KIYAMET YAKLAŞTI VE AY YARILDI

ay yarıldıİslam’ın doğuşundan 65 yıl önce ölen İmruü’l Kays, İslam öncesi Arap edebiyatının en seçkin şairlerinden biridir. Öyle ki İslam peygamberi Muhammed bin Abdullah ve 4. halife Ali tarafından bile büyük övgü ile bahsedildiği belirtilmiştir. İslam öncesinden kalan yegane eser olan Muallakatü’s-Seba yani Yedi Askı isimli şiir kitabındaki 7 şiirden biri ona aittir. Şiirindeki “Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı” dizesinin Kamer suresinin ilk ayetiyle birebir aynı olmasının ilginçliği bir yana, ayet hakkında uydurulan mucize iddiasını çürütür. Daha fazla bilgi için:

http://tr.wikipedia.org/wiki/İmruü’l-Kays

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Din içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

38 Responses to KIYAMET YAKLAŞTI VE AY YARILDI

  1. alpercadiroglu dedi ki:

    Çok iyi bir paylaşım, takip ediyorum sitenizi.

  2. aydın dedi ki:

    İslamiyet öncesinde şairlerin çok beğenilen şiirleri , insanların görüp okumaları ve aynı zamanda şairini ödüllendirmek için Kabe’nin duvarlarına asılırdı . Aynı anda dört duvara birden şiiri asılan tek şair , Kays dır . Bu asılan şiirlere de ” Muallaka ” denirdi . Muallakatüs seba bu şiirlerden yedi tanesidir . El yazması nüshası ,Milli Kütüphane dedir ..

  3. asya dedi ki:

    Bu kadar eminsiniz ki KUR’ANI KERİM sizi bir gün o inanmadığınız cehennemde yakacak bu dunya sizin istediğiniz kadar azin bakalim saptırın bakalım ayet sure isimlerini siz sadece beyni sulanmis dönup bi evde ananesine babanesine annelerine bakabilseler gerceği görucekler ama onu bile akil edemeyen hayatini ya icki ya uyusturucu ya kadinlarla nefsini doyurmaya calisan hayatini bilgisayar telefon telwvizyon karsisinda depresyondayim dien genclik dedigimiz bir ama koyunlardan ibaret insan sifatlarini kandirirsiniz ama gercercekten ALLAH YOLUNA KENDİNİ ADAMIŞ GENÇLERIMIZ VAR BİZİM KALPLER TERTEMİZ NURLU ALLAH C.C. İÇİN MUHAMMED İM DİE YANAN Depresyon sıkıntı bilmeyen sis bunlara isde hicbir sey yapamazsiniz siz ancak RABBIM IN İZİN VERDİKLERINİ SAPTIRIRSINIZ İSDE SİZİN ANLAMADIĞINIZ BU

    • candost dedi ki:

      asya hanım siz kimin müridisiniz galiba sizin bu işte rantınız var kesin konuştuğunuza göre nasıl da bu kadar emin olabiliyorsunuz kuranın bizi yakacağına eğer bir ilahi güç varsa ve beni sorguladığım için yakıyorsa bırak yaksın şayet beni değilde seni yakarsa ilahi güce ne derdin çok merak ediyorum.

    • sercan dedi ki:

      asya hanım yazılarımı okumanızı tavsiye ederim ismim sercan kurandaki çelişkiler bölümünde yazıyorum belki aydınlanırsınız

    • karaca dedi ki:

      kardeş senin ağzından çıkandan aklının haberi yok niye dersen yukarıdaki makaleyi adam
      inçelemiş araştırmış yazmış öyle veya böyle adam yazmış sarhoştan telefondan şurdan bahsediyorsun senin dediğin tipte bir insanda böyle bilgi ne gezer olsa boş boş senin gibi konuşur desteksiz atar sen yukarıdaki yazıyı okudunmu hemen saplanıp kalıyorsun yok cehennem yok cennet belki de senden daha allah katında bu adam araştırdığı için kiymetlidir.sen ne buldun da ortaya koydun bir de senin yazını okuyalım ha bu adam haklı aklını kullanmış bazı şeylerin gizliliğini ortaya koymuş diyelim o yok bu yok ancak boş boş yaz dur valla sen iyiymişsin

    • MaMaLi dedi ki:

      Birde türkce yaza bilseydin seni anlayacakdık)))

    • fatih dedi ki:

      bazı insanların koyun olup insan gibi göründüklerini biliyordum ama asya kadarınada burda rasladım..senin kadınlarla nefsini doyurmaya çalışıyonlar varya sen önce 36 karısı olan ve bir evde 15 veye 16 cariyesi olan muhammedine bir bakk.kime niye inandığını ne için inanmak zorunda kaldığını bile bilmiyorsun..ama sizin için geneliniz tanrıya inanarak cehennemde yanmaktan korktuğunuz için inanıyor yani kimseye bir faydanız olduğu için deyill.ödleklerr..

  4. Bilimsel metod gereği şu bulgular da paylaşılmalı ki konu tartışılabilisin:

    1- Bu şiirin bilimsel olarak kanıtlanmış orjinal metni
    2- Ayetin ilk okunduğu döneme ilişkin kayıtlar ( Çünkü eğer Muhammed bunu bir şiirden alıntıladıysa o dönemin insanları ezbere bildikleri bu şiirin alıntı olduğuna muhakkak itiraz edeceklerdi )

    Ben Türkçe ve İngilizce sitelerden araştırdım bu kadar önemli bir iddiaya dair “orjinal metin” örneğine rastlayamadım.

    Emin olmamakla birlikte bu iddiayı ortaya atan kişi Arap bir Hristiyan din adamı. http://www.fatherzakaria.com/

    Bu da sanırım iddianın yer aldığı ve yayıldığı ana kaynak:

    IsTheQuranTheGodsWords.pdf erişimi için tıklayın

    Bu da iddiaya ait ilgili kısım:
    The Hour has drawn near, and the moon has been cleft asunder (şiir)

    the Hour has drawn near, and the moon has been
    cleft asunder ( kamer sures1)

    Fakat ayet İngilizceye başka şekillerde de tercüme etmiş. Yani çeviriden gidersek ortada bilimsel bir tartışma olmaz. Ki iddiayı ortaya atan adam zaten var gücüyle Kuranın insan uydurması olduğunu ispata adamış kendisini . Yalan söylemediğinden emin olmak lazım . Ki kendisi Arap. Bir zahmet Arapça orjinaki paylaşıversin.

    The Hour (of Judgment) is nigh, and the moon is cleft asunder ( bu da ( kamer sures1)
    The hour drew nigh and the moon was rent in twain ( kamer sures1)

    Öte yandan zaten imrul kays müslümanların yabancı olduğu bir arap şairi değil. Sadece bir örnek:

    http://www.misakonline.com/forum/viewtopic.php?f=21&t=8653

    Sonuç olarak çevirinin yapıldığı asıl kaynağı görmek lazım.

