HİCRET UYDURMA MI?

KUR’ANDA HİCRET YOK

hicreti-anlamak-cuma-hutbesi-1

İslam’da Mekke’den Medine’ye hicret kısaca şöyle anlatılır:

“Müşriklerin zulümleri yüzünden Mekke’de Müslümanlar barınamaz hâle gelmişlerdi. Bu sebeple 2’inci Akabe Bîatında Hz. Peygamber (s.a.s.) ve Müslümanların Medine’ye hicretleri de kararlaştırılmıştı. Rasûlullah (s.a.s.) “Sizin hicret edeceğiniz yerin iki kara taşlık arasında hurmalık bir yer olduğu bana gösterildi…” diyerek Müslümanların Medine’ye hicretlerine izin verdi.

622 yılının ilk ayı olan Muharrem’de Medine’ye hicret başladı. Kısa zamanda, Mekke’li Müslümanların hemen hepsi Medine’ye göç etti. Yalnızca Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ali’yi Rasûlullah Mekke’de alıkoymuştu. Müşrikler göçe karşıydılar. Çünkü Medine’de de müslümanlık yayılmaya başlamıştı. Hz. Muhammed de Medine’ye gider, Müslümanların başına geçerse, Mekke’lilerin Şam ticâret yolu kapanabilirdi. Ayrıca Medine’lilerle birleşip, kuvvetlendikten sonra kendilerinden öç alabilirlerdi. O yüzden Hz. Muhammed’in Mekke’den çıkmasını istemiyorlardı. Evini kuşatıp beklemekteydiler. Ama Hz. Muhammed Hz. Ebubekir’le birlikte kaçmayı başardı. Müşrikler peşlerine düştüler. Müşriklerden kurtulmak için Sevr dağının tepesindeki mağarada 3 gün gizlendiler. Müşrikler izlerini buldu. Ancak mağaranın ağzını örümcek ağıyla kaplanmış ve önünde de bir çift güvercini görünce mağarayı kontrol etmeye gerek duymadıklarından yakalayamadılar. Böylece Hz. Muhammed ile Hz. Ebubekir Müşriklerden kurtulup Medine’ye ulaştılar. Coşku ile karşılandılar.”

Ne var ki bu hikaye Kur’an’da yer almaz. Kur’an’da çok basit hikayelere, çok küçük ayrıntılara bile yer verilmişken; bırakın bu hikayenin anlatılmasını, Mekke’den Medine’ye hicretten hiç bahsedilmemiştir.

İslam’da 622’de yapıldığı ileri sürülen hicretin önemi büyüktür.
Çünkü bu olay aynı zamanda İslam takvimi olan hicri takvimin başlangıcıdır.
Ayrıca İslam devletinin de kuruluş temellerinin atıldığı bir olaydır. Buna rağmen Kur’an’da hicretten hiç söz edilmemesi  bu olayın uydurma olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir.

Araplarda zaman daima önemli olaylarla ilişkilendirilerek açıklanırmış. Güneş tutulduğu zaman, Fil olayının olduğu yıl, ünlü kişilerin öldüğü yıl, Ficar Savaşlarının yapıldığı yıl gibi..
Hicri takvimin Halife Ömer zamanında kabul edildiği söylenir.
Bunu Yakubi Tarihi’nden, Taberi Tarihi’nden öğreniyoruz. 900’lü tarihlerde yani 10. yılda yazmışlar ve 200-250 yıl önceki dönemden bahsetmişler.
Doğruluğu şüpheli.
Örneğin kendilerinden 150 yıl önceki kuşak bu hicreti uydurmuş olsa onlara gelene kadar gerçekmiş gibi bir anlatıma dönüşmüş olabilir.

Bu Hicri takvim zaten vardı, kameri takvim olarak Araplarda kullanılmaktaydı. Ama her bölge halkı kendilerince önemli olayı takvimin başlangıcı kabul etmekteydi.
İslamcılara göre Kureyşliler de Fil Olayı’nı başlangıç alarak bu takvimi kullanıyordu.
Yine İslam’a göre Muhammed Fil olayının olduğu yıl doğmuştur. (Aslında bu da tartışmalıdır. Ebrehe’nin savaşının 555 yıllarına denk geldiğine dair kayıtlar vardır)
Fakat Ömer’in zamanında takvimin düzenlenmesini karışıklıklar olmasına bağlarlar.

Ortada peygamberlerinin doğum yılını başlangıç olarak alan bir takvim varken karışıklıklar yaşandığı iddiası hiç de inandırıcı gelmiyor.
Bundan daha ilginci ise hemen herşeyin, her olayın aktarıldığı Kur’an’da hicret gibi önemli bir olaya değinilmemiş olmasıdır.
En basit konularda bile Allah’tan emir-talimat almış gibi yazan Muhammed, bu derece önem arzeden olayda kendi inisiyatifi ile hareket ettiği düşünülemez.
Kur’an’da geçen hicret sözcüklerinin Mekke’den Medine’ye göçle ilgisi yoktur.
Hicret sözcükleri genelde iman etmek ve cihad etmekle ilişkilendirilerek kullanılmıştır.
Ve incelendiğinde “Kişinin küfür ve şirk olarak nitelenen sahip olduğu cahiliye inançlarını terketmesi” anlamında kullanıldığı görülecektir.

http://meal.ihya.org…li-ayetler.html

Hicretin aslı olan ‘Hecr ve hicran’ kavramları, insanın bedenle, dille veya kalp ile başkasından ayrılmasıdır:

Kur’an’ı Kerim’de hicret sözcüğü kullanılmamış olup, hicretin türevlerinin kullanıldığı ayetlerin anlamları ise sadece bir yerden bir yere göç etmek şeklinde değildir.

1- “…onları yatakta yalnız bırakın.” (Nisa; 4/34) âyeti, bedenle terk etmeye,
2- “Peygamber der ki: Ey Rabb’im! Kavmim bu Kur’an’ı büsbütün terk ettiler.” (Furkan; 25/30) âyeti, kalp ve dil ile terk etmeye,
3- Onların söylediklerine katlan ve onlardan güzellikle ayrıl’ (Müzzemmil; 73/10), ‘Kötü şeyleri terk et’ (Müddessir; 74/5), “Ey İbrahim! dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur!” (Meryem; 19/46) âyetleri de beden, kalp ve dil ile terk etmeye örnek olarak verilebilir.

Muhaceret; Daha önce tabi olduklarını  aklen ya da bedenen ve terk etmektir (Haşr, 59/8, Nisa; 4/100). Bunlara muhacir denmiştir. Muhacirlere kucak açanlara da ensar denilmiştir. Kur’an’da muhacir ve ensar sözcükleri birkaç ayette geçer ama bu Mekke’den Medine’ye göçü kanıtlamaz. Bir bölgeye değişik yerlerden gelip toplananları anlatıyor olması daha olasıdır.

Tevbe 40 ayeti hicrete delillendirilir. Hicret hikayesinde anlatılan peygamberin Ebubekir’le birlikte bir mağarada saklanması olayı, bu ayetten türetilmiştir.
Ama ayet incelendiğinde anlatıldığından farklı bir konuya değinildiği görülecektir..

İlla tensurûhu fe kad nasarahullâhu iz ahrecehullezîne keferû sâniyesneyni iz humâ fîl gâri iz yekûlu li sâhibihî lâ tahzen innallâhe meanâ, fe enzelallâhu sekînetehu aleyhi ve eyyedehu bicunûdin lem terevhâ ve ceale kelimetellezîne keferûs suflâ, ve kelimetullâhi hiyel ulyâ vallâhu azîzun hakîm

Tevbe-40. O’na sizin yardım etmeniz dışında o zaman Allah, O’na yardım etmişti. Kâfir olanlar, O’nu çıkardığı zaman ikinin ikincisi idi. İkisi mağarada iken arkadaşına şöyle demişti: “Mahzun olma! Muhakkak ki; Allah, bizimle beraber.” O zaman Allah, O’nun üzerine sekînetini indirdi.Ve O’nu göremediğiniz bir ordu ile destekledi. Kâfirlerin sözünü sufli kıldı. Ve Allah’ın sözü; O, çok yücedir. Ve Allah; Azîz’dir, Hakîm’dir.

Ayette parantezleri yani Mekke’yi vs.’yi kaldırdığımızda ortaya çıkan meal bu.
Bakalım ne deniyor:

– Kafirler iki kişiyi çıkarmışlar, ikinin ikincisi O’ymuş. (Muhammed’den bahsedildiğini düşünürsek, Muhammed 2. çıkarılanmış. Bu çıkarmak kelimesi önemli.
– Bu çıkarılan 2 kişi bir mağaradayken arkadaşına “Üzülme, Allah bizimle beraber” demiş.
– Ve Allah onlara güven ve moral vermiş. Görülmeyen orduyla, muhtemelen meleklerle desteklemiş. Kafirlerin sözünü alçaltmış.

Ayetteki “çıkarmak” sözcüğünü Mekke’den çıkarmak olarak anlamak mümkün değil. Büyük olasılıkla aralarından çıkarmak, aforoz etmek gibi anlamak gerekir.
Zaten Hicret hikayesinde de Mekke’den çıkarıldıkları değil, tersine çıkarılmak istenmedikleri anlatılır ki bunu yazının başında görmüştük. Aşağıda vereceğim linkte de hicret anlatılırken şu ifade geçer:

“Mekke müsrikleri Akabe bey’atlariyla ilgili haberi alinca Allah Rasûlünü Mekke disina çikarmamak için önlemler almaya basladilar. Bir müddet sonra peygamberimiz müslümanlarin Medine’ye hicret etmelerine izin verdi.”

http://www.enfal.de/itarih12.htm

Görüldüğü gibi Hicret masalında Mekke’den göç etmek isteyenler müslümanlar. Mekke’den çıkartmak istemeyenler ise putperestler. Ve Muhammed’in izniyle çıkıyorlar.
Ama ayette “Kafirler çıkardığı zaman” diyor.
Öyleyse ayetin hicret masalıyla ilgisi yok.

Hicret masalının mağara mavalı bölümü de büyük bir çelişki içerir. bahsi geçen mağara Sevr dağındaki bir mağaradır ki, bu bölge Mekke Medine arasında yer almaz. Medine yolu Mekke’nin kuzeyindedir. Bu mağara ise Mekke’nin güneyindedir. Bu çelişkiyi ortadan kaldırabilmek için Muhammed’in temkinli davranarak peşlerindeki Müşrikleri atlatmak amacıyla bu yolu seçtiği öne sürülür. Bu da saçmadır. Çünkü aynı yolu tekrar geri gelip kuzeye yönelmek zorunluluğu vardır. Belli ki hikayeyi uyduranlar Mekke’yi yakından tanımayanlardır, muhtemelen Şam’lı, Küfeli dinciler olabilir.

