ALLAH’IN MEKANI VE ZAMANI

arş

ALLAH’IN MEKANI VE ZAMANI

Sık sık duyarız. “Allah, zamandan ve mekandan münezzehtir” denir. Amaç, “Madem Allah sonsuzdan beri var, evreni yaratana kadar ne yaptı, neden bekledi?” sorusuna yanıt verebilmek ve Allah’ın gökteki tahtında oturan bir hükümdar saçmalığını kamufle edebilmektir. Halbuki Kur’an’da Allah’ın mekanı da belirtilmiştir, zamanı da… Kur’an’a göre Allah’ın mekanı Arş’tır. İlgili ayetlerden bazıları:

ALLAH’IN ARŞI ÖNCE SU ÜZERİNDEYDİ

Hud 7. O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş’ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratandır. Böyle iken “Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz” desen, inkârcılar “Mutlaka bu, apaçık bir büyüdür” derler.

ALLAH’IN ARŞA İSTİVA ETMESİ

Ra’d 2. Allah O’dur ki görüyorsunuz gökleri direksiz yükseltti, sonra Arş üzerine hükümranlığını kurdu, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi; herbiri belirli bir vakte kadar akıp gidiyor; herşeyi yönetiyor ve ayetleri açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınıza kesin olarak inanasınız.

ALLAH’IN KATI VE ARŞ

Tekvir 19-20. O (Kur’an), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş’ın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerce) itaat edilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür.

Arşın taht demek olduğunu yine Kur’an’dan görelim:

SEBE MELİKESİ’NİN ARŞI

Neml 23. Çünkü ben, orada onlara hükümdarlık eden, kendisine herşey verilmiş, yüce bir arşı (tahtı) olan bir kadın buldum.

YUSUF’UN ARŞI

Yusuf 100. Ana ve babasını arş (taht) üzerine çıkardı, hepsi Yusuf için secdeye kapandılar.

ALLAH’IN ARŞI (TAHTI) GÖKTEDİR

Mülk 16. Göktekinin sizi yere geçirivermeyeceğinden emin mi oldunuz? (O zaman) bir de bakarsınız yeryüzü şiddetle çalkalanıyor.

KIYAMET GÜNÜ ALLAH’IN ARŞINI 8 MELEK TAŞIR

Hakka 17. Melekler de onun etrafındadır, O gün Rabbinin Arşını bunların da üstünde sekiz melek yüklenir. Demek ki Gökte Allah’ın katı varmış ve bu kattaki tahtından hükmedermiş.

Şimdi de Allah katında zaman olup olmadığını görelim:

ALLAH KATINDA ZAMAN

Hac 47. Bir de senden acele azab istiyorlar. Elbette Allah sözünden caymaz. Bununla beraber Rabbinin katında birgün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir.

Bu kadar açık ayetler varken “Allah arştadır ama her yeri kuşatmıştır” diyerek Allah’ın mekanının “Allah’ın katında zaman vardır ama Allah’ı kuşatmamıştır” diyerek Allah’ın zamanının olmadığını ileri sürmek hiç de ikna edici değil…

 

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Din, Uncategorized içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

723 Responses to ALLAH’IN MEKANI VE ZAMANI

  1. Tanrısız Deist dedi ki:

    Saptamalarımda yalnız olmadığımı biliyordum. İyi ki varsın, müthiş olmuş.

    • bir kul dedi ki:

      KESİNLİKLE KENDİNİ YANILTIYORSUN AYDINLIKTAN KAÇAN KARANLIGI TERCİH EDER YANİ KENDİNİ İLAH EDİNMİŞSİN BUNA AKIL TUTULMASI DERLER RESETLE
      GÜZEL BİR LİSANSLI ANTİVİRÜS PROGRAMI AL DEVAMLI CEK ET KAPTANLAR ASLA PUSULASIZ DENİZE AÇILMAZLAR NAKARDARDA TECRÜBELİ OLSALARDA SANA TAVSİYEM KILAVUZUNU DEGİŞTİR DOGRUMU DİYE BAK VE İYİ OKU KAİNAT OKYONUSUNDA ZERRE BİLE DEGİLSİN KALKMIŞ ÇÖK MÜŞ İŞLETİM SİSTEMİYLE DEVAMLI ERROR VEREN ARIZAYAPAN ALGINLA BİR ŞEYLERİ OKUDUGUNU İDİA EDİYORSUNUZ
      NOT BUNLAR TAVSİYE GÖNÜL SENİN AKIL SANİN İRADE SENİN HERŞEYİN NASIL BİR HESABI VARSA

      RAD 13 / 40–>Ya onlara vaad ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana gösteririz; yahut da seni vefat ettiririz. O halde tebliğ etmek sana, hesap sormak da bize düşer.

      “Şans” yeterli bir açıklama değildir.
      Efes harabelerine ya da Dolmabahçe sarayına baktığınızda bu eserlerin şans eseri oluşmuş, doğal yapılar olduğunu düşünür müsünüz? Sınırsız zaman, rüzgar ve yağmur sağlansa bile doğa bu eserleri oluşturamaz. Sağduyumuz bize bu eserlere baktığımızda, açık bir planlama ve ustalıkla oluşturulmuş, zeka ürünlerine baktığımız verisini verir.
      Bu makale, dünyamızın birkaç şaşırtıcı yönüne dokunmaktadır: dünyanın güneşe konumu, suyun bazı özellikleri, insan bedeninin bir organı. Bunlardan herhangi birisi kazara olmuş olabilir mi?
      Seçkin astronom Frederick Hoyle, amino asitlerin insan hücrelerinde tesadüfi bir şekilde bir araya geldiği iddiasının matematiksel olarak gülünçlüğünü ortaya koymuştur. Hoyle, “şans” ihtimalinin saçmalığını takip eden analojide resimlemiştir: “Bir kasırganın, bir hurdalık üzerinden geçerken parçaları şans eseri birleştirip, şans eseri çalışan ve uçmaya hazır pırıl pırıl bir Boeing 747 oluşturmasının şansı nedir? Olasılık o kadar küçüktür ki, sınırsız zaman ve sınırsız hurdalık verilmiş olsa bile bu olasılıkta yükselme görülemez.”
      Evrenin ve bizim yaşamımızın karmaşıklığı göz önüne alınıldığında, ihtiyacımız olan herşeyi yaratmış olan makul, sevgi dolu ve zeki bir Yaratıcıyı kabul etme durumunda kalırız

      İnsanlığın doğal olarak sahip olduğu yanlış ve doğru hisleri biyolojik olarak açıklanamaz (vicdan).
      Hepimizin içinde, bütün kültürlerde, evrensel bir doğru ve yanlış hisleri mevcuttur. Bir hırsız bile kendisinden bir şey çalındığında haksızlık içerisinde olduğunu düşünür. Biz hissi nereden elde ettik? Bütün insanların vicdanlarında yer alan evrensel bir adalet, kötülüklerden tiksinme bilinci nasıl oluşmuştur?
      Cesaret, asil bir neden için ölmek, sevgi, merhamet, saygınlık, vazifeye sadakat, tüm bunlar nereden geldi? Eğer insanlar sadece fiziksel gelişimin ürünleriyse, “en güçlü olanın hayatta kalması” ise, niçin birbirimiz için canımızı feda ediyoruz? Yanlış ve doğru hakkındaki iç hisse nereden sahip olduk? Bizim vicdanımızın varlığına getirebileceğimiz en iyi açıklama, insanlığın kararlarına ve uyumuna önem veren, seven bir Yaratıcı’dır.

      Einstein, “Tabiatı araştıran herkesin içinde bir çeşit dini saygı” olduğunu belirtmiş ve şöyle demiştir. “Bilimle ciddi şekilde uğraşan herkes, tabiat kanunlarında bir ruhun, insanlardan daha üstün bir ruhun olduğuna ikna olur. Bu yüzden bilimle uğraşmak, insanı dine götürür.”

      • EMRE dedi ki:

        BU ŞANS ÖRNEKLERİNDE NEDEN HEP BU TÜR ÖRNEKLER VERİLİYOR.. İŞTE HURDA YIĞININ ÜSTÜNDEN KASIRGA GEÇSE UÇAK OLUR MU… ŞU BU ELEMENTLERİ BİR ARAYA KOYSAK BİN SENE BEKLESEK ŞÖYLE BİRŞEY OLUŞUR MU. YANİ BU ÖRNEKLER İNSANLA AYNI MI SİZCE… MANTIK HATASI VAR BU ÖRNEKLERDE… SİZLER FUTBOLYORUMCULARI GİBİSİNİZ… MAÇ BAŞLAMADAN HİÇ KİMSE SONUCU BİLMİYOR BİRŞEY DİYEMİYOR AMA MAÇ BİTİNCE BAK BU BÖYLE OLDU BU BUNU GÖSTERİYOR BU BUNA İŞARET EDİYOR FALAN.. 🙂 HURDA VE KASIRGA ÖRNEĞİNİZE İSTİNADEN… DÜNYANIN VE İNSANIN VAROLUŞ SEBEBİNİ BİRŞEYE BAĞLAMAK ZORUNDA DEĞİLİZ Kİ… SADECE VARLAR..

    • bir kul dedi ki:

      rammsteinn VE DİGERLERİ YANİ AYNI FORMATTA OLANLARA

      YASİN 79 De ki: “Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı çok iyi bilir.”

      İSRA 51 (50-51) De ki: “İster taş olun, ister demir. İsterse aklınıza imkansız gibi görünen herhangi bir yaratık!” Diyecekler ki: “Bizi hayata kim döndürecek?” De ki: “Sizi ilk defa yaratan.” Bunun üzerine onlar sana alaylı bir tarzda başlarını sallayacak ve “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olsa gerek.”

      FUSSİLET 52 De ki: “İnkâr ettiğiniz Kur’ân, gerçekten Allah’tan ise, halinizin ne olacağını hiç düşündünüz mü? Doğrudan ayrılıp uzaklaşandan daha sapık kim olabilir?”

      FUSSİLET 53 Onlara dış âlemdeki ve kendi içlerindeki âyetlerimizi/doğa kanunlarını göstereceğiz. Böylece Kur’ân’ın gerçek/hak olduğunu anlayacaklardır. “Rabbinin her şeye tanık olması onlara yetmiyor mu?”

      FUSSİLET 54 Dikkat ediniz, onlar Rabblerine kavuşacakları konusunda şüphe içerisindedirler. İyi biliniz ki, Allah, her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.

      ZARİYAT 20 Kesin olarak inananlar için, yeryüzünde âyetler vardır.

      ZARİYAT 21 Kendi iç âleminizde de âyetler vardır. Gözlem yapmıyor musunuz?

      ARAF 172 Hani kıyamet gününde, “Biz bundan habersizdik” demeyesiniz diye, Rabbin, Âdemoğulları’ndan, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şâhit tuttu ve dedi ki: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Onlar da, “Evet, buna şâhit olduk” dediler.

      ARAF 173 Ya da “Daha önce atalarımız şirke batmıştı. Biz de onların ardından gelen bir soyuz. Gerçeği çiğneyenler yüzünden bizi helâk mi edeceksin?” demeyesiniz.

      ARAF174 İşte, biz de âyetleri böyle açık açık dile getiriyoruz ki, günah işlemiş olanlar belki bizden yana dönerler.

      İYİ DÜŞÜNCELER

      • Alibaba dedi ki:

        kardes sen bu verdigin ayetleri kendin iyice okuyup anladinmi, da zirvaliyorsun neyin kafasini yasiyorsun sen? mesela en basiti Fusilet 52 bu kuranin Allah kelami olmadigini gösterir. istersen tekrar tekrar oku. ya gercekten Allahtansa diyor, buda muhammedin kurani yazdigini ispatlar. SEN HARDDISK INI KOMPLE DEGISTIR FORMAT ISE YARAMAZ

  2. levent ermis dedi ki:

    Tamamen realite ve ilim sahibi insanlarin dusmeyecegi hataya dusmussunuz burda bi tane Ona mekan addeden Ayet-i Kerime yok arş i olan Rabbimiz Tebareke Ve Teala arşta bulunma mecburuyeti yoktur sahip olmasi orda bulunmasi anlamina gelmez ayrica ordada bir cok yaratigi vardir nasilko arz yani dunyada biz oldugumuz gibi bu mantikla dunyayisa Rabbim Tebareke Ve Teala ya mekan addedetmek lazim gelir sacmalamisiniz Yani demekki Rabbim Tebareke Ve Teala Mekandan Munezzehtir.

    • MaMaLi dedi ki:

      levent ermiş!!sizin,gibi,ilim irfan sahibi,değiliz,biz anlayamıyoruz,bakma sen bize gır gır olsun diye dalga geçiyoruz.

  3. ilker kurt dedi ki:

    Mekan dediğimizde ne anlıyoruz ? Elbette ki uzay veya başka bir deyişle Kainat. ve biz sürekli genişleyen bir mekanda, yani uzayda varlığımızı sürdürüyoruz. peki Kainatımız neyin içinde genişliyor ? Hiçbir şeyin içinde. o halde salt mekan bizim kainatımızdır ve gerisi hiçliktir…
    Ayet ne diyor: “Allah gökleri ve yeri altı evrede yaratmıştır” Gökler ve yer ifadesiden ne anlıyoruz: Kainat ya da uzayı ! o halde Kainatı yaratan Allah, yarattığı şeyden içre ve orayla sınırlı olabilir mi (haşa) Allah, elbette ki yarattığından aşkındır. Yaratıcının yarattığı şeyin içinde olduğunu düşünmek nasıl bir oksimorondur anlayamadım ! Hem Allahı uzayda (gökte) bir noktaya izafe edip ona mekan belirliyorsunuz ve hem de uzayı yaratan Allahtır diyorsunuz. !
    Halbu ki Arşın sahibi olmak başkadır, arş ile sınırlı olmak başkadır. Anlayamadığınız nokta tam olarak burası.

    • 1okuyucu dedi ki:

      İlker kurt;

      “””””o halde salt mekan bizim kainatımızdır ve gerisi hiçliktir…””””

      sonsuz boşluk içerisinde başka evrenler olmadığını nereden biliyorsun?

      maddeye şekil veren, maddeyi içten ve dıştan kuşatan boşluktur, boşluk olmasaydı maddenin şeklini algılayamazdık, evrene şekil veren, evreni içten ve dıştan kuşatan sonsuz boşluktur, öyle bir boşluk ki madde yok olsa da geriye sonsuz boşluk kalır, yani sonsuz boşluk yoktan var edilmedi ve hiçbir zaman yok edilemeyecek, hatta tanrı tarafından bile?

      sanırım hiçlik dediğin şeyin varlığın ta kendisi olduğunu anlamışsındır.

      • toro dedi ki:

        Sayın 1okuyucu,

        Size kesinlikle katılıyorum. Bu bilinç düzeyindeki hiçbir insan kainat boşluğunun yoktan var edildiğini iddia edemez! Çünkü yoktan var edilen bir kainat için yoktan var edilecek başka bir boşluğa ihtiyaç duyulur. Bu matruşka bebeklere benzer! Tek farkı sonuncu bebeğe asla ulaşamazsınız! O nedenle varlığımızı sağlayan ya da var olmamızın koşullarını sağlayan olası tanrının kudreti sadece yarattığı kainatla sınırlı olmalıdır! Çünkü yaratırken ya yarattığıyla kendi etrafını da kuşatmış ya da başka bir mekanın sınırları içinde o mekan tarafından kapsanan başka bir mekanı yani bizim kainatımızı yaratmış olmalıdır! Bu da onu kendi mekanına bizi de onun mekanına bağımlı kılar! Narsist olmayan bir tanrı sadece yarattıklarıyla gücünü paylaşır, bütün mekanların yaratıcısı olmak iddiasında bulunamaz! Bulunursa ateist olan arkadaşlarımıza söyleyecek sözü kalmaz! Çünkü ateist olan bir tanrı ateist olan bir insana kızıyorsa bence tek sebep kainattaki tek ateist olarak kalmak istemesindendir!

        Dinlerin ve onların inanırlarının göremediği birşey var! Bütün dinler ve o dinlerin tanrıları insanların ateist olmasını sağlamaktadır! Eğer bir tanrı kendisinin ve içinde bulunduğu mekanın başka bir yaratıcısı olmadığını söylüyorsa normal insan da bunu söyleyebilir, yani onun yolundan gidebilir! Çünkü bu bilinç seviyesinde bile temel gerçeklik şudur;

        Hiç bir varlık bilmediği bir şeyi bilmediğini bilemez! İnsan nasıl yoktan ve bir mekana bağlı olmaksızın var olamıyorsa benim tanrım dahil hiç bir tanrıda yoktan ve mekandan münezzeh olarak var olamaz!

        Yine dinlerin ve inanırlarınnı görmediği ya da görmek istemediği bir durum da dinlerin olası tanrının kudretini her adımda tırpanladığı ve onu bağımlı halde getirdiğidir! Bunu var olmadı, var dilmedi, hep vardı dedikleri tanrılarını her fırsatta zamana, mekana ve çoğunlukla meleklerine muhtaç kılarak yaparlar!

  4. toro dedi ki:

    Arkadaşlar yorumlarınızı yaparken gözden kaçırdığınız büyük bir gerçeklik var!

    Bugün yorumladığınız ayetlerin 1400 yıl öncesinin algısı, bilgisi ve teknolojik birikimine göre değerlendirilmesi gerekir! Herhangi bir ayeti üzerine sonradan gelen 1400 yıllık bilgi ve teknolojik donanımınıza göre değerlendirip yorumlamanız sizi sanrılara götürür! Bu kitabın en büyük iddiası hiç kimsenin anlayamdım diyerek mazeret gösteremeyeceği kadar APAÇIK olduğudur!
    Bu durumda şuan söylediklerinizi 1400 yıl öncede söyleyebilmeniz gerekir!

    Bakın kimin olduğu önemli değil ama bahsedilen bir ARŞ var! Ama burada püf noktası neden SUYUN üstünde? Bu suyla bezeme ya da su sevdası nereden geliyor? Düşünün ki yaşanılan coğrafyada en zor ulaşılan şey su ise hayallerinizi en çok neyin üzerine kurarsınız? Sizin için o kadar önemlidir ki bir şekilde TANRINIZ içinde önemli olmalıdır! Bütün insanlık yerleşimlerini su kenarlarına kurmuşsa TANRINIZDA ARŞINI suyun üstüne kurmalıdır!

    Birde Hud.7 de görüldüğü üzere ilk önce dünya ve su var! Yani bütün evrenin başlama noktası insan kibrinin gereği olarak dünya olmalı! İşin ilginci önce su var ama YER yok! Peki su nerede duruyor? Önce su varken ilk adımda GÖKLER sonra ise YER var edilmiş! Ya da suyun altına YER konulmuş! Detaylara bakmadan sadece ARŞ a kilitlenirseniz göremezsiniz! Görmediğinizi de yorumlayamazsınız!

    Gelelim Hakka 17 ye;

    ”Melekler onun kıyılarındadır. O gün Rabbinin Arş’ını, bunların da üstünde sekiz taşıyıcı taşır”

    ”Sekiz tane taşıyıcı” bakın yine ARŞ a takılmadan baktığınızda, hiçbirşeye muhtaç olmadığı herşeye gücü yeten tek varlık olduğu iddia edilen kuranın tanrısının taşıyıcılara muhtaç olduğu görülmektedir! OL demesiyle OLDURAN bir tanrının OL demektense TAŞIYIN deyip TAŞITTIRDIĞI nasıl düşünülebilir? Evet kuranın bir tanrı profili vermektedir ama o profil üzerine yapılan insani yorumlar o tanrıya yarardan çok zarar getirmektedir! İnsanların her biri kendi insiyatifiyle kuranın tanrısını kendi istediği gibi tanımlamaya ve her defasında daha da insansı bir şekle sokmaktadır!

    Arkadaşlar birşey taşınıyorsa taşınan şeyin bir vücudu ve ağırlığı var demektir!Ağırlığın kaynağı ise bize göre bizim dünyamızın yerçekimidir! O halde sorgulayın kuranın tanrısı nasıl bir yerdedir ki arşı yerçekimine direnmek için 8 tane taşıyıcıya muhtaçtır? Eğer tanrı yerçekimi olan bir yerde ise o yerçekimine tabi olur! Yerçekimine tabi olma durumunda olan bir tanrının herşeyin kaynağı gibi gösterilmesi 1400 yıl önce farkedilemeyecek kadar komplike bir sanrı olabilir, ama ya şimdi?

    • derkan dedi ki:

      Çokça konuşulur, ama nedense dikkatlerden kaçar. Sürekli bir merkezden dışa yayılan kainat cisimlerinin bu hareketlerini filmde geri sarın. Mesafe azaldıkça çekim artar ve bir geri patlamaya tanık olursunuz. Hakeza, başlangıçta 2-3 cm3 lük minicik hacimlere dek ezilecek böylesi bir kozmik lapanın patlamasını anlatan Einstein, Kur’an ayetlerinde; “gök ve yer bitişik idi sonra biz onları ayırdık” hükmüne 1350 yıl sonra imza koymuştur. Şu var ki ; bu kozmik lapanın kainat cisimlerine dönüşmesi 4 boyutluluğu; yani zamanı ve 3 boyutlu mekanı tanımlamıştır (Öklid). Bir sistemi ortaya koyan güçte, o sisteme özgü boyutlandırmayı aramaya kalkarsanız; masaların sehpaların tahtasında marangoz aramaktan beter olur. Diğer bir değiş ile E ve E’ ( evren ve evren olmayan küme) , ortak küme elemanına sahip değillerdir ve E ye E’ yü tanımlatamazsınız. E nin elemanı E’ nün mahiyetini tartışmaya açamaz ama varlık nedeninin E içinde bir eleman olmadığını er geç anlar. Madde ve antimadde tanımlamalarının fiziğe girmeye başladığı bir çağda yaşıyorsunuz ve antimaddenin sırrı ne ise; belki de E’ kümesine mantıksal yol kurulabilecek. İnanmakta acele ediniz, ama inkar etmekte asla… Ateizmin onuru, konu mezar olunca; mutlak bir sessizliktir, iman edenlerin onuru sürprizlere gebedir. Agnostik değilim, ateist asla… Ama; programlar sayesinde erişilebilen bilim gerçeği varken, kendisine ev sahipliği yapan evrende programsızlığı var sayabilecek kadar da konuya uzak değilim çok şükür…

    • Ceycey dedi ki:

      Tebrik ederim anca bu kadar güzel açıklanabilirdi .takipcinizim

      • bir kul dedi ki:

        TOHUM VE HÜCRE BİR MUÇİZE ASLINDA

        Bir tohumdan dallı budaklı bir ağacın çıkması aslında mucizedir ama biz bunları hergün çevremizde görüp durduğumuz için mucizeyi farkedemeyiz. Halbuki aynı olay gözümüzün önünde saniyeler içinde gerçekleşse ”’aaa, bu bir mucize” deriz. Oysa zaman izafidir ve değişen hiç bir şey olmamıştır aslında. Tohum sadece içine kodlanmış olan bilgiyi gerçekleştirmiştir, daha yavaş veya daha hızlı bir şekilde.
        Döllenmiş bir yumurtanın hücrelere bölüne bölüne çoğalması, sonra birbirinin aynı olan hücrelerin farklılaşarak bazılarının kalbi, bazılarının karaciğeri, bazılarının beyni, bazılarının iskelet dokusunu vs. oluşturması bir mucizedir Ama döllenmiş yumurta sadece genlerinde ne kodlanmışsa onu gerçekleştirmektedir, bütün yaptığı budur sadece. Ama o kodlanmış bilgiyi bir bilen ve kodlayan olduğunu GÖREMEYİZ BİZ NEDENSE,BELKİ DE GÖRMEK İSTEMEYİZ.

        ilk olarak şunu göz önüne almanız gerekir; eğer bir kişi ALLAH ‘hın varlığını kabul etmiyorsa, bütün delilleri reddetmesi engellenemez.

        İnsan beyni . . . eşzamanlı bir şekilde sayısız bilgiyi işler. Beyniniz, etrafınızda gördüğü şekilleri, renkleri, kokuları, ısıları, ayağınızın altındaki basıncı, ağzınızın nemini, elinizdeki ve üzerinizi kaplayan elbiselerin dokusunu aynı anda işler. Beyniniz duygusal yanıtları, anıları ve düşünceleri kaydeder. Aynı zamanda bedeninizin düzenli işlerini sürdürür, nefes almanız, göz kapaklarınızı açıp kapamanız, yürümeniz, iç organlarınızın çalışması bunların bir kaçıdır.

        İnsan beyni bir saniyede bir milyondan daha çok mesajı işleme tabi tutar. Beyniniz bütün bu veriyi tartar, önemine göre süzgeçten geçirir, göreli olarak önemsiz gözükenleri geri plana atar. Dünya üzerinde yaşamanızı ve işlev görmenizi sağlayan işlemci, beyninizdir. Her saniye milyonlarca veriyi işleyen, bedeninizin bilinçli ve bilinçsiz işlevlerini sürdüren ve sayısız etkinliği, yaratıcılığı olan insan beyninin şans eseri oluşmuş bir et parçası olduğunu kim iddia edebilir?
        NASA uzaya bir mekik gönderdiği zaman içine yerleştirdiği maymunun bu gemiyi inşa etmesi ve kullanmasını beklememiştir, sadece zeka ve yaratıcılık sahibi bir tür bunu yapabilir. Birisi insan beyninin varlığını nasıl açıklar? Sadece insan beyninden daha bilgili ve zeki bir akıl bunu yaratabilir.

        – akıllı insan aklını kullanır, daha akıllı insan başkalarının aklını da kullanır. [bernardshaw]
        . Hiçbir şey ne o an, ne de o kadar basit, sıradan, sebepsiz ve kendiliğinden oluşmamaktadır
        “Bazıları ışığın, bazıları gölgenin peşine düştü.” T.S.ELIOT

        “Gören, duyan yalnız ruhtur, geri kalan her şey sessiz ve sağırdır.” Epicharm
        Einstein, “Bilimle ciddi şekilde uğraşan herkes, tabiat kanunlarında bir ruhun, insanlardan daha üstün bir ruhun olduğuna ikna olur. Bu yüzden bilimle uğraşmak, insanı dine götürür.”

        Pascal“Gerçeklik yalnız akılla değil gönül gözü ile de görülür, gönül gözünün de kavrayıcı, bilici bir gücü vardır.”

        “OLAYI GÖRDÜLERDE NEDENİ GÖREMEDİLER.”

        Evet, Pascal, böylesi inançlı bir bilim adamı ve gerçek bir düşünürdü.“Allah’ı duyan gönüldür, akıl değil; inanç, Allah’ı gönülde duymadır, akılda değil.”

        “İnsan, Allah için yaratılmamışsa mutluluğu Allah’da bulmasının gereği nedir? İnsan Allah için yaratılmışsa Allah’a karşı direnmenin anlamı nedir?”

        Pascal’ın ifade ettiği gibi, “Bilimin azı Allah’tan uzaklaştırır, ama çoğu O’na götürür.”

        Sokrat der ki: “Kâinatta tesadüfe, tesadüf edilmez.”

        Bilim ile din arasındaki uyumu savunan Pasteur; “Doğayı ne kadar çok incelersem, Yaratıcı’nın eserleri karşısında inancım o kadar çok artıyor.”

        “Bilim, insanı Allah’a götürür.”

        “Bildiğimizi zannetmemiz öğrenmemizin en büyük düşmanıdır.”DR.C.BERNARD

        Einstein der ki: “Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki peşin hükmü söküp atmak, atomu parçalamaktan daha zordur.”

        Shakespeare’in ifade ettiği gibi, “Namus görünmez bir cevherdir; çok kere ona sahip olmayanlar sahipmiş gibi görünürler.”

        Thomas Fuller;“Namuslu kişiler, ne aydınlıktan ne de karanlıktan korkarlar.”

        OKUMAK NEDİR?
        Herhangi bir metni, anlamını düşünce süzgecinden geçirmeksizin okumak her ne kadar okumak sayılabilirse de, okumanın aslı, bir metni derinliğine düşünerek hissetmek ve metnin mesajını anlayarak öğrenmektir. Öğrenmek ise bir davranış değişikliğini getirir. O halde okumak
        DEĞİŞMEKTİR .

        İlahi amaca uygun olarak Kur’an’ı okumak
        anlamını derinliğine düşünmekle ve kendimizi onun sunduğu
        hayat tarzına doğru değiştirmekle mümkün olabilir.

        Sadi der ki; “Ne kadar çok okursan oku, bilgine yaraşır biçimde
        davranmazsan cahilsin!”

        Ve her konuda sözün özünü söyleyen Yunus şöyle der:

        “İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir
        Sen kendini bilmezsen Ya nice okumaktır”

        İNSAN NE İÇİN OKUR?
        Varlığını sorgulayan insan, bu konuda kendini ikna etmeye çalışır. Kendisiyle tanışmak ve gerçeğiyle yüzleşmek ister. Bunun için okur.

        Böylelikle varlığının bilincine erecektir. Başlangıcını ve sonunu, varlığının amacını öğrenmek, hayatını bu amaçla taçlandırmak ister.
        Bu uğraş içinde eksiklerini fark ettikçe kendisini tamamlamaya çalışır. Hiçbir zaman mükemmel olamayacağını bilse bile, yine mükemmel olmak ister ve bu yolda okudukça tamamlanmanın tadını alır.

        İnsan merak eder. Kendisini ve içinde yaşadığı evreni, evrendeki gücünü tanımak ve gücünün nerelere ulaşabileceğini görmek ister. Kitaplar insanların zihin emeğidir, insan eli değmiş varlıklardır. Mutlak doğru olarak algılanamayacakları gibi,
        her an yanılgıya düşürme payları da vardır. İnsan düşüncesinin daima gelişmekte olduğunu da hesaba kattığımızda, bu kitaplar mutlak doğruyu arayan insana yeterli

        İNSAN NEYİ OKUMALIDIR?
        Yeryüzünde basılmış kitapların yanı sıra, gökte yazılmış kitaplar da vardır. Onlara semavi kitaplar diyoruz. İnsan eli değmemiş, ilahi kitaplardır onlar. Bizim gibi birer
        insan olan yazarların kitaplarına gösterilen olağanüstü ilgilere baktığımızda, Yaratıcının Kitabı’na bu kadar ilgisiz kalınması düşündürücüdür.

        Bildiğimiz gibi bu kitaplara “vahiy” yani “Allah’tan peygamberler aracılığı ile gelen ilahi esin” deniliyor. Olur olmaz karalamaları bile okuyan insan, Rabbinin aydınlığına
        da bir bakmalıdır. İnsan Yaratan’ı ile konuşmaktan kaçmamalıdır.
        Aklının onaylamadığı, kalbinin hissetmediği hiçbir şeye inanmak zorunda da değildir. Yüce Allah sadece öğüt verir. Hatırlatır.

        Vahiy akıldan uzak değil, bizzat Tanrı’nın bize sunduğu aklıdır. Kur’an’da sık sık sorduğu “Hiç düşünmezmisiniz?” (10/Yunus 3) sorusu ile bizi sürekli düşünmeye
        ve aklımızı kullanmaya çağırır. Bu nedenle bizler her tür okumaya açık olmalıyız. Üstelik okunması gerekenler sadece kitaplar değildir.

        İnsanın bizzat kendisi okunmaya değer bir kitaptır. Hayat, okunması gereken belki de en kalın, çok defa yaşayarak yazdığımız ve bizden sonrakilerin okuduğu bir kitaptır.
        Evren… Renkli, hareketli ve olağanüstülükleri, kuralları,sebepli doğumları, sonuçta ölümleriyle, derinliği ve büyüklüğüyle okunması bitmeyecek koca bir kitaptır.

        ÜZÜLMEYİN GEVŞEMEYİN İNANIYORSANIZ ÜSTÜN OLAN SİZLERSİNİZ
        Ali imran 3/139 öyleyse ne yılgınlığa kapılın ne de üzülün: eğer gerçekten inanıyorsanız, insanların en üstünü mutlaka siz olusunuz ()

        ALLAH İSTEYENİ İSE DOGRU YOLA İLETECEKTİR
        BlZ her peygamberi yalnızca kendi kavminin diliyle gönderdik ki, mesajı onlara açık ve net olarak iletsin. Bundan sonradır ki Allah isteyenin sapmasını dileyecek, isteyeni ise doğru yola yöneltecektir: Zira her işinde mükemmel olan, hükmünde tam isabet kaydeden O’dur. (İbrahim 14/4)

        İMAN ETMEMEKTE DİRENEN BİR TOPLUMA
        De ki: “Göklerde ve yerde nelerin bulunduğuna bir bakınız!” Ne ki, iman etmemekte direnen bir topluma, ne âyetlerin ne de uyarıların hiçbir yararı olmaz. (Yunus 10/101)

        ALLAH İSTEYENİN SAPMASINI DİLEYECEK
        BlZ her peygamberi yalnızca kendi kavminin diliyle gönderdik ki, mesajı onlara açık ve net olarak iletsin. Bundan sonradır ki Allah isteyenin sapmasını dileyecek, isteyeni ise doğru yola yöneltecektir: Zira her işinde mükemmel olan, hükmünde tam isabet kaydeden O’dur. (İbrahim 14/4)

        HER KAFİR VE MÜNAFIK DİNE GİRMİŞTİR
        bazı yüzlerin agarıp bazı yüzlerin karardığı o günde, yüzü kara çıkanlara (denilecek ki): “İmana erdikten sonra inkâra saptınız ha? O hâlde, inkârınızdan dolayı tadın azabı!” (Ali İmran 3/106)

        AKIL NE BÜYÜK NİMET AKLEDE BİLENE

        TESTTEN GECİRİRİM MESELA

        ÖRNEK:

        FURKAN 25/30 Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı devirde/evrede yaratan, sonra hükümranlığı yetkisine alan Rahmân’dır. Bunu bir bilene sor

        MÜLK 67/3 Yedi kat göğü birbiri üzerine tabaka tabaka yaratan da O’dur. Rahmân’ın yaratmasında bir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bak, bir bozukluk görüyor musun?

        MÜLK 67/4 Sonra tekrar tekrar yine bak; sonunda göz, aradığı bozukluğu bulamayıp güçsüz ve bitkin bir halde sana geri dönecektir.

        MÜLK 675 Andolsun ki, biz en yakın göğü kandillerle süsledik. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.

        BEN BU ÖRNEK AYETLERDEN ŞUNU ANLIYORUM BU KİTAP KAİNATLA İLGİLİ SÖYLEDİGİM TÜM SÖZLERİ TART VE KIYASLA EGER UYUMSUZLUK CIKARSA CİDDİYE ALMA DİYOR BU BENİM KİTABIM DEGİLDİR DE MEYDAN OKUYOR
        Nahl 16/8 Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve süs için yarattı. BİLMEDİGİNİZ NİCE ŞEYLER YARATMAKTADIR
        SEBE 34/12 Sabah esintisi bir aylık mesafe, akşam esintisi de bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman’ın emrine verdik. Onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerin de bir kısmı onun emrinde çalışırdı. Cinlerden bizim emrimizden çıkanlara, alevli ateşin azabını tattırırız
        UCAK HELİKOPTER VESAİRE DÜŞÜN OZAMANIN TOPLUMUNA DESEYDİ HERHALDE SERSEM OLURLARDI ŞU ZAMANDADA AYETLERİ ANLAMYANLAR VAR AYNI DURUM ONLAR İÇİNDE GECERLİ DİGGER AYETLERİN İÇİNDEN

        PEYGAMBERİMİZDEN1400 SENE GECMİŞ SÜLEYMANPEYGAMBERLE BİZİM PEYGAMBERİMİZİN ARSINDA NEKADAR ZAMAN GEÇTİ KİMBİLİR ŞAŞIRMAMAK ELDE DEGİL AKILLA BAKARSAK GÖRMEMEK MÜMKİN DEGİL SAGLAMA YAPMAYA DEVAM

        MÜMİNUN 23/14 Sonra bu döl suyu damlasından, döllenmiş hücreyi yarattık; sonra bu döllenmiş hücreden de cenini ve ceninden kemikleri yarattık; sonra da kemiklere et giydirip onu yepyeni bir varlık halinde ortaya çıkarttık. Yaratanların en üstünü olan Allah’ın şanı ne yücedir!

        SAGLAMA YAPMAYA DEVAM

        MÜMİNUN 23/12 Andolsun ki biz, insanı çamurun özünden yarattık.

        MÜMİNUN 23/13 Sonra onu döl suyu damlası halinde sağlam bir yere yerleştirdik.

        MÜMİNUN 23/14 Sonra bu döl suyu damlasından, döllenmiş hücreyi yarattık; sonra bu döllenmiş hücreden de cenini ve ceninden kemikleri yarattık; sonra da kemiklere et giydirip onu yepyeni bir varlık halinde ortaya çıkarttık. Yaratanların en üstünü olan Allah’ın şanı ne yücedir!

        HAYRET HAYRETKİ NEHAYRET BU MÜMKİNDEGİL BİR BEŞER KİTABI OLAMAZ
        ARTIK KANAAT GETİRDİM BU İDDİ AYI HİÇ BR BEŞER YAPAMAZ

        HADİD 5719 Allah’a ve Peygamberlerine inananlar var ya, özü sözü doğru kişiler onlardır. Rableri katında tanık olanlar onlardır. Onların ödülleri ve nurları vardır. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennem yârânı olacaklardır.

        HADİD 57/20 Biliniz ki dünya hayatı gerçekte oyun, eğlence, süs, aranızda soy sopla övünme, mal ve çocukların çokluğu ile böbürlenmeden ibarettir. Onun durumu, bitirdiği bitkilerin çiftçileri hayran bıraktığı bir yağmur gibidir. Ardından o bitkiler kurur, sen onları sapsarı olmuş görürsün. Sonra bunlar çerçöpe dönüşürler. Âhirette şiddetli bir azap ile, Allah’ın bağışlaması ve rızası vardır. Dünya hayatı geçici ve yanıltıcı bir şeyden başkası değildir.

        HADİD 57/21 O halde Rabbinizin affı ve cenneti için yarışınız! Allah’a ve peygamberlerine inananlar için hazırlanan bu cennetin eni, gök ve yer genişliğindedir. Bu, Allah’ın hak edene vereceği bir lütuftur. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir.

        BAKARA 2/269 Allah, dileyene hikmeti verir; kime hikmet verilmişse, ona büyük servet verilmiştir. Ama akıl sahipleri dışında kimse bunu düşünüp anlayamaz

        MÜMİN 40/58 Görmeyen ile gören, inanıp iyi iş yapan ile kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz!

        SAYGILARIMLA

    • toro dedi ki:

      Sanırım bu yazı bana hitaben yazılmış ama ben zamanında fark edememişim! Geç olsun ama güç olmasın diyerek cevabımı paylaşmak isyerim.

      Sürekli, tanık olunmamış ama tanık olmamışlar tarafından ayrıntılarıyla anlatılan oluşlar(!) üzerinden dizayn edilen sonuçlar ve bu sonuçlardan(!) etkilenen bakış açılarıyla ortaya çıkarılmış hayali GERÇEKLER ile uğraşmak zorunda kalıyoruz!

      Adına teori denilen ve amacı tanık olunmamışları tanık olunmuş gibi yorumlamak olan iddiaların yine tanık olmamışların iddialarına göre ucu bucağı belli olmayan ve henüz en fazla %5’ini(bu da tahmini) bilebildiğimiz kısıtlı evren bilgisi içerisinde test edilmesine dayandırılan sonuçlarının gerçekliğine yapılan atıflar!

      Kısacası KESİNLİKLE bilmiyoruz ama BİLİYORUZ söylemleri!

      Bu girişten sonra olayın bilimsel boyutuna hiç girmeden sadece tüm zaman boyunca inanılan inanç sistemlerinin bu KESİNLİKLE bilmiyoruz ama BİLİYORUZ söylemlerine olan ilgisine dikkat çekmeye çalışacağım!

      Hangi inanç sistemi olursa olsun farketmeksizin bunların inanırları, o inanç sistemlerine dahil olmak yani İNANDIM demek için mantıksal boşluk kabul etmeyen kanıtlar istemezken yani inanma tercihlerini bir kanıta bağlamazken ve inanma eylemleri bazen başkalarının aktif ya da pasif baskısıyla başlasa da kendi tercihlerinin sonucunu ifa ederek İNANDIM derler, İNANIRLAR!

      Peki ne olurda inanırken inanma hallerinin kanıta bağlı olmasıyla o kadar da ilgilenmeyenler sonrasında inanma hallerini gerekçelendirmek için inandıklarını kanıtlamak zorunda hissederler?

      Benim buna yanıtım yıllardır;

      Çünkü sadece İNANIYORLAR (başka bir insanın ya da başka insanların onlara kanıt göstermeden söylediklerine) BİLMİYORLAR olur!

      Burada ortaya çıkan sonuç inandıkları tanrıdan kanıt talep etmeyip kendileri gibi inanmayanlara ya da kendilerinin inandıklarına inanmayanlarla kandilerinin kanıtlamak için KANIT göstermeye, KANIT bulmaya çalıştıklarıdır!

      Sorumlulukları var oluşuna İNANDIKLARI tanrılarınadır(!) ama sanki onlar inançlarını kendilerinden olmayanlara KANITLAMALIDIR!

      O nedenle tanrılarının inandıkları sözlerini(!) anlayabilmek için genellikle kendilerinden olmayan birilerinin tüm insanlık içerisinde genel kabul görecek tezlerinden yararlanırlar!

      Yani yer ve GÖKLER GERÇEKTEN birmiş (inanırken GERÇEKTEN bir olmalarını önemsememişlerdi) çünkü bunu tanrılarınından(!) binlerce yıl sonra Einstein söylüyor! Peki Einstein kim? Onların inandığına inanabilmek için inanmaya niyetlendiği tanrısının sözlerinin doğruluğunu sorgulayan, bunun için KANIT toplayan birisi mi? İnanmadan önce inanması beklenen şeyin kanıtlanmasınımı isitiyor?

      Hadi diyelim Einstein kanıtladı(!) ve kanıtladığı için kendini çağıranın gerçek tanrı olduğuna İNANMAYA başladı! Peki sizler Einstein’e kadar neyi beklediniz? Neden başlangıçta değilde Einstein’in iddialarından sonra kanıta ihtiyaç duymaya başladınız, sizin gibi olmayanlarla yaptığınız münazaralarda?

      Tanrıya ya da elindeki çağrının tanrıdan geldiğine inanan birisinin kendini kanıtlaması gereken figür tanrısımıdır(!) yoksa kendisinin inandığına inanmayan diğerlerimidir?

      Şimdi yaklaşım tarzımızı biraz değiştirelim;

      ‘’İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı?’’ Enbiya,30-Diyanet

      ‘’göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi GÖRMEDİLER Mİ?’’

      Kim görmedi mi? Burada seslenilen Friedman (big bang in kuramcısı) ya da Einsten’mi? Çünkü göklerle yerin bitişik olmasının gerçekliğini dayandırdığınız kişiler bunlar! Tabi ki hayır, GÖRMEYENLER ya da GÖRMEDİLER Mİ sorusunun muhatabı olanlar önlerine getirilen ve tanrıdandır denilen sözlerin bir tanrıdan geldiğine 1400 yıl önce henüz (o an) İNANMAMIŞ olanlar! O halde İNANMIŞ olanlar GÖRDÜLER Mİ, yer ve gök bitişikken bir tanrının(!) gelip onları AYIRDIĞINI? O yüzden mi İNANDILAR?

      Peki onlar yer ve göklerin bir tanrı tarafından birbirinden ayrıldığını GÖRÜRKEN, diğerleri ne yapıyorlardı ki GÖREMEDİLER ya da GÖRMEDİLER? Dolayısıyla İNKAR ediyorlar diğerleri ise İNKAR etmiyor! Çünkü GÖRMÜŞLER!

      Son olarak insanın gök algısı ÜSTÜNDE yaşadığı gezegenin etrafını çevreleyen atmosferin fiziki algılanışı ile ilgilidir! Kelime bu algıdan türemiştir! Peki atmosferin olmadığını varsayalım ve yine de dünyanın ÜSTÜNDE yaşayabiliyor olalım ya da boşverin aya gidip (atmosfer) yorumu oradan yapalım! Baktığımızda gördüğümüz (atmosfer olmadan) şeye gök mü deriz? Ya da gökler?

      Keşke evrende sadece dünya adında bir YER olsaydı da elinizdekini savunabilecek daha fazla argüman bulabilseydiniz!

  5. ilker Kurt dedi ki:

    Gözden kaçırdığımız büyük gerçeklikten kastınız nedir ? Yani 1400 yıl önceki insanların, evvela Allah’ın gökte ikamet ettiğini söyleyip, ardından da gökleri gökte ikamet etmekte olan yaratıcı yaratmış diyebileceklerini ve burdaki oksimoronu ya da paradoksu göremeyecek kadar düşünebilme kabiliyetinden mahrum olduklarını mı söylemeye çalışıyorsunuz. ?
    Afedersiniz ama Yaratıcının yarattığı şeyden içre olmayacağını düşünebilmek için hiçte öyle komplike bir bilince sahip olmak gerekmiyor ! 1400 yıl önce insanlar bu raddede zeka fakiri değildiler ! Sanki dersiniz 1400 yıl önce arap yarımadasında neandertaller yaşıyordu 🙂
    Siz belki kadim insanların uluyan barbarlar olduğunu sanıyor olabilirsiniz ancak ben, dünyanın 26.000 yıllık yalpalama hareketlerini dahi hesaplayabilecek kadar gökyüzüne / kozmolojiye hakim kadim atalarımızın bu kadar basit mantık hatalarına düşmeyeceğinden eminim..

    Diğer meseleye gelince:
    Bu kitabın en büyük iddiası hiç kimsenin anlayamadım diyerek mazeret gösteremeyeceği kadar APAÇIK olduğu falan değildir. Bu sizin sadece görmek istediğiniz ayetlere bakarak söylediğiniz bir şey. ve lakin Kur-an kendisini böyle tanımlamıyor: Ali imran suresi 7. ayetine bakın; kur-an’ın hem apaçık hem sembolik ayetleri var: MUHKEM ve MÜTEŞABİHAT…
    “Sana bu kitabı indiren o’dur. ondan (kitaptan) bir kısmı muhkem (hüküm içeren)dir ki bunlar kitabın anasıdır. Diğerleri ise müteşabih (çok anlamlı)dır. Durum böyle olduğu halde kalplerinde bozukluk bulunanlar onda (kitapta) fitne aramak için müteşebihin peşinden giderek tevil yaparlar. O’nun açıklamasını ise Allah ve ilimde uzman olanlardan (er rasihune fil ilmi) başkası bilmez. onlar(uzmanlar) “hepsi rabbimizin katındandır iman ettik” derler. ulul elbabtan başkası düşünüp anlayamaz (Ali imran 7)”

    Demek ki her seviyeye aynı uslupla hitabeden bir kitap değilmiş kur-an. Onda bir kısım ayetler muhkemdir, bir kısmı da müteşabihtir diyor. Bu durumda kur-an’ın topyekün mübin olduğu iddia edilemez. Ne demiştik ayetler iki sınıf:
    1. Muhkem: “İçinde hüküm bulunan ve manası açık olanlar” demektir ki şeriat ile ilgili ayetler (Haram ve Helaller) bu takımdandır. iman edenler için kitabın ana hatlarını bu ayetler oluşturur. apaçıktır…
    2. Müteşabihat ise, işin ehlinin (er rasihune fil ilmi) anlayabileceği takımdandır. Bunlar ekseri gayb alemine ait olan eyetler olduğu için sembolizim kullanılır..

    Allah, Melek, şeytan, cin, cennet, cehennem gibi hususlar gaybi aleme ait olduğundan, yani başka bir deyişle dünyevi algı ile algılanamayacak METAFİZİK olgular olduğundan, anlamayı kolaylaştırmak için bazı sembolik anlatımlarla mesele kolay anlaşılır, tavır ve vaziyet alınır hale getiriliyor. Teolojinin retoriği bu açıdan bilimsel dilden farklıdır… Din dili mitelojiktir. Miteloji dediğimiz zaman ne anladığınız da önemli bu noktada. Size göre masaldan ibaret olabilir fakat Elbette ki kadim toplumlar yapaçak iş bulamadıkları için miteloji üretmediler. Miteloji zamanın bilinç seviyesinin kavaramaya müsait olmadığı hususların hikayeleştirilerek anlatılmasıdır.

    Mesela: uzay zamanı kavramak 7. yüyılda çöldeki bedevinin harcı değildi. Sadece onun değil, o tarihte hiçkimsenin harcı değildi. Kıyamet nasıl kopacak diye sorduklarında muhammed ne diyecek. KARADELİKLERİ mi anlatacak ! Bedevilere teorik fizik dersi mi verecek ?
    Tabii ki bunu yapmayacak. Fakat bazı gerçekleri mitelojik bir uslupla 21. yüzyıldaki insanın da okuduğunda anlayabileceği şekilde şifreleyerek anlatacak. Mesela şöyle diyecek:
    “Bana günler sunuldu. cuma gününü gördüm; onun güzelliği ve nuru hoşuma gitti. orada SİYAH NOKTA şeklinde bir şey gördüm. “bu nedir?” diye sordum. “KIYAMET ONUN İÇİNDE” kopacaktır denildi” (hadis)
    Ya da sen cahil bir çöl bedevisi iken sana demeyecek ki, “Nükleer füzyon reaksiyonu ile birlikte hidrojen çekirdeği helyum çekirdeğine, o da karbon çekirdeğine dönüşür ve saire…” Bunu sana ancak şu şekilde anlatabilir: “Yıldızların, söndürüldüğü zamana andolsun! (Tekvir suresi 2)
    Ve yahut, uzun yıllar boyunca parlayan bir yıldız sonunda yakıtını tüketmektedir. Bu yüzden de şiddetli bir şekilde büzülmekte ve bu şekilde meydana gelen ters tepki yıldızın tekrar ısınmasına yol açmakta ve sonunda yıldızı infilak ettirmektedir. Patlıyan yıldızın bir bölümü uzaya dağılırken çekirdek, büzülmesine devam etmekte ve yoğunluğu da giderek artmaktadır. DEMEYECEK
    Ne diyecek ?
    “Yıldızlar saçılıp dağıldığı zaman (infitar suresi 2) DİYECEK
    Ve yahut öldüğü zaman toprak bedenini terk edip mücerret boyuta geçtiğinizde orada ışıktan hızlı olacağımız için zaman tersine akacak. Her şey tersine dönecek demek yerine. “Orada ırmaklar ters akacak” diyebilecektir. Bu sembolizmi kullanmak zorunda. unutma ki sen 7. yüzyılda cehalet içinde boğulan bir çöl bedevisisin. Kalkıp da sana E=MC^2 demeyecek. Bunun yerine diyecek ki: Cennet sonsuzdur… velhasılı, Bilimsel retorik teolojinin uslubuyla kıyas edilemez. Sen bu kıyasa tevessül edersen çelişki senin tavrında ortaya çıkar kur-an’da değil.

    “Allah’ın yarattıkları hakkında düşünün. Allah’ın zatını düşünmeyin. Allah’ın şahsı hakkında düşünmeye güç yetiremezsiniz.” (hadis)

    • toro dedi ki:

      Sayın İlker Kurt,
      Öncelikle yazınızı ilgiyle okudum.

      Yazımın girişinde ifade etmek istediğim konuyu anlamadığınızı görüyorum! Bakın ben size 1400 yıl önce yaşayanlar aptaldır demiyorum! Kuran 1400 yıl öncesinde yaşayanlara bizden daha az APAÇIK değildir diyorum! Böyle bir şey olabilirmi?Eğer oluyorsa tanrınız önünde insanlar eşit değil zamansal olarak üstünlükler söz konusudur demektir!

      Örneğin aşağıdaki ayet yalnızca size hitabenmidir? 1400 yıl öce savaş, göç ve binbir güçlükle dininizi inşa edenlerin anlayamayacağı kadar şifreli ve şifresi 1400 yıl sonra yaşayacaklara mı verilmiştir! Farkındaysanız zaman ilerledikçe, zamanın en ilerisinde olanlar zamanın dine göre başladığı noktada yaşayanların algısını alenen küçümsemeye başlıyor!

      ”(Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.” Nahl,89

      Size göre ”her şey için bir açıklama” 1400 yıl sonra yaşayanların algısı için bir yönlendirmemidir? Peki o zaman söylermisiniz ilk müslümanlar bu ayeti anlamadan ya da bu ayetin gelecektekilere hitap ettiğini düşünerekmi iman ettiler? O halde ilk iman edenler kuranda birçok ayetin aslında ne dediğini bilmiyorlardı! Onlara hiç bir zaman tam anlamıyla kavrayamayacakları sözlerle hitap edilip, hiç bir zaman tam anlamıyla anlayamayacakları sözlerle iman etmeleri beklendi! Bu da zaman ve mekan ayırmaksızın bütün inananları eşit yapıyor öyle mi?

      “Sana bu kitabı indiren o’dur. ondan (kitaptan) bir kısmı muhkem (hüküm içeren)dir ki bunlar kitabın anasıdır. Diğerleri ise müteşabih (çok anlamlı)dır. Durum böyle olduğu halde kalplerinde bozukluk bulunanlar onda (kitapta) fitne aramak için müteşebihin peşinden giderek tevil yaparlar. O’nun açıklamasını ise Allah ve ilimde uzman olanlardan (er rasihune fil ilmi) başkası bilmez. onlar(uzmanlar) “hepsi rabbimizin katındandır iman ettik” derler. ulul elbabtan başkası düşünüp anlayamaz (Ali imran 7)”

      Yukarıda paylaştığınız ayete gelince!

      Sayın İlker nasıl bir tanrı önce müteşabih eyetler gönderip ima yoluyla itaat bekleyip sonrasında mütaşabih ayetleri anlamayıp sorgulayanlardan şikayet edebilir? Tanrı mütaşabih ayetlerin sorun olacağını ve kendisine inananlarda ya da kendisine inanmasını beklediklerinde ki genel algıyı yaralayacağını öngöremedimi?

      Herhalde kuranın tanrısı müteşabih ayetler gönderip sonrasında müteşabih ayetlerle kendisinin gerçekliğini sorgulayanların ”kalplerinin bozuk” olduğunu iddia etmekten daha inandırıcı donelere sahip olmalıdır! Çünkü birileri çıkıp ”kalpleri bozuk olanları yaratan” başka birisimidir diye sormadıkça kimse tanrının neyi şikayet ettiğini tam olarak kavrayamayacaktır!Ayete turist olarak bakarsanız kuranın tanrısının kendi kendini şikayet ettiğini açıkça görebilirsiniz! Devam edecek olursak ayetin sonunda (her çeviri farklı olmak üzere) kuranın tanrısının müteşabih ayetlerin anlamını yalnızca ”Allah ve ilimde uzman olanlar” ın bileceğini beyan ettiğini söyleyerek 1400 yıl sonra yaşayanların o ”ilimde uzman olanlar” olduğunu ima etmektesiniz! Gözden kaçırdığınız şey insanların tanrının sözlerine muhatap olup anlamada birbirlerden farklı algılara sahip oldukları ya da herkesin herşeyi anlayamacağı şeklinde bir sonuca doğru evrildiğiniz! Bu ayet ne yazık ki islamın sözde yıktığını iddia ettiği RUHBAN sınıfının bu dindeki başlangıç noktasıdır! Bir tanrı inanırlarının bazılarının diğerlerinden daha iyi anlayanlar olduğunu söylüyorsa inanırlarını ayırmış ve eşit yaratmamış demektir!Böyleyece birileri sanki tanrı onarla sonradan özel olarak tekrar konuşuyormuş gibi bazı ayetleri kendine göre yorumlar ve bu sayede kendine güç ve nüfuz defşirebilir! Sizce böyle olmamışmıdır!

      İşin komik yanı tanrı kendi yarattıklarının bazılarının ”kalplerinin bozuk” olduğundan şikayet ederken öte yandan geride kalan inanırlarını da kendi içlerinde birbirlerine eşit yaratmadığını itiraf etmektedir! Aralarında ilim sahibi olarak kuranı, kuranın tanrısıyla beraber anlıyacaklar vardır! Eğer bu ikilem tanrısallıksa ve kuranın tanrısı kendi yarattıklarının durumlarını yine kendi yarattığı diğerlerine şikayet edebiliyorsa ve insanlar bu durumu 1400 yıl sonra bile sorgulamıyorsa mimar gerçekten başarılıdır!

      Yıldızların sönmesi ve diğer benzetmelerinize gelince! İnsanoğlunun hayalgücü geniştir! Bununla beraber insanoğlu hikaye yazmasınıda sever o hikayeleri kutsal bir güce atfetmeyide! Bakın yapılan bir deneyde küçük çocuklara ”gözleri nerede olsaydı daha çok işlerine yarardı” diye sormuşlar! Aldıkları genel yanıt işrate parmağımın ucu olmuş! Biz buradan yola çıkarak henüz atalarının bilgi ve ezberleriyle donanmamış ve tanrının yarattığı şekliyle hayata başlamış çocukların bize tanrının mesajını ilettiklerini ve aslında tanrının gözlerimizi işaret parmağımıza koysa işimize daha çok yarayacağı bilgisini bize ilettiği sonucuna ulaşabilirmiyiz?

      Sonuç olarak tanrı size şifreli bir metin gönderip o metnide bizzat yine insanların tahrif etmesine karşı koruyacağını iddia ediyorsa şifrelerinide bizzat kendisinin vermesi gerekir!Zaten insanlara karşı korunucak bir kitabın şifrelenmesi ve şifrenin yine insanlar tarafından çözüleceğinin düşünülmesi kusura bakmayın tanrıyı küçümsemektir! Tanrıyla ilgili şifreler bu kadar basit ve hatasızca çözülebiliyorsa paygamberler ne işe yaramışlardır! O zaman tanrıymışcasına insanlara diyelim ki, ”bırakınız yapsınlar”!

      Bu arada bir düşünün bakalım kuranın tanrısının inanırlarına en basit ve o tarihte bile kolayca algılanabilir bir bilgi olan dünyanın güneşin etrafında döndüğü bilgisini açıkça vermeyip onların ay takvimine yönelmesi ve yüzyıllarca dünyanın merkez diğerlerinin onun etrafında akan uydular olduğuna inanmaya devam etmelerine izin vermekteki amacı ne olabilir? Üstelik Kurandan yaklaşık 1000 yıl önce bu bilgiyi Samoslu Aristarkos bile etrafındakilerle paylaşmış ve daha da ileri giderek Dünya, Ay ve Güneş’in birbirlerine göre olan büyüklüklerini ve uzaklıklarını hesaplamış ve gökyüzünün küresel bir kubbe şeklinde değil neredeyse sonsuz genişlikte bir evren olduğunu keşfetmişken kuranın tanrısının kendi inanırlarının bu bilgiye yüzlerce yıl sonra genellikle başka dinden ya da herhangi bir dine inanmayan bilim adamlarının icatlarıyla vakıf olmasını sağlamakta ki amacı ne olabilir?

      • sami dedi ki:

        Sayın İlker Kurt’ un yazdıklarından şu sonuç çıkıyor.
        Allah cc, insanlara gönderdiği mesajın,insanlardaki bilgi yetersizliğinden anlaşılamayacağını düşünmüş ve bunu sembolizm yoluyla anlatmaya karar vermiş. tabi buna anlatmış olmak denirse. bu yüzden 1400 yıl boyunca hiç kimse bunu gerçek manada anlayamamış. işin garip tarafı allah hazretleri, tüm bunların sembolizm olduğunu da söylememiş . Sayın İlker Kurt beyden öğreniyoruz bu durumu. 1400 yıl geçtikten sonra İlker Kurt bey duruma vakıf olmuş, sembolizm olduğunu fark etmiş ve tüm bilimsel gerçeklerle örtüştürmüş.
        Ben hep bu duruma takılıyorum. her şeyi yaratan bir tanrı, yarattıklarını uyarmak için dünyaya kitap indiriyor, inen kitabın ne anlatmak istediği konusunda hiç kimse ortak bir noktada buluşamıyor. herkes kendisinin doğru anladığını iddia ediyor. tam bir curcuna.üstelik zaman dar ve anlayamaz isen hoop cehennem çukuru.
        ayetler o kadar muğlak ki, aynı cemaate mensup olan insanlarda bile görüş farklılıkları var. çok riskli iş.

    • Serkan dedi ki:

      İLKER KARDES O BEDEVİ DEDİĞİN 1) Allah’ın bu DUNYA onun yüzü suyu hürmetine yaratılmış,Cahillik döneminde hiç kimsenin bilmediği bilgileri en saf en güzel sekilde vahiy yolu ile insanlara aktaran bir insandı!O yine sevgi peygamberi senin anne bacına kardeşine git içki iç fuhuş yap demiyor bütün kötülükleri men ediyor?Sen bu hadisleri bir yerinden uydurma çünkü kıyameti bilseydi herkes ona göre yasar ve o gunü beklerdi!MAYADA BEKLEYEN SALAKLAR GİBİ OLURDU!Saygini yitirme çok akıllıydinizda neden bilim ve teknoloji gelişince 1400 yıl sonramı ateistlik yapmaya başladınız?
      2) Birde ne yaparsanız yapın bu yüce kitap size gereken cevabı 1400 sene önce verdi!sizin seytanlasmis kalbiniz acaba evrenin tanrısı size bir yol gösterdimi bir kitap yolladı mı?
      3) Nuh tufanı yaşandı ve 4 kıtada yaşayan kabilelerde tufanın yaşandığına dair tabletleri var!siz yaşanmadığına dair belgeleriniz var mı?
      4) Allah var vede DUNYA fani sizler ne yaparsanız yapın öleceksiniz!Merak ettigim şey bir gece mezarda korkmadan kalabilirmisin,hani ruh ve Çin yok ya bilmem tabi deneyin yollardan sevinirim

    • karaca dedi ki:

      haklısın kardeş orada ırmaklar ters akar derken bunu beraberinde açıklama ile sunmanız iyi oldu konuya vakıf olduk.

  6. Gencer dedi ki:

    Arkadaşlar Günahkarlar olarak gidilecek olan yer Cehennem’in yeri belliymiş.Kudüs’ün yakınlarındaki Ge-Hinnom vadisi. Okumaya değer bence.

    http://tr.wikipedia.org/wiki/H%C4%B1ristiyanl%C4%B1kta_cehennem

  7. MÜSLÜMAN GENÇ dedi ki:

    LAN KAFİRLER SİZİN ŞU YAZILARINIZ YÜZÜNDEN 5VAKİT NAMAZ KILAN DOSTUM ATEİST OLDU

    • 1okuyucu dedi ki:

      MÜSLÜMAN GENÇ;

      üzülme, arkadaşının ateist olması, onun Müslümanlığına bir halel getirmez.

    • Gencer dedi ki:

      Arkadaşını yürekten tebrik ediyorum.

    • bir kul dedi ki:

      NASA uzaya bir mekik gönderdiği zaman içine yerleştirdiği maymunun bu gemiyi inşa etmesi ve kullanmasını beklememiştir, sadece zeka ve yaratıcılık sahibi bir tür bunu yapabilir. Birisi insan beyninin varlığını nasıl açıklar? Sadece insan beyninden daha bilgili ve zeki bir akıl bunu yaratabilir.
      ARKADAŞININ KENDİSİNDEN KAYNAKLANIYOR BAŞKALARINDAN DEGİL BİLGİLERİNİ SORGULAMASI GEREKİR
      İnsan beyni . . . eşzamanlı bir şekilde sayısız bilgiyi işler. Beyniniz, etrafınızda gördüğü şekilleri, renkleri, kokuları, ısıları, ayağınızın altındaki basıncı, ağzınızın nemini, elinizdeki ve üzerinizi kaplayan elbiselerin dokusunu aynı anda işler. Beyniniz duygusal yanıtları, anıları ve düşünceleri kaydeder. Aynı zamanda bedeninizin düzenli işlerini sürdürür, nefes almanız, göz kapaklarınızı açıp kapamanız, yürümeniz, iç organlarınızın çalışması bunların bir kaçıdır.
      İnsan beyni bir saniyede bir milyondan daha çok mesajı işleme tabi tutar. Beyniniz bütün bu veriyi tartar, önemine göre süzgeçten geçirir, göreli olarak önemsiz gözükenleri geri plana atar. Dünya üzerinde yaşamanızı ve işlev görmenizi sağlayan işlemci, beyninizdir. Her saniye milyonlarca veriyi işleyen, bedeninizin bilinçli ve bilinçsiz işlevlerini sürdüren ve sayısız etkinliği, yaratıcılığı olan insan beyninin şans eseri oluşmuş bir et parçası olduğunu kim iddia edebilir?
      NASA uzaya bir mekik gönderdiği zaman içine yerleştirdiği maymunun bu gemiyi inşa etmesi ve kullanmasını beklememiştir, sadece zeka ve yaratıcılık sahibi bir tür bunu yapabilir. Birisi insan beyninin varlığını nasıl açıklar? Sadece insan beyninden daha bilgili ve zeki bir akıl bunu yaratabilir.
      3. “Şans” yeterli bir açıklama değildir.
      Efes harabelerine ya da Dolmabahçe sarayına baktığınızda bu eserlerin şans eseri oluşmuş, doğal yapılar olduğunu düşünür müsünüz? Sınırsız zaman, rüzgar ve yağmur sağlansa bile doğa bu eserleri oluşturamaz. Sağduyumuz bize bu eserlere baktığımızda, açık bir planlama ve ustalıkla oluşturulmuş, zeka ürünlerine baktığımız verisini verir.
      Bu makale, dünyamızın birkaç şaşırtıcı yönüne dokunmaktadır: dünyanın güneşe konumu, suyun bazı özellikleri, insan bedeninin bir organı. Bunlardan herhangi birisi kazara olmuş olabilir mi?
      Seçkin astronom Frederick Hoyle, amino asitlerin insan hücrelerinde tesadüfi bir şekilde bir araya geldiği iddiasının matematiksel olarak gülünçlüğünü ortaya koymuştur. Hoyle, “şans” ihtimalinin saçmalığını takip eden analojide resimlemiştir: “Bir kasırganın, bir hurdalık üzerinden geçerken parçaları şans eseri birleştirip, şans eseri çalışan ve uçmaya hazır pırıl pırıl bir Boeing 747 oluşturmasının şansı nedir? Olasılık o kadar küçüktür ki, sınırsız zaman ve sınırsız hurdalık verilmiş olsa bile bu olasılıkta yükselme görülemez.”
      Evrenin ve bizim yaşamımızın karmaşıklığı göz önüne alınıldığında, ihtiyacımız olan herşeyi yaratmış olan makul, sevgi dolu ve zeki bir Yaratıcıyı kabul etme durumunda kalırız
      4. İnsanlığın doğal olarak sahip olduğu yanlış ve doğru hisleri biyolojik olarak açıklanamaz (vicdan).
      Hepimizin içinde, bütün kültürlerde, evrensel bir doğru ve yanlış hisleri mevcuttur. Bir hırsız bile kendisinden bir şey çalındığında haksızlık içerisinde olduğunu düşünür. Biz hissi nereden elde ettik? Bütün insanların vicdanlarında yer alan evrensel bir adalet, kötülüklerden tiksinme bilinci nasıl oluşmuştur?
      Cesaret, asil bir neden için ölmek, sevgi, merhamet, saygınlık, vazifeye sadakat, tüm bunlar nereden geldi? Eğer insanlar sadece fiziksel gelişimin ürünleriyse, “en güçlü olanın hayatta kalması” ise, niçin birbirimiz için canımızı feda ediyoruz? Yanlış ve doğru hakkındaki iç hisse nereden sahip olduk? Bizim vicdanımızın varlığına getirebileceğimiz en iyi açıklama, insanlığın kararlarına ve uyumuna önem veren, seven bir Yaratıcı’dır.

      OKUMAK NEDİR?
      Herhangi bir metni, anlamını düşünce süzgecinden
      geçirmeksizin okumak her ne kadar okumak sayılabilirse
      de, okumanın aslı, bir metni derinliğine düşünerek hissetmek
      ve metnin mesajını anlayarak öğrenmektir. Öğrenmek
      ise bir davranış değişikliğini getirir. O halde okumak
      değişmektir. İlahi amaca uygun olarak Kur’an’ı okumak
      anlamını derinliğine düşünmekle ve kendimizi onun sunduğu
      hayat tarzına doğru değiştirmekle mümkün olabilir.
      Sadi der ki; “Ne kadar çok okursan oku, bilgine yaraşır biçimde
      davranmazsan cahilsin!”
      Ve her konuda sözün özünü söyleyen Yunus şöyle der:
      “İlim ilim bilmektir
      İlim kendin bilmektir
      Sen kendini bilmezsen
      Ya nice okumaktır”
      İNSAN NE İÇİN OKUR?
      Varlığını sorgulayan insan, bu konuda kendini ikna
      etmeye çalışır. Kendisiyle tanışmak ve gerçeğiyle yüzleşmek
      ister. Bunun için okur. Böylelikle varlığının bilincine
      erecektir. Başlangıcını ve sonunu, varlığının amacını öğrenmek,
      hayatını bu amaçla taçlandırmak ister. Bu uğraş
      içinde eksiklerini fark ettikçe kendisini tamamlamaya
      çalışır. Hiçbir zaman mükemmel olamayacağını bilse
      bile, yine mükemmel olmak ister ve bu yolda okudukça
      tamamlanmanın tadını alır.
      İnsan merak eder. Kendisini ve içinde yaşadığı evreni,
      evrendeki gücünü tanımak ve gücünün nerelere ulaşabileceğini
      görmek ister.
      Kitaplar insanların zihin emeğidir, insan eli değmiş
      varlıklardır. Mutlak doğru olarak algılanamayacakları
      gibi, her an yanılgıya düşürme payları da vardır. İnsan düşüncesinin
      daima gelişmekte olduğunu da hesaba kattığımızda,
      bu kitaplar mutlak doğruyu arayan insana yeterli
      İNSAN NEYİ OKUMALIDIR?
      Yeryüzünde basılmış kitapların yanı sıra, gökte yazılmış
      kitaplar da vardır. Onlara semavi kitaplar diyoruz.
      İnsan eli değmemiş, ilahi kitaplardır onlar. Bizim gibi birer
      insan olan yazarların kitaplarına gösterilen olağanüstü
      ilgilere baktığımızda, Yaratıcının Kitabı’na bu kadar ilgisiz
      kalınması düşündürücüdür.
      Bildiğimiz gibi bu kitaplara “vahiy” yani “Allah’tan
      peygamberler aracılığı ile gelen ilahi esin” deniliyor. Olur
      olmaz karalamaları bile okuyan insan, Rabbinin aydınlığına
      da bir bakmalıdır. İnsan Yaratan’ı ile konuşmaktan
      kaçmamalıdır. Aklının onaylamadığı, kalbinin hissetmediği
      hiçbir şeye inanmak zorunda da değildir. Yüce Allah
      sadece öğüt verir. Hatırlatır.
      Vahiy akıldan uzak değil, bizzat Tanrı’nın bize sunduğu
      aklıdır. Kur’an’da sık sık sorduğu “Hiç düşünmez
      misiniz?” (10/Yunus 3) sorusu ile bizi sürekli düşünmeye
      ve aklımızı kullanmaya çağırır. Bu nedenle bizler her tür
      okumaya açık olmalıyız. Üstelik okunması gerekenler sadece
      kitaplar değildir. İnsanın bizzat kendisi okunmaya
      değer bir kitaptır. Hayat, okunması gereken belki de en
      kalın, çok defa yaşayarak yazdığımız ve bizden sonrakilerin
      okuduğu bir kitaptır.
      Evren… Renkli, hareketli ve olağanüstülükleri, kuralları,
      sebepli doğumları, sonuçta ölümleriyle, derinliği ve
      büyüklüğüyle okunması bitmeyecek koca bir kitaptır.

      Ben onları tanırım, onlar da beni izler. 28Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz. 29Onları bana veren Babam her şeyden üstündür. Onları Baba’nın elinden kapmaya kimsenin gücü yetmez

      .

    • BİR KUL dedi ki:

      Müteşabih (anlamı kapalı) ayetler

      Kur’an ayetleri iki türlüdür.
      *** Anlamı açık ve yoruma ihtiyaç olmayan ayetler – MUHKEM Ayetler
      *** Anlamı açık olmayıp, farklı şekillerde yorumlanabilen ayetler – MÜTEŞABİH Ayetler.
      Ayetlerle ilgili bu sınıflandırmayı ve ayetleri Muhkem ve Müteşabih diye isimlendirmeyi Kur’an kendisi yapıyor:
      ‘O’ dur sana bu muazzam Kitabı indiren. Bunun bir kısım ayetleri vardır ki Muhkemdir ( sağlam ) Onlar Kitabın anasıdır. Diğer bazıları da müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik bulunlar, sadece onun müteşabih olanlarının ardına düşerler: Fitne aramak, yorumunu aramak için. Halbuki onun yorumunu ancak Allah bilir. İlimde ileri gidenler de derler ki ‘ İnanıyoruz ki hepsi Rabbimizdendir. ‘ Bununla birlikte, özü temiz olanlardan başkası düşünemez. ‘’ ( 3/7 )
      Muhkem ayetlere örnekler:

      ‘’ Ey iman edenler ! Öyle kat kat katlayarak faiz yemeyin. Allah’tan korkun ki; kurtuluşa ersiniz. ‘’ ( 3/130 )
      ‘’ Şüphesiz sen ölülere işittiremezsin; arkalarını dönmüş kaçarlarken sağırlara da işittiremezsin ! ‘’ ( 27/80 )
      ‘’ O günahları bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı şiddetli, lütuf sahibidir. Ondan başka ilah yoktur. Dönüş O’ nadır. ( 40/3 )
      Gelelim müteşabih ayetlere bu ayetlerde şu üç özellik vardır:
      – Bilinemezlik
      – Kapalılık
      – Benzer anlamların tercihinde zorluk.
      İnsanlık genellikle fizik alanla ilgili bilgilere, ilim ve teknolojinin ilerlemesi ile zamanla ulaşmaktadır. Kur’an’ın 1400 yıl önce indiği dönemde anlaşılamayan bazı ayetler, bu gün anlaşılabilir hale gelmekte ve müteşabihlik kapsamından çıkmaktadır. Fizik ve uzay alanındaki bilgiler gibi.
      Ama müteşabih ayetlerin büyük çoğunluğu metafizik, yani fizik ötesi alanla ilgilidir. Allah’ın varlığı ve sıfatları gibi. Bu gibi alanlarda insanların bilgisi, O büyük kudretin verdiği ve müsaade ettiği kadardır.

      Müteşabih ayetler de iki gruba ayrılmaktadırlar:
      *** Mutlak müteşabihler: Mahiyetlerini yalnız Allah’ın bildiği müteşabihlerdir.
      *** İzafi müteşabihler: Geniş ufuklu ilim sahibi alimler tarafından anlaşılabilip açıklama getirilebilen ayetletdir.

      Mutlak müteşabihler:

      – Müstakil ( kesik ) harfler : Huruf-ı Mukatta
      Bazı sureler ki sayısı 29 adettir, tek ve birkaç harf grubu ile başlamaktadır. Elif, Lâm, Mîm – Yâ, Sîn – Hâ, Mîm gibi. Bu harfler Kur’an’ımızın en büyük gizemidir. Peygamberimize sorulduğunda cevap vermemiş, sükut etmiş. Bu güne kadar da bu konuda bir açıklama getirilememiştir. 20-22 sene kadar önce Amerika’da ikamet eden Mısırlı Müslüman Reşad Halife tarafından Kur’an’daki matematiksel mucizevi yönünün ve Kur’an’ın 19 sayısı ve katları ile düzenlendiğinin bir şifreleri olduğu iddia edilmiştir. Bu şahıs da sonradan Peygamberliğini ilan etmiş ve öldürülmüştür.
      – Gaybdan ( bilinmeyen ) haber veren ayetler:
      Bunlarda iki şekilde görülmektedir:
      Mutlak – Tam Gayb: İnsanların hiçbir zaman tam gerçeğine ulaşamayacakları ve kavrayamayacakları bilgiler. Mahiyetini yalnızca Allah bilmektedir.

      Örnek:

      ‘’ Kıyametin ilmi muhakkak ki Allah katındadır. Yağmuru O indirir, Rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse hangi yerde öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah her şeyi bilir ve her şeyden haberdardır.
      Kısmi Gayb: Bazı varlıkların bilip bazılarının bilmediği – meleklerin ve insanlar gibi – Bazı insanların bilip bazılarının bilmediği hususlar,
      İzafi Müteşabihler : Yorum yapılabilen, ilmin ilerlemesi ile açıklama getirilen müteşabihlerdir.

      Örnekler:

      ‘’ Biz aşılayıcı rüzgarlar gönderdik, yukardan da su indirdik. ‘’ ( 15/22 )

      ‘’ Allah, kimi doğru yola iletmek isterse göğsünü İslam’a açar, kimi de saptırmak isterse, onun göğsünü de göğe çıkıyormuş gibi dar ve tıkanık yapar. ‘’ ( 6/125 )
      Not. Bu yazının hazırlanmasında Birleşik Yayıncılık yayını. Yard. Doç Dr. Musin Demirci’nin KUR’AN’IN MÜTEŞABİHLERİ ÜZERİNE isimli eserinden yararlanılmıştır.

      not seviyeli özgür tartışma platformu yazıyor
      fakat seviyeYİ kaybedenler var bu gibi insanların sözleri ne kadar dogrudur kötü söz sahibine aittir ne kadar aciz oldugunu gösteriyor yalan dolan kulaktan dolma gıybet dedikodU ve İFTİRA BU GİBİLERİNİN HİÇ BİR SÖZÜNE İNANILMAZ
      KENDİSİNİ TANIMAMIŞ KENDİSİ İLE SORUNU OLAN KENDİ İÇİNDE FIRTINALARI KOPARAN BİR KİŞİ KENDİSİ İLE SAVAŞ HALİNDE OLAN BİR KİŞİ KENDİSİNİ DEGERSİZKILAN BİRKİŞİ BAŞKASININ DEGERLERİNE SAYGI DUYARMI
      ÖRNEK : BİR MİKROBU DÜŞÜNÜN ONUN GÖREVİ MİKROBLUK GÖREVİNİ YAPMAKTIR FAKAT İNSAN ÖYLEMİ ONUN GÖREVİ ADI ÜSTÜNDE İNSAN DEGİLSE NE

      • 1okuyucu dedi ki:

        bir kul;

        —not seviyeli özgür tartışma platformu yazıyor fakat seviyeYİ kaybedenler var (senden alıntı)

        evet bu forum seviyeli tartışma platformudur, o nedenle tartışma adabını bilmeyenlerin de burada bulunması bizim katlanmak zorunda kaldığımız tatsız bir durum,

        söylemleri, İslâmi kaynaklardan yaptıkları alıntılardan öteye gitmeyen, ezber bozan sorulara mantık kurallarını yerle bir ederek, ipe sapa gelmez cevaplar veren veya cevap vermekte zorlandıklarını anladıklarında çirkin yakıştırmalarla saldırıya geçen kaçak güreşçilere katlanmak zorunda kalmak hiçte hoş bir durum değil,

        bir tanrının emir ve yasaklarını bildirmek üzere yaratığı varlıklarla temasa geçtiği iddia ediliyorsa, (ki o, tanrının varlığı hatalı yaratması anlamına gelir) o tanrı söylemek istediklerini açık ve net olarak, normal bir zekâya sahip herkesin anlayacağı şekilde anlatmak zorundadır, çünki bir tanrı, tanrılık ilkesi gereği, kendini yanlış anlamalara meydan vermeyecek şekilde ifade etmek zorundadır,

        ayrıca peygamber kıssaları veya peygamberlerin özel yaşamının anlatılması, tanrının emir ve yasaklarıyla hiçbir ilgisi olmayan gereksiz söylemlerdir,

        üstelik bir tanrı insanlarla iletişim kurmak için, bu iletişim işini, peygamber gönderdiğini ilk muhataplarına kanıtlayamadığı bir beşer vasıtasıyla yapmaz, herkesle doğrudan temas kurarak yapar, o nedenle tanrının peygamber gönderdiği iddiası tanrılık ilkesine aykırıdır,

        ve bir tanrı kendine has olan ölümsüzlük özelliğini yaratıklarıyla paylaşmaz, paylaşsa bile bir ölümsüz varlığı bir bedene sahip olacak şekilde yaratmaz, çünki ölümsüz bir varlık, asla yeme, içme, vs. gibi şeylere ihtiyaç duymaz,

        çünki ölümsüz bir varlık yemese de, içmese de asla ölmez, o nedenle bir tanrının, bir bedene sahip ölümsüz varlık yaratacağı iddiası, ölümsüzlük kavramının mantığına aykırıdır, dolayısıyla böyle bir iddia tanrılık ilkesine de aykırıdır,

        evet, yukarıda yaptığım tespitlerde beni ikna edebilecek söylemleri olanları dinlemeye hazırım, ikna olduğum taktirde iddialarımdan vazgeçmeye hazırım,

        eğer bu iddialarımı dininize saldırmak olarak anlıyorsanız, dininize saldırdığımı, iddialarımı çürüterek kanıtlama şansına sahipsiniz,

        kim olduğunuzun da bir önemi yok, Müslüman, Hristiyan, Musevi, Hindu, vs. kısaca yer yüzünde mevcut tüm dinlerden herhangi birine mensup olabilirsiniz.

  8. Serkan dedi ki:

    Ne kadar boş bir bilimsel yaklaşım!6666 ayet ve bu ayetlerde bir çok bilimsel olayları anlatıyor vede bu anlatılan olaylar 1400 yıl önce teleskobun,internetin teknolojinin olmadıgı bir zamanda evrenin sonsuz olduğunu ve evreni 6 günde yarattığı bunları bir ahenk için dondurdugunu,herseyi nizam ve terazi icinde yarattığını belirtiyor yüce Rabb’imiz.Usta fizikçi hopkings bile ALLAH’IN Varlığına inandığını açıkladı,hiç bir seyin yoktan var olamayacağını bunu yaratan bir varlığın olduguna inandı!hopking sizin meteryalinizdi ona inanıyor makalelerini yayınlıyordunuz,ne olduda onuda dışlayıp Allah’ın varlığını kabul edince yok saydınız.zaten sizin fikriniz yok üzerine sayılı o zaman sizlerde yoksunuz kimse yok boş bir hayat boş bir kavram çok dokmatiksiniz…Ne yaparsanız yapın bu ici boş Kuran’ı okumadan yaptığınız yorumlara Müslümanlar inanmayacak çünkü biz biliyoruz ki SİZLER İNANMADIĞINIZ SEYE İNANIYORSUNUZ ODA İNANMADIĞINIZ ALLAH’A İNANIYORSUNUZ….

    • toro dedi ki:

      Sayın Serkan,
      Bilgilerinizi güncelleyiniz! Bakın Hawking Big-Bang adlı kitabında ne diyor;

      ”İngiliz evrenbilimci, Profesör Stephen Hawking’e göre ‘Evren’in yaradılışına ilişkin teorilerde Tanrı’ya yer yok.”

      Ve bunu 2010 yılında söylüyor siz dört yıldır bu sözlerden haberiniz olmadan yaşıyorsunuz!

      http://www.ntvmsnbc.com/id/25128703/

      ”Usta fizikçi hopkings” bu çok hoş olmuş! Özellikle USTA kısmı inanılmaz!

      • Serkan dedi ki:

        http://m.youtube.com/watch?v=4RDGw_g0Oww.

        ZORUNA GİTMESİN ÇIRAK KALFA VE USTALIK DONEMİ DİYORLAR ÇIRAKLIKTA BİLMEDEN HAREKET ETMEK KALFALİKTA TEMKİNLİ HAREKET ETMEK USTALIK DÖNEMİNDE İSE DÜŞÜNEREK MANTİKLİ VE VAROLUŞU AÇIKLAR!22 OCAK 2013 YILINDA CNN VERDİGİ RÖPORTAJI DİNLEDE KİMİN 4 VEYA 1 YIL ÖNCE VAR OLAN ŞEYİ DİNLEMİŞ GÖRELİM?BU SANA KAPAK OLSUN RABBİM DİLEĞİ KİSİYE İHSAN VERİR…SEN SUAN ÇIRAKLIK DONEMİNDESİN ÖLÜM ANİ GELİNCE GÖRECEĞİZ USTALIK HALİNİ ALLAH ARSI YARATTI VE KİMSE YOKTAN VAR OLAMAZDI.HAA SİZ MAYMUNDAN TÜREDİNİZ BİZ İSE EN ŞEREFLİ İNŞAN OLARAK YARATİLDİK.ÇOK KOMİK DEĞİL BENCE USTA STEPHEN 😉

      • toro dedi ki:

        Sayın Serkan,
        Söylediklerini doğru analiz edin! Hawking tanrı var demiyor (ama ben var diyorum) herkes gibi sizin de atladığınız röportajında! Hawking in söylediği çok açık;

        ”Yaptığım şey evrenin başlangıcının bilimsel kurallarla açıklanabileceğinin mümkün olduğunu göstermekti.Bu sayede evrenin başlangıç kararının bir tanrı’ya başvurularak açıklanmasının gereksizliği ortaya çıkar. Bu bir tanrı OLMADIĞINI KANITLAMAZ, sadece tanrıya bir İHTİYAÇ OLMADIĞINI GÖSTERİR.” Steven Hawking

        Carl Saganın dediği gibi;

        ”Kanıtın yokluğu, yokluğunun kanıtı değildir”

        Size verileni verildiği gibi almaya alıştırılmış olduğunuzdan ne verildiyse onu almış gerisine bakmamışsınız! Ayrıca bir agnostiğin sözüyle tanrınızın varlığı kanıtlandı diye seviniyorsanız tanrınızın sizin le değil hawkingle sizin imanınızı pekiştirdiği için gururlanması gerekir! Baksanıza inanıyormuş ama emin olmak için bir agnostiğin tanrı var demesine ihtiyaç duyuyormuşsunuz!

        Şerefli insan olarak yaratılmanıza gelince; 1962 yılına kadar köleliğin yasal olarak sürdürüldüğü (BM zoruyla sözde kaldırılmıştır) topraklarda orataya çıkan bir dine ataları kılıç zoruyla inandırılanların insanı insana kul (yapan) bir inançtan feyz alarak şereften bahsetmesi hazindir!

      • Serkan dedi ki:

        HERKESE BİR CEVABIM VAR
        1 ) HOPKİNGS ALLAHİN VARLIĞINI KABUL ETMİŞTİR.DİYORSUNUZ Kİ ALLAH MATEMATİĞİ BİLSİN?İYİDE SİZİN OLMAYAN VARLIĞINIZ NEYİ BİLİYOR!BİZ İNSAN OĞLU YANİ SİZİN DARWİN MAYMUNLAR İÇİN DEĞİL ÖNCELİKLE ONLARA ÖĞRETİN?ALLAH KURAN’DA BİLE AÇIKLAMIŞ DUNYANIN 7 KATMANDAN OLUŞTUĞUNU O BUNU BİLİYORDA SİZ NEDEN TEKNOLOJİ GELİSİNCE ÖĞRENDİNİZ?MİLYARLARCA YILDIZ VE GEZEGEN YARATTI ONU SONSUZ BİR SEKİLDE AHENK İCİNDE DONDURDU,PEKİ BU NASIL OLUŞTU BİNG BANG DİYORSUNUZ PEKİ BU PATLAMA NASIL OLUŞTU HİÇ BİR MADDE HAREKET ETMEDEN ÇARPIŞMAZ?O ZAMAN BİNDİĞİN ARABAYA YÜRÜ DE BAKALIM MOTORU ÇALIŞTIRMADAN DENEYİN…BİZ HERSEYİ ARAŞTIRDIK DARWİMİDE HOPKİNGS DE VE SİZİN ATEİST KARDEŞLERİNİZLEDE,EVRİM TEORİSİ BİLİM ADAMLARI TARAFINDAN HER ZAMAN CURUTULMUSTUR!YALNİZ SİZ İYİ ARASTİRMİYİRSUNUZ SADECE BİLDİGİNİZ İCİ BOŞ CEVİZ GİBİ SÖYLEMLER!SEMİZ OTU DİYORSUN PEKİ BU OTU SADECE ATEİSTLERMİ YİYOR AKILLI OLUP KİMSEYE İNANMIYOR,SADECE KENDİSİNE BAHSEDİLEN KONULAR ÜZERİNDE YORUM YAPIYOR UNUTMAYIN HER ZAMAN RABBİM İYİSİNİ BİLİR VE SİZLER DARWİN GİBİ MAYMUN OLUN BIRAKIN BİZ İNSAN OLALIM,KÖLELİK İSLAMDA OLMADI MADEM BİLİYORSUNUZ İSLAMI İLK KÖLE AZLEDİLEN BİLAL’İ HABESTİR VE İSLAMDA KÖLELİK YASAKTIR!KİLİCLA SAVAŞMADIK SİZLERLE SAVASANLARLA SİZ ALLAH YOLUNDA SAVAŞIN DİYEN BİR YARATANIMIZ VAR.HACLİ SEFERLERİNİ BİLİRSİNİZ DAHA FAZLA ANLATMAMA GEREK YOK SANIRIM….

      • bilal dedi ki:

        .
        YARATICININ VARLIĞI !!!

        Stephen HAWKİNG :
        Sözlerinde çelişkilerle olan böyle bir adamın neyisine güvenelim ? bilimsel çalışmayı yaptığı ve sağlığı yerinde olduğu dönemde yaratıcının varolabileciğini söyleyecek,hasta olup neredeyse beyin finksiyonlarını yitirecek duruma gelince de bir yaratıcıya gerek olmadığını söyleyecek değil mi ??? Bu halilyle onun söylediği şey ne derece mantıklı olabilir.???

        Onun bu aşağıdaki sözleri aklı dengesi yerinde olan birine ait olması gibi görünmüyor…!!!
        ‘’ İngiliz fizikçi ise “Yerçekimi diye bir yasa olduğu için, Evren kendi kendisini hiçten yaratabilir ve yaratmaya devam edecektir” diyerek bizim varlığımızın, evrenin varlığının ve hiçbir yerine, birşey olmasının sebebinin kendiliğinden yaratılış olduğunu savunuyor… -”alıntı ‘’

        1-ONA BİR SORU! YERGEZEGENİ OLUŞMADAN,YERÇEKİMİ DİYE BİR YASA NASIL OLMUŞTUR? Yerçekimi yasası yerin varlığıyla ortaya çıkmıştır.Güneşin enerjisi nasıl ki güneşin varlığına bağlı ise,yerçekimi yasası da yergezegenin varlığına bağlıdır,ama bilimsel olarak yergezegenin yaşı yaklaşık 4.5 milyar küsür senedir,yani bundan önce şu anki dünya gezegeni yoktu, sonradan olmuştur.Peki,yergezegeni olmadan,yerçekimi nasıl olabilir.? Evrenin yaratılmasına sebep olan yerçekimi ise yergezegenin varlığıyla ortaya çıkmıştır….Eğer evrenin yaratılışı yerçekimine bağlı ise,bu yasanın yergezegeninden ve bugünkü evrenin tümünden önce var olması gerekirdi,halbuki yerçekimi yergezegenine bağlıdır,yer gezgenin olmadığı zamanda onun varlığına bağlı olan yerçekimi diye bir yasadan söz etmek mümkün değil…… Halbuki Hawking’in tam tesine yerçekimi yasası evrenin yaratılmasının sebebi değil,mevcüt evrenin yaşamasına sebeptir.. Sözüm ona böyle bir bilim adamı bunu bilmiyorsa,bu nasıl bir bilim adamı olabilir.???

        Ayrıca yerçekimin varlığı yergezegenin varlığına bağlıdır.MESELA: a) Bir cisim dünya gezegeninden uzaklaştıkça ağırlığı azalır,dünya gezegenine yaklaştıkça ağırlığı da artar. –
        b) Uzayda yer çekimi olmadığı için bir cismin uzaydaki ağırlığı sıfırdır.’’ Tüm bunlar neyi ifade ediyor.? Demek ki,yerçekiminin varlığı yergezegeninin varlığına bağlıdır. Yaklaşık 4.5 milyar küsür sene önce yer gezegeni yok iken ona bağlı olan yerçekimi de yok idi….Peki o zaman yok olan bir yerçekimi yasası nasıl olurda evreni yaratabiliyor? Yani o zaman yok olan bir şey nasıl evreni yaratıyor? Bu nedenle HAWGİNG’e ait olan düşüncenin aklı,mantıkı,felsefi ve bilimsel bir izahı yoktur.!!!

        2- Hani ateistler diyorlarki hiç bir şey HİÇTEN var olamaz,ama onların bu adamı ‘’…EVREN KENDİ KENDİSİNİ HİÇTEN YARATABİLİR..’’ diyor.Ateistler mi doğru söylüyor,yoksa onların bu adamı mı ??? hangisine inanalım.???

        3- Bir şey hiç iken KENDİ KENDİSİNİ HİÇTEN NASIL YARATABİLİR.???
        evren hiç iken onun yasalarını oluşturan yaratıcı etmen nedir.??? kör,şuursuz ve cansız yasalar evreni oluşturmak için kendi kendini nasıl yaratmıştır.??? Yasa koyucu bilinçli ve irade sahibi bir etmen yoksa bu yasalar kendiliğinden nasıl var olabilmiştir.??? Evrenin yasaları olmasaydı evren olmazdı,bu cansız,bilinçsiz,evrenin yasalarını yaratan ve evrenin yaratılması için bu yasaları yaratıp dizayn eden madde üstü,üstün bir akıl,zeka, bilinç,irade ve YARATICI bir kudret olmasıyadı (yani evrenin yasalarını var olmaya zorlayan bir yaratıcı olmasaydı) bu kör,cansız,bilinçsiz evrenin yasaları da var olamazdı. Evrenin ve onun cansız,bilinçsiz yasaları varsa,bu yasaları yaratıp evrenin oluşması için onları dizayn eden madde üstü,üstün bir akıl, zeka,bilinç ve irade sahibi yaratıcı bir KUDRET var demektir.Her olay bir müsebbibe bağlıdır.Bu nedenle evrenin yasaları da bir müsbbibe (yaratıcıya) bğlıdır……

        4-‘’ Hawking’in Amerikalı fizikçi Leonard Mlodinow ile ortaklaşa yazdığı kitabı “The Grand Design”, İngiltere’de 9 Eylül’de piyasaya sürülüyor..’’ alıntı
        Hawking’in Milodinow ile ortaklaşa bir kitabın yazması düşündürücüdür.Neden tek başına yazmıyor,yoksa bu hasta haliyle onu kullanmak ve rant sağlamak peşinde olanlar mı var.???

        5-Ayrıca bir bilimadamı YARATICININ varlığını inkar etse bile,onun bu düşüncesi bilimsel olamaz!!! bu sadece onun bir düşüncesidir,çünkü bir şeyin bilimsel olabilmesi için üzerinde gözlem ve deneyin yapılması gerekir.Bu nedenle Harvard Üniversitesinden ünlü bir genetkçi ve açık sözlü bir evrimci olan Richard LWONTİN şöyle diyor.Bizi dünyaya materyalist bir açıklama getirmeye iten şey bilimin yöntemleri ve kuralları değil,sadece ‘’a.prioriye’’ yani deneysel bir bilgiye dayanmayan bir ön varsayımdır…’’ Buna göre bilimsel yöntem ve kurallarla Tanrı’yı inkar etmek asla mümkün değildir…!!!!

        Özetle,ateistlerin durumu şu örnekteki adamın durumuna benziyor…

        Bir adam dev bir tesisi,fabrikayı geziyor.İşleyen bu fabrikanın çarklarını görünce bakınız bu çarklar nasıl kendi kendine çalışıyor.??? diyor.Halbuki bu adam söz konusu bu mükemmel farikayı bu sistemde kuran teknik mühendisleri ile fabrikanin düğmesini basıp çalıştıran elemanı görmezden geliyor,yani her şeyi fabrikanın işleyen çarkına bağlıyor, böylece söz konusu fabrikanın çarklarını işleyecek durumda kuran ve dizayn eden teknik elamları yok sayıyor.!!!

        İşte ateistler de bunun gibi çarkları işleyen kainat gibi dev bir tesisin (tabir caiz ise ) teknik mühendisi olan madde üstü,üstün bir akıl,zeka,bilinç ve irade sahibi YARATICIYI ( Allah’ı) GÖRMEZDEN GELİYORLAR.!!!!!!!!!

        Herkese saygılar…

      • toro dedi ki:

        Sayın Serkan,

        Dünyada adına insan denen verlıktan daha iyi işkembe-i kübradan sallayanı bulamazsınız! Sıkıştığında inanılmaz bir pervasızlıkla içinden geçenleri doğruymuş gibi yutturmaya çalışır! Siz kendinizi kendi kendinize ”vardır” ya da ”yoktur” diyerek doğrulayamazsınız! Size Arabistan ve yemen de köleliğin 1962 yılına kadar sürdürüldüğünü söylüyorum. Bu bir realitedir! Bu onlara hiçbir zaman ”hemen bütün kölelerinizi azledin” ya da ”bir daha kesinlikle köle edinmeyin” diyemeyen bir inancın içinde eski alışkanlıklarının 1900 lü yıllara kadar devam ettirilmesidir! Siz kurandan köleleliği toptan yasaklayan hiç bir ayet gösteremezsiniz! Siz tanrıya inanmayı unutmuş tanrıyı karnınızdan konuşarak seslendirmeye soyunmuşsunuz! Tanrı sizin göbek varyasyonlarınızla size derdini anlatabilmek adına muhtaç olamayacak kadar güçlüdür!

        7 katman olayına gelince! Kuran 7 kat der katman demez! Ama işin garibi bilime göre 7 değil 5 ana katman vardır! Bunlar;
        1-Traposfer
        2-Stratosfer
        3-Mezosfer
        4-Termosfer
        5-Ekzosfer

        http://tr.wikipedia.org/wiki/Atmosferin_katmanlar%C4%B1

        Ha ara katman olan ve mezosferi oluşturan Ozonosferi de 6.katman, sonra yine ara katman olan iyonosferi de ekleyerek 7 ye ulaşmak bir cinliktir. Ama keşke bu cinliği devam ettirip atmosferin kimyasal katmanları olan,
        Homosfer,
        Heterosfer,
        Egzosfer ve de i de toplama ekleyip dünya 10 kat ya da katmandan oluşur deyip buna kurandan uyacak bir ayet arasalarmış! Ama 7 ye ulaşmak işlerini gördüğü için devam ettirmemişlerdir.

        Bakın kanal d nin muhabirinin hawking ile yaptığı ve çoğu magazin olan bir söyleşinin sansasyon yaratması için başkalaştırarak verdiği bir olmayan beyanata atlayarak bakın hawking ne demiş demeden önce yabancı kaynakları tarayın bakalım! Normal şartlar altında dünyada büyük bir uğultu yaratacak bu beyanata dış basında rastlayabiliyormusunuz? Rastlayamazsınız çünkü adamın böyle bir beyanı yok! Ama ne yazık ki bu topraklarla yaşayan halk inanıyorum dediği tanrısını inanmayanlara onaylattırmaya pek meraklıdır! Bu nasıl bir inanmaksa sürekli inanıyor olmasının kutsanmasını, ödüllendirilmesini bekler!

        Sanırım siz ”kutsal aylar çıkınca onları bulduğunuz yerde öldürün” diyen(!) tanrıdan haberdar değilsiniz! O halde Tevbe suresine özellikle 5.ayetine bir göz atın!

        Şimdi size kurandaki tanrı ayetlerinde(!) tanrının işaret ettiği 7 katman mucizesinin peşine düşerek dünyanın katmanlarını keşfeden MÜSLÜMAN bilim insanlarına dua etmeye çağırıyorum!

        Kuranın tanrısı inanırlarının kendilerine emanet edilen bu kitabın içindeki tanrı kelamlarını çözmedeki azmi karşında sanıyorum ki gururlanıyordur! Sanıyorum ki sizde o müslüman bilim insanlarıyla gurur duyuyorsunuz!

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,
        Yerçekimi olarak bahsedilen şey sadece dünyanın kütleçekimi değildir! Evrendeki her gök cisminin kendi kütlesiyle orantılı olarak kendine has bir yerçekimi vardır! Örneğin ayın kütlesi gereği yerçekimi kuvveti dünyanın 1/6 sı kadardır! Yani dünyada 60 kilo gelen biri ayda 6 kilo gelir!

        Ayrıca Dünya yı güneşin etrafında döndüren güç güneşin dünyaya uyguladığı çekim gücüdür! Ayı Dünyanın uydusu yapan yine bu güçtür! Bizim galaksimizi (samanyolu) bir arada tutarak yörüngede dönmesini sağlayanda galaksinin merkezinden galaksiye uygulanan çekim kuvvetidir! Hawking burada evren varolmadan önce varolan çekim kuvvetinin kimyasal bir reaksiyonu ortaya çıkararak evreni var ettiğini iddia etmektedir!

        Yani sizin anladığınız gibi yerçekimi dünyaya has ve dünya varolduğu için varolan bir güç değildir!

        Bakın yerçekimine bağlı ağırlık yani çekim N (newton) ile adlandırılır (yine müslüman olmayan biri bulmuş) ve güneş sistemimizde şu şekilde ölçülür ;

        Güneşte 247,2 N
        Merkür’de 3.71 N
        Venüs’te 8.87 N
        Dünya’da 9.81 N
        Ay’da 1.62 N(Ay’daki ağırlık Dünya’daki ağırlığın 6’da 1’idir.)
        Mars’ta 3.77 N
        Jüpiter’de 23.30 N(ağırlık dinanometre ile ölçülür)
        Satürn’de 9.2 N
        Uranüs’de 8.69 N
        Neptün’de 11 N
        Plüton’da 0.06 N’dur.

        Hatta dünyanın farklı bölgerinde farklı kütleçekimden dolayı farklı kilolarla tartılabilirsiniz!

        Bakın her bilim adamının her söylediğine katılmak zorunda değiliz! Öncelikle big-bang in bilinmezlik içinde en fazla rağbet edilen TEORİ olduğunu unutmayalım! Ama kesin bir şekilde kanıtlanmış değildir! O yüzden big bang üzerinden devşirilen diğer teorilerin doğru olması için big bangin kesinlikle doğru olması gerekir!

        Sonuç olarak yerçekimi konusunu yanlış anladığınızı düşündüğüm için özellikle bu konuda müdahale etmek istedim!

      • bilal dedi ki:

        Sn.Toro,
        KUR’AN’DA YEDİ SEMA NEDEMEK ? BUNLAR 7 KAT MI ,7 KATMAN MI ? – ________________________________
        ‘’ 7 katman olayına gelince! Kuran 7 kat der katman demez! Ama işin garibi bilime göre 7 değil 5 ana katman vardır! Bunlar;
        1-Traposfer
        2-Stratosfer
        3-Mezosfer
        4-Termosfer
        5-Ekzosfer ‘’diyorsunuz !!! ________________________________
        1-MÜLK-3: ‘’الذي خلق سبع سموات طباقا الخ
        ‘’ O Allah ki yedi semayı birbiriyle tıbakan( mutabık uyumlu,ahenkli) yaratandır….’’

        2-NUH-15: ‘’الم تروا كيف خلق الله سبع سموات طباقا الخ
        ‘’Görmez misiniz ki Allah,yedi semayı nasıl birbiriyle tıbakan (mutabık,uyumlu, ahenkli ) yaratmış..! şeklindedir…

        Ayrıca İsra – 44,Nebe -12, Mü’münün-17 ve Fussilet-12.ayetlerde 7 ‘’SEMA’’ dan söz edildiği halde, buralarda kat veya katmanlardan söz edilmiyor… Bu ayeterlde sedece 7 SEMA ifadesi geçiyor..yani bu ayetlerin meallerinde geçen ‘’ kat ‘’ ifadesi kur’an’ın arapça metninde yoktur…

        MÜLK-3 ile NUH-15.ayete ise yine ‘’طابق – طوابق ‘’tabık (tekil),tevabık (çoğul),yani KAT olarak değil de, ‘’طباقا ‘’ tıbakan ‘’ yani birbiriyle uyumlu ‘’KATMAN ‘’ olarak geçiyor….
        Arapçada ‘’ KAT ’’ kelimesinin karşılığı tekil olarak ‘’طابق ‘’ tabık, çoğulu ise ‘’طوابق ‘’ tavabık ‘’ geçiyor. Bu nedenle yukarıda gösterdiğim ayetlerin hiç birinde ‘’KAT ‘’anlamına gelebilecek bir ifade yoktur.. MÜLK-3 ile NUH-15.ayete ise, ‘’طباقا ‘’ tıbakan ‘’ yani yüce Allah birbiriyle uyumlu,ahenkli 7 sema yaratmıştır…’’ ifadesi geçiyor…!!!

        İşte görüldüğü gibi,yukarıdaki ayetlerde yedi kattan değil, birbiriyle uyumlu,ahenkli yedi SEMADAN (7 gök,yani 7 manyetik farklı makandan ) söz ediliyor….!!!!
        ———————————————————————————-

        ‘’ الله اعلم ‘’ KUR’AN DA GEÇEN YEDİ SEMANIN ANLAMI ŞÖYLEDİR !!!

        EVREN : İçten dışa doğru yedi farklı manyetik mekan kuşaklarını temsil eder…!!!
        Buna göre dünya gezegeninden,ya da herhangi bir gezegenden semaya (göğe,uzaya ) baktığınız zaman uzay sonsuzluğuna doğru sizi YEDİ MANYETİK MEKAN sarmakta,çevirmektedir…..!!!

        Bunlar,dünyadan evrene bakıldığından,

        1-Güneş sistemi ile birlikte temsil ettiğimiz uzay mekanı (yani Birici sema,gök). Yaklaşık olarak 6.5 trilyon km’dir.

        2-Galaksimizin temsil ettiği uzay mekanı ( İkinci sema,gök) .Bunun kutru ise,30-100 bin ışık yılıdır.

        3-Galaksi gurubumuzun temsil ettiği uzay mekanı (Üçüncü sema,gök). Bu üçüncü sema galeksi gurubumuzun seması 2 milyon ışık yılı…

        4-Galaksi guruplarının ortaklaşa temsil ettiği evrenin merkez radio manyetik mekanı. (Dördüncü sema,gök) . Evrenin iç çekirdeği sayılan galaksiler guruplarının toplu mekanı dördüncü sema 100 milyon ışık yılı çapındadır…

        5-Kuasarların temsil ettiği evren mekanı (Beşinci sema,gök). 1 milyon ışık yılı mesafede.

        6-Kaçan yıldızların temsil ettiği genleşen evren mekanı ( Altıncı sema,gök). 20-100 milyar ışık yılı mesafededir..

        7-Bunun dışındaki evrenin sınırsız sonsuzluklarını temsil eden evren mekanı (Yedinci sema,gök).

        Bu semalardan birinden diğerine intikal,hem hız yetersizliği yüzünden hem de manyetik gerilimleri aşması yönünden imkansızdır.Bu semalara intikal için ışık hızını aşmak,maddi hüviyeti terk etmek gerekir….

        ÖZETLE,‘’الله اعلم ‘’ İŞTE KUR’AN’IN 1400 SENE EVVEL BEYAN ETTİĞİ YEDİ GÖK…!!!!

        Yararlandığım kaynak‘’ Kur’an’ı Kerimden Ayetler ve İlmi Gerçekler.’’ Dr.Haluk NURBAKI..
        ——————–
        KUR’AN,EVRENİ YARATAN YÜCE ALLAH’IN KELAMIDIR …….!!!!!!!

        Saygılarımla….

      • 1okuyucu dedi ki:

        Bilâl;

        Kuran manyetik alandan söz etmez, o nedenle yedi kat semayla veya yedi katman semayla veya 7 semayla ilgili, (adı her neyse) realitede ıspatlanamayan teoriden öteye gitmeyen tezleri bize kanıt olarak sunmaya kalkma, çünki bilim şimdiye kadar evrenle ilgili pek bir şey ispatlayamamıştır, bu güne kadar bilimin ispatladığını sandığı bir çok şeyin yanlışlığı sonradan ortaya çıkınca iddia sahipleri pardon demek zorunda kalmışlardır,

        işine geldiği için genel kabul görmüş teorilere (bing bang teorisi) sanki ispatlanmış gibi veya bir kaç kişinin öne sürdüğü iddialara (7 manyetik alan) sanki ispatlanmış gibi balıklama atlamak, kusura bakma ama olsa olsa Kuranı kendisinden başkasının anlayamadığını, Kuran çevirilerinde büyük çoğunluğun yaptığı genel kabul görmüş tercümelerin hatalı çeviri olduğunu söyleyen birinin yapacağı bir iştir, zaten bunu yapanda birkaç kişiden ibarettir,

        o zatı muhteremlere sor bakalım, sonsuz boşluk yok edilebilir mi?

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Yazıma başlamadan önce sizi gerçekten tebrik etmek istiyorum! Yani bir iş ancak bu kadar sulandırılabilir!

        Bir yorumu desteklemek için bir kişinin kendi alemeti farikası olan görüşlerini alıyor ve sanki bü görüşler genel bir mutabatın ürünü ya da kanıtlanmış gerçeklere dayanıyormuş gibi sunuyorsunuz!

        Bu iş böyle yapılacaksa bende uzaylılarla düzenli olarak konuştuğunu söyleyen İsviçreli Billy Meier in anlattıklarını buraya çeker ve mutlak doğruymuş kabul ederek kendi yorumumu o anlatılanlar üzerinden yaparım!

        Kusura bakmayın sıralama yaptığınız ve Dr.Haluk NURBAKI den yararlandığınızı döylediğiniz maddelere cevap vermeye lüzum bile görmüyorum! Burada kuranı bitirdik şimdi de insanların hayal güçlerinin ürünlerini mi tartışacağız!

        Bizim sizinle münazaramızın temeli kuran dır! Ben bugüne kadar herhangi bir figürün herhangi bir yorumunu mutlak doğruymuş gibi sundum mu? Size bir konuda bir bilgi veriyorsam o bilginin aksini iddia edenlerin olduğunuda özellikle yazıyorum ki işime geleni doğru kabul ediyormuş gibi görünmeyeyim!

        Neyse ana kaynağımıza dönelim;

        ”NUH-15: ‘’الم تروا كيف خلق الله سبع سموات طباقا الخ
        ‘’Görmez misiniz ki Allah,yedi semayı nasıl birbiriyle tıbakan (mutabık,uyumlu, ahenkli ) yaratmış..! şeklindedir…”

        Sayın bilal,

        Yukarıda paylaştığınız ayet okuduğum anda bana anlamsız geldi!
        Şöyle ki, Nuh suresinde ilgili ayetin önünde ve arkasındaki ayetlerde Kuranın tanrısı insanlara yaptıklarını ya da gücünü insanların oluşunu gördüğü doğa olayları yada gözlemleyebildiği gök cisimleri üzerinden tasvir ediyor! Kısacası GÖRDÜKLERİNİZİ yani görerek algıladıklarınızı ben yaptım, o GÖRDÜKLERİNİZ size beni göstersin diyor!

        Peki o halde bana söyleyin insanların baktığında GÖREMEDİĞİ birşey nasıl olurda insanlara tanrının alameti olarak hemde tanrının kendisi tarafından sunulur?

        Tanrınız ayetin başında diyor ki ;

        ”GÖRMEZ MİSİNİZ Kİ”

        Sayın bilal siz gökyüzüne baktığınızda tanrınız ”yedi semayı nasıl birbiriyle tıbakan yaratmış” görebiliyormusunuz?

        Çünkü tanrınıza göre bu bakıldığında görülebilen birşeymiş ki GÖRMEZ MİSİNİZ Kİ diyerek sitem ediyor!

        Daha ilk ayette yorumunuzun dayanaksızlığı beni sükutu hayale uğrattığından diğerlerine değinmeye gerek bile duymuyorum!

        Tek söyleyeceğim şey 7 göğü yedi atmosfer katmanın varlığıyla ispatlanmış olarak görenlere göre tanrınızın sözü atmosferin en tepesindeki egzosfer tabakısıyla yer arasında geçer!

        Bunu neredenmi çıkarıyorum çünkü bizzat kendisi söylüyor ya da bunu söyletiyor;

        ”Firavun, “Âlemlerin Rabbi de nedir?” dedi.” Suara,23

        ”Mûsâ, “O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir.” Suara
        24

        ”O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.”

        Ha bunu bilmek görmek zorunda da değilsiniz, yapmanız gereken tek şey ”çerçekten inanmak”!

        Bundan daha müthiş ve bilimler üstü bir tanrısal beklenti olabilirmi? Size göre bütün bilimi, matematiği insanların kullanıma tahsis eden yüce tanrı(!) söylediklerinin araştırılması, tartışılması, ve insanların kullanımına sonduğu(!) bilim ve matematikle kanıtlananıp o halde bilinmesini, öğrenilmesini değil de o sözlere sadece ”gerçekten inanılmasını” istiyor!

        Zaten fevkaladenin fevkinde bir tanrıdan başka ne beklenebilirdi ki?

      • bilal dedi ki:

        Sn.Toro,

        Sayın bilal siz gökyüzüne baktığınızda tanrınız ”yedi semayı nasıl birbiriyle tıbakan yaratmış” görebiliyormusunuz? ” sizden alıntı ”

        Elbette bilimsel gözlem ve çalışma yapılmadan bunları görüp öğrenmek mümkün değildir.İşte bunları görüp öğrenmek için bu ayet bizden bilimsel gözlem ve çalışma yapmamızı stiyor..

        Zira Kur’an 7 samanın varlığından söz ettikten sonra ‘’ ..BUNLARI GÖRMEZ MİSİNİZ ? demek suretiyle insanları gökler,uzay ve evren üzerine bilimsel GÖZLEM yapmaya,evrenin sırrını öğrenip,ondan daha iyi bir şekilde istifade etmeye,bu koca evrenin nasıl ve ne şekilde meydana geldiğine,nasıl yaratıldığına,fizik kurallarını vs…her şeyi öğrenmeğe davet ediyor…..!!!

        Ayrıca kur’an,’’yedi semanın varlığından söz ettikten sonra ‘’..Siz görmez misiniz.? ifadesiyle de aynı zamanda insanın dikkat ve merakını bunların varlığına çekerek bilimsel gözlemlerle bunları öğrenip görmeye sevk ediyor..!!!!!

        Saygılarımla….

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Size demogoji yapıyorsunuz dediğimde bana kızıyorsunuz! Ama beni bunu zorla söyletiyorsunuz! Bakın şunu yapmayın! Bana bir örnek ya da bir ayet veriyorsunuz ben onu yorumluyorum sonra siz bana ilk verdiğiniz ayet veya örneği başkalaştırarak tekrar önüme koyup kendinizi kanıtlamaya çalışıyorsunuz! Yine aynı şeyi yapmışsınız. Nasıl yapmışsınız aşağıda görelim;

        ”2-NUH-15: ‘’الم تروا كيف خلق الله سبع سموات طباقا الخ
        ‘’Görmez misiniz ki Allah,yedi semayı nasıl birbiriyle tıbakan (mutabık,uyumlu, ahenkli ) yaratmış..! şeklindedir…”

        Bana ilk olarak verdiğiniz ayet yukarıda,peki benim cevabımdan sonra ayetteki en önemli yeri nasıl gösteriyorsunuz;
        ************************************************************************************
        Zira Kur’an 7 samanın varlığından söz ettikten sonra ‘’ ..BUNLARI GÖRMEZ MİSİNİZ ? demek suretiyle insanları gökler,uzay ve evren üzerine bilimsel GÖZLEM yapmaya,evrenin sırrını öğrenip,ondan daha iyi bir şekilde istifade etmeye,bu koca evrenin nasıl ve ne şekilde meydana geldiğine,nasıl yaratıldığına,fizik kurallarını vs…her şeyi öğrenmeğe davet ediyor…..!!!

        Ayrıca kur’an,’’yedi semanın varlığından söz ettikten sonra ‘’..Siz görmez misiniz.? ifadesiyle de aynı zamanda insanın dikkat ve merakını bunların varlığına çekerek bilimsel gözlemlerle bunları öğrenip görmeye sevk ediyor..!!!!!

        ************************************************************************************

        ”BUNLARI GÖRMEZ MİSİNİZ”
        ‘’..Siz görmez misiniz.”

        Ama sayın bilal ayeti ilk paylaştığınız anda ayette bulunan ve ayetin anlamını benim yaptığım yorumu ortaya çıkaracak şekilde pekiştiren ”Kİ” bağlacı nerede? Zaten ayetle ilgili benim yorumumun temelinde ”Kİ” bağlacı var! Bu bağlaç seslenilenlere seslenildiği anda farketmeleri beklenen bir durumu anlatıyor! Ama ”Kİ” yi oradan çıkarırsanız ayeti geniş zamana hitap eder duruma getirirsiniz ve ”yarattığınız” bu geniş alanda istediğiniz gibi top koşturursunuz!

        Zaten bu ayetle ilgili çevirilerin genelinde bir geçmiş zaman söylemi vardır! Orada bu söylem ”mi” ekiyle pekiştirilmiş ve yine oldurulanın hitap anında görülmesinin beklendiği bir anlam yaratılmıştır! Ama benim için asıl olan sizin paylaştığınızdır ve paylaştığınızdan ne anladığınızı anlatabiliyor olmanızdır! Görüyorum ki ne anladığınız duruma göre değişiyor!

        Lütfen bana bunlarla gelmeyin! Bunca münazaradan sonra bu küçük nüansları kaçırmayacağımı öğrenmiş olmanız gerekirdi!
        Size bu yollara tevessül etmeyi yakıştıramıyorum!

      • bilal dedi ki:

        Sn.Toro,

        ‘’ Ama sayın bilal ayeti ilk paylaştığınız anda ayette bulunan ve ayetin anlamını benim yaptığım yorumu ortaya çıkaracak şekilde pekiştiren ”Kİ” bağlacı nerede? Zaten ayetle ilgili benim yorumumun temelinde ”Kİ” bağlacı var! Bu bağlaç seslenilenlere seslenildiği anda farketmeleri beklenen bir durumu anlatıyor ‘’ sizden alıntı ‘’

        1-Benim ayeten anladığım ise, ‘’Kİ ‘’ bağlacı seslenilenlere seslenildiği anda farketmeleri beklenen bir durumu anlatmıyor. Bununla yüce Allah’ın yedi sema hakkında vermiş olduğu bilgi pekiştirilmektedir…!!!

        2-Ayrıca bu “Kİ “ bağlacı ayetin arapça metninde hiç yoktur.Bu sadece bir mealci tarafindan bir yorum gibi buraya ilave edilmiştir ! Bu da sadece bir mealde var..!!! Diğer meallerin hiç birinde zaten bu “ Kİ “” bağlacı da yoktur…. !!!

        Özetle,bu “ Kİ “ bağlacı ayete yoktur,ama olsa bile durum benim anlattığım gibidir, sizin anlattığınız gibi değil,yani bununla yüce Alllah”ın yedi sema hakkında vermiş olduğu bilgi pekiştirilmektedir,,, !!!
        Bu nedenle lütfen konuyu sulandırmayalım…!!

        Saygılarımla….

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Kusura bakmayın ama sulandırma konusunda sizin elinize su dökemem!

        Bu arada bir yönünüzü daha öğrendik! Ben size yazdığım yazılarda yanlış yapmamak, yanlış bilgi vermemek adına ne kadar özeniyor ve verdiğim bilgileri kaynaklarından teyit ediyorsam sizde aksine alabildiğine özensiz ve ezbere paylaşımlar yapıyor ve bu paylaşımların üzerine çalakalem yorumlar kurguluyorsunuz!

        Aylardan beri ”ben arapça bilirim” diye yazıyor bu sayede kuranın arapça metnine bizden daha hakim olduğunuz iddiasıyla bize yanıtlar verip duruyorsunuz! Peki şimdi nasıl oluyorda arapça bilen siz hemde arapça metniyle beraber paylaştığınız bir mealde aslında ”ki” bağlacının olmadığını söyleyebiliyorsunuz? Şaka mı bu?

        İşte paylaştığınız ayet;

        ”2-NUH-15: ‘’الم تروا كيف خلق الله سبع سموات طباقا الخ
        ‘’Görmez misiniz ki Allah,yedi semayı nasıl birbiriyle tıbakan (mutabık,uyumlu, ahenkli ) yaratmış..! şeklindedir…”

        şimdi söylermisiniz ayetle ilgili paylaştığınız arapça asılda ”ki” yoksa aşağıdaki türkçe çeviri neyin nesi? Birde hatayı yapan benmişim gibi verdiğiniz yanıta bakın;

        ”2-Ayrıca bu “Kİ “ bağlacı ayetin arapça metninde hiç yoktur.Bu sadece bir mealci tarafindan bir yorum gibi buraya ilave edilmiştir ! Bu da sadece bir mealde var..!!! Diğer meallerin hiç birinde zaten bu “ Kİ “” bağlacı da yoktur…. !!!”

        ”Diğer meallerin hiç birinde zaten bu “ Kİ “” bağlacı da yoktur…. !!!”

        Günaydın bilal bey! Ben zaten size verdiğim yanıtta bunu söylememişmiyim?

        ”Zaten bu ayetle ilgili çevirilerin genelinde bir geçmiş zaman söylemi vardır! Orada bu söylem ”mi” ekiyle pekiştirilmiş ve yine oldurulanın hitap anında görülmesinin beklendiği bir anlam yaratılmıştır! Ama benim için asıl olan sizin paylaştığınızdır ve paylaştığınızdan ne anladığınızı anlatabiliyor olmanızdır! Görüyorum ki ne anladığınız duruma göre değişiyor!” toro’dan

        Birde sulandırmanın alasını siz yapmamış gibi ünlem salatasıyla bana sitem ediyorsunuz!

        Dediğim gibi sükutu hayale uğramış durumdayım!

        Siz arapça bildiğiniz halde bir arapça metin ile türkçe çevirisi arasındaki farkı bile göremezken kuranın mesajını okuyup anlamada bizden daha ileride olduğunuzu iddia edebilecek kadar lafazansınız!
        Üstüne belki dikkatsizlikle yapılmış bir paylaşımı kabul edip düzeltmeye çalışmak yerine üste çıkmak için hatayı sanki ben yapmışım gibi davranıyorsunuz!

        Kusura bakmayın ama kuranı anladım diyenlerin hepsi sizin durumunuzdaysa vay halinize!

        Bu arada siz aslında ayeti anlamadığınızı üst üste verdiğiniz çelişkili cevaplarla bize göstermişken aşağıda ki yorumunuz gerçekten komedinin son noktası olmuş;

        ”Özetle,bu “ Kİ “ bağlacı ayete yoktur,ama olsa bile durum benim anlattığım gibidir, sizin anlattığınız gibi değil,yani bununla yüce Alllah”ın yedi sema hakkında vermiş olduğu bilgi pekiştirilmektedir,,, !!!”

        Ben sonuç olarak size he he bilal bey, siz söylüyorsanız öyledir diyorum!

    • ORHAN dedi ki:

      SERKAN BEYDEN ALINTI Usta fizikçi hopkings bile ALLAH’IN Varlığına inandığını açıkladı,hiç bir seyin yoktan var olamayacağını bunu yaratan bir varlığın olduguna inandı! CEVAP
      HOPKINGS BİR YARATAN VAR DEMESİ KAİNATI KURANIN ALLAHI,NIN YARATTIĞININ
      KESİNLİKLE KANITI DEĞİL ,,,,,TAM TERSİ BEN İNANMIYORSAM DİN KİTAPLARINDAKİ ALLAHA İNANMIYORUM BİR YARATAN VAR AMA EVRİMLEŞEREK BİR YARATMA VAR ÖYLE OL DEMEYLE HİÇ BİRŞEY 6 GÜNDE OLMUYOR ŞU AN BİLE KAİNATTAKİ DEĞİŞİM DEVAM EDİYOR AMA İNSAN HAYATI EVREN ZAMANINA GÖRE 1 SALİSE OLDUĞU İÇİN EVRİMİ GÖREBİLMEK İMKANSIZ ….GEÇMİŞTEN ANLAYABİLİRSİN,,,,
      KAİNATI YARATAN YÜCE VARLIK ,,KAİNATTA BİR BAKTERİ KADAR KÜÇÜK DÜNYADAKİ ABUK SABUK İŞLERLE UĞRAŞMAZ

      • Serkan dedi ki:

        MADEM MİKROP KADAR KUCUK GÖRÜYORSUN O ZAMAN MİKROPLQRLA DOKTORLARDA UĞRAŞMASIN NE GEREK VAR İLAÇLARA KENDİ KENDİMİZE YASARIZ HASTANEDE OLMASIN?HOPKİNGS YARAN VAR DİYOR PEKİ KİM BU YARATAN BANA ONU SÖYLE?YARATANA İNANIYORSUNUZDA KİM O ANLAT O ZAMAN!EVRİM SALİYE KADAR OLAMAZ ÇÜNKÜ MADDE SALİYELERDE BİLE EVRİM GEÇİREMİYOR.PEKİ SEN NEYE DAYANARAK SALİYELERE BAĞLAYIP CEVAP VEREMİYORSUN.O YARATAN TEK VARLIK ALLAH BUNU SENDE BİLİYORSUN HOPKİNGSDE BİLİYOR

      • rammsteinn dedi ki:

        küçük harflerle yazarsanız memnun oluruz. büyük harf yüksek sesle konuşma anlamına geldiğini biliyorsunuz.

        “EVRİM TEORİSİ BİLİM ADAMLARI TARAFINDAN HER ZAMAN CURUTULMUSTUR”

        bu cümlede bir kelimelik yanlışlık var. doğru cümle şu olmalı
        EVRİM TEORİSİ din ADAMLARI TARAFINDAN HER ZAMAN CURUTULMUSTUR
        evrim teorisi ilk çıktığından itibaren emin adımlarla ilerliyor. sadece çıkmazları var. ama bu çıkmazları evrimin olmadığına kanıt değil. zira yapılan çalışmalar bu teorinin ne kadar anlamlı olduğunu gösteriyor. binlerce bilimadamı milyarlarca dolarlık araştırmalar bu teorinin gerçeklik payını arttırıyor. bunun meyvesinide pek yakında görebiliriz.
        neandertal ırkını bilim canlandıracak. atamızı klonlayacağız. karşımızda canlı kanlı etli butlu bir kanıt olacak.
        Richard Dawkins ve din adamları.
        birisi mutlak bilim peşinde.
        din adamları; önlerinde 1400 senelik bir bedevinin yazdığı kitap. günümüz bilimini bu kitaba monte etme çabasındalar. kitaba uygun olanları mucize olarak simgeler,ters olanları reddeder. reddederken de elindeki tek kanıt kutsal kitaptır.
        sıradan bir vatandaş kime inanır. kendi yurtdaşı olan müslüman kardeşine mi? yoksa ateist bir yabancıya mı? kimin ne dediği önemli değildir. önemli olan dine uygun olandır.

        inanç tartışılamaz.
        bu tıpkı “hangi rengin güzel olduğu”nu tartışmaya benziyor. isteyen istediğine inanır ama ortada masallarla dolu,şiddet,hakaret dolu bir kitap varken,sevgiden saygıdan bahsedenler olduğu zaman işin rengi değişiyor.

      • Serkan dedi ki:

        Sen 1400 sene önce yaşayan o büyük insana bedevi derken iki kere duşun.BUYUK HARF YAZMAM EVRİM GEÇİRDİĞİMİN KANITI DEGİLMİ MADEM DEĞİŞİYORUZ BİRAKTA BİLDİGİM GİBİ EVRİMLESEYİM!O PEYGAMBER 6666 AYET YAZARKEN İNSANLARI DOĞRU YOLA CAGİRİRKEN SEN O ZAMAN GİT DARWİN GİBİ KÖTÜ YOLA DUŞ ALKO İÇ UYUŞTURUCU KULLAN ZİNA YAP NE KÖTÜLÜK VARSA YAP!DARWİN NE YAPTI BİLİM ADINA HANGİ TEZİ DOĞRU SOYLERMİSİN ONUN KİTABINI OKUDUM VE BİŞEY CURUTEMEDİGINI GÖRDÜM?DEMEK ETLİ KANLI BİRİLERİNİ YARATACAK BİLİM İNSANLARI NE KADAR HAYAL DÜNYANIZ GENİŞ,MADEM YOKTAN YARATİLAMİYOR NEDEN HALEN SALAKCA BİRŞEYİN OLACAĞINI İNANIYORSUN!DARWİN YARATILACAK DİYE BEKLEME ZATEN SİZ ÖYLE OLMUSSUNUZ?YARATAN VE CANLIYA RUH VEREN ODUR NE ZAMAN BİLİM ADAMLARI BUNU BAŞARIRSA TÖVBE HASA TABİ SOZ ATEİST OLACAM,YA BASARAMAZLARSA SİZ ALLAH’A İNANACAKMİSİNİZ…

      • MaMaLi dedi ki:

        Toro!!bilal’in, arapça bilmediğini,yeni fark ettiğin için,teessüf ederim))ben bilal’i ara sıra okurken,arapçayı unuttum)))sizin,usanmadan,sabırla verdiğiniz cevapları,ise ısrarla okudum))örneklerinizle,arapça bildiğimi,anladım))saygılarımla!)))deki!ey!ki!söyle!tamamen,insan yüklemi,zamir lerdir)insanlık tarihinin en büyük bulmacası kuran-ı kerimdir,bu bulmacayı kusursuz tamamlayan(ki asla olmayacak)kendini tanrının kucağında uyurken bulacak))

    • MaMaLi dedi ki:

      Serkan!!kuran bilim ve teknoloji’yi anlatıyor da neden,muhammed,asırlar önce icad edilmiş tekerleği kullanmadı?Ayrıca kuran-ı kerim 6666 değil 6236 ayet dir,Ayrıca senin kuran-ı kerim ve allaha inanman konusunda,neden inanıyorsun diyen varmı?kuran-ı okumadan yaptığınız yorumlara müslümanlar inamayacak diyorsun!nerden biliyorsun bizim kuran-ı kerim okumadığımızı?sen kuran-ı kerim,iyi biliyorsunda neden yazmasını”kuran’ı”diye yazıyorsun?önce kuran-ı kerim yazmasını öğren.sonra buralarda,fikir beyan edersin.

  9. yasin dedi ki:

    saçmalama tasavvuf öğren esma boyutunu öğren sonra makale yaz !!!

    “ARŞ”

    (ESMÂ ÂLEMİ-HÜKÜMRANLIK TAHTI)

    (EVRENSEL DOĞURGANLIK)

    “Nokta”dan meydana gelen açı içindeki Rahmaniyet zuhuru ve bu zuhurun üretkenliği ile meydana gelen Rahîm’den oluşan bilinç(İlim) boyutu
    Soyut olan sırf mânâ ile çokluk arasındaki sınır
    Melekût ile ceberût âlemi arasındaki muhayyel sınır
    El Esmâ özelliklerinin açığa çıkma/seyri makamı
    Evreni ihâta eden(kuşatan-kapsayan), ancak zaman ve mekân kavramı dışında olan(Mekânsal değil) boyutsal bir kavram
    Milyarlarla galaksiyi ilminde barındıran, kapsamına alan yapının “bilinç boyutu”
    Dinî tâbirle “ilim boyutu”….
    Tasavvufî deyimiyle “Esmâ âlemi”….
    İlimde “Vahdet”in kesrete dönüştüğü sınır
    İlmi ilâhi ile Esmâ ve Ef’al boyutu arasındaki sınır
    İlmin zuhûr mahalli
    Sayısız oluşumlar boyutunun Tekil düşünsel boyutla kesişme noktası
    Düşüncenin, İlmin, Bilincin eyleme dönüş sınırı
    Arş, boyutsal derinliktedir.
    “ARŞ”IN FEVKİ… “Lillâhil Vâhidil Kahhar”!
    “ARŞ”IN ÜSTÜ(“İlm-i İlâhi”-İsimler-Allah’ın ilminde bulduğu özellikler âlemi mücerred (soyut) âlem olan Ceberût Boyutu)
    Arş’ın üstünde melekler yoktur
    ARŞ’I TAŞIYAN MELEKLER
    Arş’ı taşıyan meleklerin tesbihi
    “ARŞ’IN ALTI”(Ef’al boyutunu kapsayan alan-“Sidre-i Münteha”dan(Bilinç boyutunda, şuurunda kesret kavramı kalkıp; Tekliği müşahede etme noktasından) başlayıp alabildiğine giden ef’al âlemi)
    “ARŞ”IN ALTINA TENEZZÜL
    Arş’ın boyutsal altı…(Mutlak mânâsıyla “Evren”)
    HÜKÜMRANLIK TAHTI->”ARŞ”(El Esmâ özelliklerinin açığa çıkma/seyri makamı)
    Cennetlikler, melekleri, Arş’ın her yanından kuşatmış ve Rablerinin hamdını, münezzeh oluşunu dillendirirken görürler.
    400 MİLYAR GÜNEŞİN YER ALDIĞI SAMANYOLU GALAKSİSİ, ARŞ’IN İÇİNDE ÇÖLE ATILMIŞ BİR YÜZÜK HALKASI GİBİDİR!

  10. 1okuyucu dedi ki:

    Stephen Hawking tanrıya inanmış olsa bile herhalde bu arşı olan bir tanrı değildir.

    • Serkan dedi ki:

      İyide kim o zaman bu yaratıcı ismi Allah olmazsın ama sizler varlığına inanmadığınız,o varlığa inanıyorsunuz bu nasıl bir tezat hayret ediyorum sizlere

      • 1okuyucu dedi ki:

        evren üzerine kafa yoran adam eğer bir tanrıya inanacaksa, inanacağı tanrı din bezirganlarının uydurdukları sahte tanrı değil evrenin tanrısı olur,

        siz bilim adamlarının inandıkları tanrının uyduruk kitapların uyduruk tanrısı mı olduğunu sanıyorsunuz?

        ayrıca hangi dinden olursa olsun müspet bilimlerle uğraşan bilim adamlarının da dinlere inandıklarını mı sanıyorsunuz?

        ortada tezat yok, ben evrenin tanrısına inanıyorum, sahte tanrılara değil.

      • rammsteinn dedi ki:

        sayın serkan
        küçük harflerle yazmanızı rica ettim. kabul etmediniz.
        islamın saygı sevgi dini olmadığının bir delilisiniz.
        ayrıca
        matematiğiniz zayıf tıpkı tanrınız gibi.
        tanrınız mirası paylaştırırken 4 işlemde hata yapıyor
        siz ayetleri sayarken

      • Gencer dedi ki:

        Serkan bey;
        İyide kim o zaman bu yaratıcı ismi.? Bu ne saçma bir soru? İllaki Yaratıcının bir ismimi olması lazım,isim insanlara has bir olaydır.Kimse eğer bir yaratıcı varsa ona isim koyma münasebetsizliğini yapamaz Yaratıcı işte.Ben açıkçası Evrime inanmıyorum Hayvan’dan dönüştüğümüzü kesinlikle kabul etmeyen birisiyim ancak bu sonuç bizi Kuran’daki Arapların inandığı ve aynı zamanda kabe’deki en büyük putla isim benzerliği olan Allah’a ulaştırmamalı. ( Al-İlah) bu putun diğer adının ”Sin” olması ve bir surenin başında bu puta hitap edilerek başlanması bir çok şeyi biz insanlara açıklamalı.( Ya Sin)

        Kuran ve İslamiyet aynı Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi insanlar tarafından ortaya atılan tezler sonucu meydana gelmiştir.Hepsinin amacı bellidir ”Güç,Şöhret,Para …Tabii şunu da ilave etmek isterim ki İnsanları Tek bir Tanrıya inandırma amacıda kötü bir amaç değil.
        Ancak insanoğlu biraz kafasını kullanırsa bu kutsal denen kitaplardaki iktidar hırsını biat ettirme hırsını sonucunda elde edilen güç ve paranın insanların canına,malına ve ırzına zarar verdiğini açık bir şekilde görebilir.

        Burada aylardan belkide yıllardan beri bir tartışma sürüp gidiyor.Bir çok kişi bu forumda bilgi sahibi oluyor ama şunu da bilmek gerekir ki burada tartışılan konuların özünde Tanrının var olup olmaması kesinlikle ana konu değil.Bu forumdaki ana konu Kuran’ın ve diğer kitapların insan elinden çıktığının kanıtlanmasıdır.
        Sinirlenmeden ve burada iddia edilen çelişki ve hataları sakin bir şekilde sende kuran kaynaklarından açıp okuyup kendi anladığını burada paylaşabilirsin.Ancak kimseyi kırmadan yaparsan daha hoş olabilir.Bana Enfal 1 saçma ve çelişkili geliyor mesela” Tanrının Ganimetle bir işi olmamalı değil mi? Enfal 41 de Enfal 1’i çürütüyor.Ahzab 50 de Tanrının bir kişinin uçkurunu tüm aile kızlarına bağlaması bana saçma geliyor.Sana gelmeyebilir.Ali İmran ve Meryem sürelerinde Meryem’in Babasını ve Abisini kendisinden binlerce yıl önce yaşayan Musa’nın ailesi yapması ve Musanın ailesinde de Miryam adlı birisinin bulunması bana çelişkili geliyor sana gelmeyebilir.Ve buna benzer bir sürü ayetler var.Burada efor sarfedeceğine aç araştır bence daha yararlı olur.

        Biz Dinlere inanmayanların ( ben 1 yıldır inanmıyorum) bakın Dinlere diyorum.Tanrı’ya inanıp inanmadığımızın hiç bir önemi yoktur.Çünkü Tanrı’dan herhangi bir beklentiye sahip değiliz.Tanrı var veya Yok onuda bilemeyiz. Çünkü böyle bir şeyin İspatı olmamıştır,gelecekte de olmayacaktır.İnsanoğlu ancak öldükten sonra anlayabilecektir.Tabii eğer diğer taraf diye bir şey varsa (Ben olduğuna inanıyorum) Cehennem cehennem diye tutturulmuş değil mi? Peki Ge-Hinnom vadisi ne iştir.? Kutsal kitaplara geçen Cehennemin dünya üzerinde aynı ismiyle olması bu anlatıların oradan kaynaklandığı şüphesini doğurmazmı? Daha önce paylaşmıştım.

        http://tr.wikipedia.org/wiki/H%C4%B1ristiyanl%C4%B1kta_cehennem (bir kez daha paylaşıyorum) Serkan sence bu tesadüfmü? Daha önce Kudüste olan bir vadiye atılıp yakılan insanlar sana Cehennem’de yanılacağının buradan alıntı olabileceği hakkında en ufak bir ipucu vermiyor mu?

        Arkadaşlar kimseyi kırmadan yakmadan yıkmadan paylaşımlar yapabiliriz.
        Bizlere kafayı sıyırmışta diyebilirsiniz ancak bizim ulaştığımız sonuç tamamen araştırmalarımızın sonucunda edindiğimiz bilgileri mantık ve akıl çerçevesinde değerlendirmemiz sonucudur.

        Saygılarımla.

      • yasir dedi ki:

        Gencer bey, düz mantık düşünen biri bile cennet ve cehennem kavramları hem dünya hem ahiret için kullanıldığını bilir veya mantıklı düşündüğünde böyle olduğunu anlayabilir…
        Cehennem genel olarak geçmekte, ayrıca siccin-haviye vs gibi kavramlarda vardır…
        Cennette aynı şekilde geneldir, adn-kevser gibi kavramlarda vardır.

    • Serkan dedi ki:

      İste sen bunu de bana canımı ye demek oluyor rabbime inanıyorsun,ama dine inanmıyorsun?Peki din veya uyarıcı olmadan evrende bir yaratıcı olduğuna inaniyorsunda bu evrenin tek yaratıcısının neden bir dini olabileceğine inanmıyorsun…Bu bile bir tezat,olsun dinsiz ol ama Rabb’ini bil Buda en azından iyi

      • 1okuyucu dedi ki:

        kusura bakma, benim ateist tanrılarla işim olmaz, yani çakma tanrılarla işim olmaz.

      • MaMaLi dedi ki:

        serkan!sence tanrı hangi din mensubudur?ben böyle bir tanrının bir dini olduğuna inanmıyorum!çünki,tevrat da başka bir tanrı,incilde farklı bir tanrı,islam da,kozmopolit bir tanrı var)söyle şu tanrınıda aklını başına toplasın)buda’dan,konfüçyus’dan,barahma’dan,hamurabi’den,ayet tırtıklamış,bir tanrı tanrı olamaz))

  11. 1Kul dedi ki:

    Yukarıda savunduğunuz bilgilerin kaynağı nedir? Aklınız mı?
    Hiç bir ilahi veya beşeri kaynağa dayandırmadan neyi ispat etmeye çalışıyorsunuz? İlimin kaynağı sizin aklınız mı? O zaman siz kendinizin ilah olduğunu ilan etmişsiniz? o zaman sizin her şeyi yapıp etme gücünüz var. Hadi şu kansere aklınızla bir çare bulunda millet kurtulsun.

    • Serkan dedi ki:

      Kur’an da der ki;DÜNYADA HERSEYİN BİR ÇARESİ VARDIR,YALNIZ ÖLÜMÜN ÇARESİ YOKTUR.HER CANLI ÖLÜMÜ TADACAKTİR…KANSERİ YENİYORUZ TURK DOKTORLARIMIZ BAŞARIYOR HERALDE HİÇ BİLİM OKUMUYORSUN 5 YILA KADAR BUNLARDA BİTECEK.ALLAHİM HER DERDİM DERMANINI VERMİSDİR BU İLAHİ BİR GÜÇTÜR!SİZDEN KANSER OLAN VARSA İLAHİ MUCİZE OLAN ONUN NİMETLERİNDEN YARARLANAN DOKTOR ARKADASIM VAR İSTERSEN YÖNLENDİREYİM 😉

      • 1Kul dedi ki:

        Ben anladım. Sizinki ateizim falan değil. Oryantalizm yani kıvırma inanışı hayırlı olsun.
        İster insandan olsun ister cinlerden olsun o sinsi şeytanın şerrinden ALLAHA sığınırım.
        Merak ediyorum. İslama sardırdığınız kadar neden diğer beşeri veya ilahi dinlere saldırmıyorsunuz? Onlarda sizin aklınıza yatmaması lazım.

    • MaMaLi dedi ki:

      1 kul!Kansere çare bulunalı çok oldu!sadece,eldeki stok ilaçların bitmesi gerek;bilhassa Küba,bilim adamları,akciğer kanserinde 3 faz’a geçtiler,yani aşı tedavi,dönemine girdiler,sen,senin tanrına sor!neden kanseri,insanlara bir hak gördün diye)

  12. Serkan dedi ki:

    Kusura bakmıyorum çakma kandal seni soylediklerinle şimdiki konuşman tezat yine!çakma ateist nasıl oluyor 😉 arkadaşlarına hakaret etme bence seni ateist tüccarı

  13. 1okuyucu dedi ki:

    ben, kendi uydurdukları tanrıyı, tanrı diye yutturmaya kalkan din bezirganlarından bahsediyorum,
    ateist arıyorsan onların içerisinde bolca var, benim tüccarlık yapmama gerek yok, onlar kendilerini yeterince pazarlıyorlar zaten.

    • Serkan dedi ki:

      Ne kadar boş konuşuyorsun farkındamisin,hiç bir şey yoktan var olmaz!ALlah VARKİ din de oluyor.Kimse din adına Allah’ı para ile satmıyor senin ateist dının satıyor para ile DARWİN İTİNİ?SEN BİLE MAYMUNDAN GELDİNİGİNİ İDDİA EDİYORSUN SEN HAYVAN OL BEN İNSAN NE DERSİN

      • rammsteinn dedi ki:

        ALlah VARKİ din de oluyor
        gece gece güldürdün beni.
        yani şöylede diyebiliriz
        zeus var ki mitolojide var.

        it dediğin darwinin teorisini bugünkü bilim kanıtlıyor. dindar kesimin bir kısmı evrim konusunda hakaretler yağdırıyor,bir kısmıda evrim hikayesini dine monte etmeye çalışıyor.
        işiniz çok zor

        çok uzun zaman alacak ama olacak olan şu;
        bugün yunan mitolojisine nasıl bakıyorsak,gelecekte bir zamanda islamada,hristiyanlığada,yahudiliğede o şekilde bakacağız.

        allahın dediği gibi;
        ANKEBÛT – 62
        Allah, kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

        müslümanların rızkını bayağı kısmış gibi. hangi islam ülkesine baksan sefaletten başka birşey yok.

      • toro dedi ki:

        Sayın Serkan,

        Diyorsunuz ki;

        ”HİÇ BİR ŞEY yoktan var olmaz”

        Ama burada bir sorun var, o halde söyleyin, eğer sizin mantığınıza göre HİÇ BİR ŞEY yoktan varolmaz ise son dinin tanrısı(!) nasıl YOKTAN varolabiliyor? Kendisini yaratan başka bir yaratıcı olmadığına inanan son dinin tanrısı ateistmidir?

      • 1okuyucu dedi ki:

        ateistler canlı yaşamın tesadüfen olduğuna inanırlar,

        deistler evrenin tanrısına inanırlar,

        Müslümanların ise ne olduğu belli değildir, dinden nemalanan din tacirleri ateisttir, dinden nemalananlara müridlik yapanlar kendilerini Müslüman sanan kandırılmış saflardır, dinden nemalanların peşinden gitmeyenler Müslümandır, yani bir kişi Müslüman olduğunu söylüyorsa, eğer Allahın arkasında saf tutuyorsa Müslümandır, şeyhinin arkasında saf tutuyorsa kendini Müslüman sanan bir ateisttir, yani bir kişi Müslüman olduğunu söylüyorsa o kişi, ya Müslümandır, yada ateisttir,

        sen daha benim ne olduğumu anlayamamışsın, gizli ateistlerin kim olduğunu hiç anlayamazsın,

      • MaMaLi dedi ki:

        serkan!Darwin,it değildi,sadece,insan dı! ve bilim adamıydı!darwin’in,türlerin kökeni, kitabını, okumuş,kavramış,muhakemesini,yapan sorgulayan olsa idin!darwin’in insanın maymun dan gelmediği tezini bilirdin)(ortak atadan geldiğini yazar darwin)yazdıkca küçülmek,fosebtik,çukuruna dönüşmek neden,uçkuru düşük,islamcılara yakışıyor sizi okudukca anlaşılıyor)bilemediğin,bir şey daha var!insan da bir hayvandır)nedenmi?)nekrofil,hastalığını bilirmisin?ölü sevicilik))sadece,insana,mahsusdur))sen eşi ölünce onun la sevişen bir hayvan gördünmü?)bunu sadece insan yapıyor)yada sen hiç kurban kesen hayvan gördünmü?)bunuda sadece insan yapıyor))hiç,yiyecek stoğu yapan hayvan gördünmü?)bunu da insan denen hayvan yapıyor)daha o kadar çokki,sıkıcı olmak istemiyorum,onun için İnsanlığın lüzumu yok!!!!

      • Serkan dedi ki:

        MamALi buyuk harfler sana çok daha uyuyor.sen ölen bir insanla sevisen toplum diyorsun ya be akılsız adam bunu yapan dünyada bir tek putperst toplum var oda uzak Doğu’da yaşayan toplumlar!ya senin gibi ateist topluluklar….unutma sunu 7 milyarlik bir dünyada sadece müslümanların uckuruna düşük olduğunu bilmen İnan senin adına cok yakışıyor MamAL…Darwin teorisini ben senden iyi okudum ve bilim dunyasında araştırdım bilimsel bir dokümanı kabul edilmemiştir.ah sen cok okumuş biri olarak bunu bilmeyecek kadar cahil olamazsın sayın MamALi?kurban adak yapan bir tek bizleriz çünkü sen insansın ve dünya yasamı gereği et ihtiyacı insan icin olmazsa olmazdir.ama sen vejeteryansan onu bilmem saygılar

  14. Ergenekon Mert dedi ki:

    Serkan kardeşim; Pante Bey yukarıdaki yazısı olsun diğerleri olsun bir araştırma yapmış ve bunu paylaşmış. Peki sen ne yapıyorsun hiçbirşey. Biraz araştır, biraz oku kısacası çaba sarfet. Boş boş işkenbenden sallama. Senin Kuran da kimse tarafından bilinmezken yazılmış dediğin sadece balon. Bak Pante Bey yukarıda tek bir örnekle iddianı çürütmüştür. Saygılarımla

    • Serkan dedi ki:

      Pante kardes kendine göre yorum yapıyor,bir cümle ile evrimi bilim kanıtladı DİYORSUN ama benim maymundan turedigimi iddia eden DARWİN neden modern tibta DNA ve RNA’miz farklı odamı evrim geçirdi!SUNU BİLEN HERKES HER MALUKATİN DNA VE RNA YAPILARI FARKLIDIR,MESELA EŞEKLE MAYMUNUN BİRLEŞMESİNDEN BİR BAŞKA YARATIK OLURMU?BİLİMDE BİLE KUŞLARA BÖCEKLERE KADAR HER CANLININ KROMOZOMU FARKLIDIR.HİC BİR CANLI FOSİL DAHİ İNCELENİNCE KROMOZOMLARI DEĞİŞMEDEN MİLYONLARCA YIL AYNI KARMİSTİR?BU BİLİM ADAMLARI ARASTİRMASİDİR!İNANMİYORSANİZ (TABİ SİZ DÜZ MANTIK) GOOGLE KROMOZOM VE DNA YAPİLARİNİ ARAŞTIRIN.BUNUDA KENDİNİZİ KANDİRMADAN ULUSLARARASI BİLİM DİYE YAZARSANIZ ÇIKACAK KARŞINIZA.PEKER ACİKALİN BİLE ALLAH’IN VARLIĞINA İNANDI SIRA SİZE GELİYOR AZ KALDI

      • MaMaLi dedi ki:

        serkan!Bende zaten nekrofil hastalığı insanda var dedim))uzak doğu,yakın batı demedim,hatta,mısır eski devlet başkanı,devrilmeden,önce yasa çıkarmışdı halen devam ediyor,o yasa)kadınlar,çarşıdan,salatalık ve patlıcan,almaları yasaklandı))eşi ölen erkeğin ölü eşi ile 8 saat,yalnız kalıp cinsel ilişkiye girmesi mısır da meşrulaşdı)))darwin’e gelince…sen teori ile,kanıtı bir birine,karıştırmışsın))teori halen yürülükde olan ve üzerinde,çalışılan demekdir))bütün gelişmiş,ülkelerde,darwin teorisi,okullarda,ders’dir hatta kardeş,azerbeycan da bile dersdir))şahsıma ateist!diye hitap etmen,onur verici!!çünki ateis’likde bir inançdır,saygı,duyulmalı,bizler sizin,kara mizah kuran-ı kerim,ve onun tanrısına nasıl saygı gösterip,üzerinde tartışıyorsak,sizlerinde seviyenizi,koruyarak,en az(Bilal arkadaş)gibi!hakaret etmeden,insanları aşşağlamadan,cevap vermeniz gerekir.Bu arada Agnostik,bir bakışım olduğunuda bildireyim!Tanrı için yeterli,kanıt bulamadığım için bu görüşdeyim,peygamber ler ve kutsal dedikleri,kitaplar için bulunan kanıtlarla,onları bu ilkel dinler için,birer,aparat olarak görürüm,kurban’a gelince!kuran kesen tek hayvan insandır.Saygılarımla.

  15. Serkan dedi ki:

    BURADAN BÜTÜN ATEİST ARKADAŞLARLA BASEDERİM?BASKA KALDİMİ BENLE UĞRAŞACAK…

  16. ORHAN dedi ki:

    SERKANDAN ALINTI Kur’an da der ki;DÜNYADA HERSEYİN BİR ÇARESİ VARDIR,YALNIZ ÖLÜMÜN ÇARESİ YOKTUR.HER CANLI ÖLÜMÜ TADACAKTİR…KANSERİ YENİYORUZ TURK DOKTORLARIMIZ BAŞARIYOR HERALDE HİÇ BİLİM OKUMUYORSUN 5 YILA KADAR BUNLARDA BİTECEK.ALLAHİM HER DERDİM DERMANINI VERMİSDİR BU İLAHİ BİR GÜÇTÜR!SİZDEN KANSER OLAN VARSA İLAHİ MUCİZE OLAN ONUN NİMETLERİNDEN YARARLANAN DOKTOR ARKADASIM VAR İSTERSEN YÖNLENDİREYİM 😉
    CEVAP
    1 ŞİMDİ KURAN ÖLÜMÜN ÇARESİ YOK DEMESEYDİ İNSANLAR BUNU BİLMEYECEKMİYDİ
    KURANDAN ÖNCEDE ÖLÜMÜN ÇARESİNİN OLMADIĞI BİLİNİYORDU
    2 TÜRK DOKTORLAR BULDU DERKEN İŞİ MÜSLÜMAN DOKTORLARA GÖTÜRECEN HERHALDE AMA İSMİ AHMET MEHMET DİYE HERKESİ 5 VAKİT NAMAZ KILYOR SANMA YANILIRSIN .. OTÜRK DOKTORLARIDA DIŞARDA ÇALIŞIYOR VE ÇOĞUNUNDA İSLAMLA HİÇ BİR ALAKASI YOK İŞİ BOŞUNA İSLAMA BAĞLAMAYA ÇALIŞMA ……….

  17. 1Kul dedi ki:

    “Dr. Mehmet Öz, Amerika’da yaptığı bir televizyon programında Türkiye’de büyürken annesinin semizotu ile onlara yemek yaptığını anlattı. Semizotunun faydalarını bu sebzeyi hiç bilmeyen Amerika’lılara tanıttı ve faydalarını anlattı. Semizotu, içinde bulunan fazla miktarlarda olan omega3 yağ asidi ile diğer sebzelerden çok farklı bir noktadadır.
    Semizotu 0 kalorili bir sebzedir. Yağ asitleri konusunda başka hiçbir benzeri sebze yoktur. Omega3 yağ asitleri beynimizde bulunan nöronların güçlenmesi için çok gereklidir. Ayrıca damar hastalıkları, kalp ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Omega3 kanda bulunan kolesterolü düşürür. Düzenli bir şekilde omega3 alındığında konsantrasyon ve hafıza(Akıl) problemleri engellenir.

  18. 1Kul dedi ki:

    İnsanların İlmi:İnsanın duyu vasıtaları ile elde ettiği veya Allah-u Teala’nın vahiy yolu ile doğrudan doğruya peygamberleri vasıtası ile bildirdiği,içinde zan ihtimali bulunmayan,yakini bilgi.

  19. ORHAN dedi ki:

    BENİM SORUM HOPKINGS BİR YARATAN VAR DEMESİ KAİNATI KURANIN ALLAHI,NIN YARATTIĞININ
    KESİNLİKLE KANITI DEĞİL ,,,,,TAM TERSİ BEN İNANMIYORSAM DİN KİTAPLARINDAKİ ALLAHA İNANMIYORUM BİR YARATAN VAR AMA EVRİMLEŞEREK BİR YARATMA VAR ÖYLE OL DEMEYLE HİÇ BİRŞEY 6 GÜNDE OLMUYOR ŞU AN BİLE KAİNATTAKİ DEĞİŞİM DEVAM EDİYOR AMA İNSAN HAYATI EVREN ZAMANINA GÖRE 1 SALİSE OLDUĞU İÇİN EVRİMİ GÖREBİLMEK İMKANSIZ ….GEÇMİŞTEN ANLAYABİLİRSİN,,,,
    KAİNATI YARATAN YÜCE VARLIK ,,KAİNATTA BİR BAKTERİ KADAR KÜÇÜK DÜNYADAKİ ABUK SABUK İŞLERLE UĞRAŞMAZ

    SERKANIN CEVABI
    İNANIYORSUNUZDA KİM O ANLAT O ZAMAN!EVRİM SALİYE KADAR OLAMAZ ÇÜNKÜ MADDE SALİYELERDE BİLE EVRİM GEÇİREMİYOR.PEKİ SEN NEYE DAYANARAK SALİYELERE BAĞLAYIP CEVAP VEREMİYORSUN.O YARATAN TEK VARLIK ALLAH BUNU SENDE BİLİYORSUN HOPKİNGSDE BİLİYOR

    CEVABIM SERKAN SEN YAZILANI NERENLE OKUYORSUN
    BEN İNSAN ÖMRÜNÜN KAİNATIN YAŞINA GÖRE KIYASLADIYINDA BİR SALİYE DİYORUM SEN KALKMIŞ BİR SALİYEDE EVRİMMİ OLUR DİYORSUN NE ALAKA
    DÜNYA VE KAİNATTAKİ DEĞİŞİME EVRİM DENİR
    DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY DEĞİŞİMDİR
    İNSAN ÖMRÜ KISA OLDUYUNDAN EVRİMİ DEĞİŞİMİ GÖREMEZ DİYORUM …
    HİÇ BİRŞEY KAİNATIN KURULDUĞU GİBİ ORJİNAL DEĞİL MADDE SÜREKLİ BOYUT DEĞİŞTİRİR
    İNSANDA BİR MADDE VE ŞEKİL DEĞİŞTİRİR
    ET, OT ,UN ,YER SONRA KEMİK VE ET OLUR
    TOPRAĞA GİRİNCE TOPRAK OLUR VEYA BİR AĞACA GÜBRE OLUR
    YANİ MADDE YOK OLMAZ ŞEKİL DEĞİŞTİRİR

    • Serkan dedi ki:

      MADEM BEN BİR YERİMDEN ANLIYORUM PEKİ SEN NERENDEN ANLADIN.DUNYA 5 MİLYAR YASINDA VE SALİSE İLE ÇARPARSAK SOMSUZLUK OLMAZ MI?O ZAMAN BİZLER MİLYARLARCA YASINDA OLMALIYIZ OTLAR UNLAR BİLMEM NELER O ZAMAN BİZLER SALİSELERLE YASAMALIYIZ BİZLER YASLANMIŞ OLMALIYIZ NE KADAR SAÇMA BİR TESPİT SİZİNKİSİ BİLİMSEL KONUS BİRAZ İSKEMBENDEN SALLAMA KARDESİM

  20. ORHAN dedi ki:

    SEN NE LAF ANLAMAZ YARATIKSIN BEN DÜNYA YAŞINA GÖRE ORANTISAL DİYORUM SEN KALKMIŞ SALİYEYLE 5 MİLYARI ÇARPIYORSUN SENİN ZEKA SEVİYEN BU KADARMIŞ 10 YAŞINDAKİ ÇOÇUĞA ANLATSAM ÇOKTAN ANLAMIŞTI
    SEN BELLİKİ SEVİYELİ BİR ŞEKİLDE TARTIŞMA ÖĞRENME İÇİN DEĞİL
    KURANIN ALLAHINA İNANMAYANLARLA KAVGA ETMEYE GELMİŞSİN …..
    BU KAFAYLA SENLE BURDA KİMSE MUHATAP OLMAZ …..
    BU ZEKANLA BİRDE BİLİMSELLİKTEN BAHSEDİYORSUN .. SALLA GİTSİN İŞKEMBEDEN ,,,,,

    • Serkan dedi ki:

      Orhan bey bak birbirinizi artık yalanlıyorsunuz,TORO bey bile Bilal bey’in İSKEMBENDEN salladigi şeyi duzeltiyor?Orhan kardesim birde büyük harfle yazmayalım sınırlı oluyoruz.Bana ne laf anlamaz yaratık demişsiniz.Ben ınsanım maymun değil…Madem benim teorilerimi dinleyecek kadar teamül edemiyorsunuz neden tartışma platformu oluşturuyorsunuz.ALLAH Yercikimi her bir galaksi ve gezegene koymuştur.Yedi katman vardır kusura bakma ama NASA web sayfasında bunu bulabilirsin.Ben sallamıyorum sen görmek istediğini görüyorsun,Kur’an herseyi anlatıyor ama siz anlamak istemiyorsunuz,Allah’ın kudreti heryeri kapsar o sonsuzdur yoktan var eden o’dur.sana ayetler yeter ADnan hoca teorisi ile konuşmayacağım sadece dagların yürütüldüğünü kıtaların yer değiştirdiğini bilen 1400 yıl önceki peygamber,nedense 1200 sene sonra öğrenilecek bilim ınsanlarından daha akıllı değilmidir.Neden ömrünü sadece iyiliğe ve doğru yola adayip binlerce sayfa hadis ve Kur’an yazsın…Ne kadar tezat bir durum sizinkisi,Oradaki ayetleri çürütecek bir yol arıyorsunuz bulanıyorsunuz çünkü o kitap o kadar Yüceki sözlerini ona katlıyor,Gidin İncil ve Tevrat’ı tahrif edilen kitaplarla uğrasın.Orada daha kolay seyler var hemen çünkü onlar ALLAH’IN sözleri değil?Sizin sorununuz ıslamla seytanlasmis siyonistler gibisiniz!ALLAHİN HÜKMÜ ÇOK AÇIK YA SİZLERİN HÜKMÜ NEDİR.SİZLER BİZİM İNANDIĞIMIZ RABB’İMİZE İNANACAK DEĞİLSİNİZ,BENDE SİZİN TAPTIKLARINIZA İNANACAK DEĞİLİM,SİZİN DİNİNİZ SİZE BİZİM DİNİMİZ BİZE….

      • toro dedi ki:

        Sayın Serkan,

        İşkembe-i Kübradan sallamak deyimi bizzat sizin için kullanılmış bir deyimdi.Farketmediğinize üzüldüm!

        Bakın siz önce başkalarına laf kalabalığıyla üstünlük sağlayacağınız hayalinden vazgeçip okumayı, araştırmayı ve buna bağlı olarak da bilgi sahibi olmayı öğrenin! Bu kitab sizi nasıl yetiştirmiş böyle! Yalan söylemeyi, tanrınızı dinlememeyi mi öğretmiş?

        Bakın bilmiş bilmiş yaptığınız tavsiyeye;

        ”Yedi katman vardır kusura bakma ama NASA web sayfasında bunu bulabilirsin”

        Sizin büyük ihtimalle ingilizceniz de vardır.Bu sayede Nasa nın internet sitesine girmiş ve yalan söylüyormuş yada sallıyormuş durumuna düşmemek için vediğiniz bilgiyi önce siz kontrol etmişsinizdir, değilmi?

        Ben sizin gibi Nasa nın sitesine girip sizin öğrendiğiniz bilgiyi öğrenemeyen(!) arkdaşlara yardım olsun diye Nasanın ilgili linklerini buraya kopyalamak isterim! Bu sayede insanlar sizin Nasa ile aynı şekilde gördüğünüz gibi dünyanın atmosferinin 5 ana katmandan oluştuğunu görebilsinler!

        http://www.nasa.gov/topics/solarsystem/sunearthsystem/atmosphere-layers2.html

        http://airs.jpl.nasa.gov/maps/satellite_feed/atmosphere_layers/

        Sanırım sizin bu atıp tutmayan, sallamayan halinizle gurur duyan birçok insan çıkacaktır! Tabi öncelik sizi bu yönünüzle ödüllendirecek tanrınıza aittir!

      • orhan dedi ki:

        sen seviyeli konuştuğun sürece varım ama böyle kalkıpta ben insanım siz maymundan geldiniz gibi hakaret edercesine konuşursan karşılığını fazlasığla alırsın bunuda unutma

        şimdi gelelim insanın evrimleşmesine
        kedi kaplanmıdır????????
        peki karga kartalmıdır ????
        peki köpek kurtmudur ?
        tabiki hayır dimi
        bunlar aynı aileden ama farklı özellikleri vardır
        işte insanda maymun olmaz
        ama milyonlarca yıl önce ayrışmaya başlamışlardır…
        öyle senin allahın nın dediği gibi ol değince hiç bişey olmuyor .hemen olmuyor….

  21. orhan dedi ki:

    serkandan alıntı Neden ömrünü sadece iyiliğe ve doğru yola adayip binlerce sayfa hadis ve Kur’an yazsın…Ne kadar tezat bir
    CEVAP serkan 23 yılda 604 sayfalık bir kitabı yazmak çokmu zor hesap yapalım
    604/23=26 sayfa ne bukadar büyütüyorsun
    aziz nesinin yazdığı kitaplar üstüste konduyunda kendi boyunu aşıyordu……….

    sadece dagların yürütüldüğünü kıtaların yer değiştirdiğini bilen 1400 yıl önceki peygamber,nedense 1200 sene sonra öğrenilecek bilim ınsanlarından daha akıllı değilmidir

    serkan bey eğer bilimle en çok hangi kitap uyuşuyor diye bir yarışma olsa kuran en son olur
    niye mi güneşi kara balçıkta batıran
    nuhun gemisine dünyanın hayvanını sığdıran
    dünyayı dümdüz sanan allah
    birkere kuran bilimsel bir kitap olsa dünyanın yuvarlak
    güneşin etrafında döndüğünü yazardı
    senin dinci arkadaşların 40 yıl öncesine kadar dünyanın düz olduyuna inanırlardı
    ve şu an islam dünyası hem teknolojide hemde ekonomide bir numara olurdu
    ama bakıyoruzki islam yerlerde sürünüyor hırstıyan ülkelerin sadakasığla birçok ülke
    ayakta bilimdede en sondan birinci…………….

    • bir kul dedi ki:

      ORHAN dedi ki:
      BU YAZINA İSTİNADEN

      HOPKINGS BİR YARATAN VAR DEMESİ KAİNATI KURANIN ALLAHI,NIN YARATTIĞININ
      KESİNLİKLE KANITI DEĞİL ,,,,,TAM TERSİ BEN İNANMIYORSAM DİN KİTAPLARINDAKİ ALLAHA İNANMIYORUM BİR YARATAN VAR AMA EVRİMLEŞEREK BİR YARATMA VAR ÖYLE OL DEMEYLE HİÇ BİRŞEY 6 GÜNDE OLMUYOR ŞU AN BİLE KAİNATTAKİ DEĞİŞİM DEVAM EDİYOR AMA İNSAN HAYATI EVREN ZAMANINA GÖRE 1 SALİSE OLDUĞU İÇİN EVRİMİ GÖREBİLMEK İMKANSIZ ….GEÇMİŞTEN ANLAYABİLİRSİN,,,,
      KAİNATI YARATAN YÜCE VARLIK ,,KAİNATTA BİR BAKTERİ KADAR KÜÇÜK DÜNYADAKİ ABUK SABUK İŞLERLE UĞRAŞMAZ DEMİŞSİN AMA HİÇ AKLINI ZORLAMAMIŞSIN

      BAKARA 26. AYET Allah, bir sivri sineği, hatta ondan daha küçük bir şeyi örnek vermekten çekinmez. İnananlar, bu örneğin Rabblerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Kâfirler ise, “Allah bu örnekle ne demek istedi?” derler. “Allah bu örnekle birçoğunu saptırır, birçoğunu da doğruya yöneltir; bu örnekle, fâsıklardan başkasını saptırmaz.”

      BAKARA 27. AYET O fâsıklar ki, Allah’a kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler; Allah’ın bitiştirilmesini emrettiği ilişkileri keser ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. Onlar manen iflâs etmiş kimselerdir.

      BAKARA 28. AYET Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Siz yokken, sizi var etti. Sonra sizi öldürecek ve sonra tekrar diriltecek. Sonunda O’na döndürüleceksiniz.

      BAKARA 29. AYET Allah, yerde olanların hepsini sizin için yarattı, sonra iradesini göğe yöneltip onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi bilendir.

      İYİ DÜŞÜNCELER

  22. devrimci dedi ki:

    ateist, deist, panteist arkadaşlar;
    serkan’la uğraşmayın. yoksa hepinizle uğraşır hem de başedebilir. bi kere onun tanrısı her şeyi yoktan var etmiştir. hatta şapkadan tavşan bile çıkarabilir. hatta kanatlı uçan at, ağzından alevler fışkırtan ejderha bile yapabilir. hem de bunları hiç yoktan yapabilir. eh, herşeyi yoktan varedebilen birinin bu tür illüzyon numaraları yapabildiğine, masal kahramanlarını yarattığına, bütün bunların da aslında var olduğuna inanmamak için bir neden yok herhalde. siz bunu bilmiyorsanız serkan ne yapsın.
    bilim falan boşuna uğraşıyor zaten, big-bang’tan önce ne vardı diye. hiç birşey yoktu kardeşim. serkan’ın tanrısı tek başına takılıyodu işte. aniden evreni, dünyayı ve değerli insanı yaratmak istedi ve bunu da hiç yoktan yapıverdi. aslında yalnızken mutluydu da. ama işte ne olduysa o çok değerli insanı yarattıktan sonra oldu. bütün huzuru, mutluluğu kaçtı. yarattığına pişman oldu. o da karar verdi “bunların hepsini yakacağım” dedi, arkasından da ilave etti “ama serkan gibileri hariç”. “onlara yanıma geldiklerinde, benim evin yemyeşil bahçesinde otursunlar, istedikleri kadar şarap, istedikleri kadar hatun bedava, yesin içsin, hatunların tarlasına istediği yerden girsinler.” dedi.
    bence serkan’ın amacı iyi abicim. bana bugüne kadar hiçbir ateist, deist ya da panteist kalkıp da gel sana bedava şarap, bedava hatun ısmarlayayım demedi. akıllı olun yav. kim istemez. 🙂
    yürü be serkan. aç şarabı, iç hatunu (ya da tersini yap). arkandayım.
    bu arada bişey sorucam. hani tartışıyosunuz ya tanrıya inandı, inanmadı diye, işte o dediğiniz HOPKİNGS kim yav?
    benim tanıtığım bir STEPHEN HAWKING var, onunla bir akrabalığı var mı?

    • Serkan dedi ki:

      SERKAN soruna gitti sanırım;bu isimi hiç unutma benim Rabbim sizlere gereken cezayı verecek siz inanmayan,ama bir merhamet olacak çünkü sizler inanmadığın seye inanıyorsunuz bilmem anlatabildim mı?Laf kalabalığı yapan senin gibi islamı anlamayıp kendi teorinize göre bur dayatma uygulamanız.Neden İNCİL TEVRATLA UĞRAŞMIYORSUNUZ KARDESİM,Ugrasamazsiniz çünkü onlar elle yazılan ve hiç bir hikmeti olmayan dini kitaplardir!Gercek kitap Kuran’ı Kerim olduğu için yıllardır siz ateistler bununla uğraşıyorsunuz?Birakinda gercek Allah’ı biz bulduk siz evrenin tanrısını buldunuzmu açaba,NAH BULDUNUZ hadi sizde bir kitap YAZIN ama DARWİN GİBİ Salayip sonradan rezil olmayın 😉

      • 1okuyucu dedi ki:

        Serkan;

        Tevrat ve İncile ELLE yazılan ve hiçbir hikmeti olmayan dini kitaplar derken, imanın şartlarından olan Allahın gönderdiği kitaplara inanmak şartını o kitapları küçümseyerek hiçe saydığının farkında mısın? unutma ki Kuran da ELLE yazıldı? İmamını sakatladığının farkında bile değilsin,

        ayrıca ayetleri doğa yasaları olan evren isimli bir kitap varken, başka kitap yazma patavatsızlığını olsa olsa sahte yazarlar yapar.

        sana bazı sorular sorayım,
        Kuranın tanrısının tahtı su üzerindeymiş, acaba o su boşlukta mı duruyor ? yoksa o suyun da bir yatağı var mı?

        Kuranın tanrısının tahtını taşıyan meleklerin, tahtı su üzerinde taşıdıklarında yüzebilmeleri için ayaklarında perde var mı? boşlukta taşırken uçabilmeleri için kanatları var mı? anlamak isteğim şu, Kuranın tanrısının tahtını taşıyan melekler hem suda hem havada hemde karada gidebilecek şekilde mi yaratılmışlar? sayıları neden 6 veya 10 değilde 8?

        Kuranın tanrısı tahtında otururken bacak bacak üstüne mi atıyor? yoksa sadece ayaklarını ileriye doğru mu uzatıyor?

        cevap verirsin herhalde.

      • Serkan dedi ki:

        ELLE yazılan tabiki senden benim imanımı sorgulama tevrat elle yazılan bir kitapdir,İncil ise yüzlerce kitabın yazılması sonucu bir masada toplanıp salanarak kalan 4 kitabı kutsal saymalarıdir,senin gibi siyonist birinin bunu bilmesi lazım?Allahin arsı su üzerinedir,sen ne biliyorsun 8 meleğin ne olduğunu takvaya ulaşman lazım anlamak için,sizin siyonizmde böyle seyler olmadıgı için SALLAMA bir yerinden,sizin ben kainat tanrınıza hakaret ediyormuyum!biz tek rab biliriz oda arsin sahibi YÜCE ALLAH’TİR…SENİN. GİBİ SİYONİST BİR TOPLULUK BUNLARI İYİ BİLİR.BAK DİKKAT EDİYORSAN BİR ALLAHA İNANIYORSAN YANİ EVRENİN ALLAH’INA ODA EVRENİN TEK YARATICISI ALLAH C.C.

      • 1okuyucu dedi ki:

        Serkan;

        “”””Allahin arsı su üzerinedir,sen ne biliyorsun 8 meleğin ne olduğunu takvaya ulaşman lazım anlamak için”””

        işte bende bu yüzden sen takvaya ulaşmışsındır diye sana soruyorum zaten, sen açıklamazsan ben nereden bileceğim, açıkla da aydınlanalım, öğrenelim dimi ya? ayrıca ağzı bozuklar takvaya ulaşabilir mi? onu da bilmiyorum.

        evrenin tanrısına istediğini söyleyebilirsin, ben izin veriyorum sana.

