KIBLELER UZAYA BAKIYOR

dunyaay

Bakara 144. Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut olacağın kıbleye seni elbette çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram semtine çevir; bulunduğunuz yerde yüzlerinizi o yöne çevirin. Doğrusu Kitap verilenler, bunun Rab’lerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından gafil değildir.

Muhammed’in dünyanın yuvarlak olduğundan bilgisiz olduğunun bir kanıtı da kıbledir. Eğer dünyanın yuvarlak olduğunu bilseydi; Mekke’den uzak diyarlarda kıblenin söz konusu olamayacağını bilirdi. Örneğin Türkiye’deki camilerin tümünün kıblesi uzaya bakmaktadır.  Çünkü kıble doğrusal bir yöndür, dairesel değildir. Eğer dairesel olsaydı, ters yönde kıble sayılırdı. Ters yöne yani Türkiye’ye göre düşündüğümüzde kuzeye dönüldüğünde de dairesel olarak yön Kabe’ye uzanabilirdi.

Kabe’ye kuzeyden ve güneyden eşit mesafede olan bir yeri göz önüne alırsak, buradaki bir Müslüman kuzeye de dönse, güneye de dönse fark etmeyecektir. Aynı şekilde batı ve doğu için de böyledir.

İslam’da tuvaletlerin yönünün kıbleye bakmaması  gerektiği vurgulanır. Cenazeler baş kıbleye bakacak şekilde gömülür. Halbuki tersine de olsa yine kıbleye bakacaktır.

Doğru kıble için camilerin Mekke’den uzaklıklarına göre yere meyilli olarak yapılması gerekirdi. Yani, doğru kıble dünyanın üzerinden değil, içinden geçmektedir. Tabi bu durumda en arkadakiler yuvarlandığı takdirde cemaat ön tarafın üzerine yığılabilir. :)))

Not:

Kur’an’ın yer ve gök ayetlerindeki ifadelerinden yeri uçsuz bucaksız düz bir alan, göğü ise yerin üzerinde bir kubbe olarak düşündüğü net olarak anlaşılır. Örneğin “Cennetin genişliği göklerle yer kadardır” ifadesi, yerin bir gök cismi olmadığının sanıldığını açıkça ortaya koymaktadır. Sanki bir uçta yer diğer uçta 7. gök varmış gibi düşünülmektedir. Ayrıca Fussilet suresinde yerin ayrı göğün ayrı yaratıldığı ifadeleri de bunu göstermektedir.

Bundan çok daha net olarak Şems suresi 6. ayetinde düzlenmiş olan yere yemin edilir. Ancak bu ayet mealciler tarafından tahrif edilerek yayılıp döşenmiş olarak çevrilmiştir.

Şems 6. Vel ardı ve mâ tahâhâ.  – Ve yere ve onu düzleyene.

taha düzlemek demektir, tahiv kökünden düzgün sözcüğünden gelir. Elmalılı tefsirinde belirtilmiştir. Haznevi tefsirinde de 6- Yer´e ve onu düzeltene, şeklinde çevrilmiştir.

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Din içinde yayınlandı ve , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

33 Responses to KIBLELER UZAYA BAKIYOR

  1. ali dedi ki:

    ne kadar cahilsin ya uçaklarda o zaman rota çizince uzaya gider değilmi

  2. Yavuz Selim dedi ki:

    Kuran’da ki yüzünü Mescidi Haram’a çevir emri, bir misyon ve duruş belirlemedir. Kabe denek kıytırık taşla alakası yoktur. Zaten ayette,Salatında dön diye bir emir bulunmaz. Genel ve sürekli olması gereken bir dönüşten bahsedilir.

    Bu yazımı ateist arkadaşların eleştirmesine gerek yok, zaten benimle aynı dine Mensup olan Müslümanlar beni yeterince paylayacaklardır. Taaakii… meallerde şerefsizce ve kasıtlı yapılan çarpıtmaları anlayıp, Namaz diye bişeyin olmadığını ve Kabe’nin bir put olduğunu idrak edinceye kadar.

    • sevginin ışığı dedi ki:

      çok güzel bir yorum yazmışsınız… Tebrik ederim…

      • Yavuz Selim dedi ki:

        Bir ……… olarak tebrik ederim, deseydiniz daha anlaşılır olurdu sanırım. İnancınız nedir acaba? Selametle….

    • bilal dedi ki:

      Sayın Yavuz Selim ! Bana yönelik en son yazdığınız yazıyı bulamadığım için namazla ilgili
      yazıya buradan devam ediyorum !!! 1- سجد ” Secde ” kelimesi arapça dilinde hiç bir zaman
      kavramak ve anlamak anlamana gelmez ! Secdenin anlamı a) Alnı yere koymak, b) Derin
      saygı duymaktır.Fakat kavramak ve anlamak anlamında hiç bir şekilde gelmez.! Mademki,
      bu kelime arapçadır.Öyleyse,bunun ne anlama geldiğini kendi düşüncelerimizle değil,arap-
      ça lügatlarından öğrenmeliyiz,başka kaynaklardan değil.2-Bir arap öğretim görevlisi,öğren-
      cilerine,” ايهاالطلاب ! فاسجدوا دروسكم ” Eyyuhat tulab ! fescüdu duruseküm! ” yani bir arap
      öğretim görevlisi,öğrencilerinin derslerini kavramaları için böyle bir ifade kullanırsa,bütün öğrenciler galiba hocamız üşüttü diyerek gülmekten kendilerinden geçeceklerdir.!!! Çünkü
      arapçada ”secde ” kelimesi,hiç zaman kavramak ve anlmak anlamına gelmez..!!!
      2- NİSA-102.aytte, ” فا ذا سجدوا ” Bunlar secde ettiklerinde ..” demekle hz.peygamberin
      secdesinden söz edilmemiş ve yanındakiler için bu ifade kullanılmıştır? Bu nedenle bunun
      anlamı vahyi kavramaktır ..” demektesiniz. ! EVET,Neden ” فاذا سجدتم ” secdeye vardığınız
      da…” yani hz.peygamber de secdeye varanlarla gösterilmemiştir.? CEVAP: a)
      NİSA- 101.ayetten başlayalım: واذا ضربتم في الارض فليس عليكم ان تقصروا من الصلاة ان خفتم ان يفتنكم الذين
      كفروا ان الكافرين لكم عدوا مبينا ”Sefer esnasında kafirlerin size bir fenalık (saldırı) yapmalarından
      endişe ederseniz namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur.Gerçekten kafirler sizin besbelli olan düşmanlarınızdır.” Demekki Burada namzın kısaltılması ve iki rekate indiril-
      mesi söz konusudur.NİSA- 102: واذا كنت فيهم فاقمت لهم الصلاة الخ ” Resulüm! Sen onların içinde
      (cephede) olup da onlara namaz kıldıracak olursan,onlardan bir kısmı sana tabi olarak na-
      maza dursun ve silahlarını yanlarına alsınlar.Bunlar secdeye vardıklarında,diğer kısım ar-kanızda beklesinler.Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin,sana tabi olarak na-
      maz kılsınlar……..” BU NAMAZ,PEYGAMBERİMİZİN ZATUR-RİKA GAZVASINDA KI-
      SALTARAK KILDIRMIŞ OLDUĞU NAMAZDIR.Neden ayette ”secdeye vardığınız ” değil
      de,” Onlar secdeye vardığında ” şeklindedir.??? CEPHEDE NAMAZ ŞEKLİ : ? Namaz
      kıldıran kişi,cemaati iki fırkaya ayırır.Bir fırka düşmana karşı durup,düşmanı takip eder.
      (hani düşman saldırıya geçebilir ya !) Diğer bir fırka namaz kıldıranın arkasında durup,
      cemaat ile imama iştirak ederek imamla bir rekat namazı kılarak diğer kalan rekati,imam-
      dan ayrı tek başına kılıp selam verirler ve cephede duranların yerlerine geçerler,imam da
      bu defa ikinci rekate kalkmış ve uzun sureleri okuyarak,cephedekilerin yetişmelerini bek-
      leyecek,bunlar gelip imama uyarak bir rekat imamla,imam da,oturuşunu uzatarak bunlar
      ikinci rekate kalkıp namazlarına devam ederler ve imam selam vermeden önce oturuşta
      imama yetişip imamla birlikte selam verirler.” İşte,Birinci fırka son rekatın secdesini tek
      başına yaptıkları için ” NİSA-102.ayette ” فا ذا سجدوا ” Onlar secdeye vardıklarında ” diye
      ifade kullanılmıştır.Çünkü burada,Hz.peygamber veya namaz kıldıran onlarla secdeye varmıyor,O,kıraatını uzatarak diğer fırkanın gelmesini ve cemaate iltihak etmesini bekli-
      yecektir. İnşaalah konu anlaşılmıştır. b) Tevatürle namzın bu şekli bize intikal ettiğine
      göre,artık kur’an’da namaz yoktur demenin hiç bir makul gerekçesi yoktur.!!! Selam.

      • Yavuz Selim dedi ki:

        b) Tevatürle namzın bu şekli bize intikal ettiğine göre…..

        Bu savunmanız, Kuran’da detaylı bir Namaz tarifi olmadığı içindir ve ben, Kuran dışında bir kaynaktan bilgi almıyorum, hadis sünnet ve mütevatir beni bağlamıyor, herkes kendi hesabını verecektir. Selametle…

    • ALLAHLA ALDATILMAK PEYGAMBER, POSTACI, DAHA, ÖNCEKİ, PAGANİST, KÜLTÜRLER, TEVRAT, ZEBUR, İNCİL, KOPYALADI, YAZDI, ŞUNA, BAKIN, KIBLE, KIBLELER, YANLIŞ, MEZAR, CAMİ, TÜRKİYEDEN, KIBLE, KABE, YERİNE, UZAYI, GÖSTERİR, YUVARLAK, DÜNYA, KIBLENİN, YÖNÜ, GÖK