Mekke’den Medine’ye hicret masalını Kur’an’da geçen Mekke ve Medine sözcükleriyle de ifade etmek mümkün değildir.
Çünkü Kur’an’da Mekke ve Medine diye şehirlerden bahsedilmez.
Medine sözcüğü birkaç ayette geçer ama anlamı şehir’dir ve şehir olarak çevrilmesi gerekir.
Mekke sözcüğü ise sadece Fetih 24 ayetinde geçer ve böylece surenin başındaki fetih bahsinden dolayı sanki Mekke’nin fethi anlatılıyormuş gibi yansıtılır.
Halbuki hiç ilgisi yoktur.
Ayette geçen sözcük “bi batni mekketedir ve anlamı “gizli bir yıkımla”dır.
Ali İmran 96 ayetinde geçen “Bekke” ismini ise Mekke diye meallendirirler ki yanlıştır, aldatmadır.

Ali İmran-96. Muhakkak ki, mübarek ve âlemlere hidayet vesilesi olan; elbetteki insanlar için Bekke‘de yapılmış olan ilk evdir.

Bu Bekke’nin Mekke olduğu, ilk evin de Kabe olduğu pompalanır. Öyle ki ayet tahrif edilerek meali bile o şekilde yazılır.
Muhtemelen Muhammed bu ayeti Zebur’dan duymuştur. Mezmurlar’ın 84. bölümünde Siyon’daki Tanrı’nın evinden bahsedilir ve Siyon’a giderken Beka Vadisinden geçildiği yazılır. Beka vadisi Arapçaya ve Kur’an’a Bekke olarak geçmiş olabilir.

Kur’an’da Yesrib geçer ve Yesrib’in Medine’nin önceki adı olduğu iddia edilir ama bunun da kanıtı yoktur. Mescid-i Haram’ın Kabe olduğunun kanıtının olmaması gibi..

Batılı araştırmacıların iddia ettikleri gibi Hicret uydurulmuş bir olay olabilir. Onlara göre bunun nedeni başlangıçta İslam’ın bir dinden ziyade Yahudi Mesihi bir mezhep görünümünde olması ve Emevi döneminde Hristiyanlarla yapılan polemiklerde bu eleştirinin alınmasıdır. Bilhassa Abdülmelik döneminde kendi inançlarını Hristiyanlığın haşmeti karşısında ezdirmemek ve eksikliklerini tamamlamak için çeşitli senaryolar düzenleyip geriye doğru projekte ettiklerini öne sürerler ki; tarihi kayıtlar ve kayıtsızlıklar bu iddialarını desteklemektedir. Örneğin 7. yüzyıl tarihi kayıtlarında İslam ve müslüman sözcükleri hiç geçmez. Bu Mesihi akımın mensuplarından “Haceriler” olarak bahsedilir.
Besmele, kelime-i tevhid, fatiha, hicret, Mekke, Medine, Kabe vs öğelerin sonradan oluşturulup dine katıldığı söylenir.  Muhammed’in efsaneleştirildiği, doğumundan peygamberliğine ve ölümüne kadar birçok anlatımın uydurma olduğu ileri sürülür.

Batılı İslam araştırmacıları, İlk dönem İslam Tarihinin, özellikle de İslam’ın doğuşunun ve fetihlerin, sadece İslamî literatüre değil, gayrimüslim kaynaklara ve bu arada arkeolojik bulgulara ve diğer tarihsel kalıntılara dayanarak yazılabileceği görüşünü ortaya atmışlardır. Michael Cook ve Patrica Crone özellikle Hagarism: The Making of thi Islamic World (Cambridge 1977) isimli, hacimli ve bol bibliyografyalı çalışmaları, üzerinde durulan konu açısından ilginç bir örnektir. Bu çalışmada bir Ermeni vakayinamesi, bazı Süryani kaynakları, Yahudi karşıtı Yakobi Risalesi, papa III. Leo’nun Ömer b. Abdülaziz’e gönderdiği bir mektup ve Kitab-ı Mukaddes’in Yaratılış bölümü gibi bazı gayrmüslim kaynaklarından hareketle ulaşılan sonuçlardan bazıları şunlardır: İslam, Sasaniler tarafından Filistin’den sürülen Yahudilerin Hicaz bölgesine gelişinden sonra orta-ya çıkan Hacerîler (Hagerine) adlı Mesihî bir mezhebin içinden çıkmıştır. Hz. Muhammed bu hareketin başına geçmiş, hareket içinde yer alanlar “Hacer’in soyundan gelenler” anlamında “Mu-hacirler” olarak anılmıştır. Hicret, Yahudi ve Arapların birlikte Kudüs’e yaptıkları sefer olup, Mekke’den Medine’ye hicret diye bir olay tarihen sabit değildir, bilahere uydurulmuştur. Kudüs’ün fethi sırasında Hz. Muhammed hayatta idi. Hz. Muhammed kendisini mesih ilan etmemiş, “mesih”in geleceğini haber vermiştir. el-Faruk lakabını almak suretiyle bu misyonu Hz. Ömer üstlenmiştir. Mekke başlangıçta kutsal şehir olarak kabul edilmiyordu, bunun yerine Kuzey Arabistan’da Bekke denilen bir yer kutsanıyordu. Mekke çok sonraları Abdülmelik zamanında içinde kutsal mabed bulunan bir şehre dönüştürülmüştür, keza aynı dönemde Kur’an kitap haline getirilmiş ve o zamana kadar hep “Muhacirler” olarak adlandırılan yeni hareketin mensupları “Müslümanlar” olarak anılmaya başlanmıştır.

İngilizce bilenler için:

HAGARISM

Siyer yazıcılığı ve batılı yaklaşımlar:

http://www.sonpeygamber.info/siyer-yaziciligi-uzerine

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Din içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

26 Responses to HİCRET UYDURMA MI?

  1. samet dedi ki:

    O kimseler ki, iman ettiler, hicret ettiler ve Allah yolunda cihada katıldılar, bir kısımları da onları barındırıp yer, yurt sahibi yaptılar ve yardıma koştular, işte bunlar hakkıyla mümin olanlardır. Bunlara bir mağfiret ve cömertçe bir rızık vardır.
    http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=8&ayet=74

    Ve onlardan önce o yurda yerleşen imana sarılanlar kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, onları öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar umduklarına erenlerdir.
    http://www.kuranmealleri.net/hasr/9

  2. lennox dedi ki:

    din bilimi baltalar ..

  3. Kenan Duman dedi ki:

    çok güzel mükemmel…..bu çalışmaların devamını beklerim…… bilimde yanılma olmaz…

  4. mümin dedi ki:

    bilimi putlaştırmış biri daha bilimde yanılma olmazmış cehaletini izhar etmekten başka birşey bilmediğin belli oluyor onun için sana cevab vermeyecem

  5. gte dedi ki:

    Mağaradaki olayın aslı şudur.Hz. Muhammed İslamı kökleştirmeye çalışırken, düşmalarıda boş durmuyordu.Hz.Muhammed’ i yok etmek için sinsice planlar yapıyorlardı.Hatta tertiplemişlerdi bile..

    Cebrail nail olup;Ya Muhammed Bu gece kafirler seni öldürmeye çalışacaklar, Ashabını topla.Yatakta seni öldürmek isteyecekler yerine, senin yolundsa canını feda edecek zat ancak Ali olduğunu bilesin, sende şu mağraya gidesin.
    Bu emre bianen Hz. peygamber ashaplarını gün ağarırken (akşam üstü) topladı ve Ey ashaplarım Allah’ ın emri üzerine bu gün hanelerinizden dışarı çıkmayasınız.Ashaplar bu emir üzerine hanelerine çekildiler…

    Hz. Muhammed yanına Hz. Ali’ yi çağırdı.Ya Ali bu gün küffar şerrinden emin olmak için benim yatağımda sen yatacaksın, bende mekkeden çıkıp mağraya gideceğim.

    Hz. Ali sevgi ve saygıyla “Ya Muhammed benim bin canım olsa, Allah’ ın emrine boyun eğerim.Hele bu emir sizin korunmanız içinse canımla boyun eğerim…Hz. Peygamber duygulandı ve Ali’ yi öperek bağrına bastı ve mağraya gitmek için yola çıktı…

    Biraz gittikten sonra gecenin karanlığında birisinin kendisini takip ettiğini anladı.Durdu ve bekledi.Gelenin ebubekir olduğunu gördü.Kendisine şunu hatırlattı.
    “Alah’ın emrini size de bildirmişken, bu emri dinlemeyip arkamdan gelmenizin anlamı nedir?
    Ebubekir Ya Resullullah senin için korku ve üzüntüye düştüm.Seni yanlız bırakmaya gönlüm razı olmadı”

    Bu hal karşısın da Cebrail nail olup Hüda Hakkı için Ebubekiri geriye gönderecek olursan küffar gelir ve sizi tutar…

    Hz.Peygamber ebubekirle birlikte mağaraya gider.Burada da anlaşılacağı gibi Hz. Muhammed Ebubekire güvendiği için mağaraya götürmedi.Hz. Muhammed’in dostu Allah arkadaşı ise Cebrail’ di.Emeviler hiçbir zaman Peygamberimize içten dost olmamıştı.Hep kuşku ile bakmışlardı…

    Hz.Peygamber ile birlikde mağaraya giren Ebubekir burada boş durmamış örümceğin kapattığı kapıdan ayağını dışarı çıkartarak müşriklerin görmesini sağlamaya çalışmıştı.Ama yılan ayağını ısırınca, isteğine nail olamamıştı….

    İşte Allah Peygamberini nasıl olurda bu zor durumda ayağını sokması için yılanı gönderir.Yılanın oraya geliş nedeni Peygamberimizi inkarcıdan ve inkarcılardan korumaktı…Böcekler ve hayvanlar da Muhammed in yanında idi.Ama emevi soyu hiç bir zaman Muhammed’ i ve onun yolunu sürenleri rahat bırakmadı…..

    • MaMaLi dedi ki:

      Allah muhammed,eşleri,hafsa,aişe kayın pederleri,ebu beir ve ömer tarafından bal şerbet ile zehirlenirken nerdeydi?Allah muhammed 40 yaşına kadar putperest’ken nerdeydi?

  6. samet dedi ki:

    kuranda namazda yok ayrıntılarıyla o zaman namazda yok deme.bir şeyin kuranda olmayışı onun olmadığını göstermez,hicreti yaşayan hiçmi insan yok.eğer herşey kuranda olsaydı 600 değil 6000sayfa olurdu ama siz insanları yoldan çıkarmak için kuranı ve bilimi kullanıyorsunuz,size ancak aptallar ve kafirler inanır

  7. samet dedi ki:

    Muhammed Öldürülmüş müydü?
    Muhammed derken Hz. ve (s.a.v.) Şart Değil
    Muhammed Efsanesi
    Muhammed ne yenilik getirdi?
    Muhammed’den Önce
    Muhammed’in Doğumu
    Muhammed’in En’leri
    Muhammed’in Eş ve Cariyeleri
    Muhammed’in Hocaları
    Muhammed’in Resimleri
    Muhammed’in Asıl İdeali
    Muhammed’in Hazin Cenaze Töreni
    Muhammed’in Savaşları
    Muhammed’in Suikast Emirleri
    siz babanızın oğlundanmı bahsediyorsunuz,bu ifadeler kesinlikle müslüman birine ait olamaz.