      • Serkan dedi ki:

        Zaten neyi anladınız ki!Sizler takmışsiniz bir AT GÖZLÜĞÜ benim bildigim doğru yok takvaya ulaşmak lazım sizin evrenin TANRISI çok akilliydida DARWİN e niye bir ayet verir çürütmedi Kuran’ı,Neden beceremiyorsunuz bilim diye diye Kuran’ı yalanlamak ne kadar sağlıklı birde becerebilseydiniz yaaa?Al sana takva ile ilgili sözler binada inanamazsın ama neyse Maymunlar gibi uç olayı yasama diye göndereyim bir kac takva…
        13–17.     Sûr’a bir tek üfleme üflendiği,  yeryüzü ve dağlar yerlerinden kaldırılıp bir çarpışla birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman, işte o gün, “o olay” olmuştur. Ve gök yarılmıştır, artık o, o gün dayanaksızdır. Melekler onun [semanın]  çevresindedirler. O gün Rabbinin Arşını da bunların fevkinde, , “Bedel olanlar” [yok edilenlerin yerine getirilen daha üstün varlıklar] taşır.

        Bu âyet grubunda kıyametin kopuş sahneleri yer almaktadır. O gün Sûr’a bir kez üflenir; yeryüzü ve dağlar yerlerinden kaldırılıp birbirine çarpılarak darmadağın edilir; gök yarılır. Melekler semanın çevresindedirler. O gün Rabbimizin Arş’ını bunların fevkinde, “Bedel olanlar” [yok edilenlerin yerine getirilen daha üstün varlıklar] taşır.
        Âyetteki “Melekler onun [semanın]  çevresindedirler” ifadesinden evrendeki tüm güçlerin ve yeryüzündeki vahyin artık yeryüzünden ayrıldığını anlıyoruz.
        Bu, kıyametin kopması için yapılacak ilk üfürüştür. Öl­medik hiçbir kimse kalmayacaktır:
         Ve şu kâfir olan kimseler, gökler ve yer bitişik bir halde idi de Bizim onları [o ikisini] ayırdığımızı ve hayatı olan her şeyi sudan kıldığımızı görmediler mi? Buna rağmen hâlâ inanmıyorlar mı? (Enbiya/30)
        Yeryüzü sarsıldıkça sarsıldığı zaman… (Zilzal/1)
        Ve o gün gökyüzü bulutlar ile yarılır ve melekler ardı arkasına indirilir. (Furkan/25)
        Ey cin ve insan toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak sultan/ üstün bir güç olmadan aşamazsınız. (Rahmân/33)

    • sercan dedi ki:

      devrimci arkadaş mizahide olsa olayları çok güzel anlatmışsın tebrikler

  23. bilal dedi ki:

    Sn.Orhan,

    1-Kur’an’ güneşin balçıkta battığını asla söylemiyor,siz ilgili ayeti anlayamamışsınız,bu ayetin nedemek istediğini aşağıya alıyorum,iddia ettiğiniz gibi bir olay yoktur,bilimle çeilişen tek bir ayet de yoktur,bilimle çelişen ayetler değil,hatalı meal ve yorumlar olabilir.Meallerde bilimle çelişir gibi görülen her şey hatalı meal ve yorumlardan kaynaklanıyor,kur’an’ın orjinal arapça metninde bilim, akıl ve mantıkla çelişen tek bir ayet yoktur,bu durum hatalı meal ve yorumlarda olabilir,kur’an’da asla….!!!

    KEHF-90.AYET :

    Kehf-90.ayette okyanus sahilinden Zülkarneyn’ın göneşin batışını (gözden kayıp oluşunu) seyrettiği esnadaki ortamın tasviri yapılmıştır…
    “Güneşi,balçıklı bir su gözesine batar gibi buldu” demek Güneş’in Zülkarneyn perspektifinden nasıl göründüğünün mecazi bir anlatımıdır. Yani Zülkarneyn’in güneşi gördüğü esnadaki ortamın tasviri yapılmıştır. Güneşin o anki konumun su gözesine batıyor gibi oluşundan dolayı böyle bir mecaz anlatım vardır…….
    Şu fotoğrafa bakın bir; http://4.bp.blogspot.com/-MJ34xDeEq74/UWRVyBEVapI/AAAAAAAAL3Q/GqEijeNbu80/s640/Sunset_2007-1.jpg

    Sanki güneş denizin içine batıyor gibi. İşte bu ayet-i kerimede de böyle bir ân anlatılmıştır. Olayı “demek Kur’an dünyaya düz diyor”a çekmek über zorlama bir düşüncedir. Mantıkla, akılla ve tefsir ilmiyle bağdaşmaz.
    2. Ayette kozmolojik bir bilgi verilmediği açıktır. Olay salt olarak yukarıda belirtildiği gibidir.
    Dikkat edilirse,Kur’ân’ı Kerimde, belirtilen gözeye güneşin ‘fiili olarak’ battığı ifade edilmemiştir. Bilakis, bakış aldanması olarak ifade edilmiş; ‘onu bir gözeye batıyor gördü’ buyurulmuştur. Çünkü gözle bakıldığında güneş yere giriyor gibi gözükmektedir. Doğduğunda da adeta yerden çıkıyor gibidir. Hakikatte güneş kat kat dünyadan büyüktür. Yer onun yörüngesinde dönmektedir. Yeryüzünün bir tarafı güneş ışığına dönük aydınlanırken diğer taraf karanlıktadır. Eğer dünya kendi yörüngesinde dönmese idi gece ve gündüz olmazdı. Güneş bizim gördüğümüz gibi dünyanın etrafında dönmez. İşte âyet bizim güneşin hareketlerine ilişkin bakışımızı yansıtmaktadır. ‚‘‘ alıntı ‚‘
    Kaynak: [10] Mustafa Muhammed et-Tayr, “Zülkarneyn ve Fütûhâtihi fi’l-Meşârigı ve’l-Meğârib”, Mecelletü’l-Ezher, C.51, sayı 7, Kahire 1979.s.1619-1620. Benzeri görüş için Bkz. Mehmet Vehbi Efendi, C.8, s.3167.
    Açıktır ki, güneş bir gözede batmaz; hattâ, güneş batmaz, fakat her iki yarımküredeki insanlar, onu batıyor gördükleri için, bugün de güneşin battığından söz ederiz ve bütün dünya dillerinde bu, böyle ifade edilir….’’ ‘’alıntı

    Okyanus sahilinden Zülkarneyn’ın bakış açısıyla güneşin batışı ?
    Zülkarneyn,batı tarafına doğru ilerleyerek atlas okyanusuna varıyor.Bu okyanus sahilinde ‘’ Güneşin batışını ‘’ seyrederken, kur’an onun bakış açısıyla söz konusu doğa manzarası olan güneşin batışını ve yaşadığı hisleri anlatıyor.’’ Konu şöyledir. KEHF-86:‘’ Nihyet batıya (okyanus sahiline ) varınca güneşi kopkuyu bulanık bir suya (okyanusa) batıyor muş gibi buldu ‘’ şeklindedir.Yani söz konusu ayette Zülkarneyn’ın bakış açısıyla olay anlatılıyor. İnsan deniz veya okyanus sahilinde güneşin batışını seyrederken sanki,güneş suyun içine batıyor gibi insana görünüyor.Zülkarneyn’de okyanus sahilinde güneşin batışını syeredeken ona sanki güneş suda (okyanusta) batıyor gibi görünüyor.İşte kur’an onun bakış açısıyla olayı bize anlatıyor.Yani burada ‘’ Güneş öyle bir yerde batıyor ‘’ diye şekilnde asla bir ifade yoktur.

    xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

    2-NUH TUFANI VE GİMİYE ALINAN HAYVANLAR !!!

    Nuh’un Tufanı genel değil,bölgeseldir. Çünkü hz.Nuh’un muhatabı sadece onun kavmidir,başka milletler değil..NUH-1-2:.انا ارسلنا نوحا الي قومه ان انذر قومك من قبل ان ياتيهم عذاب اليم قال يا قوم اني لكم نذير مبين ‘’ Biz Nuh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderip; acı bir azap başlarına gelip çatmadan önce kavmini uyar ! ‘’ dedik. O da: ‘’ Ey benim kavmim ! Ben size gönderilen apaçık bir uyarıcıyım..’’ İşte buna ve diğer ayetlere baktığımız zaman görüyoruz ki,hz.Nuh’un muhatabı onun halkı olup,tebliğ alanı da sadece yaşadıkları bölgedir..Onun muhatabı bütün insanlar ve tebliğ alanı da bütün dünya değildir. Bu nedenle Tufana maruz kalan sadece söz konusu kavmin yaşadığı bölgedir.. !!! HÜD-40:قلنا احمل فيها من كل زوجين اثنين الح ‘’………Geminin içine her birinden ikişer çift yükle ‘’ dedik.. Burada gemiye yüklenmesi istenen bütün hayvan türleri değil, onların ellerinde olup faydalandıkları evcil hayvanlardan birer çiftin gemiye alınması isteniyor.! Tufan,genel olmadığından ne bütün insanlar,ne de bütün hayvan türleri bundan etkilenmiştir ! Be nedenle her canlı türünden birer çiftin gemiye alınmasına gerek olmadığı gibi,böyle bir durumun söz konusu olması da zaten mümkün değildir….

    xxxxxxxxxxx

    3-KUR’AN’A GÖRE DÜNYA DÜM DÜZ DEĞİL,ELİPS ŞEKLİNDEDİR !!!

    5-Kur’an’a göre dünya düm düz değil,elips şeklindedir…NAZİAT-30:والارض بعد ذلك دحيها ‘’ Sonra arzı söbülleştirdi..’’GAŞİYE-20: ‘’ والي الارض كيف سطحت ‘’ Arza,yaşam için nasıl everişli hale getirildiğine bakmıyorlar mı ? ‘’ ŞEMMS-6:والارض وما طحيها ‘’ Arza ve onu yaşam için elverişli hale getirene….’’ HİCR-19:والارض مددناها الخ ‘’ Arzı da genişlettik..’’ ( Yani yaşam için arzı geniş bir hale getirdik, hacmini küçük ve dar yamadık…) deniliyor.. KAF-7:والارض مددناها ‘’ Arzı da genişlettik…’’ bu da ay- nen diğeri gibidir.. Görüldüğü gibi dünya dümdüz değil,üzerinde dağlar varsa,rakımlar değişik ise nasıl dümdüz olur.Kur’an’ın nice ayetlerinde dağlar ve yüksek yerlerden söz ediliyor,öyleyse kur’an’a göre dünya dümdüz değildir….Kur’an adına bunu bu şekilde yorumlamak saçmalamaktan başka bir şey değildir.

    İşte görüldüğü gibi bilimle çelişen hiç bir ayet yoktur,akıl,mantık veya bilimle çelişir gibi görülen yerler kur’an’dan değil,hatalı meal ve yorumlardan kaynaklanmaktadır….!!!!!!

    Saygılarımla….

    • rammsteinn dedi ki:

      11:44 Allah tarafından denildi ki: “Ey yeryüzü suyunu yut! Ey gökyüzü sen de suyunu kes! Ve sular çekildi. Emir yerine gelmiş oldu. Gemi de Cudi dağı üzerine oturdu. O zalim kavme böylece dünyadan uzak olun denildi.

      71:26 – Nûh dedi ki: “Yeryüzünde kafirlerden bir tek kişi bırakma.”
      ———————–
      nuh ile hiçbir ayette kısmi demez. aksine yeryüzü der.
      ama tanrınız burada da mecaz anlam kullanıyor galiba. “yeryüzü” diyor ama asıl demek istediği “dünyanın kısmi bir bölgesi”

      hadi diyelimki kısmi. bi kaç hayvan alınıyor gemiye.amaç tufandan sonra hayatı ikame ettirmek için bu hayvanları kullanmak. peki bu tanrının kudretine zeval getirmezmi?

      BAKARA – 117
      O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir.
      ———-
      aslında bu “oluverir” kelimesinin anlamıda mecaz olmalı. nede olsa zaman izafi. allaha göre “oluverir” dediği zaman dilimi bizim için milyarlarca yıla denk geliyor.
      ——————————————–
      ama bu nuh değişik bir insanmış. kavmine diyor ki
      26:115 – “Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”

      ama bu lafa kavmin ne cevabı olur?
      26:116 – Dediler ki: “Ey Nuh! Eğer vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşa tutulanlardan olacaksın!”

      taşlanmaktan korkan nuh ne yapar? tabiiki allaha bu olayı aktarır.
      6:117 – Nuh: “Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla itham etti.”
      26:118 – “Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.”
      26:119 – Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık.
      26:120 – Sonra da arkasında kalanları suda boğduk.
      ————

      demekki her “ben peygamberim” diyenin peşinden gitmek lazımmış. aksi takdirde birisinin doğru olması durumunda tanrının gazabına uğrama ihtimali yüksek.

      • bilal dedi ki:

        Sn.rammstein,

        HZ.NUH TUFANI !!!

        HÜD-44: 11:44 Allah tarafından denildi ki: “Ey yeryüzü suyunu yut! Ey gökyüzü sen de suyunu kes! Ve sular çekildi. Emir yerine gelmiş oldu. Gemi de Cudi dağı üzerine oturdu. O zalim kavme böylece dünyadan uzak olun denildi..’’ sizin gösterdiğiniz.’’

        a)Bu tufan yeryüzü üzerinde olmuşsa tabiki yüce Allah ‘’ Ey yeryüzü…..‘’ diyeye hitap edecektir,başka bir gezegene değil,bu nedenle ‘’ Ey yer yüzü suyunu yut…..’’şeklinde olmuştur. Tufan yeryüzünün bir bölgedesin de olsa yine ‘’ EY YERYÜZÜ ! ‘’ denilecek !!! Bu ifadeyle yeryüzünün tümü suyla kaplanmış diye bir anlam çıkmaz…..!!!

        Ayetin ikinci cümlesinde ‘’ Ey gökyüzü sende suyunu kes ! ‘’ ifadesiyle dünya üzerinde olmayan bütün gök yüzü kast edilebilir mi ? Oralardan yağmur yağar mı ??? Yağmur sadece dünya üzerine yağdığına göre ‘’ Ey gökyüzü suyunu kes ! demekle nasılki dünya gezegeni üzerinde olmayan diğer gökleri kapsamıyorsa, birinci cümlede de ‘’ Ey yeryzü suyunu yut.! demekle de bütün yeryüzünü su kaplamıştır anlamına gelmez…

        b) Hz.Nuh’un kullandığı ifade de aynen bu anlamdadır..Mesela dilbilimcileri şöyle diyorlar.
        وقال العلماء : إن الأرض المذكورة في دعاء سيدنا نوح قد يُراد بها المِنْطَقَة التي أرسِل فيها دون غيرها، فكلمة ” ال ” للعهد كما يقول علماء اللغة،
        Hz.Nuh’un duasında zikredilen ‘’الارض ‘’ El ARD ‘’ kelimesi üzerindeki ‘’ال ‘’ EL ‘’ harfıyla, onun gönderildiği mıntıka (bölge) kastediliyor,onun dışında kalan yerler değil. Zira arapça lügatında ‘’ال ‘’ EL ‘’ bunu ifade ediyor.!!! Bu nedenle hz.Nuh kendi kavminden muhatebı olan bütün kafirleri kast etmiştir….!!!
        Ayrıca,
        c) NUH-1:’’انا ارسلنا نوحا الي قومه الخ ‘’ Biz Nuh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik.
        NUH-2:’’قال يا قوم اني لكم نذير مبين ‘’ O da ‘’ Ey benim kavmim ! Ben size gönderilen apaçık bir uyarıcıyım…’’
        26:117 – Nuh: “Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla itham etti.”
        26:118 – “Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.’’ şeklindeki ayetler ile hz.Nuh’la ilgili diğer bütün aytler açıkça gösteriyorki hz.Nuh’un muhatabı sadece kavmi olmuştur..Ayrıca kur’an’ın hiç bir yerinde hz.Nuh’a ait bütün insanlara hitap şekli olan ‘’ EY İNSANLAR !!! diye bir ifadeyi de bulamıyorum…!!!

        d) Mealde gösterildiği gibi söz konusu ayetin metninde ‘’ CUDİ DAĞI ÜZERİNE OTURDU ‘’ diye şeklinde bir ifade yoktur,ayet metni’’ CUDİ ÜZERİNE OTURDU ‘’ şeklindedir..Yani burada CUDİ,DAĞ ‘’ ifadesiyle birlikte geçmiyor.Cudi,dağın bulunduğu bölgenin adıdır.Bu bölgedeki tepeler,vadiler,dağın yamaçları vs. hepsine CUDİ denir.Bu nedemk ? gemi Cudi mevkiinde rakımı yüksek herhengi bir yere de oturmuş olabilir.. bundan asla dağın en yüksek yerine oturduğu anlamı çıkmaz.Çünkü kur’an, ‘’ CUDİ DAĞİNA DEĞİL,CUDİ ÜZERİNE OTURDU ‘’ diyor..Yani bu ayete bakarak rakımı 2000 mt.olan Cudi dağının en yüksek yeri su altında kaldığını söyleyemeyiz…Çünkü ayet,dağa değil,cudi ismini taşıyan bölgeye vurgu yapmıştır…..!!!

        Saygılarımla..

        xxxxxxxx

        Sayın Yasir bey kardeşim,değerli bilgileriniz için çok teşekkür ederim, konuyla ilgili düşüncelerinize de saygı duyarım,tabiki en doğrusunu yüce Allah bilir..!!!
        Ama kur’an’ın arapça dilini bilen bir kardeşiniz olarak,hz.Nuh tufanıyle ilgili ayetleri böyle anlıyorum.! Bu ve diğer konularda yanılıyorsam da yüce Rabbimin affına sığınıyorum.!!!

        Ayrıca aşağıda ki ayeti de dikkata almamız lazım !!!

        İSRA-15: ‘’وما كنا معذبين حتي نبعث رسولا ……..‘’ Kim doğru yolda giderse,ancak kendisi için gitmiş olur.Kim de sapıklık ederse, o da ancak kendi aleyhine eder.Hiç bir günahkar başka birinin gönahını yüklenmez. Biz (mesajımızın tebliğini yapan) bir elçi göndermediğimiz hiç bir halkı da cezalandırmayız..’’deniliyor.Yani bir peygamberin tebliğ mesajını almamış olan hiç bir fert veya halkın cezalnadırılması söz konusu olamaz…!!! Eğer böyle bir durum olursa haşa hem yüce Allah’ın adelet ve engin merhatine,hem de söz konusu İSRA-15. ayete aykırı olur….!!! Öyleyse helak olan hz.Nuh’un muhatabı olan sadece kavmidir..Ben böyle anlıyorum,ama doğrusunu yüce Allah bilir…

        ‘’ Bilal kardeşim İsa ve yahya dönemlerinde Tevrat hükmü devam eden bir kitap idi, bu yüzdendir ki kuranı iyi okuduğumuzda tevratın değişmiş yerleri olabilir ama biz tevratı topyekün red edemeyiz kurana uyan kısımlarını bir müslüman farkedecektir işte bunlar kitap olan bölümleridir ‘’ Yasir bey kardeşimden alıntı ‘’

        Evet,aynen size katılıyorum,tevratı topyekün red edemeyiz.!!! Ama hiç bir müslüman kur’an’ın onaylamadığı tevrat’ın (özellikle akla ve mantıka uymayan) bazı bilgileri için bunlar doğrudur,değişmemiş veya ona ileveler yapılmamıştır de diyemez.! Ayrıca hz.Nuh Tufanı ile igili tevrat’ın vermiş olduğu bazı bilgiler ne yüce Allah’ın sözlerine,ne de insanın akıl ve mantıkına uygundur..!!!
        Tekrar değerli bilgileriniz için çok teşekkür ederim,yüce Allah da sizden razı olsun.!!!

        Selam ve saygılarımla….

      • bilal dedi ki:

        Sn.rammsteinn,

        a) En’âm / 92.ayet ‘’ Arzdan,yani dünyadan söz etmiyor.Burada ‘’ام القري ‘’ bütün yerleşim merkezlerinin anakenti ‘’ ifadesi var…’’
        b) 71:26. ise, ‘’الارض ‘’ Arz ‘’ kelimesi var..Peki hangi mantıkla birbirinden farklı olan bu iki ifade arasında bağlantı kurarak bir mukayese yapıyorsunuz.???

        Saygılarımla…

    • yasir dedi ki:

      Hattâ izâ câe emrunâ ve fâret tennûru kulnâhmil fîhâ min kullin zevceynisneyni ve ehleke illâ men sebeka aleyhil kavlu ve men âmen(âmene), ve mâ âmene meahû illâ kalîl(kalîlun). 11 / HÛD – 40

      Kîle yâ nûhuhbıt bi selâmin minnâ ve berekâtin aleyke ve alâ umemin mimmen meâk(meâke), ve umemun se numettiuhum summe yemessuhum minnâ azâbun elîm(elîmun).11 / HÛD – 48

      Zurriyyete men hamelnâ mea nûh(nûhin), innehu kâne abden şekûrâ(şekûren). 17 / İSRÂ – 3

      Fe evhaynâ ileyhi enısnaıl fulke bi a’yuninâ ve vahyinâ fe izâ câe emrunâ ve fâret tennûru fesluk fîhâ min kullin zevceynisneyni ve ehleke illâ men sebeka aleyhil kavlu minhum, ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrakûn(mugrakûne).23 / MU’MİNÛN – 27

      Ve kâle nûhun rabbi lâ tezer alel ardı minel kâfirîne deyyârâ(deyyâren).71 / NÛH – 26

      İnneke in tezerhum yudıllû ıbâdeke ve lâ yelidû illâ fâciren keffârâ(keffâre).71 / NÛH – 27

      Bilal kardeşim, Nuh Kıssası konusundaki görüşlerini gözden geçir, belki senin dediğin doğru olabilir en iyisini Allah bilir lakin Nuh tufanı Tevrat ve Kurandada bölğesel değil genel olduğu dağa ağır basmaktadır…
      Nuh duasında Arzda kafir hiç bir canlı bırakma diya dua ederken ardından gemiye ”Kulli zavceynis” bütün çiftlerden deniliyor…

      E ve acibtum en câekum zikrun min rabbikum alâ raculin minkum li yunzirekum, vezkurû iz cealekum hulefâe min ba’di kavmi nûhın ve zâdekum fil halkı bastaten, fezkurû âlâallahi leallekum tuflihûn(tuflihûne).7 / A’RÂF – 69

      Araf 69’da ise nuh tufanında büyük bir tasviye olduğu yani beyin gelişimini tamamlamamış olan insanların tasviye edildiği ve günümüzdeki milletlerin Nuh ve beraberindeki tayfandan türeyen kavimler olduğu anlaşılıyor…Ayrıca nuh tufanı kaç bin yıl önce olduğu bilinmiyor, denizlerin durumu-kıtaların durumu-insanlığın durumu yani insan nüfusunun durumu bilinmiyor, belkide o tarihte sadece nuh kavmi ve etrafındaki kavimlerde olabilir….
      Bazı saf arkadaşlar zannediyorlar ki nuh tufanı olduğunda dünya çoğrafyası günümüzdeki gibi , kıtaların, denizlerin insan nüfusunun, hayvanların vs durumunu günümüzdeki gibi düşünüp yorum yapmakta…

      Ve yuallimuhul kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîl. 3 / ÂLİ İMRÂN – 48

      Ve musaddikan limâ beyne yedeyye minet tevrâti ve li uhılle lekum ba’dallezî hurrime aleykum ve ci’tukum bi âyetin min rabbikum fettekûllâhe ve etîûn. 3 / ÂLİ İMRÂN – 50

      Yâ yahyâ huzil kitâbe bi kuvveh, ve âteynâhul hukme sabiyyâ.19 / MERYEM – 12

      Bilal kardeşim İsa ve yahya dönemlerinde Tevrat hükmü devam eden bir kitap idi, bu yüzdendir ki kuranı iyi okuduğumuzda tevratın değişmiş yerleri olabilir ama biz tevratı topyekün red edemeyiz kurana uyan kısımlarını bir müslüman farkedecektir işte bunlar kitap olan bölümleridir…Yani ali imran 48’de Kitap-hikmet-tevrat-incil olarak geçer burada kitap olarak söylenen Kuran olma ihtimali yüksektir…Şuda bir gerçekki israiloğluları tevratı inkar etmiyorlar içindeki hükümleri değiştiriyorlar veya kelimelerin anlamları ile oynuyorlar veya toplumun katmanlarına göre değişik şeriyat uyğuluyorlardı, aynı zamanda kitabı gizlemekteydiler….

      Ve keyfe yuhakkimûneke ve indehumut tevrâtu fîhâ hukmullâhi summe yetevellevne min ba’di zâlik(zâlike) ve mâ ulâike bil mu’minîn(mu’minîne).5 / MÂİDE – 43

      Hatta resulallah döneminde dahi tevrat Allah katında hükmüne uyulması gereken bir kitap olduğunu maide 43’ten anlamaktayız…
      Ali imran 48’de hikmet-tevrat-incilden önce bahsedilen Kitabın final ve hepsinin toplamı kuran olduğu anlaşılmaktadır…

      Bunlar benim zanlarımdır, zan hakikatten bir şet ifade etmez…
      Her şeyin en iyisini Allah bilir.

      • rammsteinn dedi ki:

        sayın bilal
        71:26 – Nûh dedi ki: “Yeryüzünde kafirlerden bir tek kişi bırakma.”

        bu ayetteki yeryüzü kelimesinin aslında “sadece bir bölge” olarak algılamamızı istiyorsunuz. tamam öyle kabul edelim bir örnekle olaya bakalım.
        haber spikeri önünde harita hava durumunu sunuyor. karadenizi göstererek
        “buradaki yeryüzünde bu hafta yağış var” desin. herkes acaba ne düşünür?
        herhalde senden başka herkez “bu adam ne saçmalıyor” der.
        böyle bir mantık olamaz.
        yeryüzü kelimesini bir bölge olarak anlamamızı istiyorsun diğer tarafta
        En’âm / 92
        Bu indirdiğimiz, kendinden öncekileri doğrulayan, Mekkelileri ve etrafındakileri uyaran mübarek Kitap’dır. Ahirete inananlar buna inanırlar, namazlarına da devam ederler.

        bu ayetteki “mekke ve çevresini” bütün dünya olarak algılamamızı istiyorsun.
        burada ki ayetlerin anlatımı ters.
        mekke ve çevresini “bütün dünya olarak anlayacağız
        71:26 daki yeryüzü kelimesini “bir bölge” olarak anlayacağız.
        çok ciddi anlatım bozukluğu var. ya da sizin düşünceleriniz yanlış.
        ya da tanrımız insanların aklını karıştırarak bazı insanların ateist olmasını istiyor.
        böyle anlam bozuklukları dolu bir kitabı günümüzde yazan bir yazar sanırım kitabını kimseye satamazdı.

      • kadir dedi ki:

        benim kanaatim ise isra 15. ayetin hükmünün önemidir.. “biz bir halka resul göndermedikçe o halka azap edecek değiliz.”

        burada iki durum söz konusu olabilir.. yasir kardeşimin dediği gibi hz. nuh zamanında yaşayan insanların tümü nuh kavmi olabilir.. eğer böyle ise nuh ile uyarılan halk bütün insanlıktır. o zaman nuh tufanı bütün insanlığa vurmuştur..

        şayet eğer hz. nuhtan başka dünyada yaşayan başka milletler var ise ve nuh tarafından uyarılmamışsa o zaman “nuh tufanı bütün dünyayı vurmuştur” demek isra 15. ayetin hükmüne ters düşer, ve bu sitedeki çelişki avcılarının fark edemediği gerçek bir çelişki olur.. bizler yüce allahın sözlerinde asla çelişki olmayacağına iman eden insanlar olarak eğer durum bundan ibaret ise bilal kardeşimin görüşleri bana göre doğrudur.. hiç birimiz o zamanda yaşamadığımız için kesin bilgiye ulaşmamız söz konusu değildir..

        farklı bir yaklaşım olarak yüce allah insanları değişik fiziki özellik olarak yarattığı düşünülürse (siyahi, sarı,kızıl, beyaz, vs.vs.). hz nuh zamanında yaşayan insanların değişik kavimler olma ihtimali daha yüksektir.. bununla birlikte adem ile nuh arasında ne kadar zamanın geçtiğinide sadece allah bilir..

        her iki kardeşimin görüşlerine de katılıyorum… değerli bilgileriniz için size teşekkür ederim..

      • 1okuyucu dedi ki:

        Kadir;

        “””””her iki kardeşimin görüşlerine de katılıyorum… değerli bilgileriniz için size teşekkür ederim..”””””

        her iki görüşe katıldığını söyleyerek Nuh tufanının hem bölgesel olduğunu, hemde bölgesel olmadığını kabul ediyorsun???

      • toro dedi ki:

        Sayın Kadir,

        İyide ayetin neredeyse bütün meallerine baktım, ayette genelde KİMSEYE denirken siz HALK kelimesini hemde iki kere neye dayanarak kullanıyorsunuz? Taberi tefsirinde bile halk geçmiyor! Bu nasıl işir anlamış değilim! Kuranın bizim göremediğimiz bir yerinde ihtiyaç halinde kelime ekleyiniz şeklinde bir talimat mı var?

        İsra suresinde çelişki aramaya bu kadar heves ediyorsanız ben size 12.ayetini tavsiye ederim!

        ”Biz geceyi ve gündüzü (kudretimizi gösteren) iki alâmet yaptık. Rabbinizden lütuf isteyesiniz, yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye gece alametini giderip gündüz alametini aydınlatıcı kıldık. İşte biz her şeyi açıkça anlattık.” İsra,12

        Bu ayeti ”gecenin giderilmesi ve gündüzün aydınlatması” sonra hicri ve miladi takvim yönünden bir değerlendirmenizi öneriyorum!

        Örneğin miladi takvime yani güneşe göre hesaplanmış takvimde 1 yıl (dünyanın güneşin etrafında yaptığı bir tam tur) 365 gün hesaplanırken (gece ve gündüzü bağlı olarak), müslümanlar bir yılı ayın dünyanın etrafında attığı bir 12 tura göre 354 gün hesaplar! Yani yılı gece ve gündüzü oluşturan dünyanın güneşin etrafında dönerken aynı zamanda kendi etrafında da dönmesi eylemine değil ayın dünya etrafında dönmesine göre hesap eder!

        Acaba kim yanlış yapıyor! Derdini anlatamayan birimi var yoksa derdini anlatmaya çalışanı ciddiye almayan birilerimi?

    • toro dedi ki:

      Sayın Bilal,

      Öncelikle sizinle Zülkarneynin güneşin battığı yere ulaşması konusunda yaptığımız uzun münazaraların bakış açınızda değişimlere yol açtığını görmenin beni ziyadesiyle mutlu ettiğini söylemeliyim.Ama hala bazı şeyleri görmezden geldiğinizi hissediyorum.

      ”Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu. Orada (kâfir) bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik.” Kehf,86

      Öncelikle burada en önemli şey Zülkarney’in güneşi ”su gözesine batar” bulması değil, ”Güneşin battığı yere” varmasıdır! Evet dediğiniz gibi okyanus kıyısından veya bir denizi uzakta yüksekten gören bir yerden bakıldığında güneş suya batıyormuş gibi görünür! Ama bu batışın göründüğü yer güneşin batışının izlenebildiği yerdir, GÜNEŞİN BATTIĞI YER değil! Bu öyle bir durum ki diyanetin mealinde yok ama diğer mealcilerin nerdeyse tamamı ve siz ”nihayet” ya da ”sonunda” ”güneşin battığı yere varınca”şeklinde çeviriyorsunuz! Yani bir son noktaya varılmış olduğu vurgusu var! Ama sizin de söylediğiniz gibi dünyanın yuvarlak olması ve güneşin etrafında dönüyor olması nedeniyle güneşe veya battığı yere varmak deyimi mantıklı bir deyim değildir!

      Öte yandan siz yeni bir içtahat yaratıyor ve ayetlerin hiçbirinde yazmadığı halde Zülkarneyni bir okyanusa kavuşturuyor hatta daha ileri giderek okyanusun adınıda Atlas diye veriyorsunuz! Öncelikle siz dahil kimsenin böyle bir bilgiye sahip olması mümkün değildir! Çünkü ilgili ayetlerde bu konuda hiçbir bilgi kuranın tanrısı tarafından verilmemiş! Öte yandan siz kendi öngörünüzle güneşin suya doğru batışının sadece okyanus kıyısından görülebleceğini düşünüyorsanız, okyanusa değilde denize kıyısı olan bir tatil beldesinde ya da ada da bir tatil yapmanızı öneririm!

      Verdiğiniz bilgiye göre siz kuranda tanrı detayını bilmediği halde zülkarneynin nerede yaşadığını ve yola nereden çıktığını da biliyorsunuz demektir! Aksi halde vardığı yerin Atlas Okyanusu olduğunu nereden bilebilirsiniz!

      Nuh tufanına gelince;
      Bunun bölgesel bir tufan olduğunu söylüyorsunuz! Tamam olabilir ama dağlar kadar yükselerek Nuhun Gemisinin 2124 metrelik Cudi Dağının zirvesine oturmasını sağlayan yani inanılmaz bir tusunami oluşturan suların ilerleyip bütün dünyayı kaplamasını engelleyen şey nedir? Bakın Kopenhag ta yapılan iklim zirvesinde özellikle kutuplardaki erime ve bunun karalara etkisi irdelendi! Okyanuslardaki 60cm lik bir yükselme en yüksek yeri denizden 1,5 metre olan maldivleri tamamen sular altında bırakacak! Dikkatinizi çekerim 60 cm! Bu daha sonra Londra ve Newyorku tehdit edecek! Bu erime,erimenin olduğu yerdeki su seviyesini arttırarak mevcut suyu arttırıyor ve su içinne dolabileceği yeri sağlamak için harekete başlıyor! Bu hareket önünde bulunan herşeyi sular altında bırakarak gerçekleşiyor! Bakın Japonya Fukishimada yaşanan depremde oluşan tusunami dalgalarının boyu 10 metre idi ve bu dalgalar karadan içeri 10 Km girdi! Peki sizce Cudi Dağının tepesine kadar ulaşan bir su birikintisi nerelere kadar gider? Bakınız su ne kadar yükselirse o kadar hızlı yol alır! Bakın size bir örnek;

      1958: Lituya Körfezi, Alaska, ABD:

      9 Temmuz 1958 gecesinde Alaska Panhandle Fairweather fay hattı boyunca oluşan deprem sonucu meydana gelen yer kaymasında su 914 metre yüksekten düşerek toplam 524 metre boyunda tsunami dalgalarının oluşmasına sebep oldu. Bu dalgalar tarihte görülmüş en yüksek tsunami dalgalarıydı.

      Sayın bilal tufanın olduğu yer bir bardakmıdır ki su sadece o bardağın içinde 2000 metre yükselsin ve etrafına yayılmasın?

      Dünyanın düz olması meselesine gelince! Kusura bakmayın ayetlerden zorlama yorumlarla kendinizi doğrulayıcı anlamlar devşiriyorsunuz! Yahudilerde, hristiyanlarda, müslümanlarda peygamberlerinden 1000 yıllar sonrasına ve sürekli tehdit edip yok etmeye çalıştıkları bilim adamları günün birinde engellenemeyecek şekilde dünyanın yuvarlak olduğunu keşfedene kadar dünyanın düz olduğuna inandılar! Şimdi siz binyıllar boyunca kendisine inananların dünyayı düz sanmasını sağlayan kitapların bilim gerçeği söylediğinde görüş değiştirdiğini iddia ediyorsunuz! Kusura bakmayın ama bu kitaplar 1400 yıl önce yaşayanlara dünyanın yuvarlak olduğunu söylemeden ya da onlar bu kitaplardan dünyanın yuvarlak olduğunu bilmeden iman ettilerse bu iman maalesefki ezbere bir imandır! Bakınız amerika kıtasının keşfedilmesi sırasında magellan boğazına ulaşan gemiciler dünyanın sonuna geldiklerini ve dünyadan düşeceklerini söyleyerek isyan çıkarmaya kalkmışlarıdır! O dönemde yani 1500 lü yıllarda denizciler dünyanın düz olduğuna inanırlarlardı! Aksini söyleyenler şanslılarsa sadece toplumdan dışlanır değillerse dini inancı tehditten öldürülürlerdi!

      Bunu geçin Arabistanın Kral Faysaldan islama hizmet ödülü almış din otoritesi Abd al-Aziz ibn Baz ın fetvasına göre dünya düzdür ve aksini iddia edenler kafirdir! Bu arkadaşın müftü olduğunu unutmayalım! Bu arada arap dünyasında günümüzde hala televizyonlarda dünyanın düz olduğuna dair programlar yapılmaya devam edilmektedir!

      Bakın kopernikten 1800 yıl kendine peygamberim diyenden 881 yıl önce yaşayan Samoslu Aristarkos dünyanın güneşin etrafında döndüğünü söyleyen ilk bilim adamıdır, dünyanın yuvarlak olduğunu ise Pisagor, kendine peygamberim diyenden 1070 yıl önce öğrencilerine öğretmektedir! Bu saydığım bilimadamlarının (yunan) çok tanrılı dinlere inandığı düşünüldüğünde kuranın tek tanrısının onların çok gerisinden geldiği ve kölelikte olduğu gibi dünyanın şekli konusunda da inanırlarını yeterince bilgilendirmediği inanırlarının tepkilerinden anlaşıldığı üzere gayet açıkıtr!

      Köleliği ancak 1962 de BM ısrarıyla kaldırabilen araplar, 1961 de uzaya çıkarak dünyayı dışarıdan gören ilk insan Yuri Gagarine ve 1969 daki ay yürüyüşüne rağmen yıllar sonra bile içlerinden dünyanın yuvarlak olduğunu iddia edenlerin kafir olduğu hükmünü kurana dayanarak veren ödüllü din adamları çıkarabilmektedir!

      Sayın Bilal, siz hiçbir şekilde Arap Yarımadasında kendi dilleriyle kendilerine verildiğine inandıkları bir dine inananlardan daha iyi Kuranı anlarım diyemezsiniz! Diyemeyeceğiniz için onların bize dünyanın düz olduğunu düşündüklerini gösteren tepkilerini perdeleyerek başka bir gerçeklikle onların kurandan feyz alarak inandıklarını bizden gizleyemezsiniz! Bakın onca bulguya rağmen bütün islam dünyasında bir anket yapılsa ve dünya düzmü yuvarlakmı diye sorulsa ortaya çıkan sonuç sizi bir hayli tedirgin edecek nitelikte olacaktır! Çünkü islami geleneklerle göre yönetilen ülkelerde modern bilimden uzak yaşatılan insanların çoğu bu keşiflerden hala haberdar değildir! O yüzden onlar kendilerine ilk verilene yani sadece Kurana baktıklarında hala dünyanın düz olduğuna inanırlar!

      • yasir dedi ki:

        Toro, işte şu an yaşanan bir örnek ile müteşabih ayetleri anlayalım…
        Bilal kardeşim nuh tufanının bölğesel olduğuna inanmakta, ben ise genel olduğunu düşünmekteyim oysaki bu müteşabih olan nuh ayetlerini aramızda iman temeli-şirk ve fitne yapmadıktan sonra bilal kardeşiminde benimde bu şekilde inanmamızda bir sakınca yok…

        Bilal kardeşimin salih bir müslüman olduğunu düşünüyorum, inşallah bende öyleyimdir, en iyisini allah bilir…müteşabih olan nuh ayetlerine ikimizin farklı inamasından dolayı rabbim ahirette ben o tufanı global değil lolak yapmıştım veya ben o tufanı lokal değil global yapmıştım vs gibi ve biriniz yanlış inandı ve bütün salih ameliniz boşa gitti diyeceğini düşünebiliyormusun oysaki bizim rabbimiz sonsuz rahmet ve bahış sahibidir…

        Lakin muhkem olan, adalet-haksız yere can alma-zina-faiz-zulüm gibi vsvsvs bir çok muhkemlerin tevilini teğiştirdiğinde ve yanlış inanıp o şekilde yaymaya çalıştığında hem bu dünya hemde ahirette kaybedenlerden olunmuştur…

        Yani bu durumda işter bilal kardeşimin, ister benim anladığım gibi olsun nuh ayetleri müteşabih olduğundan iman temelli değildir ve yanlış dahi inansak Allah bizleri bu ayetlerden sorumlu ve yükümlü tutmuyor…Tabiki en doğrusunu araştırarak bilmek ve inanmak en doğrusudur lakin üstünde fazla yoğunlaşmadan anladığın gibi ve en mantıklı ve akılcıl tarzda inanıp müteşabihlerin ütünde yoğunlaşmadan, muhkemler üzerinde yoğunlaşılmalıdır…

      • toro dedi ki:

        Sayın Yasir,

        ”Bilal kardeşim nuh tufanının bölğesel olduğuna inanmakta, ben ise genel olduğunu düşünmekteyim oysaki bu müteşabih olan nuh ayetlerini aramızda iman temeli-şirk ve fitne yapmadıktan sonra bilal kardeşiminde benimde bu şekilde inanmamızda bir sakınca yok…”

        Kim söylüyor bunu kuranın tanrısımı? Kuranın neresinde benim ayetlerimi anlamada kafanıza göre takılın diyor? Bak sen kendin mütaşabih ayetler insanı inançsız yapar dedin, Tanrı ise müteşabih ayetlerin peşine düşenler ”kalplerinde eğrilik” olanlardır diyor! O halde müteşabih ayetleri sen başka, sayın bilal başka anlıyorsa -ki bunu o ayetin tevilinin peşine düşmeden yapamazsınız- o halde tanrıya göre kalbinde eğrilik olan hanginiz?

      • yasir dedi ki:

        ——TORO DİYOR Kİ—-”Kim söylüyor bunu kuranın tanrısımı? Kuranın neresinde benim ayetlerimi anlamada kafanıza göre takılın diyor? Bak sen kendin mütaşabih ayetler insanı inançsız yapar dedin, Tanrı ise müteşabih ayetlerin peşine düşenler ”kalplerinde eğrilik” olanlardır diyor! O halde müteşabih ayetleri sen başka, sayın bilal başka anlıyorsa -ki bunu o ayetin tevilinin peşine düşmeden yapamazsınız- o halde tanrıya göre kalbinde eğrilik olan hanginiz?”—————–

        Toro, bir şeyin peşine düşmekten ne anlıyorsun çok merak ediyorum…
        Ali imran 7’de, denilen kitabın bir kısmı muhkemdir yani anlamı her zaman ve her toplum için aynı olan değişmez ayetlerdir ve uyğulamak-amel etmek-eylem ile manası ortaya çıkaçak ayetlerdir…Bunlar adalet-hak-hukuk-zulüm-faiz-zina-haksız can alma-israf-yardımlaşma vsvsvs daha bir çok husus…İşta bunlar ummül kitap-ana kitaptır yani kitabın esasıdır deniliyor…Bunlardan ne anladığını çok merak ediyorum.

        devamında…Diğerleri ise müteşabih yani birdan fazla manaya gelebilecek-herkezin farklı anlam-dersler çıkarabileceği-benzetmeli-sembolizimle anlatılmış yani teşbih sanatıyla anlatılmış ayetlerdir…Teşbih kelimeside, müteşabih kelimesinden dilimize geçen arapça bir kelimedir…
        Şimdi, kalibinde eğrilik-inançsızlık bulunanlar muhkemlerin uyğulanmasından ziyade müteşabih ayetlerin peşine takılıp farklı anlamlarını saptırmaya çalışarak kendi eğriliklerini-inançsızlıklarını yaymaya çalışırlar ve devamlı bu ayetleri öne sürerek fitne çıkarmaya çalışırlar deniliyor…Ama salih bir müslüman o ayetleri okur ve çıkarımlar yaptıktan sonra üzerlerinde fazla durmaz hepsi Allahtandır der ve muhkem ayetler üzerine yoğunlaşır…

        Yani nuh tufanı, lokal mi, yoksa global mi, olmuş hiç farketmez hanğisine inanırsan inan, veya evrim varmı-yok mu hanğisine inanırsan inan, bunların hanğisi doğru–hanğisi yanlış olduğu hiç önemli değil, salih bir müslüman hanğisine inanırsa inansın hepsi Allahtandır der geçer…Yani nuh tufanı ister genel-ister bölğesel olsun hepsini Allah yaptı, evrim ister olsun ister olmasın hepsini Allah yaptı…Çünkü bu ayetler iman temelli değildir eğer öyle olsaydı Allah net olarak belirtip bilmemizi isterdi…
        Şimdi düşünelim, nuh tufanı ister bölğesel ister genel olsun, insanlık için ne değiştirir, şimdi bilal kardeşimle bu farklı görüş için tartışıp ayrılığa sbebiyet verirsek işte o zaman bu müteşabihlerin peşine düşüp günah işlemiş oluruz…Ama biz şu an ikimizde birbirimize sayğı duyup en iyisini Allah bilir dedik ve inşallah en doğrusunu yaptık…
        İnşallah Allah bizleri en doğruya ve hayırlıya yakınlaştırır.

        Lakin salih bir müslüman muhkemler üzerinde yoğunlaşıp onların uyğular ve uyğulanmasını yayğınlaştırır…İslam dini hem inanmak hemde eyleme geçirmekle esas bir dindir, sadece inanmak veya sadece uyğulamakta yetmez…Yani salih bir müslüman adalet-hak-zina-faiz-hırsızlık-içki-kumar-zulüm-haksız saldırı-salat-zekat-dayanışma-vsvsvsvs gibi ayetlerin peşinden gider ve bunları eyleme geçirerek ve yayğınlaşmasını sağlamaya çalışarak hayatını geçirir…
        Sen boşver et nuh tufanı nasıl oldu-meleklerin kanadı nasıldı—İnsanın temel görevi adaleti sağlamak-ıslah etmek-düzeltmek-iyilikleri yayıp,kötülükleri önlemektir….
        Torocum inşallah anlamışsındır…Ama biz her durumda sabırla anlatmaya çalışacağız inşallah.

      • toro dedi ki:

        Sevgili yasir,

        Kusura bakma ama demogoji yapıyorsun! İnancını kendi ihtiyaçlarına uyduruyorsun! Senin inancının tanrısı seni kendisinin FARKINDA olman için yarattığını iddia ediyor! Yani senden beklediği ilk şey farkında olmak! Bu durumda sen tanrının sözlerini ”farketmez” ”doğru yanlış hangisi önemli değil” şeklinde paketleyerek sunamazsın! Senin için kuranda yapılan kurgunun temeli farkında olmak ve inanmak üzerinedir! O halde nuh tufanı ya bölgeseldir, ya genel! İkisinden birinin farkında olmalı ikisinden birine inanmalısın! İkisi birden olmaz! Diyelim ki tanrı bölgesel bir tufandan bahsediyor! Yani genel demiyor! Sen genel olduğuna inandığında tanrının dediğine yani tanrıyamı inanmış oluyorsun yoksa kendi yarattığın anlamamı? Tanrı sadece bir bölgede işlem yapmış ise sen onun bütün düyada işlem yaptığına nasıl inanabilirsin? İşte bu kuranın tanrısının seni içine düşürdüğü tezattır! Sen tanrısallığa aykırı muallak bir hitapla başbaşa bırakılmışsın!

        Bu nedenle senin bu soruları savuşturayım amaçlı boşvermişliğin anlamlı değildir!

      • bilal dedi ki:

        Sn.Toro,

        KEHF-86.AYETLE İLGİLİ VERDİĞNİNİZ MEALDE HATA VARDIR:

        Bakınız benim kur’an’ın rapça metninden anladığım aşağıdaki gibidir..İlgili ayete ‘’Zülkarneyn ‘’ BATIYA VARINCA.. ‘’şeklindedir. ‘’ Güneşin battığı yere varınca ” şekilindeki adeta bibirlerinin kopyası olan mealler ise hatalıdır.Ben arapça bilen biri olarak ayete baktığım da ‘’ Güneşin battığı yere…’’ ifadesini yanlış buluyorum.Her dilde nasılki batıya batı,doğuya doğu,güneye güney,kuzeye kuzey deniliyorsa,arapçada da öyledir.. Hiç kimse‘’ batıya ‘’güneşin battığı yer ‘’ ifadesini kullanmıyor,sadece batı ifadesini kullanıyor. Meallerin çoğunda ‘’battığı yere ‘’şeklindeki hatalı ifede bulunuyorsa da bunun böyle olduğunun anlamına gelmez.Bir çok türkçe meallerin de adeta birbirinin kopyasıdır..

        Ayrıca,Prof.Dr.Suat YILDIRIM,Ümit ŞİMŞEK,Edip YÜKSEL,Ahmet TEKİN ve Abdullah PARLAYAN’ın mealleri de bu doğrultudadır.’’Yani bunlarda da ‘’battığı yere..’’ şeklindeki bir ifade yoktur..!!!

        Aşğıdaki arapça tefsir metninde de aynen ifade ettiğimiz gibidir…..

        حَتَّى إِذَا بَلَغَ مَغْرِبَ الشَّمْسِ وَجَدَهَا تَغْرُبُ فِي عَيْنٍ حَمِئَةٍ وَوَجَدَ عِنْدَهَا قَوْمًا قُلْنَا يَا ذَا الْقَرْنَيْنِ إِمَّا أَنْ تُعَذِّبَ وَإِمَّا أَنْ تَتَّخِذَ فِيهِمْ
        وقوله : ” حتى إذا بلغ مغرب الشمس ” أي فسلك طريقا حتى وصل إلى أقصى ما يسلك فيه من الأرض من ناحية المغرب وهو مغرب الأرض..{تفسيرابن كثير }
        ——————————————————————-

        غروبها بمعنى غيابها من مرأى عينك أنت؛ لأن الشمس لا تغيب أبداً، فهي دائماً شارقة غاربة، بمعنى أنها حين تغرب على قوم تشرق على آخرين؛ لذلك تتعدد المشارق والمغارب.

        Ayrıca yukrıdaki tefsir metninde ‚‘‘ غروبها بمعنى غيابها من مرأى عينك أنت‘‘ onun ‚‘‘ğurub‘ olayı senin gözünden kayıp oluşudur لأن الشمس لا تغيب أبداً‘‘ çünkü güneş hiç bir zaman batmaz.!

        ‘’ Öte yandan siz yeni bir içtahat yaratıyor ve ayetlerin hiçbirinde yazmadığı halde Zülkarneyni bir okyanusa kavuşturuyor hatta daha ileri giderek okyanusun adınıda Atlas diye veriyorsunuz! ‘’ sizden alıntı ‘’

        Siz bu konuda yanılıyorsunuz.Atlas okyunusu tefsirlerde de geçer ! İşte‘’زبدة التفسير من فتح القدير ‘‘ Zübdetu tefsir min fethil kadir ‘’ adlı tefsirin konuyla ilgili kısa metnini aşağıya alıyorum !!!
        393 { حتي اذا بلغ مغرب الشمس } اي نهاية الارض من جهة المغرب ليس بعدها الا البحر المحيط .. !!! ص – 392- ___________________________________________________
        Tefsirlerde nakledildiğine göre Zülkarneyn,batıda Atlas okyanusuna,orada güneşin okyanus ufkunda batışını seyretti.Ancak koca kainat içinde bu okyanus,kendisine bir su gözesi kadar küçük geldi. Güneş,sislerle kaplı okyanus ufkunda, sanki balçıklı bir su gözesine gömülür gibi batıyordu..’’في رأي العين ‘’

        Saygılarımla…

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Bazen kendimi bir oyunun içindeymişim gibi hissediyorum daha doğrusu hissettiriyorsunuz! Mealcilerin çoğu ayette ilgili yeri ”güneşin battığı yere ulaştığında” olarak çevirirler! Siz ise bunun böyle olmadığını aslında ”BATIYA VARINCA” olarak anlaşılması gerektiğini söylüyorsunuz! Bende size diyorum ki bu bir şakamı?

        Öncelikle Zulkarneynin bir yere ULAŞTIĞI ya da bir yere VARDIĞI konusunda bütün mealcilerle aynı noktada olmanız çok güzel. Çünkü olayın özü VARMAK ya da ULAŞMAK ta gizli! Peki size göre Zulkarneyn nereye ulaşmş?

        BATIYA!

        Peki adı üstünde BATI nedir ya da ne demektir bilal bey? Hadi onuda ben söyleyeyim, GÜNEŞİN BATTIĞI YER!

        Diyelim ki sizin dediğiniz gibiolsun! BATI yerinde duran bir şey midir ki varıyorsunuz? Sözde ayette ki problemi çözmeye niyetlendiniz ama yaptığınız şey ortalığı daha da karıştırdı!

        Atlas okyanusu meselesine gelince! Bu konuda bir yönlendirme yapamazsınız! Elinizde sadece ” su gözesi” benzetmesi var! Bu benzetmeden zorlaya zorlaya en fazla deniz çıkarabilirsiniz ama okyanusa ulaşmanız sadece fantazidir! Bence siz okyanusa ulaşmak yerine Zulkarney nin adının anlamı üzerinde yoğunlaşın! Bu isim size su gözesinden okyanus çıkartmaktan öte imkanlar sağlayacaktır!

      • kadir dedi ki:

        sayın toro…

        gerçekten ya çok art niyetlisiniz, yada gerçekten çok bilgisizsiniz.. işte bunun ispatı…

        türkçede güneşin batması veya bir şeyin suyun içine batması aynı anlamda kullanılır.. “batmak” fiili bir suyun, çamurun veya başka bir şeyin içine girmek demektir. oysa arapçada bu farklıdır.. mesela;

        “garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar.. ” batının afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar..
        burada mehmet akif arapçadan dilimize geçen “garabe” fiilini kullanmıştır.. garb, mağrib
        hepsi aynı kökten türemiş kelimelerdir.. “garabe” fiili bir suyun içine fiili olarak batmak anlamına gelmiyor.. o anlama gelen arapça kelime “gareke” dir.. örnek…

        “karadenizlere gark eyle beni” “karadenizlere batır beni” anonim bir türküde geçen bu cümle dilimize arapçadan geçmiştir.. bir suyun içine fiili olarak batmak demektir..

        şöyleki kehf suresinin 71. ayetine bakın geminin batırılması hakkında hz. musa ne diyor..

        “sen gemiyi ve içindekileri batırmak (,tuğrika, garake) için mi deldin. (kehf-71)

        buradan şu anlaşılıyor. garabe, mağrib batı, kişinin konumuna göre batı yönü, batı yönünde bir yeri ifade eder.. ayette geçen “güneşi bulanık bir su birikintise batar (garabe) buldu” ifadesi zülkarneyn güneşin batışını izlerken güneşin gözüktüğü en son nokta su birikintisinin bulunduğu noktadır.. yani güneş suyun içine girmiş değildir.

        eğer sizin iddia ettiğiniz gibi olmuş olsaydı “güneşi su birikintisine batar (gareke veya başka bir fiil) buldu” olurdu.. o zaman haklıydınız..

        işte bu iddialarınız tamamen sizdeki kalıplaşmış düşünceden ve bunun sonucu olan bilgisizlikten kaynaklıdır..

        özet; garake, mağrib, batı,batıda bir yer.. gareke, tüğrika fiili olarak batmak demektir..

        saygılarımla

      • bilal dedi ki:

        Sn.Toro,

        Bugün bütün dünya dillerinde,hatta bilimsel makalelerde bile kişinin bulunduğu yere göre dünyanın ekseni etrafında dönmesiyle güneşin kayıp olduğu tarafa ‘’ BATI ‘’ denilmiyor mu ??? Haydi bütün dünya yanlış söylüyor,ya bilimsel makaleler ???

        Tekrar konuyla ilgili tefsir metinlerini gösteriyorum.

        وقوله : ” حتى إذا بلغ مغرب الشمس ” أي فسلك طريقا حتى وصل إلى أقصى ما يسلك فيه من الأرض من ناحية المغرب وهو -1 مغرب الأرض..{تفسيرابن كثير }

        ‘’ Zülkarneyn bulunduğu yerden batı tarafında kara parçasının bittiği yere varıncaya kadar bir yol tuttu…… ‘’ yani okyanus sahiline varıncaya kadar…!!!

        2- 393 { حتي اذا بلغ مغرب الشمس } اي نهاية الارض من جهة المغرب ليس بعدها الا البحر المحيط

        ‘’Bulunduğu yerden Batı tarafında kara parçasının bittiği yer olan okyanus sahiline varınca.’’şekildedir.
        Kaynak !!! ‘’ Zübdetu tefsir min fethil kadir../ s / 392-393 /

        Özetle,bügün bütün bilimsel makalelerde bile kişinin bulunduğu yere göre dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesiyle güneşin kayıp olduğu tarafa ‘’BATI ‘’denir.!!! Acaba bilimsel makalelerde de yanlışlık mı var.???

        Ayrıca sen Türkiyenin doğu bölgesinden batı bölgesine gidersen,doğuda olanlar Sn.Toro batıya gittti,veya Türkiyenin batısından doğuya gidersen batıdakiler de sn.Toro doğuya gitti demeleri yanlış mı ???

        Eğer yanlış ise,lütfen bütün dünyaya bunun yanlış olduğunu anlatın da sayenizde herkes bu yanlışlıktan kurtulsun.!!! Lütfen,konuyu bulandırmak için anlamsız yorumları yapmayın !

        Saygılarımla…

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,
        Kadir Bey’de yanınıza gelmiş ve bir şakacıdan 2 şakacıya terfi etmişsiniz!

        Cidden inanılmazsınız!

        ”BUGÜN bütün dünya dillerinde,hatta bilimsel makalelerde bile kişinin bulunduğu yere göre dünyanın ekseni etrafında dönmesiyle güneşin kayıp olduğu tarafa ‘’ BATI ‘’ denilmiyor mu ??? Haydi bütün dünya yanlış söylüyor,ya bilimsel makaleler ???”

        Evet aynen öyle deniyor! Ama ne zaman BUGÜN! 1400 yıl önce ne deniyor du? Örneğin 1400 yıl sonra güneşin battığı yöne BATI değilde BATMAN denildiğinde yaşıyor olursanız başka biriyle de ayetin mealinde BATMAN yazıyor diyerekmi tartışacaksınız?

        Size bana cevabınızda ne dediniz BATIYA VARMAK! Ben size ne dedim, BATIYA nasıl varılır! Lafı eğip bükmeyin ben sadece BATIYA nasıl VARILIR ın cevabını bekliyorum!

        Bakalım bu defa ayeti nasıl değiştireceksiniz! Çünkü ilk yanıtınızda ayeti ;

        ‘’ BATIYA VARINCA”

        şeklinde tanımlarken şimdi;

        ”Zülkarneyn bulunduğu yerden batı tarafında KARA PARÇASININ BİTTİĞİ YERE varıncaya kadar bir yol tuttu”

        araya birde kara parçası sıkıştırıyorsunu! Hayır mealinizi sürekli farklı tanımlamalarla güncelleyen ama bir türlü emin olamayan sizsiniz ama üstüne bir de bilgiçlik taslıyorsunuz!

        ‘’Zülkarneyn ‘’ BATIYA VARINCA.. ‘’şeklindedir. ‘’ diye düşünürken ne olduda birden araya KARA PARÇASINI da ekleyi verdiniz?

        Ben itiraz ettikçe sürekli güncelenen bir ayet ve güncelleyen bir mealci var karşımda! İyide gerçekte hangisine inanıyorsanız onu söyleyinde bende neyi yorumlayacağımı bileyim!

  24. sercan dedi ki:

    86. Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar buldu. Onun yanında (orada) bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz: Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin, dedik.
    bilal beye cevap
    1 güneşin battığı yere varınca diyor ,,,, eğer orada diğer yerlerde olduğu gibi güneş batıyor olsa neden
    okadar yol gidipte aha güneş burada batıyor desin
    oysa güneş görülen her yerde batar gözükür zaten
    buradaki anlatım sanki dünyanın son noktasına gelmişte başka yerde hiç görülemeyecek
    şekilde sadece kara balçıkta battığını uzak batıya gitmesinide bu yüzden belirtmiştir….
    birde şu güneş dünya bilgisi ilkokul bilgileri,,,, bunları yazarak lütfen laf kalabalığına gerek yok…

    2 nuh tufanını konuşmaya gerek yok daha önce sizle bu detaylı şekilde konuştuk zaten
    açıklamanızın hiç bir ikna yönü yok…..NOT ORHAN RUMUZU YANLIŞ BEN SERCANIM YEŞİL SİMGEMDEN ANLAMADINIZMI………
    SAYGILAR

    • bilal dedi ki:

      Evet,yeşil simgenizden şunu anladık.!!! Kendi ismi yerine defalarca başkasının ismini yazanın kafasında bir sorun olabilir,bu nedenle böyle bir durumu normal karşılamak gerekir…!!!

  25. sercan dedi ki:

    VİKİPEDİADAN ALINTI Kur’an’da kimlik tanımı flu çizgilerle yapılmış efsanevî bir komutan veya kral olduğu anlaşılan Zülkarneyn’in demir işlemeyi bildiği göz önüne alındığında Demir Çağı’ndan sonra yaşadığı anlaşılır. Sınırları doğu ve batıda olabilecek en geniş noktalara ulaşan bir devlet veya hükümranlığın başını temsil ediyor. Başarılarının büyüklüğü, kendisini Tanrı’nın desteklediği efsanesinin yerleşmesine yol açıyor. Başında savaşlarda kullandığı çift BOYNUZLU kaska atfen Zülkarneyn (çift boynuzlu) ifadesi kullanılıyor. Hikâyenin buraya kadarki kısmı Büyük İskender ile uyumlu gözüküyor ve Kur’an yorumcularının çoğu Zülkarneyn’in İskender olduğu sonucuna ulaşıyor.[9] Ancak hikâyenin diğer parçaları başka coğrafyalardan derlenmiş unsurlardan oluşuyor. İskender’in demir kitleleri ile inşâ ettiği set Zülkarneyn Seddi/(Çin Seddi) ise seddi inşa edenin kimliği, seddin harcı ve kimlere karşı (Ye’cüc ve Me’cüc) yapıldığı göz önüne alındığında yorumcuların aklını karıştırıyor ve Büyük İskender için sonu olmayan kimlik arayışlarına, hatta onun Muhammed’in kendisi olduğu iddialarına yol açıyor.[10]
    BENİM YORUMUM,,,,,, ZULKARNEY SADECE ESKİLERDE YAŞAMIŞ BİR KOMUTAN OLDUĞU AÇIK ama muhammat bunuda bir allahın elçisi gibi kurana uygulamş …..
    Bunun üzerine biz: Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin, dedik.
    bu kelimeler zaten onun bir silahlı güce sahip komutan olduğunu ele veriyor ……..

    • bilal dedi ki:

      Sercan bey,

      ‘’ BENİM YORUMUM,,,,ZULKARNEY SADECE ESKİLERDE YAŞAMIŞ BİR KOMUTAN OLDUĞU AÇIK,ama muhammat bunuda bir allahın elçisi gibi kurana uygulamış ..” diyorsunuz ”.
      Bu yorumunuzla da çok yanılıyorsunuz,zira kur’an onu Allah’ın bir eliçisi gibi değil,salih ve adil bir kul olarak gösterimiştir….!!!

      Siz bir önce araştırın bakalım,kur’an’ın neresinde Zülkarneyn’in bir peygamber olduğuna dair vurgu yapılmıştır.??? Kur’an’da böyle bir şey var mı ??? Kur’an’ın neresinde onun için ‘’Resul ‘’ elçi veya‘’Nebi ‘’ yani peygamber ifadesi kullanılmıştır ??? Böyle bir durum varsa lütfen bize gösterinki sayenizde biz de doğruyu öğrenmiş olalım.!!! Onun bir
      peygamber olduğuna dair ortalıkta dolaşan bazı söylentiler kur’an’a dayanmamaktadır.. Ayrıca vahyin bir anlamı da ilhamdır,ilham yoluyla yüce Allah ona bir mesaj vermiştir,bu ilhamla onun bir peygamber olduğunun anlamı çıkmaz.!!! Çünkü kur’an,onun için bir‘’resul,(elçi) veya Nebi (peygamber) gibi ifadeleri kullanmamıştır..

      ‘’الله اعلم ‘’..Zülkarneyn,salih ve adil bir hükümdar ve komutan olduğundan yüce Allah da ilham yoluyla ona bu tür bazı mesajlar vermiştir. ! Zaten kur’an’da onun Allah’ın bir elçisi veya bir peygamberi olduğuna dair hiç bir vurgu da yapılmamıştır.!!!
      Buna rağmen araştırıp öğrenmeden kur’an’a dayanmayan bazı söylentileri mesnetsizce hz.Muhammed’ (s.a.s.) e ve kur’an’a nasıl mal edbiliyorsunuz.???

      Özetle,onun Allah’ın bir eliçisi (resul veya peygamber ) olduğuna dair kur’an’dan bir ayet göstermenizi bekliyorum….!!!

      Saygılar…

      • rammsteinn dedi ki:

        zulkarneyn ile ilgili yorumlara bakıyorum. kim olduğuna dair bütün görüşler boşa. çünkü onun kim olduğunun kanıtı yok. bir çağa damga vurmuş büyük başarılara imza atmış bir hükümdar da olabilir ya da keçi çobanı da olabilir. ya da hiç yaşamamış efsanevi bir karakter.
        bilal beyin onun bir elçi olmadığını söylüyor ama kuranda ki ayete bakarsak ona hitaben yazıldığını görüyoruz. kuran şunu diyor “zulkarneyn bir kavim buldu. biz ona bu kavme nasıl davranacağının yetkisini verdik”
        zulkarneyn yetkilendirilmiş. bu kişiye “elçi değil” diyemeyiz.
        şöyleki
        KEHF – 84
        Diyanet İşleri
        Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda (amacına ulaşabileceği) bir yol verdik.
        KEHF – 85
        O da (Batı’ya gitmek istedi ve) bir yol tuttu.
        KEHF – 86
        Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu. Orada (kâfir) bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik.

        tanrı zulkarneyni yetkilendirmiş demiş ki “git”
        o da gitmiş kavmi bulmuş tanrı da demişki “Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın”
        şimdi bu kişi için elçi değil nasıl deriz?
        elçi olması için gereken şartlara zulkarneyn uymuyormu?
        elçi olmak için şartlar neler?
        zulkarney ile,kuranda adı geçen 25 peygamberin ne farkı var?
        ne kadar konuşursanız konuşun işin içinden çıkamazsınız.
        ama herzaman şu açık “kuran apaçıktır”

        ayrıca yön konusuna derinlemesine inerseniz bütün görüşler boşa çıkar. çünkü evrenin ne yukarı ne aşağısı ne yönleri vardır.

        benim görüşüm şu
        zulkarneyn efsaneleşmiş büyük bir başarılı şahsiyet. o dönemlerde güneşin battığı yere kimsenin ulaşamadığını da düşünürsek birisi de bunu akilane bir şekilde montajlamış.
        bu başarılar ancak kendi tanrısının desteğiye olur. ve güneşin battığı yere de ancak bu kişi varabilir. güneşin battığı yere varma hikayesi o dönem için inandırıcıdır. dolayısıyla kimse buna karşı çıkamaz. çıkmakta istemez. çünkü işin ucunda cehennem var.

  26. kadir dedi ki:

    sayın toro….

    “İyide ayetin neredeyse bütün meallerine baktım, ayette genelde KİMSEYE denirken siz HALK kelimesini hemde iki kere neye dayanarak kullanıyorsunuz? Taberi tefsirinde bile halk geçmiyor! Bu nasıl işir anlamış değilim! Kuranın bizim göremediğimiz bir yerinde ihtiyaç halinde kelime ekleyiniz şeklinde bir talimat mı var?” sizden alıntı..

    isra 15. ayette bahsedilenlerin kişi veya halklar olması önemli değildir.. önemli olan tebliği alıp almamasıdır.. o dönemde yaşayan bir başka kavim veya kişilerin tebiliğ alıp almaması önemlidir. ben buna vurgu yaptım. sanırım siz ne dediğimi anlamadınız.. ayrıca ben çelişki aramıyorum. sadece öyle olsaydı çelişkili olurdu dedim.. sanırım bunuda yanlış anladınız.. siz sürekli yanlış anlıyosunuz sayın toro.. bunun bir nedeni var mıdır?

    asıl konunun dışına çıkarak yine laf kalabalığına girerek konuyla hiç alakalı olmadığı halde isra-12. ayeti buraya yazmanın ne ilişikliği olabilir.. dağdan kestim kereste… gerçekten taktire şayansınız.

    şimdi sizin anlayacağınız tarza da ki (hiç zannetmiyorum) kısaca yasir bey ve bilal beyin yazılarını özetliyorum.

    eğer nuh tufanı tebliği almayan kişilere veya kavimlere de vurduysa isra-15. ayetle çelişkili olur..
    eğer sadece nuh kavmine vurduysa isra-15. ayetle uyumlu olur..
    eğer o zamanda yaşayan insanlar sadece nuh kavminden oluşuyosa ve tufan bütün dünyayı kaplamışsa isra-15. ayetle yine uyumlu olur..

    kısaca yasir kardeşimin ve bilal kardeşimin yorumları doğrudur.. yani her ikiside olabilir.. fakat en doğrusu yüce allah bilir diyip bu konu üzerinde fazla durmamak biz inananlar için daha doğru olur..

    siz sabaha kadar bu konu üzerinde değişik senaryolar yazabilirsiniz sayın toro..

    saygılar..

    • toro dedi ki:

      Sayın Kadir,

      Sizi gayet iyi anlıyorum! Ama sizi getirmeye çalıştığım bir nokta var. Sağolasın dostum beni hiç üzmüyorsunuz! Daha önce yine buna benzer bir tartışmada tebliği yapmakla görevlendirilen kişinin peygamber olduğunu ve onun bizzat tebliğ etmediği hiçbir şeyin tebliğe muhatap oldukları söylenenler için geçerli olmadığını söylemiştim! Dolayısıyla tebliğ peygamberin ölümüyle sonlanır ve o ana kadar iman edenlerin haricinde kalanlar için herhangi bir sorumluluk oluşamaz! Bu kuranın kendi iddiasıdır.

      Sağolasınız ki benim bu yorumumu nuh hadisesine verdiğiniz yanıtla tasdiklemiş oldunuz!

      ”isra 15. ayette bahsedilenlerin kişi veya halklar olması önemli değildir.. ÖNEMLİ OLAN TEBLİĞİ ALIP ALMAMASIDIR.. o dönemde yaşayan bir başka kavim veya kişilerin tebiliğ alıp almaması önemlidir. ben buna vurgu yaptım. sanırım siz ne dediğimi anlamadınız.. ayrıca ben çelişki aramıyorum. sadece öyle olsaydı çelişkili olurdu dedim.. sanırım bunuda yanlış anladınız.. siz sürekli yanlış anlıyosunuz sayın toro.. bunun bir nedeni var mıdır? ”

      Umarım bu noktada peygambere(!) söylenilen,

      ”Böylece biz sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir.” Şura,7

      ”şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın”

      şeklindeki talimatın nereleri ve hangi halkı kapsadığını anlamış olursunuz!

      Bu arada sizinle yaptığım yazışmalarda yaptığım herşeyin bir nedeni vardır!

      • bilal dedi ki:

        Sn.Toro,

        1-Gösterdiğiniz ayete MEKKE ifadesi geçmiyor..Burada MEKKE için ‘’ ام القري ” yani tüm yerleşim merkezlerinin anakenti ‘ ifadesi kullanılmıştır.Kur’an’a göre Mekke tebliğ açısından dünyanın tüm yerleşim merkezlerinin anakenti ise,o zaman bu mesaj bütün dünyayadır….!!! Çünkü kur’an ilahi mesajın tebliği açısından Mekkeyi dünyanın bütün yerleşim merkezlerinin anakenti olarak kabul ediyor.Bu nedenle ilahi mesajın tebliği önce buradan başlamıştır……..

        2-Ayrıca ‘’ان هو الا ذكر للعلمين ‘’ Kur’an ancak bütün alemlere bir öğüttür, ( 82 / 27 )

        3- هدي للناس وبينات …………. ’’
        من الهدي والفرقان الخ ‘’ Ramazan ayı ki,o ayda Kur’an,insanlara yol gösterici, doğru yola iletici, eğri ile doğruyu birbirinden ayırt edici olarak indirildi. (2 / 185 ) deniliyor…!!!

        Peki bu ve daha nice ayetlerde kur’an’ın bütün insanlara geldiğini net ve kesin bir dille ifade edildiği halde hangi mantıkla sadece mekke ve çavresi için geldiğini söylüyorsunuz? Konuyla ilgili bütün ayetleri yok mu sayıyorsunuz.??? Özetle,kur’an evrenseldir,bütün insanlara gelmiştir…!!!!!!!!!!

        Saygılarımla..

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        O ayette geçen isim ”Ümmü’l-Kurâ” dır! Şehirlerin anası manasında kullanılır ve cahiliye döneminden gelen bir isimdir! Ayrıca cahiliye döneminde Mekke için sadece bu isim kullanılmaz!

        insanların orada birbirlerine merhamet edişlerine bakılarak “Ümm-ü Rahm” (Rahmet anası), kalabalık olup birbirleriyle itişip kakışmalarına bakılarak Ümm-ü Zahm (Zahmet anası), yoldan çıkıp sapanı kırıp geçen bir yer anlamına “Bâsse” yahut inkar edilenin sürüp çıkarıldığı yer anlamına “Nasse” isimleri de kullanılmıştır. Cahiliyye şiirinde şehir için ”Salâh” ‘ (kurtuluş) adı da kullanılmıştır.

        Mekke için il defa kuranın getirdiği isim ”Bekke” dir! Diğer bütün isimler kurandan önce zaten kullanılan isimlerdir! Dolayısıyla kuranın tabiri olarak alıp bütün dünya diye bir anlam çıkarmak işgüzarlıktır! Arap emperyalizminin yarattığı yıkımların tanrı kullanılarak aklanmaya çalışılmasıdır!

        Net ve kesin ifade edilen birşey yok sayın bilal! Kılıç zoruyla yağmalanan şehirlerin insanlarının yine kılıç zoruyla müslümanlaştırmasını aklamak için seçilen bir ayetin isteğe uyarlanması var!

        Cahiliye devrinde araplar ve etraftaki diğer kavimler mekkede yaşayanlara ‘Ümmü’l-Kurâ”nın insanları diyorlardı! O zaman aşağıdaki

        ”umme el kurâ ve men havle-hâ” tabirini kullanan cahiliye arapları bunu bütün dünyayı anlatmak için mi kullanıyorlardı?

        Eğer ”umme el kurâ” ilk defa kuranda ortaya çıkan bir isim olsaydı sizin önermenizi o noktadan tartışabilirdik! Ama sizde biliyosunuz ki değil! Burada kuranın tanrısı(!) inanırlarına onların anlamını zaten bildiği bir isim üzerinden seslenmiştir ve onların zaten bildiği bir bölgeyi kastetmiştir!

        Ya da siz söyleyin arapların cahiliye döneminde kullandıkları doğrudan dünya anlamına gelen bir kelime yokmudur ki kuranın tanrısı araplara derdini anlatabilmek için kullanabilsin?

        Bu konuda zorlama yorumlardan öteye gidemezsiniz! Maalesefki birşeyi birşeye sonradan uydurmaya çalıştığınızda böyle sürprizler ile karşılaşırsınız! Yazanlar bile bu kadar yayılacaklarını baştan düşünemedikleri için ayete doğrudan dünya yazmayı düşünmüş olmamalılar! Ya da öyle yazsalardı ayeti duyanlar o günün şartlarında bu çağrıyı ütopik bir hayal olarak görüp ciddiye almayabilirlerdi!

        Düşünsenize 1400 yüzyıl önce araplara bu dini bütün dünyaya tebliğ etme görevi verildiyse(!) tanrının amerika kıtasında da yaşayanlar olduğunu müslümanlara söylemesi, buna bağlı olarak ilk defa onların pusulayı bulmalarını sağlayarak atlas okyanusunu katedip inka ve azteklere de tebliğ yapmalarını sağlaması gerekirdi! Daha amerika kıtası ve Avustralyadan hiç haberi olmayan bir millet için dünya neresidir sayın bilal?

      • bilal dedi ki:

        وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِّلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
        1-Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. ( SEBE-28 )

        وَمَآ أَرْسَلْنَٰكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَٰلَمِينَ

        2-(Ey Muhammed) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. ‘’ ENBİYA-107 )

        قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ الخ

        3-(Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben,yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim……….. ‘’ (ARAF-158 )

        İşte bu ve daha nice ayetlerle de hz.Muhammed’in evrensel peygamberliği net ve kesin bir dille ifade edilmiştir.. Hem kur’an,hem de hz.Muhammed bütün insanlara gelmiştir…!!! Bu ve daha nice ayetleri yok sayarak hangi mantıkla kur’an’ın mesajı ve hz.Muhammed’in peygamberliği yanlız Mekke ve çevresinedir diye bir bir yorum yapıyorsunuz !!!!!

        Saygılar

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Yine olayın özüne gelmeden etrafında dönelim oyununu başlattınız!

        Sizin iddianız kuranda mekkenin bütün şehirlerin anakenti olarak gösterildiği dolayısıyla bu ifadeye istinaden mesajın bütün dünyaya gönderilmiş olduğu değilmiydi?

        ”Burada MEKKE için ‘’ ام القري ” yani tüm yerleşim merkezlerinin anakenti ‘ ifadesi kullanılmıştır.Kur’an’a göre Mekke tebliğ açısından dünyanın tüm yerleşim merkezlerinin anakenti ise,o zaman bu mesaj bütün dünyayadır….!!! Çünkü kur’an ilahi mesajın tebliği açısından Mekkeyi dünyanın bütün yerleşim merkezlerinin anakenti olarak kabul ediyor”

        Bende ise Mekke için ”bütün şehirlerin anası” anlamına gelen ‘’Ümmü’l-Kurâ” isminin kuranın getirdiği bir isim olmadığını bu ismin kurandan önce zaten kullanılan bir isim olduğunu mekke için söylenen diğer isimleride ekleyerek yazmadım mı?

        Bu noktada çok açık bir soru sordum, yine soruyorum! Cahiliye devrinde arapların ya da mekkeye putlara ibadet için gidenlerin kullandığı isim olan ‘’Ümmü’l-Kurâ” yani ”bütün şehirlerin anası” benzetmesi bütün dünya anlamına mı geliyordu?

        Buna ek olarak ayette kuranın arapça olduğu vurgusu da var! Bu durumda kuranın tanrısının size bahşettiği (!) sorgulanmaz mantık ile cevap verin! Bütün dünya dünya anlamı doğru olduğu taktirde tebliğ sınırları içine girecek olan Amerika kıtasındaki İnka ve Azteklere ve Avustralya kıtasındaki Aborjinlere uyarıcı rolünün bizzat verildiği peygamber(!) kuranı hangi dilde tebliğ edecekti?

        Sizin gösterdiğiniz ayetlere göre UYARMA görevi bizzat PEYGAMBERİN (!) işidir! İlk uyarıyı bizzat o yapmalıdır! Daha okyanusa bile açılacak teknolojik gelişim sağlanamamışken nasıl olurda bir peygambere(!) bütün dünyayı uyarma görevi verilir?

        Birde merak ediyorum demogoji yaparken yüzünüz kızarmıyormu?

        Araf 158 i bana dayanak göstermeden önce neden 157 yi okuyup bu sözün kimlere hitaben söylenildiğini kontrol etmiyorsunuz?

        ”Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”Araf,157

        ”(Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” Araf,158

        İnkalar, Aztekler, aborjinler, türkler, japonlar, çinliler yanlarında tevrat ve incilmi taşıyordu?

        Bakın ne diyor tanrınız Araf 158 de;

        ”De ki: “Ey insanlar!”

        Buradan bütün dünya insanları anlaşılırsa peygamberinizin dünyada doğrudan tebliğ yapmadığı hiç bir insanın kalmaması yani bütün dünyayı dolaşması gerekirdi! Çünkü bu tanrının doğrudan emri!

        Peki sonuç ne?

        Mantığınızı kullanın! Peygamberin (!) tanrısı bu ayette doğrudan bütün insanlara seslenmiyor, peygamberinin(!) bütün dünyaya seslenmesini istiyor! Bu noktada bütün insanları uyarma görevi kuranın değil tanrının(!) görevlendirdiği peygamberindir(!). Kurana eylemin nasıl yapılacağı yazılmıştır!

        Bu durumda peygamberinizin dünyada 1400 yıl önce yaşayan her bir insana şu sözü söylemesi zorunludur;

        “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.”

        Aksini iddia ettiğinizde kuranın tanrı sözü olmadığını kendisine peygamber dediğiniz figür tarafından yazıldığını re’sen kabul etmiş olursunuz!

      • yasir dedi ki:

        Bu Kur’an, ancak âlemler için bir öğüttür.38 / SÂD – 87

        O, bütün alemlere bir öğüttür ancak.Tekvîr / 27

        Halbuki o, ancak âlemlere bir öğüttür.68 / KALEM – 52

        Buna karşılık bir ücret de istemiyorsun, bu, âlemlere öğütten başka bir şey değil.12 / YÛSUF – 104

        Ah toroo ahhh…
        Yine sana yakışmayan bir mantık ile karşımızdasın…Bunu senden baklemezdik…
        Çok doğru Resul sadece kendi kavminin merkezine gelmiştir her peygamber gibi…Kendi kavmi ve etrafı denilmekle çevre kavimlere tebliğini yapmış ve ölmütür…
        Bu demek değili Kuran-Allahın zikri-öğüdü-ruhu uyarmaya devam etmiyecek…
        Resullah yaşadığı dönemde ulaşabildiği etrafındaki farklı kavimlere tebliğini yapmış ama Kuran bu görevini her zaman devam ettirecektir…
        Toro, elinde Allahın melekesi-Kuran mevcut Kuran her zaman son dakkaya kadar tebliğine devam edcek, kuran oborjinede-joponada-latin amerikayada ulaşır sen hiç tatlı canını üzme Allah nurunu dilediği şekilde yayar…Allah yarına bırakır ama kimsenin yanına bırakmaz…Peygamber Allahın tebliğini ölümüyle sonlandırmış olabilir ama kuran kıyamate kadar inşallah elimizd ve tebliğe devam edecek.

      • toro dedi ki:

        Sayın yasir,

        Bakın sadece ayeti okuyorsunuz! Ne araştırma var, ne etimiloji merakı var, ne astronomi biliyorsunuz, ne psikolojiden anlıyorsunuz! Sadece düz yazıyı okuyarak ezberlediklerinizi bana anlatıyor üstüne birde mantığı benden istiyorsunuz!

        Sayın yasir bak son kez kuran’ın tanrısının hükmü nerede geçermiş anlatacağım bir daha lütfen benimle ezberinizdekilerle münazara yapmayınız!

        Bana ”Alemler” ve ”gökler” neresidiri daha sonra yanlış yapmışım, şunu eklemeyi unutmuşum burayı hatalı yazmışım demiyeceğiniz şekilde anlatmanızı istiyorum! Bakalım ne biliyorsunuz, görelim!

      • yasir dedi ki:

        Toro, en son mesajından bir şeyler anlamak çok zor…

        Lakin bahsettiğin dallar hakında uzman olmayabilirim, uzman olmamak araştırp bilği sahibi olmaya enğel değil…

        Etimoloji hakkında en azından burada senin bunu yazman beni hayal kırıklığına uğrattı…

        Yine bu konu hakkında bir başka kişiyle munazanda ”kanaatlarınızı” diye bir söylem içerisine girmişsin…Yani burada bu ”kanaat” kelimesinin etimolojik araştırmasını yapmalısın…Ayrıca kuranda müteşabih ayetlerde geçen bir çok kelimenin etimolojik araştırmaları ile ilğili sana yönlendirmeler yaptım lakin hiç birine değinmeden etrafından dolaştın…

        Ayrıca, araf 157-158 her zman ki gibi yanlış anlıyorsun…
        157 kitab ehli ve akabinde ise ayete gireştende belli olduğu üzere insanlara sesleniliyor…Gönderilen resul geldiği risaleti, resulün vefatıyla sona ereceğinimi sanıyorsun…Allah resule ne vahyetti tabiki kuranı vahyetti, resul ölsede resulün tebliği bir şekilde devam etmiyor mu?
        Resul yaşadığı dönemde komşu kavimlere birebir kendimi gitti yoksa oda yazılı veya-sözlü Ulaklar mı gönderdi?

        Vahfıd cenâhake li menittebeake minel mu’minîn(mu’minîne).26 / ŞUARÂ – 215
        Ve mü’minlerden, sana tâbî olan kimselere kanatlarını ger.26 / ŞUARÂ – 215

      • toro dedi ki:

        Sayın Yasir,

        Lütfen lafı dolandırmayın! Siz tanrınız size ”alemler” ve ”gökler” derken ne demek istemiş nereleri ya da neyi anlatmış, anlayamıyormusunuz? Anlamadığınız bir hitabı anlıyor gibimi yapıyorsunuz? Bu uzmanlık konusu değildir! Tanrıyı anlamak için uzman olmak gerekiyorsa, uzman olmadan anladığını söyeyenler rol mü yapıyor?

        Diyelim ki bana ulaşmaya çalışıyorsun ve telefonda konuştuk ve sana buyur gel dedim! Sende bana nasıl geleyim dedin, bende kırmızı renkli otobüse bin dedim! Ne yapacaksın hangi kırmızı otobüs,nerede diye sormadan yada bozuntuya vermeden kırmızı otobüsmü arayacaksın?

        Ya da

        Etrafta birsürü masa ve herbirinin üstündede bir sürü kitap. Ben sana masanın üzerindeki kitabı oku diyorum! Peki hangi masa ve hangi kitap? Peki senin anlamadığın ve bilmediğin bir talimatı sana vermem mantıklımı?

        Tanrı senin ne olduğunu anlamadığın ”alemler” ve ”gökler” den bahsederek senin neyi anlamanı bekliyor? Bu yüzden eğer ben tanrıya inanıyorum diyorsan inandığın şeyide biliyorsun demektir! Bu durumda, ”alemler” ve ”gökler” ne demektir anlatabilmelisin! Ha ya da yeni içtihadimız hayırlı olsun artık senin sayende uzman ve uzman olmayan diye ayrılan iki müslüman tipimiz var ve uzman olmadan tam bir inanan olunamıyor!

        Etimilojiye gelince sözünü tamamlayıp ben ”kanaat” derken neyi kastediyormuşum onuda yazsaydın en azından nasıl bir yanlış yaptığımı bana göstermiş olurdun! Halbuki kelimeyi cümle içinde de kullanmıştım! Neyi anlamadın, hayret!

        Ben hala sorularıma cevap bekliyorum!

        ”Alemler” ve ”gökler” nedir?

      • yasir dedi ki:

        ———TORO DEMİŞ Kİ””’Etimilojiye gelince sözünü tamamlayıp ben ”kanaat” derken neyi kastediyormuşum onuda yazsaydın en azından nasıl bir yanlış yaptığımı bana göstermiş olurdun! ”””’Halbuki kelimeyi cümle içinde de kullanmıştım!””””””” Neyi anlamadın, hayret!———–ALINTI—

        Toro, sorduğun soruya cevabıda veriyorsun…

        Etimolojik olarak yine bazı araştırmalar yapmalısın, mesela ”Alem” kelimesi…
        Önce bir araştırmanı yap ondan sonra görüşelim.

      • toro dedi ki:

        Sayın Yasir,

        Sanırım sana bilemediğin yerlerden sordum! Yan çizmeye olayı hiç alakasız yerlere çekmeye başladın yine!

        Benim sorduklarımla alakalı birşeyler biliyorsan anlat! Bilmiyorsan söyle o zaman sana ne biliyorsam anlatırım! Ama şimdi sorunun muhatabı sensin!

        Bu arada benim cümle içinde kullandığım ”kanaat” kelimesine benim iradem dışında anlamlar yüklemiyorsun değilmi? Bunu kendi tanrının sözlerine yapmaya alışmış olabilirsin ama benim sözlerime yapamazsın!

        ”Alemler” ve ”gökler” ,yasir istersen paslaştığınız ve birbirinizi pohpohladığınız arkadaşlarından yardım alabilirsin!

      • bilal dedi ki:

        Sn.Toro,

        1-Ayrıca,eğer Şura-7.ayete göre sadece Mekke ve çevresinin uyarılması söz konusu olsaydı,her halde hz. Muhammed aşağıdaki ülkelerin kral ve liderlerine mektuplar göndererek onları ve halklarını islama davet etmezdi.!!! Bütün bunları hedef alıp işini zorlaştırmazdı.Sadece Mekke ve çevresine yönelmiş olup arapları muhatap alsaydı onun bu işi daha kolay olurdu. Siz,herhalde tebliğ etmek üzere kendisine gelen kur’an’ı hz.Muhammed’den daha doğru anlayabilecek bir durumda değilsiniz.!!! Peki neden hz.Muhammed Mekke dışında dünyanın diğer ülkelerin kral,lider ve halklarını da elçi ve mektuplarla islama davet etmiştir.? Eğer kur’an’ın mesajı sadece mekke ve çevresine yönelik olsaydı herhalde hz.Muhammed kendine karşı yeni ve çok güçlü cepheler açmaz ve işini zorlaştırmazdı…!!!

        Hz. Muhammed (a.s.m.) bütün insanlara peygamber olarak gönderilmişti. O, önce yakın çevresini ve içinde yaşadığı toplumu İslâma davet etti.

        Daha sonra kur’an daki emirler gereği bütün insanları islam dinine davet etmek üzere dünyaya tebliğ etme görevine başladı…! Bu maksatla Bizans İmparatoruna,İran,Mısır, Habeşistan,Umman ve Bahreyn devlet başkanlarına elçiler yolladı,onları ve bütün halklarını İslâma davet etmek için mektuplar gönderdi.!!!

        Hani mesnetsizce ileri sürdüğünüz iddiaya göre kur’an’ın tebliğ alanı sadece Mekke ve çevresiymiş !!! Neden bunları yapmıştır.??? Ayrıca siz,vahiy yoluyla kendisine gelen kur’an’ın bu mesajını hz.Muhammed’en daha mı iyi biliyorsunuz.???

        2- Bu noktada çok açık bir soru sordum, yine soruyorum! Cahiliye devrinde arapların ya da mekkeye putlara ibadet için gidenlerin kullandığı isim olan ‘’Ümmü’l-Kurâ” yani ”bütün şehirlerin anası” benzetmesi bütün dünya anlamına mı geliyordu? ‘’sizden alıntı ‘’

        Peki,bunlar niye böyle bir benzetmeyi yapmışlar.? Demek ki onlar bile bu isimle onu bütün yerleşim merkezlerinin ana şehrini kabul ediyodular.Bu nedenle kur’an’da,onun bu özelliğine vurgu yaparak özel isim olan MEKKE’’ yi değil,tebliğ ve dini açıdan dünyanın anakentini ifade eden ‘’Ümmül-Kura ‘’ ismini kullanmıştır…!!!

        Bakınız,bu isim cahiliye döneminde de olabilir,buna bir ittrazımız yok.Ama kur’an’ın mesajı bütün insanlara olduğu için özel isim olan MEKKE’yi değil,tebliğ açısından tüm dünyanın merkezi sayılabilecek özelliğe sahip bir ifade olan ‘’ام القري ‘’ ifadesini kulanmıştır.Eğer kur’an,‘’ Ümmül’- Kura’’ yerine özel isim olan Mekke’yi kullanmış olsaydı,o zaman tüm yerleşim merkezlerinin anakenti..’’ şeklinde genel bir mesaj söz konusu olmazdı..Msela:AB.ülkeleri kendileri arasında ortak bir başkent seçiyorlar.Bu başkente bütün AB.ülkeleri temsil ediliyor,o zaman bu başkent aynı zamanda bütün AB.ülkelerinin ortak bir başkentleri sayılır…..İşte her ne kadar ‘’ Ümmül-Kura’’ ismi geçmişte olsa bile kur’an,bu isimle tebliğ açısından onu dünyanın tüm yerleşim merkezlerinin anakenti olarak kabul ediyor..bu nedenle kur’an,Mekke’nin özel ismine değil,tebliğ açısından dünyanın merkezi konumunda olduğunu ifade eden bir isim olan ‘’Ümmül-Kura’’ yı kullanıyor…!!!

        4- Bütün dünya dünya anlamı doğru olduğu taktirde tebliğ sınırları içine girecek olan Amerika kıtasındaki İnka ve Azteklere ve Avustralya kıtasındaki Aborjinlere uyarıcı rolünün bizzat verildiği peygamber(!) kuranı hangi dilde tebliğ edecekti? ‘’ sizden alıntı ‘’

        Bir araştın bakalım,hz.Muhammed (s.a.s) elçiler ve mektuplarla islama davet ettiği ülkelerin lider ve halklarını hangi dille davet etmiştir.??? Gönderdiği mektupları onların dillerine tercüme ettirerek onları islama davet etmemş midir.??? Elbette hangi halka tebliğ giderse onların diliyle olacaktır.!!! Ayrıca gerek hz.peygamber olsun,gerekse müslümanlar olsun ancak tebliği yapabildikleri kadar sorumludurlar,yapamadıklarından sorumlu değiller..!!! Tebliği almayıp ölenler de zaten ahirete yüce Allah’ın engin merhametiyle af edilirler,bunlar tebliği almadıkları için yüce Allah onları sorumlu tutmaz.Zira İSRA-15.ayete buna açıkça vurgu yapılmıştır…

        5- Sizin gösterdiğiniz ayetlere göre UYARMA görevi bizzat PEYGAMBERİN (!) işidir! İlk uyarıyı bizzat o yapmalıdır! Daha okyanusa bile açılacak teknolojik gelişim sağlanamamışken nasıl olurda bir peygambere(!) bütün dünyayı uyarma görevi verilir? ‘’ sizden alıntı ‘’

        Tabiki ayetler inerken ulaşabildiğe yere kadar ilk tebliği bizzat hz.peygamber yapacaktır ve nitekim de canı pahasına bu görevi hakkıyla ifa etmiştir.Ayrıca islamı hakkıyla öğrenen her müslümanın da öğrenmiş olduğu islamı ve kur’an’ı tebliğ etmekle de mükelleftirler.. Yani herkes gücü nisbetinde islamı tebliğ etmek zorundadır..Bu nedenle tebliği yapabilip de bunu yapmayanlar vebal altındadırlar! Ama belirttiğim gibi herhangi bir nedenle tebliğ almadan ölen kişinin inancı ne olursa olsun ahirete sorumlu tutulmayacaktır……!!!

        6-A’RAF-157-ayete vurgu yaparak şöyle diyorsunuz.!

        İnkalar, Aztekler, aborjinler, türkler, japonlar, çinliler yanlarında tevrat ve incilmi taşıyordu?

        a) Kur’an’ın ayetleri inerken onun ilk muhatabı olan kitap ehlinin bu özelliklerine vurgu yapmasından daha doğal bir durum var mı ? Kur’an onların bu özelliklerini görmezden mi gelecek.? Kur’an bazı inanç guruplarına yönelik bir mesaj veriyorsa bu onun evrensel olmadığını mı gösteriyor.???

        b) Eğer böyle düşünüyorsanız yanılıyrsunuz,o zaman şu ayetleri bir gözden geçirin,işte o zaman kur’an’ın muhtabı sadece kitap ehli değil,bütün insnlardır.Yani İnkalar,Aztekler, aborjinler, türkler, japonlar, çinliler vs.herkestir,sadece kitap ehli değil..!!!

        ”(Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” Araf,158

         وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِّلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
        1-Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. ( SEBE-28 )

        وَمَآ أَرْسَلْنَٰكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَٰلَمِينَ
        2-(Ey Muhammed) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. ‘’ ENBİYA-107 )

        İşte bu ayetlerde yukarıda isimlerini saydığınız ‘’ İnkalar, Aztekler, aborjinler, türkler, japonlar, çinliler vs. bütün dünya insanları muhatap alınmıştır!! Çünkü ayetlerin muhatabı bütün insanlardır. Bu ayetler görmezden gelinemez ve yok sayılamazlar.. Özetle,kur’an evrenseldir,onun muhatabı bütün insanlardır……

        Ayrıca sevgili Toro,demogoji yapmıyorum,eğer ben demogoji yapıyorsam, peki aynı konuyu defalarca gündeme getiren siz ve sizin gibi inanmayan arkadaşlar ne yapıyorlar? Ayrıca kullandığınz ifadeyi de size yakıştıramadım….!!!

        Saygılarımla…..

      • 1okuyucu dedi ki:

        Bilal;

        “”””Ayrıca sevgili Toro,demogoji yapmıyorum,eğer ben demogoji yapıyorsam, peki aynı konuyu defalarca gündeme getiren siz ve sizin gibi inanmayan arkadaşlar ne yapıyorlar?””””

        ben sizin kuranın evrensel olduğu iddianızı kabul edenlerdenim, evrensel olduğu iddia edilen bir kitapta çelişki bulmak daha kolay olduğu için sizin iddianız benim işime geliyor ama siz sure adlarının bile Türkçeye çevrilemeyeceğini söyleyerek kendi iddianızı çürütmeye kalkışıyorsunuz,

        yaptığınız en büyük mantıksızlık ise Kuranı anlayabilmek için Arapça bilmeyi şart koşmaya kalkmanızdır, yani siz Kuranın Arapçadan başka dillerde anlaşılamayacağını söyleyerek tüm insanlığa seslendiğini iddia ettiğiniz bir kitabın evrenselliğini inkâr ediyorsunuz,

        başka dillere çevrilmesi sorun olan bir kitap nasıl tüm insanlığa hitap edebilir? yoksa Kuranın tanrısı bu kitabı gönderirken Arapça bilmeyi şart mı koşmuştur?

      • yasir dedi ki:

        TORO DEMİŞ Kİ——————”Alemler” ve ”gökler” ,yasir istersen paslaştığınız ve birbirinizi pohpohladığınız arkadaşlarından yardım alabilirsin!———-

        Torocum, bu uslubu sana yakışmıyor, en azından sana yakıştıramadım…

        ”Kanaat” ne demek hanği kökten gelmekte ve hanği anlanmlar yüklenebilir, farklı anlamlarada gelmekte mi? senin demene göre farklı anlamlarda yüklenebilmekteymiş…Kendi söylemlerin ile çeliştiğini ortaya istemedende olsa kaymaktasın…
        Demek birden fazla anlamlar çıkan kelimeler müvcutmuş bunlara herkez farklı alğılayabilir ve anlayabilirmiş…
        Bu durumda soruların etrafından dolananın sen olduğu ortaya çıkmakta…
        Şimdi ödevin çoğaldı, ”kanaat” kelimesinide araştırman gerekiyor…

        Biz her durumda ”ALLHU ALEM” deriz.

      • 1okuyucu dedi ki:

        Yasir;

        her dilde bazı kelimeler birden çok anlama geldiği gibi aynı anlama gelen bir çok kelimelerde olabilir, bu tip kelimelerin hangi anlama geldiği kullanıldığı cümle içerisinde belli olur,

        ne demek istediğimi anlayabilmen için sana aşağıdaki örneği veriyorum,

        kasap koyunun derisini yüzdü,
        koyun kayıktan atlayıp sahile kadar yüzdü,
        koyunları tek tek saydılar koyunların toplam sayısı yüzdü,
        koyunun postuna yüz sürdü

        gördüğün gibi bu cümlelere anlam katan yüz kelimesi kullanıldığı cümleye göre farklı farklı anlamlara gelebiliyor,

        ayrıca toroya haksızlık etme, toro sana sınavdan geçer not verebilmek için hiç bıkmadan sabırla kurtarma sınavı yapıyor ama senin sınavı geçeceğin yok.

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        O davetlerin tamamı etrafta komşuları olan devletlere yapılır! Davetlerin neredeyse tamamı ise ülkelerin liderlerini şahsen İslama çağırma ve kendisinin Allahın(!) elçisi olduğuna biat etmeleri üzerinedir! Bu mektupların gönderilme zamanları ise İslam Devletinin 628 deki Hudeybiye Antlaşmasıyla hukuken kurulmasından sonraya rastlar! Tarih bundan sonra bütün yayılmacı devletlerin yaptiği gibi önce komşu devletlere egemenliği altına girme çağrısı, bu çağrıya uymayanların üzerine ise orduyla gidilip feth edilmeye çalışılmaları şeklinde tezahür eder! He ne hikmetse 615 yılında Habeş Kralı Necaşiye amcasının oğlu Ebi Talip ve yanındakilerin korunması isteğiyle gönderdiği davet mektubundan İslam Devleti kurulup bir güç haline helene kadar hiçbir komşuya islama davet mektubu gitmez!

        Belki de o yıllarla arap yarımadasında pek de ciddiye alınmadığını Taif’te başına gelenlerden sonra iyice anlamasından mütevellittir! Bizans Kralı Heraklitosa yazdığı mektup ise (628) o zamanki siyasi durumun gereğidir! Çünkü o sırada Bizans ordusu Mısır ve Suriye’yi Sasani işgalinden kurtarmak için (hristiyan Gassanilerden alınmış olan) orada yani burunlarının dibindedir! Bu bir ittifak fırsatıdır ve sizin peygamber dediğiniz figür bundan fayda sağlamaya çalışmıştır! Bu arada tarihi incelerseniz yayılmacı arapların önlerinde en büyük engel olarak görünen Sasaniler e karşı üstünlük sağlamalarını sağlayan kişinin Heraklitos olduğunu görürsünüz! Heraklitos un 14 yıllık mücadelesiyle Sasani devleti zayıflatılmasa idi arapların islam imparatorluğu hayali yine hayal olark kalacaktı!

        Şu notuda verelim Sasanilerin Kudüs ve Şam’ı işgaliyle neredeyse fiilen bitme aşamasına gelen Gassani devletine fırsattan istifade saldıran araplar yardıma gelen Bizans orduları karşısında tutunamamış ve bozguna uğramışlardır! Hiç yapılamayacak olan Tebük Savaşı bu bozgunların intikamı içindir!

        Tarihi hatırlama ve hatırlatma eylemimize ilginç bir ankotla devam edelim!
        Kendine peygamberim diyenin Mısır Krali Mukavvıs’a gönderdiği mektup (627-629 yılları arasında bir tarih olduğu söylenir) iyi karşılanmış ve mukavvıs tarafından kendisine iki adet kızkardeş olan CARİYE (hristiyan) hediye olarak gönderilmiştir! Bu cariyelerden biri daha sonra kendine peygamberlm diyene İbrahim adında bir erkek çocuk doğuracak olan Mariye’dir! Sayın bilal hediyeyi gönderene değilde hediyeyi (insan) kabul edene bakıyorum! İradesi dışında hediye olarak gönderilen bir cariyeyi hediye olarak kabul etmek! Kölelikle ilgili birşeyler söylüyordunuz ya o yüzden faydalanırsınız diye yazıyorum!

        Bu yazı sadece davet mektuplarına istinaden yazılmıştı! Yazınızın diğer kısımlarıyla alakalı cavabımı akabinde vereceğim!

      • toro dedi ki:

        Sayın Yasir,

        Yoksa benim tanrı olduğumu mu düşünüyorsun? Değilim ama Tanrı olsaydım kullanacağım kelimeleri başka anlam yüklenmeyecek ve insanların kafasını karıştırmayacaklar arasından seçerdim!

        Ama bu noktada söz konusu yasir ise cümle içinde kurulduğu haliyle, kendi düşünceniz ya da kendi inandığınız anlamına gelen”kanaat” sözcüğünü kullanırken daha fantastik beklentiler yaratmak gerekiyor! Sonuç itibariyle karşınızda ”kanat” kelimesini ”kanaat” olarak gösterebilen, bu doğrultuda melekleri 2,3,4 ”kanaatli” hayal edebilen bir arkadaş var!

        Hoşgör yasir o kadar uçamıyorum! O kadar uçabilseydim mürit edinir onlarıda uçururdum!

        Pohpohlamaya gelince! Ben dikkat edersen benim tarafım sizin tarafınız diye ayırmadan herkese yanlış gördüğüm eylemlerinden dolayı kendi tepkmi verebiliyorum! Tarafcılık yapmadığım içinde içimden geçenleri dürüstçe dile getirebiliyorum! Bu yüzden gördüğümü yazdım! Rahatsız oluyorsan o şekilde görülmemeye dikkat etmelisin! Aksi hale bu dostun sana acı söylemeye devam eder!

      • yasir dedi ki:

        Toro, gerçekleri kabullenmek senin için bu kadar zor olmamalı…
        Çünkü gerçekleri kabullenecek pırıltı sende var kanısındayım…
        İster inan, ister inanma, ama bu kelimeler hep eş anlamlıdır, cehan-kanat-kanaat-kanı-görüş- bunlar birden fazla manalara gelen eş anlamlı kelimelerdir…

        Kâfirlerden bir kısmını faydalandırdığımız şeylerde sakın gözün kalmasın. Onlara karşı mahzun olma ve mü’minlere kanadını indir.15 / HİCR – 88

        Ve mü’minlerden, sana tâbî olan kimselere kanatlarını ger.26 / ŞUARÂ – 215

        Bu surelerde hep ”cenah” kelimesi geçer aynı fatır 1’de olduğu gib…
        Senin demene göre o zaman bu ayetlere baktığımızda bazı kişilerin veya peygamberinde kaslı-kuş kanatları olmalı…

        Alemlerden kasıt ise, İnsanlardır.

        Tabiki, ALLHU ALEM, en iyisini Allah bilir.

      • yasir dedi ki:

        Aslında, Hür bir irade ve bilince sahip olanlar ve bunların içinden akıl edebilenler.
        En iyisini Allah bilir.

      • toro dedi ki:

        Sayın Yasir,

        1-) Fatr,1;
        ”Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı (ecnihatin) elçiler yapan Allah’a mahsustur. O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”

        2-)Hicr,88;
        ”Kâfirlerden bir kısmını faydalandırdığımız şeylerde sakın gözün kalmasın. Onlara karşı mahzun olma ve mü’minlere kanadını(cenâha-ke) indir.”

        3-)Şuara,215
        ”Ve mü’minlerden, sana tâbî olan kimselere kanatlarını(cenâha-ke) ger.”

        Şimdi 2 ve 3 nolu ayetlerde kuranın tanrısı(!) SADECE ARAPLARIN değil bütün insanların anlayabileceği bir benzetme yapıyor! Sizin islam alimleriniz -kanatlarını ger/kanadını indir- tabirlerini müminleri koru,gözet ve merhamet et şeklinde tanımlar! Bu dünyadaki bütün medeniyetlerde görebileceğimiz hayvanların davranışlarından esinlenerek yapılan teşbih sanatıdır! Buna kimsenin itirazı yok!

        Ama fatır 1 de hem arapça kelime farklı hemde bahsedilen ”kanat” ların sayıları verilmiş. Bu noktada sayılar anlamı pekiştirmiş!

        Örneğin Şuara 215 şu şekilde olsa anlam ne olurdu?

        ”Ve mü’minlerden, sana tâbî olan kimselere KIRMIZI BEYAZ kanatlarını(cenâha-ke) ger.”

        Bu durumda bahsedilen kanadın şeklide anlatıldığı için adı geçen kişinin gerçekten kanadı olduğu anlaşılır! Çünkü anlam önden gelen tasvirle pekiştirilmiş ve mecazdan çıkarılmıştır!

        Bu noktada senin istediğini yapıp 1. ayeti diğer 2. ve 3. ayetle aynı kategoriye koyabilmemiz, yani bir benzetme sanatı arayabilmemiz için ayetin şu şekilde olması gerekirdi!

        ”Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”Fatr,1

        Ama öte yandan da şu var! Kuranın tanrısı anlatımda yaptığı teşbihi insanların anlamını bildiği gözlemler üzerinden dile getirmeli ki, ne dediği anlaşılabilsin! Yani insanlar bir kuşun yavrularını korumak için kanatlarını gerdiğini, kanatlarını onların üzerine indirdiğini bilir veya bilmeleri bu gözlemi yapanlar tarafından sağlanır! Bizim okulda çocuklara anlamlarını sorduğumuz ya da anlamlarını öğrettiğimiz atasözleri bu minvaldedir! Bunların hepsi toplumların doğayı ve doğadaki hayvanları gözlemlemelerinden biriktirdiği deneyimlerdir! Bu nedenle bu benzetmeler kuşların varlığı, kuşların kanatlarının olduğu, kuşların bunlarla uçtuğu, bunlarla yavrularını koruduğu bilindiği için anlaşılabilir!

        Peki melekler bütün insanlar tarafından görülebilen, fiziki durumları gözlemlenilebilen varlıklarmıdır? Tabi ki değildir! O halde fiziki yapısı ve fiziki hareketleri insanlar tarafından gözlemlenmemiş ve bu sayede bu gözlemler üzerinden benzetmeler yapılmamış, öğretilmemiş varlıklarla ilgili yapılacak tanrısal benzetme anlamlı olabilirmi?

        Hiç görmediğiniz bir varlıkla ilgili söylenilen şeyin gerçek değilde benzetme olduğunu nereden bilebilirsiniz?

        Örneğin ”zümrüdü anka kuşu gibi gülmek” diye bir benzetme yapsak, ne anlayacaksınız! Hiç gülen zümrüdü anka kuşu gördünüz mü?

        Ya da ”Van gölü canavarı gibi balık yemek” Van gölü canavarını balık yerken gözlemlemeden bir insan için yukarıdaki benzetmeyi yapmak bir anlam ifade edermi?

        Ama ”aslan gibi kükremek” diyoruz çünkü aslanı gözlemleyebiliyoruz!
        Ya da ”Tilki gibi kurnaz” çünkü deneyimledik tilkinin kurnazlığını, ne demek olduğunu biliyoruz!

        Hadi bunları da geçelim! Bakın eğer ayette kanat sayıları 1,2,3,4 diye verilseydi sizi rahatlatabilirdi! Ama bilinçaltı öyle birşey ki bir kuşun uçmak için en az İKİ kanadı olduğunu gözleyerek öğrenen insan meleklerin kanatlarınıda uçabilmesine yetecek minumum sayıdan yani İKİ den başlatır! Çünkü aksinin olabilmesini sağlayacak yani tek kanatla uçulabildiğini düşündürecek bir gözlemi doğadan edinmemiştir!

        Seni seviyorum, yasir.

      • bilal dedi ki:

        Sn.1okuyucu,

        ‘’ ben sizin kuranın evrensel olduğu iddianızı kabul edenlerdenim, evrensel olduğu iddia edilen bir kitapta çelişki bulmak daha kolay olduğu için sizin iddianız benim işime geliyor ama siz sure adlarının bile Türkçeye çevrilemeyeceğini söyleyerek kendi iddianızı çürütmeye kalkışıyorsunuz, ‘’ sizden alıntı ‘’

        Ben ‘’Sure adlarının Türkçeye çevirilemeyeceğini mi söylemişim,yoksa hangi dilde olursa olsun özel isimler çevirilmeden,bozulmadam olduğu gibi yazılması gerekir mi demişim??
        Hagisini demişim ???
        Bu durum ister sureler için olsun,ister başka özel isimler için olsun hiç fark etmez.!!!
        Galiba okuduklarınızı dikkatli okumuyorsunuz,ya da işinize gelmediği için ayetleri çapıttığınız gibi buradaki anlattıklarımı da çarpıtıyorsunuz ! Sizce yazışmalarda bir dildeki özel isimler başka bir dile çevirilerek mi yazılır,yoksa hiç dokunmadan olduğu gibi mi yazılır.??? Lütfen,okuduklarınızı dikkatli ve doğru okuyun.!!!

        Mesela,Türkçe de birinin soy ismi ’’DEMİR ‘’ ise arapça yazışmalarımda DEMİR değil de, bunun karşılığ olan ‘’حديد ‘’ HADİD’’ olarak yazarsam doğru mu yapmış oluyorum ??? Yine ‘’ DEMİR ‘’ olarak yazmam gerekmiyor mu ??? Ama bir not bırakarak arapçadaki anlamı ne olduğunu yazabilirim….!!!

        Saygılarımla…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Bilâl;

        çarpıtma yapmıyorum, madem sure isimlerinin Türkçe yazılmasına karşı değildin, Ayetin Türkçe karşılığını yazan arkadaşa niye tepki gösterdin? sebebini açıklada bilelim,

        ayrıca nelerin tercüme edilmeyip aynen yazılacağı konusunda anlaştığımıza sevindim,

        tabiî ki adamın soy adı Wood ise odun olarak çevirmeye gerek yok, parantez içerisinde odun yazmaya da gerek yok.

      • bilal dedi ki:

        Sn.Toro,

        1-Mantıklı düşünelim !!! Hem Hz.peygamber,hem de müslümanlar sığınmacı durumunda olup henüz islamın da hakim olmadığı bir dönemde hz.peygamber ülke liderlerine ve imparatorlara nasıl ve neşekilde elçi ve mektuplar gönderebilirdi ??? Onları islama nasıl davet edebilirdi??? Bunu düşünebiliyor musnuz.? İşte hz.peygamber ve müslümanlar bu durumda iken,hz.peygamberin böyle bir şeyi yapabilmesi zaten mümkün değildi.!!! Eğer durum müsait olsaydı elbette ta baştan elçi ve mektuplar gönderek onları islama davet ederdi… !!!

        2- Kendine peygamberim diyenin Mısır Krali Mukavvıs’a gönderdiği mektup (627-629 yılları arasında bir tarih olduğu söylenir) iyi karşılanmış ve mukavvıs tarafından kendisine iki adet kızkardeş olan CARİYE (hristiyan) hediye olarak gönderilmiştir! ‘’ sizden alıntı ‘’

        Hz.peygambere hıristiyan ve CARİYE olarak gelen Mariye ve kızkardeşi kendi rızalarıyla müslüman oluyorlar,hz.peygamber de onları hürriyetlerine kavuşturuyor…Peki bunları kabul etmeyerek onları tekrar Mukavkıs’a gönderip yine CARİYE ve hıristiyan kalmalarına sebep mi olsaydı.? Bunlar islamla hürriyetlerine kavuşurken Mısır Krali Mukavkı’sa tekrar CARİYE olarak dönseydiler iyi mi olurdu ? Zaten ikisi de bir daha CARİYE ve hıristiyan olarak Mukavkıs’a dönmeyi asla istemezdi.Onlar cariyelikten kurtulurken bir daha cariye olarak mı gitseydiler.???

        Saygılarımla…

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Ne sığınmacılığı? Mekkede üçbeş kişiyken 25.000 kişiyi (mekkenin yaklaşık nüfusu) karşısına alabilecek (!) bir cesaretle tebliğ yapan figür, komşu ülkelere davet yapmaktan neden çekinsin? Habeşistan Kralı Necaşi’ye adamlarını sığınmacı olarak gönderdiği 615 yılında henüz hicret bile gerçekleşmemişken davet gönderebiliyorsa diğerlerinede iyice palazlanıp güçlenmeyi beklemeden davet gönderebilirdi! Ama tarihte bir figür bir kralı muhatap alacaksa elinde bir güç bulunduruyor olmalıydı! Bu nedenle bu davetlerin Necaşiye yönelik olanı hariç tamamı mekkeyi fethedip etrafına binlerce savaşçı topladıktan sonra gönderilmiştir! Yani tanrının daveti için silahlı bir güç haline gelinmesi beklenmiştir! Bu trajikomiktir! Çünkü kuranın tanrısının ciddiye alınması için inanırlarının savaş kazanması ve yaklaşık 15.000 kişilik bir silahlı orduya kavuşması gerekmiştir! Kendine peygamber diyenin arkasına silahlı bir kuvvet alamadan komşu ülkelerin yöneticilerini tanrısına çağıracak cesarete sahip olamadığı görülmektedir! Tanrıdan bahsedildiği zamanlarda sizin müsait zaman beklentileriniz anlamlı olmuyor! Tanrının müsait bir zamana ihtiyacı varmış, kedini elçisi ağzıyla etrafa hatırlatmak için!
        Sizce 25.000 kişilik müşrik topluluğuna tebliğ göndermek için 1 kişiyi aralarına atmak içinde müsait bir zaman mı kollanmıştı! Etrafında kendisinin ve inancının tamamen zıttı 25000 kişiye davet yapmak kolay, komşu ülkelerin yöneticilerine yapmak mı zordu?

        ”Hz.peygambere hıristiyan ve CARİYE olarak gelen Mariye ve kızkardeşi kendi rızalarıyla müslüman oluyorlar,”

        Yukarıdaki cümleniz çok duygusal olmuş!

        Bana söylemisiniz kralları tarafından istekleri dışında hiç tanımadıkları bir adama hediye olarak gönderilen çaresiz kadınların başka şanslarımı vardı? Krallarına gitmeyi istemiyoruz diyebilirler miydi? Sizin o kızlara acıma anlayışınız acıyarak eş yapmak yani münasebete girmek midir! Neden islamiyette bu acıma duygusunun önünde her zaman cinsi münasebetler vardır? Diğer kardeşi bir arap şairle evlendirebiliyorsa diğerinden de hiçbir fayda elde etmeden başkasıyla evlendirebilirdi! Bana açıkça söyleyin kendine peygamberim diyen Mısır mukavvısını tanrısına davet etmesi sonucu kendisine gönderilen insan hediyeden fayda sağlamışmı, sağlamamışmı? İnsanları özelliklede kıralları tanrısına davet etmesinin karşılığı gelen hediyelerden faydalanmakmıdır?

        Bu arada Mariye mısırda soylu bir cariyedir! Yani cariyelerin arasında önde gelenlerdendir ve gittiği yer ayrıldığı yerden iyi değildir! Ayrıca İslam tarihçileri Mariye konusunda mutabık değillerdir! Bazıları peygamberinizin onunla nikahlandığını, bazıları hiç nikahlanmadığını, bazıları ise Mariyenin mukavvısın casusu olarak gönderildiğini yazar!

        Benim araştırmalarıma göre mariye cariye kalmıştır!
        Buna görede peygamberinizin Mâriye ile kurduğu bu hayatın sonucu olarak Peygamberinizin şu beyanı bir hukuk kaidesi halini almıştır:

        ”Şayet bir cariyenin efendisinden bir çocuğu dünyaya gelecek olursa, bu efendi onu daha önce azat etmemiş olsa bile, onun vefatı ile o kadın kendiliğinden azatlı (hür) hale gelir.”

        Bu durumun cariyeler için nimet bir sonuç olduğu ciddi şekilde kabul gören bir durumdur!

        Kölelik diyoruz bilal bey, azat edilmezler ise sahiplerinin ölümüne kadar hür olamayacak cariye köleler!

        Dikkat edin yukarıdaki cümleden insanlık onuruna dair bir çıkarım yapamıyorum! O topraklarda 1962 yılında BM zoruyla kölelik kaldırılana kadarda insanlık onuruna dair bir çıkarım zaten yapılamamıştır!

      • yasir dedi ki:

        Toro, bunları anladığına ve farkına varmaya başladığına sevinmeliyiz…
        En azından bazı mecaz-müteşabih kavramların olduğunu kabullenmeye başlamanda ayriyeten sevindirici bir olay…

        Fakat şu var ki, matematikte işlem doğru olsada, doğru bir yol izlesende rakamsal değerler yanlış olunca sonuç her zaman yanlış çıkar…

        Şu an sende olduğu gibi…

      • toro dedi ki:

        Sayın Yasir,

        Ne oldu bu münazara silsilesi içinde bizzat size yazdığım yazıyı cevaplamaktansa dışında olduğunuz bir mevzudan ekmek çıkarmaya çalışmak daha mı kolay geldi?

        Hani ”kanatları” ”kanaat” yapıyordun?

        Sana bu konuda cevap vermem! Hedef şaşırtmana izin vermem! Sen önce kendi evinin önünü toparla sonra duruma bakarız!

      • yasir dedi ki:

        Toro, şu bulunduğun çelişikiler ve kalıplaşmış mantık süzğecinle zafer kazanmış edaları ile aslında bastırmış olduğun bazı duyğularını üste çıkarmış konumuna düştüğünün bile farkında değilsin…

        Ben senin her soruna ve yazına karşılık vermeye çalıştım, ama sen her yazında benim sorularıma yanıt vermedin ve kendi düşüncelerini sadece aktardın…

        ”cenah” Kelimesi bir insan için kullanıldığında mecaz olduğunu anlayabilmen bile bir gelişme olarak onu kabullendin ama bilenç altına ”melek” kavramı sadece metafizik varlık ve ”hayalet casper” gibi yerleştiğinden ”cenah” kelimesinide ister istemez kuş kanatı gibi kabulleniyorsun aslında seni yadırğamıyorum, seni bu şekilde inandıranların sonuçudur diye düşünmekteyim…
        Aslında her yazında olduğun gibi kendi tezatlarını ortaya kayup yine kendi tezatlarına cevaplar veiyorsun, normalde insanlara tam tanımlanmamış müteşabih olan bir varlığa isnat edilen bir benzetmeyi senin kendi kafanda-bilnç altına yerleştirdikleri gibi var sayıp somut ”cenah-kanıtmış” gibi alğılayı öyle alğılanmasını istiyorsun…

        Sen meleğin ne olduğunu ve ne anlama geldiğini biliyormusunda ona yapılan tasvirin ve anlatımın ne anlamda kullanıldığını kesinmiş gibi tanımlıyorsun ve kaslı kuş kanadı sanıyorsun ve sanının-kanının yanı kanaatinin doğru olduğunu savunuyorsun…

        Ve kezâlike nurî ibrâhîme melekûtes semâvâti vel ardı ve li yekûne minel mûkınîn(mûkınîne). 6 / EN’ÂM – 75

        Fazla açıklamaya girmiyçem, umarım anlarsın..Enam 75’te ”melekutus” kelimesi geçmekte…yani bu demek oluyor ki ”melek” kelimeside kullanıldığı kelime içinde neye kullanıldığı değişmektedir…İbrahime yerlerin ve göklerin melekutu gösteriliyordu denilirken burada ayetlerin devamından anlıçağını düşünerek detaya girmiyorum, Güneşi Allahın bir melekutu olarak alğıladığımızda acaba bunun kanatları nasıl olabilir…
        Veya şöyle diyelim Allah güneşe insanların yararlanabileceği 2,şer–3,er–4,er veya daha fazla yerleştirmiş olabilirmi…Şimdi İnsanlar güneşten acaba nasıl ve kaç yönden yararlanıp faydalanmaktadır bunları saymayalım, bilebileceğin düşencesinde olduğumdan detaya girmiyorum…

        Lakin, senin dediğin gibi kanatlara sahip metafizik varlıklar varmı dır? yokmu dır? bilemem, olabilir de olmayabilir de…Allahu alem.

        Kuranda, melekut-ma meleket- me malik vs gibi kavramları önce bir araştır…Şimdi Torucum birde ”MLK” kökünü ve Kuranda kullanıldığı yerlere göre ”melek” ”mülk” malik” kelimelerinide bir araştır, ve ayetin içinde-çümlenin içinde bazen insanlar içinde bile kullanıldığını göreceksin….

        Bence bilği sahibi olmadan fikir sahibiymiş gibi olanlardan olma, çünkü sende bir ışık var lakin kavramlar karğaşası içerisinde doğru zamanda doğru renk ışığı veremiyorsun.

        Aslında bunları delilleri ile dahada çok uzatabiliriz ama bu yoğun iş temposunda sonuç alınması zor olan bir konu hakkında acele etmenin anlamı olmadığını düşündüğümden, yavaş yavaş gitmenin daha mantıklı olduğunu düşünüyorum…Ayrıca seninde çalışman ve araştırman gereken çokça konular birikmiş iken bu daha iyi olacağını düşünüyorum…

        Ayrıca, okuyucuyada verdiği örnek için teşeküler, ama aynı şekilde ”cin” kelimesi ”melek” kelimesi ve birçok müteşabih, okuyucunun verdiği örnek gibi cümle içinde kimin için ne için kullanıldığı değişmektedir, tabiki bunu önce anlamak ondan sonra fikir beyan etmenin dağa doğru olacağını düşünmekteyim…

        ALLAHU ALEM…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Yasir;

        benim verdiğim örnek, herkesin bildiği Türkçe dil bilgisi kurallarıyla ilgili bir örnekti, yani ben icad etmedim
        ayrıca benim verdiğim örnek koyunlarla ilgiliydi, meleklerle değil, oradaki hicvi sezememişsin?

      • yasir dedi ki:

        Biz melek konuşuyorduk, o zaman sen neden koyundan örnek verdin?

        okuyucu,Dezenformasyon ve manipülasyon ile ançak kendini kandırısın, aynı zamanda bu şekilde yönlendirmelere açık olan insanları…

        Sende çok iyi biliyorsun ki, ”temsilde hata olmaz” diye bir söz vardır…

        Ama, sen olayı sulandırmak istiyorsan, orası başka…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Yasir;

        sorduğumuz sorulara aldığımız abuk sabuk cevaplarla kimin neyi sulandırdığı ortada, benim verdiğim örnek Türkçe dil bilgisi kurallarının mantıksal açıklaması, birden fazla anlamı olan kelimelerin ancak kullanıldığı cümle içerisinde hangi anlama geldiğini cümle yapısına bakarak anlayabileceğimizi belirtmek içindi,

        daha önceki mesajlarımda hiciv yönümün de olduğunu belirtmiştim, o gün başka mesajlarımda koyunla ilgili bazı cümleler kurduğum için Türkçe dil bilgisi kurallarına örnek olarak koyunu vermiştim,

        konunun daha iyi anlaşılması açısından aşağıdaki örnekleri de vereyim,
        bir melek başka bir meleğe “kanat konusundaki kanaatin nedir” diye sormuş,
        melek meleğe “senin adın ne?” diye sormuş

      • toro dedi ki:

        Sayın Yasir,

        Maalesef yanıt vermiyor demogoji yapıyorsun,
        Sana daha önce verdiğim yanıtı aşağıda hiç değiştirmeden tekrar yazıyorum! Ve sana bir de iltimas yapıyorum! Yazının tamamına birden yanıt veremiyorsan sadece son paragrafa cevap verebilirsin.

        Bu arada yazılarının bazılarına ”yenilmeyi kabullenmelisin” gibi abuk subuk başlangıçlar yapan sen iken beni kendine benzetmende bir hoş olmuş! Ben böyle durumlarda insanlara aynalardan size yansıyan aksın sizin olduğunu unutmayın derim! Ama bazen insanlar aynalardan yansıyanları kendilerinin değilde başkalarının yansımaları olarak görmekten mutlu olurlar! Buna da yapacak birşey yoktur, kendi hallerine bırakırsınız, kendi kendilerine eğlenirler!

        1-) Fatr,1;
        ”Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı (ecnihatin) elçiler yapan Allah’a mahsustur. O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”

        2-)Hicr,88;
        ”Kâfirlerden bir kısmını faydalandırdığımız şeylerde sakın gözün kalmasın. Onlara karşı mahzun olma ve mü’minlere kanadını(cenâha-ke) indir.”

        3-)Şuara,215
        ”Ve mü’minlerden, sana tâbî olan kimselere kanatlarını(cenâha-ke) ger.”

        Şimdi 2 ve 3 nolu ayetlerde kuranın tanrısı(!) SADECE ARAPLARIN değil bütün insanların anlayabileceği bir benzetme yapıyor! Sizin islam alimleriniz -kanatlarını ger/kanadını indir- tabirlerini müminleri koru,gözet ve merhamet et şeklinde tanımlar! Bu dünyadaki bütün medeniyetlerde görebileceğimiz hayvanların davranışlarından esinlenerek yapılan teşbih sanatıdır! Buna kimsenin itirazı yok!

        Ama fatır 1 de hem arapça kelime farklı hemde bahsedilen ”kanat” ların sayıları verilmiş. Bu noktada sayılar anlamı pekiştirmiş!

        Örneğin Şuara 215 şu şekilde olsa anlam ne olurdu?

        ”Ve mü’minlerden, sana tâbî olan kimselere KIRMIZI BEYAZ kanatlarını(cenâha-ke) ger.”

        Bu durumda bahsedilen kanadın şeklide anlatıldığı için adı geçen kişinin gerçekten kanadı olduğu anlaşılır! Çünkü anlam önden gelen tasvirle pekiştirilmiş ve mecazdan çıkarılmıştır!

        Bu noktada senin istediğini yapıp 1. ayeti diğer 2. ve 3. ayetle aynı kategoriye koyabilmemiz, yani bir benzetme sanatı arayabilmemiz için ayetin şu şekilde olması gerekirdi!

        ”Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”Fatr,1

        Ama öte yandan da şu var! Kuranın tanrısı anlatımda yaptığı teşbihi insanların anlamını bildiği gözlemler üzerinden dile getirmeli ki, ne dediği anlaşılabilsin! Yani insanlar bir kuşun yavrularını korumak için kanatlarını gerdiğini, kanatlarını onların üzerine indirdiğini bilir veya bilmeleri bu gözlemi yapanlar tarafından sağlanır! Bizim okulda çocuklara anlamlarını sorduğumuz ya da anlamlarını öğrettiğimiz atasözleri bu minvaldedir! Bunların hepsi toplumların doğayı ve doğadaki hayvanları gözlemlemelerinden biriktirdiği deneyimlerdir! Bu nedenle bu benzetmeler kuşların varlığı, kuşların kanatlarının olduğu, kuşların bunlarla uçtuğu, bunlarla yavrularını koruduğu bilindiği için anlaşılabilir!

        Peki melekler bütün insanlar tarafından görülebilen, fiziki durumları gözlemlenilebilen varlıklarmıdır? Tabi ki değildir! O halde fiziki yapısı ve fiziki hareketleri insanlar tarafından gözlemlenmemiş ve bu sayede bu gözlemler üzerinden benzetmeler yapılmamış, öğretilmemiş varlıklarla ilgili yapılacak tanrısal benzetme anlamlı olabilirmi?

        Hiç görmediğiniz bir varlıkla ilgili söylenilen şeyin gerçek değilde benzetme olduğunu nereden bilebilirsiniz?

        Örneğin ”zümrüdü anka kuşu gibi gülmek” diye bir benzetme yapsak, ne anlayacaksınız! Hiç gülen zümrüdü anka kuşu gördünüz mü?

        Ya da ”Van gölü canavarı gibi balık yemek” Van gölü canavarını balık yerken gözlemlemeden bir insan için yukarıdaki benzetmeyi yapmak bir anlam ifade edermi?

        Ama ”aslan gibi kükremek” diyoruz çünkü aslanı gözlemleyebiliyoruz!
        Ya da ”Tilki gibi kurnaz” çünkü deneyimledik tilkinin kurnazlığını, ne demek olduğunu biliyoruz!

        Hadi bunları da geçelim! Bakın eğer ayette kanat sayıları 1,2,3,4 diye verilseydi sizi rahatlatabilirdi! Ama bilinçaltı öyle birşey ki bir kuşun uçmak için en az İKİ kanadı olduğunu gözleyerek öğrenen insan meleklerin kanatlarınıda uçabilmesine yetecek minumum sayıdan yani İKİ den başlatır! Çünkü aksinin olabilmesini sağlayacak yani tek kanatla uçulabildiğini düşündürecek bir gözlemi doğadan edinmemiştir!

      • yasir dedi ki:

        Okuyucu, toroya yazdığım yazıyı ya okumadın yada anlamadın , anlamadığın için ise anlamış görünüp hiciv ile alayamı almaya çalışıyorsun…

        insan psikolojisi böyledir, çok bildiği zaman bilmiyormuş ayaklarına-salağa yatar, lakin bilmediği bir konu hakkında ise herkezden çok bildiğini iddaa eder…Birde çok bildiğini sanıpta hiç bilmeyip-yanlış bilenler vardır…

        Şimdi ben, senin gibi yapmaycam, işe ciddi bir üslup ile devam edicem…sana ve toroyada yine bir ip ucu…

        ”mâ meleket”–16 / NAHL – 71
        ”melekûtes semâvâti vel ardı”– 6 / EN’ÂM – 75
        ”tahmiluhul melâikeh”–2 / BAKARA – 248
        ”alel melekeyni bi bâbile”–2 / BAKARA – 102

        Hicivci okuyucu arakadaşımız, yukarıdaki ayetleri çoğaltabiliriz lakin gerek yok anlayan biri için bunlar çok fazla…Buradaki teşbihi-mecazı bul bakalım…
        Şimdi en sana burda, daha ne yazssam boş çünkü kendi bildiğini okumaya devam edip, benim sana cevap vermediğimi idda edeceksin…Oysaki sizler hiç bir şeye cevap vermeyip ançak kendi düşüncelerinizi dökmeye devam ediyorsun…Olsun bizler inşallha sabırla anlatmaya devam edicez…

        Bizler inşallah her şeyinize cevap veriyoruz lakin, anlayan bulmak zor, anladığında ise saptırmayan bulmak zor…

        Her zaman ki gibi kendinin doğru bildiğini sanıpta, yanlış bilenlerden olduğunu öğrenmek seni üzebilir…
        Tabi gerçekleri kabullenmekte bir erdemdir…

        Bu arada, ”yağlı koyun, yağsız koyun” vardır…
        Kimi yağlı sever, kimi yağsız sever.

      • 1okuyucu dedi ki:

        Yasir;

        meleklerin ne olduğu beni hiç ilgilendirmiyor ama Arapçalarını yazdığın surelerin Türkçelerini yazarak yapacağın yorumlarla beni aydınlatabilirsin,

        gerçeklere gelince, bildiğim tek bir gerçek var, o da sonsuz boşluğun asla yok edilemeyeceğidir, hatta tanrı tarafından bile yok edilemeyeceğidir,

        merak etme toroya yazdıklarını da okuyorum ama senin durumunu hiç iyi görmüyorum, bunca kurtarma sınavına rağmen halâ boş kâğıt veriyorsun,

        bu arada karamanın koyunu yağlı oluyormuş, sen hangi koyun çeşidini tercih edersin.

      • yasir dedi ki:

        Toro, son 2-3 aydır senden beklenmeyen tarzda cevaplar gelmeye devam ediyor…Okuyucudan veya başkalarından gelenleri normal karşılıyoruz lakin senin böyle yapman beni hem üzüyor hemde hayal kırıklığı yaratıyor…İşlerin yoğun işe, cevap veremeyip aynı cevaplarını tekrar-tekrar göndemene gerek yok, kısa mesajla yoğunum sonra dönücem veya bu konu üzerine çalışmalıyım demen yeterlidir…Şunu samimi olarak söylüyorum benim takıldığım bir konu olursa, ”bunu araştırmalıyım” derim…
        Hatta, munazara yaptığın birine, ismini unuttum bir ayet hakkında günümüze ve her keze hitap etmiyor dediğinde, acaba bu toro mu? diye kendime sordum, torocum son zamanlarda kullanmaya başladığın veya kullanmayı bıraktığın bir şeyler olabilir mi?…
        Yahu kendisi mecaz olan, teşbih olan bir şey hakkında konuşuyor ama siz buna yapılan tasviri gerçekliğe giydirmeniz ne derece mantıklı…
        İblis bile meleklerden sayıldıktan sonra o cinlerdendi, denilmekte…
        Daha ne anlatayım sana toro..
        Birde kalkmışsın kanat sayılarına, ikişer’den başladığına iyide torocum senin mantığınla gidersek doğada 3 kanatlı canlıda yok hatta simetriği bozuk olan mutantlarda yok…
        Ah be toro ahhh…Bu mantık ile nasıl yapıcaz, hiç bilmiyorum…
        Tek kanat yok ama, üç kanatta yok…
        Ben seni anlıyorum torocum, kendini zorlamana gerek yok…
        Ayrıca aynı mesajları durmadan kopyala yapıştır yapmana gerek yok…
        Benim sana sorduklarımın bir tanesine bile cevap vermiyorsun, ben sana neden vermiyorsun diyormuyum, sadece sen dediğin için demiş olabilirm…
        Yinede bazı şeyleri araştırmak istiyorsan, okuyucuya yazdığım mesajıda oku…

        İşlem doğru olsada, rakamsal veriler yanlış ise sonuç yanlıştır…
        Torocum senin, işlemde gidişinde yanlış, verileinde yanlış, bu durumda takındığın durumun bu olması çok doğal…Seni hoş karşılıyorum…
        Kendine iyi danran.

      • toro dedi ki:

        Sayın Yasir,

        Bak bundan birkaç yazı önce sana hitaben yazdığım bir yazıyı, seni seviyorum yasir, diye bitirmiştim! Bu bir alay değildi, bundan öncede arasıra buna benzer ifadeleri kullanmıştım! Bunları ciddiye almanı anlamsız çıkarımlarda bulunmamanı tavsiye ederim!

        Benimle ilgili farklılaşma siteminide anlayışla karşılıyorum! Ama bu siteme konu olan ve seni rahatsız eden yazılarım senin farklılaşan ve yenme-yenilme üzerine kurgulamaya başladığın centilmenlik dışı tavırlarına karşılık olarak yazılmış olamazmı? Bazen elinizdeki çuvaldızı kendiniz için kullanacak cesaretiniz olacak!

        Bakın ben bu platformda kimseyi ayırmıyorum! Takip ediyorsanız uyarı yapılmasını gerekli gördüğüm durumlarda ayırt etmeksizin herkezi bizzat uyaran yazılar yazıyorum! Ama bu tavrı gösterip tarafsız olamayanların eleştirilerine de papuç bırakmam!

        Herkes karakterini yapmadıklarıyla değil yaptıklarıyla oluşturur! Benim ne yazdığım, kime ne zaman nasıl tepkiler verdiğim ortadadır!

        Hayal kırıklıklarıma kadar ne hissediyorsam onu dürüstçe yazmaya gayret ediyorum!

        Şimdi gelelim kanat mevzuuna;

        Bak yazdığımı anlamıyor sonrada anlamadığın yorum üzerinden olmayacak çıkarımlarla olmayacak sonuçlara ulaşıyorsun!

        Tekrar yazıyorum!

        Hadi bunları da geçelim! Bakın eğer ayette kanat sayıları 1,2,3,4 diye verilseydi sizi rahatlatabilirdi! Ama bilinçaltı öyle birşey ki bir kuşun uçmak için en az İKİ kanadı olduğunu gözleyerek öğrenen insan meleklerin kanatlarınıda uçabilmesine yetecek MİNUMUM sayıdan yani İKİ den başlatır! Çünkü aksinin olabilmesini sağlayacak yani tek kanatla uçulabildiğini düşündürecek bir gözlemi doğadan edinmemiştir!

        Minumum kelimesi parağrafın özüdür! Ben sana gözlenen en minimal değerden bahsediyorum! En az 2 kanatla uçulabildiğine gözlemsel deneyimlerle kanaat getiren insanın hayalinde bunun üstüne ekleme yapmasının önünde bir engel yoktur! Önemli olan uçabilmek için gerekli minumum donanımın ne olduğunun kesinleştirlmesidir?

        Senin dedidiğin şekilde bir meleğin 1 cenahı olabilir ve bu statüye göre 2,3,4 die artabilir! Sonuçta ayet bir statüye işaret ediyor!
        Ama ayet minumum 2 den başlıyorsa kusura bakma buradan kanattan başka birşey çıkmaz!

        Birkere sizin değiştirildiğini iddia ettiğiniz yahudilik ve hristiyanlıktada melekler kanatlı varlıklar olarak açıkça tasvir edilir! Resimlere, ikonalara bu şekilde konu olurlar! Dolayısıyla bugünün dünyasında sana mantıklı gelmeyen bir şeyi ne kadar düzeltmeye çalışırsan çalış, 1400 yıl öncenin uçaksız, arabasız, motorsuz dünyasında insanlar ulaşım için en opsiyonel çözümün uçmak olduğunu bunun içinde en az iki kanada ihtiyaç duyulduğu kanaatini içselleştirmişlerdi! Dolayısıyla melekleride en az 2 kanatlı hayal ettiler!

        Bunun tersi doğada 3 kanatlı canlı aramak değildir!

        Yanılıyorsun ben senin sorduğun herşeye yanıt veriyorum! Ama senin bir yanıta ihtiyacın yok! Zaten elinde sana verilmiş olduğuna inandığın yanıtlara kanaat etmişsin! Bu noktada sana söylenecek her söz için bir bariyerin var demektir! Anlayamadığın şey ben sen değilim, ben farklı bir gözüm! Senin gördüğün gibi görmüyorum! Nasıl ben seni benim gibi görmediğin şeyler için yaptığın yorumlardan ötürü bilmemekle, yanlış yapmakla, düşünememekle itham edemezsem sende beni bu şekilde yargılayamazsın!

        Şunu anlaman lazım ben sana cevap vermiyorum ben kendi cevaplarımı seninle paylaşıyorum! Yani senin beklentini karşılamak gibi bir niyetim yok! Seni mağlup etmek gibi bir saplantım yok! Elimde sadece ve sadece kendi öz algılarımın ve deneyimlerim ile şekillenmiş ve sadece bana ait cevaplarım var! Ne kimseye dayatıyorum, ne kimseyi paylaşmaya cağırıyorum, yeri ve zamanı geldiğinde sadece paylaşıyorum!

      • yasir dedi ki:

        Torocum, sizi çok iyi anlıyorum…
        Geçenlerde bir arakadaş ”cehennem” kavramını ve etimolojik kökeni hakkında bir bilği paylaştı, gülerek okumuştum…
        Şimdi, Kurani olan bir çok kavram zaten vardı Kuran ile gelmiş şeyler değildir, Allahın insanların Alğısına göre hitap etmesi çok doğaldır…
        Nasıl ki çoçuklara anlamıyçakları şeyleri onların anlıyça tarzda teşbihen anlatıryoruz ve büyüdükçede gerçeklik düzeyene çıkıyoruz işte olay bundan ibaret…

        Şimdi, Tek kanatla uçamayan kuşlar olduğu gibi, tek kanatli-tek taraflı-tek görüşlü-tek ilimli veya bunlardan birine sahip olup dar kapsamlıysa yaşam-uçuş-geçim-anlayış vs gibi bir çok dünyevi olaylarda zorlaşmaktadır…Bırak başkalarına ulaşmayı kendini bile aşamassın…

        Ayrıca senin dediğin gibi kanatlı metafizik varlıklar varmıdır yokmudur en iyi Allah bilir, varlığı ve yokluğu hususunda iddada bulunamam lakin meleklerin varlığı konusunda emin olduğumu söyleyebilirim…Seninde dediğin gibi bilinç altı çok önemlidir, Hiristiyanlıktada İkonlarda melekler bayan ve kanatlardan ibarettir, işte benimde sana vurğulamak istediğim bu bir insanın bilinç altına girmek çok zordur, girdinmi çıkmak zordur, şimdi senin bilinç altına yerleşen bu melek tasviri yüzünden bu kalıptan çıkman çok zor…

        Bak, kaç keredir yazıyorum ve ayetleri önüne koyuyorum, müteşabih olan melek kavramı kimi ayette insanlar için, kimi ayette yer gök cisimleri için, kimi ayette hayvanlar için vsvsss gibi farklı şeyler için kullanılmaktadır…Yine söylüyorum bu bağlamda Kuranda Allahın bir melekesidir çünkü Kuran Allahın yolundan-sözünden çıkmadan iyiliği emredip, kötülüklerden sakındırmaya çalışan bir me-kutup’tur…Allahın bir yörünğeye koyup, sistemini soktuğu, buyruğuna, mülküne soktuğu her şey melekesidir…Bunları sana daha nasıl anlatabilirim bilemiyorum, misal atomlardanda örnek verebiliriz, atomun çekirdeğinden, elektron-nöton ve protonların sistemlerindede bahsedebiliriz, işte bunlarıda Allah bir sisteme koyduğundan bunlarda ALLAHIN Melekeleridir…İnsanlar bunların birden fazla yönlerinden faydaları veya zararları için kullanırlar.

        Kendine iyi davran toro.

      • toro dedi ki:

        Sayın Yasir,

        Şimdi bana bu tarzda yazılar yazıyor sonrda benden aldığın tepkilere şaşırıyor üstüne birde sitem ediyorsun!

        Yani ben şu cümleye ne diyeyim;

        ”Seninde dediğin gibi bilinç altı çok önemlidir, Hiristiyanlıktada İkonlarda melekler bayan ve kanatlardan ibarettir, işte benimde sana vurğulamak istediğim bu bir insanın bilinç altına girmek çok zordur, girdinmi çıkmak zordur, ŞİMDİ SENİN BİLİNÇ ALTINA YERLEŞEN bu melek tasviri yüzünden bu kalıptan çıkman çok zor…”

        Senin kafandaki melek tasviri nereye yerleşiyor yasir?
        Sen bana verdiğin cevapları kendi bilnçaltına yerleşen ya da yerleştirilen melek tasviri üzerinden yapmıyormusun?
        Cidden seninle münazara yaparken kendimi bir şakanın ortasındaymış gibi hissediyorum!

        Sayın yasir, inandığın dinin söylediklerine, yani kalıplarına inanan ve bunları sana verildiği gibi bilinçaltına yerleştiren sen değilmisin? Ben ne zamandan beri senin inandığın şeye senin inandığın gibi inanmaya başladım ki bu inançtan doğan kalıpları bilinçaltıma değişmeyecek şekilde kaydedeyim?

        Ben önüme koyduğun metinden çıkan anlamı sadece analiz ediyorum! Ayrıca ben meleklere inanmıyorum ki onları birde kalıba sokup bilinçaltıma yerleştireyim! Meleklere inanan ve onların şekillerini mutlak şekilde tasvir ettiği iddiasında olan sen değilmisin?

        Cidden bu kafayı nasıl yapıyorsun merak ediyorum! Defalerca anlattım. Görmediğimiz şeyleri tanımlayamayız!Yaptığımız tanımlanan şeylerin olabilirliğini tartışmaktır!

        Hala tututurmuşsun mütaşabih ayetleri önüne koyuyorum diye…
        Yasir hangi ayet müteşabihtir nereden biliyorsun? Ya biraz mantıklı dönüşler yap bana! Kafanın ermediği ayete mütaşabih deyip geçmek nasıl bir inanç şeklidir, o zaman siz neyden ne anlıyorsunuzda neye nasıl inanıyorsunuz inanılır gibi değil! Yasir benimle tanrıcılık oynama! Sen inanasın sen bilsin diye gelen hiç bir ayet müteşabih olamaz! Hele sen ayeti gönderen senmiş gibi bu ayet müteşabihtir öteki muhkemdir diyemezsin! Hiç kimse diyemez!

        ”Şimdi, Tek kanatla uçamayan kuşlar olduğu gibi, tek kanatli-tek taraflı-tek görüşlü-tek ilimli veya bunlardan birine sahip olup dar kapsamlıysa yaşam-uçuş-geçim-anlayış vs gibi bir çok dünyevi olaylarda zorlaşmaktadır…Bırak başkalarına ulaşmayı kendini bile aşamassın…” Yasir’den.

        Yukarıdaki cümleyi ne kdar zamanda kurduğunu merak ediyorum!

        ”Tek kanatla uçamayan kuşlar” mı var? Uçmaya çabalıyorlar ama uçamıyorlarmı?

        Şu kendini aşma konusunda da senden yardım bekliyorum! Örneğin sen kuralları belli, kalıpları sabit bir inanca bağlanmış bir birey olarak o inanç içinde kendini nasıl aşıyorsun merak ediyorum!
        Bana özellikle aşabildiğin bir ayet gösterirsen memnun olurum!

        Hala bir mantıklı bir yorum bekliyorum! Yukarıdaki gibi İçinde kaybolduğun kendi icadın paradoksların yazıya dökülmüş hallerini değil!

        Hadi bunları da geçelim! Bakın eğer ayette kanat sayıları 1,2,3,4 diye verilseydi sizi rahatlatabilirdi! Ama bilinçaltı öyle birşey ki bir kuşun uçmak için en az İKİ kanadı olduğunu gözleyerek öğrenen insan meleklerin kanatlarınıda uçabilmesine yetecek MİNUMUM sayıdan yani İKİ den başlatır! Çünkü aksinin olabilmesini sağlayacak yani tek kanatla uçulabildiğini düşündürecek bir gözlemi doğadan edinmemiştir!

      • yasir dedi ki:

        Toro, melekleri kalıba sokan ben değil, sensin…Ama bunun bile farkına varamıyorsun, yazılarımı tekrardan oku…Ayette elçi-resul meleklere teşbihen yapılan tasviri, filimlerde-ikon tasvirlerinde bilinç altına yerleşen melek fiğürleri ile değerlendirip yorumlar yapıyorsun…Şuna inanki çok önceleri benim zihnimdede senin tasvirlediğin fiğürler oluşmaktaydı …Şunu yine belirtiyorum senin zihninde tasvirlediğin melekler gibi metafizik varlıklar varmıdır, yokmudur kesin konuşamam, olabilirde olmayabilirde, en iyisini Allah bilir…

        Babildeki iki melek, insanların sağ ellerinin sahip olduğu çalışanları, yer ve gök cisimleri, hayvanlar, insanların beyin ve vücüt fanksiyonları vsvsvs gibi bir çok şey meleke olarak değerlendirilmektedir, tabiki durum ve pozisyonlarına göre deşiklikler arz etmektedir…

        Toro, resul meleklerin kanatları sayılmaya 1,2,3,4 olarak değilde, 2,3,4 olarak sayılmasından bunun teşbih değilde gerçek olduğu kanısına varman ise tam traji komik olmuş…Aslında gerçeklik arıyorsan çanlılarda simetri oluşumu göze çarpmaktadır, doğada 2’şer, 4’er veya vsvsvs kanatlara sahip canlılar mevcettur, senin mantığınla gidildiğinde 2,4 vs gibi yazılması gerekirdi, tek sayılara girip simetriği bozmaması gerkiyordu…

        Bu arada, soma’da yaşanan üzücü olay için vefat edenlere Allahtan rahmet diliyorum, Allah yakınlarana sabırlar versin…

    • toro dedi ki:

      Tekrar yazdığımı tekrar yazıyorum!

      Hadi bunları da geçelim! Bakın eğer ayette kanat sayıları 1,2,3,4 diye verilseydi sizi rahatlatabilirdi! Ama bilinçaltı öyle birşey ki bir kuşun uçmak için en az İKİ kanadı olduğunu gözleyerek öğrenen insan meleklerin kanatlarınıda uçabilmesine yetecek MİNUMUM sayıdan yani İKİ den başlatır! Çünkü aksinin olabilmesini sağlayacak yani tek kanatla uçulabildiğini düşündürecek bir gözlemi doğadan edinmemiştir!

      Tekrar söylüyorum, MİNUMUM!

      Yazının geriye kalan kısmına cevap vermiyorum çünkü yazının özellikle ilk parağrafında tanrıcılık oynamaya devam ediyorsun! Sorular çok basit den o ayetin mütaşabiholduğunu nereden biliyorsun? O ayeti gönderen senmisin yoksa tanrısının sözzlerinde yatan anlamı direkt tanrısından alabilen şanslı kişilerdenmisin(!)?

      • rammsteinn dedi ki:

        http://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCte%C5%9F%C3%A2bih
        Müteşâbih ayetler burada mevcut. ama şu yapılıyor. mantıksız olan cevaplanması zor olan ayetler için Müteşâbih denilerek top direk dışarı atılıyor.
        elimizde “mecaz ayetler” fihristi yok. melek varmıdır kaç kanadı vardır bunlar dindar arkadaşların işi.
        inanca göre toronun da omuzlarında melekler var. biri iyilikleri biri kötülükleri yazıyor. tanrı yazıcı olarak atamış. kader zaten çizili ama genede yazmak lazım. tanrı bu işleri meleklere devretmiş. acaba niye?
        öbür tarafta herşey ortaya dökülecek. elimiz ayağımız dile gelecek. toronun melekleri diyecekki “toro internette hep kuranı eleştirdi”
        toro da şöyle derse “yok efendim bunların hepsi yalan”
        toronun elleri dile gelecek ” ben toronun eliyim hep kuranı eleştirdi. ne yazdığını ben biliyorum”

      • yasir dedi ki:

        Toro, benim anlatım bozukluğum var ama senin anlama bozukluğunun olduğunuda düşünmeye başlıyorum…

        Yoğun cabaların ile konu girdaba girmiş bulunmakta…
        Aslında vermediğin cevaplar ve takıntı haline getirdiğin insan gözlemleri çok önemli ise sende bir gözlem yap diyorum, doğada simetriği bozuk canlılar var mı? acaba…yanlarında olan uzuvları tek sayılı olan canlılar var mı? var ise ben bilmiyorum…
        Yani kolu-baçağı-kanatı vs 1-3 gibi canlı türleri varda biz mi bilmiyoruz….
        İnsanlar kuşun uçması için gerekli olan en az iki kanatı gözlemliyorda ve bunun için resul meleklerin kanatlarını 2’den saymaya başlıyor ama dağada 3 kanatılı canlının olup olamıycağını nasıl gözlemleyemeyip kanatların simetriğini bozuyor…

        Ayette resul melekler tasvir edilmekte, yani babildeki 2 melekte insandılar aynı senin ve benim gibi ama olmarın malik oldukları Allahın onlara verdiği cenahlar vardır, yani ilimler-görüş(kanaat)ler-taraflar vardı ve insaları uyarmadan bunları kimseye öğretmiyorlardı…

        Tuttular da Süleyman’ın saltanatı aleyhine, Şeytanların kapıldıkları şeylere uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmamıştı, Şeytanlar kâfir olmuşlardı. İnsanlara büyü yapmasını ve Babil’deki Hârût, Mârût adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. O iki melek, hiçbir kimseye biz, ancak ve ancak Allah tarafından bir sınamayız, sakın kâfir olma demeden bir şey öğretmiyordu.2 / BAKARA – 102

        Ah toro ahhh…
        Bu ayette bahsedilen şeytanlardan kasıtta kafir-sapkın insanlardır…Bunuda tasvirlerindeki gibi yanlış anlama…

        Bazı nonteistler ufaktan, aile ve çevreden dini öğretilerle büyürler ister istemez zihin ve bilinç altılarında bir çok şeyler ufaktan aile ve çevresi tarafından zihin ve bilinç altında şekillendirilir ve ilerleyen yıllarda dini eylimleri değişse bile bilinçindekileri silmek ve değiştirmek o kişilere zor gelir ve zihnindeki saçmalıklar gerçek sanıp bunlar ile manipülasyon ve dezenfermayon yapmaya çalışırlar…

        Hadi kal sağlıcakla toro.

      • toro dedi ki:

        Sayın Yasir,

        Bana diyorsun ki ”insanların gözlemleri önemli ise”’ Yani sen o kafar önemsemiyorsun! Sen önemsemiyorsan bunun bir nedeni bir gerekçesi olmalı! Belki de sana bunu tanrın söylüyordur, ”sakın ha gözlemlerinizin değilde benim söylediklerimin peşiden gidin” diyordur size! Belkide tam tersidir ve bütün iddiasını gözlenebilenler üzerinden devşirmiştir, mesela;

        ”Üstlerinde KANAT ÇIRPARAK UÇAN KUŞLARA BAKMAZLAR MI? Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir.” Mülk 19

        Üstlerinde KANAT ÇIRPARAK UÇAN KUŞLARA BAKMAZLAR MI, anlaşılıyor ki sen bakmamışsın!

        Yasirim, sana insanoğlunun bir işin olması için gerekli minumum techizatı gözlemlerinden edindiğini yani bunu temel yaparak üstüne işin yada eylemin olmasını engellemeyecek aksine eyleme görsellik ve statüsüne göre kudret yükleyecek benzetmeler yaptığını anlatmaya çalışıyorum!

        Kısa ve öz, gözleyen insan bilir ki bir kuş 2 kanatla uçar yani uçma eylemi için minumum 2 kanat gerekir, eylem için gerekli minumum techizat şağlandıktan sonra üstüne istediğin kadar eklersin! Bu hayal gücünün sınırlarıyla alakalıdır! Birde bunu birilerine anlatacaksan anlattıklarının da inanmasını bekleyeceksen, onların şaşırmayacağı bir tasvir yapacaksın! Örneğin;

        ”Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri BİRER,ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” Fatr,1

        denildiğinde gözlemlenenle yoğrulan deneyimlerin tetiklediği akıl soracaktır;

        ”BİR kanatla nasıl uçulur?”

        Mesela sizin camiada ballandıra ballandıra Cebrailin 600 kanadı anlatılır, bu kanatların herbiri doğu ile batı arasını kaplayacak kadar uzunmuş!
        Cebrail bu kanatlarıyla cennetin üzerinde uçmuş da uçmuş ama bir türlü cennetin sonuna erişememiş! Sonunda yorulmuş ve bir ağaç gölgesine inmiş!

        Yukarıdaki hikaye senin peygamberim dediğinden alıntıymış! Ayrıntılarına, Mişkat’ül Envar,İmam Gazali den ulaş istersen!

        Diyorum ya sizin o tarafın hayalgücü inanılmazdır! An gelir 600 kanatlı bir varlığa 2 rekat namaz kıldırır, an gelir tanrısını meleklerin taşıdığı bir arzda hayal eder, bazen de tanrısının kendi kendini YARATTIĞINI söyleyerek hayalgücünde çığır açar!

        ”Ve sor senden önce peygamberlerimizden gönderdiklerimize: Rahmandan başka kulluk edilen mâbutlar yarattık mı?” Zuhruf,45

        ”Rahmandan başka kulluk edilen mâbutlar yarattık mı?”

        Hayal güçleri bu denli gelişmişlerin meleklere fazladan 3,4 kanat takamayacağını düşünüyorsan bu senin sorunun!

        Aslında bana örneklediğin ayetletdeki mantık hatalarına da değinmek isterdim ama bu konu dağılmasın diye onları sonraya bırakıyorum!

        Bitirirken bende sana tanrın hayalgücüne zeval vermesin diyorum!

  27. kadir dedi ki:

    sayın okuyucu..

    ““””””her iki kardeşimin görüşlerine de katılıyorum… değerli bilgileriniz için size teşekkür ederim..”””””

    her iki görüşe katıldığını söyleyerek Nuh tufanının hem bölgesel olduğunu, hemde bölgesel olmadığını kabul ediyorsun???”

    evet her iki görüşüde kabul ediyorum. çünkü hz. nuh zamanında dünyanın durumunun nasıl olduğunu bilemeyiz. bilal beyin dediği gibide olabilir, yasir beyin dediği gibide olabilir. allahtan başka kimse bunu bilemez. bilal bey yanlış, yasir bey doğru dersem eğer, kesin bilmediğimiz şeyler hakkında kesin konuşmuş olurum. veya bunun tam tersi.. ben bunu anlatmaya çalışıyorum..
    siz kesin bilebilirmisin bölgesel olup olmadığını? neye göre açıklama yapabilirsiniz?

    saygılarımla..

    • 1okuyucu dedi ki:

      Kadir;

      “”””siz kesin bilebilirmisin bölgesel olup olmadığını? neye göre açıklama yapabilirsiniz?””””

      bu soruyu bana değil, kesin olarak bildiğini iddia edenlere sor.

      • kadir dedi ki:

        diğer kardeşlerim bu konu ile ilgili kesin bilgiye sahibiz diye bir iddiada bulunmamışlardır.. yazıları okursanız, “en doğrusu allah bilir” demişlerdir.. bu sözü söyleyen bir insan sadece tahmini bir yorum yapmış olur.. kendi yorumu olabilirde olmayabilir de..

      • 1okuyucu dedi ki:

        Kadir;

        en doğrusunu Allahın bildiğine inandığınız şeyler hakkında fikir beyan etmek, Allah böyle söylemek istemiştir anlamına gelir, buna kendilerini tanrının yerine koyarak tanrı adına konuşmak denir, yani bir nevi empati yapmak denir,

        oysa Kuranın tanrısı hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme diyerek nasihat ederken susmak yerine empati yapmaya kalkanlar aslında kendi fikirlerini empoze ederek tanrıyı devre dışı bıraktıklarının farkında değildirler.

        bana göre böylelerinin durumu, olaya Kuranın tanrısı açısından baktığımızda biz kafirlerden! daha beter bir durumdur.

  28. yasir dedi ki:

    Şahsen ben bu ortamda her zaman söylemeye çalıştım yine söylüyorum her peygamber kendi kavmine ve kendi kavmin dile ile tebliğini yapar lakin bu demek değilki diğer kavimlere doğruyu-hakkı tavsiye etmiyecek…
    Buh döneminde kavminin pozisyonunu bilen yok-kaç bin yıl önce olduğunu bilen yok-dünya çoğrafyası-denizlerin-kıtaların vs insan nüfusu-hayvanları durumları vs net bir bilği yok…

    Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.17 / İSRÂ – 36

    Kuranda sadece ortalama yunus peygamberin kavminin nüfusu verilir kaldıki Nuh Yunustan on binlerde yıl önce yaşamış ve tufan vuku bulmuş bir hadise…

    Hatırlayın ki, Allah sizi Nûh kavminden sonra onların yerine getirdi ve sizi yaratılış itibariyle daha güçlü kıldı. Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.”7 / A’RÂF – 69

    Halbuki Kuran Nuhtan sonraki gelen neslin yaratılış olarak üstün kılındığını bildirmekte…Bu yaratılış bedenen mi? yoksa beyinen mi? olduğunu tam kestiremiyorum…Lakin Kuranda Nuhun yaşama yılı bizim yıllarımızla aynı ise büyük ihtimal bütün insanların ortalama ölüm yaşları öyle olma ihtimali yükse bu durumda günümüzdeki insanlar bedenen değilde beyin fonksiyonları olarak üstünlüklari vurğulamıyor olabilir…Ayrıca Nuhtan sonraki insanların nuhtan öncekilerden yaratılışça üstün olmaları nuhtan önceki bazı insan toplumlarının beyin-akıl gelişimini tamamlamadığından onların tebliğede ihtiyaçları olmayabilir yani hayvanlara tebliğ yapılmaması gibi…

    Ve andolsun ki biz Nûh’u, kavmine gönderdik de aralarında tam bin yıldan elli yıl eksik bir müddet kaldı; derken onları tufan helâk etti ve onlar zâlimlerdi.29 / ANKEBÛT – 14

    Bu sebebten kesin emin olmadığım veya olmadığımız müteşabihler hakında ihtilafa gerek yok…
    Bilal kardeşimin söylediğide doğru olabilir, belki benim söylediğimde, hanğisi doğru veya yanlış hiç önemli değil çünkü insanlık ve dünya düzeni için bir getirisi yok…Lakin Alahın sünnetine en uyğun olarak ilim edip-araştırıp en doğruya tabi olmak en mantıklsıdır, her ne durumda olursa olsun bu husus iman temeli değildir ve fitne-şirk-ayrılık hususu yapılmadıkça Allah tövbeleri af edendir.
    Bilği hazinesi geniş olan bilel kardeşimin düşüncelerinede katıldığımı bildirerek En iyisini Allah bilir diyorum ve işter lokal-ister globol tufanda olsa hepsi Allahtandır ve her durumda iman edenleriz diyerek, kalın sağlıcakla.

    • rammsteinn dedi ki:

      tam onikiden vurmuşsun yasir
      özetle şöyle iki satırlık bir kitap yazalım
      “öylede olabilir,şöylede,ikiside olabilir,belki hiçbiriside olabilir.
      ama bu dediğim çok apaçıktır.”
      iki satırda tüm kitabınızı özetledim.

      • yasir dedi ki:

        Rams, anlayamadığın konular hakkında bu şekilde konuşman doğal…
        Seni hoş görmek lazım.

      • rammsteinn dedi ki:

        yasir
        sen anlayamamışsın ki “şöyle de olabilir , böyle de olabilir” diyorsun.

        yazının sonuna şöyle bir ifadeyle bitirmiş olsan kesinlikle çok büyük sevaba girerdin.

        “kendi üzerime yemin ederim ki ,söylediklerimin hepsi apaçıktır”

        tanrınız yemin etmeyi çok seviyor.
        yemin edenide seveceği kesin.

  29. sercan dedi ki:

    yasirden alıntı Halbuki Kuran Nuhtan sonraki gelen neslin yaratılış olarak üstün kılındığını bildirmekte…Bu yaratılış bedenen mi? yoksa beyinen mi? olduğunu tam kestiremiyorum…
    yasir bey ,,,,,,bu üstün kılma gaz verme her kitapta var
    tevratta israil oğulları nı üstün kılıyor inçilde hırıstiyanları
    tabikide islamda müslümanları
    üstün kılacakki müminler desinki bak biz onlardan üstünüz
    allah bizi özel yaratmış bizde ona hadi kulluk yapalım
    birkere mantık var allah niye birini diğerine düşman yapmak
    içinmi seni ondan üstün yaratım diyor
    peki bunu insan kendi çocuklarına söylese ne olur
    siz kendi coçuklarınıza seni kardeşinden üstün görüyorum ?
    sen ondan daha akıllı ve üstünsün desen
    kardeşler arasında düşmanlık başlarmı başlamazmı ????
    işte sözde tanrıda insanları birbirine düşman yaptığından
    bu kitaplara inananlar binlerce yıldır savaş içinde

    öyle diyeceğine şöyle dese
    EY KULLARIM BAZILARINIZ DAHA AKILLI DAHA GÜÇLÜ OLABİLİR
    AMA BENİM GÖZÜMDE HEP EŞİTSİNİZ
    bu daha barışçıl olmazmığdı
    yoksa tanrı savaştırmaktanmı hoşlanıyor…………..
    saygılar

    • yasir dedi ki:

      Sercan, üstünlük soyda değil takvadadır…
      Bu çok kez yazıldı çizildi, biraz zahmet et sayfaları karıştır bundan önce anlamaya gayret etmelisin…
      Nuh ve inananların dışındakilerin tasviye edilğini düşündüğünde ve nuhla birlikte kalanların takvaça helak onlardan üstün olduğundan, onlardan geleçek ümmetlerinde nuh ve öncesinden daha farklı olmaları çok mantıklı…

      Ve onlardan önceki Nûh kavmini de; şüphe yok ki onlar, daha da zâlimdi ve daha da azgın.53 / NECM – 52

      Kuranda nuh kavmi için özellikle daha azğın-sapkın-ipe sapa gelmezler olduğu belirtilir.

  30. sercan dedi ki:

    sığır suresi 47 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.

    işte kanıtlarla konuşuyorum …önce israiloğullarını üstün kılyorki sözde inanmayanlara
    karşı savaşma cesareti versin..
    ama ne hikmetse onlardan üstünlük madalyasını alıp sonara muhammedin adamlarına veriyor…..

    saf suresi 9 Resulünü hidayet ve hak dini getirmek üzere o gönderdi ki, ortak koşanlar hoşlanmasa bile, onu tüm dinlerden üstün kılsın…

    tarihi vaka suresi 83 İşte âhiret yurdu! Biz onu, yeryüzünde üstünlük taslamayanlarla bozgunculuk peşinde koşmayanlara veririz. ,Sonuç, takva sahiplerinindir.

    ÜSTÜNLÜK VEREN KENDİ sonrada üstünlük taslayanlara ahiret yurdunu yasaklayan kendi bu nasıl bir çelişki……………..

    • yasir dedi ki:

      Sercan, senin yaşın kaç kulak-göz-kalbin beyin gelişime destek olamıyorlar her halde…

      Allah israiloğlularını üstün kılması ahidi bozmadan taşıyan damar olduğundandır…Bu ahidi onlardan değilde başka bir kavimden gelen damar devam ettirseydi üstün olanlar onlar olacaktı…Yani Allahın üstünlükten kasti Allaha olan inanç-bağlılık-Ahlak-adalet vs gibi kavramlardır…

      Kasas 83’teki Ululuk ise kişinin kendini diğerlerinden büyük görmesi-kibirlenmesi gibi halleri anlatmaktadır…

      Yahu önce şunları bir anlayarak okuyunda ondan sonra yazın, sırf yazmak için yazmış olmayın, bunu yapmanız ancak kendi seviyenizi ortaya koyar…

      Allahın israiloğlularına verdiği üstünlük herkese açıktır, o tarihtede öyleydi bu tarihtede böyle…Kendine güvenen üstün olmak isteyen Allahın ilke ve inkilaplarına, emir ve yasaklarına, Allahın kalite standartlarına uyduğu sürece üstündür…O dönemde bu niteliklere israiloğluları uyğundu ondan dolayı üstündüler lakin bu üstünlük soydan değil iman bağıyla sabittir…

      O zamanlar Rabbi, İbrahîm’i bâzı sözlerle sınadı. O, bunları yerine getirip tamamlayınca dedi ki: Ben seni insanlara imam edeceğim. İbrahîm, soyumu da imam et dedi. Allah, benim ahdime dedi, zâlimler nail olamazlar.2 / BAKARA – 124

      Bakara 124 bunun net kanıtıdır.İbrahimi insanlara iman kılacağını bildiren Allah, ibrahim soyumdanda dediğinde soyundanda olsa imansız-kötü işler yapanlar bunun dışındadır cevabı almaktadır…

      • sercan dedi ki:

        yasir önce şu konuda anlaşalım kişisel suçlamalara girersek
        unutmaki bu tartışma hiç hoş bitmez ….
        benim kulak beyin arasında bir sorunum yok ama senin olayları işine geldiği gibi anlama sorunun olduğu aşikar …..

        senden alıntı …… Yani Allahın üstünlükten kasti Allaha olan inanç-bağlılık-Ahlak-adalet vs gibi kavramlardır…
        şimdi konuya geçebiliriz …bu satırdan anlaşılan şu
        sözde allah… allaha olan inanç bağlılık bunları üstün kılmiş böyle saçma sapan bir açıklama olurmu hiç …..
        senden alıntı …… Allahın israiloğlularına verdiği üstünlük herkese açıktır, o tarihtede öyleydi bu tarihtede böyle…Kendine güvenen üstün olmak isteyen Allahın ilke ve inkilaplarına, emir ve yasaklarına, Allahın kalite standartlarına uyduğu sürece üstündür…O dönemde bu niteliklere israiloğluları uyğundu ondan dolayı üstündüler lakin bu üstünlük soydan değil iman bağıyla sabittir…

        böyle bir yazığla sen kimi kandıracan …… hem diyorsun allah üstün kıldı…. sonra kendini yalanlarcasına allahın kurallarına uyanlar üstün olma hakkına sahip diyorsun……
        karar ver allahmı üstün kılıyor yoksa inananlarmı inanınca üstün oluyor ……
        velevki öyle olduğunu varsayalım islam dünyasını allah demekki üstünlük sınavıdan… müslümanları sınıfta bırakmış …..
        baksana hallerine yerlerde sürünüyorlar açlık sefalet savaş insan hayatının köpek kadar değerinin olmadığı bir yaşantı içindeler …..senin tezini kabul ettiğimizde bu sonuç çıkıyor sen şuan islam dünyasını allah tarafında lanetlenmiş olduğunu diğer dinlerdekileri üstün
        kıldığını istemedende olsa kabul etmiş oldun

        bu arada senin yaşın kaç ……

      • rammsteinn dedi ki:

        sayın yasir
        dediklerin o kadar saçma ki.
        biraz tarih bilgisine ihtiyacın var
        diyorsunki

        O dönemde bu niteliklere israiloğluları uyğundu ondan dolayı üstündüler lakin bu üstünlük soydan değil iman bağıyla sabittir…

        gelelim israiloğullarının destansı hikayesine. bir gün musa isimli arkadaşımız (sizin peygamberiniz) allah ile kontak kuruyor. allah diyor ki
        “git mısırdaki israiloğullarını topla. kutsal topraklar diye bir yer var oraya gidin”
        musa mısıra gider firavunun karşısına çıkar. “benim milletimi serbest bırak. ben tanrının aracısıyım. eğer kabul etmezsen seni mahvederim” der. firavunda “git işine” der.
        aradan bir süre geçer. şehrin içinden geçen nehir birden kırmızıya döner. bunun sebebi bir bakteri çeşididir.bakteri nehirdeki oksijeni bitirir. ardından nehirdeki kurbağalar kendilerini dışarı atar. kurbağalar olmayınca haşareler artar. hepsi doğal bir tepkimenin ürünleridir.
        musa büyük sükse yapmıştır. nede olsa olanları tanrısı yapmıştır. kavmi ile giderken malum denizi yarması felan. kutsal topraklar denen yere gelir. bildiğin çöl.
        kavmi der ki “musa sen eğer peygamber isen senin bir kitabın olmalı. kitapsız peygamber olmaz”
        musa “merak etmeyin tanrıyla sözleştim. şimdi dağa çıkıyorum 30 gün sonra elimde kitapla döneceğim”
        musa kavmini kardeşine bırakarak kendini dağa vurur. 30 gün geçer. kitabı bitiremez. “bana 10 gün daha verin” der. 40 gün sonra dağdan iner. elinde yazdığı tabletler. bir bakarki kavmi bir sığıra tapıyor.kızgınlıkla kardeşinin sakalından tutttuğu sırada tabletlerden bikaçı düşer kırılır. halkına kızmıştır. kim kızmazki. o kadar mucizler ile mısırdan çıkardığı kavmi 40 gün içinde tapacak başka bir tanrı bulmuştur. ama peygamber bu. derki ” ey kavmim sapıttınız ama ben sizi gene de affediyorum benim dinime tanrıma dönün”
        elindeki tabletler okunur. ama tabletlerin içeriği mısır kanunlarından,sümer yazıtlarından başka bir şey değildir.