      OLUR, KIBLESİ, YANLIŞLAR,, İNSANLARI, ALLAHLA, ALDATIYOR, ŞİMDİYE, KADAR, ŞEYTANIN, ALDATTIĞINI, GÖRMEDİK, ÖNCE, İNSANLARI, ÖLDÜREN, DİNLER, YOK, EDİLMELİ,KADINI, ZİNA, YAPTI, DİYE, TAŞLIYARAK, ÖLDÜRÜYORLAR,,SONRADA, DOKUZ, YAŞINDA, KIZ, COCUKLARLA, EVLENİYOR, SOYSUZ, SAPIKLAR, PEYGAMBER, KABİLE, ŞEFİ, POSTACI, İNSANLARI, ALLAHLA, ALDATTI, ,ARAPLARIN, UYDURMA, KİTABI, KURAN, MASAL, HİKAYESİ,, BU, SİTEYİ, İNCELEYİN, KURANDA, MANTIK, DIŞI YAZILAR, OKURSUNUZ, HADİSLER, ONLARDA, UYDURMA, FASÜLYE, YEMEK, HARAMMI, ÖZÜR, DİLERİM, BAKIN, OSSURUK, ARABA FASÜLYE, YEMEK, HARAM, DON DURMA, HARAM,,PEYGAMBER, ÖLÜP, ALLAHIN, YANINA, GİTTİĞİNDE,, ALLAH, ALLAH, OLDUĞUNU, PEYGAMBERE, İSPAT, ETMEK, İCİN, BALDIRINI, GÖSTERİYORMUŞ, BİLGİLERİNİZE, SAYGILARIMLA

    • bir kul dedi ki:

      Yavuz Selim dedi ki:
      16/04/2013, 19:37 BU TARİHLİYAZINA İSTİNADEN

      ZIRVA TEVİL GÖTÜRMEZ

      5:6 – Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.

      4:43 – Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın. Cünüb iken de yolcu olanlar müstesna gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur, veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince veya cinsî münasebette bulunup, su da bulamazsanız o zaman tertemiz bir toprak ile teyemmüm edin. Niyetle yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz ki Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.

      4:102 – Sen onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığında içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında diğer bir kısmı arkanızda beklesin. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmur gibi bir eziyet erişir veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir vebal yoktur. Bununla beraber ihtiyatı elden bırakmayın. Kuşkusuz Allah kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.

      4:103 – O korkulu zamanda namazı kıldınız mı gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yanlarınız üzerinde hep Allah’ı zikredin. Korkudan kurtulduğunuzda namazı tam erkanı ile kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde yazılı bir farzdır.

      5:55 – Sizin asıl dostunuz Allah’tır, O’nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir.
      3:43 – Ey Meryem! Rabbine divan dur ve secdeye kapan ve rüku’ edenlerle beraber rüku’ et” demişlerdi.

      2:43 – Hem namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.

      2:125 – Biz ta o zaman bu Beyt’i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kıldık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir namazgah edinin. Ayrıca İbrahim ile İsmail’e şöyle ahid verdik: “Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem de rükû ve secde edenler için tertemiz tutun!”

      38:24 – Davud dedi ki: “Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle sana zulmetmiştir. Gerçekten bir cemiyette yaşayanların çoğu mutlaka birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edip de salih amel işleyenler başka. Ama onlar da pek az.” Davud, bizim kendisini imtihan ettiğimizi sanmıştı. Hemen Rabbinden mağfiret diledi, rüku ederek yere kapandı, tevbe ile Allah’a yöneldi.

      48:29 – Muhammed Allah’ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır. Bu, onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçıların da hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.

      77:48 -Onlara: “Rüku edin” denildiği zaman etmezler.

      62:9 – Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığı(nız) zaman, Allah’ı anmaya koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.

      62:10 – Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan (nasibinizi) arayın. Allah’ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz.

      70:22 – Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır.

      70:23 – Onlar ki namazlarını sürekli kılarlar.

      70:34 – Namazlarına devam ederler.

      17:110 – (Sen onlara) de ki: İster “Allah” deyin, ister “Rahmân” deyin, nasıl çağırırsanız çağırın. En güzel isimler O’nundur. Namazında sesini pek yükseltme, çok da gizli okuma, orta yolu seç.

      İYİ DÜŞÜNCELER

  3. Abdullahabdal dedi ki:

    Ayetteki Söylenen ..ilk kıble Kudüstür..Muhammedin Kabilesi Kureyşin bakıcısı olduğu Al-Lat, Al-menat, Al-uza nın anneleri Al-lah (la İLAHE deki anne) kabededir. Muhammed kabilesinin yine Al-lah putuna dönmesini istemiş..
    Bu kıble olayı Kuranda Dünyanın Düz bilindiğinin anlaşılması açısından verilmiştir.
    Kuranda net açıktır bir çok ayette de, Müslümanların mecburen yalan söylemelerine karşılık tüm kanıtlar sunulmaktadır ki..,
    Müslüman Kuranda olmayan namazı dönemediği kıbleye dönmeye çalışarak zahmet etmesin:)

  4. sizi gidi kuzkerler sizi dedi ki:

    İslamda kıble farzdır, ya kıble bilinmiyorsa ne yapılır.. kişi kendi bilgisiyle gözlemleriyle olası gördüğü yöne döner.. niyet ederken “yöneldim kıbleye” der ve namazını kılar. bunda çıkacak sonuç şudur islamda kıbleye bedenen değil kalben yönelilir.. yoksa zaten kabeye nokta atışı dönüp namaz kılmanın imkansız olduğunu ve bunun sadece mekke ve çevresinde olası olabileceğini bütün müslümanlar bilir.. ateist deist her ne boksa artık işte bunların amacı yalnız yanmamak.. kendileri yiyip içecek sıçacaklar bu dünyada sonrasında yanarken yalnızlık çekmeme adına çırpınışlar başlar.. bu dünyada başlarlar yanmaya..