    • sercan dedi ki:

      halim bey siz bu cevapla kurana inanılmamasına gerektiğini ıspat ediyorsunuz kuranın orjinal olmadığını herkes biliyor ha demekki orjinal değilse inanmayacağız zeten kuranda muhammet yazması belli

  5. Özgür dedi ki:

    Sevgi dolu sonsuz selamlar
    Kıyamet yaklaştı ve Ay yarıldı ifadesi mucize değildir.Sembolik bir ifadedir.Kur’anda ki bir çok ifade semboliktir zaten.Hiç Ay’ın yarılması mümkün müdür?Yarıldıysa nasıl birleşti?Yıldızlar kendinden kat kat küçük bir dünyanın içine nasıl düşebilir?Dünyanın çekim kuvveti koskoca yıldızları çekmeye yeter mi?Bunlar hep semboliktir.Nasıl ki Kenf 54’te şöyle buyrulmuştur:”Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.
    Madem bunlar sembolik,anlamları nedir?İşte bu soruların cevaplarını Hz.Bahaullah’ta buldum.Hz.Bahaullah Kitab-ı İkan’da bunların anlamlarını 9-11.sayfalarda açıklamıştır.http://www.bahaitr.org/images/yayinlar/Ikan.pdf
    Türkiye bahai toplumu sitesindeki kütüphane bölümünde bu kitap bulunmaktadır.
    Hz.Bahaullah’a göre güneş,ay,yıldız ‘ın bir çok manası vardır.Bunlar yerlerine göre değişmekte.Mesela bazı yerlerde Hakikat güneşleri(peygamberler),Ay ve yıldızlardan da onun dostları kastedilmiştir.Bazı yerlerde ise önceki dine mensup alimler kastedilmiştir.Güneş karardı,ay yarıldı dan maksat önceki din ulularının gelen peygamberi inkar etmesidir.Güneş,Ay ve yıldızların başka bir anlamı da şeriat hükümlerinin artık uygulanmamasıdır.Kıyamet te dünyanın bozulması değil peygamberin zuhurudur.Gerçekten Kitab-ı İkan adı gibi kesin bilgi kitabıdır.

    • sercan dedi ki:

      sayın özgür gene ayetlari çarpıtarakyok bu mecazidir yok öyle dememiştir böyle olmuştur gibi işinize gelmeyince mecazi işinize gelince adnan oktar gibi kuranda bakır geçince eskiden de elekrtik ..vardı ,,,,,, demir geçince o zaman uçakta vardı deyip bir kelimeden bir kitap dolusu anlam çıkarmaya çalışırlar . bunlarda hurafe uydurma prafösürü.

    • fatih dedi ki:

      Nasıl kıvıracanızı şaşrıyorsunuz be.kendi inandığınız kitabı bile sakız gibi sündürüyorsunuz.yok öyle yazıldıda AMA BÖYLE DEMEK İSTEDİDE FALAN.yani mantığın dışına çıkan ve hatta hiç anlaşılamıyan ayetleri yani sizmi düzeltmeye kalkıyorsunuz.nebilim ben orda öyle yazıyorda amma böyle demek istiyordu.birde utanmadan ALLAHIN kelamı diyorsunuz.TANRI öyle sizin gibi kıvrak deyil.ne dediyse arkasında durur..özgür bey.size söylüyorum..

  6. rammsteinn dedi ki:

    şiirin içerisindeki yemin,araplardaki yemin kültürünün bir parçasıdır.
    kurandaki yeminlere de bakarsak,herşeye yemin eden bir kültürün eserini görürüz.

  7. Mert SAYGIN dedi ki:

    çok merak ettim ,,şiiri bulamadım ,,İddia edilen bir şey varsa ispatını yapın.Rivayetlerle kafa karıştırmayın.

    • pante dedi ki:

      Nerede aradın, nasıl aradın acaba? Muallakatü’s-Seba’yı okudun mu, şerhlerine baktın mı ya da Encyclopædia Britannica’ya?
      Önce gösterilen kaynaklara bakacaksın, bunlarda bulamadığın takdirde itiraz edeceksin, lagaluga yapmayacaksın.

  8. Zeki Lpay Çataloğlu dedi ki:

    1969 yılında aydan Kaya örnekleri alındı.Kitabın son ayetlerindendir.Kıyamet vaktinin yaklaştığını bildiriyor.

    • sercan dedi ki:

      zeki belkide yarılmıştır
      yaran allah yapıştımayıda bilir hahahah
      şaka biyana yorumunu beğendim

  9. MaMaLi dedi ki:

    Kısaca muhammedin,zekerinin hevası için ay da yarılır,dünya da düz olur))yeterki,muhammedin,günlük siyasi,ve şehveti,huzurlu olsun))

  10. bir kul dedi ki:

    İSLAM İNSANLIK LA BAŞLAYAN BİR DİNDİR DİKKATİNİZİ ÇEKERİM
    Kuranda adem ile alakali tahmini 22 ayet geçiyor
    2:30 – Bir zamanlar Rabb’in meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. (Melekler): “A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz” dediler. (Rabb’in): “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” dedi.

    2:31 – Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip: “Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin.” dedi.

    2:34 – Ve o zaman meleklere: “Âdem’e secde edin!” dedik, hemen secde ettiler. Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu.

    2:37 – Derken Âdem Rabb’ından birtakım kelimeler aldı, (onlarla tevbe etti. O da) tevbesini kabul etti. Muhakkak O, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.

    3:33 – Gerçekten Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu âlemler üzerine seçkin kıldı.

    İlk Bilgi
    Yazan: Bülent Tatlıcan

    Bir şeyin beyaz olduğunu nasıl anlarız? Limonun ekşi tadını nasıl hissederiz? Gülün güzel kokusunu neye göre tanımlarsınız?
    Bu tarz dış dünya ile ilgili tüm tanımlamalarımızı sağlayan duyu organlarımızdır. Örneğin bulutların beyaz olduğunu gözlerimiz vasıtasıyla görürü ve tanırız. Ya da karın soğuk olduğunu ona dokunarak hissederiz. Fakat bizim algılarımız sadece duyu organlarında bitmez. Aslına duyu organları bizim dış dünyayı tanımlamamız için gerekli fakat yeterli değildir. Bunu bir örnekle inceleyerek anlamaya çalışalım.

