MUHAMMED İNSANLIĞA NE KAZANDIRDI?

1391-1425 yıllarında Bizans ımparatoru olan Manuel Paleologos, 1391 yılında Ankara’da kış kampında kaldığı sırada bir İslam alimiyle din münazarasına girmiş. Bu İslam alimi müderris’in Hacı Bayram Veli olduğu kesin. Çünkü hem o tarihlerde ve o bölgede yaşamış hem de Müderris diye anılan sadece o var.
Palaiologos, İslam’ı ve Kur’an’ı çok iyi bilmekte ve İslâm’la Hıristiyanlığı karşılaştırıp tartışmaya son derece meraklıdır.
Bu tartışmanın 7 gün sürdüğü, 26 oturumluk büyük bir tartışma yaşandığı ve son gün bir hayli ateşli geçtiği söylenir. Küçük bir topluluk tarafından izlenen tartışmada imparatorun şu sözleri kayıtlara geçmiştir.

“Bana Muhammed’in getirdiği yenilikleri göster. Sadece kötü ve insanlık dışı şeyler bulacaksın. Tıpkı vaaz ettiği dinin kılıç gücü ile yayılması emrini verdiği gibi. Dine davet için, şiddet ve tehdit yerine, iyi konuşma kapasitesi ve doğru akıl yürütme gerekir..”

Bu sözler karşısında Hacı Bayram Veli’den doyurucu hiçbir yanıt gelmez ve münazara Hristiyanlığın üstünlüğü ile sona erer.

1965 yılında Avusturyalı akademisyen ve Bizans uzmanı Ericih Trapp, kayıtları arşivlerden çıkararak ve eski Yunancadan çevirerek “Bir Persli ile Diyalog” başlığı altında yayımlar. 1966 yılında Lübnan asıllı Theodore Khoury yirmi altı bölümden oluşan bu tartışmayı kitap hâline getirir. Fransızca olan kitabın adı “Manuel II Paléologue Entretiens Avec un Musulman”dır. Bu kitap, Hristiyanlığın İslam’a karşı üstünlüğünü sergileyen bir manifesto gibi olmuştur.

2006 yılında papa Benedict, bu sözleri hatırlatarak soruyu tekrarlar: “Muhammed, insanlığa ne kazandırmıştır?”

Bu soruya bir yanıt geleceği yerde, “İslam’a saldırılıyor. Peygamber efendimize hakaret ediliyor” yaygarası koparılır. Papa da amacının İslam’a saldırmak olmadığını belirten bir açıklama yapar. Ama sonuçta Muhammed’in insanlığa ne katkıda bulunduğu sorusu yine ortada kalmış, bir yanıt bulamamıştır. Gerçi hangi din, hangi peygamber insanlığa bir şey kazandırmıştır ki düşmanlığı körüklemek ve gerçeği boğmaktan başka…

“Muhammed’in asıl ideali neydi?” yazımda Muhammed’in yaptığının Araplar açısından bir devrim olduğunu ama dünyaya kazandırılmış bir yenilik getirmemesinden dolayı insanlık açısından devrim sayılamayacağını belirtmiştim.
O yazımı hazırlarken çok araştırdım ama Muhammed’in yaptıkları içinde iyi birşey bulamadım. Bir yenilik göremedim.
Yeni birşey olarak ezan vardı ki yenilik sayılmazdı. Günde 5 kez kendi isminin haykırılması ise kendi egosunu tatmin edici. Hele hoparlör çıktıktan sonra bayağı rahatsız edici olmuş.
2. yeni bir şey; evlatlığı gerçek evlat yerine koymama ve evlatlıklarla, evlatlıkların boşanan karılarıyla evlenmeyi serbest kılan kanunu getirmiş ki, bunun insanlığa yararından değil zararından söz edilebilir. Kaldı ki bunu Zeynep ile evlenebilmek için yapmıştı.
Zekat dense zaten önceden de vardı ve bir vergi olarak her devlette uygulanırdı. Fakire dağıtılan ise sadakaydı ki o da putperestler dahil her millette vardı.

Bu konuda Fethullah Gülen bir yazı yazmış. Yazısında Muhammed’in putperestliği kaldırmasının insanlığa bir hizmet olduğunu belirtmiş. İkinci olarak Cahiliye döneminde kız çocuklarının diri diri gömüldüğü ve kadınların hor görülüp aşağılandığını, Muhammed’in bunu önlediğini ve o zihniyete son verdiğini öne sürmüş. Başka da yazacak birşey bulamadığından zina, fuhuş, içki, kumar vs. kötü davranışları ortadan kaldırdığını belirtiyor. Tabi her zamanki ağlayan-ağlatan ifadeleriyle.

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=9196

Birincisi, Muhammed’in putperestliği kaldırmasını insanlığa bir hizmet olarak görmek yanlıştır. Bir dinin yerini bir başka dinin almasının insanlığa ne faydası olabilir. Tersine bunu yaparken insanlık kaybeder. Çünkü silahla, kanla, savaşla yapılan bu değişimler insanları birbirine düşman eder, ölümlere, acılara neden olur. İslam da getirilirken insanları bölmüş, iç savaşa ve katliamlara neden olmuş, anneyi-babayı-kardeşi-amcayı-dayıyı birbirine düşman yapmış, insanları yurtlarından yuvalarından etmiştir.

Ayrıca toplumsal değişimler oldukça dinler de evriliyor ve ilkel inançlar yerini daha mantıklı inançlara bırakıyordu. Kureyş’deki putperestliğin değişimi de kaçınılmazdı. Nitekim tek tanrıcı dinler tarafından kuşatılmış durumdaydı ve son demlerini yaşamaktaydı. Bırakılsa kendiliğinden ve kan dökülmeden monoteist dine geçilecekti belki. Koskoca Roma İmparatorluğu bile pagan dinini bırakmış, Hristiyanlığı din edinmişti. Ama Muhammed bu değişimi zamana bırakmadı ve savaşarak putperestliği yıktı. Bunu da kendi hükümdarlığı için yaptı ve Allah’ı kullandı.

İkinci olarak değindiği kız çocuklarının öldürülmesi bir mavaldır. Her toplumun içinden caniler, vicdansız-merhametsiz katiller çıkar. Hele ilkel, geri kalmış toplumlarda bunların oranı çok daha yüksek olur. Bugün bile çocuklarını acımasızca öldürenler mevcuttur. O dönemin münferit olaylarını genelleyip sanki kız çocuklarını öldürmek bir adetmiş gibi sunmak, insanları aldatmaktır. Yazısında örnek olarak anlattığı bir sahabenin kız çocuğunu nasıl öldürdüğü olayı Ömer’in halifeyken anlattığı hadisedir. “Cahiliye dönemini hatırladığımda beni bir konu çok güldürür, bir konu ise çok ağlatır.” diyen Ömer, güldüren konunun putperestlerin helvadan put yaptıkları ama acıkınca o putu yedikleridir. Ağlatan konu ise kız çocuğunu nasıl öldürdüğüdür. Ama halife Ömer dururken “bir sahabe” diye uyduruk bir hadisi anlatmayı yeğler çünkü Ömer evlat katili olarak tanınsın istemez.

Yazıda kadınların Cahiliye döneminde insan yerine konmadıkları, mirastan hiç pay almadıkları ve horlanıp aşağılandıklarını öne sürerek, Muhammed’in kadınlara yeni haklar getirdiği belirtilmiş. Ancak İslam öncesi kadınların bu durumunu doğrulayan bir kaynak yoktur. Tersine İslam kaynaklarından putperest dönemin kadınlarının çok daha özgür ve hak sahibi olduklarını görmekteyiz. Örneğin Muhammed’in annesi, ilk eşi Hatice, amcalarının eşleri, Ebubekir’in eşi, Süfyan’ın eşi Hind ve diğer anlatılan kadın örnekleri tersini göstermektedir. Muhammed, kadınları 2. sınıf görmüş, eve kapatmış, tesettüre sokmuş, şahitlikte ve mirasta yarım erkeğe eşit tutmuş, 4 kadın almayı erkeğe hak görerek kadınları aşağılamıştır.

Zina, fuhuş, içki, kumar, fal vs. ise bilinen tarihin her döneminde olan ve hiç bir zaman kaldırılamamış olan konulardır. Bunlar yasaklanarak önlenemez, önlenememiştir. İslam’da da her zaman zina-fuhuş olmuş, içki içilip kumar oynanmıştır. Dört halife döneminden sonraki halifelerin çoğu içkicidir. Kumara düşkün olanları da vardır. Osmanlı padişahlarının neredeyse tamamı içermiş. Bir çoğunun ise oğlancı olduğu söylenir. Bunların kötü olduğunu söylemek ve yasaklamakla insanlığa bir hizmet sağlandığından bahsedilemez. Kaldı ki ondan önceki dinlerde de bu tür söylemler ve yasaklar mevcuttur. İlk söylemiş olan Muhammed değildir.

Muhammed ne yapsaydı, insanlığa hizmetinden bahsedilebilirdi?

Muhammed, köleliği kaldırmış olsaydı; insanlığa büyük bir hizmetinden bahsedilirdi. Ama kitabında kölelikten bahsederek, kadın kölelerle yani cariyelerle ilişkiyi caiz görerek köleliği meşrulaştırmıştır. O yüzden de insanlıktan kölelik en son İslam’da, Suudi Arabistan’da kaldırılabilmiştir. Halbuki Muhammed kaldırsaydı, ilk kaldırılan Arabistan olurdu.

Muhammed, savaşın doğru olmadığını belirtse, mecbur kalmadıkça ve saldırıya uğramadıkça savaşmayı yasaklasa insanlığa bir hizmetinden söz edilebilirdi. Ama tersini yaptı. İslam’ı dünyaya ve diğer dinlere üstün kılmak için savaşmayı, cihadı emretti. İslam uğrunda savaşarak ölenlerin cennetlik olduğu yalanıyla insanları aldattı, savaşa teşvik etti. Bunun en büyük acısını ise Türkler yaşadılar. Türkler, tarihlerinde en acımasız, en hunharca katliamları müslüman Araplardan gördüler. Talkan ve Curcan’da 100.000’e yakın Türk öldürüldü. Onbinlerce Türk köle yapıldı. Kadınlar, kızlar cariye pazarlarında satıldılar.

Muhammed, sevgiden, aşktan, dostluklardan bahsetseydi ve bunları övseydi yine insanlığa bir katkıda bulunmuş olacaktı. Ama onun bahsettiği tek sevgi vardı, Allah sevgisi. O yüzden müslümanlar, müslüman olmayanları sevmedikleri gibi birbirini de sevmediler. Birbirlerine düştüler. Birbirlerini öldürdüler. İlk halifelerden üçünün öldürülmesi, Cemel Savaşı, Sıffin Savaşı, Harra ve Kerbela katliamları bunun örnekleridir. Tarih boyunca da devam etmiştir. Hala da birbirlerini öldürmekteler.

Muhammed, doğayı ve hayvanları sevmekten, korumaktan söz etse yine iyi bir hizmet yapmış olurdu. Ama ne hayvanları sevmekten bahseder ne ağaçları kesmemekten, ormanları korumaktan. Çiçek sevgisini bile ağzına almamıştır. Sadece kediden, örümcekten, karıncadan, güvercinden, balarısından, deveden bahsedildiği için müslümanlar neredeyse o hayvanları kutsallaştırmış ama diğerlerine karşı acımasız olmuştur. Örneğin yoğun bir köpek düşmanlığı vardır ki köpekler en faydalı ve sadık hayvanlardandır.