        şimdi bu hikayenin sonunda senin dediğini tekrar diyelim.
        allah israiloğullarını üstün kılmıştır.
        yahu bu üstün kılınan kavim o kadar mucize görmüş bir kavim (denizin yarılması dahil)
        40 içinde sizin tanrınızı bırakmış bir sığıra tapmaya başlamıştır.
        bir insanın bu mücizeleri gözüyle görüp ardından bikaç gün sonra başka bir tanrıya tapması için beyninin olmaması gerekir.
        bu kadar zekadan mahrum,sadakatsiz,kendini beğenmiş bir kavim nasıl oluyorda tanrının gözdesi bir kavim haline geliyorlar?
        üstelik onları üstün kılmakla yetinmemiş,üstüne üstlük onlar için öyle bir din oluşturmuşturki evlere şenlik. sonradan yahudi olunmaz. sadece yahudi doğanlar yahudi olur.
        peygamberlerine 40gün içinde sırtını dönen bir kavme tanrının cevabı “onları üstün kılmak” olmuştur.
        tanrı böyle bir şey yapmaz. yaparsada tanrı olmaz. insan evladını bile ayımazken tanrı kendine sırtını çeviren bir kavmi üstün kılmaz. bu hikaye kendini beğenmiş bir bir kavmin masalsı hikayesidir. bir kişi çıkmış işi ırkçılığa vurmuş, doğal olayları “tanrının mucizesi” diye yutturarak kendine bir din yaratmıştır.

      • yasir dedi ki:

        Sercan, öncelikle sana kişisel hakaret etmek değil amacım öyle alğıladıysan, kusura bakma…
        Şimdi, bu ortamda yeni olabilirsin, ama bunları defalarca anlattık, üstünlük soyda-ırkta vs gibi şeylerde değil takvada-yani sakınmadadır…
        Alçaltanda-yükseltende Allahtır…Allah eğriyi doğruyu ayırmıştır herkezin hür aklı vardır insanların eylemleri sonucu Allah her isteyene istediğini verir ister inansın ister inanmasın, bu böyledir…Müslümanım demekle veya inandım demekle olup bitmiyor, eylem ve amelin Allahın istediğine uyğun değil ise kişinin ben müslümanım üstünüm demesi sadece Allahın kişide görmek istemediği ve senin karıştırdığın üstün görme kibir olabilir…

        Rams, senin bu tarz mesajlarına alışığım…Okuyor ama biraz alğılamada sıkıntılar çekiyor gibisin…Tarih ve kronolojik olarak kendini geliştirmen beni sevindirdi…Şimdi tarihi bir vaka olarak o tarihte Kavim olarak dediğin gibi israiloğluları içinde gerçekten çok sapkınlar var lakin onların dışında olanları bir kıyasladığımızda diğerleri beterin beteri he yönden sapkınlar ve israiloğluları daha az sapkında olsa Allahın ahidini alabilecek ve taşıyabilecek damar buradan çıkmakta diğer kavimlerde bunun esamesi okunmuyor…Kuranı iyi oku Allah yarına bırakır ama kimsenin yanına bırakmaz…
        İsrailoğlularının az kısmı müstesna zaten gazaba-azaba urayanlar olmuşlardır Kuranda bunlar açıktır…Allah onları her halukarda üstünsünüz istediğinizi yapın serbestsiniz demiyor bana ve yoluna uyarsanız deniliyor, sapanlar aşşalıkların aşşağısı oldular ve oluyorlar ama allah yolunda yürüyen herkez Allah katında üstündür…

        Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz.2 / BAKARA – 83

        Bir zaman birbirinizin kanını dökmemek, yerinizden yurdunuzdan çıkmamak hususunda kesin söz almıştık sizden. Sonra siz de bunu ikrar etmiş, siz de buna tanık olmuştunuz.2 / BAKARA – 84

        Sonra siz, öyle kimselersiniz ki birbirinizi öldürüyorsunuz, sizden bir grubu yurtlarından çıkarıyorsunuz ve onlara karşı günah ve düşmanlıkta yardımlaşıyorsunuz. Eğer onlar, size esir olarak gelseler, onların yurtlarından çıkarılmaları size haram kılınmış olduğu halde (onların yurtlarında kalmalarına izin vermeyip) fidye karşılığı değiştirirsiniz. Yoksa Kitab’ın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında ancak rezilliktir. Kıyâmet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine maruz bırakılır. Ve Allah, yaptığınız şeylerden gâfil değildir.2 / BAKARA – 85

        Onlar, ahireti dünya yaşayışına satmış kimselerdir. Onların azâbı da hafifletilmez, onlara yardım da edilmez.2 / BAKARA – 86

        İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lânetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü.5 / MÂİDE – 78

        Ah be rams, ne olacak senin bu halin…Allah mühlet verir işte bu yaşam süren senin mühletindir Allah ançak kötülükler ve şirk içinden ölüp tövbe etmeyenleri af etmez…Allahın yolundan çıkan kim olursa olsun sonucu ile yüzleşir…

        O zamanlar Rabbi, İbrahîm’i bâzı sözlerle sınadı. O, bunları yerine getirip tamamlayınca dedi ki: Ben seni insanlara imam edeceğim. İbrahîm, soyumu da imam et dedi. Allah, benim ahdime dedi, zâlimler nail olamazlar.2 / BAKARA – 124

        Nûh, Rabbine seslenip şöyle dedi: “Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir. Senin va’din elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin.” 11 / HÛD – 45

        Allah, “Ey Nûh! O, asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O hâlde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim” dedi.11 / HÛD – 46

        “Sura üflendiği zaman, o gün, aralarındaki soy yakınlığı fayda vermez ve birbirlerine de birşey soramazlar.” (Mü’minun 23/101)

        Ah be rams, anla şunu artık, Peygamber oğlu veya babası veya kardeşi olmak veya bilmen hanği kavimden gelmek bir fayda sağlamaz ançak Allah yolunda yürümek ile ALLAH katında dereceler sahibi olunur.

  31. sercan dedi ki:


    sayın okuyucu
    sizden alıntı

    ””siz kesin bilebilirmisin bölgesel olup olmadığını? neye göre açıklama yapabilirsiniz?””””

    bu soruyu bana değil, kesin olarak bildiğini iddia edenlere sor.

    izninle ben cevaplığım
    ben kesinlikle nuh tufanı olduğuna inanmıyorum
    iki iddam var
    birkere nuh tufanı sümerler tarafından kil tabletlere yazılmış
    sadece isimler farklı ve bu tabletler müzelerde var bu kesin delil
    muazzez ilmiye çığ ı biraz okuyan bunu bilir
    ikinci olarak bunu defalarca yazdım ama dinci arkadaşlar bir türlü anlamıyor
    tüm yer küre su olsa bu su ne oldu inek içti dağamı kaçtı
    biraz fizik bilen biri bunu bilir dünyadaki madde veya su herşey ne eksilir ne çoğalır
    global olmadığı kesin
    ikinci idda ya lokalsa lokal olsa sizinde dediğiniz gibi,,,, daha öncede benimde dediğim gibi aynı düşünmüşüz ,,,,isterse milyonlarca yıl yağsa yağmur yinede 2000 veye 200 metre gibi su yükselmez bütün sular denize akar tekrar buhar olur tekrar yağar
    denizlerin yağmurdan yükselme gibi durumu söz konusu değil
    buz dağlarının erimesi hariç………
    bu nuh tufanı ve bunun gibi masalların olması
    insan zihninin bunları üretmesi gayet normal birşey ama bunun doğru olduğu anlamına gelmez

    bu güne kadar binlerce kitap yazılmış filimler yapılmış bilim kurgu fantastik olarak
    ozamanında inandırıcı yazarları olayları abartarak
    bunları sanki bir tanrı gazabığmış gibi insanları
    yola getirmek için yazmış…….

    BİRDE surelerin türkçe yazılması konusunda ki yazın çok mantıklı
    SÖZDE(((( allahın ))))
    bildiğini bu dinciler neden saklamaya çalışırlar anlamadım
    ayeti hem türkçe hem arapça oku ama surenin ne anlama geldiğini
    bilmene gerek yok demek istiyor bu ne çelişki………

    saygılar…..

    • Serkan dedi ki:

      KURAN’IN TANRISI BİNLERCE YILDIR BU KADAR GÜZEL KONUŞURKEN,SİZİN ÇAKMA EVREN TANRINIZ NEDEN YENİ YENİ KONUŞMAYI SEÇTİ MERAK EDİYORUM…

      • sercan dedi ki:

        serkan arkadaşım kuranın tanrısının konuştuğunu sen kabul ediyorsun biz değil
        bizim tanrımızın da konuştuğunu idda eden olmadı

      • Serkan dedi ki:

        Kuran’ın Allah’ı var ki bu kadar güzel sözler sizin deyişinizle tövbe ÇÖL BEDEVİSİ Yazamazdi sanırım,Sizin evrenin TANRISI TORO Arkadasınızın deyişi ile inanan o ateist kardeşimiz BİNLERCE YILDIR çıkan bir güzel sözünüz var mı acaba?Yok tabiki tuturmussunuz Maymundan geldik yok bir halka eksik boş sözler iste DARWİMİN TEORİLERİ Bilim dunyası her zaman bu yalanları çürütdü.

      • rammsteinn dedi ki:

        yahu serkan
        hala “bilim dünya darwinizmi çürüttü” diyorsun.
        sadece dindarlar çürütmeye çalışıyor. ama bazı uyanık dindarlar evrim teorisinin tığkı big-bang teorisi kadar kabul göreceğini düşünerek şimdiden,evrim teorisi dine monte etmeye çalışmaya başladılar. google abiye “darvinizm siyaset meydanı” diye ara.seyretmesi uzun sürer ama ne demek istediğimi anlarsın

      • Serkan dedi ki:

        Yuh sana sen Kuran’ı CURUTEMEDİN ama biz sizin DARWİNİZM ÇAKMA DİNİNİZİ çürütdük!al sana bir evrim makalesi ve sana avrupalı bir bilim adamının kitabinida söyleyecem sen git araştır,

        Moleküler Karşılaştırmalar, Evrimin Kambriyen Çıkmazını Büyütüyor

        Evrim teorisini Kambriyen patlaması konusunda giderek daha fazla açmaza sokan bir diğer gerçek, farklı canlı kategorileri arasında yapılan genetik karşılaştırmalardır. Bu karşılaştırmaların sonuçları, evrimci biyologların yakın zamana kadar “yakın akraba” saydıkları hayvan kategorilerinin genetik olarak çok farklı olduklarını ortaya koymakta, böylece zaten sadece teoride var olan “ara form” varsayımlarını iyice umutsuz hale getirmektedir. Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde 6 ayrı bilim adamının imzasıyla yayınlanan 2000 tarihli bir makalede, DNA analizlerinin, “eskiden ara form sayılan” kategorileri bu durumdan çıkardığı şöyle açıklanmaktadır:

        DNA sekans analizleri, filogenetik ağaçlar için yeni yorumlar gerektirmektedir. Metazoa (çok hücreli canlılar) ağacının tabanında yer alan ve daha önceden birbirini izleyen komplekslik derecelerini temsil ettikleri düşünülen canlı sınıflamaları yer değiştirmekte ve ağacın çok daha üst kısımlarına taşınmaktadır. Bu, geriye hiç bir evrimsel “ara form” bırakmamaktadır ve bizi Bilateria (simetrik vücuda sahip canlılar)nın kompleksliğinin kökeni hakkında yeniden düşünmeye zorlamaktadır.37

        Yine aynı makalede, evrimci yazarlar, daha önceden süngerler, cnidarianlar, ctenophorlar gibi omurgasız deniz canlıları grupları arasında “ara form” saydıkları bazı kategorilerin, yeni genetik bulgular nedeniyle artık böyle sayılamayacaklarını belirtmekte ve bu gibi evrim ağaçları kurgulama konusunda artık “ümitlerini yitirdiklerini” şöyle ifade etmektedirler:

        Yeni moleküler temelli filogeninin bazı önemli sonuçları vardır. Bunların en önemlisi, süngerler, cnidarianlar, ctenophorlar arasındaki “ara form” sınıflamaların ve bilateryen canlıların son ortak atasının yani “urbilateria”nın ortadan kalkmasıdır… Bunun doğal sonucu olarak, urbilateria’ya giden soy ağacında çok büyük bir boşluğumuz var… Kademeli bir biçimde giderek artan bir komplekslik senaryosu yoluyla, “boşluktaki atayı” yeniden inşa etme yönündeki umudumuzu-ki bu eski evrimsel mantık yürütmede çok yaygındır-kaybetmiş bulunuyoruz.38
        38. André Adoutte, Guillaume Balavoine, Nicolas Lartillot, Olivier Lespinet, Benjamin Prud’homme, and Renaud de Rosa, “The New Animal Phylogeny: Reliability And Implications”, Proceedings of the National Academy of Sciences, 25 April 2000, vol 97, No 9, pp. 4453-4456

      • toro dedi ki:

        Sayın Serkan,

        Bence siz boş verin birileri evrime inanıyormuş, ya da inanmıyormuş diye düşünmeyi! Zaten etkilenmediğinizi düşünüyorsunuz evrimden! O halde neden evrim evrim diye bağıranlara kulak asıyorsunuz ki? Yok, hala bir kuşkunuz varsa size şunu tavsiye edebilirim;

        Sabah kalkıp bir ortopedi uzmanına gidin ve koksiks (kuyruksokumu) röntgeni çektirin! Uzman röntgene baksın, eğer röntgende kuyruksokumu kemiğiniz görünmüyorsa zaten evrimden etkilenmemişsiniz demektir! Sonra daha bir güvende hissederek dalga geçersiniz evrimcilerle!

      • Serkan dedi ki:

        Yuh be TORO kardesim,

        Sen demek kuyruksokumunun röntgenini çektirmişsin!Biz Allah’a İnananlar olarak böyle saçma sapan seylere inanmayız,Bilim adamlarından ornek istediniz bende verdim!Siz neyin cevabını verdiniz acaba?Biz evrimi tartışmadık siz Kuran’ı Kerim’i tartışırken size ayetlerimiZle cevap veriyoruz!Bu ayetler sizi susturuyor,demek kendi bilimimizlede konuşuyoruz ve cevap veremiyorsunuz.Sizin neden Tevrat ve İncil ile ısınız olmuyor çünkü siz onlar allahın sözü değil gercek soz Allah’ın Kuran’ı keriminde yazili buda sizlere kapak olsun

      • toro dedi ki:

        Sayın serkan,

        Şöyle forum konularına benim adımı yazarak bir tarama yap bakalım hangi arkadaşın hangi ayetle beni susturmuş?

        İşiniz gücünüz kendi kanaatinizi söylemek, bu kanaat üzerinden oyunlar oynamak!

        Kuyruksokumu kemiğin varmı, yokmu?

        Ya da ileri gidelim! Tanrınızın kromozomlarınızı dizayn ederken içine koymadığı herhangi bir özellik vücudunuzda ortaya çıkabilirmi? Yani kromozomlarına kuyruk işlenmemiş bir türün (insanın) her hangi bir üyesinden kuyruk çıkabilirmi?

      • Serkan dedi ki:

        Kuyruk sokumu kemiği ile ilgili hadisler Hz. Peygamber’in mucizelerinden biridir. Embriyoloji bilimi sayesinde hadis çok güzel açıklanmıştır. İnsan kuyruk sokumu kemiğinden meydana gelir ve yeniden diriltilir. Bu kemik embriyolojide başlangıç çizgisi (primitive streak) olarak adlandırılmıştır. Hücrelerin bölünmesi ve organların meydana gelmesini sağlayan budur. Bu izden sinir sistemi ilk haliyle ortaya çıkar. Ardından nöral tüp oluşur ve sinir sistemi tamamlanır. Daha sonra diğer organlar meydana gelir. Küçük bir parçası dışında bu çizgi kaybolur. Kalan parça kuyruk sokumu bölgesinde yer alır. Bu bölgede de kuyruk sokumu kemiği (koksiks) oluşur. İnsanın kıyamet gününde yeniden yaratılması da bu kemikle gerçekleştirilir. Aynen Hz. Peygamber’in bildirdiği gibi…1400 önce bunu bilen bir insan nasıl oluyorda bu kadar bilimin olmadıgı bir yerde BUNLARI biliyor siz TORO bey neyi bildiniz anlamış değilim?
        Bilimsel ispatı var ama sen düz mantık her sözünü takip ettim ve gerekli cevapları misli ile yemissin!
        Modern embriyoloji bilimi kuyruk sokumu kemiğinin (koksiks) başlangıç çizgisi olduğunu açıklamıştır. Çünkü bu başlangıç çizgisinin görünmesinin ardından embriyonun tamamı özellikle sinir sistemi biçimlenir. Daha sonra bu çizgi eskiyip kaybolur ve geriye yalnızca kuyruk sokumu kemiği olarak bilinen koksiks kalır. Hiç bir embriyo aynı DNA yapısında olamaz bunu bilmiyorsan öğren cahillik sadece kopyala yapıştırıla düzelmez

        Saygılarımla

      • toro dedi ki:

        Sayın Serkan,

        Demek hadis var! Ya keşke müslümanlar kuranı kitaplaştırmasaymış! İhtiyaçları yok ki hadislerlede bu işi götürebilirlermiş!

        Kuyruk sokumu mucizesi diye bana hadisden alıntı yapıyorsunuz! Bakın kuyruk sokumu ile ilgili en hadislerin geneli Ebu Hureyre den alınmıştır! Bu pek sayın arkadaş yahudi dönmesi yemenli bir adamdır ve hayatının sadece 3 yılını peygamberinizle geçirdiği halde ondan aktarılan hadis sayısı 5.375 tir. Ondan bu kadar hadis alınmışken peygamberinizin peygamberliğinin neredeyse tamamında yanında bulunan Ali ve Ömer den nakledilen hadis sayısı yaklaşık 500 tür! Bu arada Ali ve Ömer okuryazar iken hureyre nin okur yazarlığıda yoktur!

        Ondan aktarılan o meşhur hadisleride verelim!

        ”Sura üfürmeler arasında kırk vardır” Hadisi EBU HÜREYRE’den işiten ravi “kırk gün mü?” diye sordu. Ebu Hüreyre “Bilemiyorum” dedi. Ravi “kırk ay mı?” diye sordu. Ebu Hüreyre “Bilemiyorum” dedi. Ravi “Kırk yıl mı?” diye sordu. Ebu Hüreyre yine “Bilemiyorum” dedi. Ebu Hüreyre bu süreyi gün, ay, yıl ile sınırlamak istemedi. Ebu Hüreyre hadisi şöyle devam etti: “Daha sonra Allah gökten bir su indirir, insanlar bir bitki gibi yetişirler. İnsan bedeninde bir kemik hariç her şey toprağa karışmış ve yok olmuştur. O kemik de kuyruk sokumu kemiğidir. Kıyamet gününde yeniden yaratma bu kemikten olacaktır.” (Buhari, Tefsir, Zümer Süresi, 86. ayet tefsiri; Nebe Süresi, 18. ayet tefsiri).”

        ”Müslim es-Sahih’te benzer bir rivayeti EBU HÜREYRE’den nakletmiştir: “Toprak her insanın tüm bedenini yer, ancak kuyruk sokumu kemiği hariç. İnsan bu kemikten yaratılmıştır, yeniden yaratılması da yine bu kemikten olacaktır.” Hadisin bir diğer lafzı şöyledir: “Bir kemik hariç insan bedeni toprağa karışır ve yok olur. O da kuyruk sokumu kemiğidir. Kıyamet gününde yeniden yaratılış da o kemikten olacaktır”

        ”Ebu Davud Sünen’de Ebu Hüreyre’den naklen şöyle rivayet etmiştir: “Toprak her insanı yer, ancak kuyruk sokumu kemiğini yemez. İnsan ondan yaratılmıştır ve yine ondan var edilecektir”.”

        Bakın bu tip hadislere islam dünyasında itiraz edenler vardır. Bunlardan birisi araştırmacı Ferec Hüdür’dür ve durumu şöyle yorumlar;

        ”hadisler Arap olmayan kişiler tarafından ravi zincirleriyle birlikte Kur’ana karşı uydurulmuş sözlerden ibarettir ve birçok rivayet zincirinde birinci şahıs olan Ebu Hureyre de hayali bir şahsiyettir.”

        Tabi bu sözler milleti hadisle yönetmeye alışmış olanları küplere bindirir!

        Ben normal olarak islam dünyasının kendi içinde bile sahih ve sahih olmayan diye ayrılan hadisler üzerinden bir tartışmaya girmem! Çünkü hem mantıklı hemde etik değil! Ama siz doğruluğundan hiçbir zaman emin olamayacağınız insan aktarımı sözlerle tanrınıza ulaşmayı çok seviyorsunuz, bu anlaşılıyor! Kuranda tanrınız yahudi ve inciln insanlar tarafından değiştirildiğinden yakınıyor! Sizce insanlar o kitapları nasıl değiştirmişler? Bence sizin hadis icatçılarınıza yetişemezler!

        Şimdi bunları bırakalım hadislere gelelim! Hadislerde gözlerimiz ve algımızla alay eden bir ibare vardır! O da toprakta sadece kuyruk sokumu kemiğinin kaldığı! Yani vücudumuzdaki bütün kemikler yok olur geriye bir tek o kemik kalır! O halde biz binlerce yıl öncesine ait mezarlarda bulduğumuz insan iskeletlerini yanlış görüyoruz, bunlar çekilen fotoğraflarda da yanlış çıkıyorlar! Çünkü o mezarlardan sadece kuyruk sokumu kemiği çıkmalı!

        Madem bilim diyorsunuz, bu saçmalığa göz göre göre inanmayacaksınız! Madem tanrıya inanıyorsunuz, onu sözlerini kendi kitabında arayacaksınız!

        Ve size yazılan yazıları dikkatli okuyacaksınız! Benim yazımın neresinde DNA geçer? Size Kromozom dedim! Kromozom ”DNA’nın “histon” proteinleri etrafına sarılmasıyla, yoğunlaşarak oluşturduğu, canlılarda kalıtımı sağlayan genetik birimlerdir.”

        Şimdi hala soruma yanıt bekliyorum,

        Tanrınızın kromozomlarınızı dizayn ederken içine koymadığı herhangi bir özellik vücudunuzda ortaya çıkabilirmi? Yani kromozomlarına kuyruk işlenmemiş bir türün (insanın) her hangi bir üyesinden kuyruk çıkabilirmi?

      • Gencer dedi ki:

        Sen ne zaman duydun Kuran’ın Allahını konuşurken.? Abuk sabuk araplardan gelen akla mantığa aykırı bir çuval dolusu zırvaya Allahın konuşmaları diyorsun.

      • Serkan dedi ki:

        ALLAH ARAPLAR’A İLİMİ VERMEDİ VE KONUŞMADI,HER ZAMAN BİR ELÇİ YOLLADI!TORO BEY ; HADİSLER PEYGAMBER EFENDİMİSİN KURAN’I KERİM’İ ACİKLAMASİDİR!Bunu bilmeyecek kadar ateist olamazsın sanırım?cunku hadisler emin olmak için yıllarca araştırılarak yapılır,Senin Yahudi tohumu olduğunu iddia edebilirim,cunku sen islamı ve Allah’ın sözlerini yalanlıyorsun.Ebu Hüreyre en Sadık yardımcısı ve hadis yorumcusuydu bir yerinden uydurma.Ebû Hüreyre Hicretin 7. senesinde Müslüman oldu. Gençliğinde fakîrlik ve sıkıntı içinde yaşamıştır. Müslüman olduğunda 30 yaşını geçmişti. Yemen’deki Devs kabîlesinin ileri gelenlerinden ve meşhûr şâir olan Tufeyl bin Amr vâsıtasıyla Müslüman oldu.ölümü 678 yılındadir.Bide Yemende hiç bir zaman Yahudi olmamıştır bunuda bil cahil kalma?NE KADAR SİYONİST BİRİSİN FARKİNDAYSAN BANA TEVRAT’DAN BİR BİLİM İÇİN YAZILAN AYET SOYLESENE… 😉

    • rammsteinn dedi ki:

      yasir
      bu sizin tanrınızın işleri gerçekten ilginç.
      bir kavimi seçiyor.onlar için peygamber gönderiyor. o kavimi bulundukları durumdan kurtarsın diye denizi bile yarıyor. ama buna karşılık bu kavim ne yapıyor? sadece ve sadece 40 içinde sığıra tapmaya başlıyor. ve hala sizin tanrınız bu kavim için “üstün ırk” diyor. üstelik bunlar için bahşettiği dine katılmak isteyenlerinde önünü kesiyor “bu ırk harici yahudi kimse olamaz”
      bu kadar saçma sapan akla mantığa ayrıkırı masalı yola yordama sokacaz diye binbir türlü laf cambazlığı yapıyorsunuz.
      herşeyi bilen tanrınız musanın kitabı yazış süresini bile tutturamıyor.
      musa diyor ki kavmine “tanrıyla sözleştim. şu dağda 30 gün içinde size kitap getireceğim”
      tanrı söylüyor musa yazıyor,tanrı söylüyor musa yazıyor
      30 gün bitiyor kitap yetişmiyor. “bana 10 gün daha verin” diyor.
      demekki tanrınız kitabın yazış süresini tutturamıyor. demiyor ki “musayı rezil etmiyeyim,yalancı çıkmasın. kitabı bitiremedi,şuna yardım edeyim”

      antin kuntin laflarla bu hikayenin saçmalığına yorum yapamıyorsun. yok allah şöyle affeder,böyle cezalandırır. herkezi sever. vs vs
      birde şu cümlen var
      “”””””””””” allah yolunda yürüyen herkez Allah katında üstündür…””””””””””””””””””””
      evet bunu destekleyen ayetler var
      ANKEBÛT – 62
      Allah, kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
      —-
      şu anda dünyadaki müslüman ülkelerin oldukları duruma bak birde bu ayete bak.
      allah herşeyi biliyor ama musanın kaç günde kitabı yazabileceğini bile bilmiyor.
      bilmemesini geç,yardım da etmiyor.

    • 1okuyucu dedi ki:

      Sercan;

      mitolojik masallar, doğa olaylarının sebeplerini bilmeyen eski çağlardaki insanların, bu doğal felaketleri tanrıların gazabı olarak yorumlamaları ve nesilden nesile aktarılan anlatımlar aktarılırken beraberinde bazı ilaveleri (yamaları) eklemeleri sonucu ortaya çıkmış birer fantastik hikayeden ibarettir, eğer o dönemlerde insanlar doğa olaylarının sebeplerini biliyor olsalardı, böyle mitolojik masallar uydurmazlardı, o nedenle bulunduğu iddia edilen belgeler insan beynince üretilen uydurulmuş masallardan başka bir şey değildir.

      belli ki bir sel felaketi nesilden nesile aktarılırken abartılı ilavelerle tufan oluvermiş, gemiyi yüzdürebilmek içinde çok su lâzım olmuş, bu iş için gökyüzündeki bulutların tümü seferber olmuş, böylece gemi yüzüvermiş, öyle ya günlerce yağan sağanak yağmurun sebep olduğu Söke ovasındaki gölette kayık yüzdürmek bile çok zor iken gemi yüzdürmek için elbette bir tufana ihtiyaç duyulmuş???

      sure isimlerinin Türkçesini yazdığında parantez içerisinde Arapçasını da yaz, örneğin davar (enam) gibi, çünki yazdığın Türkçe kelimenin Arapça anlamını bilmeyenler hangi sureden bahsettiğini anlayamazlar.

      • sercan dedi ki:

        bir okuyucu yazının altına imza atıyorum benzerlerini bende yazdım aynı
        felsefi görüşte olmamız benim yalnız olmadığım anlamına geliyor
        kimbilir acaba bizim gibi tanrı korkularını yenebilen
        kaç kişi var ..
        dinle bilim iki zıt kutuplar ama dinciler kardeş yapmaya çalışıyorlar
        mantığın başladığı yerde din biter…………
        saygılar….

      • 1okuyucu dedi ki:

        Sercan;

        bir topluluk düşün, Mısırda bazı doğa olaylarına şahit oluyor, bunları mucize olarak görmeyebilir ama doğa yasalarını alt üst eden denizin yarılması olayına birebir şahit olan ve yarılan denizin içerisinden yürüyerek karşı kıyıya ulaşan bir toplumun, yiyecek bulamadıkları için tanrı tarafından gönderilen yiyeceklerle beslenen bir toplumun, Musa 10 emri almak üzere kısa bir süre aralarından ayrıldığında hemen putlara tapmaya başlamalarının akılla mantıkla izah edilecek bir tarafı yok, üstelik aynı olaya birebir şahit olan firavunun iman etmesi beklenirken Yahudileri yakalamak için ordusuyla peşlerine takılmasının hiçbir mantıksal açıklaması yok,

        hadi aradan yüzyıllar geçer, birebir şahit olmadıkları için mucizeleri de unutmuş olabilirler, birilerinin yanlış yönlendirmesiyle putlara tapmaya başlarlar, o zaman bir nebze olsun olabilirliği konusunda yinede akla aykırı düşse de olabilir denilebilir ama mucizelere birebir şahit olan bir toplumun putlara tapmaya kalkışması olasılıkla da açıklanamaz, üstelik tanrı tarafından görevlendirilen Musanın kardeşi içlerindeyken hiçbir şeyle açıklanamaz, yani anlatılan hikâye insan fıtratına uymayan baştan sona tutarsız bir hikâye,

        günümüzde biri kendisinin tanrının elçisi olduğunu söylese ve elindeki asasıyla denizi yarsa ve biz yarılan denizin içerisinden yürüyerek karşı kıyıya ulaşsak, emin ol, bırak ateistini, başka peygamber gelmeyeceğine inanan Müslümanı bile yeni peygambere biat eder, çünki bilir ki doğa yasalarını alt üst den bir durum ancak doğa yasalarından daha güçlü bir varlığın yapabileceği bir şeydir, hatta içlerinden bazıları mucizeyi gerçekleştirene tanrı diye tapmaya başlaması da mümkün, o nedenle Musa kıssasında anlatılan denizin yarılması olayı yukarıda anlattığım sebeplerle tamamen safsatadan ibaret bir uydurma,

        ama ne yaparsın, cehennem korkusu olmasa böyle saçmalıkları savunmak yerine gülüp geçecekler ama bir taraftan da cennet denilen ödülden mahrum kalma endişesi ile akla ve mantığa ters gelen şeyleri savunmak zorunda kalıyorlar, savunurken de öne sürdükleri iddialar, hani tabiri caizse, özrü kabahatinden büyük suç oluyor

  32. sercan dedi ki:

    bilalbey den alıntı
    Siz bir önce araştırın bakalım,kur’an’ın neresinde Zülkarneyn’in bir peygamber olduğuna dair vurgu yapılmıştır.???

    (( mağara)) kef suresi
    86 Nihayet, Güneş’in battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: “Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın.”

    BENİM YORUMUM,,,,ZULKARNEY SADECE ESKİLERDE YAŞAMIŞ BİR KOMUTAN OLDUĞU AÇIK,ama muhammat bunuda bir allahın elçisi gibi kurana uygulamış ..”

    bilal bey ben nerde zulkarney yin peygamber olduğunu yazdım
    mesnetsizce bana iftira atıp duraracağınıza
    yazılarımı magazin yazısı gibi okumayın diye daha öncede uyardım böyle okursanız hep hüsrana uğrarsınız şimdi olacağı gibi…..
    şimdi konuya gelelim ………….. şurayı iyice oku düşün
    (((((((kavim buldu. Dedik ki: “Ey Zülkarneyn, ))))))dedik ki değince allahın zulkarneyle bir irtibatı olduğu şüphesiz ,,,öyleyse ne olur elçi olur dimi bende peygamber demedim zaten elçi dedim….ŞİMDİ ANLADINIZMI YİNE DUVARA TOSLADINIZ
    BİLAL BEY,,,,,,
    saygılar…………….

    • bilal dedi ki:

      Sercan bey,

      1-Kur’an da birine Allah’ın elçisi,yani ‘’RESULULLAH ‘’ denildiği zaman bu kişi aynı zamanda‘’NEBİ ‘’ yani peygamberdir…!!!

      2-Ayrıca kur’an,Zülkarneyn için ‘’RESUL’’ yani elçi ifadesini de kullanmamıştır……
      3-Siz önceki yazınızda ..‘’ ama muhammat bunuda bir allahın elçisi gibi kurana uygulamış ..” diyorsunuz..’’ Peki ‘’..bunu da Allah’ın bir elçisi…’’ nedemek.???

      HİÇ KIVIRMAYA gerek yok,! siz bu ifadenizle kur’an da hz.Muhammed onu da Allah’ın bir elçisi,yani Allah’ın bir peygamberi gibi gösterdiğinizi anlatıyorsunuz,,..!!!!

      4-(((((((kavim buldu. Dedik ki: “Ey Zülkarneyn, ))))))dedik ki değince allahın zulkarneyle bir irtibatı olduğu şüphesiz ,,,öyleyse ne olur elçi olur.. ‘’ sizden alıntı.’’

      Eğer Allah tarafından elçi olarak tayin edilmemişse,bir insan sadece ilham irtibatiyle Allah’ın bir elçisi olamaz,Allah’ın elçisi olabilmesi için görevlendirilmiş olması gerekir..

      Mesela, KASAS-7.ayete de belirtildiği gibi hz.Musa dünyaya gelince yüce Allah onun annesine ‘’ ilham yoluyla irtibata geçmiştir…Peki hz.Musa’nın annesi de Allah’ın bir elçisi midir ???

      Saygılar…

  33. bilal dedi ki:

    Sercan,

    AŞAĞIDAKİ AYETLERDE GEÇEN ÜSTÜNLÜK NEDEMEK ?

    1‘’ sığır suresi 47 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
    işte kanıtlarla konuşuyorum …önce israiloğullarını üstün kılyorki sözde inanmayanlara
    karşı savaşma cesareti versin.. ” sizden alıntı ‘’

    Peki,bu ayet hangi zamanın İsrailoğullarına vurgu yapmıştır.??? Bu ayet,hz.Musa zamanındaki inanan İsrailoğulları için değil mi ? Onlar o zamanın mü’minleri oldukları için yüce Allah da onları O ZAMANKİ ALEME,İNANMAYANLARA maddi ve manevi yardımlarla üstün kılmıştır..’’ Burada vurgusu yapılan bu üstünlük O DÖNEM İÇİN söz konusu..Yani o dönemdeki inanmaynlara karşı kendilerine üstünlük verilmiştir. .Ayrıca ondan sonra hz.İsa veya hz. Muhammed zamanına kadar da onlara böyle bir üstünlük verileceğine dair bir anlam çıkmaz..O üstünlük o dönem içindir..Zaten ayete de ‘’ …HATIRLAYIN ‘’ diyerek geçmiş bir olaya vurgu yapılmıştır,her zaman için değil. !!! Bu nedenle galiba bir algılama sorunu yaşıyorsunuz..!!!

    2- ama ne hikmetse onlardan üstünlük madalyasını alıp sonara muhammedin adamlarına veriyor….. ‘’ sizden alıntı ‘’

    Tabiki her zaman Allah hakiki mü’minlere (zafer,başarı,maddi ve manevi gibi üstünlük verebilir. yeterki dört dörtlük müslüman olsunlar.Bu nedenle hz.peygamber zamanında da yüce Allah inananlara zafer üstünlük,başarı vs..vermiştir,… bunda ne var yani ???

    3- ÜSTÜNLÜK VEREN KENDİ sonrada üstünlük taslayanlara ahiret yurdunu yasaklayan kendi bu nasıl bir çelişki……………..’’ sizden alıntı ‘’
    Bu son ayeteki üstünlük taslamak ise ayri şeydir.!!! Yüce Allah,,, Vakia suresi 83 İşte âhiret yurdu! Biz onu, yeryüzünde üstünlük taslamayanlarla bozgunculuk peşinde koşmayanlara veririz. ,Sonuç, takva sahiplerinindir…’’ diyor…

    Bu ayetle,maddi ve manevi üstünlük değil,başkalara karşı taslanan kibir,enaniyet,böbürlenme gibi kötü huy ile kötü tum ve davranışlara vurgu yapılmıştır.Yani buradiki üstünlük ile diğer ayetlerdeki – ‘’ÜSTÜNLÜK ‘’ kelimesi farklıdır..Çünkü,Vakia-83.ayete ‘’ÜSTÜNLÜK TASLAYAN..! ( YANİ KİBİRLENİP BÖBÜRLENEN..) kişilerdeden söz edilmiştir..Önceki ayetlede ise,başarı zafer,maddi ve manevi gibi ÜSTÜNLÜKLERE vurgu yapılmıştır..!!!

    Peki bu ayete ‘’ Yeryüzünde üstünlük taslamayan ve bozgunculuk peşinde koşmayanlardan…’’ ifadesiyle siz neyi anlıyorsunuz.??? Buradaki üstünlük taslamak ve bozgunculuk yapmak ile daha önce inanan israiloğullarına veya hz.Muhammed zamanındaki müminlere verilen üstünlüğü aynı şey mi sanıyorsunuz.??? O zamanki inanan israiloğullarına veya hz. Muhammed zamanındaki mü’minlere verilen üstünlük düşmanlarına karşı verilen maddi,manevi,başarı vs.gibi üstünlükledir.

    Vakia-83.ayete ki ÜSTÜNLÜK ise,başkalara karşı kibir,bencillik,enaniyet ve büyüklük taslanmak gibi kötü huy ile kötü tutum ve davranışlardır.!!! Peki anlamları farklı olan buradaki üstünlüklerden söz eden bu ayetlerin neresinde bir çelişki vardır??? Demek ki bunu bile anlayamamışsınız,çünkü sizde doğru algılama sourunu var.!!! Bu nedenle kusura bakma,çeilişki ayetlerden değil,sizden kaynaklanıyor…!!!!!!!!!!!!

    • yasir dedi ki:

      Bilal bey kardeşim, sercan beya bu konu hakkında mesaj attıktan sonra mesajınızı okudum…Açıklamalarınız için Allah razı olsun yazınızın altına aynen imzamı atarım…

      Zulkarneyn Elçimi yoksa komutan mı gibi tartışmalara girmak bence abesle iştikal…Çünkü en ufak şeylere dahi kalpleri kapalı olanlar zulkarney olayını kavrayamayacağını düşünmekteyim…

      Ayrıca Allahın ahidinden çıkmadan yaymaya çalışan herkez Allahın elçisidir veya elçilerinin vekilidir, kişi bunu bilmeyebilir illaki bir vahi veya ALLAH ile diyaloğa girmasi gerekmez…Biz vahyimiz ve ruhumuz Kuran olduğu için bunu yaymakla mükellefiz…

      İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkâr edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar.2 / BAKARA – 253

      Yani ALLAHIN konuştuğu vahiy verdiği ve konuşmadığı ve vahiy vermediği elçilerde vadır…Bazı elçiler elçi olduklarını bilmeden görevlerini yapmışlardır lakin Allah katında bunlarda elçidirler…Yani zaten var olan zikir-vahiy-ruh, tevratın dışına çıkmadan görevlerini yerine getirmişlerdir ama bunlar elçi olduklarınıda idda etmemişlerdir lakin görevleri tevratın dışına çıkmadan uyğulamak ve yaymaktır…Burada önemli olan vahyin-zikrin-ruhun dışına çıkmadan bu tebliğe devam etmektir…Bu incil-kuran yani Kitap içinde geçerlidir…
      En iyisini ALLAH bilir.

      • sercan dedi ki:

        yasir ben de bilal beye aynen elçi dediğimde elçi illa peygamber olmalıdır diye
        inat etti ama siz en iyi açıklamayı yapmışsınız …..

      • 1okuyucu dedi ki:

        Yasir;

        “”””Yani ALLAHIN konuştuğu vahiy verdiği ve konuşmadığı ve vahiy vermediği elçilerde vadır…Bazı elçiler elçi olduklarını bilmeden görevlerini yapmışlardır lakin Allah katında bunlarda elçidirler…Yani zaten var olan zikir-vahiy-ruh, tevratın dışına çıkmadan görevlerini yerine getirmişlerdir ama bunlar elçi olduklarınıda idda etmemişlerdir lakin görevleri tevratın dışına çıkmadan uyğulamak ve yaymaktır…Burada önemli olan vahyin-zikrin-ruhun dışına çıkmadan bu tebliğe devam etmektir…Bu incil-kuran yani Kitap içinde geçerlidir…
        En iyisini ALLAH bilir.”””

        Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu. Orada (kâfir) bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik. (kehf 86)

        Zülkarneyn, “Her kim zulmederse, biz onu cezalandıracağız. Sonra o Rabbine döndürülür. O da kendisini görülmedik bir azaba uğratır” dedi. (kehf 87)

        tanrının konuştuğu birisi için elçi olduğunu bilmiyor demek mümkün mü?

        ayrıca yukarıdaki söylemindeki hayal gücüne hayran kaldığımı söylemeden edemeyeceğim ama tanrı katında senin işin zor mu kolay mı orasını bilemeyeceğim,

        demek elçi olduklarını bilmeyenler de varmış? sakın sen elçi olupta haberin olmayanlardan olmayasın, aman ha! sakın beni ciddiye alıpta kendini mehdi ilân etmeye kalkışmayasın?

        not; ayetlerdeki parantezleri ben koymadım, söz konusu parantezler, bazı cin oğlu cinlerin yaptığı gibi diyanetinde ara sıra yaptığı cinliklerin bir sonucu koyulmuş parantezlerdir

      • yasir dedi ki:

        Okuyucu, anlayamaman çok doğal…
        Ayrıca, bilğin varsa tevratın bir kısmı Tarihlerdir işte orda tevrattan sonraki İsrailoğlularının tarihi yazmakta…Orada geçen bir kısım Kral veya kişiler için elçi denmez, en azından israiloğluları ve o kişilerin kendileri bunu idda etmezler ama Kuran onların Allah yolunda çalışan Elçiler olduğunu bildirir.

        Ayrıca, okuduğunu anlamanı tavsiye ederim…Ben o söylemimi sadece zulkarney için değil genel olarak söyledim…Zulkarney elçi olsa veya olmasa ne değişir, Kuranda anılaçak kadar Allah katında dereceye sahip olan biri için bunu tartışmak abesle iştikal…

        Yine ayrıca, fikir okuyup benim kendimi mehdi ilan edeceğimi söylemen trajıkomik olmuş…Allahın izni ile inşallah bizim vahyimiz-ruhumuz Kurandır onun dışına çıkmamaya çalışırız, Allahın katında dereceleri en iyi ALLAH bilir.

        Kur’an’ı sana farz kılan Allah, şüphesiz seni dönülecek bir yere döndürecektir. De ki: “Rabbim hidayetle geleni ve apaçık bir sapıklık içinde olanı daha iyi bilir.”28 / KASAS – 85

    • 1okuyucu dedi ki:

      Bilâl;

      Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın. (bakara 47)

      Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün tuttuğumu hatırlayın. (bakara 122)

      İşte ahiret yurdu. Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. Sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır. (kasas 83)

      Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize! (vakıa 83)
      (vakıa 83 diye bahsettiğin ayet kasas 83’müş)

      hatırlatmak, unutulan bir şeye dikkat çekmek için yapılan bir söylemdir, unutulmuş olması unutulan şeyin varlığını ortadan kaldırmaz, şartlar yeniden tesis edildiğinde unutulan şeyin varlığı ortaya çıkar, çünki tanrı katında söz değişmez.

      Kuranın tanrısı genelde yok etmek istediği kavimlere peygamber göndermiş, bunun istisnası Yahudilerle Araplar olmuş? Demek ki kuranın tanrısı Yahudilerle Arapları yok etmek yerine onlara üstünlük vermek istemiş?

      SİZDEN SABIRLI, EĞİTİMLİ, KARARLI, CESUR yirmi (20) kişilik özel bir birlik oluşursa, iki yüz kâfire galip gelirler; (enfal 65’ten alıntı)

      SİZDEN SABIRLI, EĞİTİMLİ, KARARLI, CESUR yüz (100) kişilik özel bir birlik oluşursa, iki yüz düşmana galip gelirler. (enfal 66’dan alıntı)

      üstünlük taslanmasına gelince, sizler burada Kuranın tanrısının bizlerden söz ettiği ayetleri gözümüzün içine sokarken bize üstünlük taslamaya çalıştığınızın farkında değil misiniz?

      madem Kuran evrensel bir kitap, yani tüm insanlığa ve tüm zamanlara hitap ediyor, o halde Kuranın tanısının yukarıdaki şatlarını taşıyan bir Müslümanın kaç kafire bedel olduğunu söylediği ayetler günümüzde de geçerlidir,

      içinizde isteyen 10 kafire bedel olduğunu düşünebilir, isteyen 2 kafire bedel olduğunu düşünebilir, tabi hangi yükü yükleneceğinize karar vermeden önce silah sektöründeki gelişmeleri göz ardı etmemenizde yarar var? malum, okların yerini füzelerin aldığı bir çağda yaşıyoruz.

  34. sercan dedi ki:

    BİLAL DEN ALINTI Tabiki her zaman Allah hakiki mü’minlere (zafer,başarı,maddi ve manevi gibi üstünlük verebilir. yeterki dört dörtlük müslüman olsunlar.Bu nedenle hz.peygamber zamanında da yüce Allah inananlara zafer üstünlük,başarı vs..vermiştir,… bunda ne var yani ???

    1oooYILDIR NE HİKMETSE bu islam dünyasına bir üstünlük değil ama,,,,hep kaybetme sömürülme savaş kan yurtlarından sürülme çile yoksulluk kuraklık açlık verilmiş bu apaçık ortada
    her insan her toplum kendi kaderini çizer ilahi bir güçten beklersen
    kalırsın ortada kuru kütük gibi …………….

  35. kadir dedi ki:

    sayın okuyucu…

    “Kadir;

    en doğrusunu Allahın bildiğine inandığınız şeyler hakkında fikir beyan etmek, Allah böyle söylemek istemiştir anlamına gelir, buna kendilerini tanrının yerine koyarak tanrı adına konuşmak denir, yani bir nevi empati yapmak denir,

    oysa Kuranın tanrısı hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme diyerek nasihat ederken susmak yerine empati yapmaya kalkanlar aslında kendi fikirlerini empoze ederek tanrıyı devre dışı bıraktıklarının farkında değildirler.

    bana göre böylelerinin durumu, olaya Kuranın tanrısı açısından baktığımızda biz kafirlerden! daha beter bir durumdur.” yazmışsınız……….

    yüce allah insanların körü körüne, sorgulamadan kendisine inanmasını istemiyor.. her zaman kuranda insanın aklına işaret ediyor.. beni araştırın, beni bulacaksınız diyor.. bizlerin kuranı araştırması şirke bulaşmış olduğumuz anlamına gelmiyor.. kesin bilgimizin olmadığı şeylerinde peşine düşmüş değiliz.. bu konu hakkında yorum yaparken, amaç kuran ayetlerini en doğru biçimde anlamaktır.. bizlere kapalı olan geçmiş olaylar, yaşanmışlıklar hakkında kesin bilgi sahibiyiz diye zaten demiyoruz. her zaman en doğrusunu allah bilir.. bizler allahın bizlere bildirdikleri dışında birşey bilmeyiz.. biliyoruz diyede iddia etmeyiz.. bizler allaha inanır, kuranın her ayetine iman ederiz.. rabbimizden gelen herşey bizim için en üstündür.. bunu her zaman böyle bilin..

    • 1okuyucu dedi ki:

      Kadir;

      O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. (ali İmran 7)

      Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. (isra 36)

      Kuranın tanrısı bir yandan akletmezler mi? derken, diğer yandanda Alimlerin bile sorgulamadan iman ettiklerinden söz ediyorsa, bu sizin tanrınızın körü körüne inanmanızı istemesi değilde nedir? tanrınızın bu çelişkili tutumu karşısında, eşeği sağlam kazığa bağlamak için sorgulamaktan kaçınmaktan başka çareniz yok, çünki tanrınız “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” dedirtecek sözler ediyor,

      o nedenle yaptığınız yorumların sizi bilmediğiniz şeylerin ardına düşürme olasılığı var, bir defa hangi ayetlerin muhkem, hangi ayetlerin müteşabih olduğunu kesin olarak bilmedikten sonra yorum yapmaya kalkışmanız sizi bazı risklere muhatap kılar,

      zaten kuranın tanrısı, aklı beyin denen organda değilde kalpte sanıyor, öyle olmasaydı Muhammede inanmayanların kalbini değil, beynini mühürlerdi.

      sana ve rabbine cennette mutluluklar dilerim. bize kalbimize (vicdanımıza) hükmeden beynimiz yeter, öyle bir hükmetme ki mühürün en kralını bile söker atar,

      ayrıca, “kafirlerle dost olmayın” diyen bir tanrının kimlerin kalbine mühür vurduğu tartışmaya açık?

      • kadir dedi ki:

        sayın okuyucu

        “Kadir;

        O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. (ali İmran 7)

        Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. (isra 36)

        Kuranın tanrısı bir yandan akletmezler mi? derken, diğer yandanda Alimlerin bile sorgulamadan iman ettiklerinden söz ediyorsa, bu sizin tanrınızın körü körüne inanmanızı istemesi değilde nedir? tanrınızın bu çelişkili tutumu karşısında, eşeği sağlam kazığa bağlamak için sorgulamaktan kaçınmaktan başka çareniz yok, çünki tanrınız “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” dedirtecek sözler ediyor,”
        ——–sizden alıntı——-

        sayın okuyucu yazılarımı okumadan önce algılama probleminizi çözün, çünkü asıl çelişki sizin algılarınızdadır..

        “ilimde derinleşmiş olanlar” sözünden ne anlıyosunuz. bu ayetin bir parçası olan bu söz size neyi ifade ediyor.. düşünseniz bulacaksınız ama bu yeteneğinizin nedense üstünü örtüyosunuz.. yüce allaha gönülden iman edebilmek için düşüncenin ve hissiyatın daima açık olması gerekir.. düşünce yeteneğini çok iyi kullananlar ilimde derinleşerek yüce allahın varlığına ve birliğine iman ederler.. kuran okuduklarında kalpleri ürperir.. siz bu duyguyu yaşayamadığınız için bunu pek anlayamazsınız.. ilimde derinleşmek demek, yaratılan her mahlukatta her olayda allahı görmek demek.. onun sanatına şahit olmak demek.. çünkü bir yaratıcıyı görmemek, herşeyin tesadüfi olduğunu düşünmek ilimle çelişir.. modern bilimlede her zaman çelişir.. düşünün…

        siz milli piyango oynuyosunuz size çıkma ihtimali milyonda 1 veya milyarda 1 dir. fakat o sene size çıkıyor.. herkes sizin için ne kadar şanslı bir insan diyor.. ertesi sene yine oynuyosunuz yine size çıkıyor.. insanlar sizin için “böyle şans olurmu ya” diyorlar..
        bir sonraki sene yine oynuyosunuz ve yine size çıkıyor.. insanlar sizin için “bu kadar tesadüfte fazla ama derler.” yada altında bir art niyet ararlar.. böylesine muhteşem dizay edilen “göklerin ve yerlerin kattirilyonda bir ihtimalle bu şekli aldı” düşüncesi ilimde ileri gidenler için ne kadar önem arz eder..

        bu bağlamda buna karşı çıkan yaratılılış ve hikmeti sunan, hüküm arzeden, hikmet ile doğru yolu gösteren, ve insanları uyaran, ayetlerin bir kısmının açık olduğunu, diğer ayetlerin birden çok anlam içerdiğini söyleyen bir kitaba iman etmek için düşünmek gerek, düşünceyi sürekli hareket ettirmek gerek.. çünkü muhkem ayetleri kendine uyarlayan bir insan, müteşabihinde allahtan geldiğine kesin iman eder.. gönülden iman budur.. bizler ancak yüce allahın bizlere bildirdiği kadar biliriz.. kibirlenip bilmediğimiz şeyleri biliyomuş havalarına yatmayız.. bu kibirden başka birşey değildir..

        cennetle ilgili tasvirler, allahın kürsisi, arşa istiva etmesi, cehhenmin özellikleri, meleklerin şekli, vs.vs. bunlar müteşabih olup sadece bize yetecek kadar bilgilerdir..

      • 1okuyucu dedi ki:

        Kadir;

        tanrının gücünü anlayıp tanrıya inanmak, aynı zamanda tanrıdan geldiği iddia edilen kitaplara da inanmayı zorunlu kılmaz, hele tanrının gücünü kavrayanların, o kitaplara sorgulamadan kayıtsız şartsız teslim olacağını düşünmek asla söz konusu olmaz, o nedenle evrenin tanrısıyla kitapların tanrısını birbirine karıştırma,

        müspet bilimlerde ileri gidenler kitapların tanrısına değil, evrenin tanrısına inanır, içlerinde önceden kitapların tanrısına inananlar varsa da tanrının gücünü kavradıktan sonra kitapların tanrısının tanrılık ilkesine uymadığını anlayarak inanılacak tanrının evrenin tanrısı olduğu anlarlar,

        kitapların tanrısına olsa olsa kendini din alimi olarak yutturmaya kalkan din tacirlerinin taraftar toplamak için çıkarları gereği teslim olmuş gözükenleri, kayıtsız şartsız inandığı martavalını okurlar, nede olsa her şey arz talep meselesi, talep edenler olduğu sürece arz edenlerde olacaktır,

        eğer tanrı bir kitap gönderiyorsa, o kitap gayet net ve anlaşılır olmak zorundadır, hatta hangi dile çevrilirse çevrilsin yinede gayet net ve anlaşılır olmak zorundadır, anlamak için Arapça öğrenmeyi şart koşmayacak bir kitap olmalıdır,

        o nedenle tanrı bir kısmı anlaşılacak bir kısmı anlaşılmayacak bir kitap göndermez, tanrının gücünü kavrayabiliyor olsaydın tanrının böyle bir acze düşebileceğine ihtimal vermezdin.

        ayrıca, hangi ayetlerin muhkem, hangi ayetlerin müteşabih olduğunu nereden bilebilirsin? elinde liste mi var? muhkem diye bildiğin bir ayetin müteşabih olabileceği olasılığı hiç aklına gelmez mi?

        iyisimi sen piyango olasılığını bir tarafa bırakta, hangi ayetin muhkem, hangi ayetin müteşabih olma olasılığı üzerine kafa yor,

        cennet ayetlerinin müteşabih ayetler olduğunu nerden biliyorsun? ya muhkem ayetlerse? örneğin “tomurcuk sineli kızlar” veya “turunç göğüslü yaşıt kızlar” veya “Allahın tahtı su üzerindedir” ifadelerine ne gibi bir mecaz anlam yükleyebilirsin? verecek bir cevabın vardır herhalde. yada doğrusunu Allah bilir de geç.

        zaten bizim yazdıklarımıza cevap vererek müdahil olmanız, bizim hiçbir ayırım yapmadan ister muhkem olsun, ister müteşabih olsun yaptığımız yorumlara müdahil olmanız anlamına geliyor,

        yani sizde bize ayak uydurarak hem muhkem hemde müteşabih ayetlerin peşinden koşuyorsunuz, hani başınıza bir kaza gelirse sorumlusu biz olacağız gibi bir durum çıkıyor ortaya?

        iyisimi siz bize aldırmayın, hatta buradan uzaklaşmanız kendi menfaatinize daha uygun, yoksa Atalarımıza ait veciz deyimlerden biri olan “koyunun aptalı kasabın bıçağını yalarmış” özdeyişinin muhatabı olacaksınız.

      • yasir dedi ki:

        OKUYUCU DEMİŞ Kİ———–zaten kuranın tanrısı, aklı beyin denen organda değilde kalpte sanıyor, öyle olmasaydı Muhammede inanmayanların kalbini değil, beynini mühürlerdi.—————-

        Kuranda, her şey gerektiği kaar geçer, beyin denilen orğanın gelişimi ve çalışımı o kuranda geçen orğanlar iledirler…

        Ayrıca, isra 36 ayeti hakkındaki zanların değişti mi? diye çok merak ediyorum…

        Bilği edinebilmek, bilğiye ulaşabilmek ayrıdır, gayb olan yani bilğiye ulaşamamak ayrıdır…Her bilğiye kesin olarak ulaşılaçak diye bir kaide yok…Yani ilim etmek-araştırmak ile iman etmeyi-inanmayı karıştırma…
        Kişi nuh tufanı genel mi? bölğesel mi? olmuş diye bilimsel araştırmalar yapabilir-konuşabilir ama kesin bilğiye sahip olmadan muhallak olarak iman edip bu yönde yönlendirme yapması yanlıştır…

        Yani bu durumda bizler ALLAHU ALEM deriz…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Yasir;

        Hakkında KESİN bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. (isra 36)

        tanrı burada, hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyi araştırma diyor, yani mucize olarak sunulan mitolojik masallar, kader, ruh, vb. gibi kesin olmayan şeylerle ilgili İster araştırmacı olsun, ister araştırmacının ulaşmaya çalıştığı bilgiler olsun, bunların peşinden gitme diyor,

        ama insanoğlu her şeyi merak eden bir varlık olduğu için bilmediği şeyleri anlamaya öğrenmeye çalışmış, eğer bilim adamları yukarıdaki ayete itibar etmiş olsalardı, doğrusunu Allah bilir deyip hiçbir şeyi araştırma gereği duymazlardı, araştıranlar olduğuna göre demek ki kuranın tanrısını ciddiye almamışlar,

        sen zaten kesin bilgi sahibi olmadığın halde, Allahın yukarıdaki ayetini hiçe sayarak, kesin bilgi sahibi olmadığın şeylerle ilgili yorumlarda bulunuyorsun?

        o nedenle benim isra 36 ile ilgili düşüncelerimi merak edeceğine, kasabın bıçağını yalayıp yalamadığını araştır.

  36. Kaan dedi ki:

    Selamlar Arkadaşlar size farklı bir bakış açısı sunmaya çalışacağım yani bütün meseleyi kökünden halletmek istiyorum.

    Dinlere duyulan ihtiyaç, inanç ve iman, bilinmeyenlere karşı bilinememezlikten ve bunun sonucu olarak korkudan doğar .dolayısı ile insan beyni her şeyi bilemeyeceğine göre ve ayrıca en büyük bilinmezlik ve korkulan olan ölümden sonrası bilinmezliğini hiç bir zaman çözemeyeceğine göre (gidipte gelen varmı??) . bir insanın Dinlerin ölümden sonrasına ait tatmin edici , korkulanı yatıştırıcı söylemlerine inanması gerekli olandır. ve insan doğasına uygun olandır.
    aksini iddia etmek bu korkulanı tatmin etmeyi vede korkulmayacak olduğunu kat-i bilimsel mantıklı yollarla ispatini gerektirir.

    bu ispat yapılmadığı taktirde ki şuana kadar yapılamamıştır ( ve ayrıca yaşam, dünyada neden var olduğumuz ,bütün evrenin niçin ve kim tarafından nasıl var edildiği, ve en sonunda öldükten sonra ne olacağımız, vs.. vs… ) o zaman bizim sınırlı nakıs akıllımız ile yanlış yorumladığımız dine atfettiğimiz mantıksızlık, tutarsızlık ,çağ dışı gibi söylemleri bir kenara bırakıp biz insanların en büyük merakı ve korkusu olan ölümden sonrası buyuk bilinmezliğini ve korkularının açıklanmasını ve dahi diğer paradoxlarımızı imanımıza ve duygularımıza en yakın olan bir Dine Havale etmek en tatmin edici Akılcı ve en doğal yoldur.

    ve bana göre bütün dinsiz ,teist Ateist arkadaşların anlayamadığı Asıl mesele işte budur .kafatasında akılcı ,sorgulayıcı ,düşünen ,meraklı ,korkusuz tasasız bilinmeyene karşı tedbirini almış sağlıklı bir beyin taşıyan her iki ayağı üzerinde yüriyebilen insan bunu yapar . yani asıl bir dine inanmamak Akılcı olmayan bir seçimdir.

    yani bu Akılcı ve Mantıklı Düşünce önermelerine ve dahi Analiz ve Sentezimize göre Ey Dinin yeryüzünden neden hala silinmediğini Merak eden Dinsiz arkadaşlar
    İşte Budur Nedeni .

    eeee ne yani ? evet aynen öle yani .Akıllı Adam dine inanan Adamdır yani Demek istediğim yani bana göre benim Aklımın karı olarak tahayyüllerime göre
    en karlı sorunsuz depresyonsuz hastalıksız paradoxsuz yaşam istiyenlere göre Yani Benim inandığım en sağlam en son en duygusal zekaya uygun Yüce İslam Dinine göre,
    görmeyip gayba inanıp en sonunda ölmeden ölce ölüp görünmeyeni görenlere göre ve en sonunda hakikaten ölüp hakikati görenlere göre .

    Duygu ve düşüncelerimi sizler ile paylaşmak istedim . Gerçekleri okuyabilmemiz temennisi ile

    • Gencer dedi ki:

      Kaan senin olayı kökten çözmen böyle ise yazık bu yöntemi seçecek insanlığa.Bir arapa bir yahudiye körü körüne inanalım yani öylemi.Bir Çöl bedevisi kendi çıkarları yönünde yazılar yazmış ve bizde buna Din deyip buyruğu altına girelim boyunduruğu bilerek isteyerek boynumuza takalım.Bravo müthiş çözüm bulmuşsun.Ölüm için yapılacak bir şey ne yazıkki yok.Uzun yaşayabilirsin ancak ölüm eninde sonunda gerçekleşecek bir olgudur.Kesinlikle olacak bir olgudan korkupta bir saçmalıklar dizisine inanmak robot olmaktan başka bir şey değildir.
      Seni müthiş çözümünle başbaşa bırakıyorum Kaan.

      • Kaan dedi ki:

        İşte zaten senin bu söylemlerinin farklı olması yüzünden Dine inanıp inanmama kavramı ortaya çıkıyor . Sen Zor vede Cesur tarafı seçmişsin yani Dinin söylediği korkuya inanmıyorsun öldükten sonra hiç bir şey yok diyorsun hakikaten işte ben buna cesaret edemediğim için iman tarafını sectim

        çünkü her cesaretli yapılan haraket doğru olmaya bilir birde ayrıca Cahil cesareti denilen bir Kavram var. Hulasa bu senin imansız iddialarına Ait Kanıtların nerde ? ben yazımda yazdığım gibi Aksini iddia eden Kat-i bilimsel, mantıklı Deliller getirmesi lazım ölüpte geri gelen varmı ki sen kanıt bulasın??

        ama ben senden daha mantıklı inanıyorum çünkü benim Dini ,toplumsal,kültürel delillerim var bir de Bonus olarak koskoca nazmı ile,icazı ile aruz ölcüsü ,şiirsel kulağa hoş gelen dizaynı ve anlatımı ile ,içindeki ahlaki içtimai toplumsal meselleri ve öğütleri ile
        Değiştirilmemiş Kitap Kuran var .

        bende seni müthiş çözümsüzlüğün ile cahil cesaretin ile inkarın ile yanlış zannın ile başbaşa bırakıyorum Arkadışım .

      • Gencer dedi ki:

        Benim yazımdan sonra çıkardığın sonuç ölümden sonra başka boyutta bir yaşam formu olmadığımı? Din olunca diğer tarafta yaşam oluyor Din olmayınca diğer tarafta yaşam olmuyor mu? Diğer tarafta yaşamın olacağının garantisini sana bu abuk sabuk Dinler mi veriyor?Belki de en büyük hatayı bir beşerin ortaya attıklarına inanmakla yapıyorsun bunu bilebilirmisin? Korkak Tırsak ve biatkar birisi olduğun için Dini seçiyorsun.Ayrıca bu saçmalıklara inanmayı İman ile açıklamakta abesle iştigaldir.Doğmalara inanmayı imanla eşdeğer tutmamalısın.İnsanlığın yaptığı özellikle Müslümanların yaptığı büyük hata kendi inandıklarına İman demeleri.Her insanın içinde yaşattığı bir inanç dünyası vardır.Ateist olmakta bir iman çeşididir.Ateistte Tanrının olmadığına İNANMAKTADIR.(Buda bir imandır)
        Benim ne düşündüğüme gelince bunu kimse bilemez tek bilinmesi gereken bu saçma sapan DİNLERE inanmıyorum gerisi de sadece beni ilgilendirir.Bana ölümden sonra ne olacak ? onu ölünce anlayacağım veya anlayamayacağım bu kısıtlı zamanımı (Hayat) cevabı olmayan bir sorunun peşinden koşarak geçiremem.Bu yüzden ben bu Dünya’da bu Dünyay’yı yaşıyorum.Diğer tarafta bir Yaşam varsa ki onu kimse bilemedi (Eğer ölüpte geri gelen bir tanıdığın varsa o başka tabii) evet diğer tarafta bir Yaşam varsa onuda Yaşarız eğer yoksa zaten yapacak bir şey yok.
        Saygılarımla.

      • Gencer dedi ki:

        Kaan ayrıca şunu da eklemek istedim.Ben bir çözümsüzlük içinde değilim.Çözümsüzlük içinde olan sensin.Sen Mecburen bir yol bulamadığın için Dine inanmışsın.Benim herhangi bir endişem yok.Yani çözümsüzlük içinde değilim aksine kafam çok rahat.

      • bir kul dedi ki:

        Gencer dedi ki:
        BU TARİHLİ YAZINA İSTİNADEN

        ……..Çöl bedevisi kendi çıkarları yönünde yazılar yazmış ve bizde buna Din deyip buyruğu altına girelim boyunduruğu bilerek isteyerek boynumuza takalım……. DEMİŞSİN

        BEDEVİ BEDEVİLER KURANA KARŞIDIRLAR KURAN A MUHALİFLERDİR O BİR BEDEVİ DEGİLDİ O TAB BİR AHLAK SAHİBİ OLAN BİR ALLAH IN KULU OLAN ELCİSİYDİ PEYGAMBERİYDİ MERHAMET SAHİBİ İNSANLIK ADINA HAYATINI ORTAYA KOYDU BEDEVİLERLE MUCADELE ETTİ ÖZELLİKLEDE MEDENİ KILIKLI BEDEVİLERLE O KİTAPTA AHLAK VAR ADALET VAR ADİLŞAHİTLER OLUNDER PİS VE KÖTÜŞEYLERDEN UZAKDURUN DER İNSANLARIN YUVASINI YIKAN AİLESİNİ DAGITAN ELİNDE AVCUNDA HİÇ BİRŞEY BIRAKMAYAN HATTA MİRASCILARINI BİLE ZORA SOKACAK OLAN FAİZ YEMEYİNDER KUMAR OYNAMAYIN DER İÇKİ İÇMEYİN DER FİTNEDEN UZAK DURUN DER İFTİRA ATMAYIN DER TEMBELLİGİ DEGİL İNSANLIGI ONURU ERDEMLİGİ ŞEREFİ HAYSİYETLİ OLMAYI ÖNERİR ALIN TERİNİ İŞARET EDER İNSANLIK ADINA NE VARSA HEPSİNİ SÖYLER BUNLARI REDDEDEN BİR KİŞİ BEDEVİ DENDE AŞŞAGIDADIR ALLAH IN ELÇİSİ ZATEN KENDİ DEVRİNDEKİ BEDEVİLERLE ÇOK MUCADELE ETTİ MEDENİ GÖRÜNÜMLÜ BEDEVİLER BİR İNSANDA AKIL MELEKESİ TAM VE YERİNDE OLUPTA AKLETMEME AKIL ERDİREMEME GİBİ BİR DURUMU OLAMAZ ANCAK İNKAR EDER KENDİ KENDİSİNİ KANDIRIR

        6:33 – Onların söylediklerinin seni üzdüğünü elbette biliyoruz. Onlar aslında seni yalanlamıyorlar, fakat, o zalimler Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar.

        SLAMİ TEBLİĞDE KUR’AN METODU

        http://kurantevhidsunnet.blogcu.com/islam-dinini-teblig-etmede-kurani-kerim-metodu/5322890

        İlk Bilgi
        Yazan: Bülent Tatlıcan

        Bir şeyin beyaz olduğunu nasıl anlarız? Limonun ekşi tadını nasıl hissederiz? Gülün güzel kokusunu neye göre tanımlarsınız?
        Bu tarz dış dünya ile ilgili tüm tanımlamalarımızı sağlayan duyu organlarımızdır. Örneğin bulutların beyaz olduğunu gözlerimiz vasıtasıyla görürü ve tanırız. Ya da karın soğuk olduğunu ona dokunarak hissederiz. Fakat bizim algılarımız sadece duyu organlarında bitmez. Aslına duyu organları bizim dış dünyayı tanımlamamız için gerekli fakat yeterli değildir. Bunu bir örnekle inceleyerek anlamaya çalışalım.

        Bir buluta baktığımızda onun beyaz olduğunu görürüz. Bu görme işleminin ilk başladığı yer bizim gözlerimizdir. Görme işlemi gözde başlar ama burada bitmez. Bulutlan bize ulaşan ışık fotonları bulutun rengi ile ilgili bilgiyi bize taşıyan birer bilgi paketçiği gibidir. Gözdeki değişik tabakalardan geçen bu ışık fotonları bazı fiziksel işlemlere maruz kaldıktan sonra en son gözün arka kısmında bulunan retina tabakasına gelir. Bu tabakada özellikle ışığa karşı duyarlı olan hücreler vardır. Bu hücreler gelen ışık fotonun niteliğine göre tepki gösterir ve biyokimyasal bir işlem başlar. Işık fotonlarının etkisiyle hücreler bir elektrik impulsu üretirler. Bu noktadan sonra artık ışık fotonunun ve gözün işi bitmiştir. Bundan sonra görmenin oluşabilmesi için başka işlemlerden geçilmesi gerekir. Bu yönüyle bakıldığında göz sadece bir dönüştürücü konumundadır. Göz kendisine gelen fotonları özelliğine göre değişik şekillerde ışık fotonlarına dönüştürür. Örneğin farklı renkler veya farklı parlaklıklara göre farklı uyarılar oluşur. Oysa görmenin gerçekleşmesi için daha birçok işlemin yapılması gerekir. Sinirler vasıtasıyla beyne iletilen bu elektrik impulsu beynin görme merkezine gelir ve burada işlemden geçirilerek yorumlanır sonuçta bizler bulutun beyaz olduğunu görürüz.

        Çok yoğun ve karmaşık bir işlem olan görmenin mekanizmasını kabaca böyle özetleyebiliriz. Burada dikkat çekmek istediğimiz önemli bir nokta vardır: “Beynin görme merkezine gelen bu elektrik uyarısının beyaz olduğunun beyin tarafından yorumlanması.” Nasıl olurda beyin kendisine gelen uyarının beyaz renk olduğunu anlar. Çünkü beynin görmem merkezine ulaşan ışık değil sadece bir elektrik uyarısıdır. Beyin bu uyarının karşılığının beyaz olduğunu ve öyle yorumlanması gerektiğini bilir. Çünkü beyin bu şekilde yorumlayacak şekilde programlanmıştır. Beyaz ışığı tanımlayan elektrik uyarısının karşılığı olan bilgi beyinde zaten vardır. Ve bu uyarı geldiğinde beyaz renk görüntüsü insan beyninde oluşur.

        Bunu en basit şekliyle bilgisayara benzetebiliriz. Bilgisayarda tuşlara basarak yazılar yazabiliriz. Örneğin “a” harfine bastığımızda ekranda “a” harfinin yazısını görürüz. Oysa tuşa bastığımızda klavyeden bilgisayara giden sadece bir elektrik uyarısıdır. Bilgisayar bu elektrik uyarısını yorumlar ve bunun “a” olduğunu anlayarak ekranda bu harfi gösterir. Bilgisayar bu işlemi yaparken kendisine ulaşan bu uyarıları yorumlayacak bir programa ihtiyacı vardır. Yazı yazma programı olmasa ve biz klavyedeki tuşlara basarak bu hiçbir şey yazamayız. Bu durumda bastığımız tuşlar bilgisayar için hiçbir anlam ifade etmez. Bilgisayar kendisine ulaşan bu elektrik sinyallerini yorumlayamaz.

        İşte bu bilgisayar örneğindeki gibi beynimizin de kendine ait bir yazılımı vardır. Beyne gelen elektrik uyarısı bu yazılım sayesinde yorumlanıp algılanır. Yani bizim beyaz rengi görebilmemiz için bu rengin bilgisini taşıyan elektrik uyarısının karşılığı olan bilgi ve bu bilginin nasıl yorumlanacağı beyinde bulunur ve buna göre yorumlanır.

        Nasıl bilgisayarın içindeki bilgiler kendi kendine durduğu yerde tesadüfen oluşamazsa insanın sahip kavramlara ait bu bilgilerde doğuşundan itibaren vardır. Örneğin bir bebek ilk defa tatsa bile limonun ekşi olduğunu bilir. Limonu tattığında buna tepki verir. Ya da etrafındaki nesneleri görüp onlara tepki gösterir. İnsanda doğumundan itibaren insan beyninde bulunan bu ilk bilginin bir yaratıcısı vardır.

        Bu bilginin sahibi ve yaratıcısı her şeyi bilen üstün güç sahibi olan Allah’tır. Doğuştan sahip olduğumuz bu donanım Hz Adem’in ilk yaratılmasından beri insanlarda vardır. İnsan bu ilk bilginin öğretilmesiyle ilgili Kuran’da Adem kıssasında şöyle söz edilmektedir.

        Hani Rabbin, Meleklere: Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim demişti. Onlar da: Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin? dediler. (Allah:) Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim, dedi.

        Ve Adem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin dedi.
        Dediler ki: Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.

        (Allah:) Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim. ( Bakara Suresi, 30-33)

        Bu ayetlerde görüldüğü gibi Hz. Adem’e ilk isimleri yani kavramların bilgisini öğreten Allah olmuştur. Rabbimizin bize bu kavramları öğretmesi sayesinde etrafımızdaki dünyayı algılar, kavrar ve tanırız. Eğer bizim beynimizde bu bilgi bulunmasaydı, çevremizdeki nesneleri görmemiz ve tanımamız imkansız olurdu.

        Bu yönüyle düşünüldüğünde algıladığımız her şey yüce Rabbimizin ilmiyledir. Övülmeye ve yüceltilmeye layık olan da yalnızca O’dur. Gerçek ilim sahibi olan da O’dur. Bütün bilgimiz sahibinin yüce Allah olduğu gerçeği Bakara suresinde bizlere şöyle buyurulmaktadır:

        Dediler ki: Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın. (Bakara Sursi, 32)

        Kaynak: http://www.kurandaceliskiyoktur.com

        http://www.allah.web.tr/ilk-bilgi.html

        İYİ DÜŞÜNCELER

  37. sercan dedi ki:

    serkandan alıntı
    Küçük bir parçası dışında bu çizgi kaybolur. Kalan parça kuyruk sokumu bölgesinde yer alır. Bu bölgede de kuyruk sokumu kemiği (koksiks) oluşur. İnsanın kıyamet gününde yeniden yaratılması da bu kemikle gerçekleştirilir. Aynen Hz. Peygamber’in bildirdiği gibi…1400 önce bunu bilen bir insan nasıl oluyorda bu kadar bilimin olmadıgı bir yerde BUNLARI biliyor

    ya serkan bilimi ağzına alacak en son kişiler
    kusura bakma ama … arkadaşım sizin zihniyette olan kişiler
    kuran bire bir zıt bilimle
    nasılmı milyon yıldır insan var bu insanların kuğruk sokum kemiğinin toprak olduğunu bilmiyormusun bunlarar ahirette canlanmada muaffı
    eski insan iskeletlerine baktığında sadece kol bacak kafatası diş iri kemikler olur …..kuyruk sokum kemiği değil
    velevki hadi bunlar çürümedi diyelim
    peki binlerce insan yakılarak ve atom bombasığla
    yok edildi bunlar cennet cehennemden muafmı bunların sonu ne peki
    ha şöyle desen kuyruk sokumu olmadanda…. sözde allah ol dedi oldu bu saçmalık bile diğer iddadan daha az saçma olurdu
    BEN HERZAMAN DİYORUM NE ZAMAN BİR BİLİMSEL BİR ŞEY BULUNSA
    HEMEN AHA BAK BU YAZIYORDU DERLER
    PEKİ ÖNCE KURANIN SONRA BİLİM
    ADAMIN AÇIKLADIĞI BİR ŞEY SÖYLESENE ……

    • bir kul dedi ki:

      sercan dedi ki:
      08/05/2014, 19:19
      BU TARİHLİ YAZINA İSTİNADEN

      …….BEN HERZAMAN DİYORUM NE ZAMAN BİR BİLİMSEL BİR ŞEY BULUNSA
      HEMEN AHA BAK BU YAZIYORDU DERLER
      PEKİ ÖNCE KURANIN SONRA BİLİM
      ADAMIN AÇIKLADIĞI BİR ŞEY SÖYLESENE …DEMİŞSİN

      (12-16) Şüphesiz, Rabbinin yakalaması son derece çetindir. İnsanı yoktan yaratan ve sonra yeniden diriltecek O’dur. O, çok bağışlayandır; çok sevendir. Şanlı kudret tahtının sahibidir. Dilediği şeyleri mutlak yapandır.

      BAKARA 117. AYET (Allah) gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. O bir şeyi (yaratmayı) hükmedip yerine getirmek istedi mi, ona sadece «ol!» der, o da oluverir.

      BAKARA 30. AYET Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” dediği vakit melekler, “Biz seni överek anarken ve yüceltip dururken, orada fesat çıkaracak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” diye cevap verdi

      NOT MELEKLER KAN DÖKECEK BİRİNMİ YARATACAKSIN DİYOR ALLAH MELEKLERE HAYIR DÖKMEYECEKLER DEMİYOR

      BAKARA 31. AYET Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra o varlıkları ve nesneleri meleklerin karşısına çıkarıp “Görüşünüzde doğru iseniz, bunların adlarını bana söyleyiniz” dedi.

      BAKARA 32. AYET Dediler ki: “Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. Sen, yalnız sen Alîm’sin, her şeyi en iyi şekilde bilirsin; Hakîm’sin, her şeyin bütün hikmetlerine sahipsin.”

      BAKARA 33. AYET Allah, Hz. Âdem’e: “- Ey Âdem! Eşyanın isimlerini meleklere haber ver.” buyurdu. Âdem Aleyhisselâm da, meleklere, o isimleri haber verince Allah: “-Ben size demedim mi ki, göklerin ve yerin gayblarını ben bilirim. Açıkladığınızı da, gizlediğinizi de elbette ben bilirim.” buyurdu.

      BENDE SANA ALLAH IN İLMİNDEN YANİ HAS BİLİMİNDEN ÖRNEKLER VERİYORUM

      MESELA ALLAH HAVADA UCAN KUŞ YANİ ÇANLI VARLIK VAR ETMESE İDİ İNSAN OGLU VAR OMAYAN BİR ŞEYİ NASIL AKLEDEÇEKTİ AKLINA GETİRECEKTİ BİR HAYAL DÜŞÜN KUR KAİNATTA VAR OLMAYAN VE HAYAL ET VE O HAYAL ETTİGİN ŞEY NE İSE ORTAYA CIKART TA BİZDE KENDİMİZİN BİR İLAH OLDUGUNU ANLAYALIM HERŞEYİN KENDİSİ KENDİSİNİ YARATTIGINI HERŞEYİN KENDİSİ KENDİSİNİN İLAHI OLDUGUNU BİLELİM NEDERSİN YAPA BİLİYORSAN BUYUR YAP HEMEN SENİN NEFERİN OLACAM ŞEKSİZ VE ŞÜPHESİZ İŞTE YÜCELER YÜCESİ ALLAH ODURKİ HERŞEYİ YOKTAN VAR ETMİŞTİR HERŞEYİN YARATICISI VAR EDİÇİSİ ALLAHTIR BİZLER İSE ÖRNEK EDİNEREK ALLAH IN VERDİGİ BU AKILLA UÇAK YAPIYORUZ HELİ KOPTER YAPIYORUZ KALBİ ÖRNEK ALARAK MOTOR YAPIYORUZ DAMARLARI ÖRNEK ALARAK SU BORULARI YAPIYORUUZ HEP BİR ÖRNEK MUTLAKA OLMALIKİ BİR ŞEYLER YAPA BİLELİM PEKİ ŞİMDİDE ÖRNEK OLMASINA RAGMEN YAPAMADIGIMIZ BİR KAC TANE ÖRNEKLER
      SÜT YAPTA GÖRELİM HEMDE PİSMİ PİS İŞKMBE İLE İŞKEMBEDEKİ SİSTEMDEKİ DAMARLAR YOLU İLE PİSLİKTEN SAF VE ARI DURU TEMİZ Mİ TEMİZ LEZİZMİ LEZİZ BEMBEYAY ADINA SÜT DEDİGİMİZ MUHTEŞEM BİR GIDA HADİ BUYUR TÜM TEKNOLOJİYİDE KULLAN TÜM İLİM ADAMLARINITOPLADA YAP ÜRET HEMDE ÖRNEGİ TAM YANI BAŞINDA DURUYOR MESELA ARININ ÜRETTİGİ BAL YAP BİRDE SEN SAF VETEMİZ LEZİZ KATKI MADDESİSİZ HERTÜRLÜ CİÇEKTEN TEKTEK TOPLA DOGADA HEPSİ VAR YADA BİR ÖRNEK DAHA AGACLAR GÜNÜN BİR BÖLÜMÜNDE OKSİJEN BİR BÖLÜMÜMDEDE KAR BONDİOKSİT SOLURLAR VE YAŞAMLARINDA HER HAN Gİ BİR DENGESİZLİK OLMAZ ÖLMEZLER HEMDE DOGAYA OKSİCEN SALARLAR HEP TÜKETMEZLER NERDEYSE YARIYARIYA PEK,İ CANLILAR ÖYLEMİ HAYIR
      ŞİMDİ BUYUR KENDİN AGACI ÖRNEK AL VE ONU TAKLİT ETDE ÖYLE YAŞAMAYA KARAR VER BAK BİR ÖRNEK BU SİSTEMLER KENDİLİGİNDEN KENDİ KENDİNE KENDİLERİ YOKKEN YOK HÜKMÜNDEYKEN KENDİLİGİNDEN KARAR VERİP OLUŞUYORLAR SİZCE BU SİZİN AKIL VE MANTIGINIZA UYUYORMU KABUL EDİYORMU YOKSA NEFSİNİZ AKIL VE MANTIGINIZI ESİR ALMIŞ SUSTURMUŞ NEFSİNİZMİ KONUŞTURUYOR NE DERSİNİZ SİZLERİNDE BİZLER GİBİ SOMUT VERİLERE DAYANARAK DELİLLERLE BİZLERİN DELİLLERİNİ CÜRÜTEREK BİZLERİ İKNA EDEBİLİRSİNİZ KENDİNİZE GÜVENİYORSANIZ İŞTE SİZİN ÖZGÜRMÜ ÖZGÜR SERBESTMİ SERBEST HER DÜŞÜNCENİZİ RAHATIKLA YAZA BİLECEGİNİZ BİR SİTE KENDİ ÖZ SİTENİZ SANSÜRLENMENİZ DE YOK BEKİLORUM

      BAKARA 118. AYET Bilmeyenler dediler ki: “Allah bizimle niçin konuşmuyor, yahut bize niçin bir âyet gelmiyor?” Onlardan öncekiler de tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik.

      İYİ DÜŞÜNCELER

  38. sercan dedi ki:

    1 okuyucu tebrikler mükembel bir mantık süzgecin var

  39. sercan dedi ki:

    kaandan alıntı …….. Selamlar Arkadaşlar size farklı bir bakış açısı sunmaya çalışacağım yani bütün meseleyi kökünden halletmek istiyorum.

    bu yazdıklarının bir kısmının aynısı ben daha önce yazdım
    bu meseleyi ne sen
    nede bir filozof olsa anlatsa yine halolmaz
    insanlarda ölüm korkusu varken
    ölümden sonra ne olacağı allah varmı yokmu bu soruların kesin
    kanıtlanıp açıklığa kavuşmadıkca hal olmaz
    kökünden ucundan haladerim diye bir
    iddaada bulunman doğru değil……..

    • Kaan dedi ki:

      Filozoflar anlatınca iddia, tez,anti tez ,sentez,teori,hipotez,öngörü vs.. olup bütün bu iddiaları uygun ve doğru oluyorda Ben anlatınca neden iddaada bulunman doğru değil…….. oluyor. ben sadece onların Akıl süzgeçinden geçirip sonuca vardığı gibi sonuca yönelik güçlü öngörüler sonucu bir sentez ortaya çıkardım . ne yani sırf şu meşhur Filozoflaramı ait Akıl yürütmek ??? neden karşındakinin Aklını küçük görüyorsun.

      Arkadaşım Ben Diyorum ki : ((((( Dinlere duyulan ihtiyaç, inanç ve iman, bilinmeyenlere karşı bilinememezlikten ve bunun sonucu olarak korkudan doğar .

      dolayısı ile insan beyni her şeyi bilemeyeceğine göre ve ayrıca en büyük bilinmezlik ve korkulan olan ölümden sonrası bilinmezliğini hiç bir zaman çözemeyeceğine göre (gidipte gelen varmı??) .

      bir insanın Dinlerin ölümden sonrasına ait tatmin edici , korkulanı yatıştırıcı söylemlerine inanması gerekli olandır. ve insan doğasına uygun olandır.
      aksini iddia etmek bu korkulanı tatmin etmeyi vede korkulmayacak olduğunu kat-i bilimsel mantıklı yollarla ispatini gerektirir. )))))

      ve Sen Diyorsun: (((( insanlarda ölüm korkusu varken
      ölümden sonra ne olacağı allah varmı yokmu bu soruların kesin
      kanıtlanıp açıklığa kavuşmadıkca hal olmaz )))

      ve Ben Zaten bu senin Söylediğin şeylerin açıklamasını yaptım yazımda iyi okumanı tavsiye ederim ve dahi gene derim ki Zaten ben ölümden sonra allah varmı yokmu bilinemezlliği nedeni ile İslam Dinine ve onun Allahına iman ediyorum

      yani beni imana götüren etken Bilinememezlik ve Korku . ve bu iman duygusunun da gayet Doğal olduğunu söylüyorum bilinemeyen den kormamaktan ve öldükten sonra yok olup gideceğiz tıpkı bir hayvanın ölümü gibi diyen imansızlardan Ziyade.

      Ayrıca sen nerde yazdın şu benim yazdıklarımın aynısını linki verde bi görelim?

      • sercan dedi ki:

        ölümden sonra ne olacağı allah varmı yokmu bu soruların kesin
        kanıtlanıp açıklığa kavuşmadıkca hal olmaz
        kökünden ucundan haladerim diye bir
        iddaada bulunman doğru değil……

        kaan yazdığım gene bu sitede ara bul
        senle bir yere kadar aynı fikirdeğiz
        ama şurada anlaşamıyoruz

        senden alıntı ……… ve Ben Zaten bu senin Söylediğin şeylerin açıklamasını yaptım yazımda iyi okumanı tavsiye ederim ve dahi gene derim ki Zaten ben ölümden sonra allah varmı yokmu bilinemezlliği nedeni ile İslam Dinine ve onun Allahına iman ediyorum
        sen korktuğun için inanıyorsun ama biz kahramanlık yaparak korkmadığımızdan inanmıyoruz fark burada sen işi şansa bırakmıyorsun
        biz emin olduğumuz için …….. saygılar…

      • sercan dedi ki:

        kaan bizde aynı şeyleri söylüyoruz
        bilinemezlik yani tanrının olup olmadığı kesin ve kes öğrenilmediği sürece dine inanış korkudan yada geleneklerden dolayı devam edecek
        lütfen tezimi okursan demek istediğimi anlarsın….saygılar…

  40. sercan dedi ki:

    arkadaşlar yeni bir tez ortaya atmak istiyorum

    biraz hayal kurarak mantık yürütelm
    diyelimki dünyada bir manyetik dalga sayesinde insanların
    sadece inanç duygularını etkileyerek
    insanlar inancını allahı beyinlerinden
    silindi yani resetlendi sıfır din bilgisi var
    hiç bir peygamberde sözde gelmeseydi
    ne olurdu ?????????????
    bence insanlar yine kendilerine bir inanacak din yaratırlardı
    geçmişte olduğu gibi.. ateşe..aya.. güneşe. doğaya

    yada görünmez bir tanrı yaratırdı
    bir kısmıda yine inanmazdı
    bence bu gayet normal bir şey
    bir şeye inanmak
    insan düşünen bir varlık olduğu sürece
    ve aksi kesin kes ıspatlanmadığı sürece bir tanrıya inanmak
    her zaman olacak iman okumuşlukla ve ya okumamakla
    ilgili değil
    ıspatı… ülkemizde kuranı eline alıp birkere okumadan
    dini emirleri yerine getirenler var
    veya adam prof olmuş nadirende olsa……
    dine inanıyor
    AMA BU İNANDIKLARI ŞEYİN DOĞRU OLDUĞUNU KİMSE SÖYLEYEMEZ
    ADI ÜZERİNDE İNANÇ
    ÖYLE OLDUĞUNU VARSAYMAK,,,,, KABUL ETMEK SADECE BU ……

    • rammsteinn dedi ki:

      bütün dinlerin kökünde korku vardır.
      ilkel dönemlerde şimşek çakar insanlar ondan korkar,olmaması için şimşeği yaratan güce taparlardı. bu bütün doğal durumlarda böyle olmuştur. yunan mitolojisinin tanrılarına bakarsak bu alenidir. deprem olmuştur. bunu yapanın yeraltı tanrısı olduğu düşüncesi yayılmıştır. onu kızdırmamak için ona kurbanlar sunmuşlardır.
      insanoğlu ilkel dönemlerde kendisini korkutan herşeye tapmıştır.
      araplarda aya tapmıştır. onun ışığını kutsal kılmıştırlar. benim düşüncem,islamdaki kutsal ışık olan nur, ayışığının islama girmesidir. tıpkı büyünün,nazarın girmesi gibi. dinlerde 40 sayısını çokca görürsünüz. bu 40 sayısının kökü şamanizme dayanır. eski dinimizden biz hala kopamadık. şamanlarda doğan çocuğun 40 gün sonrası yapılan kutlama islam dininde aynen devam etmiştir. aynen ölen birisinin ardından geçen 40 gün sonra yapılan ayin gibi.
      dinler her daim birbirinden etkilenmiştir.
      bu kadar dinin arasında biriside görünmeyen tanrı kavramını ortaya atmış,bu tanrı insanlar arasında en çok kabul gören tanrı olmuştur. zira istediğin şekle sokabilirsin.
      “görünmeyen tanrı benimle kontak kurdu. benim dediklerimi yapın yoksa tanrı sizi cehenneme atar” diyerek insanları korkutur, onları yönlendirir zenginlik ve şöhrete kavuşursunuz.
      din her daim birileri için çok büyük kazanç kapısıdır.
      ama insanları inandırmak gerekir. başarının anahtarı budur. bu başarıya sadece bir kaç kişi ulaşmıştır. insanlık tarihindeki milyarlarca insanların ölümünden bu kişiler sorumludurlar.

    • Kaan dedi ki:

      Senimi kıracam ama zaten okumuştum . okumayı severim ayrıca düşünen insanlarada değer veririm saygı duyarım ve dahi düşüncelerin harflere bürünmüş halini ,birtakım fkirleri,bilgileri ,tezleri iyi analiz edip sentezleyen ve geliştirip değişik yorumlar ile süsleyip geliştiren Senin gibi beyinleri takdir ederim. 🙂

      BENİM İLK YAZIMDA YAZDIĞIM gibi fikirlerimiz benzerlikler arz ediyor . aynı şeyleri söylüyoruz seninde dediğin gibi.

      TIPKI BURDA DEDİĞİN BENİM DAHA ÖNCE ARZ ETTİĞİMİNKİLERE ÇOK BENZİYOR

      ((( bence bu gayet normal bir şey
      bir şeye inanmak
      insan düşünen bir varlık olduğu sürece
      ve aksi kesin kes ıspatlanmadığı sürece bir tanrıya inanmak
      her zaman olacak )))

      VE BEN İSE DAHA ÖNCE AYNEN BENZERİ ŞEYLERİ ŞÖYLE DEMİŞİM:
      ((( Dinlere duyulan ihtiyaç, inanç ve iman, bilinmeyenlere karşı bilinememezlikten ve bunun sonucu olarak korkudan doğar .dolayısı ile insan beyni her şeyi bilemeyeceğine göre ve ayrıca en büyük bilinmezlik ve korkulan olan ölümden sonrası bilinmezliğini hiç bir zaman çözemeyeceğine göre (gidipte gelen varmı??) .

      bir insanın Dinlerin ölümden sonrasına ait tatmin edici , korkulanı yatıştırıcı söylemlerine inanması gerekli olandır. ve insan doğasına uygun olandır.
      aksini iddia etmek bu korkulanı tatmin etmeyi vede korkulmayacak olduğunu kat-i bilimsel mantıklı yollarla ispatini gerektirir.

      HEMEN HEMEN AYNI ANCAK BİR FARKLA.

      ((( bence bu gayet normal bir şey
      bir şeye inanmak
      insan düşünen bir varlık olduğu sürece
      ve aksi kesin kes ıspatlanmadığı sürece bir tanrıya inanmak
      her zaman olacak )))
      BURDA BENCE BİR ŞEY YAZMAYI UNUTMUŞ OLMALISIN ÇÜNKÜ İNANMA İMAN ETME ARGÜMANLARI ARASINDA ( KORKU ) ÇOK ÖNEMLİ FAKTÖDÜR

      OYSA BEN NE DEMİŞİM
      (((( Dinlere duyulan ihtiyaç, inanç ve iman, bilinmeyenlere karşı bilinememezlikten ve bunun sonucu olarak korkudan doğar )))) (((.dolayısı ile insan beyni her şeyi bilemeyeceğine göre ve ayrıca en büyük bilinmezlik ve korkulan olan ölümden sonrası bilinmezliğini hiç bir zaman çözemeyeceğine göre (gidipte gelen varmı??) .

      bir insanın Dinlerin ölümden sonrasına ait tatmin edici , korkulanı yatıştırıcı söylemlerine inanması gerekli olandır)))

      İŞTE ARAMIZDAKİ NÜANS FARKI BU OLMALI SEN TANRIYA İNANMA ARGÜMANLARI ARASINDA KORKUYA YER VERMİYORSUN OYSA BEN ZATEN KORKTUĞUMDAN İMAN EDİYORUM DİYORUM . BİLİNEMEZLİKTEN KAYNAKLANAN
      AKLİ MANTIKİ ,GELECEĞE YÖNELİK TEDBİR BABINDA OLAN KORKULARDAN

      ama seninde dediğin gibi ben korkularımı dikkate alıp işi şansa bırakmıyorum ama sizler ise cesaretli ve korkusuzluk yolunu seçip Amaaaaan boş şeyler bunlar insan var olur ve yok olur bu doğal olandır tıpkı bir sinek gibi veyahut bir köpek .

      OZAMAN BENDE DERİM Kİ BU KOSKOCA EVREN NASIL VAR OMUŞ VE NEDEN VE DAHİ KİM TARAFINDAN ?? ACABA SİZİN SÖYLEDİĞİNİZ GİBİ BOŞ ŞEYLER Mİ BUNLAR KAFA YORMAYA DEĞMEZ !!

      SORU 2. EVET DOĞRU ÖLÜM O SİNEK VEYA KÖPEK İÇİN BOŞ OLABİLİR
      NEDEN ÇÜNKÜ O BİR İNSAN İLE KARŞILAŞTIRILMAYACAK DERECEDE NİTELİK VE NİCELİKTE OLAN BİR YARATIK . BİZİM GİBİ YÜKSEK DERECEDE NEDEN VAR OLDUK?? NEDEN BURDAYIZ ?? SORGULAMALARINI YAPACAK DERECEDE AKLI OLMAYAN BİR VARLIK .
      YANİ BU BİLGİLER BİZİ NEREYE GÖTÜRÜR ? DEMEKKİ VAR OLUŞ VE YOK OLUŞ YANİ ÖLÜM HİÇTE BOŞ ŞEYLER DEĞİLMİŞ . TIPKI HAYVANLARIN VAR OLUŞ VE YOK OLUŞ MANTIĞI VE FELSEFESİ İLE KONUYA YAKLAŞAMAYIZ . BAŞKA BİR YOL ARAMALIYIZ . O YOL İSE BİZİM VAR OLUŞUMUZUN VE ÖLÜMÜMÜZÜN BOŞ BİR ŞEY OLMAYIP BİR PLAN BİR AMAÇ ÇİZELGESİ İÇİNDE DİZAYN EDİLDİĞİ DÜŞÜNCESİDİR .

      YANİ BENCE VAR OLUŞ VE YOK OLUŞ HİÇTE BOŞ DEĞİL

      ÖLÜMDEN SONRA SADECE BEDENİMİZ YOK OLUYOR BİRŞEYLER, BUNA BİLİNÇ GİBİ BİR ŞEY DE DİYEBİLİRİZ YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR KAH SIKINTI İÇERSİNDE KABUS GİBİ TIPKI RÜYA OLAYINDAKİ GİBİ KAH MUTLU GÜZEL DUYGULAR İÇERSİNDE .

      İŞTE HAL BÖYLE İKEN BEN NASIL HAYAT VE ÖLÜM BOŞTUR DİYEBİLİRİM
      İŞİN İÇERSİNE (((KORKUDA))) GİRİNCE İŞTE BENDEKİ İMAN ORTAYA ÇIKIYOR
      SAYGILAR DERİN DERİN DÜŞÜNCELERE DEVAM

  41. sercan dedi ki:

    BAKARA –(((SIĞIR SURESİ))))253

    İŞTE arkadaşlar allah insanları bir birine kırdırdığını açıkca kendi ağzığla itiraf ediyor
    ne diyor….((Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar.2 ))/

    demekki allah dilediği için 1400 yıldır milyarlarca insan din yüzünden boğazlanıyor…
    biz her zaman söylüyoruz bu din allah yüzünden savaşlar hiç bitmez
    bunu okuyan buna inanan dinci gruplar neler yapmazki
    kendi babasını bile boğazlar allaha yarana bilmek için ….
    günümüzde de bu olaylarla karşılaşıyoruz adam ,,adam boğazlığor sonrada
    allah söyledi ben yaptım gibi saçma bir savunma yoluna başvuruyor…

    İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkâr edenler de. (Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar.2 ))/

    • Gencer dedi ki:

      Gelde buna inan.Bu saçmalığa da bir kılıf bulurlar hiç merak etme Sercan.

    • bilal dedi ki:

      Sercan bey,

      1.‘’BAKARA –(((SIĞIR SURESİ))))253
      İŞTE arkadaşlar allah insanları bir birine kırdırdığını açıkca kendi ağzığla itiraf ediyor
      ne diyor….((Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar.2 ))/
      ” sizden alıntı ”

      Ayetin ne dediğini hiç anlamamışsınız.!!!

      1-Onları birbirlerine kırdıran yüce Allah değil,birbirleriyle savaşan kendileridir..Ayete yüce Allah onları birbirlerine kırdıran veya birbirlerine savaştıran kendisi olduğunu söylüyor mu? Ayete geçen ‘’ birbirleriyle savaşmaları…’’ onlara isnat edilmiş,yüce Allah’a değil… Demek ki onları birbirlerine kırdıran haşa yüce Allah olduğunu şeklindeki yorumunuzun bir anlamı ve mesnedi yoktur. Ama siz ayeti çarpıtarak onları birbirlerine kırdıran haşa yüce Allah’tır diye anlamsızca yorum yapıyorsunuz!!!

      2-Söz konusu ayetin verdiği mesaj şöyledir ! Yüce Allah dileseydi onların özgür iradelerine müdahele derek birbirleriyle savaşmalarına engel olabilirdi.Ama hiç bir konuda yüce Allah müdahale etmek suretiyle insana vermiş olduğu özgür iradesini elinden almaz.İnsanlar ister iyilik yapsınlar,ister kötülük bunu özgür iradeleriyle yapıyorlar.Allah onların bu iradelerine müdahale etmez…Eğer iradelerine müdahale ederek savşmalarına engel olsaydı,daha önce kendilerine vermiş olduğu iradeyi ellerinden almış oluyordu.. Peki,yüce Allah insanları hem özgür irade sahibini yapacak,hem de dilediği zaman bu iradeyi ellerinden alacak,öyle mi???

      İşte bu ve benzeri ayetlerle yüce Allah dilediği her şey yapabilir mesajını vermektedir…!!!
      Özetle,onları çatıştıran,birbirlerine kırdıran haşa yüce Allah değil,tam aksine onlar bunu kendi özgür iradeleriyle yapmışlardır…Ayrıca yüce Allah dilesydi özgür iradelerine müdahale edrek onların tümünü de imana getirip aralarındaki ihtilafı da kaldırabilirdi.!!!

      Eğer yüce Allah iradelerine müdahale ederek onların bu durumuna engel olmuş olsaydi,bu defa kendilerine vemiş olduğu özgür iradeyi ellerinden almış olurdu….!!! Halbuki yüce Allah insanı iradesi elinde olmayan bir robot gibi yaratmamıştır…!!!

      Ayrıca yüce Allah hiç bir kimseyi zorla ne imana getirir,ne de inkara götürür.!!! Yüce Allah iman ve inkarı insanın iradesine bırakmıştır.İnanıp inanmamak gönül işidir,bunlar zorla, korkuyla olursa hiç bir anlamı kalmaz.Bu nedenle ister inanç konusunda olsun,ister amel konusunda (iyilik yapmak,savaşmamak veya savaşıp kötülük yapmak gibi .konularda ) yüce Allah hiç bir kimsenin iradesine müdahale etmez..Ama dilerse insana vermiş olduğu özgür iradesine müdahale etmek suretiyle her şey yapabilir…!!! Fakat bunu yamaz.!!! Özetle,bu benzeri ayetlerle sadece Allah’ın her şeye kadir olduğuna vurgu yapılmaktadır.!

      Saygılar…

      • sercan dedi ki:

        bilalbey eğer ilahi bir güç varsa kendi yaratığı canlıların birbirini boğazlamasına göz
        yumuyorsa güçlüğü güçsüze karşı
        destekliyor anlamına gelir buda katliyamlarda onun sorrumlu luğu olduğunun analmına
        gelir………

      • 1okuyucu dedi ki:

        Bilal;

        “””””Bu nedenle ister inanç konusunda olsun,ister amel konusunda (iyilik yapmak,savaşmamak veya savaşıp kötülük yapmak gibi .konularda ) yüce Allah hiç bir kimsenin iradesine müdahale etmez””””

        aksine Kuranın tanrısı savaş konusunda insanların iradesine müdahale eder,

        varsayalım bedir ve uhud savaşları yapılmamış olsun, varsayalım, müşrikler Müslümanlara saldırmak için Medine önlerine gelmiş olsunlar, varsayalım müşrikler Medine önlerine geldiklerinde Müslümanlara savaş farz kılınmamış olsun, yani bakara 216 inmemiş olsun,

        bu durumda yaşadıkları toprakları saldırıya uğrayan Müslümanlar, bize savaşmak için izin verilmedi deyip boynunu kasabın bıçağına uzatan koyunlar gibi boğazlanmayı mı beklerlerdi? yoksa canlarını, mallarını, ırzlarını korumak için müşriklerle kanlarının son damlasına kadar savaşırlar mıydı?

        işine gelmeyen sorularımı pas geçtiğin gibi bu sorumu da pas geçeceğini biliyorum, çünki buradaki meşru müdafaa ile ilgili sorumu cevapladığında Müslümanlara farz kılınan savaşın ne savaşı olduğunun cevabınıda vermiş olacağından soruma cevap vermeyeceksin,

      • bilal dedi ki:

        Sn.1okuyucu,

        aksine Kuranın tanrısı savaş konusunda insanların iradesine müdahale eder.’’sizden alıntı’’

        1-Yüce Allah savunma savaşını emretse bile,bununla müslümanların iradelerini ellerinden almış olmaz.Bu savaunma savaşı farz kılınsa bile,isteyen bir mü’min bu emri yerine getirmeyip muhalefet ve isyan edebilir.. Yani yüce Allah mü’minlerden kendi emirlerine karşı muhalefet edebilme irade melekelerini ellerinden almış olmuyor.İsteyeyen kendi iradesiyle haraket ederek yüce Allah’ın emrrettiği bir şeye isyan ve muhalfet edebilir. Ama siz konuyu hep yanlış algılıyorsunuz.! Yüce Allah emretse bile,kişinin özgür iradesi elinden alınmıyor. Sizin mantıkınızla hareket edersek,hiç bir müslümanın yüce Allah’ın hiç bir emrine muhalefet ve isyan edememesi gerekirdi.Halbuki böyle bir durum söz konusu değil,inanan da aynen inanmayan gibi yüce Allah’ın emirlerine isayan ve muhalefet edebiliyor. Yani yüce Allah emretse bile, onun bu emrine ianananlar bile muhalefet edebilirler,bu emirlerle iradeleri yok edilmiyor. Eğer emirlerle mü’minin iradesi yok olsaydı,hiç bir mü’min yüce Allah’ın emrine muhalfet edemezdi…Peki mü’minler bile yüce Allah’ın emrine muhalefet edemiyorlar mı ? Eğer edebiliyorlarsa (ki edebiliyorlar) demek ki,emirlerle yüce Allah yine kimsenin özgür iradesini elinden almış olmaz.!!!! Bugun sen kendi iradenle nasıl yüce Allah’ın emirlerine,kur’an’ın mesajına muhalefet edebiliyorsan,yüce Allah’ın kur’an daki emirlerine inanan biri olarak,ben de senin gibi yine özgür irademle muhalefet ve isyan edebilirim !!!! Yüce Allah özgür irademi elimden alarak kendisine muhalefet ve isyan olabilme durumuma engel olmuyor,sadece bana inan ve muhalfet etme diyor.!!! Bu nedenle ister beni uyarmış olsun,ister olmasın,onun bu emir ve uyarısıyla,bendeki özgür irade işlevsiz olmuyor…Yine bendeki irade yerinde duruyor,yok olup kilitlenmiyor…Mesela; Devletin hukukunda hırsızlık yapanlara,suç işleyenlere ağır müeyyideler öngörüldüğü halde,yine hırsızlık yapılabiliyor ve her türlü suç ta işlenebiliyor. Çünkü emir veya yasaklar olsa bile,yine herkes te özgür irade melekesi vardır,bununla yok olmuyor.Eğer emir ve yasaklarla insanın irade melekesi yok olsaydı,hiç bir kimsenin hırsızlık yapamaması gerkeirdi.Yani emir ve yasaklar sadece yönlendirmedir,bununla kişinin irade melekesi ne yok oluyor,ne de elinden alınıyor…İşte kur’an’daki yüce Allah’ın gerek savunma savaşıyla ilgili olsun,gerekse diğer konularla ilgili olsun onun hiç bir emriyle,mü’minin irade melekesi yok olmuyor,elinden alınmıyor.!!! Çünkü buna rağmen mü’min istediği zaman yine yüce Allah’ın emirlerine isyan ve muhalfet edebiliyor… Eğer iddianız doğru olsaydı yüce Allah’ın emirleriyle bütün mü’minlerin irade melekeleri ellerinden alınmış olup bir robot gibi isyan ve muhalefet edemez bir duruma gelirlerdi.Peki buna rağmen mü’minler de yüce Allah’ın emirlerine isayan ve muhalfet edemiyorlar mı ?

        Özetle,yüce Allah’ın mü’minlere olan hiç bir emri,mü’minin irade melekesini yok etmiyor ve elinden almıyor.Yüce Allah’ın emir ve uyarılarına rağmen mü’minin irade melekesi aynen yerinde duruyor… Yani yüce Allah bir şeyi emretse bile,kişideki irade melekesi yok olup kilitlenmiyor.!! İ Ayrıca defalarca anlatıldığı halda siz bunu anlayamıyorsunuz..!!! İşte söz konusu ayetlere göre yüce Allah dilerse her şey yapabilir,ama kişinin iradesini elinden almak ve irade melekesini yok etmek suretiyle onun yapmak istediğine engel olmuyor..!!!!

        2-bu durumda yaşadıkları toprakları saldırıya uğrayan Müslümanlar, bize savaşmak için izin verilmedi deyip boynunu kasabın bıçağına uzatan koyunlar gibi boğazlanmayı mı beklerlerdi? ‘’ sizden alıntı ‘’

        Daha önce bu yorumunuza da doğru ve mantıklı bir cevap verildiğinden tekrar cevap yazmayı uygun bulmuyorum.! Ayrıca defalarca aynı konuyu yazmanın bir gereği de yok.. zaten doğru cevap verilmiştir.!!! Bu nedenle bazı soru ve yorumlarınızı pas geçmek bence uygundur.!!!!!

        Saygılarımla..

      • 1okuyucu dedi ki:

        Bilâl;

        cevap vermiş gözükmek için, sormak istediğimle alakası olmayan bir sürü şey söylemişsin, benim sana söyletmek istediğime cevap verseydin daha doğru olurdu?

        Kuranın tanrısının insanların iradesine müdahale edip etmemesi konusunda,

        Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın. (tevbe 29)

        Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer (küfürden) vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir. (enfal 39)

        yukarıdaki ayetlerde Kuranın tanrısı Müslümanları savaşa zorluyor, hemde kıyamete kadar sürecek bir savaşa zorluyor, Müslümanlara, gayrimüslimlerden cizye almak ve Allahın dinini egemen kılmak için savaşmayı şart koşuyor,

        Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir. (enfal 65)

        Şimdi ise, Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah, sabredenlerle beraberdir. (enfal 66)

        Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

        yukarıdaki ayetlerde de Müslümanları savaşa teşvik ediyor, öyleki insanların hoşuna gitmeyen “öldürüşmeyi” sevebileceklerini bile söylüyor,

        o nedenle Müslümanların egemen oldukları topraklarda, Allahın dininin, yani Allahın emirlerinin egemen olması için isteseniz de istemeseniz de size verilen emir gereği İslâm hukukunu (şeriat yönetimi) tesis edebilmek için savaşmak zorundasınız,

        yani sizin beşeri sistemle yönetilen bu Ülkede İslâm hukukunu egemen kılmak için isteseniz de istemeseniz de din Allahın oluncaya kadar savaşma zorunluluğunuz var. ve enfal-39 Kuranda durduğu sürece kaçarınız yok, eliniz mahkum?

        her ne kadar yapıp yapmama konusunda özgür iradeden bahsedilse bile farz kılınan bir şeyi yapmak istememek, cehenneme gitmeyi göze almak demektir, cennete cehenneme inanan bir kişi kendi özgür iradesiyle cehenneme gitmeyi istemeyeceğine göre, vereceği kararın kendi özgür iradesiyle değil, Kuranın tanrısının zorlamasıyla olacağı açıktır.

        meşru müdafaa durumu, zorunlu savunmayı gerektiren bir durumdur, yani saldırgana karşı verilen zorunlu bir savaştır, yani istesen de istemesen de kucağında bulduğun bir savaştır, böyle bir savaş için bir yerlerden izin almaya gerek yoktur,

        o nedenle Müslümanlara farz kılınan savaş, savunma savaşı için verilen bir izin değildir, farz kılınan savaşın savunma savaşı için verilen bir izin olduğunu söylemek aklı ve mantığı alaya almak demektir,

        özetle söylesek, farz kılınan savaş savunma savaşı için verilen bir emir değildir, bunun aksini iddia etmenin, tabiri caizse kusura bakma ama dürüstlükle hiçbir alâkası yoktur.

        pas geçtiğin sorularıma da cevap vermeyi denesen bence daha iyi olur, böylece seni, en azından tanıdığımız kadarıyla yetinmeyip daha iyi tanımış oluruz.

  42. sercan dedi ki:

    DİKKAT İNANÇLI VE SORGULAYICI MÜSLÜMAN ARKADAŞLAR İNANCINIZI KAYBETBEK İSTEMİYORSANIZ KURANI ÇOK OKUYUPTA SORGULAYICI OLMAYIN SAKIN
    SONRA ATEİST OLUP ÇIKARSINIZ ……
    Sercan, öncelikle sana kişisel hakaret etmek değil amacım öyle alğıladıysan, kusura bakma…
    yasirden alıntı ……………….
    benim yorumum bak örnek verdiğin ayetler nasılda celişiyor

    Bir zaman birbirinizin kanını dökmemek, yerinizden yurdunuzdan çıkmamak hususunda kesin söz almıştık sizden. Sonra siz de bunu ikrar etmiş, siz de buna tanık olmuştunuz.2 / BAKARA – 84
    BAKIN BU AYETTE ALLAHIN ,,, YAHÜDİLERİN BİRBİRİNİ ÖLDÜRMELERİNE MANİ OLAMAZKEN
    ANCAK ÖBÜR DÜNYADA GÖRÜŞÜRÜZ DERKEN ,,,,
    Sonra siz, öyle kimselersiniz ki birbirinizi öldürüyorsunuz, sizden bir grubu yurtlarından çıkarıyorsunuz ve onlara karşı günah ve düşmanlıkta yardımlaşıyorsunuz. Eğer onlar, size esir olarak gelseler, onların yurtlarından çıkarılmaları size haram kılınmış olduğu halde (onların yurtlarında kalmalarına izin vermeyip) fidye karşılığı değiştirirsiniz. Yoksa Kitab’ın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında ancak rezilliktir. Kıyâmet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine maruz bırakılır. Ve Allah, yaptığınız şeylerden gâfil değildir.2 / BAKARA – 85

    BU AYETTEDE HIRISTİYANLARA (Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar.2 ))/
    BURADA GÜCÜN KENDİNDE OLDUĞUNU KİMİ ÖLDÜTTÜRÜP KİMİN SAĞ KALACAĞINA KENDİSİ KARAR VERİYOR

    BAKARA –(((SIĞIR SURESİ))))253
    İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkâr edenler de. (Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar.2 ))/

    NOT ARKADAŞLAR CEVAPLARI ALINTI YAPARAK EN ALTA YAPIN KONU KARMAŞASI OLUYOR KİM KİME DE DEDİĞİ KARIŞIYOR SAYGILAR…….

  43. sercan dedi ki:

    arkadaşlar sakın allahı sorgulamayın bu zulum olarak algılandığı için allah KAFANIZA YILDIRIM DÜŞÜREBİLİR DİKKAT EDİN …….

    nisa (kadınlar)) suresi 153 Ehlikitap, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Zaten onlar Mûsa’dan da bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: “Allah’ı bize açıktan göster.” Bunun üzerine zulümlerinden ötürü kendilerini yıldırım çarpmıştı. Sonra kendilerine açık-seçik kanıtların gelişi ardından buzağıya taptılar. Biz onların bu günahını da affettik. Biz Mûsa’ya apaçık bir kanıt/bir hükmetme gücü verdik.

    DÜNYADA ve diğer gezegenlerde her gün binlerce yıldırım zaten düşüyor …
    bu cezalandırma aracı değil ÖYLEYSE NEY
    ALINTI Yapılan araştırmalara göre yılda ortalama 3 milyar şimşek veya yıldırım oluştuğu yönünde. Özetle dünyamıza her saniye ortalama 100 yıldırım düşmekte.Yıldırımla müthiş bir enerjiye sahiptirler. Basit bir örnekle bir yıldırım hiroşima’ya atılan atom bombasından 100 kat daha fazla enerjiye sahiptir. Elektrik Mühendisleri yıldırım enerjisini kullanabilmek üzere çalışmalarına devam etmekteler.
    Bu bilgilerden sonra yıldırımın oluşmasından bahsedebiliriz. Suların buharlaşmasıyla oluşan bulutlar gök yüzünde yükseldikçe soğuk hava dalgasının etkisiyle içinde oluşan buz kristallerinin birbirine sürtünmesiyle statik bir elektriklenme oluşmaktadır. Bunun sonucunda bulutların üzeri pozitif (+) yüklenirken alt tarafları ise negatif (-) yüklenir. Bulutun içindeki yük havayı iyonize edecek güce ulaşınca şimşek oluşur.
    DEMEKKİ ALLAHIN BİR KIRBACI VEYA ÖLDÜRME ARACI DEĞİLMİŞ
    SAYGILAR………….

  44. Kaan dedi ki:

    Gencer dedi ki:
    09/05/2014, 10:57 ye Cevap.

    Arkadaşım ((( evet diğer tarafta bir Yaşam varsa onuda Yaşarız eğer yoksa zaten yapacak bir şey yok.))) varsa, yoksa diyorsun ve sonrada ((( .Benim herhangi bir endişem yok.Yani çözümsüzlük içinde değilim aksine kafam çok rahat.)))
    bu senin durumun Çözümsüzlük,Endişe,Korku,Bilinemezlik,Kendi kısıtlı ve önyargılı Düşünceler ile karar vermek,Muallakta kalmak Değilde Nedir ??????
    Senin durumun Benden farkı senin bu bütün varsa ,yoksa yaklaşımların seni endişeye götürmüyor ki tedbir alasın . yani sende korku yok kesin olarak bilmediğin bir fenomene karşı.
    ki korkasın . ama ben ise bilinnemeyen bir olaydan korkarım ama bu korku pısırıklık babında olan korkudan değil tedbirli olma babında olan korku .2 si farklı kavramlar karıştırmamak gerekir .sen tam anlamı ile çözümsüzlük içindesin . Doğal olan bir İnsan çözümleyemediği ,muallakta kaldığı şeylerden kormasıdır.

    teferruatlı derin bir araştır bakalım ölümden sonra yaşamın bir biçimde ,Bilinç düzeyinde veya rüya olgusallığı içinde,veyahut daha başka biçimlerde devam ettiğiğni semavi Dinlerden başka iddia edenler varmı??

  45. sercan dedi ki:

    bilal beyden alıntı
    bilal dedi ki:
    19/10/2013, 20:25
    ‘’ KABE KORUNMUŞ YER Mİ ? ” SORUSUNA VE BURADAKİ YANLIŞ İDDİALARA CEVAP: a) BAKARA-125 ve ALİ İMRAN-96.ayetlerde KABE’nin korunup güvende olacağını değil,buraya daha önce girmiş olanların emniyete olduklarına dair vurgu yapılmıştır.

    bilalbey sizin dediğiniz gibi olsun kuaranda kabenin korunduğu yazmıyor diyelim
    peki sözde allah kainatı yaratan
    kabenin sular altında kalmasını defalarca yıkılmasına neden göz yumuyor
    oysaki oraya sadıranları taşa cevirmesi gerekirdi…
    yoksa hiç yaptırım gücü yokmu????????????

  46. 1okuyucu dedi ki:

    şahin;

    bende bunu söylüyorum onlara, biz kafirlere uyup ta peşimizden gelmeyin, imanınız sakata girer, ondan sonra aha bulursunuz cenneti diyorum ama dinletemiyorum, umarım seni dinlerler.

  47. sercan dedi ki:

    BU KONUDA AÇIKLAMA BEKLİYORUM AMA KİMSEDEN TIK YOK TEKRAR YAZMAK İSTEDİM ……

    BİR ÇELİŞKİ DAHA En’am-108 ‘Allah’tan başka dua ettikleri şeylere sövmeyin ki, onlar da bilgisizlikte aşırıya gidip Allah’a sövmesinler…’

    Tevbe-28 ‘Ey inananlar’ Allah’a eş koşanlar mutlaka pisliklerdir…’

    allah insan gibi hiç küfür edermi
    sonra da kendi verdiği emri unutarak ve ya hiçe sayarak küfür eden kendisi
    bu ne büyük bir gaf !!!!!!!!!!!!!

    • 1okuyucu dedi ki:

      Sercan;

      Atalarımız, “kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapma” der.

    • bilal dedi ki:

      Sercan bey,

      ‘’ BİR ÇELİŞKİ DAHA En’am-108 ‘Allah’tan başka dua ettikleri şeylere sövmeyin ki, onlar da bilgisizlikte aşırıya gidip Allah’a sövmesinler…’ ve Tevbe 28……………….’’
      allah insan gibi hiç küfür edermi
      sonra da kendi verdiği emri unutarak ve ya hiçe sayarak küfür eden kendisi
      bu ne büyük bir gaf !!!!!!!!!!!!! ‘’ sizden alıntı ‘’

      1-Bu her iki ayeteki konu birbirinden farklı olduğundan burada ne bir küfür var,ne de bir gaf !!!
      Zira ‘’ EN’AM-108.ayete mü’minlere yönelik bir yasak söz konusudur.Burada yüce Allah mü’minlere ‘’siz onların taptıklarına,mukaddes saydıkları putlarına sövmeyin..’’ diyor.

      2-Tevbe -28.ayete ise,yüce Allah onların taptıkları putlara küfür değil,onların Allah’a şirk koşmaları ile kötü tutum ve davranışlarına vurgu yaparak bu durumun manevi bir pislik olduğunu söylemiştir. Yani Tevbe-28.ayete ‘’ En’am-108.ayete geçen putlara bir küfür söz konusu değildir,burada sadece müşriklerin kötü tutum ve davranışları ile şirk koşmaları yerilmiştir.! Putlarına hiç küfür edilmemiştir..!!!
      Ayrıca yüce Allah insanın kötü tutum ve davranışlarına necistir diyorsa,bununla küfür mü etmiş oluyor.? Özetle, bu durumla yanlız onların kötü tutum ve davranışları yerilmiştir..!!!

      3-Tevbe-28.ayetin doğru meal ve izahını aşağıya alıyorum..!!!!!

      Tevbe-28:‘’ Ey iman edenler ! müşrikler (manen) necistirler.Artık bu yıllarından sonra Mescidi Haram’a yaklaşmasınlar….’’ deniliyor.

      Burada bu müşriklerin kötü tutum ve davranışlarına vurgu yapılmıştır.Yani bunlar manen necistirler.Bunların fiziksel bedenleri için necistir denilmemiştir.Zira onları kötü yapan şirk ile kötü tutum ve davranışlarıdır.Bu yönüyle manen necistirler. ‘’وبهذا يقول اكثر العلماء وهو اصح الاقوال = الطبري = الرازي = التحرير والمنار= ابن عاشور = الزمخشري ‘’ Alimlerin kahir çokluğuna göre söz konusu müşrikler manen (yani tutum ve davranışları) kötüdürler..Şirk koşmaları, kabeyi çıplak tavf etmeleri,çevresinde defi hacet yapıp kirletmeleri,boşandıktan sonra üvey anneleriyle evlenmeleri vs.bu tür kötü tutum ve davranışları nedeniyle onlara manen necistir denilmiştir.. Özetle,fiziki bedenlerine değil,şirk koşmaları ile kötü tutum ve davranışlarına necistir, denilmiştir.. Zaten bütün kötülükler manen necistir.Onların bu yönüne vurgu yapılmıştır.Bu onlara bir hakaret değildir.Zira her insanın yaptığı kötülükleri manen necistir…. – . .. Aşağıdaki arapça tefsir ve rivayetlerin metninde de,müşrikler bedenen değil,onların şirk koşmaları ile kötü tutum ve davranışlarına yönelik böyle bir vurgu yapılmıştır deniliyor. Yani şahıslarına bir hakaret yok,şirk ile kötü tutum ve davranışları yerilmiştir.Bu da çok doğaldır. Mesela,hırsızlığa,zulme,haksızlığa,şiddete,cinayete vs.her türlü kötülüğe pis şeylerdir diyebiliriz.!!! Zaten ayete de onların bu tür kötü tutum ve davranışlarına vurgu yapılmıştır…. !!!

      Bu nedenle ‘’ En’am-108. ile Tevbe – 28.ayetler arasında asla ne bir çelişki var,ne de bir GAF !!!!!! Çelişki veya gaf ayetlerden değil,sizden kaynaklanmaktadır..!!!

      – يرى جمهور الفقهاء أن نجاسة المشركين مرجعها إلى خبث بواطنهم لعبادتهم سوى الله – تعالى – أما أبدانهم فطاهرة .
      وقد بسط صاحب المنار القول فى هذه المسألة فقال ما ملخصه : ”
      ويرى جمهور السلف والخلف وأصحاب المذاهب الأربعة أن أعيانهم طاهرة . لأنه من المعلوم أن المسلمين كانوا يعاشرون المشركين ويخالطونهم . ومع هذا فالنبى – صلى الله عليه وسلم – لم يأمر بغسل شئ مما أصابته أبدانهم .
      . بل الثابت أنه – صلى الله عليه وسلم – توضأ من مزادة مشركة وأكل من طعام اليهود . . وأطعم هو وأصحابه وفداً من الكفار ولم يأمر بغسل الأوانى التى أكلوا وشربوا …..

      • 1okuyucu dedi ki:

        Bilâl;

        en aşağılayıcı, en iğrenç küfürlerden biri de karşındakine pislik demektir,
        bilginize sunulur?

        bu ikazı yapmamın nedeni, gerçek alemde tartışmak zorunda kaldığın birine pislik dememen için yaptığım bir hatırlatma olmasıdır.

      • sercan dedi ki:

        bilalbeyden alıntı

        2-Tevbe -28.ayete ise,yüce Allah onların taptıkları putlara küfür değil,onların Allah’a şirk koşmaları ile kötü tutum ve davranışlarına vurgu yaparak bu durumun manevi bir pislik olduğunu söylemiştir.

        BİLAL BEY ALLAHIN KÜFÜRLERİ SAYMAKLA BİTMİYOR
        SİZE BİR ŞEY İTİRAF ETMEK ZORUNDAĞIM… KELİMELERİ ÖYLE BİR KIVIRARAK
        ÇARPITARAK HAKLI DURUMA DÜŞMEK İSTİYORSUNUZKİ İNANIN HAYRETLER İÇİNDE KALIYORUM …BEN BURADA ALLAH KAFİRLERİN İNANDIĞI PUTLARA KÜFÜR ETTİ DEMEDİM SADECE KÜFÜRÜ YASAKLADIĞI HALDE KENDİ NEDEN KÜFÜRLÜ KONUŞUYOR DEDİM …… BİKEREDE KABUL EDİN YA HER BULDUĞUMUZ HATALI AYETİ
        YOK ÖYLE DEMEMİŞTİRDE BÖYLE DEMİŞTİR SİZ YANLIŞ ANLADINIZ GİBİ
        SORUN AYETTE DEĞİL SİZDE GİBİ SÖYLEMLERİ BIRAKIN ARTIK ……
        SİZ BÖYLE DİĞEREK BİZE APTAL MUAMELESİ YAPTIYINIZIN
        FARKINDA DEĞİLSİNİZ GALİBA
        AŞAĞIDAKİ AYETLERİ SİZİN İÇİN BULDUM İYİ OKUMALAR
        SAYGILAR…………..

        Tevbe/28
        Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktir. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar.

        Bakara/65
        İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine: Aşağılık maymunlar olun! dediklerimizi elbette bilmektesiniz.

        Maide/60
        De ki: Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Allah’ın lanetlediği ve gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tağuta tapanlar çıkardığı kimseler. İşte bunlar, yeri (durumu) daha kötü olan ve doğru yoldan daha ziyade sapmış bulunanlardır.

        Bakara/171
        Kafirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler.

        Cuma/5
        Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir.

        Araf/179
        Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.

        Furkan/44
        Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.

        Araf/176
        Dileseydik, onu ayetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hali böyledir.

        Müdessir/50-51
        Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.

        Muhammed/12
        Doğrusu Allah, inanıp yararlı işler işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Durakları ateş olduğu halde kafirler, zevklenirler ve hayvanlar gibi yerler.

        Bakara/142
        İnsanların beyinsizleri, “Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir?” diyecekler; de ki: “Doğu ve batı Allah’ındır. O, dilediğini doğru yola eriştirir”.

        Kalem/10-14 ve 15
        Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. Âyetlerimiz kendisine okunduğu zaman, “Öncekilerin masalları!” der.

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,
        Size hayranım, nasılda ayetleri sadece inen tanrı sözleri olarak gösteriyor onların iniş zamanlarını,altyapılarını ve sonuçlarını perdeliyorsunuz. Tek kelimeyle bravo!

        Bakın aşağıda sizin paylaştığınız ayet var!

        ”Tevbe-28:‘’ Ey iman edenler ! müşrikler (manen) necistirler.Artık bu yıllarından sonra Mescidi Haram’a yaklaşmasınlar….’’ deniliyor. ”

        Şimdi size soruyorum, tanrının inanırlarına müşrikleri kabeye yaklaştırmayın diye bir emri olabilir tamam da bu emir ne zaman ya da hangi durumda uygulanabilir?

        Mekke hala müşriklerin kontrolu altındayken sanki kabeyi onlardan kurtarmış ve bu sayede müşriklerin oraya ulaşmasını yasaklamış gibi davranabilirmisiniz?

        Bu nedir biliyormusunuz! Yıllarca verilen mücadele sonucunda alınan ve hükmedilen yerin yenilenlere yasaklanmasıdır! Aynı islamdan yıllar önce peygamberinizin ailesi putlarla dolu kabenin kapısını korumakla mükellefken dışarıdan kabeye gelenlerin giysilerine bile yasak koyularak onların kabeyi çıplak tavaf etmek zorunda bırakıldığı günler gibi…

        Bu ayet bir savaş galibiyeti olmadan edilebilecek bir kelamı içermez! Bu galibiyetin mağlup olanlara ödettirdiği bedeldir! Bu bedel dünya tarihi boyunca galip gelenler tarafından rakiplerine hep aynı yöntemle yani yenilenleri aşağılayarak ödettirilmiştir! Ve tarih sizleri de yazar! Çünkü yaşanıldığı yıllarda güçle sindirilmişlerin söyleyemedikleri, yapamadıkları uyarılar yüzyıllar sonra söylenebilir ve yapılabilir hale geldiğinde zamanında galipler tarafından umursanmayan yanlışlıklar sizin gibiler tarafından aklanılmaya çalışılır. Sayın Bilal, 1400 yıl önce bu ayet yüzüne okunan bütün müminler için algı müşriklerin ele geçirdikleri kabeye yaklaştırılmamaları gereken pislikler olduğudur! Manen ya da değil, onlar için pislik pisliktir!

        Bu arada ayetin çevirisinde (manen) şeklinde verdiğiniz sözcük arapça aslında da aynı şekilde yani parantez içinde yada dışında varmı? Yoksa siz yine hayallerinizi ve hayallerinizin size söylettiklerini tanrınızın söyledikleri olarak göstermeye devam mı ediyorsunuz?

        Bence tanrınız sizi değiştirmeyi düşünmeli! Çünkü onun ağzından replik yazma konusunda başarılı değilsiniz!

      • bilal dedi ki:

        Gösterdiğiniz ayetlerin tümünün doğru meal ve açıklanması daha önce de yapılmıştır,ama bu sayfaya giren sizin gibi inanmayan her biri aynı konuyu papağan gibi tekrarlıyor….!!! Neyse biz de tekrar yazalım.!!!

        1-TEVBE-28.AYETİN DOĞRU MEAL VE İZAHI !!!
        1-Tevbe-28:‘’ Ey iman edenler ! müşrikler (manen) necistirler.Artık bu yıllarından sonra Mescidi Haram’a yaklaşmasınlar….’’ deniliyor. ”الله اعلم ”

        Burada bu müşriklerin kötü tutum ve davranışlarına vurgu yapılmıştır.Yani bunlar manen necistirler.Bunların fiziksel bedenleri için necistir denilmemiştir.. Aşağıdaki arapça tefsir ve rivayetlerin metninde de,müşrikler bedenen değil,onların şirk koşmaları ile kötü tutum ve davranışlarına yönelik böyle bir vurgu yapılmıştır deniliyor. Yani şahıslarına bir hakaret yok,şirk ile kötü tutum ve davranışları yerilmiştir.Bu da doğaldır. !!!
        Mesela,hırsızlığa,zulme,haksızlığa,şiddete,cinayete vs.her türlü kötülüğe pis şeylerdir diyebiliriz.!!! Zaten ayete de onların bu tür kötü tutum ve davranışlarına vurgu yapılmıştır. .

        وقد بسط صاحب المنار القول فى هذه المسألة فقال ما ملخصه : ”
        ويرى جمهور السلف والخلف وأصحاب المذاهب الأربعة أن أعيانهم طاهرة . لأنه من المعلوم أن المسلمين كانوا يعاشرون المشركين ويخالطونهم . ومع هذا فالنبى – صلى الله عليه وسلم – لم يأمر بغسل شئ مما أصابته أبدانهم .
        . بل الثابت أنه – صلى الله عليه وسلم – توضأ من مزادة مشركة وأكل من طعام اليهود . . وأطعم هو وأصحابه وفداً من الكفار ولم يأمر بغسل الأوانى التى أكلوا وشربوا
        ________________________________

        2-BAKARA-65.AYETİN DOĞRU MEAL VE İZAHI !!! ‘’الله اعلم ‘’
        ‘’ ( Ey İsrailoğulları !) Sizden cumartesi günü haddi aşıp azgınlaşanları elbette bilirsiniz…. Bu davranışlarından ötürü onlara:sefil maymunlar gibi olun! dedik.’’ Yani onlar aç gözlü, dünya malına çok düşkün ve karekter bakımından sefil maymunlar gibi oldular….’’ Bunlar şekil ve fiziksel olarak maymun olmadılar.Bunlar maymun karekterli,aç gözlü ve dünya malına doyumsuz oldular ..’’قال عطاء وغيره هذا بالطبع لا با لصورة والشكل الخ

        Neden bu cezayı hak ettiler?

        Çünkü, ‘’السبت ‘’ Cumartesi günü,SAHİP OLMAMA,MÜLK EDİNMEME VE DİNLENME GÜNÜ,demektir. O gün herhangi bir şey için çalışılmayacak,eşitçe herkes bu yasaya uyacak,çalışma sonucunda haftanın altı gününde sahip olunan mal ve servet (çalışamayan,hasta,yaşlı,malül vs.dahil) aralarınada paylaşılacaktı,bu konuda kimse bu hükmü ihlal edip ihanet etmeyecekti..!!! (Bu hüküm aralarında ittifakla kararlaştırılmıştı.) Ama onlardan bir kısmı ihanet edip mal paylaşımını yapmadıkları gibi haddi aşıp ysağı da çiğnediler.Bu gurubun gözleri hep maddiyatta idi,yoksul,hasta,yaşlı,malül ve çalişamaynlarla mal paylaşımını yapmadılar……İşte bunların bu ihanetleri nedeniyle ceza olarak ruhen maymun karekterli gibi aç gözlü ve doyumsuz oldular…! ‘’الله اعلم ‘’ Bu nedenle onlardan ihanet eden bir kısım bu tür cezayı hak ettiler,bu tür ceza ile onlara bir hakaret söz konusu değildir.Onlara bir hakaret yapılmamıştır…!!!!!
        ————————————————————————

        3-MAİDE-59-60.AYETLERİN DOĞRU MEAL VE İZAHI !!!
        59: De ki: Ey Kitap Ehli! Elbette Allah’a imân etmemizden, bize indirilene ve bizden önce indirilene inanmamızdan ve bir de çoğunuzun Allah yolundan çıktığınızdan dolayı öfkelenip bizden hoşlanmıyorsunuz. ”

        MAİDE- 60 — ’’ قُلْ هَلْ أُنَبِّئُكُم بِشَرٍّ مِّن ذَلِكَ مَثُوبَةً عِندَ اللّهِ
        ” De ki : Allah katında bundan ( bize karşı öfke ve kininizden ) daha kötü bir karşılığın bulunduğunu haber vereyim mi ? مَن لَّعَنَهُ اللّهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَازِيرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَ ‚‘‘ Allah kimi kınar ve ona gazap ederse ( !!! ) Kimlerden maymunlar,domuzlar ve tağuta tapanlar kılarsa ( !!! ) أُوْلَئِكَ شَرٌّ مَّكَاناً وَأَضَلُّ عَن سَوَاء السَّبِيلِ ‚‘‘ Yerleri en fena olanlar,doğru yoldan büsbütün sapanlar işte onlardır‘‘ deniliyor. !!!

        Ayetin arapça ojinal metnine uygun olan bu doğru meale baktığımız da,böyle bir durumun gerçekleşmediğini,sadece,yüce Allah dilerse bunu yapabilir diye bir hüküm çıkıyor.!!!

        ZİRA ‘‘ ….KINAR VE GAZAP EDERSE ( !!! ) VE… KILARSA ( !!! ) şeklindeki ifadeler şartlı olup,bu durumun gerçekleşmediğini,ama,yüce Allah dilerse bunu yapabilir diye anlaşılıyor..Buna göre bunları ‘‘.YAPTI VEYA YAPIYOR.. ‘‘ diye hiç bir anlam çıkmıyor…Yani böyle bir şey yapmamıştır.Bu bir farzı misaldır,şayet isterse yapabilir. Ayrıca yüce Allah her yapabildiğini mutlaka yapıyor veya yapacak diye bir hüküm de yoktur…!!! Buralarda muşahhas bir insan veya belli bir gurup ta söz konusu değildir.Bu nedenle hiç bir kimseye hakaret yoktur.Çünkü ortada ne muşahhas bir insan, ne de malum bir gurup vardır.Mesela.Belli bir şahıs veya gurubu kast etmeden,zalimler, diktatörler,katller cenavarlardan,hatta domuz vs.hayvanlardan daha beterdir desek bile kimseye bir hakaret etmiş sayılamayız.Çünkü ortada belli bir şahıs veya gurup yoktur.!!!!
        ”الله اعلم ”

        4 – BAKARA- 171.AYETİN DOĞRU MEAL VE İZAHI !!!

        BAKARA-171: وَمَثَلُ الَّذِينَ كَفَرُواْ كَمَثَلِ الَّذِي يَنْعِقُ بِمَا لاَ يَسْمَعُ إِلاَّ دُعَاء

        Küfredenlerin misali; bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan, haykırıp duranınki gibidir. Onlar (gerçeği duyma da) sağırdırlar, (doğruyu konuşmada) dilsizdirler,(hakkı görme de) kördürler; düşünemezler…..‘‘ (BAKARA-171 )

        İşte burada ne ‘’ÇÖBAN ‘’ ne de ‘’ HAYVAN’’ ifadesi geçiyor…!!! Yani bu ifadeler asla söz konusu ayete yoktur…!!!

        5-CUMA-5.AYETİN MEALİ !!!

        Tevrat’ın yükü ile onurlandırılmış iken bu yükü taşıyamamış olanların durumu, sırtına kitaplar yüklenmiş (ama onlardan habersiz bulunan) merkebin durumuna benzer. Allah’ın mesajlarını yalanlamaya şartlanmış olanların durumu ne acıdır, çünkü Allah rehberliğini böyle zalim bir halka ihsan etmez…’’

        Dikkat edilirse bunlar merkebe benzetilmemiştir. Tavrat’ın hükmüyle üstlendikleri sorumluluğu yerine getirmeme durumuları,sırtında ilmin kaynağı olan kitapları taşıyan ve onlardan hiç istifade edemeyen merkebin durumuna benzetilmiştir..Yani burada onların menfi durumları merkebin durumuna benzetilmiştir,kendileri değil,.Burada da yine yerilen ve hoş karşılanmayan onların bu menfi durumlarıdr…!!! Bu nedenle yine bunlara da bir hakaret yoktur,çünkü kendileri merkebe benzetilmemişlerdir…

        6-A’RAF-179.AYETİN DOĞRU MEALİ !!! ‚‘‘الله اعلم ‘’

        ‚‘‘ولقد ذرأنا لجهنم كثيرا من الجن والانس الخ ‘’ Muhakkak (kötü tutum ve davranışları nedeniyle)
        cehennemlik olacak cin ve insanlardan bir çok kimseyi de yeryüzüne yaydık….’’( yani cennetlik olacaklara yaşama olanağını verdiğimiz gibi cehennemlik olacaklara da aynı yaşama olanağını verdik…) ‘’لهم قلوب لايفقهون بها الخ ‘’ Onların kalpleri vardır,fakat bunlarla (gerçeği) sezip kavramaya çalışmazlar,gören gözleri vardır,fakat bunlarla (gerçeği) görmeye çalışmazlar,işiten kulakları vardır fakat bunlarla (gerçeği) işitmeye çalışmazlar.
        Bundan dolayı onlar YOLCA davarlar gibi,hatta daha da şaşkındırlar…’’ deniliyor.
        Bununla da onlara bir hakaret yapılmış değildir,sadece gitikleri yol davarların gittikleri yola benzetilmiştir.!!!

        Ayrıca burada ‘’خلقنا ‘’ halakna ‘’ Biz yarattık…’’ diye hiç bir ifade yoktur…!!! Burada ‘’ذرأنا ‘’ ifadesi var..Yani ‘’نشرنا – بثثنا – في وجه الارض ‘’ yeryüzünde yaydık,yaşama olanağını verdik..’’ şeklindedir.Zira yüce Allah ayrım yapmaksızın bütün cinleri ve insanları ancak kendisini tanıyıp kulluk görevini ifa etmeleri için yaratmıştır,bu durum da insanın ebedi mutluluğuna vesiledir.demek ki,bütün insanların yaratılış gayesi ebedi mutluluğu kazanmak içindir.Hiç bir kimse cehenenm için yaratılmamıştır. Bu nedenle cin ve insanların bir ksımı cehennem için yartılmıştır demek ZARİYAT-56.ayete de aykırıdır……..!!!!

        Özetle bunlar doğru yolu bulmada davarlar gibi şaşkındırlar.’’Buraya dikkat edilirse,bunlar davarlara benzetilmemişlerdir.Doğru yolu bulmaya gayret etmedikleri için onların bu menfi durumları iç güdüsüyle hareket eden davarların durumuna benzetilmiştir…Zira inasının kendisi değil,onun kötü tutum ve davranışları davarlarınkine benzetilebilir…. ”’الله اعلم ” Bu yüzden onlara bir hakeret söz konusu değildir !!! Yüce Rabbim nasip ederse,diğer ayetleri de sizinle paylaşacağım.!!!

        Saygılarımla…

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Bazen papağan gibi tekrarlamak, arapça biliyorum diyerek arapça bir metin ile türkçesi arasındaki bariz hatayı görememekten ya da özellikle görmekten kaçınmaktan iyidir!

        Bazen papağan gibi tekrarlamak, tanrısının sözlerini canının istediği gibi değiştirmek, onlara eklemeler yapmak, sonra pişkince bunları yapmamış gibi davranmaktan iyidir!

        Bazen papağan gibi tekrarlamak, aldığı her yanıta aynı ayetin farklı versiyonlarıyla cevap veren münazaracının durumuna düşmekten iyidir!

        O nedenle bazen papağan gibi tekrarlamak bildiğinden emin olmaktır ve bildiğini iddia edenlerin bilmediğini göstermek için onların foyasını çıkarmak için gereklidir!

        Son olarak sayın bilal bir adam başka bir adama gerizekalı dediğinde kendine gerizekalı denilen kişi tepki verirse hakareti yapanın savunması ”üzülme ben sana madden değil manen hakaret ettim” şeklinde mi olacaktır? Bu durum hakarete uğrayan için sevindirici, hakaret eden için ise eylemin şiddetini hafifleten bir durum mudur?

        İsterseniz herkes cevabı kendini o adamın yerine koyarak versin!
        Siz başlamak istermisiniz?

      • Serkan dedi ki:

        TORO RAM…

        Herkes ağzınızın payını veriyor siz halen üste çıkmaya çalışıyorsunuz,bizim Rabb’imiz var sizin gibi hiç degilse boş yasamıyoruz.Bu kadar dansoz gibi kiviran sizin gibi ateist görmedim

      • toro dedi ki:

        Sayın Serkan,

        Madem bazıları ağzımızın payını veriyor siz neden atladınız mevzuya?
        Yoksa aslında ağzının payları verilenlerin düştükleri durumun sıkıntısı taa size kadar geldide bir silkinip kendinizi motive etmeyimi düşündünüz?

        Sizi cehaletiniz ve önyargılarınızla başbaşa bırakıyorum! Cehaletiniz benim yazılarımın %20 sini bile okuyup bir kanıya varamadan mevzuya girmenizdir, önyargılarınız ise karşınızdaki insanın tanrı inancı OLAN bir deist olduğunu bilmeden atar yapmanızadır!

        Evet ben bir tanrıya inanıyorum, ama hayır korkmayın benim tanrıma sizi dövmesini söylemem!

      • Serkan dedi ki:

        Sayın TORO

        GERCEK İSMİNİ SAKLAMAN HAYATINDA KORKULAR OLDUĞUNU GÖSTERİYOR!EH CAKMA TANRİNİZİ DOVMEYİZ SAKLAMA SEN?NE KADAR DEMOGOJİ YAPTIĞINIZIN FARKINA VARSANIZ KİMİN CAHİL OLDUĞU ORTAYA ÇIKACAK BİŞEY FARK ETTİM İYİ LAF CANBASİZİNİZ TEBRİK EDİYORUM SİZİ….İCİ BOŞ TANRINIZIN BİR İKİ SÖZÜNÜ DUYSAYDIK YAAA SAKLAMA İSMİNİ SAKLADIĞIN GİBİ TORO KARDES.SEN DEMEZMİYDİN BASTIRILMIŞ KORKULARDAN TANRI İNANCI DOĞAR?PEKİ SENİNKİSİ NE ANLATIRSAN SEVİNİRİM İSİMİN HER NEYSE 😉

      • toro dedi ki:

        Sayın Serkan,

        Bana hitaben sarfettiğiniz sorguları kendi tanrınızada yapsanıza!
        Bakın aramızdaki fark nedir biliyormusunuz! Ben kimsenin konuştuğunu iddia ettiği bir tanrıya o konuştuğunu iddia edenin ölümünden tam 1400 yıl sonra inanan bir değilim?

        Siz kendinizin görmediği, konuşmadığı ama birilerinin görüşüp, konuştuğuna inandığı bir tanrıya inanıyorsunuz! Yani inancınızın çıkış noktası kendi deneyiminiz değil, başkalarını deneyimi!

        E uçurumdan atlayan koyunlarda en öndekinin onlara liderlik yapacağına inanıyordu!

        Ben ise kimsenin değil kendimin tanrısına inanıyorum! Ne eveliyorum, ne geveliyorum, nede sizi kendim gibi inanmaya çağırıyorum! Zorunuza giden nedir?

        Mesela 1.5 milyar gibi bir nüfusa sahip olmanıza rağmen karşınızda sizin gibi inanmayan 6 milyar insan da o boşluk betimlemesini sizin tanrınız için yapıyor! Ne yapacaksınız çoğunluk boş diyorsa boş olduğunamı inanacaksınız!

        Yoksa ana teması boşluk olan boş konuşmalarınıza devam mı edeceksiniz?

        İsmimi saklama meselesine gelince!

        Bence siz bana değil tanrınıza yapmalısınız o çağrıyı ve ona demelisiniz ki ben ismini ve cismini bildiklerimi ciddiye alırım, tıpkı insanlara yaptığım gibi!

        Psikolojiye merakınız olduğu belli oluyor! O halde söyleyin birdenbire büyük harflerle yazmaya başlamanız kendinize olan güvensizliğinizin tezahürümü, yoksa sizi okumayı atlayıp ciddiye almayacağımdan mı korkuyorsunuz? Ciddiye alınmaya, farkedilmeye ihtiyacınız mı var?

        O halde sizin için daha kolay olanı yapın, gidin tanrınıza farkedilme duası edin!

      • Serkan dedi ki:

        Sayın TORO

        Büyük harf kelimesi psikolojik değil tamamen az yazıp çok anlaman için yaptım.Bakiyorum kucuk yazılanı anlamamış olmanı görünce büyük harfle yazayım dedim.6 milyar insan dıyordun ve halen sallıyorsun semavi dinlerde ALLAH’A inananların sayısını bilmemen bile bir cahillik gösterkesi?Cunku Hıristiyan topluluğu 2 milyar 200 milyon kisisidit

      • Serkan dedi ki:

        Sayın TORO

        Büyük harf kelimesi psikolojik değil tamamen az yazıp çok anlaman için yaptım.Bakiyorum kucuk yazılanı anlamamış olmanı görünce büyük harfle yazayım dedim.6 milyar insan dıyordun ve halen sallıyorsun semavi dinlerde ALLAH’A inananların sayısını bilmemen bile bir cahillik gösterkesi?Cunku Hıristiyan topluluğu 2 milyar 200 milyon kisidir.musluman nüfusu 1.700 milyondur musevi topluluğu 35 milyondur. Toplamda 3.935 milyon insan ALLAH’A inanıyor geriye kalanlar Çinli hindu yani putperest v.s. olanlardır.sizin gibi ateist olan topluluk 100 milyon kadardır.yani sizin gibi koyunlar ancak bir tepeye sığar ve oradan diğer bas koyün gibi aşağı atlarsınız.1400 yıl önce gönderilen kitabı bu kadar mucizevi bir şekilde senin anlamaman doğal.daha dünyada kac din ve TANRI inancını bilmiyorsun ondan sonra yok senin tanrın saklanıyor yok senin tanrın bizimle konuşmuyor.iyide bizim Rabb’imiz elçi gönderdi onlarla konuştu,sizin elçiniz kim sizin çakma TANRInizi biz niye göremedik,salla İSKEMBENDEN yanmasın…

      • toro dedi ki:

        Sayın Serkan,
        Okuduğunuzu anlama konusunda kendinizi geliştirmnizi tavsiye ederim.Okuyun bol, bol okuyun ki size yazılanı okuduğunuzda anlayabilesiniz!

        Siz sizin dininizde Hristiyanlık diye bir mezhep olduğunu falan mı zannediyorsunuz? Hristiyanlar sizin inandığınıza inanıyor aynı tanrıya tapıyorlarsa sizin dininiz ile onların dini arasındaki çatışma nedir?Hristiyanlar haçlı seferlerini sizin tanrınız için mi yaptılar?

        Aynı tanrı içinmi diş biliyorsunuz birbirlerinize?

        Çıkarınız söz konusu olduğunda nasıl da yanyana düşünüyorsunuz birbiriniz!

      • Serkan dedi ki:

        Sayın TORO

        Okuyorum okuyorum okuyorum bişey anlamıyorum.hep üste çıkma telaşı var tamam BASTIRILMIŞ duyguların var egolarını tatmin etmen lazın?
        Tabiki Hıristiyanlık kutsal bizler için,Hz ısa a.s bunu seninle tartışmıştık ama halen bilgisiz oldugun aşikardır.hacli seferleri dedin dikkatini çekerse biz müslümanlar bizlerle savasirlarsa biz Allah yolunda savaşarız.dunyanin kanunu bu bunu unutma cunku senin gibiler nasıl üste çıkmak istiyorsayillar oncede bu böyle oldu.tek Allah’a inanan topluluğuz.sen öncelikle cevabıma karşılık ver kaçmakta Erdemir ama senin BASTIRILMIŞ duyguların yüzünden erdemini kaybetmek uzeresin…
        Saygılar

      • toro dedi ki:

        Sayın Serkan,

        Ne yaparsınız ki siz altta kalmayı seçince bende madem o altta kalmayı seçiyor o zaman bende onu kırmayım üste çıkayım dedim! İsa meselesini sizinle hiç tartışmadık! Başkalarıyla yaptığınız münazaraları benimle yaptığınızı hayal etmeye başladıysanız durumunuz kötüye gidiyor demektir!

        Erdemi dayatabilmek için erdemi biliyor olmanız gerekir! Bilmediğiniz bana hitaben yazdığınız ilk yazıdaki Bodoslama girişinizden bellidir!

        Siz benim için zihninizde ayırdığınız tarlaya öfke ekecekseniz, benden gelecek karşılığa da hazırlı olacaksınız! Gocunmayacak, sitem etmeyeceksiniz!

        Çünkü ben başlangıç yazısında ki öfkeye imza atan kişiye ayna tutmaktan çekinmem! Aynayı tutarım ki önce kendini görsün, önce kendini bilsin!

        Önce inanıp sonra adam olamazsınız, önce adam olacak sonra inanacaksınız!

      • bilal dedi ki:

        TEVBE -28.AYETE ‘’ PİSLİK ‘’ İFADESİ VAR MI ???

        ARKADAŞLAR ! Arapça sözlüklerini araştırdım ve gördüm ki,TEVBE-28.ayete geçen ‘’ NECESUN …‘’ kelimesi,NECİS veya PİSLİK anlamında değilidir. ..Eğer ‘’ NECES değil de ‘’ NECİS veya RİCS ‘’ ifadeleri olsaydı,o zaman PİSLİK anlamına gelirdi,ama burada geçen kelime öyle değildir.!!!.

        MESELA: TEVBE-28.ayet şöyle olsaydı ‘’ İnnemel müşriküne NECİSUN…’’ şekllnde, yani ‘’C ‘’ harfı esreli olsaydı ,o zaman bunun anlamı ” ONLAR NECİS veya PİSLİKTİRLER ‘’şeklinde olurdu..Halbuki ayet o şekilde değildir..Ayet ’’………. İnnemel müşriküne NECESUN..’’ şeklindedir….‘’C ‘’ harfı fethalı ‘’ üstünlüdür…!!! Bu nedenle söz konusu kelime,NECİS VEYA PİSLİK ANLAMINDA DEĞİLDİR..!!!

        BUNA GÖRE,TEVBE-28.AYETİN DOĞRU MEALİ AŞAĞIDAKİ GİBİDİR.!!!

        ’’ EY MÜ’MİNLER ! MÜŞRİKLER ANCAK NECES İNSANLARDIR……( ART NİYETLİ, GÜNAHKAR VS….) şeklindedir.Çünkü,‘’ NECESUN ‘’anlamı,ART NİYETLİ GÜNAHKAR vb. durumları ifade ediyor…!!!

        MESELA:

        a) ”رجل نجس اي خبيث فا جر ” RECULUN NECESUN ‘’ art niyetli,günahkar vs.bir adam..!!!
        b) ‘’ ‘’ ‘’ RECULUN NECİSUN ‘’ Necis veya pis bir adam !!!

        İşte kur’an daki ifade ‘’ İnnemel müşriküne NECESUN.’’..müşrikler NECES insanlardır. ( art niyeyetli,kötü huylu ve günahkar insanlardır..)

        YANİ TEVBE-28.AYETE MÜŞRİKLER İÇİN NECİS VEYA PİSLİK İFADESİ KULLANILMAMIŞTIR.! Ama mealesef,meallerde NECES İLE NECİS kelimesi birbirine karıştırılmıştır….!!!

        ‘’ NECES ‘’ KELİMESİNİN BÖYLE OLDUĞUNA DAİR HEM ARAPÇA LÜGATLARINDAN HEM DE NORMAL ARAPÇA KONUŞMALARINDAN BİR KAÇ METNİ AŞAĞIYA ALIYORUM !!!

        1- معنى نجس في معجم المعاني الجامع – معجم عربي
        نَجَس: ( اسم )
        الجمع : أنجاس
        النَّجَسُ :
        فلانٌ نَجَسٌ : خبيث فاجر { إِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ ….}

        ‘’Fulanun necesun ‘’filankes,kötü niyetli,kötü huylu ve günahkardır.. ‘’ İnnemel müşriküne NECESUN…’’ Söz konusu müşrikler,art niyetli,kötü huylu ve günahkar,kimselerdir.!!!

        Aşağıdaki arapça ‘’Lügatlarında da ‘’necesun ‘’ kelimesinin anlamı aynen böyledir.!!!

        – 2 النَّجَسُ – نَجَسُ :
        النَّجَسُ :
        يقال : فلانٌ نَجَسٌ : خبيث فاجر .
        وهم نَجَسٌ أَيضًا .
        وفي التنزيل العزيز : التوبة آية 28 (( إِنَّمَا المُشْرِكُونَ نَجَسٌ ) ) . والجمع : أَنْجَاسٌ .
        المعجم: المعجم الوسيط
        ———————————————————-
        3 : النَّجَسُ – نَجَسُ
        جمع أنجاس ( لغير المصدر ):
        مصدر نجِسَ .
        خبيث فاجِر من باب الوصف بالمصدر ، يستعمل للمفرد والجمع ” { إِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ } “.
        المعجم: اللغة العربية المعاصر
        ——————————————————————————————————-
        وجملة القول ان لفظ النجس في القران جاء بمعني اللغوى المعروف عند العرب لا بمعني العرفي عند افقهاء وكانت العرب تصف بعض الناس با لنجس وتريد به الخبث المعنوى كاالشر والاذي وفساد الاخلاق والغدر وغيرها { المنار }
        ———————————————————————————-
        ———————————————————————————-

        1-A’RAF-176.ayete bir şahıs veya bir gurup köpeğe benzetilmiş değildir.Burada bir şahsın olumsuz tutumu,bir örnekle köpeğin sık nefes almasına benzetilmiştir.Yani bir şahsın fiziki bedenine bir hakaret yoktur,onun negatif tutum ve davranışları köpeğin bu durumuna benzetilmiştir..Kötü şeyler için kötü örnekler getirilebilir.Bununla kişi değil,negatif tutum ve davranışı yerilir ve kötülenir.İşte burada da bu durum söz konusudur…. 2-A’RAF-175:واتل عليهم نبأ الذ ي اتيناه من ايا تنا فا نسلخ منها الخ ‘’ Onlara kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kimsenin haberini de anlat.O,bu ilme rağmen o ayetlerin çerçevesinden sıyrıldı,şeytan da onu peşine taktı,derken azgınlardan biri olup çıktı.. Ayet-176:.ولو شئنا لرفعناه بها ولكنه اخلد الي الارض وا تبع هواه الخ ‘’ Eğer dileseydik,onu o ayetler sayesinde yüceltirdik,lakin o dünyaya saplandı ve nefsinin havasına uyup esiri oldu..(bu nedenle yüksek bir makama gelmesini hak etmedi,o dünyaya saplanıp nefsinin havasına uyduğu için biz de onu yüceltmek istemedik.) Onun misali,tıpkı köpeğin misaline benzer.Üzerine varsan,dilini salar solur, bıraksan yine dilini salar solur.İşte bu,tıpkı ayetlerimizi yalan sayan kimselerin misalidir.Bu olayı anlat ki,bakarsın,belki düşünür ders alırlar..’’ İşte bu ayete de belli bir şahıs değil,bir şahsın negatif tutum ve davranışları bir misal ile köpeğin misaline benzetilmiştir… Çünkü,söz konusu ayete ‘’فمثله كمثل الكلب ‘’misali,köpeğin misali gibidir‘’ deniliyor.O,köpeğe benziyor,denilmiyor.Eğer ayet ‘’هو كا لكلب ‘’ huve kelkelbi ‘’ şeklinde olsaydı,o zaman söz konusu şahsın kendisi köpeğe benzetilmiş olurdu..Ama ayet öyle değildir.Şahsın kendisi değil,onun negatif tutum ve davranışları benzetilmiştir..

        Ayet şunu gösteriyor ki,kıssadan maksat herhangi bir şahsın tarifi değil,onun negatif tutum ve davranışlarını dile getirmek ve karakterini söz konusu etmektir.Zira,o heva ve hevesine uyup azgınlaştı ve insanlık bakımından alçalıp dünyaya saplandı, Özetle, bu benzetme olayı onun şahısına değil,kötü tutum ve davranışlarına yöneliktir. Bu nedenle bunun kim olduğuna dair kur’an da hiç bir işaret de yoktur.!!!

        2-Furkan–44: Yoksa sen onlardan çoğunun gerçeği dinlediğini,yahut aklını çalıştırdığını mı sanıyorsun ? Onlar yolu şaşırma konusunda davarlar gibi,hatta yolca daha da şaşkındırlar..’’ deniliyor. Yani bunların fiziksel bedenleri değil,bu tür negatif tutum ve davranışları davarlarınkine benzetilmiştir..Benzetme olayı onların negatif tutum ve davranışlarına yöneliktir.Çünkü diğer canlı türleri gibi düşünüp gerçeği kavramaya çalışmazlar. Burada da hakaret olmadığı gibi tutum ve davranışları yerilmiştir.Ayrıca insanın kötü tutum ve davranışları davarlarınkinden daha da beterdir…..Çünkü davarlar kötülük yapmaz,ama insan insana her türlü kötülüğü yapar.İşte gerçeği bulmaya çalışmayan ,her türlü kötülüğü yapanların tutum ve davranışları davarlarınkine benzetilmiştir..Bu ayetle de hiç kimse aşağılanmış değildir….

        3-MUHAMMED-12.ayete de bunlar diğer canlı türleri gibi dünya da yer,içer ,eğlenir, öldükten sonra da dünyada yaptıkları hiç bir kötülüğün hesabını verceğini düşünmeyen ve bu nedenle de sorumsuzca davranan inkarcılara vurgu yapılmıştır.Onların bu durumu, düşünemeyen ve sadece iç güdüsüyle hareket eden diğer canlı türü olan davrlarınkine benzetilmiştir.Yine burada da kimseye bir hakaret yoktur,çünkü kendileri değil,sadece onların bu tür kötü tutum ve davranışları yerilmiştir…

        4-MÜDDESİR-50-51.ayetlerde de‘’bunların öğüt ve irşat neticesinde gerçeği öğrenip hidayet olmaktan kaçış durumları mecazi bir ifadeyle yabani merkebinin arslandan kaçışına benzetilmiştir.Yani burada da bunlar yabani merkebe benzetilmemişlerdir..Bu nedenle bir aşağılama söz konusu değildir…!!!

        5-BAKARA-142: İnsanlardan düşüncesizce hareket edenler : Bu müslümanları daha önce yöneldikleri kıbleden çeviren sebep nedir ? ‘’ diyecekler.’’ deniliyor.Burada da hiç bir kimse aşağılanmış değildir.!

        6-KALEM -10,11,12,13 VE 14.AYETLERİN DOĞRU MEALİ !!!

        :(10-11-12-13-14) Çok yemin eden, doğru söylemeyen, kusur araştırıp leke süren, ikiyüzlülük edip söz götürüp getiren, iyiliğe hep engel olan, saldırgan olup hakları çiğneyen,günah işleyen,kaba ve zorba olan ve üstelik de kötü huylu olan hiçbir kimseye mal ve oğullar sahibi oldu diye boyun eğme.!!! deniliyor.

        İşte burada da topluma her türlü kötülüğü yapan bu tip insanlara fırsat verip boyun eğilmemesinin gerekliliğine vurgu yapılmıştır…Bu tip insanlar,toplumu bibirbirlerine düşürerek huzur ve düzenini bozmaya çalışırlar !!! Ayrıca bu ayetle hiç bir şahsın ismi verilmeden bu tip insanlara karşı daima uyanık olunması istenmektedir.! Burada da bu tipte olan kişinin ismi belirtilmediği için hiç bir kimse de aşağılanmış değildir….!!!

        ÖZETLE,KUR’AN’IN HİÇ BİR AYETİNDE ASLA BİR SORUN YOKTUR.!!! SORUN GİBİ GÖRÜLEN YERLER KUR’AN’DAN DEĞİL,HATALI MEAL VE YORUMLARDAN KAYNAKLANIYOR….!!!!

        Saygılarımla…

  48. sercan dedi ki:

    64 Teğabün Suresi ((( Aldanış Suresi))))

    14-Ey iman edenler, haberiniz olsun ki, eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olan vardır, o

    halde onlardan sakının! Ne var ki, affeder, kusurlarına bakmaz, örterseniz, şüphe yok ki, Allah, çok bağışlayandır, merhamet edendir
    ALLAH ADAMIN KARISINI ÇOCUĞUNU BİLE DÜŞMAN GİBİ GÖSTERİYOR ÇOK GARİP

    15-Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir fitne dir. Büyük mükafat ise Allah katındadır.

    16-Onun için gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun, dinleyin, itaat edin ve harcayın, kendiniz için hayır yapın. Her kim de nefsinin hırsından korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

    ARKADAŞLAR BURADA ALLAH MÜMİNLERDEN PARA İSTİYOR AMA BORÇ OLARAK
    DAHA SONRA MİSLİĞLE GERİ ÖDERİM DİYOR ,,,,ALLAHIN PARAYA İHTİYACIMI VAR ACABA

    BUDA ÇOK GARİP İNANILMAZ
    17-Eğer Allah’a bir güzel borç sunarsanız onu sizin için katlayıverir ve sizi bağışlar. Allah, çok mükafat verendir, cezalandırmada acele etmeyendir.

  49. bilal dedi ki:

    Sercan bey,

    1 – TEĞABUN: 14 – 15. Ve 17.AYETLERİN DOĞRU MEAL VE İZAHI !!!
    :
    14-Ey inananlar! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan bazıları size düşmanlık edenler olabilir. (size karşı kötü davranıp,eziyet ve saygısızlık edenler olur) Böyle olanlara karşı dikkatli ve ihtiyatlı olun! Ama,siz onları hoş görür,affeder, suçlarını örter ve bağışlarsanız bilin ki Allah da bağışlar ve acır.’’

    TEĞABUN-15: Mallarınız,evlatlarınız,sizin için sadece bir sınav konusudur.Asıl büyük mükâfat (ve mutluluk) ise Allah nezdindedir.

    Ayetlerin doğru meali bu şekildedir.!!!

    Bu ayetin sebebi nüzulune gelince,

    ‘’’قال ابن عباس والنحاس وحكاه الطبري عن عطاء بن يسار – نزلت هذه الاية با لمدينة في عوف بن مالك الاشجعي , شكي الي النبي جفاء اهله وولده فنزلت الخ

    İbn Abbas,Nuhas,ve Ata bin Yesardan Taberi’nin rivayet ettiğine göre,Medine’de Avf bin Malik El-Eşcai adında bir kişi hz.peygambere,eşinin ve oğlunun kendisine karşı çok kötü davrandıklarına, eziyet ve cefa çektirdiklerine dair şikayete bulunuyor.İşte bunun üzerine bu ayetler iniyor. 15.ayete bazı eşlerin birbirlerine karşı kötü devrandıklarına ,bazı çocukların da ebeveynlerine kötü davranıp adeta bir nevi düşmanlık yaptığına vurgu yapılmıştır.Ama ne olursa olsun yine de bu menfi duruma maruz kalan eş veya baba onları hoş görüp bağışlamaları istenmektedir..Ayrıca dünya var oldukça nice eşler ile çocuk ve ebeveyenler arasında bu tür şeylerin olabileceğine vurgu yapılmış olup,asıl olan ve onlardan istenen şey birbirlerine karşı hoş görülü olup hata ve kusurlarını affetmeleridir…!!!
    15.ayete ise,mal,mülk,servet,evlat ve her şey birer sınav konusudur deniliyor.İnsan mal,mülk ve servetini nasıl kazandığını,helal bir emek verip vermediğini,mal,mülk ve srevetini nasıl elde edip, nereye hacadığını,aç ve yoksullara yardım edip etmediğini,evlatlarını nasıl yetiştirdiklerini,onlara maddi ve manevi bir terbiye verip vermediğini,onların geleceği için uğraşıp uğraşmadığını,onları topluma,insanlığa hayırlı bir fert olarak yetiştirp yetiştirmediğini vs.bütün bu konularda ebeveynler ile mal,mülk ve servet sahipleri sınanmaktadırlar….!!!

    TAĞABUN-17.AYETİN DOĞRU MEAL VE İZAHI !!!

    Eğer Allah’a (rızası uğruna muhtaçlara) ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar.Allah çok mükâfat verendir,halimdir..‘‘ şeklindedir.!!!

    Yani, Allah rızası için toplumun muhtaç insanlarına faizsiz vb. karşılıksız ödünç verirseniz, Allah’da onu (sevabını vs.) sizin için kat kat artıtır.’’ deniliyor.Burada yüce Allah toplumun muhtaç ve yoksul kesimlerine karşılıksız verilen bir ödüncü sanki bizzat kendisine verilmiş gibi değerlendirir.

    İşte söz konusu ayetler bunlara vurgu yapıyor.Peki ayetlerin neresinde bir sorun var ??? Yoksa ayetleri doğru algılama sorunu mu yaşıyorsunuz ? Lütfen,ayetleri çarpıtmayın.Eğer bir sorun vardır diyorsanız, biliniz ki bu sorun ayetlerden değil,sizden kaynaklanıyor…!!!!

    Saygılarımla…

    • rammsteinn dedi ki:

      sayın bilal
      kuranınızız müşriklere ettiği hakaretler için “manen” diyorsunuz. mecaz ifadeler yani

      iki ayeti alt alta yazalım
      Tevbe / 28
      Diyanet İşleri Meali
      Ey inananlar! Doğrusu puta tapanlar pistirler, bu sebeple, bu yıllardan sonra Mescidi Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer fakirlikten korkarsanız, bilin ki Allah dilerse sizi bol nimetiyle zenginleştirecektir. Allah şüphesiz bilendir, hakimdir.

      HACC – 30
      Bu böyle. Kim Allah’ın hükümlerine saygı gösterirse, bu, Rabbi katında kendisi için bir hayırdır. Haramlığı size okunanların (bildirilenlerin) dışında bütün hayvanlar size helâl kılındı. Artık putlara tapma pisliğinden kaçının, yalan sözden kaçının.

      iki net ifade
      puta tapanlar pistirler,
      Artık putlara tapma pisliğinden kaçının

      bu iki ifadeyi ben müslümanlar için söylesem acaba ne olur? “manen veya mecaz olarak pis diyorum” demem acaba bir müslüman için ne anlam içerir. pislik ne anlamda söylenirse söylensin hakarete girer.
      bir müslümanın tanrısına böyle bir şekilde hakaret etsem acaba ne tepki alırım. kesiinlikle orada kan gövdeyi götürür.
      lafa geldiği zaman “saldıran hep müşrikler oldu. müslümanlar sadece kendini savundu” diyorsunuz. adamların tanrısına hakaret ediliyor. saldırıyla cevap geldiğinde “vay efendim hep saldıran müşrikler oldu”
      islama en küçük bir eleştiri geldiğinde dünyayı ayağa kaldırıyorsunuz. hiç müsamaha yok.
      siz başkasının tanrısına hakaret ederken hiçbir sorun yok (hepsi mecaz veya manen)
      ama tersi olduğunda ortalığı yakıp yıkıyorsunuz.
      bu ne yaman çelişki

  50. sercan dedi ki:

    bilal bey sorun benim anlayış tazımda değil sizin
    kuranı çarpıtarak anlatmanızda
    siz kendi kafanızda göre ne hakla parantez içine yorum yaparak anlamını değiştirmeye çalışıyorsunuz 6 tane kuran yorumcusu var size hiç uymuyor
    madem çok biliyorsunuz o zaman onların yanlış sizin doğru olduğunuzu tüm dünyaya ilan edin de müslümanlar kuranı doğru okuyarak anlasınlar sayenizde………….. sorun bizde değil sizde..
    burda yoksullara yardım demediği halde parantez koyarak anlam değiştirmeyin
    saygılar…………

    Ali Bulaç 14- Ey iman edenler, gerçek şu ki, eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizin için (birer) düşmandırlar. O halde onlardan sakının. Yine de affeder, hoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız, artık elbette Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
    Diyanet Vakfı 14. Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, kusurlarını örterseniz, bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
    Edip Yüksel 14. Ey inananlar, eşleriniz ve çocuklarınız size düşman olabilirler. Öyleyse onlardan sakının. Ama affeder, hoşgörülü davranır ve bağışlarsanız, elbette ALLAH da Bağışlayandır, Rahimdir.
    Elmalılı Hamdi Yazır 14-Ey iman edenler, haberiniz olsun ki, eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olan vardır, o halde onlardan sakının! Ne var ki, affeder, kusurlarına bakmaz, örterseniz, şüphe yok ki, Allah, çok bağışlayandır, merhamet edendir.
    Süleyman Ateş 14. Ey inananlar, eşlerinizden ve çocuklarınızdan bazıları size düşmandır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoşgörür, bağışlarsanız muhakkak ki Allah da bağışlayandır, esirgeyendir (O da sizi bağışlar).
    Yaşar Nuri Öztürk 14 Ey iman edenler! Şu bir gerçek ki, eşlerinizin ve evlatlarınızın içinden size bir düşman vardır; onlara karşı dikkatli olun! Eğer affeder, ellerini tutar, hatalarını görmezden gelirseniz, kuşkusuz, Allah da affedici, merhamet edici olur.
    Ali Bulaç 15- Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir (en güzel karşılık) O’nun katında olandır.
    Diyanet Vakfı 15. Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır: Büyük mükâfat ise Allah’ın yanındadır.
    Edip Yüksel 15. Paralarınız ve çocuklarınız bir sınavdır. Büyük ödül ALLAH’ın yanındadır.
    Elmalılı Hamdi Yazır 15-Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir fitne (imtihan)dir. Büyük mükafat ise Allah katındadır.
    Süleyman Ateş 15. Mallarınız ve evladlarınız bir fitne(sınav)dir, (Allah, onlarla sizi imtihan etmektedir). Allah ise, işte büyük ödül O’nun yanındadır.
    Yaşar Nuri Öztürk 15 Şu da bir gerçek ki, mallarınız ve çocuklarınız bir imtihan aracıdır. Allah’a gelince, onun katında büyük bir ödül vardır.
    Ali Bulaç 16- Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah’tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır (en büyük yarar) olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.
    Diyanet Vakfı 16. O halde gücünüz yettiğince Allah’a isyandan kaçının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
    Edip Yüksel 16. Gücünüz yettiği kadar ALLAH’ı sayın. Dinleyin, itaat edin ve kendi yararınız için yardımda bulununuz. Nefsinin bencillik ve cimriliğinden korunanlar başaranlardır.
    Elmalılı Hamdi Yazır 16-Onun için gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun, dinleyin, itaat edin ve harcayın, kendiniz için hayır yapın. Her kim de nefsinin hırsından korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
    Süleyman Ateş 16. Öyle ise gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun, (O’nun öğütlerini) dinleyin, (O’na) ita’at edin ve kendi iyiliğinize olarak (mallarınızı Allah uğrunda) harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar, başarıya erenlerdir.
    Yaşar Nuri Öztürk 16 O halde, gücünüz ölçüsünde Allah’tan sakının, dinleyin, itaat edin. Ve benlikleriniz için bir hayır olarak infakta bulunun. Nefsinin cimrilik ve doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
    Ali Bulaç 17- Eğer Allah’a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr’dur (şükrü kabul edip çok ihsan eden), Halim’dir (cezayı vermekte acele etmeyendir).
    Diyanet Vakfı 17. Eğer Allah’a (rızası uğruna) ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah çok mükâfat verendir, ceza vermekte acele etmeyendir.
    Edip Yüksel 17. ALLAH’a güzel bir ödünç sunarsanız, O da onu sizin için katlar ve sizi bağışlar. ALLAH Değer verir, Şefkatlidir.
    Elmalılı Hamdi Yazır 17-Eğer Allah’a bir güzel borç sunarsanız onu sizin için katlayıverir ve sizi bağışlar. Allah, çok mükafat verendir, cezalandırmada acele etmeyendir.
    Süleyman Ateş 17. Eğer Allah’a güzel borç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat yapar ve sizi bağışlar. Allah karşılık verendir, halimdir (hoşgörülüdür).
    Yaşar Nuri Öztürk 17 Eğer Allah’a gönül hoşluğuyla bir şey borç verirseniz O, onu sizin için katlayarak artırır ve sizin hatalarınızı bağışlar. Allah Şekûr’dur, şükredenlere karşılık verir; Halîm’dir, yumuşak ve merhametli davranır.