    • Tunc Tunc dedi ki:

      Ben ateizme inanmiyorum. Inanmiyorum diyenler kendilerine de inanmiyorlar. Bir SEYin var oldugunu biliyorlar. Ama adi ustunde kafir/inkarci/ hakikatin ustunu orten. Elini yuzune kapatip GUNES YOKTUR diyenler.

  5. Tunc Tunc dedi ki:

    Ateist olarak yasamak zor olsa gerek. Daima icinizde bir savas olsa gerek. Melakeleriniz daima seytaninizla savasmakta ve sizin nefsinize kolay geldiginden seytaninizin tarafini secmis vaziyette ama melakeleriniz sizi terketmemis durumdasiniz. O yuzden kendinizi tatmin ve digerlerini sizin bulundugunuz duruma sokmak icin daima ve surekli ALLAH ile catisma halindesiniz. Allahi inkar etme geregi duymaniz, bu savastaki taraf seciminizden dolayidir. Lakin, sizde Allaha iman ediyorsunuz ve belkide namazli niyazli bir cok kisiden daha cok iman ediyorsunuzdur. Onun icin Islama ve muslumanlara fiili ve sozlu dusmanlik yapiyorsaniz Allah en kisa zamanda belanizi verisn diyorum. yok eger sadece arayis icindeyseniz veya sadece fikrinizi savunmaktasaniz, Allah sizi islah edip hidayet edip kurtulusa yonlendirsin.

  6. Tunc Tunc dedi ki:

    Kabe konusu: kasitli cahil ve dusmanmisiniz, yoksa kasitli dusman ve cahilmisiniz?
    Kabe illa ki olmasi sartdir, birlik beraberlik icin kargasa olmamasi icin, soru isaretleri olmamasi icin, Namazlarin hep bir yone ve yilda 1 muslumanlarin bulusmalari icin bir mekan bir yön olmazsa olmazdir. YOk siz uzaya yoneliyorsunuz demeniz gercekten cok cocukca ve ahmakca. Yani bunu savunmak bile asiri gereksiz. Sizin baska isiniz gucunu yokmu Allah askina veya sizin kozmoz askina?? Nicin bu kadar Islam dusmanligi geregi duyuyorsunuz? Haa tabi seytaniniz rahat durmuyor ondan olabilirmi acaba? Muslumanlar teblig icin islami anlatirlar, ateizmi anlatmazlar, ateizm yanlistir vs diye. Siz ateistler ateistligi teblig etmek icin ateizmi anlatmiyorsunuz Yaratilisa dusman kesiliyorsunuz. Once Allahin var olmadigini ispatlayin, sonra Kuran hakkinda konusun. Eger Allah varsa, elbet Kuranda var. Kuran yok veya hasa yanlistir deyip Allahin olmadigini ispatliyamazsiniz, zaten yorumladiginiz ayetleri kasitli yanlis yorumluyorsunuz. Sems 6 da dunyanin DUZ oldugunu tefsir ediyorsunuz. Gulelim mi… DUZ kelimisi nerden cikariyorsunuz? Diyanet mealinden tutun fizilali kurana kadar her mealda TAHA HA onu yayip doseyene manasi veriliyor. Siz ateistler DUZ diyorsunuz. Bu sizin iftiraci sahtekar ve yalanci ve dusman oldugunuzun kanitidir. Cehenneme kadar yolunuz var.

  7. ecma dedi ki:

    arladaşım ateist olmana mani yok bu yolda devam et ki sonun belli zaten cehennem sanırım onada inanmazsın ya. kıble yada yön tayini nedir peki kısaca gemiler elindeki pusula yardımı ile yol alır değil mi pusulanın ununu sen bul bakalım nereyi işaret ediyor bulabildin mi sanmam o kadar ne ilmin yeter nede aklın lakin gemiler pusula yardımı ile yol alıyor pusulaları da mı elipsel bir şekle vermeyi düşünüyorsun yoksa lakin kep kuzeyi gösteriyor işte kıble yada bizim kıbleye dönmemiz inananlar için söylüyorum budur nasıl ki bir pusula şaşırımadan kuzeyi doğrular ise bizlerde ibadetimizi kabe ye yüzümüzü çeviriyoruz sizler insanların akıllarına yanlış bilgilerle dolduruyorsunuz kendiniz inanın şunu da biliyorum ki insanlar menfaat para güzel yaşama mal sevdası dünya sevdası gibi sebeplerden dolayı inandık iman ettik demelerine rağmen sizin yaptıklarınızı geçenleri de gördüm

    • sarp mustafa dedi ki:

      Boş insan seni…
      Pusula manyetik alan kuvvetiyle evet dairesel çalışır. Çünkü manyetik alan çizgileri daireseldir. Siz kabeyi bulmak için manyetik alanla arıyorsanız o ayrı bir mesele. Ama kuranda manyetik alan çizgileriyle dairesel olarak kabenin yöynünü tayin edin demiyor.