Muhammed, kitap okumayı da teşvik etmemiştir. O sadece Kur’an’ın okunmasını emretmiştir. O yüzden de Kur’an’dan başka ne kadar kitap varsa yokedilmiştir. İslam öncesi Araplar hakkında doğru dürüst bir bilginin olmaması bu yüzdendir. Kendi ülkelerinin, milletlerinin geçmişini acımasızca tarihe gömmüşlerdir. Kesin bir bilgi yok ama eğer doğruysa Ömer’in İskenderiye Kütüphanesini yakış sebebi de bu olabilir. Binlerce değerli tarihi eser bu ilkellikler nedeniyle Romalılar, Araplar ve Moğollar tarafından ortadan kaldırılmıştır.

Muhammed’in ilimden anladığı da dindir, dini konulardır. Bilime yönelik hiçbir sözü yoktur. Herşeyi Allah’la ilişkilendirerek bilimin önünü tıkamıştır. Uydurduğu akıldışı, bilimdışı safsatalar nedeniyle 21.yüzyılda bile hala müslümanlar bilime sarılamamış, hala 1400 yıl önceki zırvalara inanmayı sürdürmüştür.

Muhammed için hastalığın ilacı okumak, üflemektir. Ne tıptan ne ilaçtan bahsetmiştir. Tersine hastalığı sırasında kendisine verilen ilaç yüzünden etrafındakileri haşlamıştır. Şifa için önerdiklerinden biri deve sidiğidir ki çağımızın İslamcıları hadisi sahih kabul etmekle beraber bazı hadislerde deve sidiği ile birlikte deve sütünü de yazdığını öne sürerek durumu hafifletmeye çabalarlar. Elle tutulur tek bahsi baldır ki o da Muhammed’den 1000-1500 sene öncesinden beri bilinmekteydi ve Tevrat’ta yazılıydı.

Muhammed’in fenle, teknolojiyle ilgili getirdiği bir yenilik de olmadığı gibi bu alanda kendinden önce bulunmuş olanlar hakkında da bilgisi yoktur. Örneğin tekerlekli arabalar Muhammed’den binlerce sene öncesinden beri vardı. Ama hiç bahsetmemiş ve kullanıma almamıştır.  Muhammed’den 2000-2500 yıl önce beyin ameliyatı yapıldığı bulunmuştur. Milattan önce Hipokrat, metinlerinde beyinden geniş şekilde bahsetmiştir. Ama Muhammed beyini bilmez. O beyinin fonksiyonlarını kalp görüyor zanneder. Thales, Muhammed’den 1200 yıl önce matematikte çığır açmış bir bilgindir ama Muhammed miras hesabında basit aritmetikte bile hata yapacak kadar matematik bilgisinden yoksundur.

Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Sonuç olarak Muhammed’in insanlığa yararlı tek bir savunulacak hizmeti olmamıştır. Bir yenilik getirmemiş, bir güzellik sunamamıştır. İnsanlığa büyük katkılarda bulunmuş bilim adamları, kaşifler onun gözünde müslüman olmadıkları sürece ebedi cehennemliktir. Kendisine ve getirdiği dine inanmadıkları için hesap gününde tartıya bile alınmayacak ve dünyadaki tüm iyi-güzel işleri boşa gitmiş olacak ve cehennemi boylayacak, sonsuza kadar yakılacaklar, irin içmeye ve zakkum yemeğe mahkum olacaklardır. Edison, Galileo, Gutenberg, Copernic, Newton, Benjamin Franklin, Pascal, Faraday, Morse, Einstein ve aklınıza gelen tüm insanlığa katkıda bulunmuş gayrimüslimler onların gözünde ebedi azaba layıktırlar.

Serdar Kaangil

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Din içinde yayınlandı ve , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

131 Responses to MUHAMMED İNSANLIĞA NE KAZANDIRDI?

  1. Naturelist dedi ki:

    Tek kelimeyele harika yazi, Insanlik düsmanligindan baska, Arap muhammed den zaten ne bulduk,ki hangi yeniliklerinden yaralandik? örnekler ortada, bindigimiz otomobiller, ucaklar, trenler, hatta gelecek zamanda gezegenlere giden veya yerlesebilecek icin uzay gemisi, kullandigimiz elektrik, telefon, internet bu saydiklarim daha niceleri araplarmi bulmuslar? yoksa kafir dedikleri ebedi cehennemliklermi icad etmis bunlari?

    Bir yandan bu degerli insanlarin nimetlerinden yararlanacaksiniz, bir yandan, da küfür edip aşağılayip kafir,ler cehennem de ebedi ceza cekecektir diyeceksiniz!!

    Azab,in kimseye yarari yoktur, Insanlara azab etmenin kimseye yarari olamayacagi, yarari olmayan bir seyi yapmaninsa Tanri,ya yakismaz. Kaldi ki, azab zararin kendisidir. Zarar vermekse, aklin tanikligiyla cirkinligi apacik ortada olan seydir. Bunun icin cirkinligi, zararli olmayan bir yalanin, zararli olmayan bir cahilligin cirkinliginden daha fazladir… Cirkin olan bir seyi yapmaksa hikmetli olana! ve hikmetli olan Tanri,ya yakismaz…

    • ali haydar dedi ki:

      ben size osmanlı tarihi,islam tarihi, kölelilik tarihi, hakkında hakkında bilgilenmenizi daha sonra oluşacak bilgilerle yazınızı tekrar elden geçirmenizi tavsiye ederim.yanlışlıklar üzerine fikir inşaa eetmenin ön güzel örneği

      • ali haydar dedi ki:

        hz.muhammed kabileciliğin en şiddetli olduğu bir dönemde arabın arab olmayana üstünlüğü yok demiştir. haksız kazanca tefeciliğe stokculuğa karşı çıkmıştır.haçlı seferlerine gelenler islam ülkelerindeki sosyal düzenden ticaret düzeninden çok etkilenmiştirler.ticaret hukuku adeta tüketici hakları gibidir.köleliği kaldırmak için tüm hayırlı işlerde köle azadı teşvik edilmiştir.hadisinde hiç bir hastalık yokki şifası olmasın diyerek tıbbın gelişmesine ön ayak olmuştur.zira ilk dönem islam ülkelerinde tıbbın ilerlemesini görebiliriz..veda hutbesinde Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim.

    • Gencer dedi ki:

      İslam denen uydurma ki bütün dinler ve kitaplar uydurmadır(bence tabii ki) .Allah’ın mükkemmeliğinin yanında bu kitaplar sadece ona hakaret olur.Yalvarmışta yakarmışta kitaba inanın ben onun elçisiyim yok cehennem yok ateş, yanacaksınız öleceksiniz ateşte pişeceksiniz bu nedir yahu.?Allah kendi varlığına inandırmak için bir şeye ihtiyaç duyarmı.Aklı başında bir insan bu zokaları kesinlikle yutmaz.Ayrıca isimlerde hiç değişmemiş.Cebrail-Gabriel,Mikail-Michael İbrahim-Abraham-İshak-İsaac ne bu ya hepside aynı tezgahı kurmuş ve bu tezgaha milyarlarca insan düşmüş.Büyük tezgahmış doğrusu.

    • ht2461 dedi ki:

      http://www.ataturk.net/imp/canakkale.html
      I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin en başarılı olduğu cephe Çanakkale Cephesidir. Dünya tarihinin en kanlı savaşı bu cephede cereyan etmiştir.
      İngiltere ve Fransa, müttefikleri Rusya’yla birleşerek savaşın seyrini lehlerine çevirmek istiyordu. Rus ekonomisi savaşın yükünü kaldıramaz hale gelmişti. İtilaf Devletleri Osmanlı Devletini saf dışı bırakmak, Rus Ordusuna gerekli askeri yardımı ve malzemeyi en hızlı bir şekilde ulaştırmak, Kafkasya Cephesinde bunalan Rusya’yı rahatlatmak ve Türk Ordusunun geri çekilmesini sağlamak için Çanakkale Boğazına harekat düzenlediler. İngiliz ve Fransız savaş gemilerinin Çanakkale Boğazı’ndan geçişlerine 18 Mart 1915’te başarıyla karşı konuldu. İtilaf Devletleri donanması ağır kayıplar verince, Gelibolu Yarımadası’na asker çıkarıp kara muhaberelerini başlattılar. 25 Nisan 1915’te Arıburnu’na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal’in komuta ettiği birlik Conkbayırı’nda durdurdu. Bu başarı üzerine, Mustafa Kemal albaylığa yükseltildi.

      General Harrington komutasındaki İngiliz birlikleri 6-7 Ağustos 1915’te tekrar taarruz etti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal, 9-10 Ağustos 1915’te 1. Anafartalar Zaferi’ni kazandı Bu zaferi, 17 Ağustosta Kireçtepe, 21 Ağustos’ta 2. Anafartalar zaferleri takip etti.

      Çanakkale Savaşı’na katılan Türk Ordusu’ndan, çoğu öğrenim çağında 253.000 subay, er ve erbaş şehit oldu. Çanakkale’nin geçilemeyeceğini anlayan İngiliz ve Fransızlar da, arkalarında Türkler kadar kayıp bıraktılar. 19/20 Aralık 1915’te Anafartalar ve Arıburnu’ndan, 8-9 Ocak 1916’da Seddülbahir’den kesin olarak çekildiler.

      MUSTAFA KEMAL Anlatıyor :

      “10 Ağustos 1915. Conkbayırı’nı almak ve bütün boğaza hakim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzere idi. 8. Tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım.

      Mutlaka düşmanı mağlup edeceğinize inanıyorum. Ancak siz acele etmeyin evvela ben ileri gideyim. Size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız dedim. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın tarzında olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 metre yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı’nda çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat 04.30’da kıyametler kopmuştu İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu.

      Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım elimi göğsüme götürdüm kan akmıyordu. Olayı Yb. Servet Bey’den başka kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel, kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. Aynı gün gece yani 10 Ağustos günü beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşaya hatıra olarak verdim. Çok şaşırmış ve heyecanlanmıştı. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler.

      Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale’nin geçilmeyeceğini iyice anlamış oldular.”

