MUCİZE HADİSLERİ YALANDIR

MUHAMMED’İN HİÇBİR MUCİZESİ YOKTUR

sorularr_13230237249

Muhammed’in mucizeleriyle ilgili tüm hadisler uydurmadır. Uydurma mucizelerin başında ayı ikiye böldüğü gelir. Bunun dışında Kur’an’ın bir mucize olduğu, parmakları arasından su fışkırttığı, bir miktar hurma ile koca orduyu doyurduğu, dilsizi konuşturduğu, körü gördürdüğü, keli saçlandırdığı vb. birçok uydurma mucize vardır ki tümü yalandır.

Muhammed’e mucize verilmediği, verilmeyeceği bizzat Kur’an’da yazar. Bunun sebebi geçmişteki peygamberlere mucizeler verilmesine rağmen bu mucizelerin bir fayda sağlamadığı şeklinde açıklanır. Aslında hiçbir peygamberin mucizesi yoktur. Mucize uydurmaları geçmişe yöneliktir. Yaşanan zamanda uydurulması mümkün değildir. Muhammed, Kur’an’ı yaşadığı süre içinde yazdığından kendisinden mucize isteyenleri çeşitli sebepler göstererek savuşturmuştur. Çünkü gösteremediği bir mucizeyi göstermiş gibi yapıp kaleme alsa, inanmayanlar tarafından yalanlanacak ve alaya alınacaktı. Tevrat ve İncil, peygamberlerden sonra yazıldığı için o peygamberler hakkında yalan mucizeler yazılabildi. Nasıl olsa anlatılan geçmişin hikayeleriydi ve ispatı istenemeyecekti. Ama Kur’an’ı bizzat Muhammed yazdığı için açıkça bir mucize uyduramadı. Ancak Muhammed’den 200-300 yıl sonra yazılan hadislerle mucizeler uydurulabildi. Yani, aynı Tevrat ve İncil’in sonradan yazılarak içlerine mucize yalanları doldurulması gibi.

İşte Kur’an’daki mucize taleplerine verilen yanıtlar:

“Mucizeler göndermekten bizi alıkoyan husus, öncekilerin onları yalanlamış olmasıdır. Semud’lulara, gözle görülebilen bir dişi deve vermiştik de ona zulmetmişlerdi. Oysa, Biz mucizeleri yalnız korkutmak için göndeririz.”(İsra -59)

“Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse, haydi (yapabilirsen) yerin içine (inebileceğin) bir delik, ya da göğe (çıkabileceğin) bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi elbette onları hidayet üzerinde toplardı. O halde cahillerden olma!” (En`am – 35)

“Hayır, dediler, (bu) karmakarışık hayallerdir; hayır onu uydurmuş; hayır o şairdir. (Eğer gerçekten peygamberse) öncekilerin (mucizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin.”
“Bundan önce helak ettiğimiz hiçbir kent(halkı) inanmamıştı, şimdi bunlar mı inanacaklar?”
(Enbiya 5-6)

“İnkar edenler, “Rabbinden Muhammed`e bir mucize indirilmeli değil miydi?” derler. Sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir yol göstereni vardır.” (Ra`d – 7)

“İnkar edenler, “Rabbinden Muhammed`e bir mucize indirilmeli değil miydi?” derler. De ki: “Doğrusu, Allah, dileyeni saptırır, kendisine yöneleni doğru yola iletir.” (Ra`d – 27)

“Muhammed`e, Rabbinden bir mucize indirilmeli değil mi?” diyorlar. De ki: “Görünmeyen ancak Allah`a aittir, bekleyin, doğrusu, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.” (Yunus – 20)

“İnkarcılar: “Ona Rabbinden mucizeler indirilmesi gerekmez miydi?” derler. De ki: “Mucizeler ancak Rabbimin katındadır. Doğrusu ben, sadece apaçık bir uyarıcıyım.” (Ankebut – 50)

“Eğer kendisi ile dağların yürütüldüğü, yahut arzın parçalandığı, yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur`an olsaydı!… Hayır bütün işler Allah`a aittir, insanlar hala anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, bütün insanları doğru yola iletirdi? Yaptıkları işler yüzünden inkar edenlerin başlarına ani bela(lar) gelmeye devam edecek, yahut yurtlarının yakınına konacak (yahut sen onların yurtlarının yakınına konacaksın), Allah`ın vaadi gelinceye kadar bu böyle sürüp gidecektir. Allah sözünden caymaz.” (Ra`d – 31).

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Din içinde yayınlandı ve , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

89 Responses to MUCİZE HADİSLERİ YALANDIR

  1. sevginin ışığı dedi ki:

    Ya her şey bir mucizedir ya da hiçbir şey… Mucize, bir kişinin doğanın kapasitesinden ve ne olduğundan ne anladığına bağlı olarak değişen bir yorumdur sadece… Anlayamadığın ya da henüz bilimselliği ispatlanmamış her şeye mucize ya da yalan diye damga vurabilirsin…

  2. rammsteinn dedi ki:

    benim bilgisayar masanın eniyle boyunu böldüm pi sayısı çıktı. ne yapsam acaba? masayı yapan adammı kutsal? tanrı bana mesajmı veriyor? pi sayısını bulanmı kutsal? benmi kutsandım? masamı kutsal? masanın etrafında iki tur dolansammı? kafammı iyi?

    • suat dedi ki:

      iyi de bir insan neden bilgiyarın enini ve boyunu durup dururken ölçme isteği duyar.Demekki senin pi sayısı ,avogadro sayısı yada başka bir evrensel sayı bulma ümidin varmışta ondan bulmuş olmayasın?

  3. nizami dedi ki:

    ya bir mantiqinizi kullansaniza . Tanri her sheyi bilenmidir??? evet .. o zaman muhammeden onceki peyqamberlere mucize verilmish ve bir fayda olmadiqi icin muhammede verilmemish … Tanri hersheyi bilense neden bilemediki muhammetten onceki peyqamberlere verilen mucizelerin bir faydasi dokunmayacakk o zaman neden onalara mucize verildi .. ve ya boyle bir shey deyelim 4 kitab var biliyoruz .. tevrat zebur incil kuran … kurana inananlar neden diger 3 kitabin deyishdirildiyini dushunurler ??? onlara boyle bir cevab veriyorum eyer onlar deyishdirilmish bir tek kuran korunmushsa o zaman Tanri dushunememish diymi diger 3 kitabi korumayi.. yani tevrati zeburu yollamish bunlarin deyishileceyini bilmiyormush sonra onu insanlar deyishdirmish ayetlerini oda incili yollamish bunuda korumayi dushunememish yine insanlar incilide deyishmish sonra Tanri dushunmushki bu sefer kurani yollayayim ve onu koruyayim yoksa yine insanlar deyishtirirler…….

    • cansinan dedi ki:

      nizami,merhaba, Yani Allahın varlığını biliyorsun ama bile bile yaptığı davranışları eleştiriyorsun öyle mi kardeşim ?

      • nizami dedi ki:

        Hayir kardesim. Kendisini insanlara gostermeyen bir Allahin varligina inanmiyorum.Demek istedigim budur:”Allah var olsaydi, bu hatalari yapmazdi”. Saygilar…

      • şuşu dedi ki:

        Kıyamettede Allah’ın huzuruna çıktığında da ben sana hala inanmıyorum diyebilcek misin nizami ?

    • Turan Sır dedi ki:

      https://t.co/4lfOnk8EBg
      Akıl Büyük Nimettir.
      “Hiç kimse Allah’ın verdiği bilgiyi ve aklını kullanmadan inanamaz ve Allah akıllarını kullanmayanları rezilliğe mahkum eder.” (Kuran-ı Kerim 10-Yunus Suresi 100. Ayet)

  4. nizami dedi ki:

    ama eyer diger kitablarida kabul ederlerse o zaman onlarla kuran ust uste dushmez onlardaki fikirler baska kurandaki fikirler bashkadir bunun icinde diger 3 kitabin deyishtirildiyini soylerler