    • Şakir ULUALP dedi ki:

      Samet sen ne içiyorsun.Bak adam inanmıyor ve sen hala yok şöyle yazacaksın,yok böyle diyeceksin diyorsun.Muhammed sana göre hazret bana göre ise ise tarihsel,sosyal bir olgunun baş aktörlerinden birisi ve bu tarihsel süreç içinde hiç de saygıdeğer ve ya da insani özellikleri gelişmiş bir insan değil.Tersine kan dökücü,istismarcı,şarlatan,yalancı ve bariz kişilik bozukluğu yaşayan şizofren eğilimleri olan bir kişilik..

    • MaMaLi dedi ki:

      İyide müslüman olduğumuzu söyleyenmi var)muhammed iyki babamın oğlu değil,utancım dan intahar ederdim!akraba kadınlarını becerirken,küçük kız çocuklarını becerirken!!

  8. abdullah dedi ki:

    diyorsunuz ki kuranı kerimde hicret geçmez . https://panteidar.wordpress.com/2011/12/17/islamda-cihad-kavrami/ siz kendi kendinizi tekzib ediyorsunuz farkındamısınız ? verdiğim linkte tevbe suresi 20. ayetten alıntı yapmışsınız .
    “İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat eden kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. İşte kurtulanlar onlardır.”
    bu ayet hicret edenlerden bahsetmektedir. ayrıca yukarıda eleştirdiğiniz “çıkarılan” denmesinden kasıt . mekkeliler müslümanlara eziyet ederek , rahat vermeyerek çıkartmaya sebep olmuş olmuyorlarmı . müslümanlar neden hicret ettiler ? hatta hz. peygamber in mekkeye ithafen ben senden çıkmak istemiyorum lakin bana huzur vermiyorlar diyerek üzüntüsünü belli ettiği rivayet edilir .

    • pante dedi ki:

      Abdullah, ben bir efsaneden bahsediyorum ve bunun maval olduğunu, dayanaklardan yoksun olduğunu söylüyorum. Tevbe-20 ayetinde “hicret edin-cihat edin” denmiş olması, güvercinli-örümcekli masalı doğrulamaz. Ne Kur’an’da ne de sahih olduğuna inanılan hadislerde yoktur böyle masal. İşte sana en sahih hicret hadisi; ama ne güvercin var ne de örümcek:

      Hadis No : 5760
      Ravi: Bera İbnu’l-Azib
      Tanım: Hz. Ebu Bekr (ra), evinde babama uğradı. Ondan bir semer satın aldı. (Babam) Azib’e: “Benimle oğlunu gönder, onu evime kadar götürüversin!” dedi. Babam bana: Haydi onu götürüver!” dedi. Ben de götürüverdim. Babam onunla beraber çıktı, bedelini alacaktı. Babam, Ebu Bekr’e: “Ey Ebu Bekr! Resulullah (sa)’la (hicret ettiğin) gece ne yaptınız?” diye sordu. “Evet o gece yürüdük. Ertesi günü de öğle vaktine kadar yürüdük. Yolumuz tenha idi, hiç kimseye rastlamadık. Önümüze uzun bir kaya çıktı. Kayanın henüz güneşin değmediği bir gölgesi vardı. Yanına konakladık. Ben kayanın yanına geldim. Resulullah (sa)’ın, duldasından uyuması için elimle bir yeri düzledim. Sonra ortaya bir post yayıp: “Ey Allah’ın Resulü! (Siz biraz istirahat buyurup şurada) uyuyun, ben etrafmızı gözetlerim!” dedim. Derken yatıp uyudu, ben de çıkıp etrafını gözetlemeye başladım. Kayaya doğru sürüsüyle gelmekte olan bir çobanla karşılaştım. O da bizim gibi gölgeye sığınmak istiyordu. “Sen kimlerdensin ey delikanlı?” diye sordum. Medine veya Mekke’ den bir adama aitti. Ben tekrar: “Koyununda süt var mı?” dedim. “Evet!” dedi. “Sağar mısın?” dedim. “Tabii” dedi ve sağmak üzere bir koyun yakaladı. “Memede kıl, toz-toprak çer-çöp olabilir, bunları bir çırp!” dedim. Dediğimi yaptı, beraberindeki bir kaba bir miktar süt sağdı. Benim de yanımda Resulullah (sa) için taşıdığım bir kap vardı. İçmede, abdestte onu kullanırdı. (Sütü kendi kabıma aktararak) aleyhis*salatu vesselamın yanına geldim. Uyuyordu. Uyandırmak istemedim. Uyanıncaya kadar yanında durdum. Süte biraz su kattım, dibi serinledi. “Ey Allah’ın Resulü, buyurun için!” dedim. O içti ben de memnun ol*dum. Sonra: “Yola koyulma vakti gelmedi mi?” dedi. “Evet!” dedim. Güneşin zevalinden sonra hareket ettik. Peşimize Süraka İbnu Malik İbni Cu’şem düştü. Biz sert bir arazide yürüyorduk. “Ey Allah’ın Resulü, bize yaklaştı!” dedim. “Üzülme! Allah bizimledir!” buyurdu. Aleyhissalatu vesselam, Süraka’ya beddua etti. Derhal atının ön ayağı karnına kadar yere saplandı. Süraka: “Anladım ki, siz bana ilendiniz. Ne olur benim için dua edin. Allah için ben de takipçileri sizden geri çevireceğim!” dedi. Aleyhissalatu ves*selam dua ediverdi, adam kurtuldu ve geri döndü. Yol boyu her kime rastladı ise: “Ben size bedel burada gereken (aramayı) yaptım (kimse yok)!” dedi. Böylece her kime rastladı ise geri çevirdi. Hülasa, bize verdiği sözü tuttu.”
      Kaynak: Buhari, Menakıbu’l-Ensar 45, Lukata 11, Menakıb 25, Eşribe 12; Müslim, Zühd 75, (2009)

      • abdullah dedi ki:

        ayeti okuma zahmetinde bulunursan emir yok ayet olmuş bi olaydan bahsediyor . hicret eden diyor .
        demekki hicret gerçekleşmiş bir olaydır . kuranı kerimde geçmeside gayet sağlam dayanaktır bizim için . zikrettiğin hadis bu olayın bir bölümünü açıklar buna benzer daha açıklayıcı hadslerde vardır . ama üstün körü okursan okuduğunu anlayamazsın . eğer kuranı hz. muhammet s.a.v. yazsaydı böylesine önemli bi olayı kitabında ayrıntılarıyla birlikte yazardı geniş geniş anlatırdı değilmi seninde bahsettiğin gibi . buda bi mantıktır kuranı kerimin Allah kelamı olduğunu ispatlayan .

  9. abdullah dedi ki:

    “Kur’an’da geçen hicret sözcüklerinin Mekke’den Medine’ye göçle ilgisi yoktur.
    Hicret sözcükleri genelde iman etmek ve cihad etmekle ilişkilendirilerek kullanılmıştır.
    Ve incelendiğinde “Kişinin küfür ve şirk olarak nitelenen sahip olduğu cahiliye inançlarını terketmesi” anlamında kullanıldığı görülecektir.”

    demişsiniz . nisa suresi 97.ayeti kerimede “Melekler, kendilerine zulmettikleri bir durumda bulunurken canlarını aldıkları kimselere: Siz ne iş yapmaktaydınız? diyecekler. Onlar: Biz yer yüzünde zayıf ve güçsüzdük diye cevap verecekler. Melekler: “ALLAHIN ARZI GENİŞ DEĞİLMİYDİ , ORAYA HİCRET ETSEYDİNİZ YA ” diyecekler. İşte bunların barınakları cehennemdir. Ona gidiş de ne kötü şeydir *[Nisa :97] ” buyurulmuş .

    büyük harfle yazılan kısım hicretin manasını açıkca ortaya koymaktadır dolayısıyla yukarda iddia edilen “hicret başka manalarda kullanılır” demek gerçek dışıdır .

    gelelim diğer iddiaya kuranda hicret yok yalanına .

    haşr suresi 9. ayeti kerime “Onlardan önce yurda konmuş ve imana sarılmış olanlar, kendilerine hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa bile, ötekileri kendi nefslerine tercih ederler. Nefsinin cimriliğinden/doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”

    bu ayeti kerimede hicretin göç şeklinde olduğu anlaşılmakta , ayrıca ensarın faziletinide gözler önüne sermektedir .

  10. sevginin ışığı dedi ki:

    Ben şahsen iki tarafı da anlamıyorum. Biriniz körü körüne inanmış, öbürünüz de bu bir mavaldır diyor. Kendi gözünüzle görmemişsiniz, ayaklarınız o kumlarda yürümemiş.. Ya da bilinç seviyeniz o zamanda yaşananlardan bilgi alacak kadar yükselmemiş. Yok vardır, yok yoktur diye atıp tutuyorsunuz…. İnanan kardeşim, olmasa ne olur? Allah’tan daha mı uzaklaşırsın? Hiç değilse biri çıkmış sorguluyor. Yukarıda ona karşılık, kesin ve net olmayan, içerisinde sadece Hicret kelimesi geçen bir iki ayeti kanıt göstermişsin…. Senin imanın mı eksilir hicret sana anlatılanlar gibi değil ise? Allah’a daha mı yaklaşıyorsun hicret olmuştur, ben biliyorum deyince? …Cevabınız evet ise, o zaman ben üzülerek buna putçuluk derim…
    Saygılar

  11. ceyhun dedi ki:

    Merhaba Serdar bey .Tam aksine hicret uydurma falan diyil ,hakikaten olmusdur.Ama musriklerin baskisi sonucu diyil ,Muhammedin tehtidleri sonucu olmusdur.Daha genis malumati asagiya aliyorum.Bi zahmet okuyun.

    Muhammed’ın Asıl Emeli
    Gunumuzde Muslumanlar Islam’a karsi yapilan en ufak bir elestiriye bile tahammul edemezler. Dinlerini elestiren kisiyi oldurmekten zerre kadar cekinmezler. Bunun orneklerini yakin ve gecmis tarih sayfalarinda gorduk ve malesef gormeye devam edecegiz. Bu toleranssiz ve tahammulsuz dusunce tarzi onlara peygamberleri Muhammed tarafindan ogretilmistir. Oysa Muhammed’in tahammulsuz karakter yapisinin aksine, Mekkeli musrikler kisilerin dini inanclarina saygili ve toleransli kisilerdi. Arap yarimadasinda dinsel tahammulsuzluk, Muhammed’in ve Muhammed’in dininin ortaya cikmasi ile baslamistir. Sozde “Cahiliye Devri” diye adlandirilan donemde Mekkeli halk, kisilerin dini inanclarini hic bir sekilde diskrimine etmeden Arap yarimadasinda uyumlu bir sekilde Hristiyan, Musevi, Puperest, Mecusi ayrimi yapmaksizin yasamakta idiler. Islam oncesi Arap tarihine baktigimizda, Arap yarimadasi sinirlari icinde gerceklesmis hic bir dini savasa rastlayamamaktayiz. Muhammed yillarca Mekkeli putperest halkin babalarina sovmus ve inanclarini assagilamistir. Onca assagilama ve karalama cabalarina ragmen Mekkeli putperest halk hic bir zaman Muhammed’e veya Muhammed’in yandaslarina hic bir sekilde zarar vermemislerdir.