  51. kadir dedi ki:

    sayın okuyucu…

    “Bilâl;

    cevap vermiş gözükmek için, sormak istediğimle alakası olmayan bir sürü şey söylemişsin, benim sana söyletmek istediğime cevap verseydin daha doğru olurdu?

    Kuranın tanrısının insanların iradesine müdahale edip etmemesi konusunda,

    Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın. (tevbe 29)

    Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer (küfürden) vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir. (enfal 39)”

    kurana göre düşmanlık sadece zalimleredir.. yüce allah kafirlere, müşriklere, veya herhangi bir dine mensup olanlara düşmanlık besleyin demiyor.. “düşmanlık sadece zalimleredir” diyor..
    yani bu gruplardan zulmeden olursada onlara karşı düşmanlık beslenir..

    kısaca çelişki kuranda değil, sizin cahilliğinizdedir..

    • 1okuyucu dedi ki:

      Kadir;

      klişe laflarla cevap vermiş gibi yaparak bu iş olmuyor, sorularıma cevap vererek cehaletimi ortaya koyabilirdin.

      • kadir dedi ki:

        amac cehaletini ortaya çıkarmak değil sayın okuyucu fakat görüyorum ki bunu siz kendi kendinize yapıyorsunuz. size net olarak cevap verdim.. fakat görüyorum ki sizin bir cevabınız yok.. zaten yazımı anlamamanıza şaşırmadım değil.. namazda gözü olmayanın, ezanda kulağı olmazmış…

  52. kadir dedi ki:

    sayın okuyucu

    “Bilâl;

    en aşağılayıcı, en iğrenç küfürlerden biri de karşındakine pislik demektir,
    bilginize sunulur?”

    tevbe 28. ayette müşriller (şirke bulaşmışlar) pistirler, kirlidirler..

    şu bir türlü çalışmaya yüz tutmayan düşüncelerinizi biraz çalıştırıp, paslandırmamış olsaydınız. bakmakla görmek arasındaki farkı görürdünüz..

    yüce allah bir insana müşrik yakıştırmasını yapıyorsa o insanın manevi, hissi yönüne dikkat çeker..
    bedensel olarak o insana müşrik demez.. bu ayettede müşriklerin manevi yönüne dikkat çekmektedir.. kalbi şirke bulaşmış olanların manevi yönünün pislik içinde kaldığını, en büyük manevi kirliliğin allaha ortak koşmak olduğunu bildirir.. örnek…

    rabbin musaya; haydi git firavuna, o çok azdı.. ona deki; istermisin arınasın… (naziat 17-18)

    burada arınmanın manevi temizliğin tek yolu allahı birlemektir.. oysa firavun hem kendini, hemde nefisi şirke bulaştırmış, israiloğullarına zalimlik yapmıştır.. işte bu ayet diğer ayetin tefisiridir.. hatta ibirçok ayet var bununla ilgili… bizim dinimizde kalbin temizlenmesinin şarları şunlardır;

    allaha hiçbir şeyi ortak koşmamak,
    allah yolunda infak etmek, (allaha güzel bir borç vermek)
    nefisini kendine ilah edinmemek,
    cimrilik hastalığından kurtulmak..
    başkalarına zulmetmemek,

    bunlar en temelleridir.. bu liste dahada uzayıp gider..

    çelişki kuranda değil.. sizin beyinlerinizdedir..

    • 1okuyucu dedi ki:

      Kadir;

      söz konusu aşağılayıcı ayetleri gözümüzün içerisine sokmaya çalıştığınızda, misliyle tanrınıza iade ettiğimizi bilmenizi isterim, o nedenle size açıklandığında hoşunuza gitmeyecek olan şeylere vesile olmamaya çalışın.

      • kadir dedi ki:

        sayın okuyucu siz müşrik misiniz? kendi sıfatınızı önce bir tanımlayın… siz ateist misiniz? eğer ateistseniz siz niye üstünüze alıyorsunuz.. yok eğer müşrikseniz, yani allahtan başka şeylerede tapıyosanız o zaman sizin maneviyatınız kirlidir.. siz önce ne olduğunuza karar verir.. o ayette ateistlere birşey demiyor.. şirke bulaşmışlara diyor..

        o zaman siz müşrikseniz aynı zamanda da ateist misiniz.. anlamadım gitti.. siz nesiniz?

      • Serkan dedi ki:

        NE Olduklarını kendileri bile bilmiyor ki?kaldiki müşrik olsunlar ateist olsunlar?

      • 1okuyucu dedi ki:

        Serkan;

        bizim ne olduğumuzun bir önemi yok, en azından biz ne olmadığımızı biliyoruz?

      • 1okuyucu dedi ki:

        Kadir;

        kime söylendiğinin bir önemi yok, madem iddia ettiğinize göre Kuran evrenselse, yani tüm insanlığa ve tüm zamanlara hitap ediyorsa, Muhammede inanmayan herkes ayetin muhatabıdır.

        o nedenle sorduğun soru ancak Kuranın evrensel olmadığını düşünen birinin soracağı sorudur.

  53. kadir dedi ki:

    sayın okuyucu…

    “ayrıca, hangi ayetlerin muhkem, hangi ayetlerin müteşabih olduğunu nereden bilebilirsin? elinde liste mi var? muhkem diye bildiğin bir ayetin müteşabih olabileceği olasılığı hiç aklına gelmez mi?

    iyisimi sen piyango olasılığını bir tarafa bırakta, hangi ayetin muhkem, hangi ayetin müteşabih olma olasılığı üzerine kafa yor,” sizden alıntı….

    muhkem hükümler; kesin ve değişmeyen hükümlerdir.. kıyamete kadar doğru yolu gösteren ayetlerdir..

    yalan söylememek, zina etmemek, kibirlenmemek, hırsızlık etmemek, adil olmak, bir cana kıymamak, başkalarına zulmetmemek, allaha ortak koşmamak, infak etmek, yetimi, yoksulu gözetmek, vs.vs…. bunlar kesin hüküm içeren ayetlerdir.. örnek size bir tane muhkem ayet;

    “şüphesiz allah adaleti,iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. hertürlü kötülüğü, fenalığı, azgınlığı da yasaklar. düşünesiniz diye size böyle öğüt veriyor.” (nahl-90)

    kuranı bilmediğiniz için hangi hüküm asıl hüküm olduğunu farketmemeniz çok normal… bunları farketmek için temiz ve önyargısız bir kalp taşımanız gerek..

    • 1okuyucu dedi ki:

      Kadir;

      Maşallah, muhkem ayetleri ezbere biliyorsun, peki cennet ve cehennem tasvirlerinin yapıldığı ayetler muhkem midir? müteşabih midir? ayetleri tek tek anlayacağım bir şekilde açıklarsan öğrenmiş olurum.

      • rammsteinn dedi ki:

        kurandaki cennet ayetler için aslında dindar arkadaşlar güzel bir taktik izliyorlar.
        tasvirler için “bunlar gerçek” derseler onlarca hediye için sorulan sorulara tek tek cevap vermek zorunda kalacaklar. iri siyah gözlü huriler,nehirler,ballar,ipek elbiseler vs vs
        bunlar için gelecek sorularda hiç zorlanmamak için söylenebilecek en güzel cevap
        “bunların hepsi mecazidir” demek. böylelikle soruların önünü kesmek en mantıklısı. kısaca şöyle bir ifadeyle bütün soruların cevabı verilmiş olur
        “kuranda cennet içindeki ödüllerin hepsi mecazidir. allahın vereceği ödüller allahın takdiridir. herkesin ödülü kendine has kişisel olacaktır”
        bizim gibi sorgulayan kişiler istedikleri kadar soru yağmuruna tutsun. tek bir cümle ile yüzlerce soru cevabını bulur. bende olsam bu taktiği izlerdim. nede olsa kuranın hiçbir yerinde hangi tasvirin mecaz olup olmadığı belirtilmiyor..
        ayetin mantıklı bir cevabı varsa yanıtlanır yoksa “bu mecazdır” denip geçilir.
        tanrının insanoğluna gönderdiği,hükmü binlerce yıl sürecek kitap,mecaz ifadelerle dolu olabilir mi? zeka zeviyesi çok düşük bir insan bile bunu mantıklı bulamaz. ama önüne cenneti ve cehennemi sunarsanız, nekadar saçmada olsa,mantıksız da olsa bunu kabullenir.
        zira inanmakla kaybedilecek hiç bir şey yoktur.

      • kadir dedi ki:

        cennetle ilgili ayetlerde yüce allah kuranda bazı meyvelerin, ırmakların, canın çektiği herşeyin olacağını söylüyor.. bizler bu ayetleri ancak bu kadar anlayabiliriz. çünkü oraya girmeden hiç kimse net olarak şöyledir, böyledir, diyemez. mesela cennet meyvelerinin tadı, cennetin tam olarak şekli, ırmakların şekli, gölgeler, bunlar bizlere daima karmaşık gelir. bizler sadece bize vaad olunduğunu biliriz.. örneğin yüce allah kuranda meleklerden söz eder. meleklerin olduğunu biz biliriz.. fakat melekler bize müteşabihtir.. çünkü onların şeklini, sayısını, görevlerini, düşünce yapılarını, fiziki özelliklerini bilemeyiz..
        bunlar üzerinde kafa yormak, ben görmeden inanmam düşüncesini beraberinde getirir.. yeri gelir melekleri hiç görmedikleri halde “melekler allahın kızlarıdır” diye iftira atan mekkeli müşrikler gibi olur insan..

        bakın müteşabih ayetlerle ilgili kurandan size bir örnek vereceğim…

        bakara suresinde hz. musa israiloğlullarına bir inek kesmelerini emrediyor.. onlarda hz. musa ile alaycı bir tavırla tartışmaya girişiyorlar, “nasıl bir inektir bu” diye musaya soruyorlar.. musada özelliklerini sayıyor; “ne yaşlıdır, nede genç ikisi arasında bir sığırdır.”. onlar soruya devam ediyorlar; “rengi nedir” hz. musada; “bakanlara hoşnutluk veren sapsarı bir sığırdır.” diyor.. şimdi buraya dikkat;

        onlar şöyle diyor; “bizim için rabbine dua etde bize ne olduğunu iyice açıklasın. çünkü bu bize biraz karışık (teşabehe) geldi. bununla beraber allah dilerse onu elbette buluruz. (bakara-70)

        bu ayette yüce allah müteşabihin ne olduğunu açıklıyor.. sığır bilinmekle birlikte, öyle bir sığır daha önce görmedikleriden, tam olarak kafalarında netleştiremiyorlar.. işte müteşabih budur.. zaten ayetin sonundada onlar; allah dilerde biz ancak onu bulabiliriz. diyorlar… işte allahın dilediği kadar bize müteşabih ayetleri bilebiliriz.. o ayetler bize daima karmaşıktır..

        ayetleri tek tek açıkmama gerek yok.. rahman suresini okuyabilirsiniz..

  54. sercan dedi ki:

    BİLAL BEYDEN ALINTI
    15.ayete ise,mal,mülk,servet,evlat ve her şey birer sınav konusudur deniliyor.İnsan mal,mülk ve servetini nasıl kazandığını,helal bir emek verip vermediğini,mal,mülk ve srevetini nasıl elde edip, nereye hacadığını,aç ve yoksullara yardım edip etmediğini,evlatlarını nasıl yetiştirdiklerini,onlara maddi ve manevi bir terbiye verip vermediğini,onların geleceği için uğraşıp uğraşmadığını,onları topluma,insanlığa hayırlı bir fert olarak yetiştirp yetiştirmediğini vs.bütün bu konularda ebeveynler ile mal,mülk ve servet sahipleri sınanmaktadırlar….!!!
    BİLAL BEY şu açıklamanızla okuyanda sanacakki islam alemi zenginlikten malını parasını koyacak yer bulamıyor
    zenginlerin oranını 10.000 kişiden 1 kişi bu islam aleminde özellikle böyle
    müslümanların çoğu açlık sınırında yaşarken bu tezi nasıl yaparsınız
    peki 9999 kişinin maddi durumu kötü iken allah bunları neyle sınayacak
    DURUN sizin yerinize ben söyliyim ,,,
    onlarıda yoksullukla diyeceksiniz dimi
    işte bu tanrı kavramının nekadar geniş olduyu içini istediğin gibi doldura bileceğin bir şey
    hemde hiç bir kanıt ıspata ihtiyaç olmadan
    sadece mantığını beyninden çıkarıp atman yeterli!!!!

    sizden alıntı
    Yani, Allah rızası için toplumun muhtaç insanlarına faizsiz vb. karşılıksız ödünç verirseniz, Allah’da onu (sevabını vs.) sizin için kat kat artıtır.’’ deniliyor.Burada yüce Allah toplumun muhtaç ve yoksul kesimlerine karşılıksız verilen bir ödüncü sanki bizzat kendisine verilmiş gibi değerlendirir.

    burada sanki allah kendini ifade etmekte bir zorluk çekiyor ve siz tercümanlığını yapıyorsunuz
    allah yoksul ve fakirlere deseğdi bunu demekten acizmiydi ki siz yine
    öyle demek istemedi böyle demek istedi gibi her zaman aynı idda da bulunuyorsunuz
    bence sorun sizin anlama tarzınızda …………..
    saygılar ……….

  55. Gencer dedi ki:

    Müslüman arkadaşların Kankası Boko Haram Nijeryada 200 kızı kaçırıp pazarda köle ve cariye olarak satacağını açıklamış.Bun neye istinaden yapıyor tabii ki Kuran’a göre yapıyor ve diğer bir iddiası da Allah’la konuştuğudur.Şimdi siz 1400-2000 yıl önce Allah’la konuştuğunu iddia edenlere inanacaksınız ama şimdi ben Allah’la konuşuyorum bana bu kızları kaçırıp satmamı emretti diyen bir Müslümanın iddiasına inanmıyorsunuz öylemi.Her Allah’la konuştum diyen Müslümana kayıtsız ve şartsız inanmak zorundasınız.Dininiz yalan söylemeyi yasaklamadı mı ? Boko Haram’da sizden birisi olduğuna ve Müslüman olduğuna göre kesinlikle Yalan söylemiyordur.
    Müslümanlar lütfen Nijerya’daki kız kaçırma olayına destek olun,çünkü biz dinlere inanmayanlar destek olmuyoruz bizimle aynı yolda yürümek sizin için yasak olsa gerek.

    Cahilliğinizle ve Arap sevdanızla örnek birer Müslümansınız lütfen Kuran’ınızın emrettiğini uygulayın.
    Arapların Arapça okuyup anlayıp uyguladığı Müslümanlığı uygulayın tabii yerse.
    Birde Serkan adlı yorumcu arkadaşa acaba İsa ile ilgili bir kalıntı var mı bir araştır istersen Muhammedin sakalındaki kıllar hemen hemen her şehirde dolaşırken İsa’dan bir hırka bir eşya kalmış mı araştır bakalım ya da İsa diye bir Aleyhisselam yaşamış mı araştırıp bulursan bizimle paylaşmanı isterim.
    Ayrıca Hıristiyan birisine A.S. demeleri çok trajikomik oluyor.Aynı şekilde Yahudi Musa’yada A.S. diyorlar.

    Saygılar

    • MaMaLi dedi ki:

      Musa’da yaşamamışdır!selamun alehom!yahudi selamıdır,arapçaya,selamun aleyküm olarak,devşirilmişdir,manası,esenlikler dilerim dir.

  56. Gencer dedi ki:

    Apaçık Kitabın Apaçık ayetlerinden birisi daha anlayan beri gelsin.

    Meryem Suresi 1.Ayet

    1- Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd.

    Var mı anlayan???

    • bilal dedi ki:

      Gencer bey,

      1.‘’ Apaçık Kitabın Apaçık ayetlerinden birisi daha anlayan beri gelsin.
      Meryem Suresi 1.Ayet
      1- Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd.
      ‘’sizden alıntı ‘’

      Dini hüküm bakımından İnsan için gerekli olan ayetler açıktır.Öğrenmeye ve anlamaya çalışan her insan kendisine gerekli olan bütün dini hükümlerini ayetlerden çıkarabilir. Ama bazı surelerin başında bulunan bu tür harfların insan için gerekli olan dini bir hüküm içermediklerinden bunların açık olması gerekmediği gibi dini hüküm içeren ayetlerin açık olmasıyla da bir tezatlık oluşturmaz…. Çünkü bu huruf-i mukattaa insan için dini bir hüküm içermemektedir….Apaçık ayetler denildiği zaman insan için gerekli hükümleri içeren ayetler kastedilir.!!! Ama bu harflar ise,insan için dini bir hüküm içermezler,bu nedenle bunların açık olması gerekmez…!!!

      Peki,bunlar anlamsız mı ? Hayır ! Çünkü,

      a) Bunlar kur’an’ı gönderen yüce Allah’ın kullandığı birer şifredir,anlamsız değildir..!!!

      b) Yüce Allah bu tonlu seslerle (huruf-i mukattaalarla) sinyaller verip beşeriyetin dikkatlerini okunacak olan ayetlere çekmekte,bir an için,her işi bırakıp gelecek muazzam gerçekleri,ilahi mesajları dinleyip öğrenmelerini temin etmektedir….Yani bu harflarla insanın zihni,fikri ve dikkati okunacak olan bu ilahi mesajlara çekilmekte ve bunlarla kur’an’ı okuyan ve dinleyenin de kur’an’daki ilahi mesajlara konsantre olması sağlanmaktadır….!!!!

      MESELA: – Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd…’’ !!! diye okunmaya başlandığın da,bu tonlu seslerle dinleyicinin dikkati okunacak ayetlere çekilmekte,bunun sonunda da bu ayetlerdeki ilahi mesajları kavrayıp öğrenebilmesi için konsantre olması temin edilmektedir.!!! ‘’الله اعلم ‘’

      Ayrıca,Soma maden ocağında meydana gelen patlama sonucu haytını kayıp eden tüm işçi kardeşlerimize yüce Allah’tan rahmet,yakınlarına sabri cemil ve yaralılara da acil şifalar diliyorum..!!!

      Saygılarımla…

      • rammsteinn dedi ki:

        sayın bilal
        diyorsun ki

        Yani bu harflarla insanın zihni,fikri ve dikkati okunacak olan bu ilahi mesajlara çekilmekte ve bunlarla kur’an’ı okuyan ve dinleyenin de kur’an’daki ilahi mesajlara konsantre olması sağlanmaktadır….!!!!

        dikkat çekmek için konmuş harfler. tanrımız yemin ederken de dikkat çekmek istiyor.
        http://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCte%C5%9F%C3%A2bih
        wiki de anlamı olmayan harflerle başlayan ayetler var. acaba tanrımız neye dikkat çekmek istiyor. bi kaç tanesine bakalım
        Kaf (50inci Sûre): 1-Kaf. Mecîd (Şanlı, şerefli) Kur’an hakkı için! (Kur’an’a and olsun ki!)
        Câsiye (45inci Sûre): 1-Hâ, Mîm. ; 2-Kitâb’ın indirişi o güçlü ve hikmet sahibi Allah’tandır. (6)
        Ahkaf (46ncı Sûre): 1-Hâ, Mîm. ; 2-Kitâb’ın indirişi o güçlü ve hikmet sahibi Allah’tandır. (7)

        Zuhruf (43üncü Sûre): 1-Hâ, Mîm. ; 2- O apaçık Kitâp hakkı için! (O apaçık Kitâb’a and olsun!
        Duhân (44üncü Sûre): 1-Hâ, Mîm. 2- O apaçık Kitâp hakkı için! (O apaçık Kitâb’a and olsun!
        ——–
        Zuhruf (43üncü Sûre)
        Duhân (44üncü Sûre)
        bu iki ayette aynı. tanrı kendi indirdiği kuran üzerine yemin ediyor. yemin etmesi zaten dikkat çekmek için. birde ha-mim ile başlayarak dikkati daha fazla çekmek istiyor.
        hiç tanrı,kendi yarattığı kulunun dikkatini çekmek için anlamsız harfler kullanıp,üzerine birde yemin edermi??

        bir öğretmenin öğrencilerine bu şekilde hitap ettiğini düşünsenize;
        “C-N-S kimya kitabının üzerine yemin olsunki yarın sınav var”

        bilal bey
        kendi anlattığınız hiç kendinize mantıklı geliyor mu?

      • bilal dedi ki:

        Sn.rammsteinn,

        ‘’ Zuhruf (43üncü Sûre)
        Duhân (44üncü Sûre)
        bu iki ayette aynı. tanrı kendi indirdiği kuran üzerine yemin ediyor. yemin etmesi zaten dikkat çekmek için. birde ha-mim ile başlayarak dikkati daha fazla çekmek istiyor.” sizden alıntı ‘’

        Zuhruf- 1:Ha,Mim !
        Duhan-1: Ha,Mim !

        1-İfadeleriyle ‘’ insanın zihni,fikri ve dikkati okunacak olan bu ilahi mesajlara çekilmekte ve bunlarla kur’an’ı okuyan ve dinleyenin de kur’an’daki ilahi mesajlara konsantre olması sağlanmaktadır….!!!!

        2-Zuhruf-2:‘’والكتاب المبين ‘’Açık olan ve gerçekleri açıklayan bu kitaba yemin olsun…….’’
        2-Duhan -2: ‘’والكتاب المبين ‘’Açık olan ve gerçekleri açıklayan bu kitaba yemin olsun..’’ Ayrıca sonraki ayetlerde de kur’an’ın önem ve özellikleri anlatılmaya devam ediliyor.!

        a) Şimdi buraya baktığımız zaman birinci ile ikinci ayetler arasında büyük bir farkın olduğunu görüyoruz.Burada her iki surenin birinci ayetlerinde insanın fikri,zihni ve dikkati okunacak olan ilahi mesajlara çekilmekte,okuyanın ve dinleynin buna konsatre olması sağlanmaktadır..

        b) İkinci ayetlere gelince burada farklı olarak özellikleri anlatılan kur’an’a yemin edilerek onun kymet ve önemine vurgu yapılmıştır.. Ama birinci ayetlerde kur’an’ın önem ve özelliklerine böyle bir vurugu yapılmamıştır…..Bu nedenle birinci ile ikinci ayetlerin vurgu yaptıkları husus ve özellikler birbirinden farklıdır…….Birinci ayetlerde kendisine yemin edilen kur’an’ın önem ve özellikleri açıklanmıştır.’’ MESELA:Hükümleri açık ve gerçekleri açıklayan kitaba yemin olsun..’’ deniliyor…Peki,bu durum,‘’Ha, Mim’’ifadesinde var mı ? Ki birinci ile ikinci ayetler aynı şeyi ifade ediyor,diyorsunuz.???

        c) ‘’ bir öğretmenin öğrencilerine bu şekilde hitap ettiğini düşünsenize;
        “C-N-S kimya kitabının üzerine yemin olsunki yarın sınav var” sizden alıntı ‘’

        Şimdi bu getirdiğiniz örnekte kimya kitabının hiç bir özelliğine vurgu yapılmamıştır. Burada her öğrencinin zaten bildiği kimya kitabına yemen edilmiştir.Bu nedenle bu şekildeki yeminin bir anlamı yoktur.!!! Ama her iki surede geçen‘’والكتاب المبين ‘’Açık olan ve gerçekleri açıklayan bu kitaba (kur’an’a) yemin olsun.denildiği gibi,ondan sonra da yine kur’an’ın önem ve özellikleri anlatılmaya devam edilmiştir.. Sizin getirdiğiniz örnekte ise böyle bir durum söz konusu değil,tamamen anlamsızca bir yemindir.Yemin ediliyorsa bilinmeyen bir şeyin önem ve özelliği için edilir.Getirdiğiniz örnekte böyle durum olmadığı için’’Yemin olsun ki yarın sınav vardır..’’ ifadesi anlamsızdır.’’ Ama öğrenciler yarın sınav olacağına inanmıyorlarsa,o zaman bunu teyit etmek için belki öğretmen yemin edebilir.. Fakat böyle bir durum yoksa,öğertmenin bu şekilde yemin etmesi zaten anlamsızdır. Kur’an’daki yemin ile buradaki öğretmenin yemini arasında büyük bir fark vardır..İkisi aynı şey değildir.. ’.Yani kur’an’daki yeminle bilinmeyen faydalı şeyler anlatılmıştır…..Burada insanın dikkatı önem ve özellikleri anlatılan kur’an’a ve onun önem ve özelliklerine çekilmiştir..Sizin getirdiğiniz örnekte ise kimya kitabının bilinmeyen önem ve özelliklerine hiç bir vurgu yapılmadığı gibi,faydasız yere de yemin edilmiştir..!!! İşte kur’an’daki yemin ile,getirdiğiniz örenketeki yemin arasında büyük bir fark vardır,ikisi aynı değildir…!!! Bu nedenle yaptığınız yarumu anlamsız buluyorum…!!!

        Saygılarımla..

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Bir dolu anlamsız ve kendi içinde çelişkilerler yoğrulmuş cümleden kendinizi savunma adına anlamlı bir sonuç çıkardığınızı düşünmeniz trajiktir! Sizin yaptığınız her defasında başka bir yerinden patlayan bir giysiye bakıldığında sırıtan yamalar yapmaktan öte birşey değildir!

        Yemin eden bir tanrı düşüncesi ne kadar anlamsızsa, kendi sözlerinin doğruluğu üzerine yani kendi kendine yemin eden bir tanrı düşüncesi ondan dahada anlamsızdır! Bir varlığın muhataplarına anlattıklarının delili o varlığın kendi sözleri olabirmi ki üstüne birde o sözlerin üzerine yamin edilsin?

        Sayın Bilal,
        Tanrı kavramını bir yemin yani olağanüstü bir inandırma ve delillendirme çabasıyla yanyana düşünmek tanrı kavramını en basit deyimiyle ucuzlaştırmak, ayağa düşürmektir!

        Yemin insanların aralarındaki anlaşmazlıkları ve ya itilafları çözebilmek adına kendi iddialarının doğruluğu üzerine muhataplarına verdiği olağanüstü bir taahhüttür! Bunun için ortada birbiriyle aynı olmayan iki farklı düşünce yada iddia olması gereklidir! İnsanların bireysel ilişkilerdeki anlık tıkanmaların çözümünde kullanılmak üzere kendiliğinden icad edilmiş bir kişisel savunma mekanizmasıdır!

        — Ben yapmadım!
        –Yemin ederim ki ben yapmadım!

        ”ben yapmadım” demenin yeterli olmadığı bir inandırıcılık, taşımadığı ve karşıdakini ikna etmediği görüldüğünde kişinin inandırıcılığını pekiştirmek amacıyla başvurduğu olağanüstü bir ikna çabasıdır! Ama zaman içerisinde bu da inandırıcı gelmemiş ve yeminler herkesin üzerinde mutabık olduğu kutsal figürler üzerinden kurgulanmaya başlamış!

        -Kur’an ın üzerine yemin ederim!
        -Bayrak üzerine yemin ederim!

        Bu insani bir reflekstir!

        Peki siz bu işin içine tanrıyı soktuğunuz zaman, yani tanrıyı yemin eden bir varlık olarak düşündüğünüz zaman ne oluyor?

        Öncelikle kainatın sadece dünyadan ibaret olmadığını, ucunu bucağını henüz bilemediğimiz bir genişlikte olduğunu unutmayın! Size göre tanrı bu boşluğu yaratıp, içindeki her şeyi insan da dahil olmak üzere kendisi dizay etti! Ve kendisi TEKLİĞİN sembolü!

        Bu durumda böyle bir yüce kudretin ikna etmek için ve zaten ikna etmek için gönderdiği sözler üzerine üstelik te kendi yarattığı bir varlığı muhatap alarak yemin etmesi inandırıcımıdır?

        Yemin ederim bu dağı ben yarattım!

        Bu yemin ikinci bir tanrı olasılığında diğer tanrının yaptığını kanıtlaması için kullanabileceği olağanüstü bir ikna çabası olarak değerlendirilebilir! Ama zaten kendi yarattığı varlığa ne diye kendini kanıtlasın? Üstelik kendisi insanlarla doğrudan muhatap olmadan sadece bir birey üzerinden mesajlarını iletme yolunu seçmiş ve insanlar da o bireyin tanrıdan mesajlar aldığına inanmışken(!) üstüne birde yine o birey aracılığıyla kendi sözlerinin doğruluğunun ispatı için neden yemin etsin?

        Burada sizin görmekten kaçındığınız şey aslında tanrının değil, tanrıyla konuştuğunu iddia eden bireyin bu iddiasının doğruluğuna ikna etmek için kendisinden soyutladığı( sözde kendisin değil tanrının sözleri) ama kutsallık atfettiği bir simge üzerinden devşirdiği ikna çabasıdır!

        Bunu anlamak için zufruf süresinde biraz ileri gitmek yeterlidir;

        ”Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: Rahmân’dan başka kulluk edilecek ilâhlar var etmiş miyiz?” Zuhruf,45-iniş sırası 63

        ”Rahmân’dan başka kulluk edilecek ilâhlar var etmiş miyiz?”

        Eğer bunu tanrı söylüyorsa, ortada iki tanrı var demektir, ya da kendi kendini yaratan bir tanrı ya da dünyadan yaratılan bir tanrı!

        Bu ayet açıkça, ben kulluk edesiniz diye sadece RAHMANI yarattım demektir! Yani kuranda konuşan tanrı başka, kulluk edilecek tanrı başkadır!

        Ama bu fahiş bir hatadır ve daha önce tutmadığı bizzat kuranda itiraf edilmiş olmasına rağmen yinelenmiştir!

        ”De ki: “(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur.” Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut.”İsra,110, İniş sırası,50

        Şimdi Sayın Rammstein’in hoşgörüsüne güvenerek onun örneğini yeniden düzenleyip buraya yazmak istiyorum!

        “Sınıfı geçmeniz için en az 3 almanız gereken,okutulması bakanlık tarafından zorunlu kılınan ve kimyanın bütün gerçekliklerinin yazılı olduğu açık olan C-N-S kimya kitabının üzerine yemin olsun ki biz sizi onunla yarın sınayacağız”Kimya Öğretmeni

        ‘’Açık olan ve gerçekleri açıklayan bu kitaba yemin olsun..’’ Duhan,2

        Kuranın tanrısına inanmayan bir insanın yorumunu kendi dünyasından alıntıladığı örneklerle yapmasını anlarım da, tanrıya inandığını söyleyen sizin insansı bir örneği tanrısal bir örnek gibi görerek tanrı davranışıyla eşitlemenizi ve bunun üzerinden bir cevap devşirmenizi anlayamam! Tanrınızın kudretini(!) kendi elinizle yok ettiğinizin farkında bile değilsiniz!

        Hele de savunma yapağım diye kırdığınız potların hiç farkında değilsiniz;

        ”Burada her öğrencinin zaten bildiği kimya kitabına yemen edilmiştir.” Bilal Beyden,

        O zaman kranın tanrısı için bunun tersi geçerlidir;

        Tanrı hiçbir inananın bilmediği kuran üzerine yemin etmektedir!

      • bilal dedi ki:

        Sn.Toro,

        Yemin eden bir tanrı düşüncesi ne kadar anlamsızsa, kendi sözlerinin doğruluğu üzerine yani kendi kendine yemin eden bir tanrı düşüncesi ondan dahada anlamsızdır! Bir varlığın muhataplarına anlattıklarının delili o varlığın kendi sözleri olabirmi ki üstüne birde o sözlerin üzerine yamin edilsin? ‘’ sizden alıntı ‘’

        Kur’an’daki yeminlerle yüce Allah ne kendini inandırmak,ne de sözlerinin doğruluğunu delillendirmek için yapıyor.!!! Zaten inanmayan bir insana binlerce defa yemin edilse de bu hiç bir şey ifade etmez.Bu nedenle kur’an’daki yeminler,inanmayanları inandırmak veya sözünün doğruluğunu delillendirmek için değil.! Kur’an’daki yeminlerin maksadı aşağıda anlatıldığı gibidir..

        1-Kur’an,insana hitap ettiği için onun fitret ve doğasında var olan yemini göz ardı etmemiştir.

        2-Yüce Allah indirdiği ayetlerini inandırmak için değil,pekiştirmek için bazen yemin etmiştir.. Bunda garip görülecek bir taraf yoktur…

        3-Yemin her zaman pekiştirmek veya bir şey inandırmak için değil, bazen de söz konusu şeyin kıymetine işaret etmek ve kadrini yüceltmek için yapılır..

        4- Yemin dinleyenlerin dikkatlerini anlatılacak hususlara çekmek için yapılır..

        5-Yemin,bir şeyin faziletli oluşuna ya da faydasına da işaret için yapılır… “
        İşte‘’الله اعلم ‘’kur’an’daki yeminler bunlar içindir,inandırmak veya sözünün doğruluğunu delillendirmek için değil…!!!

        ”Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: Rahmân’dan başka kulluk edilecek ilâhlar var etmiş miyiz?” Zuhruf,45-iniş sırası 63 ” Rahmân’dan başka kulluk edilecek ilâhlar var etmiş miyiz?” sizden alıntı ‘’

        Maalesef,gösterdiğiniz mealdeki ‘’….var etmiş miyiz ? ‘’şeklindeki ifade de hatalıdır.!!!
        Doğru çevirisi ‘’……kılmış mıyız,? şeklindedir..

        Çünkü,orada yaratmayı,var etmeyi ifade eden ‘ خلق’’ değil,’’جعل’’ kelimesi gelmiştir..

        Zuhruf-45.ayetin Meal ve izahı !!!

        Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: (onlara verilen bilgiyi incele)! Biz,Rahman (olan Allah’ın) dışında tapılacak birtakım ilahlar kılmış mıyız?‘’ Yani Rahman olan benden başka kulluk edilecek tanrılar meşru kılmış mıyız?? Rahman olan Allah‘tan başka tanrılara tapılmasına hiç izin vermiş miyiz? şeklindedir..Özetle,yüce Allah burada Rahman sıfatıyla kendi zatına işaret ederek böyle bir ifadeyi kullanmıştır !!! Yani yaratan veya yaratılan iki tanrı söz konusu değildir….Bu nedenle ayetin vermiş olduğu mesajı doğru algılamamışsınız!!!

        Ayrıca kur’an’da Rahman ile Allah aynı zatın iki ismidir.Yani Rahman yüce Allah’ın has bir ismi sıfatıdır.Bu nedenle Allah’da,Rahman da birdir.Aşağıdaki ayete de buna açıkça vurgu yapılmıştır..

        De ki: “(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur.” Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut.”İsra,110, İniş sırası,50

        İşte bu nedenle Zuhruf-45.ayete yüce Allah o inandığınız ‘’ Rahman,yani Allah olan benim dışında başka ilahları edinmeye,onlara tapılmaya müsaade ettik mi? Bunu meşru kıldık mı ? diyor…!
        Özetle, bu ayete yüce Allah Rahman ismiyle kendi zatına işaret ederek ondan başkasına ilahlar edinmeyi,onlara tapılmayı yasaklayıp müsaade etmediğine vurgu yapmıştır…….. Çünkü Rahman da yine kendi zatıdır.Zaten bunu İsra-110.ayetle de pekiştirmiştir..Yani haşa ortada yaratan ve yaratılan iki tanrı söz konusu değildir…’’

        ‘’ Şimdi Sayın Rammstein’in hoşgörüsüne güvenerek onun örneğini yeniden düzenleyip buraya yazmak istiyorum!
        “Sınıfı geçmeniz için en az 3 almanız gereken,okutulması bakanlık tarafından zorunlu kılınan ve kimyanın bütün gerçekliklerinin yazılı olduğu açık olan C-N-S kimya kitabının üzerine yemin olsun ki biz sizi onunla yarın sınayacağız”Kimya Öğretmeni ‘’sizden alıntı ‘’

        Öğretmenin bu şekildeki kimya kitabı üzerindeki yemini de yine anlamsızdır.Çünkü, a) Yeminler kutsal sayılan nesneler üzerine yapılır.Oysa kimya kitabı ne öğretmen,ne de öğrenciler tarafından kutsal sayılır. !!! Ama kur’an,inanmayanlar tarafından kutsal sayılmasa bile,hem onu gönderen Allah tarafından,hem de inananlar tarafından kutsal sayılır.Çünkü kur’an Allah’ın kelamıdır,onun nezdinde kutsaldır,bu nedenle buna yemin edilebilir…!!!

        b) Bu tür yeminlerle kur’an’ın insanların huzur ve mutluluğu için çok önemli mesajlar işerdiğine de dikkat çekilmiştir…!!!

        ‘’ O zaman kranın tanrısı için bunun tersi geçerlidir;
        Tanrı hiçbir inananın bilmediği kuran üzerine yemin etmektedir! ‘’ diyorsunuz.’’

        Bence iddianızın tam tersi geçerlidir.! Çünkü yüce Allah yemin ettiği bu kur’an’ın içindekleri bize bildirmiştir.Bizim için ne gerekli ise,konuyla ilgili hükmünü ve mesajını açıklamıştır,okuyup anlamaya çalışan herkes bunu öğrenebilir…!!!

        Ayrıca en büyük yanlışlarınızdan biri de,neden tanrı insan tarzında hitap ediyor demenizdir.!!! Peki yüce Allah’ın gönderdiği kur’an’ın ve ilahi mesajların muhatabı kimlerdir,insanlar değil midir.??? Eğer kur’an’ın muhtabı insanlar ise,anlayabilmeleri için insanın tarzıyla hitap etmesi gerekir.!! Şayet kur’an’ın muhatabı insanlar değil de,melekler olsaydı,o zaman kur’an’daki ilahi hitaplar onlara uygun olacaktı….!!!

        Saygılarımla…

      • Serkan dedi ki:

        Bu TORO kendi bildigini okuyor!demogoji laf canbazligi ve sayamadigim bir sürü marifeti var.Bence buna laf anlatmak eşeğe haydi yürü demekten daha zor İnan?Bilgi kirliliği ve cevap vermeden başka bir konuya değinmeyi yani kavirmayi iyi biliyor?O da Darwin gibi salla ya tutarsa modunda 😉
        Benimle tartısınca Allah’a inanan dinlerin toplamını daha 1,5 milyar bilen cahille ne konuşacan 5 milyar insan var Allah’a İnan uç semavi dının toplamı bu digerleri putperest hindu vs ateist kac kisi desen onu bile sallar cahil adam iste!Bu adamla neyi tartışacaksın daha

      • toro dedi ki:

        Serkan,
        Eğer 1.5 milyarlık islam alemi haricinde ki semavi dinlerin inanırları inandıkları figüre Allah demiyorsa eşek olup dehlenmeye razımısın?
        Madem aynı tanrıya inanıyorlar o zaman birbirleriyle neyin s.diğini yarıştırıyorlar?

        Zor değilmi, sayın Bilal veya başkasıyla yaptığımız tarzda bir sohbete dahil olamamak, yarıştıracak bilgisi olmamak! Ben seni kendi haline bırakmak istiyorum, kendini bu sayede tanır bilirsin diyorum ama sen her defasında benden sana cehalet madalyası takmamı istiyorsun! Madalyaya ne gerek var ki, madalya olmadan cehaletini gösteremediğini mi sanıyorsun?

        Yazık sizin gibi gözü kinle bürümüş ezberci inanırlara! Daha öncede demiştim inanmak kolaydır, kalabalığın arasına katılır kaynarsınız, nasıl inandığınızı kimse bilmez! Adam olmak ise kalabalıklarda gizlenemeyecek kadar zordur! İnandığın tanrın üzerine yemin ederek söyle bana inanıyorum dediğin kitabı kendi başına eline alıp kelime kelime kaç defa okudun? Sizin gibiler okumaz, okumadığı için kendini inancının kendinde depolanan bilgisiyle savunmak yerine insanlara hakaret etme yolunu seçer! Tanrım bana ahlak diyor der ama ahlaksız olmaktan vazgeçemez!

        Yazık ki kitabınızı okuyarak sayınızı çoğaltmıyor, üreyerek sayınızı arttırıyorsunuz! Öncelikle ilk emri OKU olan bir kitabı aranızdan (1.5 milyar) kaçı kelime kelime baştan sona okumuştur, artist?

        Onu yemek kitabı gibi canınız çekince ya da ihtiyaç duyunca okuyacak sonra ona inanmadığı halde tamamını okumuş olanlara hakaret edeceksiniz!

        Önce insan olun, insan!

      • Serkan dedi ki:

        Senin gibi artış olmaktan iyidir TORO , halen boş konuşup DARWİN gibi atıp tutuyorsun!senin gibi bir bOktan anlamayan ateistle neyi tartışacağız İnan bilmiyorum.Semavi din dedim bunu bilmiyorsan öğren zoruna gitmesin sinirlenmene gerek yok koçum?eşeğe semer vurmuşlar eşek hep eşek kalmış o kitabı okuyoruz sen merak etme

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Bakın yazınızı okuduğumda doğrudan çelişkileriniz çarpıyor gözüme!

        Teker teker cevap vereceğim;

        ”Kur’an’daki yeminlerle yüce Allah ne kendini inandırmak,ne de sözlerinin doğruluğunu delillendirmek için yapıyor.!!! Zaten inanmayan bir insana binlerce defa yemin edilse de bu hiç bir şey ifade etmez.” Bilal Bey’den.

        ”Zaten inanmayan bir insana binlerce defa yemin edilse de bu hiç bir şey ifade etmez”

        Peki zaten inanan insanlara yemin edilmesinin mantığı nedir?

        Yemin niye edilir Sayın Bilal? Bir insan size kuranın üzerine yemin ettiriyorsa bu sayede size inanmak mı istiyordur, yoksa başka birşey mi? Sizi hayatınızda salt dikkat çekmek için kaç kere yemin ettiniz? Hadi diyelim ki dikkat çekmek için yemin ettiniz! Peki neye dikkat çekmek istiyorsunuz?

        Sırf cevap vereceğim kaygısıyla şu cümle nasıl kurulur?

        ”Zaten inanmayan bir insana binlerce defa yemin edilse de bu hiç bir şey ifade etmez”

        Mahkemelerde hakimlere ”yemin ederim ki ben yapmadım” diyenleri dışarımı salıyorlar, Bilal Bey? İşe başvuranlardan sabıka kaydının yerine sabıkası olmadığına dair yazılı yemin mi alıyorlar? Ne yapıcaz şimdi bu hakimleri, işverenleri! Binlerce yemin eden suçlunun masumiyetine, sabıkasızım diyen adayın sabıkasızlığına bir türlü inanmıyorlar! Nato mermer nato kafa yani? Ha birde insanoğlu o kadar inançsız ki yeminlere inanmayı, onunla tatmin olmayı bırakmış ”delil” diye birşey icat etmiş!

        ”3-Yemin her zaman pekiştirmek veya bir şey inandırmak için değil, bazen de söz konusu şeyin kıymetine işaret etmek ve kadrini yüceltmek için yapılır.. ” Bilal Bey’den

        ”5-Yemin,bir şeyin faziletli oluşuna ya da faydasına da işaret için yapılır… “
        İşte‘’الله اعلم ‘’kur’an’daki yeminler bunlar içindir,inandırmak veya sözünün doğruluğunu delillendirmek için değil…!!!” Bilal Bey’den.

        Bu itibarla başında yemin olmayan ayetlerin kıymetsiz,faziletsiz ve kadri yüceltilmeyecek kadar önemsiz olduğunumu düşünmeliyiz?
        Sizinle başında yemin olmadığı halde inancınızın temel taşları olan ayetlerden bir demet paylaşmamı istermisiniz? Sonra da sorarım, başında yemin olmayan bu ayetlerin kıymetli, faziletli ve kadrinin yüce olduğunu nasıl anladınız?

        ”Maalesef,gösterdiğiniz mealdeki ‘’….var etmiş miyiz ? ‘’şeklindeki ifade de hatalıdır.!!!
        Doğru çevirisi ‘’……kılmış mıyız,? şeklindedir” Bilal Bey’den.

        Eeee! Oraya ”var etmiş miyiz” yerine ”kılmış mıyız” koyduğunuzda ne değişti! Tanrı kendini tanrımı kılmış?

        ”Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: (onlara verilen bilgiyi incele)! Biz,Rahman (olan Allah’ın) dışında tapılacak birtakım ilahlar kılmış mıyız?‘’ Yani Rahman olan benden başka kulluk edilecek tanrılar meşru kılmış mıyız?? Rahman olan Allah‘tan başka tanrılara tapılmasına hiç izin vermiş miyiz? şeklindedir..Özetle,yüce Allah burada Rahman sıfatıyla kendi zatına işaret ederek böyle bir ifadeyi kullanmıştır !!! Yani yaratan veya yaratılan iki tanrı söz konusu değildir…” Bilal Bey’den.

        Yukarıdaki parağrafın nerdeyse her cümlesi hatalı!

        ”Yani Rahman olan benden başka kulluk edilecek tanrılar meşru kılmış mıyız?”

        Rahman kendini MEŞRU MU kılmış?

        ”Rahman olan Allah‘tan başka tanrılara tapılmasına hiç izin vermiş miyiz?”

        Kendisine tapılmasına İZİN Mİ vermiş? Birileri istiyor ama O
        tapılmasına izin vermiyormuymuğ?

        Neredeyse 30 kusur mealci benim size kopyaladığım ayetle aynı şekilde bir çeviri yapmış! Şimdi 30 a karşı sizemi inanalım? Hatta paylaştığım ayetin diyanet çevirisi olduğu düşünür ve bununda bir kurul tarafından yapıldığını bilirsek 30 dan daha fazla kişiyle aranızı bozmanız gerek! Baksanıza ayetin arapçasından sizin tanrınızı başka bir tanrının var ettiğini anlamış ve aktarmışlar! Yada sorun hiçbirinizde değil, başka bir dile çevrildiğinde herkesin canının istediği anlamlar yükleyeceği bir kitabı var eden de(!).

        ”Ayrıca kur’an’da Rahman ile Allah aynı zatın iki ismidir.Yani Rahman yüce Allah’ın has bir ismi sıfatıdır.Bu nedenle Allah’da,Rahman da birdir.Aşağıdaki ayete de buna açıkça vurgu yapılmıştır..” Bilal Bey’den

        Tamam diyelim ki Rahman ile Allah aynı ZATIN ın iki ismidir peki neden ayette sadece bu ikisi var? Kuranın tanrısının geri kalan 97 ismi nerede? Neden özellikle bu ikisi vurgulanmış? Diğer 97 si bunlardan daha az yüce olduğu için mi?

        ”Öğretmenin bu şekildeki kimya kitabı üzerindeki yemini de yine anlamsızdır.Çünkü, a) Yeminler kutsal sayılan nesneler üzerine yapılır.Oysa kimya kitabı ne öğretmen,ne de öğrenciler tarafından kutsal sayılır. !!! Ama kur’an,inanmayanlar tarafından kutsal sayılmasa bile,hem onu gönderen Allah tarafından,hem de inananlar tarafından kutsal sayılır.Çünkü kur’an Allah’ın kelamıdır,onun nezdinde kutsaldır,bu nedenle buna yemin edilebilir…!!!” Bilal Beyden.

        Doktorlar neyin üzerine yemin eder sayın Bilal? Bir kimya öğretmenin mesleğinin kutsalı nedir? Derslerini hangi kaynaktan aldığı bilgiyle anlatır? Bir öğretmen elindeki kitabın kendisi için ne kadar önemli olduğunu öğrencilerine göstermiş ve öğrenciler bu önemi kavramışsa o andan itibaren öğretmenin o kitapla ilgili söylemleri öğrencileri tarafından daha fazla ciddiye alınır!

        Sizin hayattan kopuk, insan ilişkilerinden ve sosyolojiden bihaber olduğunuza inanmak üzereyim! Hem tanrının insanlara hitap ettiği için insanaların anlayabileceği şekilde konuştuğunu söyleyeceksiniz hemde insanların kişisel olarak değer verdiği ya da herkesten daha fazla önemsediği bir şeyin diğer insanlar tarafından daha fazla ciddiye alınmaya başlandığını ve bu figür üzerine edilen yeminlerin de olduğundan fazla önemsendiğinden haberdar olmayacaksınız?

        Adamın birisi için en önemli şey bazen arabasıdır! Ve birgün o adam herkesin kendisi için ne kadar önemli olduğu bilinen arabasının üzerine yemin ederse bu yemin, yeminin muhatapları için fazladan anlam ifade eder!

        ‘’ -O zaman kranın tanrısı için bunun tersi geçerlidir;
        -Tanrı hiçbir inananın bilmediği kuran üzerine yemin etmektedir! diyorsunuz.

        Bence iddianızın tam tersi geçerlidir.! Çünkü yüce Allah yemin ettiği bu kur’an’ın içindekleri bize bildirmiştir.Bizim için ne gerekli ise,konuyla ilgili hükmünü ve mesajını açıklamıştır,okuyup anlamaya çalışan herkes bunu öğrenebilir…!!!”

        ”Bence iddianızın tam tersi geçerlidir.!”

        Bunu demeniz yeterli değildir! Çünkü benim tersini ifade ettiğim yorumun sahibi sizsiniz ben değilim!Yorumunuzu altta hatırlatayım;

        ”Burada her öğrencinin zaten bildiği kimya kitabına yemen edilmiştir.”

        Yukarıda ki gibi ”ZATEN bilmediği” derseniz kuranda bunun tersi mevcuttur demiş olusunuz! Dolayısıyla bu durumda cümle Kuran için şu şekilde kurulur;

        ”Burada hiçbir müslümanın bilmediği kuran a yemen edilmiştir.”

        Kusura bakmayın ama savunma yapacağım diye çalakalem yazdıklarınızın nereye gideceğini önceden hesaplamak zorundasınız!

        ”Şayet kur’an’ın muhatabı insanlar değil de,melekler olsaydı,o zaman kur’an’daki ilahi hitaplar onlara uygun olacaktı….!!!”

        Yukarıdaki yorumunuza konu olan tanrısal bilgiye nasıl sahip olduğunuza girmeyeceğim!Ben sadece tanrının meleklerine nasıl hitap edeceğini merak ediyorum!
        Mesela nasıl, tanrı meleklerle insanlarla konuştuğununda farklı bir şekilde mi hitap ediyor? Keşke bir kaynağımız olsaydı, nasıl konuşuyorlar bilseydik! Ama durun, kuranda bu konuşmalar yok mu?
        Bakalım nasıl konuşuyorlar;

        ”Bir zamanlar Rabb’in meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. (Melekler): “A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz” dediler. (Rabb’in): “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” dedi.”Bakara,30

        Bana farklı bir hitap gibi gelmedi!

      • toro dedi ki:

        Serkan,
        Bak sayemde semerinle arandaki ilişkinin soyut olduğunu somut bir anlamı olmadığını öğrenmişsin! Sanırım yazarken bilgisayarın üzerinden de aynaya bakıp kendini kesiyorsun! Ne gördüğünü o kadar güzel anlatıyorsun ki seni gözümde canlandırabiliyorum!

        Bu arada cidden okuyormusun O KİTABI! Oh oh aynen işte böyle oku!

        Bu arada senin eşsiz vaya semerli bilgine güvenim yok! Şöyle internette bir yerlere bakıverde bana ateist ne demekmiş yazıver!
        Görelim bakalım papağanmısın, insan mı?

        Semavi din nedir öğren demek, ben aslında bilmiyorum cümlerimde süs olarak kullanıyorum demektir! Böyle yapma bilmediklerini bilmediğini itiraf edersen seni ayıplamam, hatta öğrenmene yardım ederim! Ama bilmediklerini biliyormuş gibi davranırsan seni son cevabındaki saçmalıklardan öte birşey konuşamayacak hale sokarım! Papağan gibi ezberden konuşur, durursun!

      • Serkan dedi ki:

        Ben telefonumdan yazıyorum ve telefona bakınca senin EVRİMLESMİS Yüzünü görüyorum…EH ATEİST OLMAK MAYMUN OLMAK DEMEK BAKTİKCA MAYMUNLARA SANA VE SENİN GİBİ ATEİSTLERE SAYGIM ARTIYOR

      • Gencer dedi ki:

        Dallama Serkan cevap ver bakalım Toro’nun ortaya çıkardığı Zuhruf 45 teki Rahman’ı kim yaratmış.Cevap verebilecekmisin Yobaz.
        Rahman kim Rahman’ı yaratan kim.Siz Rahman’amı inanıyorsunuz yoksa Rahman’ı yaratanamı.Adam bak ne demiş.Tapasınız diye ( EMbesillere) Rahman’dan başka ilah yaratmadık diyor.
        Sen bu tarz bir karşılığı hak ettin.

      • Serkan dedi ki:

        Lan dallama gencler ağzını bozma hani evrimde ağız bozmak yoktu it herif bak yobaz senin annanin kokos elbisesine takılan bir at buralarda adamın ağzını açma rahman Allah’ın adı senin. Gibi DARWİNlesmis EVRİMLESMiSLER Anlamaz

      • toro dedi ki:

        Serkan,
        İşte böyle! Kendini zorlama neysen osun! Bana anlat bir müslüman olarak daha ne türlü egzantrik küfürler öğrendin AHLAKLI olmak adına göster! Göster ki bilelim kimlerle aynı inancın parçası olmadığımız!

        Hani 3 mesaj geçtin ama hala sana egzantrik küfretme yeteneği kazanmanı tavsiye eden(!) kitabın tamamını birkere okuduğunu yine o kitabın üstüne yemin ederek ikrar edemedin! Hayır bana niye kızıyorsun söyleyince? Seni yargılayacak olan benmiyim yoksa adına ahkam kestiğin ama sana ne söylüyor diye kitabını okumadığın tanrın mı?

        Soğandan inanır olmanın seni düşürdüğü çukurda debelenmeyi bırakta neden bu çukura düştüğünü sorgula! Sonra git dağarcığına 3-5 kelime daha ekle! Senin döndürüp dolaştırıp söylediğin aynı cümlelerde kullandığın kelime sayısı kadar papağanların da kelime dağarcığı var! Kendin için bir fark yaratmak istiyorsan ezber konusunda papağanlarla yarışma, insanlarla yarış!

      • Gencer dedi ki:

        Bu Serkan hakikaten kaz kafalı birisi.Zuhruıf 45 i okusana kardeşim.malmısın sen bak ne diyor Rahman’ı yarattık diyor.Türkçe bilmeyen yazılanı anlamayan mallarla dolu bu ülke.Burada genelde saygı çerçevesinde yorumlar yaptık ancak seninle saygılı bir konuşma yapmak gerçekten zor.
        Kim Rahman’ı Yarattı ????? Sen ona cevap ver.
        Rahman’ı yaratan KİM?
        Yaratılan Rahman Kim?

        3 seçenekli yazdım umarım birisini anlarsın.

      • Serkan dedi ki:

        Dallama diyen sen seviyeyi korumayan sen ondan sonra saygı bekleme kardesim benden,ağzına sahip çık seviyeni koru gerizekali lafını sana aynen iade ediyorum.

        O DOĞMAMIŞ DOGRULMAMİSTİR, sen bunu biliyorsun o yoktan var eden peki senin evren tanrın seni neden insan yaratmatida önce maymun olarak yaratıp daha sonra insana çevirdi bunu sen bana anlat bakalım çok AKILLI herif

      • Gencer dedi ki:

        Zuhruf 45
        Ve senden önce gönderdiğimiz resûllerimizden sor (bakalım), Rahmân’dan başka tapılacak ilâhlar kıldık mı?

        Bak Serkan …. Öncelikle burada maymun’dan türedik diye bir söz benim ağzımdan çıkmamıştır.Sen her karşındaki kişiyi aynı kefeye koyarak önce sazanlığını açık seçik beyan ediyorsun.Eğer insanoğlu bir hayvandan türediyse bu senin gibilerden belli olduğu üzere Maymun’dan değil SIĞIR’dan türemiştir.Maymun’dan türemiş olsaydık senin gibi akılsız kişiler türemezdi.Bu birincisi buradan anlaşılacağı üzere ben Evrim teorisine inanmıyorum OK.( anlamlarınıda yazıyorum ki iyice bi anla)

        Şimdi yukarıdaki yazıdan sen bir b..k. anlamıyorsun bu anlaşıldı.Bak ne diyor arkadaş Rahman’dan başka tapılacak ilahlar kıldık mı? diyor.Şimdi tapılacak ilahı kılan başkası tapılacak olan Rahman başkası değil mi? Do you speak Turkish?

        Yani buradaki ölümcül hatayı anlamamakta neden ısrar ediyorsunuz?
        Çıkın açık seçik deyin kardeşim burada bir Hata var.Var arkadaş yüzlerce var.
        Ayrıca bir insan ondan önce gönderilen ölmüş resullere nasıl soru sorar?

        Bak iki cümle var orada ikisinde de FATAL ERROR.

      • bilal dedi ki:

        Sn.Gencer,

        Diyorsunuz ki, ‘’ Ayrıca bir insan ondan önce gönderilen ölmüş resullere nasıl soru sorar?

        Maalesef,Zuhruf-45.ayetin mesajını doğru anlamamışsınız.! Ayetin anlamı şöyledir. !

        ” Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor; ( onlara verilen bilgiyi inceleyip araştır ve senden önceki peygamberlere gerçekten inanan kimslere sor,bu konuyu arıştır.vs..) şeklindedir…!!!

        Mesela:Bilmediğimiz bir konu için bunu yargıya sor ! dediğimiz de yanlışlık mı yapıyoruz? Yargıya soru sorulabilir mi ? Bunun anlamı yargıç ve hukuk uzmanlarına sor değil midir? Peki niye bu tür ifadeleri kullanıyoruz? Acaba yanlışlık mı yapıyoruz? İşte bu da böyle.!!!

        Ayrıca aşağıdaki bütün tefsir metinlerinde de bunun böyle olduğu anlatılıyor.!!!

        1-‘’ (وَسْئَلْ مَنْ أَرْسَلْنا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رُسُلِنا، أَجَعَلْنا مِنْ دُونِ الرَّحْمنِ آلِهَةً يُعْبَدُونَ) أي واسأل أمم من أرسلنا من قبلك من الرسل: هل حكمنا بعبادة غير الله؟ وهل جاء ذلك في ملة من الملل؟
        ‘’تفسير المراغي ‘’

        2- ‘’ وَاسْأَلْ مَنْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رُسُلِنَا أَجَعَلْنَا مِنْ دُونِ الرَّحْمَنِ آَلِهَةً يُعْبَدُونَ
        قَالَ مُجَاهِد { وَاسْأَلْ الَّذِينَ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمْ قَبْلك رُسُلنَا } وَهَكَذَا حَكَاهُ قَتَادَة وَالضَّحَّاك وَالسُّدِّيّ وَابْن مَسْعُود رَضِيَ اللَّه عَنْهُ وَهَذَا تفسير

        3- [الزخرف:45} معناها: أنه يسأل أهل الكتاب من أتباع الأنبياء،

        4- ‘’ حدثنا بشر, قال: ثنا يزيد, قال: ثنا سعيد, عن قتادة ( وَاسْأَلْ مَنْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رُسُلِنَا ) يقول: سل أهل التوراة والإنجيل: هل جاءتهم الرسل إلا بالتوحيد أن يوحدوا الله وحده؟ قال

        5-‘‘( وَاسْأَلْ مَنْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رُسُلِنَا ) إنما معناه: فاسأل وابحث كتب الذين أرسلنا من قبلك من الرسل, فإنك تعلم صحة ذلك من قبلنا, فاستغنى بذكر الرسل من ذكر الكتب, إذ كان معلوما ما معناه.

        İşte bütün tefsirlerde de bunun anlamı böyledir !! Siz bunlardan daha mı iyi biliyorsunuz ?

        Zuhruf-45.ayetin Meal ve izahı !!!

        ‘’Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor;(onlara verilen bilgiyi incele,araştır vs..) Biz,Rahman (olan Allah’ın) dışında tapılacak birtakım ilahlar kılmış mıyız?‘’ Yani Rahman olan benden başka kulluk edilecek tanrılara kulluk edilmeyi meşru kılmış mıyız? deniliyor. Özetle,yüce Allah burada Rahman sıfatıyla kendi zatına işaret ederek böyle bir ifadeyi kullanmıştır !!! Yani yaratılan bir tanrı söz konusu değildir… !!!
        Ayrıca kur’an’da Rahman ile Allah aynı zatın iki ismidir.Yani Rahman yüce Allah’ın has bir ismi sıfatıdır.Bu nedenle Allah’da,Rahman da birdir.Aşağıdaki ayete de buna açıkça vurgu yapılmıştır..

        De ki: “(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın,(fark etmez) nihayet en güzel isimler O’nundur.”Namazında sesini pek yükseltme,çok da kısma.İkisi ortası bir yol tut.”İsra,110, İniş sırası,50

        İşte bu nedenle Zuhruf-45.ayete yüce Allah o inandığınız ‘’ Rahman,yani Allah olan benim dışında başka ilahlar edinmeyi,onlara tapılmayı meşru kılmadık ‘’ diyor…!!!
        Özetle,bu ayete yüce Allah Rahman ismiyle kendi zatına işaret ederek ondan başkasına ilahlar edinmeyi,onlara tapılmayı yasakladığına vurgu yapmıştır…….. Çünkü Rahman da yine kendi zatıdır.Zaten bunu İsra-110.ayetle de pekiştirmiştir..Yani haşa burada yaratılan bir tanrı söz konusu değildir.!
        Bu nedenle yaptığınız yorum anlamsızdır.!!!

        Saygılarımla…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Bilâl;

        Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: Rahmân’dan başka kulluk edilecek ilâhlar var etmiş miyiz (zuhruf-45) (diyanet tercümesi)

        ayetin aslı (yamasızı) yukarıda yazıyor, Muhammedin daha önce gönderilmiş peygamberlerle konuşmadığını nereden biliyorsun ki ayete yama yaparak, tanrınızın meramını anlatamayan bir varlık olarak algılanmasına sebep oluyorsunuz,

        ben şahsen öyle algılıyorum, herhalde tanrı meramını tam olarak anlatamamış ki Kuranı Araplardan bile daha iyi bilen Bilâl bey, ilâveler yaparak Kuranın tanrısının eksik bıraktığını tamamlamaya çalışıyor diye düşünüyorum,

        acaba mirac hadisinin ilham kaynağı bu ayet olabilir mi?
        böyle bir ayet olurda Muhammedi kendinden önceki peygamberlerle konuşturmamak olur mu hiç?

        ikinci cümlede kulluk edilecek varlık olarak sadece Rahmanı var etmişler?
        öznesi biz olan ayette, Rahmanı kimler var etmiş diye sormuyorum.

      • bilal dedi ki:

        Sn.Toro,

        1- ‘’ Rahman kendini MEŞRU MU kılmış? diyorsunuz !

        Cevap: Rahman kendine ibadet etmeyi meşru kılmış ve emretmiştir.!!!

        2- Yine ‘’ Kendisine tapılmasına İZİN Mİ vermiş? diyorsunuz.!

        Cevap: Kendisine tapılmasını meşru kılıp emretmiş,ama başkasına değil,başkasına ibadet edilmesine izin vermemiş ve meşru kılmamıştır… şeklindedir..

        Konuyu sulandırmaya gerek yok..!!!

        3- ‘’Tamam diyelim ki Rahman ile Allah aynı ZATIN ın iki ismidir peki neden ayette sadece bu ikisi var? Kuranın tanrısının geri kalan 97 ismi nerede? Neden özellikle bu ikisi vurgulanmış? Diğer 97 si bunlardan daha az yüce olduğu için mi? ‘’ diyorsunuz.!!!

        Cevap:Aşağıdaki arapça tefsir metninde de geçtiği gibi’Rahman‘‘ sadece Allah’a mahsustur.Allah’tan başka kimseye ‘’Er-Rahman ‘’denilemez.! Çünkü bunun anlamı,her canlıya, inanan veya inanmayan her insana merhamet edip rızk ve yaşam koşullarını yaratıyor.!!! Allah’tan başka böyle biri olmadığından kimseye böyle isim verilemez..Ama diğer ‘’ Es-mai Hüsnalar ‘’ böyle değildir.Bu diğer ismi sıfatlar insanlar için de kullanılabilir..Mesela: Yüce Allah’ın bazı sıfatları şöyledir.‘’سميع – بصير – عليم – حكيم – حليم – حميد – مجيد – عفو – كريم الخ ‘’ semi’ (işiten) Basir,(gören), Alim,(bilen) Hakim,( işini sağlam yapan) Halim,(halim), Hamid,(övülen) Mecid,(şan ve şeref sahibi) Afuvvun (hata ve kusurları af eden) Kerim,(kerem,cömert sahibi) vs. İşte bütün bu özellikler insanlarda da bulunabilir.Yani insan da,,işitir,görür,bilir,işini sağlam yapabilir,başkalarının kusur ve hatalarını af edebilir,cörmert ve kerm sahibi olabilir vs.. Bu nedenle bir insanın ismi,alim, hakim,halim,mecid,hamid,kerim vs. olabilir.!!! Çünkü bu isimlerdeki anlam ve özelliklerine insanlar da sahip olabilir.Ama Allah’a has olan ‘’الرحمن ‘’nın taşıdığı bütün anlam ve özellikler hiç bir varlıkta mevcut değildir……Yani ‘’ her canlıya,her insana merhamet edip rızk ve yaşam koşullarını yaratan sadece Rahman olan Allah’tır..‘’ İşte ‘’الرحمن ‘’ bunu ifade ediyor,bu nedenle bu ismi sıfat,sadece Allah’a has olduğu için özellikle buna vurgu yapılmıştır..!!! Aşağıdaki arapça tefsir metninde de ‘’الرحمن ‘’ nın bu durumu anlatılıyor…!!!

        الرحمن اسم يختص بالله ولا يجوز إطلاقه في حق غيره، والرحمن سبحانه هو المتصف بالرحمة العامة الشاملة على جميع خلقه حيث خلق عباده ورزقهم، وهداهم سبلهم، وأمهلهم فيما استخلفهم واسترعاهم في أرضه واستأمنهم في ملكه ليبلوهم أيهم أحسن عملا، ومن ثم فإن رحمت الله في الدنيا وسعتهم جميعا فشملت المؤمنين والعاصين والكافرين،

        Saygılarımla….

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Benim için bu konunun bir sonucu vardır! Ben bana seslendiğini iddia ettiğiniz varlığı onun işaretleri dediğiniz işaretlere ya da söylencelere baktığımda algılayamıyorsam o tanrı benim için yoktur! Bunun sonucunda bana münafık demeniz, kendini bana algılatamadığı için tüm kudretine rağmen aciz hale gelebilen bir tanrının bahaneleri ya da algılamamamın sebebinin kendisi olduğu hikayesi anlamlı değildir! Tanrı bilinmek için seslendiğinde bileceklerin önünde bu çağrıyı almasını engelleyecek engel olamaz!Engellenen, yada verilenlerden etkilenip inanmayan bir kişi bile varsa onlar için bahsedilen tanrı, tanrı değildir! Çünkü bir tanrısal sınavda olması gereken şey muhatapların tamamının mesajı almasının sağlanması ve mesajı alanların, aldıktan sonra yaptıklarının mesajlara uygunluğunun değerlendirilmesidir!

        Mesajı alamadın, mesajı alamadı, mesajı almasını ben(tanrı) engelledim şeklinde üretilen bahaneler geçersizdir!

        Bu minvalde ben sizin tanrıdan dediğiniz mesajda bahsedilen tanrının başka bir tanrıyı tapılsın diye var ettiğini, size göre kıldığını anlıyorum!

        Dolayısıyla ben böyle algılıyorsam, sizin 10 kişi başka anlamanız sonucu değiştirmez! Sonuç tanrı kendini herkese anlatamıypr demektir! Bu durumda ben mesajın bir tanrı ürünü olduğuna sizin var dediğiniz tanrı tarafından ikna edilememişsem benim için bahsettiğiniz tanrı hiçbir süreç başlatamaz! Kensisinin başaramadığı bir eylemin sonucu eylemin muhatabının cezalandırılması değildir!

        Tabi bunların hepsi tevatür! Çünkü gerçek tanrı bir kişinin bile alamayacağı bir mesajı göndererek başarısız duruma düşmeyi göze alacak bir varlık değildir! Çünkü tanrı başarısız olan bir tek denemenin bile kendisinin tanrılık vasfını yaralayacağını bilir!

        Bu yüzden sizin aşağıdaki yorumunuz tanrısallığın ne demek olduğunu anlamadığınız, bilmediğiniz anlamına gelir!

        ”Kendisine tapılmasını meşru kılıp emretmiş”

        Zaten kendisine tapsınlar diye (kurana göre) yarattığı muhatapları için tanrıya tapmak ne zaman gayri meşru imiş ki sonra meşru kılınmış? Sizin sözünüze göre doğrudan dönüp sormamız gerekiyor,adem tanrısına gayri meşru bir şekilde mi tapıyordu? Peki meşru kılıp emredilmemiş bir eylemi yapan ademin cezası ne olur?
        Ya da tanrı ademle meşrulaştırdığı ve emirle zorunlu kıldığı kendisine tapınma eylemini arada bir yerde gayri meşru ilan edip sonra tekrar gayrimeşru hale mi getirdi!

        Ben olayı sulandırmıyorum, siz karanlıkta her tarafta ışık varmış gibi yürümeye çalışıyorsunuz! Doğal olarak etrafta ne varsa çarpıyor, düşürüp parçalıyorsunuz!

      • toro dedi ki:

        -DÜZELTMEDİR-

        Mesajımın sonunda yazdığım parağraf aşağıdaki şekilde olmalıydı!

        Ya da tanrı ademle meşrulaştırdığı ve emirle zorunlu kıldığı kendisine tapınma eylemini arada bir yerde gayri meşru ilan edip sonra tekrar MEŞRU hale mi getirdi!

    • MaMaLi dedi ki:

      gencer!arapça da hiç bir anlamı yokdur bu harf lerin;var diyen olursa,sakın inanma,ya latife yapıyordur yada,cehalet belgeliyordur)bu harf ler çokdur,bilenen 3 anlaşılmaz! mesela!elif,lam,mim,sümer tabletlerindem,alınmadır,bunlarda sümer tanrısı,iştar’ın kızlarının adıdır.lakin,müslüman lar bu konuda çok sıkıştığı,için!elif(allah)lam(cebrail)mim(muhammed)olarak,takdim etmeye çalışırlarsada,rezaletlerini,örtüğünü zannederler))saygılar.

  57. kadir dedi ki:

    NE Olduklarını kendileri bile bilmiyor ki?kaldiki müşrik olsunlar ateist olsunlar?

    aynen serkan kardeşim. inkar en son noktaya kadar gelmiş. inkar uğruna kendilerini unutmuşlar..
    kalplerine perde çekmişler.. ne söylersen boş…

    • rammsteinn dedi ki:

      Duhân (44üncü Sûre): 1-Hâ, Mîm. 2- O apaçık Kitâp hakkı için! (O apaçık Kitâb’a and olsun!

      Tanrımız yemin ediyor. kendi üstüne,indirdiği kitabının üstüne. bir de anlamsız harfler kullanarak yemin ediyor.
      bunun açıklaması
      tanrı yemin ederek dikkat çekmek istiyor. anlamsız harflerle başladığı için daha da dikkar çekmek istiyormuş.
      peki nerden biliyorsunuz? belki canı istediği için yemin ediyor.
      belki kuranın araplara inişinde bir anlam var. araplar herşeye zırt pırt yemin eder. yeminsiz işleri yok.
      belki tanrı “bunlara yemin etmezsem inanmazlar” diye düşünerek yemin etti.belki de konu dikkat çekmek değil. ama yorumcu arkadaşlar “tanrının dikkat çekmek” için yemin ettiğini düşünüyor. peki nerden biliyorsunuz? tanrıyla özel bir diyoloğunuz mu var?
      tanrının yemin etme düşüncesi zaten baştan sona tartışılmayacak kadar saçma. bunun hiç bir izahı olamaz.
      bu kitabı “tanrının sözleri” diyerek inandırmanın peşinde olan biri ancak bu şekilde yeminleri kullanır.
      dikkat çekmek için tanrı hiç taşa,toprağa,kurda kuşa, 250 kusur yemin edermi?
      “tanrının dikkat çekmek için yemin etmeye ihtiyacı vardır” diye düşünmek için saçma bile diyemem. saçmalığında saçmalığıdır.

      • bilal dedi ki:

        Sn.rammsteinn,

        ‘’ dikkat çekmek için tanrı hiç taşa,toprağa,kurda kuşa, 250 kusur yemin edermi?
        “tanrının dikkat çekmek için yemin etmeye ihtiyacı vardır” diye düşünmek için saçma bile diyemem. saçmalığında saçmalığıdır. ‘’ sizden alıntı’’

        1-Tanrı hangi ayete isim vererek kurda kuşa yemin etmiştir.? bana gösterirseniz sevinirim.

        2-Kur’an’ı kerimde 250 küsür yemin vardır ifadesi de çok yanlıştır..Nice mealciler yemin olmayan yerleri de yemin olarak çevirmişlerdir..!!!

        Ayrıca şu bir gerçektir ki arapçaya tam vakıf olan biri mevcut mealleri güzelce gözden geçirirse,kur’an’ın arapça metniyle uyuşmayan nice hataları görecektir.Mesela:Bakıyoruz ki,nice ayetlerde yemin olmadığı halde,bir çok mealde ‘’muhakkak, şüphesiz’’doğrusu gerçekten’’gibi anlamlara gelen ‘’لقد ‘’ Lekad ‘’ vb…. kelimelerin, and olsun,yemin olsun, Vellah’i gibi ‘’ şeklinde çevirisi yapılmıştır…
        Anlaşılan odur ki maalesef,meallerde nice hatalar vardır.İşte kur’an’ı kerimi sorunlu gibi yapanlar,bu tür hatalı meal ve yorumlardır.Kur’an’ın orjinal arapça metninde en ufak bir sorun yoktur….

        3- “tanrının dikkat çekmek için yemin etmeye ihtiyacı vardır” diye düşünmek için saçma bile diyemem. saçmalığında saçmalığıdır. ‘’ sizden alıntı’’

        Bu ifadenize aynen katılıyoruz,tanrının ne yemin etmeye,ne de.başka bir şeye ihtiyacı vardır.!!! Ayrıca haşa yüce Allah ‘ın yeminlere ihtiyacı olduğu için kur’an da yemin etmiş değildir….Evreni yaratanın neye ihtiyacı olacak ki.??? Bu nedenle böyle düşünmek bile ifade ettiğiniz gibi saçmalığın da saçmalığıdır… !!!

        5-Kur’ân, âlemlerin Rabbi sıfatıyla Allah’tan, kullarına gelen İlâhî kelâmlar mecmuâsıdır. Bizim fikir,algılama ve anlayış seviyemize inen Kur’ân-ın,âyetlerinde ve beyanlarında yeminli ifâdelere yer vermesi de, bizim algıladığımız biçimde anlaşılırlığını, ciddiyetini ve sözlerinde hilâfı olmadığını anlamamızı sağlamak içindir. Cenâb-ı Hak, bazen yeminle bir takım varlıkları yemin konusu yaparak bu varlıkların insanlık için değerine ve kıymetine işâret etmiş ve dikkatleri bu varlıklar üzerine çekmiştir. Yani yüce Allah’ın değil,bizim bu şekildeki ilahi hitaba ihtiyacımız vardır….!!!!!!!!!!!!!!!!
        Özetle,Yüce Allah’ın ne yemin etmeye,ne de mesajlarını göndermeye ihtiyacı vardır. Bu ilahi mesajlara ancak bizim (insanlığın) ihtiyacı vardır.Çünkü ilahi mesajlar insanların huzur ve mtluluğu içindir……!!!

        Saygılarımla…

      • rammsteinn dedi ki:

        kurandaki yeminler başlıbaşına bu kitabı kimin yazdığının işaretidir. yeminin arap kültüründe ne kadar çok kullanıldığını herkes bilir. şiir kültürününde ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek yok. hersene paganlar şiir yarışması yapar,birinci seçilen şiir el-ilahın yanına asılırmış.
        şiir ve yemin. kuranın da yazım uslübu şiirseldir ve bir çok yemin barındırır.

        Apaçık Kitab’a andolsun; (ZUHRUF SURESİ / 2)
        Kaf. ‘Şerefli üstün’ Kur’an’a andolsun. (KAF SURESİ / 1)
        Apaçık Kitaba andolsun; (DUHAN SURESİ / 2)
        Andolsun hikmetli Kur’an’a, (YASİN SURESİ / 2)
        Sad, Zikir dolu Kur’an’a andolsun; (SAD SURESİ / 1)

        İncire ve zeytine andolsun, (TİN SURESİ / 1)
        Soluk soluğa koşan (at)lara andolsun, (ADİYAT SURESİ / 1)
        Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun. (KALEM SURESİ / 1)
        Sonra iş(ler)i taksim edenlere andolsun. (ZARİYAT SURESİ / 4)
        Battığı zaman yıldıza andolsun; (Necm Suresi, 1)
        Artık, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim; Biz gerçekten güç yetireniz; (Mearic Suresi, 40)
        Hayır; aya andolsun, dönüp gittiği zaman geceye, ağardığı zaman sabaha, (Müddessir Suresi, 32-34)
        Hayır, kalkış (kıyamet) gününe and ederim. Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim. (Kıyamet Suresi, 1-2)
        Burçları olan göğe andolsun, o vadedilen güne, şahid olana (görene) ve şahit olunana (görülene). (Büruc Suresi, 1-3)
        Hayır; bu şehre yemin ederim, ki sen, bu şehirde oturmakta iken, babaya ve doğan-çocuğa da. (Beled Suresi, 1-3)
        Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim. Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir. (Vakıa Suresi, 75-76)

        hepsini değil rastgele birkaçını buraya aldım
        daha detaylı şurda
        http://www.delinetciler.net/kurani-kerim/27318-kuranda-yemin-insanlar-hangi-yeminlerden-sorumlu-tutulacaklar.html?PageSpeed=noscript

        diyorsunuz ki
        Cenâb-ı Hak, bazen yeminle bir takım varlıkları yemin konusu yaparak bu varlıkların insanlık için değerine ve kıymetine işâret etmiş ve dikkatleri bu varlıklar üzerine çekmiştir

        yeminlerde zeytin,yıldız,at,şehir,kalem vs vs gibi nesnelerin ne önemi var ki bunların üzerine yemin etmiştir diye sorsam alacağım cevap belldir.
        bu nesneleririn ne kadar önemli olduğunu saya saya bitiremeyeceksiniz.

        Hayır, kalkış (kıyamet) gününe and ederim. Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim. (Kıyamet Suresi, 1-2)
        bu ayeti yazan kişinin sanırım işitme sorunu vardı.

      • bilal dedi ki:

        Sn.rammsteinn,

        1-Yüce Allah kendi yaratıklarıyla (eserleriyle) yemin edebilir..Bu tür yeminlerle bir takım varlıkları yemin konusu yaparak bu varlıkların insanlık için değerine ve kıymetine işâret etmiş ve dikkatleri bu varlıklar üzerine çekmiştir….!!!

        Hayır,kalkış (kıyamet) gününe and ederim. Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim. (Kıyamet Suresi, 1-2)
        bu ayeti yazan kişinin sanırım işitme sorunu vardı. ‘’ sizden alıntı ‘’

        2-KIYAMET-1,2,3 VE 4.AYETLERİN DOĞRU MEALİ !!!

        1-‘’ Hayır,gerçek öyle değil,(ahiretteki dirilişi yok saymanız doğru değil !) kıyamet günü hakkı için, 2- Ve yine hayır; gerçek öyle değil,kendini kınayıp hata ve kusurlarından pişmanlık duyan nefsin hakkı için ( ki siz mutlaka diriltileceksiniz). 3-İnsan zanneder mi ki ölümünden sonra (çürümüş) kemiklerini bir araya getirip onu diriltemeyeceğiz? 4-Evet,parmak uclarını (çizgilerini) bile yeniden eskisi gibi düzenlemeye güç yetiririz..’’ şeklindedir…Peki ,bunun neresinde sorun var.??? Hem de 1400 sene önce insanın parmak uclarına vurgu yaparak adeta her insanın kimliği kendi parmak uclarında saklı olduğuna da işaret etmiştir !!!

        Ayrıca ,Kıyamet-1-2.ayetlerinde farklı şeylere yemin edildiğinden insanın dikkati iki önemli olaya da çekilmiştir.1-Öldükten sonra yeniden dirilişe ve kıyamete.! 2- Hata ve kusurlarını görüp pişman olan ve bir daha hiç bir hatayı işlememeye içtenlikle karar veren nefsin kıymetine.!!!
        İşte bu ayetlerde de hiç bir sorun yok,eğer vardır diyorsanız bu sizden kaynaklanabilir.!!!

        Saygılarımla…

    • rammsteinn dedi ki:

      tanrısının ağzı bozuk olunca kulununda ağzının bozuk olması normal.
      bir yeminde sen patlat be serkan. neye dikkat çekmek istiyorsan ona yemin et.

      • Serkan dedi ki:

        Allahima yemin olsun size gazabını göstersin!bela sizi bulsun ve cehennem ateşinde yanisinizi bizlere izletsin?sizin çakma TANRINIZ bana ne verecek ceza merak ediyorum…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Serkan;

        bu mesajında, aslında senin gibi düşünen ama itiraf edecek cesaretleri olmadığı için Müslüman olmayanlarla ilgi ayetleri gözümüzün içerisine sokarak dolaylı yoldan söylemek istediklerini, sen çekinmeden direkt olarak dobra dobra söylediğin için seni kutluyorum,

        bu davranışınla Müslüman aleminin hislerine tercüman oldun, seninle ne kadar öğünseler azdır.

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Demek sana ne dediğini pekte önemsemediğin tanrının O KİTAP diye bahsettiğin Kuran’ını bir kere tamamen okumadığın halde ondan başka insanlara gazabını göstermesini isteyecek yüzün var!

        Benim tanrım senin gibilerle ilgilenmiyor, hatta hiç kimseyle ilgilenmiyor! O yüzden seni Hinduların tanrısına havale edelim o ilgilensin! Tabi kendi tanrından ona fırsat kalırsa!

        Tabi ya serkana soracak;
        Ya serkan sen kendine müslümanım deyip bir kere benim kitabımı okuyup bitirmemişken, tartıştığın, hakaret ettiğin deist okumuş! 🙂

        Serkan bak arkadaşım! Ben tanıdığım insanlara da tanımadığım insanlarada saygı duyarım! Sen benim düşmanım falan değilsin! İstediğin kadar küfür edebilir işi uzatabilisin ama senin seviyene beni düşüremezsin! Benim tek silahım yıllarımı biriktirmek için uğraştığım bilgim! O nedenle bu işi uzatmadan, seviyeyi daha fazla düşürmeden burada bırakalım!

        Şunu unutma, öncelikle bir insanın ahlaklı olmasının yolunun senin gibi düşünmek, senin gibi inanmak olmadığını bilmeli,öğrenmelisin!
        Bana sırf fikirlerimi paylaştığım için hakaret ediyorken beni aslında hiç tanımadığınıda unutmamalısın! 3 günlük dünyada hepimiz ölümün kapısından geçeceğiz ve anya ile konyayı bir şekilde göreceğiz! O nedenle birbirimizi yaralamaya çalışmanın, bundan zevk almaya çalışmanın bir anlamı yok! Burada ben fikirlerimi paylaşırken parçalanmış ve birbirine düşman hale gelmiş dünya insanlarının birbirlerine sadece insan olarak bakmalarının hayalini kuruyorum!
        Bize öğretilmiş kin ve öfkeler ile birbirimize akın etmenin sence bir mantığı varmı? Bu arada ben kitabını okumanı istiyorum, seni buna özellikle teşvik ediyorum! Git onu sonuna kadar oku! Sonucu beni ilgilendirmiyor sadece adına münakaşa edeceksen bildiğin birşeyin uğruna münakaşa et!

        Neyse silahımız bilgimiz ve sağduyumuz olmalı dostum! Bu dünya ölümlü, uğruna hiçbir şeye değmez!

      • Gencer dedi ki:

        Serkan asıl senin inandığın çakma birde Arap.Arapça yazıyor Arapça konuşuyor biz zaten onunla anlaşamayız.

  58. sercan dedi ki:

    BİLAL BEYDEN ALINTI
    TEVBE -28.AYETE ‘’ PİSLİK ‘’ İFADESİ VAR MI ???

    ARKADAŞLAR ! Arapça sözlüklerini araştırdım ve gördüm ki,TEVBE-28.ayete geçen ‘’ NECESUN …‘’ kelimesi,NECİS veya PİSLİK anlamında değilidir. ..Eğer ‘’ NECES değil de ‘’ NECİS veya RİCS ‘’ ifadeleri olsaydı,o zaman PİSLİK anlamına gelirdi,ama burada geçen kelime öyle değildir.!!!.

    1 BİLAL BEY siz açık açık şöyle diyorsunuz bu güne kadarki kuran çevirisi yapanlar hep yanlış yaptı
    elmalılı dahil ,,,en doğrusunu ben biliyorum onlara değil benim yorumum üzerinden kuranı eleştirelim diyorsunuz .
    bilal bey artık söylemekten bıktım
    gidin dinayet işlerine türkçeye yanlış çeviriyorsunuz kuranı değin doğrusunu sizden öğrensin
    türk halkı
    AŞAYIDA bakın bakalım sizin idda ettiğiniz gibi pislik kelimesi varmı yokmu
    hadi biri yanlış diyelim hepsimi yanlış siz doğrusunuz ???????????

    Ali Bulaç 28- Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler; öyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız, Allah dilerse sizi kendi fazlından zengin kılar. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
    Diyanet Vakfı 28. Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktir. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, (biliniz ki) Allah dilerse sizi kendi lütfundan zengin edecektir. Şüphesiz Allah iyi bilendir, hikmet sahibidir.
    Edip Yüksel 9:28 Ey inananlar, putperestler pistir; bu yıldan sonra Kutsal Mescid’e yaklaşmasınlar. Yoksulluğa düşmekten korkuyorsanız, (bilin ki) ALLAH0dilerse sizi kendi lütfuyla zenginleştirecektir. ALLAH Bilendir, Bilgedir.
    Elmalılı Hamdi Yazır 28-Ey iman edenler, müşrikler bir pislikten ibarettirler. Artık bu yıllardan sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilediği takdirde sizi lütuf ve merhametiyle zenginleştirecektir. Allah, her halde bilendir, hikmet sahibidir.
    Süleyman Ateş 28. Ey inananlar, (Allah’a) ortak koşanlar pisliktir, artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer (onların hacca gelmemeleri sonucu ekonominiz bozulup) yoksulluğa düşmekten korkarsanız; biliniz ki Allah dilerse yakında sizi kendi lutfundan zengin edecektir. Şüphesiz Allah, bilendir, hikmet sahibidir.
    Yaşar Nuri Öztürk 28 Ey inananlar! Müşrikler bir pisliktir. Artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar! Eğer yoksulluktan korkarsanız bilin ki, Allah dilediği taktirde sizi yakında lütfundan zengin edecektir. Allah herşeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir.

    bilal beyden alıntı,,,,,,,,,, 1-A’RAF-176.ayete bir şahıs veya bir gurup köpeğe benzetilmiş değildir.Burada bir şahsın olumsuz tutumu,bir örnekle köpeğin sık nefes almasına benzetilmiştir.Yani bir şahsın fiziki bedenine bir hakaret yoktur,onun negatif tutum ve davranışları köpeğin bu durumuna benzetilmiştir..Kötü şeyler için kötü örnekler getirilebilir.Bununla kişi değil,negatif tutum ve davranışı yerilir ve kötülenir.İşte burada da bu durum söz konusudur

    2bilal bey ,,,biz allahın insanları aşağılarken ,,,köpek veya yaban eşeğine fiziksel olarak
    benzettiğini iddamı ettik
    burda verilen hayvanlar tabiki mecazidir
    küfür zaten insanın bedenine değil kişiliğine yapılır
    hal böyleiken bunu nasıl küfür olarak kabul etmezsiniz hayret

    peki siz birine küfür ettiğinizde veya size biri küfür edtiğinde
    küfür eden kişi ben senin bedenine değil karakterine yaptığın işe küfür ettim dediğinde,,
    durumdan sıyrılırmı yoksa .. en şiddetli şekilde karşılığını alırmı
    bu küfürmüdür değilmidir ???
    bilal bey durumu kurtarmak için inanılmaz (((((artık kıvırma demiğim )))))
    manevralar yapıyorsunuz
    ama konunun ciddiyetinden uzaklaşıyorsunuz
    kurandaki çelişkileri örtbas edecem diye
    kendinizi bu kadar yıpratmayın
    saygılar…………

  59. sercan dedi ki:

    SAYIN TORO GENCER RAMMSTEN ARKADAŞLAR BAKIN 18 GÜN ÖNCE SERKANIN NE AMAÇLA KONUŞTUĞUNU SÖYLEMİŞTİM DOĞRU ÇIKTI ……….

    02/05/2014, 21:07
    SEN NE LAF ANLAMAZ YARATIKSIN BEN DÜNYA YAŞINA GÖRE ORANTISAL DİYORUM SEN KALKMIŞ SALİYEYLE 5 MİLYARI ÇARPIYORSUN SENİN ZEKA SEVİYEN BU KADARMIŞ 10 YAŞINDAKİ ÇOÇUĞA ANLATSAM ÇOKTAN ANLAMIŞTI

    SEN BELLİKİ SEVİYELİ BİR ŞEKİLDE TARTIŞMA ÖĞRENME İÇİN DEĞİL
    KURANIN ALLAHINA İNANMAYANLARLA KAVGA ETMEYE GELMİŞSİN …..
    BU KAFAYLA SENLE BURDA KİMSE MUHATAP OLMAZ …..
    BU ZEKANLA BİRDE BİLİMSELLİKTEN BAHSEDİYORSUN .. SALLA GİTSİN İŞKEMBEDEN ,,,,,

  60. sercan dedi ki:

    SERKAN böyle hakaretli konuşursan sadace senin seviyenin düşük olduğunu göstermiş olursun
    toro beye hakaret etmene ramen o sana halen saygılı şekilde konuşuyor
    sözde senin dinin ahlaklı olmanı emrettiği halde
    unutmaki sen hakaret etme gücü kendinde buluyorsan
    karşındaki insanında o kadar gücü var
    kendine söylenmesini istemeyeceyin bir lafı başkasına söyleme…….

  61. yasir dedi ki:

    Kısa bir aradan sonra herkese merhaba…

    —TORO DEMİŞ Kİ—–”Bana diyorsun ki ”insanların gözlemleri önemli ise”’ Yani sen o kafar önemsemiyorsun! Sen önemsemiyorsan bunun bir nedeni bir gerekçesi olmalı! Belki de sana bunu tanrın söylüyordur, ”sakın ha gözlemlerinizin değilde benim söylediklerimin peşiden gidin” diyordur size! Belkide tam tersidir ve bütün iddiasını gözlenebilenler üzerinden devşirmiştir, mesela;”—-

    Sayın Toro, alıntında yazdıların beni yine hayal kırıklığına uğrattı, benim yazımdan bunları çıkarman hayret verici, benim onları yazmam insanların gözlemlerini hiçe saymam anlamına geliceğini sana kim söyledi, bilassa insanların gözlemlerine önem verdiğim için seninde bir gözlem yapmanı istemiştim lakin bunuda ya anlamadın yada saptırma yoluna gittin…İnsalar bir kuşun en az iki kanadı ile uçabileceğini gözleyebiliyorsa, simretriği bozuk kuşların olmadığınıda gözleyebilirler ve bu sebebten rakamsal değerleri 2-4 vs gibi vermelidirler demiştim, ama her neyse….Boş ver.

    —TORO DEMİŞ Kİ—–”Üstlerinde KANAT ÇIRPARAK UÇAN KUŞLARA BAKMAZLAR MI? Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir.” Mülk 19

    Üstlerinde KANAT ÇIRPARAK UÇAN KUŞLARA BAKMAZLAR MI, anlaşılıyor ki sen bakmamışsın!”’————

    Torocum, ben şahsen bakmayı seven biriyim, doğa-hayvanlar vs, ama sen verdiğin ayete dahi bakmamışsın, önce bir ayete bak oku kuşları-kanatlarını gör ve kelime olarakta ayrıştır, ahh toro ahhh.
    E ve lem yerev ilet tayri fevkahum sâffâtin ve yakbıdn(yakbıdne), mâ yumsikuhunne iller rahmân, innehu bi kulli şey’in basîr.67 / MULK – 19

    Kendi tezini-iddanı çürütmek bu olsa gerek.

    —-TORO DEMİŞ Kİ—-Yasirim, sana insanoğlunun bir işin olması için gerekli minumum techizatı gözlemlerinden edindiğini yani bunu temel yaparak üstüne işin yada eylemin olmasını engellemeyecek aksine eyleme görsellik ve statüsüne göre kudret yükleyecek benzetmeler yaptığını anlatmaya çalışıyorum! ————-

    Toro, ben bu yazdıklarını hep anladım ama ben sana bazı şeyleri anlatamadım ya ben ona yanıyorum…
    Şimdi Kuranda dahi insanların tasvirlerinde oluşan bir melek tasviri vardır, Bu tasvirde melekler dişi olarak adlandırılır, ama sen ve senin gibilerde kanat eklediğinizde tasvir tamamlanır…Günümüzde tasvir olarak, insanlara kanatlı bir bayan göstersek %90 melek derler halbuki bu tasvir yanlıştır.Bunu anlatmaya calışıyoruz.
    Ve cealûl melâiketellezîne hum ibâdur rahmâni inâsâ(inâsen), e şehidû halkahum, setuktebu şehâdetuhum ve yus’elûn(yus’elûne). 43 / ZUHRÛF – 19
    Ve Rahmân’ın kulları olan melekleri, dişi saydılar. Onların yaratılışına şahit mi oldular? Onların şahadetleri yazılacak ve sorgulanacaklar. 43 / ZUHRÛF – 19
    Kuranda belirtilmiş olan bu yanlış görüş ile senin görüşün arasında pek fark olmadığını görüyoruz.
    Toro, ben yazarken hiçbir zaman Kuran dışına çıkmamaya çalışıyorum, sen bana hadis ve riyat yazmaya başlamaklada olayı farklı yönlere çekmeye çelıştığın kanısındayı, yanlışsam düzelt…Ama sana tavsiyem Kuranı 600 kanatlı bir melek olarak düşünebilirsin…

    Yine, zuhruf 45 ile amacın konuyu değiştiemek mi? Bilmiyorum…O ayeti konuşmak istiyorsan önce bir araştır derim, ondan sonra konuşalım…Hep aynı hatalar, cevirilerden düz mantık okuyup yorum yapmak acaba ne derece doğru…Ülkemizdeki bir çok çeviri ya eklemeli yada eksiltelmeli gibiii…Nonteistlerin bir çoğu bu yüzden mantıksal hatalara düşmektedir…Misal kurani kavramlar olan bir çok şey dilimize yanlış geçip yanlış alğılanmakt veya bu şekilde alğılatılmaktadır, ibadet-zikir-tesbih vsvsv daha çok çok uzatabiliriz…Bunların bu şekilde yanlış anlaşılmasında tasavvufun büyük payı var…Zikir kelimesini bir çok insan boncuklu tesbihle Allahı anmak bilmekte lakin Kuranda ”zikir” kelimesi Allahın öğütü-hatırlatması- olarak geçmekte…Yani Allahın bizlere gönderdiği emir ve yasaklar, İlke ve inkilaplar, kalite standartları hepsi bir öğüt-uyarı-hatırlatma-zikirdir.

    • toro dedi ki:

      Sayın Yasir,

      Hala tutturmuşsun bir simetri hikayesi! Bana ”melekler 2,3,4 cenahlı ya da kanaatlıdır” demeyi mantık olarak gösterip sonra bana simetri dersimi vereceksin? Eğer insanlar melekleri 2,3,4 kanatlı düşünemezse ,2,3,4 cenahlı ya da kanaatlı olarak da düşünemez! Arada mantıklı şekilde inanmak isteyen için ne fark var? Sen bana kendi hayali gierçek diye dayatmaya çalışıyorsun! Daha öncede söyledim, denin cenah ya da kanaat demen benimde öyle diyeceğim anlamına gelmez! Senin doğru gördüğünün delili olarak yine kendini gösteriyorsun! Oh ne ala. Bende sana ben öyle görmüyorum, mantık silsilesi uc uca eklendiğinde ben kanatt olarak algılıyorum diyorum!
      Yani sen tanrının arşını taşıyan meleklere inanıyorsunda, o meleklerin kanatları olduğuna inanmak niye zor geliyor? Tanrı ya da arş her neyse orada hala kas kuvvetiyle mi taşıma yapılıyor! Biz bile makinalara havale etmişken o işi! Yani yasir lütfen bana mantıktan, simetriden bahseden sen olma! Geçmişin hikayelerine üstelikte kaynağından bizat edinmediğn halde inanıp sonra bana ders vermeye kalkacaksın, bu olacak iş değildir!

      Sana Gazaliden öylesine bir örnek verdim ve alacağım tepkiyi bekledim! Kurandan dışarı çıkmamaya gayret ediyormuşsun! Neden çünkü hadisçiler veya diğer hikayecilerin yanlış yapma ihtimalinden korkarak yanlışa sürüklenmekten imtina ediyorsun! İyi de kitabını derleyen, toplayan ve 3 defa yazanda o insanlar ya da onların ataları! Birileri yanlış yapabilir birileri ise yapamaz! Bumudur mantıklı yaklaşım tarzı? Hayatı tanrıdan tanrıya atlamakla geçmiş bir halk bir anda kendini resetleyecek ve bir daha yanlış yapmamak üzere geleceği şekillendirecek! Tıpkı tanrının bir zamanlar en kutsalları olan yahudiler gibi değilmi?

      Sayın yasir, iddia ederim altınada imzamı atarım! Şu kitap geçmişte değilde bugün ortaya çıksa bir tek satırına bile inanmazdın! Eline kılıç alıp insanları kendine bağlanmış bir teba haline getirmek için kendi dinini onlara zorla kabul ettireceksin ardından yüzyıllar sonra bu dayatmalar hiç olmamış gibi bana kanatı, cenah diye yutturmaya kalkışacak mirasyediler çıkacak! Kusura bakma yasir, yanlış adamla yanlış tarzda bir iletişim kurmaya çalışıyorsun!

      Kuşları havada tutan kuranın tanrısı ama arş havada duramıyor taşınıyor! 1400 yıl öncesinin basit mantığı bu, kuşlar uçar çünkü kantaları vardır, hiçbirşey havada asılı kalamaz mutlaka bir taşıyanı vardır! Semavi dinlerin etkilendikleri hint inanışlarında dünyanın boşlukta değilde bir öküzün boynuzlarında durması bu düşüncenin eseridir!

      Sana tanrının ”BAKMAZLAR MI” dediği ayeti sırf bakamayanların göremeyeceği algısının bir tanrı ifadesi olarak kayıtlara girmesinden dolayı veriyorum! Orada kuşa ve kanatlarına işaret etmiyor sadece bak ve gör yönlendirmesine dikkat çekiyorum! Yani kuranın tanrısı ya da yazıcısı da farkındaki dünyada minumum düzeyde görmediğin bir nesneyi maksimum şekilde hayal edemezsin! Ama dedim klasik savunma hazır, yanlış tercüme! Bende seninkine yanlış tercüme diyorum şimdi söyle hangisi doğru tercüme nereden bileceğiz? Yukarıda da söyledim kendi iddianın delili senmisin?

      Ben sana bu zamana kadar meleklerin cinsiyetiyle ilgili bir şey söyledim mi? İşine gelmeyen kuran dışı alıntıları reddedip kurana sığınıyor sonra kendi tezini savunmak zorunda kaldığında bu defa kuran dışı olduğunu da söylediğin tasvirlere sığınıyorsun!

      Bir kere verdiğin ayet mantıklı değildir!

      ”Ve Rahmân’ın kulları olan melekleri, dişi saydılar. Onların yaratılışına şahit mi oldular? Onların şahadetleri yazılacak ve sorgulanacaklar. 43 / ZUHRÛF – 19”

      O halde melekler erkekmidir? Ya da melekleri dişi saymalarının meleklere ne zararı var, gururlarımı inciniyor?

      Bu güne kadar sadece verileni almışsın yasir! Benim sorduğum soruları hiçbir zaman sormadığın içinde verileni aldığın kaynağı mutlak doğru kabul etmişsin?

      Şaka gibi,

      Müminler kendine peygamberim diyenin evinde çok vakit geçirince kendine peygamberim diyen rahatsız olur ve araya kuranın tanrısı girip müdahale eder,

      Meleklere dişi dendimi demekki yine bir rahatsızlık olur ve hop kuranın tanrısı yine araya girer ve müdahale eder?

      Bütün dünyaya hitap eden ama sadece 1400 yıl öncesini ilgilendiren ayetlerin içindeki tutarsızlıkları savunmak için yeni kelimlerle yeni hayaller kurmak da sana düşer!

      • yasir dedi ki:

        —TORO DEMİŞ Kİ—Daha öncede söyledim, denin cenah ya da kanaat demen benimde öyle diyeceğim anlamına gelmez!—–

        Ah toro, birazda empati kurabilsen…
        Ben hep demedimmi, ”Allahu Alem” senin dediğin gibi kanatlı bizim alğılayamadığımız varlıklar olabilir ama, biz bütün olasılıklara açığız, çünkü verilmiş kesin bir bilği yok…

        Mülk 19 ayetini veriyorsun ama o ayette kanat için kullanılan kelimeye bakma gereği duymuyorsun…

        Meleklerin cinsiyeti ile ilğili ayeti sadece, temsil için verdim yani senin yaptığın ile onların yaptığı arasında bir fark yok demek istedim, yoksa meleklerin cinsiyeti hakkında bir şey söylediğini idda etmedim…

        Meleklere dişilik atfeden sapkın inanışa bir dokundurma var…Dediğimiz gibi melek kavramı Kuranda açık şekilde geçmektedir, bunu bir kalıba sokma-şekil vermek yanlıştır, her durum-zaman ve pozisyona göre melek kavramı değişik şeyler için ifade edilmektedir…

        Arşı taşıyan meleklerden ne anlıyorsun toro, çok merak ediyorum, o kadar çok teşbihli eski hadiss ve nakile inandırılmışsın ki sonradan bu inançlarından dönüp kinini kusan biri gibi konuşmaya başlıyorsun bazen, yanılıyorsam düzelt, kimseye kötü zanlarda bulunmak istemem…
        Şimdi burada arşı yüklenen melklerden kasıt, bir eneji-güç’te olabilir, yasa veya kanunda olabilir vsvs değiştirebiliriz…Şunu unutmaki seninde melekelere ihtiyacın var, işte o en önemli adli melekelerin olmadan sen burada veya hiç bir yerde istediğini yapamassın ama sen bu melekelerini kendinden ayrı düşünmüyorsundur, hatta ta kendinin olduğunu düşünmektesindir…
        Sence, ”melekul mevt” ne olabilir yani ölüm melekeleri, insanın canın almaya gelen hastalıklar-kazalar-vsvsvs bir çok unsur olabilir mi? yoksa senin tahmin ettiğin gibi kanatlara sahip metafizik varlıklar mı? olabilir…
        Yahut, ”Kiramen katibin” bunlar ne olabilir, senin zanların bütün melklerde kaslı kuş kanatları gibi tasvirler olacağıdır…

        ayrıca, kuranda resul kavramınıda bu bağlamda anlaman gerekmekte, çünkü elçi kılınmış meleklerden bahsedilmektedir…Bir çok nebiye-nezire bu resuller gelmiştir, ama bunların kanatlarını hiç bir nebi-nezire tasvirlerini zikrilerinde yaptırmamıştır, insanlar tamamen zanlarında israrçılık yapmışlardır…Ben ise bu hususlarda ısrarçılık yapmadım senin dediğin gibi olabilirde, olmayabilirde dedim ve diyorum ama kendi görüşümünde doğruluğu ve yanlışlığı hususunda ısrar etmiyorum, sadece kurandan kanıtları-kanatları getirip önüne koyuyorum…
        Hepnin, seninde-bende zanlarımın en iyisini Allh bilir.
        Bunlar benim zanlarımdır, zanlar hakikatten bir şey ifade etmez.

      • toro dedi ki:

        Yasir,

        Ben kin kusmam! Benim tek silahım aklım! Ama sen benimle yazışırken sürekli ha ha ha demeye, sen yenilmeyi kaldıramıyorsun şeklinde beni savaşan taraflardan biri gibi göstermeye ve mantığın almayacağı şekilde geri dönüşlere imza atmaya başlarsan yazılarımda sertleşirim! Bunun arkasında bir kin yoktur, olması mümkün değildir!

        Örneğin mülk süresini veriş sebebimin kuranın tanrısının gözlem yapmayı teşvik ettiğini göstermek ve senin ”insanların gözlemleri önemli ise” yorumun tersinin senin tanrın tarafından söylendiğine işaret etmek olduğunu söylediğim halde hala bana kanat deyip duruyorsan tabiki sertleşirim!

        Çünkü beni okumuyorsan ben ne diye sana cevap yazıp zamanımı harcıyorum! İşte aşağıda o ayeti ilk verdiğim an!

        ******”Üstlerinde KANAT ÇIRPARAK UÇAN KUŞLARA BAKMAZLAR MI? Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir.” Mülk 19

        Üstlerinde KANAT ÇIRPARAK UÇAN KUŞLARA BAKMAZLAR MI, anlaşılıyor ki sen bakmamışsın!**********

        ”bakmamışsın” Burada kanata vurgu varmı?

        Sonra elimizde bilgi yok herşeyi bilemeyiz diyorsun ama bravo hangi ayet muhkem hangisi müteşabih benden iyi biliyorsun! Hangi ayet muhkem hangisi müteşabihtir şeklinde bir liste varmıdır tanrı tarafından verilen! O halde canının istediğini canın istediğinde muhkem ya da müteşabih yapamaz bunuda satır aralarına gizlediğin yenme duygusuyla bana dayatıp beni bir türlü anlamamakla suçlayamazsın! Bunu yaptığında ben sana kendi tarzımla karşılık veririm!Daha öncede şikayet ettin daha öncede sana bunun yanıtını verdim! Sen kendi tarzından bihaber benim tarzıma gönül koyuyorsun!

        ”Arşı taşıyan meleklerden ne anlıyorsun toro, çok merak ediyorum, o kadar çok teşbihli eski hadiss ve nakile inandırılmışsın ki”

        Yukarıdaki nasıl bir yorumdur!”İNANDIRILMIŞ”sın! Benim neye inandığımı sayın 1okuyucuyla yaptığım münazaradan okuyarak anlayabilirsin! Benim inandığım şeyin bir ustasımı vardır ki beni eskileri kötüleyip bu inancı pohpohlayarak kendine devşirsin! Ayetler senin hadisler senin! Burada onlarca kere yazdım hadisleri kullanmayı etik bulmam çünkü sahih ile sahih olmayan ayıramazsınız diye! Ama sana islam da başını nereye çevirsen aynı şekilde anlatılan bir hikayeyi veriyorum! Eğer sen sırf savunman güçlensin diye bu hikayeye yok diyorsan buna bu şekilde inanan bütün müslümanların tanrıya hesap vereceklerinide söylüyorsun demektir!

        Tanrı meleklerine DİŞİ denilmesine bile tahammül edemiyorken senin yoktur dediğin hikayede cebrailin anlatılış şekli karşısında ne tepki verir?

        Arşa gelelim! Arşı meleklerin taşımasının müteşabih olduğunu nereden anladın? 1400 sene önce arşı taşıyan meleklere inanmak şimdi inanmaktan kolay mıydı yoksa zor muydu?
        Beni anlamamakla suçlayıp hangi kriterlerle düşünce kuruyorsun anlaşılır değil! Putlarına niyet çektiren bir halktan bahsediyoruz!

        Yüz defa söyledim! Bu ayetlerin hepsi 1400 yıl önce yaşayanların anlayacağı şekilde gelmek zorundadır! O nedenle artı bir giz ve yıllar sonra yüklenecek yeni bir anlam devşirilemez! İslam alemi melekleri kanatlı hayal ediyor, cebrailin 600 kanadı var diyorsa ve bu sana göre doğru değilse bütün islam alemi sana göre şirke batmış demektir! Çünkü söylenilmeyen bir şeyi söylenmiş, tanımlanmamış bir şeyi tanımlamış oluyorlar! Bu durumda sen burada vakit kaybetmeyi bırakmalı ve paçaları sıvayarak şirke batmış islam alemini uyarmaya başlamalısın!

        Benim en büyük tikim inandırılmak, yönlendirilmek, kalıba sokulmaya çalışılmaktır! Bir daha bana aynı tarzda bir imada bulunursan aynı şiddetle karşılık vereceğimden hiç kuşkun olmasın! Ben kendisi bizatihi inandırılmış olanlardan ”inandırılmışsın” şeklinden bir saçmalık duymayı kabul edemem!

        Bu nedenle yasir eğer sen bir inandırılmışlık sorgulayacaksan önce kendi inandırılmışlığını sorgula sonra ben izin verirsem benimkini sorgularsın!

        Bu arada canın istediğinde herşeyi bilirmiş gibi davranıp başka zamanlarda ise topu ”Allahu Alem” diyerek tanrına atmanda örnek bir kul davranışı olarak sürekli açtığın yeni içtihatların arasında kendine yer bulmuştur!

        Ne diyelim hayrını gör!

      • yasir dedi ki:

        Sevğili Toro, öncelikle kimseyi kızdırmak ve kinlendirmek değildir amacım, bunu bilmeni isterim…Nonteistler arasında yazılarını ve uslubuna en değer verdiğim ve makul olduğunu düşündüğüm kişisel, en azından sayğı duymasan bile sayğısızlık boyuntunda değilsin…Lakin bazı nonteistle böyle değil, aynı şekilde kendilerine bazı müslümanım diyenlerde böyle değil, aslında onlar birbirlerini bu hale getirmekteler ama farkında değiller…
        Ayrıca, benim amacım seni bazı kalıplardan çıkarıp farklı düşünmeye sevketmekti, çünkü bunu kabul etmesende bazı inanmış ve inandırılmışlar gibi kalıpsalıltan çıkamıyor ve onlarla örneklemelerden geri kalamıyorsun…
        Kuranda cibril bildiğim kadarıyla 3 ayette anılmaktadır…
        Cibril ile Kuran’ın aynı şeyler olma olasılığı olabilirmi ve 6 bin kanat derken Kuranın ayetleri kastediliyor olabilir mi?
        Bu hadis-bu rivayet doğrumudur değilmidir bilemem.Allah bilir…
        Toro, senin söylediklerin sence doğru olduğu gibi, benim söylediklerimde bence bir farkla hem doğru-hemde yanlış olabilir, ben bunun aksini idda etmiyorum…Bu sebebten her şeyin en iyisini Allah bilir diyorum…Bu yüzden sende haklısın toro.

        Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.43 / ZUHRÛF – 43
        Muhakkak ki O, sen ve toplumun için bir zikirdir (hatırlatma)! Yakında sorumluluğunuzdan sorgulanacaksınız!43 / ZUHRÛF – 44
        Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizden sor: Biz Rahman’dan başka kulluk edilecek ilâhlar kılmış mıyız?43 / ZUHRÛF – 45

        Toro, seninle bir munazara yaptık, lakin şahsen ben bunu bukadar uzatmamalıydım, ama uzattım…Çünkü bunlar müteşabihlerdir, ardına düşmesemde konuyu dallandırdık, yapmamalıydım, yaptım…
        Çünkü, şahsem kendim bu müteşabihlere değile, muhkemlerin peşine düşüleceğini anlamış olmakla birlikte, uyğulamaklada yükümlü olduğumu ve bunlardan sorumlu olduğumu biliyorum…
        Her şeyleri yaratan rabbim benide herkezide af etsin.
        Selametle.

      • toro dedi ki:

        Sevgili yasir,

        Şu verdiğin cevapla gönlümde taht kurdun! Dikkat et burada kolay kolay kullanmadığım kelimelerle hitap ettim sana zaman zaman! Şu andan itibaren ne olursa olsun ne yazarsan yaz benim bu platformda dostumsun! İnsan için en zor şey kendini eleştirmek hele de bunu herkesin ortasında ya da herkese ilan ederek yapabilmektir!Bunu yapabilen insanın benim nazarımda sadece duruşu önemlidir! Neye inandığının zerre kadar belirleyiciliği yoktur!

        Lütfen şunu unutma ne senin nede başkasının inancını değiştirmeye, yada küçültmeye çalışmıyorum! Yaptığım tek şey kendi gördüklerimi ve anladıklarımı paylaşmak! Bunu yaparken maksimum özeni göstermeye çalıştığımdan hiç şüphen olmasın! Özellikle bildiğim bir veriyi paylaşırken bile yanlış yapmamak adına o bilgiyi tekrar kaynaklardan teyit etmeden asla paylaşmam! Kimsenin inanma hakkı üerinden manipülasyon yapmam!

        Bu nedenle sevgili dostum eğer bende bir harf ile kalbinde ufacık bir kırıklık bile yaşattıysam sana özür dilerim.

      • Gencer dedi ki:

        Yasir arkadaştaki sıradışı değişime hayran olmamak elde değil.
        Saldırgan Yasir gitmiş yerine düzeyli bir Yasir gelmiş.
        Araya salça olmama kızacaksın ama Yasir bende bu şekilde tartışmayı yeğliyorum.
        Sonuçta her birinizin yorumları değerlidir.
        Değişim için teşekkürler.

  62. kadir dedi ki:

    zuhruf 45-. ayet ile ilgili..

    saygıdeğer kuran düşmanı arkadaşlar yine bir iftira ve yine bir anlayışsızlığın son noktasına değinmişlerdir.. bilal kardeşim konuyu güzel özetlediği halde yine değişik ve türlü türlü safsatalarla ayeti çarptırmaya devam edilmiştir..

    sayın bilal bey ayeti yazarken parantez içinde yazdığı yazılar. sizin anlamanız içindir.. ayete ekleme yaptığından değildir.. sizler maalesef o parantezler olmadan bir ayetin hükmünü anlamayamıyorsuz. bu konu hakkında bilal beyi değil. kendinizi suçlayın.. neden anlayamıyorum diye.. gerçi parantez olsada anlayamıyorsunuz ama neyse..

    şimdi… zuhruf suresinin 45. ayetine bakalım…

    “sende önce gönderdiğimiz elçilerimizi soruştur.. biz rahmandan başka tapılacak ilahlar yapmışmıyız..”

    yüce allah daha önce peygamberler gönderdiğini, ve bu peygamberlerin asıl görevinin tevhid inancı olduğunu kuranda defalarca bildirmiştir.. bu ayette ise bu peygamberlerin izinden gidenlere bu peygamberlerin hayatlarını soruşturması isteniyor.. hemen arkasından gelen ayette kendini tanrı zanneden firavunun uyarılması için musanın gönderildiğini, yani hz. musa firavuna allahı birlemek için ona gittiğini haber veriyor.. sonra hz. isaya geçiyor.. isayı tanrı zanneden ehli kitabın peşinden gidenlerin durumuna vurgu yapıyor.. oysa hz. isa ve musanın görevi yüce allahı tek ilah edinmektir.. yani ayet sizin zannettiğiniz, ve çarpıttığınız gibi değildir..

    kısaca çelişki kuranda değil, sizin beyinlerinizdedir..

    • toro dedi ki:

      Sayın Kadir,

      O muhteşem beyninizle kendine peygamberim diyenin kendinden önce gelen peygamberlere ”tanrı rahmandan başka tapılacak ilahlar yapmışmıdır” sorgusunu nasıl yapacağınıda yazsaydınızda beynimiz sizin engin beyin foksiyonlarınıza entegre olmakta zorluk yaşamasa idi!

      Kadir Bey şu platformda bir gün için şıracı değilde bozacı olmayı denemeni tavsiye ederim!

      • kadir dedi ki:

        sayın toro.. işiniz gücün edebiyat, gereksiz laf ve safsatalardır. hiçbir zaman net olmayı öğrenemediniz.. oysa siz böyle bir kapasiteye sahip değilsiniz.. gerçekten beni yanıltıyosunuz.. değişik tarzlarda laf kalabalığına girererek, laf cambazlığına soyunarak, ortalığı karman çorman hale getirerek.. ayetleri çarpıtmanız sizi ego olarak tatmin etsede, elinize hiçbirşeyin geçmeyeceğini sakın unutmayın.. kusur sahibi bir insan kendi egosunu tatmin etmek için başka şeylerde de kusur arar.. bilmem anlatabildim mi.. saygıdeğer ve çok muhterem toro…

      • Serkan dedi ki:

        TORO VE HAMSTER DİYE ATEİST arkadaslar hep kivirma dansoz biride var tam dallama o kendini biliyor zaten!

        Takmışlar bir at gözlüğü ne tarafa yönlendirsen o tarafa dehliyorlar?Ateistiz diyorlar maymundan turemeyi kabul etmiyorlar,bişey soruyoruz DARWİNe sığınıyorlar! Ne olduklarını anlasak yoksa varsa isleri Kuran’ı Kerim gidin Tevrat’ı çürütün incili çürütün,Ne olduda kurani kerîm bu kadar zorunuza gidiyor anlamıyorum.
        Hep kendinize göre çekiyorsunuz,arkadaslar gereken cevabı misli ile veriyor siz ise yenilen pehlivan gibi güreşe doymuyorsunuz.

        Dallama diyen ateİst arkadas vardı madem söylenenler zoruna gidiyor o zaman tartışma kardesim,laflarımız batıyorsa ayetlerimiz icini cizlatiyorsa yorum yapmada saha fazla küçülüp evrim geçirme

        Saygılar

      • 1okuyucu dedi ki:

        Serkan;

        toronun deist olduğunu halâ anlayamadıysan, sende anlama sorunu var,

        aşağıdaki ayetleri yorumlayarak, ağzımızın payını veren arkadaşlarına bir katkıda bulunabilirsin, böylece aralarına katılarak aynı safta el ele birlikte koşmuş olursunuz?

        O diri diri gömülen kız çocuğuna sorulduğunda, (tekvir-8)
        Hangi günah yüzünden öldürüldü diye!(tekvir-9)

        fazla zor bir şey sormadım, sanırım kolayca cevaplayabilirsin.

      • toro dedi ki:

        Sayın Kadir,

        Onca lafın arasına ”cevabını kesinlikle bildiğiniz”(!) sorumun yanıtını da koysaydınız, yaptığınız değerlendirmeler benim açımdan bir anlam ifade edebilirdi!

        Ama sizi artık cevap veremeyerek yarım bıraktığınız münazaralardan gayet iyi tanıyorum! Verecek cevabı olmayanlar laf salatası yapar sayın kadir, size cevabını veremediğim tek bir yazınızı gösterebilirmisiniz? Siz gösteremeyeceğiniz için bende sizin cavap veremediklerinizi gösterip sizi dönerek çember çizmek zorunda bırakmayacağım! Buda size kıyağım olsun!

        Çağımızda kendi fiziki varlığını yüceltip diğerlerininkini küçümseyenlere söylenen çok vurucu bir söz vardır! O nedenle birilerinin beyninde problem arama çabalarınız benim için sizi o kategoriye sokar! Umarım anladınız, anlamadınızsa Alman,İtalyan ve İspanyol tarihine bir bakınız!

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Sana insan gibi elimi uzattım! Ama sen karşılık vermediğine göre kendini farklı bir duruma kategorize ediyorsun! Zaten üzerinden buraya ışıl ışıl parlayan ve ekranlardan gözlerimizi kamaştıran anlamama problemin aşikar! Bari bunu aşmak için çaba sarfet! Bir kere okuduğunda anlayamıyorsan 2,3 yok bence sana az, 10 kere oku!

        Faydası olursa zaten belli olur, olmazsa zaten sende kendini farklı kategoriye koyduğun için umrumuzda olmazsın!

        Sadece şunu bilmek istiyorum! Bana hakaret etme hakkını hangi güçten aldınız? Bu hak size bilginizin yeterli olmadığı durumda kullanılmak üzeremi tahsis edildi?

        Kusura bakmayın benim gözümde şuan derdini hakaret etmeden anlatamayacak derecede yetersiz birisiniz! Beni yanıltırsanız mutlu olurum, aksi zaten normal halin!

      • Serkan dedi ki:

        Ben insan kategorisindenim,senin rammisten arkadasın bana hakaret edince o nerden kuvveti buluyorsa benimde buna karşılık vermem yüce Rabb’imin bir lütfu 😉

        Sizin evren TANRISI uyuyormu bilmem ama benim Rabbim görüyor ve senin el uzatmanı bir sevgi gösterkesi olarak görüyor… Sen anladiysan bizim anlamamıza gerek yok zaten saygılar

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Ben kendimden sorumluyum. Başkasından değil! O nedenle sadece bana hitap et. Bak senin yazdığın her yazıya cevap veriyorum. Sana bir kin bir nefret beslemiyorum, öyle olsaydı sana dostum diyerek elimi uzatmazdım! Anlayamadığın ya da bizim anlatamadığımız şey biz baktığımızda sizin gibi görmüyoruz!

        Sen senin tanrının SANA doğrudan hitap ettiğini nereden biliyorsun? Eğer birisi tanrı benimle konuştu deyip etrafındakileri kendine bu kadar kolay (kılıçları saymazsak) inandırabiliyorsa şimdi sende bana inanmalısın!

        Ben benim tanrımın peygamberiyim(!)Onun aslında ne olduğunu insanlara anlatmak üzere görevlendirdim! Bana biat etmek zorunda değilsin ama etsen fena olmaz! İstersen sana tanrıyla alakalı merak ettiğin şeyleri anlatabilirim! Üstelik sana 1400 yıl geriden ve bu dini bu yüzyıla taşıyanlar aracılığıyla değil doğrudan sesleniyorum!

        Şimdi bana söylermisin,
        Benim peygamber olduğuma inanıyormusun!

      • Serkan dedi ki:

        Sayın TORO
        Benim sizinle bir sorunum yok.bana hakaret eden bir arkadasınız var ona BUNLARI anlatın?benim konuşmalarım seviyeli ve saygılı,lütfen sende onlara söylersen sevinirim.

        1400 yıl önce ve ondan oncede Allah inancı vardı.kilicla kimseyi islamı zorla kabul ettirtmedik.sen Allah ile konuşamazsın cunku son peygamber geldi ve herseyi tebliğ etti.sen ve senin gibi inanmayan olacak ve Kuran’ı Kerim’i değiştireceklerine dair ayet ve hadis mevcut,evrenin TANRISI sizi doğru yola iletsin…

      • toro dedi ki:

        Sayın Serkan,

        Benim yazılarımı gerçekten takip etmiş olsaydınız, gerektiğinde benim kimseyi ayırmadan
        ikazlarda bulunduğumu da görebilirdiniz? Ayrıca bu işin bu noktaya gelmesine sebep sizin bana attığınız ilk mesajdır, tekrar okumanızı tavsiye ederim!

        Diğerine gelince kılıçla yapılmadı diyorsanız islam adına yapılan cihad ları nereye koyuyorsunuz?

        Hem onu bırakın, ne kitap son olabili nede peygamber! Çünkü benim tanrım insanlarla ilk defa şimdi benim aracılığımla konuştu! Daha öncesi yok! Kendine peygamberim diyenle aynı dönemde Yemameli Müseylime’de tanrıyla konuştuğunu iddia etmişti ve insanları İnandırmıştı! Ama her ne olursa olsun varolan bir geröek var insanoğlu fikir değiştiren tanrıya aşinadır çünkü zamanında sizin inandığınız tanrı israiloğullarına benim en kutsalım sizsiniz demişti ama sonra fikrini değiştirdi! Bu nedenle benim peygamber olduğuma inanmalısın! Siz uçan kuşları, meyva veren ağaçları ve size fısıldıyan rüzgarları bilmezmisiniz!? David Copperfield’a canlı yayında özgürlük anıtını yok ettiren güçte benim tanrımın gücüdür! Amerika’nın marsa araç göndermesine izin verende odur! O size ders vermek için ozon tabakasında delik açan, ibret alasınız diye kuş gribini size musallat edendir! Mir uzay istasyonun dünyanın etrafında dönmesine izin veren yine odur! O insan menisine kuyruk takan sonra o kuyruğu ana rahminde geri alandır! O insanları renk renk ayıran kalplerini ise aynı renk yapandır! O yerçekiminden sizi kurtaran demirden kuşlarla uçmanızı sağlayandır!

        Siz gördüklerinizi anlamazmısınız?

        Benim peygamber olmadığımı kanıtlayabilirmisiniz, eğer kanıtlayamazsanız biliniz ki tanrımın iki eli yakanızdadır!

        Şimdi tekrar soruyorum benim peygamberliğime biat ediyormusunuz?

  63. Abuzittin zıpzıpoğlu dedi ki:

    Bu sitenin içeriğinin dine düşmanlık ve iftira olduğu konusunda görüşler var. Bence admin, dine değil fikirsizliğe karşı. Yıllarca bize anlatılan, hazmettirilen yalanları reddetmek, fikirsiz insanın karı değil. Bilgili olmak kolay, ancak akılını kullanıp o bilgiler arasından bir fikir üretmek sanılanın aksine zor. İnsan, bir kere bile düşünmez mi ? – “Ben İtalya’da doğsaydım. Koyu bir hiristiyan, Çin’de doğsaydım gözü kara bir budist olacaktım ve onun ilkelerini sonuna kadar savunacaktım. Canım pahasına…diye ” O halde din nedir? Doğduğun yerin (sana toplumca dikte ettirilen) adetleri değil mi? Ben hala ve her şeye rağmen ateist değilim. 🙂 Ancak bana anlatılan hikayelere (safsatalara) de karnım tok. İnançlarıma uygun olmayan söz ve durumları, Orada şu kastedilmiştir. Burada şu murad edilmiştir diyerek, asla akla dayandırma acizliğine girmiyorum. Çünkü fikirsiz değilim. (Yazdıklarımdan kalbi kırılan varsa özür dilerim.)

  64. kadir dedi ki:

    ““Ben İtalya’da doğsaydım. Koyu bir hiristiyan, Çin’de doğsaydım gözü kara bir budist olacaktım ve onun ilkelerini sonuna kadar savunacaktım. Canım pahasına”

    bu sitedeki ateistlerin bir kısmı daha önce müslüman oldukları halde sorgulayarak islamı reddetmişlerdir. emin olun sizde mensubu olduğunuz dini (budizm,hristiyan, vs.vs.) sorgulayarak reddebilirsiniz.. koyu olacaksınız diye bir kural yoktur.. insan sorgulayarak kendine bir yön çizebilir. bu çizdiği yön doğrumu yanlışmı, onu öldükten sonra anlar…

    • 1okuyucu dedi ki:

      Kadir;

      “”””bu sitedeki ateistlerin bir kısmı daha önce müslüman oldukları halde sorgulayarak islamı reddetmişlerdir””””

      senden yaptığım alıntıdaki cümleye kendimi de katmak için aşağıdaki şekilde değiştiriyorum

      bu sitedeki ateistlerin ve deistlerin bir kısmı daha önce müslüman oldukları halde sorgulayarak islamı reddetmişlerdir

      demek ki sorgulamak tehlikeli bir şey, icabında adamı dinden imandan çıkarıyor, galiba en iyisi hiç sorgulamadan kayıtsız şartsız teslim olmak?

      ayrıca, dinleri reddedenlerin, yaşadıkları toplumda revaçta olan din, kendilerine doğdukları anda yamandığı için o dinin mensubuymuş gibi kabul edilmeleri, sanki o dini daha önce kabul etmişken sonradan reddettiği algısına sebep olmaktadır,

      yani dinleri reddedenler aslında hiçbir zaman o dinin mensubu değildiler, ama dini reddettiği halde, çıkarları gereği! dini reddetmemiş gibi görünenlerde yok değil.

  65. kadir dedi ki:

    “Onca lafın arasına ”cevabını kesinlikle bildiğiniz”(!) sorumun yanıtını da koysaydınız, yaptığınız değerlendirmeler benim açımdan bir anlam ifade edebilirdi!”

    sayın toro..

    sorunuza kısa ve net olarak cevap vereceğim..

    ayette yüce allah önceki elçileri hz peygamberden soruşturmasını istiyor.. bu durum kuranlada sabittir ki ehli kitap zümrelerinden birtakım gruplar.. allahı birlemekte, diğerleri ise allaha karşı şirk koşmaktaydılar.. oysa onların koştukları şirkten yüce allah münezzeh olduğunu, hz. isanın sadece bir peygamber ve insan olduğunu yüce allah bildiriyor.. sadece bir tahminim olmakla birlikte durum şundan ibaret olabilir..

    tevhid inancını yaymaya çalışan hz. peygambere; allahı şirk koşan bir takım ehli kitap mensupları, isanında bir tanrı olduğunu hz. peygambere anlatıyorlardı.. böylelikle hz. peygamberi yalanlamaya çalışıyorlardı.. veya aynı tutumu yahudiler sergilemiş olabilir.. bu tutumlarına karşı yüce allah şöyle buyurmuştur..

    “daha önce gönderdiğimiz elçilerimizi soruştur. biz rahmandan başka tapılacak ilahlar yapmışmıyız..”

    netice olarak olay benim anlattığım gibi olmasada.. ayetin sonucu ve neticesi bellidir.. yüce allah peygamberine önceki elçileri soruşturması istiyor..

    saygılarımla…

    • toro dedi ki:

      Sayın Kadir,

      Tatmin edici değil!

      Tanrı(!) o ayeti gönderirken sorgunun sonucunda kendi söylediğine geliniceğini yani kendine peygamber diyenin sorgu sonunda Rahman dan başka ilah gönderilmediğini iyice bileceğini iddia ediyor! Peki o söylediğiniz gruplar yine sizin söyleminize göre isayı bir tanrı yapma noktasına gelmişken o halleriyle nasıl olurda kuranın tanrısının iddiasının doğrulayıcı tanıkları olabilirler! Zaten tanrı tarafından yoldan çıkmış olarak nitelendirilen hatta kendi kitaplarında başka isimili tanrılara tapan o dini gruplar nasıl olurda bu iddiayı doğrular?

      Böyle bir sorgunun zaten yoldan çıkanlar diye belirtlen yahudiler ve hristiyanlar üzerinden yapılması mantıklı bir yaklaşımmıdır? Ama şöyle bir durumda var! Kuranın tanrısı ”sorgula” dyerek bir emir veriyor! Peki sizce bu sorgulama yapıldımı, yapıldıysa yahudiler ve hristiyanlar kendine peygamber diyene evet şahidiz mi dediler? Kimler şahidiz diyecek , bu yeni peygambere inanmayan ve sizin deyiminizle ”allaha şirk koşan bir takım ehli kitap mensupları, isanında bir tanrı olduğunu hz. peygambere anlatanlar” mı?

  66. kadir dedi ki:

    sayın toro..

    “Peki o söylediğiniz gruplar yine sizin söyleminize göre isayı bir tanrı yapma noktasına gelmişken o halleriyle nasıl olurda kuranın tanrısının iddiasının doğrulayıcı tanıkları olabilirler!”
    demişsiniz…

    yukarıdaki yazımı tekrar okursanız şunu farkedersiniz.. ehli kitaptan bir zümre allaha ortak koşmuyordu.. sadece allaha iman ediyorlardı.. bununla birlikte allaha ortak koşan bir takım ehli kitap zümreleride vardı.. bu durum kuranda da anlatılıyor.. ehli kitabın tamamı allaha şirk koşmamaktadır.. hatta günümüzde bile bu böyledir.. tamamı isayı tanrı edinmemiştir..

    • toro dedi ki:

      Sayın Kadir,

      İyi hoş, tamam, peki de sorumun cevabı nerede?

      Hatırlarsanız ben nasıl sorgulayacak diye soruyorum? Bu arada cevap verdiniz sesimi çıkarmadım, ben cevap verdikten sonra tekrar bakar dedim ama görüyorum ki bakmamışsınız. Ya da baktınız ve ortaya çıkan anlamı farklılaştırarak durumu kotarmaya çalıştınız! Bakıyorum müdahale etmediğimi görünce kendi açtığınız yolda canınız istediği gibi at koşturuyorsunuz!

      “daha önce gönderdiğimiz elçilerimizi soruştur.” şeklinde verdiğiniz çeviri kimin?

      Çevirmenlerin ezici çoğunluğu ”elçilerimize sor, elçilerimizden sor, resullerimize sor” derken siz nasıl oldu da peygamberlerden değilde, ümmetlerinden sorma yoluna gittiniz? Harflerin yerini değiştirerek cambazlık yapıyorsunuz!

      Taberi tefsirinde bile ”peygamberlerimize sor” şeklinde geçiyorken siz nasıl bir sanatla aşağıdaki gibi bir çeviriyi paylaşıp onun üzerinden benimle tartışmaya girersiniz?

      “daha önce gönderdiğimiz elçilerimizi soruştur.” dedektif gibimi?

      Tanrısı ile haberci melek vasıtasıyla konuşan peygamberler değilde ümmetleri demek ki? Konuyla ilgili ”ateist” olmayan birkaç sitede yapılan savunmaları okudum! Açık söylüyorum, düzeltmek için kıvranıyorlar! Ayette ümmetle alakalı hiçbir tabir geçmediği halde yine babadan kalma yolu yani parantez içinde tanrılarına replik yazma yöntemini kullanıyorlar!

      Durum ne biliyormusun sayın kadir! Ayetler ilk indiğinde bunları belli başlı kişiler biliyor ve gerektiğinde diğerlerine tebliğ ediyorlardı! Henüz kitap haline getirilmediği içinde ayetlerin bu tutarsızlıklarını tartışma konusu olamıyordu! Bu nedenle bu ayet ile ilgili hiç kimse peygamberim diyene, ”nasıl yani” diyemedi! Bu ancak kitaplaştırılıp elden ele dolaştırılmaya başlandığında birileri tarafından farkedildi ve kendine islam alimi diyenler tarafından kendi kendilerine niyet okuması yapılarak yorumlandı!

      Sonuç olarak ayetlerde ne demek istediğini sadece kuranın tanrısı bilir ve gerektiğinde bunu peygamberine aktarır(!) İslamı biliyorsan sistemin bu şekilde çalıştığını da bilirsin! O halde peygamberim diyenin ölümünden yıllarca sonra içindeki bu tutarsızlık farkedilen ayet kime sorulacaktı, kim cevap verebilirdi? Hiç kimse! Dolayısıyla bu sorunu çözemeyen ama çözemedikleri sorunun böyle kalması durumunda başlarını ağrıtacağını bilen birileri kendilerince tanrılarının ağzından parantez içinde replikler yazmaya başladılar! Ve sonuna kadar inanıyorum ki bunların tanrı ağzından replik yazma cesaretleri aslında olmayan birşeyi kullandıklarını bilmelerine dayanıyordu! Öyle olmasa kuran konusunda soru sorulacak yegane figürün peygamberim diyen olduğunu bilenler, kendi başlarına bu cüreti gösterenler yani tanrının söylemediği (çünkü ayette ümmet yok) birşeyi söylüyormuş gibi yorumlayanlar aynı kitapta kendileri ile konuştuğu söylenen tanrıları nezdinde şirke batmış olduklarını bilerek yaptıklarının tanrıları nezdindeki sonuçlarından korkarlardı?

      Sayın kadir, sizce tanrıya eş koşmak ne demek? Eğer tanrı ayette bir kelimeyi hiç kullanmamışsa siz sadece kendi kanaatinizle tanrı bu ayette aslında şunu demiştir şeklinde bir anlatım barındıran kelimeyi parantez içinde kullanabilirmisiniz?

      Eğer bu doğal ya da yapılmasına izin verilen bir mümin hareketiyse anlaşılamayan ayetler hakkında peygamberine gidip açıklama isteyenlerin hikayelerini nereye koyuyorsunuz?

      Sizi sürekli uyarmaktan sıkıldım! Zor anlarınızda, çözemediğiniz problemlerde topu insanların beyinlerinin içine atarak durumu kotarmaya çalışıyorsunuz! Ama tanrının söylemediği bir şeyi tanrının zihnini okumak değil tanrının söylediklerine inanmak zorunda olan sizler nasıl bir düşünce yapısıyla yeniden şekillendirebiliyorsunuz inanın anlamakta zorlanıyorum! Bana sadece şunu söyleyin tanrı size ayet yazma, yorumlama ya da ayet düzeltme şeklinde bir hakkı nerede veriyor? Özellikle tanrının bir zamanlar en kutsalı olan yahudiler ve hristiyanların yaptıkları ortadayken…

      Tanrıya inanan bir insan tanrısının hiç söylemediği bir kelimenin tanrısının ayeti içine parantezle hemde normal bir insan tarafından eklenmesini nasıl kabul edebilir? Yaptığınız şeyin tanrının salt sözlerine güvenmeyip başkalarından tanrıyı anlamak için yardım almak anlamına geldiğinin farkında değilmisiniz?

      • rammsteinn dedi ki:

        tanrı bir kitap göndermiş. “bu kitap apaçıktır” demiş.
        ama anlaşılamayınca parantezlerle anlaşılabilir yapılmaya çalışılmış.
        soru şu olur : parantezler neden var?
        cevap : anlaşılabilir olması için
        yorum : tanrının ne demek istediğine çevirmenler mi karar veriyor?
        haşaa
        kaldıki o kadar parantez varken bile hala birçok ayet değişik yorumlanıyor..
        savunma da şu : eğer kuran gelecekten haber verseydi,gerçek mucizeler içerseydi,dünya tarihinin nasıl şekilleneceğini kesin olarak bildirseydi herkes inanırdı. bu seferde herkes iman ederdi sınav olmazdı.
        tıpkı tanrının dünyadaki facialara,kötü olaylara müdahale etmeyişi gibi.
        tanrı şunun peşinde;
        bir kitap indiriyor. muallak,anlaşılmaz,mecazi anlatımlarla dolu. tanrı istiyorki insanların kafası karışsın bazıları inansın,bazıları inanmasın.yani bazı insanları cehenneme atmak istiyor.
        eğer herşeye müdahale etseydi sınav olmazdı.
        ilginç bir tanrı profili.
        tıpkı zeus gibi..
        şu kızdığı zaman şimşekleri çakan tanrı gibi.

      • kadir dedi ki:

        sayın toro..

        Çevirmenlerin ezici çoğunluğu ”elçilerimize sor, elçilerimizden sor, resullerimize sor” derken siz nasıl oldu da peygamberlerden değilde, ümmetlerinden sorma yoluna gittiniz? Harflerin yerini değiştirerek cambazlık yapıyorsunuz!

        Taberi tefsirinde bile ”peygamberlerimize sor” şeklinde geçiyorken siz nasıl bir sanatla aşağıdaki gibi bir çeviriyi paylaşıp onun üzerinden benimle tartışmaya girersiniz?

        “daha önce gönderdiğimiz elçilerimizi soruştur.” dedektif gibimi?

        sizden alıntı…

        sevgili toro… bu şekilde yazdığım ayet sizin ayetin asıl mesajını daha rahat anlamanız içindir.. mesela ben bu ayeti ” daha önce gönderdiğimiz elçilere sor” diye okusam bile ben ayeti sizin anladığınız gibi anlamıyorum.. amaç sizin daha kolay anlayabilmenizdir..

        şöyleki; hz. peygamberden önce gelmiş geçmiş elçilere hz. peygamber ne sorabilir, nasıl sorabilir.. onlar artık bu dünyada yokki onlara sorsun.. işte burada arapça dil yapısına uygun olarak bir anlatım tarzı vardır.. siz bunu türkçe dil kurallarına göre anlamaya çalışırsanız.. ayet size çelişkili gelir ki geliyorda… çünkü bakış açınız o yönde.. bakın size kurandan bir örnek vereceğim…

        “Sana indirdiklerimizde herhangi bir şüpheye düşersen, senden önce kitap okuyanlara sor. Gerçek şu ki sana Rabbinden hak gelmiştir. Sakın şüphe edenlerden olma!” (yunus-94).

        mesela bu ayette kitap okuyanlar kim.. hangi kitabı okuyanlara soracak peygamber.. sizin mantığınıza göre bu ayette çelişki var.. oysa anlayış tarzınıza bir yön vermeniz. sizi daha farklı düşünmeye sevk edecektir.. işte bu ayette de anlatılan “kitap okuyanları soruştur” yani daha önce allah katından inen ilahi kitap mensuplarını soruştur, araştır..
        anlamındadır.. hz. muhammet gitse bir müşrik olan hristiyana sorsa.. oda deseki; “isada bir tanrıdır.” hz. peygamber o zaman ne diyecekti; “bak hristiyana sordum meğer isada bir tanrıymış”

        bilmem anlatabildim mi?

        sağlıcakla kall.

      • kadir dedi ki:

        sayın toro…

        “Durum ne biliyormusun sayın kadir! Ayetler ilk indiğinde bunları belli başlı kişiler biliyor ve gerektiğinde diğerlerine tebliğ ediyorlardı! Henüz kitap haline getirilmediği içinde ayetlerin bu tutarsızlıklarını tartışma konusu olamıyordu! Bu nedenle bu ayet ile ilgili hiç kimse peygamberim diyene, ”nasıl yani” diyemedi! Bu ancak kitaplaştırılıp elden ele dolaştırılmaya başlandığında birileri tarafından farkedildi ve kendine islam alimi diyenler tarafından kendi kendilerine niyet okuması yapılarak yorumlandı!” …..sizden….

        sevgili toro… size bir metin verseler… ve bunu ezberle deseler.. ve sizde ezberleseniz.. metinin bir paragrafınsa şu ifade geçse “gökyüzü allah tarafından yaratılmıştır…” sonra başka bir paragraftada ” gökyüzü tesadüfen oluşmuştur, allah yaratmamıştır.” diye bir metin sizin ezberinizde olsa siz bunu fark etmezmisiniz..

        iki kere iki dört olduğu halde başka bir metinde beş ise böyle birşey olabilir mi deyip bu bilgileri ezberlediğiniz kitabı reddersiniz. bu açıklamalarımdan sonra asıl soru şu..

        kuranı kerimi ezbere bilen sahabeler bu çelişkileri nasıl fark edemez. öyleki onlar saf arapça bilen insanlar, bu size mantıklı geliyor mu? bunun kuranın kitaplaştırılması ile ilgisi yoktur.. çelişki gören ezberlerinde olanlarda da rahatlıkla çelişki görürdü..

        saygılarımla..

      • toro dedi ki:

        Sayın Kadir,

        Evet siz ayetin ilk halini okuduğunuzda da benim söylediğim gibi anlamıyorsunuz! Bunun sebebi belli! Üstelik bunu kendiniz söylüyorsunuz;

        ”hz. peygamberden önce gelmiş geçmiş elçilere hz. peygamber ne sorabilir, nasıl sorabilir.. onlar artık bu dünyada yokki onlara sorsun..”

        Ama bu gerçeği değiştirmiyor! Bu ayetin peygamberinizin ölümünden sonra farkedilip tartışıldığı ve islam alimlerinin bu ayeti kendi düşüncelerine göre ekleme yaparak düzeltmeye çalıştığı gerçeğini görmezden gelemezsiniz! Ayette problem olmasaydı ayetin anlamını yeniden yorumlayan ve ayete istedikleri anlamı versin diye eklemeler yapan din alimleri olabilirmiydi? Neden bu ayetle ilgili anlamı şudur şeklinde yorumlar yapılıyor da olduğu gibi bırakılmıyor? İnanmayanların ne düşündüklerinin inananlar için bir önemi varmı? Eğer varsa teblğ diye bir göreviniz ki bence yok, o zaman ne diyorsa onu nakledersiniz! Herkes anlamını kendi verir!

        Önceki yazımda yazdığım gibi! Kuranda ki bu ayetler ancak kitap haline gelip elden ele dolaşmaya ve herkes tarafından okunmaya başlandıktan sonra farkedilmiştir! Dolaysıyla ayetin anlamı için danışacağınız bir figür yoksa yapmanız gereken olduğu gibi bırakmaktır! Aksi halde bu tanrıcılık oynamak olur ve bunun cezasının ne olduğunu kuran’a gerçekten İNANAN herkes bilir!

      • toro dedi ki:

        Sayın Kadir,

        Sahabeler çelişkiyi görseler bile niye ikrar etsinler? Sizde biliyorsunuz ki sahabe peygamberlik iddiasında bulunanın en yakınında olmayı sağlar! Yani yeni düzenin en tepesinde güce en yakın yerde! Gözünüzün önüne getirin! Kendine peygamberim diyenin peygamber olduğuna biat etmiş 30 sahabenin içinden birden bire kalkıyor ve karşınızda ki peygambere ”bu işte bir gariplik” var diyorsunuz! Sonra ne olacağına dair bir fikriniz illa ki vardır!

        O yüzden size ısrarla elden ele dolaşmaya başladıktan sonra diyorum!

        Bu arada islamda önce müslüman olan sonra ”bunların hepsini benim söylediğim gibi yazdırıyordu” deyip islamdan dönen yazıcı sahabelerde yok değildir! Siz kelle koparmanın anormal değilde normal sayıldığı bir dönemden bahsettiğimizi unutmuş olmalısınız!

  67. sercan dedi ki:

    zuhruf suresinin 45. ayetine bakalım…

    “sende önce gönderdiğimiz elçilerimizi soruştur.. biz rahmandan başka tapılacak ilahlar yapmışmıyız..”
    BU AYET TAM BİR FACİA 1 burada muhammet allaha inanmamış gibi anlatılıyor ….
    2 allahta bana inanmazsan git senden önceki ((((sözde ))))peygamberlere sor diyor
    3 peki muhammet 600… 1500 yıl önce ölen kişilerle nasıl konuşacak ne soracak
    şunumu sizin zamanınızda kaç tane allah vardı diyemi??????????

    • Serkan dedi ki:

      Sercan bey

      ASIL Facia sizin türkceyi iyi çözemediğinizden anlaşılıyor? Ayette diyor ki ; daha önceki peygamberleri sorustur, kime soruşturacak kavramı var,yani siz bir inşaat yapacaksınız ve firmayı tanımıyorsunuz vede bunu ARAŞTIRMA ihtiyacı duyuyorsunuz.Bunu Rabbim sizin gibi ateist ve cahillere hitaben gonderdigi ayettir…

      Birde arapçayı anlamadık diyorsun,Be kardesim daha türkce özürlüsün bide kalkmissin burada gazel okuyorsun…

      • rammsteinn dedi ki:

        ben ne demişim ki hakaret etmişim

        tanrısının ağzı bozuk olunca kulununda ağzının bozuk olması normal.
        bir yeminde sen patlat be serkan. neye dikkat çekmek istiyorsan ona yemin et.,
        —-
        kurandaki bu kadar hakareti sıradan bir insan sarfetse acaba ona ne dersiniz?

        HACC – 30
        Bu böyle. Kim Allah’ın hükümlerine saygı gösterirse, bu, Rabbi katında kendisi için bir hayırdır. Haramlığı size okunanların (bildirilenlerin) dışında bütün hayvanlar size helâl kılındı. Artık putlara tapma pisliğinden kaçının, yalan sözden kaçının.

        Artık putlara tapma pisliğinden kaçının lafındaki put kelimesinin yerine “islam”ı yerleştirirsek acaba ne olur? küfürler hakaretler havada uçuşur.
        sizin tanrınız o kadar hakareti ederken size göre hiçbir sorun yok. ama aynısı size uygulandığı zaman ne oluyor bütün dünya biliyor.
        sizin peygamberiniz,kabe paganlardeyken, kabeye girip putlara yere çalarken hiç sorun yok. ama birisi camiye girse ortalığı kırsa geçirse ne olur acaba?
        iğneyi kendinize,çuvaldızı başkasına batırın.
        hakeret eden,aşağılayan,iki cümlede bir yemini eksik olmayan bir tanrınız var.
        birde matematiği bozuk
        ————-
        ZUHRÛF – 45
        Diyanet İşleri
        Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: Rahmân’dan başka kulluk edilecek ilâhlar var etmiş miyiz?

        ELÇİLERİMİZE SOR diyor.
        ayetleri sündüre sündüre nereye çekeceğinizi şaşırıyorsunuz.
        ama lafa geldiğinde ateistler kuranı çarptırıyor.
        http://www.kuranmeali.org/43/zuhruf_suresi/45.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx
        kaç çevirmen ELÇİLERİMİZE SOR diye çevirmiş
        kaç çevirmen ELÇİLERİMİZİ SORUŞTUR diye çevirmiş.

      • sercan dedi ki:

        SERKAN BEY
        şu ayeti iyice okusana anlama özürlü senmisin benmiyim
        burada allah kullara sormuyor muhammede söylüyor muhametete allaha ben pek ikna olmadım değince o zaman senden önceki peygamberlere sor diyor…anlamdığsan bi daha yazayımmı serkan……

        serkandan alıntı
        ASIL Facia sizin türkceyi iyi çözemediğinizden anlaşılıyor? Ayette diyor ki ; daha önceki peygamberleri sorustur, kime soruşturacak kavramı var,yani siz bir inşaat yapacaksınız ve firmayı tanımıyorsunuz vede bunu ARAŞTIRMA ihtiyacı duyuyorsunuz.Bunu Rabbim sizin gibi ateist ve cahillere hitaben gonderdigi ayettir…

        ŞU AYETİ SİNDİRE SİNDİRE OKU
        Elmalılı Hamdi Yazır 45-Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de sor: Biz Rahman’dan başka ibadet olunacak ilahlar yapmış mıyız?

      • Serkan dedi ki:

        Soruyorum kardeslerim o zaman ayetleri çarpıtmaktan vazgeçin zaten bir türlü beceremiyorsunuz YAA!bir birinizin açığını kapatmada üzerinize yok hayret ediyorum İnan!madem bilmiyorsunuz o zaman ayetleri neden ezberleme ihtiyacı duyuyorsunuz.

        Allah cc ona bu ayeti mirac gecesi indirdi.hafise söyle gerçekleşti.
        Ata ,İbn Abbas (ra)’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Hz.Muhammed (sas) Miraç için Mescid-i Aksa’ya götürülünce,Allah-u teala ,Hz. Muhammed (sas) için,Hz.Adem (as) ‘i ve zürriyetinden gelen büyün peygamberleri diriltti.Cebrail (as) ezan okudu ,sonra da kamet getirdi, “ Ey! Muhammed,öne geç ve onlara namaz kıldır..” dedi.Hz.Peygamber namazını bitirince,Cebrail (as) ona , “ Ey! Muhammed , “senden evvel gönderilen peygamberlere ,o Rahman’dan başka tapılacak tanrılar ,yapılmış mı sor?” dedi…Hz.peygamber (sas) de, “ Hiçbir şey sormuyorum,çünkü bunda şüphem yok” cevabını verdi.
        Şimdi siz bu duruşmada kılıf uydurursunuz.cunku sizin amacınız kurabi Kerimler uğraşmak ama nafile sizin bunlara karsı allahım en güzel cevabı böyle hazırlamış.acaba sizin evrenin TANRISI NERDE ben niye göremiyorum neden âyetlerinizi okmuyorsunuz yoksa dilinimi yuttu tek bir Allah’tan bu kadar güzel sözler çıkarken sizin TANRINIZIN dilimi tutuldu?

      • Serkan dedi ki:

        O zaman bir yerinden uydurma ayetlerimizi?bakiyorumda biriniz hata yapınca herkes onun açığını kapıyor ama bizim ayetlerin birinde AÇIK var mı? Sen AKILLI ol Sercan kardes bosa yormayın kendinizi Allah cc herkesten büyük 😉

    • toro dedi ki:

      Sayın Serkan,

      Demek ki senin inanman için görmen lazım, görmeden inanamadığın için benim sana sözlerini ilettiğim tanrımı görmeyi istiyorsun;

      ”acaba sizin evrenin TANRISI NERDE ben niye göremiyorum”

      Demek ki sen kuranın tanrısına onu GÖREREK inandın! O halde bize de göster, göster ki bizde senin gibi sadece GÖREBİLDİĞİMİZ tanrıya inanalım!

      Bu arada hala benim peygamberliğime inanmanı , sizleri demir kuşlarla uçuran evrenin tanrısına biat etmeni bekliyorum!

      • Serkan dedi ki:

        Sayın TORO
        Ben size hiç bizim rabbimize İnan diye baskı yaptım mı?bizim dinimizde baskı olmaz sen bunu biliyorsun.birde evrenin TANRISI derken Demir’den uçak yapan dediğin kisi su ufolar geliyor dünyaya yoksa sen onları görüp tanrımı edindin?bravo sana peygamber olarak biat etme sen cunku peygamberlik Kuran’ın Rabb’ine mahsus bir kavram.sen istersen kendine başka isim bul cunku Kuran’ın tanrısına İnanmayan biri peygamberlik ismini alamaz dımı?

        UFO YAPTI uçakları değil mı?o zaman sen onları görüyorsun ve biat ediyorsun evrenin tanrısına.biz Allah’ı görmüyoruz onu kalbimizde hissediyoruz,onun yarattığı cinler bile onlara kulluk ederken siz kim oluyorsunuzda ona yüz çeviriyorsunuz.haa cinlere inanmak istemezsen sana bir önerim var git bir gece mezarlığın üstünde yatta görelim bakalım Kuran’ın tanrısından korkuyormusun yoksa korkmuyormusun…

      • toro dedi ki:

        Sayın Serkan,

        Lafı dolaştırmayın, kendi ikrarınızdır siz ”inanmak için görmek istiyorsunuz”! O halde hikayelerle vakit geçirmeyelim ve sonraki aşamaya geçelim! Siz bize, sizin size görünen tanrınızı gösterin! Gösterin,görelim ve bizde biat edelim!

        Baskı meselesine gelince! Bak yine su üstüne çıkmaya çalışan sensin! Bana ilk yazdığın mesajda söylediğin cümleler senin gibi inanmadığım için benim hakarete ve türlü kalıplara sokulabileceğimi ima ediyordu! Bu benim gibi olmazsan sana istediğim şeyi söyleyebilirim demektir, dolayısıyla senin gibi inanmak zorunda olduğuma dair bir baskılama hamlesidir!

        Şimdi Yine peygamberlik mevzuuna gelelim! Benim peygamber olduğuma neden inanmıyorsun! Sana bir tanrıyla konuştum ve o tanrı ilk defa beni elçi olarak dünya insanlarına gönderdiğini söyledi! Bana belirli aralıklarla sonradan kitap haline getirilecek metinler verecek!Ayrıca bu metinler bütün dünya dillerinde olacak ve kitap tamamlandığında dünya üzerinde e-mail kullanan bütün insanlara otamatik olarak gönderilecek! Tanrı dünyadaki bütün TV yayınlarını belli bir süreliğine keserek beni dünyadaki bütün TV lerden aynı anda onun mesajlarını iletmemi sağlayacak! Ben kendi dilimde konuşacağım ama beni izleyen her insan söylediklerimi kendi dilinde anlayacak!

        Tanrı bugüne kadar insanların varoluş amaçlarını anlamalarını bekledi! Birgün kaosun ortasında onları barındıran evrenin farkında olacaklarını düşündü! Bu sayede tanrılarına ulaşacaklardı!Ama onlar sadece kendi aralarında kavga ettiler, birbirlerini öldürdüler, başka tanrılar icat ettiler ve o tanrıların kendileriyle konuştuğunu iddia ettiler! Sonra o tanrılar için birbirlerini öldürdüler! Tanrı artık yeter, bilecekler diyor!

        O yüzden serkan bileceksiniz! Kibirlerinizden ya kendiliğinden ya da zorla arındırılacak, tanrının gözbebeği dünyaya ve içindeki canlılara verdiğiniz zararın hesabını vereceksiniz! Tanrı size cennet ve cehennem vaat etmiyor! Zaten hiçtiniz, hiçliğinizi varlığa çevirenden, size hareket bahşedenden birde cennet bekleme lüksünüz yok! Siz sadece sizi varedeni bilmekler sorumlusunuz! Bu noktaya ulaşamayanlar, tanrılarını anlayamayanlara sonsuz karanlığın içinde sonsuz bir yalnızlık vaad ediyor! Sizi sizinle cezalandıracak!

        Tanrıyı anlayanlar ise evrenin sonsuz döngüsü içinde tekrar hayat bulma ve yaşama şansına erişecekler!

        Zaman daralıyor serkan, sen daha önce yaptığın gibi yine GÖRMEDİĞİN bir tanrıya inanmak zorunda bırakıldın! Yaratılan herşey kendi kaderini çizer! Senin çizdiğin kaderde yine görmediğin bir tanrıya inanmak vardır!

        Ya inanırsın ya da sonsuz karanlıkta, sonsuz yalnızlığa atılırsın!

      • Serkan dedi ki:

        Sayın TORO

        Çok bilim kurgu flimi izliyorsun sanırım!bune ya peygamberlikten vazgeçip elçiliğe soyunmussun,Buda iyi bir gelişme nede olsa peygamberlik Allah’ın elçilerine verilen sıfattir.
        Şimdi dirmişsin ben çeviriyorum konuları,sana ne demeli verdigim soruları önce cevapla ondan sonra başka kOnuya geç.senin bu anlatımını güler okudum birden dünyalar savası flimi aklıma geldi ;;)) sen uzaylimisin yoksa evrenin TANRISI olan bir uzayliyami tapıyorsun İnan anlamadım.sen kendini Hz İsa’nın havarisimi sandin ondan ornek alıp bana anlatıyorsun.baska dilde konuşup biz senin dilinden anlayacağız,ne kadar saplantili birisin FARKİNDAYSAN?

        Allah 12 havariye o dilleri anlatıp konuşsunlar diye bu kudreti verdi yoksa sende bir muciZe göstereceksin bize anlaşılan?ah TORO kardesim biraz hayal dunyasında yasama,sen istersen bunlardan vaz geç sen geç dehilken cenneti yakala…

        Dünyalar savaşının sonunu hatirliyorsan,iyi olan kazanmıştı Allah’ın insana verdigi kudret yani imanları ve akılları sonuca götürdü…

      • toro dedi ki:

        Evet Serkan,

        İşte böyle! Sen kendine Müslüman diyorsun, yani tanrını onun gönderdiğiyle (kitabıyla) gördün, anladın ve artık biliyorsun!

        Peki anladığına emin misin? Eminsen bana aşağıda ne söylendiğini açıkla;

        ”Lâ İlâhe İllallah Muhammeden Resulullah”

        Demek peygamberlikten vazgeçip elçiliğe soyunmuşum! Bu durumda sana hadi diyorum, yukarıda ki metinin sonunda kendisinden bahsedilen kişi içinde aynen benim için kurduğun o cümleyi kur;

        ”bune ya peygamberlikten vazgeçip elçiliğe soyunmussun”

        Şimdi geçeceksin Kuranın tanrısına inanıyorum diye hurafelere inanma faslını! Az öncede görmediğin tanrı için yoktur diyordun, sonra ne olduysa kalbinle hissetmeye başladın!

        Tanrıyı tanımak mı istiyorsun tanıtayım;

        Gökyüzünde benim emrime uyarak uçuşan demirden kuşlara bakmaz mısınız? Şüphesiz ki gökyüzünde gördükleriniz her biriniz için anlaşılması gereken ibretlerle doludur!

        Doğada gezinen bütün varlıklar ve gökyüzünde uçanlar beni bilenlerdendir! Beni bulabilesiniz diye kendimi doğaya ve zihinlerinize kainatın en büyük sanatıyla resmeden benim. Bileceksiniz!

        Sizi aydınlığa kavuşturmak için güneşi merkeze koyan benim! Ayı gecelerinizi aydınlatsın diye etrafınızda bir yörüngede döndüren de benim! Her şeyi yapan benim, kendi yarattıklarınıza değil sadece bana inanmak zorunda olanlarsa sizlersiniz!
        Yukarıdakileri bilmek ve onların tanrıdan geldiğine inanmak zorundasın!
        Evet, Serkan tekrar soruyorum benim peygamberliğime inanıyor ve doğru yola giriyor musun? Seni hiç göremediğin ve senden 1400 yıl geride kalan bir hikaye ye inanmaya değil, seninle doğrudan temas eden ve tanrıyı sana bizzat anlatan bana inanmanı bekliyorum!

        Eğer buna inanmazsan, tanrıyla karşılaştığınızda ona, bana bizzat seni anlattığı halde ona inanmadım, şimdi benim halim ne olacak diye ağlama hakkın olmayacak! Senin bir tek amacın var O’na ama sadece O’na inanmak!

        Tüm bunlara rağmen yine de inanmayacaksan, kendi ağzınla söyle, kendi ellerinle yaz, benim neden O’nun peygamberi olamayacağımı! Yaz ki Tanrı nezdindeki yolun kendi sözlerinle çizilsin!

      • yasir dedi ki:

        Toro, Kuranda çelişki olduğunu söyleyip inananlardansın…

        Peki, Kuran ve Kuranın tanrısı adaletsizlik ve haksızlık emrediyor mu?

        uzun uzadıya yazmadan…Kısa ve net cevap verirsen sevinirim.

      • toro dedi ki:

        Sevgili dostum yasir,

        Kendi tanrı tasvirimle ilgili bütün detayları 1okuyucuyla ”DİNLERE GÖRE DÜNYANIN VE İNSANIN YAŞI” ve ”SOMA” ile ilgili başlıklarda yaptığımız münazaraları okuyarak görebilirsin!

        Ama sana son yazdığım yazıdan da göreceğin üzere değerlisin o nedenle istediğin cevabı aşağıya yazıyorum!

        Sevgili yasir, bir olgunun lafazanı olmakla o olgunun gerçekten savunucusu olmak farklıdır! Adalet ve hak kavramları net değildir, görecelidir!

        Sen bana inanaların kendi içlerinde birbirlerine karşı dillendirdikleri hak ve adalet kavramlarınımı soruyorsun yoksa inananların inanmayanlarla ilişkilerindeki hak ve adalet kavramınımı?

        Adalet nokta kadar boşluk kabul etmez! Şöyle diyeyim sen tanrıdan adalet bekliyorsan o adalet her insanın birbiriyle eşit şekilde tanrısından haberdar olması anlamına gelir! Yani hiç kimse tanrısını diğerinden eksik ya da fazla bilmez! Mutlak bir eşitlik söz konusudur! Şimdi tanrının direkt muhatap olduğu bir kişi yada bir halk ile, hiç muhatap olmadığı kişiler ve halklar için bir adaletten bahsetmek mümkün müdür? Tanrının direkt temas ettiği kişi ya da halklarla direkt temas etmediği kişilere ve halklara aynı sözlerle ya da kurallarla yaklaşmasımıdır adalet?

        Zaten dünya üzerinde sadece savaşın, öldürüşün ve tecavüzün emredildiği bir dini insanlara kabul ettiremezsiniz! Böyle dinler gerçekten dominant ve rakipsiz halkların içinden çıkar! Ama açlığın ve sefilliğin ve dahi köleliğin kol gezdiği yerlerde muhatabınız zaten çaresiz olanlar olacaktır! Dikkat edersen Kuran en başta onların üstünde etkili olmuş varsıl kesim mekkenin düşmesine kadar direnmeye devam etmiştir! Bu nedenle senin bahsettiğin tanrı adalet ve hakkın lafazanıdır ama asla temsilcisi değildir!

    • bilal dedi ki:

      Sercan bey,

      1-Diyorsunuz ki, ‘’ BU AYET TAM BİR FACİA 1 burada muhammet allaha inanmamış gibi anlatılıyor.’’

      Siz bu ayetin sebebi nüzulunu ve bundaki mesajı anlamadığınız için ileri geri yanlış yorumları yapıyorsunuz…

      ‘’وسبب هذ الامر أن المشركين … قالوا للنبي ان ما جئت به مخالف لمن كان قبلك من الرسل فأمره الله بسؤاله علي جهة التوقيف والتقرير الخ { القرطبي – ج—8 – ص – 405 }

      1-Yukarıdaki tefsir ve rivayetin metnine göre‘’Bu soruşturma ve inceleminin sebebi şudur: Müşrikler (puta tapanlar ) hz.peygambere senin getirdiğin din,senden önceki peygamberlerin getirdikleri semavi dinlere muhaliftir,aykırıdır.(zira onların getirdikleri dinlerde puta tapıcılık da vardı.yani Allah buna da izin vermişti vs…) diye iddia ediyorlar.! İşte bunun üzerine yüce Allah da elçisine ‘’ Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizi soruştur. ( onlardan kalan bilgileri incele,senden önceki elçilere inananlara durumu soruştur,böyle bir şey var mıdı ki ,böyle söylüyorlar.??? Yani bunların iddiaları doğru olup olmadığı hakkında senden önceki elçilere inananlara sorun ve bu konuyu onlar anlatsınlar böyle bir şey var mıdı ? deniliyor.. Zaten Müşrikler puta tapınmayı da,Allah’a yaklaştırıcı bir ibadet olarak değerlendiriyor ve taptıkları putlar da Allah katında kendilerine şefaat edeceklerini iddia ediyorlardı.Hatta Allah bunu bizden istememiş olsaydı biz de putlara tapmazdık diyordular. Yani puta tapanmayı da haşa Allah’ın bir emri miş gbi algalıyorlardı..İşte bu ayet onların bu iftiralarına karşı bir cevap olarak inmiştir………. Bu nedenle ’’hz.peygamberin haşa Allah’a inanmamış gibi….‘’ tarzındaki yorumunuz bir saçmalıktan öteye geçmez!!! Ayetin sebebi nüzulunu ve verilen mesajı bilmeden her zaman olduğu gibi burada da anlamsızca bir yorum yapmışsınız.! Aşağıdaki rivayete de onların putlara tapmanın gerekçeleri anlatılıyor.’’ما نعبدهم الا ليقربونا الي الله زلفي الخ …‘’ Bizi ancak Allah’a yaklaştırsınlar, (bize Allah katında şefaat etsinler ) diye onlara (putlara ) tapıyoruz,diyorlardı..Yani putlara tapınmayı da haşa Allah’ın vermiş olduğu bir izin ve müsaadesi olarak görüyorlardı.İşte söz konusu ayet onların bu iftiralarına bir yanıt olarak iniyor…!!!

      2-Yine ‘’ allahta bana inanmazsan git senden önceki ((((sözde ))))peygamberlere sor diyor
      3 peki muhammet 600… 1500 yıl önce ölen kişilerle nasıl konuşacak ne soracak.’’diyorsunuz.

      Bu konu daha önce anlatıldığı halde,ya okumuyorsunuz,ya da anlamaya çalışmıyorsunuz…!!!

      Konuyla igili daha önceki yazıyı aşağıya alıyorum:

      ” Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor; ( onlara verilen bilgiyi inceleyip araştır ve senden önceki peygamberlere gerçekten inanan kimslere sor,bu konuyu araştır.vs.) şeklindedir…!!!
      Ayrıca aşağıdaki bütün tefsir metinlerinde de bunun böyle olduğu anlatılıyor.!!!
      1-‘’ (وَسْئَلْ مَنْ أَرْسَلْنا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رُسُلِنا، أَجَعَلْنا مِنْ دُونِ الرَّحْمنِ آلِهَةً يُعْبَدُونَ) أي واسأل أمم من أرسلنا من قبلك من الرسل: هل حكمنا بعبادة غير الله؟ وهل جاء ذلك في ملة من الملل؟
      ‘’تفسير المراغي
      2-‘‘( وَاسْأَلْ مَنْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رُسُلِنَا ) إنما معناه: فاسأل وابحث كتب الذين أرسلنا من قبلك من الرسل, فإنك تعلم صحة ذلك من قبلنا, فاستغنى بذكر الرسل من ذكر الكتب, إذ كان معلوما ما معناه

      Mesela:Bilmediğimiz bir konu için bunu yargıya sor ! dediğimiz de yanlışlık mı yapıyoruz? Yargıya soru sorulabilir mi ? Bunun anlamı yargıç (yargı mensuplarına) , hukuk uzmanlarına sor değil midir ? Peki niye bu tür ifadeleri kullanıyoruz? Acaba yanlışlık mı yapıyoruz? İşte bu da böyle !!! Özetle,her konuda olduğu gibi bu konuda da maalesef,anlamsız bir yorum yapmışsınız…!!!

      Saygılarımla…

  68. sercan dedi ki:

    serkan bu yazdıkların nerde yazıyor hadislerdemi bakıyorumda işinize geldimi hadislere sarılırsınız işinize gelmedimi bu uydurma der geçersin ama unutma madem hadisler diyorsun sana 500 tane hadis yollarım altından kalkamazsın sonra ……

    HA BİDE cebrail muhammede ayetleri getiren sözde melek değilmi ….peki herşeyden haberi olan postacılık yapan bir melek başka rahmanı muhammede niye sorsun …asıl sen orandan burandan uydurma serkan …….

    • Serkan dedi ki:

      Ne kadar bOs yazılar yazıyorsun sana soru sordum kıvrımda cevapla!sen öncelikle ayetleri düzgün çevirde sonra hadislere geç kardesim.

      Cebrail as ayetleri indirirken Allah’ın sözlerini eksiksiz bir sekilde söylerdi.1400 yil önce bu kadar güzel bilimsel ayetler inerken sizin evren TANRISI Zeus gibi ağlıyormuydu?sende ağlama sakın hadisler var bide sizin uydurduğunuz hadisler var.heleki ateist uyduruyorsa vay halimize

      • Gencer dedi ki:

        Bu yazdıklarına KARGALAR bile güler.

        ”Cebrail as ayetleri indirirken Allah’ın sözlerini eksiksiz bir sekilde söylerdi.1400 yil önce bu kadar güzel bilimsel ayetler inerken sizin evren TANRISI Zeus gibi ağlıyormuydu?”

        Arkadaş sana ne içiriyorlar da 1400 yıl öncesini görmüş gibi yazıyorsun?
        Bu arkadaşı sakın ciddiye almayın hayli tahta eksik kendisin de..

  69. kadir dedi ki:

    sayın toro…

    “Evet siz ayetin ilk halini okuduğunuzda da benim söylediğim gibi anlamıyorsunuz! Bunun sebebi belli! Üstelik bunu kendiniz söylüyorsunuz;”

    önemli olan ayetin nasıl yazıldığı değil dil kurallarına göre anlamaya çalışmaktır.. siz nasıl ki ingilizce bir kelimeyi türkçe dil kurallarına göre anlayamayacağınıza göre.. arapçayıda türkçeye dil bilgisine göre anlayamazsınız. her dili kendi kuralları çerçevesinde anlamanız gerekmektedir. sanırım yukrıdaki bu sözümü gözden kaçırdınız.. ayrıca ben ilk halini okuduğumdada ayetin ne demek istediğini anlayabiliyorum.. yine yukarıdaki yazımdada bunu belirtmiştim..

  70. kadir dedi ki:

    sayın toro…

    “Sahabeler çelişkiyi görseler bile niye ikrar etsinler? Sizde biliyorsunuz ki sahabe peygamberlik iddiasında bulunanın en yakınında olmayı sağlar! Yani yeni düzenin en tepesinde güce en yakın yerde! Gözünüzün önüne getirin! Kendine peygamberim diyenin peygamber olduğuna biat etmiş 30 sahabenin içinden birden bire kalkıyor ve karşınızda ki peygambere ”bu işte bir gariplik” var diyorsunuz! Sonra ne olacağına dair bir fikriniz illa ki vardır!”

    sahabeden kastım.. aslında hz. peygamber zamanında yaşan insanlardır. ayrıca peygamber döneminde peygambere karşı oluşan ilk tepkilerin nedeni kuranı kerim değil, tek ilah inancını yaymaya çalışan hz. muhammetede gösterilen tepkidir.. çünkü geleneklerini terk etmek istemeyen müşrikler. kabede kabilelerin putlarını muhafaza ederek ticari olarak çıkardan mahrum kalmamaktır.. örneğin, ebu leheb, ebu cehil gibi mekkenin en zenginleri, bu itibarı ve zenginliği terk etmemek amacıyla hz. muhammeti red etmişlerdir.

    bakın size kurandan bir örnek vereceğim.. hz. peygamber mekkeli müşriklere kuranı tebliğ ettiğinde. mekkeli müşrikler kuranın kusursuzluğunu görmüş, hz. peygambere hitaben..

    “bu kuranı muhammete birileri öğretiyor” yüce allah kurandaki bir ayetinde böyle buyurmuştur..
    çünkü saf arapçaya hakim olan mekkeli müşrikler. kuranda kusur bulamamış, allahtan geldiğini inkar etmek için her türlü iftirayı hz. muhammete yakıştırmışlardır..