  8. kuantum-agnostik dedi ki:

    video konuyla alakalı olmasada kurandaki dünya şeklini iyi irdelemiş. sonunda söylediği sözlerde ders verici. ayette bahsedilen dünyanın -beşik- oluşuna da ayrı değinselerdi ilginçliği artardı..

    • elcin dedi ki:

      kuranda dunyanin besik seklinde oldugunu soylenmiyor.Mecazi anlamda kullanilmis bir kelime

  9. ali yılymaz dedi ki:

    biz aleviler cemlerimizde kıble aramayız.çünkü bizim kıblemiz insandır.zira cemde halka namazı kılarız.şöyleizah edeyim kabede namaz kılanları düşünün kabeyikaldırın insanlar halka halinde yani yüzyüze namaz kılarlar.bizim ibadetlerimizde yüzyüzedir.

  10. halil dedi ki:

    İleride onlara âyetlerimizi hem birçok ufuklarda, hem de kendi NEFİSLERİNDE göstereceğiz. Tâ ki, O’nun (Kur’ân’ın) hakk olduğu meydana çıkıp onlara açıklanmış olsun.. Rabbının her şeye şâhid olması yetmez mi ? FUSSİLET SURESİ

  11. Tarık Urpan dedi ki:

    Dünya düzdür ve atmosferden sonraki tabaka gökSu ile yeryüzünü ayırır. Az kaldı, yakında açıklayacaklar uzayın olmadığını… Şu sıralar ABD, Avrupa Ülkeleri, Rusya, Endonezya, Malezya başta olmak üzere, düz dünya hakikati ile kaynıyor. İnanmayan youtube’deki halkların hergün yüzlerce yüklediği düz dünya videolarına, gerçek yıldızlar videolarına, düz dünya için lazer testleri videolarına bir baksın.

    • T.TAŞPINAR dedi ki:

      Dünya düz ise neden sadece kutuplarda ve kutup bölgelerinde buzullar var..Oralara neden Güneş ışığı çok daha eğik açıyla geliyor..?

  12. kadir dedi ki:

    T.Taşpınar; tarık urpan arkadaşımız haklı..

    daha önce kuranı açıklamaya çalışanlar, şuan an ki modern bilimi merkeze alarak kuranı uyarlamaya çalıştılar. bu hatalara yeri geldi bizlerde düştük. ama kuranı dikkatli incelediğimizde kuranda dünya düz olarak anlatılır. zira yaklaşık 500 yıl öncesine kadarda dünya düz olarak bilinirdi..

    modern bilim evrenin oluşumunu büyük patlamaya bağlar, herşey yoktan bir patlama sonucu tesadüfi olarak oluşmuştur der.. bizim müslümanlarda özellikle enbiya 30.ayeti büyük patlamaya uyarlamaya çalışmışlardır. oysa ayette;

    O kâfirler, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık. Hayatı olan her şeyi sudan kıldık. Hâlâ inanmıyorlar mı? (enbiya – 30)

    kurana göre yerlerle gök zaten var. allah bunları yaratmış. hatta o yerden insanı yaratmış. sonra yaşama elverişli hale getirmek için gözümüzle gördüğümüz göğü ve yeri araya bir set koyarak ayırmış, direksiz bina etme olayı bu işte… üzerimize bu set sayesinde birşey düşmüyor..

    mesela başka bir ayette derki “yeri ve gökleri 6 evrede (günde) yarattı.”

    bu altı günün 2 gününde göğü düzenliyor.., 4 gündede yeri düzene sokuyor.

    mantıklı düşündüğümüzde uzayda dünya bir zerre kadar ise dünyayı düzenlemek daha kısa sürmesi gerekmez mi?

    ama öyle değil, evrende allah tarafından yaratılmış, bir taban ve tavan var.. yeryüzü evrenin tabanıdır. tavanda ise gözümüzün görebilidiği, güneş, ay, yıldızlar ve gezengeler var..

    zannedildiği gibi dünya kendi ekseni etrafında dönmez ; eğer dönmüş olsaydı batıdan doğuya doğru giden uçaklar çok daha hızlı gideceği yere varırdı..

    zannedildiği gibi dünya küre değildir.; uçak bir noktadan başka bir noktaya giderken daima belli bir yükseklikte gider, örneğin, 5000 m yüksekte uçan bir uçak sadece inişi ve kalkış zamanında yükseklik seviyesini kaybeder. eğer dünya küre olmuş olsaydı 5000 m yükseklikte uçan uçak asla yükseklik seviyesini koruyamaz, dünyanın eğiminden dolayı sürekli yükselmesi gerekirdi. ama öyle birşey olumuyor..