      MEHMETÇİĞİN ÇANAKKALE SAVAŞI’NI KAZINDIRAN YÜKSEK RUH (Kendisi Anlatıyor)

      “Bombasırtı Olayı ( 14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulmamacasına şehit düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz. Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok Okuma bilenler Kuran-ı Kerim okuyor ve Cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise, Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, dünyanın hiç bir askerinde bulunmayan, tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”

  2. caRice dedi ki:

    Muhammed insanlığa neymi kazandırdı? bunun için önce bi kalp ve maneviyat lazım.. aşırı dindar biri değilim ama madem peygamber yok ozaman dinde yok. madem din yok ozaman dini var eden Allahta yok. peki kim var? abuk subuk konuşan sizlermi? yoksa size elektirk uzay makinesi telefon icat edenlermi? hayır hepsi öldü değilmi? sizde ölüceksiniz bende.. peki nie? yiyip içip sıçıp seks yapmak içinmi geldik dünyaya? peki dünyaya nası geldik ozaman ? hristyanlık yahudilik müslümanlık vs.. Hz isa’yı hristyanlar çarmıha gerip sonra ona tapmadılarmı? bu neydi peki? bi sevgi gösterisimi? ben her dine saygı duyup inanınırm ama kuran son kitaptır ve malesefki bütün dinlerde bi kitaptan ve 1 2 hikayeden başka bi kanıt verilmemiş bize.. Maneviyat.. sadece bu. gerisi insanın aklına fikrine kalmış. ben adam öldürüp kiliseye gidip günah çıkarmak ve affedildiğimi sanmak istemiyorum! ben ne güneşe ne öküze tapmak istemiyorum! kendi yaptığı putlara inanmakta tabiki.. işin kolayına kaçıp inkar etmekte çok basit.. benimse ne başım kapalı nede elimde bi tespih zikir çekiyorum. ama bu yazılar ve yok sayma çabaları anlam veremediğim bu.. ”İslam uğrunda savaşarak ölenlerin cennetlik olduğu yalanıyla insanları aldattı, savaşa teşvik etti.” yazılmış yazıda.. ozaman şehit diye birşeyde yok.. şehitlerimizi nasıl olurda bi hiç konumuna koyarsınız. al gülüm ver gülüm. muhammed ne getirdi. ben ne aldım. uzay gemisi. o elektiriği buldu yaşasın telefon. peki siz bunları yazarak ve böyle düşünerek insanlığa ne kazandırıyosunuz? bir boşluk ve bi sürü soru işaretinden başka bişey değil.. ”çocuum biz maymundan geldik. günah sevap yok istediğini yap ohh” yada eğer bi dine mensupsanız şumu ” müslümanlık die bişey yok çocuum bukadar insan gerizekalı biz akıllıyız. günah çıkarıp ineğe öküze tap. haa bak şu köşedeki çıplak kadın heykelide olabilirkafana göre.”

    • Naturelist dedi ki:

      Sayin caRice; Yorumunda anlasildigi gibi bir bayan sin, ama bayagi sacmalamissin, cünkü senin kitabin bunlari yaziyor konuyu carpitma. Neymis konu? hatirlatayim senin peygaberin “Muhammed, insanlığa ne kazandırmıştır?” “Bana Muhammed’in getirdiği yenilikleri göster? gösteremezsiniz cünkü hersey ortada. Birakalim yenilikleri yaptigi vahsetler den biri de alta ki yeri tiklayin anlarsiniz, okuyun arastirin belki ISAN olursunuz KUL degil.

      http://turandursun.com/index.php?option=com_content&view=article&id=906:slamda-hasr-alt-edilen-gercekler&catid=49:arif-tekin&Itemid=106

      Sonra yaptiginiz bütün pislikleri insanlik sucunu Kabeye gidip Allahim affet diyeceksiniz tabii ki yalniz Allaha Tapmak ve Müslüman olmak sartiyla, Hiristiyanlardan farkiniz yok.
      Ben senin gibi Allahtan korkup da iyi insan olmaya calismiyorum, Kabede yari ciplak olup (ihrama girip) yedi kez dönüp siyah tasi (putu) öpmüyorum

      Ben sizler gibi baska dinlerden baska mezhepten yada Inanmayanlara (Ateist) katli vaciptir öldürün demiyorum, bunlari senin Kitabin diyor.

      Bir kere kullandigin bu interneti bile bile Inkar ediyorsun, bunlari senin Kur’anin mi Muhammed’in mi icad etmistirler? sonrada diyorsun ne düsünerek kazandiriyorsunuz. Demek istedigim bunlari icad edenler bu degerli Insanlar senin kitabinca ebei cehennemliktirler, ama senin Muhammed in Insanlara deve sidigi icirip sifa dagittigini saniyor? hic böyle birsey olabilirmi? ama yinede secim sizin: ya deve sidigi ya internet

      Kisacasi anlayacagin, senin Allah in, Muhammed in, Seytan in, Cin’lerin Senin olsun, Benim Insanligim benim Olsun.

      Saygilar

      • Ayla dedi ki:

        SEVGILI NATÜRALIST KARDESIM,
        SEVGILI MUHAMMED PEYGAMBER,E DUYUDUGUN KININ NEREDEN KAYNAKLANIYOR ÖNCE ONU ARASTIR.
        BIR ILAHIYATCI OLARAK SUNU SÖYLEYEBILIRIM, BIR KERE KURANI TAM OKUMAMISSIN. KURANDA, INANMAYANLARI ÖLDÜR DIYE BIR AYET DELIL GECMEZ. HATTA KURANDA, INANMAYANLARADA SAYGI GÖSTERILMESI VE DINDE ZORLAMA OLMAYACAGINI BILDIRIR YÜCE ALLAH. KURANI TAM BIR ASKLA OKUMUS OLSAYDINIZ SEVGILI PEYGAMBERIMIZ MUHAMMED,I DE DAHA IYI TANIYACAKTINIZ.

        SIZ NEYIN BEYNINI TASIYORSUNUZ ANLAMAK GÜC.

        BENIM BASIM ACIK VE NAMAZIMIDA KILAR, KURAN,NIN DA TÜRKCESINI OKUR FEYZ ALIRIM. YÜCE ALLAH,IN DA DEDIGI GIBI, Ey insanlar! İşte, size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, inananlara bir kılavuz ve bir rahmet geldi, Yunus 57.

        VARIN GERISINIDE BIRAZ SIZ DÜSÜNÜN.

        SAYGILAR
        AYLA

      • Ayla dedi ki:

        AYRICA SERDAR KAANGIL MAKALESINDE SADECE SACMALAMIS, KURANI TAM BIR RUH GÜZELLIGI ILE OKUMUS OLSAYDI HEM ALLAH,I HEMDE GÖNDERDIGI PEYGAMBERLERI DAHA IYI TANIR VE ANLARDI. KAFA KARISTIRMAKTAN BASKA BIR ÖZELLIK GÖREMEDIM YAZISINDA..YAZIK.

      • toro dedi ki:

        ”TAM BIR RUH GÜZELLIGI ILE OKUMUS OLSAYDI” alıntı

        İnsanlar nasıl bu denli süsleyici, pazarlayıcı ve tezahüratçı olabiliyorlar anlaşılır gibi değil.
        Sanırım yukarıdaki yorumun sahibi olan arkadaş olmuş ve cennete düşmeye hazır hale gelmiş!

        nasıl da kendinden emin! okuduğu şeyi ”tam bir ruh güzelliğiyle” okuyabiliyormuş! hayret doğrusu, ne yetenekli insanlar varmış meğerse..

        Asıl ilginç olan ”ruhunun güzelliği” sayesinde ulaştığı nirvanaya rağmen bu gibi forumlarda dolaşmaya devam ediyor olması..

    • MaMaLi dedi ki:

      Sen önce türkçe öğren sonra yazarsın sayın maymun bey!)))

  3. Abdurrahman Biçer dedi ki:

    Yukarıdaki ve diğer yazıların altına ismini yazan adam öncelikle oraya gerçek adını yazma cesaretini ve dürüstlüğünü göstersin, sonra indi düşüncelerini dayatsın.

    İslam ve Kuran, köleliğe karşıdır ve “Allah indinde sultan da hamal da eşittir” der.

    Kuran: “Geçerli bir sebebi yokken bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş sayılır” “İlim müslümanın kaybedilmiş malıdır, onu Çinde bile olsa arayıp bulmalıdır” “Dinde zorlama yoktur” “Geçerli bir sebebe dayalı olarak bir insan aynı zamanda en fazla dört kadınla nikah yapabilir lakin sizin için en hayırlı olanı tek nikahtır” demektedir.

    İşinize gelmeyen ayetleri gözardı edeceksiniz, yok sayacaksınız sonra tevile açık, çokanlı ayetleri öne çıkartarak onları işinize geldiği gibi yani kafanıza göre yorumlayarak inkar materyali yapacaksınız ve buna da “bilimsel davranış” diyeceksiniz. Böyle sanal ortamlara sığınarak, kimlikleri gizleyerek ne yaptığınızı zannediyorsunuz? Ortaya çıkın ve özgürce tartışın bakalım, o zaman İslam ve Hz. Muhammed insanlığa ne kazandırmış görelim… Allah’tan korkun diyesim geliyor lakin Teist ve ötesi Ateist tutumun Allah inancı yok ki…

    Bizanslı Manuel Paloelogos’un Ankara’da Hacı Bayram Veli ile yaptığını iddia ettiğiniz münazaradan bahsediyorsunuz ve bittabii YALAN söylüyorsunuz, bu ikisinin karşılaşması bir yana yaşam tarihleri birbirinden farklı bir kere.

    İnsan, doğası itibariyle bir şeye inanmak zorundadır. İnsan bir şeye inanmaz ise yaşam şartları en aza indirgenmiş olur. Sovyet Rusya bu inançsızlığa sadece 73 yıl dayanabilmiş ve sonra infilak ederek dağılmıştır, Çin sovyeti bundan ders çıkararak Marksist Diyalektikte “Hegel’e” geri dönmüş ve dağılmaktan “şimdilik” kendini kurtarabilmiştir.

    “Cebir” ilmi, İslam’ın “El Cabir’inin insanlığa bir hediyesidir. Geleneksel değil, bugünkü “Tıp” ilmi ise İbni Sina’nın… bu liste uzar gider, saymaya gerek yok…

    Siz, İslam’ı kaynağa göre değil, sonraki bazı sapkınların uygulamasına göre görmeye ve irdelemeye çalışıyorsunuz. İslam sadece Kuran’dır, Hadis’tir, Salim olan aklın İçtihat’ıdır, fukahanın Kıyas’ıdır. Başka bir şey değil. Bazı hadisler gösteriyorsunuz lakin o hadisler “israiliyat” olarak adlandırılan uydurmalardır, düzmecelerdir. Hadis olarak adlandırılan bir şeyin Hadis olabilmesi için geçerli bir skalaya uyması gerekir, uymaz ise uydurmadır.

    Bakın adamın biri ne diyor: “Uzağı görebilenler için karanlığın sınırı aydınlığı müjdeler”

    • selim dedi ki:

      Niye istiyorsun gerçek ismini? Kahbelik için mi?
      Dininizi insanları korkutarak, sindirerek, öldürerek, katlederek mi ayakta tutacaksınız? Gücün yetiyorsa aklınla, bilginle, fikrinle haklılığını gösterirsin.
      İşiniz gücünüz yalan, sahtekarlık, düzenbazlık. Kur’an’da kölelik yokmuş! Yalancı yobaz! Kimi kandırdığını sanıyorsun?

      Bizans İmparatoru Paloelogos’la Hacı Bayram Veli aynı çağda yaşamamışlarmış, yalanmış. Ben de baktım, aynı zamanda yaşamışlar. Madem itirazın var, tarihlerini de getirseydin ya!
      Getiremezsin, çünkü asıl yalan söyleyen sensin.

      • Abdurrahman Biçer dedi ki:

        Önce edep… sonra fikriyat…

        Verdiğiniz cevaba bir bakınız: Kahpelik… Ölüm… Düzenbaz… Sahtekar… Yalancı… Yobaz… Başka ne var cevabınızda, başka birşey olmayacaksa neden cevap verdiniz. Pardon mektubunuzda bir de şey var: Ezber, ezber bozulunca sapma başlıyor…

        Ölüm korkusu, bir ateist olarak kendi kaderinizi yeni baştan düzenleme mekanizmasına sahipsiniz ya… Bir düzenleme yaparak böyle bir korkudan anında kurtulabilirsiniz… Biyolojik kumanda sizin elinizde değil mi? Dışınızdan biri ya da birileri size hükmedebiliyorsa o halde Ateist düşüncenin kıymeti harbisi nerede?