    • toro dedi ki:

      Sayın Kadir,

      “bu kuranı muhammete birileri öğretiyor” söyleminden, bunu söyleyenlerin kuranın kusursuz olduğunu görmeleri sonucuna nasıl ulaşıyorsunuz anlamadım!

      Kusursuz diyorsanız ve birileri kusursuz olduğunu görüyorsa yani hiç bir şekilde önündekini sürkülase edemiyorsa neden ona inanmasın da karalamaya çalışsın?

      Bu arada saf arapça demişken, şunuda gözden kaçırmayın şuanda kendine müslüman diyen 1,5 milyar insandan hiçbiri kuranın saf halini ve de ilk kitaplaştığı hali görmedi! Üstüne üstlük o saf arapçaya yıllar sonra Haccac sesli harfler ekledi! Bununla yetinilmedi, noktalandı, son olarak harekelendi! Şimdi bu noktada size sorum şu;

      Madem bu kadar kusursuz bir kitaptı neden ikinci kere yazılıp ilki yakıldı? Madem kusursuzdu neden sesli harfler eklendi? Madem kusursuzdu neden harekelendi? Madem kusursuzdu neden noktalandı?

      Kusursuz bir metin üzerinde yukarıdaki işlemlerin yapılmasını nasıl açıklıyorsunuz? Şimdi size tekrar soruyorum, sadece bir halka değil bütün dünya ya gönderilen bir çağrının ileride başka dillere çevrilme gereği doğduğunda çevirinin aslıyla çelişmemesi için diğer dillerde anlamı tek olan kelimelerin arapça karşılıklarıyla oluşturuması daha tanrısal bir eylem olmazmıydı? O durumda kimse kendi kafasına göre tefsir yapamaz, anlam devşiremezdi!

      Son olarak ben sorduğm sorunun yanıtını hala alabilmiş değilim! Bu ayeti savunmak için arapçanın saf hali diyerek savunma yapamazsınız! Öncelikle kuranın kureyş lehçesi ile indiğini (söylendiği) , o dönemde arapçanın emeklemekte olan bir dil olarak özellikle etrafındaki birçok dilden içine kelimeler devşirdiğini de bilmelisiniz!

      O yüzden savunmanızın temeli saf arapça olamaz! Bir kere mantıken şunu düşünmelisiniz! İlk halini göremediğiniz kitap şuan içine sesli harfler eklenmiş harekelenmiş ve noktalanmış olarak artık kuranın ilk hali değildir! Dolayısıyla özellikle harekelenip noktalanırken aynı zamanda edebi yönünün kuvvetlenmesi için şiirsel bir anlatım katılmış olabilir! Sonra bunu hadisler yaratarak normalleştirmek mümkündür!

      Bana kuranın ilk haliyle seslenemiyorsanız bu halinin çelişkilerini saf arapça konuşan müşriklerin olası etkilenmeleriyle savunamazsınız! Her zaman diyorum, kuranı yeniden dizayn edenin ebu süfyan ailesi olduğunu hiçbir zaman unutmayın!

      • MaMaLi dedi ki:

        sayın toro!sizi,anlamıyorum!neden serkan isimli,varlığa cevap veriyorsunuz?düşük
        profilli,informatik,bilgileri,olan,bu canlı ya,harcadığınız enerjiye yazık değilmi?
        Hararet har dadır sac da değil!
        Keramet baş tadır taç da değil!
        Ne ararsan kendinde ara!
        Kudüs de mekke de hac da değil!

        Hacı bektaşi veli ne güzel demiş değilmi!!!

  71. kadir dedi ki:

    sayın toro..

    “Madem bu kadar kusursuz bir kitaptı neden ikinci kere yazılıp ilki yakıldı? Madem kusursuzdu neden sesli harfler eklendi? Madem kusursuzdu neden harekelendi? Madem kusursuzdu neden noktalandı?”

    siz kusuru kuranın şeklinde arıyorsunuz.. kuranı kerimi arapça gramere göre araştırırsanız. kusursuz bir kitap olduğunu görürsünüz. global olarak dünyanın ülkeleri kitle iletişim araçları sayesinde birbirne yaklaştıkta lisanların saflığı bozulur.. arapçanında bozulması yabancı kelimelerin arapçaya girmesi çok normaldir.. önemli olan harekelerin eklenmesi değil, eklentilerin cümlenin anlamını değiştirmesidir.. örneğin eski çağlarda orta asya konuşulan türkçenin yazımı ile şimdiki yazım aynı mıdır? orhun kitabelerindeki yazı dilini şuan hangi türk anlar… veya en eski arapçayı şuan ki araplar ne kadar anlayabilir.. kendinize önce bu soruları sorun.. önemli olan kuranın şekli değil anlamıdır..

    • Serkan dedi ki:

      TORO bey bunada bir kılıf bulur?nede olsa evrenin TANRISI ona fisildiyor.bunlar ayeti yanlış yorumluyor biz düzeltince hem birden herkes savunmaya geçiyor,ben bunlardan bişey anlamadım İnan kendi bildikleri doğru bizimkisi yanlış?bunlara ayetler batıyor çürütmeye çalışıyorlar ama hiç bilimsel yaklaşmadan yok kanatı su kadar yok peygamberlere sor,yok arsı taşıyan melekler…vs

      Nedir sizi bu kadar sınır eden kurani Kerim mı?neden batıyor,neden Tevrat İncil değilde Kuran’ı Kerim?demek yüce bir kitap ve 1400 yıl önce bunlar yazılmış bunlarda doğru çıkınca hemen bir AÇIK yakalamaya çalışıyorlar.siz kim BUNLARI bozmak kim…
      TORO bey sende su sorulan cevaplara bir cevap yaz be kardesim,bir konu bitmeden öbür konuya atlamanı İnan anlamıyorum.bilim kurgu flimi seni ne hale getirmiş.en komik olan ne biliyormusun bütün Tv’lerin frekansına girip uzaylıca konuşup bizim onu turkce anlayabileceğimizmis ::))))

      TORO bey biraz gerçekçi ol lütfen hayal dunyasında yasam, sen dünyalısin ve bu kıyamet kopana kadar devam edecek.bing bang varya iste o hani bir daha ARAŞTIRMA diye diyorum…nede olsa bilim kurgu faZla izliyorsun 🙂

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Eğer benim yani kendine peygamber diyen kişinin söylemlerinin bilimkurgu filmlerinden gelen bir etkileşim olduğuna inanıyorsan sence benimle aynı yöntemle (kılıç hariç) islamı yayan kendine peygamberim diyenin ne okumuştur, ne dinlemiştir?

        Benimle onun arasında ne fark olduğunu madde madde yazar ve neden bana inamayıpta ona inandığını söylersen memnun olurum! Bu arada anlaşıldı ki kuran 1400 yıl önce değilde bugün tebliğ edilmiş olsa tebliğ eden kişiyi bilimkurgu filmlerinden etkilenmekle suçlayacaksınız! Ne güzel! Ne sağlam bir inanış!

        Sana yazdığım tanrı sözlerine inanmakla yükümlüsün, inanmadıysan bana değil onlara inanmadığını açıkça söylemelisin! Biraz cesaret bekliyorum! Sence onlar tanrı sözü olamayacak kadar uçuk söylemler mi?

      • Serkan dedi ki:

        Yine TORO tradejisi!nerden bağlıyorsun konuyu İnan aklım ve mantığım almıyor.nasil oluyorda eskiden yaşayan insanların on görüşleri ile senin on görüşlerin bir olur onu anlamakta zorlanıyorum?teknoloji olmadan o kadar güzel sözler söyleyen bir bedevi nasıl oluyorda sizleri soruluyor anlamış değilim.o zaman bilim kurgu bile yokmuş :))

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Önce sayın sercana getirdiğin Türkçe eleştirisini kendinle de paylaşmayı düşünmelisin! Söylemek istediğini anlatamazsan, senin cahiliye dönemini herkesten daha iyi bildiğini bize nasıl gösterebilirsin?

        Sen o bedevilerin islamdan önce yazdıkları Meşhur Muallâkat-ı Seb’alarını (şiir) özenerek kabe duvarlarına astıklarını bilirmisin?

        ”Tağlib’i güzel ahlaktan mahrum eden,Nübüvvet ve hilafeti bize layık gördü./Bu benim amcamın oğlu Dımeşk’te halifedir./ Dilersem sizi bana hizmetçi kılar. ”
        ”Cerir”

        Ona karşılık olarak;

        ”Ey Kuleyboğulları benim iki amcam/Onlardır, kralları öldüren ve esaret zincirlerini kıran.”
        ”El- Ahtal”

        ”Biliyor musun ki, kişi için ölüm mukadderdir./
        Ya yırtıcı kuşlara bırakılacak ya da gömülecektir./
        Bu yüzden ölüm korkusuyla zulme razı olma/
        Hür bir şekilde öl, ama zillete olma.”

        ”El- Mütelemmis”

        ”Sana dokunması zayıf bir yalan getirdi.”
        ”En-Nabiğ”

        Bugün yapılmakta Devîd (Dureyd)’e evi (mezarı)
        Eğer eskitilebilseydi zaman eskitirdim onu ben
        Veya bir olsaydı rakibim yeterdim ona ben
        Hey! Ne de çok yararlı talan yaptım ben’
        ”Devîd (Duveyd-Dureyd)”

        Serkan bilgi en önemli şeydir! Bilmeden bildiremez, bilmeden iddia edemezsin! Bilmeden yapılan şeylerin sonucunda düşülen durum seninkine benzer!

        Daha ne kadar kendini oralarda dolaşmaya mahkum edecek ne kadar karşılık veremeyeceğin cevaplar alacaksın!

        Sana biraz cesaret demiştim! Neden o kadar emin olduğun dinine sığınıp benim sana yazdığım ve tanrıdan dediğim dizelerin uydurma olduğunu söyleyemiyorsun? Bana hem sataşıyor hemde arkamda olabilecek bir tanrıdan korkuyor gibi davranıyorsun!

        ”Gökyüzünde benim emrime uyarak uçuşan demirden kuşlara bakmaz mısınız? Şüphesiz ki gökyüzünde gördükleriniz her biriniz için anlaşılması gereken ibretlerle doludur!”

        ”Doğada gezinen bütün varlıklar ve gökyüzünde uçanlar beni bilenlerdendir! Beni bulabilesiniz diye kendimi doğaya ve zihinlerinize kainatın en büyük sanatıyla resmeden benim. Bileceksiniz!”

        ”Sizi aydınlığa kavuşturmak için güneşi merkeze koyan benim! Ayı gecelerinizi aydınlatsın diye etrafınızda bir yörüngede döndüren de benim! Her şeyi yapan benim, kendi yarattıklarınıza değil sadece bana inanmak zorunda olanlarsa sizlersiniz!”

        Bak yapacağın çok kolay sadece yukarıdaki dizelerin bir tanrı ağzından çıkamayacak metinler olduğunu söyleyip kendi inancına ne kadar bağlı olduğunu en önemliside onu ne kadar iyi bildiğini bana göstereceksin! İki durumda da olası iki tanrıdan biri seçiminden dolayı seninle gurur duyacak. Hadi biraz cesaret!

        Cesaretin yoksa bana cevap yazmayı bırakabilirsin! Merak etme seni ayıplamam!

      • Serkan dedi ki:

        Ah be TORO bey benim türkcem güzel ve sana gerekli cevaPlari bin misli verdim halen konuşuyorsun!daha ne diyeceğimizi bilemiyorum.

        Kabe duvarlarına siir yazmak cahiliye dönemine aittir,bu cahiliye dönemindeki kisileri her zaman eleştiren peygamberimiz olmuştur.

        Sen evrenin ayetlerini veriyorsun halen gülesim geliyor ve halen bilim kurgu senaryosunu yazıyorsun Allah sana akıl fikir versin. ;))

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Görüyorsun işte işin ucunda ufacık bir korku bile olsa, o korkuyla yüzleşemiyor etrafında dolanmayı tercih ediyorsunuz! Hadi cesaret, hadi yapabileceğine inanıyorum!

        Ne yapacağım seninle! Korkunu gülerek perdeleyebileceğinimi sanıyorsun! Ben senin işini kolaylaştırıyor, söyleyeceğin cümleleri bile önden yazıyorum!

        Bana diyeceksin ki, sen peygamber olamazsın çünkü tanrımdan dediğin (aşağıdaki) dizeler tanrısal olamayacak komik ve saçma!

        ”Gökyüzünde benim emrime uyarak uçuşan demirden kuşlara bakmaz mısınız? Şüphesiz ki gökyüzünde gördükleriniz her biriniz için anlaşılması gereken ibretlerle doludur!”

        ”Doğada gezinen bütün varlıklar ve gökyüzünde uçanlar beni bilenlerdendir! Beni bulabilesiniz diye kendimi doğaya ve zihinlerinize kainatın en büyük sanatıyla resmeden benim. Bileceksiniz!”

        ”Sizi aydınlığa kavuşturmak için güneşi merkeze koyan benim! Ayı gecelerinizi aydınlatsın diye etrafınızda bir yörüngede döndüren de benim! Her şeyi yapan benim, kendi yarattıklarınıza değil sadece bana inanmak zorunda olanlarsa sizlersiniz!”

        Hadi, senden söylemeni istediklerimi söyle ve beraberce görelim neler olacağını!

        E hadi…

      • rammsteinn dedi ki:

        incil niye bize batmıyor.
        incil tamamen yüzde yüz insan elinden çıkmıştır üstelik yüzlerce üstelik bu inciller isanın ölümünden yarım asır sene sonra yazılmıştır. isayı hiç görmemiş isayla hiç konuşmamış insanların yazdıkları incilleri kutsal kitap olarak ele almak saçmalıktır.
        isanın geriye yazılması için bırakmış bir ayet bile yoktur. insanlar isayı kutsallaştırmış,kuran peygamberiniz ise isayı peygamber zannetmiştir.
        isa peygamber bile değil ama onu peygamber zanneden bedevinin biri size bu dini yuttururken isayıda peygamber olarak size yutturmuştur.
        gidip kabedeki putları kırıp geçireceksin sonrada “senin dinin sana,benim dinim bana” diyeceksin,. el-ilah da demiyorki “bu iki eylem arasında bi tutarsızlık var” diye.
        bunun yerine “seninle göç eden kadınlar sana helaldir” diyor.

        ay tanrısına taptığınızın farkında bile değilsiniz.

        nede olsa bilim kurgu faZla izliyorsun..
        demişsin.
        her ramazan salya sümük izlediğiniz “çağrı” filmini izlemekten iyidir.
        “çağrı filmindeki hatalar” diye arattır bakalım google abiye…

    • toro dedi ki:

      Sayın Kadir,

      Farkında mısınız bilmem! Bahsettiğiniz şey sizin iddianızla tanrının öncekiler sonrakiler ve şimdikilere hep beraber seslendiği kitaptır! Orhun anıtları şimdikilerin de sorumlu olduğu kutsal bir metinmidir ki, kuran’ın günümüze taşınma sürecini onunla karşılaştırıyorsunuz? Şöyle derseniz anlarım, orhun anıtları bu anıtların ilk halidir ve bir kelimesi bile kendi üzerinden değiştirilmemiştir! Ama şuan elimizdeki kuran, kuran’ın ilk hali değildir! Değiştirilmesine izin verilmeyeceği tanrı taahhüdü olan bir metin farklı dillerdeki anlamı nasıl olur da dildeki değişimlerden etkilenir?

      Söylermisiniz sadace arapların sorumlu olmadığını sizin söylediğiniz bir metinin sadece arapça versiyonun korunacak olması mantıklımıdır? Şunu da söyleyelim diğer kitaplarda tanrının kuranda olduğu gibi ”değiştirlmesine izin vermeyeceğini” söylememesi, değişmesine izin vereceği anlamına gelmez! İşte bunu bilenler kuran ın içine kuranın tanrısının hiç söylemediği kelimeleri parantez içinde sokarlar!

      Bahsettiğimiz ayet için anlamasız tevatürlere gerek yoktur! Tanrı bir metnin değişmesine izin vermiyorsa o metinden yapılacak çeviriyle ortaya çıkacak bir değişimede izin vermez! Çünkü arapça bilmeyenler doğal oarak kendi dillerine yapılan çevirilerle o sözlere ulaşacaklardır! Bu nedenle eğer siz tanrının arapça metin değişmeyecek diğerleri değişebilir dediğini ima ediyorsanız sıkı durun! Harekeler arapçaya hakim olmayanlar için peygamberin ölümünden sonra halifelerin inisiyatifiyle geliştirilmiştir! Bu durumda kuranın arapça aslı değişmiş ama harekeli halinden yapılan çeviriler aynı kalmıştır! Arapçaya hakim olmayanlar harekeler olmadan kuranı okuyamamıştır!

      Eğer siz tanrının ”sizin sonradan sesli harfler ekleyeceğiniz, noktalayacağınız ve harekeleyeceğiniz kuran’ın değişmesine izin vermeyeceğim” dediğini iddia ediyorsanız konuyu benim açımdan uzatmanın bir anlamı yoktur.

    • MaMaLi dedi ki:

      Haklısın kadir!suud da kral,yapılan araştırmalarda,ateist,sayısı 10 milyonun üstüne çıkınca,ateizimi,yasakladı))ifade,eden,düşünen,konuşan her ateist!törerist muamelesi görecek dedi))firavun kral)))demek 10 milyonun üstündeki ateist suud’lu kuranı anlayamamış,kadir,bilal,serkan anlamış)))))dinini diddiğimin dedisi dütü dit))))))

  72. yasir dedi ki:

    Toro, Kuran öncesi arap edebiyatı ve şiirlerinden örnekler vermen çok manidar olmuş, bu arada o dönemde arap dili ve edebiyatı-şiiri zirvede olduğunuda söylemiş oluyorsun ve kabul ediyorsun…
    Çok merek ederek şunun altını çizmek istiyorum, nonteistlerin bilassa türk-nonteistlerin arapça bilmeden sadece çevirilerden bulduğunu sandığı çelişkileri, dönemin veya günümüzün müşrik ve kafir arapları nasıl bulamıyorlar.

    Ayrıca benim soruma yine cevap vermemiş ve yazını uzun tutmuşsun…

    Çok net bir soruydu, Allah haksızlık ve adaletsizlik emrediyor mu?

    TORO DEMİŞ Kİ—-Adalet ve hak kavramları net değildir, görecelidir!——–

    ayrıca, adalet inanan-inanmayan vs…ve her toplum ve zamanda allah için aynıdır değişmez, ancak ve ancak insanlar bunları değiştirir, yani haksızlık ve adaletsizlik yapar.Adalet net ve tektir.

    Kuranda, Allah katında herkez eşit hak ve adalete sahiptir, bunun aksi olsaydı Allah inanlara sadece inandıkları için, çalışmadan vermesi, inanmayanlarada sadece inanmadıkları halde çalışıp karşılığını vermemesi haksızlık ve adaletsizlik olurdu, lakin senin ve herkezinde bileceği üzere dünyada inanan-inanmayan-teist-nonteist-müşrik-kafir herkeze yaptığının ve ettiğinin karşılı vardır.Sence bunlar Allahın adaletinin tartışılmaz olduğunun kanıtları değilmidir.

    Ben, inanların kendi içlerindeki veya inanmayanlar karşı olan adaletini veya inanç farketmez insanların adaletini değil, Allahın adaletini soruyorum.
    Çok net ve kısa cevap verirsen sevinirim, Allah adaletsizlik ve haksızlık emrediyor mu?

    Cevap versende, vermesende canın sağ olsun.

    • toro dedi ki:

      Yasir,

      Çok net cevap veriyorum, EVET!

      Öncelikle arap şiirinin zirvede falan olduğunu iddia etmiş değilim, islamdan önce araplarda bir edebiyat olgusunun olduğuna işaret ettim! Arap kabileleri arasında, özellikle sürekli birbirleriyle savaşılan bir ortamda kahramanlık, savaş vede kadınlar hakkında yazılan şiirler olduğu bilinir! Bu şiirlerin en güzelleride kabenin duvarlarına özenle asılırdı! Kabile içindeki şairler önemsenir ve korunurdu!

      Dediğim gibi bildirmek için bilgi gerekir!

      Şimdi evet cevabımı açayım! Öncelikle kuran’a dolayısıyla Kuranın tanrısına inananlar adelet kavramını sadece insanların sorunu olarak göremezler! Bu kavram ilahi bir olgunun dünyadaki tezahrüyse kaynağı tanrı olmalıdır! O hade adaletin saf halini görmek için tanrının ne dediğine bakmanız gerekir!

      Bu nedenle kuran ın hiç bir yerinde insanların kendi içindeki en aşağılık ve adaletsiz sistem olan köleleliği doğrudan kaldırdığına dair bir emare göremesiniz! Sadece hatalı hür insanların yaptıklarının diyeti olarak malları olan köleleri serbest bırakmalarının istendiğine şahit oluruz! Bunu köleliğin iyileştirmesi olarak görenler çok saftır ya da öyle görmek işlerine gelir! Çünkü öyle görmeseler hatayı yapan için mal olan kölesinin salıverilmesi, parasal değeri üzerinden bir ceza niteliğindedir! Amaç köleyi kurtarmak değil, hatayı yapanın hatasının köle üzerinden telafisini sağlamaktır! Hata yapan hür hatasının bedelini parayla değil kendisinden eksildiğinde kendi hanesine zarar yazılacak kölesinin ederiyle öder!

      Daha insanları eşit görmeyen onları hür ve köle olarak ayıran tanrıdan hangi adaleti öğrenecekmişiz ya da siz adaleti ne sanıyorsunuz anlamış değilim! Hür ve köle kavramın aynı anda yaşandığı ve kölelerin haklarının hürler tarafından düzenlendiği yerde hangi adaletten bahsediyorsun?

      Ben anlayasınız diye o her türlü savunmaya karşın islamın doğduğu topraklarda ancak 1962 yılında BM zorlamasıyla kaldırabilen köleliğin islamın tebliğcisi açısından ne anlama geldiğini göstermek istiyorum!

      “Ey insanlar! “Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir.Her insanın mirastan hissesi ayrılmıştır. mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur.Çocuk kimin döşeğinde doğmuş ise ona aittir.Zina eden kimse için mahrumiyet vardır.Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan köle Allahın meleklerinin ve bütün insanların lanetine uğrasın.Cenab-ı hakk bu gibi insanların ne tevbelerini nede adalet ve şehadetlerini kabul eder.” Veda Hutbesinden

      ”efendisinden başkasına intisaba kalkan köle Allahın meleklerinin ve bütün insanların lanetine uğrasın.”

      İşte size bizzat islamın tebliğcisinin ağzından tanrısının adalet anlayışı…

      Bakın bakalım satır aralarında tanrı tarafından kaldırılan bir bir kölelik bulabilecekmisiniz!

      • yasir dedi ki:

        Toro, yine edebiyat parçalamaya başladın…

        Yine yanılıyor ve İnsanların yapıp ettiklerini ve sonuçlarını yaradana malediyorsun, bu sence ne derece doğru…Ayrıca bunu yapman senin tanrı anlayışına ve tanrı tasavvuruna aykırı.

        Ben, Kuran ve Allah’ta bahsetim, sen veda hudbesinden örnek veriyorsun…O dömnemi çok iyi bilmek gerekiyor…Ayrıca Köle alğılamanı çok merak ediyorum…Amistad ve o tarz filimleri çok izlediğinden bilinaçtına yerleşen bir köle anlayışı benimsemiş olmandan olabilir mi?
        Ayrıca günümüzde kölelik yok mu? diyorsun.
        Allah köleliği teşfik mi ediyor?

        Her zman ki gibi, Kölelik-cariyelik bir çok kuran dışı veya yanlış anlaşılan kavramlar…

        Kuranda köle nerde geçiyor?

        Kimsesiz-yersiz-yurtsuz-işsiz-aşsız birnin çalışması kölelik mi?
        Günümüzde insaların zenğinlerin yanında çalışması-şöförlük-ahçılık-bahcıvanlık-uşaklık-bakıçılık vs yapmaları kölelik mi?…

        Veda hudbesinde dahi bahsedilen köleliğin ne olduğu, belliki yanlış anlaşılmaktadır…Bunlar tamamen dilimize geçerken veya yerleşirken bir şekilde antipati oluşturduğundan kaynaklıdır.

        Vallâhu faddale ba’dakum alâ ba’dın fîr rızk(rızkı), femellezîne fuddılû bi râddî rızkıhim alâ mâ meleket eymânehum fe hum fîhi sevâ’(sevâun), e fe bi ni’metillâhi yechadûn(yechadûne).16 / NAHL – 71
        Allah rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar ellerinin altındakilere rızıklarını vermezler. Oysa onda eşittirler. Öyleyken Allah’ın nimetini bile bile inkâr mı ediyorlar?16 / NAHL – 71

        Ve en leyse lil insâni illâ mâ seâ.53 / NECM – 39
        Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.53 / NECM – 39

        Zâlike bimâ kaddemet eydîkum ve ennallâhe leyse bi zallâmin lil abîd(abîdi).3 / ÂLİ İMRÂN – 182
        ‘Bu, yaptığınızın karşılığıdır’. Yoksa Allah kullara asla zulmetmez.3 / ÂLİ İMRÂN – 182

        Şimdi, somada ölen madenciler sence köle mi? değil mi?…
        Somada olanlar, Allahın adaleti mi? yoksa adaletsizliğimi?
        Somada, insanlar mı suçlu yoksa, allah mı?

        Benim şahsi görüşüm şunladır, somada ölen işçi-madenci kardeşlerimiz senin tabirinle kölelerdir, bence ise kölelerden bile daha kötü şartlardadır, cahiliye araplarında en azından yatılı işçi olan-kölenin yeme-yatma-vs gibi bir çok dertleri yoktu ama günümüz madenci ve asgari üçretli çalşanın çok büyük dertleri vardır…
        Somada devlet-işveren ve işçiler olmakla birlikte suç tamamen insanındır ve insanın yaptığı-ettiği-çalışmalarının sonucudur, Allahta sonucu tecelli ettirendir yani müstahakı verendir, şilide müşrik olduğunu düşündüğümüz hiristiyan işçiler 2 aydan fazla yer altında kaldıktan sonra sağ salim çıkmalarıda kendi ellerini yaptıkları-ettikleri-çalışmalarının sonuçudur, Allah ayrım yapmadan sonucu tecelli ettiren yani müstehaklarını verendir…Burada hür ve köleler ile ayrımı yapmak sana kalsın, toro.

        Toro, Allahın adaletsizliği ve haksızlığı emrettiğini ”EVET” diyerek kabul ediyorsun…
        Bana bunları kurandan kısaca alıntılarmısın…
        Ayrıca, Kuranaın Allahı ona inanmadığın için sana nerde haksızlık ve adaletsizlik yaptı? yani ona inanmıyor ve hizmet etmiyorsun diye sana osijen yok-sana su yok-sana akıl-sana çalışmanın karşılığı-sınavına çok iyi hazırlanıpta sırf kuranın Allahına inanmadığın için ve sınavınıda çok iyi verdiğin halde sana iyi not yok vsss ayrımlar yaptımı?

      • toro dedi ki:

        Seygili yasir,

        Öncelikle senin hiç bir şekilde kendine peygamber diyenle konuşup ona ayetler şeklinde bir kitap indirdiğini kanıtlayamayacağın kuranın tanrısı ile ilgili senin ”adaletsizliği ve haksızlığı emrediyormu” şeklinde sorduğun soruya karşılık verdiğim yanıt EVET’tir!

        Edebiyat işine gelince, ben o konunun uzmanı değilim! Ben düşündüklerimi ve hissettiklerimi sözle ve yazıyla ifade etme konusunda uzmanım! Ha gerisi aynı şeyi yapamayan, yaptığı sadece sıkıştığı anlarda genel geçer tabirlerle ve ortada somut emareler varken hala ”hadi canım sende” vb. laflarla demogoji yapmayı seçenlerin sorunudur!

        Kuran’dan ayet veririz, anlamını beğenmez yeniden anlamlandırırsın, kuranın tanrısının dünyadaki temsilcisinin veda ederken ki sözlerini veririz veda hutbesi de neymiş dersin! Sen benimle dalga mı geçiyorsun! Hem tanrının hükmetme gücünden bahsedeceksin hemde onun peygamberinin onun bilgisi dışında kendi kafasına göre cümleler kuracağını söyleyip ya da ima edip sıyrılmaya çalışacaksın!

        Kusura bakma dostum ama, inancının sağlamlığını gözden geçirmesi gereken ben değilim! Bana kim olduğunu açıkça yazdırma!

        Bu arada ben amistad filmini hiç seyretmedim! Ve sen yine bana benimle alakalı ve senin kafandan uydurulmuş sebep-sonuç ilişkileriyle gelmeye başladın!

        Yasir, benim yazdığım çok açık, kölelik nedir bilirmisin, somadakiler köle değilmiydi tarzı anlam saptırmalarıyla gelme! Somayla ilgili benim ağzımı açtırma!Sana veda hutbesinden örnek veriyorum sen veda hutbesini dile getiren kişiye peygamber demiyormusun?

        Lafı niye dolandırıyorsun! Açıkça peygamberin o cümleyi kurmuş mu kurmamış mı söyleyecek cesaretin yokmu?

        Köleliği ağzıyla zikreden bir tanrı gerçek bile olsa adaletin ancak lafazanı olur! Biz adaleti senin gibi tanrı korkusuyla değil vicdanımızla tanımlarız!

        Yazıma veda hutbesinden paylaştığım sözün devamını vererek devam ediyorum, ibret almayacağını bile bile…

        “Ey insanlar! “Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir.Her insanın mirastan hissesi ayrılmıştır. mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur.Çocuk kimin döşeğinde doğmuş ise ona aittir.Zina eden kimse için mahrumiyet vardır.Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan köle Allahın meleklerinin ve bütün insanların lanetine uğrasın.Cenab-ı hakk bu gibi insanların ne tevbelerini nede adalet ve şehadetlerini kabul eder.” Veda Hutbesinden

        ”efendisinden başkasına intisaba kalkan köle Allahın meleklerinin ve bütün insanların lanetine uğrasın.”Cenab-ı hakk bu gibi insanların ne tevbelerini nede adalet ve şehadetlerini kabul eder.”

        Peygamberin ”efendilerin” olduğu bir dünyadan bahsedecek ve sonra efendisinden başkasını sahip kabul eden kölenin tövbelerinin ve şehadetlerinin kuranın tanrısı tarafından kabul edilmeyeceğini bildirecek ve sende bana tanrının adaletininden bahsedeceksin!

        Bak sana adaletinizi göstereyim,

        Yanlışlıkla adam öldüren bir EFENDİ yani HÜR, kölelerinden birini serbest bırakarak öldürdüğü insanın kefaletini ödeyip tanrı nezdinde kendini kurtarıyor!

        Ama bir köle eğer mevcut efendisi haricinde başka bir efendinin himayesine giriyorsa ne tövbesi ne şehadeti nede tanrı katında kabul görmüyor!

        Hangisi daha ağır bir bedel ödemeli?

        Köle ibaresi kuranda nerede geçiyor diye soruyorsun! O halde bu araplar köleliği kuranda geçmediği için 1962 ye kadar uygulamaya devam ettiler! Aslında arapların tarihinde parayla alınıp satılan ve parasal değerleriyle değerlendirilen köleler hiç olmadı! Sulandırmanın ve yan çizmenin bu kadarına anca pes derim! Bana hikayeler ve bana yamadığın sonuçlarla geleceğine köleliğin kuranda olmadığını, düzenlenmediğini, veda hutbesine girmediğini kanıtla, kanıtlayamıyorsan da bana açıkça yalan söylüyorsun de ki bilerek inandığını göreyim!

        Bana edebiyat yapıp sonra yaptığını bana yamama yasir!
        Hele bilmeden ya da işine geleni bilerek inanan bir kimlikle benimle inanç münazarasını hiç girme! Ben bilerek inanmıyorum, ne bildiğimi de gayet açık bir şekilde ve bütün sorularınıza çekinmeden, kaçmadan, kıvırmadan cevap vererek gösterdiğime eminim!

        Ayetlerden en masumlarını seçip bana kendini ispatlamaya çalışıyorsun! Peki bende senin yolundan gideyim.

        ”Ey iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uyması, ona diyeti güzellikle ödemesi gerekir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Her kim bunun arkasından yine saldırırsa, artık ona acı veren bir azab vardır.” Bakara,178

        Adalet varya! Neden hüre köle değilde, hüre hür! Hür kim köle kim?

        Öldürülen kişinin ailesi ölenden bir karşılık aldığında öldüren yırtıyor! Hürlere hayat kıyak! Peki hangi kölenin ailesi kölenin öldürğü için karşılık verebilir? Ha birde olay örf, uyulması tanrı emri!

        Hüre hür, köleye köle! Sonra bana adalet neymiş sen öğreteceksin öyle mi…

      • yasir dedi ki:

        el hurru bil hurri vel abdu bil abdi vel unsâ bil unsâ–
        2 / BAKARA – 178

        Burada köle için kullanılan kelime ”abd” oluyor, bence iyi araştır toro bu kelime senin veya bir çok kişinin sandığı ”köle” ile sınırlanacak-daraltılacak bir kelime değildir…

        ni’mel abd–38 / SÂD – 44
        Allah eyup için ”ne günel köle” diyor…

        suleymân, ni’mel abd–38 / SÂD – 30
        Süleyman ne güzel bir köle…

        Kâle innî abdullâh19 / MERYEM – 30
        İsa“Muhakkak ki ben, Allah’ın kuluyum.

        Şimdi, bazı kavramları anlamadığımızda karğaşa ortaya çıkar bu karğaşada insan ne kendi bir şey anlayabilir nede başkalarına bir şey anlatabilir…

        Kuranda kölelik nerde geçmekte olduğunu sadece bu ayetle anlatman veya anlatamaman çok manidar ama istersen sana araştırma yapman için anahtar kelimeler verebilirm…Ayrıca senin bu aralar çok asabi görüyorum bence en azından hafta sonları akrandan uzak dur ekran insanı asabi hale getiriyor…

        Birde çariyelik var orasıda tam bir fiyasko, tamamen insaların Kuran ve Allahın ayetlerini kendi istek ve arzularına göre şekillendirmelerindendir…Kuranda ne kölelik nede çağriyelik yoktur lakin önceden var olan sapkınlıkları kademeli olarak konrol altına alıp kaldırmaktır…Allah Kuranda Alkolü dahi kademeli olarak haram-yasak kılmıştır…Allah tek eşliliğe teşvik eder ama maddi-bedeni güçüne güvenenler-sabrına güvenenler-Allahın çizdiği hududtlarda Allah onlarada hodri meydan istiyorsanız alın der…Çünkü insan sapkındır, günümüzde çok eşliliği çağ dışı gören din ayrımı yapmadan bütün insanlar iş kendilerine geldiğinde nikah dışı-gecelik vs bir çok sapkın ilişkiler ve aşklar yaşamaktasır, Allah ise bunu yapıyorsanız helalinden-temiz olarak, gizli değil açık olarak kimsenin hakkını yemeden yapın demektedir….Günümüzde Bir çok müslümanda dahil daha nikahın ne olduğunu bilmiyor…Yahu zenğinler evlilik anlaşması zaten hep yapıyorlardır, işte Allah ister bir yere bağlı olmayan zenğin ister , ister bir yere bağlı çalışan olsun bayanların hakkının korunması için akid-mehri zorunlu kılmıştır…Zenğinlerin yaptığı evlilik sözleşmesi ile mehir arasında ne fark var…

        Ayrıca, kuranda Kısas olayı bence bunuda tam anlamış değilsin…Kısas yani misli ile karşılık vermek buna ister inan ister inanma ama bu bütün dünyada amerika-avrupa var olan bir olğudur lakin Allah bundada af etmeye teşvik eder ve yapılacaksada haddi aşmayı yasaklar…Öldürülen kişinin en yakın velisi öldüreni afa ederse öldürenden diyet olarak kan parası alınır, kaldiki günümüzde bu gibi davalarda trafik kazalarında bile öldürülse mahkeme diyet olarak kan parası kesmektedir, lakin kasten olmadığından kamu cezası olarak minumun cezasını cekar…Lakin kasten yapılan cinayetin bedeli ölüm olup ölenin yakını af ederse idamı durur lakin diyetini ve kamu cezasını cekmelidir…

        Birde amel atmek vardır, belki bilirsin ”amele” diye tabir edilir, işte bu amele dilimize bu gibi kelimelerde, amel etmekten gelir…

        Abd-abid-ibat-ibadet-amel-amele-melek-ma melekut-rakik-rakib-cariye-kul-köle–Bir çok kavram iyi anlaşılmadan bazı şeyler anlaşılmaz ve anlatılamaz…

        Ayrıca, peygamberin veda hudbesi tamam çok güzel ama senin gibi yanlış anlayan için sakıncalı…Ayrıca Allah Bütün insanlara öğüt olarak kuranı indirdi, veda hudbesi şiiler başka suniler başka telafuz ediyorlar demek insanların-nefislerin karıştığı şeyler zamanla değişime uğrayabiliyormu…
        Ayrıca peygamber orada çok iyi bir açıklama yapmış tabiki anlayabilene…Şu an günümüzde insanın bağlı olduğu ve hizmet ettiği bir kurum-kuruluş-kişi veya tüzel kişilerin dışında iştem dışı ve gayri resmi olarak hizmet vermeleri sence ne derece doğru…Bu gibi işler yapanlar iyilik değil tamamen fitne ve kötülük yapmış olurlar bu sebebten Allahın-meleklerin-insanların hışmını-azabını-gazabını-kahrına üzerlerine çekerler…Benden yana senin verdiğin veda hudbesinde sorun yok lakin ve ben Veda hutbesindede çıkarımlar-öğütler alırım ama bizim ruhumuz-vahyimiz-zikrimiz Kuran.

        TORO DEMİŞ Kİ——-Bana kim olduğunu açıkça yazdırma!—————

        Bununla ne demek istediğini anlamadım lakin içinde ne varsa yazabilirsin.

        Toro, senin hatalarını ve yanlış anlamalarını düzeltmek biraz zaman alacak ama sabırla ve verdiğim dersleri çalıştığında anlayacağını düşünüyorum.

      • toro dedi ki:

        Sayın Yasir,

        İnanılmaz! İnsanların bir iddianın doğruluğunun saptanması için gereken iddiaya konu eylemin gerçekten olduğu bilgisini hemde 1400 yıl sonrasında başkalarına bu kadar rahat verebilmesine inanamıyorum!

        Yasir, ben peygamberim, benimle bir tanrı konuştu ve insanlara iletmem için bazı metinler verdi! Şimdi rica ediyorum benim yerime sen BENİM peygamber olduğumu KANITAYABİLİRMİSİN?

        Ricamı gerçekleştirmek senin için zor olmasa gerek, kendine peygemamberim diyenin peygamber olduğunu nasıl kanıtlıyorsan aynı şeyi benim içinde yapman yetecektir!

        Gelelim köleye! Hadi köle kuranda yok, peki HÜR varmı? Bence iyi düşün öyle cevap ver, çünkü HÜR var dersen toro sana ”HÜR’ün zıddı nedir, bir yerde Hürlerden bahsediliyorsa demek ki o yerde birde hür olmayanlar vardır değilmi?” diye soracaktır.

        Sonra sen bana kuranda geçmeyen köleliğin nasıl olupta 1962 yılına kadar Arap Yarımadasın da uygulanabildiğini de açıklayabilirsin diye umuyorum! Nasıl olmuşta islamdan sonra kurulan bütün islam devletlerinde cariyelik ve kölelik devam ettirilmiş, dayanakları neymiş sanırım bize anlatmak için sabırsızlanıyorsundur!

        Ben konuya oldukça hakimim yasir! Çünkü ben ataları tarafından dil öğretilir gibi din öğretilmiş bir birey olamadım! O yüzden yıllarca doğrudur diye anlatılan ve benimde artık doğru olduğuna inandırıldığım bir inanç benim düşüncelerimi sınırlamadığı için gayet rahat ve kendimden emin bir şekilde konuşabilyorum!

        Asıl rahatlağım nedir biliyormusun! 1400 yüzyıl önce yaşamış bir insanın o tarihe ait ”tanrı benimle konuştu iddiasının” gerçekliğine bütün mantık kurallarına aykırı olarak 1400 sene sonrasından inanmak zorunda değilim! Çünkü buna inanmam demek, o dönemde onlarca kişinin ”tanrı benimle konuştu” iddiasına da inanmam demek olacaktır! Ya da her kim ”tanrı benimle konuştu” diyorsa inanmam gerekecektir! Ya da o iddiada bulunanlardan hangisinin ordusu daha kuvvetli ise ve diğerlerin galip gelmişse ona inanmalı, güçlü olan aynı zamanda doğruyu söyleyendir demeliyim!

        İyiki Ridde olayları zamanında yaşamamışız! Düşünsene önce Kendine peygamber diyene inanıp, onun ordularını diğer peygamber namzeti Yemameli Rahman yenince, güçlü kimse onun iddiası doğrudur diye Yemameliye inanmak zorunda kalabilirdik!
        Onu bırak ya yemameli rahmanı anca 3. savaşta yenememiş olsa idiler ne olacaktı? Muhtemelen sen bana şimdi Yemameli Rahmanın Tanrıyla nasıl konuştuğunu anlatıyor olacaktın!

        Yasir Tanrı herşeyi biliyor ama, 610 yılından 622 yılına kadar Mekkede boşa zaman geçirip sadece 200/25.000 kişiyi inandırabileceklerini, insanları inandırmak için birbirleriyle savaştırması ve o savaşlaradan ganimet vaat etmesi gerektiğinin farkına ancak 12 yıl sonra varabiliyor! Hatta görüşü o kadar flu iki hicret için düşünülen ilk yer olan taif te peygamberinin taşlanıp, küçük düşürüleceğinide göremiyor!

        Aç sahih denen Buharinin kitaplarına bak bakalım, Kendisine peygamberim diyen tebliğini kabul etmeyip kendisini şehre sokmayanlara ”bu aramıda kalsın, mekkeliler duymasın” demişmi?

        İnanma hakkına saygı duyuyorum, neye inanmayı seçersen seç yine de saygı duyardım! Ama kusura bakmazsan bu hikayelere inanmadığım için kendime de saygı duyuyorum!

        Bütün aklımı, bilgimi hiç şahit olmadığım bir olayın gerçek olduğunu iddia etmek için kullandığımı düşünüyorumda… Yok ,yok aslında öyle bir durumu düşünemiyorum bile!

      • yasir dedi ki:

        TORO DEMİŞ Kİ———”Sonra sen bana kuranda geçmeyen köleliğin nasıl olupta 1962 yılına kadar Arap Yarımadasın da uygulanabildiğini de açıklayabilirsin diye umuyorum! Nasıl olmuşta islamdan sonra kurulan bütün islam devletlerinde cariyelik ve kölelik devam ettirilmiş, dayanakları neymiş sanırım bize anlatmak için sabırsızlanıyorsundur!———

        Toro, ben sana anlatıyorum ama sen ısrarla anlamamak için elin geleni yapıyor ve insanların dini kendi kılıflarına uydurmalarını veya hadis nakil dini oluşurmuşların rivayetlerini okuyup inanıyorsun sonra bu arğümanlar ile saldırıya geçiyorsun, halbuki inanman gereken Allahın hadisi-ahidi-zikridir…Biz buna inanıyor ve bundan çıkmamaya çalışıyoruz…
        Buna kanı ve sanıya nasıl vardığımızı ısrarla soruyorsun, aslıda biraz empati yapabilseydin bende senin için aynı şeyleri düşündüğümü düşünebilirdin…
        Kuran tamamen birliğe cağıran ve evrensel değerlerin, birlikte yaşanması gereken bütün evrensel değerleri içinde barındırdığı için inanılması ve uyulması gereken bir dindir…Yani dünyada yaşam biçimi…
        Lakin sen bunları günümüzde çoğunluk olan insanlara bakarsan bulamasın ve yanılğıya düşersin…Zaten Allah bunların her zaman ve devirde az olduğunu bildirmektedir…Kuran Allaha ve birliğe,adalete,ilime,ahlaka,doğruluğa yönelten ve ulaştıran bir yoldur bunları insanlar uyğularsalar bir deist olarak sen veya bir ateist veya diğer nonteistlerde kendi doğrulukları derecesinde rahat edeceklerdir…

        Toro, demek araplar kurana uyğun yaşamamışlar ki senin zannettiğin tarz bir köleliği kaldıramamışlar ama bu adaletsizliği kurana ve Allaha bağlaman centilmenliğede-adalete de sığmaz, lakin kuranda buna benzer bir ibare bulursan önüme getir ve göster.
        Açaba hür olmak sence ne demek, sen hürmüsün, ben hürmüyüm…
        Allah peygamberlerine dahi neden köle diye hitap etmektedir…
        Toro, kişi gerçekten Allha teslim olmuş bir müslümansa sen kafanda tasarladığın gibi bir köle veya senin kafanda canlandırdığın bir cariye sistemi kurmaz kuramaz, çünkü bu tarz şeyler Allahın adaletine ve sünnetine terstir…Lakin gerçekten Allaha teslim olmuş bir müslüman varlıklı ve nüfus sahibi ise yanında yatılı veya yatısız erkek-bayan çalışanlar çalıştırabilir ve bunların çalışma haklarını hakkettkleri usulde verir ve içlerinden gerçekten Allah rızası ve yolunda olmak şartıyla nikah kıyabilir kendine eş edinebilir…Buna hiç kimsenin ne itirazı olabilir nede kınaması…Allah zinayı kesin olarak yasaklıyorken kişi nikahsız bir şekilde nasıl cinsel bir faydalanmaya gidebilir, tavuk kümesinden seçer gibi bu geçe seninle yatıcam halveti hazırlayın, bunlar tamamen insanların-nefislerin azğın istek ve arzuları sonucu oluşmuş olan sitemlerdir…

        Toro, bana tarihle veya hadis-nakiller ile gelme, geçmişte olanların bir kısmı doğru veya yanlışta olabilir, ben bunları tartımıyorum…Bana şuan elimizde somut olan ayetler doğrultusunda oluşturulabilecek veya günümüzde yaşanılabilecek olan sürecin aydınlatıcısı Kuran ile gel…
        Şunu unutmaki Kuran şuan insanların çoğunluğunun uyduğu zanlarla uydurulmuş dininde düşmanıdır ve ançak kuranla temizlenir.

        Ve enkihûl eyâmâ minkum ves sâlihîne min ibâdikum ve imâikum, in yekûnû fukarâe yugnihimullâhu min fadlih(fadlihî), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).24 / NÛR – 32
        Bekarlarınızı, erdemli kadın ve erkek hizmetçilerinizi evlendiriniz; eğer yoksul iseler, ALLAH onları kendi lütfundan zengin edecektir. ALLAH Cömerttir, Bilendir.24 / NÛR – 32

        Bu ayette Allah çalışan namuslu erkek ve kadın işçilerinizi evlendirin demekte, yani evlenmeye yava kurmaya teşvik var ve Allah işçiye yardım edilmesini ve ihsanda bulunulmasını emrediyor.

        Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları, imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış kadınlar olduklarını öğrenirseniz onları kâfirlere geri göndermeyin. Bunlar onlara helâl değildir. Onlar da bunlara helâl olmazlar. Onların (kocalarının) sarfettiklerini (mehirleri) geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın, sarfettiğinizi isteyin. Onlar da sarfettiklerini istesinler. Allah’ın hükmü budur. Aranızda O hükmeder. Allah bilendir, hikmet sahibidir.60 / MUMTEHİNE – 10

        Bu ayette Allahın adaleti apaçık ortada, kafirin dahi hakkını korumaktadır…Allah imansız bir kadını nikah altında tutmayı yasaklıyor ve zinayı zaten kesinkes yasaklıyorken ve teslim olmuş bir mümin adaletsizlik yapıp köle pazarından dini imanı belli olmayn beğendiği bir sks kölesi nasıl edinilebilir…Bu aklada mantığada ters veya kendi çalışanı olan birini nasıl olura kendi fatezilerine alet eder bunlar müslüman işi değildir…

        Ayrıca, avrupalı ressamlar nü çalışmaları için hep doğu tasvirli köle pazarları yapmışlar ve hayallerini tablolara yansıtmışlardır, halbuki kadınların serğilendiği çıplak köle pazarlarıda hiç bi zaman olmamıştır ama insanların bilinç altına bunlar ister istemez yerleşmiştir…o dönemde ressamlar kendi halkından olanları nü calışamadığından hep doğu kadınlarını bilassa köle pazarları ve haremleri nü olarak çalışmışlardır.

        Allah’a hizmet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, ma meleket-elinizin altındaki (çalışan-işçi-hizmetçi-vs)iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.4 / NİSÂ – 36

        Acaba bir köleyi hürlüğüne kavuşturmak ne demek…Şimdi nüfuslu biri yanındaki köle olarak tabir edilen çalışanını seni azad ettim gidebilirsin derse bu köle diye tabir ettiğiniz çalşan işsiz kalmış olabilir mi? ardan 2 gün geçmeden geri dönüp yersi-yemeksiz kaldım diyerek patronu karşısında daha ezik duruma ve potronuda çalışanı üzerinde daha eğemen sahibi olmaz mı…Veya köle azad etmek yani hürleştirmek, tabiki köle sizin tabirnizle, şöyle diyelim bir çalışanı serbest bırakmak-serbest kalabilecek şartları ona sağlamak yani ekonomik olarak onu hür hale kimseye bağımlı olmayacak maddi zenğinliği ona vererek iş kurmasını sağlamak olmasın, aklı selim düşünüldüğünde hür hale getirmek bu olsa gerek ve olması gerekende budur…

        Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. Sahip olduğunuz (amele-ma meleket)-çalışanlarınızda serbes kalmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın. Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen (feteyâtikum-amele-ma melekt-)genç bayan çalışanları fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.24 / NÛR – 33

      • 1okuyucu dedi ki:

        Yasir;

        Bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, bir mü’min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü’min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü’min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü’min bir köle azad etmek gerekir. Bunlara imkân bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ard arda oruç tutması gerekir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (nisâ-92)

        yukarıdaki ayet dışında, kefaret ödemeyle ilgili ayetlerde benzer söylemleri bulabilirsin,

        senin köle tanımına itirazım var,

        köle, sahibinin üzerinde HER TÜRLÜ TASARRUFTA bulunduğu bir MAL kapsamındadır, ayni şu anda, elimizin altındaki iletişim aracından (bilgisayar denilen eşyadan) hiç bir farkı yoktur,

        köle, sahibinin izni olmadan hiçbir şey yapamaz, kendine ait ne bir evi, ne bir eşyası vardır, yani sahibinin yanında karnı doyurulan bir sığıntı gibidir, ayni akaryakıtla (mazot veya benzinle) çalışan taşıt gibi,

        azat edilmesi, sap gibi sokağa atılması anlamına gelir, yani köle azat ettiğini söyleyen birinin, azat ettiği kölesinin, kalacağı evi, o eve lâzım olacak eşyayı, rızkını kazanmak için çalışacağı işi temin etmesi gerekir.

        şimdi soruyorum, Kuranda köle azad etmenin şartlarını düzenleyen ayetler var mı?

        yani köle azat edilmesini isteyen bir tanrının, azatlık şartlarını da belirlemesi gerekir,
        eğer, köle azat etmek belirli şartlara bağlanmamışsa, köle azad etmeye niyetlenen birisi, yaşlı, işe yaramayan köleleri azat edip, yani don gömlek sokağa atıp, “Allahın isteğine uyup, köle azad ettim, tanrı nezdinde iyi bir şey yaptım” diyerek, eleştiri getirmeye kalkışacak olanları susturmayı sağlayabilir,

        hatta işe yaramadığı için kimseye satamadığı köleleri başından def etmek kefaret ödemesi gereken eylemlerde bulunabilir, nasılsa bahanesi hazır, Allahın isteğini yerine getirme bahanesi…

        hepimiz geçimimizi sağlamak için bir takım işler yapıyoruz, kimiz işçi, kimimiz memur, kimimiz esnaf, kimimiz tarım işi veya her neyse, bir şekilde çalışıyoruz, bağımlılığımız ise sadece çalışma saatleriyle sınırlı, yani mesai bittiğinde herkes kendi evine gidiyor, hatta yanında çalıştığı patronuna dışarıda yemek bile ısmarlayabiliyor,

        yani herkes rızkını kazanmak için süresi belli olan bir zaman diliminde emeğini emanet olarak veriyor, benliğini, cismini, varlığını değil.

        o nedenle çalışma hayatını kölelik olarak nitelendiremezsin, hatta emeğini rehin veren emekçi, emeğini teslim etmeden önce patronuyla pazarlık yapabiliyor, oysa kölenin böyle bir şansı yok, onlar sahiplerinin yanında çalıştırdığı veya dışarıda çalıştırdığı! yatacak yer vermediyse toprak üzerinde uyuyan itiraz etme hakkı bile olmayan bir mal, (işin pazarlık boyutu ayrıca irdelenecek bir olay)

        yani mesai bitiminde gideceği kendi bir evi var, kendine ait eşyaları, kendine ait bir sosyal yaşamı var,

        bir köylü düşün, evi, tarlası, traktörü, her şeyi kendine ait olsun, bu köylü yetiştirdiği tarım ürünlerini, (emeğini) kendilerinin üretmesi için gerekli şartlar oluşmadığından açlık tehlikesiyle karşı karşıya olan şehirli açları doyurmak için niye üretiyor,

        senin tanımınla söylersek, her şeyi olan, işi olmayınca dut ağacının altında şekerleme yapan köylü, şehirli açların kölesi mi? oluyor.

        ayrıca mümin bir köle, yani Müslüman bir köle, kölelere özgürlük vermek istediği düşünülen bir tanrının, ey müminler, mümin kölelerinizi azad edin diye bir ayet göndermemesi ne tuhaf değil mi?

      • 1okuyucu dedi ki:

        düzeltme;

        hatta işe yaramadığı için kimseye satamadığı köleleri başından def etmek kefaret ödemesi gereken eylemlerde bulunabilir, nasılsa bahanesi hazır, Allahın isteğini yerine getirme bahanesi…

        hatta işe yaramadığı için kimseye satamadığı köleleri başından def etmek İÇİN kefaret ödemesi gereken eylemlerde bulunabilir, nasılsa bahanesi hazır, Allahın isteğini yerine getirme bahanesi…

        yukarıdaki metne, eksik olan “için” kelimesi eklenmiştir.

      • toro dedi ki:

        Sayın Yasir,

        ”Toro, ben sana anlatıyorum ama sen ısrarla anlamamak için elin geleni yapıyor ve insanların dini kendi kılıflarına uydurmalarını veya hadis nakil dini oluşurmuşların rivayetlerini okuyup inanıyorsun sonra bu arğümanlar ile saldırıya geçiyorsun, halbuki inanman gereken Allahın hadisi-ahidi-zikridir” diyorsun!

        Yasir o dini kendi kılıflarına uyduran ya da hadis nakil dini oluşturanlardan birinin de sen olmadığının garantisi varmı? Durum öyle komik ki, sanki biz seninle bu münazarayı 2014 yılında değilde 700 yılında yapıyormuşuz gibi yanıtlar veriyorsun! Madem dini kendi kılıflarına uyduran ve hadis nakil dini oluşturanlar var ve bunlar hayli kalabalık ve nüfuzlu o halde sen nasıl doğru olanı bildiğini iddia edebiliyorsun ki? Aradan sıyrılmanı sağlayan nedir? Sende herkes gibi 1400 yıldır binlerce, milyonlarca elin beraer yoğurarak bu güne taşıdığı bir dine inanıyorsun! 1400 yıl içinde kimin doğru kimin yanlış yaptığını bugünden nasıl söyleyebiliyorsun?

        Bak kendin ne güzel söylüyorsun, dini kendi kılıflarına uyduran ve hadis nakil dini oluşturanlar varmış! O halde bu arkadaşların mevcut kurana sesli harf eklemelerini, harekeleyip noktalayarak yeniden düzenlemelerini neden dini kendi kılıflarına uydurmak olarak görmüyorsun? Neden Emevi hanedanın (Ebu süfyan ailesi) kendilerini bertaraf eden peygamberim diyenden ve onun yakınlarından bu şekilde intikam almış olabileceğini yadsıyorsun? Hadislerin çoğunun bu dönemde türetildiğini ve bunun kuran üzerinde yapılan dezonformasyonu meşrulaştırmak amacıyla bilinçli olarak yapılmış olabileceğini neden düşünmüyorsun?

        Sayın Yasir,

        Elinde bir kuran var! Sesli harfler eklenmiş, harekelenmiş ve noktalanmış! İlk başta Kureyş lehçesiyle okunmuş sonra 7 farklı arap lehçesiyle okunmasına izin verilmiş! İlk yazıldığında 22 harfi karşılayan 15 harfte oluşan bir alfabe ile yazılmış! Şimdi arapçada 28 harf var! Ayrıca kurana sesli harfleri ve imla işaretlerini koyan kişide mekkeyi ele geçirmek için kabeyi mancınıkla yıkmaktan sakınmamış bir adam!

        Şimdi sen çıkmış beni elinde haccacın ve emevinin yeniden düzenlediği kuran olduğu halde ”anlamamak için elin geleni yapıyor ve insanların dini kendi kılıflarına uydurmalarını veya hadis nakil dini oluşurmuşların rivayetlerini okuyup inanıyorsun sonra bu arğümanlar ile saldırıya geçiyorsun,” diyerek suçlayabiliyorsun! Senin daha elindekinin aslının ne olduğunu bilmeden bana bu denli yakıştırmalar yapman beni cidden güldürüyor!

        Bana söylermisin Kabe yi yıkan ve yasak olduğu halde din kardeşini kabenin yanında öldüren Haccac’ın ve onun Emevi halifelerinin kuranı kendi saltanat çıkarlarına uygun şekilde yeniden düzenlemediğini nasıl bilebilirsin?

        Bu nedenle bana ”inanman gereken Allahın hadisi-ahidi-zikridir…Biz buna inanıyor ve bundan çıkmamaya çalışıyoruz…” demen mantıksızdır! Çünkü inandığınız şeyin inanmanız gereken şey olduğunu bile bilemeyecek noktadasınız! Son halifeden sonra hatta onunla beraber yönetme gücünü tekrar ele geçiren ebu süfyan ailesinin, özellikle peygamberin ve ilk halife ebubekirin yakınlarına karşı yaptığı asimilasyon ve yönetme erklerini pekiştirmek adına onları kutsal şehir medineyi(!) yağmalamak ve mekkede kabe yakınında din kardeşlerini kılıçtan geçirmekten alıkoyamayan şiddet duygusu ortadayken kuranı aslı gibi tutmak isteyeceklerini düşünmek saflık değilde nedir? Bu durumda size inanasınız diye taşıdıklarının gerçekten ”Allahın hadisi-ahidi-zikri” olduğunu nereden bilebilirsiniz?

        Sana katılmıyorum, Araplar kendilerine ne verildiyse (peygamber ve diğer hanedanlar dahil) uygulamışlarıdır! Öncelikle arapların kuranı yanlış yaşamaları tanrılarına isyan ya da şirk değilmidir? Şimdi hem araplarının kurana uygun yaşamadıklarını söyleyeceksiniz hemde kurana uygun yaşamayan bu arapların kuran üzerinde kendi çıkarlarına uygun düzenlemeler yapmadıklarını! Tanrının emirlerinin dışında bir eylemler dizis oluşturan bu arapları kuranı değiştirmekten alıkoyacak sebep ne ola ki? Zaten Tanrıdan korkmayan bu sayede onun dediklerini değilde kendi yapmak istediklerini ifa edenleri bu yaptıklarının dayanağını kuran da oluşturmaktan alıkoyacak çekince ne olabilir? En basitinden herbirini otobüs olarak düşündüğünüzde şoförlerinin herbirinin inanırlara sizi cennete ancak biz götürebiliriz dedikleri tarikatların ve ya mezheplerin ortaya çıkışını nasıl açıklayabilirsiniz ki? Sanki islamın 4 peygamberi varmış ve her peygamber arapların bir kısmına diğerlerinden farklı şeyler söylemiş gibi ayrılan ve birbirlerini öldürme boyutuna taşınacak bir şiddeti körükleyen inanırların taşıdığı islam mirasına güvenmek nasıl bir anlayışla açıklanabilir?

        Kusura bakma, köleye de takılma! Kuran da HÜR kelimesi geçiyor ve insanlar HÜR olanlar ya da olmayanlar olarak ayrılıyorsa senin köleliği yokmuş gibi göstermek adına argümanlar üretmen benim için anlamlı değildir! Boşuna uğraşıyorsun, ben umutların ya da olmasını istediklerinle dizayn ettiğin düşüncelerinle ikna edebileceğin birisi değilim! Bunun için muhatap olman gerekenler bellidir!

      • yasir dedi ki:

        Okuyucu, şu yazundan senin gürüş acının ne denli dar olduğunu anlayabiliyorum bu sebebten kuranı ve Allahın ayetlerini anlayamaman çok doğal…
        Allah dilemesse kise dileyemez…Alllahın sapırdığını kimse doğruya sokamaz, Allahtan başka…Şimdi sen bunları okuduğunda ALLAHIN insanlara gündelik hayatlarında bile diledikleri şeylere mudahale eden, sapanları sapıran, yola girenleri yola sokan vs gibi alğılayıp klaşik yaklaşımla bizde şuç yok suç varsa ALLAHIN diyeceğini düşünür gibiyim…
        Allah dilememizi dilediğigi için bizler bazı şeyleri dileyebilriiz, yani Allah bizlere hür irade vermeyi dilemiştir…Allahın fitneleri vardır, eş-evlat-dünyalık-kuran-alkol vs bunlarda birer fitnetullahtır, işte sen kuranı okuduğunda saparsın, sapan sensin, sorumlukluk tamamen sana ayit ama oluşumu Allah sağlar, kuranı ben okurum benimde imanım artar bu tamamen benim irademledir ama oluşumun tamamı Allaha ayittir…Çünkü ALLAH sanada banada Kalp-göz-kulak vermiş ve bunların sayesinde gelişen-çalışan kafanın içinde birde dimağ-beyin vermiş ve şuurlu kılmışki iman veya inkar edebiliyoruz, ama diğer insanların dışında ikimizide bunları kullanamaz halde özürlü-bilinçini kullanmaz olammızı dileseydi ne sen ne ben, ne inkar, nede iman edebilirdik…Hayvanlar gibi yer içer yaşadığımızı bile bilmeden göçer giderdik…

        Şimdi sen, sadece yaşadığın döneme ve sosya-ekomomik hayata ve halkalrın-yönetimlerin durumuna göre konuşuyorsun, şu an bile dünyad köle şartlarında çalıştırıldığı söylenen sadece çinde on milyonları aşmış sadece yatakanelerde yatan kalkan, prinç yiyen köleler mevcuttur, bunların dışında sks köleleri, başka işlerde kullanılan köleler hariç…

        Şimdi bizim konuştuğumuz açımasız-yağmacı-bir otoritenin olmadığı her türlü baskınların yağmanın olduğu dönemi düşünelim…Bu gibi işçilerin olması çok doğal, sen sanıyorsun ki herkez Allaha inanıyor, herkez merhametli, herkez adaletli yahu herkez böyle olsa zaten dünya cennet gibi olur, hiç zulüm olmaz….Müslümanlar bunu kaldırsa dünyada başka toplumlar bu sistemi kaldıracağınımı sanıyorsun amerikada bile köleliğin boyutlarını herkez biliyordur, bunu kaldırmayan arap ve müslümanlar demek tam müslüman olamamışlardır…İşte ALLAH bunun bıçak gibi kesilmeyeceğini bildiğinden bu tarz yersiz-yurtsuz-kimsesiz calışanlaraınıza iyi davranın, onları haklarını verin, zaten bu gibi kimsenin atsından dedesinden bir şeyi yoksa ve kimsesiz ise ne gibi bir mülk edinebilir…Şimdi günümüzde bir asğari üçretli 850 lira ile ne gibi bir mülk edinebilir hemde hür olduğu halde…

        Okuduğunu anlayamadığın bir önceki yazımda, sizin köle diye tabir ettiğiniz aslında bir müslüman için çalışanı olan yersiz-yurtsuz-kimsesiz- kişiyi hürleştirmek onu sen hürsün diyip sokağa etmek değildir, ona her türlü maddi imkanı sağlayığ iş kurabileceği bir ortamı sağlamaktır…Ama bunu anlamak için önce düşünmek gerekli…

        Birde anlamadığım şu konu var, yahu bu kölelerin kaçmak, hiçret etmek hiçmi akıllarına gelmiyor, koskoça dünya, sahibinden zulümmü görüyon kaç be kardeşim nasılsa arkanda bırakıcağın bir şey yok değil mi? düşünüyorumda kaçmakta çözüm değil ki, kaçmıyorlar…

        Kendilerine yazık eden kimselere melekler, canlarını alırken: “Ne işde idiniz!” dediler. Bunlar: “Biz yeryüzünde çaresizdik” diye cevap verdiler. Melekler de: “Allah’ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!” dediler. İşte onların barınağı cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir.4 / NİSÂ – 97

        Bak kardeşim ALLAH hiçreti kaçmayı serbes bırakmış, sahibin sana kötü-pis işmi yaptırıyor veya zulüm mü yapıyor kaç-hiçret et…

        Okuyucu ben sana burada sayfalarca yazssam anlamasın…Bence önce kuranı anlamaya çalış…Alllah köleliği nerde önermiş, nerde teşvik etmiş, sizin bildiğiniz tarz bir kölelik zaten yoktu sizin izlediğiniz afro-amerikan köle filimlerinden etkilenmeniz sonucu hezeyanlar içindesiniz…Altındaki, sağ elinin malik olduğu amele-ma melekt’lere kötü davranan müslümanlar olmuş olabilir ama bunu kurana ve Allaha bağlayamassın o kişilerin kuranı ve Allahı anlamamalarından kaynaklanan adaletsizlikleridir…

        Kuranda kölelik yoktur ve köle azad etmekten kasın kimsesiz yersiz yurtsuz-muhtaç çalşana maddi destekle maddi özğürlük sağlamaktır…
        ayrıca illaki bir diyet karşılığı değil, çalışanın bunu istemesi ve kendisinde bir hayır var ise bunun yapılmasını Allah teşvik ediyor….

        Sahip olduğunuz (amele-ma meleket)-çalışanlarınızda serbes kalmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın. Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. 24 / NÛR – 33

        Tabiki eskiden bskınlar-yağmalar-savaşlar çok fazla olduğundan kimsesiz çoçuklar veya kimsesiz kadınlar fazlaydı…Ama günümüzde savaş olmayan ülkelerde bile bu tarz insanlar olup varlıklı insanların her türlü ev ve ayak işlerini yatılı olarak yapmaktalar…

        Ayrıca yusuf peygamberde bu gibi insanlardandı ama ona evini açana hiç hayinlik yapmadı ve saygı bile duyuyordu…Yani bunları geniş ve ince düşünmek ile anlayabilirsin…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Yasir;

        Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. Sahip olduğunuz kölelerden “mükâtebe” yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın. Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. (nur-33)

        Mükatebe, köle veya cariye ile efendisi arasında yapılan bir akid olup, bu akidde köle veya cariye, belli bir bedel ödediği takdirde efendisinden, kendisine hürriyetini vermesini ister veya aynı teklifi efendisi ona yapar. Üzerinde anlaşmaya varılan bu bedel hazır ise köle bu bedeli hemen ödemek, değilse, efendisinin kendisine tanıdığı bir süre içinde temin ettikten sonra ödemek şartıyla hürriyetine kavuşur.

        “””””Okuyucu, şu yazundan senin gürüş acının ne denli dar olduğunu anlayabiliyorum bu sebebten kuranı ve Allahın ayetlerini anlayamaman çok doğal…””””

        sana yaptığım tasvirdeki 2 adam’da adam ayni adamdı, adam çocuklarından birini sevip okşuyordu, diğerini ise Muhammede inanmadığı için tekme tokat dövüyordu,

        sen dayak olayını korkuyla izlediğin için, kafanı başka tarafa çevirmeyi tercih ediyordun, yani sen görmek istediğine bakıyordun, ben ise her ikisine de bakıyordum,

        şimdi söyle bakalım hangimiz dar görüşlü, görmek istediğine bakan mı? yoksa resmin bütününe bakan mı?

        ayrıca kendi aklını, sana inandığın tanrının verdiği bir üstünlük sanıp kibirlenme huyundan vazgeç!

        kendine has olduğuna inandığım düşüncelerinden dolayı seni takdir ederim ama senin tanrın, bilmediğin şeylerin peşinden koştuğun kanısına varırsa halin nice olur diye endişe duyarım,

        ayrıca benim düşüncelerime pranga vuracak bir varlık tanımıyorum ben, yaşadığım sürece, düşünmek istediğim her şeyi düşünmekte özgürüm, ne Kuranın tanrısı, nede adına şeytan denilen ve dünyada hüküm sürdüğü söylenen tanrı bana vız gelir,

        insanları köleleştirmek, insanların yapacağı bir eylemdir, tüm insanlık bu tavrını, 1990’lü yılların başından itibaren terk etmiştir,

        söylediğin asgari ücret gayri safi millî hasıla baz alınarak belirlenen bir kişilik ücrettir, öyle olmasaydı, bir ailede sadece bir kişinin çalışması şartı getirilirdi,

        gayrı safi millî hasıla demişken, diğer Ülkelerde kişi başına (kelle sayısına) düşen gayrı safi millî hasılalara bir bak, gelişmiş ülkelerde çok yüksek olduğunu göreceksin, dolayısıyla kelle sayısının belirlediği asgari ücretin de daha yüksek olacağını göreceksin,

        dünyanın en büyük ekonomilerine sahip devlerinden biri olan Çinde, nüfus yoğunluğu nedeniyle, kişi başına düşen gayri safi millî hasıla bizim yarımız kadardır,

        ayrıca kimse kimseyi zorla çalıştırmıyor, kişiler kendi rızkı için, kendi istekleriyle çalışıyorlar, zorla çalıştırılmıyorlar,

        hatta rızkı için yurt dışına giden, gittiği Ülkede göçmen statüsüne sahip olarak her türlü ayak işlerinde çalıştırılan (ayni yurt dışına giden bizimkilerin, lağım işçiliği veya çöpçülük yapmaları gibi) insanlar, o Ülkeye zorla mı getirilmiştir?

        saydığım işleri küçümsemiyorum, kendi Ülkelerinde o tip işleri beğenmeyip çalışmak istemeyenlerin, yabancı Ülkelerde, varoş tabir edilen mahallelerde soğan ekmek yiyerek çalışmalarını kastederek söyledim, mahallemizin çöplerini toplamaya gelen çöpçülere denk geldiğimde, kolay gelsin diyorum, içimden ”iyi ki varsınız, siz olmasanız, biz .ok çukurunda yaşar dururuz” derim,

        mukatebe anlaşmasının, kölenin kendisini satın alması olarak anlıyorum da, kaçacağı yerde hiçbir şeyi olmayan kölenin nasıl yaşayacağını anlayamıyorum, bir şeyler çalıp kaçmaya kalkışsa, başına gelecekleri var sen hesap et,

        azat ettiği kölesine bir şeyler vermek isteyen iyi niyetliler olsa da, genel eğilim göz önüne alındığında, ayetlerin ne kadar ciddiye alındığını da göz önüne katarak, çoğunun don gömlek sokağa atılacağı aşikardır,

        ayrıca, kefaret nedeniyle köle azat etmek zorunda kalanların, hiçbir işine yaramayan veya yeterince işine yaramayanları tercih edeceği muhakkak,

        ayette fuhuştan bahsedildiğine göre, Müslümanlar içerisinde, gelir elde etmek için, cariyelerini (kadın köleler) fuhuşa zorlayan zengin ahlâksızlarda varmış,

        fakirin bırak çok kadına bakmasını, tek kadını bakacak durumu yokken, cariye satın alacak parası nereden olacak,

        o nedenle, yukarıdaki ayet zenginlere yöneliktir,

        merak etme o dönemi yeterince biliyorum, o döneme göre konuşuyorum,

        Türk filmlerindeki zengin evlerini tasvir edip hizmetçileri köle olarak tanımlamışsın ama onlar bu işi kendi istekleriyle yapıyorlar,

        hadi senin tabirinle köle olduklarını varsayalım, o zaman onları, kendi istekleriyle köleliği seçen gönüllü köleler olarak kabul edebiliriz, tıpkı sizin gibi…

      • 1okuyucu dedi ki:

        düzeltme;

        “””insanları köleleştirmek, insanların yapacağı bir eylemdir, tüm insanlık bu tavrını, 1990’lü yılların başından itibaren terk etmiştir”””

        yukarıdaki ifadede 1990 sayısı yanlışlıkla yazılmıştır, doğrusu 1900’dür.

      • yasir dedi ki:

        Toro, seni anladım fazla yüklenip sıkıştırmıycam…
        Cevap vermemen veya verememen önemli değil, önemli olan hakkın-adaletin ortya çıkması…
        Ben ve benim gibi müslümanlr bunlar ancak ALLAHIN izni-ismi ve vahyi ile anlıyoruz yani ruhumuz olan Kuranı selim kalp-selim akıl ile okuduğunda herkez anlayabilir…
        Diyorsun ki, kuranın değiştirilmediğini nerden bilebilirsin…
        Toro ilk kuran düzenlendikten sonra zaten bunu artık değiştirmek imkaz olduğunu en alttaki bedevide en üstekide zaten biliyordu, kaldıki zaten kuran ile hareket eden çok azdı…Kuranı değiştirmeye kalsalar bir yerlerten bunu farkedenler ve muhaliflerin olduğunu zaten en cahil arap bile bilebilirdi bu sebebtendir ki dine sokamk istediklerini peygamber hadisi diye sokmaya başlayıp başardılar ve peygamber sevğisini Allahın üstüne çıkardırlar…Bunlar günümüzdede hadis-tasavvuf gibi yollarla islam aleminin çoğuna nüfus ettiler…

      • toro dedi ki:

        Yasir,

        Dikkat ettiyesen ben seninle yaptığım münzaralarının hiç birinde, ”seni nasıl sıkıştırdım” ”seni nasıl yeniyorum” şeklinde imalarda bulunmam, bulunmadım! Çünkü galip gelme isteğiyle yazmıyorum! Ama sen her defasında cevap veriyormuş gibi gözüktüğünü düşünerek yaptığın yorumları bu imaların üzerine kurguluyorsun! Niye yasir? Karşında sana seninle savaşmadığını, sana karşı galip gelmek için yazmadığını defalarca söyleyen birisi varken hala hangi duygularla bu kelimeleri kullanabiliyorsun? Ben sna söyleyeyim! Sanırım ne hissediyorsan onu yazıyor ve hissettiklerinin benim hissettiklerim olmasını umuyorsun!

        Demek beni sıkıştırıyorsun! Diyorum ya hayalleriyle yaşayanlar hayalleriyle konuşurlar!

        ”Toro ilk kuran düzenlendikten sonra zaten bunu artık değiştirmek imkaz olduğunu en alttaki bedevide en üstekide zaten biliyordu, kaldıki zaten kuran ile hareket eden çok azdı…Kuranı değiştirmeye kalsalar bir yerlerten bunu farkedenler ve muhaliflerin olduğunu zaten en cahil arap bile bilebilirdi bu sebebtendir ki dine sokamk istediklerini peygamber hadisi diye sokmaya başlayıp başardılar ve peygamber sevğisini Allahın üstüne çıkardırlar…Bunlar günümüzdede hadis-tasavvuf gibi yollarla islam aleminin çoğuna nüfus ettiler…” Yasir,

        Diyorum ya sürekli bir şaka halindesin! Yukarıda yazdığın ortamdır insanların Kuran ı kolayca değiştirebilmelerine olanak veren! Ha bu arada ortadaki güç savaşlarından, havada uçuşan kellelerden, halifelerin birbirleri arasındaki çekişmeden, müslümanların kendi aralarındaki savaşlardan, kuranın toplatılması, kurana harf eklenmesi, noktalanması ve harekelenmesine gelen tepkilerden bunların güçle bastırılmasından bi haber miş gibi yazıp çiziyorsun!

        Tepkiler gelmedimi zannediyorsun! Niye açıp harekeleme ve noktalamaya itiraz edenlerin görüşlerini bunların nasıl sürkülase edildiklerini okumuyorsun?

        Kuranın ilk toplatılma sürecine Alinin itirz ettiğini bilmiyormusun?
        Peki yazılan ilk kuranın yakılmasına verilen tepkileri?
        Peki Osman dan kalan mushafı yakan Mervana verlen tepkiler ve mervanın savunmasını?
        Özellikle hareke ve noktalama işlemine özelliklede alinlerin verdiği tepkiyi?

        Yasir benimle konuşurken bildiklerini söyle, temennilerini değil!

        Birileri onu yapmış, böyle değiştirmiş, böyle nüfuz etmiş, birini şöyle yüceltmiş ama kuran değiştirilmemiştir demek kusura bakma ama gereğinden fazla iyiniyettir!

      • yasir dedi ki:

        Okuyucu, şu yazını okuyunca sistemden hiç bir şikayeti olmayan bir patron gibi yazmışsın kanısına kapıldım…
        Çöpçülein olduğuna seviniyorsun ama onların çalışma saatleri-şartları-maaşlarıda bu kadar onları zorla çalıştıran yok diyorsun, taşoranda çalışmak istemiyorsa gitsin başka yerde çalışsın der gibi alğılıyorum yanlışsam düzelt.

        vellezîne yebtegûnel kitâbe mimmâ meleket eymânukum fe kâtibûhum in alimtum fîhim hayren, ve âtûhum min mâlillâhillezî âtâkum
        24 / NÛR – 33
        Ellerinizin altındakilerden sizinle yazışmak isteyenlerle kendilerinde bir iyilik görürseniz yazışın. Ve Allah’ın size verdiği malından onlara da verin.24 / NÛR – 33

        Allah yanlarından ayrılmak isteyen ameleye kendi mallarınızdan verin derken, sen amelenin sahibe vermesini söylüyorsun…Bu olsa olsa ançak amelenin kuracağı işte ortaklık anlaşması olabilir…Eskiden ortakçılar vardı bilir misin, varlıklı çiftçi işleyemediği arazilerini gariban çiftçilere verir ekip-biçerler ve mahsülde ortaktırlar…

        Cariyeleriniz iffetli-namuslu kalmayı dilerler ise, dünya hayatının geçici menfaatini isteyerek fuhşa zorlamayın.
        24 / NÛR – 33

        Günümüzde sırf bu iş uğruna slav ülkelerinden getirilmiş sks köleleri yok mu? bunlarıda yapanlar bizim ülkemizin insanları değil mi?Kuran ve Allah zina ve fuhşiyatı kesin olarak yasaklamışken teslim olan bir müslüman bir zina-fuhuş yapması veya buna zorlaması ne denli doğru, bunu yapanlar eskidende şimdide yok değildir vardırlar lakin bunlar ançak ve ançak kendi nefislerinin arzu-istek-hevalarına uyan ve kendini müslüman sananlardır, bunları yapanlar kurana uyanlar ve Allah teslim olanlar değildir.

        Ayrıca köleliğin kaltığını idda etmende bence çok manidar olmuş…
        Bence sen okuduklarından sıyrılıp gerçek hayata dön ve bazı şeyleri gerçek hayattan yaşanmışlıklarla gerçeklerle değerlendir.

        Senin yazındaki belirsizliklere zaten cevaplarınıda verdiğimi düşünüyorum, toro bence bunu anladı ama sen anlamadığından olayı girdaba sokuyorsun, dolandırıyorsun…

        Ben kimseyi köle olarak görmüyorum, ben anlatmak istediğim gayet ortada…Eskinden şartlar neyse günümüzdede aynıları zaten var…Hem gerçek kölelik hemde modern kölelik, bunları anlayamaman senin sorunun.

      • yasir dedi ki:

        Toro, bence sen alınğanlık yapıyorsun…
        Sıkıştırmak-yüklenmek ayrı, yenmek yenilmek veya bunlarla böbürlenmek ayrı şeydir…
        Bana bilğilerinle veya temennilerinlede yüklenebilirsin ama bu senin beni yendiğin veya benim seni yendiğim anlamına gelmez…
        Ayrıca islamın veya islam tarihinin inanmak istdiklerini alıp güvenilirliğine inanarak burada onlarla yazman ve inanmadıklarınıda kale almayıp reddetmen çok manidar…

        Ayrıca, kuran değiştimi diyorsun, yoksa eksiltildi mi, fazlalaştırıldı mı?
        veya hepsimi diyorsun…Zaten sen kuranın gerçekliğine dahi inanmazken bunların senin için ne önemi olabilir…

        Ama ümmül kitap, bak bu kitabın bir kısmını oluşturur bu bölümden yanlış olanları-değiştirilmiştir veya eksiltilmiştir diyenleri eğer varsa yaz konuşalım…Lakin bunlar kuranda çifter çifter ayetlerle sağlamlaştırılmıştır…
        Ayrıca insanların çoğu kuran ile alakası olmadığından belkide kurana dokunmaktansa veya kuranla yapamadıkalrını peygamber hadislerini Kuranın üstüne çıkararak yapmışlardır günümüzde bile hala hadis ve nakiller kurandan daha etkili değilmidir, islam çoğrafyası üzerinde…Bu sebebten önce hadis ve nakilleri kutsallaştırdılar ve ardından uydurabildikleri ve işlerine geleni dine sokmak veya çıkarmak için bir sürü hadis ve nakili peygamberin ağzındanmış gibi çiltlerçe kitaplar külliyatlar yazdılar…Halbuki Allah islamın en kolay din olduğunu ve Allahın kimseye zorluk yüklemediğini söylemektedir…İslam olmak isteyen adaletli-bilğili-çalışkan-ahlaklı Allahın yap dediklerini yapan, yapma dediklerini yapmayan kul olmaktır…Ama dini zorlaştırdıkça zorlaştırdılar ve bu sayede insanları kurandan-dinden-allahtan uzaklaştırıp Allahın dışından kişi ve kurumlara hizmet eder hale getirdiler…Allah din tektir parçalamayın birleşin derken, bunlar meshep-tarikat-tasavuf-vsvsv böldükçe böldüler parçaladıkça parçaladılar…

        Toro, bunları kaç kere söyledik Allahın Kuran yani zikir-öğüt olrak gönderdiği temel ilke ve inkilaplar-emir ve yasaklar-kalite standartları bellidir ortadadır bunlar aynı zamanda evrensel değerlerdir bunları selim kalp-selim akıl anlayabilir…Kuranda bunlardan şunlaraı değiştirmişler veya fazlalaştırmışlar veya eksiltmişler diyebilecen arğümanların varsa konuşalım yoksa seninde benden farkın yok bazı şeyleri ne sen nede ben veya kimse doğruluğunu veya yanlışlığını ispatlayamaz.

      • toro dedi ki:

        Yasir,

        ”seninde benden farkın yok bazı şeyleri ne sen nede ben veya kimse doğruluğunu veya yanlışlığını ispatlayamaz.”

        Yukarıdaki yorumuna kesinlkle katılıyorum! O nedenle bu yorumu sonuna yazdığın yazının geri kalanını hiç yazmamış olman gerektiğini söylemek istiyorum! Çünkü kanıtlayamayacağını söylediğin bir şeyin gerçek olduğu kanaatiyle bana yanlış yapıyorsun ya da anlayamıyorsun diyemezsin!

        Kendin söyledin senin doğru anladığının kanıtı da yok!

        İşte burada aylardır sana söylemek istediklerimin ana fikri budur! Aylarca anlamamakta direnip sonra benim söylemek istediğimi kendi elinle yazman benim için yeterlidir! Bu noktada artık benimle senin kesinlikle doğru olanın yanında olduğun ya da doğru olanı bildiğin ya da kalbinin ve aklının daha temiz olduğu iddiası üzerine kurulu cümlelerle münazara yapamazsın! Çünkü artık ikimizde biliyorsun ki bunların doğruluğunu kanıtlayamazsın! Yani kanıtlanmamış doğrular mutlak doğrular değildir sadece doğru olduğuna inanma iradesi gösterilmiş varsayımlardır!

      • yasir dedi ki:

        Toro, İyilik-doğruluk-adalet vs ve bunların karşıtları bunları herkez ayırt edebilir ve ispatlayabilir…

        Önyarğılarından dolayı kuranı anlayamaman sonucunda, empoze edilmek istenen temel öğeleri alamıyorsun…
        Allah zaten insalara kendisini göremiycemizi ve bulamıyçağmızı söylüyor lakin Allaha yakınlaşmak için vesileler aranılabilir bizler Allaha ançak yakınlaşabiliriz bunlarda Kuranın temel ilke ve inkilapları-emir ve yasakları- Kuranın kalite standartlarıyladır…
        Yani Allah kuran ile bizler adaletli-dürüst olun-iyilikler yapın-kötülükten sakının ve sakındırın-zina-faiz uzak durun-dedikodu-iftira uzak durun ve dünyada insanlar için olanlardan helal-temiz olanlarından yeyin-için-cinsel ilişkiye girin ama israf etmeyin-haddi aşmayın buyuruyor…
        Ama insanlar temel görevlerini bırakıp Kurandaki müteşabihşere dalıyorlar olmıyçak sapkın söylemlere giriyorlar…
        Kurandaki ilke ve inkilaplar bir ateistin bile uyması gerekli olan kurallardır ister Allaha inansın ister inanması bunlar evrensel yaşam standartlarıdır…Allahın varlığını veya yokluğunu tartışmak veya konu edinmek saçmalığın saçmalığıdır…Düzenin olduğu her yerde bir düzen koyucu vardır…

        Toro,Kuranda evrensel değerlere aykırı adaletsizliği-haksızlığı savunun veya teşvik eden ayetler varsa çıkar tartışalım…

        Kuranda kafirlerin-müşrikleri veya nonteistlerin haklarını dahi savunan ayetleri ben sana çıkarabilirim.

        Kal sağlıçakla.

  73. Gencer dedi ki:

    Bakın burada ki zavallı Müslimlere bir kez daha yardım ediyorum.Ben defalarca burada yazdım al-ilah ( Allah) ay tanrısı ve kabe’deki en ulu put diye. Arkadaş bunları bizler kıçımızdan uydurmuyoruz.O dönemde yaşayan bir tanıdıdğımız da yok,tamamen araştırmalar sonucu elde edilen ve hereksin kolaylıkla erişebileceği bilgilerden yararlandık.İyiki de sorguladık araştırdık ve bulduk ki al-ilah ( allah) AY TANRISI.

    İşte link.. http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96zel:Ara?search=al-ilah&go=Ara

    Bakın bu link wikipedi nin linkidir.Tıkladığınızda al-ilah için arama sonuçlarının en başında Putperestlik geliyor.
    Hiç mi kafanızda bir soru işareti oluşturmuyor.Robotmusunuz siz yoksa.?

    Zavallı putperestler.
    Birileri tarafından atalarınız benim de dahil kılıç zoru ile Müslüman edilmiş ve bir puta taptırılmışsınız.(Geçen seneye kadar bende dahildim Müslimlere.)

    Türkler Nasıl Müslüman Oldular ?Cevabı aşağıda ve parmaklarınızın ucunda.

    İyi günler.

    • yasir dedi ki:

      İşte ırçılık insanın gözünü-kulağını-kalbini bu hale getirir ve sonuç olarak beyinde örtülür…Yani tek yönlü olur saplantı haline gelene açık, hoşuna gitmeyen her şeye kapalıdır, gerçek ve yanlış farketmez bu böyledir…Bu bir hastalıkmıdır değilmidir bilmiyorum lakin bu şekilde olundumu adalet ve haktan bahsetmek zorlaşır…

      İlah-Allah-elohim-aloha vs bunlar hepsi aynı anlama gelen ve farklı türevleridirler…
      İbrahimden beri Allah inaçı araplarda zaten vardır ama zamanla bu tek ilah inancı olan ibrahimin dini bozuldu sonunda tek yaradana eşler koşmaya başladılar…Yani din bozuldu, Allahın sözünden çıktılar ve kulların sözlerini dinlemeye başladılar bu kullar öldükten sonra ise o kulların ardından gitmeye ve güç simgesi olarak o kişilerin sembollerini kabeye koymaya başladılar zamanla bu hem kazanç hemde güç gösterisi haline geldi…Kuran inmeden önce zaten ALLAH inançı vardı ama ona ortaklar koştukları için o dönemde onlara müşrik deniyordu gerçeği yalanlayanlarada küfüre girdikleri için kafir deniliyordu…Yani zina-faiz haramdı ama bunlar saptırıyorlar gerçeği örtüyorlardı bundan kafir oluyorlardı, Allahın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram kılıyorlardı, işte kafirlik budur…

      Kuran zaten bunu açıklamakta ama sen bunları anlamıyorsun…Sen zannediyorsun ki kabede böyle bir put var, bu tamamen senin yanlış anlaman…

      Andolsun ki onlara: “-Gökleri ve yeri yaratan, güneşi, ayı buyruğu altında tutan kimdir?” diye sorarsan, şüphesiz: “-Allah’tır” derler. Öyleyse niçin aldatılıp döndürülüyorlar? (‘Ankebût, ayet: 61.)

      And olsun ki onlara: “-Gökten su indirip onunla, ölümünden sonra yeri dirilten kimdir?” diye sorarsan, şüphesiz: “-Allah’tır” derler. De ki: “Övülmek Allah içindir”, fakat bunu akletmezler. (Ankebût, ayet 63)

      And olsun ki, onlara: “Gökleri ve yeri yaratan kimdir?” diye sorsan, “-Allah’tır” derler. De ki: “Hamd Allah’a mahsustur” ama çoğu bilmezler. (Lokman, ayet: 25.)

      Ey Muhammed! And olsun ki, onlara: “-Gökleri ve yeri yaratan kimdir?” diye sorsan, “Allah” tır derler. De ki: “Öyleyse bana bildirin. Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, O’nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahud bana bir rahmet dilerse, O’nun rahmetini önleyebilir mi?” De ki: “Allah bana yeter. Güvenenler, O’na güvenir.” (Zümer Suresi, ayet 38)

      Ey Muhammed! And olsun ki onlara: “-Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, “Onları, Güçlü olan, her şeyi bilen yaratmıştır” derler. (Zuhruf, ayet 9.)

      Dikkat edin! Halis din, Allah’ındır. O’nu bırakıp da putlardan dostlar edinenler: “Onlara (putlara) bizi, Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz!” derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde, aralarında hüküm verecektir. Allah şüphesiz, yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola eriştirmez. (Zümer Suresi, ayet: 3.)

      Onlar, Allah’ı bırakarak, kendilerine fayda da zarar da vermeyen putlara taparlar: “-Bunlar (putlar), Allah katında bizim şefaatçılarımızdır” derler. Ey Muhammed! De ki: “Göklerde ve yerde Allah’ın bilmediği bir şeyi mi O’na haber veriyorsunuz?” Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve Yüce’dir. (Yunus Suresi, ayet: 18.)

      Dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, dini yalnızca Allah’a özgü kılarak yakarırlar Allah’a. Onları kurtarıp karaya çıkardığımızda da, kimileri orta (doğru) yolu tutar. Ayetlerimizi ‘gaddar’ (hattar) nankörlerden başkası inkar etmez. (Lokman Suresi, ayet: 32.)

      Allah’a eş koşanlar: “Allah dileseydi. O’ndan başka hiçbir şeye ne biz ve ne de babalarımız tapardı. O’nun buyruğu olmaksızın hiçbir şeyi haram kılmazdık.” dediler. Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere apaçık tebliğden başka ne vazife düşer? (Nahl Suresi, ayet: 35.)

      Şimdi, kuranda bunca örnek verilmişken ırçılıktan gözleri kör olmuş olanların bilğilerine güvenmek ne derece doğru…
      Peygamber-Kuran ve Alah insanlara her şeylerin tek yaratıcısı olandan başkasına ibadet etmemelerini buyurmakta, yani ibadet demek hizmet demektir…Kuranda halis din Allahındır der yani dünya işindede-ahiret işindede Allahtan başka veli-önderler edinmeyin Allahtan başkasının sözüne-ilke-inkilap-emir-yasakları doğrultusunda ibadet yani hizmet etmeyi yasaklar…Ama insanlar Allahı ve Allahın sözlerini-yasalarını-hükümlerini-ilke ve inkilaplarını-emir ve yasaklarını bırakıp ağalarının-paşalarının-şeyhlerini-yani kendileri yaratılmış olanların sözlerini dinlemeye-uyğulamaya ve onlara ibadet yani hizmet etmeye başaldıkalrı için düzende bozuldu ve bozulmaya devam etmektedir…

      Şu an senin yaptığında aynıdır, tamamen başkalarına ve seni inandırmış oanlara ve aklına ibadet yani hizmet ediyorsun…Halbuki Nuh-ibrahim-musa-isa-muhammet ve onlara verilenler tevrat-zebur-incil ve kuranın emrettiği tekliktir tek yaradana ve tek otoriteye inanmak ve hizmet etmektir, canın-malın pahasınada olsa bir yanlışlık varsa onun karşısında adaleti-hakkı Allah için Allah yolunda savunup bu yolda hizmet tmektir ama korku-kayğı-zevk-istek ve arzuların için bundan saptığında dinden-dünyadan-ahiretten sapmış ve zulüme girmiş olursun…

      Şimdi biz ALLAH’ı tek YARADAN, tek RAB, tek ÖNDER, tek HİZMET EDİLMESİ GEREKEN,tek OTERİDE, tek DÜZEN, tek HÜKMÜ GEÇERLİ OLAN, te MİLLET olarak görenleriz…iyi anlaman için yine söylüyorum ALLAHTAN başka ve ALLAHIN yanında başka bir şeyler yok, aramıyoruz ve kabul etmiyoruz…

      Sizler kiminiz bir çok şey arar, kimisi hiçlik-boşluk arar, ama biz tekliği-birliği ararız, çünkü huzur birliktedir yani ALLAH’ta.

      • Gencer dedi ki:

        Papağan gibi aynı şeylerden bahsedip duruyorsun bu yazdıkların senin kendi yorumundur ve At gözlüğü takmış tüm müslimler aynen bu şekilde yorum yaparlar.Yok İbrahim’den beri varmış zırvalığı.Bu bilgiler size fitil olarak verilmiş ve sizler bu fitili bir türlü çıkaramıyorsunuz.Ben araştırmalar sonucu başkalarının ortaya çıkarmış olduğu yazıları paylaşıyorum.Araplar Türklere saldırıp zorla canlarına mallarına zarar vermişlerse bu durumda Araplar ırkçılık yapmış olmuyorlarmı? Sizler hala beyni aptalca hurafelerle doldurulmuş gerizekalı din alimlerinin veya imamların bahsettiği şeyleri yazıp duruyorsunuz.

        Burada bir şey biliyormuş gibi bir de ahkam kesiyorsunuz.
        takke düştü kel göründü artık.

      • Serkan dedi ki:

        Papağan senin gibi söylediğini anlamayan,at gözlüğü takmış ateistlere denir?sen ne man kafasin be kardesim adam sana babillerden ve sümerlerden önceki tarihi anlatıyor sen bir tuturmussun yok ay ilah saçmalığı senin bu yazdıklarına cocuklar güler be gencer!

        Yaşir sana daha ne ornek versin, İnan anlamıyorum.ateistler marjinal olmaz benim bildigim.ama anlaşılan NATO kafa NATO mermer OLMUSSUNUZ!senle TORO ne olduğunuz belli olmayan Ateist mı?evren tanrisimi?putperst mı? Neye inandığınız belli değil

        Saçmalık ve cahillik kokusu burnumuza kadar geliyor.google bul yapistir modundan çıkıyor su evrenin çakma tanrısından bir kac soz duyalım ama lütfen bilim kurgu olmasın yani DÜNYALAR SAVAŞI’NDAN ornek olmasın…

      • yasir dedi ki:

        Bu gerçek araplara İbrahim ile girdi lakin zamanla bozulup eskidinlerine veya şirklere döndüler….Lakin Tek yaradan Allah inancı zaten hep vardı…Hatta söyle söyleyim bunun evveli ve ahiri diye bir şey yok…
        Sen bunun miladını ister ilk insandan veya insanın ilk düşünmeye başlamasındanda alabilirsin…
        Sen burada ançak kendini ve aklı kıt olanları kandırabilirsin…Neden derse, çünkü senin anlatıkların geç tarihi sümer ve babildir, din bunlardan çoköncede vardı bunu anlayamadığın ve kavrayamadığın içinde sana bazı şeyler mantıksız gelitor…Sen sanıyorsun ki İslam putperestlikten doğdu, hayır put peretslik Dinden doğmuştur yani insanların zanları ve yanlış inanışları sonucu hep tek olan dini parçalamaları sonucu…Lakin bunu sana anlatmak zor ve anlamıyorsunda…Nuh tufanından sonra sadece iman edenler yani tek tanrılı din mensupları kaldı ama mezopotamya ve cevresi insanlık çoğaldıkça yine saptılar ve sümerdede bu sapmaların sonucu veya başka yerlerde bu sapmaların sonucu sapkın inanışlar türedi…Ama sen bunu anlayamıyorsun veya anlıyorsunda saptırıyorsun.

      • rammsteinn dedi ki:

        İbrahimden beri Allah inaçı araplarda zaten vardır
        diyorsun….

        bu sözü kafanıza acaba niye yerleştiriyorlar?
        kabedeki el-ilah putunun adını temizlemek için.
        hikayenin kurgusu güzel. allah inancı vardı ama putperestler aldı allahı put halinde kabeye yerkeştirdi. allah da dayanamadı muhammedi gönderdi.
        hikayei iyi hoş güzel de allah inancının pagan öncesi dönemle ne alakası var? arapların önceki dini belli. hristiyanlarınki belli. yahudiler zaten sadece yahudi olarak doğuyorlar ve ölüyorlar. geriye kalıyor ibrahim. siz hikayeyi ibrahime sündürürek mantıklı hale getirmeye çalışıyorsunuz ama , ibrahim ile paganlar arasında dağlar var.
        paganların din hikayesinde ibrahim diye birisi yok. izi bile yok.
        kendinizce al-ilah ismini temizlemek için hikayeler türetmişsiniz.

        düşünün bir tanrı var adı allah. yani sizin tanrınız. birde kabedeki el-ilah putu var.
        hiç tanrı kalkıp ta bir put adını kendine yakıştırırmı?

        yunanlılara allah peygamber gönderse, kendini zeus olarak mı tanıtır?
        hintlilere kendini şiva olarak mı tanıtır?
        iskandinavlara thor olarak mı tanıtır?
        mısırlılılara RA olarakmı tanıtır?

        sizin tanrınız her kavime kendini başka adla tanıtıyor. bu akıl mantık işi değildir.
        insanlar görünmez tanrı kavramını keşfetmiş,bu çok büyük çıkar meselesi olmuş,her peygamber kendi türettiği görünmez tanrıya kendince isim takmıştır.

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Hala korkunu yenemedin mi? Nedir seni kendi etrafında daireler çizmek zorunda bırakan! Neden bir anda kesip atmıyorsun, neden bana sen peygamber olamazsın, aşağıdakilerde tanrının sözleri olamaz diyemiyorsun! Hayır mı? Yoksa sen şuan iki tanrı arasında kalmaktan, iki tanrıdan birden ceza almaktan mı korkuyorsun! Neden bir tek cümleyle bitirebileceğin bir münazarada kaçak dövüşmeyi tercih ediyorsun! Hadi bir şans daha sana, bana de ki;

        Sen kesinlikle peygamber olamzsın, aşağıdakilerden tanrı sözleri olmayacak kadar saçmadır! Hadi bakalım hangi tanrıdan korkmayı seçeceksin! Ya da şöyle sorayım, şuan inandığın tanrın senin beni ve benim tanrının sözleri dediğim metinleri yalanlamakta ki çekingenliğine ne tepki verecek?

        ”Gökyüzünde benim emrime uyarak uçuşan demirden kuşlara bakmaz mısınız? Şüphesiz ki gökyüzünde gördükleriniz her biriniz için anlaşılması gereken ibretlerle doludur!”

        ”Doğada gezinen bütün varlıklar ve gökyüzünde uçanlar beni bilenlerdendir! Beni bulabilesiniz diye kendimi doğaya ve zihinlerinize kainatın en büyük sanatıyla resmeden benim. Bileceksiniz!”

        ”Sizi aydınlığa kavuşturmak için güneşi merkeze koyan benim! Ayı gecelerinizi aydınlatsın diye etrafınızda bir yörüngede döndüren de benim! Her şeyi yapan benim, kendi yarattıklarınıza değil sadece bana inanmak zorunda olanlarsa sizlersiniz!”

        Hadi biraz gayret, olacak…

      • Serkan dedi ki:

        Yoksa onlar, senin hakkında: “Allah’a karşı yalan uydurdu.” mu diyorlar? Eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler; batılı yok eder ve sözleriyle hakkı gerçekleştirir. Şüphesiz ki O kalplerde bulunan şeyleri hakkıyla bilir. (SURA/24)

        Ve kalblerinin üzerine, Kur’ân’ı anlamalarına engel perdeler geçiririz ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Rabbini Kur’ân’da bir tek olarak andığın zaman da ürkerek arkalarına döner kaçarlar. (İSRA/46)
        Sen bu ayete çok uyuyorsun TORO
        Be kadar saçma bir soru,biz müslümanlar ve semavi dine İnananlar tek Allah’a inanırız,sen insan eli ile yapılmış uçağımı tapıyorsun sen gercekten kafayı siyirmissin?senin o çakma evren TANRISI sadece uçan insanın eli ile yapılmış uçağımı gösteriyorsun!bizim Rabb’imiz en ufak hücreye kadar yarattida,senin evren tanrın insanın yaptıgı ucaklarami sahip çıkıyor 🙂 İnan öyle komiksin biraz susta daha fazla küçülme ;)) sana son uyarım su bili
        Kurgu filimleri izlemeyi bırak,en güzeli ne biliyormusun halen güldüğüm tv frekansına girip uzaylıca konuşup biz senin dilini anlayacağımızmis? ;))) sen git vit psikolologa ruh bilim dalı var ama sen onada inanmazsin…

      • Gencer dedi ki:

        Serkan senin putun denizde yüzen gemileri sahipleniyor bunu bilmiyordun galiba ve ekliyor senin Putun ben rüzgarı yapmasan onlar denizin ortasında çakılır kalırlarda hareket edemezler diye.Sence senin Putunu insanoğlu Motoru bularak yenmişmidir.Gemiler Rüzgara hiç ihtiyaç duymadan ilerleyebiliyorlar.
        İyice çuvalladın bence.

      • Serkan dedi ki:

        Gencler sende kafa yok mü bilim okumuyormusun rüzgar asindirici bir güçtür,halen duymak istersen ac ansiklopediyi orada rüzgarın neye yaradığını öğren öyle konus.bos beles konuşma rüzgar olmazsa senin o motor yaptığın sadece calisir durur,dalgalar ve gemin seyirini belirler.gemicilik oluşmama az sen,ne koyunsun bee bir araştır sonra tartış

      • Serkan dedi ki:

        http://denizcicoskun.blogspot.com/2012/12/gemi-manevra-etmenleri.html?m=1 bu linke basta biraz bilim öğren geri kafalı kalma

      • Serkan dedi ki:

        Ne oldu gencer zorunami gitti?bu ayette sana kapak olsun.biraz Allah korkusu olmuştur icinde umarım…

      • Gencer dedi ki:

        Serkan neden bir puttan korkayım ki.Korku size has bir olgudur.

      • Serkan dedi ki:

        EH be kardesim gencer putları yıkan biz tek Rabbim diyen biz senin söylediğine bak.bana o ayeti curutsene hadi,ne Oldun mor mü oldun?zaten sen ve TORO Googledan kopyala yapistir bir bok bilmeden yorum yapma bir daha!

        O iki Fransız arastirmaciyida sana anlatayım bari bilgi eksikliğin gidereyim?

        O iki Fransız araştırmacı 2000 yılında bunu ortaya atınca neye dayanarak olduğunu soran gazetecilere cevabı su oluyor,Tevrat’ta gecen bazı bölümleri inceledik ama tam net ARAŞTIRMA yapıp kamuoyu ile paylaşacağız.ne hikmetse aradan 14 yıl gecti halen bişey bulamadılar.ne yazıt ne belge nede baska bişey!sadece Tevrat’ta göre yorumladılar.zaten Tevrat gercek degilki aslı değiştirilmiş bir kitap?sen kendini yorma gencer ben sana bulurum öğrenmek istediğini.
        İSKEMBENDEN SALLAMA gerçekçi olun biraz lütfen.onu ateşe atan zaten Firavun’du bunu cocuklar bile bilir.dunya tarihi gizli kalmamıştır merak etmeyin tarihte kimse gizli isler çevirip açığı kapanmamistir…

      • Gencer dedi ki:

        Sana cevap yazmak bile zulüm be Serkan.Sen harbiden malın önde gideniymişsin.Hem de ne Mal hala İbrahim ateşe atılmışta yanmamış çünkü ateşe serin ol demiş birisi ateşte serin olmuş.
        Senin yazdıklarını kopyalayıp ”Gerizekalı insan nasıl olur” Kitabı çıkarmak lazım.

      • Serkan dedi ki:

        Gencer suçluluk BASTIRILMIŞ duygularını dışa vurma,cunku o kitap size yazılmış geri zekalı olanlara haz.zoruna gitmesin kardesim iste biz sözleri size böyle kapak yaparız.neden yorum yapamıyorsun korkak herif ben senin gibi Google san yapistir yapmıyorum.sizin ateistcafe de var bu konuşmalar got olmuşlar herkes orda ;)) sende öyle olmussun sanırım…

      • Gencer dedi ki:

        Komedisin be Serkan unutmaki karşında doğmalara hurafelere inanmayan ve sağlıklı düşünebilen ayrıca sorgulayabilen birisi var.Sen de bu özelliklerin birisi bile olamaz.Senin saçmalıklarına ancak saçmalıklarla cevap verilebileceği için buna yanaşmıyorum.Unutmaki bugün rüzgarsız havada insan icadı motorlarla ilerleyebilen deniz taşıtları var.Bu cevabı almak seni tatmin edecekse işte cevap.

      • Serkan dedi ki:

        Gencer halen cocuk gibisin?sana ornek verdim sen gittin konuyu cehenneme çektin ne mal adamsın sen be kardesim 😉
        Dansoz bile olduğu yerde kiviryor,senin bu kadar zoruna gitmesi tezlerine gerekli cevapları vermeme rağmen sen kaçıyorsun!bilimsel yaklaşım anlatıyorum cevabin altından kalkamayinca baska konuya geciyorsun.

        Senin gibi cahil adamla konuşulmaz?toro bile senden daha AKILLI ve mantıklı yaklaşıyor.esege altin semer vurmuşlar essek hep essek 😉

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Evet onca söz, onca eveleme, geveleme ve hala o ayteler tanrıdan değildir, sende peygamber değilsin bir yalancısın diyemiyorsun! KOmik değilmi, peygamberliği ayağına kadar getirdim, sana insanoğlunun bir demir yığınının içinde havada asılı kalmasını sağlayan gücün tanrıya ait olduğunu söyledim ve sen onun o sözüyle dalga geçmeye çalıştın!

        Ben bilimkurgu filmlerini severim, izlerimde! Ama senin mitolojiyi ve mitolojik hikayeleri gerçek sanma tutkuna erişebileceğimi sanmıyorum! Nasıl oluyorsa 1400 yıl önce yaşamış ve seninle hiç karşı karşıya gelmemiş ve ayet söylediğine şahit olmamışsın, belki de söyledikleri ölümünden sonra değiştirilmiş ve hayatı boyunca bir tek mucize gösteremeyip mucize isteyenleri tanrısının(!) ”mucizeler tanrı katındadır” sözleriyle oyalayıp arkasına takmış ve eline kılıç alıp insanlara savaş ganimeti vaat edene kadar 13 yılda 20. kişilik şehirde sadece 100 kişiyi inandırabilmiş ve vasiyet etmediği halde söyledikleri insan eliyle onun ölümünden sonra yazılabilmiş bir figürün peşinden gitmeyi mantıklı bulan zat! Yeldeğirmenleriyle savaşıyorsun! Hayallerle uçuşuyorsun! Doğduğunda ailen tarafından zaten içine dahil edildiğin bir inancı sanki kendin bulmuş gibi kabarıyorsun! Mitolojiye ve atalarının hikayelerine inanmak tanrıya inanmak oluyorsa o zaman bütün dünyada atalarının hikayelerine inanan herkes tanrıya inanıyor olsun! Sadece araplarmı hikaye anlatmış!

        Ama ne olursa olsun bu halin bile benim tanrıma inanmadığını söyleyebilecek ve onun ağzından aktardıklarımı tanrı sözü değildir diyerek yalanlayamayacak kadar pısmana engel olamıyor!

        Ama tanrım beni senin gibilere karşı aşağıdaki sözleriyle uyarmıştı!

        ” Şimdi onun gibilerin sana hemen inanacağınımı sanıyordun? Aslında onun gibiler senin onlara söyleyeceklerin mantıklı gelse bile seninle dalge geçecek ve söyleyeceklerini küçümseyeceklerdir!

        İşte bu nedenle demir yığının havada kalması üstelik içinde insanları taşımasını tanrının beyan edeceği bir güç gösterisi olarak tanımıyor, üstüne birde dalga geçiyorsun!

        ”Mantıklı insanlara benim için söyle, onlara gördüklerini karşılaştırabildikleri oranda bizden dönüş vardır! Umarım ki yapabilirler!”

        Sen yukarıdakilerden misin değilmisin serkan, hala birşey göremedim!

      • toro dedi ki:

        Serkan,
        Sana çalışman içinde bir ödev vereceğim! İstersen yandaş sitelerden kopyala yapıştır yapabilirsin?

        Şimdi Kurandan önce herhangi bir semavi dine inananlar inandıkları tanrıların Allah diye hitap etmişmi? Mesala, Tevrat,Zebur ve İncilde yaratıcının adı yukarıdaki gibimi geçer? Eskiler bu ismi kimden öğrenmişler? Hayır merak ediyorum kureyşte görevi putları içinde barındıran kabenin kapısını tutmak olan ailenin içinden bir ferde nasıl olurda kurandan onyıllarca önce abd= kul, ullah=allah yani abdullah ismi verilebilir? Hadi verildi diyelim peki kuranın tanrısı nasıl olurda, putlarına Al-lat, Al-Uzzat ve Al-Menat ismini veren putperestlerden daha yaratacı olamaz ve kendi ismine Al-ilah der? Nasıl olurda görevi putlarla dolu kabenin kapısını korumak olan ailenin putperet olmayıp tek tanrıya inandıklarını söyleyebilirsiniz? Bu abdullahın bir ferdi olduğu ailenin bütün fertleri Allah a inanıyorlarmış, bu ismi de birileri onlara çok önce söylemiş ve çovuklarına vermişler, zaten bu isim diğer semavi dinlerin inanırları arasında da kullanılıyormuş(!) ama ne yapsınlar Allah a ihanet olsada ekmek parası derdine kabenin kapısında putları koruyorlarmış!

        Ben bilim kurgunun, kurgu olduğunu biliyorumda sen senin inandıklarının hikaye olduğunu biliyormusun?

        Ha inandıklarını bana hakaret etmek için kullanmayıp, Kendi iradenle öbür dünya ile ilgili inanma tercihi olarak göstersen zamanı geldiğinde bu tercihini senin yanında ve bu tercihe inanma hakkını sorgulayanlara karşı kendini savunman gerektiğinde senin yanında saf tutarım! Çünkü umurumda değil neye inandığın, umurumda olan kendin için kendi tercihine inanman ama diğerlerinin de kendi tercihleri olabileceğini bilerek onlara da saygı duyman!

      • Serkan dedi ki:

        Ah be TORO sen halen gevelemelek ve ısı sulamdirmadasin, sana yüz kere dedik senin evren TANRI. Yok çakma diye?senin peygamber olmadıgını sadece allahin elçilerine peygamber dediğini ne çabuk unuttun!sende ne dediğini bir bilsen halen cahillik kokuyor sende?
        Sen kopyala yapıştırıla devam et saçmalığına?sen ne bilirsin Allah’ı ki onu araştırmak sanamı düşer artık.babasinin adı Abdullah ve İbrahim soyundan gelen bir topluluk,o kabenin koruyucuları ve Kureyş topluluğunun anahtar temsilcileri idiler!
        Hiç bir babası amcaları hariç putlara tapmadı ve onların ayinlerine katılmadı.
        Senin gibi cahil bir adam bunu bilir herhalde TORO, oradan o zaman en zengin aşireti olan amcaları ve kendisi neden putlardan gelen parayı eli ile itsin,sen konuyu çarptırmakta üzerine yok,kabedeki putları ebu lehep hariç amcasi ve yengesi olan kisiler dısında herkes yıkmıştır.sen kim kabeden anlamak kim?
        Bak TORO öyle konuşurken Biraz mantığınla duşun bari,kim kaz gelecek yerden tavuk esirger?ah biraz gerçekçi ol be kardesim SALLAMA lütfen İnan kucuk düşüyorsun

      • Serkan dedi ki:

        Sen kafayı takmissin uzaylılara belli çok uzay filimi izlemişsin?simdi dersin uzaylılar var ve ben onlara inanıyorum yani evren TANRIsina 😉 Ahh be kardesim dunyadasin hiç uzaylı gördün mü evrende kim var bizden baska,evren büyük ve onun tek YARATICISI var oda tek bir Allah.sen kendini istersen bir psikiyatriste göster kafayı yemek uzeresin,baksana uzayın elçisi olmussun,bari ilerisinde ne olacak iki soz söylede sizin çakma evren tanrısından ne kadar AKILLI imiş görelim ;;)) sakın yine tv frekansına girip Saçmalama

      • 1okuyucu dedi ki:

        Serkan;

        hakikaten bu toronun kafası hiç çalışmıyor, gel dedim peygamberliğe soyunma, herkes mehdi bekliyor, mehdiliğe soyunsan peşine takılacak bir sürü koyun bulursun dedim ama dinletemedim, velhasıl din bezirganlığını bile beceremiyor,

        mehdi hakkında söyleyeceklerim var, benden duyduğunu sakın kimseye söyleme, aramızda kalsın, gelecek olan mehdi, kuracağım orduda bana kelle değil, insan lâzım diyecekmiş, Müslüman da olsa ağzı bozuk küfürbazların dilini koparacakmış.

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Sen diyorsun ki evrenin tanrısı yani sana göre benim tanrım yok! Peki olmadığını ispatla! Neye göre yok, ne biliyorsun olmadığını? Peygamberse peygamber, ayetse ayet ayet! Hadi ispatla olmadığını?

        İspatlasana benim yalan söylediğimi! Tanrı ile konuştuğunu söyleyen bir adamın tanrı ile konuşmadığını sen nereden bilebilirsin?

        Ben tanrı ile konuşurken sen orada değildin! Bana size iletmek üzere metinler verirken de orada değildin! Peki sen olmadığın bir yerde olmuş olan bir olayın aslında olmadığını nasıl iddia edebilirsin ki?

        Benim peygamber olmadığımı nasıl söyleyebilirsin? Benim peygamber olmadığımı yalnızca tanrı söyleyebilir, beni peygamber yapan sen değilsinki O! O halde sen şahidi olmadığın bir olayın aslında hiç gerçeklerşmediğini hangi bilgiyle iddia edebilirsin?

        O eliyle kabenin gelirlerini itme işine gelince, bilgisizce sadece olmasını dilediklerini söylüyorsun! Kabenin gelirlerini itmediler sadece mekkenin yönetim gücü onlardan ebu süfyan ailesine geçtiği için zayıfladılar! Ebu süfya ailesi ile kendine peygamberim diyenin ailesi tarih boyunca birbirleriyle sürekli güç savaşı yapmıştır!

        Onu bırak, bana İbrahimin tanrısının adının Allah olduğunu nasıl kanıtlayacaksın! İbrahim yahudilerin de paygamberi, hiç onların tanrılarına Allah dediklerine dair bir bilgi varmı elinde! Sen Kuranın iddiasını dillendiryorsun! O zaman ben de diyeyim ki dinozorlar yemeklerini masada yiyorlardı, şimdi ben böyle iddia ettiğimde dinozorlar yemeklerini masa başında yemişmi oldu?

    • yasir dedi ki:

      Müşrikler birde utanmadan Allahın adını kullanıp allah ile aldatanlardır…Ama onlar putlarını yani hizmet ettikleri kişileri Allaha yakınlık için araçı ve şefaatçi koyduklarınıda idda edenlerdir, bunlardan günümüzdede çokça vardır…Allaha yakın olmak için yaratılmışlara ibadet yani hizmet ederler ve bu hizmet ettikleri yaratılmışların emirlerini ve sözlerini ALLAHın emirleinin ve sözlerini önünde tutup ALLAHtan dağa çok putlarının söz ve emirlerini önemserler ve itaat edip, ALLAHIN otaritesinin önüne koyarlar.

    • yasir dedi ki:

      Müşrikler ve kafirler, ALLAH buyurmadığı halde böyle buyurdu emretti diye kandırırlar, Allahın yasalarını okumayan bilmeyenlerde onları dinler ve onlara ibadet yani hizmet ederler, onlar ne derlerse onları Allahın buyruğu sanırlar…Bu şekilde Allahın indirmediği bir çok yasayı dine sokarlar ve Allahın indirdiği bir çok yasıyıda dinden çıkarıp, çarpıtırlar veya deforme ederler-aslını değiştirirler-uyğulamsını değiştirirler.

      • Gencer dedi ki:

        allah = ay tanrısı bu ispat edilmiştir ve sizin için acı bir gerçektir.

      • yasir dedi ki:

        Bence burada kanıtlanan tek şey senin eskik ve yanlış bilği ve zanlarındır…Ortadaki acı gerçek bu.

      • Gencer dedi ki:

        Koyun sürüsünün içinde bir koyun olarak yaşamaya devam etmeniz sadece sizin sorununuzdur.Bir koyun olarak elbette bilimle çalışmayla emekle ortaya çıkarılmış gerçekleri kabul etmemeniz çok doğaldır.Çünkü sizlerin nerede ve nasıl otlayacağınıza ancak birileri karar vermektedir.Hepiniz aynı masalın içine serpiştirilmişsiniz ve bilimsel oalrak kanıtlanmayan sadece hikayelerle desteklenebilen olayları gerçek olarak kabul ediyorsunuz.ibrahim’in Mısır’da yaşayan bir Firavun olduğunu iki Fransız bilim adamı ortaya çıkardı. AHENATON diye araştır ve bilim adamlarının bulgularını okuyun ! yokkk okumazsınız siz, sizin için Kuran’da yazması gerekiyor.İsa’nın annesi Meryem neden İmran’ın kızı ve Harun’un kardeşi sence böyle bir tesadüf olabilir mi? Kuran’da yazıyorsa olur neden olmasın MÖ 1500 de Musa-Harun ve Miryam kardeşlerin Miryam’ını MÖ 60-70 lerde yaşamış olan Meryem’le karıştıran Muhammedin yazmış olduğu Kuran doğru olacak ,Bilim adamların bulguları yanlış olacak.
        Açın Ali İmran ve Meryem surelerini okuyun Meryem’in Babası ve Abisinin kim olduğunu Kuran’da nasıl geçtiğini anlayacaksınız sonra Harun ve İmran kimmiş ve hangi tarihte yaşamışlar bir araştırın ( araştırmak size çok yabancı bir şey olsa da) bakalım Muhammed İsa’nın annesi Meryem’i Musa ve Harun’un kardeşi Miryam’la karıştırmışmı öğrenin.

      • yasir dedi ki:

        Gençer, anlıycağını görebilsem anlatıcam ama pek umutlu değilim.

    • MaMaLi dedi ki:

      Sayın toro!!1400 yıl önce yaşamış bir adam diyorsun!kim bu adam muhammed’mi?bu bir varsayım henüz,yaşadığı kanıtlanmamış,aynı kendi,tanrısı gibi,saklı,izi,olmayan,”Ebber”soyu olmayan,bir şehir efsanesi!…O tarih de bulunan iki büyük imparatorluk var,pers ve doğu roma imparatorluğu!zaman zaman arap yarım adasına hakim olmuş bu imparatorlukların,tarihi,kayıtlarında,neden,hiç,islam dan ve peygamberden kayıt düşülmemiş,adamlar kıçlarındaki dona kadar,tarihi,saniye,saniye kayıt etmişlerde,islam dan ve onun peygamberinde,hiç kayıt almamışlar?el- cevap şimdilik bu kadar,uzun,uzadıyısıya yazmak istemiyorum.saygılar.

  74. Gencer dedi ki:

    PUTPERESTLİK

    Arap Yarımadası’nda sürdürülen putperestlik, genel olarak Mezopotamya ve civarı olan bölgede var olan diğer putperest inançlardan ayrı değildir. Bu inançların temeli, Babil’den (Sümer bölgesinin kuzeyinden) türemiş olan güneş, ay ve yıldız tapınmasıdır. Bunların Babil’deki adları Şamaş (şems-güneş), Sin (ay-hilal) ve İştar (star-yıldız)’dı. Bunlarla ilgili tapınmanın içinde gökteki yıldızlar ve gezegenler burçlar olarak yeralır ve astrolojiyle ilgiliydiler.

    İslamiyetten önce de Araplar tarafından kutsal sayılan Kabe’de 360 tane put bulunmaktaydı. Bunların en büyüğü en güçlüsü Hilal İlahı (Arap Yarımadası’nda Hilalilah’ın kısa söylenişi olan Alilah’tı) Güneş’le evliydi ve üç tane de kızları vardı (Al-Uzza, Al-Menat ve Al-Lat). Çeşitli Arap kabileleri aslında bu ay Tanrısına değişik adlar veriyordu bunlardan bazıları Sin, Hubal ve Al-İlahtı. Dilbilimciler Allah kelimesinin Al-ilahtan türediğini söylerler.[1]

    Güneş sisteminin işleyişini ortaya koyan tapınmada, bir yıl eski takvime göre 360 gündü ve bu nedenle her gün için bir put olmak üzere, 360 put ortadaki güneş mabedinin etrafında yeralırdı. Güneş sisteminin işleyişine göre düzenlenen putperest tapınmalar, güneşin etrafında dönen gezegenleri simgeleyerek (Sema (Sufi)’da olduğu gibi), bu işleyişi taklit etmeye yönelik uygulamaları içerirdi. Bu şekilde güneşin etrafındaki gezegenlerin, en merkezde bulunan güneşin etrafında döndükleri gibi, güneş mabedinin etrafında dönülerek tavaf edilirdi. Bu özellikle tam çıplak olarak yapılması gereken dinsel bir ritüeldi, daha sonraları ise bu çıplaklık yerini az bir örtünme ile yarı çıplaklığa bıraktı. Bu tür tapınmalar eskiden yaşamış bazı kişi adlarında da görülür; örneğin, Abdulşems (güneşin kulu) ve Şems (güneş) gibi. Arap Yarımadası’nda bulunan bazı putlar Merve ve Safâ tepelerinde de bulunuyordu. Burada bu putlara ait tapınaklar vardı ve aynı şekilde bunlar putperestler tarafından ziyaret edilerek tapınılırdı.

    Güneş mabedinin küp şekli (güneş gibi boşlukta durduğu düşünülerek) altı yüzeyden oluşur. Güneş mabedi yapısında, güneşle ilişkilendirilen bir tanrı olan Tammuz’un (Marduk-Baal) adının baş harfi olarak haç (T) şeklini içerir. Bu şekil yalnızca mabedin duvarları açıldığında görülebilir. Bunu görmek için, güneş mabedinin üç yan duvarı yere yatırılıp açılır ve dördüncü yan duvar ise tavanla bitişik şekilde açılır. Ortaya Tammuz’un adının baş harfi olan haç (T) şekli çıkar.

    • hurbaysel dedi ki:

      Gencer’in yaptığı açıklama oldukça doyurucu olmuş. Tammuz ( Temmuz ) Tanrısı Babilliler’ den süregelen bir üç tanrı tapınmasıydı. Yüzyıllar boyunca bu T harfi diğer milletler tarafından da çeşitli putperestlik ritüellerinde kullanılmıştır. Ayrıca Roma İmparatorluğu ulusal bir din arayışındayken, irtidat etmiş ( dönek ) rahipler zamanın putperestlerini kandırmak amacıyla Tammuz’u kullanmışlardır. İsa’nın ( t ) şeklinde bir haçta öldüğünü bunun da üç tanrıyı temsil ettiğini yaymışlardır. Halbuki İsa idam edilirken haç üzerinde öldürülmedi. Roma tarihinin kalıntılarına bakacak olursak Antik Yunan Şairleri STAVROS ya da bizdeki bilinen adıyla istavroz kelimesini düz bir tahta, kalas anlamında kullanmışlardır. Yani haç olayı tamamen putperest kökenli olup Muhammed tarafından putperestlere şirin gözükmek için kullanılmıştır. Mami bunu öyle ustalıkla kullanmıştır ki kimsenin itiraz edecek durumu olmamıştır.

      • MaMaLi dedi ki:

        sayın hurbaysel!Roma tarihi,kayıtların da,isa dan hiç bahis bile olmaz!ve hiç bir roma kayıdında,isa ve havariler,ile ilgili,bir kayıt bulunamamışdır;isa ,musa,muhammed,birer efsanedir!mesela ben de tanrıdan vahi alıyorum ama,bir ebu bekir bulamadım bana inanacak)))bulsam adam 9 yaşındaki kızın dan olur)))))

    • rammsteinn dedi ki:

      şahsi görüşüm
      paganlarda ay tanrısı en özel tanrı.
      geceleri aydınlatıyor. dolayısıyla onun ışığıda kutsallık içeriyor olmalı.
      islamda ki “nur” denen bu kutsal ışığın kaynağı sanırım buradan geliyor.
      yanlış bir tespit olabilir. ama nur ışının kayanağı el-ilahın yani ayın ışığı.

  75. Gencer dedi ki:

    Burada yorum yapan Müslimlerin isimlerinin Arap isimleri olması aile yapılarının arap kültürüne ne kadar bağlı olduğunun açık göstergesidir.Bu müslimler çocukluklarından beri kuran kurslarına gönderilip islam yönünde eğitilmiş ve çağdaşlığa bilime kapatılmış insanlardır.Arkeoloji ile çıkarılmış ve bilimsel olarak tespit edilmiş gerçeklere asla inanmazlar.

  76. Gencer dedi ki:

    Bak Serkan sizin Hilal Tanrınız çok komik ayetler yazmış aşağıda paylaşıyorum.Cehennemde kzıgın ateşin içinde geçen bir dialog var o dialoğu paylaşıp hafta sonumuza bir neşe katmak istiyorum.

    Mülk Suresinde geçen bir skeç.

    5. Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.

    6. Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü varılacak yerdir orası!

    7. Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler.

    8. Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar.

    9. Onlar da şöyle derler: “Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz’ demiştik.”

    10. Yine şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.”

    11. İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateştekiler Allah’ın rahmetinden uzak olsun!

    Komedi değil mi?
    ben bu ayetleri okuyunca gülmekten neredeyse kendimi kaybediyorum.Düşünsenize öfkeden çatlayan ve korkunç uğultular çıkaran bir cehennem ,neden öfkeden çatlıyor anlamak mümkün değil. Senin görevin bu öfkelenmek ne haddine ayrıca görevini layıkıyla yaptığın için sevinmen lazım.Orada bir de Bekçi müessesi var bak adamların ne günahı varda o kadar sıcak kaynayan bir yere bekçi olmuşlar.Yoksa bizleri kaynatıp haşladıktan sonra orada bekçi olarak mı çalıştıracaklar.?
    Tüm bun dialoğun alevli ateşin içinde geçmesi de ayrıca komik.

    Bu saçmalıklara karnımız tok arkadaş.

    Mutlu Hafta sonları.

    • bilal dedi ki:

      Sn.Gencer,

      MÜLK- 5,8 VE 11.AYETLEDE MEAL HATALARI VARDIR !!!

      1- HATALI MEAL: MÜLK-5:

      Andolsun biz,en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.”

      DOĞRU MEAL:MÜLK-5: ولقد زينا السماء الدنيا بمصابيح وجعلناها رجوما للشياطين } ل –
      Muhakkak biz,dünya semasını mesabihle (kandil gibi gezegenlerle) süsledik.Ve orayı (dünya semasını) şeytanların kovulup atıldıkları mekan yaptık…….’’ şeklindedir..

      a) Burada yemin ifadesi asla yoktur,onun yerinde ‘’ولقد ‘’ve lakad ‘’muhakkak‘’ifadesi vardır.

      b) Burada‘’ şeytanlara atılan taşlar ‘’ ifadesi de yoktur. Buradaki meal hatalı olup doğru meali şöyledir: ‘’VE ORAYI ŞEYTALARIN KOVULUP ATILDIKLARI MEKAN KILDIK..’’
      Yani şeytanlar buradan başka semalara geçemezler.Bu konu aynı zamanda SAFFAT: 6- 7.ayetlerde de geçiyor:

      SAFAT SURESİ 6-7.AYETLER: انا زينا ا لسماء الدنيا بزينة الكواكب وحفظا من كل شيطان مارد الخ

      ”Biz,dünya semasını KEVAKİBLE (gezgenlerle ) süsledik.Ve onu (semayı) itaat dışına
      çıkan her inatçı şeytandan da koruduk.” Yani semayı meleklerle,şeytanlardan koruduk”
      ”الله اعلم ”

      Arapça da yıldızlara çoğul olarak ” النجوم ” NUCÜM, tekil ise, ”النجم ” NECM’’ denir. GEZEGENLERE ise,çoğul ” الكواكب ” tekil ise, ” الكوكب ” KEVKEB,denir !!! ..Bu nedenle,
      Kur’an’ın,hiç bir yerinde dünya semasını (manyetik alanını) nucümla (yıldızlarla) süsledik ‘’
      diye asla bir ifade yoktur.Mesabihle,kevakible (gezegenlerle) süsledik ‘’ ifadesi vardır…
      Bu nedenle,şeytanlar yıldızlar veya gezegenlerle taşlanmazlar,onlar melekler tarafından oradan kovulurlar.Ancak hem şeytanlar,hem de melekler metafizik varlıklar oldukları için böyle bir olayın görülmesi de mümkün olamıyor….!!!

      2-MÜLK-8.AYETİN HATALI MEALİ : ‘’Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara,“Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar.

      MÜLK-8.AYETİN DOĞRU MEALİ :

      ‘’Cehennem,şiddetli taşmasından neredeyse birbirinden ayrılacaktır.(dağılacaktır.) Oraya her bir gurup atıldıkça,muhafızları onlara,“Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar.

      a) Burada geçen ‘’من الغيظ اي من الغليان ‘’ifadesidir.Yani‘’..taşmasından,gürültü çıkarmasından neredeyse birbirinden ayrılacaktır. (dağılacaktır) şeklindedir.

      b) Burada ne’’öfke,ne de çatlayacak’’ kelimeleri vardır.Çünkü,’’غيظ ‘’ ifadesi ateş için taşmak ve gürültü çıkarmak anlamındadır.Cansız bir şey için kullunılırsa,öfke anlamına gelmez…!!!

      c) ‘’تميز ‘’temeyyeze‘’ kelimesi de çatlamak anlamında değildir.Zira‘’تميز– اي انفصل- انعزل ‘’ temeyyeze,ey infesale,in a’zele ‘’ birbirinden ayrıldı vs.gibi anlamlardadır…

      d) ‘’ Orada bir de Bekçi müessesi var bak adamların ne günahı varda o kadar sıcak kaynayan bir yere bekçi olmuşlar. ‘’diyorsunuz.’’ !!!

      Bu muhafızlar,görevli melekler olup cehennemin içinde değildirler.Bunlar dışında,yani ateşin girişinde görev yapıyorlar,bunlar bulundukları yerden ateşin sıcağından etkilenmezler.Çünkü cehhennemin dışında görev yapıyorlar.Bu muhafızlar cehenneme atılmak için getirilen mücrim guruplarla diyaloğa geçip bu tür soruları sorduktan sonra cehenenme atılırlar…!!!

      e) 11. İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateştekiler Allah’ın rahmetinden uzak olsun! ‘’ Bu gösterdiğiniz mealde de yine bir hata vardır.. ‘’

      Çünkü,bu ayete ‘’……Allah’ın……………….’’ ‘’ ifadesi de asla geçmiyor…!!!

      İşte söz konusu ayetlerin doğru meal ve izahı bu şekildedir.!!! Bu nedenle kur’an’ın hiç bir ayetinde asla bir sorun yoktur,sorunun sebebi bazı hatalı meal ve yorumlardır….!!!

      f) ‘’ Tüm bu diyaloğun alevli ateşin içinde geçmesi de ayrıca komik ‘’ diyorsunuz.’’

      Bu diyaloğ ateşin içinde geçmiyor,bunlar henüz ateşe girmeden önce ateşin girişinde geçiyor.! Yani kesin hüküm giyenlerin ateşe atılacakları zaman muhafızlar,onlarla bu diyaloğa geçerler. Zaten onları ateşe atanlar da söz konusu muhafızlardır !!!

      Ayrıca hiç bir melek cehennemde azap görmeyecektir,bu nedenle cehennem ateşi onları yakacak veya etkileyecek durumda yaratılmamış da olabilir.Zaten bunlar cehhennemde değil,dışında (yani girişinde) görev yapıyorlar,peki bunlar nasıl etkilenebilirler.? ‘’الله اعلم ‘’

      Saygılarımla…

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Diğerlerine hiç dokunmadan sadece mülk, 5 için birşey söyleyeceğim!
        Gerçekten bu ayet için gerçek meal budur diyerek verdiğiniz metini buraya yazarken yüzünüz hiç kızarmadımı?

        Sadece bir isteğim var! Önemli bir istek! Siz bir ayeti aslından başka bir dile çeviriyorsunuz! Bu hiçbir şey ile kıyaslanmayacak kadar büyük bir sorumluluk! Tanrısının sözlerini başkalarının anlayacağı şekilde çevirmek… Ama bu benim için yeterli değil! Eğer bu çeviriyi yapıyor ve sorumluluğu da alıyorsanız sizden bize bu çeviriyi yaptığınız kitabın üzerine ve tanrınıza yemin etmenizi de beklerim!

        O ayetin içinde kuranın tanrısının o veya bu şekilde ”gezegen” dediğine ya da gezegeni kastettiğine kuran ve onun tanrısı üzerine yemin edermisiniz?

        Bunu niye istiyorum biliyormusunuz! O bahsedilen kandiller ışığın kaynağıdır, kandil kendi kandine yanarak bitene kadar ışık verir! Ama yukarıda parlayanlar yani ışık saçanlar yani ışığı kendi kendine yanarak üretenler gezegen değil, yıldızlardır! Gezegenler sadece yıldızından gelen ışığı yansıtır ve biz o gezegenleri bizim güneş sistemimiz içindeki gezegenler hariç ayırt edemeyiz! Ve sanırım yukarıdaki çevirinize istinaden kuranın tanrısı da ışığın kaynağının yıldızlar değil gezegenler olduğunu düşünüyor! Bu nedenle beni tatmin etmek için o yemini etmenizi bekliyorum!

      • sercan dedi ki:

        BİLALBEY siz iyisi dünyadaki bütün kuranları toplatıp yok edin kendi çeviriniz olan bir kuran yazın ,,,milyonlarca insanda çelişkiye düşmez ,,,belki mezhep olmaz çatışmalar olmaz …..
        ÇÜNKİ mevcut kuran cevirileriğle sizinki zıt okadar alimler yanlış siz doğrusunuz !!!!
        bukadarda olmaz yani hangi ayeti versek bu böyle değil şöyle diyip anlamını bir şekilde işinize geldiği gibi çevirmeye çalışıyorsunuz ayıp artık
        kendinize gelin
        saygılar

      • rammsteinn dedi ki:

        sayın bilal bey.
        eğer siz arapça biliyorsanız kuranmeali.org daki çevirmenler arapçadan anlamıyorlar.
        MULK – 5 i nasıl olurda
        ‘’VE ORAYI ŞEYTALARIN KOVULUP ATILDIKLARI MEKAN KILDIK..’’
        şeklinde çeviriyorsunuz anlayamadım.
        sizin gibi çeviri yapan kaç çevirmen var?
        “Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık” şeklinde çeviri yapan kaç çevirmen var?
        bazı çevirmenlerin hayal gücüne gerçektende hayranım. birisi aynen şöyle çevirmiş
        “Onları şeytanlara atılan mermiler yaptık”
        Suat Yıldırım aynen bu şekilde çeviri yapmış. şimdi bu kişi ahirette tanrının huzuruna çıktığında tanrı derseki “ben taş diyorum sen kurşun diye çeviri yapıyorsun.benim yazdırdıklarımı nasıl değiştirirsin?” dese bu kişi ne diyecek?
        ayetin içinde rucûmen=taş
        bal gibi ortada. kurşun ile taş kelimesinin arasında dağlar kadar fark var.
        şeytana taş zarar vermez kurşun daha iyi durur diye düşündüyse o farklı.
        o zamanda ben derim “güdümlü füze” olsun. yada “atom bombası”

        miraç kandiliniz mübarek olsun.
        gerçi yanlış hatırlamıyorsam siz miraçta yok diyordunuz.

      • bilal dedi ki:

        Sn.Toro,

        1-Bana,‘’ Gerçekten bu ayet için gerçek meal budur diyerek verdiğiniz metini buraya yazarken yüzünüz hiç kızarmadımı? ‘’ diyorsunuz‘’

        Nacizane kur’an dilini bilen birisi olarak doğru meal şöyledir dememle neden yüzüm kızarsın? Kur’an’ı doğru öğrenip yazıyorsam yüzüm niye kızarsın ?.Kur’an meallerini adeta birbirinden kopya çeker gibi yazanlar hata yapmazlar mı? Onların ki mutlak doğru benim ki yanlış mı olur ? Kur’an dilini bilen biri olarak, kur’an’ı böyle anlıyorum.İster inan, ister inanma,ama bana yönelik ‘’yüzün kızarmıyor mu? ‘’demeniz çok yakışıksız bir ifade olduğunu düşünüyorum ! Ben yüz kızartıcı bir suçmu işliyorum ki bana böyle bir ifade kullanıyorsunuz? Acaba,Kur’an’ı doğru öğrenip anlatmak,kızartıcı bir suç mudur.? Öyleyse ben de şunu derim,artık inanmadığınız kur’an’ımızdan ellerinizi çekin !!! Kur’an’ımıza inanmıyorsanız,benim veya başkasının kur’an anlayışı sizi neden bu kadar ilgilendiriyor ? Neden kur’an’ın doğru anlaşılması sizi bu kadar tedirgin ediyor ? Yoksa kur’an’ın doğru anlaşılmasını var gücünüzle önlemeye mi çalışıyorsunuz? Bunun için mi bu kadar uğraşıyorsunuz.???

        2- ‘’ O ayetin içinde kuranın tanrısının o veya bu şekilde ”gezegen” dediğine ya da gezegeni kastettiğine kuran ve onun tanrısı üzerine yemin edermisiniz? ‘’sizden alıntı ‘’

        Peki,bana niçin yemin ettirmek istiyorsunuz ? Hatırladığım kadarıyla çocukluk dönemi hariç belki şu ana kadar hiç kimseye yemin etmemişim,bundan sonra mı yemin edeyim ? Doğrusu,benden yemin etme isteğiniz bana çok komik geliyor !!! Ayrıca dikkat ederseniz ben bir çok kez yazdıklarımın sonunda ‘’الله اعلم ‘’diyorum.Bu nedemek ? ‘’En doğrusunu Allah bilir’’ diyorum. Zira yanılmamak sadece yüce Allah’a ait bir özelliktir..Yanlız onun söyledikleri mutlak doğrudur. Çünkü,Allah’tan başka hiç birimiz böyle bir özelliğe sahip değildir,her zaman biz yanılır ve yanlış yapabiliriz !!!

        Dünya gezegenin ışığı nasıl yok ise,ayın da,gezegenlerin de ışıkları yoktur.Bunların hiç biri güneş veya diğer yıldızlar gibi ışık kaynakları değildir,bunlar güneşten veya bağlı bulundukları yıldızdan ışık yansıtırlar.Bunun böyle olduğunu sadece siz değil herkes bilir.! Gezegenler güneşten ve yıldızlardan ışık yansıttıkları nedeniyle Allah’a değil,bize,yani dünya gezegeni üzerinde yaşayan insanlara parlayan birer kandil gibi görünürler.İşte kur’an bize hitap ettiği için bizim bu bakış açımızla bunlara mesabih denilmiştir..Bunlar bizim için kandil gibi görünürler.. Zaten ışık yayan veya yansıtan gereçlere kandil denir. Bunlar da geceleyin bize birer kandil gibi göründükleri için böyle bir teşbih yapılmıştır..!!!

        a) Bakınız, SAFFAT-6.ayete net ve açık bir şekilde ‘’ Biz dünya semasını KEVAKİBLE ‘’ yani (GEZEGENLERLE ) süsledik .’’ deniliyor.

        b) MÜLK-5.ayete de insanların bakış açısıyla geceleyin bu gök cisimleri birer kandil gibi gözüp parladıklarından onlara insanlar için birer kandil gibi olduğuna vurgu yapılmıştır. Çünkü,bunlar her ne kadar ışık kaynağı olmasa bile,güneş veya bağlı bulundukları yıldızdan ışık yansıttıkları nedeniyle geceleyin bize kandil gibi görünürler.İşte bu nedenle bu ifade kullanılmıştır…!!!

        Ayrıca,SAFFAT-6.ayete bunların ‘’KEVAKİB’’ yani (GEZEGENLER) olduğuna dair net ve açık bir şekilde vurgu yapılmıştır…

        3 – ARAPÇADA YILDIZLARA NÜCUM,GEZEGENLERE İSE KEVAKİB DENİR !!!

        Aşağıdaki arapça metinlerinde NECM ve KEVKEBİN tanımı yapılmaktadır…. –
        النجوم اجرام سماوية ، تنتج الطاقة من داخلها بالطاقة النووية وترسلها إلى الفضاء الخارجي عن طريق موجات كهرطيسية،

        Arapçada ” NÜCUM, (yıldızlar ) nükleer füzyon adı verilen reaksiyonlar sonucu açığa çıkan enerjiyi, elektromanyetik enerji şeklinde uzay boşluğuna yayan gök cisimleridir.. –
        الكوكب هو: جسم معتم لا يشع ضوء و لا حرارة و يستمد ضوءه و حرارته من نجم قريب منه…^^

        KEVKEB; (gezegen) ise,soğumuş, katı gök cismidir,kendiliğinden ışık ve ısı yaymaz,ancak kendisine yakın yıldızdan gelen ışığı yansıtır… !!!

        İşte hem SAFFAT- 6,hem de MÜLK- 5.ayetlerinde gezegenlere vurgu yapılmıştır…!!!

        ‘‘الله اعلم
        3-Ve sanırım yukarıdaki çevirinize istinaden kuranın tanrısı da ışığın kaynağının yıldızlar değil gezegenler olduğunu düşünüyor ‘’ diyorsunuz ‘’

        Siz bu konuda da çok yanılıyorsunuz,zira yüce Allah ışığın kaynağının gezegenler olduğunu göstermiyor.Bunlar güneş veya bağlı bulundukları yıldızdan ışık yansıtarak bize kandil gibi görünmeleri sebebiyle mülk suresinde bunlar mesabiha benzetilmiştir.Yani bu benzetme sadece ışık yansıtma sebebiyledir !!!

        MÜLK-5.ayete NÜCUM (yıldızlar ) kelimesi değil,Mesabih kelimesi geçiyor. Arapçada ‚‘‘ misbah‘‘ cam vb. gibi,başka kaynaktan ışık yansıtan kaynak anlamına da gelir,ister ışığı üretsin,ister yansıtsın,hiç fark etmez.Ayrıca,Mülk-5.ayete mesabih ifadesi kullanılmışken, aynı durumu anlatan Saffat- 6.ayete ise,mesabih yerine KEVAKİB (gezegenler) ifadesi kullanılmıştır..

        Özetle,gezegenler ışık yansıtıkları için mülk suresinde kandillere benzetilmiştir…Bu da,
        dünyamızdan birer kandil gibi görünmeleri sebebiyledir…!

        Ayrıca burada bir ‘’ teşbih-i beliğ ‘’ örneği vardır ! Mesela: Sana koçum,aslanım desem, bununla bir koç veya aslan mı oluyorsun,veya gerçekten koç veya aslan olduğun için mi bunu söylüyorum.? İşte bu da böyle.Bunlar kandillere benzetilmiş olsa bile,yine bunların kandil olduklarının anlamı çıkmaz,sadece bir teşbih-i beliğ ile benzetme yapılmıştır.Bunlar ışık kaynakları oldukları için değil,ışığı yansıttıkları için kandilere benzetilmiştir…!!!
        ‘’الله اعلم ‘’

        Saygılarımla..

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Öncelikle siz hangi Kur’an ın dilini biliyorsunuz? İçine sesli harf eklendikten sonra, harekelenmiş ve noktalanmış olan Kur’an ın dilimi yoksa ondan öncesimi? Kur’an ın dili hangisi?

        Burada içinde tutarsızlık görüldüğü iddia edilen her ayet için tepkiniz aynı! ”Doğru meal şöyledir”

        Bugün yeni bir şey getiriyor ve ”Kur’an meallerini adeta birbirinden kopya çeker gibi yazanlar hata yapmazlar mı?” diye soruyorsunuz! O halde birbirinden kopya çeker gibi aynı şeylere, aynı şekilde inananmak da problemlidir! Bu durumda ben aynı örneği size vererek diyebilirim ki bende kuranı böyle anlıyorum! Ne oldu şimdi, hangimiz doğruyuz?

        Kur’an ın doğru anlaşılması beni zerre tedirgin etmez! Bunu defalarca yazdım ve gösterdim! Peki kur’an ın siz anladığınızdan farklı anlaşılması neden sizi tedirgin ediyor! Neden her meali içinde hiç geçmeyen kelimelerle güncellemeye çabalıyorsunuz? Sanırım sıkıntıyı yanlış yerde arıyorsunuz!

        Demek yemin etmek komik geliyor! Peki her ayet için doğrusu budur deyip kendinizcgerçeği ben biliyorum algısı yaratıp sonra ben anladığımı söylüyorum demek size komik gelmiyormu?
        Siz bir sorumluluk alıyorsunuz! Aldığınız sorumluluğun gereği Ayetlerin asıllarında kullanılan kelime 1400 yıl önce ne anlama geliyorsa aynısını çevirmek! Kelimenin içerisine yüzyıllar geçtikten sonra eklenen anlamlardan seçmece yapmak değil!

        Ne kadar hazin değilmi? Mekke ve çevresi denildiğinde bütün dünyaya doğru anlamı genişletmeye hazırsınız ama kandil denildiğinde ışığın kaynağının yıldız olduğunu dolayısıyla kastedilenin yıldızlar olabileceğini düşünmekten de o kadar imtina etmektesiniz! Çünkü bir kere klavyenizden gezegen lafı çıkıverdi!

        Dünya seması bir kere gezegenlerle falan süslenmiş değildir! Biz gökyüzüne baktığımızda ağırlıklı olarak yıldızları görürürüz! Çünkü ışığı üreten onlardır! Gezegenler ise sadece ışığı yansıtırlar ve bizim güneş sistemimizdekilere haricinde gözle gözlenemezler!

        Bu açıklamaları yapmama gerek bile yok! Çünkü mantık olarak gökyüzü gezegenlerle süslenmiş ise (tanrı öye diyormuş) gördüklerimiz sadece gezegenlerdir! Yani biz yukarıda yıldız falan görmüyoruz! Yani dünyadan görülen semada sadece gezegenler var!

        Sayın Bilal,
        Ayeti çevirirken ilk yazdığınız şey gezegendi! Şimdi durumu kotarmak için laf cambazlığı yapmanıza lüzüm yok! Zülkarneyn de olduğu gibi ayeti 2. veya 3. defa iddianızı doğrulayacak şekilde yeniden çevirebilirsiniz! Nasıl olsa alıştınız!

        Yemin beklentim devam ediyor! Tanrının ayetlerini önüne ”doğrusu budur” koyarak çevirmenin katlanılacak bir vebali olmalı! Sizde o ayette sizin değilde kuranın tanrısının gezegen dediğine bizi bu şekilde inandırmalı ve gerekirse sığındınız tanrınızın hatrı için bu vebali üzerinize alabilmelisiniz!

        Bu arada tanrınız kuran da onca yeminler edip bunu sizin iddianıza göre dikkat çekmek ve birşeyi daha iyi anlatmak için yaparken siz nasıl oluyorda onun yolundan gitmekten bu kadar imtina ediyorsunuz? Yemin ederek bizim dikkatimizi çekmeyi bir deneyin bence!

      • bilal dedi ki:

        Sayın rammsteinn,

        ‘’ sizin gibi çeviri yapan kaç çevirmen var? diyorsunuz.!!!

        Kur’an dilini bilen biri olarak çevirmenler beni ilgilendirmez.Bu nedenle direk Kur’an’ın arapça metnine bakıyorum.Arapça metnine uygun olan ne ise,onu almaya çalışıyorum. zaten siz de ‘’ rucumen ‘’ ifadesini kurşun yapan meali göstermek suretiyle,meallerin ne durumda olduklarına dair bir ipucu vermiş oldunuz. Bu nedenle de sizi tebrik ederim…

        Ama ‘’rucumen= taş’da değildir.Çünkü arapçada taşın adı‘’حجر ‘’ hacer‘’dır,rucumen değil.

        Burada ‘’rucumen ‘’ kelimesinin ne anlama geldiğine bir bakalım:

        1-‘’والرجوم جمع رجم مصدر اسم مكان بمعني مراجم علي وزن مفاعل كمساجد ومنازل

        (Ver-rucum,cem’u recmin,masdaru ismi mekanin bi ma’na meracıme,ala vezni mefaile, ke mesacide ve menazile…’’)

        Rucum,recmin çoğulu olup meracım anlamında ismu mekandır.Mesacıd ve menazil gibi mefail veznindedir… Buna göre,
        a) Mülk-5.ayeteki ‘’rucumen ‘’ ismi alet (şeytanlara atılan materyaller) değil,ismi mekan olup, şeytanların kovuldukları yerler demektir..

        b) ’’وفي بعض التفاسير الضمير المنصوب في { جعلناها } عائد إلى { السماء الدنيا

        Bazı tefsirlerde de ‘’جعلناها ‘’ cealnaha ‘’ daki ‘’ha ‘’ zamiri ‘’السماء الدنيا ‘’ dünya semasına’’ racitir,’’مصابيح ‘’ mesabiaha’’ değil…Zira ayetin ana teması mesabih değil,dünya semasıdır. Bu nedenle söz konusu zamir dünya semasına aittir.Ve bu durum ayetin ana tamasına da tam mutabıktır..’’الله اعلم. ‘’Buna göre ayetin meali‘’ Biz,orayı (dünya semasını),şeytanların kovulma mekanı kıldık’’ şeklinde oluyor…Doğrusu da budur….!!!

        c) Recm,rucum bir kaç anlama geliyor :Bunların en yaygın olanı ise ‘’kovulmak,atılmak..’’ anlamlarıdır Aşağıdaki ayet ve arapça lügat metni de bunun böyle olduğunu gösteriyor.!!!

        رجَم المذنبَ : طردَه ” { لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ لأَرْجُمَنَّكَ }
        رجم يرجم رجم رجمه لعنه ، وطرده – رجمه طرده.

        ‘’ Recemel müznibe: Taradehu..’’ yani suçluyu kovdu,sürdü…’’
        ‘’Receme,yercumu,recm,recemehu // le’anehu,taradehu // Yani onu kınadı,kovdu…’’

        d) ‘’اعوذ بالله من الشيطان الرجيم ‘’ Euzü billahi mineş şeytanir-recim..’’Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım’’ Burada da ‘’ Recim,’’ masdar olan ‘’ Recm’’ kökünden türemiş ’’ ismi mefuldir..(yani kovulmuş …..)

        e) Ayrıca,Hicr surersi-17-18 ve Saffat suersi 10.ayetlerde de şeytanlar gezegen veya yıldızlarla değil,melekler tarafından şihapla ( manevi alevlerla) kovulduklarına vurgu yapılmıştır. Aşağıdaki metinde de böyle anlatılıyor. Ayrıca şeytanlar metafizik varlıklar oldukları için,söz konusu şihap da manevi ateş şuleleridir.Bu durum tamamen metafizik bir olaydır….Çünkü,melekler,şeytanlar ve bu olayda melekler tarafından kullanılan materyaller de metafizik varlıklardır…
        المعنى هو أن الله جعل على السماء حراساً من الملائكة وخلق لهم أدوات عقاب تناسب أجسام الشياطين. وهى الشهب فإذا جاء شيطان رماه أحد الملائكة بشهاب وليست الشهب كواكب او النجوم ، وإنما هى أدوات عقاب معنوية كالسيف فى يد الجندى المحارب.

        Ayrıca miraç kandiliyle ilgili tebrik mesajınız için de çok teşekkür ediyorum,sağ olun..

      • bilal dedi ki:

        Sn.Toro,

        Dünya seması bir kere gezegenlerle falan süslenmiş değildir! ‘’ sizden alıntı ‘’

        ‘’Biz dünya semasını gezegenlerle süsledik..’’ demekle,bunların dünya semasında (manyetik alanında ) bulunduklarına dair vurgu yapılmıştır……

        Elbette yıldızlar da bir süs olarak görünüyorlar,ama bunlar dünya semasında değil…Yani söz konusu ayete süs olarak gösterilen sadece gezegenler değil,yıldızlar da süs olarak görünüyorlar.Özellikle gezegenler dünya semasında bulundukları için söz konusu ayet bu duruma vurgu yapmıştır..!!! ”الله اعلم ”
        ‘’
        Saygılarımla…

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Beni böyle geçiştirmeye çalışmanız çok ayıp! Onca yorumun arasından sanırım en kolay cevap verebileceğinizi düşündüğünüz yorumu seçip onu cevaplamaya çalıştınız! Ama diyorum ya bilgi paylaşmanın da bir etiği, adabı vardır!

        ‘’Biz dünya semasını gezegenlerle süsledik..’’ demekle,bunların dünya semasında (manyetik alanında ) bulunduklarına dair vurgu yapılmıştır…… Bilal Bey’den”

        Dünyanın ”manyetik alanı” nedir Bilal Bey? Yazınızdan anlıyorum ki bu manyetik alanın İÇİNDE dünyadan görünen ve dünyanın semasını süsleyen gezegenler var!

        Sayın Bilal, eğer söylemek istediğiniz benim yukarıda yazdığım şeyse inanılmaz bir mucizeye tanıklık ediyormuşuz ama farkında değilmişiz diyebiliriz!

        Şöyle ki, dünyanın Manyetik alanı dediğimiz şey;

        Yaşadığımız yerin yaklaşık 3.200 kilometre kadar altında, dünyanın eriyik çekirdeğinde yaklaşık 5.700°C’deki, çoğunlukla sıvı demirden oluşan ve ayın hacminin üçte ikisine yakın büyüklüğe sahip olan devasa okyanus oluşturduğu görünmez kuvvettir. Bu manyetik alan dünyanın koruyucu güç halkasıdır. Aynı kapalı bir alanın sağladığı koruyuculuk gibi, manyetik alan da Dünya’yı uzaydaki olumsuz hava koşulları ve radyasyondan korur. Güneşten ve uzayın farklı yerlerinden gelen radyasyonun dünyanın çevresinden akıp gitmesini sağlar. Bu akış esnasında oluşan enerji, Kuzey ve Güney Işıkları (aurora borealis) olarak belirli zamanlarda Dünya’da gözlemlenebilir hale gelir.

        Manyatosfer dediğimiz bu kalkan yaklaşık 64.000 Km kalınlığındadır ve en önemli işlevi güneş ten gelen zararlı radyasyonun bloke edilmesinin sağlanmasıdır!

        Şimdi sizin bu dünyanın semasını süslediğini söylediğiniz gezegenlerin bu 64.000 Km içinde olduğunu bir hayal edelim bakalım ortada dünya falan kalırmı? Size göre bu olabilir bir durum olduğuna göre demek ki büyük bir mucize ile karşı karşıyayız!

        Neme lazım birilerin kafasına takılmasın diye dünya ya en yakın gökcisimlerinin dünyaya en yakın konumda oldukları anlarda ki uzaklıklarınıda verelim!

        Ay: 384.403 Km
        Merkür 77 milyon kilometre
        Venüs 38 milyon kilometre
        Mars 100.7 milyon kilometre
        Jüpiter 620 milyon kilometre
        Satürn 1 milyar 195 milyon kilometre
        Uranüs 2 milyar 582 milyon kilometre
        Neptün 4 milyar 350 milyon kilometre

        Evet şimdi 64.000 km kalınlığındaki manyatosferin içine yukarıdaki gezegenlerin nasıl girebildiğini, eğer gezegenler dünya ya 64.000 Km yaklaşırsa ortaya çıkacak çekim kuvvetiyle ortaya neler çıkabileceğini anlatma görevide size düşüyor! Bakalım yarattığınız sorunu nasıl çözeceksiniz!

      • Serkan dedi ki:

        TORO bey,

        Sende HAMSTER gibi kopyala yapistir mOduna girmişsin?eh be kardesim dunyanın manyetik alanı oluyorda evrendeki her gezegenin bir uydusu olduğu unutarak konuşuyorsun,yada çok cahil bir adamsin?

        Sana bilgi vereyim biraz.diyorsun ki dünyada manyetik alan olmazsa dünyada olmazmış?eh o zaman diğer gezegenlerin manyetiki olması lazım yoksa onlarda toz duman olmalı?
        Yani bilgiyi öyle sacmalayarak bir yere lütfen bağlama,cunku anlattığın şey evrendeki tüm yildiz ve gezegenler bir ahenk icinde hareket eder.buda matefiZikte bir gezegenin bir yıldıza olan uzaklığı acılara ve madde ile belirtilmiştir.her bir gezegenin uydusu vardır ve bu uydular o gezegenin kendi etrafında dönmesi vede dünyadaki ay gibi manyetik alan oluşturup ekseninden kaymasını engeller!

        EH be TORO ve HAMSTER kardesim gibi sende Saçmalama lütfen,biraz bilgi sahibi olarak konusun?saygilar

      • 1okuyucu dedi ki:

        toro;

        yağmur örneğine verdiğim cevabı beğenmediysen stoktan yenisini çıkarayım, ama darılmaca yok,

        sonsuz boşluk denen zifiri karanlıkta, üstelik ezel denen bir sonsuz zaman süresince, bom boş oturup zifiri karanlığı seyrederken canı sıkılmayan zevksiz bir tanrının, her gün ayni saat ve aynı dakikada yağan yağmura bakarken mi canı sıkılacak? (benden alıntı)

        sana toro diye seslendiğimde bana cevap vermediğine göre belli ki bana gücenmişsin, sen bana gelmiyorsan ben senin takıldığın mekâna geleyim dedim, işi yüzsüzlüğe vurdum, daldım mekânına,

        eğer bu yüzsüzlüğüm canını sıkacaksa, engin hoşgörüne sığınmaktan başka yapabileceğim bir şey yok,

        yukarıdaki metinde tanrının canının sıkılmayacağını anlatmak istemiştim ama bunu yaparken Nasreddin Hocavari bir üslup kullandım, sen bu müzipliğimi, hayatı ciddiye almayışıma ver, ayrıca benim tanrıya saygısızlık yapmam onun hiç umurunda değil,

        tanrının can sıkıntısıyla ilgili stoğuma baktığımda son bir tane daha hikâye (veri) olduğunu gördüm, şimdi onu anlatayım,

        eğer tanrı, ortalığa serpiştirdiği yapı taşlarının (akıllı böcekler) neler yapabileceğini gerçekten merak ediyorsa, o zaman karşımızda merakını giderememiş bir tanrı var, çünki akıllı böceklerin görevi henüz sona ermedi, ne zaman sona ereceği de belli değil,

        tanrının arkasında ezel denen sonsuz bir zaman geride kalmış olsa da, tanrının önünde ebed denilen ve hiçbir zaman bitmeyecek olan bir zaman var, yani tanrının zamandan yana bir derdi yok, çünki tanrı için zamandan bol bir şey yok, yani tanrının beklemekten sıkılacağı bir zaman dilimi yok,

        o nedenle akıllı böceklerin neler yapabileceklerini merak eden bir tanrı, her gün aynı saat ve aynı dakikada yağan yağmurun, farklı bir zaman diliminde de yağabileceği umudunu taşıyarak, her gün aynı saat ve aynı dakikada yağan yağmura bakar durur,

        kimbilir belki şu anda tanrı, cern deneyinin nihai sonucunun ne olacağını aynı bizim gibi merakla bekliyor olabilir, rahatsız ettiysen affola…

      • 1okuyucu dedi ki:

        düzeltme;

        rahatsız ettiyseM affola… cümlesi, yanlışlıkla rahatsız ettiyseN affola… şeklinde yazılmıştır,

      • yasir dedi ki:

        Bilal, dğerli bilğiler için teşekkür ediyoruz, bir o kadarda faydalanıyoruz, Allah razı olsun…

        Zina cezası recm, bu cezanında saptırıldığını düşünüyorum…
        Şeytani racim, kovulmuş şeytan demek yani racim-recm bu kelime kovulan-dışlanan-hor ve hakir görülen manalarında, işte Kuranda zaten zina cezası olarak bu racim-recm uyğun görmektedir…Zina edenleri dışlayın-kovun-hor ve hakir görün demektedir lakin uydurulmuş dinde bu racimi-recmi taşla öldürmeye getirmişlerdir….
        Ayrıca taşla öldürülmek mi, yaksa toplum içinde hor-hakir görülüp kovulmak mı? ağır ceza diye kıyas yapılsa bence toplum içinde rencide edilmek-hor-hakir görülüp dışlanıp kovalanmak ölümden daha ağır bir ceza olduğunu düşünmekteyim…Bu sebebten ölüm anlık bir ceza olup bitmekte, kovulmak ise kendisini düzeltene kadar insana çok ağır bir ceza, Allah bunu ağır cezayı kula akılanıp tevbe etmesi için bir fırsat olarakta verdiğini düşünüyorum çünkü ölüm cezasının ardından tevbe hakkı verilmemişte olunuyor…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Yasir;

        yolda yürüdüğünü düşün, kaldırımdaki bankta bir baba çocuk oturmuş, oynaşıp gülüşüp duruyorlar, büyük ihtimalle baba ve çocuğa bakıp, içinden “ne hoş bir şey, babası çocuğunla çocuk olmuş, ona arkadaşlık ediyor” diye geçirirsin, (yada ben öyle sanıyorum)

        yolda yürümeye devam ettiğini düşünelim, bir baba, bir yandan çocuğunu hor hakir görerek, aşağılayıcı sözlerle azarlıyor, bir yandan da tekme tokat girişiyor, yani çocuğunu fena halde dövüyor,

        karşılaştığın manzara karşısında ne düşünürsün?

        vereceğin cevap, senin kafa yapını ortaya çıkaracak, yada Kuran ayetlerini yorumlama sevdandan vaz geç, sonra nefsinde kabullenemediğin şeyleri savunmak zorunda kalıp öz benliğine ihanet etme durumuyla karşı karşıya kalabilirsin.

        bu arada Cebrailin 600 kanadı varmış, tv ekranlarının gözdelerinden olan birisi öyle söylüyor,
        hani şu, mirac olayının konuşulduğu gece,

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Sana sadece, zekana hayranım diyebilirim! Beni muhatap alarak yazdığın cevap maalesef ki sana başka bir sıfatla hitap etmeme imkan vermiyor ve sahip olduğun zeka ve onun ürünü olan mantığının ürettiği yorumlar karşısında eğilmeye zorluyor!

        Sanırım Bilal Beyin yazısını okudun ve benim yazdığımı zannettin!

        Sana birde sorum var, Sana verilmediğini açıkça gösterdiğin akıl ve fikir olmadan herhangi bir tanrıya nasıl inanabliyorsun?

      • Serkan dedi ki:

        TORO bey,

        Ah senin aklın sana kalsın,benim aklım bana TORO senin aklın sana kalsın.be kardesim sana soru sordum ve seni morattigimi bilerek baska konuya geciyorsun.

        Birde benim cevabına karşılık verdigim ornek DUNYA üniversitelerinin derslerde öğrettiği konular.seninkisi DARWİN gibi sahtekarların yazdığı bilimin tanımadığı şeyi dayatiyorsun.bunu NASA bilim akademisi ders olarak okutuyor Ahh senin bu cahilliğin basına bela acmış.biraz akkilli olup iyi araştırmanı dilerim.birazda hAmster kardesimizde öğretirsen sevinirim

      • toro dedi ki:

        1okuyucu,

        Sana cevap vereceğim diye cumartesi gece saat 3 e kadar bir yazı yazdım, gönderdim fakat sisteme düşmedi! Tekrar gönderdiğimde ise yazıyı daha önce yayınlamıştınız şeklinde bir mesaj aldım! Ama neyseki bu tip sistem hatalarına hazırlıklı olduğum için yazıyı göndermeden önce kaydetmiştim! Bu güne kadar yazıyı belki yöneticinin onayı için sistem bekletiyordur diye düşündüm ama şuana kadar öyle bir durumda gerçekleşmedi! Bu akşam yazımı tekrar yayımlamaya çalışacağım, merak etme! Hem sana cevap vermemek ne mümkün işte gelip yakama yapışıyorsun benim 🙂

      • 1okuyucu dedi ki:

        toro;

        cevap yazdıktan sonra mükerrer cevap vermemek için mail kutumdaki cevap verdiğim mesajları sildiğim için, hangi bölüme yazdığımın bir önemi olmuyordu, dün senin mesajlarını tekrar okumak için mesaj yazdığım bölümleri gözden geçirdim, sana yazdığım son mesajları bulamadım,

        aklıma, soma faciasındaki mesajına hangi bölümde cevap vereceğim şeklindeki ifadem geldi,
        neyse ki cevap verilmediği için o mesajlarımı Word’den silmemiştim, dip nota baktığımda, konu başlığının “dinlere göre dünyanın ve insanlığın yaşı” olduğunu gördüm, (cevap verilmeyen mesajlarımı bir süre sonra, wörd’den siliyorum, yani unut gitsin misâli)

        fakat, dün tedavüldeki konulara baktığımda o bölümü göremedim, bugün yine bakıyorum o bölüm yine yok,

        herhalde, yönetim, “dinlere göre dünyanın ve insanlığın yaşı” bölümünü kaldırmış,
        eğer mesajları sakıncalı bulsalardı, sadece sakıncalı buldukları mesajları silerlerdi,
        konuyu kaldırmalarına hiç bir anlam veremedim,

      • toro dedi ki:

        Serkan,
        Her yorumunda destan yazıyorsun! Hayır açıkça yazılanı anlamaman ir tarafa açıkça yazılanı anlamadığın için yapılan kinayeli eleştirileride anlayamıyorsun! Yani ciddi yazsak olmuyor şakayla karıştırıp yazsak yine olmuyor!

        Kardeş gezegenlerin uydusu varda dünyanın yokmu? Ben oraya ayın dünyaya mesafesini hemde en başa yazmamışmıyım? Ay mesafe olarak dünyanın manyetik alanının içindemi? Üstüne üstlük biz dünyanın semasını süslediği söylenen gezegenlerinimi tartışıyıruz yoksa jüpiterin semasını süsleyenlerimi?

        Üstelik her gezegenin ya da gök cisminin manyetizması kendi yapılarına bağlı olarak değişkenlik gösterir! Sana onlarla ilgili de bilgi vermek isterdim ama farketmediğin, benim de farketmeni beklemediğim ama konuya dahil olmaya can atıyorsan farketmen gereken şey biz dünyayı tartışıyoruz! Ayrıca manyetizma ile yerçekimini bir birine karıştırdığınında farketmen gerekiyor!

        Hayır madem kaşınıyorsun sana sorayım! Dünyaya yönelen güneş radyoaktivitesini dünyaya ulaşmadan 64.000 Km önce bloke eden ve dünyanın çekirdeğindeki eriyik metal okyanusu tarafından beslenen manyetik alanın içine yani dünyaya 64.000 Km uzaklığa güneş sisteminin en büyük gezegenini koyarsak ve jupiter hacmi itibariyle bizi yutmaz ise semaya baktığımızda nasıl bir görüntü ile karşılaşırız? Okumuyormusunuz Bilal beyin iddiası sadece güneş sistemindeki gezegenlerin değil dünyadan bakıldığında görülebilen bütün gezegenlerin dünyaya en uzak 64.000 Km mesafede yani manyotosferin içinde olduğunu iddia ediyor! Böye şey mümkün mü? Ay bile 384.000 Km ötedeyken gökyüzünden nasıl görünüyor, ondan daha yakın bir mesafeye jüpiteri koyarsanız gökyüzünde başka bir gök cismi görebileceğiniz alan kalırmı? Nasıl düşünmeden saçma sapan şeyler yazıp, birde morarttım diyerek kendinizi iyice komik duruma düşürebiliyorsunuz, inanılmaz!

        Bak ek bilgi, güneş sistemindeki en büyük manyetik alanı jüpiter üretir! Manyetik alanı merkezinden 25-30 milyon Km ye uzaklığa kadar genişler! Dünyanın ki 64.000 Km, Jüpiterin ki 25-30 milyon Km.

        Bence Bilal beye yardım etmeye çalışıyorsan yapma, adamı daha da zor bir duruma sokmaktan öte birşey yapmıyorsun!

      • bilal dedi ki:

        Sn.Toro,

        Sayın Serkan bey kardeşim zaten gerekli açıklamayı en güzel şekilde yapmıştır,bu nedenle kendisine çok teşekkür ederim,Allah razı olsun..!!!

        Galiba parantez içine aldığım‘’manyetik alanı‘’ifadesinden maksadımı yanlış algılamışsınız.

        Ben dünyanın manyetik alanı değil,(dünya semasını) aynı manyetik alan olarak değerlendirmişim.Dünya semasından maksat dünyamız dahil güneş sistemine bağlı bütün gezgenlerin bulundukları alan demektir…
        İşte ben bunu anlatmak istemişim,ama siz yanlış algılamışsınız.!!!

        Aşağıdaki LİNKİ tıklarsanız belki (dünya semasından) maksadım ne olduğunu anlarsınız.!

        bigalioglu.blogcu.com/…ve-gezegenlerin…/550754…

        Manyetik alan kuşağı nedir?
        Güneşin ve gezegenlerin sahip oldukları manyetik gücün ortaya çıkardığı,uzay boşluğunun ötelerine kadar yayılan dalgalarına manyetik alan kuşakları denir.

        İşte dünya semasından maksadım buradaki ”manyetik alan kuşağıdır ” ’yani birinci sema !

        ——————

        Beni böyle geçiştirmeye çalışmanız çok ayıp! Onca yorumun arasından sanırım en kolay cevap verebileceğinizi düşündüğünüz yorumu seçip onu cevaplamaya çalıştınız! Ama diyorum ya bilgi paylaşmanın da bir etiği, adabı vardır! ‘’ sizden alıntı ‘’

        1-Asla öyle bir niyetim yok..Ama,şunu bilin ki her zaman bütün sorularınıza cevap yazacak müsait zamanı da bulamıyorum…!!!

        2-Ayrıca konumuz dünya seması,gezgenler ve yıldızlar iken kounumuzun dışına çıkarak başka konuları gündeme getirmenizin de pek uygun olmadığını düşünüyorum…

        3-Söz konusu yorumu yazarken zamanım müsait olmadığından sadece asıl tartıştığımız konu olan ‘’ dünya seması ve gezegenler..’’ hakında cevap yazmaya çalıştım, eğer zamınım müsait olsaydı,belki diğer konulara da cevap yazardım… Bu nedenle sizin yorumlarınızın tümüne veya bir kısmına cevap yazmıyorsam bunu bir geçiştirme olarak lütfen algılamaman…!!!

        Neyse şimdi sizin sorularınıza kasaca cevap vermeye çalışalıım,

        1-Öncelikle siz hangi Kur’an ın dilini biliyorsunuz? İçine sesli harf eklendikten sonra, harekelenmiş ve noktalanmış olan Kur’an ın dilimi yoksa ondan öncesimi? Kur’an ın dili hangisi? ‘’ sizden alıntı ‘’

        Cevap : Kur’an’ın dili, kur’an arapçası demek.İster harekeli olsun,ister hareksiz olsun kur’an dili aynıdır,değişen bir şey yok..!!! Arapça dil gramerini iyice bilen bir kişi kur’an’ daki harekelere hiç ihtiyaç duymaz,bu harekeler yoksa bile yine harekeli olduğu gibi doğru okuyabilir.Harekeler,arapça dil gramerini bilmeyenlerin kolay okuyabilmeleri içindir… Arapça dil gramerini iyi bilen birinin bu harekelere hiç ihtiyacı olmaz.Bu harekelerin olup olmaması kur’an’ın mesajı açısından ne bir eksiklik,ne de bir ilave söz konusudur.Bu nedenle harekeler konulmadan önceki dil de,harekeler konulduktan sonraki de aynıdır değişen bir şey yok.!!!