    Bir buluta baktığımızda onun beyaz olduğunu görürüz. Bu görme işleminin ilk başladığı yer bizim gözlerimizdir. Görme işlemi gözde başlar ama burada bitmez. Bulutlan bize ulaşan ışık fotonları bulutun rengi ile ilgili bilgiyi bize taşıyan birer bilgi paketçiği gibidir. Gözdeki değişik tabakalardan geçen bu ışık fotonları bazı fiziksel işlemlere maruz kaldıktan sonra en son gözün arka kısmında bulunan retina tabakasına gelir. Bu tabakada özellikle ışığa karşı duyarlı olan hücreler vardır. Bu hücreler gelen ışık fotonun niteliğine göre tepki gösterir ve biyokimyasal bir işlem başlar. Işık fotonlarının etkisiyle hücreler bir elektrik impulsu üretirler. Bu noktadan sonra artık ışık fotonunun ve gözün işi bitmiştir. Bundan sonra görmenin oluşabilmesi için başka işlemlerden geçilmesi gerekir. Bu yönüyle bakıldığında göz sadece bir dönüştürücü konumundadır. Göz kendisine gelen fotonları özelliğine göre değişik şekillerde ışık fotonlarına dönüştürür. Örneğin farklı renkler veya farklı parlaklıklara göre farklı uyarılar oluşur. Oysa görmenin gerçekleşmesi için daha birçok işlemin yapılması gerekir. Sinirler vasıtasıyla beyne iletilen bu elektrik impulsu beynin görme merkezine gelir ve burada işlemden geçirilerek yorumlanır sonuçta bizler bulutun beyaz olduğunu görürüz.
    Çok yoğun ve karmaşık bir işlem olan görmenin mekanizmasını kabaca böyle özetleyebiliriz. Burada dikkat çekmek istediğimiz önemli bir nokta vardır: “Beynin görme merkezine gelen bu elektrik uyarısının beyaz olduğunun beyin tarafından yorumlanması.” Nasıl olurda beyin kendisine gelen uyarının beyaz renk olduğunu anlar. Çünkü beynin görmem merkezine ulaşan ışık değil sadece bir elektrik uyarısıdır. Beyin bu uyarının karşılığının beyaz olduğunu ve öyle yorumlanması gerektiğini bilir. Çünkü beyin bu şekilde yorumlayacak şekilde programlanmıştır. Beyaz ışığı tanımlayan elektrik uyarısının karşılığı olan bilgi beyinde zaten vardır. Ve bu uyarı geldiğinde beyaz renk görüntüsü insan beyninde oluşur.

    Bunu en basit şekliyle bilgisayara benzetebiliriz. Bilgisayarda tuşlara basarak yazılar yazabiliriz. Örneğin “a” harfine bastığımızda ekranda “a” harfinin yazısını görürüz. Oysa tuşa bastığımızda klavyeden bilgisayara giden sadece bir elektrik uyarısıdır. Bilgisayar bu elektrik uyarısını yorumlar ve bunun “a” olduğunu anlayarak ekranda bu harfi gösterir. Bilgisayar bu işlemi yaparken kendisine ulaşan bu uyarıları yorumlayacak bir programa ihtiyacı vardır. Yazı yazma programı olmasa ve biz klavyedeki tuşlara basarak bu hiçbir şey yazamayız. Bu durumda bastığımız tuşlar bilgisayar için hiçbir anlam ifade etmez. Bilgisayar kendisine ulaşan bu elektrik sinyallerini yorumlayamaz.

    İşte bu bilgisayar örneğindeki gibi beynimizin de kendine ait bir yazılımı vardır. Beyne gelen elektrik uyarısı bu yazılım sayesinde yorumlanıp algılanır. Yani bizim beyaz rengi görebilmemiz için bu rengin bilgisini taşıyan elektrik uyarısının karşılığı olan bilgi ve bu bilginin nasıl yorumlanacağı beyinde bulunur ve buna göre yorumlanır.

    Nasıl bilgisayarın içindeki bilgiler kendi kendine durduğu yerde tesadüfen oluşamazsa insanın sahip kavramlara ait bu bilgilerde doğuşundan itibaren vardır. Örneğin bir bebek ilk defa tatsa bile limonun ekşi olduğunu bilir. Limonu tattığında buna tepki verir. Ya da etrafındaki nesneleri görüp onlara tepki gösterir. İnsanda doğumundan itibaren insan beyninde bulunan bu ilk bilginin bir yaratıcısı vardır.

    Bu bilginin sahibi ve yaratıcısı her şeyi bilen üstün güç sahibi olan Allah’tır. Doğuştan sahip olduğumuz bu donanım Hz Adem’in ilk yaratılmasından beri insanlarda vardır. İnsan bu ilk bilginin öğretilmesiyle ilgili Kuran’da Adem kıssasında şöyle söz edilmektedir.

    Hani Rabbin, Meleklere: Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim demişti. Onlar da: Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin? dediler. (Allah:) Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim, dedi.

    Ve Adem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin dedi.
    Dediler ki: Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.

    (Allah:) Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim. ( Bakara Suresi, 30-33)

    Bu ayetlerde görüldüğü gibi Hz. Adem’e ilk isimleri yani kavramların bilgisini öğreten Allah olmuştur. Rabbimizin bize bu kavramları öğretmesi sayesinde etrafımızdaki dünyayı algılar, kavrar ve tanırız. Eğer bizim beynimizde bu bilgi bulunmasaydı, çevremizdeki nesneleri görmemiz ve tanımamız imkansız olurdu.

    Bu yönüyle düşünüldüğünde algıladığımız her şey yüce Rabbimizin ilmiyledir. Övülmeye ve yüceltilmeye layık olan da yalnızca O’dur. Gerçek ilim sahibi olan da O’dur. Bütün bilgimiz sahibinin yüce Allah olduğu gerçeği Bakara suresinde bizlere şöyle buyurulmaktadır:

    Dediler ki: Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın. (Bakara Sursi, 32)

    Kaynak: http://www.kurandaceliskiyoktur.com

  11. bir kul dedi ki:

    GÜZEL İNSANLARINGÜZEL SÖZLERİ
    Küçük şahsiyetler; kişilerle ugraşır. Vasat şahsiyetler; olaylarla uğraşır. Büyük şahsiyetler; Fikirlerle uğraşır.

    Emek ver, kulak ver, bilgi ver, ama hiç bir zaman boş verme

    Fidan büyüt, garip doyur, çocuk besle ama kin besleme!

    Yalan öyle zehirli bir oktur ki, hedefini değil atanı yaralar.

    Güzel söyle, doğru söyle ama yalan söyleme!

    Üç türlü insan vardır: 1.) Allah’ı bulanlar ve O’na hizmet edenler; 2.) O’nu aramakla meşgul olup, henüz bulamayanlar; 3.) O’nu, ne arayan, ne de bulanlar, zaten bunlar arayıp bulma çabası da göstermezler. 1.) İlk gruba girenler, akıllı ve mutlu, 2.) Ortadakiler ise mutsuz ve/fakat akıllıdır. 3.) Sonuncu grubun insanları ise, aptal ve mutsuzdur. Blaaise Pascal

    İşler, iş olarak şerefli veya şerefsiz diye ayrılmazlar. Yapılışlarındaki maksada (niyete) göre şerefli veya şerefsiz olurlar. Aristoteles

  12. bir kul dedi ki:

