikirlerinizi güzelce tartışıyorsunuz.
    Ben evreni ahenkli bir şekilde (örn.Fibonachi dizilimi) yaratan ve yarattığıyla kalmayıp, işleri düzenleyen bir varlığın ya da bilinçli bir enerjinin olduğuna inanan; tesadüflere inanmayan birisiyim. Ayrıca Kur’anı,İncili,Tevrat’ı, Zeburu (Son üçü Kitab-ı Mukaddes diye tek kitapta toplanmış) yıllarca araştırmış, her türlü Kur’an meali ve tefsirini okumuş, hadisleri, tasavvufu incelemiş birisiyim.

    Benim anlamadığım ise, adına ister Allah deyin, ister Kainatın Ulu Mimarı deyin, isterseniz tanrı deyin; bu varlığın neden sürekli farklı kitaplar gönderdiği. Tek bir kitap gönderseydi daha iyi olmaz mıydı? Öyle 600 küsür sayfa göndermesine de gerek yoktu. Musa’ya gönderdiği öz,özet ve net 10 emir gibi evrensel bir kitap gönderebilirdi. İçinde mecazi,muğlak ifadelerin olmadığı bir kitap. Her zamanda ve her mekanda ve hangi dile sahip olursan ol anlayabileceğin bir kitap.

    Senden ne istiyorsa net bir şekilde yazan. Namazsa, işte namazı şöyle kılacaksın, vakitleri,rekatleri şu diye belirtseydi iyi olmaz mıydı. Veya,”Ben sizden şekilsel bir ritüel istemiyorum. yeter ki adam olun,savaşmayın,doğaya,insana,hayvana,…vs zarar vermeyin” deseydi.

    Gerçi Kur’anda Asr suresi tüm Kur’anın özü özetidir. Başka sureye,ayetlere bile gerek kalmayabilirdi.
    Bir de Kur’anda rastladığım bir ayette,” Yeryüzünü fesada uğratma” emri ne kadar anlamlı değil mi? Yani savaş çıkartma, elinle,dilinle kimseye zarar verme. Yeryüzünü imar et (Arapça salih amel diye geçer)
    Aslında bu işler zor değil.
    Benim için din demek öyle müslümanlık,hristiyanlık,…vs. değil.

    Kendinle,çevrenle ve evrenle barışık ol yeter.

    Bence yaratıcının bizden istediğinin özü özeti bu.

    Yanlış mı düşünüyorum?

    Saygılarımla.

  22. Usta dedi ki:

    Merhaba arkadaşlar.
    Bugünlerde gevezeliğim üzerimde kusuruma bakmayın 😀

    Yıllardır kafamdaki soruları bu sitede cevap bulabiliyorum nihayetinde. Site sakinlerine düşüncesi ne olursa olsun teşekkürü bir borç bilirim.

    Kafamda binlerce tez ve antitezler uçuşuyor.

    Sorular,sorular.

    -Neden Kur’anda Musa peygamberden ve İsrailoğullarından daha fazla bahsedilir?
    Kur’anda bile Allah sanki İsrailoğullarını kayırıyor gibi görünüyor.

    -Neden her kavme ayrı peygamber geldiği halde farklı kitaplar gönderilmiş?
    Tek bir evrensel kaynak kitabın, her dilde, her zaman için ve her coğrafyada gönderilmesi gerekmez miydi?

    -Neden Allah’ın emir ve yasaklarını öğrenmek için illaki Arapça öğrenmek zorundayız?
    O zaman herkesi arap olarak yaratsaydı olmaz mıydı?

    -Neden tanrı her peygambere ve kavmine kendisini farklı tanıtmış? Adını farklı bildirmiş?
    Örneğin, Yahudilere ben Yahovayım demiş, Araplara ben Allah’ım demiş.

    -Neden Kur’anda yüzün üzerinde namaz kıl dediği halde, namazın ne olduğu,detaylı tarifi yoktur?
    Bazılarınız hemen, Allah namazın izahını peygambere bırakmış diyeceksiniz. Peygamberlerin kıssalarından sureler dolusu tekrarlar varken, bir miras paylaşımını bile uzun uzadıya izah ederken; bir namazı anlatmak Kevser suresi kadar kısacık bir surede anlatılamaz mıydı?

    Bunlar Kur’an ve diğer dinlerle ilgili aklıma takılanların başlıcaları.

    Ateist arkadaşlarım.

    Ben acizane ateizmin mantalitesini bir türlü anlayamadım gitti. Göremiyorum, dokunamıyorum o halde yok!
    Göster inanayım.

    Abi bu nasıl mantık?

    Bu mantıkla evrende olan biteni izah edemezsin.
    Nasıl tanrı ve dinler kesinlik ifade edemezlerse; bilim de öyledir.
    Bugün ortaya bir teori atılır, Yarın ispatlandı denir. Hatta,”TIPTA MUCİZE! KANSERE İLAÇ BULUNDU” denir. Aradan zaman geçer o bulunan ilacın yan etkileri ortaya çıkınca da, apar topar piyasadan toplatılır. Yarın da başka bir ilaç mucize diye ortaya çıkar.
    Bu örnekti. Her bilim dalı için geçerlidir.

    Bence evrende kesin diye birşey yok. Yazın, birgün bu da bilimsel bir teori olarak karşınıza çıkar 😀 “KESİNSİZLİK KANUNU” diye.

    Bu yüzden peşin fikirli olmadan özgür bir düşünce ve sorgulamayla olaylara yaklaşmak gerekir.
    Tanrı varsa neden var?
    Yoksa neden yok?

    Öyle, “Göremiyorum o halde yok!” demekle olmuyor.
    Veya, “Ya varsa yandığınızın resmidir.” demekle de…
    Orada burada magazinlerden bulup ta kopyala, yapıştır yaparak ta Allah’ı yok sayamayız.
    Çiçeği, böceği örnek göstererek te Allah’ı var sayamayız.

    Özellikle dindar olduğunu söyleyen arkadaşlarım.
    Öyle körü körüne inanmayın. Araştırın,sorgulayın kafanıza yatıyorsa yine inanın. Ama Kur’anda yazılanları da yumuşatma, zorlama yorumlama çalışmaları da yapmayın. Kur’anda iyiyi, güzeli, etik davranmayı öğütlediği gibi; aşırı teferruatlar da yok değil.

    • Nuri Baba dedi ki:

      Sevgili “Usta” arkadaşımız…Sizin niteliklerinizi ortaya dökmeye gerek yok…Aynı ufka baktığımız konusun da pek kuşkulu değilim…

      İnançlı olduğunu söyleyen kişilere sözüm yok…Ama size var…

      Diyorsunuz ki “..sorgulayın..”…..Nasıl sorgulayacaklar ? Sorgulamak, onların inançların da yasak…

      Neden ? Nedeni basit….Eşeleyip durma kardeş, altından çapanoğlu çıkar örneği…!

      Gelelim Ateistlere…“Göremiyorum o halde yok!” …diyen kişilerin ateist olduklarına ben inanmıyorum…

      Sevgili Usta ; politik ve apolitik…sosyal ve asosyal…gibi sözcüklerin başında ki “A” harfi neyi anlatıyor ?

      O konuya uzaktan yakından ilgi duyulmadığını değil mi ?

      Bu anlamda ; “teist ve ateist” sözcükleri size neyi anlatıyor…?

      Teistin iddia ettikleri veya ilgilendikleriyle, ateistin hiç ilgilenmediğini değil mi ?

      Şimdi hemen feryat edilecek…”Yok artık..Bu kadar da saçma bir görüş duymamıştım..Tüm ateistler, din ve tanrı konularına derinden ilgi duyarlar ve bu konuda sürekli fikir beyan ederek, görüşlerini savunurlar…İlgilenmemek ne demekmiş öyle…”…

      İlk bakışta ne kadar da haklı görünüyor değil mi ?

      Öyleyse uzatmayalım…

      Bu “Teist” dedikleriniz, tüm insanoğluna kendi inandıklarını söyledikleri dinlerini dayatmıyorlar mı ?
      Küçük yaşlar da bizlere şah damarımızdan din denilen uyuşturucu şırınga edilmiyor mu ?
      Örneğin ; ramazan ayında tüm kamu kurumlarında ki yemekhaneler tadilata (!) girmiyor mu ?

      Sayfalar dolusu örnek verebilecekken kısa kesiyorum zira herkes inancını kendi içinde yaşasa, bir tek ateist gösterebilir misiniz ki, “Tanrı yok, niye inanıyorsunuz ?” diye soracak olan…!!

      Ve siz ateist olsanız ve tanrı ve din kavramlarından habersiz olan bir dağ köyünde ki insanlarla birlikte olsanız, onlara Tanrının yokluğu hakkında konferans vermeyi veya “Göremiyorum, o halde yok” demeyi aklınıza getirir misiniz ?

      Bu sayfada ki teist arkadaşlara saygı duyuyorum…

      İnanılmaz bir enerjiyle, dünyanın kuzey yarım küresinden habersiz olan bir kitabı bize anlatmak için çırpınıyorlar…

      Oysa bilmiyorlar ki, gerçekten ateist olan kişiler ; din denilen insanlık tarihinin en etkili uyuşturucusundan kurtulmak için olağanüstü bir bilgi birikimiyle savaş verdiler…

      Ve bu teist arkadaşlar, bu bilinçli ve din konusunda yetkin arkadaşları yeniden uyuşturucuya alıştırmaya çalışıyorlar…Oysa, onların inandığı Tanrı, bizlerin kalplerimizi mühürleyerek, inanmamızı önlemiştir…

      Neden “Beyin” değil de kalp ?

      Kuzey Yarım küreden bihaber olan kitap, “Beyin”i nereden bilsin…!!!

      Saygılarımla…

      • bilal dedi ki:

        Sayın Nuri Baba !
        NEDEN ‘’BEYİN ‘’ DEĞİL DE KALP…???
        Kur’an her ikisine de vurgu yapıyor..Ama neden sık sık kalba yöneliyor.??? 1- Kalp (gönül) sevgi,saygı,his, duygu mekanizması ve idrak vasıtesıdır.Beyni çalıştıran,ona fonksiyonlarını gerçekleştiren,kalp,(gönül) göz,kulak ve duyu organlarıdır.Yani bunlar görevlerini yaparlarsa, beyin de kendi fonksiyonlarını gereçekleştirebilir.Bir insanın sezgi,sevgi,saygı,his ve duygu mekanizması olan kalbi,görme vasıtası olan güzleri,duyma vasıtası olan kulakları gibi duyu organları işlevlerini yerine getiremi- yorsa beyin herhangi bir fonksiyonuınu gerçekleştirebilir mi ??? Kalbin hissedip sezdikleri,gözün gördükleri,kulağın duydukları kör bir kafatası içinde bulunan beynin hücrelerine ulaşmazsa,beyin neyi düşünüp kararar varebilir…??? Mesela: Bir insan kör,sağır olarak ve diğer duyu organları görevini yapamayacak durumda dünya gelirse..Beyni ne kadar sağlam olursa olsun ,bu insan hiç bir şey görmüyor,hiç bir şey duymuyur ve diğer duyu organları işlevini yapamıyor.Peki,böyle bir insanın beyni, kalbi (gönlü) hissedip sezmediği,gözleri görmediği,kulakları duymadığı güneşi,ayı,yıldızları vs.leri nasıl düşünecek? bunları nasıl tasavvur edecek ? bunların hakkında nasıl bir karara varacak…??? İşte beyne işlevini yaptıran bunlardır.Beyin karar verme makanizması olsa da,yine ancak bu organların vasıtasıyle düşünür,tasavvur eder ve sağlam bir karar verebilir….!!! İşte bu nedenle kur’an,beyne fonksiyonlarını gerçekleştiren bu mekanizmayı devreye sokuyor.Ve şöyle diyor..! A’RAF-179 ولهم قلوب لايفقهون بها ولهم اعين لايبصرون بها ولهم اذان لايسمعون بها الخ ‘’ Onların sezgi ve gönül kalpleri vardır fakat (gerçekleri) sezme,anlama ve kavrama vsıtasını yapmazlar,gören gözleri vardır fakat (gerçekleri) görme vasıtasını yapmazlar,duyan kulakları vardır fakat ( gerçekleri) duyma vasıtasını yapmazlar……..’’ İşte kur’an,beyni çalıştırmak ve sağlıklı bir karar vebilmek için insandaki bu mekanizmayı faaliyete geçirmek istiyor..Çünkü,beyin kalbin hissedip sezdiğine,gözün gördüğüne ve kulakların duyduğuna göre düşünüp karar verebilir.. Özetle,Kapalı bir kutuda bulunan beyin hücrelerine kalp (gönül) vasıtasıyla hisler,sezgiler ve duygular gitmezse,göz vasıtasıyla görüntüler gitmezse,kulak vasıtasıyla sesler gitmezse bu beyin neyi düşünüp tasvvur edebilir.? Nesneler hakkında nasıl bir değerlendirme yapabilir.??? Neye göre ve nasıl bir karar verebilir.??? İşte bu nedenle kur’an,beyni çalıştıran vasıtalara yönelerek harekete geçmelerini istiyor… Bu durmla kur’an,en doğrusunu yapmaktadır. 2-Zaten iman edip etmemek gönül işidir,o neyi hisseder ve isterse,beyin ona göre karar verir..Beyin karar mekanizmasıdır.Ama ona karar verdiren gönüldür..Bundan dolayı kur’an,beyine karar verdiren mekanizmayı harakete geçirmek istiyor… !!! 1-Kalbim seni seviyor !!! Beynim seni seviyor !!! 2-Kalbim (gönlüm) sana acıyor !!! Beynim sana acıyor.!!! 3-Gönlüm senden yana !!! Beyninm senden yana !!! 4-Gönlümden sana inanıyorum !!! Beynimden sana inanıyorum !!! Bu tür ifadeler kalbin (gönlün) fonksiyonlarına birer işaret olsa gerek…!!! 4-Bununla birlikte kur’an,bazı yerlerde değişik ifadelerle beyne de işaret etmektedir.. a) ALAK-16:ناصية كاذبة خا طئة ‘’ …Yalan söyleyen,hata ve günah işleyen alın…! ‘’ Peki,alın nasıl yalan söyler ve günah işler.? Demek ki ayet,alnın içinde bulunan beynin ön loblarına işaret ediyor…Bu ayet,hareketlerin motivasyonu,planlama öngörüşü ve başlatılması,alın lob- larının ön kısmında bulunan ön alın bölgesine (cerebrum) korteksinin bir bölgesine işaret ediyor.!!! ( Essantials Of Anatomy And Physicology ) 5-Kur’an’ın değşik yerlerinde ‘’سفيه ‘’ ifadesiyle de beyinsziliğe vurgu yapılmaktadır..
        Arapçada ‘’ سفيه ‘’ İdarki kıt olan,sağlıklı düşünemeyen veya düşünme yeteneği olmayanlar vs.anlamlara gelir.Bu kelime kur’an’ın bazı ayetlerinde geçiyor… 6- Eğer kalbiniz mühürlü ise,bunu mühürleten sizsiniz…!!! Siz de aynı sizden öncekiler gibi,kalbinizi hakkı hissedip sezmekten,kulaklarınızı hakkı duyup kabul etmekten engellemeye çalışıyorsunuz… Hani sizden öncekiler de şöyle diyordular.. !!! FUSSİLET-5:وقالوا قلوبنا في اكنة مما تدعونا اليه وفي اذاننا وقر الخ ‘ ’ (Durup dururken) onlar,bizim kalplerimiz,senin bizi çağırdığın davaya kapalı. (kalplerimizi kapattık) Kulaklarımızda da bir ağırlık var.(seni duymamak için kulaklarımıza da ağırlık koyduk.) Seninle bizim aramıza bir engel konulmuştur.( senin davanı kabul etmemek için, bizimle senin arasına bir engel koyduk.) Haydi yap yapacağını,biz de istediğimizi yapmaktayız.’’ dediler.Yani ne yaparsan yap,kalbimizin sezgi,his ve duygusuyla sana yanaşmayız,kulaklarımızla seni dinlemeyiz ve seninle bizim aramıza her daima bir engel koymaya çalışacağız ve asla sana inanmayacağız.dediler..Özetle,kalplerini hakkı hissedip sezmekten, kulaklarını hakkı duymaktan ve kavrayıp anlamaktan engelleyenler kendileridir..İşte sizin durumunuz da bunlarınki gibidir. Gerçeği bulup hidayet olmamak için ayni taktiği uyguluyorsunuz…… Saygılarımla….