        2-Bugün yeni bir şey getiriyor ve ”Kur’an meallerini adeta birbirinden kopya çeker gibi yazanlar hata yapmazlar mı?” diye soruyorsunuz! O halde birbirinden kopya çeker gibi aynı şeylere, aynı şekilde inananmak da problemlidir! Bu durumda ben aynı örneği size vererek diyebilirim ki bende kuranı böyle anlıyorum! Ne oldu şimdi, hangimiz doğruyuz? ‘’ sizden alıntı ‘’

        Cevap:Eğer kur’an’ın arapça metnini doğru anlayabiliyor ve meallere değil,direk kur’an’ ın metnine bakarak anlamaya çalışıp değerlendiriyrsanız,o zaman ben kur’an’ı böyle anlıyorum,diyebilirsiniz,çünkü bazı ayetlerin maelinde hata olup olmadığını anlayabilrsiniz. Kur’an’ı söz konusu mealcilerden de belki daha doğru algılayabiliersiniz.Ama kur’an dilini tam iyi bilmiyorsanız,hatalı meallerin farkına varamayacağınız gibi kur’an’ı tam doğru olarak da algılamayabilirsiniz..Ayrıca herkesin,zeka,akıl,mantık melekesi ile bilgi ve kültür düzeyi aynı olmadığından bazı yerlerde farklı algılayışlar olabilir ve durum da doğaldır.. Zaten bu farklı yorumlar mutlaka inanıp uyulması gerekli olan itikat,ahlak,ibadet,helal, haram vs.dini hükümlerde de değil..Bu nedenle bu konulardaki farklı algılayışalrımız nedeniyle biz yüce Allah katında sorumlu tutulmayız… !!! ‘’الله اعلم ‘’

        3- Demek yemin etmek komik geliyor! ‘’ sizden alıntı ‘’

        Cevap:Yemin etmek değil,yemin ettirmek bana komik geliyor…!!!!

        4- Siz bir sorumluluk alıyorsunuz! ‘’ sizden alıntı ”.

        Cevap:Evet,ister yemin edeyim ister etmeyeyim,ben bir sorumlulk altında olduğumun bilincindeyim,bu büyük bir sorumlulktur.bu durum sadece benim için değil,herkes için söz konusu..Bunun yemin edip etmemekle de hiç bir alakası yok.!!!

        5-Yüce Allah’ın söylediği her şey kesin ve mutlak doğrudur,ama bizimkiler öyle değil.Bizim anlatıklarımız ise doğru da olabilir yanlış da olabilir.Bu nedenle yüce Allah söylediklerine dikkat çekmek vs. için yemin edebilir,ama biz anlatıklarımız için yemin edemeyiz…..Çünkü anlatığımız her şey doğru olmayabilir,her zaman yanılabiliriz,bu nedenle benden yemin etme beklentiniz olmasın….!!!

        Saygılarımla….

      • Serkan dedi ki:

        Sayın TORO

        Sen ne anlamaz adamsin,sana NaSanin akademik tezini yolladım sen ise bana yer kürelerin cekim gücünü yollarmisin?sen ne cahil adamsin Bilal bey sana açıkladı ve kafan basmıyor halen!madem bana inanmadın NaSanin tez sonucuna İnan,

        Her gezegende bir uydu bulunur ve her gezegenin icinde manyetik çekirdek vardır?yine inanmazsan birdaha link yolluyorum kafan bassın diye bu sefer görsel olarak yolluyorum ısı sulandırma vede buna cevap ver?tabi o kapasite sende varsa

        Bilal bey bunlar cahil kopyala yapistir okumadan anlamadan konuşuyorlar offff bee sizin öğretmenleriniz size nasıl dayanmış… Bu linke bir göz at lütfen

        http://www.yaklasansaat.com/dunyamiz/manyetik_kalkan/manyetik3.asp

      • 1okuyucu dedi ki:

        Bilâl;

        “””””Sayın Serkan bey kardeşim zaten gerekli açıklamayı en güzel şekilde yapmıştır,bu nedenle kendisine çok teşekkür ederim,Allah razı olsun..!!!””””

        seni tebrik ediyorum!

        Serkanın söylediklerini veya kopyaladıklarını onaylamana bir şey demiyorum, söylediklerinin arasına bin bir türlü küfür, hakaret serpiştiren birine teşekkür ederek, üstelik tanrının rızasını kazanmasını dileyerek, neredeyse baş tacı yapmanı doğrusu anlayamıyorum,

        isterdim ki, teşekkür etmenin yanı sıra, düşünce açıklamakla küfür etmenin farklı farklı şeyler olduğunu, küfürün, hakaretin, hoşgörü dini olarak iddia ettiğiniz İslâm dinine yakışmadığını da kendisine söyleyebilseydin daha doğru bir iş yapmış olurdum,

        sizin tanrınızın adıyla temenide bulunayım, Allah muhabbetinizi bozmasın, Allah sizi birbirinizden ayırmasın, hatta Allah sizi cennette yan yana koysun!

      • Serkan dedi ki:

        Sen cok konuşma bence,

        Bilal bey takip ediyor kim kime hakaret ettigini?birde hiç bir yorumumda küfür yok uydurma lütfen.senin arkadaşların HAMSTER ve gencer dangalaklar gerisekali derse misli ile cevabını Alir.sende diğer arkadaşların gibi on yargılı olma araştır sonra konus lütfen

        Saygilar

      • 1okuyucu dedi ki:

        Serkan;

        diğerlerinin yaptıklarını da doğru bulmuyorum ama kendisinin Müslüman olduğunu söyleyen birinin ağzının bozuk olmasını, doğrusu anlamıyorum,

        hadi diğerleri belki terbiye alacakları bir rehber bulamadıkları için böyle davranıyor olabilirler ama Kuran ahlâkıyla yetiştiklerini söyleyenlerin ağzının bozuk olmasının nedenini, sebep sonuç ilişkisine de bağlamaktan kendimi alamıyorum.

      • Serkan dedi ki:

        Sen sebep sonuc iliskisine bakarken,kuranin TANRISI bu iliskinin ve sonucun neresinde İnan anlamadım.kufur olmadıgını biliyorsun ve ısı sulandırma bur tane kufur varsa göster!bunu gösteremezsen namertsin?senin evrenin TANRISI uyarmadimi bilimsel tartışırken kimseye hakaret edilmeyeceğini,eğer zorunuza giden varsa ya ateist ol yada dini bilmeden tartışma.lutfen bunu bilim kurgu filimi izleyen arkadaşlarınada ANLATIRSAN sevinirim… Saygilar

      • 1okuyucu dedi ki:

        Serkan;
        sen beni boş ver, sen İslâm ahlâkıyla yoğrulmaya bak.

      • bilal dedi ki:

        Sayın Yasir bey kardeşim,

        Aslında çok değerli bilgilerinizden biz faydalanıyoruz,bu nedenle size çok teşekkür ediyorum,Allah razı olsun,….

        Selam ve saygılarımla…

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Serkan Bey, neyi açıklamış? Biz buraya nereden geldik!

        ‘’Biz dünya semasını gezegenlerle süsledik..’’ demekle, bunların dünya semasında (manyetik alanında ) bulunduklarına dair vurgu yapılmıştı” Bilal Beyden.

        Siz öncelikle ayeti çevirenlerin yıldız dediği gök cisimlerini ”gezegen” yaptınız! Önce buna itiraz ettim. Çünkü eğer siz kuranın tanrısının;

        ‘’Biz dünya semasını gezegenlerle süsledik..’

        dediğini iddia ederseniz bakıldığında görülen semada sadece ”gezegenler” olduğu anlamına vurgu yapmış olursunuz! Bu uyarımdan sonra yorumunuzu gezegenlerin dünyanın ”manyetik alanında” olduğu şeklinde tekrar güncellediniz! Bende size dünyanın manyetik alanının ne olduğunu ve bu alana gezegenler girer ise nasıl bir etki ortaya çıkacağını anlattım!

        Bunun üzerinize yorumunuz tekrar güncellenerek bu sefer;

        ”Ben dünyanın manyetik alanı değil,(dünya semasını) aynı manyetik alan olarak değerlendirmişim.Dünya semasından maksat dünyamız dahil güneş sistemine bağlı bütün gezgenlerin bulundukları alan demektir” Bilal Beyden,

        Siz öncelikle ne yazdığınızın farkında değilsiniz! Ne demek ””Ben dünyanın manyetik alanı değil,(dünya semasını) aynı manyetik alan olarak değerlendirmişim”? Sanki oyun oynuyoruz! Arkadaşım o zaman ne yazdığınızın farkında olarak yazın yazılarınızı, ben yazayım da tutarsa diye değil! Bakın gayet güze kurmuşsunuz cümlenizi;

        ‘’Biz dünya semasını gezegenlerle süsledik..’’ DEMEKLE, bunların dünya semasında (manyetik alanında ) bulunduklarına dair vurgu yapılmıştı”

        Manyetik alana vurgu yapan siz misiniz ben mi? Hayır birde sanki cümleniz anlaşılmazmış gibi bana, ”maksadımı yanlış algılamışsınız” şeklinde pişkince cevap vermeyi de ihmal etmiyorsunuz!

        Devam edelim;

        ”Dünya semasından maksat dünyamız dahil güneş sistemine bağlı bütün gezegenlerin bulundukları alan demektir” Bilal Beyden,

        Kusura bakmayın ama siz ve size destek verenlerin bugüne kadar kafalarını kaldırıp gökyüzüne hiç bakmadıklarının kanıtıdır bu cümle!

        Güneş sisteminde 8 tane gezegen vardır(dünya dahil, pluton hariç)
        Siz dünya semasından maksat ”güneş sistemine bağlı bütün gezegenlerin bulundukları alan demektir” dediğinizde gökyüzüne bakıldığında görülebilenin sadece 8 gezegen ile süslenmiş bir gökyüzü olduğuna vurgu yapmış olursunuz! Bir gece şehir dışına çıkın ve hiç yapmadığınız bir şeyi yapmayı deneyin! Yani kafanızı kaldırıp gökyüzüne bakın, bakalım dünya semasında kaç tane yıldız, kaç tane gezegen sayabiliyorsunuz?

        Bu arada hiç merak etmeyin sizin dünya seması ile ne demeye çalıştığınız yorumlarınızdan apaçık anlaşılabiliyor!

        ”Manyetik alan kuşağı nedir?
        Güneşin ve gezegenlerin sahip oldukları manyetik gücün ortaya çıkardığı,uzay boşluğunun ötelerine kadar yayılan dalgalarına manyetik alan kuşakları denir.

        İşte dünya semasından maksadım buradaki ”manyetik alan kuşağıdır ” ’yani birinci sema !”

        Genel tanımı alıp kendinizi kurtarmaya çalışıyorsunuz! Bakın ben bekliyorum ki ben yazdığımda bu adam ne yazıyor diye araştırasınız ve bana anlamadığınız değil anladığınız bilgiyle dönesiniz!

        ”Güneşin ve gezegenlerin sahip oldukları manyetik gücün ortaya çıkardığı,”

        Bu tanıma giren gök cisimlerinin hepsinin manyetik alanı birbirleriyle aynımı? Bakın ben Serkan Beye verdiğim yanıtta ek bilgi olarak Jüpiter’in manyetik alanının genişliğini de verdim! Neden sizde dünya başta olmak üzere gezegenlerin manyetik alan kuşaklarının genişliklerini paylaşmıyorsunuz?

        Eğer araştırma yapsaydınız belki sizi destekleyecek şekilde dünyanın manyetik kuşağının 64.000 Km ama manyetik kuyruğunun ise 1 milyon km ye kadar ulaştığını görebilirdiniz! Ama bu bilgi bile sizi kurtarmaya yetmez! Çünkü dünyanın manyetik alanı dediğinizde kapsadığı alan belli olan bir yapıya işaret etmiş olursunuz! Bende doğal olarak size o halde o kuşağın içine yani dünya ya maksimum 64.000 Km mesafeye içine 1.300 adet dünya alabilecek büyüklükteki Jüpiter’i koyarsanız ne olur diye sorarım ve sordum!

        Ha birde 1. sema diye yeni bir icat getiriyorsunuz! Bu 1. semayı, sınırlarını ve hangi gök cisimlerini kapsadığını Kuran’ın hangi ayetinden öğrendiniz? Eğer birinci semayı biliyorsanız bize 2.semayı ve kapsadıklarını ve varsa diğer semaları ve kapsadıklarını da yazmalısınız! Yoksa bunun için Müslüman olmayan bilim adamlarının keşif yapmalarını beklemek mi istersiniz? Onlar bulur sizin de kafanıza yatarsa, kuranda açıkça tarif edilmeyen ama bence 2. sema olarak tarif edebileceğimiz yapı budur deyip geçebilirsiniz! Yani her zamanki taktik! Zaten 1. semada Kurandan yola çıkılarak arandı ve bulundu değil mi?

        ”Cevap : Kur’an’ın dili, kur’an arapçası demek.İster harekeli olsun,ister hareksiz olsun kur’an dili aynıdır,değişen bir şey yok..!!! Arapça dil gramerini iyice bilen bir kişi kur’an’ daki harekelere hiç ihtiyaç duymaz,bu harekeler yoksa bile yine harekeli olduğu gibi doğru okuyabilir.Harekeler,arapça dil gramerini bilmeyenlerin kolay okuyabilmeleri içindir… Arapça dil gramerini iyi bilen birinin bu harekelere hiç ihtiyacı olmaz.Bu harekelerin olup olmaması kur’an’ın mesajı açısından ne bir eksiklik,ne de bir ilave söz konusudur.Bu nedenle harekeler konulmadan önceki dil de,harekeler konulduktan sonraki de aynıdır değişen bir şey yok.!!! ” Bilal Bey’den

        Öncelikle sesli harf eklenmesine hiç değinmediğinizi görüyorum! Canınız sağ olsun! Ben seçiciliğinize alıştım zaten. Şimdi gramer işine gelelim! Siz hangi gramere hakimsiniz Bilal Bey? Biliyorsunuz ki kuran Kureyş lehçesiyle söylenmiştir! Yani asıl dili ve grameri Kureyşçe’dir! Peki sizin ilk kuran Mushaflarını ya da yazılıp yakılan ilk kuranı görmeniz yani onun gerçek diline tanık olmanız dolayısıyla da bilmeniz nasıl mümkün olabilir? Hangi yıldayız Bilal Bey, 640 olabilir mi? Bu sayede kuranın yazılıp kitaplaştırıldığı dönemde yaşıyor ve kuran henüz yeniden yazılıp yakılmamış, sonra Kabe yıkan Medine ve Mekke’yi yağmalayan Haccac tarafından yeni harf eklentileri yapılmamış, peygamberinizin neredeyse ölümüne kadar savaştığı müşriklerin lideri Ebu Süfyan ailesinin kurduğu ve kurarken peygamberinizin bütün akrabalarını katletmekten çekinmediği Emevi Hanedanı’nın henüz harekeleyip, noktalamadığı ilk kuranı elinizde tutuyor ve bana kuranın dilini biliyorum diyorsunuz öylemi? Peki, siz tatmin oluyorsanız deyin, sorun yok!

        Bakın biz antik medeniyetlerin özellikle Sümerlerin inançlarının aslının ne olduğunu biliyoruz değil mi? Çünkü taşlar üzerine yazmışlar ve bunlar o haliyle günümüze kadar gelmiş! Peki ilk yazılan Kuran nerede, 2. yazılan nerede kadir bey? Nasıl olurda bir kutsal kitap 2 defa yazılıp yakılır ve 1400 yıl sonra birileri hala elimizdeki asıl kurandır iddiası da bulunur! Mervan’ın Osman dan kalan Mushaf’ı yaktırması size mantıklı geliyor mu? O dönemde Müslümanların savaştığı müşrik lider Ebu Süfyan’ ında (kendi çocuklarının hanedanında) Hz olarak anılmaya başlandığını unutmayın. Bakın gerçekten hoşlanmıyorum ama birilerinin naklettiği ve görmezden gelinemeyecek kadar ciddi iddiaların varlığını da görmezden gelmemek gerek;

        ”Halife Ömerin oğlu şöyle demiştir: “Hiçbiriniz “Kuran’ın tümünü elimde tutyorum” demesin. Bilir misiniz ki, Kuran’ın (ayetlerinin) çoğu, yitip gitmiştir. Ama herhangi biriniz, “Kuran’dan ne kalmışsa (görünüşte ne varsa) o kadarını elimde tutuyorum” desin. (Celaluddin Süyuti, el İtkan Fi Ulûmi’l-Kuran, 2/32).

        Yukarıda ki hadis kuranın her ayeti 2 şahitle tasdik edilerek toplandığı düşünüldüğünde daha da anlamlı hale gelecektir!

        Size bir soru Kuran kaç harf üzerine indirilmiştir? Şuan Kuranda bu harflerden kaçı vardır?

        Bakın şöyle yapalım! Kuran ı bizzat kuranın tanrısı koruyacağını söylediği için değiştirilmesi mümkün değildir diyorsunuz, değil mi?

        ”Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.” Hicr,9

        Kuranı kim indirmiş?
        — Kuranın tanrısı!
        Kuranın tanrısı kuranı neden koruyor?
        —Çünkü onu indiren O!

        Peki, Tevrat, Zebur ve İncil’i indiren kim? İndirdiğini koruyorsa daha önce indirdikleri nasıl değiştirilmiş oluyor? Bu mantıkla gidildiğinde kendi indirdiği Tevrat, Zebur ve İncil’ i koruyamamış bir tanrının kuranı koruduğunu, koruyacağını iddia etmek bunu da elinde ilk Kuran Mushaf’ı olmadığı halde yapmak akıl karı mıdır! Emevi’nin özellikle de Mervan’ın geriden gelen Mushafları yakmasına verilecek tepkilerin önüne geçmek için ”benim kuranı değiştirmem zaten mümkün değil çünkü tanrı kuranı koruyor, bakın ” diyerek kurana bu ayeti eklemediğini bilebilir miyiz? Mervan’ın neler yapabildiğini görmek için açıp İslam tarihini okuyun!

        ”5-Yüce Allah’ın söylediği her şey kesin ve mutlak doğrudur,ama bizimkiler öyle değil.Bizim anlatıklarımız ise doğru da olabilir yanlış da olabilir.Bu nedenle yüce Allah söylediklerine dikkat çekmek vs. için yemin edebilir,ama biz anlatıklarımız için yemin edemeyiz…..Çünkü anlatığımız her şey doğru olmayabilir,her zaman yanılabiliriz,bu nedenle benden yemin etme beklentiniz olmasın….!!!” Bilal Bey,

        ”Bizim anlatıklarımız ise doğru da olabilir yanlış da olabilir”

        O halde sizin anlattıklarınızın yanlış olma ihtimali dahilinde insanlara ”ayetin DOĞRU meali şudur” şeklinde dayatmalarla gelmeyeceksiniz?

        Madem sizin söylediklerinizin yanlış olma ihtimalinin farkındasınız, madem doğruyu sadece Kuran’ın Tanrısı bilir o halde siz hangi hakla kendi çevirilerinizi ”DOĞRU” yani yanlış olmayan şeklinde sunabilirsiniz? İşte bende bu ”DOĞRU” ya yani yanlış olmadığını iddia ettiğiniz mealinize dikkat çekmeniz için yemin etmenizi istedim! Madem yemin mutlak doğru bilgi verildiğinde yapılabiliyor sizde kendi doğrularınız için yemin edebilirsiniz!

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Sen hala buralardamısın? Şahitliğini yapacağın şıracımı ararsın hala! Bilim-kurgu filmlerini seven benim! Bilimin kurgulanması hoşuma gider ama hayal-kurgulardan hoşlanmam! Bence benim hayal-kurgulardan hoşlanmama gerekte yok! Zaten hoşlanan yeterince insan yaşıyor dünyada! Zaten onlarda pek bilim-kurgulardan hoşlanmazlar! Hoşlanıp kendilerini kaptırırlarsa hayal-kurgularının zarar göreceğini düşünürler!

        Ha birde bilim-kurgunun onların hayal-kurgularını geçmesini istemezler! Çünkü onlar 600 kanatlı meleklere, tanrının sarayına uçabilen bir varlıkla seyahat eden ve tanrısıyla birbirine sarılabilen peygamberlere, işaret parmağıyla ikiye yarılabilen aya, dünyayı sel basmışken sular üzerinde yüzebilen ve dünyadaki bütün hayvanlardan bir çift taşıyabilen gemilere, yıldızların şeytanları taşlamak için var edildiğine, tanrının bir arşı olduğuna ve bunun 8 melek tarafından taşındığına inanırlar! Biz bilim-kurgu sevenler ne kadar uğraşsak da hayal-kurgu severlerin nirvanasına ulaşamayız!

        Ama komik adamsın vesselam! Ne olduğunu bilmeden başkalarının ne olduğunu bilebildiğini zanneden komik bir adam!

      • Serkan dedi ki:

        Sende bir o kadar komik ve tatlı dilli birisin TORO kardesim

        Sen ayetlerimiZle dalga geçerken sana gülüp aferin mı diyecektik?sen o kelam sahibi Allah’ın kim olduğunu olunce anlayacaksın.evrenin TANRISI Demir yığını uçururken benim ucurdugum uçurtmayı unuttumu yoksa uykudamiydi?

        Sen bilim kurgu nasıl yazılıp nasıl hayal edilerek kurgulandigini iyi bilirsin.ama senin cakma evren tanrın sana filim senaristligi yapıyorsa onu bilmem 😉 İnan cok komiksin TORO bey ben yazisiyorumda senin ses sedan yoktu Ahh kardesim ozletme kendini

        Saygilar senarist evren Tanrı’na selam 😉

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Neden öyle söylüyorsun? Senin inandığın tanrı kuşları uçurduğunu söylediğinde itiraz etmiyorsunda benim tanrım tonlarca ağırlıktaki demir yığınını uçurduğunu söyleyince mi itiraz ediyorsun? Bak benim tanrımın yerçekimine karşı havada tutabildiği yük daha fazla! Kuş nere, dünyanın en ağır uçağı Airbus A380 (421 TON) nere!

        O nedenle kiminle dans ettiğine dikkat et! Daha güçlü olduğu açık olan ve senin benim tanrım olduğunu söylediğin tanrıya inanmaktan daha doğal ne olabilir?

      • Serkan dedi ki:

        İyi ya TORO bey

        Senin 410 ton Demir’ini uçuran cakma evren tanrın,kuşun ağırlığı kadar olan Kuran’ı Kerim’den mı daha AKILLI acaba?yoksa ağır olan ve insandan baska bir kuvvetle çalışmayan Demir yığınımi daha AKILLI,yoksa kendi kudreti ve AKILli ile uçan kuş mü daha AKILLI?yoksa sende kustan yüz kat agirsin neden uçmuyorsun,yoksa aklın mı kit TORO kardesim 😉

        Sen bu mantıkla gidersen yakında uca bilirsin ha gayret kardesim bunlarda cevap bul saygilar

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        ”Göğün boşluğunda Allah’ın emrine boyun eğdirilerek uçuşan kuşlara bakmadılar mı? Şüphesiz bunda inanan bir toplum için âyetler (ibretler) vardır.” Nahl,79

        ”Gökyüzünde benim emrime uyarak uçuşan demirden kuşlara bakmaz mısınız? Şüphesiz ki gökyüzünde gördükleriniz her biriniz için anlaşılması gereken ibretlerle doludur!” Bu da benim aktardığım

        Sen karşılaştır bakalım!

      • Serkan dedi ki:

        Off TORO bey seninle ne yapacağımı saairdim.saba kolay bir soru sordum.sende kustan agirsin bana bunun cevAbini ver.demir yığınını insan YAPTI ve insan uçuruyor,ne kadar basitlestin sen öyle TORO bey ben sana sorduğum cevabı ver?kacmaktan bıkmadın mı?

        Haa bide bizim ayetleri çalarak sahte kitap yazma DARWİN gibi!biraZ evrenin TANRISI size sözler Söylesin sorarsa niye diye,Kuran’ın Allah’ının kulları ile bas edemedik dersin

        Saygilar…

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Hah şöyle yola gel! Seninde dediğin gibi ”demir yığınını insan yaptı ve insan uçuruyor! Ve sen görüp zaten bildiğin birşeyin bir yaratıcıya ihtiyaç duymayacağı düşüncesiyle bir tanrı tarafından sahiplenilmesine itiraz ediyorsun! Sonunda gelmeni beklediğim yerdesin! Peki şimdi söyle bana, kuranı bir insanın yazıp sizi de 1400 sene sonrasında bile uçurmadığının kanıtı varmı, mümkünse tanrınızdan tasdiklenmiş olarak alabilirmiyiz cevabı? enimkinden istiyorsun ya cevaplar anlık olarak, sen bana anlık cevaplarını ver bende sana onunkileri!

        Geldiğimiz noktada sırf beni çürütmek için kuranın tanrısının iddiasını görmezden geliverdin! Hani herşeyi yaratan,yarattıklarına akıl veren, bazılarına doğa yasaları çerçevesinde bazılarına ise doğa yasalarından bağımsız hareket etme gücü veren kuranın tanrısıydı? Yani kuranın tanrısı, insanı yarattı, ona akıl verdi ve o akılla insan kuranın tanrısınında İZNİYLE tonlarca ağırlığındaki demiri gökyüzünde uçabilmek için araç yaptı! Ama demek ki sana göre insanın demirden uçaklar yapıp yerçekimine karşı onu havada uçurabilmesi kendi mucizesi! Tanrının izni ya da tanrının dahli yok! Vay benim canım arkadaşım serkan! Bir tanrıyı yenecem diye kendi tanrının sözlerini görmezden gelmek bu kadar kolay demek!

        Bu arada anlamadığım şey, sen neden kendini paralıyorsun! Senden bana evrenin tanrısının ortaya çıkıp kendini göstermesini istemeni sağlayan tanrın neden kendisi ortaya çıkıp evrenin tanrısına kendisi meydan okumuyor?

        Hadi biz aradan çekilelim ve hayallerimizdeki tanrılar kendi kozlarını rahatça paylaşabilsin! Söz senin tanrın kazanırsa benimle istediğin kadar dalga geçmene izin vereceğim! Hadi çıkar kalbine hapsettiğin tanrını ortaya da neler yapabiliyormuş görelim!

        Yok öyle yağma! Sen kendi tanrını gösteremiyorken başkasından kendi tanrısını göstermesini bekleyemezsin değilmi benim hayal-kurgu meraklısı arkadaşım!

      • Serkan dedi ki:

        TORO bey sana uc soru sordum sen inatla cevap vermeden aha yakaladım posizyonundasin?neyi yakaladın anlamadım ama neyse sana gerekli cevapları ben vereyim madem…yine TORO klasikleri 4 bölüm 2 sayfa 4 bent

        Bak kardesim insana Allah dünyada yasaması için her şeyi bir ahenk icinde yaratmıştır.madem hava boşluğu var ve yer çekimi ona karsı bir güç oluşturmuyorsa her bir canlı ucabilir.ornek ( hazarfen ahmet celebi )zaten Rabbim dünyada kuşları uçuruyorsa bunu bilmek için munecim olmaya gerek yok,uçacak her nesneyi ona göre ayarlayıp bir cekim gücü oluşturmuştur.madem sen diyorsun AKILLI TORO bey 420 ton A380 uçağı bir kustan o kadar ağır olup uçuyorsa bu bizim kudretimiz diyorsun.ok tamam madem o kadar kudretlisiniz neden sende kustan 100 kat agirsin neden uçmuyorsun tek basına,neden ucamiyorsun,neden sadece uçağa takılı kalıp herkese kendini güldürüyorsun,neden bilim okurken birde uçak teknisyenlik okumuyorsun, neden insan eli ile yapılmış bir uçağa bağlı kalıp 6666 ayetin bir ayetini curuttugunumu sanıyorsun,neden aklını çalıştırıp sende uçmak için uğraşmıyorsun?

        Yukarda saydıklarımı açıklayabilecek bir yetenek olduğu sanmıyorum sende cunku olsaydı,evren tanrın seni uçururdu! 😉

        Madem Rabbimle savaşmak isteyen bir evren TANRISI var o zaman Rabb’imin tek bir ayetini okunanı isterim İHLAS SÜRESİ O TEKTİR BİRDİR TORO BUNU BİL?

        1400 yıl önce yazılmış bir kutsal kitabı Demir yığını yaptık biz yaptık yani evren TANRISI YAPTI 😉 deyip çürütmek isterseniz sunu bilin,sadece bilim kurgu filimi izleyip daha cok saplantıda kalmayın bence 😉

        Saygilar

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Sen hala olayın ne olduğunun farkında değilsin değilmi? Benimle konuşan bir tanrı yok! Sana karşına zamanımızda çıkıp ben peygamberim iddiasında bulunacak kişiye senin ne tepki vereceğini gösterdim! İstersen bunu kendini 1400 yıl önce yaşamış biri olarak düşleyerek o zamanda da deneyebilirsin! Demirden kuşlara gelince;

        Kurandan ayetleri aldım anlamını hiç bozmadan tanrının söylemlerini sadece imgeler ve kelimelerin diğer anlamlarını kullanarak sana yeni birşeymiş gibi gösterdim! Mesela;

        ”Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden birtakımı, Allah’ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi.” Bakara,75 i,

        ” Şimdi onun gibilerin sana hemen inanacağınımı sanıyordun? Aslında onun gibiler senin onlara söyleyeceklerin mantıklı gelse bile seninle dalge geçecek ve söyleyeceklerini küçümseyeceklerdir!

        yukarıdaki gibi sana sundum! Sen senin tanrınla aynı şeyi söyleyen başka bir tanrının olası sözlerini sırf o tanrıya inanmadığın için dalga konusu yaptın! Demek ki sen inandığın tanrının sana ne söylediğini önemsemiyorsun! Sadece tarafını koruyorsun!

        Bana sorduğun sorulara gelince! Sorularının cevabı yazılarımın içinde zaten var! Ama sen kendi tarafını korumaya o denli şartlamışsın ki kendini bunları görmek işine gelmiyor!

        Örneğin,

        ”Göğün boşluğunda Allah’ın emrine boyun eğdirilerek uçuşan kuşlara bakmadılar mı? Şüphesiz bunda inanan bir toplum için âyetler (ibretler) vardır.” Nahl,79

        ”Gökyüzünde benim emrime uyarak uçuşan demirden kuşlara bakmaz mısınız? Şüphesiz ki gökyüzünde gördükleriniz her biriniz için anlaşılması gereken ibretlerle doludur!” Bu da benim aktardığım

        İnsandan gidiyorsun ya! Demirden kuşu insan yapmış falan! İyi serkan Nahl,79 a konu olan o emre boyun eğdirilerek uçuşan kuşları insanlar tek tek yakalayıp kanatlarını koparsalar o kuşlar o emir gereği yinede uçabilirlermi?

        Ya da şöyle soralım, herşeyin gerçekleşmesinin tanrının emrine bağlı olduğu ve senin de insanların vücut yapıları gereği uçamayacaklarını söylemene dayanarak o vücut yapıları uçmaya müsait olmayanların uçak icat ederek gökyüzünde kuşlardan daha hızlı uçmasını, hatta kuşların yapamaycağı şekilde uzaya çıkmalarını sağlayan güç kimin?

        O gücün yukarıda söylediklerime dayanarak insanlara ” vücut yapınız elvermediği halde uçma isteğinizi gidermenizi sağlayan ve sizi demirden kuşlarla uçar hale getiren benim” diyebilme ihtimali seni neden bu kadar rahatsız ediyor anlamıyorum! Sadece kuşların kanatlarından bahseden bir tanrı sana yetiyormu?

        Ayrıca kuş uçuyor sen niye uçamıyorsun sorusuda akla zarar! Bu sorunun cevabını sana veririm ama karşılığında aynı düzeyde bir soruya cevap vermeni beklerim!

        Kuranın peygamberi tanrıyı görüyor hatta onunla kuçaklaşıyorda sen neden onu görüp kucaklaşamıyorsun? Ya da sen neden cebraili göremiyorsun? Dedim ya yağma yok, sen kendi cevaplarını verebiliyor duruma gelmeden başkasından cevaplar talep edemezsin!

        İhlas suresine gelince!

        Ben şuana kadar sana tanrı tek değildir dedim mi? 2 tane tanrıdan bahsettiğimi hatırlıyormusun?

        Bende rabbinin tüm ayetlerini okumanı isterdim!Bu sayede kurandan alıntılayıp hafifçe değiştirdiğim ayetleri gördüğünde ne yapmak istediğimi anlayabilir ve kendi tanrını savunacam diye aslında yine kendi tanrının sözleriyle dalga geçer duruma düşmezdin!

      • Serkan dedi ki:

        TORO kardesim

        Sen degilmisin evren tanrısına inanıyorum diye?iyide evren tanrısı ile konuşan sana ayet getiren var diyen sensin.sen gercekten İYİMİSİN kardesim!

        Simdi ayete gelelim,gökte o boşlukta uçuran benim diyor.evet bu gökte yaşayan ve uçan her CANLIYA bir nimet veririrmistir.bu kuş olsun uçan bir böcek olsun onun varlığına göre DUNYA sistemi oluşmuştur.misal sen burada nefes alabiliyorsun,ama yükseldikçe uçak hava bitiyor ve uçak içindeki havayı kullanıyorsun,burada anlatılan olay kuşun benim hikmetimle uctugudur.

        Ama sen konuyu anlamadan yok ben sana buna inanıyorsan nasıl oluyorda 1400 yıl önce yazılan kurani kerime inanıyorsun diyorsun YAA,biz onun büyük bir kitap ve mucize olduğuna İnan bir topluluğuz.senin mucizen 1350 yıl sonra gerçekleşiyorsa yani bir uçak yapıp ucurabiliyorsan bravo cok ileridesiniz demek.neden yıllarca Tanrı’ya değilde evrene taptığınızı İnan anlamadım.zaten anlamakta istemem?

        Biraz gerçekçi sayın TORO uçağı sanki sen yapmışsınız gibi havalanmayin,bana ornek verdin A380 hakkında iyi ya sende uç o zaman bunun cevabını kaçamak verme kardesim

        Son olarak lütfen senden ricam su bilim kurgu filimlerini az izle?zaten adı üstünde kurgu yani hayal edilmiş bir yapıt demek.hani çocukken HEMAN izleyen bizler kılıcımızı alıp güç bende artık derdik,o kadar cok etkilenirdik ki kilicla yatardik.sende yatmadan fazla izleme istersen yoksa bir gün kafayı bozabilirsin

        Saygilar.

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Hala durumun farkına varamadın! Çünkü yazdıklarımı anlamaya gayret etmiyorsun! Öncelikle evrenin tanrısı diye bir tanrıyı icat eden sensin! Ben sana adı evrenin tanrısı oln bir tanrıdan hiç bahsetmedim! Sadece madem böyle görmek istiyorsun o halde bende peygamberim ve ondan mesaj alıyorum diyerek seninle küçük bir insanlar nasıl inanır oyunu oynadım!

        Yazılarımı gerçekten okumuş olsan, benim bir tanrının varlığına inandığımı ama o tanrıya tapmadığımı ve o tanrının insanlarla hiç bir yolla konuşmadığını iddia ettiğimi bilirdin! Ama tabi ki senin karşındakinin nasıl düşündüğüyle ilgilendiğin yok! Senin için tek kıstas var, karşıdaki adam benim tarafımda mı, değil mi! O nedenle sana yazdıklarımda ciddi olup olmadığımı sorgulamak yerine doğrudan beni rakip olarak karşına almayı seçtin!

        Senin sonunda belli bir noktaya geleceğini biliyordum! Çünkü inancını belli bir birikime dayandırmayan onu sadece miras olarak taşıyan herkes iyi işlenirse bu noktaya gelir! Seninle adını vermeden kurandan bir ayet paylaşsaydım ve onun senin icadın olan evrenin tanrısının mesajı olduğunu söyleseydim içeriğine hiç bakmadan itiraz edecek noktadaydın!

        Öncelikle arkadaşım, ben sana bir iddia ile geliyorum! Senden peygamber olduğuma inanmanı istiyorum! Doğrudan bir peygamberle muhatap olma ihtimalin varken iddiama anında karşı çıkıyorsun! Aslında bu senin için yeni bir deneyim! Çünkü daha önce hiç bir peygamberle karşılaşmadın! Ailen de karşılaşmadı! Hepiniz doğduğunuz anda size öğretilmeye başlanan ailenizin dini mirasının gerçekliğinden şüphe duymayacak hale getirildiniz! Çoğunuz hayatı boyunca aileden inanır hale geldiği kitabı eline alıp sonuna kadar okumayacak bile! Çünkü tanrının size ne dediği önemli değil! Önemli olan tarafınızı korumak!

        kendin çok güzel söylüyorsun;

        ”biz onun büyük bir kitap ve mucize olduğuna İnan bir topluluğuz”

        Bak öylesine kurduğun cümlede bile en fazla İNANDIĞIM diyebiliyorsun! Ne kadar öğretilirse öğretilsin ;

        ”biz onun büyük bir kitap ve mucize olduğunu BİLEN bir topluluğuz”

        diyemiyorsun!

        Serkan, BİLMEDİĞİN sadece İNANDIĞIN hiç bir şey karşında olan ve başka bir şeye İNANDIĞINI söyleyenlere karşı gösterebileceğin mutlak doğruyu temsil etmez!

        Aradaki fark dinlerin özüdür! Yaşadığınız sürece hiçbir zaman BİLEMEZSİNİZ, yapabileceğinizin maksimumu sadece İNANMAKTIR! Din kitaplarının tamamı size BİLECEĞİNİZ zaman için ölümden sonrayı işaret eder! Öldükten sonra BİLECEĞİNİZ bir şeye İNANARAK yaşamanızı ister! Bu noktada sizin gibi inanmayanlara söyleyecek sözünüz yoktur! Esasında sorun BİLMEDİĞİNİZİN var olduğuna İNANMANIZIN sonucunda ortaya çıkan, herkes de benim gibi BİLMEDİĞİNİN var olduğuna İNANMALIDIR bencilliğinden oluşmaktadır! Çünkü esas olarak kişisel bir tanrıya ulaşma eyleminin ötesinde derdiniz, insanların çoğunluğunun inandığı şeye çoğunluğa ayak uydurarak inanmasını beklemek hatta sağlamaktır! Bu yüzden zekası insanla kıyas kabul etmeyecek tanrısal varlığın insanları BİLMEDİKLERİ bir şeye İNANMADIKLARI için cezalandırmayacağını ya da onları bu anlamsız beklentiye İNANMAYA zorlamayacağını düşünmeyi reddediyorsunuz! Çünkü siz nasıl kendiniz gibi inanmayanlara tahammül gösteremiyorsanız tanrı da sizin gibi tahammül gösteremeyen bir varlık olmalıdır! Kızmalı, tehdit etmeli, kin duymalı ve cezalandırmalıdır!

        İşte ben sizin insan gibi davrandığını hayal ettiğiniz o tanrı figürüne inanmıyorum!

        Evet insanlar 1350 yıl önce uçamıyor iken 1350 sene sonra şimdiler de icat ettikleri araçlar ile gökyüzünde hem de kuşlardan bile daha hızlı uçabiliyor hale geldiler! Peki sence kuranın tanrısı hala ulaşım için Burak’ı mı kullanıyordur ya da melekler hala seyahat için kanatlarını mı kullanıyorlardır!

        Bak 1400 sene önce bir insanı bir şeye inandırmakla hem de olabildiğine şiddet kullanma hakkını kendinde görerek, şimdi ki bir insanı inandırmak arasında dağlar kadar farklar vardır! Eskiden doğayla, uzayla yaşamla alakalı bulunamamış gizemler sahiplenilerek insanlara üstünlük taslanırdı, ama şimdi insanoğlu doğa olayları dahil dünyada olup bitenlerin nasıl olup bittiğini biliyor! O nedenle rüzgarı gönderen, yağmuru yağdıran, geceyi gündüzü oluşturan tanrı fikri bu yüzyılda ailesinin mirasını devam ettirme kolaycılığına kaçmayanlar için anlamlı değildir!

        Senin de dediğin gibi kuşları uçabilen, insanları ise uçamayan varlıklar olarak yaratan tanrıya inat insanlar, artık ses hızından bile hızlı uçabilmeyi başarmışlardır! Sence bu durum tanrının dizaynına başkaldırmak olarak yorumlanabilir mi?

        Son olarak şunu da söylemeden geçemeyeceğim!

        Diyelim ki 2 insan var! İkisi de kuran okuyor ve ikisi de kendi anladıklarını seninle paylaşıyor! Hangisi Müslüman ise ona mı teşekkür edersin? Ya da Müslüman olan ne diyorsa kesinlikle doğru söylüyordur diye mi kabul edersin?

        Bu soruları niye sordum biliyor musun? Yeri geldiğinde aynı ayet için 3 farklı meal paylaşabilen sevgili Bilal beye teşekkür etmek için sıraya girenlerden biri olduğun için!

      • Serkan dedi ki:

        Ah TORO kardesim sen neden benim dediklerimi cevaplamıyorsun.neyse gerekte yok zaten sahte peygamberle ne bekliyorsun ki?

        Allah korkusu her zaman vardır,,,
        Allah’a inanan insan, her şeyin dizgininin Onun elinde, her şeyin hazinesinin Onun yanında olduğunu, her şeyin Onun emri ve izniyle halledileceğini bilir. Sadece Ona güvenir, Ona bağlanır, Ondan yardım bekler. Hiçbir varlıktan da korkmaz, hiçbir şeye boyun eğmez, minnet etmez. Böylelikle iman, maddeye kul ve köle olmaktan kurtarır. İnsana gerçek şahsiyet kazandırır.
        İnsan, âciz ve zayıf bir varlıktır, ihtiyaçları sonsuzdur. Sonsuza dek yaşamak ister. Bu ihtiyaçlarını karşılayacak, arzularını yerine getirecek sonsuz bir kuvvet, kudret, ikram sahibi birine mutlaka iman etmesi gerekir. Aksi halde sıkıntılardan ve taşkınlıklardan kurtulamaz.
        Allah’a inanan kimse onun bütün sıfatlarına da inanmış demektir. Onun her sıfatının hayatımıza bakan yönleri vardır. Bu nedenle Allah’ın her sıfatına ve her ismine inanmak, mümine ayrı bir saadet ve huzur verecektir.
        Örneğin Beka sıfatına inanan bir kimse, kendisinin de Onun beka vermesiyle, baki ve ebedi olacağını düşünür, ölümden korkmaz ve yok olma endişesi taşımaz.

        Peki sen neyin endisesindesin TORO bey?sana anlatmaktan bıktım ama sen anlamamaktan bıkmadın…
        Saygilar

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Hayatımın neredeyse genelinde bir tanrının var olduğuna inandım ve yine genelinde ona tapmadım!

        Ama hayatımın tamamında dürüst olmaya, başkasının olanlara el uzatmamaya, insanları kırmamaya, kırdıklarımı tamir etmeye, insanlar için ağlamaya, acılarını hissetmeye ve özellikle para ile ayartılmamaya çabaladım! Geldiğim noktada dikili hiç bir ağacım yok ama huzurum var! En önemlisi insanlık adına konuşmaya yüzüm var!

        Ben 20 li yaşlarda bana işim gereği verilen fazla parayı götürüp patronuna veren ve onun o şaşkın bakışlarına tanık olan birisiyim! Hayatımı dürüstlüğümle anılmak üzere yaşamaya çalışmakla harcadım! Şimdi geldiğim noktada,normal yaşamda insanların benden bahsederken kullandıkları ilk özellik odur! Ben bana hakkım olmadan geçmiş 1 kuruşun vebalini taşıyamacak şekilde kendimi yetiştirdim! Bunu tanrıdan korktuğım için değil insanlar nezdinde kendimi düşüreceğim durumun vebalini taşımak istemediğimden yaptım! Ben aklım ermeye başladığında çocukluk arkadaşlarım nezdnde yaptığım hatalarımdan dolayı onlardan özür dileyerek vicdanımı terbiye etmeye çalıştım! Hiç kimsenin hatırlamadığı ama benim hatırladığım ve bana dert olan küçük hatalarımı bile insanara hatırlatıp onlardan af dilemekten çekinmedim!

        O nedenle bu kadar rahat ve sınırsız konuşabiliyorum! Çünkü ben bunları tanrıdan korkarak değil kendi vicdanımdan çekinerek yaptım!

        Sen bu tartışmaları normal hayatta insanlarla yapmadığımı mı sanıyorsu? 5 vakit namaz kıldığı halde benimle bu konuları tartışan ama asla benim iyi niyetimden şüphesi olmayan arakadaşlarım yok mu sanıyorsun?

        Ah be serkan, beni normal şartlar altında tanısan belkide kaybetmeyi göze alamayacağın bir arkadaşın olarak göreceksin! Ama inanç gözlüklerini takarak baktığında sadece tarafını savunmak zorunda kaldığın bir düşman olarak görüyorsun!

        Neyse canın sağolsun.

      • Serkan dedi ki:

        Sayın TORO

        Benim sana bir kin ve nefret duyduğumu nerden çıkarıyorsun!biz Herkese mesafeli davrandım saygıda kusur etmedim.

        Seni insan olarak biliyorum ve SAYGIM sonsuz,ben kimseye hakaret etmedim bana edene senin karsı çıkman lazımdı!o kisiye hakaret etmek istemedim takı sabrın sınırı var,neyse iyi bir insan olduysan sorun yok,Allaha inanmaman o senin tabiatının bir gereği ermek sanırım.kimsede zorlayamaz zaten saygilar

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Bak 17.05.2014 tarihinde ben Sayın Bilal ile münazara yaparken sen araya aşağıdaki yorumunla bodozlama dalıverdin ve mevzu bugüne kadar benim arada sana el uzatmama rağmen bu güne kadar uzayarak geldi;

        ”Serkan dedi ki:
        17/05/2014, 23:38
        Bu TORO kendi bildigini okuyor!demogoji laf canbazligi ve sayamadigim bir sürü marifeti var.Bence buna laf anlatmak eşeğe haydi yürü demekten daha zor İnan?Bilgi kirliliği ve cevap vermeden başka bir konuya değinmeyi yani kavirmayi iyi biliyor?O da Darwin gibi salla ya tutarsa modunda 😉
        Benimle tartısınca Allah’a inanan dinlerin toplamını daha 1,5 milyar bilen cahille ne konuşacan 5 milyar insan var Allah’a İnan uç semavi dının toplamı bu digerleri putperest hindu vs ateist kac kisi desen onu bile sallar cahil adam iste!Bu adamla neyi tartışacaksın daha”

        ”Bence buna laf anlatmak eşeğe haydi yürü demekten daha zor İnan”

        Orada bu diye bahsettiğin kişi benim değilmi? Bana söylermisin nasıl bir mesafe anlayışıdır bu? Benim burada hemen hemen bütün arkadaşlarımı tarzlarına dikkat etmeleri konusunda en az bir kere uyarmışlığım vardır! Hatta senin tarafında gördüklerinin bunun için bana teşekkür etmişlikleride vardır! Ama ben bir kere uyardıktan sonra sürekli insanlara aynı uyarıyı yineleyemem! Bu nedenle sana sürekli yorumlarında sadece beni muhatap al diye defalarca söyledim! Beni ciddiye almadığını ikimizde biliyoruz! Çünkü geldiğimiz sonuç ortada!

        Bu arada teşekkür ederim sana ”iyi bir insan olduysan sorun yok” dediğin için! Bende birilerinin çıkıp bunu söylemesini bu sayede tatmin olmayı bekliyordum! İyi bir insan olmak bir meziyet değildir, serkan! Övünülecek birşey hiç değildir! Doğal olarak olunması gereken şeydir!
        Bu nedenle ne ben bunun şovunu yaparım nede sen, ben bunun şovunu yapıyormuşum gibi beni alkışlayıp, tasdik edebilirsin!

        Ben zaten iyi olmanın bir dine mensup olmadan imkansız olduğuna inanan insanların çoğunlukta olduğu bir dünyada yaşamanın rahatsızlığını bütün benliğimde hissederken, yaptığın yorum beni mutlu etmiyor aksine derin bir hayal kırıklığı yaşamamı sağlıyor!

        Çünkü onca gevezeliğin sonunda sana nasıl bir insan olduğumu anlatmak zorunda kalmam ve senin bunun üzerine beni bizahmet insan olarak görmeye başlaman, senin başta beni bir insan değilde eşekten aşağı bir varlık (bu benim için problem değil, ama senin beni nasıl gördüğünü anlamamızı sağlıyor) olarak gördüğün gerçeğini değiştirmiyor!

        Önemli olan karşındakine ilk tepkiyi nasıl verdiğindir!

  77. 1okuyucu dedi ki:

    toro;

    Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz. (mâide-89)

    yukarıdaki ayet varken kim korkar yemin etmekten, görmüyor musun? yeminlerini bozmak için kapı gibi bahaneleri var,

    o nedenle, onların söylediklerine inanmak için yemin etmelerini isteme saflığına düşme.

  78. sercan dedi ki:

    SERKANDAN ALINTI

    Sen kafayı takmissin uzaylılara belli çok uzay filimi izlemişsin?simdi dersin uzaylılar var ve ben onlara inanıyorum yani evren TANRIsina 😉 Ahh be kardesim dunyadasin hiç uzaylı gördün mü evrende kim var bizden baska,evren büyük ve onun tek YARATICISI var oda tek bir Allah.sen kendini istersen bir psikiyatriste göster kafayı yemek uzeresin,baksana uzayın elçisi olmussun,bari ilerisinde ne olacak iki soz söylede sizin çakma evren tanrısından ne kadar AKILLI imiş görelim ;;)) sakın yine tv frekansına girip Saçmalama
    SERKAN BEY ben senin bukadar dar düşünceye sahip olduğuna inanamıyorum
    sen görmediğin bir kuranın allahına inanıyonda bilim adamlarının gördüğü var olduğu gezegenlerde yaşayan canlılar olabileceyine nasıl inanmassın hayret
    uzaylı olunca illada filimlerdekileri neden örnek alıyorsun
    belki bizden daha ilkel canlilardır henüz başka gezegenlere gidemiyorlardır
    PEKİ SENİN BEYNİNe ŞÖYLE BİR SORU GELMİYORMU okadar gezegenler neden yaratılmış
    bizim için ne süs ne gidebileceğimiz bir yer
    EVRENİN YARATICISI BUNLARI BOŞ YERE NEDEN YARATSIN

    BEN DÜNYAYA BAKINCA BİR ALLAH OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜRÜM ama KAİNATA BAKINCA ASLA BU KURANDAKİ ALLAHIN İŞİ DEĞİL O ÖYLE BİR GÜÇKİ BİZİM BUNU ÇÖZMEMİZ ŞU AN MÜMKÜN DEĞİL ….

    • Serkan dedi ki:

      SERCAN BEY
      Senin kafan bu kadar basıyor demek?evrenin çakma TANRISI nasıl yapıyor o zaman bu kadar evrendeki yıldızı ve gezegeni o zaman göster bana o gücü biz sana gücü ve Kuran’ı Kerim’i ANLATTIK ama sizin kafaniz düz olduğu için aynı eskiden Allah’ı inkar eden geri zekalılar gibi DUNYAyi dümdüz sanıyorlardı.ama yüce kitap bunu anlatırken zorunuza gitti!cunku o ayette herseyin bir ahenk icinde döndüğünü yani evrendeki herseyin bir cekim gücünü açıklarken sizin geri zekalı eski nesliniz atalarınız hep dunyayı düz bildi.1400 yıl önce herseyi bilen bir peygamber İnan sizden daha akıliymis.

      Halen uzaylı var diyorlar sen çok akillisin ya kardesim o zaman onlar bulamıyorsa sen bul onları.cakma evren Tanrı’na yalvar belki size bulur yardımcı olur.bizim Kuran’ı Kerim de sadece dünyada yasamı ve herseyin onu tesbih ettigini biliyoruz.

      Bir gün öleceğinize yakın yusuf yusuf edip sakın haa ulan bide gercekten Azrail varsa ve bizim ruhumuzu kapsederse ne yapacağız demeyin.bilim dalı ruhu kabul ederken siz neye dayanarak yok diyorsunuz İnan anlamıyorum.bu kadar bos yasamayın siz zaten tanıdığım 3 ateist arkadaşımın ömrü uzun olmadı ve acıların en büyüğünü yaşayarak öldüler.1 i inandı oda firavun gibi oldu ama allahımın merhameti boldur.seninde sonunu görebiliyorum Allah sana acısın

    • rammsteinn dedi ki:

      serkanın demek istediği
      “en baba tanrı benim tanrım”
      sanki biz burda en baba tanrı hangisi yarışması yapıyoruz.
      serkan=spiderh
      serkan için yazılan yazıya harcanan zamana yazık

      • Serkan dedi ki:

        Sen çok konuşma rammistenmisin HAMSTERmisin çok akıllıydinizda neden dunyayı düz sandiniz evrenin TANRISI öğretseydi ya.bizim rabbimiz öğretti bize yuvarlak herseyi?biz ogrenirken sizin cakma TANRINIZ uykuyami kaldı?ah be kardesim kaçmayın daha size ayetlerimizi öğreteceğiz belki bir gün gerçeklerle yüzleşirseniz yusuf yusuf olunca bir nebze bu ayetler sizi rahatlatır…bos yaşayan amacı olmayan insanlar böyle kaçar yazmayın daha uzadıkça batmayın fazla

      • rammsteinn dedi ki:

        serkan
        sana yazılan yazı için harcadığım zamana inan yazık
        “eskiden Allah’ı inkar eden geri zekalılar gibi DUNYAyi dümdüz sanıyorlardı”
        cevap: – Ünlü matematikçi ve düşünür olan Pisagor, MÖ 500’lü yıllarda Dünyanın yuvarlak olduğunu bilmiş ve kurduğu ünlü Pisagor okulunda bunu öğrencilerine öğretmiştir.
        sizin bedeviden 1.000 sene sene önce dünyanın yuvarlak olduğu tezi ortaya atıldı.
        ama ne bahtsızlık ki sizin bedevi bunu duymamış ya da inanmamış.
        bir diğeri Hypatia of Alexandria. http://www.imdb.com/title/tt1186830/
        uzaydada yaşayabilen ‘tardigrade’ http://ekonomi.haberturk.com/teknoloji/haber/821103-dunyanin-en-dayanikli-canlisi

        “kendisi gibi tanrısınında ağzı bozuk” demiştim çok ağır geldi sana galiba.
        el-ilah ın ettiği hakeretleri bu sitede bolca bulabilirsin.
        hırsızlıktan hüküm giymiş birine hırsız dersen hakaret etmiş mi olursun?

        biz “şu tanrı gerçek tanrıdır” mı diyoruz ki devamlı “çakma tanrınız” deyip duruyorsun…

        ateist oranı ile dindar oranı yüksek ülkeleri karşılaştır.
        bir de senin tanrın ne demiş ona bir bak.
        ANKEBÛT – 62
        Allah, kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

      • Serkan dedi ki:

        Sen o bedevi dediğin seni ikiye çarpar dörtte boler,sonra yine çıkarır sıfır kalırsınız?ne kadar zorunuza gidiyor bir çöl insanı putları yıkıp size ders veriyor?korkunun ve psikolojinin nedeni bu olsa gerek,senin o bedevi dediğin İnan senin en üstünün geri zekalı evren TANRINIZ NERDE bizim Rabb’imiz çok yakın!senin o MO 500 yıl önceki teorin bir kanıtı yılki NERDE çizimleri NERDE yazıtları NERDE görselleri?birinin arkasına saklanmayın,zurafa gibi boyunuz uzadı yalanlarınizla.ah HAMSTER kardesim senin verdigin link kendini kandirma ve avutma hani NERDE çizimler sadece var olan şey,senin o cakma Evren tanrın uyuyormu?bana onun cevabını ver.bizim Rabb’imiz bu kadar güzel konuşurken sizinkinin dili yenimi açıldı 2000 yıllarda.;) EH TORO gibi bilim kurgu izlersen olacağı bu zaten

      • Serkan dedi ki:

        Sana bir çarpım tablosu yaptım ya,iste sende pisagor gibi üçgen olup kare çıkarsın?cahil heryerde cahil iste biraz öğren be kardesim kopyala yapistirdan vazgeçin biraz kendiniz olun yine çakıldınız be cahil çöl bedevileri sizi ;;)))

  79. sercan dedi ki:

    SERKAN yine sana yakışan terbiyesiziği yapmışsın bize geri zekalı diyerek
    yazdığın terbiyesizliği misliğle sana iade ediyorum
    1DÜNYANIN düz olduğunu senin muhamedin kurana yazmış biz le ne alakası var bizim gibi
    kuaranın allahhına inanmayan dünyanın yuvarlak olduğunu söyleyen bilim adamlarına da senin gibi dinci YOBAZLAR kafir demiş
    2 bizim yusuf yusuf edeceğimizin bir garantisi yok ,,ama senin oran buran yıllardan beri yusuf yusuf etmeye çoktan başlamış buda senin allahın varlığına inandığından değil ya varsa diye yusuf yusuf eden yerini garanti altına aldığını gösteriyor ……
    3 be heyyy beyni mercimek olan serkan sen başka gezegenler de yaşam olmadığını idda ederek
    kendi allahının ,,,veya ,,,evrenin tanrısını yaratmada ne kadar az yaratan olarak kendi allahının
    küçültüğünün farkında bile değilsin ……NOT SEN TERBİYESİZLEŞTİKÇE UNUTMA TÜM ŞİDDEYİĞLE KARŞILIĞINI ALIRSIN ,,,,

    • Serkan dedi ki:

      İste sercan senin kafan Düz YAA mercimekte düz olduğu için,ben sana nohut kafalı diyeceğim?

      Hakareti siz başlatınız,remmisttein arkadaşına söyle saygısını yitirmesin yoksa sen değil ben sana misli ile cevabını veririm!

      Sen olununce kefene sarilacan YAA kıbleye yatirilinca emin ol mezarını açınca ters döndürüleceksin.ben bunu GOZUMLE gördüm. İstersen bir gün savaşa bunu otopsi için mezar açılınca gösterebilirim.ama senin kafa düz olduğu için bizim gibi yobazlar seni anlamaz öylemi.ah be cahil sercan daha dünyada mısırlar ve sümerler varken bilememişler (zaten hep oradan ornek veriyorsunuz) bizim atalarımız munecim basları herseyi bilirken,sizin kafir atlarınız nerdeydi?nerde evrenin TANRISI uykuyami kalmıştı?neden elçiniz haber veripte bizim ataları uyarmadı?senin gİbi nohut kafalar oldukça bunu daha çok duyarız.

      Evrende yalniziz,bunu yaratan Rabbim cinleri melekleri ve insanı bahsediyor?yillarca evreni tarıyoruz bişey bulduk mü?yada evren TANRISI bunun hakkında size bişey dedimi?yoksa halen uyuyor mü?uykucu güzeli ne tatlı uyuyor dımı,..;)

      Bizim Rabb’imiz arsı bir düzen icinde donduruyor,ve o herseyi hakkı ile biliyor….

      • rammsteinn dedi ki:

        vampir filmlerinde bir klişe vardır. vampire bir kazık çakarak öldürebilirsin.
        bu bir inançtan gelir. bu inanış acaba nereden gelir?
        avrupada karanlık dönem. bir deri hastalığı insanlara ve hayvanlara musallat olur. açık yaralar oluşur o yaradan kan çıkar. insanlar panikler. herkes gizlice birisinin bu yaraları bilerek yaptığını bu kanı içmek için bu şekilde yapıldığını düşünür. birisinin aklına mezarda yatanlar gelir. mezarları açarlar. yeni ölmüş olan cesetlerin ağzında kan izlerini görürler. herkes panikler. ölüler gece canlanıp kan içiyorlar diye söylenti çıkar. buna önlem olarak ölenlere kazık çakmaya başlarlar. bu şekilde cesetler canlansa bile mezardan çıkamayacaktır. aradan bir süre sonra hastalık geçer. ve olay insanların beynine kazınır.
        nesilden nesile anlatılır. onmilyonlarca insan bu saçmalığa inanmıştır.

        serkan
        senin mezarda ters döndürülme hikayesi,benim anlattığım gerçek hikayeden farkı yok.
        aslında iyi oldu söylediğin. vasiyet edeyim de ölünce sağdan soldan iyice bağlasınlar.
        senin el-ilah “bu kafir niye kıbleye doğru yatıyor. şunu bi ters çevireyim” dediğinde çeviremesin.

      • MaMaLi dedi ki:

        Serkan’senin tanrın,çok,becerikli ise,söylede bu siteye parmak atsın)varsa öyle bir gücü tabi))

  80. sercan dedi ki:

    serkan rammssten arkadaşla sorunun varsa bunu herkese neden mal ediyorsun
    bunu ayırmayacak kadar beynine kan gelmiyormu
    ben sana küfür hakaret edersem şahsıma söyle
    ama sen herkesi kapsayacak şekilde yazıyorsun ve
    şu sitede hiç saygınlığın kalmadı
    KURANA gelince kuranda biz yeri döşşek gibi serdik değince
    sen ne anlıyorsun
    senin evinde döşek serilince top şeklinde yuvarlakmı duruyor ????
    kuranın neresinde dünya yuvarlak yazıyor
    haa istersen yemin edeyim
    incire zeytine ant olsunki kuranda yuvarlak yazmıyor
    nerden uydurdun bunu anlamadım ……..

    SENDEN ALINTI Bizim Rabb’imiz arsı bir düzen icinde donduruyor,ve o herseyi hakkı ile biliyor….
    SERKAN sen ilaç falan kullanmıyorsun değilmi mantık süzgecini engelleyen
    senin tanrın nerde milyonlarca müslümanı diğer dinlerdekiler
    katledip işkenceden geçirirken arşa çekilip seyir ediyor bi işe yaradığı yok ,,,,meleklerini gönderipte şu kafir amerikan ingiliz askerinin cezasını verse ya ..
    YOKSA SENİN TANRININ GÜÇÜ ÖLÜLEREMİ YETİYOR
    GERÇİ ORASIDA MEÇHUL
    sen kaptırmışsın kendini ,,,kendi kendine gelin güvey oluyorsun,,,, allah beni sevecek cennetine alacak diye ….ölenlerin üzerinden milyon sene geçti hala bekliyorlar kemiklerinden
    yani kuyruk sokumu kemiği bile kalmadı sen daha çoook beklersin bakalım sıra sana gelecekmi
    serkan sen benim ufkumu açıyorsun bu saçmalıklarınla
    saygılar…..

  81. HASAN dedi ki:

    Bilal arkadaş HA
    Mülk süresi 5. ayetinde Şeytanlara atış taneleri yapılmış yıldızlarla ilgili olarak sahih buhari yaratılış babında geçen hadiste yıldızların yaratılış amaçlarından biride şeytanlara atış tanesi yapılmasıdır. Hadisin nedeni de peygamber ve birkaç sahabenin oturduğu bir anda yıldız kayması olmuş ve konu öyle açılmıştır.
    İşin ilginç tarafı bu o dönem araplarda yıldızların şeytanları kovmak için atış tanesi olduğu inancı yokmuş ( hadisten anlaşılan ). Tıpkı benimde çoçukluğumda duyduğum yıldız kaydığında birinin öldüğü inancı varmış. Peki kulak hırsızlığı yapmaya gelen şeytanı ve cinni varlıkların kovulmasının alameti olan kovalayan ateş inancı veya şeytanın kovulduğu yer ( manevi ateş ve mekan olsun ) nerden geliyor. “ZERDÜST KUTSAL KiTABI (AVESTA) ÜZERİNE BİR ARASTIRMA” isimli yüksek lisans tezinde rastladım. Tezde geçen açıklama “Azar vazishta: Gökte bulunan ates. Gökyüzünde bulunan yıldırım veya ates olarak kabul edilmekte ve gökte bulunan kötü ruhları uzaklastırmak için ortaya çıktıgına inanılmaktadır.” Temelde zerdüşt ve islamdaki inanç mantığı aynı kötü varlıkları kovmak.

    • bilal dedi ki:

      Sn.Hasan arkadaş,

      Hz.peygamberin sözleri ve Kütüb -i Sitteler ne zaman yazılmaya başlandı.??? Hz.peygamber hayata iken hadislerin yazılıp kaydedilmesine müsaade ediyor mudu ? Bu kütüb- i Sitte’lerdeki her söz ve her rivayet hz.peygambere ait olduğunu kanıtlayabilir misiniz..? Mütevatir hadisler hariç,ki bunların sayısı da belki 17 taneyi geçmez ( Ebu Hanife hz.göre… ) hiç kimse şu rivayet kesin doğrudur,hz.peygambere aittir diyemez.!!! Peki hangi mantıkla bu anlatığınız rivayet hz.peygambere ait olduğunu iddia edebiliyorsunuz.? İki yüz küsür asır yazılıp kayıt altına alınmayan söz ve riyatelerin hepsine nasıl doğru diyebilirsiniz? Bu Kütüb-i Sitte’ler haşa kur’an gibi Allah’ın kitapları mıdır? Hz.peygamber mi bunları yazmış veya yazdırmış ? ki,bunların içinde bulunan her rivayeti doğru buluyorsunuz.Bana rivayetleri değil,kur’an ayetlerini gösterin…!!! Kur’an nediyorsa doğru odur…!!!

      Saygılarımla…

      • rammsteinn dedi ki:

        Kur’an nediyorsa doğru odur
        doğrudur
        ama içeriğe bakarsak copy-paste olayı vardır
        wikiden alalım
        http://tr.wikipedia.org/wiki/Zerd%C3%BC%C5%9Ftl%C3%BCk
        Yahudilerin Babil sürgününde Zerdüşt inançlarından etkilendikleri ve bazı inançların Yahudi, Hıristiyan ve İslam kültürlerine Zerdüştlükten geçtiği düşünülür; Zerdüştün anası on beş yaşında bir bakire iken, bir ışık huzmesinin ziyaretine uğrayarak hâmile kalmıştır.[5] Ayrıca ilk kez müritleri ile su üzerinde yürüyen, miraca çıkan, tanrı ile yüz yüze görüşen, ölmeden cennet ve cehennemi gören Zerdüştün kendisidir. Zerdüştlük inancına göre cehennem üzerinde kurulu olan Sinvat (Çinvat) köprüsünden geçilerek cennete ulaşılır.[5] Ancak cehennemde üç gün kalınarak günahlardan temizlenilmesi gerekecektir.[7] İbrahimi dinlerdeki “6 günde” yaratılış ve mehdi-mesih inançlarının ilk izlerine zerdüştilükte rastlanabilir

        başka bir siteden
        Zerdüşt öğretisinde ve Mazda inancında Kelime-i şahadet Zerdüştiler’in Fravarane (itikat) dedikleri ve bir nevi kendilerini tanıttıkları bir temel dini cümleleri vardır: “Ben kendimi Mazda’nın tapıcısı ve Zarahustra’nın takipçisi olarak açıklıyorum. Kötü güçlerin düşmanı iyi güçlerin dostuyum. Ahüra Mazda’nın kurallarına bağlıyım.” (M. Siraç Bilgin, age Sf. 155)

        islamda ne varsa paganlıkta,zerdüştükte,şamanizmde bulabilirsiniz.

        besmele bile copy/paste

      • HASAN dedi ki:

        Sn Bilal arkadaş Onca tefsir ilmi, fıkıh ilmi sence bu on yedi mütevadir hadislemi kuruldu. Kuran peygambere kuranı açıkla tefsir et diyor. ( bkz nahl süresi 44. ayet) Ki mektebi suffa diye bir oluşum var. peygamber sahabeye ders vermiştir, eğitmiştir. Sen şunu diyorsun o kadar sürede 17 tane söz yada eylemi çıkmış. İmkansız…
        ,Ayrıca yukardaki konuda geçen zerdüştlük inancındaki benzerlikle, hadisi yalan saysak bile kuranla olan benzerliğini inkar edemeyiz. Saygılarımla…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Bilâl;

        “”””Mütevatir hadisler hariç,ki bunların sayısı da belki 17 taneyi geçmez ( Ebu Hanife hz.göre… ) hiç kimse şu rivayet kesin doğrudur,hz.peygambere aittir diyemez.!!!”””

        senin itibar ettiğin hadislerin hangileri olduğunu söylesende bilsek!

        şu, yaklaşık 17 adet olduğunu söylediğin hadislerin içerisinde, tanrınızın aklını hafife alan, adeta tanrınızın aklıyla alay eden mirac hadisi de var mı?

        hani şu, hayatı ritüel bir ibadetten ibaret sayan, neredeyse inanırlarına, çalışma, uyuma, (yaklaşık 30 dakika olan namaz araları 20 dakikaya indirilerek uyuma olanağı sağlanabilir belki) dinlenme, tuvalete gitme olanağı bırakmayan bir tanrı tasvirinin! yapıldığı tüm İslâm aleminin reddetmediği hadisi diyorum, doğru kabul ettiğin hadisler içerisinde o da var mı?

        mirac hadisini yazanları, bu hadis’e itibar edenleri, sence nereye koymalıyız?

      • bilal dedi ki:

        Sn.Hasan arkadaş,

        1-Hadis mütevatir ve sahih ise kabul edilir.Ama hadis sahih olsa bile onunla dini bir kural ve hüküm konulamaz,sadece dini kuralları tefsir eder ve uygulanma şeklini gösterir..Yani hz.Muhammed (s.a.s) dahil hiç bir peygamber dini bir hüküm ve kural koyamaz,onlar da bizim gibi bir kul ve beşerdirler.dini hüküm ve kural koyan ise sadece yüce Allah’tır. Peygamberlerin görevleri ise sadece ilahi mesajları tebliğ,tebyin etmek ve uygulamaktır !!! Bu nedenle dini hükümlerin temel kaynağı sadece kur’an’dır.
        İslam dini kur’an’la tamalanmıştır.MAİDE-3: ‘’اليوم اكملت لكم دينكم واتممت عليكم نعمتي ورضيت لكم الاسلام دينا الخ ‘’..İşte bugün sizin dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım.Size din olarak da islama razı oldum……’’ deniliyor. İşte din kur’an’la tamalanmıştır..!!!

        2- İmam Ebu Hanife’ye göre SİKKA (yani güvenilir ve mütavtir) hadis sayısı 17.taneyi geçmiyor. Ayrıca,İmam Malik ve İmam Ebu Hanife Hz.peygamberin sünnetine aykırı olduğu gerekçesiyle Buhari ve Müslim de geçen bir çok hadisle de amel etmemişlerdir.

        BKZ: ‘’Tarihul İslam / c / 2 / s / 330 // Dr. İbrahim Hasan// arapça” İslam Tarihi :Ayrıca ilgili metni aşığıya alıyorum:

        ‘’ …. فان ابا حنيفة لم يثق الا بسبعة عشر حديثا ومن ذلك تبين لنا ما وصل اليه التحريف في الحديث …. والامام ملك وابو حنيفة لم يعملا بكثير من الاحاديث التي وردت في البخاري ومسلم حيث انها تخالف السنة الخ { تاريخ الاسلام – ج – 2 – ص – 330 } دكتور ابراهيم حسن

        Ayrıca ,Müslim bile,Buhari’de geçen riveyetlerin 1/3’ini muteber saymamıştır…. –
        Mütavatir hadisin tanımı aşağıdadır…

        ‘’حديث المتواتر ؟ وهو ما رواه جمع من النا س يمتنع اتفاقهم وبواطئهم علي الكذب من جمع كثيو وهكذا طبقة بعد اخرا حتي يصل الاسناد الي النبي { ص} الخ

        Mütevatir hadis:

        Yalan üzerine pratikte ittifakları mümkün olmayan bir topluluğun yine, kemmî (sayısal) açıdan kendileri gibi olan bir topluluktan aldıkları haberdir ki, aynı keyfiyet Allah Rasülü’ne (s.a.s) kadar öylece ulaşır.Böylesi bir münasebetin sağlanabilmesi,topluluklar arasında herhangi bir kopukluğun olmaması ile mümkündür ki,bu şartlar tahakkuk ettiğinde söz konusu haber Allah Resûlü’nden (s.a.s) işitilmiş konumuna gelir.. Mütevatir hadisler ik iye ayrılır.. bunların sayısı da çok azdır.Bunlar namazın rekatleri,namazın kılınış şekli vs.diğer ibadetlerle ilgilidir.

        Kaynak : ‘’روح الدين الاسلامي – ص – 466- عبد الفتاح الطبارة ‘’

        Hasan arkadaş,Hz.Ebu Bekir,hz.Ömer,hz.Osman ,hz.Ali gibi zatlar bütün zamanlarını hz.peygamberin sohbetinde ve terbiyesinde geçirmelerine rağmen neden hadislerin çoğunu bunlar değil de Hicri 7. yılında yeni müslüman olan ve sadece hz.peygamberle üç küsür yıl geçiren Ebu Huriyre rivayet ediyor? Ayrıca Selmanı Farisi ve Bilal-i Habeşi gibi zatlard da Mektebi Suffa’da kalıyodular,acaba bunlardan kaç tane hadis rivayet edilmiştir? –
        Sn Bilal arkadaş Onca tefsir ilmi,fıkıh ilmi sence bu on yedi mütevadir hadislemi kuruldu ‘’
        ‘’ sizden alıntı ‘’

        Eğer tefsir ve fıkıh ilmi sadece bu mütavatir hadislere dayalı olsaydı,bugün ortalıkta bulunan bu kadar mezhepler olmazdı !!! Herhalde bu konu anlaşılmıştır…
        Ayrıca,28/05/2014,15:13 tarihinde paylaşımını yaptığınız o değerli bilgileriniz için de size teşekkür ederim !!!

        Saygılarımla….

    • bilal dedi ki:

      Sayın 1okuyucu,

      1-senin itibar ettiğin hadislerin hangileri olduğunu söylesende bilsek! ‘’ diyorsunuz ‘’

      Bunlar genel olarak namaz vb.ibadetlerle ilgilidir..Mesela; Hz.peygamber şu şekilde namaz kılmıştır,Oruç tutmuştur,hac yapmıştır gibi ibadetlerin ifasiyle alakalı bazı rivayetlerdir….

      2- ‘’…….. bir tanrı tasvirinin! yapıldığı tüm İslâm aleminin reddetmediği hadisi diyorum, doğru kabul ettiğin hadisler içerisinde o da var mı?? ‘’sizden alıntı’’

      Hayır ! Mirac hadisesiyle ilgili mütevatir bir hadis yoktur….!!!

      Saygılarımla….

      • Serkan dedi ki:

        Okuyucu yoksa okumayan mı!

        Sende TORO HAMSTER gibi SALLAMA?salih hadislerden sana ornek verdik umarım anlamassindir…

        Saygilar

      • HASAN dedi ki:

        Sn bilal
        Tarihi bir hata yapıyorsun. Gerek imam malik, gerek Ebu hanife , buhari ve imam müslimden önce yaşamışlardır. Bundan dolayı Ebu hanife veya imam malik’in buhari hadislerini kabul etmemesi gibi bir şey söz konusu olamaz.
        Birde şu ebu hureyye’nin çok hadis rivayet etmesi sorunu var. Galiba onada sormuşlar sen bu kadar hadisi nerden biliyorsun diye. Cevabi millet çarşı pazar dünyalıkla uğraşırken ben hep peygamberin yanındayım demiştir, kendini öyle şavunmuştur. Bu hadis mütevatir onu bilemem.
        Sn bilal tefsir ilminde ayetlerin sebebi nuzül’ünede bakılır, bundan dolayı hadisler gereklidir. Örnek veriyorum Talak süresi 4. ayet kadınların iddet süresiyle ilgili ve henuz adet görmeyen kadınlar konusu. ayet aşağıdadır. Şimdi ben bu ayete baktığımda aklıma küçük kızlar gelmekte. Yalnız benim değil imam ebu hanife öyle düşünmüş adet görmeyen küçük kızlarında evlenebileceğini ve iddet süresinin 3 ay olduğunu ayetten ve hadislerden hüküm çıkarmıştır. Ayetin inme sebebiyle ilgili hadiste vardır, araştırırsın. Bu sadece bir örnek.
        ”Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdetini görmemiş bulunanlardan eğer şüphe ederseniz (iddetlerinin nasıl olacağında tereddüt ederseniz), onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların bekleme süresi ise, yüklerini bırakmaları, doğum yapmalarıdır. Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir’.

      • 1okuyucu dedi ki:

        Bilâl;

        ben, kabul ettiğin hadislerle birlikte, mirac hadisini yazanlarla, mirac hadisini reddetmeyenlerin durumunu sormuştum,

        ayrıca sözünü ettiğin ritüeller, bugün halâ İslâm aleminde tartışmalı konular arasında yer alıyor,

        tv ekranlarının gözdelerinden olan bir zatı muhterem, mirac hadisini kendinden de bir şeyler katarak ballandıra ballandıra anlatırken, tanrının sonsuz merhameti nedeniyle, kullarının üstündeki yükü 10 kat azalttığını, dolayısıyla ne kadar merhametli bir tanrı olduğunu anlata anlata bitiremiyor,

        ne hikmetse, Diyanet dahil, hiç kimseden bir itiraz gelmiyor, üstelik bu hadisi nakledenler arasında; İslâm aleminde kabul güren hadis yazarları içerisinde açık ara birinci sırada olan Buhari’de var?

        tekrar soruyorum, mirac hadisini yazanlarla, mirac hadisini reddetmeyenlerin durumunu ne olacak.

  82. 1okuyucu dedi ki:

    düzeltme;

    hatta işe yaramadığı için kimseye satamadığı köleleri başından def etmek kefaret ödemesi gereken eylemlerde bulunabilir, nasılsa bahanesi hazır, Allahın isteğini yerine getirme bahanesi…

    hatta işe yaramadığı için kimseye satamadığı köleleri başından def etmek İÇİN kefaret ödemesi gereken eylemlerde bulunabilir, nasılsa bahanesi hazır, Allahın isteğini yerine getirme bahanesi…

    yukarıdaki metne, eksik olan “için” kelimesi eklenmiştir.

  83. Gencer dedi ki:

    Buraya bir kez daha yazıyorum.
    Allah= AY Tanrısı .Hilalizm
    Bakın Ay Tanrısına Araplar değişik bölgelerde 3 farklı isim vermişler.al-ilah,hubel ve sin.

    Şimdi Ya Sin diye Hitap etmiş Muhammed.Kime hitap ettiği çok açık değil mi? Ya Sin suresi kuranın kalbidir derler ve böyle bir Hitapla başlaması sizce acı bir tesadüfmüdür yoksa gerçekte ay tanrısınamı hitap edilmiştir.?Çoğu Müslimler bu hitabın hitap değilde bazı surelerin başında geçen harfler gibi bir şifre olduğunu iddia etmektedirler.Peki Muhammed döneminde Sin (al-ilah veya Hubel) bir tanrı olarak yaygın bir şekilde kullanılırken bu hitabın sakıncalı olabileceğini düşünmemiş mi? Düşünmemiş çünkü al-ilah = sin olduğuna göre yadırganmayacak bir durumdur bu.Zaten al-ilah diyerek aynı tanrıya hitap edilmektedir başka bir yerde Sin diye hitap etse ne olur.
    Gelelim harf meselesine ;bazı surelerin başında geçen harfler gibi olsaydı Ya diyede bir harf olurdu ”Ya ” diye bir harf yoktur arapçada.Burada geçen Ya kelimesi tamamen bir hitap kelimesidir.Çünkü araplar hitaplarında genellikle Ya diye başlarlar.

    Saygılar.

    • Serkan dedi ki:

      Siz ateistler bir kıtap mı okuyorsunuz?sadece bir kitap okuyarak hüküm mü veriyorsunuz.be kadar basit insansiniz be kardesim.eski uygarlıklardan beri ay ve gunes bir nimet göstergesi olarak ya tapilmistir yada onun zamanına göre hareket edilip yaşanmıştır.

      Araplarda ıslam oncesinde ay ve güneşe taptıklarına dair bir kanıt yoktur.bu birinci?ikincisi ise Arap harf hanesi bütün DUNYA dillerinden geniş ve derin bir dil Olduğu için her sekilde okunur.misal ornek türkceden verirsek ben sana koyayım mı?ne anlamda dedim şimdi bunu açıkla bana?ama açıklasan sana küfür anlarsın ama ben sana çay koyuyim mı manasindadir?peki ıslam sonrasında müslümanlar namazını ve orucunu günesin seyrine göre hesaplayip ona göre uygulayıp saygı göstermişlerdir.ve Ramazan’ın geldigini hilal ay olarak görüp ona göre Ramazan ayına girerlerdi.muslumanlarda yani takva sahibi insanlar ay ve günesin allahın bir yansımazi olarak bilip ona şükür etmişlerdir.simdi sen neye yorarsan yor istersen ben sana koyayım mindan?baslayabilirsin kardes 😉

      • rammsteinn dedi ki:

        Araplarda ıslam oncesinde ay ve güneşe taptıklarına dair bir kanıt yoktur
        demiş biri
        güleyim mi,içler acısı cahilliğine mi vereyim bilmiyorum.

        muhammedin babası > abdullah = allahın (el-ilahın) kulu (kabedeki en baba put;ay putu)
        muhammedin amcası > Abdül menat = menatın kulu (kabede en baba putlardan biriisi)
        muhammedin dedesi > abdulmuttalip = bunuda sen bul be kardeşim

        en baba put ay tanrısı olan el-ilahtır. yani sizin deyiminizle allah tır.
        camilerdeki ay sembolünün nerden geldiği düşünmedin tabii

        çayı koy. sonra ay tanrısına tapmaya devam

      • Serkan dedi ki:

        HAMSTER kardesim,

        Gülünç duruma düşme,halen bilgisiz ve on yargilarinla konuşuyorsun!su yargılarından kurtulda artık gercegi gor,akıl var mantık var be kardesim illah olacak bir putun adı ne için Allah olarak yazılsın?sen bunu yazarken ciddimizin gercekten,yoksa cahilliğin bakımı kalacak böyle

      • yasir dedi ki:

        Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.5 / MÂİDE – 8

        Serkan, yukardaki ayeti oku ve yazılarını yazarken durmadan ”evrenin çakma tanrısı” demek antipatik oluyor…
        Belki onlara kızabilirsin ama onlar(deistler) onlarında inandığı ve ateislerinde inanmadığı tanrı yani yaradan ALLAH aynıdır…
        Bilmeden vebal altına girmemen için sana bu mesajı yazıyorum…
        Bunu bir kardeş tavsiyesi olarak alğıla…
        Onların inançları ve inanışları farklıda olsa herkezin tanrısı birdir ve aynıdır…
        Onlar ançak zanlarına inanmaktalar…
        Zaten dünyada tanrı inançı olmayn kimse yoktur…
        İnkar edenlerde zaten bildikleri için reddederler.

      • MaMaLi dedi ki:

        Bi çay katı ve bene))(bir bardak çay istiyor)ege köylerinde kullanılan dil))yit aşaıye,yit aşaıye,dön sokayim,içine))yahudinin yol tarifidir)))serkan’ı anlamak böyle bir şey)))site nin,komiği)))

  84. kadir dedi ki:

    sayın ramsteinn…

    “Araplarda ıslam oncesinde ay ve güneşe taptıklarına dair bir kanıt yoktur
    demiş biri
    güleyim mi,içler acısı cahilliğine mi vereyim bilmiyorum.

    muhammedin babası > abdullah = allahın (el-ilahın) kulu (kabedeki en baba put;ay putu)
    muhammedin amcası > Abdül menat = menatın kulu (kabede en baba putlardan biriisi)
    muhammedin dedesi > abdulmuttalip = bunuda sen bul be kardeşim

    en baba put ay tanrısı olan el-ilahtır. yani sizin deyiminizle allah tır.
    camilerdeki ay sembolünün nerden geldiği düşünmedin tabii

    çayı koy. sonra ay tanrısına tapmaya devam”

    sizden alıntı……

    islama atacağınız iftira kalmadı sürekli ay tanrısı, al-ilah, gibi söylemlere takılıp kalmışsınız.. kendinizi bu safsatalara öyle inandırmışsınız ki size söylenen hiçbir şeyi anlamıyorsunuz.. bu dereceye geldiğiniz için sizleri özel olarak tebrik etmek gerek..

    “Gece ile gündüz ve güneş ile ay Allah’ın kudretinin delillerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer sadece Allah’a kulluk yapmak istiyorsanız, onları yaratan Allah’a secde edin.” (fussilet-37)

    bu ayette görülüyor ki daha önce güneşe ve aya tapınan müşrik araplar vardır.. kabedeki putlara allaha yakınlaşmak için aracı olarak kullanırlardır.. bu putlar ayı, güneşi temsil eden putlar olabilir.. fakat yüce allah bunlara değil, sadece allaha tapınmasını secde etmesini istiyor insanlardan..
    allah ismi hz. ademden beridir var olan bir isimdir.. keza araplar hz. ibrahimin tanrısını biliyorlardı. hatta göklerin ve yerin (ay, güneşte dahil) allah tarafından yaratıldığını biliyorlardı.. sami dillerinden olan aramice de de “ilah” kelimesi kullanılır. el-ilah ın ay tanrısı sin ile hiçbir alakası yoktur. bu tamamen sizin iftiralarınızdan kaynaklıdır. .artık iftira atmayı bir sanat haline getirmişsiniz.

    el- arapçada belli birşeyi ifade eder.. el-ilah hz. muhammedin rabbidir.. hz. muhammet allah derken.. sade ve sadece gökleri ve yeri yaratan ilahtan bahseder..

    “biz onlara, bizi allaha dahada yaklaştırsın diye tapıyoruz” ayeti aslında herşeyi açıklıyor..

    sayın kuran karşıtı arkadaşlar iftiralarınıza ne zaman son vereceksiniz.. kasıtlımı yapıyosunuz.. sizin amacınız nedir? son olarak..

    cami minarelerindeki hilal sembolünün geçmişini araştırın. . bakalım hangi kültürün bir ürünüdür..

    saygılarımla..

    • Serkan dedi ki:

      Kadir bey tebrik ederim sizi,bu HAMSTER arkadasıma ben yüz kere anlattım,kusura bakmayın ama yeter bu kadar bizler günaha giriyoruz.

      Ayetimizi cok güzel aciklamissin?simdi AKILLI bir insan neden putların adı illah olan bir tasın adını benim Rabb’ime versin?bu çelişki bir kere sizin ne kadar yalancı ve iftiraci oldugunuzu gösteriyor.hz ademden beri Allah ismi olan bir yaratıcının adını nasıl olurda putperestler koyabilir buda ikinci bir çelişki?iste bu sonuc bir kere sizin iftiraci ve yalancı oldugunuzu gösteriyor!

      Lutfen bu Allah konusunu kapatalım,nice cevaplarına karşılık ayetlerimizi gösterdik,onlar ise iftira ve yalanları ile hiç bir bilimsel vede tarihsel bağı olmayan birer konuları bize yutturmaya çalıştılar ama bicimde cevabimiz vardı her zaman buradan Bilal beye Kadir beye ve tüm müslümanlara teşekkür ederim

      • kadir dedi ki:

        ne zaman onlara bir ayet gösterken. onlar; bu ancak eskilerin masallarıdır. derler.. tıpkı bunların dediği gibi.. serkan kardeşim..

        serkan kardeşim senden bir ricam var.. bu arkadaşlar ne kadar inanmasalarda, iftirada atsalar onlara hakaret veya aşağılayıcı sözler söylemeyelim. onlar zaten bu tavırlarıyla en büyük hakareti kendilerine ediyorlar.. fakat farkında değillerdir. nefislerine zulmediyorlar ki.. allah bunu çok iyi biliyor.. bize düşen her zaman hoşgörülü olmaktır.. yüce allah onları inşallah bir gün hidayete erdirir..

        allaha emanet ol.. sağlıcakla kal kardeşim..

      • Serkan dedi ki:

        Ben hakaret etmedim Bilal kardesim onlar bana dangalaklar dedi bir daha son uyarımda sen merak etme bir daha yok onlar buna bile layık değiller.

        Sende Allah emanet ol

      • 1okuyucu dedi ki:

        Kadir;

        Serkanı, Yasirden sonra sende uyarma gereği duyduğuna göre….

        ayrıca bizim için boşuna uğraşma, bizim hidayete ermeye niyetimiz yok,
        size hayırlı hidayetler dilerim.

      • Serkan dedi ki:

        Sayın okuyucu veya okuyamayici

        Sen Bilal beyin dediğini neden üzerine Alıyorsun,o bana dedi Allah seninle olsun diye sen miye kıskandın ki anlamadım.

        Sen git evrenin tanrısına TORO bey sizi kutsasin,evrenin TANRISI ile konuşuyor 😉 insan yapımı bir uçak var ona tapmaya başlamış dikkat edimde kanatlanip uçmasın :))

        Saygilar…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Serkan;

        “”””Sayın okuyucu veya okuyamayici””””

        sen benim ne olduğumu boşver, ama ben senin ne durumda olduğunu sana anlatmaya çalışayım,

        forumdan birinin sana hakaret veya küfrettiğini söyleyerek, hepimize veryansın ediyorsun,

        gerçek alemde, birine küfrettiğin zaman, (küfrettiğin kişi Müslüman da olabilir, olmayabilir de) kavga etmeyi göze alman gerekir, (sebep sonuç ilişkisi) ya sen onu döversin, yada o seni,

        sanal alemde, dayak yeme riski olmadığı için elinin altındaki klavyeyle korkmadan istediğin gibi küfür, hakaret edebilirsin,

        sanal alemde başına gelecek olan tek şey ise, her forum yönetiminin üyelerine karşı olan sorumluluğu gereği, üyelerine küfreden veya hakaret ederek aşağılamaya kalkan saldırganı banlamaktır, yani üyeliği gereği tanınan mesaj yazma hakkını elinden almaktır, Nasreddin Hocavari yaklaşımla söylersek, saldırgan üyeyi forumdan kovmaktır,

        İNANÇ KONULARININ TARTIŞILDIĞI BİR SANAL ALEMDE,
        küfür veya hakaret etmeye kalkarsan, işin içine TANRIYI da dahil etmiş olursun,

        örneğin; senin….., dediğin biri diyerek küfrettiğin kişi senin gibi küfürlü konuşan biriyse, muhtemelen sana küfürle karşılık verirken, dayak yeme riski olmadığından bende, senin de senin tanrının da…….., diyecektir, (Muhatabının Müslüman olmayacağı aşikâr)

        uygulanacak olan yaptırım ise, küfürleşenleri forumdan uzaklaştırılmak olacaktır, gerçi bazı kişiler kovalansalar da işi yüzsüzlüğe vurup bacadan içeriye girmeye çalışırlar, (mükerrer üyelik)

        şimdi gelelim işin diğer boyutuna;
        öbür tarafta hesaba çekildiğinde tanrı sana, “niye bana küfredilmesine sebep oldun, benim küfürle ilgili ayetimden haberin yok muydu?” diye sorsa, hayır yoktu, diyemezsin,

        çünki aşağıda küfürle ilgili ayeti senin taa gözünün içine sokuyorum, yani kaçarın yok.

        Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah’a söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir. (en’âm-108)

        buyur, kaldığın yerden devam et,

        birde bu işi ima yoluyla, yani küfürlü kelime kullanmadan biraz kibarca yapanlar var,
        onlarda, kurandaki bizle ilgili ayetleri gözümüzün içerisine sokarak, bize hakaret etmeye, bizi aşağılamaya çalışıyorlar, bizde içimizden “bilmukabele” diyoruz,

        bilmukabele; güzel veya çirkin temennilere aynen karşılık vermektir,

        bizde onlara buyurun kaldığınız yerden devam edin diyoruz,

        gerçi onlar, o ayetlerin küfür, hakaret içermediğini savunuyorlarsada, (gözümüzün içerisine sokmaktan büyük bir zevk aldıklarını anlayabiliyoruz)

        bizim o ayetleri küfür veya hakaret olarak algılamamız, bilmukabele dememize neden oluyor, yani bizim bilmukabele dememize bir şekilde vasıta oluyorlar,

    • 1okuyucu dedi ki:

      Kadir;

      Gece, gündüz, güneş ve ay Allah’ın varlığının delillerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer gerçekten Allah’a kulluk ediyorsanız, onları yaratan Allah’a secde edin. (fussilet-37)

      “””bu ayette görülüyor ki daha önce güneşe ve aya tapınan müşrik araplar vardır..”””

      Kuran gelmeden önce ortada müşrik diye tanımlanacak bir grup yoktu, ortada sadece Araplar vardı,

      Müşriklerinde Müslümanlar gibi aynı tanrıya (Allaha) taptıklarını, müşriklerin putları şefaatçi olarak gördükleri için Kuranda kınandıklarını sizler söylüyorsunuz,

      peki bu Araplardan İslâmiyeti kabul edenler içerisinde, kelimeyi şahadet getirirken “la ilahe illallah” dedikleri tanrıyı, ay veya güneş tanrısı sananlar yok muydu?

      Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir. (Muhammed-19)

      Araplar için Muhammedin dinine girmenin, putları (şefaatçilerini) terk etmek anlamına geleceği için şefaat garantisi olarak (Muhammed-19) gönderilmiş olmasın?

      • kadir dedi ki:

        okuyucu…

        arkadaş sen fussilet-37. ayeti tersten mi okuyosun, ayeti anlamayacak kadar kıt beyinlimisiniz.. o ayette açık açık onları yaratan allaha kulluk edin diyor. siz hala aşağıdaki yazıyı yazıyosunuz..

        “peki bu Araplardan İslâmiyeti kabul edenler içerisinde, kelimeyi şahadet getirirken “la ilahe illallah” dedikleri tanrıyı, ay veya güneş tanrısı sananlar yok muydu?” sizden alıntı.

        siz misyonermisiniz.. bu kadar çarptırma, bu kadar saçma sapan yazıları kasıtlı olarak yazıyorsunuz..

        cahiliye döneminde gaflette olanlar güneşide tanrı edinir, firavunuda.. onlar tıpkı sizin gibi allaha karşı gafil olmuşlardır..

        hiçbir zaman amacınıza ulaşamayacaksınız..

      • 1okuyucu dedi ki:

        Kadir,

        Gece, gündüz, güneş ve ay Allah’ın varlığının delillerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer gerçekten Allah’a kulluk ediyorsanız, onları yaratan Allah’a secde edin. (fussilet-37)

        benim ayeti yanlış anladığım yok, İslâm öncesi ay’a güneşe tapıp ta İslâma girdikten sonra Kuranın tanrısını ay veya güneş tanrısı olarak sananları uyarmak için ay ve güneş benim yaratıklarımdandır, eğer gerçekten Allaha kulluk ediyorsanız, Allaha secde edin diyerek uyardığını söyledim, ne var bunda?

        Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir. (Muhammed-19)

        bu ayette de Kuranın tanrısı, başka tanrılara meyletmesin diye, Muhammedi bilki Allahtan başka ilâh yoktur diyerek uyarıyor, hemde bil ki kelimesiyle vurgulayarak uyarıyor, şimdi buna da mı bir kulp bulacaksınız?

        öyle şartlanmışsınız ki, “Allah vardır” desem, “Allah yoktur” diyerek itiraz edeceksiniz.

      • yasir dedi ki:

        OKUYUCU DEMİŞ Kİ——Kuran gelmeden önce ortada müşrik diye tanımlanacak bir grup yoktu, ortada sadece Araplar vardı,———————–

        Bunları yazman işin aslından ne denli uzak olduğunu ispatlıyor…

        Kuran gelmeden önce Arapların bir kısım hanif olanlar müstesna çoğunluğu müşrik idiler…

        Müşrik, şirk-ortak koşan demektir, yani İbrahim ve ismail ile başlayan hanif Allah dini zamanla bozulmuş Allahın yanında başkalarınada ibadet yani hizmet ederek dini yani dünya yaşamı-kuralları-helal ve haramları değiştiriyorlardı…İbadet, abd’ın türevi olup hizmet etmek demektir, ibadet diyince sadece dini sembolik ritüeller olarak alğılanmasın…İbadet dinde yani dünya hayatında yapmış olduğun her şeydir, yediğin-içtiği-çalıştığın-alım-satımın-ahlakın vsvsvvss…

        Hani biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik.22 / HACC – 26

        Sonra da sana, “Hakka yönelen İbrahim’in dinine uy. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi” diye vahyettik.16 / NAHL – 123

        De ki: “Allah, doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen İbrahim’in dinine uyun. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”3 / ÂLİ İMRÂN – 95

        Nonteistler bunu hala anlayamadı…Allah Kuran veya peygamber ile yeni bir din veya şeriyat-kanun göndermedi, var olanı sağlamlaştırmak, bozulmuş olanı düzeltmek için ve ahidi tamamlamak için göndermiştir…
        Müslümanların bir çoğuda dahil nonteistler sanıyorlarki Allah kuran ve peygamber ile yeni bir din gönderdi ve araplarda dahil bunlarla ALLAH ile veya başka şeylerle ve terimlerle yeni tanıştılar…Bunların bir çoğu zaten bilinen ve var olan şeylerdi.

        O: ‘Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin’ diye dinden Nuh’a buyurduğunu, sana vahyettiğimizi ve İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya buyurduğumuzu sizin için de bir şeriat kıldı. Müşrikleri kendisine çağırdığın şey onlara ağır geldi. Allah dilediğini kendine seçer ve gönülden yöneleni kendine iletir.42 / ŞÛRÂ – 13

        Bu ayetlerin arapçalarınada bak bakalım müşrikler kurandan önce varmıymış yokmuymuş….

  85. HASAN dedi ki:

    İSLAM ÖNCESİ HANİF ŞAİRLERDEN Zeyd b. Amr AŞAĞIDAKİ ŞİİRİ İSLAM ÖNCESİ MEKKE VE ÇEVRESİNDE MONOTEİST İNANCIN OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR.
    ZEYD’İN ŞİİRİ;
    İşler taksim olunduğu zaman bir tek Rabbe mi yoksa bin tane Rabbe mi ibadet edeceğim?
    Lat ve Uzzâ’yı hep birlikte terk ederek bıraktım. Dirayetli, ileri görüşlü olan bir kimse de böyle yapar.
    Ne Uzzâ’ya ibadet ederim, ne de onun iki kızına ve ne de Benû Amr’ın iki putunu ziyaret ederim.
    Ne de Hubel’e ibadet ederim. Eski zamanda aklımın yetmediği bir dönemde o bizim için Rab idi.
    Fakat Rabbim Rahman’a ibadet ederim ki çok bağışlayan, affeden Rab günahımı bağışlasın
    Rabbinizin takvasına sarılın ve muhafaza edin; ona sarıldığınız da helak olmazsınız
    Biliniz ki iyi kimselerin yurdu cennettir, kafirler için ise sıcak ve alevli cehennem vardır .
    BURDA HUBEL PUTU’NUN ORTA DOĞUDA ESKİDEN ÇOK İNANILAN BAAL PUTUNUN ARAPLARDAKİ KARŞILIĞI OLDUĞU SÖYLENMEKTEDİR. ( BKZ. İBN AL KALBI’NIN KİTAB AL ASNAM )

    EL İLAH’IN VEYA ALLAHIN AY TANRISI, GÜNEŞ TANRISI OLMASI MANTIKSIZ. Arapça ile akraba olan dillerde ise “İlâh” kelimesi benzer şekillerde seslendirilir; İbranice Tanrı anlamına gelen “Eloah אלה”, Keldanice “Laha”, Aramice “Elāhā”, ya da Süryanice “Alāhā” gibi. ( vikipedi ALLAH )
    Allah isminin semitik halklarda çok önceden beri var olduğu anlaşılmaktadır. Genelde çoğu kültürde en üste olan bir tanrı inancı vardır.

    • kadir dedi ki:

      sayın hasan değerli bilgileriniz için allah razı olsun..

    • toro dedi ki:

      Sayın Hasan,

      Bu konuyla ilgili olarak zümer,38 ilgini çekebilir!

      • HASAN dedi ki:

        Sn toro..
        Ayette yeri gögü kim yarattı desen elbet allah der diyor. Bir allah inancı var, aşkın bir varlık olarak inanıyorlar, putsal bir inanç değil bence ki kuranda arapların lat, menat, uzzaya gibi putların allahın yanında onlara şefaatçı olacaklarına inandıklarını belirtiyor.

        Sn kadir
        Sizede sormak istediğim toronun verdiği zümer süresini ele alırsak burda ayet putperest bir araba sorsan allah der diyor. Bu soruyu aramice konuşan birine desen elaha yada bir ibrani eloah diyecektir. Nerdeyseyse bütün bu kelimeler fonotik olarak birbirine benziyor. Saydığım tüm bu milletler ve konuşulan diller ortak semitik halk ve diller. Ama bir türke, çinliye, yunana, ketl veya vizigota yeri gögü kim yarattı desen başka bir şey söyleyeceklerdir. Fonotik olarak allah lafzına benzemeyen bir kelime soyleyecektir. Buda allahın orta doğu tanrısı olduğu olduğu anlamına geliyormu. Şuda sorulabilir ta ilk insandan beri allah lafzı varsa hemen hemen bütün toplumlarda benzeş bir tanrı isminin olması gerekmiyormu. O zamana akla şu soru geliyor Adem orta doğuluydu ve semitik bir dil kullanıyordu.

      • Gencer dedi ki:

        Zümer 38
        Bu ayetten ortaya çıkan sonuç şudur.Kureyşli putperestlerle Müslümanların taptıkları Tanrı aynıdır.Muhammed sadece insan eli ile yapılmış putlara karşı çıkmıştır.Herhangi bir yenilik getirmemiştir.Peygamberlik iddiasınıda iktidarı ele geçirmek için dönemin en geçerli ve tek yöntemi olarak kullanmıştır.Allah Adem’den beri var masalını ancak Müslimler yutmaktadır.Hasan’ında söylediği gibi eğer Allah ismi Adem zamanından beri gelen bir sıfat olsaydı bugün Adem’e Adam diyen Havva’ya Eve diyen Hıristiyanlar’da Allah veya ona yakın bir isim telafuz ederlerdi.Kesinlikle God demezlerdi.

      • yasir dedi ki:

        Sami dilinde olan bu kelime başka dillerde veya dil ailesinde başka bir kelime ile telafuz edilip aynı manaya gelebilir…Unutulmamalıdır ki nasıl çağırırsanız çağırın bütün güzel isimler onundur…Yani ural-altay dil gurubunda İlah kelimesinin karşılığı tenğri-tanrı olabilir veya hint-ayrupa dil ailesinde farslar hoda, saksonlar god, arnavutlar zot sonuçta bu isimlerin hepsi sahip olan-yaratan-yaşatan manalarındadır…Bu sebebten bütün güzel isimler onundur…Ayrıca Tevratta yahve-yahova kuranda ”huve” ”yahuve” yani türkçe de”o” demektir ondan kasıt Yaratan-herşeylerin tek yaradanıdır ve tüm dillerdede bunların karşılığı vardır.

        De ki: “İster Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O’na hastır.” 17 / İSRÂ – 110

        Allah ki, O’ndan başka İlâh yoktur. En güzel isimler, O’nundur.20 / TÂHÂ – 8

        En güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle dua edin ve O’nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır.7 / A’RÂF – 180

      • yasir dedi ki:

        ”Sizede sormak istediğim toronun verdiği zümer süresini ele alırsak burda ayet putperest bir araba sorsan allah der diyor. Bu soruyu aramice konuşan birine desen elaha yada bir ibrani eloah diyecektir”

        Aynı şekilde orta asyalı bir tatara-moğola-kazağa vs sorsan onlarda ”tenğri” der, vaya yunana sorsan dillerindeki ilah-tanrı karşılığına gelen kelimeyi söyler ama insanlar bu yaratıçılık özaelliklerini kişilere veya yaratılanlara yüklemişler ve onlar ibadet-hizmet ettiklerinden şirke düşmüşlerdir…Yani bişr yunandada tek yaradan her şeyin tek yaradanı inancı vardı ama parçalıyorlardı bilmemne tanrısı-bilmen ne ilahı vsvsvs gibi…Bir inğiliz gerçekten mülüman olupta kendi dilinde Allah manasına gelen kelime ile seslensemesinde ne gibi bir yanlışlık olabilir, her şeyleri yaradan, kişi gerçekten müslüman olmuş ve hayatının her alanında yaradana uyğun yaşıyor ve yöneliyorsa bu kişi ister god ister Allah diye seslense ne farkeder, bütün güzel isimler yaradanın değilmidir…

      • yasir dedi ki:

        ”Hasan’ında söylediği gibi eğer Allah ismi Adem zamanından beri gelen bir sıfat olsaydı bugün Adem’e Adam diyen Havva’ya Eve diyen Hıristiyanlar’da Allah veya ona yakın bir isim telafuz ederlerdi.Kesinlikle God demezlerdi.”

        Gençer yanlış anlama ama zulüm gibisin…Kulaktan dolma ve mantıksız mesajlarını bırakmayı dene ve mantıklı düşünmeyi ve araştırdıklarını iyi okumayı anlamayı dene…

        Günümüzde dünya hiristiyanlarında Adem-edım, havva-eva, ismail-samuel, cebril-gabriel-bünyamin-benjamin,ishak-isaac,yakup-jakop vsvsvs bir çok isism sami halkları arap-süryani-ibrani bunlardan geçtiği gibi şimdiki hiristiyanlar bizim Allah olarak kullandığımız kelimeyi onlar yine eloh-aloha gibi kullanmaktalar yani bu kelime senin bahsettiğin isimler gibi eski ve yeni ahit ile geçmiştir…Ama her dilin kendi öz kelimesi olarak kullandıkları ilah-tanrıya karşılık gelen kelimeyi konuşuyoruz bilmem anlatabildimmi…
        Misal İlah kelimesi Arapça bunun türkçe versiyonu Tanrı, inğilizcesi god vsvsvs…İnşallah anlamışsındır.

  86. Gencer dedi ki:

    Bir siteden Alıntıdır.

    El Müntekim – İntikam alan

    Allah’ın 99 isminden en tuhaf olanlardan birisi de budur. Müslümanların Allah’ı tarif ederken ona atfettikleri özellikler (her şeyi yaratan, gücü her şeye yeten, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, yoktan var eden, istediğine istediği gibi hükmeden…) düşünüldüğünde, bunca üstün özelliklere sahip bir tanrı, neden, kimden intikam alır? İntikam denen şey, kendisine yapılan haksız bir eylem karşısında, bunun acısını karşısındakinden çıkartmak duygusu değil midir?

    Gücü her şeye yeten birisi, neden intikam duygusu taşısın? Gücünü kullanıp, durumu istediği hale getirir, olur, biter. İntikam niye? Neye hırslanıyor? Neden hırslanıyor? Elinden gelmeyen, eksik kaldığı bir şeyler var da, bunların intikam hissi mi doğuyor içine?

    Örneklemek gerekirse; diyelim ki bir bebeğimiz oldu. Anne ya da babayız. Bebeğimizi kucağımızda sever, okşarken, bebecik keyiflendi, elini kolunu sallayarak gülücükler atarken, avucu “şaaak” diye suratımıza çarptı (aslında bu gerçekten çok olur) ve hem canımızı yaktı, hem de bir an şaşırdık. Şimdi bu durumda onu hoş görüp, sevmeye, oynamaya devam mı ederiz, yoksa “bu tokatın intikamı alınacak” deyip, bir tokat da biz mi patlatırız?

    Gücümüzün yettiği, dahası bizden çok daha güçsüz, çaresiz ve zavallı birine asla böyle bir davranışta bulunmayız. Bu konuda içimizde intikam hissi oluşmaz. Normal ve doğru olan da budur.

    Peki, tüm varlıklar karşısında bu derece güçlü olduğu söylenen Allah neden intikam hissi duyuyor? Kimden intikam alacak kadar gocunuyor?

    Böyle bir tanrı olur mu? Olsa olsa Arap putları böyle sıfatlara ve niteliklere sahip olabilirler. Zaten Allah (El İlah) da 360 adet Arap putundan, Muhammet’in taptığı puttur sonuçta.

    Kesinlikle yorum eklemedim.

  87. kadir dedi ki:

    sayın hasan kardeşim..

    Örnek veriyorum Talak süresi 4. ayet kadınların iddet süresiyle ilgili ve henuz adet görmeyen kadınlar konusu. ayet aşağıdadır. Şimdi ben bu ayete baktığımda aklıma küçük kızlar gelmekte. Yalnız benim değil imam ebu hanife öyle düşünmüş adet görmeyen küçük kızlarında evlenebileceğini ve iddet süresinin 3 ay olduğunu ayetten ve hadislerden hüküm çıkarmıştır. Ayetin inme sebebiyle ilgili hadiste vardır, araştırırsın. Bu sadece bir örnek.
    ”Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdetini görmemiş bulunanlardan eğer şüphe ederseniz (iddetlerinin nasıl olacağında tereddüt ederseniz), onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların bekleme süresi ise, yüklerini bırakmaları, doğum yapmalarıdır. Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir’.

    sizden alıntı… …

    gerçekten çok yanılıyosunuz.. hadislere bu kadar itibar etmeniz. dini hüküm olarak görmeniz sizi sapkınlığa ve allaha karşı şirke yönlendirir.. bak bununla ilgili bir kaç ayet yazacağım. eğer rabbimizin sözlerine gerçekten iman ediyorsanız bu ayetlere koşulsuz iman etmelisiniz.. o zaman belki birşeylerin farkına varırsınız..

    “(ey muhammet) eğer bizim sözümüzün üzerine başka bir söz getirirsen senin şah damarını keseriz, kendine bir yardımcıda bulunmaz.”

    “rabbinden sana vahyedilene uy”

    “ey peygamber deki; ben size bir meleğim demiyorum, ben gaybıda bilmem, ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. ve onun (allahın) bana rahmet edeceğini umuyorum.”

    “elçi dedi ki; ey rabbim benim ümmetim kuranı devre dışı bıraktı”

    “deki; hak geldi batıl yok oldu, zaten batıl yok olmaya mahkumdur.”

    “allahtan başka kendine veli edinenlerin durumu kendine yuva yapan dişi örümceğin durumu gibidir. fakat bilmezlerki evlerin en güvensizi/çürüğü dişi örümceğin yuvasıdır..”

    gerekli açıklamayı bilal kardeşimin size yapacağını umuyorum..

    saygılarımla…

    • HASAN dedi ki:

      Sn kadir kardeşim
      kurana uymayan, akıl dışı diyeceğimiz hadisleri senin nazarında bir değeri olmadığını biliyorum. Mesela peygamber bir gazveye çıktığında susuz kalınmış, parmaklarından su akmış bu mitolojik bir uydurma bir hadis, çünkü kuran peygamber mucize göstemez diyor, yukardaki ayetlerde buna işaret ediyor.
      Ama bu peygamberin kuranı tefsir ederken, ilk tefsir edenin doğal olarak o olması gerekiyor, söylediğin şeylerin hadis olamayacağı anlamına gelmez. Namaz kılma şekli, kadınlarla ilgili halleri açıklaması ve diğer uygulamalı şeyleri söylemesi ve şekli olarak yapması gerekiyor. Bunla ilgili mutavatir hadisler var diyelim.

      Şimdi soruyorum yasin süresi 38. ayet
      güneşin kendisi için belirlenmiş bir karar yerine kadar akıp gider, güneşin hareketiyle ilgili.
      Elimde kurtubi tefsiri var ayeti tefsir ederken müslimim sahihinde ebu zerden rivayete göre güneş arşın altına gidermiş, sonra tekrar aynı yerden doğarmış, kıyamette tersi yerden doğacak filan diyor. Şimdi biri bu ayetin ne olduğunu anlamak için peygambere soru sormuş doğal bir şey peygamberde açıklamış yukardaki gibi. bu hadis yanlış ve bilime ters. burdan şu anlam çıkıyor insanlar peygamber zamanında ve sonrasında güneşin arşın altına gittiğine inanıyorlarmış, Peygamber bu ayeti o zaman tefsir etmedi, insanlarda yanlış inanmalarına devam ettiler demek olmuyormu. Yok eğer tefsir ettiyse doğru açıklama yapsaydı hadis olmazmıydı. Şimdi ne yapıyoruz bilim başka bir şey buluyor bizde ayet bunu söyluyor diyoruz kendi hadisimizi kendimiz yazıyoruz.

      • yasir dedi ki:

        Sen birde erzurumlunun marifetnameyi oku…
        Bak neler neler var…
        Ayrıca eskileri yermek veya kınamak değildir amacımız ama eski eserlerin veya tasavvuf eserlerine girdiğinizde içinden çıkamassınız…
        Ayrıca onları kendilerimi yapmış ve yazmışlar veya günümüzde tercüme ederkenmi eklemişler bilemeyiz ama bazılarının bazı açıklamaları satece kendi çağlarında kendi ilimleri ve dönemin ilim seviyesine ve alğısına göre zanlarıdır…Bunları ne Kurana ne peygambere nede Allaha maal edemeyiz…Kuranda-peygamberde insanlara sadece ümmül kitabı tavsiye etmiştir geri kalan müteşabihler zaman ile, ilim ederek yanarak görülecek bilinecek şeylerdir lakin adalet-zulüm emir ve yasaklar her dönemde aynıdır değişmez…Zamana ve topluma göre farklı yorumlanmaz…
        Adaletle iliğili bu tezimiz yanlışmış aslı böyleymiş diye bir değişime gidilmez lakin ilimde-bilimde bilinen bazı gerçekler zamanla ilim edildikçe yanlış bilindiği ortaya çıkabilir, bunlar bilim çevreleri ve açıklamaları ile sabittir.

        Misal miraç hadis ve nakillerinde, Peygamber ile Allahın namaz pazarlığı vardır ve kurana temelden zıttır, Ayrıca bir müslüman hiç bir resulü birbirinden ayırt etmez veya üstünlük vermez bunlar ançak allahın yapabileceği şeylerdir ama bizim bazılarımız peygamber yarıştırırlar ve resulullahı ”bizizm paygamberimiz” diyerek hataya düşerler ve akabindede en üstün peygamber derler sonrada miraç hadis ve nakillerinde Musanın tavsiyelerini dinler ve namaz pazarlığında namazı en aza 50 rekattan 5 rekata indirid…Biride ordan çıkar en üstün mühamamet peygamberdi musa onun altı olduğu halde onu neden dinle der…
        Yani daha bir çok kanu…Bu sebebten Allahın sözü,ahidi-kanunndan başka bir şeylere gerek yok…

        De ki: “Eğer sözünüzde sadıksanız, bu ikisinden daha doğru yolu gösteren Allâh indînden bir bilgi (kitap) getirin de ona tâbi olayım!”28 / KASAS – 49

        Kur’an’ı sana farz kılan Allah, şüphesiz seni dönülecek bir yere döndürecektir. De ki: “Rabbim hidayetle geleni ve apaçık bir sapıklık içinde olanı daha iyi bilir.”28 / KASAS – 85

        Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.43 / ZUHRÛF – 43
        Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.43 / ZUHRÛF – 44

        İşte bunlar, Allah’ın âyetleridir ki gerçek olarak okuyoruz sana; Allah’ın sözünden ve delillerinden sonra hangi söze inanırlar ki?
        45 / CÂSİYE – 6

        Demek alçilerde kafalarına göre bir şeyler yapmıyormuş, onlarda Tevrata vaya kurana yani kitaba-zikre-öğüte-vahyedilene uyuyorlarmış…

    • Gencer dedi ki:

      Sayın Kadir
      Sapkınlık ve Sapıklık direkt olarak ayetin içinde var.Bunu anlamayacak kadar mı körsünüz.Yüce Ulu bir Tanrı kimin kiminle yatıp kalkacağını mı hesaplamış.Yazık size gerçekten üzülüyorum.Dünya üzerine insan olarak gelme şansını yakalayıp ta insanı insan yapan büyük özellik olan Beyini kullanamadan gitmek çok acı verici bir durum olsa gerek.

      • kadir dedi ki:

        sayın gencer hangi yazıma istinaden cevap verdiğinizi anlayamadım.. eğer alıntı yaparsanız daha sağlıklı cevap verebilirim.

        sayın gencer kuranı kerimin özetini çıkaracak olursak “allahın koymuş olduğu kurallar dahiilinde insanların allahla olan bağlarını, insanların birbirleriyle olan ilişkilerini ve insanların toplumla olan ilişkilerini düzenleyen ilahi bir kitaptır.. toplumun çekirdeğini oluşturan aile kavramının nasıl kurulacağı, kimlerin evlenmeye müsait olduğunu, hz. peygamber üzerinden bütün insalığa yüce allah bildirir..

        saygılar..

      • Gencer dedi ki:

        Kadınların iddeti 3 aydır ayeti ile ilgiliydi.

      • kadir dedi ki:

        sayın gencer

        “Kadınların iddeti 3 aydır ayeti ile ilgiliydi.”

        siz empati yapın. yeni boşanmış bir kadınla siz evlenebilirmisiniz.. o kadının önceki eşinden gebe kalıp kalmadığını kontrol mü edersiniz. yoksa umursamazmısınız.. bu hüküm bütün insanlık içindir. kaldıki geçmişte başkasının çocuğunu yeni evlendiği kişinin çocuğu olduğuna inandırarak kandıran bir çok kadın vardır. bu ahlaka ne kadar sığar.. boşanmış bir kadının 3 ay evlenememesinin sizi rahatsız eden yanı nedir?

        saygılarımla..

      • Gencer dedi ki:

        Kadir arkadaş siz lafı nerenizden anlıyorsunuz ben bir türlü çözemedim.Kardeşim burada ahlaki ve insanin konulardan bahsetmizyoruz.Tanrının bu gibi ıvır zıvır şeylerle ilgilenip ilgilenmeyeceğinden bahsediyoruz.Konuyu nerelere getiriyorsunuz anlamak mümkün değil.

      • Serkan dedi ki:

        Gencer kardesim sen lafı ASIL nerden anlıyorsun,Kadir bey size ornek veriyor be sizin gibi konuyu saptırmıyor?anliyoruz zaten yoldan sapmissiniz,o zaman denenleri azcik anlamanı umuyorum.

        Senin ahlak YOKSUNU bir adam olduğunu düşünüyorum.madem Rabbim kiminle kalkıp kiminle düşmemise takmışsa sen o zaman sapık bir adamsin.insallah yapma dediklerini yapmiyorsundur?eger yapıyorsan sakın burada ahkem kesme!cunku burası ahlak YOKSUNU kisilerin konuşacağı yer değil.

        Ha gencer bey eger evren TANRINIZ size bunu helal kılmışsa devam edin nede olsa tabiatinizda olacak seyler var anlaşılan.

        Gencer bey biraz gerçekçi ol lütfen ve kimsenin yorumuna sinirlenerek konuşma.sekerin çıkıyor anlaşılan ağzına ne geliyorsa söyleyip sacmaliyorsun…

        Saygilar

      • Gencer dedi ki:

        Araya her zaman olduğu gibi Serkan paraziti girdi.Konu’nun özüne bir türlü gelemiyorsunuz çünkü örümcek ağı her tarafınızı sarmış.Ben diyorum şişhane sen diyorsun ………Ben burada Tanrınız el-ilah’ın onun bunun uçkuru ile ilgilenmesinin ne kadar mantıklı olacağını soruyorum örümcek kafalılar olayı nereden ele alıyorlar.Burada ben uygunsuz veya gayri ahlaki bir şeyimi savunuyorum? el-ilah’ınız burnunu milletin uçkuruna sokmuş eleştirdiğim olay budur.Ayrıca Sizin ilahınız Muhammed’dir çölde kafasına göre bir şeyler yumurtlamış incil’den çalmış,tevrat’tan çalmış bir sürü abuk sabuk hikaye ile sizin beyninizi ele geçirmiş.
        Bakın size büyük bir yanlışlık daha önce konusu geçmişti.Hadi çözün bakalım aşağıdaki yanlışlığı.Şimdi savunmanız bu olacak İki Meryem’inde abisi Harun babası’da İmran’dı değil mi?
        Siz önce Meryem ve Ali-İmran surelerinde adı geçen Meryem’in kim olduğuna karar verin.İmran’ın kızı Musa ve Harun’un kızkardeşi olan ve MÖ 1500 lerde yaşamış Miryam’mı yoksa MÖ 20 lerde yaşamış Meryem’mi?

  88. kadir dedi ki:

    okuyucu….

    “Kadir;

    Serkanı, Yasirden sonra sende uyarma gereği duyduğuna göre….

    ayrıca bizim için boşuna uğraşma, bizim hidayete ermeye niyetimiz yok,
    size hayırlı hidayetler dilerim.”

    çok muhterem ve erdem sahibi okuyucu… biz bu dünya hayatında her insanı bir cevher olarak görürüz. çünkü her insanı yüce allah yaratmıştır.. insan bir altındır.. fakat bu altınlar içinde çamura bulaşmış olanlarda vardır. bulaşmamış olanlarda… siz çamura buşalmış altınsınız.. ama her halukarda ölene kadar bir altınsınız.. size hidayet dilememin nedeni budur.. bizim dinimizin ahlakı budur.. bir gün inşallah o üzerinizdeki çamuru temizler, ve özünün olan o saflığa dönersiniz..

    • 1okuyucu dedi ki:

      Kadir,

      ben çamura bulanmış altın falan değilim,

      ben bu alemde, bir sinekten, bir pireden, bir hamam böceğinden, bir dışkıdan, kısacası var olan her şeyden hiçbir farkı olmayan bir garip ademim,

      benim erdiğim hidayet budur, üstelik benim erdiğim hidayetin bir ödülü de yoktur,

      • kadir dedi ki:

        okuyucu…

        siz istemesenizde size karşı olan iyilik temennilerim daima devam edecek.
        siz kendinizi nasıl görürseniz görün.. önemli değil.. önemli olan özünüz olan nefsi vahidedir..

  89. kadir dedi ki:

    okuyucu…

    ayrıca serkan kardeşime ilk olarak hakaret eden sizin saz arkadaşlarınızdır.. o buna rağmen belli bir seviyede kalıp aşırıya gitmemiştir.. ben serkan kardeşimi aslında uyarmadım. sadece sizin için değmeyeceğini hatırlattım.. bizim sizin ve saz arkadaşlarınızın iyiliğinden başka bir kötü düşüncemiz olamaz.. tabi anlayana.. sayın ateist, pardon deist, yok yok müşrik, okuyucu…

    • Serkan dedi ki:

      Yasir kardesim teşekkür ederim,

      Bu arkadas ya bilgisiz yada okumadan konuşuyor.beni uyarmadı uyarilacakta bişey yok zaten?o saz arkadaşları sinirlenmeden komusmayi öğrenirse aynı seviyede devam ederdik ama baktım ki ne dangalakligimiz nede gerizekaliligimiz kalmış!saygiyi öğrenin lütfen yeter biz Allah’ın kulları biliyoruz sizde cakma evrenin tanrısından bişeyler öğrenseydin YAA

      Saygilar…

    • toro dedi ki:

      Sayın Kadir,

      Bu arkadaşın kendisiyle iletişimim yokken bodozlama bana hücuma geçtiği yazıları benmi bulup önünüze koyayım yoksa siz kendiniz mi bulursunuz?

      Bu arada ben aylardır buradayım ve saz arkadaşım falan diye gözetmeden gerektiğinde herkesi uyarıyorum, hatta bunu yaptığım için bizzat siz bana teşekkür etmiştiniz!

      Peki siz spider-head adlı saz arkadaşınız bizlere hertürlü hakareti ederken nerelerdeydiniz? İnsanlara geçmiş olsun demek için bile önce inançlarına bakan sizler şimdi çıkıp ”koymayı” çok seven arkadaşınızı savunmaya çalışmaya utanmıyormusunuz? Arkadaşım madem tarafsız kalamıyorsunuz, madem aklı selim çağrısını adam gibi yapamıyor, insanlık adına doğruların yanında olmak için bile taraf oluyorsanız topa hiç girmeyin!

      Hayır geçmişinizde yapamadıklarınız ortadayken şimdi ispatlamaya çalıştığınız şey nedir?

      Birilerini örnek almak mı istiyorsunuz! O halde sürekli teşekkür ettiğiniz Bilal Bey i örnek alın! Bakın bakalım o sizin gibi gaza geliyor ya da kendisine söylenilenlerden tahrik olduğu gerekçesiyle etrafa hakaretler yağdırıyormu?

      Ama buna rağmen spiderhead konusundaki eleştirim onun içinde aynen geçerlidir!

      • kadir dedi ki:

        sayın toro…

        “Peki siz spider-head adlı saz arkadaşınız bizlere hertürlü hakareti ederken nerelerdeydiniz? İnsanlara geçmiş olsun demek için bile önce inançlarına bakan sizler şimdi çıkıp ”koymayı” çok seven arkadaşınızı savunmaya çalışmaya utanmıyormusunuz? Arkadaşım madem tarafsız kalamıyorsunuz, madem aklı selim çağrısını adam gibi yapamıyor, insanlık adına doğruların yanında olmak için bile taraf oluyorsanız topa hiç girmeyin!” sizden alıntı…

        diğer arkadaşları bilmiyorum ama benim bu sitedeki her yazıyı okumam gibi bir şansım yoktur.. ayrıca her kim olursa olursa olsun hakaret dolu sözler, saygısızlığı tasvip edecek değilim. bu müslümanda olsa fark etmez.. sayın toro sanırım biraz alınganlık seziyorum sizde.. inanan inamayan her insan benim nazarımda birdir.. çünkü herşeyi benim rabbim yaratmıştır.. inanana da, inanmayanada her zaman geçmiş olsun derim.. dediğim gibi her yazıyı okuma şansım olmuyor.. böyle iken gözümden kaçmış ise beni mazur görün…

        “hayır geçmişinizde yapamadıklarınız ortadayken şimdi ispatlamaya çalıştığınız şey nedir?”

        benim geçmişte ne yaptığımı ne yapmadığını siz bilemezsiniz. o yüzden kimsenin geçmişine girmeyin.. ben sizin hiç gemişinize girdim mi?

        “Birilerini örnek almak mı istiyorsunuz! O halde sürekli teşekkür ettiğiniz Bilal Bey i örnek alın! Bakın bakalım o sizin gibi gaza geliyor ya da kendisine söylenilenlerden tahrik olduğu gerekçesiyle etrafa hakaretler yağdırıyormu?”

        sayın toro anlaşılan siz psikolojik olarak epey olumsuz etkilenmişsiniz. ruh halinizde bozulmalar meydana gelmiş, ben hiç kimseyi kendime örnek almam. çünkü her insanın eksileri ve artıları vardır.. ama birgün örnek almam gereken biri olursa oda bilal bey gibi birisi olur.. zorunuza gitmesin..
        bu sitede ben hiçbir insana hiçbir zaman hakaret etmedim. sanırım siz bana alındığınız için böyle yazdınız.. sayın toro eğer sahile yakın bir yerde oturuyorsanız sahilde bir yürüyüşe çıkın. rahatlatın kendinizi.. çünkü ben sizi maalesef iyi görmüyorum..

      • toro dedi ki:

        Sayın Kadir,

        Aylar önce bana teşekkür ettiğiniz yazınıza karşılık verirken bu spiderhead mevzusu ile ilgili sitemimi yine belirtmiştim! Bu yüzden gözden kaçırmış olamazsınız! Hele de spiderhead i verdiği bilgilerden ötürü tebrik edip, hakaretlerini ise görmedim, duymadım, bilemedim demeniz anlamlı değil! Onun teşekkür edilecek yazılarını okuyor, kınanacak yazılarını görmezden mi geliyordunuz?

        Benim psikolojim, ahlakım ve duruşum hiç değişmedi! Hala en başta yaptıklarımın aynısını yapıyorum! Sizin gibi adama ve duruma göre değişen tepkiler vererek kendimle köşe kapmaca oynamıyorum!

        Bu nedenle ahlaktan özellikte tarafsız ahlaktan nemalanamayanların ahlak lafazanlığına tahammül edemiyorum!

      • toro dedi ki:

        Sayın Kadir,

        Geçmişten kasıt bu platformdaki geçmişinizdir! O nedenle sizin geçmişte ne yapıp ne yapmadığınızı yazdıklarınızdan bilebilirim! Tabi ki sizde beni!

    • 1okuyucu dedi ki:

      Kadir;

      bilmukabele.

  90. HASAN dedi ki:

    Sn yasir
    Sİzden alıntı. “Sami dilinde olan bu kelime başka dillerde veya dil ailesinde başka bir kelime ile telafuz edilip aynı manaya gelebilir…Unutulmamalıdır ki nasıl çağırırsanız çağırın bütün güzel isimler onundur” demişsiniz ayetite baz alarak.
    Ama ALLAH özel bir isimdir, ilah,rab, yada god’ın tam karşılığı değildir. Ahura-mazda, tor, zeus, kibela gibi özel isimdir ve bir ilahın adıdır. Şöle diyemeyiz samiler ilah, rahman diyor, angolsaksonlar got veya lord hepsi allahın değişik versiyonları. Şöyle desek daha doğru olur bence mesela allah , eski yunanlara zeus olarak geçmiş, keltlere şöle geçmiş gibi. Tanrı geçişlerinin örnekleri var çünkü. Sümer tanrılarının yunan panteonunu etkilemiştir ve bazı tanrılar değişik isimlerle geçmiştir.
    Peki adem’den beri ALLAH özel isim olarak varsa bunun tüm dillerde aynı yada yakın olması gerekmezmiydi. sadece semitik topluluklarda varsa sadece onların ilahıdır anlamına gelmezmi.
    Not. Ama hala allahın araplarda bir put olduğuna inanmıyorum.

    • rammsteinn dedi ki:

      aynen hasanın dediklerine katılıyorum
      tanrı diyelimki yunan mitolojisi döneminde onlara bir peygamber gönderdi.
      kendini bir mitoloji tanrısı ismi olarak mı tanıtır?
      hadi diyelimki yunanlı bir şöhret manyağı adamın teki çıktı kendini peygamber ilan etti. dediki
      “bir tek zeusa tapın. o tektir. gerisine tapmayın. bir tanrı vardır. o da zeustur”
      iyi bir taktikle peşine onbinleri takarsa buyrun size bir din. görünmeyen tek tanrılı bir din.
      bu din de mi semavi bir din olacak? neticede görünmeyen tek tanrıya tapan bütün dinler semavi dinler grubu.diyelim ki gerçekten bütün evreni yaratan görünmeyen bir tanrı var. ve 1 tane peygamber gerçek. veya hiç peygamber göndermedi.
      tanrı acaba neye göre insanları değerlendirecek. her görünmeyen tanrıya tapanı,kendine tapmış olarak mı kabul edecek?
      isa,musa,muhammed. bunların hepsinin gerçek peygamber olma ihtimali sıfırdır. çünkü hepsinde din yapısı birbirinden farklı.
      netice de tanrı mısıra bir peygamber gönderse kendini tutankamon veya ra diye tanıtmaz.
      el-ilah putunun gerçekliğine inanmayanlar resimlerine inanmıyorsa british museum da kendisine bizzat bakabilir.
      kuranda ki put isimleri belli. yüzlerce put olduğu aşikar. bu kadar putun en büyüğü olacağıda aşikar. çok tanrılı dinlerde her daim en büyük tanrı vardır.
      illaki paganlarda bir putu, en büyük put olarak kabul edeceği aşikar.
      adı al-ilah olur, il-ilah olur, te-ilah olur.
      neticede en büyük tanrıyı birisi alıp görünmez bir tanrı formuna sokup adını bile değiştirmeye gerek görmemiştir.
      tanrı put isimlerini kuranda anarak onları tanımış oluyor.
      evreni yaratan bu kadar büyük bir tanrı asla ve asla bi-kaç bin kişinin taptığı put isimlerini anmaz. her toplumda kendini başka bir isimle tanıtmaz. kendini tanıttığı toplumları birbirine düşman etmez. aracı kullanmaz. aracılara inananları cennete , inanmayanları cehenneme atmaz. dünyanın çok ufak bir bölgesinde 3-5 tane aracı seçip dinin yayılmasını beklemez.

      • toro dedi ki:

        Sayın Rammstein,

        Zaten mitolojik dinlerde özünde tek tanrılıdır! Çünkü aralarından biri her zaman en büyük, en güçlü olan yani kral tanrıdır! Diğerleri onun altında onu takdis eden tanrılar olarak yerlerini alırlar! Sümerlerde, Babillerde ve Asurlularda kral tanrı zigurrat taki tahtına kurulurken diğer tanrıların hepsi hep bir ağızdan onu takdis eder!

        Semavi dinlerde ise kral tanrı (arşını meleklerin taşıdığı) yine varken diğer tanrılar bu sefer karşımıza melek olarak çıkarlar! Bu defa da onlar tahtına kurulmuş olan tanrıyı takdis ederler! Ve tıpkı mitolojik dinlerde olduğu üzere aralarında tartıştıkları konseyleri vardır;

        “Aralarında tartıştıkları sırada, yüce topluluğa (ileri gelen melekler topluluğuna) dair benim hiçbir bilgim yoktu.”Sad,69

        “Bana ancak, benim sadece bir uyarıcı olduğum vahyediliyor.” Sad,70

        (Melekler derler ki:) “Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır.”Saffat,164

        “Şüphesiz biz (orada) saf duranlarız.”Saffat,165

        “Şüphesiz biz (Allah’ı) tespih edip yüceltenleriz.” Saffat,166

        ”Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır.” Saffat,1-4

        ”Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır.” Saffat,8-9

      • yasir dedi ki:

        Toro, Ramsa anlatsam anlamaz ama sen az buçuk anlıyorsun ama çoğunluğu zan ve yanlış anlamalar…Rams Bunu bir hakaret değil gerçek olarak alğıla…

        Yunanlar teosu putlaştırdıklarından saptılar, halbuki onlardada durum aynı…Allahın resul göndermediği hiç bir ümmet yok onlarda ne yaptılar yok deniz tanrısı-yok rüzğar tanrısı vsvsvs, tabiki bu kaynaklardan okuduklarımız doğruysa velasıl hiristiyanlık onlara gittiklerinde aslıyla değil kendi pağan inanışlarına giydirme monte yaptılar, günümüzde hiristiyan gleneklerinin çoğu pağan kültürlerinin devamıdır…

        Toro, hud 97-bakara 246- bu ayetleri oku bu ayetler gibi daha fazlasıda var istersen onlarıda veririm, okurken arapçalarınıda oku…

        Saffat 160’dan 166’ya kadarda iyi oku ama arapçalarınıda okuki buraya koyalayıp yapıştırdığın ayetlerin meallerini ve kelimelrini anlayasın…

        ben sana bir ip uçu vereyim…

        İllâ ibâdallâhil muhlasîn(muhlasîne). 37 / SÂFFÂT – 160

        Burada Allaha ihlasla hizmet edenler vurğulanmaktadır…Vermiş olduğun ayetlerin devamını bir bütün olarak oku ve anlamaya çalış…

        nekadar yanlış zanlar içerisindesin…İnanmasan bile sen ve senin gibilerin yanlış zan ve bilğilerle hareket etmenizi istemem…

      • toro dedi ki:

        Yasir,

        ”nekadar yanlış zanlar içerisindesin…”

        Yapacak birşey yok! İkimizde söylediklerimizin kesinlikle doğru olduğunu kanıtlayamayacağımız için, ya ben doğru söylüyorum ya da sen! Ama görüyorum ki sen kendi ikrarına muhalefet etmeye devam ediyor ve kanıtlayamayacağın iddiaların doğru olduğunu söylemekten vazgeçmiyorsun!

        Bu arada ben bir ayet paylaşırken o ayetin geçmişinide geleceğinide kontrol eder okurum! Vicdanım senin benden yapmamı hala bekleyebildiğin o spekülasyonu ya da dezonformasyonu yapmaya izin vermez!

        Komik olan nedir biliyormusun benim yaptığım yoruma;

        ”nekadar yanlış zanlar içerisindesin…”

        diye itiraz edip sonra aynı benim gibi yapıp,

        ”Yunanlar teosu putlaştırdıklarından saptılar, halbuki onlardada durum aynı”

        diyerek kendinle çelişiyorsun! Sen söyleyince yunanlılar teosu putlaştırdıkları için sapıtıyorlarda ben söyleyince tanrılar meleğe dönüşemiyormu?

      • Serkan dedi ki:

        TORO yine gaza gelip bilimden ve tarihden yoksun cevaplar vermeye başladın,bu gidişle filozof olma ihtimalin uçmak kadar büyük ve yüksek görünüyor.

        Sana tarihsel olayları yaşanan bir dille anlatıyorlar ve anlatıyoruz sen ise ateist ve putperst iddianda kendi kendine yazıp çiziyorsun,aynı gencer beyin üçgen ve kareyi iyi bilin matematikçiyi dunyanın yuvarlak olmasını bilmesi gibi sallıyorsun?biraz gerçekçi ol lutfen

      • yasir dedi ki:

        Toro yine ”melek” konusana geldik…olayı buraya getiren sensin…
        Bence bu melek olayını ve etimolojik olarak araştırmasını yapmadan anlayamassın…

        7 / A’RAF – 109
        ”meleu min kavmi fir’avne”

        11 / HUD – 27
        ”Fe kâlel meleullezîne keferû min kavmihî”

        11 / HUD – 38
        ”aleyhi meleun min kavmihi sehırû minh”

        12 / YUSUF – 43
        ”yâ eyyuhel meleu eftûnî ”

        23 / MU’MİNUN – 24
        ”Fe kâlel meleullezîne keferû min kavmihî”

        Şimdi toro sen melek kelimesini sadece metafizik varlıklar olarak ”hayalet casper-kespır” gibi tasuvvur edersen hiç bir zaman anlayamassın…

        Melekut-mele-amele- bunları bir kalıba sokamassın bunların durum-hal ve boyutları değişebilir…Melek düz manada bir sorumlukluk yüklenmek-bir çarkı çevirmek-işlemek-devamlılığını devamettirmektir…
        Dilimizdeki ”AMELE” kelimesi burdan gelmektedir yani amel eden-işleyen demektir, ”hamile” kelimeside dilimize burdan gelmektedir arapçada ”hamelet” kökündendir yani hamile kalmak yüklenmektir…Bir toplumun istikrarını sağlayanlan ileri gelenleri o toplumun mele-amele’leridirler…Kurandaki anlatımla iblis önce melek yani Allahın amelesi olarak adalandırılır çünkü Allah için yüklendiği görevler vardır, sonrada cinlerden olduğu söylenir burada kasıt kibri ve kini yüzünden kendini örttü-kendini kantrol edemez hale geldi anlamındadır bir insan aklını kullanamıyacak boyuta geldiğinde cinnet geçirir yani aklını kullanamadığından kendine hakim olamaz ve istem dışı herşey yapabilir, aklı örtülmüştür…Aynı şekilde metafizik bizim elle tutup göremediğimiz meleklerde vardır bunlara en büyük örnekse akıldır…

      • yasir dedi ki:

        Toro, saffat 164’te konuşanların melek olduğunu sana kim söyledi eğer öyleyseler kanıtın ne?

        evet, benim tanımlamamla amele-melekut tanımına girebilirler ama orada Allahın abidleri-hizmetçileri anlatılmaktadır…Yani Allahın ameleleridirler…Ama sen bunu tastikler ve saffat 164’te melekler konuşuyor o zaman kendinle çelişmiş olusun…Bilmem anlatabildimmi.

      • toro dedi ki:

        Yasir,

        Dostum melekler konusunda sen haklısın, beni önce sıkıştırdın sonra da yendin! Bilemedim seni, kusura bakma! Sanırım artık rahatlamışsındır!

        Ve umarım bir daha ”hayalet casper-kespır” gibi tasuvvur edersen hiç bir zaman anlayamassın” gibi abuk subuk yorumlarla karşıma gelmezsin! Hayır hayal kurmada seninle baş edebilir durumda olsam anlayacağım! Ama değilim!

      • Serkan dedi ki:

        TORO bey demişsiniz hayal kurmayın ve hayalet casperdan bahsetmişsin!iyu bu güzelde sen neden halen hayal kuruyorsun?diyorsun ya birgun zaman gelecek tv frekanslarına girip baska bir dil kullanıp herkese hitap edeceğim vede siz bu konuşulan dili kendi dilinizde ANLAYACAKSINIZ diyen 😉 iyide burada hayal Kur’an ve bilim kurgu izleyen kim acaba?

        Neden biraz objektif olmuyorsun,biraz gerçekçi olda böyle hayal kurma lütfen gülünç oluyorsun

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Seninle oynadığım oyun bitti! Oynanılan olmaktan zevk almış olman seninle 2. defa oynayacağım anlamına gelmiyor! Sen bırak televizyonda rüyanda bile yüzünü göremeyeceğin bir adamın senin için tanrı ile konuştuğuna inanıyorsun ya! Bunun üstüne daha büyük bir hayal kurmaya bu çağda imkan yok! Yani en büyük hayalperest sensin! Hadi tadını çıkar!

      • Serkan dedi ki:

        Ah be TORO kardesim madem oyun oynuyoruz neden bizlere evrenin tanrısını oyuncak olarak yorumluyorsun?yazik DEGİLMİ ona oda oyun oynamaktan zevk almış olamaz mı?nerden biliyorsun belki sen göremiyorsun evren tanrısını o seninle oyun oynamak istiyordur!

        TORO kardesim 2.defa değil sen 3 . Defada konuşsan senin bilinç altındaki o BASTIRILMIŞ evren tanrısını çürütmek için gerekirse bilimsel değil kurani Kerim’in her harfini sana okuyup ileteceğim…saygilar

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        ”Ah be TORO kardesim madem oyun oynuyoruz neden bizlere evrenin tanrısını oyuncak olarak yorumluyorsun?yazik DEGİLMİ ona oda oyun oynamaktan zevk almış olamaz mı?nerden biliyorsun belki sen göremiyorsun evren tanrısını o seninle oyun oynamak istiyordur!”Serkan’dan

        Ne diyeyim tecrübe konuşuyor demek ki? Senin ki ile aranızdaki münasebetin aynısının bizde de olduğunu düşünüyorsun! Maalesef kendisi bizimle konuşmaz, e konuşmadan da oyun oynanmaz ki, değil mi?

      • Serkan dedi ki:

        TORO bey seninkisi sen turşu ne perhiz gibi.ikiside yoksa madem neden gecen tartışmamızda evrenin tanrısının neden savaşmasını istedin Rabbimle ah TORO bey biraz şov yapmayı bırakıp yazdıklarını unutma vede gerçekçi ol lütfen 😉

    • yasir dedi ki:

      Hasan, eloh ibranice olup ibrani isimlerinde sona ”el” eki gelerek isim tamamlarlar yani ”samuel” arapça versiyonu ile ”ismail” ilahın ismi anlamındadır, yani buradan kasıt esma-sema-semavattır-yaratılıştır-düzendir, gabriel-cibril vsvsvsvs ama ismi-esmayı-semayı sadece alğılamanın en altında ”ad” olarak alğılarsak işin içinden çıkamayız, hiç bir şeyi esmanın-semanın-ismin dışında düşünemeyiz çünkü esma-semavat herşeyi kaplamıştır…Bu birazda ”İlah” kelimesini sami halkların millileştirmesinden kaynaklıdır…Halbuki İlah-tanrı-god bunlar özel değil geneldir…
      Aynı şekilde ”teos” yunan tanrı veya ilah manasındadır lakin günümüze ”deus” veya ”zeus” şeklinde özelleşerek veya millileşerek gelmiştir, bunlar dillerin ya kendi glişimi veya farklı kavimlerin farklı veya yanlış telafuzlaı sonucu bu hali almıştır…
      ”Yunan” kelimesi halbuki bu kavime biz yunan diyoruz onlar kendilerini ”helen” avrupalılar ”grek” olarak tanımlıyor…İyon kelimesinin bu şekilde telafuzu sonucu son haline almıştır…Aynı şekilde ”rum” kelimesi Romanın sınırları doğuda perslerele sınır olan Çorum-erzurum bölğelerine kadar geldiğinden diyarı-rumdur, celalettini rumi persten diyarı ruma geldiği için rumi lakabını almıştır ama şimdiki anadoluda yaşayanlar için ise diyarı rum suyun ötesidir…

      • HASAN dedi ki:

        Zerdüştlükte monoteist tanrı inancı için iyi bir örnektir.Oda peygamber ibrahim ve peygamber muhammet gibi tanrılar panteosunu politeistlikten monoteistliğe devşirmiştir ve tek tanrıya indirgemiştir. Oda temelde monoteisttir ve tanrısı bildiğin gibi ahura mazdadır. Allah kendini peygamber zerdüşte ahura-mazda diye mi tanıttırmıştır. Şimdi ben allah yerine rab, huda diyebilirim acaba ahura mazda da diyebilirmiyim. Zerdüşt neyin yerine acaba ahura mazdayi koymuştur. Bu durumun el ilah için olamayacağını nereden biliyoruz. Aynı çoğrafyada çok yakın bir örnek..

      • rammsteinn dedi ki:

        yasir
        “Allahın resul göndermediği hiç bir ümmet yok”
        diyerek tanrını ne kadar aciz duruma düşürdüğünün farkındamısın.
        binlerce ümmet geldi geçti. bu demekki binlerce peygamber başarısız oldu.
        tanrı evreni dizayn edecek ama dünyada kendini insanlara tanıtamayacak.tanrının yetenekleri bende olsa şu kıt aklımla ben bile daha iyi iş çıkarırdım.
        tanrıyı görüp te reddecek birisinin akli dengesi bozuktur.
        cengiz han : gel kardeşim huzuruma. ben tanrıyım sana destek olacağım. beni insanlara anlatacaksın.
        napolyon : askeri dehasın meleklerim sana yardım edecek yay dinimi.
        Büyük İskender,Hannibal,sezar, say say bitmez.
        her kıtada 1 peygamber ve her kıtada aynı kitap.kıtalar keşfedilir bakılırki her kıtada aynı din aynı kitap.ve şu anda dünyanın yüzde doksanı allaha tapardı. birbiriyle savaşanı cehenneme atarım derdim bak bakalım nasıl tanrılık oluyormuş.
        ama yok sizin tanrınız bedeviyle,marangozla din yaymaya çalışıyor.

        melek konusunda.
        tanrı bu kadar acizmi ki meleklere ihtiyaç duyuyor?
        asla kanıtlayamayacağınız bir varlığın gözlük takmadığını ispatlayabilirmisiniz?

      • Serkan dedi ki:

        HAMSTER kardesim Allah c.c. Sayısı belli olmayan peygamber yollarken sen neyin başarısızlığından bahsediyorsun?dunyada 7 milyar insan var bu insanların 5 milyarı Allah’a inanip sukur ederken geri kalan 2 milyar putperst ve geri kalan 1 milyon kadar ateist başarımı sanıyor kendini!neden 5 milyar siz değildinizde 1 milyon kadarsiniz?

        Ahh HAMSTER kardesim biraz bilgili ol ve su cahilliğinden kurtul lütfen saygilar

      • Serkan dedi ki:

        HAMSTER kardesim bide AKLININ KİT OLDUĞUNU BELİRTMİSSİN?BAK BEN DEMİYORUM SEN KENDİNE DEMİŞSİN BUDA İYİYE İŞARET BİRAZ AKLINI TOPLADA ÖYLE TARTİSMAYA GEL!CUNKU BU PLATFORMUN ADI BİLİM VE SENİN GİBİ AKLI KİT BİRİNİN BURADA SALLAMASİNA ANLAM VEREMİYORUM…

        SAYGİLAR

      • yasir dedi ki:

        Rams, anlatsam anlamassın bu yüzden konuyu uzatmaya gerek yok…
        Dünyanın ve insanların bu halleri Allahın değil insanların beceriksizliğidir…
        Allah her ümmete resul-ahid-söz göndermekle lütüfta-iyilikte bulunmuştur ama insanlar bunları taşıyamamakla ne kadar cahil-kaypak-aşşaların aşşalığı olduklarını kanıtlamışlardır, içlerinden sözlerini tutup taşıyanlar müstesna…
        Bu helak olan ümmetler sünnet-kanun-yasanın gereği kendileri yok edip helak etmişlerdir durup dururken ALLAH kimseye zulum etmez…
        Allahın azameti zaten her şeyiyle ortadadır…Senin istediğin bir dünya ve düzen zaten ahirette olacak işte orda ALLAH herşeyi bir şekilde herkezin göreceği bir tarzda müdehale edecek ama o zaman iş işten geçmiş olacak…Bunları görebilmen için fazla bir zamanda gerek yok insanın yaşamı toplasan 100 yılı geçmez, ölümün ile kıyamın bir olacak işte o zaman Allahın açık ve kapalı bütün müdehalelerini görecek ve hissedeceksin…Bunun için sadece ölümü dilemen yeterli, bu dünyadaki serbesliği-hürlüğü- orada bulamayacaksın.

      • toro dedi ki:

        Serkan,
        Demek dünyada senin gibi olmayanları teker teker sayabiliyorsun. Maalesef seni yine hayal kırıklığına uğratacağım;

        2005 Yılında Britanica Ansiklopedisinin yaptığı çalışmaya göre dünya üzerinde hiç bir dine mensup olmayanların oranı %11,9!

        Kendine doğrudan ateist diyenlerin oranı ise %2,3.

        Artık toplam nüfusa oranlamasıda senden! Önce ateist sayısını hesapla bakalım S.Arabistanın ya da Türkiyenin nüfusunu geçebilmişlermi?

      • Serkan dedi ki:

        Toro bey o zaman bu durumda 2 milyar dinsiz yok o zaman 770 milyon dinsiz var.hic bir seye tapmayın kisiler ne ateist nede dinsiz bu durumda Allah’a inanan sayısı sizin bu tezinize göre 6 milyara yükselmiş oldu?enterasan sen bizim Allah’a inanan sayımızı arttırmış OLMUSSUNUZ.o zaman sizin ateist oranı binde 1 oluyor.buda demek oluyor sizin ateistler azınlık oluyor.eskiden bizim Allah inancımız sizin oranınızdaydi simdi binlerce yıl sonra siz bu duruma durmuşsunuz?sizi tebrik ederim gercekleri kendi ağzınız ile aciklamissiniz.
        Saygilar

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Budistleri, hinduistleri ve şintoistleri ve adını sayamayacağım kadar çok yöresel inancı kendine bağlayacak kadar zor durumda olman inanılmaz!
        Özellikle hinduistleri 🙂

        Zaten diğerleride kucağını açmış müslümanlarla kucaklaşmayı bekliyordu! Koş git seni 2.5 milyar hristiyan güzelce bir karşılasın! Bakalım o zamanda aynı tanrıya inandığınızı düşünmeye devam edebilecekmisin?

      • Serkan dedi ki:

        Ne kadar komiksin TORO bey hem HAMSTER gibi kendini itiraf et hemde hic bir dine inanmayanları hindu vs diye yuttur simdi!neyse sen Allah inancı tüm dünyada 6 milyar olarak düzeltiliyor.

        Sen ne kadar sırın oluyorsun kardesim,hıristiyanlar bizi Allah inancı olan her yerde saygı ile karşılamislardir.sen bir ateistim dede bakalım kimi öpüyorlar o zaman görürüm seni ;))

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Cidden cahil cesareti dedikleri seninki olsa gerek! Hiçbirşey bilmeden sadece havadan sudan konuşarak birşey ispatladığını düşünüyorsun!

        Bak dostum, sana verdiğim bilgi 2005 yılındaki bir araştırmaya ait! Durumu biraz daha güncelleyelim!Benim en sevdiğim şey sizin taraftakilerin kullandığı verilerle konuşmaktır! Şimdi Yeni Şafak Gazetesinin 18.12.2012 tarihinde AA ya dayandırarak yaptığı bir haberi seninle paylaşacağım! Buna göre 230 ülkede yapılan anketler sonucu ortaya çıkan durum şu!

        Dünya nüfusu 6,9 milyar.
        Buna göre dünyada 10 kişiden 8’i bir dine inanıyor.
        Dünya nüfusunun yüzde 32’si Hristiyan yüzde 23’ü ise Müslüman.
        Hiçbir dine inanmayanların oranı ise yüzde 16.

        Arada sizinle pek fark kalmamış ne dersin? Biraz çocuk yapma katsayımızı sizin seviyenize çekmek yeterli olacaktır!

        Rapora göre dünyada 2,2 milyar Hristiyan (yüzde 32), 1,6 milyar Müslüman (yüzde 23), 1 milyar Hindu (yüzde 15), 500 milyon Budist (yüzde 7) ve 14 milyon Yahudi (yüzde 0,2) yaşıyor. Bunlara ek olarak Afrika, Amerika, Asya ve Avustralya’da geleneksel dinlere inanan 400 milyon kişi (yüzde 6) var.

        Zerdüştlük yüzde 1’in içinde

        58 milyon kişi (yüzde 1) ise Jainizm, Sihizm, Şintoizm, Taoizm, Tenrikyo ve Zerdüştlük gibi diğer dünya dinlerine inanıyor.

        Bakalım seninkiler kaç kişi?
        Hristiyan 2.200.000.000
        Müslüman 1.600.000.000
        Yahudi 14.000.000

        Toplam 3.814.000.000 Semavi dinler

        Hinduist 1.000.000.000
        Budist 500.000.000
        Geleneksel 400.000.000
        Diğer 58.000.000

        Toplam 1.958.000.000

        Hiçbir dine İnanmayanlar ise 1.100.000.000

        Şimdi söylermisin bu hiç bir dine inanmayanların sayısı nasıl oluyorda bu kadar çıkıyor! 2005 ten bu yana bayağı artmışız ne dersin! Sayı müslümanların sayısını geçtiğinde bu sayısal avantajı eline geçirenlerin haklı olduğu düşüncesiyle doğru söyleyenler bizlermi olacağız! Sanırım şuanda hristiyanlar doğru söylüyor!

        Daha çok çalışman lazım serkan! Aradaki fark boş boş konuşarak kapatabileceğinden fazla!

        http://yenisafak.com.tr/aktuel-haber/iste-69-milyarlik-dunyanin-din-nufusu-18.12.2012-436757

      • Serkan dedi ki:

        İyi YAA TORO kardesim

        Bende onu söyledim 5 milyar semavi dine inanan insan var,2 milyar putperst ve dine inanmayan var dedim,senin verdigin ornege doğaçlama yaparak senin bilgi kirliliğini gösterip dogruyu buraya yazmanı bekledim ve doğru tespitten sasarak yine kendine çevirdin?hindistanin nüfusu 1 milyar zaten kardesim orada 100 milyon musluman yaşıyor ve çin de de 150 milyon musluman yaşıyor burada yeni şafağın gazetesini tam okumadığın anlaşılıyor.dunyada ıslam sayısı 2 milyar cunku Çin’de yaşayan oranı koymuyorlar nayamar ve daha korede kanadada yasayan vs muslumanlar burada olam 52 musluman devletinin sayısı sonuc bölümünü iyi okumanı tavsiye ederim?

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Evet bak okumaya başladın! Bu arada hala kafanda sayılar hayal etmeye devam ediyorsun! Bana söylermisin insanlara inançları sorulduğunda doğrudan bir dine inanmıyorum DİYEBİLENLERİN oranı %16 ise SÖYLEYEMEYENLERİN oranınıda tahmin edebilirmisin? Bence bu konuyu pek zorlama! Çünkü sen sadece ateistlerin sayısını 1 milyon olarak hayal ederken şimdi 1,1 milyar sayısı ile karşılaşmak devrelerine zarar verebilir! Aşırı yüklemeden kaçınmalısın

    • MaMaLi dedi ki:

      Hasan’islamın tanrısı aynen münübüs muavinine benziyor!

  91. HASAN dedi ki:

    Sn yasir..
    Anladığım kadarıyla müteşabih ayetlerin manasının gizli olduğu zamanla ortaya çıkmasının doğru olduğunu söyluyorsun demekki peygamber bunları açıklama ihtiyaçı hisetmemiş yada sahabe bunları ne anlama geldiğini biliyordu sormaya gerek duymamış.
    Ayrıca münker ayetler kesin hüküm içerenler içinse zaten kuranda açık olduğunu tevil gerek olmadığını söyluyorsun. Namaz, zekat, hac vs gibi. O zaman zina eden kadın ve erkek için had cezasının verilmesi gerektiği kuranda açıkça ifade edilir ama zamanın ruhuna ters olduğundan dolayı şimdi yapmak zor. Bu cezayı peygamberin uyguladığına dair hadislerde var,
    Kuran ayırca şöyle diyor maide süresi 44. ayet’den “Ey hakimler, her kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, onlar hep kafirlerdir.” ayet gayet açık yapmassak bu kanunları yapmazsak kafiriz. O zaman devlet erkanı, kanun yapıcılarımızın vay haline.
    Neden bunları yazdım, bir arkadaş yazmış bu uydurma hadislerden dolayı bir çok mezhep ve görüş çıkmıştır diye.Aslında o görüş farklılıkların bazılarıda kuran kaynaklıdır. Yukardaki ayeti şeriat devleti kurulması gerektiğini kuran bana söylüyor diye anlayabilirim buna kim mani olabilir. Saygılarımla.

    • yasir dedi ki:

      Her şey ön yarğılarla alakalıdır…İnsanın bilinç altını yıkmak çok zordur…
      İnsanlarımız şeriat deyince hemen kötü alğılıyorlar…
      Halbuki şeriat kelimesi bildiğimiz hukuk veya kanun-yasa bunların arapçalarıdır…
      Kuranda çeza verilecek hususlar açıklanmıştır en cahilide en akıllısıda anlayabilir…
      Misal hırsızın elinin kesilmesi, mantıklı düşünüldüğünde müslüman bir toplumda aç ve açıkta kimse olmaması gerekir bir toplumda hırsız varsa önce toplum olarak suçlular var demektir, şayet gerçekten toplum müslümasa ve allahın kalite standartlarını yakalamışsa o toplumda aç ve açıkta kimse olmadığı halde biri veya birileri emek verilerek kazanılmış-hak edilmiş olanı çalmaya veya talan etmeye yelteniyorsa o kişi veya kişilerin ellerinin kesilmesi hak değilmidir…
      Yarğısız infaz olurmu, hukukta şuç sabit olsa bile muhakemesi yapılır, neden yapılır durum ve şartlar değerlendirilmek için…Bir aç-açıkta olan karnını o toplumda doyuramıyorsa ve hırsızlık yapmaktan başka çağresi kalmamışsa bu kişinin eli neden kesilsin ki…Ama çaldığı mal karnının doyurmaktan ziyade zenğinlik araçı olmamak şartıyla, çaldığı mal zenğinleşmesine sebebiyet veriyorsa belliki bu sade karnını doyurmak değil zenğinleşmek için bu işi yapmaktadır bu sebebten cezaya çarptırılabilir….

      Unutmayalım ki, zorda ve darda kalındığında kimsenin hakkına saldırmıyacak ve haddi aşmıyaçak kadar haramlardan yiyilebilir…

      Ancak zorda kalana, isyan etmeyi kurmamak ve ihtiyaçtan fazla da yememek şartıyla helâldir bunlar ve hiç şüphe yoktur ki Rabbin, suçları örter, rahîmdir.6 / EN’ÂM – 145

      başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir.2 / BAKARA – 173

      Şimdi kişiyi hırsızlığa iten sebebler araştırılmalı veya devletin, veya toplumun durumu ele alınmalı…Biz devlet veya toplum olarak insanları bu duruma itiyorsan onların cezalarıda toplumun durumuna göre verilir…ama kişi ihtiyacı yok ve bu işi sırf zenğinlik için yapıyorsa o elinin kesilmesini hak etmiştir…

      Zina suçu zaten zevki bir suç olduğundan suçları sabit, zina suçu yapan her iki tarafada toplumda dışlanma-mahrumiyet-ve sopa vardır…

      Cinayet ve kıssalar bunlarda aynı şekilde….

      Lakin Allahın hükümleri ile hükmedilmediğinden dünya bu haldedir…

    • bilal dedi ki:

      Sn.HASAN,

      Hz.Peygambere isnat edilen recm uygulaması acaba doğru mu ? Veya bu nasıl olmuştur?

      1-Hz.peygamber böyle bir cezayı hiç bir müslümana uygulamamıştır,zira hz.peygamber tahrif edilmiş Tevrat’ın böyle bir hükmünü uygulayacak değildir.kur’an hem Tavrat’ın tahrif edildiğinden söz edecek hem de hz.peygamber Tavrat’ın hükmü ile amel edecek,böyle bir şey olur mu ???

      2-Hz.peygamber hayata iken hadislerin yazılmasına müsaade etmiyordu,hz.peygamberin sözleri vefatından yaklaşık 200 küsür sene sonra kulaktan dolma bilgilerle yazılmaya başlanmıştır.200 sene hz. peygamberin sözleri zamanında kayıt edilmiş ve yazılmamışsa bunun sağlıklı korunması mümkün gibi görülmemektedir.Bu iki asır içinde hz.peygamber adına nice hadisler uyduruldu,aslı astarı olmayan rivayetler,yapmadığı nice ona işler isnat edildi.Bgün bütün bu uyduruklar hadis kitaplarında yazıldır..Bu gün mevcut hadislerin çok azı ancak belki hz.peygambere ait olabilir,fakat çoğu ona ait değildir. Bu hadislerin çoğu haberi ahad (mütevatir olmayıp zanni ifade eden hadisler ) olduğundan bunların hiç birinden dini bir hüküm çıkarılamaz.Çünkü dini hüküm katı nassa dayalıdır,haberi ahad ise zanni bir haberdir.

      3- Ayrıca hadisler mütevatir ve doğru olsa bile dini bir hüküm koyamaz,dinin hükmünü koyan sadece yüce Allah’tır.Bu nedenle kur’an’da olmayan bir şey dinden sayılamaz ve dinin bir hükmü olamaz,ama hadis doğru ve mütevatir olsa sadece dinin bir şerhi ve yorumu niteliğindedir.Hüküm koyucu değildir. Yani hz.peygamber de bizim gibi bir beşerdir,onun görevi sadece yüce Allah’ın göndermiş olduğu mesajı tebliğ etmek,açıklamak ve uygulamaktır.Dine ne bir şey koyabilir,ne de çıkarabilir.Bu nedenle hz.peygamberin kur’an da olmayan bir RECM cezasının uygulaması mümkün değildir,zaten bir iki kişiye bu cezayı uyguladığına dair rivayetler de muteber görülmemektedir….!!!

      Ama ,hz.peygamber zamanında iki kişiye bu ceza uygulanmıştır diye nakledilen rivayete göre de durum şöyledir..!
      Hz.peygamber Medine’ye hicret edince buradaki bütün farklı din ve inanç mensuplarıyla anlaşarak Medine Site Devleti Anayasasını oluşturuyor !
      Buna göre her din ve inanç mensubu kendi dinini ,inancını serbestçe yaşayacak ve herkes kendi dini inancının kuralları gereği yargılanacaktır.Yani müslümanlar kur’an’a göre,yahudiler Tavrata göre vs.. her kes kendi dinine ve inancına göre yargılanacaktır. (işte gerçek demokrasi örneği ! )

      Rivayet göre,
      Bu olay iki yahudi arasında oluyor ve konuyla ilgili ceza da Tevrata göre infaz ediliyor,çünkü onların inancının gereği bu idi.Yani taşlatan/recm uygulatan/ hz.peygamber değil,onlar taşlıyorlar,çünkü zina edenler de iki yahudi idi,recm hükmü de yine onların inancı gereği idi.Bunlar sadece kendi aralarında anlaşabilmeleri için hz.peygambere baş vuruyorlar ki birbirlerine haksızlık etmesinler.Bunu uygulayan hz.peygamber değil,yahudilerdir.Hz.peygamber ise sadece onlar arasında hakemlik yapmıştır……

      Bu recm cezası Tevratta açık bir şekilde bildirilmiştir. ” TESNİYE 22/22 ” Bu islamın
      değil,Yahudiliğin kuralıdır,

      AYRICA, BU RİVAYET BİLE SAHİH OLARAK PEK GÖRÜLMEMEKTEDİR !!!
      a) Bu olay hicretin ilk yıllarında olduğu gösteriliyor,
      b) Bunu rivayet eden Ebu Hureyre’dir.Ebu Hureyre ise o zaman mülüman blie değildi.Peki bunu nasıl rivayet edebilmiştir.?
      c) Ebû Hureyre hicretin 7.senesinde (m.628) Hayberde müslüman oldu… hz.peygamber hayata iken sadece 3 küsür sene,bir rivayet göre de bir sene dokuz ay onunla birlikte kalmıştır…!!!
      d) Ayrıca böyle önemli rivayetleri hz.peygamberin yanından hiç ayrılmayan hz.Ebu Bekir,hz, Ömer,hz.Osman ve hz.Ali gibiler değil de,neden sonradan müslüman olan ve sadece iki veya üç senesini hz.peygamberle geçiren Ebu Hureyre rivayet ediyor.???
      e) Ayrıca Ebu hureyre kaynaklı rivayetler de güvenilir değildir. Hadisleri rivayet etmemek için hz.ömer onu sık sık uyarmış ve hatta ceza bile vermiştir.hz.Aişe,hz.Ali ve niceleri bu kunuda Ebu Hurerey’i tenkit etmişlerdir.,Ayrıca Ebu Hanife de ona hiç itıbar etmemiştir.!

      Daha geniş bilgi için google de ‘’ Ebu Hureyre kimdir ? ‘’ adresine girilebilir.

      Özetle,iki yahudiye bu recm cezası uygulanmıştır diyen rivayet de güvenilir değildir,ama bu olay olmuş olsa bile bunu uygulayan hz.peygamber değil,onun zamanında yahudilerce uygulanmıştır…..

      4- Kuran ayırca şöyle diyor maide süresi 44. ayet’den “Ey hakimler, her kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, onlar hep kafirlerdir.” ayet gayet açık yapmassak bu kanunları yapmazsak kafiriz.O zaman devlet erkanı,kanun yapıcılarımızın vay haline ‘’ sizden alıntı ‘’

      Bu ayete verilen mesajı doğru algılayabilmek için,ayetin tümüne bakmak lazım,ama siz yanlız son cümlesini göstermişsiniz,bu şekilde ayetlerin doğru mesajını anlamak mümkün değildir.

      AYETİN TÜMÜNÜ GÖSTERİYORUM!

      MAİDE-44:Doğrusu Biz yol gösterici olarak Tevrat’ı indirdik.Kendisini Allah’a teslim etmiş peygamberler,yahudi olanlara onunla ve Rabbe kul olanlar,bilginler de Allah’ın Kitab’ından elde mahfuz kalanla hükmederlerdi.Tevrat’a şahiddiler.O halde insanlardan korkmayın, benden korkun,ayetlerimi hiçbir değerle satmayın (tahrif etmeyin,değiştirmeyin), Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler,işte onlar inkarcilerdir…” şeklindedir…

      a) Zaten ayeten de net bir şekilde anlaşıldığı gibi,bu durum,Allah’ın ayetlerini menfaat karaşılığında değiştiren / yani Allah’ın ayetlerini tahrif eden yahuıdilere vurgu yapılmıştır. Alllah’ın ayetlerini değiştirip hüküm vermeyen yahudiler olmuştur.Ama bunu genel de yapabiliriz / yani Allah’ın ayetlerini inkar edenler veya tahrif ederek hüküm vermeyenler inkarcilerdir..’’ Tefsirlerde de böyle geçiyor.

      Bu ayete Allah’ın ayetlerini değiştirme ve tahrif eteme olayı soz konusudur.İşte küfrün asıl nedeni Allah’ın ayetlerini menfaat karşılışında satmak ve tahrif etmektir…!!!
      Mesela,aynı konu MAİDE-45 ve 47.ayelerde de geçiyor.buralarda Allah’ın ayetleri satmak ve tahrif etmek gibi bir olay söz konusu olmadığından 45.ayete‘’ومن لم يحكم بما انزل الله فأولئك هم الطالمون ‘’ …Allah’ın
      İndirdiğiyle hükmetmeyen zalimlerdir.’’ deniliyor.47.ayete de yine ‘’ومن لم يحكم بما انزل الله فأولئك هم الفسقون ‘’ ……….Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler fasıklardır.(Allah’ın emrinin dışına çıkanlardır) deniliyor..

      Özetle Allah’ın hükmünü inakar veya tahrif temeyen kim olursa olsun,Allah’ın hükmünün dışında başka bir hüküm verirse yine kafir olmaz.!!! Ancak,zalim ve fasık olur.(asi ve günahkar olur.) Çünkü, Kafir olup olmamak inanç meseledir,insan inanmıyorsa kafir olur, inandığı halde eğer Allah’ın hükmüyle hüküm vermiyorsa yine müslümandır,ama zalim ve fasıktır…Namaz kılmak,oruç tutmak vs.bu ibadetler Allah’ın birer hükmü değil midir.? Peki namazın ve orucun farziyetine inanan bir insan namaz kılmıyor veya oruç tutmuyorsa kafir mi olur.?? İşte bu da böyle…!!! İcmai ümmete göre de durum böyledir..Ama birileri kalkıp bu ayetleri kendi emelleri için istismar ediyorsa,bu kur’an dan kaynaklanmıyor… kur’an’ı doğru anlayan herkes bunun böyle olduğunu bilir…

      5- Neden bunları yazdım, bir arkadaş yazmış bu uydurma hadislerden dolayı bir çok mezhep ve görüş çıkmıştır diye.Aslında o görüş farklılıkların bazılarıda kuran kaynaklıdır. ‘’diyorsunuz’’

      Bak arkadaş,hiç bir fıkhı mezhebe göre de,Allah’ın ayetlerini inkar veya tahrif etmedikten sonra onunla hükmetmemek,uygulamamak küfür değildir…..Ayrıca farklı mezheplerin oluşumu da kur’an dan kaynaklanmıyor.Zira kur’an’a göre olsaydı zaten farklı mezheplerin olmaması gerekirdi.Bu nedenle yaptığınız yorumları mesntesiz ve anlamsız buluyorum…

      Saygılarımla…

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        ”Hz.peygamber hayata iken hadislerin yazılmasına müsaade etmiyordu,hz.peygamberin sözleri vefatından yaklaşık 200 küsür sene sonra kulaktan dolma bilgilerle yazılmaya başlanmıştır.200 sene hz. peygamberin sözleri zamanında kayıt edilmiş ve yazılmamışsa bunun sağlıklı korunması mümkün gibi görülmemektedir”

        Bakıyorum da amaç kendi tezlerinizi savunmak olduğunda yukarıda bahsettiğiniz durumların olmasının mümkün olamayacağını rahatlıkla söyleyebiliyorsunuz!

        Peki Sayın Bİlal,
        Hadis ve Ayet dediklerimizin ikiside peygamberin ağzından çıkanlar yani onun söyledikleri değilmi? Onun söylediklerinin bir kısmının aslında onun söyledikleri olamayacağını rahatlıkla söyleyebilirken onun söylediklerinin bir kısmınınsa kesinlikle onun ağzından çıkanlar olduğunu söyleyebilmenizin dayanağı nedir!

        Şöyleki,

        Ayetler geliyor ve kendine peygamberim diyen onları papirüslere ve kemiklere yazdırıyordu, değilmi? Peki bu üzerine ayetlerin yazıldığı papirüsler ve kemikler sonra ne oluyordu? Onca güce ve askere ulaşmış olan kuranın peygamberi bu ayetleri bir yerlerde muhafaza etme gereği duymamışmıydı? Bu soruları şunun için soruyorum!

        Kitabın yazılması gerektiğinin bizzat kuranda yazıldığı söylendiği halde yazılmasına ancak ridde olaylarında 70 tane hafızın ölmesi üzerine karar verilir! Bunun yapılmasını israrla isteyen ömerdir ama bununla ilgili elinde hiçbir miras bulunmayan halife ebubekir pek de niyetli değildir! Sonunda ömer halifeyi ikna eder ve bir kurul oluşturulur! İşte en ilginç olay burada yaşanır! Peygamber tarafından indiğinde papirüs ve kemiklere yazılmış olan ayetler o kurul tarafından çağrı ile toplanır ve ayetleri getirenlerden bu ayetlerin peygamberin ağzından çıktığına şahitlik edecek 2 tane şahit istenir!

        Şimdi nasıl oluyorda bu kadar önemli bir kitabın ayetleri henüz peygamberin ölümünün üzerinden 2 yıl geçmeden bu denli dağılıyor ve ortada kuranın tamamını ezbere bilen onca kişi varken (Ali,Ömer,Ebubekir,Osman vs) her ayet için 2 tane şahit istenebiliyor! Üstelik kuaran toplandığında dizilişi bugünkü dizilişle aynı değil! Bugünkü dizilişe halife Osman tarafından oluşturulan mushafda kavuşmuştur!

        Şimdi ortada ayetlerin kitaplaştırılması diye bir plan olsa idi ayetlerin bu denli dağılmasına izin verilirmiydi?

        Eğer ridde olayları olmasa ve 70 hafız o olaylarda ölmese ayetler kitap haline getirilmeyecekmiydi?

        Madem ayetler kitap haline getiriliyor ve bu tanrının taahhüdü o halde neden ilk mushafta olması gereken(!) diziliş yok?

        Neden halife osman tarafından yapılan mushaf ta asıl olduğu öne sürülen diziliş uygulanıyor?İlk mushafın yazılımı aceleye geldiğindenmi olması gereken diziliş uygulanmamıştır?

        Osman kendi mushafını yaparken sahabelerin mushaflarını ve ilk kuran mushaflarını neden yaktırıyor?

        Eğer bir yanlışlık yok ise neden Ebubekir zamanından kalan mushafın çoğaltılması yerine o mushaf yakılıyor ve yeni bir mushaf yazılarak 2.mushaf üzerinden çoğaltma yapılıyor?