  5. HAMZA dedi ki:
    Meselemizi üç başlıkta inceleyeceğiz: Mucize verilmesinin sebebi ve mucizeye olan ihtiyaç. Mucize vermek hususunda Allah-u Teâlâ’nın âdeti ve diğer peygamberlere olan muamelesi. Kur’an’da peygamber Efendimizin mucizeleri olup olmadığı bahsi. Bu eserin yaralanmış gönüllere şifa olması dileğiyle eserimize başlıyoruz. İnayet ve tevfik Allah’tandır. 1- MUCİZE VERİLMESİNİN SEBEBİ VE MUCİZEYE OLAN İHTİYAÇ Bir peygambere mucize verilmesinin sebeplerinden birisi, peygamberin o mucize ile insanlara karşı peygamberliğini ispat etmesidir. Bu sebebi Kur’an’ın şu ayetleriyle tetkik edelim: Musa dedi ki: “Ey Firavun! Ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim. Bana düşen, Allah’a karşı hak olandan başka bir şey söylemememdir. Gerçekten ben size Rabbinizden bir mucize getirdim, artık İsrailoğulları’nı benimle gönder. Firavun dedi ki: “Eğer bir mucize getirdiysen ve eğer doğru söyleyenlerden isen onu göster” (Araf 105-107) Gördüğünüz gibi Musa (a.s.) peygamber olduğunu söylemekte, buna karşı Firavun Hz. Musa’dan mucize istemektedir. Allah-u Teâlâ da asasının yılan olması ve yed-i beyza gibi mucizeleri Hz. Musa’ya vermiştir. İşte peygamberlere mucize verilmesinin bir sebebi budur: Gönderildiği kavme ve o kavmin ileri gelenlerine Allah’ın peygamberi olduğunu ispat etmek… Şimdi de başka bir ayet-i kerimeye bakalım: Salih (a.s) dedi ki: “Gelin! Allah’tan korkun ve bana itaat edin. Yeryüzünde fesat çıkartıp, ıslah etmeyen bozguncuların emrine uymayın.” Onlar dediler ki: “Sen ancak büyülenmiş birisin! Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir.” (Şuara 150-154) Gördüğünüz gibi, bu ayet-i kerimelerde de Salih (a.s.)’ın kavmi Hz. Salih’ten mucize istemektedir. Buna karşı Allah-u Teâlâ da Hz. Salih’e dişi bir deveyi mucize olarak vermiştir. İşte mucizeye olan ihtiyaç buradan kaynaklanmaktadır: Her ümmet, peygamberinden muhakkak mucize göstermesini istemiş; onların bu isteklerine karşı da Allah-u Teâlâ peygamberlerine mucizeler vermiştir. Mucizeler, Allah-u Teâlâ’nın, peygamberinin sözünü tasdik etmesi ve: “Bu benim peygamberim, işte bakın, onun için âdetimi değiştiriyorum. Öyleyse ona iman edin” demesidir. Şimdi de başka bir ayet-i kerimeye bakalım: Havariler dediler ki:” Ey Meryemoğlu İsa, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” İsa da: “İnanıyorsanız Allah’tan korkun” dedi. Havariler: “İstiyoruz ki biz ondan yiyelim, kalplerimiz iyice mutmain olsun, senin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım” dediler. (Maide 112-113) Bu ayet-i kerimelerde de aynı şeyden bahsedilmektedir. Hz. İsa’nın Havarileri, Hz. İsa’dan mucize olarak gökten bir sofra indirmesini istemektedir. Bunun sebebi de kalplerinin mutmain olması ve Hz. İsa’nın peygamber olduğunu yakinen görmek istemeleridir. Hz. Musa’nın kavmi, Hz. Salih’in kavmi ve Hz. İsa’nın Havarileri peygamberlerinden mucize istedikleri gibi, bütün diğer peygamberlerin kavimleri de kendi peygamberlerinden mucize istemişler ve iman etmelerine mucize getirmelerini şart koşmuşlardır. İşte mucizeye ihtiyaç buradan doğmaktadır. Öyle ya, kişi her “peygamberim” diyene iman mı edecek? Ondan bir nişan ya da mucize istemeyecek mi? Siz o asırlarda yaşasaydınız, “Ben Allah’ın peygamberiyim” diyen birisine, mucize istemeksizin iman eder miydiniz? Peygambere mucize verilmesinin bir başka sebebi de İnsanların yarın mahşer günü Allah-u Teâlâ’nın aleyhinde delil getirmemeleri içindir. Şöyle ki: Mahşer günü Cenab-ı Hak insanlara: “Niçin bana iman etmediniz” dediğinde, insanlar “Ya Rab, sen bize peygamberlerini ve elçilerini göndermedin, eğer elçilerini gönderip bize kendini bildirseydin biz sana iman ederdik” dememeleri için Cenab-ı Hak insanlara peygamberler göndermiştir. Bu mana Kur’an’ın birçok ayetinde geçmektedir. Mesela Nisa suresi 165. ayetinde şöyle buyrulmuştur: “Peygamberleri müjdeciler ve azap habercileri olarak gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın.” Yine Maide suresi 19. Ayette şöyle buyrulmuştur: “Ey kitap ehli! Peygamberlerin arasının kesildiği bir sırada size Resulümüz geldi, gerçekleri açıklıyor ki, (yarın kıyamet gününde): “Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi” demeyiniz. İşte müjdeleyici ve uyarıcı geldi.” Bu manayı ifade eden daha birçok ayet-i kerime vardır. Demek, peygamberlerin gönderilmesinin bir sebebi, İnsanların hesap günü “Peygamber gelmedi, eğer peygamber gelseydi iman ederdik” mazeretini öne sürmemeleri içindir. O halde şimdi, mucizelere olan ihtiyaç sadedinde şunu soruyoruz: Eğer peygamberlere mucizeler verilmeseydi, ahirette mazeret ileri sürülmemesi için peygamberlerin gönderilmesinin bir hikmeti kalır mıydı? Yani bir insan şöyle dese: “Ya Rab, eğer sen peygamber gönderseydin ben seni tanır ve sana iman ederdim.” Allah-u Teâlâ’da buna cevap olarak dese: “Ben sana peygamber gönderdim ve kendimi tanıttım.” Sonra o kişi şöyle dese: “Ya rabbi, ben ona inanmak istedim, hatta ondan mucize getirmesini istedim, ama o mucize getiremeyince ben de doğru mu söylüyor yoksa yalan mı söylüyor diye karar veremedim ve şu kısa aklımla dedim ki: eğer bu peygamber olsaydı Allah ona mucizeler verirdi. Mucize getiremediğine göre bu peygamber değildir. Ya rabbi, mucizesi olmazsa doğru mu yalan mı söylediğini nasıl anlayabilirdim…” İşte insanın bu mazeretinin kalmaması için peygamberlere mucizeler verilmiş olmalıdır ve verilmiştir. Yoksa peygamber gönderilmesinin bu ikinci hikmeti kaybolur ve hesap günü insanlar Allah’ın aleyhinde delil getirirler. Nasıl ki Allah-u Teâlâ, aleyhinde insanlar delil getirmesin, yani “Biz bilmiyorduk, peygamber gelseydi iman ederdik” demesinler diye peygamberleri göndermiştir. Aynen öyle de, “Ya Rabbi, peygamber olduğunu nasıl bilebilirdik, mucizesi yoktu ki” demesinler diye de peygamberlere mucizeler vermiştir. Şimdi bu başlığı neticeye bağlayalım: Mucize gönderilmesinin sebebini ve mucizeye olan ihtiyacı ikinci maddeyle izah ettik: 1- İnsanların iman etmek için mucize istemeleri ve: “Eğer Allah’ın peygamberiysen mucize getir” demeleri. 2- Hesap günü insanların Allah-u Teala’ya mazeret sunamaması için, peygamberlere mucize verilmesinin gereği… Şimdi bu iki sebebi peygamberimiz hakkında düşünelim: Biz, “Peygamberimiz mucize getirmedi” diyen kişiye şimdi sorularımızı soruyoruz: 1- Efendimiz (s.a.v) insanlara: “Ben Allah’ın peygamberiyim, bana iman edin” dediğinde insanlar ondan mucize istemediler mi? Kur’an’ın ayetleriyle gördük ki, bütün ümmetler peygamberlerinden mucize istemişler. Bütün ümmetler peygamberlerinden mucize isterken, o asrın insanına ne oldu da efendimizden mucize istemediler? 2- Peki, mucize olmaksızın Efendimizin doğru mu, -haşa- yalan mı söylediğine ne ile hükmettiler? 3- Cenab-ı Hak diğer peygamberlere mucizeler vererek onları kavimlerine karşı kuvvetlendirirken ve mucizelerle onları tasdik ederken, niçin Efendimize mucize vermemekle onu yalnız bıraktı ve onu mucizenin lisan-ı haliyle tasdik etmedi? 4- Yarın hesap günü Ebu Cehiller, Ebu Lehebler ve diğer kâfirler: “Ya Yabbi, Evet Muhammed kulun peygamber olduğunu söyledi, ama bize mucize getirmedi ki. Sen her peygamberine mucizeler vererek onların peygamberliği tasdik etmişsin. Biz zannettik ki, eğer Muhammed kulun peygamber olsaydı ona da mucize verirdin. Ya Rabbi mucizen olmadan onun doğru mu yalan mı söylediğine ne ile hükmedelim…” dediklerinde Allah-u Teâlâ onlara ne cevap verecek? 5- Cenab-ı Hak, diğer peygamberlerin ümmetlerine acıyor, merhamet ediyor ve onların imanlarını kolaylaştırmak için onların peygamberlerine mucizeler veriyor da, niçin Efendimizin asrına aynı muameleyi yapmıyor? Onlara acıyıp merhamet etmiyor mu? Niçin onlara imanı kolaylaştıracak olan mucizeleri peygamberimize vermiyor? 6- Kur’an ayetlerinden anlıyoruz ki, peygamberlere mucize vermek ve bu mucizeler ile onların peygamberliğini tasdik etmek Allah’ın bir adetidir ve her peygambere mutlaka mucizeler verilmiştir. Acaba Allah-u Teâlâ diğer peygamberlere verdiğini bizim peygamberimize niçin vermiyor? Peygamberimiz -hâşâ- onlardan daha mı aşağıda? Allah’ın âdetini değiştirmesinin sebebi nedir? 7- Bir kavmin, mucize göstermeksizin sadece “Ben Allah’ın peygamberiyim” diyen birisine iman etmeleri mümkün müdür? Eğer mümkün değilse –ki değildir- Peygamber efendimize mucize verilmemesi, o asrın insanından mümkün olmayan bir şeyin istenmesi anlamına gelmez mi? Bu da Allah’ın rahmeti ve adaletiyle nasıl barışır? 8- Mucize göstermeyen bir beşerin, Allahın peygamberi olup olmadığına ne ile hükmedeceğiz? Daha bunlar gibi çok soru sorabiliriz. Lakin sözü daha fazla uzatmaya gerek duymuyoruz. 2- MUCİZE VERMEK HUSUSUNDA ALLAH-U TEÂLÂ’NIN ÂDETİ VE DİĞER PEYGAMBERLERE OLAN MUAMELESİ. Kur’an ayetleri incelendiğinde Allah-u Teâlâ’nın, her peygamberine mucizeler verdiği gözükmektedir. Bazı ayet-i kerimeleri zikrederek bu bahsi ispat edelim: Hz. İsa’ya verilen mucizeler şöyle zikredilir: “Allah Onu (Hz. İsa’yı) İsrailoğullarına bir peygamber olarak gönderir (ve o der ki): “Şüphesiz ki ben size Rabbinizden bir âyet getirdim: Size, kuş biçiminde çamurdan bir şey yaparım da içine üflerim, Allah’ın izniyle o, kuş olur. Anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyor ve neleri biriktiriyorsanız size haber veririm” (Ali İmran 49-50) Hz. İbrahim’e verilen bir mucize olan, ateşe atıldığında ateşin onu yakmaması şöyle zikredilir: “(Hz. İbrahim) dedi: ” Allah’ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara mı tapıyorsunuz? Size de Allah’ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun, siz hâlâ akıllanmayacak mısınız?” Onlar: “Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da tanrılarınıza yardım edin” dediler. Biz: “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve zararsız ol” dedik. (Enbiya 66-69) Hz. Salih’e verilen deve mucizesi şöyle zikredilir: Salih dedi ki: “Ey kavmim! İşte şu, Allah’ın dişi devesi size bir mucizedir. Bırakın onu Allah’ın yeryüzünde otlasın. Ve ona kötü bir maksatla el sürmeyin, sonra sizi yakın bir azap yakalar.” (Hud 63) Hz. Süleyman’a verilen hayvanlarla konuşabilmesi mucizesi şöyle zikredilir: Süleyman Davud’a varis olup dedi ki: “Ey insanlar! Bize kuşdili öğretildi ve bize her şeyden verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.” (Neml 16) Hz. Musa’ya verilen asasının yılan olması ve Yed-i Beyza mucizeleri şöyle zikredilir: Firavun: “Eğer bir mucize getirdiysen ve eğer doğru söyleyenlerden isen onu göster” dedi. Bunun üzerine Musa asâsını yere bırakıverdi, o da birdenbire kocaman bir ejderha kesiliverdi. Ve Musa elini koynundan çıkarıverdi, eli bembeyaz olmuş, bakanların gözünü kamaştırıyordu. (Araf 106-108) Bunlar gibi, Kur’an’da peygamberlere mucize verildiğine dair daha birçok ayet-i kerime vardır. Hatta bu konuda özel bir eser bile hazırlanabilir. Biz, maksat hâsıl olmuştur düşüncesiyle daha fazla ayet beyanına ihtiyaç duymuyor ve şu soruları “Hz. Muhammed’in mucizesi yoktur” diyen bedbahta soruyoruz: 1- Kur’an’ın mezkûr ayetleriyle Allah-u Teâlâ’nın, peygamberlerine mucizeler verdiğini işittin. Allah-u Teâlâ bütün peygamberlerine mucizeler verirken Peygamber Efendimizi neden ayırmış ve Ona mucize vermemiştir? 2- Peygambere verilen mucizelerin birçok hikmetinden iki hikmeti birinci başlıkta dinledin. Acaba bu iki hikmet, Efendimizin asrında yok mu oldu? Yani Peygamberimizin mucize göstermeye ihtiyacı yok muydu? Kavmi kendisinden mucize istemedi mi? İstediyse -ki istedi- onlara mucize gösterilmemesinin ve efendimizin, ümmetinin inadına karşı çaresiz bırakılmasının sebebi nedir? 3- Efendimizin asrında yaşayan Yahudiler yarın hesap günü Allah-u Teâlâ’ya: “Ya Rabbi, Hz. Musa kuluna mucizeler vermiştin. Bu mucizeler sayesinde onun peygamber olduğunu anladık ve ona iman ettik. Hakiki peygamberlerin ile peygamberlik iddiasında bulunan sahtekârları bu mucizeler sayesinde biz ayırt ettik. Ama sen Muhammed kuluna mucize vermedin ki. Biz onun peygamber olduğunu nasıl anlayacaktık? Niye Musa kuluna mucize verirken, Muhammed kuluna mucize vermedin ve imanı bize kolaylaştırmadın?” dediklerinde Cenab-ı Hakk’ın cevabı ne olacak? 4- Yahudilerin sundukları mazereti Hıristiyanlar da şu açıdan sunsa ve deseler ki: ya Rabbi, biz de senin İsa kuluna iman etmiştik. Sen onun peygamberliğini mucizeler ile tasdik etmiştin, biz de ona inanmıştık. Ondan sonra peygamberlik iddiasında bulunan nice yalancılar çıktı. Ama biz onlara kanmadık, çünkü senin âdetini şöyle biliyorduk ki: sen peygamberinle, peygamberlik iddiasından bulunan sahtekârların arasını mucizen ile ayırırsın. Bu mucize, senin peygamberindeki nişanındır. Ama sen Muhammed kuluna bu nişanını koymadın. O bize mucize göstermedi, biz ona nasıl inanırdık?” dediklerinde Cenab-ı Hakk’ın Hıristiyanlara cevabı ne olacak? 5- Sahabeler Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e öyle iman ettiler ki, Efendimiz için değil sadece mallarını; evlatlarını, eşlerini, babalarını ve canlarını seve seve feda ettiler. Böyle bir imanın, Efendimizden mucize görmeksizin oluşmasına hiç imkân var mıdır? Sadece, “Ben peygamberim” sözüyle böyle sarsılmaz bir iman meydana gelebilir mi? Bizler Müslüman bir toplumda doğmamıza, Müslüman bir toplumda yaşamamıza ve şu an dünyada bir buçuk milyar Müslüman olmasına rağmen bazen şüphelere düşüyor ve imanımızı bir türlü kemale erdiremiyorken, sahabeler nasıl oldu da bir anda değiştiler ve Efendimizin peşinde canlarını feda ettiler. Sahabeler bu imana hiç mucize görmeden mi ulaştılar? Peygamberimizden hiç mucize istemediler mi? Mucize istedilerse, Efendimiz onlara mucize gösteremeyince onlar imanda nasıl sebat ettiler? 6- İnsanları adetlerinden bile vazgeçiremezsiniz. Mesela, bir sigara tiryakisine, sigaranın ne kadar zararlı olduğunu anlatsanız da kolay kolay sigarayı bıraktıramazsınız. Acaba Peygamber efendimiz (s.a.v.) onların ruhlarına kadar işlemiş olan adetlerini, hatta dinlerini onlara nasıl değiştirtti. Hiçbir mucize göstermeden mi? Daha çok soru sorabiliriz. Ama daha fazla uzatmaya gerek görmüyoruz. Bu başlıkta yaptığımız şey: Allah’ın, peygamberlerine mucizeler vermesinin bir âdeti olduğu ve onları mucizelerle desteklediği noktasıdır. Elbette efendimiz de bu destekten mahrum bırakılmamış; ona da, hem de diğer peygamberlere verilen mucizelerden daha büyükleri verilmiştir. 3- EFENDİMİZE (S.A.V.) AİT KUR’AN’DA ZİKREDİLEN MUCİZELER 1. AYET-İ KERİME “Onları siz öldürmediniz, lâkin Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı. Bu, Müminleri katından güzel bir imtihanla denemek içindi. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.” (Enfal 17) Bu ayet-i kerimede geçen “Attığın zaman sen atmadın, lâkin Allah attı.” ifadesi hakkında İbni Abbas, Urve İbni Zübeyir, İmam Mücahid, İmam Katade, İmam Süddi, İkrime hazretleri ve diğer bütün müfessirler ittifakla şöyle demektedirler: Bu ayet-i kerime, Hz. Peygamber (s.a.v)’in Bedir günü müşriklerin yüzlerine toprak atması hakkında nazil olmuştur. Şöyle ki: Enfal suresinde Bedir savaşı çok detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Zikrettiğimiz ayet-i kerime de Bedir savaşının anlatıldığı bölümde geçmektedir. Bedir günü Müslümanlar sayıca çok az ve silahça çok zayıftılar. Kâfirler onların üç katı kadardı ve tamamen silahlı ve zırhlı idiler. Savaşın bir bölümünde Müslümanlar mağlup olmak üzereydiler ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hengâmda ellerini açarak şöyle dua etmiştir: “Ey Rabbim, eğer şu topluluğu helak edecek olursan, bir daha asla yeryüzünde sana ibadet edilmeyecektir…” Bu dua üzerine Cebrail (a.s.), Efendimize: “Bir avuç toprak al ve bunu onların yüzlerine at.” dedi. Hz. Peygamber de bir avuç toprak alarak bunu onların yüzlerine attı ve “yüzleri kurusun!” buyurdu. Müşriklerden hiç kimse kalmadı ki, gözlerine, burun deliklerine ve ağzına bu bir avuç topraktan isabet etmiş olmasın. Müşrikler gözlerine kaçan bu toprakla uğraşırken Sahabeler onlara saldırıp bir kısmını öldürdü ve bir kısmını da esir etti. Savaştan sonra da Cenab-ı Hak bu ayet-i kerimeyi indirerek, Müminlere vermiş olduğu nimeti hatırlattı. Şimdi, “Kur’an’da Peygamberin mucizesi yoktur.” diyenlere deriz ki: Bütün müfessirler bu ayet-i kerimedeki “Attığın zaman sen atmadın, lâkin Allah attı.” ifadesinin Bedir günü, anlattığımız hadise üzerine indiğinde ittifak etmiş iken, siz nasıl olur da “Peygamberin Kur’an’da mucizesi yoktur” dersiniz. Yoksa size göre, Efendimizin bir avuç toprağı müşriklere atması ve bu toprağın onların gözlerine, kulaklarına ve ağızlarına kaçması mucize değil midir? Yani bu olayın örfte çok emsali mi var ki, bunu mucize olarak kabul etmiyorsunuz. Eğer bu mucize değil ve alelade bir işse, o zaman siz de bir avuç toprak alın ve kalabalık bir cemaate doğru fırlatın. Bakın bakalım, kaç kişinin gözüne girecek. Ya da siz, “Attığın zaman sen atmadın, lâkin Allah attı.” ayet-i kerimesini farklı bir şekilde mi tefsir ediyorsunuz. Sahabenin ve Tabiinin bütün müfessirleri bu ayet-i kerimenin iniş sebebi hakkında ittifak etmiş ve bu müfessirlerin bir kısmı o gün Bedir’de bu olaya bizzat şahit olmuş iken, siz kafanızdan başka bir iniş sebebi mi uyduruyorsunuz? Yoksa mucizeyi aklınıza mı sığıştıramıyorsunuz. O halde gözünüzü açın da şu âleme bir bakın! Kâinattaki her fiil zaten bir mucizedir ve beşerin bu fiilleri taklit etmesi mümkün değildir. Bir sinek mucize değil midir? Bir kelebek mucize değil midir? Bulutlardan dökülen yağmur damlaları mucize değil midir? Denizlerde akıp giden gemiler mucize değil midir? Her an böyle milyonlarca mucizeyi gördükten sonra, nasıl olur da Allah’ın, Peygamber Efendimizin elinde mucizeler yaratmasını inkâr edebilirsiniz. Şunu unutmayın, mucizeler peygamberin değil, Allah’ın bir fiilidir ve O’nun icadıdır. -Hâşâ ve kellâ- Allah-u Teâlâ peygamberinin elinde mucizeler yaratmaktan aciz midir? Yoksa bunu mu kabul ediyorsunuz? Acaba bu kadar müfessir ve allâme, ayet-i kerimenin iniş sebebinde ve Peygamber Efendimizin bu mucizesinde ittifak etmiş, bu ittifak edenlerin de bir kısmı bu olaya bizzat şahitlik yapmış iken, bu mucizeyi inkâr ederek bunca müfessire ve allâmeye “yalancı” dediğinizden ve yaptığınızın bu manaya geldiğinden haberiniz var mı? Öyle ya, eğer sizin dediğiniz gibi Peygamberin mucizesi yoksa, O’ndan mucize nakleden bütün sahabeler ve hadisçiler yalancıdır ve müfteridir. Acaba onlara yalancı ve müfteri derken hiç vicdanınız sızlamıyor mu? Onlarla yarın hesap günü karşı karşıya geldiğinizde onların yüzlerine nasıl bakacaksınız? Onlara yaptığınız bu iftiranın cezasına nasıl katlanacaksınız? Bunu hiç düşünmüyor musunuz? 2. AYET-İ KERİME “Kulunu geceleyin Mescid-i Haram’dan kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir.” (İsra 1) Bu ayet-i kerime bütün müfessirlerin ittifakıyla, Efendimizin (s.a.v.) Miraç hadisesinin başlangıcı olan İsra hadisesinden yani Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksaya olan seyahatinden haber vermektedir. Seyahatin detaylarını mezkûr ayet-i kerimenin izahını yapan tefsirlere ve hadis kitaplarının Miraç bölümlerine havale ediyor ve sadece İmam Tirmizi’den bir nakil ile yetiniyoruz: İmam Tirmizi (r.a.) der ki: Bize İshak İbni İbrahim, Şeddad İbni Evs’den şöyle dediğini nakletti: “Ey Allah’ın Resulü, senin gece yürüyüşün nasıl oldu?” Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: Ben ashabımla birlikte Mekke’de yatsı namazını gecikerek kılmıştım. Bu sırada Cebrail bana beyaz bir hayvan getirdi. Merkepten büyükçe, katırdan küçükçe idi. Ve “Bin” dedi. Ona binmek bana zor geldi. Bunun üzerine Cebrail, kulağından onu tutup beni üzerine bindirdi. Hayvan yürüdü, bizi uçuruyordu. Öyle ki ayağını gözünün ulaştığı yere basıyordu. Nihayet bizi hurmalıklı bir araziye götürdü, beni orada indirdi ve “Namaz kıl.” dedi. Ben namaz kıldım. Sonra bindik. “Nerede namaz kıldın biliyor musun?” dedi. Ben “En iyisini Allah bilir.” dedim. “Yesrib’de, güzellikler yurdunda namaz kıldın.” dedi. Hayvan bizi uçururcasına götürüyordu. Gözünün eriştiği yere tırnağını basıyordu. Sonra bir yere ulaştık. Cebrail “İn” dedi, indim. Sonra “Namaz kıl.” dedi. Namaz kıldım. Sonra bindik. Dedi ki: “Nerede namaz kıldın biliyor musun?” Ben “En iyisini Allah bilir.” dedim. Dedi ki: “Medyen’de, Musa’nın ağacının yanında namaz kıldın.” Sonra hayvan bizi uçururcasına götürdü. Ayağını gözünün erdiği yere basıyordu. Nihayet bir yere vardık. Karşımızda köşkler belirdi. “İn” dedi, indim. “Namaz kıl.” dedi, kıldım. Sonra bindik. “Nerede namaz kıldın biliyor musun?” dedi. Ben “Allah en iyisini bilendir.” dedim. “Beytü-l Lahm’de, Meryem Oğlu İsa Mesih’in olduğu yerde namaz kıldın.” dedi. Sonra hayvan bizi götürdü. Bir şehre Yemen tarafındaki kapısından girdik. Mescidin ön tarafına geldi ve oraya hayvanı bağladı. Biz mescide, Güneş’le Ay’ın eğim gösterdiği kapısından girdik. Ben o mescitte, Allah’ın dilediği kadar namaz kıldım… Sonra hayvan bizi götürdü. Nihayet şehrin bulunduğu vadiye girdik… Bu sırada falanca ve falanca yerde Kureyş kervanına rastladık. Develerinden birini yitirmişlerdi. Onu falanca toplamıştı. Ben onlara selam verdim. Bazıları dediler ki: Bu, Muhammed’in sesidir. Sonra Mekke’de sabah olmadan önce ashabımın yannına geldim. Ebubekir (r.a.) bana gelerek dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü, bu gece neredeydin? Ben senin bulunacağın yerlerde seni aradım.” Hz. Peygamber (s.a.v.) dedi ki: “Biliyor musun, ben bu gece Beytü-l Makdis’e götürüldüm?” Hz. Ebubekir dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü, orası bir aylık yoldur. Onu bana anlat.” Resulullah (s.a.v.) dedi ki: Bana bir yol açıldı, ben oraya bakıyor gibiydim. O bana ne sorarsa, onu kendisine bildiriyordum. Hz. Ebubekir dedi ki: Ben, senin Allah’ın Resulü olduğuna şehadet ederim. Müşrikler ise dediler ki: İbni Ebu Kebşe’ye bakın. Bu gece Beytü-l Makdis’e gittiğini iddia ediyor. Şeddad İbn Evs der ki: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Benim söylediğim sözün delili olarak size bildireyim ki, falanca ve falanca yerde sizin kervanınıza rastladım. Onlar develerini yitirmişlerdi. Falanca onu bulmuştu ve onlar bulundukları yer şu kadar şu kadar mesafededir, falanca gün de buraya geleceklerdir. Kervanın önünde siyah bir deve var, üzerinde siyah bir örtü bulunmaktadır. İki de siyah çuval vardır. O gün olunca halk onların gelişini beklemeye koyuldu. Nihayet günün yarısına yaklaşıldığında kervan döndü. Önlerinde Resulullah (s.a.v.)’in anlattığı deve bulunuyordu. İmam Beyhakî de iki yoldan İmam Tirmizi kanalıyla bu hadisi rivayet etmiştir. Hadisin bitiminde de: “Bunun isnadı sahihtir. Bu olay parça parça olarak başka hadislerde rivayet edilmiştir.” der. İsra hadisesi naklettiğimiz hadis-i şerif gibi daha birçok hadis-i şeriflerde nakledilmiş ve âlimler İsra hadisesinin vukuunda ittifak etmişlerdir. Bu makamda İsra hadisesinin beden ve cisimle olduğunun delillerinden bir kısmını nakletmek istiyoruz. Ola ki, bazıları İsra hadisesinin rüyada geçtiğini iddia edebilir. “Kur’an’da Peygamberin mucizesi yoktur” diyen kimsenin, “İsra hadisesi rüyada olmuştur” sözünü demesini akıldan pek de uzak görmüyoruz. Bu sebeple İsra hadisesinin bedenle olduğunun bir kısım delillerini aşağıda maddeliyoruz: 1- İsra hadisesinin anlatıldığı İsra suresinin 1. ayet-i kerimesi “tesbih etmek” manasındaki “Sübhan” lafzıyla başlamıştır. “Sübhan” lafzı Kur’an’da, çok büyük işler sırasında ve Allah’ın azametini gösteren olaylarda kullanılan bir lafızdır ve Kur’an’da hep bu şekliyle kullanılmıştır. Eğer İsra hadisesi rüyada gerçekleşseydi, ayet-i kerimeye “Sübhan” lafzı ile başlanması yersiz olurdu. Zira rüyasında bir kişiye bu gibi şeyler gösterilmesi Allah’ın büyüklük ve azametini hakkıyla göstermez. Bu sebeple de ayete “Sübhan” lafzı ile başlanmazdı. Madem ayet-i kerimeye “Sübhan” lafzı ile başlanmış, o halde İsra hadisesinde Allah’ın azamet ve büyüklüğü gözükmektedir. Azamet ve büyüklüğün gözüktüğü hadise de ancak ve ancak bu seyahatin bedenle olmasıdır. Azamet ve büyüklük, bir beşeri bedenle seyahat ettirmede hakkıyla gözükmekte ve dinleyene “Sübhanallah” dedirtmektedir. 2- Eğer İsra hadisesi beden ile olmayıp rüyada görülseydi, müşrikler Efendimizle alay etmez ve ona gülerek yalanlamazlardı. Müşriklerin alay etmesi ve yalanlaması, bu işin örfte emsali olmayan, akılların ve kalplerin kabul edemediği bir iş olduğuna delildir. Örfte emsali olmayan iş ise, ancak beden ve ruh ile birlikte seyahat etmektir. 3- İsra hadisesinin anlatıldığı ayet-i kerimede “abd” ifadesi geçmektedir. “Abd” kelimesi, ruh ve bedenin toplamından ibarettir ve Kur’an’da geçtiği bütün yerlerde ruh ve beden bütünlüğünü ifade etmiştir. O halde İsra hadisesini anlatan ayet-i kerimedeki “abd” kelimesiyle de beden ve ruh bütünlüğü kastedilmiş olmalıdır. Bu da İsra hadisesinin beden ve ruh ile birlikte yapıldığını göstermektedir. 4- Hadis-i şeriflerde İsra hadisesi esnasında Efendimizin Burak’a bindiği rivayet edilmiştir. Ruhun bineğe ihtiyacı yoktur ve rüyadaki bir seyir için bineğe binilmez. Burak ancak beden için araç olabilir. Bu da bu seyahatin bedenle olduğuna delildir. 5- İsra hadisesinin anlatıldığı ayet-i kerimede “kulunu yürüttü” ifadesi geçmektedir. “Yürüttü” ifadesi, miracın bedenle olduğuna delildir. Zira hayalen, keşfen veya rüyada bir kişiye bir yerin gezdirilmesi için “yürüttü” tabiri kullanılmaz. 6- Yine Miraç hadisesinin anlatıldığı Necm suresinde, miraç hadisesi anlatılırken “Göz ne kaydı, ne de haddi aştı.” buyrulmuştur. Göz, ruhun değil; bedenin cihazıdır. Bu da ispat eder ki, miraç ruhla değil, bedenle olmuştur. Eğer miraç, ruhun rüyada bir seyahati olsaydı, bedenin bir cihazı olan “göz” tabiri kullanılmazdı. 7- Sahih hadis-i şeriflerin tamamı İsra hadisesinin bedenle olduğunu bildirmektedir. Bu makamda, İsra hadisesinin rüyada olduğunu iddia edenlerin gösterdiği sözde bir delile de cevap verelim: İddia: İsra suresi 60. ayette “(İsrâ gecesi) sana açıkça gösterdiğimiz o rüyayı…” buyrulmuş. Burada rüya tabiri geçmektedir. Bu da miracın rüyada olduğunu göstermektedir? Cevap: Eğer ayet-i kerimedeki “rüya” tabiriyle, bildiğimiz uykudaki rüya kastedilmişse, aynı ayetin devamında olan “insanlar için bir fitne olsun diye…” ifadesi ne anlama gelmektedir? İnsanlar için bir fitne yani imtihan olabilmesi için, aklın ve fikrin kavramaktan aciz kalacağı ve örfte emsali olmayan bir hadise olması gerekir. Ancak bu durumda bir imtihan olması söz konusu olabilir. Demek imtihanın olabilmesi için, İsra ve Miraç hadisesinin bedenle olması gerekmektedir. Öyle ya, eğer Efendimiz (s.a.v.) bu seyahati rüyasında gördüğünü söyleseydi, ne müşrikler onu yalanlar ne de bazı Müslümanlar dinden dönerdi. Müşriklerin yalanlaması ve alay etmesi, bazı Müslümanların da dinden dönmesi ispat eder ki, bu hadise rüyada görülen bir hadise değildir. Bu sebeple, ayetteki “rüya” tabiri uykudaki rüya manasına gelemez. O halde gelin ayet-i kerimede “rüya” tabirinin ne manaya geldiğini Sahabenin en büyük müfessirlerinden olan İbni Abbas hazretlerinden öğrenelim. Buradaki “rüya” tabiri için İbni Abbas hazretleri şöyle der: Arapçada “rüya” ile “ruyet”; “kurba” ile kurbet” kelimeleri aynı manadadır. Ayetteki “rüya” ile “ruyet” yani “temaşa ve seyir” manası kastedilmiştir. Bu uykudaki rüya değil, o gece Efendimize gösterilen temaşadır. Bu tahlillerden sonra, “Kur’an’da Peygamberin mucizesi yoktur.” diyenlere deriz ki: İsra suresinin 1. ayet-i kerimesi Efendimizin (s.a.v.) bir gece Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürüldüğünü haber vermektedir. Bu haberi bütün hadis-i şerifler tasdik etmektedir. Müfessirler ve âlimler bu hadisenin vukuundan ittifak etmişlerdir. Bu hadisenin bedenle olduğunun bir kısım delillerini de yukarı da işittin. Acaba ayet-i kerimenin ve hadis-i şeriflerin haber verdiği, âlimlerin üzerinde ittifak ettiği ve delillerle vukuunu ispat ettiği İsra hadisesi bir mucize değil midir? Eğer bir aylık yolu bir saatte alarak böyle bir seyahati yapmayı mucize olarak görmüyorsanız, bu hadiseyi hangi isimle adlandırırsınız? Acaba bir saatte bir aylık mesafeyi kat etmenin örfte çok emsali mi var ki, buna mucize demiyorsunuz? Mesela siz böyle bir seyahati hiç yaptınız mı? Yani gecenin bir saatinde kalkıp, bir aylık mesafedeki bir yere gidip, aynı gece evinize döndünüz mü? Öyle ya, bu hadiseye mucize dememek için, bu seyahati herkesin yapabiliyor olması gerekir. Acaba siz böyle bir seyahati kaç defa yaptınız ya da yapan kaç kişi gördünüz? Ya da acaba İsra hadisesini inkâr mı ediyorsunuz? Eğer İsra hadisesini inkâr ediyorsanız, İsra suresinin 1. ayet-i kerimesini ve Necm suresinin ilgili ayetlerini ne ile izah ediyorsunuz? Yine ilgili hadis-i şeriflerin tamamını inkâr mı ediyorsunuz. İnkâr ederken hangi delillere dayanıyor ve hangi cerh ve tadil usulünü kullanıyorsunuz. Yoksa sadece “Ben inkâr ediyorum” diyerek hiçbir delil göstermeden mi inkâr ediyorsunuz? Ümmetin bütün âlim ve müfessirleri bu hadisenin vukuunda ittifak etmiş ve bu hadisenin bedenle olduğunu delillerle ispat etmiş iken, siz inkârınızla bu büyük cemaate yani icmaya karşı geldiğinizin farkında mısınız? Yoksa sizler İbni Abbaslardan, İmam Azamlardan, İbni Hanbellerden ve emsallerinden daha mı âlimsiniz? Demek onlardan o kadar yüksektesiniz ki onların göremediği şeyleri görüyor ve onların yanlış anladığı ayetleri siz doğru anlıyorsunuz. 