    • kadir dedi ki:

      sayın usta sorularınıza vaktim yettiğince cevap vereceğim

      1) kuranın hz.musadan bahsetmesinin en büyük nedenlerinden biri onun hikayesinde insanlar için öğüt verici derslerin olması, peygamberleri katleden israiloğllarına gelen rehberlerin allahın dinini nasıl öğretmeye çalıştığını, buna rağmen israiloğullarının sürekli bozguncuk yaptığı anlatılmaktadır. kuran yahudileri övmüyor. aksine bir kısım yahudilerin nankörlüklerini anlatıyor. mevcut yahudi inancını red eden kuran, neden yahudileri övsün. lütfen iyi düşünün ve kurandaki hz. musa kıssalarını iyi okuyun…

      2) yüce allahın gönderdiği kitapların hükümleri birbiriyle aynıdır.. insan eliyle değiştirildiği için farklılaşmıştır. yüce allah yaradılış kanunu olarak insanları milletlere ayırmıştır, farklı renk, farklı,dil,kültür vs. hangi kitap gelirse gelsin, mutlaka o milletin diliyle gönderilmiştir..

      3) yüce allahın emir ve yasaklarını öğrenmek için illaki arapça öğrenmeye gerek yoktur. bizim burada tartışmamızın sebebi her insanı arapça öğrenemeye teşvik etmek değildir. sadece ilimde ilerlemiş, kuranın mesajını iyi anlamış, arapçayı çok iyi derece bilen insanların çeviri yapması gerektiğini söylüyoruz. günümüzdeki mevcut çevirilerin tamamı yanlış değildir, belli başlı ayetlerde çeviri hataları vardır. bu ise o ayetlerin yanlış anlaşılmasına sebep olmaktadır.. bu yanlışlıklarıda kuranın bütününe bakarak çözebilirsiniz. çünkü kuran kendi kendini açıklayan bir kitaptır..

      4) yüce allah her kavme kendini farklı tanıtmamıştır. sıfatlarına karşılık gelen isimleri o milletin diline karşılık gelen kelimelerle ifade etmiştir. örneğin arapçada “her şeye merhamet eden” in anlamı rahmandır. ingilizcede ise rahman değilde farklı bir ingilizce kelimedir..

      5) namaz ise kuranda detaylı bir şekilde anlatılmıştır. başkalarının “namaz kuranda tarif edilmemiştir” tarzı söylemlerine itibar etmeyin… çünkü kuran namazı detaylı bir şekilde açıklamıştır. namazın şekli, namazın edebi, kaç rekat olduğu, namazın vakitleri, vs.

      eğer istersenizde namazla ilgili ayetleride size yazabilirim…

      saygılarımla..

      • sorgucuyuz dedi ki:

        Kadir bey,
        “namaz ise kuranda detaylı bir şekilde anlatılmıştır. başkalarının “namaz kuranda tarif edilmemiştir” tarzı söylemlerine itibar etmeyin… çünkü kuran namazı detaylı bir şekilde açıklamıştır. namazın şekli, namazın edebi, kaç rekat olduğu, namazın vakitleri, vs. ”
        demişssiniz.
        Namazla ilgili ayetleri yazabilir misiniz?

  23. kadir dedi ki:

    Kuranda en çok bahsedilen konulardan biriside namazdır. Allah hem çok bahsedecek hem de bunun nasıl olacağını izah etmeyecek doğrusu buda ilginç bir yaklaşım ve savunma tarzı. Namaz kılmak İbrahim peygamberden bu yana her topluma farz kılınmıştır. Örneğin Bakara suresi 83 ayetinde İsrail oğullarına da namazın farz olduğunu söyler kuran. Ali İmran 39. ayette namazın bizden önceki ümmetlere farz olduğunu anlarız. Namaz kılarken yapacağımız hareketleri Allah bizlere anlatmıştır. Bakın Meryem anamıza nasıl namaz kılacağını hatırlatıyor tamamen şeklini bile tarif ederek. (Ali İmran 43: Ey Meryem, Rabbine divan dur, secdeye kapan ve rükû edenlerle birlikte rükû et.) Yani Allahın huzurunda saygıyla ayakta dur, buna kıyam duruşu diyoruz. Devamında da yine secde ve rüku duruşunu anlatıyor. Tevbe suresi 112 ayette de namazın en önemli unsurlarını söyler ( …rükû edenler, secdeye kapananlar…) (Hac sur. 26: Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû-secde edenler için temizle.) Ayet ne kadar güzel açıklıyor, hatta İbrahim peygamberimizden bahsederek. Kabeyi hazırlaması için emir verdiğinde o evi tavaf edenlerin nasıl namaz kılacağını bile açıkça söylüyor. Kıyamda duranlar yani ayakta saygı duruşunda duranlar, rükû yani saygıyla eğilenler Allah önünde, secde edenler yine Allahın karşısında saygıyla yerlere kapananlar dua edenler için hazırlanıp temizlendiğini belirtiyor. Daha bu konuda birçok ayet var ama anlayana bunlar yetecektir sanırım. Şimdide genel olarak düşünelim tüm İslam âlemi namazı aynı şekilde mi kılıyor? Kuranın emrettiği ana konular hepsinde aynıdır değişmez, nedir bunlar? Kıyamda durmak yani Allahın huzurunda saygı duruşunda durmak, eğilmek rükû etmek ve secdeye kapanmak aynıdır. Peki, ne gibi değişiklikler var derseniz, örneğin bir kısmı kıyam duruşunda ellerini bağlamaz yana salar, bir kısmı bağlar. Bir kısmı şekil ve oturuş kalkışta küçük değişikler eklemiştir. Ama hiçbirine yanlış ya da hatalı kimse diyemez. Çünkü hepsinde istenen Allahın kıyam, rükû ve secdesi vardır. Şimdide bakın namazlarda hangi dualar okuyacağımız yazmıyor kuranda diyenlere cevap verelim. Allah müzzemil suresinde (O halde Kuran’dan, kolayınıza geleni okuyun!) diye açıklık getirir. Demek ki namazda okunacak duaların sabitlenmesi ve öyle okumazsan kabul olmaz denmesi asla mümkün değildir. Çok daha açık anlatmak gerekirse bakın Rabbim namazla benden nasıl yardım isteyin diyor ayetinde. ( Bakara 45: Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir.) ( Bakara 153: Ey iman sahipleri! Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkunuz olmasın ki, Allah sabredenlerle beraberdir) Allah namazla kendisinden yardım dilenmesini istiyorsa namazlarda şurasında şu duayı okuyacaksın demek kurana asla uymaz. Rahman namazla benden yardım dileyin diyor ama birçok ayetinde de nasıl dileyeceği örneğini de veriyor. Birkaç örnek verelim.(Bakara 201: Onlardan kimi de şöyle yakarır: “Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver! Ve bizi ateş azabından koru.) ( İsra 80: Şöyle yakar: “Rabbim! Beni, gireceğim yere doğruluk-dürüstlükle sok, çıkacağım yerden doğruluk-dürüstlükle çıkar. Katından bana yardımcı bir güç/kanıt ver.) Demek ki namazlarımızda ne okuyacağımız bizlere kalmış, çünkü Rabbim öyle söylüyor. Bunu sabitleyip illaki şunu okuyacaksın kimse diyemez. Bakın oda açıklanıyormuş. Rekât sayısına gelince. Kuran hiçbir zaman Allahın huzurunda ne kadar kalacağını sınırlamamış ve bir miktar belirlememiştir, tek bir şartla. En kısa kılınacak namazı bizzat peygamberimiz eşliğinde tarif etmiş kıldırmış ve buda bir rekâttır. Savaş ve zorluk halinde kılınan namazı bizzat peygamberimiz eşliğinde anlatmıştır kuran onu da hatırlayalım. ( Nisa 102: Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra namaz kılmamış olan diğer grup gelip seninle birlikte kılsınlar. Dikkatli olsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler isterler ki, silahlarınızdan ve teçhizatınızdan habersiz olasınız da üstünüze bir çullanışla çullanıversinler. Eğer yağmurdan gelen bir sıkıntı varsa yahut hasta-yaralı iseniz silahlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Ama tedbirinizi alın, dikkatli olun. Allah, kâfirler için rezil edici bir azap hazırlamıştır.) Bizler bize öğretileni kuranda bulamadığımızda bundan sorumlu değiliz diyeceğimize, eeee bakın demek ki söylenen doğruymuş, demek ki her şey yokmuş kuranda deme gafletinde bulunuyoruz. Allah ben her şeyden örnekler verdim ki anlayasınız diyorsa gerçekten her örnek var demektir ama anlamak isteyene. Şimdi yazacağım ayet yukarıda verdiğimiz örneğin açıklayıcısı bir ayettir. ( Nisa 101: Yeryüzünde dolaştığınız zaman, küfre sapanların size tedirginlik vermesinden korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şu bir gerçek ki, küfre batanlar sizin için açık bir düşmandır.) Demek ki zor anlarımızda namazın kısaltılmasının kolaylığını açıkça belirtiyor, peki diğer zamanlarda ne kadar kılacağımızı neden söylemiyor dersiniz? İşte onu da bizlere bırakıyor, Her izahı yapan Allah bizleri bu konuda sınırlamadıysa, bizlere rahmetiyle rahatlatıp özgür bıraktıysa, bizler bunu anlamayarak bakın her şey kuranda yazmıyor mu dememiz gerekir sizce? Eğer böyle bir emri olsaydı bizlere bunu da açıklar ve söylerdi, bunu aklımızdan çıkarmayalım ve sanki bunun açıklanmaması eksiklikmiş gibi göstermeyelim, yoksa Rahman a saygısızlık yapmış olacağımızı da aklımızdan çıkarmayalım. son olarak yüce allah namaz adabını bize nasıl açıklıyor okuyalım..

    110- (Sen onlara) de ki: İster “”Allah”” deyin, ister “”Rahmân”” deyin, nasıl çağırırsanız çağırın. En güzel isimler O’nundur. Namazında sesini pek yükseltme, çok da gizli okuma, orta yolu seç.(isra-110).

    sayın sorgucuyuz günümüzde kılınan namazlarda otururken şunu okuyacaksın, ayaktayken şunu okuyacaksın eğilirken şöyle diyeceksin böyle diyeceksin diye bizlere öğretmişler. fakar yüce allah bir ayetinde “allahtan namazla yalvara yakara yardım isteyin” diyor. yani önemli olan namazı tam dikkatli kılmak, sanki allahın huzurundaymışsın gibi, içinden geldiği gibi yalvararak ve tam konsantreyle kılmamız gerektiğini söylüyor. namazda önemli olan kıyam,rüku, ve secdedir. yüce allah özellikle bunlara vurgu yapmıştır.. umarım açıklamalarım sizin için tatmin edici olmuştur…

  24. Usta dedi ki:

    Sayın Kadir bey.
    Sadece verdiğiniz cevaplara göre soru yönelteyim o zaman.
    “2) yüce allahın gönderdiği kitapların hükümleri birbiriyle aynıdır.. insan eliyle değiştirildiği için farklılaşmıştır. yüce allah yaradılış kanunu olarak insanları milletlere ayırmıştır, farklı renk, farklı,dil,kültür vs. hangi kitap gelirse gelsin, mutlaka o milletin diliyle gönderilmiştir..” dediniz.

    Sorum şu: Gönderilen kitapların hükümleri birbirinin aynıysa neden değişik kitaplar gönderilmiştir?
    Herkesin dilinden aynı içerikli tek bir kaynak kitap gönderebilirdi. O zaman da bizleri Arapçaya mahkum etmezdi. Biliyorsunuz, Arapça Kur’anın Türkçeye çevrilmesiyle anlam kayması olduğu her seferinde gerek teist, gerekse ateist arkadaşlar tarafından söyleniyor. Hatta pekçok çevirinin bile hatalı olduğu söyleniyor. Biz Türklere Kur’an ve diğer kitaplarla aynı içerikli Türkçe bir kutsal kitap gönderilseydi kavram kargaşaları yaşanmazdı. Herkes kendi dilinde indirilen kitabı okurdu ve doğrusunu anlardı.

    5.maddede ve akabinde belirttiğiniz cevaplara kısmen katılıyorum.
    Ama diyelim ki, ıssız bir adada dinden imandan habersiz yaşasaydık ve elimize Kur’an geçseydi; secde,rüku gibi kavramların ne anlama geldiğini bereden bilecektik?
    Kur’anda secdeden bahsediyor ama, nasıl secde yapılır, secde ne demek anlatılmıyor. Rüku da aynı şekilde. “Erkau mearrakıiyn” “Rüku edenlerle birlikte rüku edin”
    Rüku ne demek.
    “Kur’andan kolayınıza geleni okuyun.”
    Türkçesini mi, yoksa anlamadığımız dilden papağan gibi Arapçasını mı?
    Namaz ne demek?
    Namaz,abdest,oruç gibi kelimeler Farsçadan gelmiş kelimeler. Kur’andaki “Salat” ın anlamını namaz vermiyor.
    Bence ya Emeviler ya da Osmanlı, “Salat” kelimesinin ve diğerlerinin içerisini boşaltmışlar gibi geliyor bana.
    Yine,”lütfen iyi düşünün ve kurandaki hz. musa kıssalarını iyi okuyun…” demişsiniz.
    İnanın ki, Kur’anı gerek internetten gerek se yazılı meallerden karşılaştırmalı olarak incelemiş ve araştırmış birisiyim. Hem de ard niyet olmadan…
    Sadece Kur’anı ve Allah’ın bizden gerçekten ne istediğini, amacı,özü öğrenmek için araştırdım.
    Bu kadar düşünerek okumalarımdan şu kanıya vardım.
    Zaten İslam’ın Türkçe kelime anlamı (ya da benim Kur’andan anladığım) barış,esenlik,güven ve huzur.
    Sen kendinle,çevrenle ve evrenle barışıksan, yeryüzünü ıslah ediyorsan, istersen ateitim de; İslamsın. Yani barış dinine (yaşam tarzına) inanıyorsun.

    Hepinizie en içten saygılarımla.