    zannedildiği gibi bir gemi denizde giderken “önce alttan başlayıp en son direkleri kayboluyor” gibi bir düşünce tamamen yanlıştır.. eğimden dolayı kaybolduğu söylenmişti. okullarda da hep bu örnek verilir ama aynı gemiye teleskopla bakıldığında kaybolan gemi olduğu gibi teleskobun görüntüsüne giriyor.

    zannedildiği gibi yerçekimi diye birşey yoktur. bir bardağın yarısına kadar su doldurun. bardağı hafif eğdiğinde suyun yere paralel bir şekil aldığını görürsünüz. fizik kanunlarına göre su bükülemez, oysa küre dünya eğimli olduğu için okyanusların küre dünyada nasıl olurda eğimli durduğunu kimse açıklayamıyor. tek açıklama yer çekiminden dolayı diyorlar. ama bu olayın çekimle alakası yoktur.. ki çekim diyede bişe yoktur. çekim olsa idi, uçaklar uçamaz, gökyüzünde hareket eden herşeyin dünyaya çivilenmesi gerekirdir..

    küre dünyada güneş dünyadan kat kat daha büyüktür. hal böyle iken güneşten gelen ışıklar dünyaya daima dik açıdan gelmesi gerekirdir.. düz dünyada güneş yeryüzünden çok daha küçüktür. yeryüzü üzerinde belli bir yörüngesi vardır.. yeryüzünün merkezi kuzey kutbu (manyetik alan, pusula daima bu merkezi gösterir,). güney kutbu diye bir yer yok. güney dediğimiz şey yeryüzünün sınırları. güneş doğudan batıya doğru dairesel bir hareket ve yörünge çizer. ayda güneşi takip eder. güneş kuzey kutbunun üzerine asla gelmez, bu bu yüzden kuzey kutbuna ışınlar paralel gelir.

    kuranda 2 doğudan ve 2 batıdan bahsedilir. dikkat ederseniz hiç kuzeyden ve güneyden bahsetmez. çünkü kuzey ve güney diye bir yer yoktur. güneş doğudan hereket eder. tekrar başlangıç noktasına gelene kadar 2 kere aydınlık ve 2 kere karanlık durum oluşturur.

    kısaca kuran şuanki modern bilimle 360 derece zıttır. kuranda dünya düz olarak anlatılır.

    yeryüzünün bir beşik kılındığı,
    yeryüzünün satıh gibi düz olduğu,
    yeryüzünün döşendiği,
    deve kuşu yumurtlarını bırakacağı yeri düzler ya aynı onun gibi..

    gök yarıldığı zaman, yıldızlar döküldüğü zaman, ayetlerini iyi analiz ederseniz, göğün ciddi anlamada koruyucu bir katmanla korunduğunu anlarsınız. kıyamette bu düzen bozulacak, gök yarılacak..

    dünyanın küre olduğunun ispatlanması için yapılacak tek şey vardır. kuzey kutundan başlayıp güney kutbuna doğru hareket ederek. güney kutbunu geçerek tekrar kuzeye yani başlangıç noktasına gelmek.. dünyayı boylam olarak dolaşmak. ama tarihte böyle bir seyahat asla olmadı.
    uçuşlar daima enlem olarak gerçekleştirilir.

    daha bunun gibi nice ayetler var.. en doğrusunu allah bilir..

    • toro dedi ki:

      Sayın kadir merhaba,

      Bir süre ben de düz dünya teorisini inceledim. açıkça söylemek gerekirse insan algısına göre mantıklı olan buymuş gibi geliyor.. Ama ortada da cevaplanması gereken birçok soru var. Uzaya sadece bir devlet çıkmış değil.. Uzaya çıkma çabası bir yarış halinde ve bu yarıştaki tüm ülkeler rakip. Mesela ilk çıkanların haricinde Çin var, Hindistan var, Japonya var, biz varız. Tüm bu ülkeleri insanlara aynı yalanı anlatmaya iten şey ya da güç ne olaki? Benim yorumum şöyledir; kendi gözlerimle göremediğim şey ne küredir ne de düz!

      Tabi iş bununla da bitmiyor. Kendinizin geçmişine doğru gidebilir misiniz? Dünyanın düz olduğuna dair bir kanaate ulaşana kadar dünya’nın şeklinin ne olduğuna İNANIYORDUNUZ?
      Ve daha önemlisi sizi kim ve nasıl inandırmıştı?

      Bu doğrultuda final sorum şu olacak; bir insanı dünya’nın düz ya da yuvarlak olduğuna inandırmak isteyen aile ya da toplum nasıl bir yol izler ya da izlemelidir?

  13. kadir dedi ki:

    sayın toro tekrar merhaba…

    Dünyanın düz olması konusunda karşı tez olarak suvunucuları tarafından bilim üretmek gerekiyor..

    düz dünyayı savunanlara göre ;

    1) yer çekimi yoktur. cismin kütlesinin atmostere olan tepkisi üzerine aşağı veya yukarı hareket eder.
    2) su bükülemez ; “top gibi bir dünyada suyun nasıl olurda bükülerek kalabilir” diye soruyorlar..
    3) güneş aslında çok uzakta değil ; güneşin dünyaya uzaklığının ve büyüklüğünün aslında o kadarda fazla olmadığını savunuyorlar.
    4) gözden kaybolan gemilerin teleskopla tekrar görünmesi
    5) ufuk çizgisinin daima düz olması,
    6) antartikanın dünyanın sınırları olduğudur..
    7) dünya fotolarının birbirinden faklı oluşu ve alttan ve üstten basık olmaması,
    8) ayın saydam bir yapıda olması vs.

    bunları dahada uzatabiliriz. bu iddialar doğru olsa bile düz dünyaya inananların bilim üreterek bunu ispatlaması gerekiyor. mesela gökkubbenin aşılamaz olduğunu bilimle anlatmaları gerek. size katılıyorum.