    Muhammed’in kiskirtici sozlerinden artik bikip usanan Mekkeli putperest halk, careyi Muhammed’in amcasi Ebu Talib’e gitmekde bulmus ve “medenice” Muhammed hakkinda sikayette bulunmuslardir;

    “Ey Ebû Talib! Sen bizim yaşlı ve ileri gelenlerimizden birisin. Yeğenini yaptıklarından vazgeçirmek için sana müracaat ettik. Fakat sen istediğimizi yapmadın. Vallahi, artık, bundan sonra onun babalarımızı, dedelerimizi kötülemesine, bizi akılsızlıkla ithâm etmesine, ilâhlarımıza hakaretlerde bulunmasına asla tahammül edemeyiz.
    Sen, ya onu bunları yapıp durmaktan vazgeçirirsin, yahut da iki taraftan biri yok oluncaya kadar onunla da, seninle de çarpışırız.”

    İbni Hişâm, Sîre, 1/284; Taberî, 2/218; İbni Kesîr, Sîre, 1/47

    Ebu Talib mekkeli putperest halkin sozlerini dinler ve oz yegeni olan Muhammed’i yaptiklarindan dolayi tembihler;

    “Kardeşimin oğlu, kavminin ileri gelenleri bana başvurarak senin onlara dediklerini bana ârzettiler. Ne olursun, bana ve kendine acı! İkimizin de altından kalkamayacağımız işleri üzerimize yükleme. Kavminin hoşuna gitmeyen sözleri söylemekten artık vazgeç”

    234. İbni Hişâm, Sîre, 1/284; Taberî, 2/220

    Muslumanlarin Mekkeli putperest halk hakkinda iddia ettikleri zulm ve iskence olaylari bu kaynaklara dayalidir. Muslumanlar Muhammed’in putperest halkin inanclarina sovmelerini gormeksizin bu kaynaklari gostererek Muslumanlarin magdur kisi olduklarini iddia ederler. Guvenilir Islami kaynaklarda gecen tek siddet olayi, daha sonradan Muslumanligi kabul eden ve Muhammed’in celladligini yapan Omer’in, kendi oz kiz kardesini dovmesidir. Omer’in Islami kaynaklarda kolay sinirlenen deli bir adam oldugunu gozlemleyebiliyoruz. Deli Omer’in kafir oldugu zamanlarda muslumanligi secen kiz kardesini dovmesi direk Islam dinine yapilan bir baski degil, tam aksine aile icinde gerceklesmis bir siddet olayi idi..

    Iste tam bu noktada yazimi okuyan Muslumanlar bana su sorulari sorabilirler..

    Eger Muslumanlara karsi yapilan bir baski ve zulm yoktu ise, o halde Muslumanlari hicret etmeye zorlayan etken ne idi? Baski ve zulm yoksa, Muslumanlar neden evlerini terkettiler? Tehlike altinda olmayan Muslumanlarin durduk yere evlerini terkedip Medine’ye tasinmalarini nasil aciklayabilirsiniz?

    Bu sorularin cevabini Enfal suresinin 72. ayetinde bulmak mumkundur. Isin asli Muslumanlar Mekke’de ki putperest halkin iskencelerinden kacmiyor, tam aksine Muhammed’in emri dogrultusunda evlerini terketmeye zorlaniyorlardi. Bakiniz Muhammed Mekkeli Musluman halki hicret etmeye zorlamak icin Allah’i nasil konusturtmaktadir;

    Enfal 72. İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

    Ustteki ayet, Mekke’den Medine’ye hicret etmek istemeyen Muslumanlar icin yazilan bir ayettir. Sozde iskence ve baski goren Musluman halkin neden hicret etmek istemeyisi kafalarimizda bir soru isareti birakmaktadir. Bugun Muslumanlarin bahsettikleri turde Mekke’de buyuk bir iskence ve zulm vardi ise, Muslumanlar neden seve seve Mekke’yi terketmek istememislerdir? Neden Allah olaya el koyarak Muslumanlara bu konuda ayetler indirmek zorunda kalmistir? Bir baska ayette Muhammed, Muslumanlara yine soyle seslenmektedir;

    Nisa 89. Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.

    Ustteki ayette Muhammed Muslumanlara evlerini terketmelerini ve Medine’ye goc etmelerini emretmektedir. Muhammed bununla da kalmayip Islam’in kultsel yapisini adeta dogrulayan bir sekilde hicret etmek istemeyenlerin oldurulmelerini emretmistir. Muslumanlar Mekkeyi putperest halkin baskisi sonucu degil, Muhammed’in tehditlerinden dolayi terketmislerdir. Muhammed’in baskisi, hicret etmek istemeyen muslumanlarin cehenneme gidecegi kararinin aciklanmasi ile daha da zorlayici bir boyut kazanmistir;

    Nisa 97. Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: “Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)” Onlar da, “Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik” derler. Melekler, “Allah’ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!” derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir.

    Malum, burada Musluman okuyucular yine “Peygamberimiz neden boyle bir seyi yapmak istesin? Amaci ne idi?” diye kendilerine sorabilirler. Muhammed neden Muslumanlari hicret etmek icin zorlamak isteyebilir? Muhammed nicin Muslumanlari gozunun onunden ayirmak istememistir?

    Bu sorularin cevabini verebilmek icin kisinin kendisini “Kultler” ve “Narsisist kult liderleri” hakkinda gelistirmesi ve bilgilendirmesi gerekir. Tipki tarihte ki diger narsisist kult liderleri gibi, Muhammed’in de bir ruyasi vardi. Narsisist insanlar dava adamlaridir. Adnan Oktar TV’de yayinlanan her roportajinda bir “dava adami” oldugunu vurgular. Stalin’in davasi “halklarin esitligi” idi. Hitler’in davasi ise “beyaz irk’in ustunlugu” idi. Davalar narsisist’in kisiler uzerinde otorite saglayabilmesi icin bir aractir. Yakin gecmiste koktendinci bir Musluman olarak karsimiza cikan Hasan Mezarci’nin nasil bir anda reyting saglamak icin kendisini “mesih” ilan ettigini hepimiz izledik. Narsisist kult liderleri etrafinda surekli kendisini pohpohlayan muritlere ihtiyac duyarlar. Spot isiklarinin surekli kendilerinin uzerinde olmasini isterler.

    Islami kaynaklara baktigimizda, daha Islam’in ilk ortaya ciktigi zamanlarda bile Muhammed’in ne gibi bir “davaya kendini adadigini” kolaylikla gorebilmekteyiz. Muhammed’in ruyasi basta Arap yarimadasina ve daha sonra tum dunyaya hukmeden bir diktator olmakti. Emeline ulasabilmek icin planlarini coktan hazirlamisti. Mekkeli musrikler Ebu Talib’in olumune yakin bir zamanda kendisini tekrar ziyaret ederek, olmeden Muhammed ile aralarinda olan anlasmazligi bitirebilmek icin soz almak isterler. Muhammed’in sovmelerine son vermesi icin Ebu Talib’in arabulucu olmasini isterler. Muhammed ise bu ziyarette asil emelini ve agzindaki baklayi dusurur. Muhammed’in insanlar uzerinde hukum sahibi olma arzusunu, Ibn’i Hisam’in da kaleme aldigi su yazi gozler onune sermektedir;

    Ebû Talib ölmeden bu işe bir çözüm bulmalıyız, yoksa öldükten sonra Muhammed’e yapacağımız her iş için bizi ayıplarlar. Ebû Talib sağken bir şey yapamadılar, o öldü, yeğenine şunları şunları yaptılar, demesinler.”
    Bu düşüncelerinden dolayı müşriklerin ileri gelenleri toplanarak Ebû Talib’i ziyarete gittiler. Sağlık temennilerinden sonra Ebû Talib’e dediler ki:
    “Ey Ebû Talib! Sen bizim reisimiz, büyüğümüzsün. Şunu görüyoruz ki, sana ölüm yaklaşmıştır. Biz senin ölümünden korkuyoruz, sen sağken şu meseleyi halledemedik, öldükten sonra hiç halledemeyiz. Sen şimdi sağken onu çağır, ondan sağlam bir söz al, biz de bir söz verelim. Bundan sonra ne o bizimle uğraşsın, ne de biz onunla.” Ebû Talib, Kureyş heyetini dinledikten sonra yeğenine haber salarak, yanına gelmesini istedi. Amcasının davet haberini alan Kâinatın Efendisi, hemen ölüm döşeğindeki Ebû Talib’in yanına vardı. Bir anda kalabalık bir Kureyş topluluğu ile karşılaşan Efendimiz, bu davetin altında bir şeylerin yattığını anlamakta gecikmedi. Ebû Talib, Kureyş heyetinin isteklerini yeğenine anlattı.
    “Ey kardeşimin oğlu! Kavminden ne istiyorsun?” dedi. Kâinatın Efendisi
    “Kendilerinden bir kelime istiyorum. Eğer söylerlerse, bütün Araplar o kelime sayesinde kendilerine uyacak, bütün acem o kelime sayesinde onlara cizye ödeyecek.” dedi. Ebû Talib atılarak:
    “Yani tek bir kelime mi?” diye sordu. Efendimiz:
    “Evet, amcacığım tek bir kelime. “Lâ ilâhe illallah” diyecekler.”

    Sad, 38/1–8. Tirmizî, Tefsir, Sa’d (3230)

    Ustte anlatilanlardan bazi gercekler belirgin bir sekilde ortaya cikmaktadir..

    1) Kureysli musrikler Muhammed’e ve muslumanlara herhangi fiziki bir baski uygulamamis, tam aksine Muhammed’den inanclarina saygili olmasini istemislerdir.

    2) Muhammed assagilayici tavirlarindan donmek istemedigini son derece kararli bir sekilde dile getirmistir.

    3) Muhammed Arab yarimadasini hukmu altina almayi ve Acemleri cizyeye baglamakta kararli idi.

    Acem kelimesi gunumuzde her ne kadar Farsiler icin kullanilsa da, o donemin Araplari Acem sozcugunu “Arap olmayan” anlaminda kullanirlar idi. Gorundugu gibi Allah’in peygamberi daha henuz bir duzine muridi oldugu zamanlarda bile dunyayi fethedebilmenin fantazilerini kendi kafasinda canlandirmakta idi. Allah’in insanlara sevgiyi ve kardesligi ogretmek icin gonderdigi peygamber efendi nasil olurda daha henuz dogru durust bir cete bile olamamisken insanlari cizyeye baglamanin hesaplarini yapabilir? Tum insanliga ornek kisi olsun diye gonderilen bir peygamberin ulke fethetmek yerine, insanlara rehberlik eden daha asil dusuncelere sahip olmasi gerekmiyor mu? Insanlari cizyeye baglayip harac almak yerine, onlari ozgurlugune kavusturmasi gerekmiyor mu? Bu tur hareketleri, davranislari ve dusunceleri olan bir kisi nasil olurda Allah’in insanliga ornek olsun diye sundugu bir peygamber olabilir? Muslumanlarin peygamber diye yere goge sigdiramadiklari Muhammed’in, Hitler’den, Napolyon’dan ve Saddam’dan farki nedir? Hitler gibi kana susamis narsisist bir liderin Yahudileri cizyeye baglayip onlari oldurmek istemesini anlayabilirim. Fakat bu tur bir dusunce sekli, bu tur bir eylem istegi, manevi yonden kisiligi ve karakteri en ust seviyede olmasi gereken Allah’in peygamberine yakismamaktadir.