  25. kadir dedi ki:

    sayın usta yüce allah insanı özgür irade sahibi olarak yaratmıştır. bu kuranda bir çok ayette vurgulanmıştır. yani yüce allah insanın özgür iradesine müdahale etmez. insan nasıl yaşaması gerektiğini ve eylemlerini kendisi seçer. bu açıklamalara istinaden devam ediyorum…

    yüce allah bir millete kitap gönderdiği zaman o kitap hükümlerini insanlar isterlerse koruyabilir, veya yakabilir, yok edebilir veya değiştirebilir. bu insanın özgür iradesine bağlıdır… işte önceki gönderilen kitaplar insan tarafından tahrif edildiği için sonraki gelecek olan nesil asıl tebliği alamamışlardır. işte yüce allah kendi tebliğini insanlara bildirmek için katından aynı hükümleri içeren başka bir kitap göndermiştir. bu durum kuranı kerim inene kadar devam etmiştir. hangi millete kitap indirildiyse o milletin dili üzerine indirilmiştir. çünkü yüce allah uyarılması gereken tebliğ almamış milletlere peygamber gönderir. kuranı kerim indirilirken yüce allahın kuranda bir sözü vardır. “bu kuran daha önce değiştirilen kitaplar gibi değiştirilemeyecek, kıyamete kadar arapça metni korunacak ki insanlara hidayet rehberi ve insanlara tebliğ olsun…” sayın usta kuranı kerim türkçeden tutun çinceye kadar her dile rahatlıkla çevrilebilir. yeterkli çevirenler yeterli bilgi birikimine sahip olsun…

    yüce allah kuranda “biz bir millete uyarıcı göndermedikçe (bu tebliği hakkıyla almadıkça) azap edecek değiliz. diye bizlere bildirmiştir. şimdi rüku,secde,kıyam gibi terimlerin ne demek olduğunu bilmeyen, ğrenme imkanıda bulunmayan adada yaşayan bir insan ku tebiğden sorumlu değildir. ve o insan cennetliktir. ama bakın bizlerin bunu bilme ve öğrenme imkanı var. bunları (kuran ayetlerini) bildiğimiz halde sorumsuz gibi davranıyorsak, yüce allahın bizleri kurandan imtihan edeceğini unutmamalıyız..

    mesela ben kurandan arapça bir ayeti ezberledikten sonra onun anlamınıda ezberlerim. örneğin namazda fahitayı okurken ne anlama geldiği bilerek okurum. anlamını bilmediğim bir ayeti namazda okumam. çünkü bizler kuranın tebliğinden sorumluyuz. insanların anlamadığı arapça metninden değil.. önemli olan tam bir teslimiyetle bizi yaratana kulluk etmektir.. kuranda salat “ekimu salate” diye geçer. yani “ekimu” emir kipidir. “salatı yerine getirin, ikame edin,kılın” anlamındadır. yani kıyam, rüku,secdeyi ifade ediyor. hani nisa suresinde savaş esnasında yüce allahın nasıl namaz kıldırdığını anlatıyordu; “sen onlara namaz (salat) kıldırırken bir arkada beklesin, namaz kılanlar secdeye vardığında bu sefer diğer grup namaza dursun secdeye varanlar (namazı kısa olarak bitirenler) arkada silahlarıyla beklesin” bu ayette salatı tarif ederken kıyam, rüku,ve secdeyle tarif ediyor.

    samimiyetinizden dolayı bende size tşk ederim sayın usta.. umarın açıklamalarım sizin için yeterli olmuştur. saygılarımla….

  26. rammsteinn dedi ki:

    “Ruhu olmayan beden,kurban edilmeyecek artık,
    Ölümün günü,kavuşacak yeni bir doğuşa.
    İlahi ruh, ruhları öylesine mutlu kılacak.
    Sonsuzluk içinde ulaşılınca Kelama”

    yukarıda yazılan bu şiirimsi yazı nostradamusa ait. nereye çekersen çek.heryere gider.beynin ön lobuna bile gider.dünyanın yuvarlak oluşunada isaret eder.dna yada atıfta bulunur. izafiyet teorisinide destekler. olmaz derseniz 500 satırlık yazı yazar.her yere çekerim.

    “Ölümün günü,kavuşacak yeni bir doğuşa.” diyor. dna ve kopyalama işareti. vücut ölüyor ama dna kopyalama (uzun lafın kısası) bilimadamları tekrar bedeni kopyalıyor. alın size mucizevi kutsalvari bir satır.
    yani neresinden nereye çekmek isterseniz artık.olmadı marsa inişe bile işaret ediyor olabilir

  27. sevgi dedi ki:

    Haklisin. Tanri kitabi her kes ichin gondermishse, herkesin anlayabilecegi shekilde yazmishdir.Hich bir gizli mesaj falan olamaz. Chunku her kes kendi kafasina gore yorum yapar o zaman (ogle olmush zaten ) Bir de her kes kendi tarafindan bakarsa kimse kimseyi anlayamaz. Mesela kendinizi bir hristiyanin yerine koyun. Onlarin kitabinda Isa son peygamberdir Bundan sonra yalniz sahte peygamberler ve sahte kitaplar olacakdir diyor.O zaman onlar kurani kabul etmedikleri ichin hakli degiller mi? Siz incilin degishtirildigini iddia ediyorsunuz Ama orada Tanri diyor ki hich kimse bir noktasini bile degishtiremez. Neden bu fikri kurandan okudugunuz zaman gerchek olarak kabul edip incilden okudugunuzda ise degishtirilmishdir, sonradan artirilmishdir diyorsunuz? Bu Tanrinin kitabina yapilan haksizlik degil midir? Tanri kitabini koruyamamishmidir? Bu kadar genish yayilmish bir dinde halka yalnish olarak sunulmasina goz yummakda midir?

    • kadir dedi ki:

      sayın sevgi barnabas incilinde ise bir peygamberin daha geleceğini ve isanın da allahın kulu olduğunu, allahın bir olduğunu söylüyor. bu sözler kuranla birebir uyuşuyor. diğer incillerin büyük bir bölümü ise isadan sonra peygamber gelmeyeceğini söylüyor. şimdi hangisi doğru… kuranı kerim inmeden önce hristiyan ilim sahiplerinin bir peygamber beklediğini, ve şamda da hz. muhammedin beklenen peygamber olduğu anlaşılmıştır. allah kuranı kıyamete kadar koruyacağının sözünü vermiştir. 1400 senedir tek bir kuran tek orjinal hüküm içeren, günümüze kadar gelen, ve kıyamete kadar var olacak tek kitap kuandır. saygılarımla…

  28. Usta dedi ki:

    Sayın Kadir bey.
    Üşenmeden sorularıma açıklama getirmeye çalıştığınız, emek harcadığınız için teşekkür ederim.

    “yüce allah bir millete kitap gönderdiği zaman o kitap hükümlerini insanlar isterlerse koruyabilir, veya yakabilir, yok edebilir veya değiştirebilir. bu insanın özgür iradesine bağlıdır… işte önceki gönderilen kitaplar insan tarafından tahrif edildiği için sonraki gelecek olan nesil asıl tebliği alamamışlardır. işte yüce allah kendi tebliğini insanlara bildirmek için katından aynı hükümleri içeren başka bir kitap göndermiştir. bu durum kuranı kerim inene kadar devam etmiştir. hangi millete kitap indirildiyse o milletin dili üzerine indirilmiştir. çünkü yüce allah uyarılması gereken tebliğ almamış milletlere peygamber gönderir. kuranı kerim indirilirken yüce allahın kuranda bir sözü vardır. “bu kuran daha önce değiştirilen kitaplar gibi değiştirilemeyecek, kıyamete kadar arapça metni korunacak ki insanlara hidayet rehberi ve insanlara tebliğ olsun…” sayın usta kuranı kerim türkçeden tutun çinceye kadar her dile rahatlıkla çevrilebilir. yeterkli çevirenler yeterli bilgi birikimine sahip olsun…”
    demişsiniz.
    Öncelikle Hicr suresinde parantez içinde (Kur’anı) yazmasını dikkate almazsak. benim anladığım korunacak olan zikrdir, yani Kur’an değil; Allah’ın (yaratıcı bilinçli varlık) kuralları,emir ve yasakları,dinidir. Bu İncil’de de böyledir,Tevrat’ta da,Zebur’da da böyledir. Hepsi Allah’ın sözleriyse, hepsi koruma altındadır anlamalıyız. O halde ya diğer kitaplar tahrif edilmiştir diyemeyeceğiz; ya da diğer kitaplar gibi Kur’an da tahrif edilmiş olabilir diye düşünebileceğiz.

    Değerli Sevgi arkadaşımızın az yukarıda yazdıklarına katılmamak mümkün değil. Sevgi arkadaşımız bu düşüncesinden ve sorgulamasından dolayı tebrik ediyorum.

    Kadir bey yukarıda alıntıladığım bölümde, neden Allah’ın, Kuranın manasını değil de arapça metnini koruyacağını savundunuz? Arapça kutsal bir dil midir ki bu kadar savunuluyor. Lütfen bana cennet dili falan olduğunu savunmayın.

    Ayrıca arapların da öyle kutsal bir millet olduğunu da sanmıyorum.
    Birincisi kutsal olsaydı, İsrailoğulları olurdu. Zira ençok peygamber onlara gönderilmiştir.
    İkincisi ise, bir yere ne kadar çok peygamber gönderilmişse, o kavim o kadar azgın ki, defalarca düzelmeleri için uyarılmışlar. Araplar da bence öyle bir kavimdir. Bu yüzden ben oldum olası arapçayı sevemedim gitti. Haaa! bu arada arapçayı da yaşadığım çevrede araplar çok yaşadığından dolayı çocukluğumdan beri iyi bilirim ve Kur’anı da mealine bakmadan az çok anlayacak haldeyim. Buna rağmen yine de kendi arapçama fazla güvenmeden mukayeseli değişik mealleri incelerim.

    Ben hala Allah’ın her kavme tek bir kaynak kitabi o kavmin kendi dilinde göndermesi gerektiğine inanıyorum.
    ” sayın usta kuranı kerim türkçeden tutun çinceye kadar her dile rahatlıkla çevrilebilir. yeterkli çevirenler yeterli bilgi birikimine sahip olsun…” demişsiniz.
    İşte kargaşa burada. Neden benim kutsal kitabım başka bir dilden benim dilime çevrilsin. Bir de çevirenin yeterli bilgi birikimi olması gerekiyor sa?
    Benim dilimin özelliklerini, mecaz,kinaye, intak,…vs. anlatım sanatlarını ancak ben bilebilirim. Ne bir arap,ne ingiliz ne de fransız.
    Arapların anlatım sanatlarını da araplar iyi bilirler.

    Kadir bey benim burada savunduğum konu; şu anda evlerimizde bulunan mushaf adını verdiğimiz Kur’an-ı Kerim adı altındaki kitapların evrensel olmadığı, sadece ve sadece çöl ortamında yaşayan araplara hitap ettiğidir.

    Yaratıcı (adı ne olursa olsun, biz yine de Allah diyelim) ‘nın vahyinin ise, evrensel; tüm zaman ve mekanlara ve dillere hitap ettiğidir.
    Bu vahiy ise, sadece peygamberlere değil, arıya, karıncaya,canlı,cansız tüm mahlukata kendi dillerinde hitap eder.
    Ayrıca gerçek vahiy doğa’nın, evrenin yasalarıdır. Ikra, yani okuma evreni okumadır. Her birisi birer ayettir bize. Sünnetullah dediğimiz şeyler de işte bunlardır. (Örneğin yerçekimi yasası, termodinamik yasası,vb.)

    Tesbih kelimesinin gerçek anlamını idrak etmenizi öneririm. Belki de biliyorsunuzdur.

    Hepinize saygılarımla.

    • rammsteinn dedi ki:

      sayın usta demişki
      Öncelikle Hicr suresinde parantez içinde (Kur’anı) yazmasını dikkate almazsak. benim anladığım korunacak olan zikrdir, yani Kur’an değil; Allah’ın (yaratıcı bilinçli varlık) kuralları,emir ve yasakları,dinidir. Bu İncil’de de böyledir,Tevrat’ta da,Zebur’da da böyledir. Hepsi Allah’ın sözleriyse, hepsi koruma altındadır
      —-
      incilin yazılışına bakalım
      alıntı
      Bugün Hristiyanların elinde bulunan farklı İncil metinleri Allah tarafından gönderilen asıl vahiy ürünleri değildir. Çünkü Hz. İsa (as) peygamberliği döneminde ne yazmış, ne de yazdırmıştır. O semaya yükseltildikten sonra, bazı öğrencileri Hz. İsa (as)’dan dinlediklerini, Hz. İsa’nın öğrencilerinin öğrencileri ise hocalarından duyduklarını kendi metotlarına göre yazmaya başladılar. Böylece mübalağa etmeden söyleyecek olursak yüzlerce İncil metni ortaya çıktı. İşin içinden çıkmak maksadıyla oluşturulan komisyondan -İznik Konsili de- üç yüz yirmi beş İncil incelendi ve bu İncillerden dört tanesi sahih, diğerleri sahte sayıldı. Ancak tartışmalar bununla bitmedi. Örneğin Barnaba ve Ebionitler İncili sahte sayılan İnciller arasına dahil edildi. Halbuki bu İncillerde Hz. İsa (as)’ın tanrı olmadığı, çarmıha gerilenin de o olmadığı, onun ancak Allah’ın kulu ve resûlü olduğu, ondan sonra bir peygamber geleceği ve Allah’ın bir olduğu bildirilmektedir.

      isanın peygamber olduğunu insanlar kendileri çıkarıyor.belki yahudiliğe bir başkaldırı.
      tanrı kendine evlat ediyor.yaşarken insanları iyileştirip mucizevi işler yapıyor. tanrının oğlu , tanrının yarattıkları diğer insanlar tarafından çarmıha geriliyor. tanrı da bunları seyrediyor. insanlar kulaktan kulağa isa mucizelerini efsanelere döndürürek, isanın bir peygamber olduğuna inanıyorlar.isa peygamberse , yahudilerin kitabı varsa bizimde olmalı diyerek,herkes incil yazmanın peşine düşüyor. masalımsı hikayeyi kuran tasdik etmese kimse bu masala inanmaz..

      incil tanrının sözleridir diyen sayın usta;
      istersen kulaktan dolma,mantığınla yazdıklarını tekrar oku. incilin tanrı sözleri olmasına inanıyorsan eğer ilk önce herhangi bir incili oku benim gibi.

      bilmediğini bilmek en iyisidir.bilmeyipte bildiğini sanmak en tehlikeli hastalıktır
      LAO TZU

      • kadir dedi ki:

        sayın rammsteinn kardeşim yazınızın büyük çoğunluğuna katılıyorum. fakat kuranda geçen “isaya da incili verdik” ayeti hz. isaya allah tarafından incil adında ilahi bir kitap gönderildiğidir. bu kitabın nasıl gönderildiği muammadır. allah kuranda bu konu hakkında detaya girmemiş sadece bize lazım olan bilgileri bizlere vermiştir.. incilin orjinali zamanla tahrif edilmiş. dediğiniz gibi ya kasıtlı olarak, yada kulaktan dolma bilgilerle (insan elinin müdahalesiyle) yüzlerce incil ortaya çıkmıştır..

  29. kadir dedi ki:

    sayın usta yüce allah şuanda dünyada yaşayan bütün milletlere peygamber ve kitap gönderdiğini düşünün… bu sefer her millet kendi içinde üstünlük yarışına gireceklerdir. diğer milletlere ait kitapları reddeceklerdir. zaten tarih boyuncada öyle olmamışmıdır. yahudiler kendilerini seçilmiş millet olarak görüyorlar. bu üç ilahi din (isevilik,musevilik,islam) yüzyıllar boyunca birbirleriyle geçinememişlerdir. din uğruna milyonlarca insan ya savaş meydanında, yada kendi ülkelerinde katledilmişlerdir. şimdi bide şu durumu düşünün. aynı anda her millete peygamber geldiğini…

    şimdi size soruyorum. böylesimi daha iyi yoksa tüm insanlığa hitap eden son peygamber olan ve tek kaynak olan hz.muhammete inen kuran mı.. öyleki yüce allah “biz kimseyi gücünün yetmeyeceğinden sorumlu tutmayız diyor. kuran karmaşık bir kitap değil. çevirisi yupılabilen, anlaşılabilen, bir kitaptır. kuran okurken hiçbir insanın şifre çözmesine gerek yoktur. “ey muhammet biz seni bütün insanlığa bir müjdeleyici (uyarıcı) olarak gönderdik”.
    “düşünüp anlayabilesinizi diye rabbinizden size apaçık kuran geldi”
    “ey muhammet allahın sana vahyettiğine uy, ve siz ey insanlar bu kurandan sorguya çekileceksiniz).