    ATEİZM ve KESİN GERÇEKLER
    Fikret Böcek 2003
    Başlangıçtan beri “kesin gerçekler” sorunu felsefeyi uğraştırmıştır. Tanrı’ya inananlar her zaman; “Bilginin başlangıcı olarak, her şeye, yaşamın her yönüne anlam veren Tanrı’yla başlamadıkça kesin gerçeklere sahip olmak imkansızdır” derler. Bazı modern ateistler bunu reddedip Tanrı olmadan da “kesin gerçeklere” ulaşabileceklerini iddia etmektedirler. İşte bu noktada hatalı olduklarını aşağıdaki noktalarla gösterebiliriz.
    1. Modern ateistler çekinmeden; “Her şey görecelidir” demektedirler. Hepimiz bu iddiayı bir çok kez duymuşuzdur. Bu fikri ilk olarak ahlak konularına, daha sonra da bilimi ve sanatı yorumlarken yaşamın her alanına uygulamışlardır.
    2. Bir şeyin “Kesin Gerçek” olması bizler için standart oluşturur. Kesin bir gerçek bir şeyin gerçek mi sahte mi, yalan mı, doğru mu, siyah mı beyaz mı, sıcak mı soğuk mu, yararlı mı zararlı mı olduğunu anlamamızı sağlar.
    3. İnsan dili, “kesin gerçeklerin” belirlediği keskin çizgiler olmadan zaten var olamaz. Örneğin, “Ben sana yazıyorum.” Zıtlıksızlıklar yasasına göre bu cümle şu anlama gelir: “Ben sen değilim.”
    4. Ateistler burada zıtlıkları denk koşma hatasına düşüyorlar. Teistler “kesin gerçek” kelimesini kullandıklarında aşağıdaki gibi kesinleşmiş bazı standartlardan bahsetmektedirler:
    TEİST GÖRÜŞ ATEİST GÖRÜŞ
    sonsuz Sonsuz değil,
    evrensel Evrensel değil,
    objektif Objektif değil(göreceli),
    mükemmel Mükemmel değil,
    değişmez Değişmez değil,
    kalıcı Kalıcı değil(geçici)
    5. Ateistlerin, Tanrı dışında “kesin gerçekler” olduğunu iddia ettikleri şeylerin temeli çok basit mantıksal bir hataya oturtulmuştur. Ateistler “kesin gerçek” kelimesinin anlamını teistlere söylemeden değiştirmişlerdir. Ateistlerin “kesin gerçek” diye adlandırdıkları şeyler sonlu, kültüre dayalı, göreceli, mükemmel olmayan, değişken ve geçici şeylerdir. Bu durumda terimler birbirleriyle zıtlaşmaktadır. Bu da ateistlerin “kesin gerçeklerinin” kesin olan hiçbir tarafının olmadığını ortaya koyar!
    Etik açısından baktığımızda ateistlerin göreceli “kesin gerçekleri” hatalı çıkar, çünkü istedikleri “kesin gerçeği” kendi verdikleri anlamlarla ortaya atabilirler. Hitlerin de dediği gibi; “Biz istediğimizi istediğimiz zaman kimseye danışmadan “gerçek” yapabiliriz.” Bu nedenle, ateistlerin “kesin gerçekler” dedikleri şeyler aslında kendi göreceli kişisel duygularının, fikirlerinin ve önyargılarının dışa vurumudur.
    6. Mantıkta, eğer temelde, başlangıçta ana fikir olarak evrensel bir sonuçla başlamıyorsak, tezimizin sonucu olarak evrensel bir sonuca varamayız. Bu nedenle, insan gibi sonu olan bir yaratık, eğer sonuçları sadece kendi sınırlı, önyargılı duygularına ve düşüncelerine bağlıyorsa evrensel bir sonuca atlayamaz.
    7. Sonsuz evrensel bilgi sadece sonsuz bir varlıktan gelebilir. İşte bu nedenle, sadece ve yalnızca Kutsal Yazılar’ın sonsuz Tanrısı bize “kesin gerçekler” için yeterli bir temel verebilir. Paganizmin kısıtlı tanrıları evrensel gerçek, adalet, ahlak, güzellik..vb. için temel oluşturamazlar.
    8. Bazı modern ateistler Tanrı olmadan “kesin gerçeklere” ve “evrensellere” sahip olduklarını söyleseler de aslında söyledikleri göreceli kesin gerçekler ve kısıtlı evrensellerdir. Bu aslında, ‘yuvarlak bir kare’ veya ‘kareli bir yuvarlak’ çizebileceklerini iddia etmek gibi bir şey! Felsefik ve mantıksal açıdan baktığımızda göreceli kesin gerçeklerin veya kısıtlı evrensellerin olması imkansızdır.
    9. Üç ceviz kabuğunun altına bir fasulye saklayıp ceviz kabuklarını karıştırdıktan sonra fasulyenin nerede olduğunu tahmin etmeye çalıştınız mı? Ateistler de işte bu eski “ceviz/fasulye” oyununu kullanıp insanların aklını karıştırmaya çalışıyor. “Kesin gerçekler” gibi kelimeleri yeni baştan tanımlayıp tamamen zıt anlamlar yükleyerek kelimeye farklı bir anlam vermiş oluyorlar. Buna rağmen, bazı ateistler biraz daha dürüst davranıp mantıkta, matematikte, tarihte ve bilimde “kesin gerçeklerin” olmadığını kabul etmektedirler.
    Boşluktaki ışık hızının evrenin her yerinde aynı olduğunu Albert Einstein’a nasıl bildiğini sorduklarında şöyle cevap vermiş: “Tanrı evreni zar atarak yönlendirmiyor. Tanrı evrenle kumar oynamıyor.” Işığın hızı gibi prensipler bile Tanrı’nın varlığını gerektiriyor.
    Sonuç
    Tanrı olmadan yaşamda hiçbir anlam olamaz. Tanrı olmasaydı iyilik ve kötülük, gerçek ve yalan, adalet ve adaletsizlik, ve doğru ve yanlış arasındaki farkı anlamamızı sağlayacak hiçbir standart olmazdı. İnsan tüysüz bir maymuna indirgendiğinde ahlak ve medeniyet ortadan kalkar. İnsanlık, tüysüz maymunların içgüdüsel akışına bırakılmış olur.

    NOT: ALINTI

  13. bir kul dedi ki:

    Önce doğruyu bilmek gerekir. Doğru bilinirse yanlış da bilinir, ama önce yanlış bilinirse, doğruya ulaşılamaz. Fârabî

  14. ay yarildi dedi ki:

    Peygamberimiz mucize gostermek icin ayi yardi, bu inanc vardir, buna inanmiyorsunuz koyduk bunu bir tarafa. 1960 da lazer bulundu. 1980 li yillarda abd lazer gucuyle ayi yarmaktan ortadan 2 ye ayirmaktan bahsetti, bunu gazeteler yazdi, bu demektirki ay birgun lazerle yarilacak. Bu mutlaka olacak. Kurani kerim bunu haber veriyor dunyanin bu imkani vardir.

  15. site yonetimine dedi ki:

    Mumkunse benimkilerde kutular saklanmadan siralama yapilsin. Haksizlik yapmak yok. Yazilarimda hakaret yok bilgi var.