    Muhammed gercektende megaloman bir kisilige sahipti. Psikolojik rahatsizliklari olan insanlarin ruh hali cok cabuk degisir. Islam kaynaklarina baktigimizda Muhammed’in ruh halinin bazen cok yukseklerde oldugunu, tum dunyayi ele gecirmek istedigini gorebilmekteyiz. Muhammed, ruh halinin bozuk oldugu anlarda ise intihari bile dusunmustur;

    Yüce bir dağ zirvesine çıkıp oradan kendimi aşağı atar böylece bu sıkıntıdan kurtulurum, dedim.

    Böylece yola çıktım, dağın ortasına varmıştımki, birden bire gök­ten “Yâ Muhammedi Sen Allah’ın Rasûİusün. Bende Cebrâilim” diyen bir ses duydum. Başımı göğe kaldırdım. Birde ne göreyim! Cebrail bir insan suretinde ayaklarını semânın ufuklarında açmış vaziyette.

    -Yâ Muhammed sen Allah Rasûlüsün, bende Cebrail’im dedi.

    İbni İshak; İbni Hişâm, Taberî ve Heyhakî

    Muhammed’in ruh halinde ki bu tur degisiklikler, bize aslinda Muhammed’in dengesiz ve psikolojik yardima muhtac bir insan oldugunu gostermektedir. Insanlar tarafindan itaat edilen ve onlara hukmeden kisi olma arzusu o kadar gucluydu ki, bu heves onu vicdani hislerden yoksun, tam bir canavara donusturmustu. Insanlar uzerinde otorite sahibi olmak onun ruyalarini susluyordu. Hayallerine ulasmak icin onu artik hic bir sey durduramazdi. Insanlara soyledigi yalanlarda o kadar inandirici olmaya calisiyordu ki, bu yalanlara kendisi bile inaniyordu.

    Muhammed, olum doseginde olan amcasinin son anlarinda dile getirdigi gibi, daha bir avuc dolusu inananlari oldugu zamanlarda bile Arap yarimadasinda hukum surmenin ve Arap olmayanlari kendisine boyun egdirmenin hayalleri ile yanip tutusuyordu. Fakat o, sadece ruya goren bir kisi degil, hayallerini gercege donusturmek icin tum azmiyle calisan olaganustu sabitfikirli bir kisiydi. Kendisine buyukluk kazandiracak bu yolda herseyi hic acimadan kurban etmistir. Karsi koyanlari oldurtmus, kendisine sirtini donmus kisileri ve elestirenleri oldurtmustur. Arap yarimadasinda yasayan tum Hristiyan ve Yahudileri once kendisine inandirmaya calismis, inanmayanlari ise yok etmistir. Hemen hemen herseye inanan cahil muritlerini kandirmak icin cinli perili masallar uydurmustur. Muslumanlarin kafalarinda “Allah” diye bir tanri yaratip, o tanrinin elcisi oldugunu soyleyerek kisilerden kendisine “Teslim” olmalarini istemistir. Islam demek, Allah’a, yani Muhammed’in Allah’ina kisinin teslim olmasi demektir.

    Muhammed’in zamanlamasi ve icinde bulundugu toplum hayallerine ulasmasi icin son derece idealdi. O devirde yasayan Araplar batil, bagnaz, barbar, inatci, sovanist ve herseyden onemlisi saf ve kolay inanan cahil bir topluluktan olusuyordu. Emellerine ulasmak icin gerekli olan hersey mevcut bulunuyordu. Fakat ortada yine ufak bir sorun vardi. Muhammed’in bir ordusu olmadan ulkeleri nasil fethedecek, insanlari nasil kendisine boyun egdirtecekti? Kendisine inanan Muslumanlari nasil kiskirtip kiliclandiracak ve kendi oz ana, baba, kardeslerine ve arkadaslarina karsi savasmalari icin nasil kandiracakti? Ortada bir hosnutsuzluk ve rahatsizlik yaratmasi, kendisine inananlarin gozunde bir dusman belirlemesi gerekiyordu. Oyle bir dusman yaratmasi lazimdi ki, insanlarin kendi oz kardeslerini ve akrabalarini bile seve seve katletmesini saglamaliydi. Bir yandan putperest halkin babalarina ve kutsal inanclarina soverken, diger yandan kendi sovmeleriyle galeyana gelen Mekkeli putperest halkin Muslumanlari taciz etmelerini sagliyor ve Muslumanlara eziyet cektiklerini, Mekkelilerin Muslumanlara baski yaptiklarini soyluyordu. Bu dahiyane plan sayesinde Muslumanlarin eziyet cektiklerini, evlerini ve topraklarini terkedip Medine’ye hicret etmeleri gerektigini soyluyordu. Mekkeli halk arasinda yarattigi bu kin, o’nun Muslumanlar uzerindeki hukmunu kolaylastirmakta idi. Hukum surmesi icin oncelikle insanlari bolmesi gerektiginin bilincinde idi. Bu stratejiyi tarih sahnesinde tum diktatorler kusursuz uygulamistir.

    Muhammed’in Allah’i, Al-i Imran suresinde “tuzakci” kisiligi ile ovunur ve hatta Rad suresinde “butun tuzaklar Allah’a aittir” der. Umarim bu bilgiler asil tuzakcinin kim oldugu ve butun tuzaklarin asil sahibinin kim oldugu hakkinda aydinlanmak isteyen kisiler icin bir isik olur. Muhammed, dini inanclar yuzunden hic bir zaman anlasmazlik ve savasin cikmadigi topraklarda bile dini kullanarak insanlar arasi bir dusmanlik yaratmis ve nefreti koruklemistir. Boylelikle artik kendisi icin savasmaya hazir, kizgin ve magdur oldugunu zanneden bir gruba sahip olmustu. Bu grup, artik onun icin savasmaya ve hayallerini gercege donusturmek icin hazirdi. Parola, “Allah’a ve onun Peygamberine itaat” idi. Allah’da, Muhammed’in otoritesini saglayabilmek ve onun tahtinin yerini saglamlastirabilmek icin ayet gondermekten kacinmayacakti elbette;

    Cin 23. “Ancak Allah’tan gelenleri tebliğ edebilirim ve O’nun vahiylerini açıklayabilirim. Kim Allah’a ve Resülüne karşı gelirse, şüphesiz onlar için, içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır.”

    Ayrica soz edilmesi gereken diger bir gercek sudur ki, Muhammed’in Mekkeli halki yillarca tahrik etmesine ragmen Kureysliler Muhammed’i ve ona inanlari sadece boykot etmekle yetinmislerdir. Onlarla alis veris yapmamaya, kiz alip kiz vermemeye gayret gostermislerdir. Ortada ki sorunu medenice cozmek ve Muhammed’in kufurlerine bir son vermesini istemislerdir. Muhammed ise kendi sovmelerinin yarattigi olaylardan oturu amcasi Ebu Talib’in yaninda, onun korumasi altinda kalmis ve uc sene boyunca sokaga bile dogru durust cikamamistir. Sadece Hac zamani geldiginde Ebu Talib ve onun yandaslari ile Mekke’de dolasabilmis Hac mevsimi bittiginde ise tekrar tutsak hayatina geri donmustur. Bu zaman icerisinde Mekkeliler hic bir zaman Ebu Talib’in bulundugu bolgeye bir saldiri duzenlememislerdir. Aksine Muhammed’in Mekke sokaklarinda inanclarina ve babalarina sovmedigi icin pekte mutlu olmuslardir. Sayet Mekkeliler Muhammed’i oldurmek isteselerdi, kendisini Allah’in degilde, Ebu Talib’in korumasina birakan Muhammed’i gayet rahat bir sekilde oldurebilirlerdi.

    Mekke’de adi artik deli olarak taninan ve istenilmeyen kisi olan Muhammed artik kultune yeni yeni insanlar katabilmek icin rotayi Mekke’nin disina cevirir. Medine’den Mekke’ye hac icin gelen Araplarla bulusur ve bazilarini basariyla musluman yapar. Musluman olanlar Medine’ye gittiginde kendi yakinlarini ve cevresindeki kisileride Muhammed’e inandirmak icin calismakta idiler. Gunlerden birinde yine Muhammed geceyarisi bu Muslumanlarla Akabe’de gizlice bulusur;

    Mekke Devri’nin 12’inci yılı hac mevsiminde, Medine’den Mekke’ye gelen ziyâretçiler arasında (73’ü erkek, 2’si kadın) 75 Müslüman vardı. Bunlar hac’dan sonra (eyyâm-ı teşrik’in 2’nci gecesi), gece yarısı Hz. Peygamber (s.a.s.) ile gene Akabe tepesi’nde gizlice buluştular.

    İbn Hişâm, 2/84; İbnü’l-Esîr, a.g.e., 2/98-99

    Mekkeliler her ne kadar Medinelilerle bir savas icinde olmasalarda onlari yabanci olarak gorurlerdi. Bu gizli toplantidan haberdar olan Mekkeliler kendi guvenlikleri icin dogal olarak endisiye kapilmaya baslamislardi. Muhammed neden yabancilarla gizlice gorusur? Bu gizli toplantilarda acaba ne konusuluyor gibi sorulari kendilerine sormaya baslamislardi. Mekkelileri kendi guvenlikleri icin bu turde dusuncelere kapilmalarindan dolayi suclayamayiz. Bu artik Muhammed icin bardagi tasiran son damla olmustu diyebiliriz. Mekkeliler, Muhammed’in yabancilarla yaptigi bu gizli gorusmelerin sonucu artik harekete gecmeleri gerektiginin farkina varmislardi.

    Korkuyu ensesinde hisseden Muhammed, Allah’in onu artik Mekke’de koruyamayacagini da sezerek, hic zaman harcamadan Ebu Bekir’i de yanina alip topugu dort nala basarak Mekke’yi terkeder. Muhammed’in Allah’i daha sonra bu olayi Kuran’da dile getirir. Isin ilginc tarafi, Kuran’in “herseyi bilen” tuzakci Allah’i, Mekkelilerin Muhammed’e ne yapmak istedikleri hakkinda pek emin degildir;

    Enfal 30. Hani kafirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke’den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.

    Muhammed ve Ebu Bekir Mekke’den firar ettikten sonra kendi aileleri haftalarca Mekke’de kalmistir. Kureysliler hic bir sekilde Muhammed ve Ebu Bekir’in ailesine zarar vermemislerdir. Muhammed’in ve Ebu Bekir’in kendi ailelerini geride birakarak guvende olacaklarini hissetmeleri aslinda Mekke’de muslumanlara karsi bir zulum olmadiginin ya da abartildiginin da bir gostergesidir. Mekkeli Muslumanlarin hic birisi Mekke’den zorla surulmemistir. Hepsi Muhammed’in hukmu dogrultusunda, Allah’in hicret etmeyenler icin olum fermani ve korkutucu cehennem azablari dogrulutusunda kendi iradeleri ile Mekke’yi terketmistir. Bir kac Musluman kole Mekke’den kacmaya kalkismis ve kole sahipleri tarafindan tutsak tutulmuslardir. Kole sahipleri kolelerini bedava ellerinden kacirmak istememislerdir. Bunun disinda Muslumanlara direk yapilmis bir zorlama Islami kaynaklarda gecmemektedir.