    şimdi sizin mantığınızla yola çıkalım.. eğer kuran sadece çöl ortamındaki araplara indirildiyse, dünyadaki bütün insanlar (araplar dışındaki) kurandan sorumlu değildir. bizim hükmümüz allah katında ya sorgusuz cennetliğiz, yada cehennemliğiz. ben bir türk olarak arapça bildiğim için veya meallere bakarak (günümüzdeki meallerde hatada olsa kuranın asıl mesajı anlaşılabilir) kuranın hükümlerini anlayıp iman ettiysem eğer, bu imanım allah katında geçersiz demektir. çünkü ben bir arap değilim. kurana iman etmenin şartı arap olmaktan başka birşey olamaz. arapları yüce allah yarattıda bizleri yaratmadımı dersiniz… yada allahın nezdinde kitap veya peygamber gelen millet diğer milletlerden her zaman üstünmüdür.. böyle birşeyin olması mümkünmüdür.

    kuranın orjinal metninin korunması ve günümüze kadar gelmesi ne demek. bir öğretmen sınıfta öğrencilerine bir kitap dağıtıyor. öğrencilerine bu kitaptan yazılı ve sözlü yapacağını söylüyor. ilk defa böyle farklı konular içeren bir kitap gören öğrenciler kitaba çalışıyorlar. bu durumda ne olmuş oluyor o kitap o öğrencilere bir kaynak görevi görmüş oluyor.. kitabını kaybeden öğrenci sınavdan başarılı olması imkansızdır. elinde bulunduran öğrenci ise unuttuğu veya merak ettiği bir konuyu açıp tekrar tekrar okuyabilir.. artık o kitap öğrenciler için bir başarı anahtarı olmuştur. kitabı olmayan öğrenci başarılı olamaz.

    işte kuranda böyledir. meallerine bakın mealler arasında bazı farklılıklar görebilirsiniz.. bu farklılıklarıda kuranın orjinal metnine çalışarak çözebilirsiniz.. işte kuranın orjinal metni bu kadar önemlidir. yüce allahın gerçek ilahi mesajlarını içerir. doğru bir kaynağı araştırmaktan daha güzel ne olabilir?

    allaha emanet olun..

    • rammsteinn dedi ki:

      incil tahrif edilmemiştir.incil tamamen insanların elinden çıkmadır.32-33 yaşında çarmıha gerilen isadan 50-60 sene sonra yüzlerce incil yazılıyor. neye göre? bu kadar genç yaşta ölen birinin yanın da onu çok iyi tanıyan 3-5 kişi hadi 10 kişi olur. ama yüzlerce incil yazılıyorki ölümünden 50-60 sene sonra. yani onu tanıyanların çoğu ölmüş olur. bu durumda incil tamamen kulaktan kulağa dolanan laflardan oluşuyor. kalkıpta incile tanrının gönderdiği kitap demek çok yanlış olur.

  30. Gencer dedi ki:

    Zaten Dananın Kuyruğu da burada kopuyor.Tanrı’nın İsa’ya bir Kitap vermediği veya indirmediği apaçık ortada iken Kuran Kitap verdik diyorsa bu yanlışın Kralıdır.Meryem’i Harun’un kız kardeşi yaptığı gibi tarihsel ve ölümcül bir hatadır.

    • bilal dedi ki:

      Gencer bey,
      Meryem’in babasından bir kardeşinin ismi HARUN idi.İsrailoğulları hz.Musa’nın kardeşi HARUN’u çok sevdiklerinden dolayı,bir çok kişi çocuğunun ismini HARUN koyardı… İşte bu nedenle Meryem’ın babasından bir kardeşinin ismi de HARUN idi,.. bu zat, İsrailoğullarında çok afif,temiz ve salih bir kişi olarak ün salmıştı… İşte bekar olan Meryem hz.İsa’yı doğururken bunlar,Meryem’e ‘’ Ey Harun’un kız kardeşi ..’’ diyerek tep- kilerini dile getiriyorlar.Yani,buradaki HARUN,hz.Musa’nın kardeşi değil,hz. Meryem’in babasından olan kardeşidir..Tefsirler de bunu söylüyor..Ama siz araştırmadan kafanıza göre konuşuyorsunuz,lütfen mesnetsiz ve anlamsız şeyleri yazmayın……!!!! Saygılar….

      • Gencer dedi ki:

        Kusura bakma ama Bilal senin cevaplarını objektif bulmuyorum.Meryem’in var dediğin ve sanki senin de kankanmış gibi bahsettiğin (bence yok) Harun çok önemli bir şahsiyetmiymiş.Yoksa Musa’nın abisi Harun’mu çok önemli bir şahsiyetmiş.Kur’an da hatalar gırla ve bunu sende çok iyi biliyorsun.Tanrı’nın 4 tane başarısız kitap gönderdiğine ve kendisine inanılması için yalvardığına inanmam mümkün değil.
        İyi akşamlar.

      • Gencer dedi ki:

        Bilal Bey selamlar;
        0 (sıfır) tarihinde İsa’nın annesi Meryem’in Babası İmran ve abisi Harun değil mi? Senin cevabın Evet. Tahrim Suresi 12.Ayet (baba imran) Meryem 27-28 (Abi Harun)
        Şimdi gelelim M.Ö.1000 civarı İmran ailesine: Baba İmran 2 oğlu Harun ve Musa 1 kızı Miryam.
        Yani Meryem ve Miryam’ın baba adı da aynı (İmran) abi adı da aynı (Harun) eğer sen buna tesadüf diyorsan ki ; diyorsun.
        İsa’nın Annesi Meryemin Babası İmran değil Joachim’dir.
        Ben de diyorum ki ; bu büyük bir HATA

        İkimizin arasındaki fark budur.

        saygılar

  31. bilal dedi ki:

    MERYEM-28. ayette ismi geçen HARUN’un hz. Musa’ nın kardeşi olmadığını anlatan Tefsir ve hadis metinlerini gösteriyorum:!!!
    أخرج أحمد ومسلم والترمذي والنسائي وعبد بن حميد وابن أبي شيبة وغيرهم عن المغيرة بن شعبة قال « بعثني رسول الله صلى الله عليه وسلم إلى أهل نجران فقالوا: أرأيت ما تقرءون (يا أخت هارون) وموسى قبل عيسى بكذا وكذا، قال فرجعت، فذكرت ذلك لرسول الله صلى الله عليه وسلم فقال: ألا أخبرتهم أنهم كانوا يسمون بالأنبياء والصالحين قبلهم »
    وهذا التفسير النبوي يغنى عن سائر ما روى عن السلف في ذلك.
    تفسير المراغي }}
    { يَا أُخْتَ هَارُونَ ْ} الظاهر، أنه أخ لها حقيقي، فنسبوها إليه، وكانوا يسمون بأسماء الأنبياء وليس هو هارون بن عمران أخا موسى، لأن بينهما قرونا كثيرة { مَا كَانَ أَبُوكِ امْرَأَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ أُمُّكِ بَغِيًّا ْ} أي: لم يكن أبواك إلا صالحين سالمين من الشر، وخصوصا هذا الشر، الذي يشيرون إليه، وقصدهم: فكيف كنت على غير وصفهما؟ وأتيت بما لم يأتيا به؟. وذلك أن الذرية – في الغالب – بعضها من بعض، في الصلاح وضده، فتعجبوا – بحسب ما قام بقلوبهم – كيف وقع منها، فأشارت لهم إليه، أي: كلموه.

    وكان لها أخ من أبيها اسمه هارون ; لأن هذا الاسم كان كثيرا في بني إسرائيل تبركا باسم هارون أخي موسى , وكان أمثل رجل في بني إسرائيل ; قاله الكلبي .
    قلت : فقد دل الحديث الصحيح أنه كان بين موسى وعيسى وهارون زمان مديد .
    الزمخشري : كان بينهما وبينه ألف سنة أو أكثر فلا يتخيل أن مريم كانت أخت موسى وهارون }
    { القرطبي } …. Sana da iyi akşamlar…

    • Gencer dedi ki:

      Bilal bey Teşekkür ederim.
      Çok araştırıyorsun ve emek harcıyorsun.Bu konuda saygıyı hak ediyorsun.Ancak gösterdiğin kanıtlar zaten Ayetlerdeki hataları görüp bunu Hadislerle yumuşatmaya yuvarlamaya ve ayetlerin yanlışlarını doğruymuş gibi göstermeye çalışmış kişilerin yazıları.Eğer bu hadisler yazılmamış olsaydı İslamiyet daha ilk yüzyılında çökerdi.Cahil insanları bir arada tutmanın yolu olmuş Hadisler.
      İlhan Arsel’in Kitaplarını da okumanı tavsiye ederim.
      Bence sen bu arap hadislerinden biraz sıyrılıp farklı görüşleri savunmuş araştırmacı yazarların kitaplarını da okumalısın.Her soruya cevap vermeye çalışıyorsun ancak verdiğin kaynaklar hurafelerden ve masallardan öteye gitmeyen hadislerdir.O zaman Ayın yarılmasına da Miraç olayına da inanmamız gerekiyor.
      Biliyorsun ki bizler Arap değil Türk’üz.
      Yaradanımız bu kitaplardakinden ve hadislerdekinden çok çok daha muhteşem bir olgudur bence.

      İyi geceler.

      • bilal dedi ki:

        Gencer bey,
        Evet,1- Ay yarılmamıştır.. Ancak,kıyamet koptuğu zaman diğer gök cisimleri gibi,o da yarılacaktır.!!!! Konuyla ilgili açaıklama defalarca yapıldı.Maalesef,söz konusu ayat yanlış yorumlanmaktadır…. 2-Miraç olayı ayetlere dayalı değildir.Haberi ahad olan riveyete dayalıdır…İsra olayı ise ayette vardır.. Ama her iki olay da bedensel bir yolculuk değildir..-.. .Rüya misali ruhsal bir olaydır…Yani hz.peygamber bedeniyle göklere vs. yerlere çıkmış değildir.Hz.Aişe,Hasan El Basri Muhammed bin İshak ve daha niceleri Miracın bedenle değil,ruhsal bir olay olduğunu söylüyorlar..doğrusu da buudr.. İyi geceler……

    • rammsteinn dedi ki:

      bilal bey kendi inandığı hadisini ortaya dökmüş. bende dökeyim
      alıntılar

      “Merkep, şeytan görmedikçe anırmaz. Merkep anırınca siz Allahü Teâlâ’yi zikredin, bana da salâvat getiriniz” (Diyânet yayınları, Sahih-i Buharî Muhtasarı…. Cilt İX, sh. 68).

      “Horozların öttüğünü işittiğinizde (dileklerinizi) Allâh’ın fazl-u kereminden isteyiniz. Zirâ horozlar melek görmüşler (de öyle ötmüşler)dir. Merkebin anırmasını işittiğinizde de şeytan(ın şerrin)den Allâh’a sığınınız (ve: Eûzu bi’llâhi mine’s-şeytâni’r-racîm, deyiniz). Çünkü merkep şeytan görmüş de (öyle anırmış) dır”. [Bkz. Diyânet’in “Sahih-i Buharî Muhtasarı …” adlı yayınlarının 9.cu cildinin 66-67 sayfasında yer alan 1363 sayılı hüküm].

      Ve yine Müslüman kişi unutmamalıdır ki, tek sayılara göre iş görürken, bunu uğurlu sayılabilecek nesnelerle denk getirebilirse, bundan ayrıca yarar sağlamak mümkündür. Örneğin her gün sabah sabah aç karnına yedi tâne Açve hurması’ndan yiyecek olursa, bütün gün boyunca kendisine ne “sem ve ne de sihir” zarar vermeyecektir [Bu konuda benim: “Toplumsal Geriliklerimizin Sorumluları: Din Adamları” adli kitabıma bkz. Ayrıca bkz. Sahih-i Buharî Muhtasarı…, Diyânet İşleri Başkanlığı Yayınları, cilt 11, sh. 393).

      Yemek yerken sağ eli ile yiyecek, ve yerken lokması elinden yere düşerse, onu yerde bırakmayıp midesine indirecektir, çünkü aksi takdirde şeytan gelip lokmayı kapıp götürecektir. Çorba içerken kase’nin ortasından değil fakat kenarından başlayacaktır, zira Tanrı’nın ınâyetleri çorba’nın ortasında değil kenarındadır. Yemeğin/içeceğin içine sinek düşerse, sineğin dışarda kalan kanadını iyice batıracak ve sonra sineği alıp atacak ve yemesine, içmesine devam edecektir; zirâ sineğin iki kanadının birisinde günah hastalık, diğerinde ise sevap (şifa) vardır, ve sinek idrak sahibi olduğu için önce günah olan kanadını batırır. Bu nedenle eğer sineğin dışarıda kalan kanadı, yemeğin, içeceğin içine iyice batırılacak olursa sevap (şifa), günahı (hastalığı) gidermiş olacaktır. Bu işleri yaparken esnemesi gelirse, gücü yettiği kadar onu önlemeğe çalışacaktır, çünkü esnemek şeytandandır ve şeytan, esnerken “haaa!” diye ağzını açan kişiye sevincinden güler. Şeytan’ın birisine sevinçle gülmesi ise, kötü bir şeydir. Bu nedenle Tanrı esnemeyi “fena” görmüş ve önlenmesini istemiştir. Fakat buna karşılık aksırığa “muhabbet” eder, yeter ki aksırma “sağlık ve rahatlama” eseri olsun. Bu da aksıran kişinin üç def’a’dan fazla aksırmamasıyla anlaşılır. Eğer böyle ise aksıran kişi “El-hamduli’llâh” demelidir; böyle diyecek olursa artık bir daha göz ağrısı diye bir şey çekmeyeceği gibi, aksırdığını duyan Müslüman kişilerin kendisine “Yerhamukellah” (yâni “Tanrı sana merhamet etsin”) diye mukabele etmelerine vesile yaratmış olur. Böylece aksırık sayesinde Müslüman kişi, Tanrı’nın merhametine sığınıp bir kısım günahlarından kurtulmuş olacaktır. Fakat eğer aksırma, “sağlıklı olmayan aksırık” niteliğinde ise (örneğin hastalık ve rahatsızlık yüzünden aksırma ise), bu takdirde “Yerhamukellah” sözcüğünün kullanılması şeriât’a aykırıdır. Aksırığın sağlıklı nitelikte olmadığının anlaşılması, aksırmanın sayısına bağlıdır. Eğer aksıran kişi üç def’a’dan fazla aksırmış ise aksırığının “sağlıksız bir aksırık” olduğu anlaşılır, ve böyle bir halde o kişiye “Yerhamukellah” (“Tanrı sana merhamet etsin”) demek câiz değildir. Neden değildir, belli değil. [Kendi kendinize: “Oysa asıl böyle bir halde kişiye Tanrı’nın merhametini dilemek gerekmez miydi?” diye sormayınız.]
      —–

      bunun ucu bucağı yok.
      diyeceksinizki hepsi yalan. peki sizin hadislerin doğru olduğunu biz nerden bilelim?
      işinize gelen hadis doğru. işinize gelmeyen hurafe oluyor.

      • sorgucuyuz dedi ki:

        Merak etme arkadaşım,
        Bunlarada kesin bir kulp bulunur, kimi böyle hadisler yalan der, yani dediğin gibi işine geleni alır, kimi hadisleri tamamen yok sayar. Ama tek bir kişide sormaz ki yüce yaratıcı neden kendini bu kadar zor ve komik duruma düşürsün? Ya da bu karmaşıklığa izin verir miydi??

        Saygılar.