3. AYET-İ KERİME “Kıyamet yaklaştı ve Ay yarıldı.” (Kamer 1) Mezkûr ayet-i kerime Ay’ın yarıldığından haber vermektedir. Sahih ve mütevatir hadislerde sabit olduğu üzere bu yarılma Resulullah’ın (s.a.v) zamanında bir mucize olarak vuku bulmuştur. Ay’ın yarılmasının Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında vuku bulduğu konusu âlimler arasında ittifak edilmiş bir konudur. Bu, Hz. Peygamberin (s.a.v.) parlak mucizelerinden biridir. Şimdi, bu konuda varid olan hadis-i şeriflerden bir kısmını görelim: İmam Buhâri der ki: Bize Yahya İbni Bükeyr’in… İbni Abbas’tan rivayetine göre, o şöyle demiştir: Ay, Allah’ın Resulü (s.a.v) zamanında yarıldı. İbni Cerir der ki: Bize İbni Müsennâ’nın… İbni Abbas’tan rivayetine göre, o şöyle demiştir: “Kıyamet yaklaştı ve Ay yarıldı. Onlar bir ayet görürlerse yüz çevirirler ve ‘süregelen bir büyüdür’ derler.” (Kamer 1-2) ayetleri hakkında şöyle demiştir: Bu geçmişte olmuştur. Hicretten önce idi. Ay yarıldı ve onlar iki parça halinde gördüler. Abdullah İbni Ömer şöyle demiştir: “Bu, Allah’ın Resulü (s.a.v) zamanında oldu. Ay iki parçaya yarıldı. Bir parça dağın önünde, bir parça da arkasındaydı. Hz. Peygamber (s.a.v): “Allah’ım şahit ol.” dedi. Müslim ve Tirmizî de hadisi bu şekliyle muhtelif kanallardan olmak üzere Şu’be’den, o A’meş’den, o da İmam Mücahid’den rivayet etmiştir. İmam Müslim, İmam Mücahid’in rivayetini Ebu Ma’mer kanalıyla İbni Mesud’a kadar ulaştırır. Abdullah İbni Mesud şöyle demiştir: Resulullah’ın (s.a.v) zamanında Ay ikiye ayrıldı ve onlar Aya baktılar. Allah’ın Resulü (s.a.v): Şahit olunuz, buyurdu. Buhâri ve Müslim de hadisi bu şekli ile Süfyan İbni Uyeyne kanalıyla rivayet etmişlerdir. Yine Buhâri ve Müslim hadisi A’meş kanalıyla… İbni Mesud’dan rivayetle tahric ederler. Abdullah İbni Mesud hazretleri başka birrivayette şöyle demiştir: Resulullah’ın (s.a.v) zamanında Ay yarıldı. Kureyşliler: “Bu, İbni Ebu Kebşe’nin büyüsüdür. Dışarıdan, seferden gelenlerin getireceği haberi bekleyin. Şüphesiz Muhammed bütün insanları büyüleyebilecek değildir.” dediler. Seferden gelenler bu durumu aynen haber verdiler. İmam Beyhaki der ki: Bize Hafız Ebu Abdullah’ın… Abdullah İbni Mesud’dan rivayetle haber verdiğine göre, o şöyle demiştir: Ay Mekke’de yarıldı ve iki parça oldu. Mekkeli Kureyş kâfirleri: Bu, İbn Ebu Kebşe’nin sizi büyülemiş olduğu bir büyüdür. Seferden gelecekleri bekleyin; şayet sizin gördüğünüzü onlar da görmüşse doğru söylemiştir. Eğer sizin gördüğünüz gibi görmemişlerse hiç şüphesiz bu onun bizi büyüleyeceği bir büyüdür, dediler. Dışarıdan seferden gelenlere soruldu da muhtelif yönlerden gelenler “Onu gördük.” dediler. İbni Cerir de hadisi Mugire kanalıyla rivayet etmiştir. Onda şu fazlalık da vardır: Ve bunun üzerine Allah Teâlâ: “Kıyamet yaklaştı ve Ay yarıldı.” ayetini inzal buyurdu. Yine İbni Mesud hazretleri şöyle der: Resulullah’ın (s.a.v) zamanında Ay yarıldı ve ben dağı ayın iki parçası arasındaki açıklıktan gördüm. Ay’ın ikiye yarılması mucizesi ile ilgili daha birçok rivayet vardır. Tamamını yazmaya gerek duymuyor ve tamamını incelemek isteyenleri ilgili ayet-i kerimenin tefsirine ve hadis kitaplarının ilgili bölümlerine havale ediyoruz. Burada şöyle bir soru akla gelebilir: Ayetin başında “Kıyamet yaklaştı” buyrulmuş. Hâlbuki 1.400 sene geçmesine rağmen kıyamet hala kopmamıştır. Bu da Ay’ın kıyamete yakın bir zamanda yarılacağına işaret eder. Buna cevap olarak şöyle deriz: Kıyamet, insanın değil, kâinatın ölümüdür. Bu sebeple de meseleye kâinatın ömrü açısından bakmak gerekir. Mesela: İnsan yaklaşık 70-80 sene yaşarken bazı kelebek türleri sadece birkaç gün yaşamaktadır. Şimdi, böyle bir kelebeğe “İnsanın eceli yaklaştı.” dediğimizde, bu kelebek bu sözü kendi ömrüne kıyas ederek insanın 1-2 saati kaldığını anlar. Zira 1-2 günlük ömürde 1-2 saat ömrün sonudur. Hâlbuki biz, “İnsanın eceli yaklaştı.” dediğimizde, ömründen geriye 3-5 sene gibi bir zaman kaldığını kastetmiş oluruz. Ya da en azından 6 ayı vardır gibi bir manayı anlarız. Ya da gelin bu kıyası insanlar arasında yapalım: Hz. Nuh 1.050 sene yaşamıştır. Bu, ayet-i kerimeyle sabittir. Şimdi şöyle desek: “Hz. Nuh’un ömrünün sonlarında…” Bu ifadeyle kaç seneyi kastetmiş oluruz? Eğer ömrü 1.050 seneyse, 50-60 yılı kastetmiş oluruz ki, bu bizim ömrümüzün tamamından ibarettir. Dolayısıyla ayet-i kerimedeki “Kıyamet yaklaştı” ifadesini de kâinatın ömrüne kıyasla anlamak gerekir. Milyonlarca yıl önce yaratılmış âlem için 2.000-3.000 sene, bize göre kâinatın ömrünün son dakikaları değil, belki son saniyeleridir. Bu manayı kuvvetlendiren ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler de mevcuttur. Dilerseniz bunlardan bir kısmına bakalım: Nahl suresi 1. ayet-i kerimede: “Allah’ın emri geldi. Artık onu acele istemeyin.” buyrulmuş. Yine Enbiya suresi 1. ayet-i kerimede: “İnsanların hesap görme zamanı yaklaştı. Fakat onlar hâlâ gaflet içinde yüz çeviriyorlar.” buyrulmuştur. Bu ayet-i kerimelerde de kıyametin yaklaştığı beyan buyrulmaktadır. Enes İbni Malik’ten rivayet edilen bir hadis-i şerifte: Allah Resulü (s.a.v.) bir gün ashabına güneşin batmaya yaklaştığı ve küçücük bir kısmının kaldığı sırada hitap etmiş ve şöyle buyurmuştur: Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, dünyanın geçen kısmına nispetle kalanı, ancak sizin şu gününüzden geçen kısmına nispetle kalanı gibidir… Biz güneşin ancak çok küçük bir kısmını görüyorduk. İbni Ömer’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte: İkindiden sonra güneş Kuaykıyan Dağları üzerindeyken biz Hz. Peygamberin (s.a.v.) yanında oturuyorduk. Şöyle buyurdu: Geçenlerin ömürlerine göre sizin ömürleriniz, şu günün geçen kısmına nispetle kalanı gibidir. Sehl İbn Sa’d’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Kıyamet şöyle iken ben peygamber olarak gönderildim. Bunu söylerken Allah’ın Resulü işaret ve orta parmaklarına işaret buyurmuştur. Vehb es-Süvâî’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Kıyamet şuna nispetle şu gibi iken ben peygamber olarak gönderildim. Neredeyse biri diğerini geçecekti. Naklettiğimiz bütün bu hadis-i şerifler kıyametin yaklaştığını haber vermektedir. Zira ifade ettiğimiz gibi, 2.000-3.000 sene, kâinatın ömrüne kıyasla saniyeler gibidir. Dolayısıyla “Kıyamet yaklaştı ve Ay yarıldı.” ayet-i kerimesini de bu şekilde anlamalıyız. Hz. Muhammed’in (asm) ay gibi parlak olan Şakk-ı Kamer yani ayın ikiye ayrılması mucizesini hakikatsiz vehimleriyle sönükleştirmek isteyen bazı filozoflar ve onları körü körüne takip eden taklitçileri, inkârlarına bahane olarak, “Eğer bu mucize gerçekleşmiş olsaydı dünyanın her yerinde görülür, aşikâr bir şekilde takip edilirdi ve insanlık tarihi de böyle şaşaalı bir hadiseyi mutlaka naklederdi” şeklinde ifadeler savurmaktadırlar. Bediüzzzaman Said Nursî Hazretleri, Sözler namındaki muhteşem eserinin 31. Sözünde bu meseleyi reddedilmeyecek delillerle izah ve ispat etmektedir. Biz de oradan aldığımız ders ve dersin istifadesi nispetinde deriz: Hz. Muhammed’in (asm) ve getirdiği dinin en büyük düşmanları olan o zamanın inkârcıları, Şakk-ı Kamer mucizesini inkâr etmedikleri gibi, böyle bir olayın gerçekleştiğini kabul etmeleri pek mühimdir. Peygamberin davasını hatta peygamberin vücudunu ortadan kaldırmak için işkence, boykot, her türlü zulüm ve ihanete müracaat etmekte tereddüt etmeyen bu azılı iman ve İslamiyet düşmanları nihayet savaşlar yapacak kadar ileri gittikleri halde, bu mucizeyi inkâr edememişlerdir. Hâlbuki onlar bu hadise gerçekleşmiş olmasaydı, ellerine büyük bir koz geçirmişçesine Peygamberin davasının iptali için ciddi şekilde bunu kullanabilirlerdi. Madem ki inkar edemiyorlar ve şakk-ı kamer mucizesini yalanlayamıyorlar, öyleyse bu mucizenin vuku bulduğuna gözümüzle görmüş gibi inanmamız gerekir. Peki, ayın ikiye ayrılması gibi büyük bir mucizeye şahit olan o zamanın inkârcıları, kendi takipçilerini kaybetmemek için nasıl bir yola başvurdular acaba? Hile ve yalan yoluna. Bu mucizenin sihir olduğunu iddia ederek, meseleyi basit ve adi bir şeymiş gibi gösterip, insanların gündeminden çıkarmaya çalışmışlar ve şöyle demişler: “Ebu Talib’in yetiminin sihri semaya da tesir etti.” Bu mucize, yalanda ittifak etmeleri imkânsız olan, doğruluk ve adaletleri bütün âlemce tescil edilmiş buluna Sahabeler topluluğu tarafından haber verilmiştir. Onlar, Allah’ın dini uğrunda mallarını, vatanlarını, canlarını, cananlarını feda etmekte bir an tereddüt soluklanmamışken, din namına söylenen bir yalana inanmaları veya sessiz kalmaları asla mümkün değildir. Mademki insanlık semasının güneşi Hz. Muhammed’in (asm) yıldızları manasındaki seçkin bir topluluk olan Sahabelerin, yalanda ittifak etmesi mümkün değildir, öyleyse onların haber verdikleri bu mucizenin vukuuna dair şüpheye düşmek de akıl kârı değildir. Mucize, peygamberlere Allah’ın elçisi olduğunun ispatı olarak verilir ve inkârcıları ikna etmek içindir. ”Mademki insan gücünün yetmeyeceği harikulâde bir hadise, bir insan eliyle gösteriliyor, öyleyse bu insan sıradan biri olamaz, onun elinin arkasında ayı, güneşi ve bütün kâinatı idare eden bir kudret vardır” manasında düşünmeye sevk etmek, akla kapı açmak içindir. Yoksa insanın iradesini elinden alıp inanmaya zorlamak için değildir. Gökyüzüne yıldızlarla “Lâ ilâhe illallah” yazmak veya ayı ikiye ayrılmış halde günlerce âleme ilân etmek, milyarlarca gezegeni, trilyonlarca yıldızları idare ve terbiye eden Allah’ın kudretinden uzak değildir; lâkin imtihan sırrına aykırıdır. Bu durumda Ebu Cehil gibi kömür ruhlu kimseler de iman etmek zorunda kalır, Hz. Ebu Bekir gibi elmas ruhlu kimselerle aynı dereceye gelirler ki bu imtihan sırrının zayi olması anlamına gelir. Öyleyse sırf bazı kimseler istiyor diye imtihan hikmetine muhalefet edilemez. Şakk-ı kamer mucizesi belli ölçülerle ancak muhatap olanlara gösterilmesi gerekir, öyle de gösterilmiştir. İşte bu sır içindir ki, hem âni, hem gece, hem gaflet vaktinde, hem Ayın doğuş yerlerinin farklılığı, sis ve bulut gibi diğer engeller perde edilerek bütün âleme gösterilmemiştir. Hem Hz. Muhammed’in (asm) peygamberlik davasını işitmeyen insanlara, peygamberliğine delil olan bu hadiseyi ilan etmek hikmete uygun değildir. Şâyet gösterilseydi Hz. Muhammed’in (asm) peygamberliği, güneşin vücudunu kabul etmek gibi zorunlu bir hale gelecek ve herkes mecburen tasdik edecekti; bu da aklın iradesiyle olmayacağı için makbul manada bir iman olmazdı ve teklif sırrı bozulurdu. Eğer ay iki parça gökyüzünde asılı bir şekilde bekletilseydi, güneş tutulması, ay tutulması gibi semavi bir hadiseymiş gibi mucizevi özelliğini kaybedecekti; bu durumda da Hz. Muhammed’in (asm) peygamberliğine delil olacak hususiyeti ortadan kalkacaktı. Dolayısıyla bu hikmetlere istinaden şakk-ı kamer mucizesi umum âlemlere gösterilmemiştir. Ayrıca o vakit cehalet sisiyle örtülmüş İngiltere ve İspanya‘da Güneş yeni batıyordu, Amerika’da gündüz, Çin’de, Japonya’da sabah olduğu gibi, başka yerlerde başka engeller ve sebepler vardı. Mesela bazı memleketlerde ay henüz çıkmamış, bazılarında güneş batmamıştı, bir kısmında sabahın erken vakti, bir kısmında akşamın ilk vakitleriydi. Sözün özü, Şakk-ı Kamer mucizesinin gerçekleşmesine engel hiçbir şey yoktur; şimdi bu mucizenin gerçekleştiğini ispat eden delilleri maddeler halinde dikkatlerinize sunmak istiyoruz. 1. Hayatlarının şahitliğiyle adaleti kendilerine rehber yapan Sahabelerin hep birlikte bu mucizenin gerçekleştiğine dair ittifak etmeleri, 2. Kur’an-ı Kerim’i tefsir etme noktasında ilmi potansiyel ve liyakata sahip bütün müfessirlerin “Ay ikiye yarıldı.” ayetini tefsir ederlerken bu mucizeden bahsedildiğini ilan etmeleri ve gerçekleştiğine dair hiçbir şüpheye mahal bırakmamaları, 3. Doğruluğunda zerre kadar tereddüt edilmeyecek hadis âlimlerinin kuvvetli senetler ve rivayetlere dayandırarak bu mucizenin gerçekleştiğini haber vermeleri, 4. Manevi mertebelerde yücelmek suretiyle manevi ilham ve keşiflere mazhar olan evliya ve sıddıkların Şakk-ı Kamer mucizesinin gerçekleştiğine şahitlik yapmaları, 5. Kelam ilminin büyük imamları ve deniz gibi ilme sahip âlimlerin bu mevzuda birbirlerini tasdik etmeleri, 6. Dalalet üzere birleşmeleri mümkün olmayan ümmet-i Muhammed’in bu mucizeyi gerçekleşmiş olarak kabul etmeleri gösterir ki Şakk-ı Kamer mucizesi güneşin varlığı gibi kesin bir mucizedir. Eserin orijinal metnine http://www.sorularlarisale.com sitemizden ulaşabilirsiniz. Bu tahlillerden sonra, “Kur’an’da Peygamberin mucizesi yoktur.” diyenlere deriz ki: Ay’ın yarılması hususunda bütün sahabeler ittifak etmiş ve onların bir kısmı “Biz gördük.” demişlerdir. Acaba “Kur’an’da Peygamberin mucizesi yoktur.” diyerek bütün o cemaat-i uzmaya iftira attığınızın farkında değil misiniz? Allah’ın Resulünün sahabelerine iftira atmak sizi hiç korkutmuyor mu? Bütün müfessirler “Ay Yarıldı.” (Kamer 1) ayetinin tefsirinde ittifakla Ay’ın yarıldığını haber veriyorken, sizler hangi ilminiz ve kuvvetinizle onların sözlerini hükümden düşürüyorsunuz? Bütün muhaddisler farklı senet ve rivayetlerle Ay’ın yarılması hakkında hadis-i şerifleri naklederken ve bu hadislerin sahih olduğunda ittifak ederken, sizler hangi ilminizle onlara meydan okuyorsunuz? Kelam ilminin bütün allameleri yine Ay’ın ikiye yarılması mucizesinde ittifak etmiş iken, onların ittifakını hangi bilginizle hükümden düşürüyorsunuz? Bütün Ümmet-i Muhammed Ay’ın ikiye yarılması mucizesini bilirken ve bunu kabul ederken, Ümmet-i Muhammed’in bu telakkisini hangi ilminizle yok etmeye ve yıkmaya çalışıyorsunuz? Evet, Ay yarılmıştır ve bu Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bir mucizesidir. “Kur’an’da Peygamberin mucizesi yoktur.” diyenlere Kamer suresinin 1. ayet-i kerimesini gösteriyor ve onları tövbe etmeye ve bu batıl fikirden dönmeye davet ediyoruz. 4. AYET-İ KERİME Savaşlarda meleklerle yardım edilmesi… Peygamber Efendimize (s.a.v.) savaş esnasında melekler gönderilmiş ve meleklerle yardım edilmiştir. Ali İmran suresi 124 ve 125. ayetler ve Enfal suresi 9. ayet-i kerime Bedir günü gönderilen meleklerden haber verir. İlk önce 1.000 melek, sonra 2.000 melek ve daha sonra yine 2.000 melekle toplam 5.000 meleğin Bedir günü gönderildiği bildirilir. Tevbe suresi 26. ayet-i kerimede Huneyn günü gönderilen meleklerden haber verilir. Yine Tevbe suresi 40. ayet-i kerimede, Efendimizin (s.a.v) Hz. Ebubekir (r.a.) ile mağarada iken “görünmeyen bir ordu ile desteklendiği” bildirilir. Bu görünmeyen ordunun melekler olduğu tefsirlerde beyan edilmiştir. Yine Ahzab suresi 4. ayet-i kerimede “Onların üzerine görmediğiniz ordular gönderdik.” buyrularak Hendek savaşında gönderilen meleklere işaret edilmiştir. Yukarıda belirttiğimiz ayet-i kerimeler ile sabittir ki, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ordusunda melekler vardır ve O’nun peygamberliğine bir mucize olması için bu melekler sahabeler tarafından görülmüştür. Kurtubi ve Hazin tefsirlerinde zikredildiğine göre, Ebu Üseyd Malik İbni Rabia (r.a.) (Bu zat Bedir ehlinden en son vefat edendir.) şöyle buyurur: Şu an sizinle birlikte Bedir’de bulunsaydım ve gözlerim de görseydi, elbette hiç şüphe ve tereddüt etmeden meleklerin çıka geldiği vadiyi size gösterirdim. Yine Sehl İbni Huneyf (r.a.) der ki: Vallahi ben Bedir günü bizden birinin, kılıcıyla bir müşrikin kafasına vurmak üzereyken kılıcı ona ulaşmadan o müşrikin kellesinin cesedinden ayrılıp yere düştüğünü gördüm. Yukarıda naklettiğimiz haberler gibi daha birçok haberler vardır ki, sahabeler o gün inen melekleri ve meleklerin icraatlarını görüyorlardı. Bu bilgilendirmeden sonra, “Kur’an’da Peygamberin mucizesi yoktur.” diyenlere deriz ki: Bedir günü, Huneyn günü ve diğer günlerde Peygamber Efendimize (s.a.v.) meleklerin gönderilmesi ve meleklerin onunla birlikte savaşması bir mucize değil midir? Ordusunda meleklerin bulunması ve O’na yardım etmeleri mucizeden başka hangi isimle yâd edilir? Eğer meleklerin gönderilmesini ve Efendimizle (s.a.v.) beraber savaşmalarını bir mucize olarak kabul etmiyorsanız, o halde bu alelade bir şeydir ve örfte emsali çoktur. Öyle ya, eğer mucize değilse adettendir. İkisinin ortası yoktur; ya mucizedir, ya adettendir. Acaba şimdiye kadar ordusunda melekler olan kaç kumandan ve kaç melik duydunuz? Zira Peygamber Efendimize (s.a.v.) meleklerin gönderilmesi mucize değilse, bu olayın her vakitte ve her fertte gözükmesi gerekmektedir. Şimdi bize bu hadisenin emsallerini sayın da görelim. Yok, eğer meleklerin gönderilmesine “Bu Allah’ın yardımıdır.” derseniz, biz de deriz ki: Biz, Allah’ın yardımı olduğunu inkâr etmiyoruz ki. Hem Allah’ın yardımıdır hem de Efendimizin (s.a.v.) bir mucizesidir. Zira mucize, Cenab-ı Hakkın, âdetini peygamberi için değiştirmesi ve âdetinin dışında ona muamele etmesi demektir. Cenab-ı Hakkın savaş hususundaki âdeti, insanlarla insanların savaşması ve meleklerin bu savaşa katılmamasıdır. İşte Cenab-ı Hak bu âdetini Habibi için değiştirmiş ve O’nun peygamberliğine bir mucize olarak melekleri yardım için O’na göndermiştir. Sahabelerine de bu melekleri göstererek onların imanlarını artırmıştır. Sözün özü, meleklerin gönderilmesi ve Efendimizle beraber savaşmaları Hz. Peygamberin (s.a.v.) bir mucizesidir. “Kur’an’da Peygamberin mucizesi yoktur.” diyenlere, Ali İmran suresinin 124 ve 125. ayetlerini, Enfal suresinin 9. ayet-i kerimesini, Tevbe suresinin 26. ve 40. ayet-i kerimeleri ve Ahzab suresinin 4. ayet-i kerimesini gösteriyor ve onları tövbe etmeye ve bu batıl fikirden dönmeye davet ediyoruz. 5. AYET-İ KERİME “Allah seni insanlardan koruyacaktır.” (Maide 67) Bu ayet-i celile inmeden evvel Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret etmişti. Yahudiler, Efendimize: “Ya Muhammed, biz çok kalabalığız ve silah sahibiyiz. Eğer bu davandan ve dininden vazgeçmezsen seni öldürürüz.” demişlerdi. Bunun üzerine Peygamber Efendimizi (s.a.v.) Ensardan ve Muhacirlerden kişiler bekliyor ve koruyordu. Yahudilerin suikast yapması korkusundan O’nun yanında geceliyor ve O’nun ile beraber her gittiği yere gidiyorlardı. Bu ayet-i kerime inince Allah’ın Resulü (s.a.v.) kendisini bekleyenlere şöyle dedi: “Ey insanlar, gideceğiniz yerlere gidin, artık beni beklemeyin, şüphesiz ki Allah beni insanlardan koruyacaktır.” Allah’ın bu vaadinden sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gecenin evvelinde ve geç saatlerinde Medine’nin vadilerinde ve tenha yerlerinde düşmanlarının çokluğuna rağmen tek başına gezerdi. Ve ona suikast planı yapanlar bir türlü planlarını gerçekleştiremezlerdi. Bu husustaki bir kısım hadis-i şerifleri de nakledelim: Hz. Aişe şöyle der: Hz. Peygamber (s.a.v.) bu ayet ininceye kadar bekçiler tarafından bekleniyordu. Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) başını kubbeden çıkararak dedi ki: Ey insanlar gidiniz, artık Allah Azze ve Celle beni koruyor. Rebi İbni Enes (r.a.) İbni Merdûyeh’den (r.a.) rivayet eder ve der ki: Bize Süleyman İbni Ahmed… İsmet İbni Malik’ten nakleder ki, o şöyle demiştir: Biz geceleyin Hz. Peygamberi beklerdik. Nihayet Allah Teâlâ “Allah seni insanlardan korur.” ayetini indirince beklemek terk edildi. Ebu Said el-Hudri (r.a.) şöyle der: Hz. Peygamberin amcası Hz. Abbas, Allah’ın Resulünü (s.a.v.) bekleyenlerden birisiydi. Bu ayet nazil olunca Resulullah (s.a.v.) bekçi edinmeyi bıraktı. Müfessirler bu ayet-i kerimenin tefsirini yaparken, Allah-u Teâlâ’nın, Hz. Peygamberi koruyuşuna örnek olarak birçok hadiseler zikrederler. Bunlardan bazıları şöyledir: Ebu Cafer İbni Cerir Taberi der ki: Resulullah (s.a.v.) bir yerde konakladığı zaman ashabı O’nun için gölgelikli bir ağaç seçer ve Resulullah (s.a.v.) onun altında uykuya dalardı. İşte bu esnada bir bedevi gelmiş ve kılıcını kınından çıkararak: “Şimdi seni benden kim korur?” demiş. Allanın Resulü (s.a.v.): “Beni senden Allah korur.” demiş. Bedevinin bu esnada eli titremiş ve kılıç elinden düşmüş. Başını ağaca vurarak beyni dağılmış. İbni Ebu Hatim der ki: Resulullah (s.a.v.) Enmar Oğullarıyla savaştığında koruyucu bir hurma ağacının üzerine çıkmıştı. O, ayağını uzatıp bir kuyunun başında oturduğu sırada Gavres İbni Haris: “Ben Muhammed’i öldüreceğim.” demiş. Arkadaşları: “Onu nasıl öldüreceksin?” deyince; O: “Ben kendisine kılıcını bana verir misin?” derim. Verince de onunla kendisini öldürürüm, demiş. Hz. Peygambere gelip: “Ey Muhammed, kılıcını bana ver de bakayım.” demiş. Resulullah (s.a.v.) kılıcını ona vermiş. Gavres’in eli titremiş ve elinden kılıç yere düşmüş. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.): “Allah, seninle yapmak istediğin şeyin arasına girdi.” demiş. Ebu Hüreyre (r.a.) şöyle demiştir: Biz Resulullah (s.a.v.) ile beraber seferde arkadaşlık ettiğimizde O’nu büyük bir ağacın altında bırakıp gölgelendirirdik. O da burada konaklardı. Bir gün bir ağacın altında konakladı ve kılıcını ağaca astı. Adamın birisi: “Ey Muhammed, seni şimdi benden kim korur?” dedi. Resulullah (s.a.v.): “Beni senden Allah korur. Kılıcı bırak.” dedi ve adam kılıcı bıraktı Bu mahiyette zikredilen hadiseler çoktur. Biz diğerlerini zikretmiyor ve merak edenleri siyer kitaplarına havale ediyoruz. Bu bilgilendirmeden sonra, “Kur’an’da Peygamberin mucizesi yoktur.” diyenlere deriz ki: Cenab-ı Hak, Peygamberini koruyacağını vaat etmiş ve vaat ettiği gibi de korumuştur. Acaba Peygamberimizin (s.a.v.) onca düşmana karşı hiçbir önlem almadan dilediği gibi hareket etmesi ve düşmanlarının ona bir türlü zarar verememesi bir mucize değil midir? Şimdi şunu düşünelim: Onlarca düşmanınız var ve bu düşmanlarınız korkusuz. Sizi öldürmek için her yolu denerler ve her tehlikeye girerler. Acaba siz böyle bir durumda korkusuzca gezebilir miydiniz? Ya da gezebilecek birisi olur muydu? Hadi gezdiğinizi farz ediyoruz. Acaba düşmanlarınızın size zarar vermemesi mümkün olur muydu? Acaba dünyada bunun bir emsal var mıdır? Peygamber düşmanlarının –kuvvet ve çokluklarına rağmen– O’na zarar verememesini mucize olarak adlandırmazsak buna ne diyeceğiz. Bunun örfte bir emsali var mıdır? Elbette yoktur. Örfte emsali olmayan şey mucize değil midir? Eğer siz: “Ama O’nu Allah korudu.” derseniz, biz de deriz ki: Zaten bütün mucizelerin yaratıcısı Allah’tır. Biz mucizeleri Peygamberimizin yarattığını iddia etmiyoruz ki. Bir şeyin Allah tarafından yaratılması onu mucize olmaktan çıkarmaz. Zaten mucizeleri Allah yaratır. Ancak mucizeler Peygamber Efendimize mahsusen yaratılmıştır. Allah, âdetini O’nun hürmetine değiştirmiştir. Allah’ın âdeti, kişinin düşmanlarına karşı önlem alması ve eğer önlem almazsa zarara uğramasıdır. Ancak tefsirini yaptığımız ayet-i kerimenin beyanıyla Allah-u Teâlâ bu âdetini Habibi için değiştirmiştir. O’nu önlem almaktan men etmiş ve düşmanlarının ona zarar vermesine müsaade etmemiştir. İşte bu mucizenin ta kendisidir. Sözün özü, Allah-u Teâlâ Peygamberimize bir mucize olarak O’na gaybî bir koruma sağlamış ve düşmanlarından onu korumuştur. Bu ilâhî muhafaza sayesinde düşmanları O’na yanaşamamış ve zarar verememiştir. Bu gaybî koruma ve ilahî muhafaza bir mucizedir, örfte emsali yoktur ve adi işlerden değildir. Bu ilahî korumanın mucizeliğini inkâr etmek aklı başında olan hiç kimse için mümkün değildir. 6. AYET-İ KERİME Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygamber’e açıklayınca, Peygamber (eşine) bir kısmını bildirmiş bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: “Bunu sana kim bildirdi?” dedi. Peygamber: “Bilen, her şeyden haberi olan Allah bana bildirdi.” dedi. (Tahrim 3) Taberi tefsirinde zikredildiğine göre, Abdullah İbni Abbas, İmam Katade, Zeyd İbni Eslem, Abdurrahman İbni Zeyd, İmam Şabi ve İmam Dahhak’a göre ayette zikredilen “Peygamberin zevcelerinden birinden” maksat, Hz. Ömer’in kızı Hz. Hafsa’dır. Ona gizlice söylediği söz de cariyesini kendisine haram kılması ve buna dair yemin ederek “Bunu kimseye söyleme.” demesiydi. Hz. Hafsa ise bu sırrı açığa vurmuş ve bu sırrı Hz. Aişe’ye açmıştır. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) Hafsa’nın bu sırrı başkasına söylediğini bildirmiş; Resulullah da bunu Hz. Hafsa’ya söylemiştir. Hz. Hafsa, Resulullah’ın (s.a.v.) kendisine bunu söylemesi üzerine: “Bunu sana kim bildirdi? Bunu ben sadece Hz. Aişe’ye söyledim ki yanımızda başka kimse yoktu. O da sana söylemeyeceğine göre bunu sana kim haber verdi?” demiştir. Resulullah da (s.a.v.): “Her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan Allah bildirdi.” buyurmuştur. Ayet-i kerimenin iniş sebebini kısaca beyan ettikten sonra, “Kur’an’da Peygamberin mucizesi yoktur.” diyenlere deriz ki: Hz. Hafsa ile Hz. Aişe arasındaki konuşma Peygamber Efendimize (s.a.v.) göre gaybdır. Yani Efendimiz (s.a.v.) onların yanında değildi. Acaba Efendimizin (s.a.v.), kendisine göre gayb olan bu konuşmayı onlara haber vermesi mucize değil midir? Biraz daha açalım: İki kişi gizlice konuşuyor. Bu iki kişinin ne konuştuğunu bilmek kimse için mümkün değildir. Acaba bu iki kişinin konuştuğu şeyleri bilmek ve haber vermek, mucizeden başka hangi isimle isimlendirilir. Mucizeyi bir daha tanımlayalım: Mucize, takat-ı fevki beşer olan şeydir. Yani insanın gücünün üstünde olan şeydir. Acaba iki kişinin gizlide yaptıkları konuşmayı bilmek insanın gücünün üstünde bir şey değil midir ki, buna mucize demekten kaçıyorsunuz. Siz şimdiye kadar gizlide yapılan kaç konuşmayı bildiniz. Ya da bilen kaç kişi gördünüz. Örfte emsali olmayan bu iş mucize değil de nedir? Yoksa şöyle mi diyorsunuz: Ama bunu Allah bildirdi. Dolayısıyla mucize olmaz… İyi de zaten bütün mucizeleri yaratan Allah-u Teâlâ’dır. Allah’ın yaratması veya bildirmesi o şeyi mucize olmaktan çıkarmaz. Biz şuna bakarız: Bu olay insan gücünün üstünde midir, dâhilinde midir? Eğer dâhilinde ise ve örfte emsali çoksa mucize olmaz. Yok eğer dâhilinde değilse ve bir beşer onu taklit edemiyorsa bu bir mucizedir. İki kişinin gizlide yaptığı konuşmanın içeriğini bilmek ve konuşanlara haber vermek bir beşerin gücünün üstündedir. Dolayısıyla bu bir mucizedir. “Ey Peygamberin Kur’an’da mucizesi yoktur.” diyenler! Hiç Tahrim suresini okumadınız mı? Efendimizin (s.a.v.) gaybdan vermiş olduğu bu haberin geçtiği ayeti hiç görmediniz mi? Yoksa siz sadece mucizeyi havada uçmak, denizde yürümek ve göğe merdiven yapmak gibi şeyler mi zannediyorsunuz? Eğer böyle zannediyorsanız, önce mucizenin tanımını öğrenin ve sonra gelin bu batıl fikrinizden tövbe edin. 7. AYET-İ KERİME Kâfirler: “Hiç şüphesiz bu apaçık bir sihirbazdır.” dediler. (Yunus 2) Mezkûr ayet-i kerime, kâfirlerin Peygamber Efendimize (s.a.v.) “sihirbaz” dediklerini beyan buyurmuştur. Şimdi, kâfirlerin Peygamber Efendimize (s.a.v.) atfettikleri “sihirbaz” lafzı üzerinde biraz tahlil yapalım: Kime sihirbaz denir? Mesela, şiir okuyana sihirbaz denmez. Ya da kitap yazana sihirbaz denmez. Dilerseniz kime sihirbaz denildiğini yine Kur’an’ın ayetlerine müracaat ederek öğrenelim: Firavun, çevresinde bulunan ileri gelenlere dedi ki: “Muhakkak ki bu çok bilgili bir sihirbazdır!” (Şuara 34)… Andolsun ki Musa’yı ayetlerimizle ve açık bir delille Firavun’a, Hâmân’a ve Karun’a gönderdik. Onlar: “Bu bir sihirbaz ve bir yalancıdır” dediler. (Mümin 24)… Bu ayetlerden anlıyoruz ki, Firavun ve çevresindekiler de müşriklerin Peygamber Efendimize (s.a.v.) söyledikleri aynı sözü söylemişler ve Hz. Musa’ya “sihirbaz” demişlerdir. Sihirbaz demelerinin sebebi ise, Hz. Musa’nın asasını yılan yapması idi. Onlar bu olayı mucize olarak kabul etmediklerinden buna bir kılıf bularak sihir demişlerdir. Buraya kadar yaptığımız tahlilden anladık ki: Sihirbaz denmesi için, o kişiden sihre benzeyen şeylerin zuhur etmesi ve bunu görenlerin akıl ve mantıkla bu şeyi izah edememesi gerekiyor. İki yolları var: Ya mucize deyip iman edecekler, ya da sihir diyerek hakikate gözlerini yumacaklar. Üçüncü yol olan, hadiseyi akıl ve mantığın düsturlarıyla izah etmek mümkün değildir. Şimdi neticeye geliyoruz: Yunus suresi 2. ayet-i kerimenin beyanıyla, müşrikler Peygamber Efendimize (s.a.v.) sihirbaz diyorlardı. Acaba onların Peygamber Efendimize (s.a.v.) sihirbaz demelerinin sebebi ne olabilir? Bizim cevabımız şu: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onlara mucizeler gösteriyordu. Hz. Musa’nın Firavun’a gösterdiği gibi… Onlar bu mucizeleri hem kabul edemiyor hem de izah edemiyorlardı. Çaresizlikleri sebebiyle de bu mucizelere sihir, Peygamber Efendimize de (s.a.v.) sihirbaz diyorlardı. Peki, Hz. Peygamberin mucize göstermediğini iddia edenler, kâfirlerin Peygamber Efendimize (s.a.v.) sihirbaz demelerini nasıl izah edebilirler? Öyle ya, Efendimiz (s.a.v.) bir şey yapmış olmalı ki, O’na sihirbaz denilsin. Hiçbir şey yapmadan sihirbaz denilmez. Mesela, siz şimdiye kadar hiç kimseye sihirbaz dediniz mi? Ya da onun yaptığı işe sihir ismini taktınız mı? Elbette demediniz ve takmadınız. Çünkü bu sözü söyleyebilecek bir şey görmediniz. Peki, acaba kâfirler hangi hadise karşısında “sihirbaz” kelimesini kullandılar. İnsafla bir düşünün: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mucizeler göstermeseydi kâfirler Efendimize (s.a.v.) hiç sihirbaz der miydi? Buraya kadar sunduğumuz bütün delilleri ve yaptığımız bütün tahlilleri bir kenara koysak ve sadece kâfirlerin Peygamber Efendimize (s.a.v.) “sihirbaz” demeleri üzerinde insafla düşünsek, bu sözü, gördükleri mucizeler karşısında söylediklerini kabul ederiz. Firavun ve adamlarının Hz. Musa’nın mucizeleri karşısında söylediği gibi… Onların Peygamber Efendimize (s.a.v.) sihirbaz demelerinin başka hiçbir sebebi olamaz. Zira onlar Efendimizin (s.a.v.) Kur’an okuması sebebiyle ona “şair” diyorlardı. Gaybdan haber vermesi ve verdiği haberlerin doğru çıkması cihetiyle de kâhin diyorlardı. Allah-u Teâlâ, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şair ve kâhin olmadığını; “O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz. Bir kâhin sözü de değildir, ne de az düşünüyorsunuz!” (Hakka 41-42) ayetleriyle reddetmiştir. Şair sözü, Kur’an’ı okuması sebebiyle; kâhin sözü de gaybdan haber vermesi sebebiyle söylendiğine göre, sihirbaz sözü hangi sebeple söylenmiştir? Gördükleri mucizeler karşısındaki şaşkınlıkları ve hayretlerinden başka hiçbir sebepten söylenemez. Bu eseri okuyan kişi şöyle bir soru sorabilir: Allah sizden razı olsun. Bu eseri okuyuncaya kadar ben de Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mucize göstermediğine inananlardan idim. Ben de bu batıl fikre kapılmıştım. Ama gösterdiğiniz ayetler güneş gibi açık bir şekilde Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mucizeleri olduğunu ispat ediyor. Ancak hâlâ aklımda bir soru var. Bu soruyu da cevaplarsanız beni bu batıl fikirden tam manasıyla kurtarmış olursunuz. Sorum şu: Enam suresi 37. ayet-i kerimede: “Dediler ki: “Ona Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?” buyrulmuş. Bu ayet-i kerime Kur’an’ın birçok yerinde de tekrar edilmiş. Bu ayet-i kerimeler Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mucize getirmediğini göstermez mi? Öyle ya, eğer mucize getirseydi, onlar: “Ona Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?” demezlerdi. Cevap olarak de
  6. HAMZA dedi ki:

    riz ki: Çok güzel bir soru. Zaten insanları böyle ayetleri göstererek aldatıyorlar. Ayetlerin hakiki manasını ve Kur’an’ın diğer ayetlerini bilmeyenler de onlara hemen kanabiliyorlar. Şimdi ayetin manasını izah edelim:

    Müşriklerin istedikleri mucizeler imtihan sırrını bozacak cinsten mucizelerdi. İmtihanın sırrı ister ki, akla kapı açılsın; ama irade elden alınacak kadar açık olmasın, perdeli olsun. Eğer iradeyi elden alacak kadar açık olursa o zaman imtihanın bir anlama kalmaz.

    İşte onların istedikleri mucizeler imtihan sırrını bozacak cinsten mucizelerdi. Mesela onlar Peygamberimizin Safa Dağını altın yapmasını istiyorlardı. Safa Dağını altın yaparsan sana iman ederiz, diyorlardı. Onların bu yersiz istekleri Kur’an’da şöyle zikredilmiştir:

    Bir vakit dediler ki: “Ey Allah, eğer bu Senin katından gelmiş bir hak kitap ise, hiç durma üstümüze gökten taşlar yağdır veya bize daha acı bir azap ver.” (Enfal 32)

    Gördüğünüz gibi, onlar mucize olarak gökten üzerlerine taşlar yağdırılmasını ve acı bir azabı istiyorlardı.

    Kâfirler şöyle dediler: “Sen, bizim için yerden suyu kesilmeyen bir kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız. Veyahut hurmalıklardan ve üzümlüklerden senin bir bahçen olsun da ortasından şarıl şarıl ırmaklar akıtmalısın. Yahut söyleyip zannettiğin gibi, göğü başımıza parça parça düşüresin veya Allah’ı ve melekleri söylediğine şahit getiresin. Yahut altından bir evin olsun, ya da göğe çıkmalısın…” (İsra 90-93)

    Gördüğünüz gibi, onların istediği mucizeler Allah’ı görmek, melekleri görmek, göğün parça parça üzerlerine düşmesi ve göğe çıkmak gibi imtihan sırrını bozacak şeylerdi ve bunları sadece inatları sebebiyle istiyorlardı.

    Şöyle dediler: “Bu ne biçim peygamber ki, yemek yer ve sokaklarda gezer? Ona, beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilseydi ya! Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya besleneceği bir bahçe olsaydı ya!” (Furkan 7-8)

    Gördüğünüz gibi, yine onlar yemek yemeyen, sokaklarda gezmeyen bir peygamber istiyorlar. Mucize olarak da bir meleğin onunla beraber gezmesini ve ona bir hazine verilmesini istiyorlar.

    İşte “Ona Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?” sözü, onların bu gibi mucizeleri istemeleri sebebiyle söyledikleri bir sözdür. Gerçi onların bu mucizeleri görseler bile iman etmeyecekleri yine Kur’an’da şu ve benzeri ayetlerle beyan edilmiştir:

    “Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah’ın diledikleri hariç, yine de iman etmeyeceklerdi. Fakat çokları bunu bilmezler.” (Enam 111)

    Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Kur’an’daki mucizeleri hakkındaki esrimizi burada tamamlıyor ve daha fazla delil göstermeye gerek duymuyoruz.

    Şimdi iki güruhla konuşmak istiyoruz. İlk önce, bu batıl fikri kabul edip inananlara deriz ki:

    Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mucize göstermesi gibi bu kadar açık bir meselede şaşıranların diğer sözlerine hiç itimat edilir mi? Gökteki güneşi göremeyenin, “gördüm” dediği hangi şeye inanılır. Bırakın inanmayı ve kabul etmeyi, bu kişiler dinlenmeye layık mıdır?

    Bu din 14 asırdır yaşanıyor. Bilelim ki, kim “Yeni bir şey buldum.” diyorsa ve bulduğu şey de icmaya muhalifse; o kişi uyduruyordur, yalan söylüyordur ve şeytan onu aldatmıştır. Bu kişiden yılandan kaçar gibi kaçmak gerekir. Eğer kaçmazsak ahiretteki pişmanlığımız o kadar büyük olur ki, bunu hayal bile edemeyiz.

    Şimdi de 2. güruha, bu batıl fikirlerin sahiplerine ve Ümmet-i Muhammed’in evlatlarını aldatanlara diyoruz:

    Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mucizelerini inkâr ederek Allah-u Teâlâ’nın hikmetini itham ediyorsunuz. (Eserimizin başında hikmet-i ilahiyyenin mucizeyi gerektirdiğini ispat etmiştik.) Allah’ın hikmetini itham etmek cesaretini nereden buluyorsunuz?

    “Kur’an’da mucize yoktur.” diyerek Kur’an’a da iftira atıyorsunuz. Kur’an’a iftira atmak hiç sizi korkutmuyor mu?

    “Peygamberin (s.a.v.) mucizesi yoktur.” diyerek, Efendimize de iftira atıyorsunuz. Acaba mahşer günü hangi yüzle Peygamber Efendimizin (s.a.v.) yüzüne bakacaksınız.

    Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mucizelerini Sahabeler nakletmiş ve “Biz gördük” demişler. Siz ise inkârınızla onlara: “Hayır siz görmediniz, siz yalan söylüyorsunuz, yalancısınız…” diyorsunuz. Sahabeleri yalancılıkla itham etmek dine hizmet midir? Onların iki elleri yarın mahşer günü yakanızda olacaktır. Bu size hiç mi korkutmuyor?

    Sahabelerin “Biz gördük” haberlerini, Tabiin ve ondan sonraki asırların muhaddisleri bizlere sağlam senetlerle nakletmişler. Bütün o nurani silsileyi yalancılıkla itham etmek nasıl bir cesarettir. Ve kişiye günah olarak bu yetmez mi?

    Her zaman diyorsunuz ki: “Bu Kur’an’da yok…” Acaba her şeyin Kur’an’da olması mı lazım. O halde bize cevap verin: Öğle namazı kaç rekât? İlk oturuşta hangi duayı okuyacağım? Zekât malın kaçta kaçından verilir? Bir tavaf kaç şavttan oluşur?… Size böyle 10 değil, 100 değil, 1.000 değil, binlerce soru sorabiliriz ki, bunların hiçbirinin cevabını Kur’an’da bulamazsınız. Cevapları hadislerdedir. Hadisleri inkâr ettiğinizde bu sorular cevapsız kalır. Demek Kur’an, İslam’ın tek kaynağı değildir. Hadis-i şerifler İslam’ın 2. büyük kaynağıdır. Sizler hadisleri inkâr ederek nereye ulaşacağınızı sanıyorsunuz. Bilin ki, ulaşacağınız tek yer dinsizliktir. Aklınız başınızda iken ve ölüm sizi yakalamadan gelin tövbe edin. Bu milletin itikadını bozarak Cennete gidemezsiniz.

    Cenab-ı Hak bu eseri günahlarımıza kefaret yapsın. Bizi Ehli Sünnet itikadından ayırmasın. İtikadımızı bozacak kişilerin şerrinden bizleri muhafaza etsin. Bizi imanla yaşatsın, imanla öldürsün ve bu iman üzere diriltsin. Âmin!

  7. kadir dedi ki:

    sayın hamza allaha iman eden insanlar olarak bizim dinimizin (islamıni, allaha teslim olmanın) mesajını iyi anlamamız gerekiyor.. bakın hadis; hz. muhammedin söylediği sözler demektir. hz. muhammet ise ancak ve ancak insanlara kuran ışığında öğüt verebilir.. kuran dışında kendiliğinden söylediği hiçbir söz yoktur. allahın ona vahyetmediği hiçbirşeyi söyleme ve kanun koyma yetkisi asla yoktur. hz.peygamber sadece allahın kanunlarını insanlara uygulayarak anlatmaya ve yaşamaya yetkilidir. hani kuranda allah pegamberine bir ayeti anlatmadan önce ayetin başına “kul” ifadesiyle “de ki;” “söyle onlara”, “onlara bildir, anlat” kelimeleriyle peygamberine emir vermiştir. şimdi bunu ayetlerle destekleyelim. umarım anlayabilirsiniz.

    “eğer ki sen (peygambere hitap ediyor) bizim sözümüzün üzerine başka söz getirirsen senin şah damarını keseriz. kendine bir yardımcıda bulamazsın ve zalimlerden olursun..

    başka bir ayette “müşrikler dedi ki; biz bu kuranı beğenmedik ya bunu değiştir, yada bize başka bir kuran getir. hz.peygamberde; kuranı kendiğiminden değiştirmem söz konusu değildir. bana sadece kurana uymam emredildi.”

    başka bir ayette “bana kuranla hükmetmem emredildi.” ben sadece ona uyarım”

    bunun gibi daha birçok ayet var. şunuda eklemeden edemeyeceğim. kuranı kerimde namazın nasıl kılınacağı, hangi surelerin okunacağı, namazın vakitleri, kaç rekat olduğu, hepsi ayrıntı şekilde anlatılıyor. hz.peygamberde bu öğretilere dayanarak namaz kılmıştır. zekat konusuda aynı şekilde ne kadar verileceği, kimlere verileceği ayrıntılı bir şekilde açıklıyor. hac konusuda keza öyle….

    kısacası sayın hamza hz.muhammet bizim peygamberimiz. allah ona ne emrettiyse o onu uygulamıştır. kuranı kerim dışında ona ayrıca emir gelmemiştir. ona emredilen kuranı kerimdir. dikkat edin hz.peygamberi kullanarak onun adına hadis uyduranlar kuranın ve dinin bütünlüğünden ayrılanlardır. ve dine hurafe karıştırarak o islam dinin asıl tebliğini ve gönül hoşnutluğuyla yaşanmasına engel oluyorlar. biz müslümanlar olarak böyle şeylere itibar etmemeliyiz. size söylenen bir hadis eğer kuranla uyumluysa, veya kuranda anlatılan bir durum ise o söze inanınız. eğer değilse lütfen o tür sözlerden (vesveselerden) uzak durunuz…

    son olarak size şu ayeti yazmak istiyorum “rabbinizden size hak (kuran) geldi, batıl yok oldu..”
    saygılarımla….

  8. kadir dedi ki:

    pantenin yazısına hitaben: hz.muhammete kuranı kerim dışında mucize gelmediği doğrudur. çünkü yüce allahın kanununda hangi millete bir mucize gelirse (hz.musa,hz.lut,hz.nuh,hz.salih,hz.hud vs. milletleri gibi.) bu mucizelere rağmen yinede allahı inkar ederlerse o insanlar allah tarafından azaba uğrar ve yok edilir. hz. muhammete mucize gelmemesinin nedeni; artık son peygamberin o olduğu, son kitabın kuran olduğu ve insanlara kıyamete kadar süre verilmesindendir.
    saygılarımla….

    • rammsteinn dedi ki:

      ayın yarılmasını sahabelerden başka gören yok. dönemin en ileri astroloji ilimine sahip ne yunanlılarda ne mısırlılarda ay yarılmasına bir işaret yok. kaldıki mayalar aztekler bile her güneş ve ay tutulmasını binlerce sene önceden kayıt etmişler. onun için bu hikayeyi destekleyen hiçbir kanıt yok.bunu bilen bazı dindar kesim ise “ay yarılmadı.kıyamet zamanı yarılacak” diye kıvırıyorlar.
      diyorsunizki bu mucizelere inanmayanlar yok edildi.
      hadi lut erkekleri sapkınlaştıda yok edildi. peki kadınlarıda çocukları da mı sapkınlaştı?
      nuh işini düzgün yapamadı diye bütün dünyayı boğmak?kurunun yanında yaş yanmadımı?
      bu nasıl bir tanrıdırki, ceza için cehennemi bekleyemiyor?cezayı yaşarken kesiyor.

      teknik direktör başarısız ise,bütün oyuncular gönderilip yenileri getirilmiyor. teknik direktörün kendisi değiştiriliyor.

      • Gencer dedi ki:

        Düpedüz saçmalık işte.
        Ay yarıldıysa kim birleştirdi.? Hem aydan ne istiyorsunuz da yarıyorsunuz? Dolunayımıza kimse dokunamaz.

  9. tolga cem kendirlioğlu dedi ki:

    kadir hamza ebubekir bey bize orta öğretimde anlatılan peygamberin üstünde serinletsin diye bulut gezerdi mucizesi doğrumudur masalmıdır

  10. Mehti dedi ki:

    En büyük mucizesi Kuran-ı Kerim daha başka mucize aramayın.

  11. MaMaLi dedi ki:

    En büyük mucizesi!deve üstünde mabadı kurtarmak,için medine’ye son sürat kaçmasıdır))))kim geçer seni muhamed sıyrılda gel)))))))

  12. ekrem dedi ki:

    Arkadaşlar lütfen her şeyi ama her şeyi sorgulayın, ama her şeyi ve tarafsızca sorgulayın o zaman uyku dan uyandığınızı görürsünüz. çünkü taraflı düşünmek insanı kör eder, onun için aşkın gözü kördür diyorlar niye tarafça düşündüğü için. korku da insanı kör eder hele cehennem gibi acımasız bir işkence gibi böyle olunca insanların çoğu korkudan tarafsızca düşünemiyorlar. ALLAH HERKESİ HİDAYETTE ERDİLEBİLİYORSA VE YAPMIYORSA ZALİM VEYA YAPAMIYOR GÜCÜ YETMİYOR..

  13. bir kul dedi ki:

    ekrem
    Arkadaşlar lütfen her şeyi ama her şeyi sorgulayın, ama her şeyi ve tarafsızca sorgulayın o zaman uyku dan uyandığınızı görürsünüz. çünkü taraflı düşünmek insanı kör eder, onun için aşkın gözü kördür DEMİŞSİN
    sen ciddimisin

    FAKAT ORTADA SORGULADIGIN DELİLLERİN NEREDE UNUTTUNMU
    sadece arkadaşalar laf laf yada söz
    kurandan ne sorguladın paylaşırmısın vede kainattan yada kendi bedeninden neleri sorguladın
    bu korkuyu nasıl yendin
    korkusuz ekrem

    örneklermiisin

  14. ekrem dedi ki:

    DİN . . . TEMEL OLARAK KORKUYA DAYANIR … BİLİNMEYE KARŞI DUYULAN KORKU, YENİLGİ KORKUSU, ÖLÜM KORKUSU. KORKU HER ACIMASIZLIĞIN ANASIDIR VE O YÜZDEN ACIMASIZLIK VE DİNİN EL ELE GİTMESİNE ŞAŞILMAMALI. BENİM DİN HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜM LUCRETİUS’LA AYNI. ONU KORKUDAN DOĞAN BİR HASTALIK VE İNSAN IRKINA BÜYÜK BİR MUTSUZLUK KAYNAĞI OLARAK GÖRÜYORUM. – BERTRAND RUSSELL

    ALLAH İSTESE HERKESİ İLK BAŞTA CENNETE KOYABİLİRDİ .. TABİ VARSA….. İSTESE BEDİRDE Kİ GİBİ 3000 MELEK GÖNDERİR VE HERKESİ UYARIR TEBLİĞ EDER HATTA KİMSE İTİRAZ EDEMEZDE. NİYE BANA VE BENİM GİBİ BEŞERE TEBLİĞCİ GÖNDERSİN VEYE KULAKLAR SAĞIR OLUNCAYA KADAR KENDİSİ SESLENSİN BİR NE DERDİ VARSA BİR ZAHMET ,SÜREKLİ ONA YALVARMAMIZI MI İSTİYOR…..NE İSTİYOR.? İKNA EDEMİYORSA İLETİŞİMİ SIFIRDIR. ONA İLETİŞİM ÖĞRETEBİLİRM BAŞVURSA…

  15. bir kul dedi ki:

    KORKUSUZ EKREM
    FAKAT ORTADA SORGULADIGIN DELİLLERİN NEREDE UNUTTUNMU DİYE TEKRAR HATIRLATIYORUM
    BANAYARDIMCI OLMAK İSTEMEZMİSİN
    BEKLİYORUM
    BENDE SENİN GİBİ KORKUSUZ BİR KUL OLMAK İSTİYORUM
    SAYGILARIMLA

  16. bir kul dedi ki:

    OKUYUCU TORO VE DİGGERLERİ
    ——————————————————
    NOT BİLAL VE KADİR
    16-03-2015 Kur’an’ı Anlamada Usul – Dr Fatih ORUM – Yükselen Sözler – HİLAL TV–>bu videoyu boş bir zamanınızda mutlaka allah rızası için dinlemenizi istiyorum bilal ve kadir ve digerleri
    ——————————————————
    BAKIN BAKALIM NASIL İSPATLAMIŞ önceki kitap ehlinden bir bölümü nasıl kabul ediyor ve aglıyor tasdik ediyor secdeye varıyor ispatlayamamışmış o sizlerin kendi kendinizi şartlandırmanızdan kaynaklanıyor cok calışmanız ve tüm ideolojilerin tümünden kurtulmanızlazımki aklınız ve mantıgınız nefsinizi degilde yüreginizi konuştursun gerçekten gerçek bir şekilde anlaya bilirseniz SİZLER DAHA KURANI NASIL ANLAMANIZ GERKTİGİNİ BİLMEDEN BAGLANTISIZ BİRŞEKİLDE OKUYUP ANLIYORSUNUZ O DA HİÇ BİR İŞE YARAMIYOR

    Fakat sizlerin anlamaması ve de kabul etmemeniz gayet normal önemli olan gerçekten anladığınız anda işte ozaman gerçek durumunuz ortaya çıkacak tabi onu bir olan yüce allah birde sizlerin kendisibilir
    NOT hiç okumamış aklı başında okdugunu anlayan herkes anlar yeterki gercekten sorgulaya bilsin amacı gerçek bir sorgulama olsun
    DAHA ÖNCEKİ KİTAP EHLİ

    KASAS 51 Andolsun ki, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü birbiri ardınca yetiştirmişizdir.BAYRAKTAR

    KASAS 52 Kendilerine daha önceden kitap verdiklerimiz, Kur’ân’a inanırlar.BAYRAKTAR

    KASA 53 Kur’ân onlara okunduğu zaman, “Ona inandık, doğrusu o, Rabbimizden gelen gerçektir. Şüphesiz biz, daha önceden Müslüman olmuş kimseleriz” derler.BAYRAKTAR

    KASAS 54 İşte onlara, sabretmelerinden dolayı, ödülleri iki kat verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan da verirler.BAYRAKTAR

    ŞUARA 192 Şüphesiz Kur’ân, âlemlerin Rabbinin indirmesidir.

    ŞUARA (193-195) Kur’ân’ı, Rûhulemîn/Cebrâil, uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine indirmiştir.
    ŞUARA 196 Kur’ân, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.

    ŞUARA 197 İsrâiloğullarının bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?

    AHKAF 10 De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer Kur’ân, Allah katından olduğu halde siz onu tanımamışsanız, İsrâiloğuları’ndan bir tanık da bunun benzerini görüp inanmış iken siz inanmaya tenezzül etmemişseniz, durumunuz nice olur? Allah, zâlim toplumu doğru yola iletmez.”

    AHKAF 11 İnkâr edenler, inananlar hakkında şöyle dediler: “Eğer Muhammed’in getirdiği iyi olsaydı, biz onlardan önce inanırdık.” Bununla amaçlarına ulaşamayınca da, “Bu, eski bir uydurmadır” dediler.

    AHKAF 12Kur’ân’dan önce Mûsâ’nın kitabı, rehber ve rahmet olarak vardı. Bu da onu doğrulayıcı bir kitaptır. Zulmedenleri uyarmak ve iyi iş yapanları da müjdelemek için Arapça olarak indirilmiştir.