        Önce analitik düşünme yetisine sahip olunuz… Kendi hakkınızda bir takım mekanizmalara sahip değilseniz ve yönetiminiz başka bir yerlerde planlanıyorsa yani siz bir yerde oluşan planlama ya da takdir edilmiş bir şeye muhtaç iseniz neyi savunuyorsunuz?

        Gelelim konuya: Osmanlı egemenliği altında bulunan ve ayrıca Osmanlı Garnizonunu içinde barındıran Ankara’da Hacı Bayram Veli ile görüşme yapmak için Bizans İmparatoru Manuel efendi Ankara’ya geliyor hem de kendine ait kış kampına… sanırsınız ki Ankara Bizansa ait bir yer… Akıl uçunca böyle oluyor herhalde… O dönemde Bizans surların dışına şöyle bir metre çıkabiliyor muydu? Bu olayın realite ile bağdaşan yeri neresi?…

        3. binyıl, Vatikan’ın programında yer alan “İslam’ın Hıristiyanlaştırılması” projesi… Anlattığınız olayın dayanağı olarak ortaya konan Mektup, bu projenin çıkış noktası…

        Bilimsel zerre değeri olmayan, yalanla bezeli tipik bir Vatikan olayı… Tipik bir Benedict sahtekarlığı, Tipik diyorum; bu Benedict’lerin (bu adı taşıyan papa bir tane olmadığından) daha başka sahtekarlıkları da var hem de kendi kiliselerine karşı…

        Cevap yazacaksan küfretme! adam gibi yaz… Küfredersen küfrederim…

        Not: Aynı zamanda yaşamamışlar, doğum ve ölüm tarihleri birbirinden farklı. Hiç karşı karşıya gelmediler. Hacı Bayram Veli Bizansa hiç gitmedi ve Manuel efendi de Bizanstan dışarı çıkamadı…

      • Aydın dedi ki:

        tebrik ederim

  4. Naturelist dedi ki:

    Ey! Sayin Abdurrahman Biçer,
    Neden insanlarin ismini ögrenmek istiyorsun merak ettim dogrusu! burada isim önemli degil, önemli olan özgür düsünce’dir. Asil sizleri ürküten, bu özgür dogru dürüst düsüncelerdir, neden bir türlü icinize bu gercekleri sinderemiyorsunuz?
    yalan, küfür, iskence, ölüm aslinda sizlerde var. Hic bir Ateist din ugruna insan kani akitmaz, bir kere kafaniza sokun bunu. Ama sizler gözünüzü kirpmadan yaparsiniz, bunu sizlerin kitabi emrediyor Tevbe suresi, ayet: 111 ne diyor (hayal olan) cennet karsiligi Tanri sizlerin caninizi, malinizi satin almistir! öldürecek ve öldürüleceksiniz (cihad) Tanri yolunda! Sevinin alisverisinize. Üzerinde anlasarak yaptiginiz alim ve satima!.

    Dogrusu Tanriyla nasil bir alisveris olabilir?

    Müslümanlarla aralarinda saldirmazlik antlasmasi bulunmayanlarin durumu.
    Bu durumda olanlar, iki seyden birini secmek zorundadirlar: Ya islam ya da ölüm. Ya islami secer müslüman olarak catinin altina girerler, ya da öldürülürler…. “bunlari yakalayin nerede bulursaniz öldürün!” Bakara suresi, ayet: 191; Nisa suresi ayet: 89, 91; Tevbe suresi ayet: 5.
    Düsman saldirisi söz konusu degilken: “Kifayaten Farz”. Baslangicta baris önerisi sunmak kafirlere düser. Sunuldugunda görüsebilir, görüsülmez, kabul edilebilir ya da edilmez. Bu, müslümanlarin bilecegi istir. Baris önerisi gelmemisse ya da kabul edilmemisse, arada bir saldirmazlik antlasmasi yoksa, “Cihad” gereklidir. “Farz”dir. farz’lik “kifayeten’dir, yani toplumdan bir kesimin bunu yerine getirmesi yeterlidir. Toplumun basindakiler, gerekli “Cihad”i acarlar, gerektiginde de güc toplarlar. Ilgililer, “Cihad”i baslatmak ve geregini yerine getirmek zorundadirlar.Kafirlere secenekleri göstermelidirler: Kafirler, durumlarina göre secenekleri birini kabul etmek zorundadirlar. Kabul etmiyorsalar, müslüman ilgililere düsen “Cihad”dir. Eger “Cihad” hic yapilmiyorsa, baska bir deyisle toplum “Cihad”siz kalmissa, o toplum bütünüyle “sorumlu” ve “sucludur” Cünkü kisilere degilse bile, toplumun tümüne yüklenmis olan “farz” yerine getirilmemistir. (Dürer, Cihad, Arapca, c.1,s.282; Damad, c.1, s.494, 495.)

    Saglam hadis kabul edilen kitaplarda, Savas “hiledir” yalan ve tuzak da vardir. Yani cihad sirasinda her türlü yalan, aldatma, hile, tuzak, mubahtir.

    Hani dinde zorlama yoktur! Bu masallarla insanlara yalan söylüyorsunuz! bunlarla kimi kandiracagini zannediyorsunuz, herhalde bizler de kuran’ni, hadis kitaplarini okuyoruz, gözümüzde de perde de yoktur sizler gibi.
    Saygilar

    • hamza dedi ki:

      sızın ne farkın var sızın derken herkesı kapsıyor
      sız ufak cocukları kandırp hrıstıyan yaparsınız an ca ama musluman olan hrıstıyanar yetışkın anladıysan yeterlı

  5. Abdurrahman Biçer dedi ki:

    Efendi,

    Sizin gözünüz kör, perdeli diyen yok… Ancak beyniniz, aklınız perdeli!…

    Öğrenim, nafaka temini için alın teri dökmek, herhangi bir insana ve/veya insan toplumuna yardım etmek, düşenin elinden tutup kaldırmak, bilmeyene bilmediğini öğretmek, saldırıya uğradığında ülkesini ve ülke varlıklarını savunmak da CİHAT dır.

    Okuma-yazar olduğunuzu, Kuran ve Hadis okuduğunuzu söylüyorsunuz: Güzel de neden elinizdeki cımbızla işinize geleni çekip işinize gelmeyenin üstünü örtüyorsunuz?

    Kuran ayetlerinin her birinin ayrı ayrı yorumlandığını size kim öğretti? Hiçbir Ayet tek başına yorumlanamaz. İslam terminolojisinde yok böyle birşey…

    Bir soru sorsam: Gerekli materyali ham halde ve gerekli olan Ribo Nükleik ve Di Boksiro Nükleik asitleri de size versem, uygun bir laboratuarı tahsis etsem sadece bir adet saç teli ya da bir adet el ya da ayak tırnağı yapabilir misiniz? Bakınız bunlar cansız olanlar… sizin için kolay olması gerekir. Bir ceset ve onu canlı tutacak bir ruh demiyorum. Ne dersiniz, yapabilir misiniz? Sizde böyle bir güç var mı? Hayat sizce tesadüfler toplamı değil mi? O halde tesadüflerin hepsini bir yere toplayınız, onlardan aldığınız gücü de kendi gücünüze ekleyiniz ve bir adet saç kılı yapınız… Biliyorsunuz ki saç kılları ölü hücrelerden oluşurlar. Ha ne dersiniz?…

    Ölümle karşı karşıya geldiğinizde ya da kendinizi öyle hissettiğinizde birdenbire adrenaliniz yükseliveriyor… Nereden mi anlıyorum bu durumu? Hani şu adınız meselesi var ya… Adınız sorulduğunda primer olarak aklınıza ÖLÜM geliyor, başka birşey değil.

    İnananlar için hayatın da, ölümün de bir farkı yoktur. Diyelim ki sizin sözleriniz doğru; ölüm sonrası yok ve ceset toprak olacak ve bu yolla yok olacak. O halde neden inananlara saldırıyor ve onların inançlarına küfrediyorsunuz? Dikkat ederseniz Müslümanlar demiyorum, inançlı olanlar diyorum… Bırakınız bu dünyada kendilerine eziyet edip dursunlar, boş yere namaz kılsınlar, oruç tutsunlar vs… Peki ya onların dediği doğru ise sizler ne yapacaksınız? Nereye kaçabileceksiniz? İnsan doğduktan sonra vakti geldiğinde bir defa ölecek ve bu yolla sonsuz yaşamaya devam edecek… Yani bir daha ölüm olmayacak… Siz o zaman ne yapabileceksiniz?…

    Korkmayın hiçbir Müslüman elini kanınızla kirletmez… İkiz Kuleleri örnek vermeye kalkışmayın, 11 Eylül hesabı Amerikan Evangelistlerinin sırtında bir kamburdur, aynı şekilde Usame Bin Ladin ve El Kaidesi de… Diğerlerini bahsetmeme gerek bile yok…

    Tekrar ediyorum İslam bir tevhit ve tebliğ dinidir, Hıristiyanlık gibi müjdeci bir inanç sistemi değildir. Sırf bu sebeple bile İslam inancında “Zorlama” yoktur. İslam sadece tebliğ eder, tebliğden sonra yükümlülük tebliğ edilenin sırtına yüklenmiş olur. Yani bundan sonra seçim tebligatı alana aittir…

    Saygı bize ait…

    • Agnostik dedi ki:

      Sadece şunu söylicem sana “Efendi” !

      İslam dinini ve diğer dinleri çürüten nedir biliyor musun?

      Eğer bu dinler gerçek olsaydı insanların aklında hiç şüphe kalmazdı merak edipte okuyanlar derlerdi ki; “Vay be gerçekten doğruymuş baksana ne güzel şeylerden bahsediyor kuran akıldan,bilimden,insan haklarından,çevreyi korumaktan, kadın haklarından dini ırkı milleti ne olursa olsun insanları sevmekten “öldürmemekten”..ve bir tek kelimesini bile hiçbir akıl yanlışlayamazdı emin ol ! Bize boşuna anlatma bizde müslümandık yakın zamana kadar allah peygamberle yetiştik senin söylediklerinden belki de daha çok şeyler söyledik hani siz diyosunuz ya sizin gözünüze perde inmiş bende diyorum ki işte o perde şimdi kalktı.Gerçekleri gördüm son 1 senede kuranı açtım dedim bu söylenenler doğru olamaz bizim peygamberimiz böyle bir insan olamaz ama öyleymiş bence sizde artık laf evirip çevirip saçma sapan konuşma yerine “o gözünüzde ki perdeyi kaldırma” vaktidir..Ha diyosan ki ben evlatlığının karısıyla evlenen 9 yaşında kızla evlenen kafirleri bulduğu yerde öldürten ayı ikiye böldü denip aslında hiç mucize getirmeyen millete kadınlardan 4 tane alın deyip kendi 20ye yakın alan karnına taş bağladı denip cariyeleri olan adaletli olup savaş ganimetlerinden 5te bir pay alan vs bir sözde ” allah resulüne” inanıcam onun yolunda gidicem buyur yol senin devam et ve islam toplumlarının geri kalmışlığına bayraktarlık et…

      Aydınlıkta kalmanız dileğiyle..