  16. karaca dedi ki:

    ay nasıl yarılıyormuş bunun mantığı varmı,dünya ile bütün iken başka büyük bir cismin açılı şekilde çarması sonucu dünyadan ayrılmış parçalar ayın kendi çekimi sayesinde tekrar bütünleşmiş,bu günkü halini almıştır. ayın yarılması için kendisine başka büyük bir cismin çarpması gerekir.tekrar yarılması parçalara ayrılması için yolunu sapıtmış veya halen yaklaşmakta olan büyük bir gök cismi
    belki bunu yapabilir ama arab şairi bunu nasıl bilmiş hayret,nasa bile bugün ayın oluşumunu bu makalede belirtildiği şekilde açıklıyor kaldıkı arap şairi 1400 kusur yıl önce bunu bilecek ya bazı şeyleri niçin akıl süzgecinden geçirmiyoruz hayret ediyorum.

    • bilal dedi ki:

      Sayın Karaca,

      AYIN İNŞİKAKI !

      ‘’ Ay yarıldı şeklindeki meal ve yorumlar yanlıştır.Ay,ancak kıyamet koptuğu zaman gök cisimlerini yörüngelerinde tutan denge ve dizenin bozulması ve gök cisimlerinin birbirleriyle çarpışması sonucu parçalanıp dağılabilir.!

      KAMER-1.AYETİN MEALİ !

      ‘’ Kıyametin kopması ve ayın parçalanıp dağılması yaklaştı…’’ şeklindedir.

      Şimdi bazı muhakkik müfessirlerin konuyla ilgili tefsirlerine bakalım;

      ‘’ اقتربت الساعة وانشق القمر اي اقترب قيام الساعة واقترب انشقاق القمر لاان الواو التي علي قوله انشق واوالعطف وهو يستلزم القرب لانشقاق القمر والانشقاق ليس بمعني انقسم وانفصل قسمين لاان معني قوله تعالي – اذا السماء انشقت – ليس معناه اذا انقسمت السماء قسمين بل معناه اذا اختل نظام السماء واخرج جميع اجسام السماء من مجرتها وتصدم بعضها ببعض ومن بين هذه الاجسام الاقمر وكوكب الارض وهذه الحادثة تكون عند قيام الساعة = وبهذا يقول الامام القشيري والحسن البصري وابو سعود وعثمان ابن عطاء والنسفي وغيرهم من العلماء وذكر هذا الماوردي الخ

      Yukarıdaki arapça metninde de İmam Maverdi şöyle diyor.İmam Kuşeyri,Hasan el Basri Ebu Suud, Osman bin Ata,En Nesefi,vb.diğer bir çok alim ve müfessirler de aynen şöyle diyorlar.

      Ayetin anlamı; اقترب قيام الساعة واقترب انشقاق القمر ‘’

      ‘’ Kıyametin kopması ve ayın inşikakı yaklaştı..’’ şeklindedir.Çünkü,

      1- ‘’ Venşakkal kamer ‘’ üzerindeki ( و ) / vav / atıf edatır,bu edat Matufu aleyhinin hükmünü de aynen matufe vermektedir.Yani ‘’İktarebetis saatü‘’ kıyamet yaklaştı ‘’cümlesindeki ‘’ yaklaşma ‘’ eylemini KAMERE de vermektedir. Bu nedenle ayetin anlamı

      ‘’ اقترب قيام الساعة واقترب انشقاق القمر ‘’

      ‘’ Kıyametin kopması ve ayın inşikakı yaklaştı ‘’ şeklinde olur.

      2 – İnşikakı kamer‘’ ayın yarılması veya ikiye bölünmesi değil. Bunun anlamı;Kıyamet koptuğu zaman göklerdeki düzen ve dengenin bozulması ile ay ve dünya gezegeni dahil, gök cisimlerinin her biri kendi yörüngelerinden çıkıp birbirleriyle çarpışması sonucu paçalanıp dağılmaları demektir.!

      İşte yukarıda isimleri zikredilen müfessir ve alimlere göre ayetin anlamı da bu şekildedir.

      3-Ayrıca ikinci ayet olan ‘’ وان يرو كل اية يعرضوا الخ ‘’

      ” Şayet onlar,bir ayet (mucize) görecek olsalar,yüz çeviriyorlar ve şöyle diyorlar: “Sürüp giden bir büyüdür bu!”
      şeklindeki ayetten de anlaşılıyor ki,ayın inşikakı henüz gerçekleşmemiş ve onlar böyle bir ayeti de (mücizeyi) görmemişlerdir. Çünkü ‘’ayetteki ‘’ şayet,/ eğer/ GÖRECEK OLSALAR (! ) ifadesinden bu durum anlaşılıyor.

      4-Bu nedenle ayete göre Ayın İnşikakı hz.peygamber zamanında gerçekleşmiş değildir, bu olay ise ancak kıyamet koptuğu zaman meydana gelir.

      5-Ayrıca,Ayın İNŞİKAKIYLA ilgili rivayetler de mütevatir olmayıp haberi ahad olduğu için doğruyu ifade etmediği gibi,bunu rivayet eden İbni Ömer,6.yaşında ,Ali İbni Ebi Talip ve İbni Mesut de çocuk idiler, Enes bin Malik ve Abdullah ibni Abbas da o zaman henüz doğmamışlardı.

      Peki ,bulüğ çağına gelmiş olan sahabelerden hiç biri bu mücizeyi görmemiş de,o zaman henüz doğmamış olanlar bu olayı nasıl görebilmişlerdir? Veya çocuk yaştakiler görmüşler de neden büyükler de görmemişler?

      Bu nedenle kamerin (ayın) inşikakıyla ilgili rivayetinin de tutarsız olup tarihi gerçeklerle uyuşmadığından doğru ve sahih değildir…’’ الله اعلم ‘’

      Özetle,Kur’an’ı Kerimde asla bir sorun yoktur,sorunlu gibi görülen yerler hatalı meal, yorum ve uydurma rivayetlerden kaynaklanıyor.!!!

      Saygılar..

    • bilal dedi ki:

      Sn.karaca,

      = DÜZELTME =

      Kamer-2.ayetin arapça metni aşağıdaki gibidir.
      وان يرو ا اية يعرضوا الخ ‘’
      Yani arapça metninde ‘’ كل ‘’ külle ‘’kelimesi sehven yazılmıştır,ayette bu kelime yoktur.

      Saygılar.

  17. bir kul dedi ki:

    BİLAL
    Özetle,Kur’an’ı Kerimde asla bir sorun yoktur,sorunlu gibi görülen yerler hatalı meal, yorum ve uydurma rivayetlerden kaynaklanıyor.!!! DEMİŞSİN
    ÇOK GÜZEL BİR ACIKLAMA
    ALLAH RAZI OLSUN
    ALLAH A EMANET OLUNUZ

    • bilal dedi ki:

      Sayın Bir kul,

      Teşekkür ederim,Allah sizden de razı olsun,Allah’a emanet olun.

      Selamlar,saygılar.