    ALA 87/18 Bu hüküm elbette ilk sahifelerde de vardır.

    ala 18.ayete kadar kuduktansonra 18. ayette –>Bu hüküm elbette ilk sahifelerde de vardır.
    DİYEREK ALA SÜRESİNİN DAHA ÖNCEKİ PEYGAMBERLERİN SAHİFELERİNDEDE VARDI DİYEREK SİZLERİN VE HADİSCİLERİN RİVAYETCİLERİN VEDE KURAN DIŞINA CIKAN HERKESİN COK ZOR BİR DURUMDA OLACAKLARINI SÖYLEMİŞ OLUYOR YANİ BU KURANDA ASLA VE ASLA BİR TANE AYET NE CIKARTILMIŞ NEDE İPTAL EDİLMİŞTİR ya ne yapılmış ya aynen yada daha iyisi ile yada misli ile kurana konmuştur

    ANKEBUT 29/44 Allah, gökleri ve yeri bir amaç uğruna yarattı. Bunda, inanacaklar için bir ders vardır.

    ENAM 6/91 Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a aittir. Bunca delilden sonra hakikati inkâr edenler, başka güçleri Rabbleri ile denk tutarlar.

    MAİDE 15 Ey kitap ehli! Peygamberimiz, kitaptan gizlediklerinizin çoğunu açıklamak üzere size geldi; birçok kusurunuzdan da vazgeçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap gelmiştir.

    ANKEBUT 29/46 Zulmedenleri/şirk koşanları hariç, kitap ehli ile en güzel bir şekilde tartışınız ve “Bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim tanrımız da, sizin tanrınız da birdir. Biz O’na teslim olmuşuzdur” deyiniz.

    ZÜMER 39/18 Sözleri dinleyip en güzeline uyanları müjdele. İşte Allah’ın doğru yola ulaştırdığı bunlardır. Gerçek akıl sahipleri de bunlardır.

    ZÜMER 39/(55-56) “Siz farkında olmadan ansızın başınıza azap gelmeden önce, Rabbinizden size indirilen en güzel kitaba uyunuz ki, hiçbir insan, “Allah’a karşı aşırı gittiğim, küçümseyenlerden biri olduğum için yazıklar olsun bana!” demesin.

    ALİ İMRAN 3/81 Allah, peygamberlerden şöyle söz almış ve “Bakın size kitap ve hikmet verdim, şimdi yanınızda bulunanı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?” demişti. Onlar da, “Kabul ettik” dediler. “O halde tanık olunuz, ben de sizinle beraber tanık olanlardanım” dedi.

    NAHL 16/24 Onlara, “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman; “Öncekilerin masallarını” derler.

    NAHL 16/30 Sakınanlara, “Rabbiniz ne indirdi?” dendiğinde, “iyilik” derler. Bu dünyada iyi davranışlara iyilik vardır. Âhiret yurdu ise daha iyidir. Sakınanların yurdu ne güzeldir!

    FURKAN 24/4 İnkâr edenler, “Bu Kur’ân, Muhammed’in uydurduğu bir yalandır. Bu uydurmada ona başka bir topluluk da yardım etmiştir” dediler. Kâfirler, bu sözleriyle haksızlık edip yalan söylemişlerdir.

    BAKARA 2/106 Biz, daha iyisini veya benzerini getirmedikçe bir âyeti ortadan kaldırmayız veya unutturmayız. Allah’ın her şeye gücü yettiğini bilmez misin?

    İSRA 17/107 De ki: “Kur’ân’a ister inanın, ister inanmayın; şu bir gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilenlere okunduğunda, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar.”

    SRA 17/108 Derler ki: “Rabbimizi noksan sıfatlardan uzak tutarız. Rabbimizin vaadi mutlaka yerine getirilir.”

    İSRA 17/109 Ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Kur’ân onların saygısını arttırır.

    ARAF 7/157 Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılmış bulacakları ümmî/annesinden doğduğu gibi saf peygambere uyarlar; peygamber onlara iyiliği emreder, kötülükten alıkoyar, güzel şeyleri onlara helâl kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarındaki ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri kırıp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

    BAKARA 2/146 Kendilerine kitap verdiklerimiz, peygamberi, çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizler.

    ENAM 20 Kendilerine kitap verdiklerimiz, Peygamberi kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyan edenler var ya, işte onlar inanmazlar.

    HAC 22/78 Allah yolunda, hakkını vererek cihad ediniz! Sizi O seçti. Din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; ceddiniz İbrâhim’in dininde de böyleydi. Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, Allah gerek daha önce gelmiş kitaplarda, gerekse Kur’ân’da, size Müslümanlar adını verdi. Öyleyse namazı kılınız, zekâtı veriniz ve Allah’a sımsıkı sarılınız! O, sizin dostunuzdur. Ne güzel dosttur; ne güzel yardımcıdır!

    BAKARA 2/142 Bazı dar kafalı insanlar, “Şimdiye kadar uydukları kıbleden onları vazgeçiren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu da batı da Allah’ındır; O, dileyeni doğru yola iletir.”

    YUNUS 37 Andolsun, onların olgularında akıl sahipleri için pek çok ders vardır. Kur’ân, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat Kur’ân, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan; iman eden toplum için bir rahmet ve bir rehberdir.

    YUSUF 111 Andolsun, onların olgularında akıl sahipleri için pek çok ders vardır. Kur’ân, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat Kur’ân, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan; iman eden toplum için bir rahmet ve bir rehberdir.

    ENAM 105 Onlar, “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kur’an’ı) açıklayalım diye âyetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.[189] * ENAM YÜZBEŞİN İZAHI(( Peygambere gönderilen vahyin karşısında hayretlere düşen müşrikler, “Sen ders almış okumuşsun, yoksa bu okuduğun Kur’an âyetleri ümmî birinin işi değil”, diyorlardı.))

    BAKARA 2/89 Daha önce kâfirlere karşı zafer isterlerken, kendilerine Allah katından, yanlarındakilerini doğrulayan bir kitap gelip de öğrendikleriyle karşılaşınca inkâr ettiler. İşte Allah’ın laneti böyle inkârcılaradır.

    BAKARA 2/101 Onlara, yanlarındaki kitabı doğrulayan peygamber geldiği zaman, kendilerine kitap verilenlerden bir grup, güya hakikati bilmiyorlarmış gibi, Allah’ın kitabını arkalarına atarak ondan yüz çevirmişlerdi.
    ARAF 152 Buzağıyı tanrı edinenler var ya, yakında onlara Rablerinin gazabı ve dünya hayatında bir zillet ulaşacaktır. Biz, iftiracıları böyle cezalandırırız.
    BEYYİNE 5 Oysa kendilerine, dini yalnız Allah’a halis kılıp O’nu birleyerek Allah’a kulluk etmeleri, namazı kılmaları, zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte doğru din budur.

    HUD 1 Elif, lâm, râ. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri önce sağlam kılınmış, sonra da detaylandırılıp açıklanmış bir kitaptır.

    HUD 2 “Allah’tan başkasına kesinlikle kulluk etmeyiniz. Şüphesiz ben size Allah’tan gelen bir uyarıcıyım; bir müjdeciyim.”

    MAİDE 15 Ey kitap ehli! Peygamberimiz, kitaptan gizlediklerinizin çoğunu açıklamak üzere size geldi; birçok kusurunuzdan da vazgeçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap gelmiştir.

    NOT BAK BU MAİDE 15 COK İYİ ANLAMAYA CALIŞ KİTAP EHLİDİYOR GİZLEDİKLERİ AYETLERİN BİR BÖLÜMÜNÜ AFFETTİGİNİ SÖYLÜYOR
    SAYGILARIMLA

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      İnsanları ikna etmek için ne gerekirse söylüyor değil mi? Bir tanrı(!) kendi yarattıklarını, kendine ikna etmek için söyleyebileceği herşeyi söylüyor!

      Merak ettim günün birinde karşınıza bir adam çıkıp size gerçek babanız olduğunu söylese ve sizi ikna etmek için saatlerce dil dökse sadece onun söylediklerine dayanarak ”inandım, gerçek babam sensin” diyebilir misiniz?

      Bu noktada size bir tanrının benim aracılığımla size aşağıdaki metni ilettiğini söylüyorum;

      “Hiç düşündünüz mü? Eğer O, Tanrı katından olmadığı halde siz onu tanrı katından saymışsanız, İnsanlardan birileri de bunun benzerlerini görüp inanmamış iken siz inanmaya tenezzül etmişseniz, durumunuz nice olur?”

      Şimdi siz benim, size ilettiğim yukarıdaki uyarının bir tanrıdan geldiğine inanırsanız, sizin inandırmaya çalıştıklarınızda sizinkilerin tanrıdan geldiğine inansın!

      Var mısınız?

      • toro dedi ki:

        Sayın bir kul,

        Soruma bir cevabınız olacak mı? Yoksa bunuda cevap veremediğiniz (buna rağmen yazmaya devam ediyorsunuz) sorulardan oluşan gölete ekleyelim mi?

      • toro dedi ki:

        Sayın bir kul,

        Size sorulan sorulara yanıt veremiyorken başkalarının sorduğu sorulara yanıt vermeye yeltenmek garip olmuyor mu? Kendinize sorulan sorulara cevap veremeyip tanrıya sorulan sorulara cevap vermeye çabalıyorsunuz! Biz bu anlamsızlığınıza tanıklık etmek zorundamıyız!

  17. ekrem dedi ki:

    GİZLEDİKLERİ AYETLERİN BİR BÖLÜMÜNÜ AFFETTİGİNİ SÖYLÜYOR.!.. ÖYLE DEMİYOR DİYOR Kİ (kitaptan gizlediklerinizin çoğunu açıklamak) üzere size GELDİ

  18. ekrem dedi ki:

    KURANI DİKKATLICA OKUSAN, TEKRAR TEKRAR PAPAĞAN GİBİ TEKRARLIYOR VE HAFIZANIZ GÜCLÜ İSE ÇELİŞKİLERİDE GÖRÜRSÜN İSTERSEN BİR DENE..

  19. ekrem dedi ki:

    ŞU ANDA MÜSAİT DEĞİLİM AMA DELİLERİMİZ OLMASA PAPAĞAN GİBİ BOŞUNA KONUŞMAYIZ. ZAMANI GELİNCE..

  20. ekrem dedi ki:

    HAMZA EFENDİ BU KADAR KENDİNİ YORUYORSUN VE BAZI YAZILARI KOPYALA YAPIŞTIR MI YAPTIN NE? EĞER KENDİN YAZDI İSEN O ZAMAN DEĞİŞİK KONULARA EL AT AMA TARAFSIZ VE KORKUZCA DEĞİŞİK KİTAP GİBİ….

  21. işte açik mucizeler dedi ki:

    Bakin siz anlamiyormusunuz peygamberimizin birkac mucizesini ben yazayim
    Bakin iran devasa bir devlet. Peygamberimiz elçi gonderiyor bu ulkenin hukumdarini islama davet ediyor kabul etmezsen iranlilarin gunahida senin boynuna diyor.
    İran hukumdari cevap olarak peygamberimize elçi gönderiyor nubuvvet davasindan vazgecmezsen oralari yani hicazi yikacagim senide öldurecegim haberini veriyor. Peygamberimizin zaten kac adami var susuyor yarin cevap vereyim diyor elciye. Ertesi sabah elciye dedigi şu, senin hukumdarin öldü. Kendi oglu öldurdü. Olay dogru cikiyor. Elci musluman oluyor.
    Bedirde islam askerleri sadece 300 civarinda düşman olan mekkeliler 1000 kişi, hz muhammedin ordusunu yenecekler islam bitecek, ama yeniliyorlar.
    Uhudda dagdaki nobetcilerin aptalligindan sebep yenilgi var ama müsrikler tam galibiyet alamamis islam yani muslumanlar cephede iken kendini toparlaybilmisler.
    Hendekte kat kat yuksek sayida dusman ordusu muslumanlari çevirmiş yok edecekler.islamda yok olacak.hesap oyle. O kafirleri orada muslumanlar yenemedi ama Allahin gonderdigi firtina herbirini perisan etti. Bu Allahin dini yasasin diye oldu.
    Mute savasina gelelem islam ordusu 3000 kisi bizans ordusu 100bin. Karsi karsiya geliyorlar. Normalde bizansin islam askerlerini yenerek hicazi yagmalamis muslumanlarida kilictan gecirmis olmasi lazim. Bu savastan zafer kazanamadigi gibi eline hicbir sey gecmeden geri cekiliyor. Bizans birkac sene sonraki ecnadin savasinda muslumanlara yeniliyor.
    Allah islami korumuş görmeyenler görsün.

  22. işte açik mucizeler dedi ki:

    Hatay dörtyolda yilanci haci var yaninda akrep tasir. Geleni isteyeni akrebe sokturuyor, sonra tuz surerek zehirli yeri okuyor zehir geri fiskiriyor. tuzu okuyor o okunmuş tuz sayesinde kisiyi bir sene boyunca ne akrep ne yilan nede böcek sokmuyor. Yilanci haci bu buyuk evliya abdulkadir geylaninin (1075-1166)bulusudur.ondan bize ulasti demisti. Televizyonlar kac sefer gosterdi bunlari.
    1998 de kadiri şeyhi hilmi kutlubay gaziantepte horoza okunmus ayet koyuyor. İleriye dikiyor horozu basiyor mermiyi, horozun bir tuyu kopuyor hayvan korkudan hilmi hocanin ayaklari arasina kaciyor defalarca yaptilar bunu. Tvde gosterdi. Bayraktar bayrakli hoca telefonla baglanip bu olay ayetin gucunu gosterir demisti.
    Bu kiskler peygamber degilken bunlar oluyor. Peygamberlerde mucize haydi haydi olur.

  23. alin size ispatli mucize dedi ki:

    Hani demis ya yorumcunun biri devesine atlayip mekkeden medineye kacmasi en buyuk mucizesi diye, is dalgaya vurulduktan sonra biz neleri yazarizda site musait degil.
    Mekkeden medineye hicrette sevr magarasina siginiyorlar hz. Ebubekir ile guvercin magaranin agzina. Orumcek ag kuruyor musrikler o magarayi gelip buluyorlar ama giriste örumcek agi ve kus yuvasi. Burada kimse olmaz diyerek geri dönuyorlar,
    Peki bunun dogrulugunu nereden anlayacagiz.kursun gecirmez elbiseler in örumcek agindan uretildigini gosterdi gecenlerde tvde bir belgesel.
    Baglanti. Ogun peygamberimiz orumcek agiyla korunmus bugun devlet baskanlari orumcek agindan elde edilen kursun gecirmez elbiselerle korunuyor. Ayni hesaba cikar

  24. Allah yok mucadelesi vermek dedi ki:

    Din korkudan sebep varmiş ölüm korkusundan sebep Allah isterse insanlari baştan cennete koyarmiş, bedirde insanlara karşi tarafa melekler hakki tebliğ eder savaş olmazmiş.
    Allah insanlari yaratti ve cennete koydu. Karşıliksiz olarak, ama hak etmeyen insan o cennetin hakkini veremiyor, yanlişa düşüp cennetten kovulabiliyor, zatende öyle oldu. Şeytana uyan adem ile havva cennetten yere kovuldu. Ademoğullari denemeye tabi tutuldu. Hak eden girsin cennete hakki olmayan neyi hakettiyse ona kavuşsun.
    Kişi vali olmak istiyor devlet hiç kimseye durup durur iken gel seni vali yapalim demiyor. Onlarca sene tahsil görüyor insanlar milyonlarca insandan hakeden vali olabiliyor. Yada çalişanlar biryerlere gelebiliyor. Öğrenci yil boyunca doğru düzgün okula devam etmiyor sözlülere yeterince cevap vermiyor sinavlarda boş kagit veriyor ama okulu birincilik ile bitiriyor yüksek birde makam mevki elde ediyor tahsil sonrasinda varmi böyle birsey. Maalesef dünyanin hiçbir yerinde yok.
    Bedirde melekler insanlara hakki tebliğ etseydi gerçeği anlatsaydi savaş olmasaydi sözüne cevap . O insanlar Allahi zaten biliyorlar ama putlarindanda vazgeçmiyorlar. Bazilari kiz çocuklarinida diri diri toprağa gömüyorlar. Allahin istediği şekilde emir ve yasaklara uymuyorlar. Allah var olsun bize karişmasin istediğimiz gibi yaşayalim istediğimizi yapalim meselesi. Çekemiyorlar peygamberimizi muhammet okuma yazma bilmeyen bir çoban peygamberlik bize gelmesi lazimdi diyorlar.Ama onlar biryerlere kapanip ibadet etmemiş, Allaha yalvarip yakarmamiş, Hz. Muhammet yapmiş bunu. Din teblig edilmiş mekkelilerce kabul edilmemiş. Çok azi kabul etmiş. Melekler o insanlara insan şeklinde görünür dini öyle tebliğ ederlerdi. Onlarda yine inanmazdi. Geçmiş peygamberlerde örnekleri var bunun. Lut peygambere erkek kiliginda gelen 2 meleğe yapilan hakaretler ve bunu yapanlarin feci sonlari, Din zaten her zaman tebliğ ediliyor. Kasten inkar var sorun buradan kaynaklaniyor.
    Lut kavmi sapkinlaşti ceza aldi. Peki kadinlar ve çocuklardami sapkinlaşti. Bunun cevabi kadinlarda benzeri şeyleri kadinlar arasinda yapiyordu. Diyelimki misalen yapmadilar ama eşlerini bu kötülüklerden alikoymamak ayni suçu işlemek suça ortak olmak demektir. Siz görüyorsunuz neden engel olmuyorsunuz meselesi. Çocuklar ne diye öldürüldünün cevabi çocuklar anne babadan ne görürse onu yapar. O kavim cinsi sapkinlik sebebiyle mikrop yuvasi olmuştur. Onlarin ortadan kalkmiş olmasi insanliğin yararinadir. Bu arada çocuklarin ölmüş olmasi o çocuklarin muhtemelen cehenneme gitmemesinin garantisidir. Aksi halde ileride nasil yaşayacaklari malum. Lut kavminde sapkin olmayanlar daha çoktu, onlarin cezasi yapilan kötü işleri engelleyebilecekleri halde bananecilik yapmalaridir,
    Misal sokakta günahsiz biri vurulup öldürüldü ben katili gördüm, söylemiyorum kim olduğunu işte bu suçtur. Buda onun gibi birşeydir.
    Din korkudan var iddialari hiç kimse ben cennete gideceğim diyebiliyormu, hayir. Herkes muhakkak cehennemi görecek, şimdi Allah yok diye düşünecek olursak, öldük toprak olduk. Bitti herşey.
    Ama Allah var gerçegi önümüzde delilleriyle duruyor. Üstelik uyaricilarda gelmiş. Kim kimi kandiracak, yeniden yaratildiğimizda kimden nasil nereye kaçacağiz. Korku değil inkar edilemez gerçeklik.
    Allah ne diye kendini insanlara göstermiyor. Bizim gözümüz güneşe bakabiliyormu, ancak korunakli siyah camlarla. Hz. Musa Allahi görmeyi dilemişti. Karşi dağa bak dendiginde o dağa bir parça nur indi. Musa asm.in baktiğiyla bayildigi bir oldu. Demekki bu dünyalik gözlerimizin buna gücü yok. Allahi şöyle tasfir edelim kainatin içinde ve insanlara yiyecek taşiyor gezegenler arasinda. O zaman hem kendi yarattiklarindan küçük olur hemde insanlara hizmetci durumuna düşer, kainatin icinde zaman mekan var Allahin zaman ve mekandan münezzeh olma durumuda ortadan kalkiyor. Böyle Allah olmaz şanina yakişmaz.Allah kainati yaratmiş kiyamet günü bir eli ile toplayacağini söylüyor hemde birkaç göğü birden. Demekki kainattan büyük. Diğer gök katlarindanda. Çünkü onlari kendi yaratti. Kainatla ve diğer göklerle arasina perde koyar insanlarin yaşayacaği şartlari dünyada zaten hazirlamiştir. Bakar kim ibadet edip iyi işler yapacak kim günaha sapacak. Kainati yaratan Allah insanlari bir daha yaratabilir (tipki bir fabrikanin ayni üründen yapabilmesi yada bütün ürünleri yanmış olsa bile elinde hammaddesi ve formülü olduğu için aynisindan üretebilmesi gibi) sonrada hak edeni cennetine günahkarlarida cehenneme sokar. Bunlar Allaha çok kolaydir. Allah ben bir cevherdim bilinmek istedim bu sebep ile alemleri yarattim diyor. Bize düşen hakki hakkiyla tanimak onu inkar degil ona olan kulluk gorevimizi yerine getirmek düşer.
    Peki bozulan dinleri Allah koruyamadimi, cevabi bu dünya deneme uyarma dünyasi öyle her şeye müdahele yok. O kutsal kitaplari menfaat karşiliği bozanlara içlerinden bir ses yapma demiştir mutlaka.. Bu haktandir ama dinlememişlerdir. Cezalari aninda yazilir..

    • rammsteinn dedi ki:

      lut kavmindeki eşcinsellikten dolayı tanrı kavmi helak eder. kimse buna itiraz etmez. asıl hikaye bu helak edilmeden sonra başlıyor. lut ile kızlarının gittikleri mağarada üremek için ensest ilişkisi. genesis 19:30-38 .
      lutun kızları şarap içer sarhoş olur. babalarıyla girdikleri ilişki sonucu hamile kalırlar soyları devam eder.
      tabi bunu islam reddeder.onun için hikayenin devamı islamda yok sayılır. yazanlar yalan dolandır. adem ile havvanın çocuklarının üremek için ensest ilişkisi de yalan dolandır.

      • 1okuyucu dedi ki:

        rammstein;

        —lut kavmindeki eşcinsellikten dolayı tanrı kavmi helak eder. kimse buna itiraz etmez (senden alıntı)

        yanlış düşünüyorsun, böyle martavallara kimse itiraz etmezse, kitap ve peygamber gönderdiğini kanıtlayamamış tanrıların ben tanrının elçisiyim diyenlere inanmayanları cezalandırma hakkı olduğunu kabul etmiş olursun,

        oysa kitap ve peygamber gönderdiğini ilk muhataplarına kanıtlayamamış bir tanrının, ben tanrının elçisiyim diyenlere bırak inanmayanları top yekün yok etme hakkını? ben tanrının elçisiyim diyenlere inanılmasını bekleme hakkı bile kesinlikle olamaz?

        tanrının böyle bir hakkı olduğunu iddia edenler, her şeyin ölümle bitmesine inanmak istemeyenlerden beklentilerine (cennet) ve korkularına (cehennem) yenik düşenlerin tanrıdan geldiği iddia edilen kitaba kanıtsız inanma eğilimi göstermeleri sonucu oluşan taraftar kitlesidir, ve bu kitlenin şımarttığı küstah tanrıları, ben tanrının elçisiyim diyenlere inanmayanları top yekün yok etme hakkını kendinde görebilmektedir,

        böyle bir tanrı asla yoktur, çünki insanlarla kontak kurmak isteyen bir tanrı bunu yerel topluluklara uyarıcı göndererek değil, yaratılmış olan ve yaratılacak olan tüm insanlarla kontak kurarak yapar, kaldı ki tanrının yerel topluluklarla kontak kurabileceğini iddia edenler, Kuranın tüm insanlığa gönderildiğini söylerler ama tüm insanlığa gönderildiği iddia ettikleri kitabında tüm insanlığa ulaşmadığı realiteyle sabitken bu seferde tebliğden haberi olmayanların sınavdan muhatap olacaklarını söyleme dangalaklığını gösterirler, eğer tanrının sınav yaptığı iddia ediliyorsa, tanrılık ilkesi gereği bila istisnasız yaratılmış ve yaratılacak olan tüm insanların sınavdan haberinin olması gerekir,

        oysa bu iddiaları, tüm insanlığa seslendiğini iddia ettikleri tanrının tüm insanlara sesini duyuramadığının bir itirafından başka bir şey değildir, o nedenle tüm insanlığa ulaşmadığı için tebliği bile evrensel olmayan bir kitabın kapağını açmaya gerek bile yoktur, dolayısıyla kuranın içeriğini konuşmak abesle iştigaldir,

        çünki, tebliği ve sınavı evrensel olmayan bir tanrının gönderdiği kitapların içeriğini konuşmaya gerek bile yoktur,

        eğer konuşulacak bir şey varsa insan aklıyla bağdaşmayan, mantık duvarına toslayan anlatımları konuşmaktan ibaret olacaktır, buda inananlara nelere inandıklarını göstermek olacaktır,

        eşcinsel toplum martavalına gelirsek,
        hiçbir toplum, doğa yasalarının gerektirdiği normal davranış kalıplarının dışına çıkamaz, çünki toplumlarda aykırı davranış sergileyenler psikolojik sorunları veya hormonal bozuklukları olan marjinal gruplardır, o nedenle bir toplumun topyekün eşcinsel ilişkilere girmesi doğa yasalarına aykırıdır, yani eşcinsel toplum suçlaması uydurulmuş bir martavaldır,

        bunlar, insanın yaratılış fıtratını bilmeyen geri zekâlı ahmakların uydurdukları akıl dışı martavallardır, zaten biraz akılları olsa böylesine saçmasapan hikâyeler uydurmazlar, işin garibi böyle saçmalıklara inananların çıkabilmesi, hadi en son versiyonu 1400 sene öncesine dayanan tanrı inancında böyle saçmalıklara inananların çıkabileceği mümkün olsa da, içerisinde yaşadığımız çağda böyle saçmasapan masallara inananların çıkıyor olması? insanın vay be cehennem sen nelere kadirmişsin diyesi geliyor iama sen tanrıya inanmayan biri olarak bir toplumun tümünün top yekün eşcinsel ilişkilere girebileceğini nasıl düşünebiliyorsun bu konuda seni de anlamak mümkün değil?

    • ekrem dedi ki:

      şunu söyleyeyim ki, hiç bir ateist gerçekten 3000 değil 1 melek görse, 1400 yıl değil, 1 yılda ikna olur tebliğ için. hiç kimse bile bile cehenneme girmek istemez siz zannediyor musunuz ki müşrikler bile bile cehenneme ye gitmek için inat etmişler hayır hiç kimse inat etmez ama kimse de ( inanlar hariç) aklını peynirle yememiş kendi yarattığını ikna edemeyen tanrı bence kendine başka iş bulsun. düşün fabrika araba üretiyor ama arabalar patronun istekleri yapmayınca, cehenneme, ateşe atarsa adama deli derler değil mi?