      • bilal dedi ki:

        Agnostik ! ZEYD,HZ.PEYGAMBERİN EVLATLIĞI MIDI ??? Konuyu yanlış yorum ve uyduruk rivayetlerden okumuşsunuız.!!! 1-Zeyd’in hz.peygambere olan evlatlık iddiası sadece bir kuruntu idi.Ne hukuki,ne dini,ne de örfi bir evlatlığı söz konusdur.Böyle bir
        evlatlık için hiç bir koşul ortada yoktur.Bu iddia sadece bir kuruntudan ibarettir. a) Zeyd,gerçekten hz.peygamberin evlatlığı mıdı ? b ) Evlatlık olabilmenin koşulları yerinde midi ? c) Hz.peygamber ile Zeyd arasındaki yaş buna müsait midi.??????
        d) Zeyd,hz peygamberin kucağında mı büyüdü.? Bu sorulara doğru yanıt verildiği za-
        man görülecektir ki,Zeyd’in hz.peygambere olan evlatlık iddiasi sadece bir kuruntuydu.
        Bu Konunun izahını yapalım: 1 – Hz.Zeyd,islamiyeten önce köle olarak hz.Hatice’nin
        eline geçiyor.Dul ve kırk yaşında olan hz.Hatice 25 yaşında olan hz.Muhammed’le
        evleniyor.O zaman köle olan Zeyd’in yaşı da 21.idi.Yani hz.Muhammed Zeyd’le tanış-
        tığı zaman Zeyd’in yaşı 21,hz.Muhammed’in yaşı da 25 idi.Buna göre Zeyd çocukluk
        dönemini hz.peygamberle hiç geçirmemiş ve onun evinde de büyümemiştir. Peki,25
        yaşındaki bir adam,21 yaşındaki bir adamı nasıl evlatlık edinir.? İkisi de neredeyse
        yaşıt sayılırlar.Böyle evlatlığın hukuki,ahlaki ve dini bir izahı var mı ? Evlatlık edinmek
        küçük yaştan başlıyor.21.yaşından sonra nasıl evlatlık olur.??? Bir çocuğun birine
        evlatlık olabilmesi için küçük yaştan beri onun himayesinde yetişip büyümesi gerekir. Zeyd için böyle bir durum söz konusu değildir.2-Hz.Muhammed’in doğum tarihi 571,
        Zeyd’in d.t.ise,575 miladı.Peki bu yaştan sonra nasıl bir evlatlık olur.? 21 yaşında olan
        Zeyd bir bebek veya çucuk muydu.? Hz.peygamber ona süt mü emzirtmiş.? Onu kendi
        evinde mi büyütmüş ki evlatlığı olsun.? Bunların hiç biri gerçekleşmiş değildir.Kur’an da
        da ifade edildiği gibi bu iddia sadece bir kuruntu idi. Bu nedenle kur’an buna ”ادعياء ”
        ed’iya ” evlatlığı iddia edilen ”diye şeklinde bir ifade kullanmıştır. ”تبني ” Tebenni, ” yani
        gerçek anlamdaki bir evlatlıktan ” kur’an söz etmemiştir. AHZAB-37 : في ازواج ادعيائهم الخ ” Zeyd o kadınla ilişiğini kestiğinde (boşandığında ) Biz onu seninle
        evlendirdik ki,evlatlığı iddia edilenlerin boşanmış ve dul kalmış eşleriyle (evlenmede ) mü’minlere bir darlık olmasın… ” Evet bu evlatlık kuru bir iddiaden ibarettir.Bu evlatlık için hiç bir koşul gerçekleşmiş değildir.!!! AHZAB-4.
        ayetin doğru meali, وما جعل ادعيائكم ابنا ئكم الخ ” Evlatlıklarını iddia ettiklerinizi,oğullarınız kıl-
        mamıştır” diye şeklindedir.Öysa, ayetlerin meal ve yorumlarında geçen ” ادعياء ” ed’iya ” evlatlığı iddia edilen’ ‘şeklindeki doğru meal ve yorum verilmemiştir.Demek ki,bu iddia
        sadece bir kuruntu idi.Bu nedenle hz.peygamberin dul kalan halasının kızı Zeynep’le evlenmesinde hiç bir örf ve geleneğe aykırılığı söz konusu değildir.!!! Çünkü,Zeyd’in evlatlığı sadece kuru bir iddiadan ibaretti .Gerçek bir evlatlık söz konusu olmamıştır.
        Öyleyse bunun yadırganacak hiç bir yönü yoktur. ,Medeni saydığınız ABD ve Avrupa
        ülkelerinde evlatlıklarla evlilik hem hukuki,hem de gayet normal karşılanmaktadır.Fakat
        hz.peygambere gelince Zeyd’in ona evlatlığı söz konusu olmadığı halde (tamamen bir iddia kuruntsu yüzünden) onun bu evliliğini yadırgıyorsunuz.!!! AHZAB-40: ما كان محمد ابا احد من رجالكم ولكن رسول ا لله
        وخاتم النبين ” Muhammed,sizin erkeklerinizin ( Zeyd vs.) hiç birinizin babası değildir.
        (dinen,hukuken ve örfen hiç birinizin babası değildir.) O,ancak Allah’ın elçisi ve peygam-
        berlerin sonuncusudur. ” ifadesiyle onun hiç bir kimsenin babası olmadığının vurgusu yapılmıştır.Zeyd,hz.peygamberin yanında kaldığı için,böyle bir iddia yapılıyordu. İşte
        kur’an,buna ”تبني ” Tebenni ” yani oğul edinme,evlatlık edinme ” değil.de ” ادعياء ” ed’iya ”
        yani evlatlığı iddia edilen ” şeklindeki ifadeyi kullanmıştır. Bu da söz konusu iddianin
        bir kuruntu olduğunu,gerçek anlamda bir evlatlığın söz konusu olmadığını göstermekte-
        dir.Bu nedenle bu evliliğin yadırganacak hiç bir yönü yoktur.!!! Gayet doğal bir olaydır.
        =============================================================
        2- HZ:AİŞE EVLENDİĞİNDE ONUN YAŞI 9 DEĞİL,18 İDİ.BUNU HESAPLAYALIM:
        Hz.Muhammed’in doğum tarihi: 571 miladi: Hz.Aişe’nin doğum tarihi de 606 miladi:
        Hz.Muhammed’in Medine’ye hicret tarihi 622. Hicreten 2 sene sonra yani 624’te evlilik
        gerçekleşiyor.Hz.Aişe’nin doğum tarihi olan 606’yi evlilik tarihi olan 624’ten çıkardığımız
        zaman 624-606= 18 eder. Yani hz.Aişe 18 yaşında iken,hz.peygamberle evleniyor.Da-
        ha Mekke de iken,hz.Aişe başka biriyle nişanlı idi. Hz.Ebu Bekir ve ailesi iislamiyeti
        seçince,islamiyeti kabul etmeyen hz.Aişe’nin nişanlısı da söz konusu nişanı geri çevi- riyor.Bu da gösteriyor ki,hz.Aişe’nin yaşı iddia edildiği gibi küçük değildi. Yine sağlam
        rivayete göre hz.Aişe ” بعثة ” Bi’seten” yani hz.peygamberin peygamberliğinden 4 sene
        önce dünyaya gelmiştir. Hz.Peygamber 13 sene Mekke de tebliğ yapmıştır.Peygamber-
        likten önceki hz.Aişe’nin 4 yaşını ilave ettiğimizde,hicret anına kadar hz.Aişe’nin yaşı 17
        gösteriyor.,Hicreten sonra ki,evlenme tarihine kadar olan 2 senenin de ilave edildiği za- man hz.Aişe’nin yaşı 19’u buluyor. !!! Durum bu iken,maalsef,EMEVİ Hanedanları kü-
        çük yaştaki kızlarla evlenebilmeleri için,bu tür ( 9 ) yaş rivayetini hz.Aişe’ye uydurmuş-lardır.Özetle,hz.Aişe evlendiği zaman onun yaşı en az 18 idi. 9 yaşla ilgili rivayet,uydu-
        ruk ve asılsızdır.Hangi kaynakta geçerse geçsin fark etmez.Ne Buhari ve ne de diğer
        Kütübü sitteler de geçen rivayetlerin tümü doğrudur.! Bunlarda geçen rivayetlerin çoğu
        sikka ( yani doğru ve güvenilir ) olmadığı için Ebu Hanife ve İmam Malik gibi zatlar da
        Buhari ve diğer Kütübü sittelerde geçen bir çok rivayetle amel etmemişlerdir.Hadisler
        hz.peygamber zamanında yazılıp kayıt edilmediğinden dolayı sağlıklı olarak korunama-
        dı.Bu kitaplardaki rivayetler,hz.peygamberin vefatından 200-300 sene sonra kulaktan
        dolma bilgilerle derlenmiştir.Bunların içinde nice zayıf ve uyduruk rivayetler vardır.Bu
        uyduruk rivayetlerden biri de hz.Aişe’nin evlilik yaşını 9 olarak gösteren rivayettir.
        ==============================================================
        3-MÜŞRİKLERLE SAVAŞ ” ? Savaşı emreden ayetlerin tamamı,barış anlaşmasını bo-
        zan ve müslümanlara saldıran müşriklere yöneliktir.Barış anlaşmasını bozmayan ve
        saldırmyan hiç bir müşrik grubuna savaş emredilmemiştir.İlgili bütün ayetleri dikkatlıca
        okuduğumuzda bu savaş emiri tamamen barışı bozan ve saldıran gruplara yönelik oldu-
        ğunu görürüz.! MESELA: Son dönemde inen BKARA suresinin 190.ayeti şöyledir: وقاتلوا في سبيل ا لله الذين يقاتلونكم ” Size savaş açanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın.” ولا تعتدوا ان ا لله لايحب المعتدين ”Fakat asla siz saldırmayın,zira Allah saldıranları sevmez” İşte bu vb.
        ayetlerin hangi şart ve durumlarda savaşı emrettiğni görüyoruz. Yani sadece barış an-
        laşmasını bozan ve saldıran tarafla savaş emri verilmektedir.( Bu da savunmaya yöne-
        lik bir savaştır.) Bunun dışında hiç bir savaşa onay verilmemiştir. Özetle,Kur’an’ın her
        ayeti,kur’an’ın bütünü göz önünde bulundurulup bütünlük içinde değerlendirildiğinde gö-
        rülecektir ki,emredilen veya teşvik edilen savşların tümü savunma amaçlıdır.! Saygıyla.