  18. dinin degil b dedi ki:

    Abd acikladi ayi bolebilecegini 1980 li yillarin sonlarinda. Gazeteler yazdi bunu. Mumkunki bu dunya kamuoyuna aciklandi

  19. rammsteinn e cevap dedi ki:

    Cok evvelden okumustum. Cocukken aklimda kaldiginca yazdim. İnternette bu konuda buldugum bilgi bu.
    İnsanın bir balık tarafından yutulması ve onun karnından sağ olarak çıkabilmesi ilk anda aklın alamayacağı bir hadise olarak görülebilir. Aşağıda nakledeceğimiz ve bizzat yaşanmış bir hadise bu meseleye ışık tutması bakımından çok enterasandır.
    Şöyleki:
    Hadise, 1891 yılının sonbaharında Falkland Adalarının bulunduğu okyanuslarda cereyan etmiştir. Bir balina av gemisi iyi bir av sonunda ambarları tıka–basa dolmuş olarak geri dönmektedir. Gemidekiler, Fakland Adalarının açıklarından geçerken o ana kadar hiç rastlamadıkları büyüklükte bir balina ile karşılaşırlar. Tayfalar her şeyi göze alarak bu balinayı avlamak istiyorlar ve büyük bir heyecanla güvertede koşuşturup duruyorlardı. Balinaya sırtındaki deniz kuşlarını görecek kadar yaklaşıldığında aniden kabaran bir dalga tayfalardan James Bartle’yi denize sürükler. Hemen denize sandal indirildiyse de yapılan bütün aramalar boşa gider. Artık Bratley’in hayatından ümid kesilmiştir.
    Balinanın avlanması saatlerce sürdü, ancak sonunda zıpkınlanarak güverteye çekildi. Tayfalar ustura gibi keskin bıçaklarla harekete geçtiler. Birdenbire içlerinden biri, anormal şişkinlik arz eden mideye işaret etti. Bu şişkinlik bazı balinaların midelerinde rastlanan amber yağı olma ve bu kadar yağ onları zengin edebilirdi.
    Bıçaklarla şişkin mideyi yarmaya başlayınca heyecan da o nisbette arttı ve tayfalardan aniden bir hayret nidası yükseldi. Çünkü bu şişkinlik, saatlerce önce denizde kaybolan James Bartley’den başkası değildi. Bartley, balinanın mide öz sularından bembeyaz olmuş vücuduna rağmen hâlâ yaşıyordu.
    Bartley kendisine gelinceye kadar aradan bir buçuk gün geçti. Ve hemen sahile ulaştırılarak tedâvi altına alındı. Tayfaların sahilde anlattıkları bu hadise önce alay edilerek karşılandı.
    Ancak Bratley muayene edilince, doktorlar onun balina balığının midesindeki öz sularına maruz kaldığını kesin olarak tesbit ettiler. Bundan sonra James Bratley, bu olayın adamı olarak hem gazetelerde hem insanlar arasında senelerce anlatılmıştır.
    Tayfa James balinanın karnında yaklaşık bir gün kalmıştı. Yunus Aleyhisselâm’ın da balığın karnında kaldığı süre de bir rivayete göre bir gündür. (Esbab-ı Nûzül, Saffat Sûresi 144. âyetin tefsirinden)
    Balinalar büyüklükleri bakımından hayret verici özelliklere sahiptirler. Nitekim yakalanan balinalardan birinin midesinden üç metre boyunda bir köpek balığı çıkmıştır. Bazı balinaların boylarının 25 metreye ulaştığı ve ağırlıklarının 100 tonu geçtiği düşünülürse hadisenin akla yatkınlığı daha da iyi anlaşılacaktır.
    Kaptan Jasgues Cousteau (Kaptan Kusto) Yunus Peygamberi yutan balık konusunda özel bir su altı araştırması yapmış ve son derece enteresan sonuçlar elde etmiştir. Bu araştırma daha sonra bütün televizyonlarda ‘Yunus Peygamber’i yutan balık adıyla yayınlanmıştır.
    Hz. Yunus Aleyhisselâmın bir balık tarafından yutulması ve tehlikeli ve karanlık âlemden sağ olarak çıkabilmesi elbette Rabbimizin kudretine hiç de ağır değildir. Milyarlarca yavruyu annesinin karnında dokuz ay muhafaza eden ve o karanlık âlemde onları besledikten sonra zamanı gelince gün ışığına çıkaran Rabbimiz, elbette hikmeti iktizasınca bir Peygamberini de yine kendi emrinde olan bir balığın karnında muhafaza eder ve zamanı gelince kullarına ibret dersi için gün ışığına çıkarır.
    Hz. Yunus Aleyhisselâm kıssasından şöyle ders çıkarabiliriz: 1- İnsanoğlu şeytan ve nefsinin tehlikelerinden ancak Cenâb-ı Hakka iltica ile, duâ ve niyaz, zikir ve anmak ile olunacağı.
    2- Dünyanın fâni ve geçici olduğunu ihtar ile, gerçek kurtuluşun Rabbine iman ile olduğu, neticede Hazreti Yunus’u (as) yutan balığın onun yüz senelik hayatını mahvedeceğini, ama bizleri esir edip yutan nefis ve dünyanın ebedî hayatımızı mahvedeceğini ve ders alınması gerektiğini ihtar eder.
    3- Cenâb-ı Hak her san’atta bir Peygamberi pir yâni önder yaptığından dolayı Hz Yunus (a. s) ile insanlara şu mesajı vermektedir: ’’Ey insanlar! Allah sevgili bir kulu için balığı bir denizaltı gemisi haline getirdi. Öyleyse sizde kullukta ve çalışmada yarışın benzeri binekler yapabilirsiniz. Bu âyet aynı zamanda gemi sanayiine ve denizaltı gemisine işaret ettiği anlaşılmıştır. Şöyle ki:
    Bu mu’cize ve olay sonrası insanlar baktılar ki, balıklar suyun derinliklerine inip çıkabiliyor, insanlar onları taklit edebilir düşüncesi onları çalışmaya yöneltti. Gayret ve çalışmaları sonucu denizaltı gemileri inşa ettiler.
    Günümüzde ise, nükleer güçle çalışan modern denizaltılar yapılıp aynı zamanda füzelerle donatılmaktadır. Zaman geçtikçe Kur’ân gençleşmekte ve Peygamber mu’cizeleri insanların terakkisi için ilham kaynağı olmaktadır

    • pante dedi ki:

      James Bratley, modern Yunus olayı yalandır, sahtekarlığı kanıtlanmıştır. Ayrıca balinaların boğazı portakal büyüklüğündedir ve bırakın yetişkin bir insanı, bir bebeği bile yutamaz. Balina türlerinden sadece İspermeçet balinası insan yutabilir ama onun da mide asit salgılarında insanın değil 1 gün, 1 saat bile yaşaması olanaksızdır.

      Modern Çağın Yunus Peygamberi Gerçekten Yaşadı Mı?