      • bilal dedi ki:

        Sayın rammsteinn !
        Bunların tümü yalan ve uyduruk rivayetlerdir,hiç biri de hadis değildir ve hepsi de merdüttür..!!! Hadislerin çoğunu doğru olarak kabul edenler bile,bunların mevzu yani uydurma olduğunu söylüyorlar…..!!! Bunlar asla hadis değildir…… Saygılar…

  32. rammsteinn dedi ki:

    sayın bilal,
    ben bunları doğrudur diye yazmadım. siz işinize hangi hadis uygun gelirse onu alıyorsunuz. hadi bunlar uyduruk. ama şunu da kabul etmediniz. 40 sayısı şamanizmden nasıl olurda islama girer.
    http://www.enfal.de/hadisler/cenin_oluyor.htm
    linkte detaylı anlatım var. peygamberimiz ceninin 40 günlük evrelerden oluşumunu anlatıyor. bebeğin 40 nın çıkması,ölünün 40ı çıkması. bunlar bizim eski dinimizden kalanlar. birde nazar olayı vardırki bu da eski yunanlara ve şamanizme kadar dayanır.
    nasıl oluyorda nazar semavi bir dinde yer buluyor. nazar o kadar güçlü ve baskın bir inanışki,peygamber bile bunu kabulleniyor.nazar haktır diyor. bunun tanrı katında bir değeri zerre kadar olamaz. hayır da şer de tanrıdan gelir diyeceksiniz ama nazardan şer gelir diye sakının diyeceksiniz.
    şamanizmi biraz okuyun. sadece kendi dininize odaklanıyorsunuz.

    • cansinan dedi ki:

      rammsteinn,bunun tanrı katında bir değeri zerre kadar olamaz. demişsin.demekki tanrının varlığını reddedemiyorsun.

  33. kadir dedi ki:

    sayın ramsteinn kuranda nazar diye bişey yoktur. felak suresinde “sözleşmelerin arasına fesat karıştıranların şerrinden”
    “kıskançlık ettiği zaman kıskananın şerrinden allaha sığınırım” cümlesinde geçen kıskançlık ifadesi nazarla ilgili değildir.. insan bir şeye bakarak ona gözleriyle etki edemez. göz değmesi, gözünün kalması aslında kıskançlıktan kaynaklıdır. kıskanan insan ise kıskandığı kişiye karşı her türlü kötülüğü düşünebilir ve ona zarar verebilir..

    kalem suresinin 51.ayetinde geçen “sen kuran okurken onlar (müşrikler) neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi” ayetinde kötü bakışın var olduğunu söylüyor. fakat bu kötü bakış ilahi bir güce dayandırılamaz. çünkü dünyada var olan her şeye insan değil, yüce allah tecelli eder.. kısacası kuranda geçen kötü bakışın insanı olumsuz olarak etkileyecek bir gücü yoktur.. (fiili olarak müdahale edilmediği sürece)

  34. halukrenda dedi ki:

    ömer hayyam’a ait dizeler aşaıdadır.
    bu dizleri söyleyen hayyam Bektaşi olduğu aşikar. ateistlerde bu konuda asla görüş belirtmezler onların ilği alanın girmeyen bir konu.

    “ırmaklarından şaraplar akacak” diyorsun,
    cennet-i ala meyhane midir?
    “her mümin’e iki huri vereceğim” diyorsun,
    cennet-i ala kerhane midir?

    • saadet dedi ki:

      Saatlerdir bu yorumlari okuyorum baştan sona….Sevgili Bilal kardeşim emegine sağlık.
      Allah diğer kardeşlerimize hidayet ve akıl ihsan eylesin inşallah doğru yola erer açıklamaya çalıştığınız ayetleri bir gün gerçekten anlamaya (!)calisirlar.
      Saygilarimla

      • Nuri Baba dedi ki:

        Cenneti ve cehennemi tartışıyoruz…

        Neden ? İşimiz yok da, can sıkıntısından geyik muhabbeti yapıyoruz…

        Ben de bu geyik muhabbetinin içine turp suyu sıkmadan bir soruyla girmek istiyorum muhabbete…

        Cennetten ; bal,süt,şarap akan ırmakları, bakire hurileri ve de gölgelikleri çıkarırsanız, geriye ne kalır demeyeceğim, geriye cennet kalır mı diye soracağım…

        Kızmadınız değil mi ? Öyleyse yeniden geyik muhabbetine dönebiliriz…

        Son semavi dinin öncüsü, mağarada bir hayal ürünü olan cebraille görüşüyor ve kendini Tanrı’nın elçisi ilan ediyor…

        Dünyanın en zahmetsiz ve en kolay ve en sermayesiz kazanç kapısıdır din denilen masallar manzumeleri…

        Bu sitede ki yazıları elinden geldiğince okuyan ve de SORGULAYAN her kişinin, “Rabbim sizi hidayete erdirsin” gibi geyiklere boynuz konduracak sözleri etmek aklına bile gelmez…

        Ediyorsa…Ediyorsa okumuyordur veya okuduğunu anlamıyordur veya işine gelmiyordur kardeşim, ne bileyim ben…

        Tevrat’ı Musa tek başına mı yazdı ?

        Hayır…Eğer Rabbinden gelmeseydi ayetler, Musa’nın altından kalkacağı iş değildi…

        Haklısınız da, aklıma takılıyor…Neden Tevrat’ın bazı ayetleri, Çok Tanrılı Sümer Babil dininin kitabelere yazılmış bölümleriyle birebir aynı…

        Yoksa inandığınız Tanrı, Sümerlilerle özel iletişim içinde miydi ?

        Bakın ne diyeceğim…Hani siz “Hidayete erdirsin” diyorsunuz ya, bakkal komşumun yanında çalışan genç bayan, birkaç gün önce tesettüre büründü…Sanırım cennette ki yasal beş erkeğe göz dikti…Burada tek eşlilik onu üzüyor sanırım…Her neyse, sizin mantığınızla “Hidayete erdi”…

        Ben, türban denen soytarılığın, şapşallığın ve ahmaklığın tescili olan örtünün, inandığı dinle uzaktan yakından ilgisi olmadığını anlatırken, nasıl olduysa ağzımdan “Tanrı” sözcüğü çıkmış ve derhal düzeltme gereği duydu…

        “Tanrı değil, Tanrı yok, Allah var..Önce bunu öğrenin sonra bana akıl verirsiniz” dedi…

        Sen Allah’a inanır mısın ? dedim ve devam ettim….

        “İnandığın Allah, Tanrı’yı reddettiğin için senin bin türlü belanı versin”….

        Bu anlamda, bazı kişiler bizler için “Umarım hidayete ererler” derken, sanırım “Bir ersinler de bak Allah onların nasıl belasını veriyor” demek istiyorlar herhalde…

        Yani, yanlış anlayıp, rezil olmayalım da…!!!

        Saygılarımla…

  35. Kübra dedi ki:

    ” kadın erkeğe hizmet için yaratımıştır ” şeklinde kurulan içinde bolca bağnazlık sığlık ve cahiliye devri zihniyeti bulunan bu cümleyi esefle kınıyorum. Öncelikle kimse kimse için hizmetçi olarak yaratılmamıştır siz ki bu bağnaz ve yobaz düşüncelerinizi din temellendirmesine dayatarak en büyük cahilliği yapıyorsunuz , bir diğer mühim husus ise islamiyetde kadınların yerini böyle mi ifade ediyorsunuz , böyle mi diğer dinlere mensup kişilere anlatıyorsunuz ? Sizin yüzünüzden insanlar islamiyetten soğuyor lütfen üslubunuza daha da dikkat etmenizi öneririm. Son olarak şunuda belirtmek isterim ki kısıtlı ve yetersiz bilgilerinize güvenerek hariçten gazel okumayınız , vizyonunuzu genişletiniz ki içiniz insan sevgisiyle dolsun

    • Nuri Baba dedi ki:

      Kübra Hanımefendi ; kendisine müslüman sıfatı takan yönetim sayesinde dünyanın en güzel ülkesi , en lanet topraklara dönüştü…

      İslam ülkelerinin yaşadığı yobazlık ve cehalet ve cinayetler ve küçücük kızların ırzına geçmeler ve kadını insan yerine koymamaları, uygarlıktan giderek uzaklaşan bir sürü toplumu yaratmıştır…

      Namazı, kara köpek, domuz ve kadın bozuyor…

      Kübra Hanımefendi, hala müslümanlığa devam mı edeceksiniz ?

      Haklısınız…Kafası takkeli ve kendilerine müslüman diyen Katolik Kilisesi Rahibeleri de, kadınlık onurlarını iğdiş ettiklerinden sadece sakalının bilmem kaçıncı teline ettiğim yobaz erkeklerin yataklarını ısıtırlar ve ayak yıkarlar…

      Eeeee ne de olsa onurlu kadın olmak kolay değildir…

      Biat eden kadın, zaten onurunu terk etmiştir…

      Cahiliye dönemi diyorsunuz…Ne biliyorsunuz o dediğiniz cahiliye dönemi hakkında…?

      Hiçbir şey bilmiyorsunuz…

      Muhammed’in ilk eşi Hatice, onlarca deve kervanı sahibi bir iş kadını değil miydi ?

      Muhammed, onun yanında çalışan bir işçi değil miydi ?

      Şimdi kafanızı fazla yormadan soralım : Kübra Hanımefendi ; cahiliye dönemin de bilinen Hatice gibi en az 7 işkadını vardı ve yanlarında erkekleri çalıştırırlardı…

      İslamiyetten sonra, bana bir tane işkadını gösterebilir misiniz ?

      İslamiyetten sonra, kadına köpek kadar değer verildiğini söyleyebilir misiniz ?

      Ve hem kadınsınız, hem de müslüman, öyle mi ?

      Çok yazık…Siz yaşarken ölmüşsünüz de, hala yaşadığınızı sanıyorsunuz…

      İnandığınız Tanrı, toprağınızı bol etsin, günahlarınızı affetsin…

  36. kübra dedi ki:

    duyanda köleliği hz muhammed getirdi sanır..zaten kölelğin tarihi romada yunanistanda mısırda başalar yahudiler başlıbaşına köleydi firavunlara onu nie kimse söylemiyor..kuranda kölelere verilen hakları okudum nerdeyse benimkiyle eşit..bilali habeşide köleydi ama islamdan sonra nerelere yükseldi.sanki dünyada şu an kölelik yokmu heryerde var..bakıyosunuz araba lastiği reklamında bile çıplak kadınlar bu kölelik değilmi..köle ile hür bir olurmu derken Allah tabiki ikisini aynı kefeye koymuyor..islam zaten hürriyettir..anlayana..zakir naik,yasin khalid dinleyin islam neymiş görürürsünüz..asla yok efendim hüri yok efendim cinsellik şu bu kuranın orjinalinde yok..ayette geçiyor tomurcuk memeli kızlar ulan bu ne..araştırdım tek bir kelime geçmio kuranda buna dair..mealcilerin kendi uyduruk yorumlar..kuran hatasızdır..

    • sercan dedi ki:

      DOĞRU köleliği muhammet getirmemiş ama kaldırmayada hiç teşebbüs etmemiş
      sözde allahın gücünün arkasında olmasına ramen
      birde şu cennete giden erkeklerden bahsederken neden
      hiç kadınların ne olacağı hakkında birşey yazmaz
      peki hangi kadın kocasının 3 kadın daha alabileceğini kabul eder
      ayrıca sayısız ganimet olarak savaşta kazandığı
      cariyelerle ilişki kurmasında bir sakınca olmayacağını kabul eder
      bu durum erkek için tabi çok güzel ama evrensel ahlak anlayışına hiçmi hiç uymaz …..
      ha birde bu tevrattan incilden masallarla hiçbir gayri müslüm ülke yönetilmiyor
      ama hala müslümanlar şeriat istiyor siz burada aklınız karışıyor sanki incil ve tevtratta
      yazanlarla ülkeler yönetiliyormuş gibi
      bundan insanlar 500 yıl önce kurtuldu sıra müslüman ülkelerinin başına ,,,,,,,,,,,
      saygılar…..

  37. kübra dedi ki:

    siz önce bi tevrat okuyun hatta bi israil ve yahudi anayasası olan talmut okuyun da görün anyayı konyayı..bi peygamberin kızıyla birlikte oldugu çocuk sahibi olduğu yazar..Talmud: “Yalnız Yahudiler insandır. Goyim (gayri yahudiler, diğer milletler) hayvandır.” Baba Batra 114b, Jebamot 61a, Keribot 6b ve 7a.

    Talmud: “Goyimin en iyisi bile öldürülmelidir.” Avodak Zara 26b, Tosefoth.

    Talmud: “Yehova (Allah), bir gayri yahudiye malını iade edeni kesinlikle affetmez” Sanhedrin 76 b-76a.

    Talmud: “Bir kuti (gayri yahudi) bir yahudiyi öldürürse cezaya çarptırılır. Fakat bir Yahudi bir kutiyi öldürürse cezaya çaptırılmaz.” Sanhedrin 57a

    Talmud: “Bir yetişkin, küçük bir kız ile cinsi temas yaparsa bu göze girmiş bir parmak gibi kabul edilmeli. Keza bir çocuk yetişkin bir kadınla temas ederse bu da kadının cinsi uzvuna bir çubuk girmiş olarak kabul edilmeli. Bir çocuk, bir yetişkin tarafından baştan çıkartılıp ırzına geçilirse bu ırza girme hadisesi olarak kabul edilmemeli.” Kethuboth 11b

    Talmud: “Bir kadın kocasının izni ile -parasını vererek- kendisi ile cinsi bir şekilde alakadar olacak bir şahıs kiralarsa, bunda hiçbir kabahat yoktur. Fakat bu kiraladığı şahıs gayri Yahudi ise bu kabahattir. Zira kazançlı çıkan gayri Yahudidir. Fakat aynı vaziyet, bir Yahudi erkeği ile gayri Yahudi bir kız arasında vuku buluyorsa zararı yoktur.” Kethuboth 51b

    Talmud: “Dünyada hakimiyet sağlayacak en önemli unsurlardan biri çok üremektir. Bütün yeryüzündeki gayri yahudiler eşektir. O gün geldiği zaman bunlar yer altında kendileri için kazılmış olan yerlere girip ebediyen yer altında yaşayacaklardır” Kethuboth 111b

    Talmud: “O adamki kızkardeşi ile beraber yatıp, kendilerini cinsi zevklere bırakırlar ve kız kardeşi bunu şikayet etmez, bunda bir kabahat yoktur. Fakat kızkardeş şikayette bulunursa bu işi tekrarlamaması bu adama bildirilir”. “O şahıs ki daha annesi yaşlı değildir ve babası ölmüştür ve validesi yabancı erkeklerin koynuna girmek istemez ve kendi oğlu ile yatmak ister ve keza oğluda validesi ile yatmak isterse, böyle bir vaziyette eğer bu işler zor kullanılmadan yapılıyorsa, bize düşen bir vazife yoktur ki oğul evlenme yaşına gelip de başka bir kızla evlenmek talebinde bulunur ve validesi buna mani olmak isterse, oğul kendi karısının cinsi arzularını hem de annesinin cinsi arzularını tatmin etmeli; ta ki validesi başka bir erkek buluncaya kadar.” Kethobuoth 76 a

    Talmud: “Bir gayri yahudi, Yahudi kızından istifade ederse, bir Yahudi kadınını baştan çıkartırsa bir Yahudi çocuğunu kirletirse, Yahudi umumi kadını ile temas edip kadına parasını vermezse cezaya çarptırılır. Eğer bir Yahudi umumi kadını kullanıp parasını vermemiş ise parası alınır ve değnekle dövülür, bir Yahudi kadınını baştan çıkardı ise ölünceye kadar taşlanır. Bir Yahudi kızını kirleten gayri yahudi’nin başı yarım kesilir ve yavaş yavaş öldürülür. Bütün bunlar bilhassa gayri Yahudilerin önünde yapılmalı ki bunlara müthiş bir ibret olsun ve bizim dehşetimiz karşısında titresinler ve Yahudiye dokunmaya bir daha yeltenmesinler.” Kethuboth 61b

    Talmud: “Elazar şöyle ilave etti: Adem bütün hayvanlar ile çiftleşmiş, fakat Havva’nın verdiği tadı hiç birinde bulamamıştı.” Yeboamoth 63a

    Talmud: “Yılan Havva’nın içine müthiş bir şehvet sokmuştur”. Yeboamoth 103 b

    Talmud: “O şahıs ki akrabası kız ile cinsi temas edip bekaret zarını yalnızca gevşetir. O adamdan şikayet edilmemelidir”. Ölmüş kadın ile temas o kadının hayattaki vaziyetinde iken yapılan temas gibi kabul edilir. Kadın evli ise her ne kadar ölmüş olsa bile gene evli bir kadın olarak kabul edilir ham de ölmüş bir kadınla çiftleşmek meniyi ziyan etmek demektir” Yeboamoth 55 b

    • sercan dedi ki:

      kübra hanım kaş yapayım derken göz çıkarıyorsunuz
      merak etmeyin biz tevratıda okuduk bizim talmutla ,, malmutla ne alakamız var bizim muhabatımız o kitaplar değil kendi mantığımız bize yeter
      aynen öyle abuk sabuk ensest ilişkiler bile var
      yaldız bu tevratı başka bir tanrı yazmadı sözde kuranı
      ,,zebur,, tevrat ,,,incili
      yazan aynı tanrı
      kurandada bu kitaplar kabul edliyor zaten
      öyleyse hani bakın tevratta daha kötü şeyler var ,,onu başka tanrı yazmış gibi..
      bizim kuranımız ondan çok daha iyi demek gibi ,,,kendinize teselli vermeye çalışmanızın mantıklı tarafı yok….hepsinin aynı tanrının yazdığını herkes kabul ediyor (((( sözde tabi)))
      saygılar…….