      • bilal dedi ki:

        ” AY İKİYE BÖLÜNDÜ MÜ ? ” ” Ay bölündü ” diye şeklindeki meal ve yorumların hatalı
        olduğu ve ilgili rivayetin de mütevatir ve sahih olmadığı aşikardır.Ayetin doğru meali şöyle-
        dir: KAMER-1:اقتربت السا عة وانشق القمر ” اي اقترب قيام السا عة وانشقاق القمر ” Kıyamet saati ve ayın in-
        şikakı yaklaştı. (Ayın dünya gezegeninden ayrılması,uzaklaşması veya yarılıp bölünmesi
        gibi benzeri olayların.Allah katında vuku bulması yaklaştı.) Yani Yüce Allah’ın ilmine göre
        bunlar yaklaşmıştır.Bizim ilmimize göre değil ve henüz bu olaylar da gerçekleşmemiştir.
        Ne zaman olacaksa da ancak yüce Allah Bilir. ” وقال قوم من العلماء لم يقع انشقاق القمر وهو منتظر
        = اي اقترب قيام الساعة وانشقاق القمر وان الساعة اذا قامت انشقت السماء بما فيها من القمر وغيره وكذا قال الامام القشيري وحسن البصري الخ ” Bir grup alim şöyle diyor.” Ayın inşikakı gerçekleşmiş değildr,bu olay bek- lenmektedir.KAMER-1.ayetin anlamı şöyledir. اقترب قيام الساعة وانشقاق القمر ” Kıyamet saati ve
        ayın inşikakı yaklaştı.”وان الساعة اذاقامت انشقت السماء بما فيها من القمر وغيره ” Kıyamet koptuğu zaman
        ay,dünya ve bütün gök cisimlerinde inşikak ( bölünme,yarılma parçalanma,yörüngelerin-
        den çıkma vb.durumlar ) gerçekleşecektir. İmam Kuşeyri ve Hasan El-Basri’de ayni şeyi
        söylemektedirler. وذكر الماوردي ان هذ اقول الجمهور ” İmam Maverdi ise,bu görüş cumhurundur,
        diyor ! KAYNAK: الجامع لاجكام القران – C / 9 / Sayfa / 107 // a) KAMER-2.ayetin de bunu
        teyit ediyor.” وان يروا اية يعرضوا ويقولوا سحر مستمر ” Şayet onlar bir ayeti (bir mücizeyi) görseler,
        yüz çevirip ” Bu sürergelen bir büyüdür ” derler. Yani bu ayet,olayın gerçekleştiğine işaret
        etmiyor. Ayette şart edatı olan ” ان ” İn ” harfı,” şayet ” anlamını katmaktadır. ( yani şayet
        böyle bir durum,olursa onlar, ” bu süregelen bir büyüdür ” derler. Maalsef,bir çok mealde
        söz konusu ayetteki şart edatı olan ” وان ” ve in ” harfının anlamı olan ” şayet ”ifadesini
        bulamıyoruz.Böyle hatalı meal ve yorumlar yüzünden kur’an’ı Kerimin mesajı da yanlış
        anlaşılıyor.Yani kur’an’ın hiç bir orjinal metninde sorun yoktur,Var gibi görülen sorun ve çe-
        lişkiler hatalı meal ve yorumlardan kaynaklanıyor,kur’an’dan değil. 2.ayetin doğru meali
        olan ” وان يروا الخ ” ve in yerev ” şayet görseler….” bize neyi ifade ediyor.????????????
        Demek ki böyle bir olay ne gerçekleşmiş,ne de görülmüştür..” Çünkü,” şayet görürlerse ! ”
        ifadesiyle böyle bir hadisenin henüz gerçekleşmediğine işaret ediliyor. b) Ayın bölündüğü-
        ne dair rivayet de mütevatir değildir.Bu rivayet İbni.Mesud,Enes bin Malik ve Abdullah ibni
        Abbas’a dayandırılıyor.Oysa,ayın inşikak hadisesini rivayet eden ibni Mesut o zaman ço-
        cuk idi.,Enes bin Malik ve Abdullah ibni Abbas da henüz dünyaya gelmemişlerdi..İddia edi-
        ilen bu hadise de Mekke de olmuştur. Enes bin Malik ise,Medine’li olup,Hicreten sonra
        Medine de küçük bir çocuk iken ailesiyle birlikte müslüman oluyor.Peki,İddia edilen bu olay
        zamanında ibni Mesud küçük bir çocuk iken,Abdullah bin Abbas ve Enes bin Malik’de he-
        nüz dünyaya gelmemişken bunlar bu olaya nasıl şahit olmuşlardır.??? Bu olayı neden hz.
        Ebu Bekir,hz.Ömer,hz.Osman,hz.Ali ve diğer sahabalar rivayet etmiyorlar.??? Demek ki
        bu olayla ilgili rivayet bu zatlara uydurulmuştur.Yoksa olay zamanında henüz dünyaya gel-
        memiş bu zatlar değil,o zaman büyük yaşta olan hz.Ebu Bekir,hz.Ömer,hz.Osman,hz.Ali
        ve diğer büyük sahabiler rivayet ederlerdi. Hz.Peygamberin peygamberliği için böyle bir
        mücizeye de gerek yoktur. Kur’an’ı Kerim mücize olarak ona yeter.!!!!!!!. Saygılarımla.
        =============================================================

      • bilal dedi ki:

        HZ.PEYGAMBERİN ELİNDE CARİYE VAR MIDI? 1-Cariye vardı diyen iddialar külliyen
        iftira ve yalandır.Eline geçen bütün köle ve cariyeleri hürriyetlerine kavuşturarak herke-
        se örnek oluyordu.Peygamberlik döneminden önce de köleliğe şiddetle karşı idi.Nitekim
        25 yaşında ve henüz peygamber bile olmadan hz.Hatice ile evlendiğinde,hz.Hatice’nin
        elinde köle olarak bulunan 21 yaşındaki Zeyd’i hemen hürriyetine kavuşturmadı mı.? 2-
        Daha önce cariye iken evlendiği eşleri de hürriyetlerine kavuşmadılar mı.? Azad edilme-
        miş olarak elinde tek bir köle ve cariye var mıdı.? Yoksa azad edildikleri halde sizin sih-
        niyetiniz onları hala köle ve cariye olarak mı görüyor ? Azad edilmiş olanlar yine köle ve
        cariye midirler ??? Bunlar hür sayılmıyorlar mı.? Neden bunlara hala köle ve cariye di-
        yorsunuz ? El insaf,!!! 2- Kısa bir dönemde ,kaldırılması mümkün olmayan köleler için
        Kur’an,önce insanı ve hukuki düzenlemeler yaparak,onları hürlerin statüsüne kavuştu-
        ruyor,zaman ve zemin olştuktan sonra de resmen köleliği yasaklıyor. Kur’an,bunu 1400
        sene önce gerçekleştiriyor,BM.ise bunu ancak 1926 tarihinde bütün dünyada resmen
        yasaklabiliyor..Kur’an’dan tam 1300 küsür sene sonra.bunu yapabiliyor.!!!!
        ============================================================
        HZ.PEYGAMBERİN HZ.AİŞE DIŞINDA DİĞER EŞLERLE EVLİLİK NEDENİ ???
        3- Hangi iftira ile hz.peygamberin 20 tane eşleri vardır diyorsunuz.? Hz.peygamber 25
        yaşında iken 40 yaşında ve dul olan hz.Hatice ile evleniyor.50 yaşında iken 65 yaşına
        gelen hz.Hatice, Ey Muhammed ! ben yaşlandım,artık başka hanımla evlen ‘ deyince
        hz.peygamber şu cevabı verir;’ Böyle söyleme Hatice, Ben üzülürüm.Hz.Hatice 65 ya-
        şında vefat eder.Hz.peygamber 3 sene daha kimse ile evlenmez,53 yaşına gelir .Hz.
        Bekir’in kızı hz.Aişe daha önce bir müşrikle nişanlı ıdı.Hz.Ebu Bekir ve ailesi müslüman
        olunca müşrik olan hz. Aişe’nin nişanlısı,nişanını geri çeviriyor. Bundan sonra hz.Ebu
        Bekir’in ısrarı üzerine 18-19 yaşlarında bulunan hz.Aişe ile peygamberimiz evleniyor.
        Hz.Aişe dışında eşlerin tümü neredeyse çucuk doğuramayacak kadar yaşlı,dul ve kim-
        sesiz ve bakıma muhtaç kimselerdi.Bunlarla evlilik,ne şehvet,ne de dünya için di. Hz.
        peygamber hangisinin kızını isteseydi ona seve seve verirlerdi.Ama o böyle bir şey yap-
        madı.yaşlı,dul ve kimsesizlere sahip çıkmak istedi.Hz.peygamber çucuk sahibi olmayı
        çok istiyordu.Ama hz.Aişe dışında diğerleri cocuk doğuramayacak kadar büyük yaşta
        idiler.Bunların çocuk doğuramamaları yaşlı olmalarına bağlıdı.Hatta bu nedenle bazı müşrikler,hz.Muhammed’e ” الابتر ” Soyu kesik diye alay ederlerdi.Bunlar neden bir
        düzine çucuk doğurmadılar.? Çünkü çocuk doğuracak yaşta değildiler. Neden hep bakire ve genç yaştakilerle evlenmedi de,bu dul,kimsesiz ve yaşlılarla evlendi.??? Evet,hz.peygamberin bu evlilikleri de sınırlama getiren ayet inmeden önceydi .Ve o
        zaman bu tür evlilikler de gayet normal karşılanırdı.! Peki,evlenmeden bunlara yardım
        yapılamaz mdı.? Cevap:Ne kadar iyi bilinirse bilinsin bir erkek dul bir kadının evine ara-
        da bir bile olsa ve kadınlar da çok yaşlı bile olsa uğrarsa dedikodu kaçınılmaz olur.!!!
        Özellikle bütün projektörler üzerine çevirili ve müşrikler tarafınadan devamlı hatası ara-
        nan hz.peygamber gibi biri ise.Yine bakıyoruz ki,düşmanları ona (haşa) deli,cinlenmiş,
        yalancı dediler.Ama hiç biri şehvet düşkünü,diyememiştir. Bu konuda düşmandan daha
        iyi şahit mi olur.??? Montesouieu.” Kanunların Ruhu ” adlı eserinde şöyle diyor.İklimi
        sıcak ülke kadınlarının ihtiyarlıklları 20 yaşından sonra başlar.” İşte hz.Aişe dışında bütün eşleri dul,kimsesiz,bakıma muhtaç ve yaşlı kimsesizler idi.!!! İşte hz.peygamberin
        evlilik nedenlerinin bir kısmı bunlardı.!!! Ne şehvet,ne de dünya için idi.!!! Ne mutlu
        O’na ve onun izinde gidenlere !!!!!!!!!!!!
        =========================================================
        GANİMETLERİN BEŞTE BİRİ KİMLERE VERİLİR:? ” ENFAL-41: واعلموا انما غنمتم من شيئ
        فان لله خمسه وللرسول ولذي القربي الخ ” Biliniz ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin
        beşte biri, 1) Allah’a (amme hizmetine,) 2) Eilçiye, 3) Ona yakınlığı olanlara, 4) Yetim-
        lere, 5) Yoksullara, 6 ) Yolda kalmışlara,yolculara,gariplere aittir. Bu ayette göre gani-
        metlerin beşte dördü,devletin (halkın ) bütçesine gider.Greriye kalan sadece beşte biri de altı gruba gider. Yani hz.peygambere düşen pay beşte birinin altıda biri olur.Bu da
        çok cüzi bir şeydir.Bunu da muhtaçlara dağıtırdı. Peki,az da olsa neden ganimetin beşte
        birinin altıdan birini alıyordu.? Çünkü,islam devletinde toplanan zekat,fitre,bağış,sada-
        ka vb.mallar hem hz.peygambere,hem de yakınlarına haramdı..İslama göre bunlardan
        bir kuruş dahi ne hz.peygambere,ne de yakınlarına verilebilir.Bunlar onlara haram idi.
        Bunlar tamamen yoksul,düşkün,fakir,işsiz,yaşlı,çalışamayan,sakat,malül,özürlü vb.leri-
        ne dağıtılırdı.En güzel,en adil,ve en kapsamlı sosyal güvenlik sistemi işte bu idi.Herkese
        Devlet bütçesinden yardım yapılırdı.Hz.peygamber ve yakınlarına bundan pay veril-
        mezdi. Sadece savaştan bir ganimet gelseydi,o da,beşte birinin altıda birsi verilirdi.Her
        zaman bu ganimet de yoktu.Arasıra olurdu.O da payına düşen çok az idi.O,nu da muh-
        taç ve yoksullarla paylaşırdı. !!! Bugün medeni dediğiniz dünyanızın hangi lideri böyle yapabiliyor.??? Hz.peygamber isteseydi kral gibi yaşayabilrdı.Ama böyle yaşamadı.!!! Vefat edince de arkasında neyi bıraktı.??? Bircik kızı hz.Fatima’ya ve dul kalan eşlerine neyi bıraktı.??? İşte insanlığın, en güzel ahlakın tek önderi ve adaletin yegane timsa-
        li hz.peygamber idi !!! اشهد ان لا اله الا الله واشهد ان محمدا عبده ورسوله ” Saygılarımla.