  20. mide asidi meselesi dedi ki:

    Aga bakin benim dedemin kardesinin icine cocukken dereden su icerken orumcek giriyor. Ne cesit orumcekse aylarca belki senelerce yasamis icinde buyumesini yurumesini durdurmus. Birgun oksurukle kusma geliyor, koskoca bir orumcek o sirada agzindan canli cikiyor.cekip gidiyor. Tekrar yurumeye buyumeye baslamis dedemin kardesi.. Mide asidi orumcegi öldurmemis. Haberlerde gostermisti bir adam yemek yerken bilmeden ariyi yutmus ari adamin karninda canli idi. Ameliyatla aldilar. Balinaninki koca insani. Biz balinanin karninda ev kurdu demiyoruz ya bir gun en fazla birkacgun yasadi diyoruz.

  21. omer dedi ki:

    Şakkı Kamerin doğru açıklaması için:
    http://www.mucizeler.com/2011/05/ay%E2%80%99a-gidis/

  22. modern çagin balina olayi dedi ki:

    O olayi yeni okuyorum. Oldugu olmadigi ortada. Uzerinden 124 yil gecmiş. Öyle biri yasamadi meselesine gelince gemilere kayit disi binilebiliyor. Balina insani yutamiyor. En buyuk hayvan oldugu halde.. Ama buyuk yilanlar yutabiliyor. Durum ortada. 100 yil oncesine ait kac kisiyi taniyoruz biliyoruzki.

  23. karaca dedi ki:

    Kıyamet ile İlgili Ayetler

    Kıyamet günün zamanı

    Ve: “Eğer gerçekçiyseniz bu vaad ne zaman olacak?” diyorlar.

    De ki: “Size vaad edilen öyle bir gündür ki, ondan ne bir an geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz.” (SEBE/29-30)

    Yaklaşan yaklaştı. Onu Allah’tan başka açığa çıkaracak yoktur. (NECM/57-58)

    (Onlar): “Doğru iseniz bu tehdit ne zaman olacak?” diyorlar

    De ki: “(O’na ait) bilgi, Allah’ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” (MÜLK/25-26)

    Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye.

    Sen nerde, onu anlatmak nerde?

    Onun son ilmi Rabbine aittir. (NAZİ’AT/42-44)

    İnsanlar sana kıyamet saaatini soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak Allah’ın nezdindedir. Ne bilirsin belki kıyamet yakında olur.” (AHZAB/63)

    Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın şanı yücedir. Kıyâmet saatinin bilgisi de yalnız onun yanındadır. Siz sadece O’na döndürüleceksiniz. (ZUHRUF/85)

    Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki; onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onu tam vaktinde koparacak olan O’ndan başkası değildir. Onun ağırlığına göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki, onun bilgisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. (A’RAF/187)

    Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa (erkek veya dişi oluşunu, renk ve özelliklerini) O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır. (LOKMAN/34)

    Kuşkusuz o hüküm günü kararlaştırılmış bir vakit olmuştur. (NEBE/17)

    Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah’a aittir. Kıyametin kopuşu yalnız bir göz kırpması veya daha az bir zamandan başkası değildir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. (NAHL/77)

    Kıyamet günü kesin bir gerçektir

    Göğü, kitab dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi, katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz bunları yaparız. (ENBİYA/104)

    (Ey Muhammed!) De ki: “Allah sizi diriltir. Sonra sizi o öldürür, sonra da geleceğinde şüphe olmayan kıyamet gününde (diriltip) bir araya toplar. Fakat insanların çoğu bilmezler. (CASİYE/26)

    Olacak vak’a olduğu zaman

    Onun oluşunu yalanlayacak kimse yoktur. (VAKİ’A/1-2)

    Herhalde size vaad olunan kesinlikle olacaktır. (MÜRSELAT/7)

    Kıyamet saatinden kaçış yoktur

    Günahkârlar ateşi görmüşler de artık ona düşeceklerini anlamışlardır. Fakat ondan kaçıp sığınacak bir yer bulamazlar. (KEHF/53)

    Yaklaşarak gelmektedir

    Bu kitabı ve ölçüyü hakla indiren Allah’tır. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır! (ŞURA/17)

    İnsanların hesab (görme) zamanı yaklaştı. Onlar ise hâlâ gaflet içinde, yan çizip aldırmıyorlar. (ENBİYA/1)

    Yaklaşan yaklaştı. (NECM/57)

    Apansız gelecektir

    Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.

    O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler. (YASİN/49-50)

    Doğrusu bu azap onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir. (ENBİYA/40)

    Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine ansızın gelivermesine mi bakıyorlar? Şüphesiz onun alametleri gelmiştir. Artık kıyamet kendilerine gelip çatınca anlamaları neye yarar? (MUHAMMED/18)

    Onlar kendileri farkına varmadan ansızın kıyâmetin başlarına gelmesini mi bekliyorlar? (ZUHRUF/66)

    Tek bir çığılıktan ibarettir

    Çünkü O (sura üfürmek) zorlu bir kumandadan ibarettir ki, derhal onların gözleri açılıverir. (SAFFAT/19)

    Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir. (YASİN/49)

    Daha önce ne tanınmış, ne görülmüştür

    Sen de onlardan yüz çevir ki, o gün çağırıcı, görülmedik müthiş bir şeye çağırır. (KAMER/6)

    Kıyamet gününün tasviri

    Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,

    Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,

    Ve insan: “Ona ne oluyor?” dediği zaman.

    O gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır. (ZİLZAL/1-5)

    Sûr’a bir tek üfleme üflendiği,

    Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman,

    İşte o gün olacak olur.

    O gün gök yarılmış, sarkmıştır. (HAKKA/13-16)

    O gün Sûr’a üflenir, bölük bölük gelirsiniz.

    Gök de açılmış, kapı kapı olmuştur.

    Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur. (NEBE/18-20)

    Dağlar serpildikçe serpildiği

    Dağılıp toz duman haline geldiği (VAKİ’A/5-6)

    O gün gök erimiş bir maden gibi olur.

    Dağlar da atılmış renkli yün gibi olur. (MEARİC/8-9)

    Göğü, kitab dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi, katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz bunları yaparız. (ENBİYA/104)

    (Ey Muhammed!) Sana dağlar(ın kıyametteki durumunu) sorarlar, de ki: “Rabbim onları ufalayıp savuracak.”

    “Böylece yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak.”