  25. isin dogrusu dedi ki:

    Sizde her iftira serbest allaha inanmayinca. O civarda baska sehirmi yok. Kaldiki lutun karisi öldu. Çocuklari kaldi. İyide etraf hep sehir. Bu olay 4500 yillik belkide daha eski. Dunyada insanda bitmemis. Lut ibrahim peygamberin yegeni. Bu olay kasti karalama. Çunku insan cok. Bakin boyle birsey olsa sodom ve gomore sehirlerini yok eden Allah lutu hayda hayda yok eder. Birde kendi çocugundan evlat edindi diyelim bir kisi bu hicbirseye benzemez çocuklar hem oyle bir sakat dogarki zihinsel anlamda. Bizim orada adam kendi kizlarina tecavuz etti. Ortaya cikar cikmaz intihar etti. Yoksa toplum hallediyor. Bu olay ateist uydurmasi. Allaha inanmadimmi hersey serbest. Cunku dunya insan dolu. Bunu hic kimse kndi cocuklarina yapmaz. Soyu uremis lutun daha uremesine gerek yokki. Bu mantikla adamin iki kizivar eşi öldu kizlarina tecavuz eder sonucu ortaya cikar, boyle dul adam dolu ama boyle bir olay hic yasnmiyor.
    ADem peygamber olayi ensest sayilmaz cunku baska insan yok. Orada ikiz kardesle evlenmek yasagi var. Orada bile sinirlama var.Allahin korumasi var.

  26. isin dogrusu dedi ki:

    Bu arada yanlis anlasilmasin ademin zaten cocuklariyla iliskisi yok. Çocuklar arasi evlenme konu. Kabil kendi ikiziyle evlenmek istedi dinen yasak oldugu icin izin cikmadi. Onun ikizinin habil ile evlenmesi lazimdi. Kabil cekemeyip kardesini öldürdu. Ama adi bugun bile lanet ile anilir.
    Site yonetimi ozgur birak su siteyi hersey dokulsun ortaya. Şu yazilsin bu yazilmasin olmazki. Mumkunse özgurluk. Bak kac yazim girmiyor, iftira yok hersey ortaya dökulsun.

  27. isin dogrusu dedi ki:

    Bakin söyle diyelim galiba ingilizler nuh peygamberin hayatini sinema filmi yapmislardi. Bu belgeselde lut peygamberin mevzusunuda filme soktular. Sodom ve gomore şehirlerinin yok edilmesini. Halbuki bu olay binler sene sonra ibrahim peygamber zamanindadir. Bunu nuh tufanindan önce diye gosterdiler.yalan yanlis bilgi açiktir. Bakin ayni ingilizler gilgamis destanini nuh tufani bu olaydan alinma dediler. M.o.2776 gilgamis destani. Nuh tufani bin belki birkac bin yil daha eski. Lafi nereye getirecegim. Din adina yazilanlari karalamak için boyle seyler tabiiki uydurulacak. Cunku adam Allaha inanmiyor. İbrahim peygamber dunyanin en zenginlerinden. Lut o sehirlerin adami degil uyarici olarak gitmis o sehirlere. İbrahim peygamber gonderiyor. Donuste evlerini bulamamis olsalar misalen ibrahim peygamber Lutada ev acar cocuklarinada. Lut un dayisi idi.olay biraz uydurma, hic kimse kendi kizlarina bunu yapmaz.

  28. dinsizlikte ve yanlista aşiri gidenlere dedi ki:

    Adam Allaha inanmiyor basiyor kufuru yuce Allaha peygamberlere intikam alircasina iftira. İbrahim peygambere kiz kardesiyle evlendi yalani. Luta kendi kizlarindan cocuk yapti yalani, musa peygamber misirli birine yumruk atti. Adamin cani azmis öldu. Ona katil damgasi.halbuki öldurme kasti yoksa kusurlu ölume sebebiyet vermedir. İsa peygamberin babasi yok ona gayrimesru damgasi. Halbuki kadinlari erkek olmasa kendilerinden ureyebileklerini bilim kabul ediyor. Tvde bile duydum. Olan budur. Bizim peygamberimizin nikahli esleri cokmus, nikahi var kime ne. Anlatiyoruz birileri birseylerden intikam alir gibi yazi yaziyor. Emin olun bunlari Allah da yaziyor huzurumahserde o peygamberler ayri ayri davaci olacak. Nasilsa olaylarin uzerinden binler yil gecmis kim ne diyecek bas iftirayi.
    Herkes herseyi yazar. Ataya neler yaziyorlar. Bir baskasida hz. Ali icin Allah ali suretinde insanlara gorundu diyor. Bir baska hikaye. Hz. Ali bir gunde 999 kisiyi öldurmüs. Allahtan 1000 inciye izin istemis. Namaz kilan birini öldurmesine izin cikmis. Sebep karisini kiskanmazmis. Karisini kiskanmamak tabi kotu ama bu olayda uydurma herkes kafasina gore birseyler uydurup yaziyor vebali var. Gunde 1000 kisi öldurmek varmi. Hz, Ali Allahla nasil konusacak. Bunlarda dinde sapitma.

  29. her iyi sey Allahin delilidir dedi ki:

    Arabalar benzetmesi zeka özru gibi olmus. Meleklere örnekleme cinlere şeytanlara hepsine örnekleme yapiyoruz yapmayada devam edecegiz. Benim obur yazilarimada bak. Site mumkunse cabuk onay siralamaya girmesin diye kasten bekletiliyor araya baskalari alinarak kutulmaya onlar sokuluyor

    • pante dedi ki:

      Bir kez daha site aleyhine sabote-karalama amaçlı iftira atarsan engellenirsin.
      Katılacakasan adam gibi katıl ve sadece konu hakkında fikrini yaz.

  30. meleklerin yardimi dedi ki:

    Kanuni sultan suleyman doneminde macaristandan bir guresci geliyor istanbula herkesi yeniyor. Osmanli dunyanin en guclu devleti padisahin zoruna gidiyor bu durum cevre sehirlerden adam bulunuyor guresci. Macar yine yeniyor.yahya hoca var yasli basli adam gel diyor macara beraber gureselim. Gures basliyor. Macari tuttugu gibi atiyor. Soruyor buna padisah nasil yendin o azmani diye Oda benim tutmamla birlikte gormedigim birseyler daha tuttu onu firlatip attilar diyor.
    Uydu kanallarinda belgeselde yayinlandi gecen sene Amerikada kaza oluyor adam aracin altinda kaliyor etrafta kimse olmuyor tek kisi kac tonluk araci kaldirip adam kurtariyor. Normal zamanda yapamazdik diyorlar ne oldu nasil oldu anlayamadik diyorlar kac kisi konustu.belgeselciler insanda anormal durumlarda normalin 8 -10 katina kadar cikabilen gizli guc oldugunu bunun boyle durumlarda ortaya ciktigini soylemisti. Din buna meleklerin yardimi diyor. Yoksa Canakkalede 220 okka yani 286 kiloluk top mermisini kaldirip yuvasina koyarak atesleyip dusman gemisini denize gomen havranli seyit onbasinin bu gucunu neyle aciklayacagiz. Tabiiki meleklerin yardimiyla.

  31. meleklerin yardimi dedi ki:

    Pante ben aceleci adamim seninle kavgada edecegiz arkadasda olacagiz karalama degil mizac. Beni atarsan kalite duser. Seninki gibi kac siteyle kavgada ettik ama sonra ne kadar iyi olduk.

  32. Allahdan olan şeylere örneklemeler dedi ki:

    Bir okuyucu Biz kanitlari koyuyoruz. İnkar bilerektir. Bir okuyucu, peygamberlerde Allahin karsisinda zavallidir. Bu konularda kimsenin hicbir cikari olmaz. Deliller siralanmis daha yuzlerce yazacagiz. Sizde inkar etmeye devam edeceksiniz. Baskalarinida ayartacaksiniz. Benimde genclikte suphelerim vardi bazi konularda Allahdan varligina dair delil istedim geldi. Hemde Allahtan oldugu cok belli bir sekilde geldi. Daha ya olmaz boyle birsey bu tesaduf dersem sadece kendimi kandirmis olurdum. İzah edemedigin seylerdir Allahin delili. Çok sene once Köyde duruyor yazin annem babam. Orada bahce yapiyorlar. Yardima gideyim dedim minibuse atladim koye gittim, ben gittim onlar dönmüş. Gittigimde karanlik olmusru. Geri donuse arac yok. Evi gectim avlu kapisi bile kilitli. Avludan atladim. Bahceye girdim. Mecbur bahcede sabahlayacagim. Verandaya yattim. Uyurken komsu evlerden birinin kedisi yemek istemeye geldi, kendi yemegim yokki ona ne vereyim. Uykumu kacirdi. Vurmasam gitmez yavas bir patlattim. Zoruna gitti hayvanin miyavlayarak gitti. Onun miyavlamasina agactaki karga benzeri bir kus öttu. Onun sesine bir köpek geldi avluya uluyor. Yattim verandaya umursamiyorum. Avlunun disinda silahlar patlamaya basladi. Kendi yerimizde rezil oluyoruz, cikmasam jandarma cagiracaklar ciktim. Taniyor bekci. Hadi dedim işine. Görunce sordu gitti. Otede biri daha vardi oda silahli dedim eve geldim bizimkilrr dönmüs bende anahtar yok bahcede yatiyorum. Tamam dediler. Neyse yattim sabah oldu şehre döndum minibus ile eve geldim. Evdeki kizim baba dedi ruyamda ne gordum biliyormusun. Sen bahcede kaliyordun iki adamlar geldi avluya ates ediyorlardi. Benim yasadigim bu olayi o çocuga ynen gosteren Allahdir. Benzeri şaşilacak bir suru olay var yazilacak,

  33. ekrem dedi ki:

    BENİ YARADAN KİM SEN, BEYNİMİ YAPAN KİM SEN, AKLIMI YAPAN KİM SEN ANAMI VE BABAMI YARADAN KİM SEN HER ŞEYİMLE SENİN ESERİNİM DEĞİL Mİ O ZAMAN SENİ İNKAR BEN İSEM BENCE TANRIM KENDİNİ SUÇLA VE CEZA VARSA KENDİNE UYGULA ÇÜNKÜ BU OLAYDA BENİM HİÇ AMA HİÇ KATKIM YOK

  34. bir kul dedi ki:

    EKREM
    BENİ YARADAN KİM SEN, BEYNİMİ YAPAN KİM SEN, AKLIMI YAPAN KİM SEN ANAMI VE BABAMI YARADAN KİM SEN HER ŞEYİMLE SENİN ESERİNİM DEĞİL Mİ O ZAMAN SENİ İNKAR BEN İSEM BENCE TANRIM KENDİNİ SUÇLA VE CEZA VARSA KENDİNE UYGULA ÇÜNKÜ BU OLAYDA BENİM HİÇ AMA HİÇ KATKIM YOK DEMİŞSİN –>

    zaten olsaydın sen ilah olurdun ilah kimse o yaratır ve yaratanda hesabını sorar

    BAKARA 172 Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyiniz. Eğer sadece Allah’a kulluk ediyorsanız, O’na şükrediniz.

    FURKAN 2 O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir.

    06/04/2015, ŞU TARİHLİ YAZIYI OKDUKTAN SONRA ALTTAKİ AYETLERİ OKUTYUN

    ZARİYAT 56 Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

    ZUHRUF 44 Doğrusu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.

    ENBİYA 23 Allah, yaptığından sorumlu tutulamaz, onlar ise sorguya çekileceklerdir.

    FAKAT HESAP GÜNÜNDE ÖYLE DEGİLDE ALTAKİ AYETTEKİ GİBİDİYECEGİNİZİ SÖYLÜYOR YÜCE RABBİM

    FATIR 37 Onlar orada, “Ey Rabbimiz! Bizi çıkar. Daha önce yaptıklarımızın aksine iyi işler yapalım” diye feryat ederler. Kendilerine, “Size, düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? Şimdi tadın azabı! Zâlimlerin yardımcısı yoktur” denir.

    Bu iddiayı Kuran’dan bir örnekle ele alalım.

    Kuran’da cehenneme gidecek olanların pişmanlıklarından ve Allahın bunlara nasıl cevap vereceğinden haber veriliyor.

    Fatır suresinin 37. ayetine göre cehennemlikler şöyle diyecekler:

    ”Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım!”

    Yine Fatır suresinin 37. ayetine göre Allah bu insanlara şöyle cevap verecektir:

    ”Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi?”

    Demek ki cehenneme gitmemek için… doğru yolu bulmak için düşünmek gerekiyormuş.

    Ayete dikkat edin normal bir cevap yerine soru sorularak cevap veriliyor. ”Eğer düşünseydiniz cehenneme gitmezdiniz” de diyebilirdi. Fakat ayetin bu şekilde bir yapıya sahip olmasında muhteşem bir incelik var. Bununla hem nasıl cevap verileceğini bilmiş oluyoruz hem de bizim sorgulamamız sağlanıyor. Daha fazla düşünmemiz için ayetin önü bir nevi açık bırakılıyor.
    YAZI ALINTIDIR

    FURKAN 70 Ancak tövbe eden, inanan ve yararlı iş yapanlar hariç. Allah onların kötülüklerini iyiliklerle değiştirecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır; çok merhametlidir.

    saygılarımla

    • 1okuyucu dedi ki:

      bir kul;

      —FATIR 37 Onlar orada, “Ey Rabbimiz! Bizi çıkar. Daha önce yaptıklarımızın aksine iyi işler yapalım” diye feryat ederler. Kendilerine, “Size, düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? Şimdi tadın azabı! Zâlimlerin yardımcısı yoktur” denir. (senden alıntı)

      yanılıyorsun dostum, bize yaptıklarımızın hesabını sormaya kalkacak bir tanrıya, “bre dangalak! sen kitap ve peygamber gönderdiğini kanıtlayamadığın halde, hangi hakla bizden hesap sormaya kalkıyorsun” dedikten sonra münasip bir yerine tekmeyi sallayacağız,

      sen önce, elindeki kitabın evrensel bir kitap olup olmadığına bak, ondan sonra kitabın tanrıdan gelip gelmediğine karar ver, sanki öteki tarafa gidip görmüşün gibi öyle al gülüm ver gülüm misali kurgulanmış sahibinin sesi ayetleri buraya yazmakla bir şeyler söylediğini sanma,

      önce kendine şu soruyu sor, insanlara bir şeyler bildirmek isteyen bir tanrının yaratılmış ve yaratılacak olan tüm insanlara ulaşması mümkün müdür değil midir?

      mümkünse, hangi yöntemle mümkündür? mümkün değilse neden mümkün değildir?

      dikkat et, alelade bir varlıktan söz etmiyorum, bir tanrıdan söz ediyorum,

      haydi cevabını bekliyorum, bu arada bakara-178’le ilgili cevabını halâ bekliyorum.

  35. ekrem dedi ki:

    sizin tek deliliniz Muhammedîn yazdığı kitaptır kendi çalar kendi oynar misali, bana mantıkça şeyler söyleyin öyle 1400 yıl önce yazılmış güya kutsal metinlerle gelmeyin, pekala bende güzel ve daha mantıklı ve az çelişkili bir kitap yazarım hem de 23 sene de değil 1 senede peki bana inanacak mısınız ? lütfen muhammed ile benim farkımı söyleyin ama mantıklıca?

    • 1okuyucu dedi ki:

      ekrem;

      —hem de 23 sene de değil 1 senede peki bana inanacak mısınız ? lütfen muhammed ile benim farkımı söyleyin ama mantıklıca? (senden alıntı)

      kitabın benzerini yazmak için hiç boşuna heveslenme, çünki ne kadar uğraşırsan uğraş daha iğrencini yazman mümkün değil,

      iyisimi sen kitap yazmayı boşver, al eline Kuranı, kurandan haberi olmayan topluluklardaki aç gözlülere cenneti vaad ederek, (birkaç kişi vardır belki) korkakları cehennemle korkutarak mevcut kitaba taraftar toplamaya çalış? çünki kitaptan haberi olan korkaklar, 2 yusuflu .ıç korkusundan kanıt aramadan sorgusuz sualsiz kitaba inandılar, yani sana İslâm aleminde ekmek yok, onun için deplasmana çıkman gerekiyor.

      • rammsteinn dedi ki:

        1okuyucu
        belki biliyorsundur. birisi bu “kurandan daha iyisini getirin” lafından bıkmış olacak ki,üşenmeden yazmış
        http://tr.wikipedia.org/wiki/Ger%C3%A7ek_Furkan
        gerçek furkan
        wikide kadınlar için olan kısmı var
        Baba, Söz, Kutsal Ruh ve Bir ve Tek olan Tanrının adıyla, Ey, siz inananlarımız arasındaki zalim ve kararsızlar, neden kadınları alıp satabileceğiniz bir eşya olarak görüp küçültüyorsunuz, neden onları hurma ağacının çekirdeği gibi bertaraf ediyorsunuz? Kanadı kırıldı ve hakları elinden alındı. Bu adil insanların davranışı değil. Kadınlara, sığırmışlar gibi her istediğinizi yaptırmayı kabul ettirdiniz, evlerinizde köle gibi hapsettiniz. Onlar istemese bile cinsel ilişkiye zorladınız. Bu adaletsizlik ve ahlaksızlığın en yüksek boyutu.

        kurandaki kadın ile furkandaki kadın arasında uçurumlar var. ama müslüman olan bunu kabul etmez. yoksa hurilerini kaybeder.

  36. ekrem dedi ki:

    ben bazı güya dinci geçinen sitelere yazı gönderiyorum ama farklı düşündüğümden dolayı yayınlamıyorlar çünkü hep korkuyorlar insanlardan, cehennemden, para kaybetmekten v.s ama bunun gibi siteler ve özgür düşünen siteler bunu kolay kolay yapmaz.

  37. bir kul dedi ki:

    ekrem
    sizin tek deliliniz Muhammedîn yazdığı kitaptır kendi çalar kendi oynar misali, bana mantıkça şeyler söyleyin öyle 1400 yıl önce yazılmış güya kutsal metinlerle gelmeyin, pekala bende güzel ve daha mantıklı ve az çelişkili bir kitap yazarım hem de 23 sene de değil 1 senede peki bana inanacak mısınız ? lütfen muhammed ile benim farkımı söyleyin ama mantıklıca?

    KUR’AN MEYDAN OKUYOR !

    Kur’an emsalsiz olduğuna ve benzerinin oluşturulamayacağına dair meydan okuyan bir kitaptır. Bu meydan okuma şu dört ayetle yapılmış ve kademe kademe gerçekleştirilmiştir.

    Önce inkarcılardan o zamana kadar inen kısmının benzerinin getirilmesini talep eder:

    İSRA 17/88 De ki: “Andolsun, bu Kur’ân’ın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, benzerini getiremezler.”

    Sonra meydan okuyuşundaki isteği daraltır ve Kur’an’ın tamamından onun içindeki 10 sureye talebini indirir:

    HUD 11/13 Yoksa, “onu kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru iseniz, Allah’tan başka çağırabildiklerinizi yardıma çağırın da onun gibi uydurulmuş on sûre getirin.”

    Bu 10 Sure talebine de kimse cesaret edip cevap veremez, yani bir şeyler ortaya koyamaz.

    Son safhada meydan okumada talebini daha da indirir ve tek bir Sure getirmelerini ister.

    YUNUS 10/38 Yoksa, “Onu uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru iseniz, Allah’tan başka, gücünüzün yettiklerini çağırınız da, onun benzeri bir sûre getiriniz.”

    İşte bu üç ayetle meydan okumasından bir sonuç alamayınca inen bir ayetle, bu işin hiç bir zaman oluşturulamayacağının altını çizer:

    BAKARA 2/23 Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur’ân’dan şüphe ediyorsanız, siz de onun bir sûresinin benzerini getiriniz ve eğer sözünüzün eri iseniz Allah’tan başka tapındıklarınızı da yardıma çağırınız.

    ‘’ Eğer kulumuza indirdiklerimizden şüpheye düşüyor iseniz Allah’tan başka tüm yardımcılarınızı da çağırın.

    BAKARA 2/24 Kur’an’ın veya on suresinin benzerini getiremediniz; bir suresinin benzerini de asla getiremeyeceksiniz. O halde yakıtı insanlar ile taşlar olan ve kâfirler için hazırlanmış bulunan ateşten korkun!

    Bu ilahi sözler şimdiye kadar hiçbir benzerinin oluşturulamadığının ve kıyamete kadar da oluşturulamayacağını kesin bir dille belirtir.
    YÜCELER YÜCESİ OLAN ALLAH MEYDAN OKYACAK VE ŞU ZAMANA KADARDA KİMSE MEYDAN OKMAYA KARŞI CIP CÜRÜTEMEYECEK BENDE BU DURUMU AYAN BEYAN TÜM İNSANLARIN BİLDİGİ GİBİ BİLECEGİM SONRA KALKIPTA AKLIMA VE MANTIGIMA DEGİLDE HEVA VE HEVESİME UYARAK BİZ ACİZ KULLARIN ACİZ DURUMU KARŞISINDA KENDİSİNEDE FAYDASI OLMAYAN KULLARININ TARAFINI SECECEGİM BENİM AKLIMI PEYNİR EKMEKLE YEMEDİM KUSURA BAKMAYINIZ BU İNSANINHAYATI BOYUNCA HAYATINDA YAPABİLECEGİ EN TEHLİKELİ BİR SECİM OLUR O YÜZDEN BEN ALLAH BU KURAN BENİM AYETLERİM DİYOR VEDE BEN KORUYACAGIM DİYORSA KAİNATTA KİMVARSA BİR ARAYA GELSELER TÜM TEKNOLOJİYİDE KULLANSALAR ASLA VE ASLA BİR ZARAR VEREMEZLER MÜMKİNATI YOK OLMADIDA OLMASIDA MÜMKİNDEGİL

    HİCR 15 /9 Kur’ân’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.

    NOT YÜCE ALLAH IN NE YAPACAGI NE YAPMAYACAGI KENDİSİNİN KONUSUDUR BİZLERİN DEGİL NE DEMİŞSE O DUR

    ALİ İMRAN 3/193“Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, ‘Rabbinize inanın!’ diye imana çağıran bir davetçiyi işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al!”

    NOT BU KİTAP BİR BEŞERE AİT OLSA İDİ CÜRÜTÜLÜRDÜ BU KESİNDİR TEKRAR EDİYORUM EGER BU KİTAP BİR BEŞERE AİT OLSA İDİ AMA MUTLAKA VE MUTLAKA CÜRÜTÜLÜRDÜ BENİM AKLIM VE MANTIGIM BİR BEŞER HER NE YAPMIŞ VE HER NE YAZMIŞ İSE KESİNLİKLE BİR BAŞKA BEŞER OLAN BİRİ ÖNUN HERNE YAPTI VE HER NE YAZDI İSE HEM AYNISINI HEMDE DAHA İYİSİNİ HEMDE EN KÖTÜSÜNÜ YAPMIŞTIR VE YAPAR İŞTE BU BİR SAGLAMADIR AKILI İNSAN AKIL VE MANTIGINI KULANIR ASLA MEYDAN OKUMAYA KARŞILIK VEREMEYEN BEŞERE GÜVENMEZ AKIL VE MANTIGI İLE DÜŞÜNEN BİR İNSAN
    NOT
    lütfen muhammed ile benim farkımı söyleyin ama mantıklıca?DEMİŞSİNİZ
    o da bir beşerdi AYNI HEPİMİZ GİBİ

    FUSSİLET 6 De ki: “Ben ancak sizin gibi bir insanım. Tanrınızın tek bir tanrı olduğu bana vahyediliyor. Artık O’na yöneliniz. O’ndan af dileyiniz. Ortak koşanların vay haline!”

    KEHF 110 De ki: “Ben de sadece sizin gibi bir insanım. Bana sizin tanrınızın tek bir Tanrı olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmak isterse iyi amel yapsın ve kullukta hiçbir kimseyi Rabbine ortak koşmasın.”

    O ZAMAN SANA DÜŞEN ONUN YAZDIGINI İDDİA ETTİGİN O KİTABI YA KENDİSİNİ YA 10 SÜRE YADA HER HANGİ BİR 1ADET SÜRE YAZMALISIN İŞTE SANA MANTIKLI BİR CEVAP SENİN KENDİ İDDİAN OLAN YAZINA İSTİNADEN
    BUYUR KOLAY GELSİN

    BAKARA 2/23 Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur’ân’dan şüphe ediyorsanız, siz de onun bir sûresinin benzerini getiriniz ve eğer sözünüzün eri iseniz Allah’tan başka tapındıklarınızı da yardıma çağırınız
    DİYOR YÜCE RABBİM
    NOT BENDEN TEK FARKI BENDEN COK İYİ AHLAKA COK İYİ İNSANLIGA SAHİPMİŞKİ YÜCE ALLAH O ZAMININ KULLARI İÇİNDE ONU SECNİŞ BU BENİM YÜCE ALLAH IN KİTABINDAN ANLADIGIM BAŞKASINI BAGLAMAZ
    SAYGILARIMLA

    • ekrem dedi ki:

      bir kula cevap; kul demek köle demek bir. ayrıca demişsin ki 1 süre dahi yazamasın ben sana 1 süre değil 31 süre yazarım ve kuranı da okudum tam anlaşılmayan ama “açık seçik bir şekil ayetlerimizi indirdik” diyor bu ne yaman çelişki ve yazacağım ayetler de kesinlikle kurandan daha tutarlı daha az çelişkili ve anlaşılır olacak ama kimse peygamberliğime kimse inanmaz niye çünkü hemen her kes sen kimsin ki diyecekler, madem muhammed bir insandı ona inanıyorsanız bana da peygamberliğime ve son olduğuma inanmalısınız delil diyorsanız size sürelerimi gönderirim olur biter.