    Uydu sistemleri kuran ve üreten bir arkadaşım bana şöyle demişti ; göğe aslında uydu fırlatılmıyor. uydu sistemleri yeryüzüne kuruluyor, yanlış hatırlamıyorsam atmosferin katmanlarından iyonosfere bu kurulan sistemlerle sinyal gönderiyor, biz çanağımızı ona yönelttiğimizde o sinyal bizim evimize yansıyor. ilginç bilgiler ediniyorum bu aralar.

    yıllardır buralarda yaptığımız tartışmalarda, gerek modern bilimin etkisi ile gerek bizim ilahiyatçılarımızın ( mehmet okuyan, caner taslaman, nihat hatipoğlu vs.) bilimi merkeze alarak kuranı bilime uydurmaya çalışmalarınında etkilenerek, kuranda sanki dünya yuvarlakmış gibi anladım. mesela naziat 30 da “dehaha” kelimesini kasıtlı olarak deve kuşu yumurtası olarak (bilime uysun diye) alan bu zihniyete bizde kandık maalesef. oysa ayet kabak gibi yeryüzünün yaşama elverişli hale getirilmesini anlatıyor, deve kuşu yumurtasını değil, yumurtalar yaşasın diye ayaklarıyla yeri düzlemesi, yumurtalar için elverişli bir ortam yaratmasından bahsediyor.

    en sondaki sorunuza gelecek olursak bana göre ; abd nin dünyanın süper gücü olarak devam etmesi halinde medya veya toplumlar küre dünya modelini çürütemez, bizlere saçma gelebilir ama şeytana (lucifer, büyük şef, büyük kumandan, yağmur adam) tapanlar insanları allahadan uzaklaştırmak için şeytan için çalışıyorlar. allah-şeytan var veya yok un ötesinde düşünceye sahipler, şeytan ayünleri yapıyorlar, güneşi kutsal gösterip merkez yapıyorlar, bir nevi allaha karşı siyaset üretiyorlar kendince. bunlar dünyanın en zengin adamları, bunlar bu gücü kaybetmediği sürece düz dünya iddiaları boşuna gibi geliyor.

    Eğer ki DÜz dünya ortaya çıkarsa ve kanıtlanırsa, Yeni bir çağ başlar, Abd bir daha eski gücüne kavuşamaz, aynı zamanda insanlarda bilime karşı güvensizlik ortaya çıkar.

    kendinize iyi bakın.. sağlıcakla..

    • toro dedi ki:

      Sayın kadir merhaba,

      Hatırlarsanız benim bir mottom vardı forumda sürekli paylaştığım:

      ”Bir inanır bir kutsal metini okuduğunda ne anlıyorsa o metin ona onu söylüyordur.”

      Yani bir inanırın tanrısından geldiğini farzettiği hiçbir metni kendi öz algısıyla ya da tek başına düşünerek anlayamaması gibi bir durum söz konusu olamaz..

      Bu nedenle kişiler başka kişilerin, bahsedilen metinleri daha iyi anlayabildikleri savıyla peşinden gitmemeli, koşmamalıdır..

      Öte yandan dünyanın düz ya da yuvarlak olması sadece dünya’nın nevi şahsına münhasır bir olgu değildir.. Yani bir algının ortaya çıkışı algılayanın biyolojik yapısıyla da paralel işleyen bir sürecin sonucudur..

      Bu noktada insan gözünün ya da diğer canlı varlıkların gözlerinin yukarıdan gelen gün ışığına göre şekillendiği ve evrimleştiğini göz ardı etmeyiniz.. Zira tersi durumda algılanan şeyin beyinde ortaya çıkan görsel sonuçları da bambaşka olacaktır. İşte bu yüzden bizim gözümüzde dünya düz gibidir ve biz ençok düzlemli ve köşeli şeyleri severiz evlerimizi bu şekilde dizayn ederiz.. Ama mesela arılar içinde dünya altıgendir! Bakın evlerine..

      Size bir önerim var. Elinize bir fener alın ve karanlık bir odada o fenerin ışığını yukarıdan yüzünüze gelecek şekilde tutun ve karşınızdaki kişiye sorarak ne gördüğünü ya da aynaya bakarak ne gördüğünüzü not edin.. Sonra aynı işlemi fenerin ışığını aşağıdan yüzünüze gelecek şekilde tutun.. Bakın ne olacak.. İnsanoğlu her şeyi kendi öz algılarının anlık sonuçlarına göre değerlendirme sevdasından bir vazgeçse..