  38. kübra dedi ki:

    SİYONİZM’İN ŞERİAT KİTABI TALMUD, HANGİ
    GİZLENEN YASALARLA BİNLERCE YILDIR YERYÜZÜNE ŞEKİL VERİYOR:

    Kethuboth 111b:

    “Dünyada hakimiyet sağlayacak en önemli unsurlardan biri ÜREMEKTİR! Bütün
    yeryüzündeki gayri Yahudiler hayvandan daha aşağıdır. O GÜN geldiği zaman
    kendileri için kazılmış olan yerlere indirilip ebediyen yeraltında
    yaşayacaklardır…”

    Yebomoth 63a:

    “Adem bütün hayvanlar ile çiftleşmiş fakat Havva’nın verdiği tadı hiçbirinde
    bulamamıştı…”

    Yebomoth 55b:

    “Yılan Havva’nın içine müthiş bir şehvet sokmuştur. Adem bütün vaktini
    hayvanların kucağında geçiriyor. Havva ise bekaretini Adem’den önce yılana
    veriyordu…”

    Baba Kama 11a:

    “Gayri Yahudi’nin malı bizlerde kalmalı ve malı iade eden cezaya
    çarptırılmalı…” (Yani gayri Yahudi’yi soymak kutsaldır.)

    Sanhedrin 57a:

    “Eğer bir gayri Yahudi, bir Yahudi’nin malını çalar, gasp eder veya kadınını
    kaçırırsa derhal iade etmek mecburiyetindedir. Fakat aynı işler bir Yahudi
    tarafından yapılırsa aldığı malları ve kadını yanında tutabilir…”

    Kethuboth 111a:

    “Yeryüzünde bütün memleketler İSRAİL TOPRAĞI yanında aşağılık kalır…”Başlık kilitlendi

    1 mesaj • 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
    Mesajgönderen paradiselost » 13 May 2008, 12:01

    Sanhedrin sayfa 400; “ emir 59 a” da; Rabbi Johanan emirleri şöyledir:
    “Talmud Torah’ı tetkik eden bir gayri yahudinin hak ettiği şey ölümdür. Çünkü bu onun için değil bizim için yazılmıştır. Bu bize bırakılan mirastır”.

    Bu nasıl bir ceza:

    KIZGIN İNSAN PİSLİĞİNDE KAYNATILMAK
    Gene İbrani hurafesi ile uğraşan “GITTIN” adlı eserin sayfa 261, “emir 56b-57a” da, “Talmut ermişlerinin sözleri ile alay edenlerin cezası kızgın insan pisliğinda kaynatılmaktır” der. Babil Talmut’unun 154. sayfasının 18 ve 19’uncu satırlarında aynen bu kelimeler vardır: “Bir şahıs Talmut’u inkar ederse hayatının sonuna kadar rahat yüzü görmez”.

    Talmud’un Baba Bathra 54 kısmında şöyle denir:
    “Gayri Yahudinin sahip olduğu mal, çölde ayağınızın altındaki sahipsiz araziye benzer, kim evvel alırsa onun olur”. Tevekkeli değil tarih boyunca kimin eline bir Talmut geçse koşup yakmış, eğer Talmut’u aklı selim sahibi insanlar bugüne kadar bu şekilde yakmasa idiler belki bugün “Talmut bizim evimizi barkımızı yakacaktı”.

    İşte merak ettiğiniz Talmut’tan bazı kurallar (!)

    Baba Kama 37b kısmı:
    Eğer bir Kenaninin (kenaniler gayri Yahudi bir kavimdir) öküzü bir Yahudi’nin öküzünü boynuzlayıp yaralarsa Kenani ceza görmelidir ve gene bir Yahudi’nin öküzü başka bir Yahudi’nin öküzünü boynuzlarsa oda layık olduğu şekilde cezalandırılmalıdır. Fakat bir Yahudinin öküzü bir Kenani’nin öküzünü boynuzlarsa ceza söz konusu olmaz”.

    Baba Kama 113b:
    Bir biraderin kaybolmuş koyunu derhal kendisine iade edilmediği takdirde, iade etmeyen şahıs cezayı hak etmiştir. Fakat bu mal gayri Yahudiye aitse iş değişir. Gayri Yahudinin malı bizlerde kalmalı ve malı iade eden cezaya çaptırılmalı. Bu mevzuda Yahudi atalarına ati misaller verilir. “R. Phinehas B. Yair’e göre gayri Yahudi birinin malını iade etmek cürümdür. Samoel ise şunu anlatır; gayri Yahudinin hatalarından istifade edilmelidir, bakır zanın ile bir gayri Yahudi’den altın bir kap aldım. Hem altın kabın altın olduğunu söylemedim hem de üstelik gayri Yahudiye vermem gereken 4 zuz (eski İbrani parası) yerine 3 zuz verdim. Rabbi Ashi bir gün büyük bir şaraphanenin yanından geçerken duvardan sarkmış üzümler görmüş ve yanındaki uşağına “Git bak bakalım üzümlerin sahibi Yahudi mi, Yahudi ise toplamayalım, Yahudi değilse toplayalım” demiş.

    Sanhedrin 76 b-76a:
    “Yehova bir gayri Yahudiye malını iade edeni kesinlikle affetmez”
    Burada gayri Yahudi kelimesine kamuflaj yapılmış ve “kuti” denmiştir. Bu gayri Yahudileri kuşkulandırmamak için ta o zamanlardan beri tatbik edilen bir usuldür.

    Sanhedrin 57a kısmının altındaki “5” numaralı notta şöyle ednmektedir: “Kuti” kelimesi “Goy” yani gayri Yahudi manasına gelir.
    Yahudi gayri Yahudi arasında ceza durumu: Talmud’un Sanhedrin 57a kısmı: Eğer bir kuti (gayri Yahudi) bir yahudinin malını çalar, gasp eder, Yahudiye ait güzel bir kadını kaçırırsa derhal bunları iade etmek mecburiyetindedir fakat aynı işler bir Yahudi tarafından yapılırsa aldığı malları ve kaçırdığı kadını muhafaza edecektir.
    Gayri Yahudilerin öldürülmesi hakkında gene Sanhedrin 57a’da şu malumatı buluyoruz:
    “Bir kuti bir yahudiyi öldürürse cezaya çarptırılır fakat bir Yahudi bir kutiyi öldürürse cezaya çaptırılmaz”.

    Medeni okuyucu bu hususlar için “bunlar tarihtir artık hükmü kalmamıştır. Yahudiler belki zaman içersinde ehilleşerek iyi mahluklar olmuşladır” diyebilir ancak şunu hatırlatmak isteriz ki bu emirleri ve kuralları yazanlar Yahudi belleğini oluşturmak için yazmışlar. Zaten bu belleğin ve stratejilerin dışına çıkanlar Yahudilik’ten de çıkıyorlar. Bizim ve dünyanın sorunu Musevi vatandaşlarla değil doğmatik ve şeytani emirlerle hareket eden Siyonist Yahudiler ve onların tabi oldukları insanlık düşmanı canice hazırlanmış komutlar.

    ****

    Kethuboth

    Rabbi Dr. Samuel Daıches
    London, 1936

    Talmud’un en çirkin cinsi rezalet kısmı “Kethuboth” tur. Elimizdeki eski İbranice “kethuboth”lar ile haham Dr. Samuel Daiches ile Dr. Israel W. Slostski tarafından inceden inceye araştırılarak, İbranice bilmeyen yahidilere etüd için dağıtılan “kethuboth”da mevcuttur.
    Kethuboth 11b çocuklar için cinsi temas yapan büyükler ve ile cinsi temasta kullanılan çocuklar hakkında şu garip fikri ileri sürer:
    “Bir büyük küçük bir kız ile cinsi temas yaparsa bu göze girmiş bir parmak gibi kabul edilmeli. Keza bir çocuk bir kadınla temas ederse buda kadının cinsi uzvuna bir çubuk girmiş olarak kabul edilmeli. Bir büyük tarafından bir çocuk baştan çıkartılıp ırzına geçirilirse bu ırza girme hadisesi olarak kabul edilmeli, bir büyük tarafından bir çocuk baştan zıkartılıp ırzına girilirse bu ırza geçme hadisesi olarak değerlendirimemeli; “Nasıl ki gözyaşı tekrar ve tekrar yeniden insanın gözüne gelirse üçyaşından küçük iken cinsi temasta bir kızanda bekareti geri gelebilir”. Küçük yaşlarda erkeklerle yatmış bir kız çocuğu evlenirken bu vaziyeti kocasına bildirmeli aksi halde kan gelmez ve kocası da bu vaziyetten hoşlanmaz.”
    Kethuboth 11b devam ediyor; “bir Yahudi kızının bekareti iki yüz zuz (eski Yahudi parası) değerindedir. Bu pazarlıkla daha evvelinden verilebilir.

    Kethuboth 51b;
    “Bir kadın kocasının izni ile parasını vererek kendisi ile cinsi bir şekilde alakadar olacak bir şahıs kiralarsa, bunda hiçbir kabahat yoktur fakat bu kiraladığı şahıs gayri Yahudi ise bu kabahattir zira kazançlı çıkan gayri Yahudidir. Fakat aynı vaziyet, bir Yahudi erkeği ile gayri Yahudi bir kız arasında vuku buluyorsa zararı yoktur fakat Yahudi erkeği bu gayri Yahudi kızla evlenmemeğe çok dikkat etmelidir”.

    Kethuboth 56a
    Bütün cinsi işler akşam karanlığında yahut karanlık odada yapılmalıdır. Sebebi açık havada böyle işler yapılsa herkes işini gücünü bırakır seyre dalar ve daha fenası işlerini yapacak yerde cinsi temas yapan adamı taklit etmeye çalışır. Fırıncının ekmeği yanar, üzümcünün üzümlerini gayri Yahudiler çalar, çanakçının çanağı elinden düşer kırılır, nöbetçinin gözü döner şehri düşman basar. Karanlıkta bu işi yapmanın bir başka sebebi de, eğer bu cinsi teması bir gayri Yahudi ile yapıyorsanız bu gayri Yahudi kimseyi şahit olarak gösteremez hatta kendisi bile yüzünüzü iyi göremez.

    KETHUBOTH 111a
    “Yeryüzünde bütün memleketler İsrail toprağı yanında aşağılık kalır”

    Kethuboth 111b:
    “Dünyada hakimiyet sağlayacak en önemli unsurlardan biri çok üremektir. Bütün yeryüzündeki gayri Yahudiler eşektir. O gün geldiği zaman bunlar yer altında kendileri için kazılmış olan yerlere girip ebediyen yer altında yaşayacaklardır”.

    İĞRENÇ İLİŞKİLER

    Kethobuoth 76 a:
    “O adamki kızkardeşi ile beraber yatıp, kendilerini cinsi zevklere bırakırlar ve kız kardeşi bunu şikayet etmez, bunda bir kabahat yoktur fakat kızkardeş şikayette bulunursa bu işi tekrarlamamsı bu adama bildirilir”. O şahıs ki daha annesi yaşlı değildir ve babası ölmüştür ve validesi yabancı erkeklerin koynuna girmek istemez ve kendi oğlu ile yatmak ister ve keza oğluda validesi ile yatmak isterse böyle bir vaziyette eğer bu işler zor kullanılmadan yapılıyorsa, bize düşen bir vazife yoktur t ki oğul evlenme yaşına gelip de başka bir kızla evlenmek talebinde bulunur ve validesi buna mani olmak isterse, oğul kendi karısının cinsi arzularını hem de annesinin cinsi arzularını tatmin etmeli ta ki validesi başka bir erkek buluncaya kadar.

    Kethuboth 61b:
    “bir gayri Yahudi Yahudi kızından istifade ederse, bir Yahudi kadınını baştan çıkartırsa bir Yahudi çocuğunu kirletirse, Yahudi umumi bir Yahudi kadını ile temas edip kadına parasını vermezse cezaya çarptırılır. Eğer bir Yahudi umumi kadını kullanıp parasını vermemiş ise parası alınır ve değnekle dövülür, bir Yahudi kadınını baştan çıkartı ise ölünceye kadar taşlanır. Bir Yahudi kızını kirleten gayri Yahudi’nin başı yarım kesilir ve yavaş yavaş öldürülür. Bütün bunlar bilhassa gayri Yahudilerin önünde yapılmalı ki bunlara müthiş bir ibret olsun ve bizim dehşetimiz karşısında titresinler ve Yahudiye dokunmaya bir daha yeltenmesinler.”
    Şimdi de Talmut Yebamoth kısmına geçelim.

    *******

    Yebamoth
    Dr. Israel W. Slotkı

    London, 1936

    Talmud’un Yebamoth kısmı 59 a ve 59b
    Talmud’un bu kısmında son derece hoş bir şeymiş gibi kadınların birbiri ile ve hayvanlarla yaptıkları şehvani münasebetlerden bahsedilir. Tm dünyaya pornografiyi yayan zihniyetin kökenini öğrenmemiz açısından talmud’un bu bölümlerini çok sıkılmamıza rağmen hakikatler gün gibi açığa vermek amacıyla sizlerle paylaşmak istedik. Sıkıldığınız yerde ne olur kitabı bırakınız. Zira yazarken de biz sık sık bilgisayarımızın klavyelerindeki tuşlara basmaktan imtina ettik…

    Talmud’un Yebamoth kısmı 59 a ve 59b :
    “bir dul kendini tatmin için her türlü usulere başvurabilir”. Bir kadın sebepler göstererek hayvan ile hayvani münasebetleri ilerletirse bunda münasebetsiz bir şey yoktur. Böyle işlere zevklere heveslenmeyen kadın bulunmaz. Bu sebepten bu gibi zevklere kedini veripte sonradan evlenmeyi düşünen kadını bir haham bile alabilir. Bu mevzunun altında 4 numaralı notta aynı şey belirtilmekte ve gayri tabi bir şekilde çiftleşmiş bir kadını bir “baş haham” dahi alabilir denilmektedir.

    Gene Yebamoth ” 59b” devam ediyor, Rabi Shimi b. Hiyya ya göre bir hayvanla ya da insan olmayan bir şey ile cinsi temas yapan kadığn bir haham bile alabilir… Rabi R. Dimi’nin anlattığı bir misal ise şöyledir: harikulade çok güzel bir kadın sıcaktan biraz açık giyinmiş bir şekilde yeri silerken maruf köpeklerden biri kapıda zuhur etmiş…. Kısa bir zaman sonra da kadın bir rahiple evlenmek için izin alabilmiş. Fakat para ile kendisini satan bir kadın para mukabilinde müşterilere zevk vermek için bir köpekle cinsi münasebet yaparsa bu başka türlü kabul edilir ve Hahamlıkça hoş görülmez.