        Osmanın yazdırdığı asıl mushaf neden ortada yok, başına ne geldi?
        Osmanın asıl mushafından çoğaltılan ve en eski mushaf olduğu söylenen mushaf nasıl oluyorda taşkentte ortaya çıkıyor?

        Bu konulara çoğunluğunun uydurma olduğunu söylediğiniz hadisleri kullanmadan mantıklı cevaplar verirseniz biz akıl fukaralarının bu cevaplardan ziyadesiyle faydalanacağından kuşkunuz olmasın!

      • yasir dedi ki:

        Nasıl oluyor da içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat, yanlarındayken senin hükmüne baş vuruyorlar, sonra da gene bu hükümden yüz çeviriyorlar? Onlar, zâten inanmamışlardır.5 / MÂİDE – 43

        Bilal beyin anlatmış olduklarını istinaden maide 43 ayeti destekler maiyettedir…Aslında Kuran bu ayetle hem Hahamların adaletsizliklerini hemde yahudilerin çoğunluğunun samimiyetsziliğini vurğulayıp ortaya koymaktadır…

        De ki: Şu iki kitaptan daha fazla doğru yola sevkeden bir kitap getirin doğru söylüyorsanız, getirin de uyayım ona.28 / KASAS – 49

        Şunuda belirtmek istiyorum tevratın çoğunluğunun tahrif edildiğini düşünmüyorum…Tevrat okuyorum ve her müslümanda okumalıdır diye düşünüyorum lakin tevratın bir bölümü tarihlerden oluşmakta yani tevratla alakalı değil sonradan birleştirilmedir.

        1
        RAB korkusudur bilginin temeli.
        Ahmaklarsa bilgeliği ve terbiyeyi küçümser.

        6
        Yaptığın her işte RAB’bi an,
        O senin yolunu düze çıkarır.

        9
        Servetinle ve ürününün turfandasıyla
        RAB’bi onurlandır.

        31
        Zorba kişiye imrenme,
        Onun yollarından hiçbirini seçme.
        32
        Çünkü RAB sapkınlardan tiksinir,
        Ama doğruların candan dostudur.

        7
        Bilgeliğe ilk adım onu sahiplenmektir.
        Bütün servetine mal olsa da akla sahip çık

        14
        Kötülerin yoluna ayak basma,
        Yürüme alçakların yolunda,
        15
        O yoldan sakın, yakınından bile geçme,
        Yönünü değiştirip geç.

        32
        Zina eden adam sağduyudan yoksundur.
        Yaptıklarıyla kendini yok eder.
        33
        Payına düşen dayak ve onursuzluktur,
        Asla kurtulamaz utançtan.

        1
        RAB hileli teraziden iğrenir,
        Hilesiz tartıdansa hoşnut kalır.

        11
        Ya RAB, büyüklük, güç, yücelik,
        Zafer ve görkem senindir.
        Gökte ve yerde olan her şey senindir.
        Egemenlik senindir, ya RAB!
        Sen her şeyden yücesin.
        12
        Zenginlik ve onur senden gelir.
        Her şeye egemensin.
        Güç ve yetki senin elindedir.
        Birini yükseltmek ve güçlendirmek
        Senin elindedir.
        13
        Şimdi, ey Tanrımız, sana şükrederiz,
        Görkemli adını överiz.

        Tavrat ve Kuranın ortak adı FURKA’dır, belki tevratta eklenilmiş veya değiştirilmiş bölümler olabilir ama zikir-öğüt çıkarılaçak çok bölümlerde var.

      • BOBKET dedi ki:

        Sn bilal
        Ben size peygamber din adına kendince hüküm verir demedim, Bir çok hadisi kabul etmeyebilirsiniz, sadece kuranı baz alıp, onu doğru açıklayan sünnet ve hadisleri kabul edebilirsiniz.
        Peki hangi hadisin doğru olup olmayacağını neye göre karar veriyorsunuz.
        İşinize gelene göremi, kurana göremi, akla göremi. Hırsızın eli kesilir, kısas uygulanır bunlar zaten kuranda açık yazılan şeyler. El kesmeyle ilgili hadislerde mevcut, hatta meşhur bir söz olan kızım fatıma bile olsa keserim diye. Aslında el kesmenin araplarda olan bir gelenek olduğuda bazı kaynaklarda yazar. esasında kuranda ameli hüküm içeren bir çok ibadet ve uygulama üç aşağı beş yukarı cahiliye araplarıyla aynıdır. İddet süresi, boşanma, köle azadı, zekat, namaz, hac ( ihram giyme, saç kazıma, şeytan taşlama gibi). kocası ölen kadının bekleme (yas) süresi ( 1 yıl araplarda olandı kuran bunu ilk olarak baz alıp sonra dört aya indiriyor).
        Yukarda da önceden yazdığım gibi benim için mevzu yasin süresi 38 ayette geçen güneşin yörüngesinde akar gider ayetiyle ilgili olsun, şeytan taşlayan yıldızlar ayetiyle ilgili veya diğer kafa karıştıran ayet ve hadislerdir.
        Allah, Peygambere kuranı açıkla tefsir et ve uygula diyor. Peygamber bu iki ayeti açıklamış hadisler var ne kadar kabul etmesenizde, insanlarda bunu kuran tefsirinde kullanmış bundan dolayı herkez öyle biliyor, öyle inanıyor o zamanda. Örnek gösterdiğim bu iki inanış belki kişiyi imansız yapmaz.. Ama bu bize peygamberde dahil eshabin ve tabiun dönemi insanlarının böle inandığını gösterir. Ve bu inanışlar maselef marifetnamede artık pik noktasına varmıştır. Zaten umumiyetle kurana ve hadislere bunlardan muhalefet çıkar, en aşağı benim için öyle. eğer bu hadisler yalansa peygamber tebliğini tam yapamamıştır, bundan dolayı sonraki dönemlerde alimler arasında bir çok ayet hakkında ihtilaf çıkmıştır. alın size mezheplerin kuran kaynaklı olabileceğinide gösteren bir neden daha.
        Mezheplerle ilgili olarak özellikle itikadı mezheplerdeki keskin görüş ayrılıklarında
        kuranın farklı yorumlamaya neden olan yapısından kaynaklandığını da bi zahmet kabul edin artık.

      • MaMaLi dedi ki:

        Sayın bilal!hakim hırsıza,hırsızlıkdan ceza vermiş,hırsız hakime,bir diyeceğim var demiş’hakim,kızmış,oğlum,tavuk elinde,yunurta cebinde,suç üstü yakalandın,daha ne diyceksinki demiş;hırsız avukat istiyorum hakim bey diyince,yahu avukat nediycek,suç üstü yakalnmışsın,işte…hırsız cevap vermiş’Bende onu merak ediyorum zaten hakim bey demiş!!sizin islam dini aynen buna benziyor))suç üstü yakalanmakdan,utanmayan,halen kendini,savunmak,için,avukat isteyen hırsıza benziyor)))

  92. kadir dedi ki:

    sayın toro…

    “Aylar önce bana teşekkür ettiğiniz yazınıza karşılık verirken bu spiderhead mevzusu ile ilgili sitemimi yine belirtmiştim! Bu yüzden gözden kaçırmış olamazsınız! Hele de spiderhead i verdiği bilgilerden ötürü tebrik edip, hakaretlerini ise görmedim, duymadım, bilemedim demeniz anlamlı değil! Onun teşekkür edilecek yazılarını okuyor, kınanacak yazılarını görmezden mi geliyordunuz?”

    kuranı bırakıp şimdide insanların kişilikerinimi eleştriyorsunuz.. siz hayatınız aykırılıklarla mı geçti.. eleştirmeyi kendinizi yüceltmek için mi yapıyorsunuz..

    sevgili arkadaşım.. sana ve diğer arkadaşlara bu sitede daha önceki yazılarımda da görürsün daima seviyeli yaklaştım. ama siz paranoyak olmuşsunuz.. kuranda bişey bulamayınca banamı sardınız.. sphıder arkadaşın küfürlerine onay vermem söz konusu değildir.. ben daima saygılı olmayı ön gördüm.. bir müslümanın küfürle yaklaşmasını asla onaylayamam. bunu her zaman böyle bilin.. benim nabzımın şerbetini siz bilemezsiniz.. hiç kimse hakkında önyargılı olmayın.. önyargılı olursanız eğer kendinizi bir gözden geçirmenizi tavsiye ederim..

    • toro dedi ki:

      Sayın Kadir,

      Kuran’ın hedefi nedir? Nasıl bir insan yaratma hedefi var? Siz ona ne için inanıyorsunuz? Sonucunda Kuranın hedefi doğrultusunda geldiğiniz yer neresidir?

      O nedenle konumuz tamamen kuran ile alakalıdır! Yok diyorsanız 1okuyucuya serkan için verdiğiniz yanıtı tekrar okuyun derim! Belki o zaman bana verdiğiniz tavsiyeleri aynaya bakarak kendinizede verebilirsiniz? Ben birinin eylemlerine onay vermiyorsam müdahale ettiğimde kendi tarafıma zarar verirmiyim diye muhasebe yapmadan doğrudan müdahale ederim! Bakın spiderhead in küfür ettiğini hemen hatırlayıverdiniz? Ama size göre bize kök söktürüyordu, o nedenle müdahale edip onun ritmini bozmak belkide tepkisini çekmek istemediniz!

      Bakın eğer serkanı savunmadığınızı aksine ”ben serkan kardeşimi aslında uyarmadım. sadece sizin için DEĞMEYECEĞİNİ hatırlattım” cümlenizi kurmasaydınız spiderheadle ilgili olarak sizi gerçekten mazur görebilirdim! Ama yukarıdaki cümleyi yazdıktan sonra ortaya çıkan kişiliğinizi kuranın hedeflediği ve bize öve öve bitiremediğiniz ahlak ile nasıl bağdaştırdığınızı bilmek istedim!

      ”benim nabzımın şerbetini siz bilemezsiniz.. hiç kimse hakkında önyargılı olmayın..”

      Siz beni sahil kenarına gönderirken ne yapıyordunuz? Kusura bakmayın ama yapmanız gerekeni yapacak cesaretiniz olsa bu konuyu bu kadar uzatmayacak üstüne birde size saygılarımı ileteceğim!

  93. kadir dedi ki:

    sayın toro…

    “Bakın spiderhead in küfür ettiğini hemen hatırlayıverdiniz? Ama size göre bize kök söktürüyordu, o nedenle müdahale edip onun ritmini bozmak belkide tepkisini çekmek istemediniz!”

    kafanızda artık değişik fanteziler üretmeye başlamışsınız.. ben sphıderin hakaretlerini hatırladım diye birşey söylemedim. sadece eğer söylemişse tasvip etmediğimi söyledim.. sizinin bu sitede değil senarist koltuğunda olmanız gerekir. çünkü benim hakkımda çok fena senaryo yazmaya başlamışsınız.. ayrıca sizin kurandan haberiniz yok ki size cevap yetiştirmekte zorlanalım.. kendinizi gerçekten çok yüksekte görüp, bize cevap verdiğinizi düşünoysunuz.. bir ayete cevap verirken, veya çelişkili beyninizle kuranda çelişki ararken, öylesine gülünecek şeyler yazıyosunuz ki bazen ya şaka yaptığınızı, yada komedyen olduğunuzu düşünüyorum.. ama siz böbürlenerek ve uzun uzadıya yazarak, herşeyi birbirine karşıtırarak konuyu karman çorman hale getirerek laf kalabalığınızla övünüyorsunuz.. sırf cevap vermek adına yazdığınız için yazınızın mantık derecesini ölçmekte zorlanıyorsunuz.. üstelik birde alınganlık gösteriyorsunuz.. sevgili toro… bürüt olmayın, her zaman net olun.. kolay anlaşalım ve birbirimizi sevelim..

    saygılarımla..

    • Serkan dedi ki:

      Kadir bey,

      TORO bey iyi bir kurgucu,cok bilim kurgu filimi izliyor.hele bir bölüm var TV’den bizimle konuşma sahnesi hazırlamış ne gülüyorum onu her okuduğumda ;)))

    • toro dedi ki:

      Sayın Kadir,

      Demek ki sizin Kurandan haberiniz var ama olmadığı nalarda haberi başkalarından alıp teşekkür ediyorsunuz!

      Sayın kadir dönün bir geriye bir bakın bakalım! Sizinle girdiğim herhangi bir münazarayı bırakıp giden taraf olmuşmuyum? Kaç tane münazarada son sözü söylediniz ki beni bilmeyen sizi de bilen taraf olarak görüyorsunuz! Her defasında herbirinizin bırakıp gittiği münazaralar arşivde dururken hala bu neyin kibiridir! Bugüne kadar sadece inandıklarınız üzerine temenniler dillendirebildiğinizi ve süslü sözlerle tanrıyı anlatabildiğinizi göstermekten başka ne yapabildiğiniz? En klasik tavır en sıkıştığınızda ”kalbimizde hissediyoruz” oluyor! Arkadaşım ben evet sen doğrusun demeden sen bana doğruyu göstermiş ya da öğretmiş olamazsın!

      Son olarak yazacak şeyi olanların yazdıklarına laf kalabalığı denilen yerde yazacak birşeyi olmayanların durumuna ne denir?

      Bu arada 1okuyucuya verdiğinz yanıt benim size olana saygımı aldı götürdü! O bir kişi üzerinden genele gösterdiğiniz yüzünüz maalesef saygıyı haketmediğinizin nişanı olarak avatarınızda sizi takip edecek!

      • kadir dedi ki:

        sayın toro…

        siz benim teşekkürüme bile takılmışsınız.. sizi yazacak şeyiniz var. bunda size katılıyorum. .fakat bu şeyler gereksiz şeylerdir.. ben kibirli bir insan olsam başkalarından öğrendiklerime teşekkür etmem.. bu sitede hayırlı ve değerli herkim birşey yazarsa ona sonuna kadar tşekkür ederim ki bu bile zorunuza gitmiş… diyosunuzki sizinle girdiğim münazarada sürekli kaçan taraf olmuşsunuz.. sayın toro kusura bakmayın uzun ve gereksiz yazılarınızdan sadece ben değil başka arkadaşlarda şikayetçidir. benim işim gücüm yok senin uzun uzun yazılarını okumak için zaman mı ayıracağım.. yoksa siz yine paranoyaka bağlayıp cevap vermekten kaçtığımımı düşündünüz.. şimdide şovmenliğe mi soyundunuz.. sizin ısrarla misyoner tarzı davranışlarınıza muhakkak cevap alırsınız.. bu ülkenin islami değerlerine ve kitabımıza sizin gibi acımasızca saldıran insanlara her zaman cevabım vardır.. benim gerçek yüzüm her zaman allaha dönüktür.. siz kendi yüzünüze bakın.. ne göreceksiniz.. sizi avatar filanda kurtarmaz şirkin ve iftiranın nişanı kendinizi düzeltene kadar alnınızda bir damga gibi kalacak.. bu yüzden siz önce kendinize saygı gösterin.. sizin değerlerinize zerre kadar ne bir saldırım oldu nede hakaretim. siz ise biz ve bizim inançlarımıza her türlü iftirayı ve saldırıyı yaptınız.. bide saygıdan bahsediyosunuz.. tebrik ediyorum sizi…

      • toro dedi ki:

        Sayın Kadir,

        Demogoji yapmayın! Önce nerede olduğunuzu bir idrak edin! Biz siz istiyorsununz diye sizin gibi inanmaya mecburmuyuz? Burada etrafımızı çevreleyen ve bize zorla kendi doğrularını dayatmaya çalışan bir inanca karşı kendimizi savunmak için fikirlerimizi paylaşmak amacıyla bulunuyoruz! Ben gelip islami bir sitede yazarak propagandamı yapıyorum ki misyoner olayım! Ama siz sitenin yapısını, sitenin sorumlusunun dünya görüşünü ve yazanların karekterini bildiğiniz halde buraya geliyor ve bizimle tartışmaya giriyorsunuz! Asıl misyoner KİM? Ben görüşlerimi, camide, kentin meydanında, gazetede,televizynda veya halka açık başka bir mekandamı aktarıyorum ki misyoner olayım! Burada misafir olan sizsiniz! Ve misafir olarak kendi düşüncelerinizin mutlaklığı düşüncesine dayanarak bizi kategorize ettiğiniz için misyonerin daniskası sizsiniz!

        Haddinizi bileceksiniz! Karşınızda çocuk yok! Siz kim oluyorsunuz da anne babanızdan aldığınız öğretiyi bana dayatıyorsunuz? Bakın saygıdan, hoşgörüden bahsederken aslında maske taktığınızı ben bilmiyormuyum sanıyorsunuz? İşte sıkıştığınızda biz sizin tarafınızdan hemen, şirke batmış iftiracılar olarak yaftalanmaya başlıyoruz! Çünkü bizimle konuşurken kafanızın arkasında sürekli bizim için kullandığınız aşağılıyıcı benzetmeler var! Fırsatını bulduğunuzda o zehri üzerimize döküveriyorsunuz! Tek suçumuz ahlak denen olgunun sadece lafazanı olduğunuzu yüzünüze vurmak!

        Size, bir deistin sizi, sizin gibi hesap yapmadan korumaya çalıştığını sizin ise ona saldırıp küfür edenleri sadece seyrettiğinizi bilmeniz yeter!

        Ben varsa sizin ahlakınıza sahip olarak cennete girme hakkımdan feragat ettim! Çünkü sizin gibi olup cennet kazanacağıma kendim gibi olup cayır cayır yanmaya razıyım!

        Geçmiş olsun demek için bile hesap yapan adamlardan öğrenecek birşeyim yok benim!

        Sayın Kadir, oturun yazılarınızı tekrar tekrar okuyun! He sıkıştığınızda açıktan veya ima ederek hakaret ediyorsunuz insanlara! Son noktada bilgi yeterli gelmediğinde kullandığınız silah size öğretilen inançtan beslenen kinle yoğrulmuş sözlü hakaretler olarak kınından çıkıyor ve etrafa rasgele ateş etmeye başlıyorsunuz!

        Son olarak inançlarından dolayı her türlü saldırıya ve iftiraya uğrayanın siz olduğunuzu düşünüyorsanız kendinize deist süsü vererek şehrinizde bir dolaşın ve size verilen tepkileri not ederek bizimle paylaşın!

  94. kadir dedi ki:

    “Bakın eğer serkanı savunmadığınızı aksine ”ben serkan kardeşimi aslında uyarmadım. sadece sizin için DEĞMEYECEĞİNİ hatırlattım” cümlenizi kurmasaydınız spiderheadle ilgili olarak sizi gerçekten mazur görebilirdim! Ama yukarıdaki cümleyi yazdıktan sonra ortaya çıkan kişiliğinizi kuranın hedeflediği ve bize öve öve bitiremediğiniz ahlak ile nasıl bağdaştırdığınızı bilmek istedim!”
    sizden alıntı…..

    benim bu yazıyı yazmamdan çıkardığınız sonuç; sizlerin aslında hakarete layık olduğunuzu ve bu hakarete değmeyeceğinizi düşünmeniz gerçekten çok gülünçtür.. siz daha benim yazılarımı anlayamıyorsunuz mübarek kuranı kerimi nasıl anlayacaksınız.. hayret doğrusu… serkan kardeşime o şekilde yazmam sizin hakarete layık olduğunuz anlamına gelmez.. her insan kendi nefsine zulmeder.. fakat siz bunu anlamadınız.. size açık açık büyük harflerlemi yazmam gerekir..

    sağlıcakla kal sayın toro…

    • toro dedi ki:

      Sayın Kadir,

      Pişkinlikte, pişkinliğe meraklı olanlar için hayranlık uyandıracak kadar ustalaşmış olabilirsiniz! Ama ”sizlerin aslında hakarete layık olduğunuzu ve bu hakarete değmeyeceğinizi düşünmeniz gerçekten çok gülünçtür.. ” şeklindeki bir yorum pişkinlikten te öte bir duruma işaret ediyor! Çünkü tırnak içindeki yorumu yapan kişiyle aşağıdaki yorumu yapan kişi aynı;

      ”ayrıca serkan kardeşime ilk olarak hakaret eden sizin saz arkadaşlarınızdır.. o buna rağmen belli bir seviyede kalıp aşırıya gitmemiştir.. ben serkan kardeşimi aslında uyarmadım. sadece sizin için değmeyeceğini hatırlattım.. bizim sizin ve saz arkadaşlarınızın iyiliğinden başka bir kötü düşüncemiz olamaz.. tabi anlayana.. sayın ateist, pardon deist, yok yok müşrik, okuyucu…”

      Sayın kadir, af buyurun, hakaret etseydiniz bundan fazla ne söyleyecektiniz?

      Ben sizin rahatsız olduğunuz yorumları yapan arkadaşları uyarırken ”değeceğini” düşünüyordum! Çünkü dünyadaki her insan için adım atmaya değer!

      Aramızdaki farkın aslında din olmadığını umarım anlamışsınızdır!

      • kadir dedi ki:

        sayın toro…

        “Ben sizin rahatsız olduğunuz yorumları yapan arkadaşları uyarırken ”değeceğini” düşünüyordum! Çünkü dünyadaki her insan için adım atmaya değer!”

        bu sitede bir çok hakarete uğradık, hangi birine karşı çıktınız. hangi arkadaşı uyardınız.. muhakkak uyardığınız vardır, ama emin olun uyarmadıklarınızda var… bundan dolayı ben size sitem ediyor muyum? sitem etmem anlamsız olur. çünkü her yazıyı okuyabileceğinizi düşünmüyorum.. bilmem beni anlayabildiniz mi?

        sizde anlayış problemi olduğundan anlayışla ilgili bir ktiap edinmenizi tavsiye ederim sayın toro… “bir insan olumsuz bir düşünce içine girerse ancak kendi kendine küfreder..” tıpkı sizin yaptığınız gibi… ben size aferin diyemem. veya size küfür edemem. bu hem rabbim katında büyük günahtır.. bu düşünce çerçevesinde gösterdiğim tutum bile sizi rahatsız etmiş.. yok yok sayın toro.. gerçeten bir terapiye gidin.. bu böyle olmayacak.. oysa siz ilk yazılarınızda böyle değildiniz.. ne oldu size sayın toro… böylesine büyük bir değişimin sebebi nedir..

        sayın toro.. siz bana alınsanızda ben size her zaman saygı duyuyorum.. yeterki sende kendine saygılı ol.. siz saldırdıkça biz cevap veririz.. biz saldırdıkça da siz cevap verirsiniz.. siz kendinize göre doğrusunuz, biz ise kendimize göre doğruyuz.. bu muhabbet daha çok uzayıp gider.. biz burada bir arkadaş gibi futbol veya sinema muhabbeti yapmıyoruz. o yüzden din hakkındaki düşüncelerimizde farklılık olması normaldir.. bunu iyi düşünmenizi tavsiye ederim..

      • 1okuyucu dedi ki:

        Kadir;

        o yüzden din hakkındaki düşüncelerimizde farklılık olması normaldir..
        ————— (senden alıntı)

        daha öncede söyledim, siz, sizin rehberiniz olan Kuranın size öğrettiği İslâm ahlâkıyla yoğrulmuş kişilersiniz, dolayısıyla hiçbir rehberi olmayan bizlere göre ahlâk konusunda bir farkınız olmalı,

        ama görüyorum ki, siz bizimle ilgisi olan ama inanmadığımız için bizi zerre kadar bağlamayan ayetleri gözümüzün içerisine sokarak, bize olan kininizi nefretinizi kusmakla kalmayıp, üstü örtülü hakaret ediyorsunuz, haliyle bizde bilmukabele diyoruz,

        ben sizi defalarca uyarıyorum, biz burada ayetleri muhkem veya müteşabih olduğuna bakmaksızın masaya yatırıyoruz,

        size bizim peşimize takılmayın, takılırsanız, müteşabih ayetler hakkında da yorum yapma gafletine düşüp imanınızı sakatlayabilirsiniz diye uyarıyorum ama olsun biz “doğrusunu Allah bilir” deyip, bir şekilde yırtarız diyorsunuz, zaten İslâm aleminin içerisine düştüğü durum, “doğrusunu Allah bilir” diyenlerin yönlendirmeleriyle bu hale düşmedi mi?

        kaldı ki burada bir şeyleri savunmak için öyle mantıksız kurgular yapıyorsunuz ki,
        tanrınız bile benim inanırlarım bunlar mı? diyerek kendine sormadan edemiyordur;

        benden uyarması, yinede siz bilirsiniz,

        cami imamına matematik dersi (açık öğretim matematiği) veren biri sizin kötülüğünüzü ister mi?

        toro,

        sana cevabı çukura düşmemek için sakin kafayla hazırlamak istiyorum, şu sıralar biraz işlerim var, ilk fırsatta cevap vereceğim, belkide alacağın cevap hiç ummadığın bir şey olacak, yani sana sürpriz olacak, şimdiden içine merak saldım ya, oh olsun.

        not: dünden beri mesaj gönderemiyorum, herhalde sitede sorun var, umarım bu mesaj gider,

      • toro dedi ki:

        Sayın Kadir,

        ”bu sitede bir çok hakarete uğradık, hangi birine karşı çıktınız.” diyorsunuz,

        O zaman bana söylermisiniz siz bizzat bana ne için teşekkür etmiştiniz! Size göre benim hangi meziyetlerim müstesna idi?

        Bakın beni çileden çıkartan bunları söyledikten sonra herhangi bir münazaranın ortasında beni, söylediklerinizin aksine art niyetli ve dininize saldırmayı iş edinmiş bir insan olarak göstermeye çalışmanızdır!

        Ben burada bir gün şu dine inanmayın dedim mi kadir? Aksine ben mantıklı bulmasamda her insanın istediği inancın peşinden gitme hakkı vardır ve bu hak eleştiri konusu yapılamaz deyip durdum! Dininizi bizimle tartışan sizsiniz! Siz olmasanız ben 1okuyucuyla beraber yaptığımız karşılıklı fikir alışverişinin dışında birşeyler yazacak değilim! Ama her konunun sonunda siz şöylesiniz, böylesiniz bilmem münafıksınız benzeri hezeyanlarınızdan sıkıldım artık!

        Benim bile iyi niyetimin ve hoşgörümün bir sınırı var!

        Bakın burada yazan kişiler belli! Kırılacaklarını bildiğim halde yapılması gereklidir diyerek yaptığım uyarılara muhatap olanlar kendilerini biliyorlar! Sizde biliyorsunuz! O nedenle siteminizin muhatabı ben değilim!

  95. sercan dedi ki:

    SERKANDAN ALINTI

    Bende onu söyledim 5 milyar semavi dine inanan insan var,2 milyar putperst ve dine inanmayan var dedim,senin verdigin ornege doğaçlama yaparak senin bilgi kirliliğini gösterip dogruyu buraya yazmanı bekledim ve doğru tespitten sasarak yine kendine çevirdin?hindistanin nüfusu 1 milyar zaten kardesim orada 100 milyon musluman yaşıyor ve çin de de 150 milyon musluman yaşıyor burada yeni şafağın gazetesini tam okumadığın anlaşılıyor.dunyada ıslam sayısı 2 milyar cunku Çin’de yaşayan oranı koymuyorlar nayamar ve daha korede kanadada yasayan vs muslumanlar burada olam 52 musluman devletinin sayısı sonuc bölümünü iyi okumanı tavsiye ederim?
    SERKAN BEY YİNE BODOZLAMA BİR MANTIKLA müslümanların nüfüsu çok diye kendine pay cıkarmaya calışıyorsun
    1,, müslümanların nüfüsu neden çok bir araştırma yaptınmı
    ben söyliyim çünki islam ülkelerinde nüfüs panlaması yok
    2,,o doğan cocuklara hangi dini seçme hakkı varmı yok tabi
    3,,müslüman ların cok olma sebebi islamı tercih ettikleri için değil çok üredikleri için
    4dünyada 1,6 milyar müslüman 1,1 milyar ateist olması aslında dinlerin ne kadar
    inandırıcı olmadığının bir kanıtı
    5..şunuda göz ardı etmemek lazım ateist olmak insanın bir seçme hakkı
    ama müslüman olmak doğuştan bir mecburiyet olmasına ramen dünyadaki allahın varlığına inanmayanların oranı çok fazla
    6 ben bir ateistin kitleler halinde açlıktan ve sefaletten öldüklerini ne duydum ne gördüm ama bu islamdakilerin halini bütün dünya görüyor …..
    7 ateist insanlar akılı ve aydın kaliteli insanlardır …..
    8 yaşam kaliteleri genellikle yüksektir …..

    benki sıradan biriyim okumam yazmam azolmasına ramen…
    bunları düşünürken senin gibi biri
    veya tahsili insanlar bunları neden düşünemiyor ??????????
    kalbinizde mühür gözlerinizde perdemi var
    umarım bunu okuyanlar bir ders çıkarmiştır

    • Serkan dedi ki:

      Daha ateistligin ne olduğunu bilmeden kendine göre maddeler siralayan cahil arkadas!

      TORO beyi yalanlama kardesim,hani DUNYA ateist nüfusunun yüzde 2 oranında olduğunu söyleyen TORO ya hAksizlik etme ve yalancı muamelesi yapma?senin hesabına göre 1 .100 milyon ateist var,Toronun oranı ise 140 milyon bende diyorum ki 1 milyon KAdar o zaman üçümüzde yalanciyiz. 1
      peki sizin ateist bir ülkeniz var mı?
      2 sizin din hanenizde ateist yazan bir ulke var mı?
      3 evren TANRINIZ neden sizi yalnız bıraktı bu durumda
      4 evren TANRINIZ bu kadar aciz mı sizi azınlık bırakarak
      5 neden bir ülkeyi fetih etmediniz evren TANRINIZ size bunu söylemeyi unuttumu
      6 madem Demir yığını bir uçağı ucurabiliyorsa,neden sizleri baska bir dünyada yaratmadida bizim yanımızda kalıp Kuran’ın TANRISI karşısında azınlık bıraktı sizleri
      7 yoksa evren TANRISI sizin sadece bilim olarak AKILLI olup bunu diğer insanlara empoze edip,hipnoz yapmayı size öğretmedimi
      8 evren TANRINIZ neden size ayet yollayıp,Kuran’ı Kerim’i ezberlemenizi istedi
      9 yoksa İncil ve Tevrat değilde,Kuran’ı Kerim’i kendisine rakipmi gördü!
      10 bu kadar aciz evren TANRISIna inanmanızın sebebi sizi tehdit mı etti.bak ne güzel diyorsunuz biz kimseye zorlamıyoruz,iyide zorlamıyorsa neden ona tapıyorsunuz.
      11 amacınız bilim ise Kuran’ı kerimi bu kadar derin araştırıp okumanız niye.evren TANRISI o kadar acizmiydi bu Kuran’ı Cebrail as indirirken durdursaydiya.
      12 Bide sizden ricam bilim kurgu filimleri az izleyelim.evren TANRISI sinirlenebilir.nede olsa filimin sonunda her zaman o öldürülüyor…TORO bey iyi biliyor tvden frekansa takılan uzaylılar dünyalar savasindaki gibi sonu kötü bitebilir…

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Neden yazmadan önce bir araştırma yapmıyorsun dostum! Neden bu münazarayı bir fırsat olarak kabul edip bilgi dağarcığını genişletmeye çalışmıyorsun?

        Ateist herhangi bir tanrının var olduğuna inanmayan demektir, bu şekilde düşünenlerin dünyadaki nüfusa oranı yaklaşık %2-3 tür!

        Birde hiçbir dine inanmayanlar vardır, bunlara da non-teist denir! Bunlarında oranı %13 civarındadır! Bunlar ateist değildir!

        Ayrıca budizm de de yaratıcı bir tanrı olgusu yoktur! Bu nedenle bazı araştırmalarda budizm i ateizmle beraber sınıflandırırlar!

        Ülke soruyorsun ya, bak ateistlerin yoğun olarak yaşadığı başlıca ülkeleri aşağıda bulabilirsin;

        Avustralya,Birleşik Krallık,Çek Cumhuriyeti, Almanya,Japonya, Belçika,Küba,Danimarka, Fransa ve İsveç, Vietnam.

        Özellikle japonya da ateistler nüfusun yaklaşık %70 ini oluşturur! Sanırım alman gereken mesajı japonlardan alabilirsin!

        Son yazından anladığım kadarıyla 1,1 milyarın şokunu henüz üzerinden atabilmiş değilsin:) Tabi ya 1 milyon nere 1,1 milyar nere!

      • Serkan dedi ki:

        Ah be kardesim TORO,ve Sercan

        İkinizde tam biligisiz ve cahil ınsanlarsiniz.bu durumda siz kendinizi putperst ilan ediyorsunuz.ne bicim yorumlar sizinkisi mantıktan ve Akıldan uzak bur yaklaşım sergiliyorsunuz.1.100 milyon insan evren tanrısına inandığını mı iddia ediyorsunuz?ne kadar tutarsız bir yaklaşım hindu dininde ineğe tapan 250 milyon insan var,japonyada 100 milyon kisi sadece putlara inanıyor ve tapıyor,Çin’de ve uzak dogu ülkelerinde bir o kadar değişik din ADI altında putperestlik inancı var.peki siz bunu ateislik ile nasıl bagdastiriyirsunuz?sizin cevaplariniza her türlü karşılığını verdim,ama siz anlamamakta direniyorsunuz.siz bana Avusturya Fransa orneklerini vermişsiniz.iyi de ben size dün hanesi ateist olam bir ulke var mı diye sordum.hemen her zamanki GIbi saptırma ve inkar moduna girdiniz!

        Siz ateistler hindu ve putperestliği kendinize yogurtuyorsunuz anlaşılan iste bende bundan bahsediyorum,ne olduğunuz belli değil kardesim.hemen baska bir yere sahiplenmeniz en terastan Bir durum.artik şaşırmıyorum size putperst bile oldunuz helal olsun size.putperstlik bir heykele tapan insanların onun içindeki ruha taparlar.yani din kavramı onlara göre bir inancı temsil eder.gencer arkadasım daha putperstligin ne olduğunu bilmeden sallıyorda sallıyor.

        Siz kendinizi kandırmayın kardesim benim sorularıma cevap verin.11 sorunun cevabını bekliyorum tek tek,ama lütfen gencer gibi sallamadan doğru bir anlatımla yaparsanız sevinirim.

        TORO bey sende biraz ciddiyeti elden bırakma,gencerin gazına gelip lütfen mantıklı cevap ver.eger putperstlik 1.100 milyon ise o zaman sizi bende putperst olarak kabul ediyorum,eger degilseniz yüzde 2 lik bölümde olduğunu kabul edip azınlık oldugunuzu yani ateist oldugunuzu burada belirtmeni rica edeceğim

        Saygilar

  96. sercan dedi ki:

    SERKAN sen neden soruya soruyla cevap vermeye calışıyon
    sen önce benim yazdıklarıma cevap ver sonra bensana
    cevabını veremiyorsan yazdıklarımı kabul etmiş oldun
    sen alem adamsın serkan aslında senle şöyle karşılıklı konuşsak ne iyi olurdu
    eminim çok neşelenirdim sende biraz mizahda var anlaşılan

    Serkan dedi ki:
    01/05/2014, 21:46
    BURADAN BÜTÜN ATEİST ARKADAŞLARLA BASEDERİM?BASKA KALDİMİ BENLE UĞRAŞACAK…senden alıntı
    şu yazını hatırladın değilmi
    o zamanlar nede kendine güvenin vardı dimi
    ama bir arpa boyu yol alamadın kimseyle başedemedin
    şu yazını okuyanda sanacakki bir yazınla yüzlerce kurana inanmayanları
    inandırdım gibi ……anlayacak
    BAK SANA BASİT BİR SORU SORDUM ONA BİLE CEVAP VEREMEDİN KAÇ GÜNDÜR BEKLİYORUM AŞAYIĞI İYİ OKU
    sercan dedi ki:
    26/05/2014, 11:53
    serkan rammssten arkadaşla sorunun varsa bunu herkese neden mal ediyorsun
    bunu ayırmayacak kadar beynine kan gelmiyormu
    ben sana küfür hakaret edersem şahsıma söyle
    ama sen herkesi kapsayacak şekilde yazıyorsun ve
    şu sitede hiç saygınlığın kalmadı
    SORU ???????????
    KURANA gelince kuranda biz yeri döşşek gibi serdik değince
    sen ne anlıyorsun
    senin evinde döşek serilince top şeklinde yuvarlakmı duruyor ????
    kuranın neresinde dünya yuvarlak yazıyor
    haa istersen yemin edeyim
    incire zeytine ant olsunki kuranda yuvarlak yazmıyor
    nerden uydurdun bunu anlamadım ……..

    SENDEN ALINTI Bizim Rabb’imiz arsı bir düzen icinde donduruyor,ve o herseyi hakkı ile biliyor….
    SERKAN sen ilaç falan kullanmıyorsun değilmi mantık süzgecini engelleyen
    senin tanrın nerde milyonlarca müslümanı diğer dinlerdekiler
    katledip işkenceden geçirirken arşa çekilip seyir ediyor bi işe yaradığı yok ,,,,meleklerini gönderipte şu kafir amerikan ingiliz askerinin cezasını verse ya ..
    YOKSA SENİN TANRININ GÜÇÜ ÖLÜLEREMİ YETİYOR??????????????
    GERÇİ ORASIDA MEÇHUL
    sen kaptırmışsın kendini ,,,kendi kendine gelin güvey oluyorsun,,,, allah beni sevecek cennetine alacak diye ….ölenlerin üzerinden milyon sene geçti hala bekliyorlar kemiklerinden
    yani kuyruk sokumu kemiği bile kalmadı sen daha çoook beklersin bakalım sıra sana gelecekmi
    serkan sen benim ufkumu açıyorsun bu saçmalıklarınla
    saygılar…..

  97. Furkan dedi ki:

    Sayın arkadaşlar,

    Allah Kur’an’da çokca ‘tefekkür’ü zikreder. Yani böyle şeyler üzerine düşünmek önemli ve güzeldir. Fakat insan yanlış perspektivden bir meseleye bakdığı zaman sapabilir. Mesela bir dev’e yukardan bakdığınızı düşünün, böylece kocaman bir devi sadece bir çizgi olarak görürsünüz.

    Allah Kur’an’da bizlere iki Alem yarattığını söyler, bunlardan biri ‘halk’ alemidir ve diğeride ’emr’ alemidir. Bu alemlerin ikiside Ruhanidir yani ruhların bulunduğu boyutlardır. ‘halk’ alemi dünyadır, yani içinde insanların ve cinlerin Ruhlarını barındırır. Ve ’emr’ aleminde ise her şey sadece Allahın emri üzere gerçekleşir, yani hayvanlar ve nebatların alemi buradadır, mesela bir arı nasıl bal yapacağını bilir fakat hiç bir arı ne yaptığının şuurunda olabilirmi sizce?…
    Gelelim asıl konuya, Allah hiçbir Alemde bulunamaz çünkü Allahın böyle bir Alemde bulunuyor olması noksanlık göstergesidir ve Kur’an’dada dediği üzere Allah her türlü noksanlıktan münezzehtir.
    Birde bunun bedeni (nefsani) boyutuna bakarsak Allahın kendi yarattığı zaman ve mekanın içerisinde bulunmasıda kesinlikle bir noksanlık olurdu.

    Son olarak sizlere 1400 sene evvel Peygamberimizin bizlere getirmiş olduğu Kur’an’da yer alan çok güzel bilimsel bir ayet nakletmek istiyorum:
    – Zariyat Suresi 47.Ayet:
    ”Göğü, gücümüzle Biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz.” Şimdi bu ayetin üzerinde biraz düşünecek olursak çok sürmeden bir sonuca varabiliriz. 1900’lü yıllarda evrenin sürekli genişlediğini Bilim adamları fark etmişlerdi, fakat Kur’an bize bunu taa 1400 sene evvelden beri zaten bildirmekte. Ve bu ayetin direk sonrasında ise yine çok güzel bir ayet gelmiş.
    – Zariyat Suresi 48.Ayet:
    ”Yeryüzünü biz yayıp döşedik: Ne güzel döşeyiciyiz!” ve yine son dönemlerde tespit edilen dünyanın yüzeyini Pangea diye adlandırılan tek bir kıta’dan yayılıp kıtalar haline gelmesinide bu Ayette apaçık bir şekilde görmekteyiz.

  98. kadir dedi ki:

    sayın toro…

    “Demogoji yapmayın! Önce nerede olduğunuzu bir idrak edin! Biz siz istiyorsununz diye sizin gibi inanmaya mecburmuyuz? Burada etrafımızı çevreleyen ve bize zorla kendi doğrularını dayatmaya çalışan bir inanca karşı kendimizi savunmak için fikirlerimizi paylaşmak amacıyla bulunuyoruz! Ben gelip islami bir sitede yazarak propagandamı yapıyorum ki misyoner olayım! Ama siz sitenin yapısını, sitenin sorumlusunun dünya görüşünü ve yazanların karekterini bildiğiniz halde buraya geliyor ve bizimle tartışmaya giriyorsunuz! Asıl misyoner KİM? Ben görüşlerimi, camide, kentin meydanında, gazetede,televizynda veya halka açık başka bir mekandamı aktarıyorum ki misyoner olayım! Burada misafir olan sizsiniz! Ve misafir olarak kendi düşüncelerinizin mutlaklığı düşüncesine dayanarak bizi kategorize ettiğiniz için misyonerin daniskası sizsiniz!”

    bu site sana bana özel bir site değildir.. bütün herkese açık olan bir sitedir.. bunun farkında değilmisiniz.. anlayış kıtlığınızın üstünü örtmek için şov yapmaya devam ediyorsunuz.. çelişkili beyninizle burada her yazıya cevap vermeye çalışıyosunuz. bunu yaparkende amaçsız yazılarınızın ne kadar saçma olduğunun farkında bile değilsiniz.. burada edebiyat parçalayarak kendinizi üstünmü görüyosunuz. siz sadece zannediyosunuz.. kendinizi çok akıllı sanıyosunuz fakat bir silkelenmenizi tavsiye ederim..

    “Haddinizi bileceksiniz! Karşınızda çocuk yok! Siz kim oluyorsunuz da anne babanızdan aldığınız öğretiyi bana dayatıyorsunuz? Bakın saygıdan, hoşgörüden bahsederken aslında maske taktığınızı ben bilmiyormuyum sanıyorsunuz? İşte sıkıştığınızda biz sizin tarafınızdan hemen, şirke batmış iftiracılar olarak yaftalanmaya başlıyoruz! Çünkü bizimle konuşurken kafanızın arkasında sürekli bizim için kullandığınız aşağılıyıcı benzetmeler var! Fırsatını bulduğunuzda o zehri üzerimize döküveriyorsunuz! Tek suçumuz ahlak denen olgunun sadece lafazanı olduğunuzu yüzünüze vurmak!”

    sayın toro… siz iyice tribe bağlamışsınız.. sizin böyle sinirlenmeniz ne kadar karakter olarak eksik olduğunuzun bir göstergesidir.. çünkü siz ahlaktan, medeniyetten bahsediyosunuz fakat görüyorum ki bastırılmış duygularınızda bir eziklik var.. sinirlenmenizdende bu açıkça anlaşılıyor..
    ayrıca bir insan başkası hakkında ne düşünüyosa aslında kendi düşüncelerini açığa çıkarır.. demekki asıl zehir kusan sizsiniz.. bunu yazılarınızdanda çok net anlayabilir.. bu sitedeki arkadaşlara çok büyük iyiliğim oldu bir anlamda.. benim sayemde sizin ne kadar zehirli olduğunuzu öğrenmiş oldular.. zehrinizi önce çaktırmadan kurana, şimdide sizin gibi düşünmeyenlere bir nefretle kusuyosunuz..

    “Size, bir deistin sizi, sizin gibi hesap yapmadan korumaya çalıştığını sizin ise ona saldırıp küfür edenleri sadece seyrettiğinizi bilmeniz yeter!”

    sayın toro.. böylemi koruyosunuz.. terazinizi bir gözden geçirin.. terazinin bir gözünde fazla bir ağırlık var gibi…

    “Son olarak inançlarından dolayı her türlü saldırıya ve iftiraya uğrayanın siz olduğunuzu düşünüyorsanız kendinize deist süsü vererek şehrinizde bir dolaşın ve size verilen tepkileri not ederek bizimle paylaşın!”

    ne deiste ne ateiste nede müslümana saldırılarda bulunanlara asla arka çıkmam.. ve yaptıklarını asla onaylamam.. size bunu bir türlü anlatamadım. kim böyle bir düşünce içine girerse müslümanda olsa onaylamam söz konusu bile değildir..

    • toro dedi ki:

      Sayın Kadir,

      Size neyi onayladığınızı sormadım, asıl saldırıya uğrayan ve iftira atılanların kim olduğunu sordum! Ayrıca önemli olan yanlışlığı onaylamamak değil gerektiğinde yanlışlığa müdahale edebilmektir. Yoksa ben de sizin gibi yapar ve insanları içimden onaylamayarak kendimi rahatlatmış olurdum! undan daha kolayı varmı?

      Ama emin olun sonra çıkıp ”DEĞMEZ” demezdim! Sayın kadir ben senin ve arkadaşların için benim tarafımda sayılan arkadaşlarımı uyarırken ”DEĞECEĞİNİ” düşündüm! Hala da aynı yerdeyim! Senin geldiğimiz noktada söylediklerin bile bana keşke yapmasaydım diye düşündüremiyor!

      Ama umarım sen keşke yapsaydım diye düşünmeye başlayabilecek olgunluğu kendinde bulabilirsin!

      Senden sadece 4 kelime bekledim, ”yanlış yapmışım, kusura bakmayın”!

      Sayın kadir karşınızdaki her kim olursa olsun büyümek için küçülmeyi göze alacak olgunluğa ulaşmak insanın kibir belasından kurtulması için en güzel yoldur! Yasirin bana attığa adıma verdiğim karşılık (hoş o beni rahatsız ettiğini bildi tavrı sürdürmeye devam etti ama) size örnek olsun! Şartlar oluştuğunda kalemimden neler çıkabildiğine de şahit olmuş olursunuz!

  99. kadir dedi ki:

    sayın toro..
    “O zaman bana söylermisiniz siz bizzat bana ne için teşekkür etmiştiniz! Size göre benim hangi meziyetlerim müstesna idi?”

    benim yazımı tam olarak okumamışsın belli… size dedim ki bütün yazıları okuma gibi bir fırsatım olmuyor.. belki başka yazılarınızdada teşekkürü haketmiş olabilirsiniz. okuyamadığım için onlara teşekkür edememiştirim.. bundan dolayı alınmayın sakın bana..

    aynı şey sizin içinde geçerli bizlere hakeret edenlerin tamamını mı uyardınız yoksa gözünüzden kaçan yok muydu.. bi düşünün bunu…

    “Bakın beni çileden çıkartan bunları söyledikten sonra herhangi bir münazaranın ortasında beni, söylediklerinizin aksine art niyetli ve dininize saldırmayı iş edinmiş bir insan olarak göstermeye çalışmanızdır!”

    eğer gerçek öyle değilseniz allah razı olsun.. fakat sayın toro.. ben sizi art niyetli görürsem sizde beni görürsünüz, eğer siz beni art niyetli görürseniz bende sizi görürüm.. bu konu uzayıp gider..
    önemli olan hoşgörülü olmak olduğunu her zaman ifade ettiğim halde sürekli olarak bende çelişki aradınız. önceki yazılarımı kontrol ederek madende altın bulmaya çalışıyosunuz. bu tavırlar size yakışmıyor..

    “Ben burada bir gün şu dine inanmayın dedim mi kadir?”

    demediniz… allah razı olsun.. fakat bende size inanın demedim.. size tek söylediğim kuranla ilgileniyosanız eğer araştırmadan, kıraat etmeden ve sağlıklı düşünmeden kesin kanıya varmayın dedim.. çünkü arapça bilmeden sadece meallere güvenerek, ve arapça metinleri araştırmadan oluşan kanının hatalı kanı olduğunu söyledim. bunu yapmayanlara ben iftiracı derim.. çünkü gerçek bilgiye sahip olunmadan varılan kanı daima yanlış olabilir.. sonucuda kuran hakkında olumsuz düşüncedir..

    • toro dedi ki:

      Sayın Kadir,

      Bakın hızlıca cevap veriyorum, evet hepsini 1 defa uyardım! En son sercan nasiplendi bundan! Sizce ben yapmadığım birşeyi yapmış gibi gösterecek birisimiyim?

      Son olarak buraya yazdığım her yazı bir araştırmadan ve vicdan süzgecinden geçirilerek yazılır! Vrdiğim her bilginin kaynağını ve aksi görüşleri de paylaşırım! Sırf yanlış yapmamak adına birsürü tefsir okuyor, onlarca kaynaktan doğrulama yapmaya çalışıyorum!

      Bakın sırf işime yarayacak diye bir bilgi paylaşarak dezonformasyn yapmayı vicdanıma kabul ettiremem! O nedenle en çok iftiracı lafınız canımı sıkar! İnan bana, bana söylediğn her olumsuz söz senin hanene bir yanlış olarak yazılıyor! Çünkü hiçbir şekilde senin söylediğin şeyleri ne düşünüyor nede yapıyorum!

      • kadir dedi ki:

        sayın toro…

        böyle düşünmeniz beni mutlu etti… sizde şunu bilin benim ilk amacım her zaman hoşgörü ve sevgidir.. insanları aşağıyacı hakaret edici sözler ne kasten ima ederim. nede kasten söylerim.. şunada bilin ki konuşmalar esnasında düşünce yapınıza yönelik; “anlamıyosunuz, cahilsiniz, düşüncesizsiniz, v.s.vs. ” söylemleri sakın hakaret olarak algılamayın.. çünkü burada hepimizi düşüncelerimizi farklıda olsak paylaşıyoruz. öyleki bizim dinimiz insanın aklına hitap ettiğinden akılla ilgili söylemler canınızı sıkmasın.. bunu yeri gelir ateist biriside söyler, müslümanda… önemli olan kişiliğe hakaret edilmemesidir..

        sağlıcakla kal toro…

      • toro dedi ki:

        Sayın Kadir,

        Ben tarz olarak sizinle alakalı bir yorum yapacaksam yaptığım yorumu kendi beklentilerimle değil sizin bana hitaben yazdığınız yazılardan alıntılar yaparak kurgularım! Yani bana hitaben yazdığınız şeyden ne anladığımı doğrudan sizinle paylaşırım! Hiç bir şekilde bir dayanağım ya da örneğim olmadan kişisel söylemlerde bulunmam! Bu kendime yapılmasını istemediğim şeyi başkasına da yapmamam gerektiğini düşünmemin sonucudur! Ama her ne olusa olsun yorumlarımı sizinle üzerine münazara yaptığımız konu üzerindeki görüşlerinize karşılık olarak yazarım! Yani her eleştiri sadece fikirlerinizin dışa vurumlarınadır! Kendi öz benliğiniz ve gerçek yaşamda nasıl yaşadığınız konumuz değildir! Çünkü bizi burada biz yapan yazdıklarımız ve yazdıklarımızın zaman içindeki seyrinin birbiriyle olan ilişkisidir! Ben buna tutarlılığımız diyorum!

        Ama senden rica ediyorum, benim serkana son yazdığım yazıyı okuyup sonra onun bana verdiği yanıtı değrlendirerek söylermisin, bu arkadaşla bir münazaranın veya bir sorunun içinde beraber kalmayı istermiydin? Bu yüzden okuduğunu anlamayışını karşıdakini kışkırtarak maskelemeye çalışan birine yaptığını onaylar tarzda verdiğin destek sana yakışmadı! Bu benim kişisel yorumum!
        Sonunda ”değmezdi” diyerek ona sahip çıkacağınıza, en baştan sessiz kalmanız daha mantıklı bir davranış olabilirdi?

      • MaMaLi dedi ki:

        Satın toro!dünya’da 163 islam ülkesi var ve bunların nüfusu,1,5 milyara yakın!bu ülkelerin toplam ihracatı,980 milyar civarı,sadece almanya!nın ihracaatı 1 milyar dolar)yani,163 islam ülkesi bir almanya etmiyor)başka bir örnek!163 islam ülkesindeki,üniversite sayısı 500 oysa 330 milyon nüfuslu Abd de üniversite sayıs,5.480 bin)fazla söze gerek varmı?))ümmi toplumlar ve insanları ile,anlaşmak,çok zordur.saygılar.

  100. Gencer dedi ki:

    Serkan arkadaştan iyice şüphe etmeye başladım.Sanki spiederh gitmiş Serkan gelmiş.Seviye iyice yerlere indi sayesinde.

    • Serkan dedi ki:

      Gencer bey ağzını bozma seviyeli ol ve sana saygımı yitirtme sakın.orumcek kafa ve diğer hakaretleri sana misli ile iletiyorum?

      Gencer bak adam gibi sordun ve adam gibi cevap verdim,sende adam gibi cevap ver bana!ahlak YOKSUNU bir toplum olmak hosuna mı gidiyor,benim sorduklarıma cevap ver,vede sakın o hakaretleri yapma zoruna gidiyorsa zorlaniyorsan cevap yazma?bunu yapabilmek Erdemdir!bunu basar bari

      • Gencer dedi ki:

        Serkan beni Ahlaklı kılacaksa 9 yaşındaki bir kızlamı evleneyim.? Eşimin üzerine 11 tane daha Hatun bilmem kaç tane cariyemi (köle) alayım.Bunların neresi Ahlakla bağdaşıyor?
        Yok kadının iddeti 3 aymış yok adet görmeyenlerin ki şu kadarmış.Bunlarla kafa yormak mı ahlaka ulaştıracak beni.
        Sende benim soruma cevap ver o zaman.Kendisinden Tanrı veya Allah diye bahseden varlık sence insanların uçkuru ile ilgilenir mi?

    • toro dedi ki:

      Sayın Gencer,

      Sana daha önce birşey söylemiştim hatırlıyormusun! Eğer bir farkın olduğunu düşünüyorsan göstereceksin! Eğer genelden bağımsız olarak bir fark ortaya koyamıyorsan itiraz ettiklerinle aynı durumdasın demektir! Ben seni anlıyorum ama lütfen tavsiyeme kulak ver! Dünya üzerinde ki her insan için değer! Eğer tanrı istediği için değilde kendin istediğin için yapıyorsan yaptıklarını sabrını muhafaza ederek hareket etmeyi becerebilmelisin! Unutma söyleyecek sözü olanların öfkeye ihtiyaçları yoktur!

      Bence içimizden ne kadar kızsakda serkan ve onun gibilere bile bıkmadan usanmadan derdimizi anlatmaya değer! Eğer değecek birşeyin içinde olduğuna eminsek içinde olduğumuz şeyden gocunan taraf biz olmamalıyız.

      • Serkan dedi ki:

        İste TORO kardesim

        Güzel bir tespit olmuş,eger degerlerine sahip olmak istersen karşıdaki insanın degerlerine saygılı olacaksın?ahlaksiz bit toplum olgusu hic bir ülkede ve dinlerde hoşgörü ile karşılaşmamistir.

        Ne putperst nede semavi dinlerde bu olgu her zaman vardır.peki senin ateist inancında zinaya nasıl bakıyor,o zaman sende cocuklarını uyarma senin gorevin mı?birak ozaman ne yapmak isterlerse yapsınlar?hadi bakalım bildiginden şasma gencer kardesim….

      • toro dedi ki:

        Serkan,

        Öncelikle benim Gencer e verdiğim tavsiyeden kendine de pay çıkarmayı denemelisin! Birde bırak artık şu ateist lafını! Seni ateist olmadığımı anlaman için kaç kez uyarmalıyım! Hayır birşeyi anlaman için minumum kaç kere yazmam gerektiğini bilirsem yazılarımıda ona göre kurgulayabilirim!

        Hayır buna bu şekilde devam edersen bana, sana karşı aynı şekilde mukabele etme hakkı vermiş olursun! Tüm samimiyetimle söylüyorum kalbini kırmak istersem bunu en iyi şekilde yapacağımdan şüphen olmasın! Bunu yaparken senin kullandığın avam argümanları kullanmaya ihtiyacım olmayacağını da bilmelisin!

      • Serkan dedi ki:

        TORO bey ben kendime dersler çıkaralı yıllar oldu,sende biraz çıkar istersen,gencere anlattığın olayı birazda kendine çıkar istersen.hani kalp kırmak yoktu?

        Neyse TORO kardesim,peki ateist olduğunu iddia eden sensin hangi argümanı kullanacağımı şaşırdım,ben Kuran’ı TANRISI Allah’a inanıyorum dinim musluman.senin ne o zaman söylede öyle hitap edelim.ne bileyim her konuşmanda bana ateistligi anlatınca bende o dine mensup olduğunu sandim?

        Sizde bilirsiniz ki,insan oğlu fıtratı gereği birine inanır. Sen evrenin tanrısına inanıyorsun ve saygı duyuyorum…

      • Gencer dedi ki:

        Teşekkürler Toro senin tavsiyene uyacağım.

    • rammsteinn dedi ki:

      gencer
      ben serkan için günlerce önceden yazmıştım.
      serkana harcanacak zamana yazık diye.
      pisagor m.ö. 500 lerde dünya yuvarlık demişti diyorum.. “kanıtın varmı?” diyor
      honfüçyüs,hippokrates,platon,arşimed de yalan dolan serkana göre.

      • Serkan dedi ki:

        HAMSTER kardes

        Ben sana zamanını harcama dedim ve bir link gönderdim.daha Pisagor un kim olduğunu ve neyi bulduğunu bilmeden atıp tutmana hayret ile bakdim?

        Pisagor’un adını 2.600 yıldır andıran, onu ünlü yapan ve insanlığın varolduğu sürece de sonsuza kadar da andıracak meşhur teoremi şudur: Bir dik üçgende, dik kenarlar üzerine kurulan karelerin alanlarının toplamı, hipotenüs üzerine kurulan karenin alanına eşittir. Pisagor teoremi, rasyonel sayılarla ölçülemeyen uzunluğun da varolduğunu gösterir.
        “Evrenin hakimi sayıdır. Sayılar evreni yönetiyor.” Sözleri de Pisagor’a aittir.

        Pisagor’un mistik tarafları çoktur. Evren hakkında bugünkü gerçeklere uymayan düşünceler de ileri sürmüştür. Bunları bir tarafa bırakırsak, yine yaşadığı çağa göre matematikçi yönü çok ağır basar. Pisagor, Mısır’da ve Babil’de çok gezdi. Rahiplerden ilim öğrendi. Yaşadığı çağ ve aldığı rahip eğitimini göz önüne alınırsa, bunda yadırganacak pek bir şey yoktur. Matematiğe ispat fikrini getiren Pisagor için, sosyal ve şahsi yaşantısı bu kadar eleştiriye değmez.

        HAMSTER kardesim son bir kez daha link gönderiyorum,bilgisiz ve cahil kalma…
        http://www.google.com.tr/url?sa=t&source=web&cd=21&ved=0CH8QFjAU&url=http%3A%2F%2Fwww.nkfu.com%2Fpisagorun-hayati%2F&ei=ELeIU8WxG5TLsQSu9oGACg&usg=AFQjCNFFHnKZTNgeMyaqE5FSD74KsyYdXQ

      • Gencer dedi ki:

        Serkan sen burada kendine hakaret edilmesini istemiyorsun ancak kendin hakaretler diziyorsun.Şimdi rammsteinn arkadaş bir nick almış sen ona FARE diyorsun.
        İşte senin saygı anlayışın.

      • Gencer dedi ki:

        Pisagor..
        Pisagorcuların bilim alanında en büyük başarıları astronomidedir. İlk defa olarak yeri, evrenin merkezi olmaktan çıkarmışlar, onu küre şeklinde düşünmüşler, yerin, evrenin ortasındaki görünmeyen merkezi ateşin etrafında dolandığını söylemişlerdir. Merkezi ateşin etrafında batıdan doğuya olmak üzere on tane gök cismi Sphairos lara (= saydam kürelere) takılmış olarak dönmektedir: Yer, karşıyer (bunu da göremeyiz), güneş, ay, o zaman bilinen beş gezegen ile duran yıldızlar gökü. Güneş tutulması, ay, yer ile güneşin arasına girince; ay tutulması da yerin ya da, karşı yerin gölgesi ay üzerine düşünce olur. Bütün hızla giden şeyler bir ses çıkarırlar, dolayısıyla yıldızlar da bir ses çıkarırlar; bu sesin yüksekliği yıldızın merkezi ateşe olan uzaklığıyla orantılıdır. Böylece, göklerin de bir musikisi vardır, ama bunu sıradan ölümlüler işitemezler.

  101. kadir dedi ki:

    okuyucu…

    daha öncede söyledim, siz, sizin rehberiniz olan Kuranın size öğrettiği İslâm ahlâkıyla yoğrulmuş kişilersiniz, dolayısıyla hiçbir rehberi olmayan bizlere göre ahlâk konusunda bir farkınız olmalı,

    ama görüyorum ki, siz bizimle ilgisi olan ama inanmadığımız için bizi zerre kadar bağlamayan ayetleri gözümüzün içerisine sokarak, bize olan kininizi nefretinizi kusmakla kalmayıp, üstü örtülü hakaret ediyorsunuz, haliyle bizde bilmukabele diyoruz, sizden alıntı…….

    okuyucu emin ol size olan nefret ve kinim olsa sizi altın olarak görmezdim. fakat siz bunu bile yanlış anlayıp ben altın falan değilim diye lafı uzatmaya kalktınız.. oysa yorum lafzii olarak değil anlam olarak önemlidir. siz anlamına bakmıyorsunuz. böyle iken bizi ahlaksızda görürsünüz terbiyesizde.. siz muvazaa lı düşündüğümü mü sanıyosunuz? allah, kitap diyen bir insan asla kin nefret beslemez, besliyosada onun allahla kitapla hiçbir alakası yoktur. sadece lafta vardır.. biz burada kuranı ve dinimizi savunurken kimseden bir menfaat veya para almıyoruz. bunu kalpten yaptığımızı göremiyorsunuz. çünkü ana temaya değil, detaylara takılıp kalıyosunuz.. şunu yapmayın;

    size “memet” yazdığım zaman, onun mehmet olduğunu anlayın. “onun adı memet değil, mehmet tir” demeyin.. insanlar arasındaki en büyük anlayış farkı budur.. yoksa çeşitlilik, farklı düşünceler güzeldir. zenginliktir.. bu zenginliğe ulaşmayı kolaylaştırmak bizlerin elindedir.. o yüzden sürekli aynı şeyi söylüyorum. yazılar anlaşılabilir kısa ve yerinde olsun diye.. laf kalabalığı zaman kaybından başka birşey değildir.. yüce allaha gönülden teslim oluyoruz. bunu yaparken muhakkak hatalarımız olur.. hiçbir zaman kendi düşüncelerim kesin doğrudur demedim. ben sadece bilgim dahilinde kurandan anladıklarımı paylaştım. yeri geldi bu sitedeki müslüman kardeşlerimde bana birçok şey kattı.. hatta deist ve ateistlerde… benim kuranı kerim anlayışım kendimi bağlar.. ben kendi anlayışım dahilinde allahın her zaman rahmetine sığınıyorum.. ben bir ayetin hükmünü doğru anlamak için yeri geldi günlerce araştırma içine girdim… kendime göre bazı sonuçlar çıkardım.. fakat hiçbir zaman en doğrusu budur demedim.. ben bir insanım ve her zaman yanılma ihtimalimi göz önünde bulundururum. bu allaha karşı olan saygımdandır.. sayın toro nun iddia ettiği gibi “hani biliyodunuz kuranı, bak başkalarından da bilgiler alıp teşekkür edebiliyosunuz.” değildir.. kibirden her zaman allaha sığınırım…

  102. kadir dedi ki:

    okuyucu…

    “size bizim peşimize takılmayın, takılırsanız, müteşabih ayetler hakkında da yorum yapma gafletine düşüp imanınızı sakatlayabilirsiniz diye uyarıyorum ama olsun biz “doğrusunu Allah bilir” deyip, bir şekilde yırtarız diyorsunuz, zaten İslâm aleminin içerisine düştüğü durum, “doğrusunu Allah bilir” diyenlerin yönlendirmeleriyle bu hale düşmedi mi?”

    insanın asıl görevi muhakem ayetleri yerine getirmektir.. müteşabih ayetler zamana göre faklı anlaşılır.. onlar hakkında yorumlarda bulunmak hiçbir din kardeşimin dinini zedelemez.. bizlerin yaptığı rabbimizin sözlerini anlama gayretidir.. bak sana bir ayet yazacağım;

    “Onlara binmeniz ve bir zevk almanız için atları, katırları ve eşekleri de (yarattı). . . Daha bilmediğiniz neler yaratır.” (NAHL-8)

    bu ayet o dönemde binek olarak sadece katır, at, eşek, deve görmüş insanlar için müteşabihtir..
    onlar bugün kü diğer binekleri uçak,araba tren vs.vs. bilebilirler mi… allah onlara uçak, tren diye bahsetseydi onlar ne anlayacaklardı.. şuan bile müteşabih ayetlerin gerçek manalarının anlaşılması için belkide yüzlerce yıl sonraki teknoloji ve insan düşünce yapısının olması gerekir.. biz bunların peşine düşmeyiz.. sadece bizler için bir tahmindir.. ama muhkem ayetler nettir.. bundan milyarlaca yıl öncede hırsızlık yasaktı şimdide yasak ileridede yasak olacaktır..

    • HASAN dedi ki:

      Sevgili kadir..
      Hırsızlık ezelden ebede kadar şuçtur ama elinin kesilmeside artık bu zamanda pek insaflı bir uygulama değildir. Senin yukarda verdiğin nahl süresi 8 ayetin tersi bir gelişme olmaktadır.
      Ayrıca örnek olarak veriyorum yasin süresi 38. ayet müteşabih ayetmidir. açıkça yazsa dünya güneşin etrafında dolanır, güneşte şöyle olur böyle olur diye yazar. Kainatın genişlediği söyluyor o zamanın bedevisi anlıyorda dünya güneşin etrafında dönüyür, hatta kendi etrafında da döner diyemezmi, hem bilimsel muhkem bir ayet olurdu, güzelde olurdu.
      Dünyanın yuvarlak olduğunu açıktan söylese, nazihat süresi 30. dehaha kelimesiyle uğraşmasak. Devekuşu yumurtasımı, deve kuşunun yuvasımı diye Ve daha niceleri. NAHL-8’de gelecekte araba, otomobil yaratılacağına işaret var demişsin. O zaman dizel motorlar, turbo jet motorlar belki kimse bilmiyordu ama dünyanın şekli, güneşmi dünyanın etrafında, dünyamı güneşin etrafında, dünya yuvaklakmı, tepsi gibimi bunlar kadim medeniyetlerden beri konuşulan üzerine fikir yürütülen şeyler. Dünyanın çapı bile hesaplanmış bisetten önce.

  103. kadir dedi ki:

    sayın hasan…

    “Hırsızlık ezelden ebede kadar şuçtur ama elinin kesilmeside artık bu zamanda pek insaflı bir uygulama değildir. Senin yukarda verdiğin nahl süresi 8 ayetin tersi bir gelişme olmaktadır.”

    sayın allahın kanununda hiçbir değişiklik bulunmaz. siz bana hırsızın elinin kesilmesi konusunu arapça metinden ispatlarmısınız.. sanırım maide -38. ayet olması gerek..

    • HASAN dedi ki:

      SAYIN KADİR..
      ARAPÇA YOK AMA İNANIYORUMKİ EN AZ BİR ARAP KADAR , ARAPÇA BİLGİSİ OLAN YURDUM İNSANI ( ARADA İBNİ KESİR VE SEYYİT KUTUP MEALİDE VAR) İNSANIN BU AYETLE İLGİLİ MEALİ VARDIR. YAKLAŞIK 32 FARKLI MEAL..
      ŞİMDİ BANA BURDAKİ EL KESMENİN ASLINDA MECAZİ OLDUĞUNU VE BUNUN GÜÇTEN KESMEK OLDUĞUNU İDDA ETMEYİN. ÇÜNKÜ AŞAĞIDAKİ ŞAHISLARIN HİÇ BİRİ PARANTEZ İÇİNDE BİLE OLSA BÖYLE BİR MANA VERMEMİŞLERDİR.
      İmam İskender Ali Mihr : Ve, hırsızlık yapan erkek ve kadının yaptıklarına karşılık olmak üzere, Allah’tan bir ceza olarak ellerini kesin. Ve Allah Azîz’dir, Hakîm ‘dir (hüküm ve hikmet sahibidir).
      Diyanet İşleri : Yaptıklarına bir karşılık ve Allah’tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
      Abdulbaki Gölpınarlı : Erkek olsun, kadın olsun, hırsızlık edenlerin, elde ettiklerine karşılık, Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak kesin ellerini ve Allah, üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.
      Adem Uğur : Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah’tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir.
      Ahmed Hulusi : Hırsızlık yapan erkek ve hırsızlık yapan kadının ellerini kesin; yaptıklarına karşılık ve Allâh’tan ibret verici bir azap olarak! Allâh Aziyz’dir, Hakiym’dir.
      Ahmet Tekin : Hırsızlık yapan erkeklerin ve hırsızlık yapan kadınların ellerini kesin. Bilerek işledikleri suça karşılık Allah tarafından hırsızlara caydırıcı bir gözdağı ve ders olduğu için bu cezayı uygulayın. Allah kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır.
      Ahmet Varol : Hırsız erkekle hırsız kadının yaptıklarına karşılık, Allah tarafından ibret verici bir ceza olması için ellerini kesin. Allah yücedir, hakimdir.
      Ali Bulaç : Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Allah’tan, ‘tekrarı önleyen kesin bir ceza’ olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
      Ali Fikri Yavuz : Erkek hırsızla kadın hırsızın, yaptıklarına karşılık ve Allah’dan bir azab olmak üzere, (sağ) ellerini kesin. Allah, mutlak galibdir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.
      Bekir Sadak : Erkek hirsiz ve kadin hirsizin, yaptiklarindan oturu Allah tarafindan ibret verici bir ceza olarak, ellerini kesin. Allah Guclu’dur, Hakim’dir.
      Celal Yıldırım : Hırsızlık eden erkeğin ve hırsızlık eden kadının (bu yoldan) elde ettiklerine (ve insan haklarına el uzatmalarına) karşılık Allah tarafından ibret verici bir ceza olmak üzere ellerini kesin. Allah çok üstündür, çok güçlüdür, yegâne hikmet sahibidir.
      Diyanet İşleri (eski) : Erkek hırsız ve kadın hırsızın, yaptıklarından ötürü Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak, ellerini kesin. Allah Güçlü’dür, Hakim’dir.
      Diyanet Vakfi : Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah’tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir.
      Edip Yüksel : Erkek hırsızın ve kadın hırsızın ellerini, yaptıklarına karşılık kesin. Bu ALLAH’ın öngördüğü bir caydırma yöntemidir. ALLAH Güçlüdür, Bilgedir
      Elmalılı Hamdi Yazır : Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadın sâbit oldu mu ellerini kesin, kazandıklarına cezaen Allahdan kelepçek, çünkü Allah azîzdir, hakîmdir
      Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadın, suçları sabitleşince, yaptıklarının karşılığı ve Allah tarafından kelepçek (caydırıcı bir ceza olmak üzere) ellerini kesin. Allah, güçlüdür, hikmet sahibidir.
      Elmalılı (sadeleştirilmiş – 2) : Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah’dan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah daima üstündür, hikmet sahibidir.
      Fizilal-il Kuran : Erkek ve kadın hırsızların ellerini kesiniz. Bu onların suçlarına karşılık Allah tarafından belirlenmiş caydırıcı bir cezadır. Hiç kuşkusuz Allah üstün iradeli ve hikmet sahibidir.
      Gültekin Onan : Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Tanrı’dan ‘tekrarı önleyen kesin bir ceza’ olmak üzere ellerini kesin. Tanrı üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
      Hasan Basri Çantay : Erkek hırsızla kadın hırsızın — o irtikâb etdiklerine bir karşılık ve ceza ve Allahdan (insanlara) ibret verici bir ukubet olmak üzere — ellerini kesin. Allah mutlak gaalibdir, yegâne hüküm ve hikmet saahibidir.
      Hayrat Neşriyat : Hem hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadın yok mu, yaptıklarına bir cezâ, Allah’dan bir azâb olmak üzere onların (sağ) ellerini kesin! Çünki Allah, Azîz (kudreti dâimâ galib gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.
      İbni Kesir : Hırsız erkek ve hırsız kadının yaptıklarına karşılık Allah tarafından bir ceza olarak; ellerini kesin. Ve Allah; Aziz’dir, Hakim’dir.
      Muhammed Esed : Hırsızlık eden erkeğe ve hırsızlık eden kadına gelince, işlemiş oldukları fiillere karşılık, Allahtan (gelen) caydırıcı bir müeyyide olarak her ikisinin ellerini kesin: zira Allah kudretlidir, hikmet sahibidir.
      Ömer Nasuhi Bilmen : Ve hırsızlık yapan erkeğin ve hırsızlık yapan kadının (kazandıklarının bir cezası ve Allah Teâlâ tarafından bir ukûbet olmak üzere) ellerini kesiniz. Ve Allah Teâlâ azîzdir, hakîmdir.
      Ömer Öngüt : Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıklarına karşılık Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak ellerini kesin. Allah Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
      Şaban Piriş : Erkek hırsız ve kadın hırsızın yaptıklarına karşılık Allah tarafından ibret verici bir ceza olması için ellerini kesin. Allah güçlüdür, hakimdir.
      Suat Yıldırım : Hırsız erkek ile hırsız kadının irtikâb ettikleri suça bir karşılık ve Allah tarafından insanlara ibret verici bir ukubet olmak üzere ellerini kesiniz. Allah azîz ve hakimdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir).
      Süleyman Ateş : Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah’tan bir cezâ olarak ellerini kesin! Allâh dâimâ üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
      Tefhim-ul Kuran : Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Allah’tan da, ‘tekrarı önleyen kesin bir ceza’ olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
      Ümit Şimşek : Hırsız erkeğin ve hırsız kadının, işlediklerine Allah tarafından ibret verici bir ceza olmak üzere, ellerini kesin. Allah herşeyin mutlak galibi ve sonsuz hikmet sahibidir.
      Yaşar Nuri Öztürk : Hırsızlık yapan erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah’tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.

      • sercan dedi ki:

        hasan arkadaşım sen sanırım bu sitede yenisin
        burada 3 kişi var ve bunların sayesinde biz kuranı yeniden keşfediyoruz sanki
        sen 1000 tane kuran mealide göstersen hepsi aynı anlam taşısa
        bunlar yalan yanlış bu 3 arkadaşın mealleri doğru sen de zamanla anlıcan
        saygılar

      • Serkan dedi ki:

        Hasan kardes bakıyorum ve izliyorum seni,NERDE kabul edilmeyen meal ve hadisleri Buhari’ninmis göstermeni cahilliğine veriyorum.burasi bilim platformu lütfen bilgisiz SALLAMA

        Saygilar…

      • kadir dedi ki:

        sayın hasan…

        birkaç gündür internete giremediğimiden yazınızı yeni gördüm.. fakat keşke görmeseydim.. ben sizden araştırmanızı istedim. siz bana başkalarının fikilerlerini düşüncelerini yazmışsınız.. siz hayatınıza sürekli olarak başkalarının fikirleylemi yön verirsiniz. .yoksa hayatınıza kendinizden kattığınız olgular var mıdır? bunu kendinize sormanızı tavsiye ederim..

        emperyealizm, asırlardır müslümanları barbar olarak gösteriyor. islam deyince insanların aklına asma, kesme, biçme, katliam vsvs. şeyler geliyor.. bunun nedeni biz müslümanların cahilliğinden kaynaklanmasıdır.. biz kendi dinimizi bilmediğimizden sömürgeci batı bizim yerimize bizim dinimizi kafalarına göre yorumlayıp, dünyaya tanıtmışlardır.. bizim dinimiz hoşgörü, sevgi, ve ahlaka dayanan bir dindir. bunun farkında olan kaç tane müslüman vardır. bizler yüce rabbimizin dinine ne kadar sahip çıkabiliyoruz.. ne kadar gereğini yerine getiriyoruz.. eğer hiçbiz zaman düşünmezsek. bizim yerimize düşünecek kişiler her zaman vardır… bu sitedeki arkadaşlar kuranı araştırmanın insanı dinden çıkaracağını iddia ediyorlar.. bende tam tersini söylüyorum. kuranı araştıran gerçek islamı bulur.. sözde veya geleneksel islamın ne olduğun farkına varır..

        şimdi size kurana göre hırsızlık yapanın cezasının ne olduğunu açık açık ayetlerle yazacağım..

        (sordular); Eğer yalan söylüyorsanız, hırsızlığı yapanın cezası nedir? “Cezası şu: Çalınan mal kimin yükünde çıkarsa yükün sahibi çalınan mala karşılık olacaktır. Biz zalimleri böyle cezalandırıyoruz. (yusuf suresi-74-75)

        yüce rabbimiz hırsızlık edenin cezasının alıkoyulmak olduğunu, ve onun itaate zorlanmak olduğunu bildiriyor..

        sayın hasan kardeşim şimdi size bir soru soracağım.. kendinizi el kol, bacak kesen bir sözde islam ülkesinde yaşadığınızı düşünün. ve size bir iftira atıyorlar, sizin hırsızlık yaptığınızı iddia ediyorlar. sonra mahmekeye çıkıyosunuz, sizin hakkınızda elinizin kesilmesi kararı çıkıyor.. ve satırı vurup elinizi kesiyorlar.. bir müddet sonrada gerçek hırsız ortaya çıkıyor ve yakalanıyor… sizin durumunuz ne olacak… yada sizin psikolojiniz ne olacak.. yada siz hakkınızı nasıl arayacaksınız.. artık elinizde yok.. size trilyonlar verseler orjinal elinize kavuşabilir misiniz.?

        yada şöyle düşünün siz çok fakirsiniz, kimse size iş, aş vermiyor.. devlette böyle şeylere karışmıyor. sizinde bakmanız gereken çocuklarınız ve aileniz var.. ve gittiniz bir fırından 1 tane ekmek çaldınız.. ve sizi yakaladılar. kılıcı bileğinizin üstüne vurdular.. sizce siz haksızlığamı uğradınız, yoksa bu cezayı hakettiniz mi? vicdanınızın sesini dinleyerek cevap verin..

        mübarek kuranda zina edene sopa vurulması cesının uygulanması için yüce allah 4 tane şahit olması gerektiğini söylüyor.. yani 3 kişi iki insanı zina ederken açık açık görse bile sayı dört olmadan onlara ceza verilmesini yüce allah yasaklamıştır.. böylesine ahlaksız bir duruma karşı bile yüce allah şahit getirin dediğinie göre… maide 38. ayette neden hırsızlık yapana karşı şahit gösterin demiyor.. bunu bir kendinize sorun…

        arapçada “eyd” ikiden fazla el demektir.. yani 3 el ve daha fazla eli ifade eder..

        maide 38. ayette bir insanın 3 tane elimi varki yüce allah “eyd” kelimesini kullanmıştır..
        bu soruları kendinize sorun.. ve lütfen kendiniz araştırmadan bana yorum yazmayın.. eğer ortaya hadis, veya hikayaler bende ekleyecek olursam, sizde işin içinden çıkamazsınız..
        işlemeyen demir

        islam dininin tek kaynağı kuranı kerimdir..

        yazım biraz uzun olduğu için beni mazur görün…

        saygılarımla…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Kadir,

        (sordular); Eğer yalan söylüyorsanız, hırsızlığı yapanın cezası nedir? “Cezası şu: Çalınan mal kimin yükünde çıkarsa yükün sahibi çalınan mala karşılık olacaktır. Biz zalimleri böyle cezalandırıyoruz. (yusuf suresi-74-75)

        bahsettiğin ayet Yusuf zamanındaki uygulamaya ait,

        eğer geçmişteki uygulamaların Muhammed Kuranın indiği dönemde ve günümüzde de geçerli olduğunu söylüyorsan, tevrattaki recm cezasının da günümüzde geçeli olacağını kabul etmek zorundasın,

        Yaptıklarına bir karşılık ve Allah’tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (mâide-38)

        Kuranın geçmişte uygulanan recm cezasını yasakladığını söylüyorsanız,

        o halde itibar edilecek uygulamalar geçmişteki uygulamalar değil, Kuranın indiği zamandaki uygulamakardır,

        o nedenle hırsızlıkla ilgili uygulamada verilecek ceza el kesmedir, kastedilen elin, insan uzvu olana el olduğu, hemde hiç bir mecazi anlam yüklenemeyecek kadar açık ve net,

  104. sercan dedi ki:

    hasan bey tebrikler çok iyi açıklama yapmışsınız
    kuranda gereksiz olan veye birdefa söylenmesi yeterli olan sözler defalarca
    tekrar edilirken dünya ve güneş ile ilgili açıklamalar yok ha ne var şu
    ayı ve güneş bir düzen içinde gitmektedir gibi hiç bir bilimsel açıklaması olmayan bir şey
    zaten aya ve güneşe bakan sıradan biri bir düzen olduğunu görüyor bunu bilmekte ne var ?????????
    çok bilen allah araplara ay takvimi değil güneş takviminin tutulacağını bie söylememmiş bu yüzden ramazan bir ocakta bir ağustosda oluyor …ŞUNU SÖYLEMEKTEN BIKTIM DİNCİ ARKADAŞLAR EĞER BİLİMDEN BAHSEDİLECEKSE BUNU EN SON İSLAM DİNİNDEKİLER KONUŞMALI
    DİNİN BİTTİĞİ YERDE BİLİM
    BİLİMİN BAŞALDIĞI YERDE DİN BİTER
    kalkıp göğü genişletiyoruz gibi bir kelimeden kuranı bilim kitabı yapanlar
    binlerce fizik kurallarına aykırı olan olaylarıda mucize diye bize yutturmaya çalışırlar …..
    demezlerki ya bu bilime aykırı !!!!
    sonra göğ derde genişliyor bana bunu ıspatlayınsana
    çok akıllı arkadaşlar göğ genişlemez burada kafanızın basmadığı bir ayrıntı var
    kainat bir boşluktan ibaret ve her galaksi bir diğer galaksiden uzaklaşır ama galaksının içindeki yıldızlar ve gezegenler birbirinden uzaklaşmaş hep aynı kalır ……
    HAL BÖYLE İKEN GÖĞÜN GENİŞLEMESİNDEN BAHSETMEK APTALCA OLUR …..
    SİZE BİR ÖRNEK VEREĞİM BELKİ ALGILARSANIZ
    UÇAKLA giderken elinizdeki misketleri savurduğunuzda
    gökmü genişler yoksa misketler birbiriden uzaklaşırmı ?????
    AH AH BEN BU AYRINTILARI YAKALARKEN OKUMAM YAZMAMIN AZ OLMASINA RAMEN ,,,,, ÇOK OKUMUŞ SAYIN DİN ALİMLERİ BU AYRINTIĞI NEDEN YAKALAMAZYALAR …..
    ŞUNU HİÇ BİR ZAMAN UNUTMAYIN GERÇEKLER VE KALITE AYRINTILARIN İÇİN GİZLİDİR
    SAYGILAR….

  105. HASAN dedi ki:

    Serkan kardeş
    Ben ne bir raviyim, ne hadis yazıcısı nede tefsirciyim, salladığın dediğin şeylerde vahiyle yada zanla yada ilhamla gelmemiştir bana. Tamamı benim yada senin fark etmez piyasadan kolayca ulaşabileceği bilgilerdir. Bu bilgilere ulaşım metodolojimde de gayet bilimseldir. Sallama dediğin şeylerin muhtevasi bilimsel olmayabilir o da benim problemim değildir. Saygılarımla..

    • Serkan dedi ki:

      Hasan bey
      Metodoloji demişsiniz acaba söylediğiniz şeyi biliyormusunuz?

      Özellikle felsefe ve bilim alanında yöntem araştırmak ve yeni yöntemler yaratmak için ilkeler geliştiren bilim, metodolojidir.

      İyide yukarda anlatılan hadislerle neyi bağladığınizi bir türlü anlayamadım,felsefe olan bir bilim dalımı yoksa hadisler?yada hadisleri ilkelere değiştirip yorumlaman bir şey mı?Hasan bey lütfen siz metodoloji yapmayın cunku bilmediğiniz bir kavramı buraya bilgisizce yazmanız sizin ne kadar cahil biri oldugunuzu gösterir!

      Lütfen bir daha metodoloji yaparken sadece felsefeli bir bilim dalı olan bölümde yorum yapın…. Saygilar

  106. HASAN dedi ki:

    Serkan kardeş
    Tarihi bir kaynaktan bir veriyi alıyorum, onu kullanıyorum, bunun neresi problemli anlayamadım.
    Tersi olsa senin gibi bunları red etsem, bunlar uydurulmuş şeylerdir desem zaten seninle şimdi yazışacak bir konu olmazdı. Ayrıca metodolojimden yana sıkıntın varsa, sen metodolojik olarak izah et kardeşim. Saygılarımla….

    • Serkan dedi ki:

      Hasan kardes iste güzel soylemissin!tarihi bir olaylardan ilham alıyorum diye.tarihi ilham gibi konularda tarihi gerceklerden uzak saptirilmis konuları ve olayları carptirmanizi size yakistiramiyorum.hadisler gercek kaynaklı olan ıslam ülkeleri tarafından kabul edilmiş olan hadisleri bilal kardesim yaşir kardesim sana özeti ile anlattılar.

      Metodoloji bilimsel ve felsefi konulardir.felsefi konu olan bir yoruma sadece Aristoteles ve onun gibi düşünürlerin yorumları yapılır.bizim konumuz din ve gercekler lütfen Hasan bey konuyu carptirma vede kendine göre yorma…

      Saygilar.

  107. kadir dedi ki:

    okuyucu…

    (sordular); Eğer yalan söylüyorsanız, hırsızlığı yapanın cezası nedir? “Cezası şu: Çalınan mal kimin yükünde çıkarsa yükün sahibi çalınan mala karşılık olacaktır. Biz zalimleri böyle cezalandırıyoruz. (yusuf suresi-74-75)

    bahsettiğin ayet Yusuf zamanındaki uygulamaya ait,

    kardeş bu sitede en az bin kere yazıldı. allahın muhkem ayetlerinde ve kanunlarında değişiklik olmaz diye… hangi devirde olursa olsun muhkem kanunlarda değişiklik olmaz dedik ama.. anlamamaya ve aynı şeyleri yazmaya ısrarla devam ediyorsunuz.. hz. musa zamanında israil ooğullarına öldürülmenin cezasıyla hz. muhammet zamanında aynıdır.

    “bir zamanlar israil oğullarına şöyle vahyetmiştik., haksız yere öldürülene karşı cana can, dişe diş, kadına kadın. o zamanlarda da haksız yere öldürmenin cezası aynıydı.. bak bir değişiklik olmadı… saçma sapan yazılar yazmayın lüften… yoksa yazınız amaç dışına çıkıp bu sitede kalabalık tan başka bir işe yaramaz..

    “eğer geçmişteki uygulamaların Muhammed Kuranın indiği dönemde ve günümüzde de geçerli olduğunu söylüyorsan, tevrattaki recm cezasının da günümüzde geçeli olacağını kabul etmek zorundasın,”

    okucuyu kardeş sen elma ile armudu ne zaman birbirinden ayıracaksın.. kardeş biz burada kuranı tartışıyoruz. benim tevratta ki hükümleri onayladığımı nereden çıkardın.. kuran yusuf zamanında hırsızın cezasını açıklıyor… musa zamanın veya daha önce bir cana kıymanın cezasını açıklıyor..
    ve zina edenin cezasını açıklıyor.. bunlar ne ise ben ona inanırım.. tevratın hükümleri seni bu kadar ilgilendiryorsa kurandan elini ayağını çek git tevratla ilgili sitelerde tevratı eleştir.. bana burada tevrat edebiyatı yapma…

    • yasir dedi ki:

      Kadir, yusuf suresinden verdiğin örnek seni yanıltabilir o Allahın hükmü değildir o sadece dönemin mısır hükümetinin hükmüdür…Allahın hükümleri Tevrat ve Kurandadır..
      Gelen resuller Allahın izni ile bu hükümlerde yani helal ve haramlrda değişik yapmışlardır tabiki bunları resuller değil Allah yapmıştır…

      Tevrat’ın gerçekliğini söylemekte, size haram edilen bâzı şeyleri helâl etmekteyim, Rabbinizden delillerle geldim. Sakının Tanrıdan da bana itaat edin.3 / ÂLİ İMRÂN – 49

      Hırsızlığa verilen el kesme cezası hem gerçek manada hemde mecazi manadada kabul edilmelidir…Çünkü hırsızlık ne kadar medeniyse el kesmekte aynı derecede medenidir, hırsızlık ne kadar medeniyetsizlikse el kemekte o derece medeniyetsizliktir…Hırsızlık emek sömürüsü-asalaklık-tembelliktir ihtiyaç dışı zenğinleşmek için yapılmış her hırsızlığa bu cezanın verilmesi medeniyetsizlik değil bilakis medeniyetin gereğidir…Bu bağlamda bir toplumda açlar-açıklar-evsizler-işsizler var işe ve bunun sonucunda hırsızlık-yolsuzluk oluyorsa işte bunların çıkmasına sebeb olan sorunları ortadan kaldırmak için uğraşılmalıdır ve bütün tedbirler alınıp refah düzeyi yüksek ve sosyal bir devlet olup aç-açıklara verdiği doyurduğu-barındırdığı halde hırsızlık oluyorsa ve bu hırsızlıklar zenğinleşme boyutuna ve toplumun huzurunu bozma boyutuna gelmiş ise el kesme cezası gerçek manada olmasında sakınca olmamalıdır diye düşünmekteyim…Bu hırsızlıkların yapılma şertları ve ortamlarıda araştırılmalı ve bunlarda çok önemli, çünkü açıkta olan bir malı, mavanda-markette mesai saatleri içinde açıkken çalmak başka veya mesai saaatleri dışında kapalı iken zorla bir markete girmek veya bir eve girmek başka…

      Allahın Sünneti-kadri-kaderi-kanunu-hükmü bunlar bir birine karıştırmamalıyız…
      Misal dişilerde doğurğanlık özelliği vardır bu Allahın kaderidir-kanunudur değişmez ama kendi içinde bazı dişiler kısır olup doğurğanlıkları olmayabilir, buda tamamen kişinin kendi elleri ile yapıp geldiğindendir yani insanların doğayı-besinleri bozmasından kaynaklanır ve bazı hastalıklardandır…Erkeklerdede aynı şekilde dölleme özelliği vardır ama kendi içinde kısırlık dölleyememe kusuru olabilir bu kusur tamamen ya kendinden yada dış etkenlerdendir…Ama bir dış etken veya dış müdehale oluşupta bir erkek doğurğanlık özelliği kazanamaz yani bu kader-kanun değişmez…Bunlar gibi bir çok doğa-evrende değişmez kanunlar vardır, bazı değişebilenleri bunlarla karıştırmamalıyız…

      Allaha emanet.

      • 1okuyucu dedi ki:

        Yasir;

        Kadir, yusuf suresinden verdiğin örnek seni yanıltabilir o Allahın hükmü değildir o sadece dönemin mısır hükümetinin hükmüdür…Allahın hükümleri Tevrat ve Kurandadır.. (senden alıntı)

        ne demek istediğimi anlamana sevindim,

        sana cevaben yazmış olduğum mesajları siteden kaynaklanan bir durum nedeniyle bir türlü gönderemedim, hatta başkalarına hitaben yazdığım mesajların içine yamadım, yine mesaj gitmedi, içerisinden sana yazdığım mesajı çıkararak tekrar gönderdiğimde herhangi bir sorunla karşılaşmadım, neden böyle oldu bilmiyorum,

        geçmişte gönderemediğim mesajları geçmişte bırakarak, sadece bana yaptığın haksız yakıştırmaya, realiteyi de göz önüne alarak cevap vermek istiyorum,

        ben, çöp konteynerlerinden, kâğıt, pet şişe, vs. toplayan toplayıcının full doldurduğu arabasını, kağıt toplayıcıyla birlikte yokuş yukarı 50 metre ittirmiş biriyim,

        okuduklarından nasıl öyle bir kanıya varıyorsun ki beni patron yanlısı göstermeye çalışıyorsun,

        benim hiç kimseyi savunduğum yok, ben realiteden söz ediyorum, bir Ülkenin kalkınmışlığı, ürettiği mal ve hizmetlerle sınırlıdır, yani ne kadar ekmek, o kadar köfte,

        eğer taraf tutmam gerekirse ben emekten yanayım, çünki bende eskiden bir emekçiydim, şimdi emekliyim,

        (benim müdürüm, filanca sendikaya üye olun diye baskı yaparken, ben inadına gittim, karşı sendikaya üye oldum, üye olduğum sendika benim siyasi görüşüme uyan bir sendikaydı, yapılan toplantılarda, sendikal haklarımızı almanın yolunun meclisin önünde kamp kurmamız olduğunu söylerdim, yani hakkımızı hangi adreste arayacağımızı söylerdim.)

        üretim enstrümanlarının 2 tarafı işçiyle patronun, çıkarları gereği pazarlık masasında bitip tükenmeyen bir kavgaları vardır,

        işsizliğin aşırı oranlarda olduğu Ülkelerde bu kavgayı genellikle patronlar kazanır, çünki patronların, kafa tutan işçinin yerine ikame edebileceği çok büyük bir kozu vardır, o da zorunlu olarak rızkının peşinde koşan insan faktörüdür,

      • kadir dedi ki:

        sayın yasir…

        Kadir, yusuf suresinden verdiğin örnek seni yanıltabilir o Allahın hükmü değildir o sadece dönemin mısır hükümetinin hükmüdür…Allahın hükümleri Tevrat ve Kurandadır..
        Gelen resuller Allahın izni ile bu hükümlerde yani helal ve haramlrda değişik yapmışlardır tabiki bunları resuller değil Allah yapmıştır… sizden alıntı…

        yasir kardeşim… yüce allah kuranda geçen hiçbir hükmü hikaye olarak anlatmaz. hani ne diyordu yüce allah ibret almanız için size türlü türlü örneklerle herşeyden açıklıyoruz… yani o dönemdeki bir devletin devlet yapısını yüce allah bize niye anlatsın.

        ayrıca siz sanırım yusuf-76. ayeti okumamışsınız sanırım yada gözünüzden kaçtı.. bu ayete beraber bakalım…

        “bunun ardından yusuf öz kardeşinin yükünden önce, diğerlerinin yüklerini araştırarak işe başladı. sonunda onu öz kardeşinin yükünden çıkardı. İşte yusuf için böyle bir planı yürürlüğe biz koyduk. Eğer allah böyle dilememiş olsaydı, kralın hukuk sistemine göre kardeşini alıkoyması doğru olmazdı.. biz dilediğimiz kimseyi kat kat yüceltiriz. fakat her bilenin üstünde herşeyi bilen allah vardır..” (yusuf-76)

        hani siz demiştinizya o zamanda mısır hükümetinin hükmüdür diye.. yusuf 76. ayette o dönemdeki mısır devletinin cezasının alıkoyulmak olmadığını söylüyor.. demekki kral hırsızı başka türlü cezalandıryordu…

        yasir kardeşim benim kuranı anlama metotlarımdan biride, kuranda geçen her cümle her kıssanın insana bir öğüt olduğunu kafama kazımamdır.. örneğin… yüce allah hz. lokmanın evladına olan sözlerini kuranda bizlere iletir.. sakın kibirlenme, sakın sesini yüksetme.. yalan söyleme vs.vs.. bunlar hz. lokmanın sözleri fakat aynı zamanda allahın bizlerden istediği davanışlardır.. hz. lokman hayatı boyunca insanlarla ve oğluyla konuşmuştur. fakat yüce allah sadece bizler için gerekli olan sözlerini kuranda bizlere iletmiştir. yani allahın bizden istediği davranışlardır.. hz. ibrahimin babasına; babacığım nedir bu sizin tapıp durduğunuz şeyler, sözlerini bizlere iletmesinin bir amacı vardır.. halis dinin sadece allaha olduğunu bildirmektir.. yoksa amaçsız yere babasıyla geçen konuşmaları yüce allah neden kuranda bizlere anlatsın, bilmem anlatabildim mi sayın yasir..

        benim kuran anlayışım budur.. yanılıyorsam her zaman rabbimin affına sığınırım.. ayrıca hasan kardeşime yazdığım yazıyıda okumanızı tavsiye ederim.. oradaki soruları kendinize sormanızı isterim..

        allaha emanet ol kardeşim..

      • yasir dedi ki:

        Okuyucu, senin bahsettiğin yazıma dönmeden bunu yazıyorum, büyük ihtimal yanılıyorsam düzelt diye belirtmiş olmam gerek, çünkü böyle söylemler yaparken kesinlik belirmem ve yanılma payımıda düşünürüm…
        Şu an sen yanıldığımı söyleyerek düzeltiyorsun bu durumda seni senden iyi tanıyamam ve bu sanal ortamda kendi adına yazdıklarına doğru kabul etmekten başka yapacağım bir şey yok…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Yasir;

        burası inanç konularının konulduğu bir site, biz burada sadece inanç konusunda düşünce beyanında bulunabiliriz, iddialarımız doğruda olabilir, yanlışta, sonuçta söylenen her şey kişinin kendisini bağlar,

        yani burası kendimizden bahsetmediğimiz bir site olduğu için birbirimizi tanıma olanağımız da yok,

        olsa olsa şahsımızla ilgili bazı isnatlar karşısında kendimizi ifşa etmek zorunda kalırız,
        yani burada biz, birbirimizi zorunlu olmadıkça tanıtma gereği duymadığımız için birbirimizi neredeyse hiç tanımayız,

        belki tanımış olsak, özelde de tanışmak isteyebilir, hatta bu konuları çayımızı yudumlarken de konuşabileceğimizi görme şansımız olurdu, hatta belkide benim tanrım senin tanrını döver gibisinden espri bile yapabilirdik,

        işte, birbirimizi tanımadığımız bir ortamda, benim hakkımdaki düşüncenin yanlış olduğunu belirtmek için o mesajı yazdım,

        ayrıca, kendimi ifade etmem gerektiğinde, söylediklerimin doğru olduğuna güvenebilirsin,
        bunu sana ispatlamak için, en güvenilir kişi olarak beni buldukları için sırrını benle paylaşmaktan çekinmeyen arkadaşlarımı örnek olarak göstermek isterdim ama maalesef sanal ortamda öyle bir şansım yok,

        ayrıca iyi niyetli söylemlerin için bilmukabele diyorum,

      • yasir dedi ki:

        Kadir, hırsızlık suçunda el kesmekten kasıt hem mecaz hemde gerçek manada el kesmek uyğulaması anlaşılabilir ve ikiside uyğulanabilir diye düşündüğümü söylemiştim…Lakin bir hırsızın suçu sabit olsa bile muhakeme edilmeden suçu infaz edilemez ve hafifletici sebebler göz önünde bulundurulduğunda hırsızın elinin kesilmesinden ziyade onu ve bu suça meyilli olanları caydırıcı bir alıkoyma-hapis cezasıda verilebilir bu alıkoymayı verilecek suçların dışındadır demiyorum lakin yusuf suresinde çok açık yusuf kardeşini alıkoyması için ançak o calınan malın ondan çıkması gerekmektedir yoksa bir suç olmaksızın vezir bile olsan kıralın kanunlarına göre kimseyi alıkoyamıyor…Bu ayet ve kısalardan çıkarımlar yapmak bizim görevimizidir ama Allahın hükmü başka bir ayette açık olarak belirtilirken bir kıssadaki örnek ile amel edemeyiz, gerçi günümüzde Kuranın hükmü zaten uyğulanmamakta…Şuda varki Kuranda suçlara verilen cezalar bellidir ve bunlar suçu işleyen ve bu tür suçlara meyilli olan kişilere caydırıcı olmasından dolayı ağırdır ve olması gerekende budur…Ama senin söylediklerinede katılıyorum çünkü kişileri hırsızlığa sevkeden sorunlar-güçler yani mecazen eller bulunup kesilmelidir.

    • 1okuyucu dedi ki:

      Kadir;

      Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah, onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.(bakara 174)

      Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur. (nisâ-136)

      Onda (Tevrat’ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için keffaret olur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir. Maide-45)

      Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır. (bakara-178)

      benim tevratta ki hükümleri onayladığımı nereden çıkardın.. (senden alıntı)
      bu söz, onaylamadığın kitaba inanmadığın anlamına gelir.
      ben sana tevrattan ayet mi getirdim ki, bana Tevrat edebiyatı yapma diyorsun?

      sen el kesme ayetini savunabilmek için geçmişe dönük anlatımlara sarılıyorsun,

      bende son derece haklı olarak, madem geçmişteki uygulamaları örnek olarak gösterebiliyorsun, o zaman recm cezasını da kabul etmen gerekir diyorum,

      sen halâ savunma yapmak uğruna, üstelik tanrınızın gönderdiği kitapları İNKÂR ettiğinin farkında olmadan sırf bana çirkin yakıştırmalarda bulunabilmek için bahane bulduğunu sanıyorsun,

      siz ne zaman, Kuranla tebliğ edilen uygulamaların veya yasakların Kuranın indirilmesi sırasındaki muhatapları ve sonrasına yapılan bir tebliğ olduğunu,

      geçmişe yönelik anlatımların geçmişte kaldığını, yani yenisi geldiğinden eski uygulamaların hükmü olmadığını, (kıssalarda anlatılan olaylar hariç) kabul edeceksiniz, bizde o zaman elma ile armudu ayıracağız ama önce sizin elma ile armudu ayırmanızı bekliyoruz,

      belli ki geçmişte (maide-45) kısasa kısas uygulamaya girdiğinde hiç kimse kefaretlik bir durumum yoktur, o nedenle cana can isterim demiş olmalı ki, Kuranla kan bedeli getirilmiş,(bakara-178)

      ben şimdi sana, bakara178’le kısas uygulamasında kan bedeli getirilmiştir desem, sen bana maide-45’ gösterip, hayır kan bedeli yoktur, kefarete sayma vardır mı diyecektin?

      Şimdi söyle bakalım muhkem kanunlarda değişiklik oluyor muymuş? olmuyor muymuş?

      tanrınızın kitaplarına inanıp inanmaman senin sorunun, madem nisa-136 denen bir ayet var, bende onu senin gözünün içine sokarım, bakara 174 desende sokarım,

      sakın şimdide tanrınızın ayetlerini inkâr etmeye kalkmayasın?

      • toro dedi ki:

        1okuyucu,

        Sana ek olarak da imanın şartlarından birinin,

        KİTAPLARA inanmak olduğunu da eklemek isterim! KİTABA değil!

      • 1okuyucu dedi ki:

        toro;

        uyardığın için sağol, yoksa imanım sakatlanacaktı da haberim olmayacaktı,

      • toro dedi ki:

        1okuyucu,

        Senin o duruma düşmene izin verirmiyim 🙂

        Bu kitaplara inanma konusu öyle kafa karıştırmış ki, konuyla ilgili araştırma yaparken özellikle kitaplara inanmak ile ilgili yapılan bir açıklama dikkatimi çekti, seninle paylaşmak isterim;

        http://www.imaninsartlari.com/

        ”Kitaplara İman: Allah katından gelen kitaplara Kur’an-ı Kerim’de ve sahih hadislerde ismi zikredilenlere ismiyle; (Kur’an, Tevrat, İncil, Zebur) zikredilmeyenlere ise genel olarak iman etmek gerekir. Kur’an’ın dışındaki diğer kitaplar tahrif edilmiş olduğu için onlara Allah (c.c) katından geldiği şekliyle iman edilmesi gerekir. Kur’an ise Allah tarafından korunmak suretiyle kıyamete kadar baki kalacak ve yalnızca O’na bağlananlar kıyamet gününde kurtuluşa ereceklerdir.”

        ”Kur’an’ın dışındaki diğer kitaplar tahrif edilmiş olduğu için onlara Allah (c.c) katından GELDİĞİ ŞEKLİYLE iman edilmesi gerekir.”

        Bunu yapabilecek bir babayiğit, ilüzyonist ya da ilgili kitapların tahrif edilmemiş hallerine sahip bir koleksiyoner biliyorsan tanışmak isterim 🙂

      • 1okuyucu dedi ki:

        toro,

        Kurandan önceki kitapların tahrif edildikleri bahanesine sığınacaklarına, tanrının diğer kitapları niye koruyamadığını sorgulasalar daha doğru olur gibime geliyor,

        öyle ya önceden gönderdiği kitapları korumaktan aciz bir tanrının son gönderdiği kitabı koruyabileceği düşünülebilir mi? ayni acze düşmeyeceğini kim garanti edebilir ki?

        yani tanrının, önceden gönderdiklerimi korumam, sonuncuyu korurum düşüncesinde olabileceği düşünülebilir mi? tanrıdan böyle bir davranış beklenebilir mi?

        ayrıca benden yapamayacağım şeyler istiyorsun, ben nereden bulacağım öyle babayiğidi?

      • kadir dedi ki:

        okuyucu…

        benim tevratta ki hükümleri onayladığımı nereden çıkardın.. (senden alıntı)
        bu söz, onaylamadığın kitaba inanmadığın anlamına gelir.
        ben sana tevrattan ayet mi getirdim ki, bana Tevrat edebiyatı yapma diyorsun?

        konuyu dallandırıp budaklandırmakta üstünüze yok.. bana yeryüzüne inen ilk tevratı getir. onun her hükmüne iman ederim.. fakat bana şimdiki tevratın hükmü ile edebiyat yapma.. olurmu.. laf kalabalığından başka birşey olmuyor..

        yukarıdaki sorularının hepsi okudum. bu soruları kurandan haberiniz olmadığından sizin bilgisizliğinize veriyorum.. hepsini tek tek açıklamaya kalksam ne de olsa anlamayacağınız için yazma gereği duymuyorum..

        saygılar..

      • 1okuyucu dedi ki:

        Kadir;

        yorumunla ilgili olarak bilmukabele diyorum,
        benim ne demek istediğimi hala anlayamadığını görüyorum.

      • toro dedi ki:

        Kadir Bey,

        1okuyucuya hitaben yazdığınız yorumu okudum. Bence tek kelimeyle harikasınız! Ama neden sıkılıp tebliğ görevinizi devam ettirmediğinizi anlayamadım! Lütfen bende rica ediyorum o soruları açıklamaya kalkarmısınız?

      • yasir dedi ki:

        OKUYUCU DEMİŞ Kİ————sen el kesme ayetini savunabilmek için geçmişe dönük anlatımlara sarılıyorsun,

        bende son derece haklı olarak, madem geçmişteki uygulamaları örnek olarak gösterebiliyorsun, o zaman recm cezasını da kabul etmen gerekir diyorum,—————————

        Okuyucu, kadir el kesme ayetini savunurken el kesmeyi gerçek el kesmekten ziyade hırsızı bu suça iten durumların kesilmesini-ortadan kaldırılmasını savunuyor, yanılıyorsam beni düzelt kadir.

        Ayrıca, Kuranda hiç geçmeyen bir ceza olan recm-taşlayarak öldürmeyi nasıl ve kim savunabilir…

        Ayrıca bir başka yazımda bilale hitaben recm olayı taşlayarak öldürmekten ziyade kurandaki gibi halk içinde dışlamak-hor görmek-kovalamak manasındaysa doğrudur ama yine hadis ve nakil dini uyduranlarca saptırılmış olmalıdır diye yazmıştım…

        Kadınlarınızdan kötülükte bulunanların kötülüğüne, içinizden dört tanık getirin. Onlar, tanıklık ederlerse kadınları, ölümlerine dek, yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde tutun.–4 / NİSÂ – 15

        Sizlerden fuhuş yapanların, her ikisine eziyet edin. Eğer tevbe ederler de ıslah olurlarsa artık onlardan vazgeçin. Şüphesiz Tanrı, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.4 / NİSÂ – 16

        Zinâ eden kadınla zinâ eden erkeğin herbirine yüzer sopa vurun ve Allah dinindeki bu hüküm husûsunda onları esirgemeniz tutmasın ve azaplarını da inananların bir bölüğü görsün.–24 / NÛR – 2

        Zinanın suçu açıktır, sopa ve eziyet-aşşağılanma lakin kendilerini düzelttikleri taktirde bunlardan vaz geçilmelidir…
        Günümüzde zina ve fuhuş yapanları dışlamak bir yane el üstünde tutulmakta ve günümüzde dünyanın en büyük gelir sektörlerinden biri haline gelmiştir yani şeytanın en büyük 2 para silahları fuhuş ve Faizdir…
        Bu ikisi en büyük günahlardandır emek sömürüsüdür-haksız kazançtır insanları ve toplumları hantallaştıran-tembelleştiren-fakirleştiren-köleleştiren pisliklerdir.

      • 1okuyucu dedi ki:

        Yasir;

        Okuyucu, kadir el kesme ayetini savunurken el kesmeyi gerçek el kesmekten ziyade hırsızı bu suça iten durumların kesilmesini-ortadan kaldırılmasını savunuyor, yanılıyorsam beni düzelt kadir
        ——–senden alıntı.

        ben, Kadir’in geçmişteki bir uygulamayı göstererek, el kesme ayetini savunmaya kalkması karşısında geçmişteki bir uygulama olan recm cezasının da kabul edilmesi gerektiğini söyledim,

        yani mantık kuralları gereği, kadirin yaptığı önermeye uygun bir önerme örneği gösterdim,

        Kadir o ayeti, hırsızın elini kesin ayetindeki elin, gerçek el değilde, hırsızın malına el koyun şeklinde yorumlamak için getirdi, gerçi soruyor olsan da benim tahmin ettiğim gibi olduğunu söyleyecektir,

        ayrıca, hırsızlığa sebep olan ortamlar nedeniyle kişileri hırsızlığa iten sebepleri bahane olarak göstermeye kalksaydık, aç olduğu için çalanların (tok olan hırsızları kastetmiyorum) gıda sektöründeki tüm satış noktalarını yağmalamalarına göz yummak zorunda kalırdık,

        olayları sebep sonuç ilişkilerine göre değerlendiren biri olduğum için bu yağmalamanın benim nezdimde hiçbir sakıncası olmazdı.

  108. kadir dedi ki:

    yasir

    Okuyucu, kadir el kesme ayetini savunurken el kesmeyi gerçek el kesmekten ziyade hırsızı bu suça iten durumların kesilmesini-ortadan kaldırılmasını savunuyor, yanılıyorsam beni düzelt kadir.

    işte sen bu sun kardeşim.. kesinlikle doğru anlamıssın.. hırsızlık eden erkek ve kadının allahtan bir ceza olarak ellerini kesin. ayetinde hırsızın hırsızlık yapmasına neden olan olayları ortadan kaldırın anlamındadır.. bir insan binbir türlü nedenle hırsızlık edebilir.. bunlar;

    açlıktan yapabilir, başkaları tarafından hırsızlığa zorlanabilir, bir hayat kurtarmak için yapıyor olabilir. yada zevk için bile yapabilir.. bir insan zevk için hırsızlık yapıyosa onun bu imkanını (zevkini kırmak, özgürlüğünü kısıtlamak, onu itaat e zorlamak gerekir). hırsızlığı yapacak bütün imkanları elinden almak gerekir.. eğer açlıktan hırsızlık yapıyorsa ona devlet ve toplum olarak kendisine ve ailesine ekmek, aş vermek ve ona yardım etmek gerekir… işte bu yardımda hırsızın hırsızlık yapma ihtimalini, imakanını ortadan kaldırmaktır.. önüne gelenin fiili olarak elini kesecek olursak dünyada eli sağlam olan çok az insan kalır.. ayrıca hırsızlık sadece fiili olarak başkasının malını çalmak değildir.. bir insanın hakkını çiğnemekte hırsızlıktır.. hırsızlığın nedenlerini dahada artırabiliriz fakat buna şimdilik gerek yok.. yasir kardeşim benim ne demek istediğimi çok net anlamış… yusuf suresinde ki alıkoyulma hükmü nefsine uyan bir kişiye yani kralın tasına ihtiyacı olmadığı halde çalan bir kişiye uygulanması gereken ceza vardır.. tabi bu bir oyundur. ama yusufun kardeşi gerçekten böyle bir hırsızlık yapmış olsaydı uygulanması gereken ceza bu olurdu..
    benim kurandan anladığım budur..

    Ayrıca bir başka yazımda bilale hitaben recm olayı taşlayarak öldürmekten ziyade kurandaki gibi halk içinde dışlamak-hor görmek-kovalamak manasındaysa doğrudur ama yine hadis ve nakil dini uyduranlarca saptırılmış olmalıdır diye yazmıştım… sizden alıntı……

    işte bir kelimenin nasıl yanlış anlaşılabileceğini, bu yazınızda bahsedilen hüküm çerçvesinde anlaşılması gerektiği konusunda çok güzel bir örnektir.. hırsızlık olayıda tıpkı recm gibidir..
    recm kovalamak, dışlamak manalarında kullanılabilir.. kurana vahşet dini diyenler, islamı karalamak isteyenlerdir.. bu yazdıklarım birçok insanın hoşuna gitmeyebilir. fakat asıl hükmün bu doğrultuda olduğunu düşünüyorum.. kıt aklımla eğer yanılıyosam her zaman allahın affına sığınırım..

  109. kadir dedi ki:

    sayın toro..

    “Kadir Bey,

    1okuyucuya hitaben yazdığınız yorumu okudum. Bence tek kelimeyle harikasınız! Ama neden sıkılıp tebliğ görevinizi devam ettirmediğinizi anlayamadım! Lütfen bende rica ediyorum o soruları açıklamaya kalkarmısınız?”

    toro kardeşim ben bir müslümanım kuranı kerim ile ilgili yorumlarım sadece beni bağlar.. bana katılanlarda olabilir katılmayanlarda.. ben yüzde yüz doğrudur hiçbir zaman demedim. sizde bana katılırsınız katılmazsınız saygı duyarım.. ama lüften beni burada bir tebliğci havalarındaymışım gibi göstermeye çalışma..

    allaha emanet…

  110. bayraktr dedi ki:

    Bu güzel yazı için teşekkürler. Yorumlardan da görüldüğü gibi müslüman kıvırmayı akıldan saydıkca bu tarz red edilemez bilgileri gözünün içine yada başka biryerine de soksan gerçeği görmek istemiyecektir.

    Ayet ne diyor arşına kurulmuş. Yani islamın tanrısı allah. önce suyun üstündeymiş sonra önce yeri ardından da 7 kat gökleri yaratmış. Yetmedi an yakın gök katını yıldızlarla süslemiş bunları şeytanlara atış taneleri yapmış. 6 günde işini bitirince kendi arşını geçmiş oturmuş hatta bu arşını 8 atenede melek taşımaktaymış ve orada ki bir gün dünyada ki 1000 yıla bedelmiş..

    Şimdi bu anlatımı ben nereden aldım? kurandan.. Madem bu kitaba inanıyorsun mümin adam gibi inan kıvırma. Tanrı allahın zamanı ve mekanı var.. yani bunlardan ayrı falan değil.. Tabi 1400 yıl öncesi yaşamış bir bedevi evreni ve tanrıyı hayal ederse ancak böyle hayal edebilir. Knedinizi kandırmayın islamın ilkel arap putperestliği olduğu gerçeği ile yüzleşin. yeter.

    • candost neşeci dedi ki:

      bayraktar 12den vurmuşsun bizim bu memleketin insanları kendilerini çok zeki sanıyorlar bu kıvırtkanlıklarını bilime ilime harcasaydılar şimdi hiç bir sorunumuz yoktu burada şimdi bedevinin inancını konuşacağımıza kuantumu konuşurduk sicimleri konuşurduk onlar bu ülkenin geleceğine umutlarına engel olduklarını bilmiyorlar bu ne istek bu ne arzudur 1500 yıl öncesine özlem duyuyorlar.

    • derkan dedi ki:

      Müteşabih olarak nitelendirilen; diğer tabiri ile yeri ve zamanı geldiğinde insanların anlayacağı (buna ölüm sonrası da dahildir) Ayet ve Hadislere sığınırlar ve inkar etmeyi sürdürürler. Müteşabih anlatımları, Müslümanlar da bilmiyor ki size cevap versinler. Sana “ruh” dan soruyorlar, de ki ; insanlar ondan pek az şey bileceklerdir , diyen Rabbimiz var. Şimdi kalkıp da “ben bilirim” diyen Müslüman kişiyi bulabilir misin? Ne Müslümanlar, siz ateist ve agnostiklerin sorularını tam tatmin edebilir, ne de siz “ölüm” denilen gerçek varken Müslümanları caydırabilirsiniz. Ölümsüzlüğü bizlere vaad eden o ses, biz aciz insanlara her zaman ümit verecektir. Sizler, biz inananları karanlık bir sonsuzluğa (ademe) mahkum etmeye pek de çırpınır gibisiniz. Başarılarınız sizi sonsuz bir mutluluğa erdirmeyecek. Çünkü ecel, sizlerin de baş ucunda bekliyor. Başarısızlıklarınız ise; umutla hayatlarını sürdürmeye çalışan insanlara her sabah güne sevinçle uyanmalarına bir katkıda bulunmayacak. Ateizmin artan yandaşları, sadece amaçsız kalabalıklar oluştururken,, iman edenlerin varlıkları ise; ölüme giden şu dünya hayatında sizlere bile umut aşılar… “ne cevap verdim ama di mi?” düşüncesi; bir kibirdir, ikna edemediklerin ise; nerede yanlış yaptığının sorgulanması gerektiğine delildir…

      • 1okuyucu dedi ki:

        derkan;

        —Ölümsüzlüğü bizlere vaad eden o ses, biz aciz insanlara her zaman ümit verecektir (senden alıntı)

        ölümsüz varlıkların ölmelerine sebep olacak herhangi bir şey söz konusu olmadığı için hayatta kalmak için hiçbir şeye ihtiyaç duymazlar, o nedenle yaşamlarını sürdürmek için fiziksel ihtiyaçlarını giderecek bir bedene de ihtiyaç duymazlar, hatta yardımcılara da ihtiyaç duymazlar,

        yani ölümsüz varlıklar faniler gibi bazı şeylere ihtiyaç duymazlar, (hava, su, gıda, cinsel ilişki, vs. gibi)

        ama sizin tanrınız yardımcılara ihtiyaç duyduğu için tanrınızı “ihtiyaçlı ölümsüz” bir varlık olarak tanımlayabiliriz,

        ihtiyaçlı ölümsüz bir tanrının, inanırlarına vaad ettiği ölümsüzlükte haliyle ihtiyaçlı ölümsüzlük olacaktır,

        ne cevap verdim dimi ama?

        sen şimdilik ölümsüzlük kavramı üzerine düşüne dur, bir dahaki seferede sonsuzluk kavramından da bahsederiz,

  111. derkan dedi ki:

    DERKAN ismi ile yorumlarımın 3 ü de sansürlenmiş. Sizlerin huyudur hiç şaşırmadım… Zorda kaldığınız yazılar olursa görmezden gelir, kendi ezberinizdeki 3-5 safsatayı da delil olarak yazar durursunuz… Ateistlerden başka ne beklenirdi ki :))))))))

  112. derkan dedi ki:

    1okuyucu;
    İhtiyaçlı/ihtiyaçsız tanrı ya da icaplı icapsız yaradılışı tartışan bir yazı değildi. İslam ya da herhangi bir din mensubu farketmez ki… yazımı iyi değerlendirmeni beklerdim. İnananlar neden inanırlar? Acziyetler teslimiyeti gerektirir. Acziyetleri yok edemediğin sürece (zaten mahiyetini asla bilemeyeceğimiz) bir Yaradana inanmayı sürdürenlere ne diyebilirsin ki? İhtiyaçlı/ihtiyaçsız bir ölümsüzlük ebediyet ya da ikinci yaşam,, ne dersen de… Sonuçta semavi dinler bize “”yok olmayacaksın veya yokluk zindanlarında kaybolmayacaksın”” diyor ve bu bize cazip geliyor… Bu cazibeyi engelleyecek bir teklifin varsa buyur seni dinliyorum !

    • 1okuyucu dedi ki:

      derkan;

      —Ölümsüzlüğü bizlere vaad eden o ses, biz aciz insanlara her zaman ümit verecektir (senden alıntı)

      —-Sonuçta semavi dinler bize “”yok olmayacaksın veya yokluk zindanlarında kaybolmayacaksın”” diyor ve bu bize cazip geliyor… Bu cazibeyi engelleyecek bir teklifin varsa buyur seni dinliyorum ! (senden alıntı)

      ilk mesajındaki alıntıya cevaben sana ölümsüz varlığın tarifini yaptım,

      semavi dinler ölümsüzlüğü vaad ettikleri için her şeyin ölümle bittiğine inanmak istemeyenlere cazip geliyor, buna bir diyeceğim yok, çünki insanlar beklentilerine cevap veren şeylere doğruluğunu sorgulamadan inanma eğilimi gösterirler, bu her insanda görülebilecek psikolojik bir davranıştır,

      ama ölümsüz olduğu bilinen bir tanrı, hiçte ihtiyacı olmadığı halde, melek, şeytan, cin gibi metafizik yardımcılara ihtiyaç duyuyorsa, suyun üzerindeki arşını (tahtını) taşıyacak meleklere ihtiyaç duyuyorsa semavi dinlerdeki tanrının tanrı olup olmadığı tartışmaya açık,

      zaten, kendisine ben tanrının elçisiyim diyenin, tanrının elçisi olduğunun kanıtı olarak tanrıdan geldiğini iddia ettiği kitabı göstermesi, onun tanrının elçisi olduğunun kanıtı olabilir mi?

      size bu cazibeyi engelleyecek bir teklifim yok, sadece ölümsüz bir varlığın hiçbir şeye ihtiyacı olmayacağını söyleyebilim,

      gerisi sizin tercihinize kalmış bir şey, tercihinizide yaptığınıza göre ölümsüzlük kavramı üzerinde düşünmenize de gerek yok,

      hatta sınırı olmayan, sınırı olmadığı için dışı da olmayan sonsuz boşluğun yok edilip edilemeyeceğini de düşünmenize gerek yok.

  113. derkan dedi ki:

    1okuyucu;
    Ayrıca benim ihtiyaçlı bir sonsuzluğa ya da ölümsüzlüğe sahip olmamdan ziyade; ihtiyacımın da var oldukça karşılanıyor olması önemlidir. Diğer deyişle; Yaradan’ın benim ihtiyaçlarımı beni var ederek sürdürecek olması, onurumu kırmaz… Kendi Zat-ı Akdes ‘i itibariyle de nasıl bir varlık olduğunu anlamaya benim aklım ermeyeceğini bilecek kadar haddim ve teslimiyetim de var üstelik… ok?

    • 1okuyucu dedi ki:

      derkan;

      —-Yaradan’ın benim ihtiyaçlarımı beni var ederek sürdürecek olması, onurumu kırmaz (senden alıntı)

      ne onur kırması? bundan güzel ödül mü olur? bir düşünsene, sana cennette bu dünyada sahip olamadığın her şeye sahip olma fırsatı veriliyor, hele Kurandaki cennetle ilgili anlatımlar kimin iştahını kabartmaz ki? böylesine cazip bir yaşamı elinin tersiyle iten salakların aklına şaşayım diyesi geliyor insanın?

      Muhammedin tanrının elçisi olduğuna iman edip cennet hayaliyle yaşamak varken Muhammedin tanrının elçisi olduğuna inanmayıp cehenneme gitmenin ne alemi var dimi ama?

      sana cennette mutluluklar dilerim, tüm sevdiklerinin de seninle birlikte cennette olmasını canı gönülden dilerim.

      • derkan dedi ki:

        1okuyucu,
        İyi temennilerin için “hakikaten” teşekkür ederim.
        Yaradılışa dair, evren (ya da kainatın oluşumu) konuları belki de laboratuvarlara sığmayacak bir çapta olması; bu konularda felsefe ağırlıklı mantık gütmemize neden oluyor ve tartışmalar anlamsız uzuyor. Şahsen tutabildiğimden hareket etmeyi tercih eden kişiliğim var. Bu nedenle diyorum ki; ihtiyaçlarım neler? En başta ölüm gerçeğine çözüm teklifleri. Diğer taraftan ilaç iğne yerine geçebilecek, psikolojik sorunlarıma motivasyon. Nihayetinde sıkıştığımda sığınacak bir istek (dua) kapısı… Dini ritüeller bunlara “kendi mantık insicamında” cevaplar vermiş. Budizm bir yoga ritüeli geliştirmiş. Evrene mesajlar (!) yollayıp duruyor. Semavi dinler Rablerine el açıp dualar ediyor. Din dışı inanç sahipleri ya da ateist-deist-agnost v.b kadehlere otlara haplara v.s umut bağlamış… İnsanlar bir türlü rahatlamanın yollarını arayıp buluyorlar. Ama tüm insanlar er ya da geç ölüyor arkadaş… Acı gerçek ama mezarın kapısına giriş kesin. Çıkışın yolları kime olursa olsun cazip gelir elbette… Çıkışı sağlamanın yolları gücümüz dahilinde değil. Mantık burada biraz devreye giriyor ve yahu kim beni bu dünyaya gönderdi ise, herhalde o bulacaktır çıkışı veya bulsun yani… Annelerimiz desek daha düne kadar karnındaki bebeğin cinsiyetini bile bilmiyorken herhalde bebekleri dişiler yaratıyor demek zırvalık olacaktır. Bir de şu var ki; insanın görünen yerleri ne kadar basit ve görünmeyen yerleri (iç organlar v.s) ne kadar hassas ve akıl almaz işlev ve yapılara sahipler. Doğanın temas ettiği derimiz zavallı iken, doğanın direkt uzanamadığı iç dünyamız ne kadar latif… Beni buralara gönderen bana sordu mu niyetin nedir diye? Vallahi bilmiyorum, sorduysa da hatırlamıyorum yani… Ama şu var ki madem bu olay benim iradem dışında gerçekleşmiş,, o halde bunu yapan güç, mutlu ya da mutsuz sona hazırlamak için beni çukurdan da çıkaracaktır, diye düşünüyorum. Zamanında bir filozof, yokluğa (ademe veya hiçliğe) mahkum olmak yerine cehennemlerde yanmayı; ama var olmayı tercih ederdim demiş. Yani bize teklif gelse dense ki; var olmak mı? cehennem mi? Belki bizde var olmak (cehennem de olsa) cevabını vermek isteyebiliriz. Hani şu hep işkence gördüğü halde ölmek istemeyen mahkumların durumu gibi… Gizemler sürprizleri beraberinde getirir. En çok da korkuyu… Ama karar vermek için tüm gizemlerin aydınlanmasını bekleyecek kadar da ömür var mı??? Sonuç olarak şu kısa hayatta bir karar verilecek. Bu kararda kumar oynayan taraf maalesef ateizm yolunda ilerleyenler… Ateistler haklı çıksa; iman edenler ne kazanıp kaybettiğini bile bilemeyecek aynı ateistler gibi ortak son da buluşacaklar. İman edenler haklı çıkarlarsa ; kazanan taraf sadece iman edenler olacak, ateistlere hiç bitmeyen üzüntüler var torbada… Sonuç itibariyle; kazanma ihtimali olan bir yol, hepten terk edilemez. Ya da ; kazanmanın % sıfır olduğu bir seçenek, teklif dahi edilemez 🙂 İman edersen kaybedeceğin şeyler, adı konulmayan kibir ya da yanlış tanımlanan bir onur dur… İman etmeyi tercih ettim ve şimdilik çok iyi gidiyor 🙂

  114. Hakan dedi ki:

    Bu yazıyı yazanlar Allahı mekana ve zamana muhtaç bir varlık gibi göstermek için yine Kurandan yanlış yunluş yorumladıkları ayetleri göstererek temellendirmeye çalışmışlar materyalist kafalılar
    ne yani gök ve yer yaratılmadan önce Allahın tahtı başka yerdeydide GÖK YANİ KAİNAT YARATILINCA ALLAH TAHTINI ARŞAMI TAŞIDI OLDU MELEKLERDE Bİ UCUNDAN TUTUP GETİRMİŞLER BELEDİYE BİNASIMI LAN BU Allah her yerdedir zamanada ihtiyacı yoktur

    Ehl-i sünnete göre, Allah zaman ve mekândan münezzehtir.

    Bir hadis-i şerifte meal olarak: “Allah vardı ve onunla birlikte hiçbir şey yoktu.” (Buhârî, Megâzî, 67, 74, Bed’u’l-Halk 1, Tevhid 22) ifadesine yer verilmiştir. “hiçbir şey” sözcüğünde diğer varlıklar gibi, zaman ve mekân da dahildir.

    Zaman ve mekân yokken, Allah vardı.

    “… O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.”(Şura, 42/11)

    mealindeki ayette de bu gerçeğe işaret vardır. Çünkü, mekânda yer almak demek, başka varlıklara benzemek anlamına gelir.
    Allah’ın bir adı Samed’dir; Samed, her şeyin kendisine muhtaç olduğu, kendisinin ise hiçbir şeye muhtaç olmadığı anlamına gelir ve onun hiçbir denginin olmadığını gösterir. Eğer Allah mekâna muhtaç ise o takdirde Samed olmaz. Ve o takdirde bir madde olan mekân da ezeli olur. Bu ise, İhlas Suresinin sırrına aykırıdır ve (materyalist) bir düşüncedir. Gök ve yer ne zaman yaratıldı soradan peki gök ve yer Yokken Allah varmıydı vardı yaaa işte sen arştadır göktedir yerdedir derken mekana muhtaçtır demiş oluyorsun anladınmı filozof bunları öğren Yalnız Allahın bir kürsüsü vardır onu söyleyeyim ( Ayetel kürsi zaten buna işarettir)

    • toro dedi ki:

      Sayın Hakan,

      Diyorsunuz ki;

      ”Bu yazıyı yazanlar Allahı mekana ve zamana muhtaç bir varlık gibi göstermek için yine Kurandan yanlış yunluş yorumladıkları ayetleri göstererek temellendirmeye çalışmışlar materyalist kafalılar
      ne yani gök ve yer yaratılmadan önce Allahın tahtı başka yerdeydide GÖK YANİ KAİNAT YARATILINCA ALLAH TAHTINI ARŞAMI TAŞIDI OLDU MELEKLERDE Bİ UCUNDAN TUTUP GETİRMİŞLER BELEDİYE BİNASIMI LAN BU Allah her yerdedir zamanada ihtiyacı yoktur”

      Siz tanrısı tarafından sınanan sıradan bir kul olmadığınıza ve ancak bir tanrı olarak ya da bir tanrının yanında gözlemleyerek bilinebilecek bilgilere sahip olduğunuza göre neden KESİNLİKLE bildiğiniz bilgiler için aşağıdaki gibi sorular soruyorsunuz?

      ”ne yani gök ve yer yaratılmadan önce Allahın tahtı başka yerdeydide GÖK YANİ KAİNAT YARATILINCA ALLAH TAHTINI ARŞAMI TAŞIDI OLDU MELEKLERDE Bİ UCUNDAN TUTUP GETİRMİŞLER BELEDİYE BİNASIMI LAN BU”

      Aslında onun en yakını olarak kESİNLİKLE ne olduğunu biliyorsunuz;

      ”Allah her yerdedir zamanada ihtiyacı yoktur”

      Sezar demiş ki, veni vidi vici yani geldim, gördüm,yendim!

      Sanırım sizde ordaydınız,gördünüz,biliyorsunuz!

      Ben aslında hiç bir şey bilmeyen insanların aslında herşeyi biliyormuş gibi yapmalarına bayılırım!

      ”Zaman ve mekân yokken, Allah vardı.” diyorsunuz,

      Bu söz öncelikle kurana aykırı. Çünkü ona göre önce su vardı! Kuranın tanrısının iddiası ”gökleri ve yeri” yoktan var etmektir!

      ”O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır. O’nun bir eşi olmadığı halde nasıl bir çocuğu olabilir? Halbuki her şeyi O yarattı. O her şeyi hakkıyla bilendir.” Enam,101-Diyanet

      Oysa ki su zaten vardır;

      ”O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, HENÜZ Arş’ı su üstünde iken GÖKLERİ VE YERİ altı gün içinde (altı evrede) yaratandır. Böyle iken “Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz” desen, inkarcılar “Mutlaka bu apaçık bir büyüdür” derler.” Hud,7-Diyanet

      Peki zamandan ve mekandan münezzeh olan tanrının yaratma eylemi için bir zaman dillendirmesi nasıl mümkün olur? Zamanın olmadığı yerde gün nasıl hesaplanır? Zamanın olmadığı yerdeki tanrı olmayan zamanı nasıl ölçebilir?

      Öte yandan mekandan münezzeh olan tanrının arşınını herşey yaratılmayan önce taşımakta olan su NEREDEDİR! Olmayan mekanda ve mekandan münezzeh olan bir tanrının var olması mümkün olmayacak arşını taşıyan su NEREDE durmaktadır?

      Gelelim hadislere dayanmanıza!

      Arkadaşım belki bilmiyorsun, Kuran ilk defa kitap haline getirilirken bir kurul, her ayeti kendine peygamberim diyenin ağzından çıktığına şahitlik eden 2 kişinin ikrarı ile sahih saydı ve kitaba koydu!

      Peki tanrının sözleri için bile 2 şahit aranırken, kendine peygamberim diyenin sağlığında sözde izin vermediği ve en yakını onun ölümünden ancak 100 yıl sonra yazılan sözlerinin (hadisler) ne bir kurula nede kurul öünde şahitlik edeceklere ihtiyaç duyulmaksızın ciddiye alınmasına ne diyeceğiz?

      Hangisi daha büyük! Kuranın tanrısı mı, yoksa onun peygamberi olduğunu söyleyenmi?

      Ya da hangisin sözlerine ancak iki şahit bulunursa itibar ediyorsunuz, hangisinin sözleri için şahide gerek yok diyorsunuz?

      Son olarak bende kendi yorumumu söyleyeyim! Karşısında savaştığınız ama mağlup olduğunuz bir dinin getirdiği yeni yönetim sisteminin en tepesini ele geçirdiğinizde önce bu dini getiriken size karşı savaşıp sizi mağlup edenleri ortadan kaldırırsınız! Ama birileri bir yerlerde mutlaka yaptıklarınızın dayanağını sorgular. Onu kurandan gösteremediğinizde yani kuranı o kadar detaylı planlayarak yenileyemediğinizde onu indirdiğini iddia eden kişinin ağzından kendinze dayanaklar üretmeye başlarsınız! Tabi rakipleriniz de kendi dayanaklarını üretmeye başlar! Sonuçta aradan yüzlerce yıl geçtiğinde taraflar kendi yarattıklarını sahih ötekileri uydurma olarak nitelendirmeye başlar!

      Ama bu arada tanrı için 2 şahit aradıklarını kendine peygamber diyen için sadece birilerinin ”demiş” ”aktarılmış” ”bildirmiş” demesini yeterli bulduklarını unuturlar!

      Ama yapılanı kuranın tanrısı unutur mu bilmem!

      Ha bu arada yönetimi ele geçirenler diyerek, son dakikaya kadar islama karşı savaşan Ebu Süfyan’ın oğlu muavviye ve onun oğulları ve torunlarının kurduğu Emevi hanedanından bahsediyorum. Hani şu, ne kuranda ne de kendine peygamberim diyenin vasiyetinde olmadığı halde, kurana hareke,nokta ve sesli harf sokanlar!

    • 1okuyucu dedi ki:

      Hakan;

      —Ehl-i sünnete göre, Allah zaman ve mekândan münezzehtir.

      Zaman ve mekân yokken, Allah vardı.

      Ve o takdirde bir madde olan mekân da ezeli olur (senden alıntı)

      tanrının zamandan münezzeh olup olmadığını, kıyamet günü ile ilgili olarak kehanette bulunma konusunda birbiriyle yarışan ehli sünnete sor?

      mekan denilince sınırları olan maddeyi mi anlıyorsun? peki maddeyi içerisinde barındıran boşluğun ne olduğunu sanıyorsun?

      mekan konusuna gelince, tanrı mekanın ta kendisidir

      ve o mekanın her hangi bir sınırı yoktur, herhangi bir sınırı olmadığı için dışıda yoktur, dolayısıyla Kuranın tanrısının arşıda o mekanın içerisindedir.

      muhtaçlık konusuna gelince, Kuranın tanrısı işlerini gördürebilmek için melek, şeytan, cin gibi metafizik varlıklara muhtaçtır, yer yüzündeki işlerini gördürebilmek içinde kendi yolunda savaşacak insanlara muhtaçtır, çünki Kuranın tanrısı peygamber gönderdiğini ispatlayamamışken, tanrının elçisi olduğunu ispatlayamayanlara inanmayanları düşman ilân edip bir kısmını kendisi yok ettiğini iddia etmektedir, (doğal afetlerin sebepleri anlaşılınca iddia güme gitmiştir) diğerlerini ise peygamberlere inananlara havale etmiştir,

      özetle, Kuranın tanrısı bazı işlerini görmek için evrenin tanrısının yarattıklarına muhtaçtır,
      ayrıca evrenin tanrısı hiçbir şeye muhtaç olmadığı için metafizik varlıklar yaratma ihtiyacıda duymaz, ayrıca evrenin tanrısı bir kürsüyede ihtiyaç duymaz?

  115. karaca dedi ki:

    Rabbinin katında birgün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir.
    çok uzun bir zaman dilimini göstermesine rağmen nihayetinde bir zaman dilimidir.
    ister dünya yılı ile milyarlarca yılı hesaplayın isterseniz
    yeryüzünde geçen milyarlarca yılı rabbin katındaki zamana çevirin sonuç bu ifadede
    bir zaman diliminden bahsediliyor.
    söylede hesaplayabiliriz belki bu marizi olur ama teorik olarak bu böyledir.
    yeryüzünde 1 milyon yaşında olan herhangi bir şey
    allah katında 1000 gün gibi bir zamana tekabül eder.
    bunun yıllarının,mevsimlerinin,aylarının olması gerekmez
    zaman zamandır. allah katında 1000 gün sayılan bir zaman dilimi
    yeryüzü için 1 milyon seneye seneye denk gelir.
    varın sizde kainatın yaratılışından bu tarafa geçen zamanı bin seneye bölün
    allah katında kaç gün geçmiş bulubilirsiniz
    allah katında geçen zamanı gün olarak yorumlamamalı bir zaman dilimi olarak yorumlamalı
    çok yada az bu bir zaman dilimidir. boyutları farklı olmasına rağmen
    birde şöyle düşünmek gerekir Allah katında bir milyar zaman ne demek bunu anlıyabilen varsa
    izah edebilir.

    • 1okuyucu dedi ki:

      karaca;

      tanrı katında bir günlük zaman bizim için 1000 yıla eşitse,
      1.000.000.000 yıllık zamanı güne çevirip 1000 ile çarparız,
      her 4 yılda bir şubat 29 çektiği için, 1 günü 4’e bölerek,
      1 / 4 = 0.25 1 yıldaki gün sayısına (365) ilâve ederiz,
      365 + 0,25 = 365,25 (1 yıldaki gün sayısı)

      (tanrınında ayları olacağını, aylardan şubatın her 4 yılda bir 29 çekeceğini varsayarak böyle bir hesap yaptım)

      tanrı karında bir milyarlık zamanı önce güne çevirirsek,
      1.000.000.000 x 365,25= 365.250.000.000 günlük zaman eder,

      bulduğumuz sayıyı 1.000 yılla çarparsak,
      365.250.000.000 x 1.000 = 365.250.000.000.000 yıl eder,

      yazıyla 365 trilyon, 250 milyar yıl eder,

      —-Allah katında bir milyar zaman ne demek bunu anlıyabilen varsa
      izah edebilir. (senden alıntı)

      sayılara olan merakım nedeniyle izah etme gereği duydum, tanrı katında bir milyarlık zamanın 365 trilyon 250 milyar dünya yılı olduğunu buldum,

      bulduğum sayı, adına ezel denen sonsuz zaman diliminde yok sayılabilecek bir büyüklüktedir,

      yada 365 trilyon, 250 milyar baloncuk mu demeliydim?

  116. karaca dedi ki:

    1 okuyucu
    matematiğim o kadar kuvvetli değil ben bunu hesaplayamazdım
    helal olsun sen oturmuş bunun matematiğini yapmışsın tebrik ederim
    akıl akıldan üstündür.
    demek istediğim yukarıda verilen ifade de bir zaman kavramı var bunun nasıl ve niye olduğu benim için çok önemli değil ama sonuçta böyle bir ifadeden yola çıkarak hazırlanmış bir soruydu
    hatta bazı ifadelerde süresi ellibin yıl olan bir sürede onun katına gitmekten bahsediliyor bunları bir türlü anlıyamıyorum. bu zaman dilimleri karşısında insan hayatının bir hiç gibi olacağını düşünüyorum. iyi çalışmalar.

    • 1okuyucu dedi ki:

      karaca;

      sayılar benim hobim, o mesajda yaptığım hesabın ise 5 metre mesafeden ipliği iğnenin deliğine geçiren adamdan bir farkı yok, (fıkrasını bilirsin herhalde)

      o dönemdeki basit tanrı inancında tanrıyı insansı özelliklere sahip bir varlık sandıkları için, (ki Kuranın tanrısı öyledir, insanlara ait özellikler “en” vurgusu yapılarak Kuranın tanrısı içinde kullanılır) tanrınında bir takvimi olacağını sanmışlar, haliyle tanrının takvimininde insanlarınkinden çok farklı olması lâzım, hiç tanrının günüyle insanların günü ayni olur mu diye düşünmüşler, tanrının bir gününün insanların 1000 yılına veya 50.000 yılına eşit olduğunu düşünmüşler, öyle ya sonuçta koskoca bir tanrı, hiç insanlarla ayni olan takvimi kullanır mı?

      elin Arabı, sizin için 1.000 yıl olan veya 50.000 yıl olana bir zaman diliminde diyeceğine gün kelimesini kullanmış, tanrılarını takvim kullanan bir varlık olarak gösterme gafletinde bulunmuş,

      • bilal dedi ki:

        Sn.1okuyucu,

        ‘’ elin Arabı, sizin için 1.000 yıl olan veya 50.000 yıl olana bir zaman diliminde diyeceğine gün kelimesini kullanmış, tanrılarını takvim kullanan bir varlık olarak gösterme gafletinde bulunmuş,‘’ sizden’’
        ‘’
        1- Eğer yüce Allah ‘’bizim için 1.000 yıl olan veya 50.000 yıl olana bir zaman diliminde gün kelimesini ’’ kullanmamış olsaydı,onun katındaki bu zaman dilimleri bizim ne kadar zaman dilimlerimize takabul ettiğini nasıl anlayabilecektik? Bu farklı zaman dilimleri arasında bir kıyaslanma nasıl yapılacaktı? Yüce Allah bize hitap ettiğine göre,elbette bizim anlaybilecek kelimeleri kullanacaktır…İşte ‘’1.000 ,50.000 veya 1 gün olan bu zaman dilimleri bizim anlaybilmemiz içindir.Bu zaman dilimleri,takvim vs.Allah için değil,bizim içindir.

        Ayrıca sizin mantıkınıza göre yüce Allah insanlara mesajlarını gönderince onların kullandıkları kelimeleri kullanmaması gerekir öyle mi? Peki ilahi mesajların muhtabı olan insanlara kullandıkları kelimelerle (yıl,gün vs.) hitap edilmezse bu mesajları nasıl anlayacaklar? İşte bu ilahi mesajların muhatabı insanlar olduğu için onların kullandıkları bu tür kelimelerle (yıl,gün vs.) kendilerine hitap edilmiştir. Çünkü bu mesajların muhatabı insanlardır,onların anlayabilmeleri için bu şekilde olması gerekir…

        2-Arpçada ‘’يوم ‘’ kelimesi sadece – dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüşü sonucunda meydana gelen 24. saatlik bir zaman diliminden ibaret değildir.! Arapça lügatlarında ‘’يوم ‘’ kelimesinin karşılığı,aşağıdaki gibidir.

        اليَوْم
        يَوْم : 24 ساعَة – 1
        يَوْم : وَقْت – 2

        1- 24 saat:
        2- Zaman :

        Bu nedenle ‘’يوم ‘’kelimesinin bir anlamına göre ayetin anlamı şöyle olur.’’ …Koşkusuz Rabbinin katında bir ‘’يوم ‘’ (yani bir zaman dilimi) sizin saymakta olduklarınızdan ‘’كالف سنة ‘’ bin yıllık zaman dilimi gibidir.’’

        Özetle, yukarıda yaptığınız yorumun ne bir mantıkı,ne de bir anlamı vardır.!

        Saygılarımla.

      • 1okuyucu dedi ki:

        Bilâl;

        —elin Arabı, sizin için 1.000 yıl olan veya 50.000 yıl olana bir zaman diliminde diyeceğine gün kelimesini kullanmış, tanrılarını takvim kullanan bir varlık olarak gösterme gafletinde bulunmuş (benden alıntı)

        —-Bu nedenle ‘’يوم ‘’kelimesinin bir anlamına göre ayetin anlamı şöyle olur.’’ …Koşkusuz Rabbinin katında bir ‘’يوم ‘’ (yani bir zaman dilimi) sizin saymakta olduklarınızdan ‘’كالف سنة ‘’ bin yıllık zaman dilimi gibidir.’’ (senden alıntı)

        ben “bir zaman diliminde” demediği için Arabın gaf yaptığını söylemiştim, sen söylenmesi gerekeni ayet içerisine parantezli yama yaparak Arabın yaptığı gafı ört bas etme inceliğini göstermişsin, hani Araplar sana ne kadar teşekkür etseler yinede hakkını ödeyemezler?

        yukarıdaki Arap alfebesiyle yazılmış olan kelimenin ‘’يوم ‘’ Türk alfabesindeki yazılışı “Fî yevmin” imiş?

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        Bana söylermisiniz tanrının katındaki her hangi bir zaman diliminin bizim katımızdaki zaman dilimin bilmeç kat katı olacağını bilmek bizim ne işimize yarıyor? Ya da bunu neden bilmek zorunda olalım?

        ”Bu nedenle ‘’يوم ‘’kelimesinin bir anlamına göre ayetin anlamı şöyle olur.’’ …Koşkusuz Rabbinin katında bir ‘’يوم ‘’ (yani bir zaman dilimi) sizin saymakta olduklarınızdan ‘’كالف سنة ‘’ bin yıllık zaman dilimi gibidir.’’ sizden alıntı

        Rica edeceğim şu ayet çevirme işini bırakın. Hiç kimse sizin kadar tanrısını zor durumda bırakamaz!

        ”Koşkusuz Rabbinin katında bir ‘’يوم ‘’ (yani bir zaman dilimi)”

        Rabbinin katında bir ZAMAN dilimi nedir? Tanrının katında ne için zamana ihtiyaç duyulsun ya da neden zaman olsun?

        Bakıb sayın bilal, evren için zaman big-bang teorisine göre yaklaşık 14 milyar yıl önce başlar! Yani zaman dan bahsedebilmek için zamanı başlatacağınız bir noktanız olmalı! Dünya içinde zaman ilk varolduğu anda başlar! İçindekiler ise zamanı kendi gezegenlerinde ilk başlattıkları günden itibaren gezegenlerinin güneş ve kendi etrafında dönme hızını baz alarak hesaplarlar. Yani onlarından bir başlangıcı vardır!

        Bu durumda bana söylermisiniz, kendi iddiasına göre var edilmemiş (yani başlangıcı yok) yani hep varolmuş bir varlık için onun katında ya da etrafında vücut bulan bir zamandan nasıl bahsedilebilir? Yoktan var olmuş bir tanrı kendi yarattıklarının zamanını bilebilir çünkü onların zaman kavramını yaratan da odur! Ama bu tanrı kendi için bir zamandan hangi mantıkla bahsedebilir? Bana söylermisiniz tanrı kendi mekanı için kullandığı zaman kavramını hangi başlangıca dayandırıyor, kendi var olduğu anamı?

        Bakın size bir bilgi Einstein’e göre bir cisim bilinen en yüksek hız olan ışık hızına ulaştığında onun için zaman durur, kütlesi ortadan kalkar! Peki bu dizaynı bir tanrının yaptığı düşünüldüğünde o tanrının yukarıda söylediğim sonucun üzerinde bir yerde konumlanması yani kendisi ya da bulunduğu yer için ne bir kütleden ne de akan bir zamandan bahsetmiyor olması gerekmezmiydi?

  117. karaca dedi ki:

    yani,bazı şeyleri hesaplayamadıkları için
    kendi toplumlarına göre ifadelendirmişler
    daha sonra neler olacağını fark edememişler
    yazılanlar akıllı insanların süzgecinden geçtiğinde
    çakılıp kalmışlar
    bu da ister istemez çelişkileri doğurmuş
    sonra da insan insana düşman olur hale
    gelmiş diyorsun
    haklısın bazı şeyleri hesap etmeden
    o zamanki insanların yorum yapamayacakları hatta bilmedikleri
    konulardaki bilgiler kendilerine verilirse anlıyamadığı bazı şeyler
    sonradan bilinir hale geldiğinde pek çok şey bir biri ile çatışır.
    oysa senin dediğin gibi ilahi mesaj da en ufak bir çelişkinin
    bulunmaması gerekir ve bütün insanlık tarafından anlaşılır
    olması gerekir.

    • 1okuyucu dedi ki:

      karaca;

      —–ilahi mesaj da en ufak bir çelişkinin bulunmaması gerekir ve bütün insanlık tarafından anlaşılır
      olması gerekir. (senden alıntı)

      İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı? (enbiya-30)

      acaba hangi canlı varlık, yer ve gök bitişikken ayrıldığına ve her şeyin sudan yaratıldığına şahit olmuş olabilir ki Kuranın tanrısı görmediler mi “e ve lem yere” diyebiliyor,

      galiba Kuranın tanrısı, yaratılış evrelerinde en son canlı varlığın yaratıldığını bilmiyor olmalı ki? ilk insan dahil canlı varlığın hiç bir zaman şahit olamayacağı evrelerle ilgili olarak görmediler mi diyebiliyor?

      bu arada göklerle yerden kastedilen dünya ve atmosfer tabakasıysa, dünya ve atmosfer, içinde barındırdığı kimyasaların farklı donma sıcaklıkları nedeniyle, katı, gaz ve sıvı (maddenin 3 hali) halindeki karışımından maydana gelen bir kimyasal bileşiktir, yani dünya ve atmosfer tabakası bir bütündür.

    • 1okuyucu dedi ki:

      karaca;

      —bu da ister istemez çelişkileri doğurmuşsonra da insan insana düşman olur hale gelmiş diyorsun (senden alıntı)

      aslında insanlar arasında düşmanlık diye bir şey yok, doğa yasaları gereği güçlünün ayakta kalacağı bir yaşam biçiminin zorunlu kıldığı güç mücadelesi var ve bu güç mücadelesi toplumları yönetenler arasında geçen bir kavgadan ibaret, (iç ve dış siyaset) din ise sadece bu araçlardan bir tanesi ama en kötüsü, çünki dinlerde Allah yolunda savaşmak gibi bir inanç var, yani Allah yolunda savaşıyoruz bahanesinin arkasına saklanarak kafir ilân ettikleri herkesi sivil asker demeden öldürme hakkını, başka Ülkeleri işgal etme hakkını kendilerinde görebiliyorlar, oysa halklar arasında bir düşmanlık yok, İsrailde bile Yahudilerle Araplar bir arada yaşıyorlar, eğer halklar arasında düşmanlık olsaydı rızkını başka Ülkelerde arayan işçiler olmazdı, turizm diye bir şey olmazdı, aynı lokantada farklı ırklara mensup insanlar bir arada oturamazdı, Gekas Akhisarlıların göz bebeği olamazdı,

      —-boşluk olmazsa evrende olmaz evrenden boşluğu çekin alın ne galaksi kalır ne de başka bir şey (senden alıntı)

      boşluk maddeyi içten ve dıştan kuşatarak, maddenin şeklini algılamamızı sağlar, dolayısıyla çekip alınabilecek bir şey değildir, yani maddenin yer kaplamadığı kısım zorunlu olarak boşluktur, örneğin; muhallebi tabağındaki muhallebiyi yediğimizde muhallebinin kapladığı alanın yerini boşluk kaplar, yani madde ve boşluk ayrılmaz ikilidir, ışık ise maddeyi görmemizi sağlayan yardımcı enstrümandır,

      evren içerisinde barındırdığı gök cisimlerinin toplamının boşlukta kapladığı yerdir ve bu cisimlerin şekli olduğu için çizilebilen bir sınırları vardır, o nedenle evren boşlukta kapladığı yerle sınırlıdır, bu sınıra karanlık olduğu için görülemeyen kısımlarda dahildir,

      sonsuz boşluk ise bir şekli olmadığı için sınırları çizilemeyen, sınırları çizlemediği için dışı olmayan, dışı olmadığı için her şeyi içerisinde barındıran sınırsız bir büyüklüktür,

      sonsuz boşluğu maddeyle dolduramazsın, içerisini sonsuza yaklaşan bir sayıda evrenlerle doldursan, tüm evrenlerin kapladığı alan sonsuz boşluk içerisinde yok sayılabilecek bir büyüklüktedir,

      maddeyi yok etsen bile geriye sonsuz boşluk kalır, yani sonsuz boşluk asla yok edilemez???

      örneğin; evren bir futbol topuysa, futbol topunu dıştan kuşatan da sonsuz boşluktur,
      yani madde görülebilmek için boşluğa ihtiyaç duyar ama boşluk görülebilmek için maddeye ihtiyaç duymaz.

      özetle söylersek evren sınırlıdır, evreni kuşatan sonsuz boşluk sınırsızdır.

      • karaca dedi ki:

        sayın 1 okuyucu
        acaba hangi canlı varlık, yer ve gök bitişikken ayrıldığına ve her şeyin sudan yaratıldığına şahit olmuş olabilir ki Kuranın tanrısı görmediler mi “e ve lem yere” diyebiliyor,
        sizden alıntı

        haklısın yeryüzünün var oluşunu hangi canlı varlık görmüş ve izlemiş olabilirki bu mümkün değil,

        hitap şeklindeki görmedilermi, canlı varlıklar iiçin bu ifade geçersiz kalır hangi canlı varlık bu olayı görmüş olabilirki bu mümkün değil

        o zaman başka bir altarnatif kalıyor
        bu bilginin muhatabı insanlar değil başka şeyler olmalı
        diğer bir konu muhallebi örneğini vermissiniz ben havadan bahsetmemiştim galiba yanlış anlama oldu boşluk derken havanın olmadığı evrendeki boşluktan söz etmiştim.
        başka bir konu da şu bunu ilave etmeyi unutmuşum
        bu boşluk dediğimiz olgu nasıl var oldu
        boşluğu var olarak mı kabul etmeliyiz yok olarak mı kabul etmeliyiz
        elle tutulur bir nesne değil var da diyemeyiz yok da diyemeyiz
        başka bir konu evrendeki galaksiler gibi cisimler birbirinden uzaklaşıyor aralarındaki mesafe artıyorsa bunu bir itme kuvvetimi sağlıyor yoksa boşluk çoğalıyor bu çoğalma neticesi cisimlerin arasındaki mesafe sürekli olarak artıyor
        eğer boşluk sürekli artıyorsa galaksilerin durumları durağan olmalı yani durumlarını hiç
        bozmamaları gerekir çünkü dışardan itme gibi bir kuvvet söz konusu değildir.
        sadece gerçekleşen boşluğun sürekli olarak çoğalması,türemesi,hacim olarak izah edebilirim bir anlık durumundan bir sonraki anlık durumunda farklılık olması ile boşluk sürekli olarak insanlar gibi örnek veriyorum çoğalıyor demektir.
        başka bir konu bu boşluk nasıl oluşuyor coğalıyor. bunu doğurun bir sebeb olabilir
        bu işin motoru ne olabilir
        karadelikler denilen bilinmeyen yapı sürekli boşluk üretiyor olabilirmi
        yani karadelik denilen olgunun görevi boşluk üretip boşluğu çoğaltmak olabilirmi
        illaki bunun bir motoru olmalı
        söylediklerini yabana atmıyorum insanı düşünmeye itiyor
        ama şu da varki insan bilemediği konuları ilahi varlıklara isnat etmesi
        insanın ne kadar zayıf olduğunu gösteriyor.
        iyi çalışmalar

      • 1okuyucu dedi ki:

        karaca;

        —bu bilginin muhatabı insanlar değil başka şeyler olmalı (senden alıntı)

        Kuranın tanrısı ayette inkâr edenlere hitap ettiğine göre bana hitap ediyor olmalı, çünki ben Kuranın tanrısına inanmadığım için, Kuranın tanrısını inkâr ediyor oluyormuşum???

        —diğer bir konu muhallebi örneğini vermissiniz ben havadan bahsetmemiştim galiba yanlış anlama oldu boşluk derken havanın olmadığı evrendeki boşluktan söz etmiştim. (senden alıntı)

        hava maddenin gaz halidir, boşluğa örnek teşkil etmesi açısından muhallebi örneğini vermiştim, evrendeki boşluk ise gök cisimlerini saran boşluktur, daha doğrusu gök cisimleri sonsuz boşlukta yer kaplayan birer cisimdir,

        —boşluğu var olarak mı kabul etmeliyiz yok olarak mı kabul etmeliyiz elle tutulur bir nesne değil var da diyemeyiz yok da diyemeyiz (senden alıntı)

        boşluk maddenin vücut bulduğu mekândır ve varlığını maddeye borçlu değildir, yani madde olmasada boşluk vardır, daha doğrusu günün birinde her şeyin yok olacağı iddiasının içerisinde sonsuz boşluk yoktur, yani her şey yok olsada boşluk varlığını sürdürmeye devam edecektir, daha da yani boşluk gerçek varlıktır ve yok edilemeyecek bir varlıktır,

        bazı iddialara göre? gördüğümüz her şey sanalsa, elle tutamadığımız sınırı olmadığı için gözle göremediğimiz boşluk gerçektir,

        evrendeki galaksilerin genişlemesi bir teori olup iddiadan öteye bir anlamı yoktur, galaksiler genişliyor olsa bile bunun boşlukla bir alâkası yoktur, ayrıca boşluğun kara deliklerle de bir ilgisi yoktur,

        boşluğun bir sınırı olmadığı için artmasından veya azalmasından söz edemeyiz, sadece sınırsız bir büyüklük olduğundan söz edebiliriz, sonsuzluk kavramına kafa yormaya kalkarsak, hiçbir açıklama bulamayacağımız için kafayı bile yiyebiliriz, o nedenle boşluğun sonsuz büyüklükte olduğunu ve yok edilemeyeceğini bil yeter,

        tanrı bunun neresinde diye sorarsan, tanrı sonsuz boşluğun sahip olduğu gücün adıdır derim, yani tanrı mekânın ta kendisidir,

        ben sonsuzluk kavramıyla ilgili böyle düşünüyorum, yani bir tek sonsuz vardır o da sonsuz boşluktur diyorum.

      • Conciousness dedi ki:

        sonsuz boşluğu maddeyle dolduramazsın, içerisini sonsuza yaklaşan bir sayıda evrenlerle doldursan, tüm evrenlerin kapladığı alan sonsuz boşluk içerisinde yok sayılabilecek bir büyüklüktedir,

        maddeyi yok etsen bile geriye sonsuz boşluk kalır, yani sonsuz boşluk asla yok edilemez???

        örneğin; evren bir futbol topuysa, futbol topunu dıştan kuşatan da sonsuz boşluktur,
        yani madde görülebilmek için boşluğa ihtiyaç duyar ama boşluk görülebilmek için maddeye ihtiyaç duymaz.

        özetle söylersek evren sınırlıdır, evreni kuşatan sonsuz boşluk sınırsızdır. sizden alıntı…

        Sn. 1okuyucu. söyledikleriniz şuan kabul görmüş Standart model ,bir anda var olan Uzay Zaman Big bang teorisiyle çelişiyor.

        Sizin söz ettiğiniz yokluk kavramının içinde bile madde var yani boşluk diye gördüğümüz uzay zamanda madde ve enerjisiz boluk yok.

        maddenin en ufak yapı taşı olan atomlar,ve notrinolar boş uzayın her nano santimetrekaresinde mevcuttur,

        yani madde -enerji döngüsünü zaten hiçbir zaman yok edemessiniz

        Uzay enerji ve madde Big bang sonucu oluşmuştur uzayın içindeki boşluk dahil

        yani uzay zamanın dışında hiç bir şey yoktur boşluk dahil.

        ayrıca hiçlik kavramı içinde en küçük bir parçacık dahi olmamasını gerektirir

      • 1okuyucu dedi ki:

        Conciousness;

        —söyledikleriniz şuan kabul görmüş Standart model ,bir anda var olan Uzay Zaman Big bang teorisiyle çelişiyor. (senden alıntı)
        Sizin söz ettiğiniz yokluk kavramının içinde bile madde var yani boşluk diye gördüğümüz uzay zamanda madde ve enerjisiz boluk yok. maddenin en ufak yapı taşı olan atomlar,ve notrinolar boş uzayın her nano santimetrekaresinde mevcuttur, yani madde -enerji döngüsünü zaten hiçbir zaman yok edemessiniz Uzay enerji ve madde Big bang sonucu oluşmuştur uzayın içindeki boşluk dahil yani uzay zamanın dışında hiç bir şey yoktur boşluk dahil. ayrıca hiçlik kavramı içinde en küçük bir parçacık dahi olmamasını gerektirir (senden alıntı)

        kusura bakma ama öne sürdüğün gerekçeler senin sonsuz boşluğun mahiyetini kavrayamadığını gösteriyor?

        ben yokluktan söz etmiyorum ki, ben yok edilemeyecek bir sonsuz boşluğun varlığından söz ediyorum, öyle bir sonsuz boşluk ki varlığını sürdürebilmek için hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, yani ne maddeye ne enerjiye ne uzay zamana nede tanrıya ihtiyacı yoktur,

        yani sonsuz boşluk tanrı dahil her şeyin varlığını sürdürdüğü bir mekândır, sonsuz boşluğun bünyesinde barındırdığı güç tanrı oarak tanımlanıyorsa, bunun anlamı, tanrı mekandan münezzeh değil, mekanın ta kendisidir?

        hani sorarlar ya, evren yaratılmadan önce ne vardı diye? evren yaratılmadan önce sonsuz boşluk vardı,

        hiçlik kavramı ise sonsuz boşlukta hiç bir şey olmaması anlamına gelir, yani bünyesinde hiçbir şey barındırmayan boşluk anlamına gelir,

        sanırım sonsuz boşluğun ne olduğunu anlatabilmişimdir?

        ayrıca zaman diye bir şey yoktur, zaman bazı kolaylıklar sağlaması nedeniyle insanların icad ettiği bir şeydir, zaman dediğin şey, sürekli ardarda gelen ve nano saniyelerlerden bile daha küçük aralıklarla devamlı ileriye doğru akan içinde bulunulan andır, (yani film geriye sarmaz, içinde bulunulan an yaşanmış ve bitmiştir) ve içinde bulunulan an evren dahil sonsuz boşluğun her yerinde aynı andır,

        uzay zaman denilen kavram ise anladığım kadarıyla kütle çekim alanına bağlı olarak mekanik saatin farklı zamanlar göstermesinden ibaret ve içinde bulunulan anla hiçbir ilgisi yok,

        bana göre uzay zamanın demagojiden öteye bir anlamı yok, örneğin; evrende ışık hızıyla hareket eden bir uzay gemisindeki insan yapımı bir saat dünya yılıyla 80 yıllık bir zamanı 20 yıl olarak gösteriyorsa, bu uzay gemisinin evrende dünya yılıyla 80 yıllık bir süre geçirdiği gerçeğini değiştirmez,

        zaten uzay gemisine kadedilen mesafeyi gösteren bir ölçü aleti konduğunda bulunacak sayı, ışık yılına bölündüğünde 80 dünya yılını gösterecektir, bence evrende ışık hızıyla seyahat edecek olanlar 🙂 yanlarına katedilen mesafeyi ölçen bir alet alırlarsa her hangi bir anda dünyada hangi yılın yaşandığını öğrenme olanağına sahip olurlar (bir ışık yılı, bir dünya yılı süresince katedilen mesafedir, yani ışık yılı zaman birimi değil uzunluk birimidir)

        özetle, bazılarına göre zaman nasıl olursa olsun içinde bulunulan an değişmez değiştirilemez, sonsuz boşluk ise varlığı inkâr edilemeyecek tek gerçektir.

        ayrıca, teoriler ispat edilemediği sürece iddiadan öteye bir anlam taşımazlar.

      • toro dedi ki:

        1okuyucu,

        İznin olursa büyük bir zevkle okuduğum yazının altına, evrene seninle aynı noktadan bakıyor olmanın keyfiyle kendi imzamı da atmak isterim!

      • 1okuyucu dedi ki:

        toro;

        aynı noktadan baktığımız belli, belkide bulunduğumuz noktada yüz yüze bakıyor olmalıyız ki, hani derler ya üzüm üzüme baka baka kararır misali benim normal konuşmamda değilde yazılarımda açıklama getirmek amacıyla kullandığım “yani” kelimesini bugünlerde sıklıkla senin de kullandığını görüyorum, keşke bende senin hitabet tarzına uygun düzgün cümleler kullanabilsem, anlatmak istediğimi net olarak anlatabilsem, sanırım bu herkese nasip olmayan bir yetenek olmalı,

        bu arada seninle bilek güreşine tutuşmaya kalkanları gördükçe aklıma bir atasözü geliyor, daha önceki bir mesajımda bahsettiğim için üstü kapalı geçiyorum,

        birde dünyanın ekseni eğik değilde dik oluvereydi ne güzel olurdu. 🙂

      • Conciousness dedi ki:

        Sn 1okuyucu . ben yokluktan söz etmiyorum ki, ben yok edilemeyecek bir sonsuz boşluğun varlığından söz ediyorum, .. hani sorarlar ya, evren yaratılmadan önce ne vardı diye? evren yaratılmadan önce sonsuz boşluk vardı sizden alıntı

        Yazdıklarınız Düşüncelkeriniz sadece sizi bağlar bilimsel hiç bir yanı yoktur. yok edilemeyecek sonsuz boşluk ? nerde bu boşluk evrenin içindemi yoksa evrenin içinde olduğu boşlukmudur?

        evren yaratılmadan önce ne vardı konusu bilim açıklayamaz ancak sizin teorileriniz olablir ,fizik,kosmoloji biliminde kendi teorileri var ançak standart model ile açıklanabiliyor şimdilik.

        eğer kabul görmüş bilimsel kavramlar ile konuşmaz isek yaptığımız safsata,yanlış bilgiden öteye gitmez.

        ve Standart modele göre Evren Big bang ile başlamıştır ve öncesi yoktur ,boşluk hiçlik sonsuzluk içinde falanda değildir ,boşluk kavramı ve hiçlik sadece ve sadece evrenimizin içinde vardır ,oda zaten salt absoulute boşluk hiçlik değildir çünkü içinde her nano karesinde atomlar ve enerji mevcuttur . mutlak hiçlik kavramı atomların enerjinin bile olmamasını gerektirir aksi taktirde o hiçlik olamaz boşluk olur ,Evrenin dışında boşluk ve ya hiçlik olup olmadığı bilinemiyor bilimsel olarak açıklanamıyor . fakat maşallah siz standart modelin bile burda tıkandığı paradoxu bile hemencecik aşmışsınız pes doğrusu!!

        ek olarak Standart model herşeyi açıklayamıyor bunun için son 20 yılda Herşeyin teorisi olarak Quantum String teorisi bilim dünyasında geliştirilmek isteniyor , işte o String teorisine göre ise bu paradoxlar çözüme kavuşuyor ör: Big bang, String boyutunda Subatomic Membranların çarpışması sonucu oluşmuştur ve bizim membranımız (uzay -zamanımız) dışında sonsuz sayıda evren vardır ( multi universes)

        ayrıca zaman diye bir şey yoktur, zaman bazı kolaylıklar sağlaması nedeniyle insanların icad ettiği bir şeydir sizden alıntı .

        yahu nekadarda kesin açıklama yapabiliyorsunuz . ben sizemi inanacağım yoksa kabul görmüş uzay -zaman ,zamanın 4. boyut sayıldığı Einstein ın geliştirilmesine buyuk katkıları olan Standart modelemi inanacağım

        Zaman göreceli (ilision,ilizyon) olarak değişken sabit olmayan olarak evrende vardır

        Esen kalın.

      • 1okuyucu dedi ki:

        Conciousness;

        —Yazdıklarınız Düşüncelkeriniz sadece sizi bağlar bilimsel hiç bir yanı yoktur. yok edilemeyecek sonsuz boşluk ? nerde bu boşluk evrenin içindemi yoksa evrenin içinde olduğu boşlukmudur? (senden alıntı)

        elbette yazdıklarım beni bağlar, benim yaptığım tanrının bana verdiği akılla hayal gücümü kullanarak kendi mantık anlayışıma uygun çıkarımlarda bulunmak, bunu yapmak için süper akıllı veya bilim adamı olmaya gerek yoktur, normal akıla sahip olan herkes hayal gücünü kullanarak kendince bazı sonuçlara ulaşabilir, yeterki aklına veya hayal gücüne sınır koymaya kalkanlar olmasın,

        niye bana yaratılışla ilgili teorilerden bahsediyorsun, ben yaratılıştan bahsetmiyorum ki, ben maddeye şeklini veren maddeyi içten ve dıştan kuşatan, dolayısıyla maddenin sınırını çizen, sınırı olmadığı için dışı olmayan, her şeyi bünyesinde barındıran sonsuz boşluktan bahsediyorum, yaptığım anlatımın teorilerle kuramlarla hiçbir ilgisi yok,

        —evren yaratılmadan önce ne vardı konusu bilim açıklayamaz ancak sizin teorileriniz olablir Evrenin dışında boşluk ve ya hiçlik olup olmadığı bilinemiyor bilimsel olarak açıklanamıyor . fakat maşallah siz standart modelin bile burda tıkandığı paradoxu bile hemencecik aşmışsınız pes doğrusu!! (senden alıntı)

        benim teorim falan yok, tanrının bana verdiği akılla kulandığım hayal gücüm var, bu hayal gücüm bana, maddenin sınırlı olduğunu, boşluğun sınırsız olduğunu söylüyor,

        elinde bir futbol topu olduğunu hayal et, topun içerisini görmesende topun içerisinde bir boşluk olduğunu biliriz, bu boşluğun bünyesinde gazları barındırdığını da biliriz, topun dışında ise topu çevreleyen bir boşluk olduğunu görürüz, işte evrenide bir futbol topu olarak düşündüğümüzde, evreni dıştan kuşatan bir boşluğun varlığından söz ederiz,

        evrenin en üst noktasında olduğumuzu ve kafamızı yukarıya kaldırıp boşluğa baktığımızı düşünelim, eğer baktığımız yönde ışık yayan gök cisimleri yoksa veya en gelişmiş aletlerle baktığımızda bile görüş açımız dışında kaldığı için ışığını göremediğimiz gök cisimleri varsa boşluğu karanlık olarak görürüz, bu boşluğa sınır koymayı denediğimizde acaba devamında ne var sorusunu sorarız, yani baktığımız boşluk karanlık olsada hiçbir şey göremesek te boşluğun var olduğunu düşünürüz,

        örneğin; dış dünyadan tecrit edilmiş bir odada olduğumuzu düşünelim ve ışık kapalı olsun, ışık kapalı olduğunda odada görmediğimiz nesneler dışında bir boşluğun var olduğunu biliriz, ışığı yaktığımızda odada bir futbol topu görüyorsak, bu durum bize karanlık bir ortamda boşluğun var olduğunu, maddenin ise var olup olmadığını bilemeyeceğimizi açıklar,

        o nedenle evren yaratılmadan önce sonsuz boşluk vardı, bu sonuca hayal gücünü kullanarak sende ulaşabilirsin, çünki boşluk maddenin vücut bulması için olmazsa olmaz bir gerekliliktir, yani boşluğun olmadığı bir ortamda madde vücut bulamaz, (yaratılamaz)

        —yahu nekadarda kesin açıklama yapabiliyorsunuz . ben sizemi inanacağım yoksa kabul görmüş uzay -zaman ,zamanın 4. boyut sayıldığı Einstein ın geliştirilmesine buyuk katkıları olan Standart modelemi inanacağım (senden alıntı)

        ne bana nede geliştirilirdiği iddia edilen teorilere körü körüne inan, tanrının sana verdiği akılla düşünmene yardımcı olan hayal gücüne inan, yani düşüncende özgür ol?

        görecelilik kuramına göre zaman, kişilerin veya nesnelerin hareket durumlarına göre göreceli olsada, içinde bulunduğumuz an, sonsuz boşluğun her yerinde aynı andır, benim söylemek istediğim bu,

        insanların zaman olarak belirlediği şey, dünyanın kendi ekseni etrafında ve güneşin etrafında dönmesi sonucu oluşturdukları takvimi zaman kavramıyla açıklamalarından ibarettir, ve bir dünya yılı ardarda gelen içinde bulunulan anların kümülatif toplamından ibarettir,

        ama illada zamanla ilgili bir şeyler söylememi istiyorsan, bunun içerisine yaratılışıda katarak bir şeyler söylüyeyim, sıkı dur burada hayal gücümü değil mantığımı kullanıyorum,

        dünya yılı ile tarif edersek, bir tanrının adına ezel denilen sonsuz bir zamanda hiçbir şey yapmadan boş boş oturup, 14 milyar yıl önce yaratmaya başlayacağı bana mantıksız geliyor, çünki bir tanrının sonsuz bir zamanda nötr durumda olacağı düşünülemez, kaldıki 14 milyar dünya yılı, sonsuz bir zamana göre yok sayılabilecek bir zaman dilimidir,

        yukarıdaki düşünceme göre hayal gücümü kullanarak devam edeyim,

        bana göre yaratma ezelden beri vardı ve hiç bitmeyecek, yani bizim evrenimiz yaratılmadan önce belkide sayısı sonsuza yaklaşan sayıda evrenler yaratıldı, bu evrenler ya ayni ölen yıldızlar gibi içine çöküp öldü, yada sonsuz boşluğun çöplüğüne un ufak bir şekilde dağılıp gitti,

        kimbilir belkide şu anda sonsuz boşlukta sonsuza yaklaşan bir sayıda evrenler vardır, belkide şu anda (yani içinde bulunduğumuz anda) tanrı yeni bir evreni yaratmaya başlamıştır, bu söylediklerimi ne ben kanıtlayabilirim, nede sen çürütebilirsin, çünki biz daha kendi evrenimizin tamamını görmekten acizken evrenin dışındaki sonsuz boşlukta başka evrenler olup olmadığını bilemeyiz ama tanrının yaratmasını 14 milyar yıl önceyle sınırlamaya kalkmak tanrının yaratma gücünü sınırlamak anlamına geleceğini söylemek için bilim adamı veya süper zekâlı olmaya gerek yok?