    “Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin.” (TAHA/105-107)

    Kıyamet günü insanlar kabirlerinden çıkıp toplanırlar

    Biz o gün (kıyamet günü) onları bırakıvermişizdir. Dalgalar halinde birbirlerine girerler, Sûr’a da üfürülmüştür. Böylece onların hepsini bir araya toplamışızdır. (KEHF/99)

    Sûr’a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar. (YASİN/51)

    Göklerde ve yerde olan herkes korkuya kapılmıştır

    Sûr’a üfürüldüğü gün Allah’ın diledikleri müstesna göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır. Hepsi boyunları bükük olarak O’na gelirler. (NEML/87)

    Kafirler simalarından tanınırlar

    Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından tutulur. (RAHMAN/41)

    Gözleri düşük bir halde kendilerini bir zillet kaplar. Oysa onlar sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı. (KALEM/43)

    Sûr’a üfürüleceği gün ki biz suçluları o gün, (gözleri korkudan) göğermiş olarak mahşerde toplayacağız. (TAHA/102)

    Kafirlerin yüzleri kapkaradır

    Hem o kıyamet günü görürsün ki, Allah’a karşı yalan söyleyenlerin yüzleri kararmıştır. Kibirlenenlerin yeri cehennem değil mi? (ZÜMER/60)

    Gözleri dehşet içindedir

    Ey Peygamber! Sakın zalimlerin yaptıklarından Allah’ın gâfil olduğunu sanma! Ancak Allah, onların cezalarını, gözlerin dışa fırlayacağı güne erteler.

    O gün, başlarını dikerek koşacaklar, gözleri kendilerine bile dönmeyecek ve gönülleri bomboş kalacaktır. (İBRAHİM/42-43)

    Müminler nurlarından tanınırlar

    O gün inanan erkekleri ve inanan kadınları görürsün ki nurları, önlerinde ve sağlarında koşuyor. (Kendilerine): “Bugün müjdeniz altlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir.” (denilir) İşte büyük kurtuluş budur!

    O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o iman edenlere şöyle diyeceklerdir: “Bize bakın da sizin nurunuzdan alalım?” Onlara: “Arkanıza dönün de nur arayın!” denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet, dışında da azap vardır. (HADİD/12-13)

    Yüzler var ki, o gün parıl parıl,

    Güler, sevinir. (ABESE/38-39)

    Kıyamet günü Allah’ın izni olmadan kimse söz söyleyemez

    O gün gelince Allah’ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. Onların kimi bedbaht, kimi de mutludur. (HUD/105)

    O gün, hiçbir tarafa sapmadan o davetçiye (Sûr’a üfleyenin çağrısına) uyarlar. Öyleki, Rahmân’ın heybetinden sesler kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin. (TAHA/108)

    Kıyamet günü sorgulanırlar

    Kıyamet saatinin gelip çattığı gün suçlular, her ümidi keserler.

    Allah’a ortak koştuklarından, kendilerine şefaat edecekler de bulunmaz. Onlar, o zaman Allah’a koştukları ortakları inkâr ederler. (RUM/12-13)

    O gün ki, hepsini mahşere toplayacağız, sonra da o şirk koşanlara “Haydi yerlerinize! Siz de, ortak koştuklarınız da!” diyeceğiz. Artık aralarını iyice açmışız. O ortak koştukları şeyler, “Siz bize tapmıyordunuz ki.” diyecekler.

    “Şimdi sizinle bizim aramızda şahit olarak Allah yeter. Sizin bize ibadet ettiğinizden bizim haberimiz yoktur” (diyecekler). (YUNUS/28-29)

    Ve hele o gün Allah onları çağırarak: “Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani, nerede?” diyecektir. (KASAS/74)

    Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri onlara şöyle der: “Bu, bir gerçek değil midir?”. Onlar da: “Rabbimize yemin ederiz ki gerçektir” derler. Rableri de onlara: “Öyleyse inkârınız sebebiyle azabı tadın!” der. (EN’AM/30)

    Ve o Allah’a ortak koşanlar, ortak koştuklarını (putları) gördükleri zaman: “Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır” diyecekler. Koştukları ortaklar da onlara; “Siz mutlaka yalancılarsınız” diye söz atarlar.

    O gün Allah’a teslim bayrağını çekerler, bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakıp kaybolup gitmişlerdir. (NAHL/86-87)

    Ve o (kıyamet) günü Allah kâfirlere şöyle buyuracak: “Ortaklarım ve şefaatçılarınız diye zannettiğiniz putlarınızı çağırın.” Müşrikler onları çağırırlar, fakat kendilerine cevap vermezler. Biz, kâfirlerle ilâhları arasına ateşten bir engel koymuşuzdur. (KEHF/52)

    Ve durdurun onları, çünkü sorguya çekilecekler. (SAFFAT/24)

    O gün hepsini mahşere toplayacağız. Sonra Allah’a ortak koşanlara: ” Hani nerede o Allah’a ortak saydığınız ortaklarınız?” diyeceğiz.

    Sonra, (Onlar): “Rabbimiz, Allah’a yemin ederiz ki, biz müşriklerden değildik” demekten başka bir özür bulamayacaklar.

    Bak, vicdanlarına karşı nasıl yalan söylediler! O uydurdukları putlar da kendilerinden kaybolup gitti. (EN’AM/22-24)

    O gün Allah onları çağırarak, “Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz, hani nerede?” diyecektir.

    (O gün) haklarında azaba itilme, hükmü gerçekleşen kimseler, “Rabbimiz! Biz nasıl azmışsak, işte bu azmışları da öylece azdırdık. (Onların suçlarından) beri olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bizlere tapmıyorlardı.” derler.

    “(Allah’a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın!” denir, onlar da çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında) azabı görürler. Ne olurdu (dünyada iken) doğru yola girselerdi!

    O gün Allah onları çağırıp “Peygamberlere ne cevap verdiniz?” diyecektir. (KASAS/62-65)

    Kıyamet günü herkes tek başına sorgulanır

    Kıyamet günü onların herbiri Allah’ın huzuruna tek başına çıkacaktır. (MERYEM/95)

    İnsanlar üç sınıf olacaktır

    Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman

    Sağın adamları (var ya) ne mutludurlar onlar!

    Solun adamları ise ne uğursuzdurlar onlar!

    Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler.

    İşte o yaklaştırılanlar, (VAKİ’A/7-11)

    Müminlerin kitabı sağdan verilir

    Kitabı sağından verilen, “alın okuyun kitabımı..”

    “Çünkü ben hesabıma kavuşacağımı sezmiştim” der.

    Artık o hoşnut bir hayattadır.

    Yüksek bir cennettedir. (HAKA/19-22)

    Kafir olanların kitabı soldan verilir

    Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: “Keşke kitabım verilmeseydi de,

    Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim,

    Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı . (HAKKA/25-27)

    Allah kıyamet günü Şeytanı ve dostlarını haşredecektir

    Rabbine andolsun ki biz onları (öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden kâfirleri) şeytanları ile beraber elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra onları muhakkak cehennemin etrafında dizleri üstü hazır bulunduracağız (ki cennetlikleri görüp hasret çeksinler) (MERYEM/68)

    Kıyamet günü hassas teraziler kurulur

    Biz kıyamet günü için doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Yapılan amel, bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir (tartıya koyarız.). Hesap görenler olarak da biz kâfiyiz. (ENBİYA/47)

    • bir kul dedi ki:

      karaca dedi ki:
      15/08/2015, 15:44
      Kıyamet ile İlgili Ayetler
      bu harcadıgın emegin için allah razı olsun
      allah a emanet olunuz

MaMaLi için bir cevap yazın Cevabı iptal et