  6. Naturelist dedi ki:

    Ey! Abdurrahman Biçer,

    Sorulara cevap verememissin, ucuz basit hep ayni savunmalar.
    Neden elinizdeki cımbızla işinize geleni çekip işinize gelmeyenin üstünü örtüyorsunuz? Demissiniz!
    Senin kuran’ninda düsündügün gibi öyle yalnizca tek ayet degilki! Biz de cimbizla cekip alalim. Kuran da siddet ve celiskili ayetler tonlarca var, bunlari buraya alsam uzun bir liste olur, o yüzden gerek görmüyorum, asil siz isinize gelenleri görmüyorsunuz, körlük de size aittir. Kuluna beddua eden allahın kulusun ve bu vebali ömrünce kabul etmek zorunda olan sizler, kadınlara şiddetin mazur görüldüğü bir kitaba inanıyorsun. Müslümanken ateist olanın öldürülmesi gerektiğini anlatan bir kitaba sahipsin ve bunun utancını yaşamak zorundasın.

    Size en çok zarar verecek şey körü körüne inanmaktır. Dünya’ya gözlerinizi kapatarak bakmayın. Kuran’da bariz şekilde çelişkilerde vardır o yüzden biraz araştırın. Siz doğru bulmadıgınız birşeyi bile okuyup hayır bu yanlış diye yargı koyamıyorsanız onların gözünden bakmiyorsanız bazı şeylere bana kimse cevap vermesin yorumumu görmeyin..

    Kuran ayetlerinin her birinin ayrı ayrı yorumlandığını size kim öğretti? Hiçbir Ayet tek başına yorumlanamaz. İslam terminolojisinde yok böyle birşey…Demissiniz!

    Kur’an bir bilmece-bulmaca kitabı mıdır?

    Kuran, kendisinin açık, net ve anlaşılır bir kitap olduğunu kendisi şu ayetlerde söylüyor:

    Kuran’dan bazi ayet metinleri :(Diyanet tercümesi’nden):
    43:2. Apaçık Kitab’a andolsun ki ,

    44:2. Apaçık olan Kitab’a andolsun ki,

    58:5. Allah’a ve Resûlüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık âyetler indirmişizdir. Kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır.

    65:11. İman edip sâlih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah’ın apaçık âyetlerini okuyan bir Peygamber göndermiştir. Kim Allah’a inanır ve faydalı iş yaparsa Allah onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. Allah o kimse için gerçekten güzel bir rızık vermiştir.

    2:99. Andolsun ki sana apaçık âyetler indirdik. (Ey Muhammed!) Onları ancak fasıklar inkâr eder.

    4:174. Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik.

    5:15. Ey ehl-i kitap ! Resûlümüz size Kitap’tan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklamak üzere geldi; birçok (kusurunuzu) da affediyor. Gerçekten size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap geldi.

    Kuran, Muhammed’in yaşadığı devirdeki insanlara islamiyeti tanıtmak ve islami emirleri bildirmek için hazırlanmıştır. Dolayısı ile bir kargaşa çıkmamsı için Kur’an’da yazılanlar açık, net ve kesin olmalıdır.

    Bazıları, Kuran’ın her okuyan tarafından anlaşılamayacağını, Kuran’ı anlamak için önceden bilgi sahibi olunmasını, “ilim” sahibi olunmasını ileri sürerek Kuran’daki akıldışı, bilimdışı, antihümanist ve çağdışı ayetlerin anlamlarını gizlemek isterler. “Kuran’daki şu kelimenin anlamı aslında bu değildir, bu ayet o değil, bu anlama geliyor..” gibi tartışmaları zaman zaman duyarız.

    Kuran ilk ayette oku diye başlar. Ve kuran herkesin okuyup anlayacağı biçimde basit bir dille yazıldığını söyler.Kuranın yazılışından yaklaşık 200-400 yıl sonra insanların kuranı anlamaları için hadisler yazılmaya başlanmış.Hadislerin tamamı yazılı bir belgeye dayanmayan,sadece anlatımlara dayanan sözlerdir.Bunların hangilerinin doğru olduğu ,tartışmalıdır.Tüm müslüman ülkeler kendilerine göre doğru hadisleri vardır.En son diyanet işleri bir kurul oluşturup ayıklama yaptı.Çürük hadisleri kendilerine göre ayıkladı.yıllarca bu hadislere doğru diye halka anlatan diyanet, şimdi bunlar doğru değildir dedi.10 yıl sonra bir kurul daha olşur, yine günün koşullarına göre hadisler ayıklanır. Kuranda bile ayetlerde nesh olayı yokmu.Unutulan ayetler.Gününe göre, koşullara göre değişen ayetler.Sonunda allah ne diyor,Tek kuran vardır benim burda yazılı mahvuz-u levhada olandır. Şu kuranı 1000 kişiye okutun ne anladıklarını sorun. Bakalım 1 tanesi kuranı anlayacakmı.Türkçeye çeviri yapanlaraın tamamı bilerek sözcükleri doğru olanı değil anlatmak istediklerini kullanarak, kuranla insanları istedikleri gibi yönlendirmek istiyorlar. Birde şu kuranın diline bakalım. Bir ilkokul çocuğu yazsa böyle bir yazı sınıfta kalır. Sürekli tekrarlamalar.Tekrar ezber yapılan ,askeri kurum gibi baskıcı kurumlarda olur.Sonra sürekli kendi yarattığı kul dediği insanlara hep ben her şeye kadirim diyeceksin, sonra onlara uymazsanız benim dediklerime cehennem vb.cezaları söyleyeceksin sürekli. Sanki bir çocuğa babanın sürekli şunu yap bunu yap yapmazsan sonuçlarına katlanırsın demesi gibi baskıcı bir anlayış. Kuranın seslenişi de farklı. Allah 1-kullarına direk hitap ediyor. 2-muhammede hitap ediyor. 3-muhammed de insanlara allaha itaaat edin diyor.Burda bir terslik var.Şayet kuranı allah yazıp gönderdiyese,muhammed ayetlerde nasıl konuşur.Bunun anlami kolay. Kuran direk yazılıp inmemiş:muhammedin kalbine inmiş. Muhammedde her ayet geldiğinde söylemiş kuran munsafları oluşmuş. Araya osman girmiş. Orjinal munsaflar yok olmuş.Osman kuranı yazdırırken çıkan lehçe tartışmlarından, ilk ayetlerin medien yada mekkeye mi geldiği tartışmları, sonra halifeliğin 1.yezide geçmesi ve karmakarışık bir serüven sonrası şimdide tercüme hataları ,eksikleri vb. şeyler. Kuranın neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. Sevgi dini diyor, öldürmekten, düşmanlarına ceza olsun diye hurma ağaçlarının kesilmesine. Kadınlara önem verdiğini söylüyor, tüm insanları kendi yaratıyor sonra müslüman olan olmayan,cariye diye ayrıma tutuyor.Cennette makam dağıtılıyor. Cennete giden erkeklere huri’ler veriyor, yani rüşvet dağıtıyor.Çünkü erkeklerin zayıf tarafından yakalıyor. Sonra bilimi öenmsediği söyleniyor islamiyetin. Bilimde ilk kural kuşkuculuktur.Özgür düşüncedir. Ama dinde kullar var sorgulama yok. Çünkü değişmez, doğru kuran var. Sorgulanırsa ne olur. Bunu savunanlar altında kalır.
    Bir soru sorsam: Gerekli materyali ham halde ve gerekli olan Ribo Nükleik ve Di Boksiro Nükleik asitleri de size versem, uygun bir laboratuarı tahsis etsem sadece bir adet saç teli ya da bir adet el ya da ayak tırnağı yapabilir misiniz? Bakınız bunlar cansız olanlar… sizin için kolay olması gerekir. Bir ceset ve onu canlı tutacak bir ruh demiyorum. Ne dersiniz, yapabilir misiniz? Sizde böyle bir güç var mı? Hayat sizce tesadüfler toplamı değil mi? O halde tesadüflerin hepsini bir yere toplayınız, onlardan aldığınız gücü de kendi gücünüze ekleyiniz ve bir adet saç kılı yapınız… Biliyorsunuz ki saç kılları ölü hücrelerden oluşurlar. Ha ne dersiniz?… Demişsiniz.
    Merak etmeyeniz bilim bunu da cözüyor, Dizlerinin aşağısı kesilen 10 tavşandan alınan kök hücrelerle bu eklemler yeniden oluşturuldu. 4 hafta sonra tavşanlar yürüdü
    Burayi tikla anlarsin

    http://haber.kanald.com.tr/Haber/Saglik-35/Kok-hucrede-mucize-6979.aspx
    Ha ne dersiniz?… Dünyada haberiniz yok galiba.

    Korkmayın hiçbir Müslüman elini kanınızla kirletmez… İkiz Kuleleri örnek vermeye kalkışmayın, 11 Eylül hesabı Amerikan Evangelistlerinin sırtında bir kamburdur, aynı şekilde Usame Bin Ladin ve El Kaidesi de… Diğerlerini bahsetmeme gerek bile yok… Demişsiniz!.

    Usame Bin Ladin ve El Kaidesi de… Diğerlerini birakalim da kendi ülkemize bakalim,
    Sivas’ı unutmadik herhal de. Bugün bunlarin suclulari hala ortalikta elini kolunu sallayarak geziyor. Bir kac kisiden bahsetmiyorum, orada bulunan ve toplanan bütün halk.
    Kuranı, islamiyeti sadece islamiyeti değil tüm dinleri savunanlara söyleyebileceğim şu allah onların yolunu aydınlatsın.bana INSANLIK yeterli.

    Saygi bize de aittir

    • rammsteinn dedi ki:

      yazdıklarının hepsine katılıyorum.semavi dinlerin hepsi birbiriyle çelişkili.hikaye bozuk. tanrı ademi yaratıyor. cennetten kovuyor. şeytan “ben senin yarattıklarını yoldan çıkarıcam” diyor. ama esas nokta kıyametin olacağı. kıyamet olacaksa şeytan kazanacak. tanrı kendisine inananları cennete,inanmayanları cehenneme atacak. peki elçilerin hangisinin gerçek hangisinin sahte olduğuna bir insan nasıl bilecek? ben müslüman ülkede doğdum ama yahudi olmak istersem yahudiler kabul etmiyor.çünkü yahudiliğe geçiş yok.hristiyan islama geçerse aforoz oluyor sonu cehennem. eskiden olsa ben dinden çıkarsam cezam ölüm. tanrı bu kadar çelişkiyi nasıl yaratır. hiç bir semavi dinde demiyor ki arkadaş “istediğiniz dini seçebilirsiniz.istediğiniz dine geçebilirsiniz” hepsinde dinden çıkmanın sonu cehennem.binlerce önce yaşamış elçilerden hangisinin gerçek hangisinin sahte olduğunun kararını bir insan nasıl verebilir? belki hepsi sahte. denizin yarılması,ayın ikiye bölünmesi,nuh masalı vs vs vs.
      bilimadamları deseki ayın yarıldığını ispatladık tamam şartsız koşulsuz herşeyi kabul edecem. aynı şekilde diğer masallardan sadece biri ispatlansa hiç bir şeyi sorgulamadan
      her dini kabulenecem

  7. ertuğrul dedi ki:

    abdurrahman bey bence münakaşaya hiç girmeyin bunlarla gerek yok ahirette öğrenirler herşeyi ama geç olur……..