    Yebamoth 60b’de iş daha ileri gitmiş olarak karşımıza çıkmaktadır. “Yahudiliğe döndürülmüş bir kız, üç yaşından bir gün fazla olrusa bir haham onunla evlenebilir. 60b ‘not kısımlarında daha etraflıca malumat var ki bu malumatı vermeye ne benim ne de sizin sinirleriniz daha fazla kaldırmaya müsaade etmez.

    Son olarak Yebomoth 63a ‘da geçen yukarıdan dokuz, on, onbir ve onikinci satırlar aynen şöyle der, “Elazar şöyle ilave etti: Adem bütün hayvanlar ile çiftleşmiş fakat Havva’nın verdiği tadı hiç birinde bulamamıştı”.

    “YEBOAMOTH 103 b, Yılan Havva’nın içine müthiş bir şehvet sokmuştur”. Böylelikle insanlığın babası adem bütün vaktini hayvanların kucağında geçiriyor Havva ise Adem’den evvel bekaretini bir yılana veriyor demektir…

    “YEBOAMOTH 55 b, Böylelikle “o şahıski akrabası kız ile cinsi temas edip bekaret zarını yalnızca gevşetir. O adamdan şikayet edilmemelidir”. Ölmüş kadın ile temas o kadının hayattaki vaziyetinde iken yapılan temas gibi kabul edilir. Kadın evli ise her ne kadar ölmüş olsa bile gene evli bir kadın olarak kabul edilir ham de ölmüş bir kadınla çiftleşmek meniyi ziyan etmek demektir”.

    Sanırım bu aşamadan sonra devam etmek hem şahsımı hem de okuyucumuzu üzecektir. Mesele anlaşılmıştır diyerek sırrı ifşa edilecek yeni bir kabal geçiyoruz.

    *****

    Rabbi Dr. Samuel Daıches
    London, 1936

    Talmud’un en çirkin cinsi rezalet kısmı “Kethuboth” tur. Elimizdeki eski İbranice “kethuboth”lar ile haham Dr. Samuel Daiches ile Dr. Israel W. Slostski tarafından inceden inceye araştırılarak, İbranice bilmeyen yahidilere etüd için dağıtılan “kethuboth”da mevcuttur.

    Kethuboth 11b çocuklar için cinsi temas yapan büyükler ve ile cinsi temasta kullanılan çocuklar hakkında şu garip fikri ileri sürer:
    “Bir büyük küçük bir kız ile cinsi temas yaparsa bu göze girmiş bir parmak gibi kabul edilmeli. Keza bir çocuk bir kadınla temas ederse buda kadının cinsi uzvuna bir çubuk girmiş olarak kabul edilmeli. Bir büyük tarafından bir çocuk baştan çıkartılıp ırzına geçirilirse bu ırza girme hadisesi olarak kabul edilmeli, bir büyük tarafından bir çocuk baştan zıkartılıp ırzına girilirse bu ırza geçme hadisesi olarak değerlendirimemeli; “Nasıl ki gözyaşı tekrar ve tekrar yeniden insanın gözüne gelirse üçyaşından küçük iken cinsi temasta bir kızanda bekareti geri gelebilir”. Küçük yaşlarda erkeklerle yatmış bir kız çocuğu evlenirken bu vaziyeti kocasına bildirmeli aksi halde kan gelmez ve kocası da bu vaziyetten hoşlanmaz.”

    Kethuboth 11b devam ediyor; “bir Yahudi kızının bekareti iki yüz zuz (eski Yahudi parası) değerindedir. Bu pazarlıkla daha evvelinden verilebilir.

    Kethuboth 51b;
    “Bir kadın kocasının izni ile parasını vererek kendisi ile cinsi bir şekilde alakadar olacak bir şahıs kiralarsa, bunda hiçbir kabahat yoktur fakat bu kiraladığı şahıs gayri Yahudi ise bu kabahattir zira kazançlı çıkan gayri Yahudidir. Fakat aynı vaziyet, bir Yahudi erkeği ile gayri Yahudi bir kız arasında vuku buluyorsa zararı yoktur fakat Yahudi erkeği bu gayri Yahudi kızla evlenmemeğe çok dikkat etmelidir”.

    Kethuboth 56a
    Bütün cinsi işler akşam karanlığında yahut karanlık odada yapılmalıdır. Sebebi açık havada böyle işler yapılsa herkes işini gücünü bırakır seyre dalar ve daha fenası işlerini yapacak yerde cinsi temas yapan adamı taklit etmeye çalışır. Fırıncının ekmeği yanar, üzümcünün üzümlerini gayri Yahudiler çalar, çanakçının çanağı elinden düşer kırılır, nöbetçinin gözü döner şehri düşman basar. Karanlıkta bu işi yapmanın bir başka sebebi de, eğer bu cinsi teması bir gayri Yahudi ile yapıyorsanız bu gayri Yahudi kimseyi şahit olarak gösteremez hatta kendisi bile yüzünüzü iyi göremez
    .
    KETHUBOTH 111a
    “Yeryüzünde bütün memleketler İsrail toprağı yanında aşağılık kalır”

    Kethuboth 111b:
    “Dünyada hakimiyet sağlayacak en önemli unsurlardan biri çok üremektir. Bütün yeryüzündeki gayri Yahudiler eşektir. O gün geldiği zaman bunlar yer altında kendileri için kazılmış olan yerlere girip ebediyen yer altında yaşayacaklardır”.

    İĞRENÇ İLİŞKİLER
    Kethobuoth 76 a:
    “O adamki kızkardeşi ile beraber yatıp, kendilerini cinsi zevklere bırakırlar ve kız kardeşi bunu şikayet etmez, bunda bir kabahat yoktur fakat kızkardeş şikayette bulunursa bu işi tekrarlamamsı bu adama bildirilir”. O şahıs ki daha annesi yaşlı değildir ve babası ölmüştür ve validesi yabancı erkeklerin koynuna girmek istemez ve kendi oğlu ile yatmak ister ve keza oğluda validesi ile yatmak isterse böyle bir vaziyette eğer bu işler zor kullanılmadan yapılıyorsa, bize düşen bir vazife yoktur t ki oğul evlenme yaşına gelip de başka bir kızla evlenmek talebinde bulunur ve validesi buna mani olmak isterse, oğul kendi karısının cinsi arzularını hem de annesinin cinsi arzularını tatmin etmeli ta ki validesi başka bir erkek buluncaya kadar.

    Kethuboth 61b:
    “bir gayri Yahudi Yahudi kızından istifade ederse, bir Yahudi kadınını baştan çıkartırsa bir Yahudi çocuğunu kirletirse, Yahudi umumi bir Yahudi kadını ile temas edip kadına parasını vermezse cezaya çarptırılır. Eğer bir Yahudi umumi kadını kullanıp parasını vermemiş ise parası alınır ve değnekle dövülür, bir Yahudi kadınını baştan çıkartı ise ölünceye kadar taşlanır. Bir Yahudi kızını kirleten gayri Yahudi’nin başı yarım kesilir ve yavaş yavaş öldürülür. Bütün bunlar bilhassa gayri Yahudilerin önünde yapılmalı ki bunlara müthiş bir ibret olsun ve bizim dehşetimiz karşısında titresinler ve Yahudiye dokunmaya bir daha yeltenmesinler.”
    Şimdi de Talmut Yebamoth kısmına geçelim.

    ******

    Yebamoth
    Dr. Israel W. Slotkı
    London, 1936

    Talmud’un Yebamoth kısmı 59 a ve 59b
    Talmud’un bu kısmında son derece hoş bir şeymiş gibi kadınların birbiri ile ve hayvanlarla yaptıkları şehvani münasebetlerden bahsedilir. Tm dünyaya pornografiyi yayan zihniyetin kökenini öğrenmemiz açısından talmud’un bu bölümlerini çok sıkılmamıza rağmen hakikatler gün gibi açığa vermek amacıyla sizlerle paylaşmak istedik. Sıkıldığınız yerde ne olur kitabı bırakınız. Zira yazarken de biz sık sık bilgisayarımızın klavyelerindeki tuşlara basmaktan imtina ettik…

    Talmud’un Yebamoth kısmı 59 a ve 59b :
    “bir dul kendini tatmin için her türlü usulere başvurabilir”. Bir kadın sebepler göstererek hayvan ile hayvani münasebetleri ilerletirse bunda münasebetsiz bir şey yoktur. Böyle işlere zevklere heveslenmeyen kadın bulunmaz. Bu sebepten bu gibi zevklere kedini veripte sonradan evlenmeyi düşünen kadını bir haham bile alabilir. Bu mevzunun altında 4 numaralı notta aynı şey belirtilmekte ve gayri tabi bir şekilde çiftleşmiş bir kadını bir “baş haham” dahi alabilir denilmektedir.

    Gene Yebamoth ” 59b” devam ediyor, Rabi Shimi b. Hiyya ya göre bir hayvanla ya da insan olmayan bir şey ile cinsi temas yapan kadığn bir haham bile alabilir… Rabi R. Dimi’nin anlattığı bir misal ise şöyledir: harikulade çok güzel bir kadın sıcaktan biraz açık giyinmiş bir şekilde yeri silerken maruf köpeklerden biri kapıda zuhur etmiş…. Kısa bir zaman sonra da kadın bir rahiple evlenmek için izin alabilmiş. Fakat para ile kendisini satan bir kadın para mukabilinde müşterilere zevk vermek için bir köpekle cinsi münasebet yaparsa bu başka türlü kabul edilir ve Hahamlıkça hoş görülmez.

    Yebamoth 60b’de iş daha ileri gitmiş olarak karşımıza çıkmaktadır. “Yahudiliğe döndürülmüş bir kız, üç yaşından bir gün fazla olrusa bir haham onunla evlenebilir. 60b ‘not kısımlarında daha etraflıca malumat var ki bu malumatı vermeye ne benim ne de sizin sinirleriniz daha fazla kaldırmaya müsaade etmez.

    Son olarak Yebomoth 63a ‘da geçen yukarıdan dokuz, on, onbir ve onikinci satırlar aynen şöyle der, “Elazar şöyle ilave etti: Adem bütün hayvanlar ile çiftleşmiş fakat Havva’nın verdiği tadı hiç birinde bulamamıştı”.

    “YEBOAMOTH 103 b, Yılan Havva’nın içine müthiş bir şehvet sokmuştur”. Böylelikle insanlığın babası adem bütün vaktini hayvanların kucağında geçiriyor Havva ise Adem’den evvel bekaretini bir yılana veriyor demektir…

    “YEBOAMOTH 55 b, Böylelikle “o şahıski akrabası kız ile cinsi temas edip bekaret zarını yalnızca gevşetir. O adamdan şikayet edilmemelidir”. Ölmüş kadın ile temas o kadının hayattaki vaziyetinde iken yapılan temas gibi kabul edilir. Kadın evli ise her ne kadar ölmüş olsa bile gene evli bir kadın olarak kabul edilir ham de ölmüş bir kadınla çiftleşmek meniyi ziyan etmek demektir”.

  39. sercan dedi ki:

    KÜBRA HANIM SİZ KİRİ KİRLE TEMİZLEMEYE ÇALIŞIYORSUNUZ
    İNCİLİ TEVRATI KİM CİDİYE ALIYORKİ

  40. sercan dedi ki:

    kalem suresi10- Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık,

    11. Kötüleyip duran, söz götürüp getiren
    ARKADAŞLAR ALLAH KENDİ Sİ ÇOK YEMİN EDENLERE İNANMA DERKEN
    BURAYA YAZMAKLA SIĞDIRAMADIĞIM İÇİN
    SAYILARINI YAZIYORUM 16 DEFA AND OLSUN DİYOR
    303 DEFA YEMİN EDERİM DİYOR
    BU NASIL BİR ÇELİŞKİ NE DÜZENSİZLİK
    SÖZDE ((ALLAH )) 319 DEFA DEĞİL HİÇ YEMİN EDMEMESİ LAZIM
    ÖRNEK SEN BİR BİSİKLET ,,,ARABA ,,DİŞ FIRCASI ,,VEYA TEKERLEK YAPIYORSUN VE BUNLARIN ÜZERİNE YEMİN EDERSEN
    MUTLAKA AKIL HASTANESİNE YATIRIRLAR BU NORMAL BİŞEY DEĞİL
    AMA ALLAH YEMİN EDİNCE NASIL NORMALMİŞ GİBİ KABUL EDİLİR HAYRET !!!!!!!!!

    52 yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.
    6 yemin olsun, kendilerine elçi gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceğiz; gönderilen elçileri de mutlaka hesaba çekeceğiz.

    • rammsteinn dedi ki:

      bu yeminler beni dinden çıkardı zaten
      tanrı dikkat çekmek için yemin edermiş. yemin etmediği bir şey kalmamış ama tanrımız aynı zamanda uyarıyor
      KALEM – 10
      Sürekli yemin edip duran, aşağılık hiçbir kimseye itaat etme.

      tanrı demek istiyorki ki “benim yeminlerime inanın yoksa sizi yakarım ama başkasının yeminlerine inanmayın yoksa gene yakarım”

  41. sercan dedi ki:

    bakara (((sığır suresi))))115 doğu da batı da yalnız Allah’ındır. O halde nereye dönerseniz orada Allah’ın yüzü vardır. Allah Vâsi’dir, varlığı sürekli genişletip büyütür; Alîm’dir, her şeyi en iyi biçimde bilir.
    TÜM ARAMALARIMA karşı birtürlü kuzey ve güney diyen bir allah bulamadım
    allah doğu ve batıyı defalarca tekrar ediyor
    yoksa o tarihte sadece doğu ve batımı vardı
    kuzey güney sonradanmı keşfedildi
    buda bir kocaman çelişki iki yön değil 4 ana yön vardır
    7 kat göğü bilen sözde allah
    daha kuzey güneyi bilmiyor…………..
    saygılar…

  42. sercan dedi ki:

    arkadaşlar 10 dan fazla makale yazdım bugün ama
    malasef zıt görüşte olduğumuz arkadaşlardan hiç savunma yok
    tezlerimi kabul ettiklerinden şüphe duymaya başladım ,,,,,,,,,,,,,,,,,,

  43. yorgun dedi ki:

    bilal bey zize nasil ulasa bilirim..

    • muhammed dedi ki:

      Sn.yorgun,
      Bu yazınızı rastgele yeni görüyorum,çünkü bir ara bu site yorumalara kapanmıştı,bu yüzden ben de bakmıyordum,eğer bu sayflarda iseniz elaksa21@hotmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz. Saygılarımla.

      • muhammed dedi ki:

        Not: Daha önce bilal ismi ile yazı yazıyordum,şu an muhammed ismi ile.