      • bir kul dedi ki:

        ekrem
        iddia yı ben yapmıyorum ben yaparsam kitaba benzer tutarlı bir kitap derim benzaten meydan da okuyamam
        yazmadan peşinen inanmayaagımı söylüyorsunuz oysaki Sİzin sözse kendisi yazdı dediginiz allah ın resülü kimseye ben kitap yazacam fakat bana inanmayaksınız dememiştir sorunu şimdiden anlamiş olmalısınızki şart koşmuşsunuz eger bu iddianızı ispatlarsanız zaten emin olabilirsiniz mutlaka inananlar olacaktır zaten tutarlılıgınızda bunun göstergesi olmayacakmı sözde muhammet yazdı ve inanırlarıda inandı işte ayen böye eger tutarlı yazarsanız ki haşa nediyorsunuz –>kuranı da okudum tam anlaşılmayan ama “açık seçik bir şekil ayetlerimizi indirdik” diyor bu ne yaman çelişki ve yazacağım ayetler de kesinlikle kurandan daha tutarlı daha az çelişkili ve anlaşılır olacak<–demişsin

        BU DEDİGİNİZİ YAPARSANIZ ZATEN TELAŞ ETMENİZE GEREK KALMAZ KORKMAYIN
        2015 TEKİ EN BÜYÜK KİTLE SİZİN KİTLENİZ OLUR DÜŞÜNSENE 1400 SENE ÖnCEDEN MEYDAN OKUMUŞ VE HALA KİMSE CIKMAMIŞ BÖYLE BİRŞEY YAPARSAN DÜNYANIN 1 NUMARALI İNSNI SEN OLURSUN BUNDAN EMİN OLABİLİRSİN DOGRULUGUNUN NETİÇESİ OLARAK KESİNLİKLE KENDİNDEN SÖZETTİRİRSİN OZAMAN ANLARSINKİ TAMAM BEN MEYDAN OKUMAYI GERÇEKTEN BAŞARMIŞŞIM GUİNES REKORLARI KİTABI BU YÜZDEN KESİNLİKLE KİTABINI VE İSMİNİ 1..SIRADA ZATEN YERVERECEKTİR BUNDAN EMİN OLABİLİRSİN DÜNYA İNSANLIGI KARŞITARAFI BÖYLE BİRİNİ 4 GÖZLE BEKLİYOR KESİNLİKLE SANA YARDIMCI OLACAKLARDIR BENİM GELMEMİ DEGİL HATTA SAKIN GELME DERSİN O KİTLEYİ GÖRÜNCE BANA İHTİYAC BİLE DUYMAZSIN BENİ UNUTUR GİDERSİN SENİN MAKAMINA ULAŞANA AŞKOLSUN DER SANA KÜSERİM

        SAYGILARIMLA

  38. ekrem dedi ki:

    ey tanrım; suriye de ırakta 100 binlerce mazlum insan öldürülürken sen yukarıda kahveni içiyorsun sonra mı diyorsun geciken adalet adalet değildir. iş işten geçtikten sonra sakın kimseye ama kimseye işkence etme yoksa zalimlerden olursun

    • 1okuyucu dedi ki:

      ekrem;

      —ey tanrım; suriye de ırakta 100 binlerce mazlum insan öldürülürken sen yukarıda kahveni içiyorsun sonra mı diyorsun geciken adalet adalet değildir. iş işten geçtikten sonra sakın kimseye ama kimseye işkence etme yoksa zalimlerden olursun (senden alıntı)

      merak etme, evrenin tanrısı kahvesini içerken bir yandan da manalı manalı tebessüm ediyor?

      tanrı tüm insanlara en büyük nimet olan aklı vermiştir, verdiği aklı kullanıp kullanmamayı insanların tercihine bırakmıştır, yani insanların yaptıkları ahmaklıkların sorumlusu tanrı değildir,

      eğer insanlar aşırı çoğalmak yerine yeryüzünün mevcut envanterini göz önüne alıp nüfus plânlaması yapabilselerdi, örneğin, dünyadaki insan sayısı bir milyar olsaydı, bugün yer yüzünde ne açlık olurdu, nede petrol savaşları ama insanlar savaştıracak kelle derdine düştüklerinden bir araya gelip sürü gibi çoğalmalarına bir çözüm aramamışlardır, bazı ülkeler nüfus plânlaması yapsa da, bazı ülkeler 2 tane yetmez üçer dörder yapın diyerek hatta çok çocuk yapanlar maddi destek vaad ederek insanlığın sonunu hazırladıklarını anlayamamaktan bile acizler?

      doğada dengeler arz talep üzerine kurulmuştur, eğer arz talebi karşılamıyorsa, yani pasta küçükse kavgaların büyük olması kaçınılmazdır,

      böyle giderse, dünyanın bu hali bile göreceğimiz en iyi günler olacaktır, birde dünyadaki insan nüfusunun 20 milyar olduğunu düşün, muhtemelen insanların beslenme menüsüne insanlarda dahil olacaktır,

      yani ortada endişe edecek bir şey yok, her şey doğa yasalarına uygun olarak sürüp gidiyor.

  39. akillica dusunmek dedi ki:

    Suriyede irakta yuzbinlerce insan ölürken sen kahveni iciyorsun, Allahi insan gibi gormek. Hata. Suriyede irakta yuzbinlerin ölümüne kim yada kimler kendi çikarlari ıcın sebep oluyorsa bütün ölenlerin günahini ustlenerek yanacak. 1 kisiyi ölduren birkisilik onmilyonu ölduren o kadar ayrica diger gunahlari, digerleri gunahsiz ölenler sehit, Baska milletler icin soyleyeyimde buradakiler saymasin bana. Bu dunya inanmayanlarin cenneti. 70 yada 80 senelik cennet.sonra ver bakalim hesaplari. Ey komutan bu orduyu dusmana ne karsiliginda sattin (sozum ulkemize degil) ejnebi askerleri camiye siginanlari zevkine bombalamanin hesabini vermeyecekmi zannediyorsunuz.
    Allah. Her hangi bir kulu yarattiysa onun sahibidir.uzerinde istedigi tasarrufu yapar. adam yuzyil ibadet eder. Allahin hoşuna gitmeyen bir ışi olur hepsi yanar cehenneme. Bir kisinin ömru hata ve kufurle gecmistir. Ama Allahin hosuna giden iyi bir işi olmustur. Aninda verir Allah imani. Gunahlari sevaba dönuverir. Allaha diklenmek akil kari degildir.buralarda cekistirmekden cok kendi içinizde sagliklica dusunun. Ben iyi biliyorum devletin bir suru deli sacmasi akil mantik almayan kanunlari var. Ama uymak zorundayiz. Belki elestiririz. Ama uymazsak cektirir.
    Sizin o celiski dolu dediginiz ayetleri kendi kafamizdan kurgulayarak degil bir bilene sorarak neyin ne oldugunu anlamak daha dogru degilmi.

    • ekrem dedi ki:

      biz eğer ortada adaletsiz bir tanrı varsa ki var onu elbette ki eleştiririz, yoksa krallarda ben güçlüyüm isteğimi yaparım size uymak kalır onun eğer ilahi olduğunu ve merhametli olduğunu ediyorsa bunu mantığımızın da kabul etmeli. sonra aklımızı, düşüncemizi de olumlu olumsuz o yaratmışsa ne diye düşüncemizden dolayı bizi sorumlu tutuyor kendi eserini beğenmiyorsa bütün insanlar dan

    • 1okuyucu dedi ki:

      akillica dusunmek

      —Suriyede irakta yuzbinlerce insan ölürken sen kahveni iciyorsun (senden alıntı)

      sadece kahve içmiyorum, beklentilerinin, korkularının, tutkularının kölesi olmuş insanların zaaflarını istismar ederek tanrıyla aldatmaya kalkanların uydurdukları anlaşılmaz ayetlerle (müteşabih) kendisine inananları bölük pörçük ederek birbirine boğazlatan ahlâksızlara lânet okuyorum, bu lânet okumaya günümüzde yangına körükle gidenler de dahil,

      —Sizin o celiski dolu dediginiz ayetleri kendi kafamizdan kurgulayarak degil bir bilene sorarak neyin ne oldugunu anlamak daha dogru degilmi. (senden alıntı)

      hayrola bir bilene sormak lâzım dediğine göre o bir bilen sen misin yoksa?

      bize gelince bir bileni bulsak soracağız ama gelgelelim bir bileni ara ki bulasın?

      örneğin; farz kılınan bir kısas ayetinde, (bakara-178) hür, köle, kadın kelimelerinin ne işi var diye soruyoruz ama cevap verecek bir kişiyi bulamıyoruz,

      aslolan suçlunun cezalandırılmasıysa suçlunun cinsiyetinden ve statüsünden bahsetmenin ne gereği var? diye soruyoruz ama cevap verebilecek bir kişiyi bulamıyoruz,

      hür ve köle olan insanların yaratılış fıtratları gereği aynı zamanda kadın ve erkek olmak üzere 2 farklı cinsiyete sahip oldukları geri zekâlılar tarafından bile biliniyorken, Kuranın tanrısının hüre hür, köleye köle dedikten sonra hiç gereği yokken niye ayrıca kadına kadın dediğini soruyoruz ama cevap veren yok,

      söz konusu kısas hükmünün uygulanabilmesi, ayetin farz kılınması nedeniyle ancak kölelik düzeninin olduğu ve cinsiyet ayırımcılığının yapıldığı bir toplum yapısıyla mı mümkün olacağını soruyoruz ama cevap veren yok, yani belli bir toplum yapısına göre düzenlenmiş hükümlerin, kriterleri taşımayan topluluk yapılarında uygulanamayacağını söylüyoruz ama cevap veren yok,

      kuranın tanrısının niye hüre köle, köleye hür, hüre kadın, kadına hür, köleye kadın, kadına köle demeyip sadece niye hüre hür, köleye köle, kadına kadın dediğini soruyoruz ama cevap veren yok,

      farz ibadetlerin (namaz, oruç) gün doğumu, gün ortası, gün batımı, beyaz ipliğin siyah iplikten ayrılması gibi kriterlere bağlanması nedeniyle??? gece ve gündüzün 24 saatlik periyodlarla gerçekleşmediği kutuplara yakın bölgelerde yerine getirilip getirilemeyeceğini soruyoruz ama cevap veren yok, öyle ya farz kılınan bir ibadet, öngörülen kriterlerin mevcut olmadığı yerleşim birimlerinde yerine getirilememesi söz konusuyken, yani Müslümanların kutuplara yakın bölgelerde farz ibadetleri yerine getirmesi mümkün değilken mekana ve zaman uymayan ayetlerin tanrısal olamayacağı ortadayken bizim sorularımıza cevap veren çıkmıyor,

      yani kendimiz söylüyoruz, kendimiz kendi aklımızca cevaplıyoruz, oysa sorularımıza bir cevap veren çıksa bir daha sormayacağız ama gelde cevap vereni mumla ara?

      biraz sıkıştırmaya kalktığımızda da, kardeşim, herkes iddiasını kanıtlamakla mükelleftir diyorlar, madem böyle bir iddiada blunuyorsunuz, o zaman iddilarınızı kanıtlayın diyorlar,

      evrensellik ilkesine göre kanıtladığımızda da bu seferde usulca kaçıp gidiyorlar, yani yine cevap vermiyorlar,

      bizde bu durumda, yaratılmış olan ve yaratılacak olan tüm insanlara seslendiği iddia edilen bir tanrı, tüm insanlara seslenmekten acizmidir ki bir beşer vasıtasıyla insanlara seslenmeye çalışıyor, tüm insanlara seslenemediği realiteyle sabitken böyle bir tebliğ şeklinin tanrısal olup olamayacağını soruyoruz yine cevap veren yok,

      senin anlayacağın bize cevap vermeleri gerekirken iddianızı kanıtlayın söyleminin arkasına saklanıyorlar, defalarca kanıtladığımız halde halâ iddianızı kanıtlayın teranesini tutturuyorlar, yani cevap vermiyorlar,

      ama iş tanrıdan geldiği kitabı kanıtlamaya gelince, herkes iddiasını kanıtlamakla mükelleftir sözünü rafa kaldırıp kitabın tanrıdan geldiğini kanıtlamaya çalışıyorlar,

      oysa herkes kendi iddiasını kanıtlamakla mükellefse, yani birinin iddiasını başka biri kanıtlamak zorunda değilse, yani iddia kişiselse, bu durumda, kitap gönderdiğini iddia eden bir tanrı da tıpkı beşerlerin yaptığı gibi kendi iddiasını kendi kanıtlamak zorundadır,

      herhalde bir tanrınında ancak bilgisayar teknolojisiyle bulunacak kelime sayılarıyla, Arap dilini bilmeyenlerin!!! bile şiirsel olduğunu iddia ettikleri bir kitapla, harflere verilecek uyduruk sayılarla veya hitap ettiği toplumlarca bilinmesi mümkün olmayan bugünkü bilimsel verilerle, ilk muhataplarının kanıtsız inanmalarını, sonraki muhataplarının kanıta dayalı inanmalarını bekleyecek bir mantıksızlığın içinde olmayacağı ortadayken,

      yani Arapça bilmeyenlerin bile şiirsel olduğunu iddia ettiği söylemlerle, kitaba serpiştirilen kelime sayılarıyla, harflere verilen uyduruk sayılarla, günümüzdeki bilimsel verilerle, hele beşere havale edilen tebliğ yöntemiyle tanrının kendi iddiasını kanıtlayamayacağı ortadayken,

      bu durumda tanrınızın kitap gönderdiğini kanıtlaması için, ilk insandan başlayarak günümüze kadar ölmüş olanlar dahil, (çünki yarıdan fazlası tebliği alamadan atta gittiler) doğmuş olanlara ve dünya durdukça doğacak olanlara, rüyalarında, herkese kendi dilinde “Muhammed benim elçimdir, uymanız için bildirdiğim emir ve yasakların yazılı olduğu kuran benim katımdandır” gibisinden seslenerek tanrının şanına yakışır şekilde bir davranış sergileyebilir? dolayısıyla herkes aynı rüyayı gördüğünü birbirine anlattığında, Muhammedin tanrının elçisi Kuranında tanrının gönderdiği bir kitap olduğu anlaşılır,

      böylece kitabın evrensel olmayan tebliğ yönteminin zaman ve mekanüstü olması sağlanarak evrensel bir tebliğ haline getirilir, ondan sonra insanoğlu dört dörtlük bir varlık olmadığından, (yani insanoğlu yaratılış fıtratı gereği melek olmadığından) herkes yapıp ettiklerinden dolayı hesaba çekilir,

      o zaman hiç kimse tebliği almayanlar sınavdan muaftır saçmalığında bulunmaz?

      dolayısıyla nasıl kişi iddiasını kanıtlamakla mükellefse, peygamber ve kitap gönderdiğini iddia eden tanrıda iddiasını kanıtlamak zorundadır, hemde başkalarının kanıtlamasına ihtiyaç duymadan kanıtlamak zorundadır,

      eğer günümüzde halâ kitapların tanrıdan geldiği kanıtlanmaya çalışılıyorsa, bunun anlamı tanrı kitap gönderdiğini kanıtlayamamıştır, başka bir şey değildir,

      hele tanrının gönderdiğini iddia ettiği kitabın, kendisinden geldiğinin kanıtlanması için ilk muhataplarının değilde sonraki muhataplarının çabasına muhtaç olması, bir tanrı için utanılacak yüz karası bir durumdur,

      İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı? (enbiya-30, diyanet meali)

      bak senin tanrın kâfirlerin göklerle yerin bitişik olduğunu, daha sonra birbirlerinden ayrıldığını görüp bildiklerini sanıyormuş, hatta senin tanrın kâfirlerin her şeyin sudan yaratıldığını hatta suyun bile sudan yaratıldığını görüp bildiklerini sanıyormuş,

      madem bir bilene sormamızı istedin, sen yaratılış safhasında en son yaratılan bir varlık olarak, yaratılış safhalarına şahit oldun mu? yani göklerle ve yer bitişikken birbirlerinden ayrıldığını, her şeyin sudan yaratıldığını görüp bildin mi?

      eğer sende bir bilen değilsen, desene o zaman sorumuz yine cevapsız kalacak?

      kader konusuna hiç değinmiyorum, nasılsa günün birinde İslâm alemi olarak aranızdaki itilafları çözüp doğru dürüst bir kader anlayışına ulaşırsınız herhalde?

  40. rammsteinn dedi ki:

    kul
    dünyanın en çok satan kitabı incildir. üstelik yüzde yüz insan elinden çıkma. ama insanlar onu tanrının sözü olarak kabul ediyor.
    buyur bende sana iddia edeyim.
    incilden daha iyisini yaz.

  41. Allahin programlamasi dedi ki:

    Siz Allahla dalga gecin bu savaslar sebebiyle insanlarin menusu yine insanlar olacak diye. İnsanlarin menusu coktan insanlar oldu. 1026 da avrupalilar musluman ispanyaya saldirdiklarinda öldurdükleri insanlarin etlerini yediler. 1096 da Anadoluya cikan haclilar selcuklu Turklerinden öldurdukleri bazilarinin etlerini yediler. 1492- 1506doneminde amerikada öldürulen kizilderililerin etlerini yiyen beyaz adamlar oldu. Daha baska ornekleride var.
    Peki neden hala insan eti yemiyor bu batililar biliyormusunuz. Bir insan, insan eti yediginde beyninde kuru adiyla bir hastalik gelisiyor.Bu bir çeşit delilik en agir cinsinden. Ölume göturuyor. Yani insanlar insanlarin etini çoktan yiyecekte Allahin insana yukledigi programlama buna izin vermiyor.

    • 1okuyucu dedi ki:

      Allahın programlamasi;

      —Siz Allahla dalga gecin bu savaslar sebebiyle insanlarin menusu yine insanlar olacak diye. İnsanlarin menusu coktan insanlar oldu. 1026 da avrupalilar musluman ispanyaya saldirdiklarinda öldurdükleri insanlarin etlerini yediler. 1096 da Anadoluya cikan haclilar selcuklu Turklerinden öldurdukleri bazilarinin etlerini yediler. 1492- 1506doneminde amerikada öldürulen kizilderililerin etlerini yiyen beyaz adamlar oldu. Daha baska ornekleride var.
      Peki neden hala insan eti yemiyor bu batililar biliyormusunuz. Bir insan, insan eti yediginde beyninde kuru adiyla bir hastalik gelisiyor.Bu bir çeşit delilik en agir cinsinden. Ölume göturuyor. Yani insanlar insanlarin etini çoktan yiyecekte Allahin insana yukledigi programlama buna izin vermiyor. (senden alıntı)

      özel adlarının aynen yazılması, (Newton, Nietzsche gibi) kişilere saygının bir gereği olduğunu düşündüğüm için, rumuzunda tanrınızın adındaki “i” harfini “ı” olarak yazdım, bunu rumuzuna yapılmış bir saygısızlık olarak anlama?

      bizim adına Allah denilen tanrılarla işimiz olmaz, biz evrenin tanrısının koyduğu doğa yasalarından bahsediyoruz ve o doğa yasalarının arz talep dengesi üzerine kurulu olduğunu söylüyoruz,

      yukarıda savaş koşulları veya yiyecek bulamadıkları için insan etiyle beslenmek zorunda kalınan olaylardan söz ediyorsun, devamında ise bir hastalık nedeniyle tanrının insanlara yüklediği programın insanlara insan eti yemelerine izin vermediğini söylüyorsun,

      benim söylediğim ise insan nüfusunun aşırı artması nedeniyle ve senin yukarıda saydığın sebepler nedeniyle insanların zorunlu olarak birbirlerini yemek zorunda kalacaklarını belirtmek için insanların sayısının 20 milyar gibi uçuk bir sayıya ulaştığında insanların beslenme menüsünde insanların da olacağını söylememden ibaret,

      yani tıpkı senin yukarıda saydığın örnekler gibi insanların aşırı çoğalmaları nedeniyle birbirlerini yemek zorunda kalacaklarını söylememden ibaret, yani ikimizin de çıkış noktası aynı, gerekçemiz ise zorunluluk durumuyla açıklamaya çalıştığımız bir gerekçe,

      dolayısıyla, sen bana eleştiri getirmeye çalışmışsın ama farkında olmadan benim tezimi desteklemişsin, yoksa sende kendi tanrınla (Allah) alay eden biri misin?

      dünyanın istiab haddi sınırlıdır, yani dünyanın üzerinde barındıracağı canlı sayısı beslenme kaynaklarıyla sınırlıdır ve bugünkü haliyle insanların kendi besin kaynaklarını kendileri üretmelerine rağmen (tarım ve hayvancılık) açlık sorunu en önemli sorunların başında gelmektedir, demek ki günümüzde insanoğlu olması gereken sayının çok üstünde çoğalmıştır, o nedenleinsan oğlu ya nüfus plânlamasına gidecektir, yada kulağının üzerine yatıp kendi sonunu çabuklaştıracaktır, yani insanoğlu doğa yasaları gereği, ya bu deveyi güdecektir yada bu diyardan gidecektir.

  42. ekrem dedi ki:

    tanrım beni imtihana tabi tutuyorsun ama ben mecburi tutuğun KPSS girmek istemiyorum! lütfen bu imtihana girmek istemeyenlere bir şans ver veya imtihanı iptal et ve geçmişi kapsasın yani genel af!

    • 1okuyucu dedi ki:

      ekrem;

      —tanrım beni imtihana tabi tutuyorsun ama ben mecburi tutuğun KPSS girmek istemiyorum! lütfen bu imtihana girmek istemeyenlere bir şans ver veya imtihanı iptal et ve geçmişi kapsasın yani genel af! (senden alıntı)

      Devlet memuru olmak istemiyorsan “Devlete giriş” sınavına, üniversiteye gitmek istemiyorsan “üniversiteye giriş” sınavına katılmazsın ama tebliği alıpta “cennete giriş” sınavına katılmazsan cehenneme gidersin ona göre,

      beşerin yaptığı sınavda, tek bir soru kitapçığının, katılanların sayısına eşit olacak şekilde çoğaltılarak bila istisnasız tüm katılanlara dağıtıldığını (tebliğ) söylemeye gerek yok.

      tebliği almış olmak için Kuranı baştan sona kadar bir defa okumak gerekiyor, Eğer Kuranı bir defa baştan sona okumadıysan sakın okuma, okumaya kalkarsan sende bizim gibi tebliği almış sayılacağından cehenneme gidersin,

      o nedenle eğer okumadıysan sakın okuma, tebliğden haberi olmayanlar kategorisine dahil olacağından hangi naneyi yemiş olursan ol sorgusuz sualsiz cennete gidersin, biz ise ağzımızla kuş tutsak bile havagazı, Muhammede inanmadığımız için sorgusuz sualsiz cehenneme gideceğiz,

      eğer kitabı okumadıysan sakın şeytana uyup okumaya kalkma, sana kitabı okutmaya çalışacak şeytanların münasip bir yerine vur tekmeyi gitsin.

  43. bir kul dedi ki:

    ekrem

    BİR İNSAN DÜŞÜN YARADICISINI TANIMIYOR ASİMİ ASİ ODA YETMİYOR SÖZDE DALGA VE ALAY ETTGİNİ SANIYOR BİLMİYORKİ ALLAH I ACİZ BIRAKAMAZLAR

    ANKEBUT 22 “Sizler ne yerde ne gökte Allah’ı âciz bırakabilirsiniz. Sizin Allah’tan başka dostunuz ve yardımcınız da yoktur.”

    HÜD 32 Dediler ki: “Ey Nûh! Bizimle gerçekten tartıştın ve bize karşı mücâdelede çok ileri gittin. Eğer doğrulardan isen, kendisiyle bizi tehdit ettiğini bize getir!”

    HÜD 33 Nûh dedi ki: “Onu size ancak dilerse Allah getirir. Siz, Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz.”