    Muhammed Medine’ye vardiginda yaninda hicret eden bir kac yuz gocmen ve hemen hemen bir o kadar sayida da Medineli Musluman bulunuyordu. Medineli Araplar egitimsiz fakir ve zengin Yahudilere calisan isci konumunda idiler. Sarap irmaklari, altindan ve gumusten bilezikler, ipekten elbiseler vaad eden Muhammed’e inanmak guzeldi fakat karin doyurmuyordu. Muhammed kendisine inananlarin dunyevi ve maddi ihtiyaclarini karsilamadigi surece kultunun dagilacaginin bilincinde idi. Muhammed kendisiyle hicret edenlere su sekil vaadlerde bulunmustur;

    Nahl 41. Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükafatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi…

    Kendisine inananlari bos cennet masallari ile bir yere kadar kandirabilecegini bilen Muhammed’in artik harekete gecmesi gerekiyordu. Ustelik onun Arap yarimadasina hukmetme ve Arap olmayanlari kendisine boyun egdirme gibi buyuk planlari vardi. Elbette Arap yarimadasini bir avuc fakir muridi ile ele geciremeyeceginin bilincinde idi. Nitekim tuccarlarin kervanlarina baskinlar duzenleyerek yagmalamak, emellerine ulasmasi icin guzel bir baslangic teskil etmekteydi.

    Boylece artik Allah’in sevgi ve kardesligi ogutleyen peygamberi kervan yagmalayan soyguncuya donusur ve eskiden vaaz ettigi “herkese güzel sözler söyleyeceksiniz (Bakara 83)”, “Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl (Muzemmil 10)” gibi ayetler artik yerini kana susamis, “oldurun, vurun” diyen ayetlere birakir.

    Muhammed’in Medine’ye gocmesiyle gecen ilk alti aylik sure icerisinde belirgin onemli bir olay ya da vukuat gerceklesmemisti. Muhammed’de dahil olmak uzere muhacirler karinlarini doyurma cabasi icinde idiler. Lakin Muhammed’in dusunceleri bariscil degildi. Onun buyuk, cok buyuk planlari vardi. Inananlarin sayisida cogaliyordu. Bazilari Mekke’den gelmeye devam ediyor ve bazilari da Medine’de Musluman olmayi kabul ediyorlardi. Artik yavas yavas ordusuda buyumekteydi.

    Aradan bir sene gecmesine ragmen Muhammed’in Kureys kervanlarina yagmalama girisimlerinin hic birisi basarili olamamisti. Bunlardan birisi Ebu Cehil ve 300 adaminin korudugu kervan, digeri ise ebu Sufyan ve 200 adaminin korudugu kervandi. Baskinlardan avucunu yalayan megaloman Muhammed’in artik akli basina gelir ve ilk olarak daha kucuk kervanlari yagmalamasi gerektiginin farkina varir ve adamlarini gorevlendirerek diger ufak bir kervani basarili bir sekilde yagmalatir. Bu olay hac zamaninda gerceklestigi icin Muslumanlardan tepki gorur. Mekkelilerin kutsal kabul ettigi zamanda kervan baskinciligi yapan Muhammed’in tahti hafiften sallansada, her zamanki gibi Allah Muhammed’in yardimina kosar ve cebinden soyle bir ayet cikarir;

    Bakara 217. Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.

    Bu kurtarici ayet geldikten sonra Muhammed yagmalanan mallardan beste bir payini alarak gerisini de Medineli Muslumanlar arasinda paylastirir. Kervan baskinciligi, hirsizlik, kutsal kabul edilen aylarda savas yapmak, masum insanlari oldurmek, kanunsuz isler yapmak elbette bir peygambere yakisir davranis sekillerinden degildir. Kureys kabilesi ve Mekkeiler artik karsilarinda ki delinin hic bir kural tanimadiginin farkina varir. Ayrica belirtmek gerekir ki Muslumanlar ve Mekkeli musrikler arasinda ilk kani Muslumanlar dokmustur. Muslumanlar her zaman ilk saldiran olduklari halde Muhammed’in kurnaz taktikleri ile kendilerini surekli magdur kisi gormuslerdir;

    Hz. Sa’d, Allah yolunda ilk kan döken Sahabî ünvânını almış oldu. İslâm tarihinde dökülen ilk kan budur.

    İbni Sa’d, Tabakat: 3/139

    Bir kac basarili sonuclanan yagmalama olayindan sonra peygamber artik kervan baskinciligi sanatinda hatiri sayilicak derecede uzman ve tecrube sahibi olmustu. Muhammed’in haydutluktan kazandigi para ve ganimetler artik hayatlarini yitirip mezara koyulan cesetlerin agirligini bile gecmekte idi. Para, mal, mulk ve arkasinda ki tetikcilerinden de aldigi cesaretle artik peygamberin gercek yuzude ortaya cikmistir.

    Simdi burada insan olarak kendimize sormamiz gereken sorular sudur. Her turlu hirsizligi yapmis, masum insanlarin olumune sebep olmus itaat ve otorite hastasi narsisist bir deliyi kendisine ornek alan bir toplum icin ne diyebiliriz? Kendisine Muhammed gibi bir kisiyi ornek alan bir insanin ahlaki degerleri hakkinda ne dusunebiliriz? Esitligi, adaleti, insani degerleri ve hosgoruyu temellestirmek, Muhammed’e peygamber diye inanan ve onu ornek alan bir toplum icin mumkun mudur? “Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. (Bakara 216)” diyen bir peygamberin insanliga barisi ogretmesi ne derece gercekci olabilir? Insanlara “pislik, kafir, assagilik” diyen ve nefreti korukleyen ve onlardan “cizye” adinda harac alinmasi gerektigini iddia eden bir peygambere sahip kisiler toplumdaki azinliklara ne derece saygi duyabilir? Peygamberi bu derece geri kafali olan bir millet, nasil olurda ileriye gidebilir?

    Hekimler bir hastaligin sebebi bulundugunda, cogu zaman o hastaligin tedavisininde cok yakinda bulunacagini bilirler. Artik bizlerinde toplum olarak hastaligimizin sebebini gormemiz ve bu hastaliktan kurtulmamiz gerekmektedir. Yarin cok gec.

    • bilal dedi ki:

      Ceyhun ! Bir iddiayi Ileri sürüyorsan mesnetli veya mantıklı olsun. Mekke’de ilk kanı döken
      kimlerdir,? araştırdınız mı,? yoksa gerçekleri saptırmaya mı çalışıyorsunuz.???
      a) Mekke’de ilk dökülen kan,müslümanların kanı değil midi.? Müslümanlar inancını henüz
      tam açıklayamadıkları Mekke döneminde müslüman bir köle olan Bila’lı Habeş kızgın
      kumlar üzerinde az mı işkence gördü.? b) Mekkeli müşrikler,müslüman olan hz.Ammar’ı,
      babası Yasırı,annesi Sümeyye’yi inançlarından döndürdürmek için ateş gibi sıcak kumla-
      rın üzerine günlerce aç ve susuz bırakarak türlü türlü işkence ve mızrakla öldürmediler mi?
      Bu ilk kanı döken kimler ? Araştırdınız mı.??? 13 yıl Mekke döneminde müslümanlar
      ibadetlerini ancak gizli bir şekilde evlerinde kılabiliyorlardı.Bir ara hz.Muhammed yüce
      Rabbine namaz kılarken savunduğunuz müşriklerin lideri Ebu Cehil onun üzerine deve
      işkembesi ile pislekleri atmadı mı,namaz üzerinde iken bununla hz.Muhammed’i boğmaya
      çalışmadı mı.??? c) Müşriklerin şiddet ve baskılarına dayanamayan müslümanların bir
      kısmı Habeşistan’a,diğer bir kısmı Medine’ye sayahat için mi gittiler.??? Neden evlerini,
      yurtlarını,mal,mülk ve servetlerini bırakıp kaçsınlar.??? d) En sonunda müşrikler hz.pey-
      gamberi de öldüreceklerine dair karar vermeyinceye kadar da Mekke’yi terk etti mi.???
      Mekke’den çıkınca neden gece ve gizli bir şekilde çıkıp üç gün bir mağaraya sığınıyor.?
      Müşriklerin ölüme varan şiddet,ve baskıları olmasaydı.bu şekilde Mekkey’yi terk edeler-
      midi.??? e) Hz.Peygamber ve müslümanlar her şeylerini Mekkeli müşriklere bırakıp 450
      km.uzakta olan Medine’ye göç ettikleri halde,Mekkeli müşrikler müslümanları Medine’de
      bile yok etmek için sürekli saldırıyorlar.Bunun bir kanıtı,da savaşların tümü Medine ve çev-
      resinde vuku bulmasıdır.Hiç bir savaş Mekke’de olmamıştır.Kim kime saldırdığı belli olmu-
      yor mu? Biraz mantıklı düşün.Saçma sapan iddialarla kendini komik bir duruma düşürme.!
      f) Bedir savaşının nedenelerini hala araştırıp öğrenmediniz.Bu savaşın nedenlerini bilsey-
      din belki sağduyunla hareket ederdin.Daha önce Bedir savaşının nedenlerini sana yazdım.
      Ama okumamışa benziyorsunuz. g) Kur’an da,” Savaş hoşunuza gitmediği halde size farz
      kılındı ” diye ifade edilen savaş,savunmaya yönelik savaştır.Çünkü o güne Kadar da müs-
      lümanlar kendilerini savunamaz durumda idiler.Müslümanlar kendilerini savunacak duru-
      ma gelince bazılarının hoşuna gitmese de savunmaya yönelik savaş farz kılınıyor.
      BAKARA-190.ayet bunu ne Kadar da net ve güzel açıklıyor.وقاتلوا في سبيل الله الذين يقاتلونكم ولا تعتدوا ان ا لله لايحب المعتدين ” Size savaş açanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın.Fakat siz
      saldırmayın.Zira Allah saldıranları sevmez.” Bakara -216.burdaki savunma savaşın artık
      farz olduğunun hükmünü getiriyor.Zira BAKARA-190.ayette ” ان الله لا يحب المعتدين ” Allah
      saldıranları sevmez.” ifadesinde bulunan ” Mu’tedin ” ifadesi her zaman ve her yer için
      geçerli olan ismi fail kipidir.Bu ifadeyle hiç bir şekilde Allah saldıranları sevmez,hükmüne
      vurgu yapılmıştır.” ÖZELE,müslümanları evlerinden,yurtlarından göce zorlayan müşrikler
      mi haklı,bunlar mı mağdur.??? Yoksa müşrikler tarafından her türlü şiddet ve baskıya ma-
      ruz kalan ve sonunda göç ettirilmek zorunda kalan müslümanlar mı ??? El insanf.!!!!
      Gerçekleri saptırmayın.!!! Sizin Ebu Cehil’iniz ve Ebu Leheb’iniz mi mağdur.????????