  118. karaca dedi ki:

    YERYÜZÜNE SU NERDEN GELMİŞ OLMALI

    BU BENİM KENDİ GÖRÜŞÜMDÜR.

    Dünyanın ilk zamanlarında ateşten bir top olduğu dönemlerde,zamana bağlı olarak hem dönmesi
    hemde gazların katılaşması ile şekillenmeye başlamış olmalı üzerinde herhangi bir hayat yok
    bu hali devam ederken uzaydan bu günkü suların toplamı kadar büyüklükte donmuş,buz haldeki
    su uzayda seyri esnasında dünyaya çarpmış olmalı dünyanın sıcak halde olması,bu buz kütlesinin çarpması ile iki ayrı kütleye ayrılmış olmalı ufak kütle dünyadan kopan kütle ayı oluşturmuş bu çarpma esnasında dünyadan ayrılmış olmalı dünya ise kendisine çarpan buz kütlesinin etkisi ile soğuması hızlanmış,buz kütleside dünyadaki sıcaklık ile hızla erimeye başlamış,yeryüzünde hayal dahi edemeyeceğimiz taşkınlara,dağların yarıllmasına,yeryüzündeki kaya parçalarını yüzyıllarca ordan oraya,şiddetli bir şekilde savurmuş olmalı bu su hareketinin uzun zaman devam etmesi ile
    bildiğiniz irili ufaklı yuvarlak taşlar haline gelmiş olmalı en büyük etkileri taşları yuvarlak hale getirmesi yeryüzünü işlemeye başlamış olması büyük kütleleri eritmesi yapılarını bozması şekilden şekile sokması hep eriyen bu dünya dışından gelen buz kütlesi yada kütlelerinin işi olmalı,
    dünyadan kopan ayda ise bu kopma esnasında üzerinde buz kütleleri olmadığı için atmosfer ve diğer yaşam belirtileri oluşmamıştır.muhtemelen ayda dünya taşlarına benzeyen yuvarlak taşlar olmamalı çünkü bu hale gelmesi taşların suyun etkisi ile olmuş olmalı ayda da yuvarlak taş bulmak mümkün değildir.
    dünya soğudukça katılaştı bu arada buz kütleleri de erimelerini hemen hemen bitirmiş olmalı
    yeryüzünde okyanuslar oluşmaya başladı,son halini yavaş yavaş alırken karalardan ayrılmaya başladı karalar belirginleşti hayat suda başladı ve karaya çıktı.
    yine aynı durumu mars gezegeninde de bulamazsınız orada da yuvarlak taşlar yoktur taşlar varsa
    fiziki olarak yeryüzündeki yuvarlak taşlara benzemezler eğer marsın ilk zamanlarında marsa dünyaya düştüğü gibi buz kütleleri çarpsa idi muhtemelen orada da hayat başlayacaktı.
    aynı şeyi tersinden düşünürsek yani yeryüzünden sular tekrar uzaya gerisin geri gitseler uzayın soğuğunda tekrar buz kütlelerine dönerler
    tabiki bu süreçler milyarlarca yıl olarak düşünmeli milyarlarca yıl olmazsa bile çok uzun bir sürede gerçekleşmiş olmalı
    o halde insan oğlu zamanı geldiğinde belki de o teknolojiye erişecek ,uzayın derinliklerinde kendi başlarına gezen buz kütlelerini dünyanın ilk halindeki gezegenlere yönlendirebilecektir.
    düşünün aynı olay satrün denen dev gezegene olmuş olsaydı yani devasa büyüklükteki dev buz kütleleri bu gezegene çarpmış olsaydı çok uzun yıllar öncesi muhtemelen o gezegende de hayat başlayacak satrün katılaşmasını ısı kaybını çok daha hızlı yapacaktı yaşamlar oluşacaktı.
    bunlar benim şahsi düşüncelerimdir.
    yine buna benzer olaylar evrenin diğer bölgelerinde gerçekleşiyor veya gerçekleşmiş olabilir
    muhim olan evrendeki buz kütlelerinin bir gezegene veya yıldıza çarpması olay ondan sonra zamana bağlı bir hale gelir.
    bilinmesi gereken evrende buz kütlelerinin varlığının ispatlanması, ve durumlarıdır.

    • salih k dedi ki:

      dünya güneşten koptu tamam. neden üzerinde hayat oluşturacak yere konumlandı. iradesiyle mi? ha konumlandı kendinde bir hayat oluşturacak. neden 23 derece eğildi de mevsimler oluştu bu da mı tesadüf. önce bunu açıklasınlar. mümkünatı yok. açıklanamaz. çeşitlilik için de 23 derece ekseni eğildi. atomdur hücredir spermdir tohumdur bunlara gelmeden daha başında zaten dünyanın konumunda bir irade görülüyor. ha agnostik olanlar olabilir mantığım alır. adam işidi ve 1000 yıldır gelen politikalarını görüp islamdan, diğer dinlerin çelişkilerinden soğuyup allah var da dinler hatalı dese hadi kabul edilebilir bir mantık olur. ki ben etmiyorum çelişki dediğiniz şeyler uydurulmuş hadislerle destekliyorsunuz. islamda çelişki yoktur. herneyse ama ateist olmak için gerçekten kafanın güzel olması lazım. şahsen kafam güzel olmazsa sadece dünyanın matematiksel yapısından konumundan haberdar olduğum halde tesadüfi bir yapıdan bahsedemem

      • toro dedi ki:

        Sayın Salih,

        Demişsiniz ki;

        ”dünya güneşten koptu tamam. neden üzerinde hayat oluşturacak yere konumlandı. iradesiyle mi? ha konumlandı kendinde bir hayat oluşturacak. neden 23 derece eğildi de mevsimler oluştu bu da mı tesadüf. önce bunu açıklasınlar. mümkünatı yok. açıklanamaz. çeşitlilik için de 23 derece ekseni eğildi.” sizden alıntı

        Bir insan için en kolay şey, var olanı kanıtlayamayacağı kaynaklara bağlamaktır! Kendi tezinin çürütülme olasılığı da yoktur! Çünkü iddiaya konu olan kaynağı da bizzat kendisi yarattığından, kaynağın yaratıcısı olmayanların bu kaynağın yokluğunu kanıtlayabilmesi mümkün değildir! Ama konumuz bu değil, konumuz iddia sahibinin kendi iddiasını hayali argümanlara dayandırmadan yani hayallerle desteklemeden ispatlayamıyor olmasıdır!

        Çok güzel söylemişsiniz,

        ”neden 23 derece eğildi de mevsimler oluştu”

        Ama atladığınız bir şey var! Ya da sorgulamadığınız, insana göre (çünkü kendi realitesi bu) dünyanın eksenin 23 derece eğik olması yaşamın oluşması için olması gereken bir durum ya da şart olabilir, ama aynı durum ya da ŞART tanrıyı ya da tanrıları da bağlar mı? Bir tanrı bir canlıya hayat vermek istediğinde ekseni 23 derece eğilmiş bir gezegene mi İHTİYAÇ duyar? Bu önemlidir çünkü söylediğiniz şekilde düşünürsek gideceğimiz sonuç, tanrı insanları Uranüs’te yaratmadı çünkü Uranüs’ün ekseni 23 derece eğik değildi ve insanlar orada yaşayamazdı, olacaktır! Yani tanrı kendi şartlarını yaratamıyor var olan şartlara göre (o şartları aşarak hayatta kalacak, yada şartlara bağlı olmadan hayatta kalacak canlılar yaratamıyorsa) hareket edebiliyor!

        Sayın salih, sizce bir yaratıcının yaratma eylemi belli şartlara angaje olabilir mi? Yani tanrı yaratmak ve yaşatmak istese, yaratmak ve yaşatmak istedikleri varlıklar ekseni 23 derece eğik olan bir gezegene ihtiyaç duyar mı? Yani tanrı istese insanlar Uranüs’te de yaşayabilirdi, Mars’ tada diğer gezegenlerde de!

        Bu durumda zaten var olan bir olgu ile hayali kaynaklara gidemez, yaşadığınız realiteyi yaşamadığınız realitelerle(!) örtüştüremezsiniz. İşte bu noktada sizin yaratılmaya kanıt dediğiniz şey aslında yaratılmamaya kanıt olur! Çünkü yaratıcıyı belli şartlara muhtaç bir varlık gibi düşündüğünüzden (insanı yaşatabilmek için ekseni 23 derece eğik bir gezegen gerekiyor) onu her şeyi yapabilen bir halden bazı şeyleri yapamayan bir hale sürüklemiş olursunuz!

        Yani size göre tanrınız insanı dünyada yaşatabiliyor ama Uranüs’te yaşatamıyor!

        Şimdi gelelim diğer konuya,

        ”herneyse ama ateist olmak için gerçekten kafanın güzel olması lazım.”sizden alıntı

        Size sadece bir soru soracağım, bilinen en ünlü ateist kim?

        Söyler misiniz ”ben tekim, beni kimse yaratmadı, dolaysıyla yaratıcım yok” diyen bir tanrı ile aynı şeyleri söyleyen bir insan arasındaki fark nedir? Bir insanın yaratıcım yoktur demesi için kafasının ”güzel olması lazım” ise aynı iddiayı dillendiren bir tanrın kafasının nasıl olması gerekir?

      • 1okuyucu dedi ki:

        toro;

        —Bir tanrı bir canlıya hayat vermek istediğinde ekseni 23 derece eğilmiş bir gezegene mi İHTİYAÇ duyar? (senden alıntı)

        bir tanrı bir canlıya hayat vermek istediğinde ekseni 23 derece eğilmiş bir gezegene ihtiyaç duymaz, çünki canlılar gerekli yaşam koşulları olduktan sonra ekseni dik olan bir gezegende de yaşayabilirler, sadece şu olur, ekseni dik olan bir dünyada güneş ışıklarının geliş yönünden dolayı ekvator kuşağına yakın olanlar devamlı yaz mevsimini, dönencelere yakın olanlar baharla yaz karışımı bir mevsimi, dönencelerin üzerinde kutupların aşağısında olanlar (yani biz) bahar mevsimini yaşarlar,

        ayrıca kutuplarda da gece ve gündüz diğer bölgelerde olduğu gibi 24 saat hesabına göre meydana gelirdi, belki güneşin büyüklüğünden dolayı kutup uçlarında çok küçük bir alan devamlı aydınlık kalırdı,

        gündüz ve gece süre olarak heryerde yaklaşık birbirine eşit olurdu, belki güneşin büyüklüğü nedeniyle gündüzler gecelerden biraz daha uzun olurdu, her bölgenin sahip olduğu kendi sıcaklığı ise hiç değişmezdi, herhalde kış meyveleri için kutuplara yakın bölgeleri ziyaret etme ihtiyacı hissederdik,

        biraz bencillik olacak ama ben ekseni dik olan bir dünyada yaşamak isterdim, çünki en sevdiğim aylar bahar aylarıdır. 🙂

        —Size sadece bir soru soracağım, bilinen en ünlü ateist kim? (senden alıntı)

        Kuranın tanrısı. 🙂

      • salih k dedi ki:

        tanrı hayat vermek için hiç birşeye ihtiyaç duymaz. o zaman isteseydi matematiğede ihtiyac duymazdı hatta boyut’a da x.y düzlemine de yani eğime de ihtiyaç duymazdı. ihtiyaç duymak ayrı şey istemek ayrı şeydir. ”inançlarımıza göre” Allah belirli bir düzen istedi o yüzden fizik kanunları koydu. bir çok kanun koymuştur ve aşılamaz. mesela ölüm kıyamete kadar gerçekleşecektir. bu kanundur. bunu çok sevdiği elçileri için bozmamıştır . siz istiyorsunuz diye veya ben istiyorum diye bu kanunlar bozulmaz. evet 23 derece olmasaydı mevsimler olmasaydı veya oksijensiz yaşamamızı isteseydi.. vs vs . kendi bileceği iştir. neden bu şekilde yarattığının cevabı istediği içindir. size soruyorum. kıytırık müdür .. hatta daha nüfuslu olsun general diyelim… senin benim gibi bir insan. okul okumuş eğitimden geçmiş veya bir şekilde senin üst sınıfın. general sana yat dediğinde neden yatacakmışım diyebilirmisin? diyemezsin toro kardeşim. o zaman kıytırık ( kıytırık diyorum çünkü o kadar zayıf ki insan şu kadarcık bir demir parçasıyla düzinelercesini öldürebilirsin ) bir insana bile neden diye soramıyorsan. kainatın yaratıcısına hiç bir şey soramazsın. tabii bu inananlar için geçerlidir. inanmayanlar zaten bu tür soruları gerek kendilerine olsun gerek allaha olsun bol bol sormuş cevap alamayınca da inanmamışlardır. ve yineliyorum ateistlerin kuran çelişkileri diye inandıkları şey aslında uydurulmuş hadislerle desteklenen anlam çarpıtmalarıdır. ha diyeceksin ki 1100 yıldır ( islam 1450 yıldır varsayalım .) bu kadar insan bunca yıl yanlış mı yapmış.. sorun şu ki inananlar da inanmayanlar da Allahı tanımıyor. evet yanlış yapılmış yer yer yanlışlıklar olmuş. allah affetsin. allahı tanıyın allah insanı yarattı ve bu kafes gibi bedenin mekanın içine soktu. seni direk cennete de sokabilirdi. ama kötüyü bilmeden iyiyi nasıl anlayacaksın. doğdun idrak ettin gördün işittin. iyilikler yapandan allah razı olsun. allah her kulunun arkasındadır. ama bizden istediği şeyi bilelim. idrak edelim seçelim. zorla güzellik olsaydı allah herşeyi güzel yapardı. ( olsaydı derken.. olur isterse olur ) yani senin şu kıytırık 2 kuruşluk minicik hayatının kocaman bir anlamı var bilmek. idrak edip seçmek. http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/9/9d/From_earth_to_the_largest_star.gif

        bu hareketli resime bakarsan zaten bilinen! kainatta zerreden de ufak olduğumuzu anlarsın ama üzülme çünkü ” inançlarımıza paralel” : muhattap alınacaksın. Allah merhametlidir iyi kalpli her insanı affetsin lakin allah sözünde durur, adildir kısa çöp uzun çöpten hakkını alır.

        sonuç: Allah ihtiyaç duymaz ama kanun koyar ve istediği gibi olur. koyduğu kanunlara göre şekil meydana gelir suret meydana gelir hayat meydana gelir ölüm meydana gelir hüzün meydana gelir sevinç meydana gelir… bildik hissettik gördük işittik az itaat ettik allah affetsin.

      • toro dedi ki:

        Sayın Salih,

        Bakın ne güzel söylemişsiniz;

        ”inançlarımıza göre” sizden alıntı

        Bu içinde bulunduğunuz durumu ve o durumun dışa yansımalarını anlatan en önemli olgudur!

        Basitçe bilmediğiniz bir şeyin var olduğuna inanıyorsunuz! Bir insan sırf bilmediği dolayısıyla tanığı olmadığı bir şeye inanıyor diye bilmediği şeye inanmayanları nasıl eleştirebilir?

        Bilmeyip, inandığınıza göre, ”Allah belirli bir düzen istedi o yüzden fizik kanunları koydu.” S.A.

        Bu durumla nasıl uğraşılır bilemiyorum! O zaman dünyadaki bütün insanlar gerçekliğini kanıtlayamayacakları yani varlığına hiç şahit olamadıkları için hakkında bilgi sahibi de olamayacakları hayali varlıklar yaratsınlar ve birbirleriyle bu hayali varlıklara ithaf ettikleri eylemlerle irtibat kursunlar!

        Çok basit anlattığımı düşünüyorum! Dünyada herhangi bir tanrıyı bizzat görmemiş ya da onlarla bizzat irtibat kurmamış hiç bir insan için tanrısal bir sorgulama olamaz! Hiç bir insan görmediği bir tanrıyı anlatan başka bir insana İNANMADI diye sorgulanamaz!

        Bakın her peygamberin iddiası bir tanrının kendisiyle irtibat kurduğudur! Tersten gidersek demekki tanrı varlığını bir şekilde belli etmesinin gerekli olduğunu biliyor! Yani peygamberine kendisini belli etmese peygamber, peygamber olduğunu nereden bilecek! Yani bu kurgu içinde bile bir olmaz sa olmaz kural var! Tanrı bir görev verecekse ise kendinin varlığını önce görev verdiğine kanıtlıyor!

        Peki bu noktada varlığını bizzat varlığını ispat için manen veya madden şiddetli olarak hissettiren bir tanrının bu varlığı hissetmeyen (peygamberi gibi) diğer insanların kendisini tanımadıkları için kızmaya hakkı varmıdır!

        Yani tanrı (kuranın tanrısı) kendi mantık örgüsünü kendi baltalamaktadır! Peygamber olduğunu bilmek için tanrıyla irtibata geçmek zorunda olan birinin diğerlerini, tanrıyla irtibata geçmeden tanrıya inandırabileceğini düşünmektedir!

        Tanrı peygamberini kendine inandırmıyor (sözde bizzat varlığını şahit ediyor) diğerlerinin ise varlığına şahit olmalarını değil inanmalarını istiyor!

        Şaka gibi!

        Sizde bu şakanın inananı olarak inanmayanlarına don biçiyorsunuz! Bu daha büyük bir şaka, sanıyorsunuzki sizin inandıklarınız sizin inandıklarınıza inanmayanlarıda bağlayacak!

        Bakın dostum, sizin kitabınız çok açık şekilde tebliğden ama bizzat peygamberinizin tebliğinden bahseder! Üstelik bu tebliğ açıkça onun dilini bilenlere yani kendi toplumuna yapılacaktır!Ayrıca bizzat kendi yapacaktır! Dolayısıyla onun ölümüyle tebliğ biter! O sağ iken bile kurana göre onun dilini bilmeyenler muhatap değildir! Bu gerçek arap olmayanlar kuranı anlayamıyor diye kurana sırf onların okuyuşlarını kolaylaştırsın diye hareke ve noktalama konulmasından bellidir! Ama bu insan işidir! Eğer kuranın tanrısı tebliğin, peygamberinin dilinden konuşmayanlara da yapılmasını isteseydi önlemini baştan kendisi alırdı!

        Ayrıca zaten tebliğlerin birleştirilmesini yani adına kuran denen elle tutulur bir kitap haline getirilmesini de istememiştir!

        Kuran bizzat kuranın kendisine göre kaçaktır! İnsanlar tarafından, içinde konuştuğu söylenen Tanrının iradesine rağmen bir kitap oluşturmuşlardır.

        Hep mantıktan dem vuruyorsunuzda, bana söyleyin aşağıdaki ayetin bizzat kendine peygamberim diyenin yaşadığı dönemi ilgilendirmesi bir yana arap olmayan ve arap olmadıkları için bizzat kendine peygamber diyenin tebliğlerini alamayacak diğer halklarla ne alakası vardır! Ya da bu ayet indiğinde ahaliye okunduktan sonra ayrıca neden bir kitapta yer alsın! Çünkü bu ayetin hükmü kendine peygamberim diyen öldüğü anda son bulur aynı tebliğin de son bulması gibi!

        ”Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber’in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber’i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz ,hem de onların kalpleri için daha temizdir. Allah’ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikahlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. Çünkü bu Allah katında büyük bir günahtır.” Ahzap,53-Diyanet

        Kuranın neredeyse tamamı bunun gibi sadece bir zamana ait ayetlerle doludur!

        Bu nedenle sırf içine doğdunuz diye dünyadaki en doğru din budur, bu dinin tanrısıda gerçek tanrıdır inancıyla yapacağınız kategorizasyon sadece sizi bağlar!

        Sadece yukarıda paylaştığım ayet bile bu işin arkasında bir tanrı zekası olmadığının kanıtıdır!

  119. salih k dedi ki:

    ne kadar içi boş şeyler. hangi konu olursa olsun ‘var veya yok’un ne önemi var hükümdar, hükmeden Allah olduktan sonra katında zamanın olmasının ne önemi var. istediği mekana hükmedebildikten sonra mekanın ne önemi var. evrim olmuş olmamış yapan isteyen Allah olduktan sonra ne farkeder. bırakın bunları ya yıl olmuş 2015 hala ateizmi savunabiliyorsunuz. jupiterde niye hayat yok. dünyada var konumundan dolayı. hayat var olmak için neden beklemiş? cevabınız yok. uzayda hayat var veya yok isteyen Allah olduktan sonra ne önemi var. Allah sizi özgür bırakmış istese ondan başkasını düşünemezdiniz. istemiş ki algınız gelişsin bilin istemiş sizi dünyaya bırakmış. isteyen o olduktan sonra cennetin cehennemin ne önemi var. hüküm allahındır size verdiği idrak da en değerli şeyinizdir. kainatın sahibine ve sevdiklerine selam olsun. allah kullarının ardındadır herkes hakkını alır. güzel yaşayalım. selamlar

  120. karaca dedi ki:

    Bazılarının kafasına allah sinek yerleştirmiş uğraşıyorlar
    çıkarmak için ama ne yapsınlar,bir türlü kafalarına
    yerleştirilen şeyi çıkaramıyorlar aynı beynine kulağından sinek giren
    nemruta benziyor zavallı adam kafasını sağa sola çarpa çarpa ölmüş
    inançsızların beynine de nemrut gibi düşünce girmiş
    uğraşıp duruyorlar kurtulmak için nemrut çıkaramamıştı sineği
    bunlarda çıkaramayacaklar bu düşünceyi.yazık olmuş

  121. Allahın beklemesi diye bir durum söz konusu değil Allah için gelmiş ve gelecek tüm zamanlar yani sonsuz zaman.Allah için tek bir andır.yani zamansızlık içinde bir dilimi Allah zaman diye böüme ayırmış ve insanı bu süre zarfında sınava tabi tutarak ahirete alacaktır.
    zaman iki olay arasındaki kıyaslama yaparak ortaya çıkan bir algıdır.bigbangtan önce zamansızlık mekansızlık mevcut.zamansız bir ortamda bir şeyi beklemek diye mevzubahis değildir.mesele
    cennete gidersen cennete yaşadığın 1000 inci yıl dönümünde dünyada yaşadığın doğum gününde,bundan binlerce yıl önce yaşamış insanların görüntüsüde Allah için tek bir andır.zaman mekan kalkınca fark kalmıyor.
    yani Allah zamansızlık mekansızlık içinde bir dilimi.yaşanmış ve yaşanacak tüm olayları bir cetvel gibi düşün 1.santiminide görüyor 10.cuyuda 100.cü santiminide biz henuz 1.cm sindeyiz diye bu cetvelin 100 ünü göremedik diye beklemekteyiz ama Allaha zamansızlık içinde cetvelin yani hayatımızın tüm sahalarını tek bir satıhta an olarak yaratmış ve görüyor. Allah tüm olayları bilmesine rağmen yaşatması bir güzellik olsun insanlar kendi kendi yaptıklarına sahit olup neden cennette olduklarını görsünler diye bir güzellik olsun diye yaratmış.Allah bir güzellik olsun diye insana zamana bağımlı kılmış insanı bu süre zarfında sınava tabi tutarak ahirete alacaktır.herkesin tüm sonsuz hayatı Allah için olup bitmiştir.onun için Allahın sonsuz gücünü anlamak neyi niçin yaptığını idrak etmek için sonsuz akla yani Allahı anlamak için Allah olmak gerekir.Ondan bu tarz sorgulamaların ardı arkası kesilmez.
    Kurandan alıntılağınız bir çok ayet yanlış tercume ve yobazların yanlış uygulamalarına dair itirazlar.yoksa ayetlerde neyin kastedildiğini vicdanlı samimi bakış açısıyla bakan anlayabilir.misal 6 gün kelimesi gün değil devir dönemdir.kuranda başörtüsü yoktur ama yobazlar var diyerek bunun gibi yanlış bilinen uygulanan bir çok ayet var.

    • 1okuyucu dedi ki:

      BİLİMSEL GERÇEKLER;

      —-Allahın beklemesi diye bir durum söz konusu değil Allah için gelmiş ve gelecek tüm zamanlar yani sonsuz zaman.Allah için tek bir andır.yani zamansızlık içinde bir dilimi Allah zaman diye böüme ayırmış ve insanı bu süre zarfında sınava tabi tutarak ahirete alacaktır. (senden alıntı)

      evet, tanrının yaratmak için beklemesi diye bir durum söz konusu olamaz, o nedenle adına ezel denilen sonsuz bir zamanda (geçmişte kalan sonsuz bir zamanda) tanrının yaratması 14 milyar yıl öncesiyle sınırlanamaz, yani yaratma ezelden beri vardır ve hiç bitmeyecektir, o nedenle tanrı için yaratmanın zamanı diye bir şey yoktur, yani tanrı yaratmak için zamana bağımlı değildir, çünki tanrı her an yaratmaktadır,

      an dediğimiz şey içinde bulunulan andır, ve içinde bulunulan anlar ileriye (ebede) doğru akar, yani sonsuz zaman kavramı nedeniyle hiç bitmeyecek olan bir filmin her an yeni bir sahnesinin çekimi yapılmaktadır, her anına tanrının şahit olduğu önceden çekilmiş olan sahneler ise geride kalmıştır, bilgisi tanrı için baki kalmak üzere geçmiş çekimler tanrı içinde geride kalmıştır, yani film tanrı içinde geriye sarmaz,

      insanlar için zaman dediğimiz şeyde, ardı ardına gelen anların kümülatif toplamıdır ve dünyanın kendi ekseni ve güneşin ekseni etrafında dönmesiyle açıklamaya çalıştığımız, eylemlerimizin yapılış anını tarif etmek için kullandığımız bir takvimdir,

      tanrı yaratmak için zamana bağımlı olmasa da, seçtiği insanlarla kontak kurduğu iddia edilen Kuranın tanrısı peygamberler ve kitaplar göndererek, aynı insanlar gibi eylemlerini zamana göre düzenlemek gibi bir duruma düşürülmüştür,

      yani Kuranın tanrısı insanlarla kontak kurarak kendisini zamana bağımlı bir hale getirmiştir, örneğin; günü geldiğinde kıyameti koparacağı iddia edilen Kuranın tanrısı kararlaştırdığı gün (levhi-mahfuzda yazılı olduğu iddia edilen) gelmeden kıyameti koparamaz, bu örnek bile Kuranın tanrısının zamandan bağımsız (münezzeh) olmadığını gösterir?

      —-yani Allah zamansızlık mekansızlık içinde bir dilimi.yaşanmış ve yaşanacak tüm olayları bir cetvel gibi düşün 1.santiminide görüyor 10.cuyuda 100.cü santiminide biz henuz 1.cm sindeyiz diye bu cetvelin 100 ünü göremedik diye beklemekteyiz ama Allaha zamansızlık içinde cetvelin yani hayatımızın tüm sahalarını tek bir satıhta an olarak yaratmış ve görüyor (senden alıntı)

      verdiğin cetvel örneği sonsuzluk kavramını kavrayamadığını gösteriyor, ezelden ebede olarak tarif edilen sonsuz zamana, yani sınırı olmayan bir zamana sınır koymaya kalkmak zamanın bir başlangıcı ve sonu olduğunu söylemektir? o nedenle cetvel örneği anlamsızdır?

      tanrının geçmişi bilmesi söz konusu olsada geleceği bilmeye çalışmak gibi bir düşüncesi olamaz, çünki adına edeb denilen gelecek zaman hiç bitmeyecektir, hiç bitmeyecek olan bir geleceği bilmeye çalışmayı, tanrıyı geleceği bilmeye çalışmakla sınırlandırmak olur, yani tanrı geleceği bilmeye çalışmaz.

      —bigbangtan önce zamansızlık mekansızlık mevcut (senden alıntı)

      zamanın bing bangla başladığını söylemek, adına ezel denilen sonsuz zamanı yok saymaktır, yaratmanın söz konusu olabilmesi için, yaratmayı mümkün kılacak bir ortamın olması gerekir, işte o ortam da sonsuz boşluktur, yani tanrı bizim evrenimizi yaratmadan önce adına ezel denilen bir zaman ve yaratmayı başlatacağı adına sonsuz boşluk denilen bir ortam vardı, o nedenle bizim evrenimiz yaratılmadan önce zaman da vardı, mekanda?

      bizim evrenimiz derken, bizim evren yaratılmadan önce başka evrenlerin yaratılmış olabileceğini, hatta şu anda tanrının başka evrenler yaratmakta olabileceğini, tanrının ölümsüzlük dışında yegane özelliği olan yaratmaya sınır konulamayacağını, sınır konulmasının tanrılık ilkesiyle bağdaşmayacağını düşünerek söylüyorum,

      boşluk ise maddeyi içten ve dıştan kuşatan, (maddeye şeklini veren, maddeyi algılamamızı sağlayan) sınırı olmadığı için dışı olmayan, dışı olmadığı için her şeyi bünyesinde barındıran, varlığı inkâr edilemeyecek bir olgudur,

      yani tanrı sonsuzluk kavramında gizliyse, bir tek sonsuz vardır o da sonsuz boşluktur,

      —misal 6 gün kelimesi gün değil devir dönemdir. (senden alıntı)

      dünyanın 6 günde yaratıldığı Yahudi inancıdır, (bildiğimiz haftanın günleri) hatta tanrının dünyayı yaratırken yorulduğunu ve cumartesi günü dinlendiğine inanırlar, Yahudilerle birlikte yaşadıkları ve o dönemde genel kabul gören yaratılış süresi için Araplarda dünyanın 6 günde yaratıldığı fikrini benimsemiş olmalılar ki Kuranda yaratılış zamanı için gün kelimesini kullanmışlardır, yaratmayı devir veya dönem olarak öngörselerdi, gün kelimesi yerine devir, dönem, evre anlamına gelecek kelimeler kullanırlardı.

      akıl yürütmeten hoşlanıyorsun galiba, o zaman sana bir önerme yazayım, akla mantığa uygun olup olmadığına sen karar ver,

      tanrının elçisi olduğunu iddia edenin, tanrı kanıtlamadıkça, tanrının elçisi olduğunu iddia etme hakkı var mıdır? yok mudur?

      • BİR KUL dedi ki:

        1 okuyucuya
        kendini akllı zannediyorsun fakat kendine yazık ediyorsun gerçekten çok güzel cevapların var hepside cıkmaz sokagı gösteriyor zekilik böyle birşey olsa gerek fakat bu laflarının sana hiç bir yararı olmayacak kendini ve yanlış bilgilerinden yola cıkanları aklını kullanmayanlar için gecerli sana şunu demek istiyorum akıllı insan sorgulayan sorguladıgını asla nefsiyle konuşturmayan insandır sen bu savunmayı ne için yapıyorsun bir amacın olmalı insan bir fikir yürütüyorsa o fikir mutlaka bir limana götürmeli götürmüyorsa bilginin sana hiç bir faydası olmaz
        örnek:bir profösörle bir denizci kayıkla yolculuk yapıyorlar profrsör başlıyor konuşmaya anlatmaya onu biliyormusun bunu biliyormusun hersorusunda ne bileyim
        deyince sen boşuna yaşamışsın desene demiş vel asıl derken denizde bir fırtına kopmuş
        denizci demişki yüzme biliyormusun hayırdemiş işte şimdi ayvayı yedin demiş ve kayık batmış anlayacagın profesörün bilgileri hiç bir işe yaramamış şunu net görüyorum yazılarından gercekten zekisin zeki insanların aldandıgı nokta kendilerindeki sistemin daha iyi bir şekilde kullana biliyor olmaları bu da onlara donanımlarının daha güçlü ve uyumlu olmasından kaynaklanıyor bu nimetin farkına varmak ne yazıkki çoguna faydadan ziyade zararına oluyor şunu düşünmeni isterim bir daha düşün çok iyi düşün
        herkes bildiginin alimi bilmedigininde cahilidir sana faydası olacak bilgi seni kurtarır sana faydası olmayan bilgiyi kendi adıma söylüyorum ne yapıyim at çöpe gitsin bilgi insanı gururlandırır okadar insan sadece bunun içinmi var
        NOT PRATIK BİLGİ VERDİGİNİ SÖYLÜYORUM BİLGİNİN DOGRU OLDUGUNU SÖYLEMİYORUM
        Akıl doğru kullanıldığında bir nimet, yanlış kullanıldığında bir bela, hiç kullanılmadığında büyük bir israftır.

        Vahiylerin gayelerinden biri de insanoğluna aklını doğru kullanmayı öğretmektir. Malum insan aklının çalışma şekli üçtür: Parçadan bütünü, bütünden parçaya, parçadan parçaya (dedüksiyon, endüksiyon, analoji). Diğer yollar bu üç sınıftan birine girer. Tarihte akıl konusunda iki aşırılık olmuştur: Birincisi aklı mutlaklaştıran ve akla sorgusuz sualsiz teslim olan “akılcı” görüş. Bu dengesizlik ve ifrattır. Akıl amaç değil araçtır. Her araç amaçlaştırıldığında yoldan çıkar. Akıl kendisini taşıyamaz olur. Tanrılaşır, küstahlaşır, haddini aşar, sınır tanımaz. Kur’an böylesi bir aklın faaliyetine fikir diyor. Yani sığ ve hakkı verilmemiş düşünce. Müddessir suresinin 18 ve devamında anlatılan aklı buna örnek verir.Diğerine tefekkür diyor. Derin ve hakkı verilmiş düşünce. İkincisi aklı atıl bırakan, onu çalıştırmayan ve kullanmayan, ona hep güvensizlik besleyen, hatta onu yeren dengesiz yaklaşım. Bu da tefrittir.

      • 1okuyucu dedi ki:

        BİR KUL;

        —sen bu savunmayı ne için yapıyorsun bir amacın olmalı insan bir fikir yürütüyorsa o fikir mutlaka bir limana götürmeli götürmüyorsa bilginin sana hiç bir faydası olmaz (senden alıntı)

        bana geleceksen kendi aklınla gel, sen devamlı bir yerlerden yaptığın alıntılarla adeta misyoner gibi davrandığın halde ben sana niye böyle yapıyorsun diye soruyor muyum?

        ben dinlere inanmadığım için dinlere neden inanmadığımı anlatıyorum, kendime göre sebeplerimi sıralıyorum, düşüncemi özgürce açıklayabileceğim tek yer burası olduğu için ne söyleyeceksem burada söylüyorum,

        kendi tanrı inancıma göre kitaplardaki tanrıların tanrı olamayacağını söylüyorum,

        en basiti, insanlarla kontak kurduğu iddia edilen bir tanrının tereddütlere yer bırakmayacak bir şekilde anlatmak istediğini net ve açık olarak anlatabilme becerisine sahip olabilmeli diye düşünüyorum,

        insanlarla kontak kurmak isteyen bir tanrının bunu bir beşer aracılığıyla değil doğudan herkesle kontak kurması gerektiğini düşünüyorum,

        “ya doğru söylüyorsa” varsayımına dayalı bir tanrı inancının temelsiz bir inanç olacağını düşünüyorum, çünki tanrı insanların, tanrının elçisi olduğunu iddia edenler hakkında “acaba doğru mu söylüyor?” sorusunu sormalarına meydan vermeyecek şekilde davranmak zorundadır,

        eğer tanrıdan geldiği iddia edilen kitapların tanrıdan gelip gelmediği tartışılıyorsa, bu kitap gönderdiğini kanıtlayamayan tanrının zaafıdır, zaafı olan tanrıda tanrı değildir zaten,

        realitede halâ tartışıldığına göre, demekki kitap gönderdiği iddia edilen tanrı, kitap gönderdiğini kanıtlayamış, kanıtlayabilseydi, zaten burada tartışıyor olmazdık,

        anlattığın hikâyeyi daha önce ben anlatmıştım, burnu kaf dağında olan kendini beğenmişlere örnek olarak anlatmıştım,

        —Müddessir suresinin 18 ve devamında anlatılan aklı buna örnek verir.Diğerine tefekkür diyor. Derin ve hakkı verilmiş düşünce. İkincisi aklı atıl bırakan, onu çalıştırmayan ve kullanmayan, ona hep güvensizlik besleyen, hatta onu yeren dengesiz yaklaşım. Bu da tefrittir. (senden alıntı)

        müddesir suresinde bahsedilen kişi, Muhammedin peygamberliğine inanmayan amcası Ebu Leheptir,

        Ebu lehep eğer Muhammedin peygamberliğine inansaydı, o zaman Ebu lehep hakkında 180 derece çarketmiş bir söylem olacağını söylememek için bir neden yok,

        Müslüman oldukları için oğullarına, “onlar kâfir oldular” diyerek Muhammedin kızlarından boşatan Ebu lehep’in Muhammedin bırak peygamberliğini kabul etmeyi, selâm bile vermeyeceği ortadayken Kuranın tanrısının Ebu lehep hakkında iyi şeyler söyleyeceği düşünülemez herhalde,

        Kuranın tanrısına göre ölçü belli, Muhammede inanıyorsan senden iyisi yok, Muhammede inanmıyorsan senden kötüsü yok?

        ne yazık ki öyle inandırıldıkları için kendilerini kutsal bizi pislik sananların, kendilerini dev aynasında görmelerinin tek sorumlusu Kuranın tanrısının ortaya koyduğu kriterdir,

        biz ise onların öyle inandırıldıkları için kendilerini öyle sanmalarına aldırmıyoruz, zaten bizim muhatabımız kişiler değil, bizi kötü olarak göstermeye kalkan Kuranın tanrısıdır,

  122. MaMaLi dedi ki:

    Sayın toro!Ben biliyorum en büyük ateist kim!Hz muhammed!nasıl bildim ama!aynı zamanda,ebbar,epilepsi,ensest,pedofil,hastasıdır.

    • bir kul dedi ki:

      NOT seviyeli özgür tartışma platformu yazıyor
      fakat seviyeYİ kaybedenler var bu gibi insanların sözleri ne kadar dogrudur kötü söz sahibine aittir ne kadar aciz oldugunu gösteriyor yalan dolan kulaktan dolma gıybet dedikodu ve İFTİRA BU GİBİLERİNİN HİÇ BİR SÖZÜNE İNANILMAZ
      KENDİSİNİ TANIMAMIŞ KENDİSİ İLE SORUNU OLAN KENDİ İÇİNDE FIRTINALARI KOPARAN BİR KİŞİ KENDİSİ İLE SAVAŞ HALİNDE OLAN BİR KİŞİ KENDİSİNİ DEGERSİZKILAN BİRKİŞİ BAŞKASININ DEGERLERİNE SAYGI DUYARMI
      ÖRNEK : BİR MİKROBU DÜŞÜNÜN ONUN GÖREVİ MİKROBLUK GÖREVİNİ YAPMAKTIR FAKAT İNSAN ÖYLEMİ ONUN GÖREVİ ADI ÜSTÜNDE İNSAN DEGİLSE NE?

      “Şans” bir açıklama değildir.
      Efes harabelerine ya da Dolmabahçe sarayına baktığınızda bu eserlerin şans eseri oluşmuş, doğal yapılar olduğunu düşünür müsünüz? Sınırsız zaman, rüzgar ve yağmur sağlansa bile doğa bu eserleri oluşturamaz. Sağduyumuz bize bu eserlere baktığımızda, açık bir planlama ve ustalıkla oluşturulmuş, zeka ürünlerine baktığımız verisini verir.
      Bu makale, dünyamızın birkaç şaşırtıcı yönüne dokunmaktadır: dünyanın güneşe konumu, suyun bazı özellikleri, insan bedeninin bir organı. Bunlardan herhangi birisi kazara olmuş olabilir mi?
      Seçkin astronom Frederick Hoyle, amino asitlerin insan hücrelerinde tesadüfi bir şekilde bir araya geldiği iddiasının matematiksel olarak gülünçlüğünü ortaya koymuştur. Hoyle, “şans” ihtimalinin saçmalığını takip eden analojide resimlemiştir: “Bir kasırganın, bir hurdalık üzerinden geçerken parçaları şans eseri birleştirip, şans eseri çalışan ve uçmaya hazır pırıl pırıl bir Boeing 747

      Isaac Newton’un da ifade ettiği gibi, “Bilim, yalnızca doğanın matematiksel davranışını ortaya koyan yasalardan oluşur.“
      Vahiy olmadan bilim, ruh olmadan fizik var olamayacağından, düşünebilecek ne bir akıl, yaşanabilecek ne bir dünya, ne de bir hayat var olamaz.
      . Hiçbir şey ne o an, ne de o kadar basit, sıradan, sebepsiz ve kendiliğinden oluşmamaktadır
      Sormaz ki bilsin, bilmez ki sorsun…

  123. bir kul dedi ki:

    MAMALI YA TAM KENDİNİ TARİF ETMİŞSİN O SÖZLERİNLE
    24:12 – Erkek ve kadın müminlerin, bu iftirayı işittiklerinde kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulunup da, “bu apaçık bir iftiradır” demeleri gerekmez miydi?
    24:16 – Onu duyduğunuzda “Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Haşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır…” demeli değil miydiniz?
    49:6 Ey inananlar! Eğer bir fâsık/yalan haber taşıyan size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırınız. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de, sonra yaptıklarınıza pişman olursunuz.
    24:11.O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap
    vardır.
    SİTENİZİN İSMİNE YARAŞIR BİR ŞEKİLDE İNSANLARI GERÇEK BİLGİ İLE BİLGİLENDİRİN KENDİNE YAPILMASINI İSTEMEDİGİN BİRŞEYİ BAŞKASINA YAPMA BİR AN EMPATİ YAP KABULLENEMEYECEGİN ŞEYİ YAPMA DEDİKODU VE GIYBT HELE İFTİRA BİR AN SANA İSNAT ETTİKLERİNİ DÜŞÜN VE BÖYLE ŞEYLERE ALET OLMA
    “Bozulduğu zaman, insandan daha korkunç yaratık yoktur.” SOPHOKLES

  124. bir kul dedi ki:

    HAKARET VE İFTİRA ALAY ETMEYE DEVAM EDİYORSUNUZ SEVİYENİZİ OKADAR DÜŞÜRDÜNÜZKİ İNSANLIKTAN CIKMAK ÜZERESİNİZBEKİDE… CAHİLLİKTENDE ÖTEYE GİTTİNİZ TEKRARDAN SÖYLÜYORUM
    DALGA GEÇMEK ALAY ETMEK ACİZLERİN İŞDİR BOŞTURLAR ÇÜNKÜ BU DAVRANIŞLAR KENDİ ACIGINI KAPAMAYA DÖNÜK AÇIGINI ÖRTMEK İÇİN YAPILAN DAVRANIŞLARDIR KENDİNE GÜVENEN SORUYU CİDDİYE ALIR
    EGER İTİRAZ EDİYORSAN OZAMAN TEZİNİ İLERİSÜRERSİN DEDİM
    HAYIR CEVAP DEGİLDİR İTİRAZDIR DEDİM
    OZAMAN ER MEYDANINDA KİTABINDAN KONUŞURSUN YADA KİTABINI KONULTURURSUN DEDİM
    İFTİRA HAKARAETLER ALAYLAR HAKARETLERE DEVAM EDİYORSUNUZ
    TRAFİK KURALLARINA UYUNUZ DEDİM
    YADA KİTABINIZA UYUNUZ OZAMAN ZEKANIZIN SİZE HİÇBİR FAYDASININ OLAMAYACAGINI GÖRECEKSİNİZ DEDİM
    YANILMAMIŞIM DEDİGİM GİBİ OLDU
    BİLGİYE BİLGİ İLE ÇEVAP VERİNİZ DEDİM BİLGİYLE CEVAP YERİNE DİNİMLE ALAYA DEVAM ETİNİZ
    KENDİSİNE SAYGISI OLMAYAN YARATIGA

    BİLGİSİNDEN EMİN OLAN BİR İNSAN BİLGİLERİNİN DOGRULUGUNDAN YANA ŞÜPHESİ OLMAYANLAR ASLA YANLIŞ BİLGİLERDEN KORKMAZ VE ÇEKİNMEZLER AMA İNANÇLARINDAN ALDIGI BİLGİLERDEN EMİN OLMAYANLAR HER ZAMAN TEDİRGİNDİRLER SİNİRLİDİRLER KARŞISINDAKİ DÜŞÜNÇEYE ASALA SAYGI GÖSTERMEZLER ONU YOK ETMEK İÇİN ÇALIŞIRLAR

    ALLAH DEMEK ANLAM DEMEK ALLAH`I OLMAYANIN ANLAMI OLMAZ DEGERLER MUTLAKA REFERANS İSTERLER REFERANSSIZ DEGER OLMAZ DEGERİN REFERANSI KENDİNE OLMAZ MUTLAKA AŞKIN REFERANSI OLMALI AŞKIN BİR REFENSI İSE ALLAH`DIR.

    Bir kişinin ilkeleri yoksa ondan her şey beklenir,

    KİŞİYİ AHLAKİ YÖNDEN NASIL TANIYABİLİRİZ?
    1)İyiyi kötüden ayırt edebiliyor mu?
    2)Bu ayrıma uygun davranıyor mu?
    3)Erdemli davranışlarda onur duygusu yaşıyor mu?
    4)İlkelere ve değerlere ters düşen eylemleri için utanç duyma eğilimi var mı?
    asla aptallarla tartışmayın; sizi önce kendi seviyelerine çeker, sonra da tecrübeleriyle yenerler. [f.dilbert]

    RAD 13 40 Ya onlara vaad ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana gösteririz; yahut da seni vefat ettiririz. O halde tebliğ etmek sana, hesap sormak da bize düşer.

    10:65 – Habibim, onların lafları seni üzmesin. Çünkü şan ve şeref bütünüyle Allah’ındır. O her şeyi işitiyor, hepsini görüyor.

    63:8 – Diyorlar ki: “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, daha üstün olan, daha alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır.” Üstünlük, ancak Allah’a, O’nun elçisine ve müminlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler.

    35:10 – Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah’ındır. O’na hoş kelimeler yükselir, onu da salih amel yükseltir. Kötülükler kuranlara gelince, onlara şiddetli bir azab vardır. Onların tuzakları hep darmadağın olur.

    74(49-52) Öyleyken, onlara ne oluyor ki âdeta arslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi, öğütten yüz çeviriyorlar? Daha doğrusu onların her biri, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor.
    LOKMAN 31/19 Yürüyüşünde gösterişten kaçın ve sesini de kıs. En çirkin ses eşeklerin sesidir

    4:140 – Allah size Kitab (Kur’an)da: “Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, o kâfirlerle oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz” diye hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır.

    NOT OKUMUŞ OLDUGUN AYETİN İÇERİGİ GEREĞİ UZAK DURMAYI YEGLİYORUM KİTABINDAN KONUŞ YADA KİTABINI KONUŞTURDEDİM YAPMADIN NETİÇE ORTADA BENDE KİTABIMI KONUŞTURDUM

    NOT ATEŞE HANGİ AKLIBAŞINDA BİRİ CESARET EDER ALLAHIN AYETLERİ ORTADAYKEN KALK TERKET DİYOR ALLAH IN EMRİNİ TİKKATE ALIYORUM TÜM MÜSLÜMANLARA SELAM OLSUN
    BEN DİYECEGİMİ DEDİM KULUNU BİLEN O YARATAN O NEYAPACAGINI ENİYİ BİLEN O AYETLERİ İLE ZATEN BİLDİRİYOR

    6:68 – Â yetlerimiz hakkında münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman hemen onlardan uzaklaş ki, ondan başka söze dalsınlar. Eğer şeytan bunu sana unutturursa hatırladıktan sonra hemen kalk, o zalimler topluluğuyla oturma.

    11:8 – Ve eğer bunlardan bir kısmının göreceği azabı belli bir süreye kadar erteleyecek olursak, o zaman da “onu engelleyen nedir ki?” diyecekler. İyi bilin ki, o azap onlara geldiği gün kendilerinden geri çevrilecek değildir. Ve o alay ettikleri şey kendilerini kuşatmış olacaktır.

    17:51 – “İsterse gönlünüzde büyüyen başka bir yaratık olun, (Muhakkak öldürülecek ve diriltileceksiniz.) “Onlar: “Bizi kim tekrar diriltecek?” diyecekler. De ki: “Sizi ilk defa yaratmış olan o kudret sahibi.” Sana başlarını sallayarak: “Ne zamandır bu.” diyecekler. De ki: “Yakın olması gerekir!”.

    46:26 – And olsun ki, biz onlara size vermediğimiz imkanlar vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri onlara hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah’ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay etmekte oldukları şey de onları sarıp kuşattı.

    5:57 – Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kâfirlerden, dininizi alay ve eğlence konusu yapanları dost edinmeyin. Eğer (gerçekten) iman ediyorsanız, Allah’dan gereğince korkun.

    2:14 – Onlar iman edenlere rastladıkları zaman: “İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyle yalnız kaldıkları zaman: “Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz.” derler.

    2:15 – (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde serserice dolaşmalarına mühlet verir.

    6:5 -Hak, kendilerine gelince onu yalanladılar. Alaya aldıkları şeyin haberi yakında kendilerine gelecektir.

    6:10 -Senden önce de peygamberlerle alay edilmişti. Fakat onlardan alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıverdi.

    9:64 – Münafıklar, kalblerindekileri bütünüyle haber verecek bir sûrenin tepelerine inmesinden çekinirler. De ki, alay edip durun bakalım, Allah o sizin çekindiğiniz şeyi kesinlikle ortaya çıkaracaktır.

    9:65 – Eğer kendilerine sorarsan, “Biz sırf lafa dalmış, şakalaşıyorduk.” derler. De ki: “Allah ile, âyetleri ile ve peygamberi ile mi alay ediyorsunuz?”

    11:38 – Gemiyi yapıyordu, kavminden bazı ileri gelen gruplar, onun yanından gelip geçtikçe, onunla alay ediyorlardı. Nuh dedi ki: “Bizimle eğleniyorsunuz, biz de sizinle tıpkı bizimle eğlendiğiniz gibi alay edip eğleneceğiz.”

    15:11 – Onlara hiçbir peygamber gelmiyordu ki onunla alay etmiş olmasınlar.

    49:11 – Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sora fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte bu kimseler zalimlerdir.

    • 1okuyucu dedi ki:

      bir kul;

      —HAKARET VE İFTİRA ALAY ETMEYE DEVAM EDİYORSUNUZ SEVİYENİZİ OKADAR DÜŞÜRDÜNÜZKİ İNSANLIKTAN CIKMAK ÜZERESİNİZBEKİDE… CAHİLLİKTENDE ÖTEYE GİTTİNİZ TEKRARDAN SÖYLÜYORUM
      DALGA GEÇMEK ALAY ETMEK ACİZLERİN İŞDİR BOŞTURLAR ÇÜNKÜ BU DAVRANIŞLAR KENDİ ACIGINI KAPAMAYA DÖNÜK AÇIGINI ÖRTMEK İÇİN YAPILAN DAVRANIŞLARDIR KENDİNE GÜVENEN SORUYU CİDDİYE ALIR (senden alıntı)

      —Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır. (bakara-178)

      Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır. (bakara-178)

      bak bakalım 2 ayet arasında ne fark görüyorsun?

      eğer tartışmaya cesaretin varsa, buyur beklerim. (benden alıntı)

      —ölümsüz bir varlık yemese de içmese de ölmeyeceğine göre, ölümsüzlüğün vaad edildiği cennette türlü türlü meyveler, yiyecekler ve içeceklerden söz edilmesinin mantığı nedir?

      öyle ya yaşamak için yeme içme ihtiyacı duymayacak olan ölümsüz bir varlık, cennetteki nimetleri yese de yemese de ölmeyecek olan bir varlık, niye cennette yeme içme ihtiyacı hissetsin?

      yani yaşamak için, ihtiyaç duymayacağı şeyleri kendisine ödül olarak vaad edilmesinin mantığı nedir? yaşamak için bir beden ihtiyaç duymayacak ölümsüz bir varlığın, bir bedene sahip ölümsüz bir varlık olarak yaratılmasının mantığı nedir?

      kendileri teşrif ederlerse bakara-178’le ilgili mantık yürütmeyi de masaya yatırabiliriz. (benden alıntı)

      doğru söylüyorsun, kendine güvenen soruları ciddiye alıp sorulan soruları cevaplar, eğer kişi seviyesiz biriyse ve verebilecek cevabı yoksa çirkin yakıştırmalarla karşısındakini suçlama seviyesizliğini gösterir,

      çok haklısın, zaten seviyesiz insanlardan da başka türlü davranması beklenemez, sıkıştılar mı hemen saldırmaya başlarlar, bu onların en tipik özelliğidir, yani seviyesizlik?

      ama olsun, ben yinede sorduğum soruların cevabını bekliyorum?

  125. bir kul dedi ki:

    DİNCİ VE DİNSİZ MOBAZLIK
    Kuran, Yaratıcımız’ın din adına bizden istediklerinin, bize yolladığı mesajların tamamını içermektedir. Kuran zamanın değişimiyle oluşacak yeni durumlara da uygun olan Allah’ın vahyidir. Değişim kaçınılmazdır ama yeni oluşan şartlara cevap vermek Allah’ın kitabının mucizesidir. Bu mucizevi durum, İslam’ın reforma ihtiyaç hissetmemesini sağlar. Fakat iki zümrenin, dine karşı çıkan dinsizlik Mobazları ve uydurulmuş dini bir türlü bırakmak istemeyen dinci Mobazların güçleri bu uydurulmuş dine bağlıdır. Dinci Mobaz sıkı sıkıya uydurmalarına sarılırken, diğeri “İşte dininiz budur” diyerek prim yapmaya, içinden çıkılmaz sistemi gösterip, insanları dinden uzaklaştırmaya çalışır. Dinci Mobaz ise kendi dışındakileri cehennemlik ilan ederek uydurmalarına daha çok sarılır. Görüldüğü gibi bu iki zümrenin de sermayesi aynı, ama sermayeyi kullanımları farklıdır. Bu yüzden Kuran’a giderek dinin düzenlenmesinden en çok bu iki grup rahatsızlık duyacaktır. Din düşmanı Mobaz, dine saldıracak materyalleri elinden alındığı için bozulacaktır. Dinci Mobaz ise artık kemikleşmiş bir geleneğe dönüşmüş yapısı elinden alındığı için kızacak ve aforozlama, cehennemlik ilan etme mekanizmalarına sarılacaktır.

    MÜDDESSİR
    7 – Rabbin için sabret.
    8 – O sûra üflendiği zaman,
    9 – İşte o gün pek zorlu bir gündür.
    10 – Kâfirler için hiç kolay değildir.

    11 – Tek olarak yarattığım o kimseyi bana bırak.

    16 – Hayır, çünkü o bizim âyetlerimize karşı bir inatçı kesildi.
    17 – Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.

    18 – Çünkü o bir düşündü, ölçtü, biçti.
    19 – Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti.
    20 – Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti.
    21 – Sonra baktı.
    22 – Sonra kaşını çattı, surat astı.
    23 – Sonra arkasını döndü ve büyüklük tasladı.
    24 – “Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir.”

    25 – “Bu, sadece bir insan sözüdür.”

    GÖRÜYORUMKİ GERÇEKTEN DE HERKES HAYELLER ALEMİNDE YAŞAMAKTA KARARLI …GERÇEK HAYAT BÖYLE DEGİL; GERÇEK HAYATTA BAZI İNSANLAR YALAN SÖYLÜYOR, B AZILARI SÖYLEMİYOR, BAZI İNSANLAR ÇOK BENCİL,BAZILARI PAYLAŞIMCI,BAZILARI AÇIK SÖZLÜ BAZILARI SİNSİ, HESAPCI, BAZILARI İYİ NİYETLİ BAZILARI ŞEYTANIN AVUKATLIGINI YAPIYOR, BAZILARI HAİN BAZILARI İNSAN …. ÇÜNKÜ BAZILARININ HAYATINDA ALLAH VAR,BAZILARININKİNDE YOK.. HAYATINDA ALLAH VARSA BİR İNSANIN HER SORUN AŞILA BİLİR; SİZİN EN BAŞTA UZUN UZUN TARTIŞTIGINIZ HER KONUDA DOGRUYA ULAŞABİLİR, AMA ALLAH YOKSA DÜNYANINEN SARSILMAZ BİLGİSİNE DAHİ ULAŞSA O İNSAN SÜREKLİ SORUN DOGORUR; SÜREKLİ ZARAR VERRİR, ASLA GÜVEN VERMEZ.. BUNU ANLAMAK BU KADAR ZOR OLMAMALI,

    • 1okuyucu dedi ki:

      —HAYATINDA ALLAH VARSA BİR İNSANIN HER SORUN AŞILA BİLİR; SİZİN EN BAŞTA UZUN UZUN TARTIŞTIGINIZ HER KONUDA DOGRUYA ULAŞABİLİR, AMA ALLAH YOKSA DÜNYANINEN SARSILMAZ BİLGİSİNE DAHİ ULAŞSA O İNSAN SÜREKLİ SORUN DOGORUR; SÜREKLİ ZARAR VERRİR, ASLA GÜVEN VERMEZ.. BUNU ANLAMAK BU KADAR ZOR OLMAMALI, (senden alıntı)

      evet haklısın, hayatında Allah olanların hoşgörüden sevgiden yana nasiplerinin olmadığını anlamak zor değil,

      1400 yıllık İslâm tarihine baktığımızda, hayatında Allah olanların birbirlerini boğazlamaktan başka yaptıkları bir şey yok, hayatında Allah olanların birbirlerine tahammülü bile yok,(mezhepler, tarikatlar) hayatında Allah olanların içerisinde birbirlerine gösterecekleri bir sevgi bile yok, hayatında Allah olanların içerisinde sevmek isteyenlerin bile kimi sevip kimi sevmeyeceğine tanrıları karar variyor, yani hayatında Allah olanların gönülleri herkese açık değil, isteseler de açık değil?

  126. omer dedi ki:

    ….Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu açıklamak için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. (Ali İmran 7)

    Kuranın bazı ayetleri müteşabihtir.
    Arş kelimesi arapçada taht anlamına gelir.
    Allahın arşa oturması “evrenin hakimiyetini,otoritesini,yönetimini eline aldı” anlamına gelir.(Mecazi)
    Bugün bile Türkçede “başkbakan koltuğu devretti” dediğimizde “koltuk” aslında “ülkeyi yönetme otoritesi” anlamına gelen mecazi bir ifadedir.

    Aşağıdaki ayette “Allahın eli” ifadesi ile herhalde gerçek anlamdaki “eli” anlamında anlamıyoruzdur???(tabiki mecazi!)
    Sana biat edenler, gerçekte Allah’a biat etmektedirler. Allah’ın eli, hepsinin ellerinin üstündedir. Kim sözünden dönerse, kendi aleyhine olarak döneklik eder. Ama kim Allah’a verdiği sözünde durursa, Allah ona pek büyük mükâfat verir.(fetih suresi 10.ayet)

    Herneyse…..
    Allah zamanı ve mekanı bigbang ile yaratmıştır. Zamanı ve mekanı yaratan ondan münezzehtir.
    1000yıl meselesine ne anlama geliyor?(Bence zamanın izafiliği için MUCİZEVİ bir ayet 🙂 )
    Türkçemizdede,arapçada da kullanılan “kesretten/çokluktan kinaye” denen bir edebi sanat vardır.
    Türkçede bazen şöyle cümleler kurarız “adama 100 kere söyledim anlamadı.”
    Görüldüğü gibi buradaki 40 ifadesi çokluktan kinayedir.Yoksa rakamsal 40 anlamına gelmez.
    Arapçada 7,70,1000 sayıları çokluk ifadesi olarak kullanılabilir.(Kesretten kinaye)

    Yetmiş kelimesi ve çokluktan/kesretten kinayesine ÖRNEK:
    Sen, onlar için ister bağışlanma dile, istersen dileme. Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu, gerçekten onların Allah’a ve elçisine (karşı) nankörlük etmeleri dolayısıyladır. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez.(Tevbe 80)

    7 kelimesi ve çokluktan kinaye hakkında detaylı bilgi
    http://www.mucizeler.com/2011/03/yeryuzunun-tabakalari/

    Allah sizin katınızda birgün benim katımda 1000gün (veya kinaye olarak Çooook GÜNLER) anlamına gelir diyerek zamanın izafi olduğunu açıkca beyan ediyor.
    http://www.mucizeler.com/2011/03/1400-yil-once-zamanin-izafiligi-aciklandi/

    Kitap’ı sana indiren O’dur: Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap’ın anasıdır. Diğer ayetlerse müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir EĞRİLİK ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap’ın sadece müteşâbih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de İLİMDE DERİNLEŞMİŞ olanlar. Bunlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır.” derler. Gönül ve AKIL sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.
    (Ali İmran 7)

    Selamün Aleyküm!

  127. bir kul dedi ki:

    EMRE
    DÜNYANIN VE İNSANIN VAROLUŞ SEBEBİNİ BİRŞEYE BAĞLAMAK ZORUNDA DEĞİLİZ Kİ… SADECE VARLAR..DEMİŞSİN

    SENİNLE SEBEBSİZ YERE CÖLDE YÜRÜRKEN CÖLDE KUMLARIN ÜSRÜNDE BİR SAAT GÖRSEK İLK AKLINA NE GELİR AKIL HEMEN SORGULAR DERKİ DİKTA EDERKİ BU SAATİ KİM DÜŞÜRDÜ BAK GÖRÜYORMUSUN AKLETMEK İNSAN İSTEMESEDE AKIL ONA BUNU DİKTA EDİYOR İNSAN İKİ YÖNÜ ZIT OLAN BİR YAPIYA SAHİP OLDUGUNDAN 1 AKIL VE MANTIGIYLA HAREKET EDENLER AKLIN BİZZE DİKTA ETTİGİ SORUYU SORARAK CEVAPLATIR AKIL BİLİRKİ SEBESİZ SAAT OLUŞMAZ SEBEBSİZ YERE UZAYDAN CÖLE BİR SAAT DÜŞMEZ BU SAATİN BİR SAHİBİ VAR DER FAKAT İSNASANIN BİR DE ZIT OLAN YÖÜNÜN NEFSİ İSE İŞTE O HAYIR DER İNKAR EDER AKLI VE MANTIGI BASTIRIR KENDİSİNİ KONUŞTURUR EGER KİŞİ AKLINI VE MANTIGINI KENDİ ÖZ İRADESİ İLE NEFSİN ELŞNE TESLİM EDRSE İŞTE ORADA SENİN DEDİGİN CÜMLELER CIKAR DERKİ NİYE SEBEBLERE BAGAMAK ZORUNDAYIZ NİYE AKLEDELİM HEVA VE HEVESİMİZLE GÜNÜMÜZÜ GÜN EDLİM MESELA MÜSLÜMANLAR ŞÜPHEDE DEGİLKEN İNANMAYAN LAR ŞÜPHEDE İKEN BUNUN DA FARKINDAYKEN MÜSLÜMANLARIN ŞÜPHEDE PLDUGUNU GÖZ GÖRER GÖRE İNATLA AAYDINLIGA KARANLIK DİYE BİLİYOR NE GRİP BİR DURUM
    İYİ DÜŞÜNCELER

    • rammsteinn dedi ki:

      örneklemeyi somut nesnelerle sunuyorsun. ama inandıkların soyut.

      senin tanrın ile zeusun arasında ne far var? bana bu dünyayı zeusun yaratmadığını ispat edebilirmisin? diyeceksin ki benim tanrım peygamberlerle iletişime geçti. geçenlerde ortada
      birisi ülkesinin başındaki davut. yazdığı zebur ortada. tanrıya yalvar yakar beni koru diye yalvarıyor yazdığı kutsal metinlerde.
      musa ise kendi kavmini en üstte tutmuş diğer kavimleri yoksayan kişilik.
      diğerini insanlar peygamberleştirmiş. tanrının oğlunu insanlar çarmıha germişler.
      senin ki ise kendine muazzam bir servet ve harem yaratmış.
      kızlarıyla ensest ilişkiye gireni hiç saymıyorum bile.
      senin tanrının iletişime geçtiği her kişilik değişik işler yapmış. ve hepsi de muazzam bir hayat sürmüş. yani peygamberlik tehlikeli ama başarılı olunduğu takdirde muazzam bir hayat vaad ediyor.
      burada yazdıkların sadece senin inandıklarındır. hiçbir ispatı yoktur.

      bimlerce sene önce depremi şimşeği yağmuru her türlü doğa olayını tanrılara bağlayan insanlar şimdi bunun ilahi bir şey olmadığını doğa olayları olduğunu anladı.
      evrenin oluşumu da bir gün bilim tarafından tamamen ortaya çıkacak. ve o zaman evrenin oluşumunun ilahi bir varlık tarafından olmadığı anlaşılacak.. işte o zaman insanların tanrıya ihtiyacı kalmayacak.

      kısaca
      senin tanrın ile yunan şimşek tanrısı arasında hiçbir fark yoktur.

      Zeus, Olympos dağında oturur ve gök tanrısıdır. Yağmurları yağdırır, şimşekler çaktırır, gök gürletir, yıldırımları düşürür. Adaleti ve huzuru sağlar

      13/RA’D-13:
      Gök gürültüsü ve melekler, O’nu, hamd ile ve O’nun (Allah’ın) korkusundan tesbih ederler. Ve yıldırımları, O gönderir. Böylece onlar, Allah hakkında mücâdele ederlerken, dilediği kimseye onu isabet ettirir. Ve O, karşı koyulması mümkün olmayandır.

  128. bir kul dedi ki:

    rammsteinn dedi ki:

    senin tanrın ile zeusun arasında ne far var? bana bu dünyayı zeusun yaratmadığını ispat edebilirmisin?
    DEMİŞSİN

    BENNİM İSPAT EMMEME GEREK YOK YÜCELER YÜCESİ OLAN YARADICIMIZ ALLAH MEYDAN OKUYARAK İSPATLIYOR GÖRENE GÖRMEK İSTEYENE

    TAHA 14 Şüphesiz ben Allah’ım; benden başka tanrı yoktur. Bana kulluk et, beni anmak için namaz kıl!

    bizlerin yaradıcısı olan allah rahman rab kendisinin isimlerini söylerken zeus isminden bahsetmez demekki zeus degilmiş bukadar zor degil ayırd etmek fark etmek

    ENBİYA 22 Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök, kesinlikle bozulup gitmişti.

    Demek ki arşın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan uzaktır.

    ENBİYA 23 Allah, yaptığından sorumlu tutulamaz, onlar ise sorguya çekileceklerdir.

    BAKARA 163 Hepinizin tanrısı bir tek tanrıdır. O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur; O, iyiliği bütün varlıkları kapsayandır, çok merhametlidir.

    KAİNATIN YARATICIISI BİR TANEDİT DİGER YAKIŞTIRMALAR KİŞİLERİN NEFSİNDE OLUŞTURDUGU SAHTE İLAHLARDIR NEDEN SAHTE İLAHLARI HİÇ BİR YAPTIRIMI HİÇ BİR BİLDİRİMİ HİÇ BİR MEYDAN OKUMASI YOK KENDİSİNİ İFADE EDEMİYOR MEYDAN OKUYAMIYOR KURALLAR MENZUMESİNDEN HABERİ YOK VAADTE BULUNAMIYOR HERHANGİİ BİR MÜJDESİ YOK OLMADIGINDANDA ANLAŞILIYORKİ O YOK YOK O OLSAİDİ MEYDAN OKRDU BEN SİZİN RABİNİZM BENDEN BAŞKA İLAH YOK BANA GÜVENİN DER GÜVEN VERİRDİ NEYAZIKKİ YOK YOK YOK O İLAHLAR İSMİNİ

    yüceler yücesi olan akllah ın elçisine hakaret ve iftira ediyorsun gıybet ve dedikodu yapıyorsun ileri geri kouşyorsun bu senin nekadar aciz kaldıgını kızdıgını kıskandıgını alcaldıgının bizzat göstergesidir seni akıl ve mantık yoluyla vicdanlı olmaya davet ediyorum kendisine yapılmasını istemedigin bir şeyi asla ve asla yapma seni yaradana havale ediyorum korkmana gerek yok zaten inanmıyorsun telaşlanma panige kapılma yanlız acele et pişman ol hatalarından vazgec dürüst ol önce kendine sonra ailene sonra cevrene …vs sen sen ol akıl ve mangının vede kalp gözünün dedikleriyle hareket et bu bir tavsiyedir herkes özgüdür

    3:94 – Kim bundan sonra Allah’a karşı yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.

    6:21 – Allah’a iftira ederek yalan uydurandan veya âyetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Hiç şüphe yok ki zalimler kurtuluşa eremezler.

    10:17 – Artık bir yalanı Allah’a iftira eden veya O’nun âyetlerini inkar edenden daha zalim kim olabilir? Hiç şüphesiz o mücrimler iflah olmayacaklar.

    0:60 – Allah’a yalanı iftira edenler kıyamet gününü ne sanıyorlar? Allah, insanlara çok ihsanda bulunmuştur, lâkin insanların çoğu şükretmezler.

    10:69 – De ki: Allah’a iftira edenler elbette felah bulmazlar.

    24:16 – Onu duyduğunuzda “Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Haşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır…” demeli değil miydiniz?

    24:23 – Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. Onlar için çok büyük bir azab vardır.

    25:4 – İnkâr edenler: “Bu Kur’ân Muhammed’in uydurmasıdır, ona başka bir topluluk yardım etmiştir” diyerek haksız ve asılsız bir söz uydurdular.

    29:68 – Allah’a karşı yalan uyduran, yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalim kimdir? Cehennemde kâfirlere yer mi yok?

    33:58 – Mümin erkeklere ve mümin kadınlara yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler de bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.

    60:12 – Ey Peygamber! İnanmış kadınlar sana gelip Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri, iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana bey’at ederlerse onların bey’atlarını al ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

    iyi düşünçeler

    • rammsteinn dedi ki:

      kul
      kusura bakmada tutturmuşsun bikaç ayet döndür döndür kopyala yapıştır ypıyorsun
      bensana ayet yazdım
      13/RA’D-13:
      Gök gürültüsü ve melekler, O’nu, hamd ile ve O’nun (Allah’ın) korkusundan tesbih ederler. Ve yıldırımları, O gönderir. Böylece onlar, Allah hakkında mücâdele ederlerken, dilediği kimseye onu isabet ettirir. Ve O, karşı koyulması mümkün olmayandır.

      bu ayetin anlamı nedir bak ne diyor.
      senin tanrın evrevni yaratıyor öyle büyük bir gücü var ama şimşeklerle insanları yola sokmaya çalışıyor. tıpkı zeusun sinirlendiği zaman yaptığı gibi.
      sen nereye bakarsan allahı görürsün isteyen zeusu görür. istemeyen hiçbirini görmez der ki bilim ispat ediyorsa vardır yoksa yoktur.
      önceden doğa olaylarını tanrılara bağlayan insan devri bitti rad13 te bunlardan biridir. şimşekleri tanrıya bağlar. git sor sevgili bilal. der ki şimşekler doğa olayıdır der. defalarca yazıldı çizildi hala aynı terane

      kimse kimseye hakaret makaret etmiyor. sen diyorsun zeus insan yaratması peki sen benim tanrıma niye hakaret ediyorsun? inekleri kesip yiyorsunuz peki hindistanlıların kutsallarını neden kesiyorsunuz?
      herşeyi kendinize yontmayın.
      incil tevrat değişti diyerek o dinlerdekilere hakaret ediyorsunuz ama kendinize toz kondurmuyorsunuz.
      senin bir üst versiyonun radikalleşme. sonrası belli

      • bir kul dedi ki:

        rammsteinn

        ucaklar insanları bombalayarat olduruyorlar attıkları bombalar isabet etmezse de o bölgedeki insanlar korkup siniyorlar bunlar yani ucaklar ve bombalar sahipsizdir kimseye ait degildir bak göreceksin bilim ispatlayacak israilin yada amerikanın yada yadayada bu ucaklarda kendiliginden oluştu bombalarda kendiliginden oluştu hepside tesadüf sen kalkmış bunların sahibi oldugunu iddia ediyorsun sen hangi cagda yaşıyorsun sen gericimisin cahilmisinki kalkmış ucaklar ve bombaların sahibi oldugunu bilincli bir şekilde hareket ettigini söylüyorsun

        senin sahibin yoksa seni bir ayratıcı yaratmadı ise sen öylesine yada tesadüfen oldunsa allah aşkına binlerce sene içerisinde niye bir allah ın kulu tesadüfen 1 tanede olsa olmyor bunu hiç düşündünmü acıcık kafanı yorsan yeterli olacak bu kapasite aklı olan her insanda vard aksi ise mümkün degildir yeterki saglamayı iyi yapsın kainat sahipsiz degildir olması olasılıgı asla ve asla degildir eger düşüncende samimi isen ispatlaman cok basittir yerden bir adet saman al ve onu yeşillendir bukadar basit bir şey ispatlaman şu tesadüfe baksana inek ot yiyor süt yapıyor yahu ineginkide marifetmi onlarca okul binlerce üniversite hepside ilim irfan okulu olan bilim adamı filozof mühendis yetistiriyorlar bunlar tesadüfen degilde bilgiye dayalı deillerle akıl yoluyla hareket ediyorlar hayretki ne hayret bir inegin yaptıgını yapamıyorlar inek ise hiç bir fakülte mezunu degil fakat tesadüfen tesadüf buya içgüdüsel olarak ben süt verecem diyor ve sadece etyiyerek süt elde ediyor bunu inek yapıyorsa ve yaptıgıda tesadüfse insan oglu utanmalı yahu hertürlü bilgi elimizin altında hertürlü bilimdalını biliyoruz bizim tesadüfen karavermemizede gerekyok araştırıp bilinçli bir şekilde karar vererek inekten cok daha iyi kaliteli süt üretebiliriz inek tesadüfen yaptıgına göre biz insan oglu olarak o inekten cok üstün oldugumuza göre bizler tesadüfen degilde bilinçli ve kaliteli temiz saglıklı hijenik süt üretmeliyiz gec bile kaldık utanmalıyız nedenmi inek tesadüfen üretiyor biz insanlar akıl ve mantıgımızla düşünerek bilinçli bir şekilde araştırıp ögrenerek yapmalıyız çünkü bizler medeni bir toplumuz bilgiyi okuyarak aklederek kavrayarak delilere dayalı hurafelerden uzak cagdaş ve ilerici olmamızdan dolayı ne tesadüflere nede cahice hareket etmeyiz bizler okullarda niye okyoruz

        iyi düşünceler

  129. bir kul dedi ki:

  130. bir kul dedi ki:

    rammsteinn ve diggerler

    hangi akıl bu bilgİyi aklederek yazabilir bu kadar detaylı hiç bir dindede bulamazsınız cünki gercek bir tanedir GERCEK SABAHI TEMSİL EDER SAHTELERİ İSE GECEYİ TEMSİL EDER
    GERÇEK GÜNEŞİ TEMSİL EDER SAHTE İSE GÜNEŞİN YOKLUGU OLAN KARANLIGI TEMSİL EDER

    İSRA 80 De ki: “Ey Rabbim! Gireceğim her işe doğruluk ve içtenlik üzere girmemi, bitireceğim her işten de doğruluk ve içtenlik göstererek çıkmamı sağla! Bana katından yardımcı bir güç ver!”

    İSRA 81 De ki: “Hak geldi, bâtıl gitti; zaten bâtıl yok olup gitmeye mahkûmdur.”

    İSRA 82 Biz Kur’ân’dan, müminlere gönüllere şifâ ve rahmet olan şeyler indiriyoruz. Ama bu, zâlimlere ziyan arttırmaktan başka bir katkıda bulunmaz.

    KURAN’A GÖRE NEFS VE RUH KAVRAMLARI

    Bu yazımda Kuran’a dayalı olarak kısmet olursa İnsanın yapısından bahsedeceğim. Bu konuyu bir çok kimse bildiğini sanırsa da aslında durum hiçte öyle değildir. İnsanın yaşadığı sorunların en başta gelenlerinden bir tanesi İnsanın kendisini tanımamasından veya yanlış tanımasından kaynaklanmaktadır. Bu tanımada yaptığı hatalar günlük yaşamına yansıdığı gibi inancına da yansımaktadır. Annesiz babasız doğan ilk insan Adem ile Babasız doğan İsa Mesih’in durumunu istisna ederek. İnsandan bahsedecek olursam İnsanı yapı olarak şu şekilde

    tanımlayabiliriz:

    İnsan yapı olarak Fiziksel beden ve Nefsten meydana gelen bir yaratıktır. Ruh insanın asli yapısından değildir. Durum bu olmasına rağmen birçok kimse Ruh hesabına Nefsi yok sayıp Ruh’u Nefs olarak anlamaktadır. Veya her ikisini bir birine karıştırmaktadır Bu ise Kuran’ın Ruh ve Nefs öğretisi açısından çok yanlış bir anlayıştır. . Kuran öğretisine göre Ruh ve Nefs bir birlerinden tamamen ayrı varlıklardır. Şöyle ki:

    DÜNYADA İNSAN BEDENİ: Nefsinin barınağı ve kullandığı bir alet konumundadır. Bir insan bedeninde ortalama toplam hücre sayısı 100 trilyon. Her saniye ölen hücre sayısı yaklaşık 50 milyon. Her saniye yeni yaratılan hücre sayısı yaklaşık 50 milyon. Bu hücreler hangi organa ait olursa olsun Nefs bu değişikliği algılamaz. Tıpkı akan bir nehir gibi manzara aynı fakat nehir aynı değildir. Nefsinin algıladığı mekan edindiği ve kullandığı bedenin çalışmasını etkileyen değişikliklerdir. Bedene istemli olarak yapılan bütün hareketler ve olaylar nefs tarafından yaptırılmaktadır. Bu olaylarda meydana gelen günah ve sevap tamamen Nefse aittir. Vücut normal olsun veya farklı olsun her vücutta yalnız bir nefis vardır. Kalp dahil bütün organlar nefs için birer alet olduklarından imkanlar el verdiğinde değişmeleri halinde nefs bundan etkilenmez. Tıpkı bir alet bırakıp başka alet kullanan sanatkar gibi. Veya bir bedende iki baş varsa bedende nefs yine tektir, nasıl iki elini birlikte veya farklı farklı kullanabiliyorsa bu iki başı farklı farklı kullanabilir. Beden tarafsız olup, Ahrette Allah’ın takdiriyle cehennemlik nefs aleyhine şahadette bulunur. Kuran’dan mealen:

    – O gün dilleri, elleri ve ayakları işledikleri kötülük konusunda aleyhlerinde şahitlik edecektir. 24/24

    – Nihayet cehenneme vardıklarında, kulakları, gözleri ve derileri, yapmış oldukları işler hakkında, kendileri aleyhine şahitlik ederler. 41/20

    – Onlar derilerine, “Niçin aleyhimize şâhitlik ettiniz?” derler. Derileri de der ki; “Bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu. İlk defa sizi O yaratmıştı ve yine yalnızca O’na döndürülüyorsunuz.” 41/21

    – “Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik etmesinden sakınmıyordunuz. Lâkin, yaptıklarınızın çoğunu Allah’ın bilmediğini sanıyordunuz.” 41/22

    – İşte Rabbınız hakkındaki bu zannınız sizi mahvetti de o yüzden ziyana uğrayanlardan oldunuz. 41/23

    Görüldüğü gibi beden amel konusunda sorumlu taraf değildir. Sorumlulukta muhatap olan İnsanın benliği olan nefstir. Cennette mutlu olacak veya Cehennemde mutsuz olacak İnsanın benliği olan nefstir.

    NEFS:

    İnsanı benlik veya şahsiyet olarak temsil eden bu Nefstir. Sorumlulukta Allah bu nefsi muhatap almıştır. Allah ilk olarak İnsan için tek bir nefs yarattı, ondanda bütün insan nefslerini yarattı. Kuran’dan mealen:

    – Ey insanlar! Sizi bir tek nefsten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir. 4/1

    Beden söz konusu olmadan Ahrette Allah tarafından bir neftsen yaratılan bu nefslerin her birine Allah tarafından şekil başka bir ifadeyle yapılanma verilmiştir. Kuran’dan mealen:

    – Nefse ve onu düzenleyip biçimlendirene, 91/7

    – Sonra da ona günahını ve takvâsını ilham etmiş olana (andolsun ki), 9/8

    – Onu arındırıp temizleyen gerçekten felah bulmuştur. 9/9

    – Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp saran da elbette yıkıma uğramıştır. 9/10

    Bütün İnsan Nefslerinin yaratıldığı bu aşamada İlk İnsan olan Adem dahil kimsenin bedeni olmadığı gibi, Ademe daha Ruhta üflenmemiştir. İmtihan sırası gelmeyen her nefs yaratıldıktan sonra imtihan sırası gelinceye kadar Ahrette bedensiz ölü haldedir. Kuran’dan mealen:

    – Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. Günahlarımızı kabulleniyoruz. Şimdi (bu ateşten) bir çıkış yolu var mı?” 40/11

    İki ölüm ve iki diriliş İnsanın yaşam serüvenidir.

    Birinci Ölüm: Nefs yaratıldıktan sonra, yukarıda bahsettiğim Ahretteki ölüm halidir.

    Birinci Diriliş: İmtihan sırası gelen insan nefslerinin dünyaya gelip bir bedene girmesi halidir

    İkinci Ölüm İnsanın bildiğimiz mezarda ki ölü halidir.

    İkinci Diriliş: Kıyamet koptuğunda mezardan Ahret için diriliş halidir.

    Bu dört aşamalı sıralama Şehitler gibi özel hali olan ve diri durumları hakkında bilgimiz olmayan kimseler hariç. Her insan başka bir ifadeyle her insan nefsi için bu sıralama durumu aynıdır.

    Nefsin bazı durumu hakkında birkaç ayet meali yazacak olursam. Kuran’dan mealen:

    – Her nefs ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. 3/185

    – Her nefs, ölümü tadacaktır ve sizi bir imtihan olmak üzere şer ile ve hayr ile deneriz ve Bize döndürüleceksiniz. 21/35

    – Her nefs, ölümü tadacaktır ve sizi bir imtihan olmak üzere şer ile ve hayr ile deneriz ve Bize döndürüleceksiniz. 40/17

    – Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı; öyle ki, her nefs kazandıklarıyla karşılık görsün. Onlara zulmedilmez. 45/22

    – Ve sûra üflendi. İşte bu, geleceği vaat edilen gündür. 50/20

    – Her kişi yanında bir sevkedici ve şahit ile gelecektir. 50/21

    – And olsun ki, sen bundan (bu günden) habersizdin. Artık senden perdeyi kaldırıverdik; o nedenle bugün gözün oldukça keskindir. 50/22

    – Yanındaki diyecektir ki: «İşte bu yanımdaki hazır!»50/23

    -Cehenneme atın, her inatçı kafiri… 50/24

    – Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi 50/25

    – “Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!”50/26

    – Her nefs, kazandıklarına karşılık bir rehinedir. 74/38

    – Ancak Ashab-ı Yemin (sağ ehli) hariç. 74/39

    – Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar. 74/40

    – Zulmeden her nefs, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir. 10/54

    -Melekler, kendilerine zulmedenlerin canlarını alırlarken “biz bir kötülük yapmamıştık.” diyerek teslim olurlar. Şüphesiz, Allah, onların ne yaptıklarını çok iyi bilir 16/28

    – Her nefs ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. 3/185

    – Her nefs, ölümü tadacaktır ve sizi bir imtihan olmak üzere şer ile ve hayr ile deneriz ve Bize döndürüleceksiniz. 21/35

    – Her nefs, ölümü tadacaktır ve sizi bir imtihan olmak üzere şer ile ve hayr ile deneriz ve Bize döndürüleceksiniz. 40/17

    – Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı; öyle ki, her nefs kazandıklarıyla karşılık görsün. Onlara zulmedilmez. 45/22

    – Ve sûra üflendi. İşte bu, geleceği vaat edilen gündür. 50/20

    – Her kişi yanında bir sevkedici ve şahit ile gelecektir. 50/21

    – And olsun ki, sen bundan (bu günden) habersizdin. Artık senden perdeyi kaldırıverdik; o nedenle bugün gözün oldukça keskindir. 50/22

    – Yanındaki diyecektir ki: «İşte bu yanımdaki hazır!»50/23

    -Cehenneme atın, her inatçı kafiri… 50/24

    – Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi 50/25

    – “Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!”50/26

    – Her nefs, kazandıklarına karşılık bir rehinedir. 74/38

    – Ancak Ashab-ı Yemin (sağ ehli) hariç. 74/39

    – Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar. 74/40

    – Zulmeden her nefs, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir. 10/54

    -Melekler, kendilerine zulmedenlerin canlarını alırlarken “biz bir kötülük yapmamıştık.” diyerek teslim olurlar. Şüphesiz, Allah, onların ne yaptıklarını çok iyi bilir 16/28

    Yukarıdaki ayet meallerinde görüldüğü İnsanın sorumluluğu söz konusu olunca nefsi doğrudan muhatap alınmıştır. Kuran’ın bir çok ayetinde daha bu durumu görmek mümkündür. Nefs kelime olarak Zat kişi benlik anlamına geldiği gibi gizli kapalı istekler işler manasına da gelir. Nefs kavramı bitkileri ve hayvanları içine almaz. Kuran’dan mealen:

    – Bundan dolayıdır ki İsrâîl oğullarına şu hakıykatı hükmetdik: Kim bir nefsi, bir nefs mukaabilinde veya yer yüzünde bir fesâd çıkarmakdan dolayı olmayarak, öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu yaşartırsa bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun ki peygamberimiz onlara beyyineler (apaçık âyetler, deliller, mucizeler) getirmişdi. Sonra hakıykaten yine içlerinden bir çoğudur ki bunların arkasından, (haalâ) yer yüzünde (fesâd ve cînâyet hususunda) muhakkak haddi aşanlardır. 5/32

    Görüldüğü gibi Kuran’a göre bitkilerde ve Hayvanlarda nefs yoktur. Zira onlarda nefs olsaydı Ne bir koyunu kesip yiyebilirdik nede bir buğday tanesini öğütüp pişiremezdik. Canlıdırlar fakat nefs sahibi değillerdir. Onları İnsan konumuna getirmeyen İnsandan farklı birçok özel yapılanmaları da olabilir. İstekler arzular davranışlar da Kuran’a göre nefis olarak tanımlanır. Kurandan mealen:

    – Mûsâ kavmine demişti ki: “Ey kavmim, sizler, buzağıyı (ilâh) edinmekle kendinize zulmettiniz; gelin Yaratıcınıza tevbe edin de nefslerinizi öldürün. Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. (Bu sûretle O), sizin tevbenizi kabul buyurmuş olur. Çünkü O, öyle bağışlayıcı, öyle merhametlidir. 2/54

    Ayet mealinde görüldüğü gibi emredilen intihar olmayıp nefsin kötü inanç ve davranışlardan arındırılıp ıslah edilmesidir. Bir başka örnek, Kuran’dan mealen:

    – Ve yine Allâh demişti ki: “Ey Meryem oğlu Îsâ sen mi insanlara ‘Beni ve annemi, Allah’tan başka iki tanrı edinin’ dedin?”. Hâşâ, dedi, Sen yücesin, benim için gerçek olmayan bir şeyi söylemek benim haddime değildir! Eğer demiş olsaydım, sen bunu bilirdin, sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gizlileri bilen yalnız sensin, sen!” 5/116

    Bütün nefisler ölümlü olduğundan İnsanlara benzemekten münezzeh olan ve Hay olan Allah hakkında İnsanın benliğini tanımlayan bir Nefs Kuran öğretisine göre düşünülemez. Ayet mealinde görüldüğü gibi İsa’nın kastettiği Allah’ın kullara bildirmediği kendi zatına mahsus İlimdir. Kuran’dan mealen:

    – Sen, asla ölmeyen ve daima diri olan (Allah)a tevekkül et ve O’nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından O’nun haberdar olması yeter. 25/58

    Kuran 5/116 konusundaki görüşümün doğruluğunu kanıtlayan diğer bir husus İsa’da genel manada nefsin bulunduğu konumdan farklı özelikte bir nefs olması. Zira, Kuran’da İsa tanımlanırken. “Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve ondan bir ruhtur”. şeklinde tanımlanmıştır. Yazının başında İlk İnsan olan Adem ile İsa’yı İstisna etmiştim. Kuran’dan mealen:

    – Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve ondan bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin, “(Allah) üçtür” demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah, ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Vekil olarak Allah yeter. 4/171

    İsa’nın bu durumunun ilah olmasını veya Allah’ın oğlu olmasını gerektirecek bir durum olmadığını. İsa’nın da diğer yaratıklar gibi ancak Allah’ın bir kulu olduğunu. Bu çalışmamın Ruh bölümünde Kuran ayetlerine dayalı olarak anlatmaya çalışacağım.

    İnsanın sorumluluğu Nefs konulu olmasına rağmen birçok insan bu durumu görmeyerek Nefs yerine Ruh kavramını kullanmaktadır. En basitinden bir mezarlığa gidildiğinde Falanın Ruhuna Fatiha diye bir çok ibare görmek mümkündür. Bunu yazanlara göre kişi öldüğünde ölen Nefis değil Ruhtur. Bu durum Ruh ile nefsi bir birlerine karıştırmaktan hatta Nefsi Ruh hesabına yok saymaktan kaynaklanmaktadır. Bu anlayış Kuran öğretisine uygun bir anlayış değildir. Bu görüşün yanlışlığını görmek için Ruh ile ilgili Kuran ayetlerine bakıp anlamamız yeterlidir. Şöyle ki:

    RUH KONUSU

    Öyle anlaşılıyor ki halktan birçok kimsenin düşüncesinde Ruh, Nefs, Gönül, Kalp, kavramları bir birine karışmış durumdadır ve genelde bu kavramları bir ve aynı şeymiş gibi sanmaktadırlar. Kendilerini din ilimlerinde âlim sanan ve hatta belirli bir seviyede âlim olan bir çok kimsenin düşüncesinde Ruh kavramı hem bir merak konusu hem de bir soru olarak yer almaktadır. Bunları yazarken kendimi üstün veya yanılmaz gördüğüm sanılmasın. Görüş olarak yazdıklarım kendi anlayışımda anladıklarımdır Kuran ölçüsüne göre eleştiriye açıktır. Bende her kul gibi yanıla bilir veya konu bazında bilgi noksanım olabilir. Bundan benim yazdıklarımdan kuşku sahibi olduğum manası çıkarılması da yanlış olur. Şu var ki. Ben ne kadar ilim sahibi olsam da benim üzerimde bir ilim sahibi mutlaka vardır. Kurandan mealen:

    – Bunun üzerine (Yûsuf aramaya başlarken) kardeşinin eşyasından önce onların (baba bir kardeşlerinin) eşyalarından başladı. Nihayet su tasını kardeşinin (ana-baba bir kardeşi Bünyamin’in) eşyasından çıkardı. İşte biz Yûsuf’a (kardeşini geri almak için) böyle bir tedbir öğrettik, yoksa hükümdarın dinine (kanunlarına) göre kardeşini alıkoymasına çare yoktu. Ancak Allah’ın dilemesi bundan müstesnadır. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz ve her ilim sahibinin üstünde bir âlim vardır. 12/76

    Konuya devam edecek olursam. Kuran’dan mealen:

    – Sana ruhtan soruyorlar, de ki: Ruh Rabbimin emrindendir. Size ilimden az bir şey verilmiştir. 17/8

    Görüldüğü gibi Ruhun Ne olduğu konusunda Peygambere (Allah’ın selamı, rahmet ve bereketi üzerine olsun) sorular sorulmuş. Soruya Kuran’da Allah vahyiyle verilen cevapta Ruh’un Yaratılışı hakkında iki özellik belirtilmiştir. Birincisi, Ruh’un Allah’ın emirlerinden bir emir olduğu. İkincisi, ise bir ilim konusu olduğu belirtilmiştir. Ruh’un Allah’ın emirlerinden bir emir olmasının manası Ruh’un yaratıklarından bir yaratık olduğu manasındadır. Örneğin: Kullar arasında da günlük yaşamda emirler olabilmektedir, birisine şunu yap veya yapma diye emir verdiğimizde verdiğimiz emir bizim şahsımız demek değildir. Sadece olmasını istediğimiz bir olaydır. Ruh’ta sadece Allah’ın olmasını istediği bir olaydır. Allah’ın zatı veya zatından bir parça değildir. Zaten bütün yaratıklar Allah’ın ol emriyle yaratılmıştır. Kuran’dan mealen:

    – O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir. 2/117

    – Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece, ona, “ol” dememizdir. O da hemen oluverir. 16/40

    – Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir. 36/82

    – Dirilten ve öldüren O’dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: “Ol” der, o da hemen oluverir. 40/68

    Bütün kainat Allah’ın Ol emriyle yaratılmış bir yaratıktan başka bir şey değildir. Ve kainattaki hiçbir şey ilahlıktan doğrudan veya dolaylı pay almamıştır. Allah kainatı ol emriyle yaratan tek İlahtır ve Allah hiç kimseyi veya bir şeyi kendisine ortak etmez. Durum bu olmakla beraber kainattaki her şey Allah nezdinde aynı değerde değildir. Ruh dahil Kainattaki her şey Allah’ın mülkü olmasına rağmen. Allah Ruh için özel olarak benimdir demek suretiyle Ruh’un değerli üstün önemini vurgulamıştır. Kuran’dan mealen:

    – Bir zaman Rabbin meleklere demişti ki: “Ben kupkuru çamurdan, değişken balçıktan bir insan yaratacağım!” 15/28

    – Onu düzenle(yip insan şekline koydu)ğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secdeye kapanın! 15/29

    Dikkat edilirse Allah tarafından Meleklere Âdem’e secde emri Ruh üflenmesinden sonra verilmiştir. Secde Kuran öğretisinde secde edenin, secde ettiğini kendisinden üstün kabul ettiği manasındadır. Secde yaratıklar arasında bir birlerine karşı yapılmışsa ibadet demek değildir. Örneğin: Ay güneş ve on bir gezegenlerin Yusuf peygambere secde etmesi (K.12/4 bak) veya Yusuf’a Anne Babasının ve Kardeşlerinin secde etmesi (K. 12/100 bak). Bilindiği gibi İblis Allah’ın emrine rağmen Âdem’e secde etmeyi kabul etmemişti. Secdenin kullar arasında İbadet değil üstün tanıma olayını olduğunu İblisin Adem’e secde etmeme olayında söylediği. Ben Âdem’e ibadet etmem değil de ben ondan hayırlıyım (üstünüm) demesinde de görebiliriz. Kuran’dan mealen:

    – (Allah) Dedi ki: “Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?” 38/75

    – Dedi ki: “Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.” 38/76

    Ruh’un yaratık olduğuna bu şekilde dikkat çektikten sonra. Âdem’in yaratılış safhalarına bakarsak. Âdem’in ilk önce nefsinin yaratıldığına ve bu nefsten bütün nefslerin yaratıldığına ve Âdem’in nefsi dahil bütün nefslerin ilk safhada bedensiz yapılandığını. Ondan sonra Âdemin nefsine bir beden yaratıldığını ve ondan sonra Âdem’in bedenine Allah tarafından Ruh üflendiğini görmekteyiz. Böylece Âdem Nefs, Beden ve Ruh’tan müteşekkil bir insan oldu. Bu üç olgu içerisin de İnsanı tek başına temsil eden Nefstir başka bir ifade ile Ruh ve beden olmasa da Nefs İnsanı tek başına temsil eder. Kuran’dan mealen:

    – Ey insanlar! Sizi bir tek nefsten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir. 4/1

    – Andolsun ki, sizi yarattık, sonra size suret verdik. Sonra da, «Âdem’e secde ediniz,» diye meleklere emrettik, derhal secde ettiler. Ancak iblis, o secde edenlerden olmadı. 7/11

    Özellikle 7/11 Kuran ayetini okuyanlardan bazıları Âdem tek değil birçok Âdem var sanmaktadırlar. Bu şekilde anlamak yanlıştır. Çok olan Âdem’ler değil Âdem’in nefsinden yaratılan bedensiz Nefslerdir. Bu safhadan sonra Âdem’e beden ve Ruh’tan verilmesi safhası gelir. Şu anda İmtihan sırası gelmeyen bütün nefisler bedensiz ölü halde imtihan sıralarının gelmesini beklemektedirler. Ve hepsi kıyamete kadar sırasıyla sınanmak üzere dünyada beden içerisinde diriltileceklerdir. Âdem’e dönelim. Önce Âdem ve Eşi bedenli olarak Cennete konuyorlar. Kuran’dan mealen:

    – Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” 2/35

    Sınav daha Cennette Âdem ve Eşiyle başlıyor. Şeytan’da onlara düşman olduğundan Yasak ağaçtan yemeleri için çaba içerisine giriyor. Dünyada İnsanın geçirdiği sınav bu sınavın benzeridir. Bir tarafta Cennetteki Helal nimetler gibi dünyada ki helal nimetler. Cennette ki yasak ağaç gibi, dünyada insanlara haram edilenler. İnsanlar ve İnsanlara düşman İblis ve taraftarları. Ahrette Allah’ın doğrudan Âdemi uyarması., Dünyada da Peygamberlerin Allah’ın vahyiyle İnsanları ve Cinleri uyarması. İnsanların sınavında insanların bir kısmı Allah’ın taraftarları iken diğer bir kısmı Şeytanın taraftarları olarak yer alırlar. (Not: Cinlerde tıpkı insanlar gibi bu sınavın içerisinde olmalarına rağmen konu uzamazsın diye onları bahis mevzuu etmiyorum.) Kuran’dan mealen:

    – Biz de şöyle dedik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun.” 20/117

    – “Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çıplak kalmak yoktur.” 20/118

    – Ve sen susamayacaksın, kuşluk vakti güneşi(nin ısısı)ndan etkilenmeyeceksin. 20/119

    – Sonra O’na şeytan vesvesede bulundu, dedi ki: «Ey Âdem, seni ebedîyyet ağacına ve fena bulmayacak bir mülke delâlet edeyim mi?» 20/120

    – Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı. 20/121

    – Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve onu hidayet etti. 20/122

    Bu konuyla ilgili Kuran’da başka ayetler de var hepsini yazsam çalışma kitap hacmine dönüşür. Fakat ben bu konuyla ilgili olarak sadece bazı Kuran ayetlerini konu ederek sadece süreç hakkında bilgiler vermek istiyorum. Bir çok insanın düşüncesinde Cennetten kovulanların Adem, Havva ve İblis olduğu anlayışı vardır. Benim anladığıma göre bu şekilde anlamak yanlıştır. Tabi en nihayet anlayışım bana ait bir görüştür yanılıyor olabilirim fakat yanıldığımı sanmıyorum. Şöyle ki, Kuran’dan mealen:

    – Onlara hitaben buyurdu ki: Kiminiz kiminize düşman olarak hepiniz topluca (cemien). Ondan (cennetten) ininiz. Sonra ne zaman Benden bir hidayetçi gelir de, kim hidayetçime tâbi olursa, artık o ne yolu şaşırır, ne de bedbaht olur. 20/123

    Yukarıda meali yazılı ayette Cennetten çıkarılanların ve uyarılanların Cemaat yani topluluk olduğu vurgulanmış. Cemaatin bir kişiden fazla olması gerekir K. 20/123 ayette Cemaate Hidayetçi yani uyarıcı gönderileceğinden bahsediliyor. Âdem’in Allah tarafından hidayete erdirildiği Bak. K. 20/122 ayet. Âdem Allah tarafından hidayete erdirildiğine göre ayrıca ilk peygamber olarak kabul edilir. Âdeme uyarıcı gelmesi beklenemez. İblis Ceza gününe kadar lanetlenmiş, dolayısıyla İblis’e de uyarıcı gönderilmesi beklenemez Kalıyor Havva, Havva tek kişi K. 20/123 ayette ise topluluğa hitap ediliyor. Bu demek oluyor ki. Cennetten çıkarılanlar Âdem, Havva ve İblisten ibaret değil. Onlardan başka topluluk halinde çıkanlar var. Tek ihtimal kalıyor, oda Âdem ve Havva dışında topluluk teşkil eden ve Âdem ile Havva’dan cinsel birleşmeyle ürememiş çocukların veya yetişkinlerin varlığı. Nefsleri Âdem ve Havva’dan olduğundan Âdem ve Havva’nın çocuklarıdırlar fakat bedenleri Âdem gibi doğrudan topraktan yaratılmış. Âdem ve Havva cennette cinsel ilişkide bulunmamışlardı zira yasak ağaçtan yiyinceye kadar cinsel organlarını bilmiyorlardı. Tuvalete gitme ihtiyaçları da yoktu zira her iki durumda da Cinsel organlarını bileceklerdi. Yasak ağaçtan yer yemezde ayıp yerleri kendilerine göründü ve akabinde cennetten kovuldular. Kuran’dan mealen:

    – Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı. 20/121

    – Nefisleri Âdem ve Havva’dan beden yapıları doğrudan topraktan olan bu topluluk bireyleri. Renk ve dil açısından Irkların ilk bireyleriydiler. Cennetten dünyanın çeşitli yerlerine indiler. Aksi takdirde dünyaya inen Âdem ve Havva Avrupa’da sarışın çocukları olacak, Afrika’da siyah çocukları olacak, başka yerde beyaz veya Kızılderili çocukları. Kuzey kutbunda Eskimo tipli çocukları olacak. Bu durum Âdem ve Havva’nın dünyanın her köşesini gezerek ayrı ayrı renkte ve dilde doğumla olmuş çocuk bırakmalarını gerektirir. Âdem ve Havva en nihayet birer insandı buna güçleri yetmezdi. Bundan da anlaşılıyor ki ırkların ilk bireyleri her birisi birçok çiftler halinde cennetten çıkıp dünyaya geldiler. Âdem ve Havva’nın indiği yeryüzüne birlikte inen çift bireyler de vardı. Cennetten dünyaya geliş topluluk yani cemaat halinde ve çeşitli ırklar şeklinde olunca. Kardeş kardeşe evlilik olmaması bir tarafa. İlk safhada muhtemelen bir çok ırklar bir birleriyle karşılaşmamış bile. Dolayısıyla şimdiye kadar çok kimsenin sandığının aksi bir manzarayla karşı karşıya kalıyoruz. Allah bu duruma Kuran’da dikkat çekiyor. Kuran’dan mealen:

    – Ve O’nun ayetlerindendir semaların ve yerin yaradılışı ve dillerinizin ve renklerinizin ihtilâfı. Muhakkak ki, bunda bilginler için elbette ayetler vardır. 30/22

    Böylece dünyada ki ilk aşamada İnsan nesli dünyanın çeşitli yerlerine dağılıp yerleşmiş (Bu konuda başka bir çalışmamda İlk aşamada Havva’nın Cinsel birleşme olmadan çocuk doğurmasının mümkün olduğunu ve böylece insanlığın çoğaldığını konu etmiştim. Bu şekilde bir çoğalmada görüşü de Kuran’a aykırı değildir. Fakat hitap edilen Cemaat kavramı dikkate alındığında görüş hatalıdır.) Âdem, Havva ve Çocuklarından oluşmuştur. Şahıs yapısı olarak bu İnsan neslinin bireylerinden Âdem baba olarak daha öncede belirttiğim gibi Nefis, Beden ve Ruh’tan oluşmuş, Havva ve diğer çocuklar; çocuk derken aslında yetişkin kimseleri kast ediyorum, Nefs ve Bedenden oluşmuşlardı. Zira tek Âdeme Allah tarafından Ruh üflenmişti. Konu buraya gelmişken Âdem’e benzer şekilde yaratılan İsa Peygamberden bahsetmek gerek. Kuran’dan mealen:

    – Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi. 3/59

    Yukarıda meali yazılı ayetten benim anladığım, Âdem’in Annesiz Babası, İsa’nın Babasız olarak özel olarak Allah’ın Ol emriyle yaratılmış olmalarına ve Kendilerine Ruh üflenmiş olmasına vurgu yapılmasıdır. Bu durum başka yaratıkların özel olarak yaratılmadıkları manasına gelmez zira insan aklı hemen anlar ki bütün yaratık türlerinin ilkleri özel yaratılmıştır. Örneğin ilk yaratılan Aslanın anne babası mantıken yoktur. Durum bu şekilde olunca Kuran’a dayalı olarak İsa’nın yaratılışına bakalım. Kuran’dan mealen:

    – Kitap’ta Meryem’i de an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir mekâna çekilmişti. 19/16

    – Kendisini onlardan gizlemek için bir de perde çekmişti ( Bir tepe bir Mânia arkasında olmak gibi). O’na ruhumuzu göndermiştik. O da tam bir insan sûretinde görünmüştü ona. 19/17

    – Demişti ki: “Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma).” 19/18

    – Demişti ki: “Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım).” 19/19

    – Meryem: “Nasıl oğlum olabilir ki bana eli değen bir tek erkek bile olmamıştır. İffetsiz bir kadın da değilim!” 19/20

    – İşte böyle dedi. “Rabbin, dedi ki: -Bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır).” Ve iş de olup bitmişti. 19/21

    Olayda İnsanlar arasında Erkek ve Dişinin cinsel ilişkisinde meydana gelen olay gibi bir olay düşünülmemelidir. Ruh’ta Nefs olayı olmadığı gibi Ruh İnsanda değildir, Ruhun insan şeklinde görünmesi sadece bir görünümdür. Bu O’nun insan haline geldiği manasına gelmez. Ayrıca Ruh İnsanın asli yapısında bulunan bir özellikte değildir. İnsanın asli yapısı Nefs ve Bedenden meydana gelir. Ruh’un bir insana verilmesi sadece Allah’ın o insana bir rahmeti ve desteğidir.

    Peki Ruh olarak Meryem’e gelen kimdi. Kuran’dan mealen:

    – Andolsun, biz Musa’ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs’le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz? 2/87

    – İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkâr edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar. 2/253

    Kuran’da Ruh kavramı olduğu gibi, Ruhu’l-Kudüs veya Ruhu’l-Emin veya Ruhumuzdan sözleriyle ayrıca özel kavramlar var. Veya İsa’ya Ruh denmesi veya Kuran’a Ruh denmesi gibi özel vurgularda benim anladığım. Ruh tek olmasına rağmen birden çok adının olmasıdır.. Tabi bu tür söylemlerim bana ait tefekkür anlayışlarıdır. Tefekkürlerde yanılma payı olabilir, Doğru tefekkür etmede ve doğru bilgi almada Allah’ın yardımını dilerim. Konuya devam edecek olursam, Meryem’ e gelen Ruh ne yapmıştı. Kuran’dan mealen:

    – Irzını (bir kala gibi) koruyan o kızı da (yâd et) ki biz ona ruhumuzdan üflemiş, kendisini de, oğlunu da âlemlere ayet kılmışdık. 21/91

    – Ve Allah, ırzını bir kale gibi koruyan İmran kızı Meryem’i de örnek verdi. Biz onun rahmine ruhumuzdan üfledik. Ve o, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdikledi de içten bağlananlardan oldu. 66/12

    Yukarıdaki ayet meallerinde görüldüğü Meryem’e iki kere Ruh üflenmiş K. 21/91 ayette belirtilen Meryem’e Ruh üflenmesiyle, Meryem’in Ruh’la desteklenip güçlendirildiği. Böylece Meryem de tıpkı Adem gibi Nefs, Beden ve Ruhun bir araya gelmesi özelliğini kazanır. K. 66/12 ayette belirtilen Rahmine ayriyeten üflenmesi olayı İsa’nın yaratılışını anlatır. Meryem’in rahmine Ruh üflenmesiyle Nefsin ve bedenin üzerinde Allah’tan bir kelime ve Ruh olarak tanımlanan İsa yaratılır. Beden İnsanda bir elbise gibi detaydır bundan daha önce bahsetmiştim, İnsanda esas olan Nefis ve Ruhtur. Bundan dolayı Kuran’da İsa Allah tarafından Allah’ın bir Kelimesi ve bir Ruh olarak belirtilir. Burada İsa’da bulunan Nefsin Ruh’a rağmen ne konumda ve ağırlıkta olduğunu bilemem .Kuran’dan mealen:

    – Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin, “(Allah) üçtür” demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah, ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Vekil olarak Allah yeter. 4/171

    Kelime olma olayı Allah’ın bir yaratığı olma olayını belirtir. Her ne kadar İsa Annesi Meryem’den aldığı beden içerisinde bir Ruh olsa da Allah’ın bir kelimesi yani bir Kulu olmaktan öteye gidemez. İsa bütün kullar gibi Ne Allah’ın oğlu nede Allah’tır nede İlahlıktan pay almıştır. İlahlık yalnız ve yalnız Allah’a mahsustur. Allah dışında olan kâinatta ki her şey Allah’ın bir kuludur ve bu kulluktan öteye gidemezler. Kuran’dan mealen:

    – Dedi ki: «Yarabbi! Bana çocuk nereden olabilir! Halbuki bana bir beşer dokunmamıştır.» Buyurdu ki, «Öyledir. Allah Teâlâ neyi dilerse yaratır. Bir şeyi murad edince ona sadece ‘Ol!’ der, o da hemen oluverir.» 3/47

    – Allah’ın çocuk edinmesi düşünülemez. O, bundan yücedir, uzaktır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece “ol!” der ve o da oluverir. 19/3

    – Görüldüğü gibi İsa Allah’ın Ol emriyle yarattığı bir kuludur. Ayrıca İsa’nın yaratılışında Meryem’in diğer hamile kadınlar gibi dokuz ay on günlük bir hamilelik sürecinin olmadığı da anlaşılmaktadır. Bu şekilde bir hamilelik süreci olsaydı çevresi İsa daha doğmadan gebelikten dolayı hamile olduğunun farkına varacaklardı. Meryem’in Rahmine Ruh üflenmesiyle İsa hemen (bebek) çocuk oluveriyor ve akabinde doğuyor ve annesiyle konuşuyor. Durumdan üzülmemesi için de Annesine moral destek veriyor. Kuran’dan mealen:

    – Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi. 19/23

    – Derken aşağı tarafından ona şöyle seslendi: «Sakın üzülme, Rabbin senin altında bir su arkı yarattı. 19/24

    -Hurmanın da dalını kendine doğru silkele, üzerine derilmiş tâze hurmalar dökülsün 19/25

    – Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: “Ben Rahman (olan Allah)’a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım.” 19/26

    Böylece durum hakkında İnsanlarla konuşmayı İsa kendi üzerine alıyor. Kuran’dan mealen:

    – Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: “Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!” 19/27

    – “Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” 19/28

    – Bunun üzerine (Meryem) ona (îsâya) işaret etdi. «Biz, dediler, henüz beşikde bulunan bir sabî ile nasıl konuşuruz»? 19/29

    – (İsa) Dedi ki: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı.” 19/30

    – Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti. 19/31

    – “Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı.” 19/32

    – Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağım gün de. 19/33

    – İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri “Hak Söz”. 19/34

    İsa peygamber konusunda insanların çok çeşitli kuşku ve iddiaları vardır. Bu kuşku ve iddialar bugünde sürmektedir. Kimileri Allah olduğunu söylüyorlar, kimileri Allah’ın oğlu olduğunu dolayısıyla Allah olduğunu. Söyleyerek şirk’e düşmekte. Kimileri de ki bunlar Müslüman olduklarını söylemekle beraber hadisler veya sünnet dininin tabileri olanlar. İsa ölmedi kıyametten önce tekrar dünyaya gelip dünyayı kötülüklerden temizleyecek gibisinden sözler söylemekteler. Bir soralım şunlara dünyada ki kötülüklerin şirk dahil yok olmasını İsa’ya veya başka şahıslara bağlamışsanız. İddia ettiğiniz konuların düzelmesinde Kuran’a güveniniz ne kadardır. Kuran’a göre kesinlikle İsa tekrar dünyaya gelmeyecek yukarıda ki ayet meallerinden K.19/32 de bu durum açıkça bellidir. Kuran’dan mealen:

    – Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağım gün de. 19/33

    Yukarıda meali yazılı ayette İsa’nın dünyada ki yaşamıyla ilgili olarak kaç safha var. Üç safha değil mi?. Herkes gibi doğum ölüm ve diriliş değil mi.? Nasıl bütün insanlar doğuyor ölüyor ve kıyamet günü diriliyorlarsa İsa içinde aynı şey geçerlidir. İsa’da annesinden aldığı özelliklerle tamamen bir İnsandı yemek yer uyur ve ölümlüydü. Bu konulara daha fazla girsem iş uzayacak. Ben yine Ruh konusuna döneyim.

    Muhammed Peygamberimiz ve Ruh

    Bütün peygamberler bizim peygamberimizdir, Muhammed Peygamberimiz sözcüğünü bize gelen peygamber manasında kullanıyorum.

    Peygamberimiz Muhammed Yaratılışta Beden ve Nefsten yaratılmıştır. Kendisine Ruh verilmesi Kuran vahyinin kalbi üzerine inmesiyle olmuştur. Allah Vahyini Peygamberimiz Muhammed’in kalbi üzerine Kendisi de Bir Ruh olan Cibril vasıtasıyla inmiştir. Cibril Ruhtur O’nun diğer iki adı Ruhu’l-Kudüs ve Ruhu’l-Emindir. Peygamberimiz Muhammed’in kalbi üzerine Allah’ın emriyle indirdiği Kuran Vahyi’de Ruh ve Nurdu: Kurandan mealen:

    – Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip iletiyorsun. 42/52

    – De ki: “Allâh’ın izniyle Kur’ân’ı kendinden öncekini doğrulayıcı ve inananlara yol gösterici ve müjdeci olarak senin kalbin üzerine indirdiği için, kim Cebrâil’e düşman olursa 2/97

    – kim Allah’a, meleklerine, elçilere, Cebrâil’e ve Mikâil’e düşman olursa bilsin ki, Allâh da inkâr edenlerin düşmanıdır. 2/98

    – De ki: “İman edenleri sağlamlaştırmak, müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kur’an’ı) hak olarak Rabbinden Ruhu’l-Kudüs indirmiştir.” 16/102

    – Onu Ruhu’l-emin indirdi. 26/193

    – Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir) 26/194

    Görüldüğü gibi Kuran Ruh ve Nurdur ve Peygamberimiz Muhammed’in Kalbi üzerine inmiştir. Böylece Peygamberimiz Muhammed’e Ruh verilmiştir. Bunun manası Kuran’ın iniş süreci boyunca Ruh alması demektir.

    Diğer İnsanlar ve Ruh

    Âdem, İsa ve Muhammed peygamberlerin Ruh’la ilgili durumlarından bahsettim. Peki diğer insanların Ruh ile ilgisi nedir. Peygamber olmayan insanlara da Ruh verilmekte midir? Bundan yine Kuran ışığında bahsedecek olursam. Kuran’dan mealen:

    – Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy sopları olsalar bile, Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. 58/22

    Görüldüğü gibi Allah taraftarı olan herkese Allah tarafından kendilerine Ruh verilmesi şeklinde destek sağlanır. Allah bu kimseleri Kendi Hizbi yani Hizbullah olarak isimlendirmiştir. Ruh’un İnsanlara verilmesiyle ilgili olarak Kuran’dan başka örnekler:

    – O, kullarından dilediği üzerine kendi emrinde Ruh ile melekleri indirir ki, korkutunuz. Şüphe yok ki, Benden başka ilâh yoktur. Artık Benden korkunuz. 16/2

    – (O,) Dereceleri yükselten; Arş’ın sâhibi (Allâh), buluşma gününe karşı uyarmak için, emrinden olan ruhu, kullarından dilediğine indirir. 40/15

    İnzar yani İslami dini uyarı görevi Müslüman bireyler tarafından peygamber olmasalar da yapılabilecek bir görevdir. Kuran’daki Allah vahyi ile diğer insanları ve kendi nefislerini uyarmak Müslüman kimseler için çok önemli bir görevdir. Bu görevi üstlenip yerine getiren kimseleri Allah kendi tarafından Ruh ile desteklemektedir. Bu kimselere melekler dini vahiy getirmezler, bu kimseler yaşamları boyunca kendilerine Ruh getiren meleklerin farkına bile varmaya bilirler. Hatta kendilerine Ruh desteği verildiğinin farkında da olmayabilirler. Şu olabilir ki bu kimselerde Allah Sevgisi, Allah’ın sevdiklerine sevgi, Allah’a ibadet, büyük günahlardan ve haramlardan uzak durma, Allah’ın sevmediklerini sevmeme ve dini gayret isteği bir anlık heves olarak değil bir yaşam biçimi olarak vardır. Yukarıda meali yazılı üç ayet bu konuda yol göstericidir. Bu durumda bahsi geçen kimselerde üç oluşum olarak Beden, Nefs ve Ruh bir arada bulunmaktadır.

    Müslüman Olmayan kimselerde Ruh açısından durum nasıldır: Müslüman olmayan kimselerde Beden ve Nefs vardır, Ruh yoktur. Müslüman derken İlk insan Âdem den kıyamete kadar yaşayan ve yaşayacak tüm Müslümanları kastediyorum. Zira isimleri birdir Allah hepsine tek isim olarak Müslüman adını koymuştur. Kâfirlerde derken de İlk insan Âdem den kıyamete kadar yaşayan ve yaşayacak tüm kâfirleri. Kuran’ın 58/9 ve 43/36 da tanımlananları ve başka ayetlerde Kafir olarak tanımlanan kimseleri kastediyorum. Bunlarda kâfir oldukları müddetçe Ruh olmaz. Sadece Nefs ve Beden vardır. Bunlarla ilgili olarak, Kuran’dan mealen:

    – Şeytan onları hâkimiyeti altına alıp kendilerine Allah’ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, şeytanın tarafında olanlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. 58/19

    Bu kimselerin Kuran’da ki adı Hizbuşşeytan’dır Allah’ın zikrinden yüz çeviren bu kimselerle ilgili olarak. Kuran’dan mealen:

    – Rahmân’ın zikrini/Kur’an’ı umursamayan kimseye bir şeytanı musallat ederiz de onun yakın bir dostu olur. 43/36

    Görüldüğü gibi Hizbuşşeytan’a Ruh verilme desteği yerine Şeytan musallat edilmektedir. Böylece bu kimselerde her ne kadar Şeytan içlerinde değil yanlarında ise de. Bedenleri, Nefsleri ve Şeytanlarıyla bir arada dünyada yaşam sürerler. Allah’ın zikrinden yüz çevirip umursamadıkları müddetçe durumları budur.

    Fereç Hüdür

    İYİ DÜŞÜNCELER

    • karaca dedi ki:

      Yeraltı sakinleri olarak verilen bu video yu mutlaka izleyin bu gerçekten varmıdır yoksa uydurmamıdır özellikle yer altında tutulan muhafaza edilen emriyolar özellikle dikkatinizi çekecek

  131. bir kul dedi ki:

    BÜTÜN DEVLETLERİN ANYASASI TOPLANSA KURANDAKİ İNSAN HUKUKU YANINDA HİÇ KALIR
    —————————————————————————————————
    KÛR’AN’DA İNSAN HUKUKU
    KÛR’AN ESASLI İSLÂM BARIŞ DİNİDİR

    Kuran’a göre bakacak olursak, İslam’da hiçbir zulüm korunmamıştır, zira Allah zalimleri sevmez. Suç işleyen ceza görmeye hak kazanmıştır. Velev ki, bir mümin, bir kafire zulmetmiş olsun, durum değişmez. Allah’ın hükmüne göre adalet isteyen muhakkak ki, hakkını almaya hak kazanmıştır. Bu insanın, zengin, fakir, hür veya köle, Müslüman veya gayri Müslim olması durumu değiştirmez.

    Bu konularla ilgili olarak Kuran’dan mealen:

    – Biz sana Kitâbı hak ile indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği biçimde hüküm veresin; hâinlerin savunucusu olma! 4/105

    – Allah size emânetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah, işiten, görendir. 4/58

    Görüldüğü gibi adalet tüm insanlar içindir. Kuran’da belirtildiğine göre Kitâb ehlinden bazı kimseler, bizim, bizim dışımızda olan ümmilere karşı bir sorumluluğumuz yoktur. Onlara ne istersek yaparız demişlerdi. Allah bu düşünceyi ret etmekte, dolayısıyla bize de bizim dışımızda olanlara karşı sorumlu olduğumuzu, onlara herhangi bir haksızlık yapmamamızı bildirmektedir.

    Kuran’dan mealen:

    – Kitâb ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle emânet bıraksan, onu sana öder. Onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar versen, devamlı olarak başına dikilmeden onu sana ödemez. “Ümmilere karşı bize sorumluluk yoktur.” dedikleri için böyle yapıyorlar ve Allah’a karşı bile bile yalan söylüyorlar. 3/75

    İslam dinine göre, Müslüman olsun veya olmasın hiç kimseye hiçbir şekilde haksız yere saldırı olmaz. Hiçbir Müslüman, Müslüman olmayan bir kimseye haksız yere saldırarak, canına, malına, ailesine zarar veremez. göz önünde bulundurulması gereken olay, Müslüman olmayan kimsenin, ilk önce saldırıp saldırmadığıdır. Saldırmamışsa, hiç kimse ona sırf inancından dolayı veya maddi varlık sahibi olmasından dolayı saldıramaz. Bir kimse saldırıp ta haksız yere ona zarar vermişse ve zarar gören veya zarar görenin yakınları affetmeyip davacı iseler, saldıran, kısas olarak verdiği zarar kadar ceza görmeye hak kazanır. Savaşta dahi, Müslümanlar kendilerine savaş açmamış olanlara savaş açamazlar. Bundan dolayı, İslam dinine kılıç dinidir diyenler, derin bir yanılgı ve haksızlık içindedirler.
    İslam dinine göre, insan dünyada bir imtihan içerisindedir ve bu imtihanı sürdüğü müddetçe, doğruyu bulması için kendisinden aklını kullanması suretiyle mevcut imkanlardan istifade ederek hakikati bulmaya çalışması ve bulduğunda da kabul ederek, bu hakikatin gösterdiği doğru yolda gitmek suretiyle gereğini güzel bir şekilde yerine getirmesi onun görevidir. Bundan dolayı, İslam dininde iman ve iyi amel çok önemli iki olaydır.Bir insanın aklını kullanabilmesi için, malının ve çoluk çocuğunun saldırıya uğraması ve saldırıya uğrayamayacağından emin olması çok önemlidir. İslam’a göre, bir kimse Müslüman olmuyor diye, inancından dolayı saldırıya uğrayamaz, inancını değiştirmesi konusunda zorlanamaz. Müslümanların tam olarak hakim oldukları coğrafyada, canından, malından emin olarak inancını yaşaya bilir. Ne zaman ki, yeryüzünde bozgunculuk yapar, saldırıda bulunursa cezaya müstahak olur. Cezadan önce yakalanmamış veya yenilmemiş olmasına rağmen ıslâh olmuşsa veya yakalanmasına rağmen öldürmede ve yaralamada zarar görenler tarafından af edilmişse, kendisine hiç ceza uygulanmaz. Kısasın uygulanmasında, haksızlığa uğrayanın hakkını talep etmesi veya suçlunun ceza görmesi inancına bağlı değildir. İslam hukukunda bu konuda fark gözetilmez. Bir kimsenin Müslüman olup, olmaması durumu değiştirmez.
    Bu hususla ilgili olarak, Kuran’dan mealen:

    – Allah ve elçisiyle savaşanların ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezâsı: (ya) öldürülmeleri, ya asılmaları, ya ellerinin, ayaklarının çapraz kesilmesi veyâ bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyâda çekecekleri rezilliktir. Âhirette ise onlara büyük azâb vardır. 5/33

    – Ancak sizin onları ele geçirmenizden önce tevbe edenler, bundan müstesnâdır. Zira biliniz ki Allah, çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. 5/34

    Görüldüğü gibi, Kuran’a göre bir insanın ceza görmesi için bir suç işlemesi ve yakalanmadan önce tövbe etmemiş olması gerekir.

    Allah’a ve peygambere, dolayısıyla Müslümanlara savaş açanlar konusunda Kuran’dan mealen:

    – Eğer antlaşma yaptıktan sonra antlarını bozarlarsa ve dininize sataşırlarsa, o küfür önderleriyle hemen savaşın. Çünkü antları yoktur; böylece (saldırıdan) vazgeçerler. 9/12

    – Antlarını bozan, resûlü (Mekke’den) çıkarmağa yeltenen ve ilk önce kendileri siz(inle savaş)a başlamış olan bir kavimle savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer gerçekten mümin kişiler iseniz, kendisinden korkmanıza en lâyık olan Allah’tır. 9/3

    Savaş için, ilk saldırının kafirlerden gelmesi gerekir. İlk saldıranlar kendileri olmasına rağmen barışa yanaşırlarsa, Allah barış yapmayı emretmektedir.Kuran’dan mealen:

    – Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sende ona yanaş ve Allah’a tevekkül et, çünkü O, işitendir, bilendir. 8/61

    Eğer, Müslüman olmayanlar, Müslümanların dinine, malına, canına saldırmaktan vaz geçerlerse, barışa yanaşırlarsa onlarla barış yapılır.
    Bir kısmı da vardır ki, savaş konusunda tarafsız olup, ne kendi kavimlerine, ne de Müslümanlara saldırmak istememektedirler. Bu kimselere de Müslümanlar savaş açmazlar. Kuran’dan mealen:

    – Ancak aranızda anlaşma bulunan bir topluma sığınanlar, yâhut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerin)den yürekleri sıkılarak size gelenler hâriç. Allah dileseydi, onları sizin başınıza musallat ederdi, sizinle savaşırlardı. O halde onlar, sizden uzak durular, sizinle savaşmazlar ve sizinle barış içinde yaşamak isterlerse, Allah size onlara saldırmak için bir yol vermemiştir. 4/90

    -Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adâletli davranmaktan menetmez. Çünkü Allah, adâlet yapanları sever. 60/8

    – Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselerle dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zâlimler onlardır. 60/9

    İslam dininde eman dileyen müşrik kimselere de, saldırı olamadığı gibi, kendilerine, güvenlikleri konusunda yardım edilir. Kur’an’dan mealen:

    – Ve eğer ortak koşanlardan biri eman dileyip yanına gelmek isterse, onu yanına al ki, Allah’ın sözünü işitsin sonra onu güven içinde bulunacağı yere ulaştır. Böyle (yap), çünkü onlar bilmez bir topluluktur. 9/6

    Ayrıca saldırıya uğramış olsalar dahi, Allah, Müslümanlara savaşta aşırı gitmemelerini emretmiştir. Kuran’dan mealen:

    – Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın; fakat haksız yere saldırmayın, çünkü Allah haksız yere saldıranları sevmez. 2/190

    – Haram ayı, haram aya karşılıktır. Hürmetler karşılıklıdır. Kim size saldırırsa, onun size saldırdığı kadar siz de ona saldırın; Allah’tan korkun, bilin ki Allah muttakilerle (sakınanlarla) beraberdir. 2/194

    İslam dininde savaş ortamında bile barışa teşvik edilir. Saldırganlara, saldırılarından vaz geçmemeleri çağrısında bulunulur.

    Kuran’dan mealen:

    – İnkâr edenlere eğer, (savaştan) vazgeçerlerse, geçmişlerinin bağışlanacağını ve tekrar başlarlarsa evvelkilerin hükmünün uygulanacağını söyle. 8/38

    Buna rağmen savaşta ısrar ederlerse, Müslümanlar da kendilerine yapılan saldırıları önlemek, inançlarını hür olarak yaşamak için Allah’ın dinine yapılan tüm saldırıları engellemeye çaba gösterirler. Bu arada amaçlarından taviz vermeden, barış yolunu da açık tutarlar. Kuran’dan mealen:

    – Fitne kalmayınca ve din tamâmen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Eğer vaz geçerlerse muhakkak ki Allah yaptıklarını görmektedir. 8/39

    – Eğer dönerlerse, bilin ki Allah sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır! 8/40

    İslam dininde hiç kimseye haksız yere saldırmak kabul edilmemiştir. bundan dolayı, Müslüman olmayan bir kimseye Müslüman olmuyor diye değil savaş açmak, baskı yapmak, yani zorlamada bulunmak dahi kabul edilemez. Her insan kendi inancını yaşayabilir, fakat şu da bilinmelidir ki, inanç yeryüzünde fitne çıkarmakta değildir. Yani bir kimse çıkıp ta benim inancım insanlara afyon satmaktır veya insanların mallarını haksız yere almaktır diyerek başkalarına zarar veremeyeceği gibi, nasıl ki kendisine haksız yere kimse saldırmıyorsa, o da hiçbir şekilde yer yüzünde haksız bir zorba olarak saldırıda bulunamaz. Aksi takdirde cezayı hak eder.
    İnanca baskı yapılamayacağı ile ilgili olarak, Kuran’dan mealen:

    – Dinde zorlama yoktur. Doğruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur. Kim tâğût’u reddedip, Allah’a inanırsa, muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir. 2/256

    Bir işte veya bir olayda hareket noktası çok önemlidir. İslam dininde inançla ilgili olarak, peygambere verilen yetki tebliğ yani duyurmaktır. Bu konuda peygambere hesap sormak yetkisi verilmemiştir. İnanç ve farzlarla ilgili amel konusun da hesap sormak Allah’a aittir.

    Kuran’dan mealen:

    – İyi bilin ki Allah’ın cezası çetindir ve Allah bağışlayıcı, esirgeyicidir. 5/98

    – Resûle düşen, sadece duyurmaktır. Allah, neyi gizleyip neyi açığa vurduğunuzu bilir. 5/99

    – Onlara va’dettiklerimizin bir kısmını sana göstersek de, seni (bundan önce) vefat ettirsek de sana düşen, duyurmaktır. Hesap görmek de bize düşer. 13/40

    Görüldüğü gibi, İslam dininde haksız yere saldırı ve zulüm yoktur. İnsanlara iyilikleri için tebliğ yapılır, fakat ister kabul ederler veya etmezler, kabul etmemeleri halinde onlardan hesap sormak ancak Allah’a aittir.
    Bütün bunlara rağmen, bir kimse Müslüman olsun veya olmasın, başkalarına haksızca saldırıp zulmederse! Kuran’dan mealen:

    – Kötülüğün cezâsı, yine onun gibi bir kötülüktür. Kim affeder, bağışlarsa onun mükâfatı Allah’a aittir. Doğrusu O, zâlimleri sevmez. 42/40

    – Kim zulme uğradıktan sonra kendini savunursa böyle hareket edenlerin aleyhine bir yol yoktur. 42/41

    – Ancak şunların aleyhine yol vardır ki, insanlara zulmeder ve yeryüzünde haksız yere saldırırlar. (İşte bunlar kınanırlar ve) öylelerine acı bir azab vardır. 42/42

    – Fakat kim sabreder, (kendisine yapılan kötülüğü) affederse, şüphesiz bu, çok önemli işlerden biridir. 42/43

    Herhangi bir nefsi katletmemiş veya yer yüzünde fesat çıkarmamış bir kimseyi katleden kimse, İslam dinine göre büyük bir suç işlemiş olur. Müslüman olmayan bir kimse bir Müslüman’ı bu şekilde katledemeyeceği gibi, inanca baskı yapılmasını dahi kabul etmeyen Allah, hiç bir Müslüman’a, Müslüman olmayan bir kimseyi haksız yere katletme yetkisi vermez. Haksız yere saldırı İslâm dinide büyük bir suçtur. Kuran’dan mealen:

    – Bundan dolayı İsrâil oğullarına şöyle yazdık: Kim, bir nefsi katletmemiş, ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir nefsi katlederse, sanki bütün insanları katletmiş gibidir. Kim de onu(n hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur. Andolsun elçilerimiz onlara açık delillerle geldiler, ama bundan sonra da onlardan çoğu, yine yer yüzünde isrâf etmekte (aşırı gitmekte) dirler. 5/23

    İslam dininde kısas gereken hallerde, zarar görenler affa teşvik edilmekle beraber, zarar görenlerin davacı olmaları halinde kısas uygulanır. Bu husus adaletin gereği olduğu gibi, ceza görme korkusu da suçtan caydırıcı bir etkendir. Kısas sistemi cana can , göze göz, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşı yaradır. İslam dinide, devletin hapishaneler kurmak suretiyle, suç işleyenleri cezalandırması ön görülmemiştir. Hapishaneler kurmak, hem devlete hem de halka yük getiren bir sistem olduğu gibi, kısastaki suç, ceza denkliğini ihtiva etmez. Ayrıca suçların yaygınlaştığı zamanlarda, hapishanelerde büyük yığılmalar olduğu gibi, disiplinin sağlanamadığı hallerde hapishane içerisinde çeşitli suçların işlenmesine neden olmaktadır. Hapishane sistemini yığılmalar nedeniyle taşıyamayan yöneticiler, zarar görenlerin rızası hilafına, suçluları af edip hapishanelerden tahliye edebilmektedirler. Bu da intikam duygularının ve hareketlerinin toplum içerisinde yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Kısas konusunda Kuran’dan mealen:

    – Onda (Tevrat’ta) onlara: cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılık kısas (ödeşme) yazdık. Kim bunu bağışlar (kısas hakkından vazgeçer)se o kendisi için kefâret olur. Ve kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte zâlimler onlardır. 5/45

    Faillerin şahıs olarak kesin belli olduğu münferit olaylarda, kısasa dahil suç işleyen bizzat verdiği zar kadar ceza görür. Fakat öyle olaylar vardır ki, bir topluluk tarafından başka bir topluluğa karşı işlenmiş olabilir. Bu iki topluluk, Mümin iki toplulukta olabilir. Örneğin, iki Mümin aşiret veya kabile gibi.
    Bu konuda Kuran’dan mealen:

    – Eğer müminlerden iki grup vuruşurlarsa onların arasını düzeltin; şâyet biri ötekine (barışa yanaşmayıp) saldırırsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla vuruşun. (Allah’ın buyruğuna) dönerse artık adâletle onların arasını düzeltin ve (her hususta) âdil olun, Allah, adâlet(le hareket) edenleri sever. 49/9

    – Muhakkak müminler kardeştirler. Kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki size rahmet edilsin. 49/10

    Zarar veren topluluk tek bir fert gibi sayılarak, zarar görenler tarafından veya katl olma olayı olmuşsa katl olunanın akrabaları tarafından af edilmemişse, kısas uygulanır. Kısas uygulanırken yine denklik gözetilir.
    Kuran’dan mealen:

    – Eğer bir ceza ile mukabele edecek olursanız size reva görülen cezanın misli ile ceza verin. Eğer sabrederseniz bu, tahammül edenler için daha hayırlıdır. 16/126

    Yukarıda meali yazılı âyet her çeşit kısas cezası için genel hükümdür.

    Toplumsal olaylarda, katletme konusunda suçlu toplumun tek bir şahısmış gibi dikkate alınarak verdiği zarar kadar cezalandırılması. Kuran’dan mealen:

    – Ey iman edenler, katletmede kısas size farz kılındı. Hürre karşılık hür, köleye karşılık köle, kadına karşılık kadın. Ama kim kardeşi tarafından affedilirse, o zaman (affedenin örfe göre) uygun olanı yapma(sı uygun diyeti istemesi, affedilenin de) güzelce onu ödeme(si) gerekir. Bu, Rabb’iniz tarafından bir hafifletme ve rahmettir. Kim bundan sonra da saldırıya kalkarsa artık onun için acı bir azap vardır. 2/178

    – Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (suç işlemekten) sakınırsınız. 2/179

    Görüldüğü gibi, kısasta af etmek teşvik edilmiştir, fakat garanti edilmeyerek zarar görenin hakkı korunmuş ve suçtan caydırıcı bir adalet olması sağlanmıştır.
    İslam dini barışçı ve affı teşvik eden bir dindir. Hiç kimseye haksız yere saldırıyı kabul etmez. Ve mümin dahi olsalar haksızlık edenleri korumaz.
    Mümin olmayan bir kimse, bir müddet sonra mümin olabileceği gibi, kendisi mümin olmasa bile nesiller sonra dahi onun soyundan gelen kimseler mümin olabilirler. Mümin olan bir kimsede bir müddet sonra kafir olabilir. Dünya hayatında insanlar imtihan şartları içerisinde düşünülür, kendilerine düşünme fırsatı verilir. Mallarına, canlarına haksız saldırı İslam dininde tasvip edilmediği gibi. İslam dışı inançlara baskıyı da İslam dini tasvip etmez.

    Fereç Hüdür

    • rammsteinn dedi ki:

      kul
      sağdan soldan ne bulursan kopyala yapıştır yapıyorsun

      diyorsun ki
      BÜTÜN DEVLETLERİN ANYASASI TOPLANSA KURANDAKİ İNSAN HUKUKU YANINDA HİÇ KALIR

      hala aynı konu
      1 kuran köleliği yasaklamamış serbest bırakmıştır
      2 kadına değer vermemiş dövebilirsin demiştir
      3 yahudiler üstün ırk demiş ırkçılığa yol vermiştir

      bunlar sizin tanrınızın emirleri
      gel gör ki son yüzyılda bu 3 madde insan eli ile olması gerekene çevrilmiştir.
      eğer bikaç yüzyıl önce bu konuyu konuşsaydık;
      bu üç madde yi reddetmeyecektin. çünkü hepsi de o gün ki şartlar çerçevesinde gayet normal gözükecekti. ama günümüz dünyasında bu 3 maddeyi din ile bağdaştırmamak için ayetleri sündürecek lam cambazlığı yapıp bu 3 maddenin islamda ve kuranda olmadığını açıklamaya çalışacaksın.
      bu maddeler hakkında sağda solda ne varsa kopyala yapıştır. bi de youtube videosu yapıştırırsın dersin ki “çok güzel cevap yazdım”

      kopyaladığın ayetlerden biri
      – Ey iman edenler, katletmede kısas size farz kılındı. Hürre karşılık hür, köleye karşılık köle, kadına karşılık kadın

      tabi islamda kölelik yasak ama köleye karşılık köle kısası farz. okuyucunun bu ayetle ilgili sorduğu sorulara hala cevap verilemedi 🙂

      ellerin ve ayakların çapraz kesildiği maide 33 ü yapıştırmışsın ve “ne güzel hukuk” diyorsun.
      allak sever sayar affeder ama hoşuna gitmezse ellerin ve ayakların çapraz kesilmesini ister. üstelik mısır firavunun uyguladığı ceza sistemini emreder.

      yahu bu kitap bir insan elinden çıkmadır. +18 olarak satılmalıdır. zira içinde ensest,pedofili,paranoya ve aşırı şiddet barındırır.

      • bir kul dedi ki:

        rammsteinn

        senin adına üzülüyorum insan bu kadarmı bencil ve nefsini konuşturur ve gercegi degilde görmek istedigi gibi görür yapıla bilecek birşey yok inşaallah gercegi bir gün görürsün anlarsında yaratıcının gercekten biz kularını sevdigini cok deger verdigini anlarsın aklını kullansan yeterli insan sevdigini uyarmazmı düşün en sevdigin bir kişi ucurumunkenarında fakat farkında degil sen de bu durumun farkındası elinden gelen tüm bilgini tüm kabiliyetini tüm herşeyinle onu uyarmaya farkına varmasını saglamaya calışırsın ki uçurumdan düşmesin hayatı kararmasın ramsteinn senin bu dini kabul eten yada etmemen bana her hangi bir cıkar saglamayacak bir cıkarımda olmayacak herhangi bir koltuguda elde etmeyecegim sedece insanlıkta yada ademin cocukalrı olarak insanlıga davet etmiş olacagım okadar yani sadece davet akıl senin irade senin gönül senin hepimiz özgür ve hür iradelerimizle aklımızı ve mantıgımızı kullanarak vicdan yolunu asla esgecmeden dogruyu tek dogru olan yolu secerek yolumuza devam edecegiz secim herkesin kendi hür iradesi ile olacagından secerkende aklederek secicigimizden dolayı iyisi ile kötüsüyle bir hayat sürecegiz sonunda ise bu sürdgümüz hayatın mutlaka bir saglaması olacak
        olmaması mümkün degil neden ben neye baktım ise hep cift olarak gördüm bu yüzden bu hayatın da bir cifti olması gerektigini fark ettim bu farkıda biz kullarını cok seven yüceler yücesi olan allah gönderdigi peygamberler aracılıgı ile bizlerin kendimizi nasıl tanımamız ve ona öre davranmamız gerektigini bile bilmemiz için bizlere gönderdigi furkanın yani kurandan yani hak olan tek dogruyu gösteren bu yüceler yücesi allah ın kitabından ögerndim bu kitap yol gösteriçidir hayat kurtarıcıdır huzur verendir güven verendir sorumluluk yükleyendir adaleti emredendir sevgi ve saygıyı en iyi bir şekilde ögretendir hayat kurtarandır
        not senin dinin sana benim dinim bana de diyor
        okuyucu cevapları göremiyor senin gibi daha ne diyeyim
        iyi akletmeler ve iyi düşünceler

  132. rammsteinn dedi ki:

    KUL
    kim için kulluk ediyorsunda başkaları için üzülüyorsun.
    insan uydurması olan bir tanrıya inanmana ben üzülmüyorum çünkü herkesin bir aklı var.
    benim aklım sonradan başıma geldi. ne varsa okudum. köleliği kaldırmayan bir tanrı olabilir mi?
    gönderdiği kitapta yüzlerce kez yemin eden tanrı olur mu?
    seçtiği peygamberin kiminle evleneceğine karar veren tanrı olurmu?

    burada sağdan soldan klişe yazılar yapıştırarak kendini iyi hissediyor olabilirsin ama yazıların içinde hiç köleliğe cevap olabilecek bir şey yok.
    aç zeburu oku. senin tanrının gönderdiği kutsal olarak bilinen kitabı oku. akla mantığa sığmayacak bir kitap için değiştirildi diyerek onu akladığınızı mı zannediyorsunuz.

    islam köleliği neden yasaklamadı?
    -azad edilmesi tavsiye edildi kem küm
    böyle bir tanrıya inanmıyorum
    -bencil ve kibirlisin. cehennemde yanacaksın.

  133. bir kul dedi ki:

    rammsteinn dedi ki:
    10/07/2015, 17:55
    -bencil ve kibirlisin…. DEMİŞSİN

    BU KANIYA HANGİ YAZIMDAN DOLAYI DEDİN BİLGİLENDİRİMİSİN
    cünki gurur ve kibir allah a asi olanlarda olan bir durumdur izah edermisiniz lütfen

    ————————————————————

    http://www.bing.com/videos/search?q=kuranda+k%C3%B6lelik&qpvt=kuranda

    Kuranda kölelikle ilgili veya bu durumdaki insanlarla ilgili ayetleri tek tek incelediğimizde Allah’ın Kuran kanalıyla müminlere köleliği asla meşru göstermediğini çok net görürüz. Aşağıda konuyla alakalı ayetleri sıralayıp da açıkladığımızda bu durum çok daha net anlaşılacak. Bu yerleşmiş algının oluşma nedeni üzerinde durmak gerekiyor tabi. Çünkü kuranda asla mazur görülmeyen ama bir şekilde yakın zamanımıza kadar çok medeni (!) ülkelerde dahi yaşanmış bu insanlık dışı uygulama nasıl oldu da şu veya bu yoğunlukta İslam pratiğinin içinde kendisine yaşam alanı buldu?
    Bu sorunun cevabını da yine Kuran dışı kaynakların Kuran’a öncelenerek Arap Ortodoks ekollerinin egemenliğini ilan etmelerinde bulabiliriz. Bu sitede açıklanan bir çok yanlış uygulamada ve anlaşılmada olduğu gibi, bu durum da gerçeğin kendisi tam da bunun tersi olmasına rağmen, sanki Kuran köleliğe en azından karşı çıkmıyor algısının yerleşmesine meydan vermiştir.
    Kuran ahlakı daha en başta tüm put/tağut/efendi egemenliğine karşı bir duruştur. İnsanları yaratılış gayesinde olduğu gibi, fıtrata uygun ve şerefli yaşamaya yönelten ve toplumda sevgi, merhamet ve barış öngören Kuran’ın köleliği mazur görmesi zaten düşünülemez…Şimdi içinde kölelikle ilgili konuların geçtiği ayetleri inceleyelim.
    Bu ayetlerin en fazla Kuran muhalifleri tarafından kullanılmaya çalışanı nahl suresi 75. ayetidir…Bu ayetin iki ayrı mealde açıklaması şöyledir :
    Edip Yüksel : Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, sahiplenilmiş bir köle ile kendi tarafımızdan güzelce rızıklandırdığımız, o rızıktan gizli ve açık yardım için harcayan kişiyi örnek olarak verir. Bu ikisi hiç bir olur mu? Övgü Allah’adır, ancak çokları bilmezler.
    Yaşar Nuri Öztürk : Allah şöyle bir örnekleme yaptı: Hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının eşyası durumunda bir kul/köle ile bizden bir güzel rızıkla rızıklandırdığımız ve ondan gizli açık dağıtan bir kişi. Bunlar aynı olur mu?! Bütün övgüler Allah’adır ama onların çokları bilmiyorlar.
    Görüldüğü gibi, ayet çok açıktır ve hiçbir kelimesinde ne köleliği meşru görür ne de bu anlamda yanlış anlamaya açık bir durum vardır. Kuran muhaliflerinin anlamadığı mantık hatası şudur. Kuranın herhangi bir konudan bahsediyor olması o konuyu meşrulaştırmaz. Hatta Kuran her durum ve ihtimalde Müslüman olmayanların elindeki köleler için çeşitli imkanların oluşturulması için müminleri teşvik eder.
    Ve yine sıkça getirilen “Bakara suresi 221. Ayeti ele alalım;”
    Ve müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın. İman etmiş bir câriye -o [müşrik kadın], sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman etmiş bir erkek köle -o [müşrik erkek], sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi bilgisi ile cennete ve mağfirete çağırır. O, öğüt alıp düşünürler diye insanlara Âyetlerini ortaya koyar. (Bakara 221. Ayet)
    Ayete bakıp, “iman etmiş bir cariye” cümlesinden yola çıkarak, cariyeliğin ve köleliğin meşru olduğunu iddia eden tonlarca yazı okudum. Büyük bir hata yapıldığını, ayetin metnini yazınca anlayacağız:
    Köleler efendilerden hayırlı
    Ayette geçen “eme cariye ve abd/köle” ifadeleri “ve bağlacı” ile “müşrikatun” ve ”müşrikiyn” ifadelerine bağlanır. Kıyas bahis konusu olduğunda, bu “cariye ve kölelerin” müşriklerin elindeki cariye ve köleler olduğu ortaya çıkar. Esasında doğru ifade şöyle olmalıdır;
    Müşrik kadınlara nazaran “ellerindeki cariye ve kölelerden” iman etmiş bulunan “esirler” çok daha hayırlıdır…
    Köleliği meşru saymak şöyle dursun, tümüyle “müşriklerin elindeki köleleri, efendilerinden çok daha hayırlı sayan bu ayet” çoğu ateist platformda, köleliği meşrulaştıran ayet olarak lanse ediliyor. Bu konuda yine iki ayrı meal verelim.
    Edip Yüksel : İnanmadıkça, ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. İnanan bir hizmetçi kadın ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır; ondan hoşlansanız bile. Ortak koşan erkeklerle, inanıncaya kadar kızlarınızı evlendirmeyin. İnanan bir hizmetçi erkek ortak koşandan daha hayırlıdır, hoşlansanız bile… Onlar, ateşe çağırıyor. Allah ise cennete ve bağışlanmaya çağırır ve öğüt almaları için ayetlerini halka açıklar.
    Yaşar Nuri Öztürk : Müşrik kadınlarla, onlar iman edinceye kadar evlenmeyin. Özgürlüğünden yoksun inanmış bir kadın, müşrik bir kadından – müşrik kadın sizin hoşunuza gitse de – çok daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de onlar iman edinceye kadar nikâhlanmayın. İnanmış bir köle, müşrik bir erkekten – o hoşunuza gitse de – çok daha hayırlıdır. Bu müşrikler sizleri ateşe çağırır. Allah ise sizi, izniyle cennete ve affa çağırır. Ve ayetlerini insanlara açık açık bildirir ki, düşünüp öğüt alabilsinler.
    Çok açıkça görüldüğü gibi bu ayetlerde de asla köleliği meşrulaştıran veya Kuran muhaliflerinin zannettkleri gibi göz yuman bir ifade yoktur. Ayette evlilik öncesi müminler için eş seçme kıstasları kıyas yapılarak anlatılmaktadır…
    Allah yüce kuranında elçi olarak insanlığa örnek olarak gönderdiği elçisine bile asla kendisine diğer insanları kul/köle yapmamasını emretmişken, kuranda köleliğin olduğunu söylemek gerçek bir akıl tutulmasıdır.
    Ali İmran 79 ayeti…
    ALLAH’ın kendisine kitap, bilgelik ve peygamberlik verdiği hiç bir insan, ‘ALLAH’tan sonra bana da kulluk ediniz,’ diye halkı kendisine çağırmaz. Aksine, ‘Öğrenip öğrettiğiniz kitap gereğince kendisini Rabbine adayan kullar olun,’ der
    Yani ayette ifade edildiği gibi peygamber de dahil hiç kimsenin köleliğin lafını bile edemeyeceğini emreden bir metinde köleliği meşru gören anlamlar çıkacağını sanmak büyük yanlış olur.
    Köleliği kesinlikle yasaklayan Kuran , insanların kendi aralarında üstünlük ve derecelendirme kıstasını da takva olarak belirler.Buna göre insanlar ırk , renk veya başka bir özelliklerinden dolayı değil yalnızca erdem / takvalarına göre değerlendirileceklerdir.
    Ey halk, sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi ırklara ve boylara ayırdık. Allah yanında sizin en değerliniz en erdemli olanınızdır. Allah bilendir, haberdardır……. (Hucurat Suresi, 13)
    Konuyla alakalı olarak kölelik durumunun Kuran’da olduğuyla ilgili algının en önemli nedenlerinden biri de hep şikayet edilen Arap Ortadoğu kültürün etkisidir. Bu gerici ve yobaz ekolün etkisinde kalan meal yazarları Kuran’ın orjinalinde olmayan bazı kelimeleri köle veya cariye olarak değiştirmişler ve çok vahim hatalara meydan vermişlerdir. Kuran’ı merkeze alarak olaylara ve diğer kaynaklara bakacaklarına , bu çok zayıf ve hatalı kaynaklarda olanı Kuran’a yerleştirmişlerdir….Kuran’da çocuk yaşta kızlarla evlenme olmaması veya Kuran’da kadın dövmenin olmaması konularında olduğu gibi…Bu tarz yanlışların en mühimlerinden biri de aşağıda meallendirilen Nur suresi 32.ayetidir…
    Yaşar Nuri Öztürk : İçinizden bekârları/dulları, bir de erkek hizmetçilerinizden ve halayıklarınızdan durumu uygun olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları lütfundan zenginleştirir. Allah Vâsi’dir, Alîm’dir.
    Edip Yüksel : Bekarlarınızı, erdemli kadın ve erkek hizmetçilerinizi evlendiriniz; eğer yoksul iseler, Allah onları kendi lütfundan zengin edecektir. Allah Cömerttir, Bilendir
    Bu ayette de orijinal metinde olmayan köle ve cariye kelimeleri eklenerek yanlışa düşülmüştür… Kısaca söylemek gerekirse Kuran, insanlar arasında efendi – köle ilişkisini asla maruz ve meşru görmez. Tüm insanlık ancak ve ancak Allah’a abd (kul) dur. İnsanlar arasında efendi – köle ayrımı asla olamaz. Kuran, mümin olmayan toplum veya insanların kölelerini bile özgürleştirmek anlamında müminleri cesaretlendirir ve teşvik eder…Beled suresi 12. ve 13. ayet…
    Sarp yokuşun ne olduğunu sana bildiren nedir? Özgürlüğü zincirlenenin bağını çözmektir o.
    Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değil. İyiler o kimseler ki ALLAH’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanırlar; akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, yolda kalmışlara, dilencilere ve köleleri özgürlüğe kavuşturmaya seve seve para yardımında bulunurlar; namazı gözetir, zekatı verir, sözleştikleri vakit sözlerinde dururlar; zorluğa, sıkıntıya ve zulme karşı direnirler. İşte doğru olanlar onlardır, erdemli olanlar da onlardır. (Bakara Suresi, 177)
    MUHAMMED 4 İnkâr edenlerle savaşta karşılaştığınızda, hemen boyunlarını vurunuz. Onları yendiğinizde de sıkıca bağlayınız. Savaş sona erdiğinde ya bir lütuf olarak karşılıksız ya da fidye alarak salıveriniz. Allah dileseydi onlara galip gelirdi. Fakat kiminizi kiminizle denemek için böyle yaptı. Allah yolunda öldürülenlerin yaptıkları hiçbir ameli Allah asla boşa çıkarmayacaktır.
    3:66 Siz, hadi bilginiz olan şey üzerine münakaşa eden kimselersiniz. Ya bilginiz olmayan şey üzerine niçin münakaşa ediyorsunuz? Halbuki Allah bilir, siz bilmezsiniz.

    Kuranda Çelişki Yoktur / 23 Kasım 2014

    KÖLELİK
    ENFAL 8/ 67 Yeryüzünde ağır basıncaya kadar, hiçbir peygambere esir sahibi olmak yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz; halbuki Allah sizin için âhireti istiyor. Allah güçlüdür; hikmet sahibidir.
    ENFAL 8/ 68 Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.
    MUHAMMED 47/4 İnkâr edenlerle savaşta karşılaştığınızda, hemen boyunlarını vurunuz. Onları yendiğinizde de sıkıca bağlayınız. Savaş sona erdiğinde ya bir lütuf olarak karşılıksız ya da fidye alarak salıveriniz. Allah dileseydi onlara galip gelirdi. Fakat kiminizi kiminizle denemek için böyle yaptı. Allah yolunda öldürülenlerin yaptıkları hiçbir ameli Allah asla boşa çıkarmayacaktır
    NUR 24/33 Evlenmeye imkanı olmayanlar ise, Allah kendilerini lütfu ile zenginleştirene kadar iffetli davransınlar. Kölelerinizden, hür olmak için bedel vermek isteyenlerin, onlarda bir iyilik görürseniz, bedel vermelerini kabul ediniz. Onlara, Allah’ın size verdiği maldan veriniz. Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, özellikle iffetli olmak isteyen genç kızlarınızı fuhşa zorlamayınız. Kim onları buna zorlarsa, Allah, hiç şüphesiz zorlayanı değil, zorlanan kadınları bağışlar; merhamet eder.
    2:177 – Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitabave bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve ESİRLERİ kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır.
    2:177ESİRLERİ kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler.
    2:221 – Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın. Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye herhalde ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin. Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet ederler, Allah ise, kendi izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor ve âyetlerini insanlara açıklıyor. Umulur ki onlar hatırda tutup, öğüt alırlar.
    2:221 – Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın. Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye herhalde ondan daha hayırlıdır.
    2:221 – Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin. Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan daha hayırlıdır.
    4:92 – Hata dışında bir mümin, diğer bir mümini öldüremez. Ve kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azad etmesi ve ölenin ailesine (varislerine) teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır. Eğer öldürülen, mümin olmakla beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle azad etmesi gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mümin bir köle azad etmesi gerekir. Bunlara gücü yetmeyenin de Allah tarafından tevbesinin kabulü için arka arkaya iki ay oruç tutması gerekir. Allah, Alimdir (her şeyi bilendir), Hakimdir (hüküm ve hikmet sahibidir).

    4:92 – Hata dışında bir mümin, diğer bir mümini öldüremez. Ve kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azad etmesi ve ölenin ailesine (varislerine) teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır.
    4:92 – Eğer öldürülen, mümin olmakla beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle azad etmesi gerekir.
    4:92 – Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mümin bir köle azad etmesi gerekir.
    5:89 – Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da birKÖLEazad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz.
    5:89 – Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir KÖLE azad etmektir.
    9:60 – Sadakalar ancak şunlar içindir: Fakirler, yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb (kalbleri İslâm’a ısındırılacaklar), KÖLELER, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar. Allah tarafından böyle farz kılındı. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
    24:32 – Aranızdaki bekarları, KÖLELERİNİZDEN ve CARİYELERİNİZDEN iyi davranışta olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.
    58:3 – Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir KÖLEYİ HÜRRİYETİNE kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
    90:12 – Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir?
    90:13 – KÖLE azat etmek,

    • rammsteinn dedi ki:

      kul
      evelemeye gerek yok.
      islamdan bu yana 1600 sene geçmiş. ve 100 sene öncesine kadar çoğu ülkede ve 50 sene öncesine kadar arabistanda kölelik serbest idi.
      demek ki islam alemi 1500 senedir , araplar ise 1550 senedir kuranı yanlış anladı. kendi dillerinde olan kuranı yanlış anlayan araplar bu kitabı anlayamadı mı? kaldı ki kuran kendisi için 16 kez apaçık demiyor mu?
      baştan alalım
      3-4 bin sene öncesinde başlayan semavi dinler tarihinde aynı tanrı bir çok peygamber göndermiş. 4 kutsal kitap yazılmış ve hiçbirinde köleliği yasaklayan bir cümle yok. aksine köleliğin serbest bırakılması var.
      ne oldu da binlerce sene bu 4 kitabı kimse anlamadı da birden dindarlar “evet kölelik yanlış anlaşılmış aslında yasaktır” demeye başladı.
      kusura bakma da kendiniz buna inanıyor olabilirsiniz inanmaya devam edin. ama evreni yaratan güç birçok peygamber gönderecek, alkolü domuzu net bir şekilde yasaklarken köleliği es geçecek.
      eğer sizin inandığınız tanrı eğer gerçek tanrı olsaydı bu köleliği her peygamberinde yasaklardı.
      +
      peygamberinizin veda hutbesini oku. içinde “efendisinin lafını dinlemeyen köleye lanet olsun” gibi bir tabir var. nette bulursun. bulamayacağın yer diyanetin sitesi. diyanet heralde sizin peygamberin bu sözünden utanmış olacak ki bu laflarını kaldırmış.

      kuran belli şartlara bağlı olarak köle azat edilsin derken siz bunu nasıl olurda “islamda kölelik yok” şeklinde anlıyorsunuz aklım almıyor.
      bu kadar uzun uzun anlatımı yapan tanrı iki kelime ile “kölelik yasaktır” neden dememiş acaba? illa birşeyler oluşacak ki köle azat olacak. peki o şartlar oluşmaz ise ne olacak? köle aynı köle olmaya devam.

      şöyle bir ayetle kölelik nasıl yasaklanıyor anlamadım
      —Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da birKÖLEazad etmektir.—

      yahu zengin adam gider yemin eder, bozmak isterse verir parasını on yoksulu doyurur. kölesini serbest bırakmak zorunda kalmaz. köle aynı köle olmaya devam eder.

      yazdığın hangi ayet varsa illa bir şart sunmuş. bunun neresi yasaklanmış?

  134. Aziz K. Burkay dedi ki:

    ARKADAŞLAR;

    Bu çekişmeler, sert veya bazen de seviye zayiatına uğramış tartışmalar aslında her tarafı en doğru olana yöneltmektedir…

    Aklı başında, terbiyeli ve en azından bilgi kokan yazıların sahiplerini tenzih ederim…

    Tövbe 28. ayette müşrikler (şirke bulaşmışlar) pistirler, kirlidirler…
    Ayetindeki NECESUN, pislik veya necaset değil, insan tabiatı için TİKSİNTİ VEREN materyal demektir… Bal yiyenlerin hemen yanı başında, bir köpeğin leş yemesi esnasında Bal yiyenlerin duygulanacağı TİKSİNTİDİR…

    Yunus 100 de geçen ‘RİCSE’ sözcüğü de insan tabiatı için tiksinti veren, hiç bir şekilde istenmeyen, İĞRENÇ ŞEY anlamlarındadır…

    Arapçaya oldukça hâkim Sayın Bilal gerçekten doğruyu ancak pencereden dışarı söylüyor… Aslında Syn Kadir de doğruyu ancak kapıdan dışarı söylemektedir. Bu bilgi birikimlerinde metot ve akademik disiplin olmadığı için çekişmeler olmakta ve birbirlerini de kırmaktadırlar… Bu yanlıştır, yakışıksızdır…

    Biraz felsefe bilinse ve Ulema Anunnaki doğru kaynaktan takip edilse açıkça AKLIN gözleriyle görülecektir. Şöyle ki;

    EKMEK BİR İNSAN İÇİN NE KADAR ÖNEMLİ BİR NİMETSE, GÜBREDE BÖCEK İÇİN HAYATİ ÖNEMİ OLAN NİMETTİR…

    ANCAK! EKMEK TE İNSAN DA, GÜBRE VE BÖCEK TE AYNI ATOMLARDAN YARATILDI…

    Fark nerededir?

    SYN. KADIR “ yüce Allah bir insana müşrik yakıştırmasını yapıyorsa o insanın manevi, hissi yönüne dikkat çeker.. Müşrikseniz, yani allahtan başka şeylerede tapıyosanız” demişsiniz.

    YANLIŞ!…

    Müşrik Allahtan başkasına tapan demek değildir… Doğruyu doğru kaynaktan öğrenmemek gerekir… Müşriklerin hepsi de ALLAHA DA inanıyordu, Hacc ve namazda yapıyorlardı… Hatta Hz. Muhammedi ALLAHA şikâyet bile ediyorlardı…

    ‘MÜŞRİK’ ALLAH ile kendi arasına başka; canlı veya cansız şeyler koymaya, yani vasıtaya, yani aracı edinenlere, mezarlıklarda Qur’an okuyanlara, ölmüş insan cesetlerinden medet umanlara denilir… Yapılan bu eyleme de ŞİRK denilir…

    KÂFİR DE; gerçeği bile bile saklamaya, doğruyu gizlemeye, tohumu toprağa gömmeye denilir…

    Sayın bir KUL; evren genişlemiyor ve bunu tarihte ilk biz tespit ettik… Size karşı hata ettiysek affola…
    Üstelik bunu QUR’AN’DA açıkça belirtmektedir… Altı günde yaratılan evren kitabımda geniş şekilde, deney verileriyle yazdım… ABD kabul etti ve araştırmaktalar… Benim vatanımda da insanlarım batının çanağından su içerek beni tenkit ediyor üstelik hiç bir bilgi birikimi olmadan… Şaşılası şey doğrusu… Bu ne kadar zevkliymiş batılıların bardağından su içmek…

    Bu sayfalarda yazmak, benim arıduru amacım insanlarımı eski fosillerin mirası zararlı şeylerden kendi AKILLARINA işlerlik kazandırarak QUR’AN’IN bilimsel enginliklerine yöneltmektir…

    QURAN meal ve tefsiri yapmış/yapan O fosiller bu insanları 1400 senedir yerlerde süründürmüşlerdir… Hala da devam etmektedir… Müslümanlar dünyada üçüncü sınıf insanlar olmuşlar… Neden? Hem de 1400 senedir, Neden?

    ARKADAŞLAR; bazen konuşmadı demesinler diye konuşanlar olur, bilgi olmadan fikir üretenler de pek çoktur… Yazı yazmadı demesinler diye yazanlarda olur… Sepeti yeterli olmayanın trigonometriyle iştigal etmesi gibi… Kalkıp bana kaynak soracak cehaleti de sergileyebilir…

    Hatta bu tür internet sayfalarda art düşünceliler, misyonerler veya Hristiyan da olur… Bu kategorideki insanların tuzağına düşmemek gerekir…

    Herkes gerçek kimliğini, adını gizleyerek doğru açıklamalara bile düşmanca yaklaştıklarını da gördüğüm için bunu dile getirme gereği duydum…

    Gerçek adını saklayan arkadaşlar neden bunu yaparlar anlamak ta mümkün değildir…
    Gerçek Müslüman korkmaz, korkmak ALLAHA inanmamanın/güvenememenin bir uzantısıdır…

    Ben Aziz Kemal Burkay, ABD de yaşıyorum, quantum fizik ve endüstri mühendisliği ve araştırmacı bilim ve felsefe yazarıyım…

    Bu sayfadaki http://www.quran-incil-tevrat.com/ kitapların içerdiği bilimsel her çalışmanın tamamı sadece bana aittir ve hiç bir merciden ne kopya alıntılar vardır ne de kaynak… Hatası veya başarısı da sadece benim sorumluluğumdadır. Bu kitaplar gelecek nesillere de kaynak olacaktır;

    http://www.quran-incil-tevrat.com/

    Sadece ALLAH rızası için çalışıyor, yazıyorum ve bedava dağıtıyorum.

    Elmalılı ‘ALLAH kimseyi imtihan etmez, imtihan etmek insana mahsus’ der…. Oysa Yüce ALLAH ‘insanı da imtihan etmek için yarattık, bu nedenle hayatı ve ölümü icat ettik’ der. Nasıl olurda bu şekilde yanlış yamalak QUR’AN meal veya tefsirlerini referans alabilirim… Aslında Müslüman âlemini 1400 senedir yerlerde gezdiren asıl arıza bu tür fosillerin mirası zararlı kalıntılardır…

    Elinizdeki bütün Qur’an mealleri-tefsirleri şu veya bu şekilde eksik, hatalı ve yanlıştır.

    Her şeyden önce 1400 senedir insanlara yutturulmuş Zerdüşt namazı ne Qur’an’da ne de İslam da mevcuttur… SALAT sözcüğünü Zerdüşt namazı sözcüğü ile takas edip insanları bu günlere getirmişler..
    Qur’an’da; Rükû, Secde ve Dua vardır, 5 veya 20 kez namaz yoktur.
    Qur’an’da olmayan şeyi, var gibi dayatarak insanlara yutturanlar da hesabını verirler…

    Arkadaşın biri sormuştu; kaynağın nedir diye… Elbette çok cahilce bir soruydu… Başkalarının dürtüleriyle düşünen bu şekilde soracaktır… Yani kendi AKLINI ve kendi şahsiyetini de başkalarının tekel ve kontrolüne emanet etmiş ki, kendi AKLIYLA düşünüp de doğru veya yanlış diyemiyor… Tarikatların, cemaatlerin kukuletalıların da yakaladığı açık buradadır ve bu açıktan istifade ederek insanları sömürür hatta düşüncelerini dahi sömürürler… Çünkü O şahısın kaynağı her köşe başında satılan ilmihal düzemce dergileridir… Uydurma masallardır…

    QUR’AN ve İslam’da köle/kölelik yoktur… Ancak sistematik olarak her suç işlendiğinde bir köle azat ederek eski bir gelenek eritilmiştir… Lanet olası Emevi Abbasî zamanında yine başladı ve Qur’an’a mal edildi… QUR’AN ve İslam’da bütün suç unsurları sistematik olarak zaman içinde eritilerek YOK edilmiştir… Bu nedenle hapis cezası YOKTUR…

    Ancak bir anda kesinlikle yasak edilen bir tek suç FAİZDİR… Çünkü QUR’AN ekonomi ve bilim eksenli evrensel matematik bir büyüklüktür… FAİZ ekonomiyi alt üst eder ve doğacak çocukları dahi yoksulluğa mahkûm eder… Bu nedenle QUR’AN faizi aniden ve kesinlikle yasak etmiştir…

    Bu tür kısır çekişmelerle değil de daha ciddi konularla zaman harcansa Ülkeye ve insanlığa daha faydalı oluruz diye düşünüyorum…

    Yüce ALLAH yerleri ve gökleri neden 6 günde yarattı?… Neden 5 değil, 8 değil de; 6 günde…

    http://www.quran-incil-tevrat.com/

    ‘GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ DİN’ kitabımın ana temasıdır… Gerçi bu kitabımı henüz tam bitirmedim, umarım üç beş haftaya bitirebilirim…

    Bu arada; Miraç ne Qur’an’da ne de İslam’da YOKTUR. Sözcüğün kaynağı Sanskritçe Mihraje den gelir, Emevi Abbasî sokmuştur bu yüce dinin içine… Hz. Muhammed de miraca gitmiş değildir… Bunu dile getiren her fert ALLAHA ve Resulüne iftira eder…

    Hz. Musa’dan sonra hiç bir peygambere Mucize verilmedi… Hiç bir peygamberin veya insanın mucize getirmesi veya göstermesi de asla söz konusu dahi edilemez… Mucizeyi sadece Yüce ALLAH gerektiği zaman Resulleri aracılığı ile kullarına iletmiştir…

    Hz. Musa’ya Tevrat verilmiş değildir… Yazılı ve kırılgan Tabletler verilmiştir… Kenger-Sümer kökenli tabletler… Qur’an direk olarak Musa’ya Tevrat’ı verdik demez, Furkan verdik denir… Furkan; nasıl idrak ettiğini de idrak etmek demektir… İnsan tabiatı için en üst bilgi /anlayış demektir… Qur’an mealcilerinin tefsirlerindeki yorumladıkları şarlatanlık değildir…

    Furkan, beyindeki Epifiz bezine işlerlik kazandıran başka boyutlardan etkiyen bir tür enerjidir…

    Emevi Abbasî Babil den ithal etmiş İslam’a 5 şart getirmiş… Yok, böyle bir şey Qur’an’da…

    BANA GÖRE; İSLAMIN EVRENSEL ŞARTLARI,
    Bizzat kendin OKUMAK, anlamak ve anladığını da yaşamak, öğrendiğini de öğretmek,
    Her detayı ile Namuslu, dürüst insan olmak, yalan söylememek,
    ALLAH ile arana kimseyi sokmamak,
    Komşunu en az kendin gibi sevmek, insanları, her şeyi sevmek,
    Salat etmek, yani vergi, zekât ve muhtaca destek olmak,
    Çalışkan olmak, çalışmak, üretmek, tekkelerde sabahlara kadar Budist icadı tesbih çekmek değil,
    Daha çok çalışıp daha zengin olmak ve başkalarına daha çok yardım etmek,
    Saygıyla sevmek, önce kişilikli vakur ve bilge insan olmak,
    Her gün bir dul veya yetim bulup yardım etmek, yetim bulup en azından başını okşamak, en azından tebessüm etmek,
    Devletine vergi vermek,
    Yolda gördüğü bir taşı alıp kenara koymak,
    Haksızlığı görüp gidermek, arkasını dönmek değil,
    Öfkesine hâkim olmaktır,
    Cesur olmak, haksızlığı akıllıca gidermek,
    Hakkında bilgi sahibi olmadan şeyin ardına düşmemek.

    VE, bilinçli ve samimiyetle; yargılanacağını bilerek Rabbine RÜKÛ, SECDE VE DUA etmektir…

    Her duasında da Rabbi Zidniy İlmen/ Rabbim artır anlayışımı, ilmimi şeklinde içtenlikle dua etmektir.

    Qur’an’da mikroskobik te olsa çelişki yoktur… Çelişki insanlardadır…

    Var diyen, bilimin ve matematiğin diliyle kanıtlasın, ömür boyu kölesi olacağım.

    Şu kitapları irdeleyerek okuyun lütfen: http://www.quran-incil-tevrat.com/

    Şu bir kaç gündür sayfalarınızdaki tartışmaların kalitesini (!!!) açıkça gördüm…

    SİZ BEĞENİYOR MUSUNUZ? Kim, neyi hangi bilimsellikle anlatabildi?

    Selam ve saygılar…

  135. cesice dedi ki:

    Suppanallah allah herseyden munezzehtir zamandan mekandan ars dan once nerde duruyodu zamandan once nasil vakit geciyodu senin dusuncenle seytan cennetlik hasa tanri cehenm ………allahinn ismini yanlis lullanmayin tovbe

  136. Hüseyin şaşmaz uzun dedi ki:

    Selefiler de cehennemin diğer kapısından girecek. Camiler veya kabe Allahın evi diyenlerde. Çünkü Allah’ın kırmızı çizgisi olan şirke zaman ve mekan atfetmekle iştirak etmiş oluyor.

    ALLAH,İnsanın algılama alanının kapsamı dışındadır.(Yaratıcı)
    Sorular,Kişinin algılama alanı içindekiler içindir. Kişi eğer algılama kapsamının dışındakileri sorguluyorsa bil ki o kişi abesle iştigal ediyordur. “Bir insanın zekâsı vereceği cevaplarından değil, soracağı sorulardan anlaşılır.”
    https://bredaholland.blogspot.com/2018/09/sorularkisinin-alglama-alan-icindekiler.html

sercan için bir cevap yazın Cevabı iptal et