    Hiç şüphesiz, size vadedilen mutlaka gelecektir. Ve siz aciz bırakılacak değilsiniz. (En’am 134)

    İnkar edenler, kaçıp-kurtulduklarını sanmasınlar; gerçek şu ki, onlar (Bizi) aciz bırakamazlar. (Enfal Suresi, 59)

    “Kim Allah’a davet edene icabet etmezse, artık o, yeryüzünde (Allah’ı aciz bırakacak değildir ve onun O’ndan başka) velileri yoktur. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.” (Ahkaf Suresi, 32)

    BU AYETİ ÇOK İYİ ANLARSAN AKLIN BAŞINA GELİR BELKİ NEFSİNİN KÖLELİGİNDEN KENDİNİ KURATARA BİLİRSEN TABİ

    22:73 – Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi ona iyi kulak verin: Sizin Allah’ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamayacaklardır.SİNEK ONLARDAN BİR ŞEY KAPSA ONU KURTARAMAZLAR İSTEYEN DE İSTENENDE ACİZDİR

    ——————————————————————-
    ALLAH İSTEYENİ İSE DOGRU YOLA İLETECEKTİR

    BlZ her peygamberi yalnızca kendi kavminin diliyle gönderdik ki, mesajı onlara açık ve net olarak iletsin. Bundan sonradır ki Allah isteyenin sapmasını dileyecek, isteyeni ise doğru yola yöneltecektir: Zira her işinde mükemmel olan, hükmünde tam isabet kaydeden O’dur. (İbrahim 14/4)

    İMAN ETMEMEKTE DİRENEN BİR TOPLUMA De ki: “Göklerde ve yerde nelerin bulunduğuna bir bakınız!” Ne ki, iman etmemekte direnen bir topluma, ne âyetlerin ne de uyarıların hiçbir yararı olmaz. (Yunus 10/101)

    ALLAH İSTEYENİN SAPMASINI DİLEYECEK

    BlZ her peygamberi yalnızca kendi kavminin diliyle gönderdik ki, mesajı onlara açık ve net olarak iletsin. Bundan sonradır ki Allah isteyenin sapmasını dileyecek, isteyeni ise doğru yola yöneltecektir: Zira her işinde mükemmel olan, hükmünde tam isabet kaydeden O’dur. (İbrahim 14/4)

    HER KAFİR VE MÜNAFIK DİNE GİRMİŞTİR
    bazı yüzlerin agarıp bazı yüzlerin karardığı o günde, yüzü kara çıkanlara (denilecek ki): “İmana erdikten sonra inkâra saptınız ha? O hâlde, inkârınızdan dolayı tadın azabı!” (Ali İmran 3/106)

    DİNDEN DÖNÜP TEVBE EDENLERİN DURUMU

    İman ettikten, Elçi’nin hak olduğuna şahit olduktan, kendilerine hakikatin apaçık belgeleri geldikten sonra inkâra sapan bir toplumu Allah nasıl muvaffak eder? Çünkü Allah, zulme gömülen bir topluma asla rehberliğini bahşetmez. (Ali İmran 3/86)

    Onların karşılığı, Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların lanetine uğramak olacaktır (Ali İmran 3/87)

    Onlar bu hâlde kalacaklar; ne azapları hafifletilecek ne de onlara süre tanınacaktır. (Ali İmran 3/88)

    Ama tevbe edenler ve durumlarını düzeltenler hariç; çünkü Allah’ın bağışı da, merhameti de tariflere sığmaz. (Ali İmran 3/89)

    DİNDEN DÖNÜP TEVBE ETMEYİP İLERİ GİDENLERİ DURUMU
    İman etmelerinin ardından inkâra sapıp, sonra da inkârda ileri gidenlere gelince: Onların tevbesi kabul olunmayacaktır; işte asıl sapıklar onlardır. (Ali İmran 3/90)

    İnkârda direnenler ve inkâra saplanmış hâlde ölen kimselere gelince: Yeryüzünün bütün hazinelerini verseler bile, onlardan kurtuluş akçesi kabul edilmeyecektir işte onlar içindir acıklı azap ve onlara yardım eden de çıkmayacaktır. (Ali İmran 3/91)

    Ey Muhammed!) Onlar için ister af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmelerinden ötürüdür. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.(tevbe 80 diyanet)

    EGER FİKRİNE GÜVENSE İDİN KENDİNLE ALAY ETMEZ OLGUN BİR İNSAN GİBİ ERDEMLİ HAREKET VE DALGA VE ALAY ETMEZ TEZLERİNİ CİDDİ BİR ŞEKİLDE ORTAYA KOYARDIN SEN DAHA KENDİNE VE FİKİRLERİNE GÜVENMEYEN BİRİSİN FİKRİNE GÜVENEN NEFSİNE HER GELENİ SÖYLEMEZ Dİ FİRENİ PATLAMIŞ KAMYON GİBİSİN KENDİNE VE CEVRENE ZARAR VERİYORSUN BİRYERE TOSLAMADAN ÖNCE BALATALARINI DEGİŞTİR BİR AN ÖNCE BOŞ BİR YERE ÖYLEYADA BÖYLE ARABAYI DURDUR TAMBİR TAMİRİNİ YAPTIR YOLA ÖYLECIK BENDEN SANEA NASİHAT PAŞA GÖYNÜN BİLİR HAYAT SENİN YOL SENNİN TİRAFİK KURALLARINA RİAYET ETMEZSEN TÜM SORUMLULUKLARIN SANA AİTOLDUGUNU UNUTMA
    EMNİYET KEMERİNİDE

    • rammsteinn dedi ki:

      BlZ her peygamberi yalnızca kendi kavminin diliyle gönderdik ki, mesajı onlara açık ve net olarak iletsin. Bundan sonradır ki Allah isteyenin sapmasını dileyecek, isteyeni ise doğru yola yöneltecektir: Zira her işinde mükemmel olan, hükmünde tam isabet kaydeden O’dur. (İbrahim 14/4)

      beni yargılayacak olan tanrıya cevap net. benim peygamberim yok. arabın peygamberi araba.

      her kavme peygamber gönderildi demek için insanın dünyayı birkaç kavimden oluştuğunu zannetmeye bağlıdır. muhammed bakıyor çevresindeki kavimlerde peygamber var. patlatıyor ayeti.
      “her kavme peygamber gönderildi”
      bunun cevabı da şu. “her kavme gönderilmiştir ama silinmiştir”
      bu tanrı denizi yarıyor,ayı yarıyor peygamberi için insanları sular altında bırakıyor. bir peygamber gelecek. arkada hiçbir iz bırakmadan görevini tamamlayacak. bunu da geleceği bilen tanrı kurgulayacak.tanrı geleceği biliyor ama seçtiği peygamber başarısızlıkla hayatını tamamlıyor.

      Allah isteyenin sapmasını dileyecek, isteyeni ise doğru yola yöneltecektir
      bu sözü eden tanrı neyi kurguluyor? herkesi kendisine inandırmak için peygamberler seçiyor. insanlarında sapmasını veya inanmasını dileyecek.

      birisi peygamberim diyecek. kanıt istendiğinde kanıt yok diyecek. tanrıda bu benim peygamberime nasıl inanmaz deyip onu katledecek. sonra da diyecek ki
      -Allah’ın bağışı da, merhameti de tariflere sığmaz

    • 1okuyucu dedi ki:

      bir kul;

      —EGER FİKRİNE GÜVENSE İDİN KENDİNLE ALAY ETMEZ OLGUN BİR İNSAN GİBİ ERDEMLİ HAREKET VE DALGA VE ALAY ETMEZ TEZLERİNİ CİDDİ BİR ŞEKİLDE ORTAYA KOYARDIN (senden alıntı)

      emekli olmadan önce, arkadaşlar arasındaki bir siyasi tartışmada arkadaşlardan biri, “filancanın İsviçre bankalarında bilmem kaç tane hesabı varmış” dedi, diğeride “o iddiayı öne süren ağzının payını aldı” dedi, iddiayı öne süren benim siyasi görüşüm nedeniyle oy verdiğim siyasi partinin lideriydi (oy vermenin dışında partiyle hiçbir ilgim yok) diğer arkadaş devamla, ortada bir sürü söylenti var, ateş olmayan yerden duman çıkar mı? gibisinden sözlerine devam ederken bir taraftanda “abi sende bir şeyler söylesene” dedi, elimdeki işi bırakıp, “adam doğru söylemiş, kişi iddiasını kanıtlamakla mükelleftir” dedim,

      yanaklarını avuçlarının arasına alarak ve şaşkınlıkla yüzüme bakarak, “abi sana inanamıyorum, sen bana en gıcık olduğunun adamı savunuyorsun” dedi, “ben sana en gıcık olduğum adamı değil, adamın söylediği sözleri savunuyorum, adam doğru söylüyor, çünki herhangi bir iddia ortaya atan kişi iddiasını kanıtlamakla mükelleftir” dedim, (İsviçre bankalrında birkaç hesabı olduğu iddia edilen kişinin, o iddiayı öne sürenlere hangi sıfatları yakıştırdığı herkesin malumu, bilmeyenler internetten araştırabilir)

      “abi, sen bütün bu sıfatları yalayıp yutuyor musun? dedi, “ben böyle bir iddiada bulunmadım ki yalayıp yutayım” dedim, lafın ucunun kendisinede dokunduğunu anlayınca hışımla yürüyüp odadan çıktı gitti,

      eğer bugün o iki arkadaş gezi olaylarındaki iddiaları konuşuyorlarsa, herhalde iftira ettiklerini anlayıp özür dileyenlerden de bahsedip? kimlerin de aynı sıfatları hak edip hak etmediğini muhtemelen konuşuyor olmalılar? ama bazıları itiraf ettiklerinde hak ettiği sıfatlara lâyık olduklarınıda kabul etmiş olacaklarından, bırak özür dilemeyi aynı tutumu sergilemeye devam ediyorlar, oysa özür dilemeselerde hiçbir şey fark etmez, çünki hakkettikleri sıfatları itiraf etmeseler de hak ettiklerini herkes biliyor?

      evet, iddia sahibi her kişi iddialarını kanıtlamak zorundadır, aynı şekilde tanrıda kitap gönderdiğini iddia ediyorsa, kitap gönderdiğini kanıtlamak zorundadır, kanıtlayamıyorsa…..??????

      sadece tanrının bildiği, hiç kimsenin tanık olamayacağı geçmişte yaşandığı iddia edilen mucize söylemlerinin, gelecekte yaşanacağı iddia edilen hesap günü gibi söylemlerin, tanrı kanıtlamadıkça mevcut muhatapları için hiçbir anlamı yoktur, çünki hiç kimsenin tanık olmadığı al gülüm ver gülüm kurgulanmış anlatımların tanrı kanıtlamadıkça hiçbir anlamı yoktur.

      o nedenle senin tanrın bıraksın hiç bir beşerin bilemeyeceği geçmişle ve gelecekle ilgili martavalları, herkese hitaben gönderdiği iddia edilen kitabını herkese ulaştırabilmenin çarelerini arasın,

      bilemiyorsa evrenin tanrısına sorsun, soramıyorsa iddiasından vazgeçsin, iddiasından vaz geçemiyorsa, tüm insanlara ulaşmanın çarelerini arasın, tüm insanlara ulaşmanın çarelerini bulamıyorsa iddiasından vazgeçsin, vazgeçmiyorsa???

      herkes iddiasını kamıtlamakla mükeleftir diyorum ve tanrı da iddiasını kanıtlayamadığı sürece hak ettiği sıfatlara lâyıktır diyorum, hapırsa da lâyıktır köpürse de lâyıktır diyorum?

      ve bakara-178’le ilgili cevabını halâ bekliyorum,

      ve ayrıca, ayetlerle hiçbir şey kanıtlayamayacağını anlamanı bekliyorum. “bak benim tanrım ne demiş” tarzı söylemleri öne sürebilmen için inandığın tanrının sana bunları kanıtlamış olması gerekir, eğer sana da kanıtlamadıysa, senin de yaptığının iddiadan öteye bir anlamı yoktur,

      o zaman bende sana iddia sahibi iddiasını kanıtlamakla mükelleftir derim, hemde haklı olarak derim?

      iyisimi sen önce evrenselliğin ne olduğunu öğren, ondan sonra hangi argümanlarla kitabın tanrıdan geldiğini kanıtlamaya çalışacağına karar ver, evrensel olan ilkelerin zamandan münezzeh, mekandan münezzeh, yani zaman ve mekan üstü ilkeler olduğunu da aklından çıkarmadan kanıtlamaya çalış, o zaman belki farz ibadetlerle ilgili söyleyeceğin bir şeyler olabilir?

      yine hiç kimsenin tanık olamayacağı söylemlerle gelmeye devam etme gafletine düşersen hak edeceğin sıfatlara lâyık olduğunu kanıtlamış olacaksın.

  44. Allahin diklenenlere dedi ki:

    Bir okuyucu ben kimseyi desteklemedim. Onlarin insan yemesi sapitmaktan vahşi olmaktan idi. Yoksa heryer hayvsnat. Doga tanrisi dedigin her neyse Allah yarattiklarina kendinden birseyler vermistir. Canliliklari ondandir. Kismende olsa Allahin varligini kabul ediyorsun. İşine geldigi kadar.
    Allah yarattiklarinin sahibidir. Tabiiki istedigini yapacak. Allahin ne isteyecegi kulunun davranislari ile alakalidir. Sokakta herhangi birine kabaramazsiniz. Devletede soyle boyle diyemezsiniz. Ama Allah cezayi hemen vermiyor degilmi o sebep ile kabarmasi kolay. Ama gunu vakti ille gelecek. İnsan öldu. Kabir hayati baska boyutta varda size anlatamayiz. Gectik onu. Kiyamet koptu öte alemde tekrar yaratilis isterse arada10 milyar yil sonra olsun. Arada biz yokuz bize zaman yok. Öldük yeniden yaratildik. Ara zaman olmadigi için gozumuzu yumduk{öldük) açtik (dirildik). 1 saniye. Belki okadarda degil,
    Kaç kaçabilirsen. Oradada kabar bakalim devletin sopasina benziyecekmi yediklerin.

  45. türkluk varligini islama borçlu dedi ki:

    Biz kanitlari yazdik. Kurani kerimin arapca olmasi peygamberimizin ve o kavmin arap olmasi ile alakalidir. Ancak kurani kerim Allahin mesajidir ve butun dunyayadir.Kurani kerim evrenseldir. Her dile cevrilecek herkes sahiplenecek, hele biz Turkler varligimizi islamiyete borçluyuz. Hemen izah edeyim. Malum 1400 sene önce Turkluk hazar denizinden japon denizine kadar gidiyordu. Çin çok guçlendi. Önce dogu gökturk devletini yuttu. Sonra 745 te bati gokturk çoktü. Çinin hakimiyetindeki dogu turkleri çinlilerce asamile edildiler. 930lu yillarda. çin bati turkluğunude yutacakti. Sonrada asamile edecekti.Biz turkler varligimizi korumak için toplu olarak islamiyete geçtik. 930-960 doneminde. Musluman araplarla kurdugumuz ittifak sayesinde bugun turkluk var. Yoksa hititler frigler, lidyalilar gibi tarihin kaybolmus milletlerinden olacaktik,
    Gelde bunu nufus cuzdaninda islam yazan içi islam duşmani olanlara anlat.

  46. gören goze dedi ki:

    Rammstein kanitlari yazmiştik. Hani muhammedi öldurecegim diyen iran hukumdarini oglunun Öldurmesi, bedir, hendek, mute savaslarinin şaşilacak sonuçlari

    • ekrem dedi ki:

      gören göze,
      Bedirde 3000 melek yardıma gelmişti ama uhut ta melekler grip olmuştu.

    • toro dedi ki:

      Sayın gören göze,

      Çok merak ettim 1 melek kaç müşrik savaşçıya bedel? Zira müşrikler Bedir’de 1000 kişiydi!

      Bu durumda 1 müşrik askerini durdurabilmek için 3 melek mi gerekir?

  47. ekrem dedi ki:

    madem allah iyi di niye kötülüğü yarattı sakın allah akıl verdi demeyin çünkü akılıda düşünceyi de olumlu olumsuz o yarattı. biçare insanların suçu ne madem ki şeytan kötüydü niye onu yarattı ve insanların kandırmasına hangi hakla izin veriyor?

  48. herseyin cevabi var dedi ki:

    Uhudda zafer kazanilmişken dagi tutan okcularin itaatsizlik edip yerlerinden ayrilmasi sebebiyle arkadan halid bin velidin gelip vurmasiyla zafer yenilgiye döndü.ama durum toparlandi. Kabullenilecek yenilgi varsada islam dimdik ayakta.
    Hayir ekrem öyle degil Allah insani tertemiz bir surette yaratti.insan sigara icerek bu temiz haline zarar veriyor. İcki icerek bu durumu arttitiyor. Sonra kotu arkadaşlara uyabiliyor diger haramlara bulasiyor. O tertemiz beyni lekeleniyor. Mikroplanabiliyor. Kotu hallerin beyinde verdigi hasar kötu düşüncelere vesveselere yol açiyor. İnsana Allah yok dedirtebiliyor. Vesvese şeytani serbest kaldimmi o tertemiz insani şeytana dönuşturebiliyor.
    Baştan dedikya insan tertemiz bir surette yaratildi, sonra o çevrilenler aşagilarin aşagisina atildi. Buna kendileri sebep oldu.

  49. herseyin cevabi var dedi ki:

    Siz din ile alay etmeyi birakin. Muhakkakki sizinde izah edemediginiz bir suru olay var. Yolundan saparak Atmosfere duşen göktaslari vardir. Bunlar atmosfere girer girmez paramparca oluyorlar. Peki bu nasil oluyor. 1908 de atmosfere giren bir göktasi cok buyuktu. Belki dunyayi yok edecek kadar. O goktasi parcalar halinde sibiryaya duştu. Rusya bunlarin o goktasina saldiran uzaylilar tarafindan yok edilek dunyanin kurtarildigini acikladi. Daha sonrasindada atmosfere giren göktasina yetisiyor işik saçan birseyler bir gok araci uzerine konarak patlatt. Galiba bunu 1990 li yillarin ikinci yarisindan sonra televizyonlarda gostermisti. Meleklerin gorevi insanlari korumak kurtarmakti oyle degilmi. Bunlarinda melek olmadigini kim soyleyebilir.
    Beni yalanlayabili dalga gecebilirsiniz ama bunlar yayinlandi. Kamuoyuna maloldu. Daha evvelde dedim meleklerde ve şeytanlarda çok çeşitlilik vardir.

    • ekrem dedi ki:

      herseyin cevabi var,
      KİMSE DİN İLE DALGA GEÇMİYOR AMA İNASANLARIN DA AKLINI BAŞLARINA ALSINLAR VE KOMİK VE DALGALI DURUMA DÜŞÜRÜLECEK AKIL MANTIK DIŞI ŞEYLERE İNANMAYI BIRAKSINLAR!

  50. ekrem dedi ki:

    55-RAHMAN:

    1 – Rahmân (çok merhametli olan Allah)

    2 – Kurân’ı öğretti.

    3 – İnsanı yarattı.

    4 – Ona beyanı öğretti.

    5 – Güneş de ay da bir hesab iledir.

    6 – Bitkiler ve ağaçlar secde etmektedirler.

    7 – Göğü yükseltti ve mizanı koydu.

    8 – Sakın tartıda taşkınlık etmeyin.

    9 -Tartıyı adaletle yapın, terazide eksiklik yapmayın.

    10 – (Allah) yeri mahlukat için (aşağıya) koydu.

    11 – Orada meyvalar ve salkımlı hurma ağaçları vardır.

    12 – Yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.

    13 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    14 – Allah insanı, pişmiş bir çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.

    15 – Cinleri de hâlis ateşten yarattı.

    16 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    17 – (O) iki doğunun ve iki batının Rabbidir.

    18 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    19 – (Acı ve tatlı) iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar.

    20 – Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.

    21 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    22 – İkisinden de inci ve mercan çıkar.

    23 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    24 – Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler de onundur.

    25 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    26 – Yer üzerinde bulunan her şey fânidir.

    27 – Yalnız celâl ve ikram sahibi Rabbinin yüzü (zâtı) baki kalacaktır.

    28 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    29 – Göklerde ve yerde bulunanlar, O’ndan isterler. O, her gün yeni bir iştedir.

    30 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    31 – Ey insan ve cin! sizin de hesabınızı ele alacağız.

    32 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    33 – Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yeterse geçin gidin. Allah’ın verdiği bir güç olmadan geçemezsiniz.

    34 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    35 – Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir, kendinizi savunamazsınız.

    36 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz

    37 – Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman…

    38- Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    39 – İşte o gün, ne insana ne de cinne günahından sorulmaz.

    40 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    41 – Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından tutulur.

    42 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    43 – İşte bu, suçluların yalanladığı cehennemdir.

    44 – Onunla kaynar su arasında dolaşırlar.

    45 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    46 – Rabbinin makamından korkan kimselere iki cennet vardır.

    47 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    48 – İkisinin de çeşitli ağaçları, meyvaları vardır.

    49 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    50 – İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.

    51 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    52 – İkisinde de her türlü meyvadan çift çift vardır.

    53 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    54 – Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin de devşirmesi yakındır.

    55 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    56 – Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.

    57 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    58 – Sanki onlar yâkut ve mercandırlar.

    59 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    60 – İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir?

    61 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    62 – Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.

    63 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    64 – (Bu cennetler) yemyeşildirler.

    65 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    66 – İkisinde de fışkıran iki kaynak vardır.

    67 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    68 – İkisinde de her türlü meyva, hurma ve nar vardır.

    69 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    70 – İçlerinde güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır.

    71 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    72 – Çadırlar içerisinde gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş hûriler vardır.

    73 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    74 – Bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.

    75 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    76 – Yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel işlemeli döşeklere yaslanırlar.

    77 – Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

    78 – Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı ne yücedir!
    arkadaşlar bilin bakalım hangi tür tekerleme veya şiir dir? ayrıca yazarın ismini ve halka ait edebi türdür?

  51. herseyin cevabi var dedi ki:

    Remstenn firavunlar sefere cikmaz yerlerinde otururmus, biri denizde ölunce digerleri korktu demekki bir daha cikmadilar.
    Daglar depremleri degil depremlerin yikici gucunu engeler.
    Nuh olayi 5000 yillik degildir. 6000 diyenlerde var. Ama bu yazinin bulunmasiyla alakali durum. Yani yazi 5200 yillik. Dini bilgiler çok daha eskiye dayaniyor. Onceki sene samanyolu tvde yayinlandi. cudi dagi eteklerinde bazi numuneler bulunmus. Bunlarin nuh tufaniyla alakali olacagi düşunulerek karbon testiyaptirilmis o buluntular 18900 yillik cikmişti. Bazi seylerin sanilandan cok dsha eski oldugu soylenebilir. Kurani kerim olaylara tarih vermiyor. İnsanlar sunu demis bunu demiş pek onemli degil.Buda meselesi tv de anlatildi profesor tarafindan. Çinde bir zamanlar hak din oldugu açiktir. Bu islamiyetten cok oncedir.budizmin idlma benzeyen yönleri vardir.
    Hz. İsa olayinda ne diyorsam o. İnanmamak sizin elinizde. O konuda hristiyankar kendi aralarinda çeliskili.
    Karadelikler meselesi. İçinde cocuk parki var diyebilirsiniz sakinca yok. Zaten herseyi inkar ediyorsunuz. Ben karadeligi size gokten indirerek icini gösteremem inkar bilerektir.
    Şu sinek meselesi demiş biri. Onu yazdik geçti. Piknige gittik kirsal alana.orada calilik alanda bir guvercin buldum. Ucamadigini farkettim aldim. Kanadina yel vurmuş, aldim getirdim eve bakiyorum. Yem veriyorum, ac kalmasin.avcum boş oldugu halde gagasiyla avcumdan olmayan suyu iciyor. susamiş anladim suyunu verdim. Gese yarisi saat 3 te ötuyor yan odada. Gittim baktim. Yemi suyu var. Etrafta kusda yok. Ötme gerekcesi sadece Allaha ibadet. Kus bile anliyor bazi seyleri.

  52. isimsiz dedi ki:

    Kutuplarda insanmi varda namaz oruc soruyorsunuz.birkac binkisi var onlarda gayrimuslim. Varsa namaz kilabilecegi oruc tutabilecegi bir yere gidecek. Hakim olan Allahtir. Nmaz kilacak oruc tutacak insanin kutuplarda ne işi var. Diger konular sizin acik aramanizdan ibaret.

  53. ekrem dedi ki:

    herseyin cevabi var;
    herşeyi kendi inançlarınızın lehine çevirmeyin lütfen,
    nereden biliyorsun allaha ibadet ettiğini belki de ona bu sıkıntıları verene bedua ediyor du. bence bedua ediyor allaha !

    • bir kul dedi ki:

      ekrem
      nereden biliyorsun allaha ibadet ettiğini DEMİŞSİN
      bunu bilmeyecek aklı başında hiç bir insan yoktur
      beddua nankörmü nankör gururlumu gururlu asimi asi inkarcı kulLara yapılır bunu bilmeyecek vede aksini nerden biliyorsun deyip tam bir kibirlimi kibirli ukalamı ukala insan tiplemesi ile ukalaca aksini söyleyeblyorsa bir insa diger bir insana yadım yaparda yardım gören o vicdanlı insanda kalkıp nankörlük yapmaz teşekkür eder saygı duyar güzel söz söyler bide kötümü kötü katımı katı asimi asi vicdansızmı vicdansır firavunlar vardır halkını ezer bu ezilen halkta kalkarda çok yaşa iyi firavunum cok güzel
      zulmediyorsun yaşasın kıralmı der yoksa bedduamı eder nalet olsunmu der kahrolsunmu der derdeder bunu bildigihalde kin ve nefreeteiile bukadar hakka ve dogruluga verilen nimetlere körleşirse ancak bukadar yapar işte nefis böyle bir şey heva ve heves insana bukadar kötülük yaptırır yani şu dedigin lafa kendin bile inanmaz iken nasılolurda akıl ve mantık ve vicdanı iflas etmiş bir şekilde nefsinin cirkinligini düşüncelerini dogru olan bir konu üzerinde dogruyu yok sayıp kötüyü dogru olan bir konunun yerine kötülügü könduruyorsun iç yangınını bu ne kin bune öfke bu ne hiddet bunu caresizlik işte caresizlik böyle yaptırır insana kılavuzu heva ve hevesi olursa ancak bukadar olur

  54. isimsiz dedi ki:

    Asla sadece aşağilananlar horlananlar kaderlerine isyan edenler hayatlari hatalarla dolu olanlar Allaha isyan eder. O kuş koruma altinda yemi suyu yaninda idi. Durumu Allaha şükretmeyi gerektiren bir durumdur. Kanadi düzeldi uçtu gitti.

  55. isimsiz dedi ki:

    Pante ağa hadi artik. Benim yazilarad karsi cevap konur o sebeble bekletmene gerek yok. Yazilari gördügunu biliyorum

  56. dinde nevar yanlis olan dedi ki:

    Ekrem mantiksiz olan ne yaz. Allah var. Peygamber, kitap cine şeytana, meleklere acik deliller gosterdik bildigimiz kadar,Digerleri ne. Büyu, büyülenme hayran kalma. Sevdalanma karsi cinse. Engellenirse kara sevdaya dönüsür.
    Buyuculer şarlatan, insanlarin dunyalik ve ruhsal sikintilarindan yalanlariyla para kazanan insanlar. Nazar var gozdegmesi, bazilarini tutuyor. Seni beni tutmaz ötekini tutar.
    Ne var dinde yanlis buldugun.

  57. dinde nevar yanlis olan dedi ki:

    Atmosferde goktaslarina yapilan hucumlar asla benim uydurmam degil, rusya acikladi.gazeteler acikladi Bizim tvlerde ayri bir olayi gosterdi 1990 larin sonlarina dogru. Senin yasin kucuk galiba.

  58. dinde nevar yanlis olan dedi ki:

    Rammsteinn Allahin varligina koydugumuz delillerden niye kaciyorsunuz. Biz Allah var oldugu için peygamberlere inaniyoruz,

  59. Turan Sır dedi ki:

    https://t.co/4lfOnk8EBg
    Akıl Büyük Nimettir.
    “Hiç kimse Allah’ın verdiği bilgiyi ve aklını kullanmadan inanamaz ve Allah akıllarını kullanmayanları rezilliğe mahkum eder.” (Kuran-ı Kerim 10-Yunus Suresi 100. Ayet)

MaMaLi için bir cevap yazın Cevabı iptal et