  44. karaca dedi ki:

    bu yahudi denilen kimseler ne iğrenç işlerle uğraşmışlar
    yukarıda yazılanlar hala belleklerinde var ise adamların
    neden beslendikleri kaynaklarının ne olduğu açıkca ortada
    yeryüzüne bu kadar fitne ve fesad yaymışlar bunları tutup tutup
    kendi kazanlarının içerisine atacaksınki hak nedir öğrensinler
    şerefsizliğin boyutu da bu kadarmı olur
    iblisin dostları bunlar,mutlaka iblis seviniyordur
    dost edindim diye,
    yeryüzüne bunlar fitne ,fesad için gelmişler
    mutlaka yeryüzü
    bunlardan tiskiniyordur.
    bunların bu fitne ve fesadlarını nasıl taşıyor bu yeryüzü
    müslüman olduğunu iddia edenler nasıl bunları yutar
    bunların tuzaklarına düşüyorlar
    o zaman bu müslümanları sorgulamak gerekir
    niye inanıyorsun diye
    kerhane bunların işi faiz bunların işi,ensest ilişki bunların
    işi fuhuş bunların işi
    haksız kazanç bunların işi
    alkol bunların işi
    uyuşturucu bunların işi
    ahiret hayatına iftiralar bunların işi
    terörü organize etmek bunların işi
    insanlar arasında fitne ve fesad bunların işi
    yalan yanlış uydurma, hadis ve yorumlar bunların işi
    allaha iftira atmak bunların işi
    ne nalet bir milletmiş bunlar
    demekki bunları saf insanlara
    din diye yutturuyorlarmış
    onlar hakkında aslında hüküm çoktan verilmiş

  45. bahar dedi ki:

    Mesela diyelim, bir kiz biriyle evli, ama aslinda ona okadar asik degil ve sevmiyor ama sirf sorun olmasin diye ve allah icin ayrilmiyor kocasindan cunku allah ayriligi en nefret eden helali kilmistir felan turkcem fazla iyi degil. Bide mesela kadin aslinda baskasina asik ama onunla evlenmesi yasakti. Ozaman nolucak??

  46. mustafa dedi ki:

    Iste böyleee,
    Dinlerin TÜMÜ ,peygamber diye gecinenlerin tümü UYDURMADIR.Tanrinin dinide peygamberide insanin kellesine koydugu USDUR.Dinler Tanriya iFTiRADIR.————————————————————————————————————————————-Bir örnek veriyim:Hakka suresi 40:O (kuran) cok muhterem bir nebinin sözüdür.Gecelim Hakka suresi 43:E,O(kuran)Allah tarafindan indirilmistir.———————————————————————————————————————————–Simdi soruyorum size Allah kuran cokmuhterem muhammedin sözüdür diyor,Sonrada oladi kuran benim sözümmüdür der.Kurani iyi okuyan kuranin ilahilik hicbir tarafinin olmadigi apacik bellidir.Daha yüzlerce önek verilebilir.Kuranin yazanlar Muhammet ve 5 arkadaidir.Biri Yunanli.ikisi yemenli ,biri iranli digeride Arap,

  47. mustafa dedi ki:

    Iste böyleee,
    MUHAMMED’İN HOCALARI | BİLİMSEL …Diese Seite übersetzen

    MUHAMMED’İN HOCALARI

    Muhammed hazretleri, henüz kendisini peygamber ilan etmeden, Mekke’nin tahsil görmüş en bilgili insanlarıyla oturup kalkardı. Peygamber olduktan …
    Hz. Muhammed’in Hocaları %25 …Diese Seite übersetzen
    http://www.kaynakyayinlari.com/hz-muhammed-in-hocalari-p363863.html

    Hz. Muhammed’in Hocaları %25 indirimli Kur’an’daki birçok ayetin kökeni nedir? Hz. Muhammed’e peygamberlik yolunda hocalık edenler kimlerdi? Hz.
    Muhammed’in Hocaları | Risale-i AteizmDiese Seite übersetzen
    risaleiateizm.blogspot.com/2013/01/muhammed-hocalar.html

    KAYNAK: MUHAMMED’İN HOCALARI. Muhammed hazretleri, henüz kendisini peygamber ilan etmeden, Mekke …
    Hz. Muhammed’in Hocaları / Berfin …Diese Seite übersetzen
    http://www.berfin.net/default.aspx?pid=25473&nid=76997

    ARİF TEKİN Hz. Muhammed’in Hocaları Yayınevi: Berfin Yayınları Kitap Adı: Hz. Muhammed’in Hocaları Yazar Adı: Arif Tekin Yayın

  48. muhammed dedi ki:

    Sn.Mustafa,
    Hakka suresi 40 ayetin doğru meali şöyledir.
    Hakka-40: O (Kur’an), hiç şüphesiz değerli bir elçinin getirdiği sözdür/mesajdır.’’şeklindedir.
    Çünkü elçi kendi sözünü değil,üsten aldığı mesajı iletir.Ayrıca burada kullanmış olduğunuz ‘’NEBİ’’ ifadesi de yoktur.Ayete NEBİ değil Resul,yani‘’ELÇİ’’ifadesi geçiyor,elçi ise,kendisini elçilik göreviyle görevlendirmiş olanın sözünü ve mesajını iletir. Ama işinize geldiği için RESUL/ELÇİ’’ değil,NEBİ ifadesini kullanmışsınız,yani resmen burada da ayeti çarpıtmışsınız.Bu nedenle yaptığınız yorum mesnetsiz olup gerçeği yansıtmamaktadır.
    Ayrıca hz.Muhammed’in hocaları diye ileri sürülen iddiaların da mesnetsiz olup,gerçekleri çarpıtmaktan başka bir şey değildi.Zaten kur’an en güzel,en mantıklı ve en doğru şekilde bu iddilara gereken cevabı vermiştir.!!!

    • toro dedi ki:

      Sayın muhammed (bilal),

      Görüyorum ki geçmişe giderek kendine peygamber diyenden ya da yanındakilerden hatta onların işaret ettiği tanrınında(!) mekanına ulaşarak bizzat kendilsinden aldığınız icazet ya da ehliyetlere binaen 1400 yıl önce yaşamışlara ve onların işaret ettiği tanrıya (!) altyazı yazmaya devam ediyorsunuz.

      Sayın muhammed (bilal),
      siz 1400 yıl sonra yaşamış bir insan olarak 1400 yıl önce farklı bir coğrafya ve kültürde yaşamıiş olan başka insanların aslında ne deyip ne demediklerine nasıl hakim olabiliyorsunuz? Hatta daha ileri giderek sizi yarattığına inandığınız tanrının(!) düşünce dünyasına nasıl girebiliyor ve sizinle doğrudan konuşmamış bir tanrının ASLINDA ne deyip ne demediğinide söyleyebiliyorsunuz?

      Size bunu daha öncede sordum, bir çok kez açıklamanızı bekledim. Ama bu konudaki beklentilerim hep boşa çıktı.

      Lütfen artık beni yormayın, aydınlatın bizi, siz aslında 1400 sene önce kendine peygamber diyen kişinin 1400 sene sonra başka bir bedende ortaya çıkan ruhumusunuz? O yüzden mi söz konusu 1400 yıl önce yaşanan olaylar, söylenceler ve sizin inancınıza göre sadece bir peygamber ve tanrı arasında geçebilecek diyaloglar olduğunda, ASLINDA, GERÇEKTE,DOĞRUSU şeklinde kurgulanmış cümleler kurabiliyorsunuz?

      • NURİ BABA dedi ki:

        Sevgili toro dost ; sizi sevgi ve saygılarımla selamlamama lütfen izin veriniz…

      • toro dedi ki:

        Sayın NURİ BABA,
        Selamınızı almayalı hayli zaman olmuştu. Umarım görüşmeyeli afiyettesinizdir.

      • muhammed dedi ki:

        Merhaba sayın Toro,nasılsınız ?

        ‘’Hatta daha ileri giderek sizi yarattığına inandığınız tanrının(!) düşünce dünyasına nasıl girebiliyor ve sizinle doğrudan konuşmamış bir tanrının ASLINDA ne deyip ne demediğinide söyleyebiliyorsunuz?’’ (sizden alıntı)

        Benim hakkımda yaptığınız böyle bir yoruma asla bir anlam veremiyorum,çünkü,
        acizane ben, bir sürü çeviri hatalarıyla yazılmış bulunan ve kur’an’ın bir çok ayetlerini sorunlu hale getiren meallere değil,direk kur’an’ın Arapçasına bakarak,ondan sadece anladıklarımı ifade etmeye çalışıyorum..Zira kur’an’ın Arapçasını doğru,düzgün anlayan herhangi bir insanın da yapacağı budur. Bununla haşa kimsenin tanrının düşünce dünyasına vs. girdiği yok, doğal olarak ta her insan neyi nasıl anlıyorsa öyle anlatıyor.
        İşte ben de kur’an’ın Arapçasından neyi nasıl anlıyorsam,öyle anlatmaya çalışıyorum, hepsi bu kadar !

        Ayrıca fazla zamanım olmadığından siz veya başkaları olsun,her yazdığınız yoruma cevap yazmayacağımı da ifade etmek istiyorum ! (Ama belki ara sıra olabilir.)
        Saygılarımla.

      • toro dedi ki:

        Sayın muhammed (bilal),

        Sağolun, iyiyim. Umarım sizde iyisinizdir zira bir ara sağlık problemleriniz olduğundan söz etmiştiniz.

        Ben size hitaben yazdığım yorumu sadece 24/08/2017, 17:01 tarihinde yazdığınız yoruma hitaben yazmış değilim. Daha önce sizinle yapmış olduğumuz onlarca münazara sonrasında hala bulunduğunuz noktayı dışarıdan gözlemlemeye ne kadar kapalı olduğunuza bir kez daha şahitlik ettikten sonra bir nevi yineleme olsun diye yazdım.

        Sayın muhammed,

        Dünyanın kendi zamanı akıp giderken değişen şartlar ve durumlar toplumlarında değişmesini sağlar (insanın dünyaya tutunma çabasına paralel olarak). Bunun en önemli dışavurumunuda dilde görürsünüz. Örneğin 1400 sene geriye gidin, bugünkü şekliyle bir ingilzce (kalıpları, oturmuş, gramerize olmuş) göremezsiniz. Keza bugün gramerize edilmiş halleri kendi toplumlarının okullarında okutulan diğer dillerin durumuda böyledir. Aynen Arapçada olduğu gibi!

        Şimdi beni size tarih öğretiyor noktasına getirmeyin. Kabul etmeyi kendinize zul görmeyeceğiniz noktada arapçanında 1400 yıl önce henüz (lehçe bakımından zengin olmasına rağmen) henüz emeklemekten çıkıyor olduğunu kendinizde söylebilirsiniz. Bir dilin tam olarak gramerize olması o dilin bir devlet dili olması o devletinde tarih sahnesinde kalma süresiyle doğru orantılıdır. Yani inandığınız dinin ortaya çıktığı zamanla o dilin bir devlet dili olması arasında geçen zamanda farklı bir dil sonrasında ise daha farklı bir dil ile karşılaşırsınız. Örneğin, sizin inancınızın ortaya çıktığı ve kağıda döküldüğü (henüz kitap değil) kureyş lehçesinde sesli harf yoktur, hareke ve noktada yoktur. Yani sizin inandığınız dinin tanrısının ulak meleği vasıtasıyla bir insanoğlu ile yaptığı iddia edilen konuşmalarda ve bu konuşmaların yazıcılar vasıtasıyla çeşitli materyallere yazımı sırasında sesli harf, nokta ya da hareke kullanılmamıştır. Bu saydıklarım o dini anayasa kabul edip devletini onun üzerine kuran emevi devletinin arapçaya yaptığı eklentilerdir.

        Peki sonuç nedir? Sonuç bir inancı kılavuz eden ve o inancın gereklerini yarine getirmek için çabalayanlar ellerindeki (artık bir kitap var) sesli harf eklenmiş, harekelenmiş ve noktalanmış metin üzerinden hareket edecek, okuma yapacaklardır.

        Bu durumda siz kitabın ortaya çıkmasından önce konuşulan bir dile ve üstelik o dil ile yapılan tanrı ve insan (!) muhabbetine 1400 sene sonrasının değişmiş ve gelişmiş dilini kullanarak nasıl hakim olabilirsiniz? Üstelik ben size daha önceki münazaralarımızda o kitabın ortaya çıkışına en yakın tarihlerde yazılmış mealleri de göstermiş ve siz onlarında ekseriyetine ASLINDA, DOĞRU OLAN ve GERÇEKTE diyerek yeni meallerle itiraz etmiştiniz!

        Yani bana kafası ortalamanın da altında çalışan bir insana anlatır gibi anlatmanızı rica ediyorum. 1000 li yıllardaki (kitabın yazımına yaklaşık 300 yıl yakın) yazılmış meallere bile 1400 yıl (kitabın yazımına yaklaşık 1300 yıl yakın) sonrasında yaşayan bir insan olaran nasıl YANLIŞ çeviri diyebiliyorsunuz?

        Üstelik benim en düz mantığımla anladığım, eğer ortada danışılacak bir peygamber(!) yok ise her inanır elinde olan kitabı okuduğunda ne anlıyorsa o kitabın tanrısı ona, onu söylemiş olur! Yani kitabı okuyanın anladığı tanrısının ona söylediğidir.

        Bunu kitabın dili arapçadır, anlamak isteyen arapça öğrenmelidir diye açıklayamazsınız. Bu durumda kendine peygamber diyen veya onun temsilcileride diğer toplumlara iletmek istedikleri tanrı buyrukları (!) için o toplumların dillerini sular seller gibi öğrenmelidir. Çünkü her toplum kendi diliyle düşünür dolayısıyla da anlar!

        Bu noktada sizin bana sürekli;

        ”işte ben de kur’an’ın Arapçasından neyi nasıl anlıyorsam,öyle anlatmaya çalışıyorum, hepsi bu kadar !” sizden alıntı

        demeniz benim size söyledikleriminde sizin yazımınızla onaylanmasından ibarettir. Keza elinizdeki kitabı ister arapça ister kendi dilindeki mealinden okuyan herkes okuduğundan ne anlıyorsa onu anlatmaya çalışıyordur!

        Ha bana, benim okuduğumda anladıklarım başkalarının okuduğunda anladıklarından müstesnadır çünkü ben başlıbaşına müstesnayım derseniz ya da bu anlamı çağrıştıracak yorumlar yazarsanız, bende sizden bu müstesna olma halinizi kanıtlayan ve tabiki inandığınız tanrı tarafından tasdik edilmiş icazet, ehliyet ya da ruhsatları göstermenizi isterim!

        Bu iş böyle olmaz dersenizde o zaman bende başka bir tanrının peygamberiyim diyerek size temsil ettiğim tanrının(!) sözlerini iletir ve aynı sizin gibi sırf iddia ederek iddiamı doğrulamış olurum! Bu durumda oturup pirincin taşını ayıklamak kime düşer siz söyleyin!

        Sizden istediğim tanrınızı ortalama bir 21.yüzyıl insanı zekasının altında bir zeka ile iletişime geçmeye çalışıyormuş gibi tasvir ettiğinizin farkına varmanızdır!

    • NURİ BABA dedi ki:

      Sevgili toro dost…

      Ben teknolojiye yaklaşmaya çalıştıkça, o benden ışık hızıyla uzaklaşıyor…
      Artık sitemize girebiliyorum ve sizin bilgilendiren çok değerli yorumlarınızı okuyabilme olanağına kavuştum…

      İçten sevgilerimi saygılarımı sunuyorum..

      • toro dedi ki:

        Sayın NURİ BABA,

        Sevgili büyüğüm, sizinle tekrardan burada karşılaşabilmenin ve selam alışverişine devam edebilmenin ne kadar mutluluk verici olduğunu söylemeliyim.

        Umarım yine bir aksilik olmaz da, ben de sizin nevi şahsınıza münhasır yorumlarınızı okumaya devam edebilirim.

      • nuribabablog dedi ki:

        Sevgili toro dost…

        Sözcükleriniz beni onurlandırdı…Teşekkür ederim…Var olasınız…

  49. Doğrulukçu dedi ki:

    Senin bu yazdıkların ayet ve hadis değildir hastalıklı beyninden uydurduğun şeylerdir kuranda cinsellik var diye bir şey denmiyor erkekler çok eşli olacak diye bir şey denmiyor huriler hizmet içindir seks için değil ve cennette herkes kendi istediği gibi yaşayacak ve insan aynı anda bir çok yerde bulunabilecek eğer Allah isterse eşini çok seven kadın için kadına eşinin aynısından yaratıp cennete koyabilir

yorgun için bir cevap yazın Cevabı iptal et