  12. ceyhun dedi ki:

    Ayetler haric geriye kalanlarin dogru oldugunu nerden biliyorsun ,sende ordamiydin?.Zamanında yazılmayan ve kayıt altına alın-
    mayan rivayetler 250 sene sağlıklı mı kalır:? Mantıklı düşünsene !!! Uyduruk rivayetleri mi gösteriyorsun bana !!! Geç bunları geç !!! Buhariden ,Taberiden ,Tirmiziden ,Müslim ve diyerleri Muhammetden 250 yil sonradan basladilar yazmaga bunlari .Ona göre bende senin gibi bu yazdiklarin uydurma rivayetlerdir diyorum.Ayetlere gelince her sey ap-acik ortada. Enfal 72. İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir. Bak iman edip hicret etmeyinceye kadar diyor,yani adam kesin olarak her kesin hicret etmesini istiyor .Onlari uyariyor yeri gelince korkutuyor cehennem masallariyla.Su gelen ayette onun gibi ortada.Nisa 89. Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı. Belli ki, muslumanligi kabul etse bile, hicret etmek istemeyenler olmus ki, Muhammed hicretden yüz cevirirlerse buldugunuz yerde öldürün diyor.Bide bakara 190.ayet saldiriyi kötülüyor yazmissin.Ya su araplar hep saldirarak islami ker kese kabul etdirmedilermi? Müslümanlar Hendek Savaşını bitirir bitirmez Kureyzaoğullarını kuşatma altına aldılar. 15 veya 25 gün kaleleri yıkılmaya devam edildi. Kesin olarak yenileceklerini anlayınca Yahudilikten müslümanlığa geçmiş olan Sa’d B Muaz’ın vereceği karara razı olarak teslim olacaklarını söylediler. Sa’d B Muaz ise onlar hakkında Tevrat’ın gereği olan şu kararı verdi; “Savaşır durumdaki erkekler öldürülecek, kadın ve çocuklar esir alınacak. Malları müslümanlar arasında savaş ganimeti olarak paylaşılacak.” Bu hüküm uygulamaya konuldu ve buna dayanılarak öldürüldüler.Bu saldirilar muhammedin emriyle olmadimi? YA bide ben kime neyi anlatiyorum ki.Bilal bence sen musluman falan diyilsin , bizlerden birisin.Sadece su sitenin reytingini kaldirma amaciyla ahzabimizi bozucak uyduruk seyler yaziyorsun ki,bizlerde cevap yazma zorunda kalalim.Senin hakkinda ancak böyle dusune bilirim.Sen hep su sitenin yani basindasin ,yani kusura bakmada ,siteden sorumlu biri gibi geldin bana .Yoksa olurmu, hangi basligi acsam sen hep ordan cikiyorsun.Bence muhammed senin umrunda bile diyil.Sen sitenin reytinkini yükseltmek icin surdasin.Baska turlü aklim bi sey almiyor.

    • bilal dedi ki:

      ENFAL-72 VE HİCRET:1- Mekke’de müşriklerin şiddet ve zulmuna dayanamayan müs- lümanların çoğu göç etmek zorunda kalıyorlar.Bir kısmı ise,bazı nedenlerden dolayı
      hicret etmiyor.Örneğin;Müşriklerden söz sahibi olan bazılarının yakınları müslüman
      oldukları halde fazla şiddete maruz kalmıyorlardı.Çünkü müşriklerden onlara yakın
      olanlar sahip çıkanlar vardı .Bu nedenle hicret etmeyenler oldu.Çok zor durumda kalan-lar ise hicret ettiler.Kimisi ise,yaşlı olup uzun yol yürüyebilecek durumda olmadığından
      hicret edemedi.Medinliler iltica eden müslümanları bağırlarına basıp,iman kardeşliğin-
      den öte,her biri,,bir veya bir kaç kişiyi kan kardeşi gibi mal ve servetine varis kıldı.
      Dünyada eşi görülmemiş bir kardeşlik oluşturuldu. Böylece Medine müslümanların
      ikinci yurdu oluyor. Ama Mekke’de kalanlar bu kardeşlikten yoksun kalırlar. Medine
      müslümanları da Mekkede kalanların Medine’ye hicret etmelerini tabiiki istiyorlar.Ama
      onlar Mekke’yi terk Edip Medine’ye gelmeden onlara yardım ellerini uzatamazlardı.Zira bunlar Mekke’de müşriklerin elindeydiler.Medineli müslümanlar,Mekke’dekilere yardım
      yapamazlardı.İşte ENFAL-72.ayetin inmesiyle bunların da Medine’ye iltica edenler gibi
      müşriklerin zulmundan kurtulmak ve Medine’deki tüm yardımlardan yararlanabilmek,
      için teşvik ediliyor.Aynı zamanda ayet,hz.peygamber ve Medineli müslümanların bunla-
      ra yardım ellerini uzatıp onları koruyamayacaklarını da ifade ediyor. Medine’de bulunan
      bütün müslümanlar kardeşçe bibirbirlerine varis oluyorlar.Ama Mekke’dekiler bu durum-
      dan yoksun kalıyorlar.Çünkü onlar müşriklerin elindeydiler.Bunlara yapılabilecek bir şey
      de yok. İşte ENFAL-72.ayet,bu duruma vurgu yaparak onları da hicrete teşvik ediyor.
      2- ENFAL-72: Hicret etmeyenleri tehdit etmiyor.Bkz.ayet ne diyor.? ” والذين امنوا ولم يهاجروا ما لكم من ولايتهم من شيئ حتي يها جروا ”İman Edip de hicret etmeyenlere gelince,onlar hicret
      Edip size gelmedikçe sizin için (mirasda) onlara bir velayet (tasarruf) yoktur.”Yani siz
      kalkıp Mekke’de olanlara verasetten bir şey gönderecek zorunda değilsiniz.Çünkü iste-
      seniz de bunu yapamazsınız,Müşriklerin engelleriyle karşılaşırsınız.Burada Medineli
      müslümanların Mekke’de kalanlara yapamayacakları yardımdan sorumlu ve mükellef
      tutulmazlar.Çünkü kur’an,insanın yapamayacağı bir işi ona yüklemez.!!! 3-ENFAL-72.
      ayet,”Hicret etmeyenleri korkutuyor cehennem masllarıyla” diye şeklindeki iddianiz ne-
      rede geçiyor ??? Varsa o cehenenm kelimesini bana gösterin ? Lütfen kafadan atma-
      yın.!!! 4- NİSA-89: Bunlarla hiç alakası yoktur.Buradaki ayet,tamamen münafıklarla ilgi-
      lidir. NİSA-88.ayete,yani bundan önceki ayete bakarsan,bunun münafıklarla ilgili oldu-
      ğunu anlarsın.Münafık sözde,müslüman,ama kalpta müslüman olmayan ve sinsice
      müslümanların aleyhine müşriklere her türlü maddi ve manevi desteği sağlayan kimse-
      lerdir.Bunların müslüman olup olmadıklarının hicretle test edilmeleri isteniyor.! İşte bu münafiklar de saldırgan müşrikler gibi değerlendirilmektedir.Çünkü müşriklerle beraber-
      dirler.5-Kureyzaoğulları,Medine’de müslümanlarla yaptıkları anlaşmayı bozarak hendek
      savaşında müşriklerle bir olup arkadan müslümanlara savaş açtılar,Medine’nin bir ay
      muhasarasından sonra müşrikler Medine’yi perişan bir şekilde terkettiler.Bundan sonra
      hz.peygamber kendilerine ihanet ederek,anlaşmayı bozan ve müşriklerle birlikte araka-
      dan müslümanlara saldıran Kureyzaoğulları üzerine yürüdü.Sık sık teslim olmalarını ve
      neticede güvende olacaklarını söyleyen hz.peygamberi dinlemeyip direnişlerine devam
      ettiler….” Bu saldırı Muhammed’in emriyle olmadı mı ” ? diye soruyorsunuz.!!! PEKİ,
      hz.Muhammed niçin bunu yaptı.??? Hiç araştırdınız mı.??? Bunu bile bile mi yaptı?
      Siz bir olayı değerlendirirken,neden sebeplerini araştırmıyorsunuz.? Araştırırsanız belki
      haklı gerekçeleri görürsünüz.Ama sizde böyle bir insaflık ve de öbjektif olma durumunuz
      da yoktur.Sizler,bir kitleyi göç ettirip mülteci durumuna düşüren zalim,gaddar,desput
      olan müşriklerin liderleri Ebu Cehil ve Ebu Lehep’leri mağdur,mazlum görüyorsunz da,
      Bunlar tarafından her türlü şiddete maruz kalan ve buna dayanamayarak evlerini,yurt-
      larını,bütün mal ve servetlerini bırakıp can havlıyla Medine’ye ve Habeşistan’a iltica
      eden hz.peygamber ve bu mağdur müslüman kitleyi haşa zalim ve haksız görüyorsu- nuz.!!!!! El insaf !!!!!!!! 5- Ben bir müslümanım,binlerce canım olsa da yüce Allah’ın
      gönderdiği hak din olan islama feda olsun.!!!!! 6- Uyduruk,saçma sapan ve mantkısız
      şeyleri yazarak ahzabinizi ( ? ? ? ) bozdurtmayın !!! Sonunda sağlığınız zarar görür.
      ve de size yazık olur.!!!!

  13. Ayşegül dedi ki:

    Siz önce Peygamber efendimiz hakkinda MUHAMMED şeklinde arkadaş iniz gibi konusamazssiniz.ilk cumlenizde bunu farkedince devam okumadım zaten.Hicret vardır şu veya bu gerekçe ile bunu reddediyorsaniz.RABBIMIN azabindan yine RABBIME siginin.ALLAHIM size ve sizin gibi düşünenlere hidayet versin

  14. halimselim dedi ki:

    Ayetleri öyle üstünkörü incelemeden bile okursanız bir “göç” etme olgusunun net izlerini bulurunuz.

    Şöyle bir ayet mi arıyorsunuz? Ey insanlar, Mekkeden Medineye Hicret edin şu şu tarihte…

    Kuran’da net olarak “hicret etme” olgusu var. Fakat rivayetlerde bazı yanlış bilgiler bugüne muhakkak ulaşmıştır o ayrı.