      Dolayısıyla bir olgu hakkında sadece belli bir hedefe ulaşşsın diye şartlanarak düşünmek sağlıklı değildir.. O füşünce torbasının içine bütün bilimleri sokmak zorundasınızdır..

      Burada yerçekimi konusuda önemlidir.. Şöyle düşünün dünya kendi etrafında dönmeyi bıraksa ne olur?

      Sonra gözünüzün önüne bir çaycının elindeki tepsiyi üzerinde çaylar varken hızla kendi ekseni etrafında çevirdiğini düşünün ve bir an da çevirmeyi bıraktığını.. ne görüyorsunuz? Unutmayınız ki bildiklerimizin çoğu ezberden ibarettir..

      Bilmukabele dostum, siz de kendinize iyi bakınız..

      • sembol dedi ki:

        ben buradaki tartışmadan bağımsız olarak bir şey sormak istiyorum size toro bey. bildiklerimizin çoğu ezberden mi ibarettir? yani aslında bilimsel süreçler felsefenin sorgulamasıyla ortaya çıkmış ve sistematikleşmiştir özünü -felsefenin kendisini- sistematikleştirmeden. ancak baktığımızda bilgiler sorgulanarak bulunmuş şeyler değil midir? bu sebeple de ezber olması nasıl mümkün oluyor? mesela yanlışlanana kadar doğrudur ilkesi vardır bilimde bunu mu kastettiniz yoksa bldiğimiz bilgilerin aslında artık ezbere dönüştüğünü mü? mesela su 100 derecede kaynar deriz normal şartlarda ya da su her sıcaklıkta buharlaşır deriz. bunları mı kastettiniz ezber bilgi olarak acaba?

      • toro dedi ki:

        Sayın sembol,

        Evet bildiklerimizin çoğu ezberden ibarettir. Bunların başını da dil yani konuşulan lisan çeker.

  14. sembol dedi ki:

    Bunu biraz açar mısınız? Dil sonuçta öğrenilmiş bir şey değil midir? Dil sonuçta taklit edilerek öğrenilmez mi?

  15. toro dedi ki:

    Sayın sembol,

    Taklit(!) edilerek yapılır hale gelen eylemler öğrenilmiş eylemler midir? Taklit etmek ya da iyi taklit etmek öğrenme dediğimiz ve canlıya belli bir olguya dair tepkime kazandırdığına hükmettiğimiz eylemin temeli midir, sizce?

    Dil öğrenilmez, taklit edilerek ezberlenir! Bunun en açık yansımalarından biri de lehçelerdir!

    Belli bir noktadan sonra ezberlenen eylem hatta düşünce zihinde normalleşir ve canlı tarafından hayatın onun penceresinden görünen aslını yani ona göre aslını temsil eder hale gelir.

    Zira herkes için hayatın aslı ya da kendisi, kendi penceresinden görünen şey(!) gibidir!

    Onun ezberidir..

    • sembol dedi ki:

      Taklit(!) edilerek yapılır hale gelen eylemler öğrenilmiş eylemler midir?

      buna cevap vereyim önce. şimdi bir dilin doğuşunu düşünelim ta en başa dönmemiz gerekiyor. mesela bir sesi taklit etmeye çalışan bir insan o aşamada o sesi taklit etmeyi öğrenmiyor mu? yani mesela biz kuş sesini taklit etmeye çalışalım. evet taklittir ama ilk başta onun bu sesi nasıl çıkardığını gözlemler ve buna göre onu taklit ederek öğrenmeye başladığını düşünüyorum. mesela buna bir örnek vereyim ben sizin yazı stilinizi çözmeye çalışırken sizi taklit etmeye çalışır sonra da bu şekilde düşünmeye çalışırım ve sonuçta sizin gibi yazabilirim. belli bir süre alır. sonrası tabiki de ezber ve çevreyle uyum adına geliştirdiğimiz bir yetenek ki bu evrimsel sürecin ta kendisi. ama baktığımızda ilk adım öğrenme. mesela insan nasıl insan oldu adlı kitapta buna değiniliyor ve ilk konuşmanın işaret dili olduğu söyleniyor. kitabı tam okumadığımdan tam bir şey söyleyemiyorum ancak bu durumda insan önce doğayı taklit etmeyi öğrenmiş sonra da bunu ezberine yerleştirmiş olmuyor mu? yani ben öğrenmenin ilk adım olduğunu ardından ezberin oluştuğunu düşünüyorum.

      Taklit etmek ya da iyi taklit etmek öğrenme dediğimiz ve canlıya belli bir olguya dair tepkime kazandırdığına hükmettiğimiz eylemin temeli midir, sizce?

      tabiki de temelidir ama her şeyin başına dönersek öğrenme kapasitemiz taklit yeteneğimizi ortaya çıkartır mutlaka. mesela karadeniz bölgemizde kuş dili vardır ve bu kuş dilini insanlar kuşları taklit ederek geliştirmiştir. ama burada bir paradoksa kapı açıyoruz.

      hangisi ilk? taklit etmek mi yoksa öğrenmek mi? taklit etmek mi öğrenmeyi doğurur yoksa öğrenmek mi taklit etmeyi?

Tunc Tunc için bir cevap yazın Cevabı iptal et