    Bakara 218. İnananlar, ALLAH yolunda göç edenler ve çaba harcayanlar ALLAH’ın rahmetini umar. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
    Bakara 273
    (Medenî 87) ALLAH yolundaki çalışmasından ötürü özgürlükleri kısıtlanarak göç etme imkanından yoksun bırakılmış ihtiyaç sahiplerine verin. Onları tanımayanlar, onurlu tavırlarından ötürü onları zengin sanır. Onları yüzlerinden tanırsın. Halktan yardım dilenmezler. Ettiğiniz her iyiliği ALLAH bilir.
    Âl-i İmrân 195
    (Medenî 89) Rab’leri onlara cevap verdi: “Ben, sizden hiçbir çalışanın yaptığını ödülsüz bırakmam, ister erkek olsun, ister kadın olsun; hepiniz eşitsiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkence ve hakarete uğrayanlar, vuruşanlar, öldürülenler… Onların kötülüklerini örteceğim ve onları içlerinde ırmaklar akan bahçelere yerleştireceğim. ALLAH’tan bir karşılık olarak… En güzel karşılık ALLAH’ın yanındadır.
    Nisâ 97
    (Medenî 92) Kendilerine zulmedenlerin canlarını alırken melekler: “Ne halde idiniz,” derler. “Bizler yeryüzünde ezilmiş kimselerdik,” diye cevap verirler. “ALLAH’ın yeri geniş değil miydi ki oralara göç edeydiniz,” derler. Onların yeri cehennem. O ne kötü bir dönüş noktası.
    Nisâ 98
    (Medenî 92) Ancak, hiç bir çıkış yoluna gücü yetmeyen ve göç etmeye yol bulamayan erkek, kadın ve çocuk ezilmişler hariç.
    Nisâ 100
    (Medenî 92) Kim ALLAH yolunda göç ederse yeryüzünde barınacak çok yer ve bolluk bulur. Kim ALLAH’a ve elçisine göç etmek için evinden çıkar ve sonra kendisini ölüm yakalarsa, ödülünü vermek ALLAH’a düşer. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
    Enfâl 72
    (Medenî 88) İnananlar, ALLAH yolunda göç edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ve onları barındırıp onlara yardım edenler birbirlerinin dostudur. İnandığı halde sizinle birlikte göç etmeyenler göç edinceye kadar onlardan sorumlu değilsiniz. Ancak onlar, din bağından ötürü sizden yardım isterlerse, aranızda anlaşma bulunan bir topluma karşı olmaması koşuluyla kendilerine yardım etmelisiniz. ALLAH yaptıklarınızı Görendir.
    Enfâl 74
    (Medenî 88) İnananlar, ALLAH yolunda göç edip çaba gösterenler ve onları barındırıp yardım edenler, işte bunlar gerçek inananlardır. Onlar için bağışlanma ve bol rızık vardır.
    Enfâl 75
    (Medenî 88) Sonradan inananlar, göç edenler ve sizinle birlikte çaba gösterenler de sizdendir. ALLAH’ın Kitabına göre akrabalar birbirlerine önceliklidir. ALLAH herşeyi Bilendir
    Tevbe 20
    (Medenî 113) İnananlar, göç edenler, paralarıyla canlarıyla ALLAH yolunda çaba gösterenler için ALLAH yanında daha büyük bir derece vardır. Onlar kazananlardır.
    Tevbe 100
    (Medenî 113) Göç edenlerin (mühacir) ve yardımcıların (ensar) öncülerinden ve onları güzelce izleyenlerden ALLAH razı olmuştur, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Onlara, içlerinde ırmaklar akan ve ebedi kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte büyük zafer budur.
    Tevbe 117
    (Medenî 113) ALLAH, peygamberin, göç edenlerin ve yardım edenlerin tevbesini kabul etmiştir. Onlar, içlerinden bir bölümünün neredeyse kalplerinin kaydığı güç anda onu izlemişlerdi. Sonra onların yönelişini (tevbesini) kabul etti. O, onlara karşı çok Şefkatlidir, Rahimdir.
    Nahl 41
    (Mekkî 70) Zulme uğradıktan sonra ALLAH uğrunda göç edenleri, dünyada güzelce yerleştireceğiz. Ahiret ödüllleri ise daha büyüktür; bir bilseler…
    Nahl 110
    (Mekkî 70) Sonra Rabbin, baskıya uğradıktan sonra göç eden, cihad eden ve direnenler için, evet senin Rabbin, kuşkusuz onlar için Bağışlayandır, Rahimdir.
    Meryem 90
    (Mekkî 44) Bu küstahlıktan ötürü neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar göçecektir.
    Hac 58
    (Medenî 103) ALLAH yolunda göç ettikten sonra ölenler veya öldürülenler, ALLAH tarafından güzel bir rızık ile besleneceklerdir. Kuşkusuz ALLAH rızık verenlerin en iyisidir.
    Nûr 22
    (Medenî 102) Sizden mal ve imkana sahip olanlar, akrabalara, yoksullara ve ALLAH yolunda göç edenlere vermemek için yemin etmesinler. Affetsinler, geçsinler. ALLAH’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
    Ankebût 26
    (Mekkî 85) Bunun üzerine ona Lut inandı ve, “Ben Rabbime göç ediyorum. Kuşkusuz O Üstündür, Bilgedir,”dedi.
    Ahzâb 6
    (Medenî 90) Peygamber, inananlara, kendilerinden daha yakındır ve hanımları ise anneleridir. ALLAH’ın kitabına göre, inananlar, göçedenlerden kendilerine akraba olanlara daha öncelikli davranmalıdır. Ancak dostlarınıza iyilik yapmanız hariç. Bunlar, bu kitapta yasallaşmıştır.
    Ahzâb 50
    (Medenî 90) Ey peygamber, mehirlerini vermiş bulunduğun eşlerini ve ALLAH’ın sana bağışladığı elinin altındakileri, seninle birlikte göç eden amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helal kılmışısızdır. Ayrıca, peygamber dilerse, kendisini inananlara değil sadece peygambere mehirsiz olarak hibe eden birisiyle nikahlanabilir. Biz, eşleri ve ellerinin altında bulunanlar hakkında üzerlerine yüklediğimiz sorumlulukları bildirmiştik ki güç bir duruma düşmeyesin. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.
    Haşr 8
    (Medenî 101) ALLAH’ın lütuf ve rızasını aradıkları, ALLAH’ı ve elçisini destekledikleri için yurtlarından ve mallarından edilmiş bulunan göçmenlerin fakirlerine (öncelikle vermelisiniz). Doğru olanlar bunlardır.
    Haşr 9
    (Medenî 101) Onlardan önce yurt ve inanca sahip olanlar, kendilerine göç edenleri severler ve verdiklerinden ötürü içlerinde bir burukluk duymazlar. Hatta kendileri ihtiyaç içinde bile olsalar onları kendilerinden önde tutarlar. Doğrusu, nefislerinin bencilliğinden korunanlar kurtulanlardır.
    Mümtehine 10
    (Medenî 91) Ey inananlar, inanan göçmen kadınlar size sığındığında onları sorgulayın. ALLAH onların inançlarını çok iyi bilir. İnançlı olduklarını anlarsanız, onları kafirlere geri göndermeyin. Ne bunlar o inkarcılara helaldir, ne de onlar bunlara helaldir. İnkarcıların harcadığı mehirlerini onlara geri verin. Mehirlerini ödediğiniz taktirde bunlarla evlenmenizde bir sakınca yoktur. İnkarcı kadınları sorumluluğunuzda tutmayın. Onlara harcadığınız mehirlerinizi isteyebilirsiniz, onlar da verdikleri mehirlerini isteyebilirler. Bu, ALLAH’ın hükmüdür. O, aranızda yargıda bulunur. ALLAH Bilendir, Bilgedir.

  15. Nihat çiftci dedi ki:

    kuranda hicretten bahsedilmemesi konusu tamamen yalnış ve ayrıca hicret sözcüğünün gecmediği iddiasıda bunu yazan kişinin bu konu hakkındaki kanak ve bilgi eksikliğini gösterir, buna çok üzüldüğümü bildiririm.

  16. Rabia dedi ki:

    Mamali veya memoli her neyse o zatın yazılarını okuduktan sonra bu sayfaya yorum yazmaya hicap ettim.. Peygambere yaptığı saygısızlık hoş görümü aşıyor..Yorum yorum açıklama onlar anlamaz kardeşim dilerseniz sonsuz anlatın bunu söyleyen alim ALLAH …Küçük kaç çocukla beraber oldu RESUL? bunu yazan be ayarsız saygısız.. Cahiliye devrinde Efendimizdeki hak sende olsaydı en az yüz en çok bin kadın alırdın 17 lik kızlar sokakta alınıp satılıyordu ..Kız çocuklarının gömülmesini yasakladı ben kızlar babasıyım dedi yazık ayıp bu iftiradır zatına..O peygamber değilmi kendinden 15 yaş büyük bir hanımla en zinde yıllarını geçiren mamali inan inanma bana ne ama seviyeden bahsetmeyin burada ..50 küsür yaşından sonra evlendiği kaç eşi kız? sadece biri ah ninoşlar ah ..Ah ki ah inançsızlığınız bilgi yoksunluğuyla demli erguvan ve pis kokan..Yabancı din düşmanları ve dahi asimile olmuş dinleri hurafe katılmış kendi dinlerine katılan yanlışları incelesinler..Ve bunca farazi ütopya dolu sözleri incile tevrata kim kattı onları bulsunlar..Akli ve net ruhları kanıksatan mantıklı Kuranı Kerim HAK sözü hayali masali bir kelam olmayan.. Resul S.A.V sizin zırva sözlerinizle kirlenmez gerçide burada seviyeli tartışma olsa Peygambere hakaret edilmez..Ve dahi edildiği yerde okkalı cevap hakkı her MÜSLÜMANA doğmuş demektir..Haydi bunuda yayınlayın bakalım mert adamsanız şimdi..

  17. Uzun olur uzunların Eli dedi ki:

    Sevgili Rabia,

    Allah’a inanan herkes bilir ki Allah kerimdir.
    Peki Allah dilerse yeni bir peygamber tayin edebilir mi? Hayır cevabı Allah’ın iktidarsız olduğu anlamına gelir ki bu da münafıklık ve müşriklikle suçlanacağınıza dair bir donedir.

    Allah gerçekten şöyle uzun boylu ve şöyle Alaman kabilelerin kıskançlıktan ellerinin kuruyabildiği bir lideri peygamber tayin etti ise inanmayacak mısınız? İnanmıyorsanız eğer FETO cusun ha !!

    Araştırmalarım neticesinde iyi ( insan haklarına saygılı, demokrat vb.) bir yaratılan olduğunu düşündüğüm Pantenin yeni Resul olması sizi rahatsız etmez di mi?

    Domates ve patatese and olsun ki ben biat etmem. Zira soğan ve sarımsak daha anti oksidant.. Onlara yemin edeceğim ama bir gülme geliyor ki edemiyorum?

    Şaka bir yana ( o kadar İslam peygamberi [Adem,Nuh, İbrahim, Musa, İsa vs.] isminin (aralçaya da razıyım) bulunmadğı ancak Ebu Bekir, Ömer Osman ve Alinin isimlerinin yazılı olduğu levhalara ( bir kul olan Muhammed’in yazılı olduğu levha dahil) secde ederek namaz kılmak istemediğim zamandan beri düşünüyorum; Hz. Recep yeni. Ve yenisi gelene kadar son elçi olamaz mı?

    Bence olablir.. Bu ilahi meşazımı aldısan ve Allahın yeni bir peygamber gönderebileceğine inanıyorsan sen de ” Hülooğğ” de..

Uzun olur uzunların Eli için bir cevap yazın Cevabı iptal et