  8. Abdurrahman Biçer dedi ki:

    Size birşey söylemiyorum artık, söylenmesi gerekenler söylendi… Dediğim gibi: Hayat ÖLÜM MEKANİZMASI ile sona ermeyecek… bu mekanizma ile İNSAN boyut değiştirerek SONSUZA kadar yaşayacak… O sonsuz hayatta da size başarılar dilerim.

    Orada gerçeklerle yüzyüze geldiğinizde söyleyecek sözleriniz vardır herhalde…

    Sizin olmayan inancınız size… bizim inançlarımız bize…

    Son olarak Sivas/Madımak Olaylarından dem vurduğunuz için o olaylarla ilgili kısa bir hatırlatma yapmak isterim:

    Madimak olayını söylüyorsunuz: Söyler misin bana? O meşum yangından AZİZ efendiyi kim ya da kimler kurtardı? Yangından önce orada bulunanları kim ya da kimler kurşunladıktan sonra otel ateşe verildi? Henüz o olay aydınlatılmış değil fakat üstü kapatılmış da değil… Bu ülkede o ve ona paralel olayların hepsi aydınlatılacak ve müsebbiplerinden elbette HESAP SORULACAK… Olmazsa olmazları kaşınan, tahrik edilen, mukaddeslerine küfredilen halkı suçlamak kolay lakin siz yine de ilk sorumda bahsi geçen AZİZ efendi olayını unutmayın emi… Bu ülkede Alevi-Sünni çatışması çıkaranlar, buna çanak tutanlar ve YAL yalayıcılar hesap vermekten kaçamayacaklar… bunu böyle belleyesiniz. Hiç şüpheniz olmasın ki eski KGB ve CIA ajanlarının etkisinde olanlar, ülkeyi bir hiç uğruna felakete sürükleyenler gün gelecek ADALETİN KESKİN KILICI altına hak ettikleri ile muamele görecekler…

    Keenlemyekun…

  9. MFK ! dedi ki:

    Abdurrahman Bey bunlar peygamberimiz (sav) zamanındaki puta tapan inkar eden insanlar kadar aciz ALLAH (CC) bunların cezasını verecek inş.

  10. tugrul dedi ki:

    herkesin inanci kendine, muhammede allaha inaniyordu oda onun inanci, peki bugune kadar cennete gidip gelen oldumu veya cehenneme, allah olsaydi bugun dunyada savaslar olmazdi daha domagmis bebekler olmezdi, peki allah o kadar buyukse o zaman insanlara bir ayar vere bilir savaslara son vere bilir? dunya corafiyasina bakin bugune kadar hep muslumanlar savas halinde birbirini iyorlar,bilim yok teknoloji yok egitim desen hic yok, yat kalk allaha ekber, cok zor bir insana bunlari anlatmak hele din iman eden kisilere,inanmazlar gormezler dunya bir sefer gelirsin obur taraf denen bir sey yok, yasamak cennetir ne zaman olur topraga girersin o zaman cehennemdir, muhammed bir sey vercek olsaydi bir kere o kadar kadinla olmazdi, o zamanlar sadece o kadar kadinmi vardi zor durumda , birakin bunlari muhammed cok uyanik ve buyuk bir tuccardi insanlari cok iyi kullandi allah allah diye, o devirde insanlar okuma yazma bilmezlerdi koyun gibiydiler, buda muhammedin isine kolaylastirdi, bana kufur edersiniz biliyorum ama ben yine yazacagimi yazacam, ben insan olan herkesi severim insan olacak,ama bu ise gelince biraz tartisirim ben ne muslumanim nede her hangi bir dine mensup degilim nede ataistim, insanim, tum canlilar gibi bir canliyim, ben sunu ifade etmek isterim ne bir tanri nede bir peygamber bunlar hepsi fiyaso, bugunku politikacilar gibi, iyilikte kotulukte senin yureginde, son olarak dunyayi ve insanlari sevin ve ulkenize sahip cikin, en buyuk tanri senin ve bizim icimizde olan yuregimizdir bence yuregimize inansak daha mantikli olur, muhammed geldi gitti ne sultanlar ne padisahlar geldi gecti bu dunyadan daha kimler gelip gecicek, onun icin bence her seyden once egitime ve bilime inansaniz daha iyi olur, bizi ve insanlari huzur ve guzel gunlere goturecek budur, muhammed gotureceni goturdu goture bildiyse tabii.

    • Agnostik dedi ki:

      Çok güzel yazmışsın kardeşim tebrik ederim..

      Bende şunu söyleyeyim ek olarak bu dünya sorgulamadan dogmalara inanmak kolaydır.Önemli olan bilimin getirdiği yanlışlanabilirlikle birlikte herşeyi sorgulayıp neyin daha iyi daha doğru olduğunu bulmaktır.Kısacası yenilenmektir,gelişmektir ama bunlar dinin dogmalarıyla olmaz olamaz..müslümanlara bir sorum var

      Bertrand Russell 80 yaşında savaş karşıtı eylemlere katılmış değerli bir fikir insanıdır.Peki siz hiç gördünüz mü 80 yaşında ki bir dede napar namaz kılmaktan başka ? Hala eli ayağı tutuyoken neden insanlığa bir fayda vermek istemez de kendini düşünür sırf cennet için ibadet eder ?

  11. kilicaslan dedi ki:

    Peygamber ne mi getirdi? Okuyun o zaman…

    Bir insan düüsnün icinde yasadigi toplum yozlasmis, sapkinliklara düsmüs, kuvvetli olanlar zayif olanlari ezmekte, insanlar kölelestirilmekte, insanlar kendine bile faydasi olmayan putlardan medet umar hale gelmisler,

    Iste böyle bir ortam da tek basiniza cikiyorsunuz, toplumu , insanlari bu kötü gidisattan dolayi uyariyorsunuz, dogruya , adalete davet ediyorsunuz.
    Ve bunu tek basiniza yapiyorsunuz, daha sonra azda olsa bir taraftar topluyorsunuz, ancak diger insanlar size karsi cikiyor, birak bizi biz bildigimizi okuyuruz, atalarimizdan gördügümüzü yapariz, her türlü heva ve hevesimizi tatmin etmekle mesgul olacagiz. Putlarimizada tapmaya devam edecegiz diyorlar… ve sizi disliyorlar, sizinle birlikte olanlari ötekilestiriyorlar, daha da ileri giderek eziyet ediyorlar, sizi öldürmeye calisiyorlar. En sonunda ordan ayilmak zorunda kaliyorsunuz. Inandiginiz dorulari, ve yaradanin bildirdigi mutlak hakikatlari baska bir yerde anlatmaya devam ediyorsunuz, ve bu yeni topluluk size inaniyor, bunlari kabul ediyor.

    Sizi icinden ayrilmakta zorunda kaldiginiz, sizi dislayan topluluk yine rahat birakmiyor üzerinize ordular gönderiyor, sizi yok etmek icin variyla yoguyla size karsi savasiyor.

    Siz sabirla diranetle karsi koyuyorsunuz, ve öyle bir zaman geliyorki, sabrinizin karsiligini görüyorsunuz. Size inanlarin, mutlak hakikatlere sarilanlarin sayisi artiyor. Ve dünün zayiflari güclü oluyor. En sonunda size karsi cikanlara, sizi yok etmek isteyenlere anladiklari dille karsilik verme yetkisi veriliyor ve siz güclü sekilde üstlerine yrüyorsunuz. Onlar sizlere kötülük yaplmalrina ragmen, size karsi savasmlarina ragmen siz onlara doanmiyorsunuz! Ve sonunda hakikatler, sapkinliklara, yanlisliklara galip geliyor.

    Hz. Peygamber ne getirmis, belki simdi daha iyi anlasilmistir, dogrulari ve hakiaktleri getirdi getirmekle kalmadi bunlari hakim kilmak icin bir ömrünü harcadi, hemde hic bir karsilik beklemeden. Bunu yapacak, ayni misyonu üstlenecek kac ksii gelir acaba dünyaya hic düsündünüz mü`?

  12. NeMutluTürkümDiyene dedi ki:

    Konuyu açan arkadaşa bodoslama saldıran güruh şu linke bir baksın derim.

    http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=24867

  13. K.C. dedi ki:

    Bir solukta okudum Pante. Emeğine sağlık.

    Yalnız İskenderiye Kütüphanesinin kim tarafından yakıldığı konusunda kuşkularım var.

    Sevgiyle kal.
    K.C.

    • pante dedi ki:

      Sevgili K.C.
      mesajın için teşekkürler. Uyarını dikkate alarak yazıda olasılığa vurgu yaptım.
      Sevgiler.

  14. dogrudanyana dedi ki:

    🙂 herkes tarihi bir tarafından uyduruyor anasını satim..tarihde karaborsaya düştü…26 sayfalık koca kitap, bir soruyla bitiyor…bizim melül hacı bayram cevap veremiyor ve münazara sona eriyor..ama arşivden 26 sayfalık kitap cıkıyor…ba ba ba…ulan hadi dini mini geçtimde…bu yalanlara nasıl kanar insan yaa,yok arşivden cıkarmışta yok 26 sayfalıkmışta…aklı olan kuyruklu yalan oldugunu anlar…ne arşivi kardesim bu,hristiyanlıkta kayıt mayıt yok o tarihlerde,arşivmiş…ben dindar felan degilimde…bu gerçeği sıfır bilgilerle dine saldırmanın bir anlamı yok…kim neye inanırsa inansın…saygılarımla

  15. alico dedi ki:

    Öncelikle Hasmının arşivlerini yakarak kendi tarihimizi kendimiz yazarız diyenlerin arşiviyle değil tarihte geriye yürümek, bakkala dahi gidilmez. Bir kaç kilometre ileride tarihçeyi hatıratı yakılarak Gebze de gömülen romanın korkulu rüyası rahmetli Hannibal’ın durumu dahi temkinli tavrımızın en büyük delildir.

    Gelelim soru olmayan soruna ! Bu soru teknik olarak yanlıştır, buna rağmen bu basit sorunun cevabı kendi başlığının içinde yinede yer almaktadır.

    İlk önce sorunun, sorunununu çözüp doğru bir soru haline getirelim. Gerek vahiyden bir parça nasibini alan kalp, gerekse seküler bir sentezleme için bilimsel olarak yaklaşan akıl olsun, soruyu yöneltmiş olduğu muhatabının değerlerini doğru anlayıp sorması gerekirdi.

    Peki burada durum ne ? Soru en baştan, “dinin sahibinin” Hz. Muhammet’e yani bir insana indirgenerek sorulmuştur. Buradan iki şey anlarız soruyu soran ya cahil, yada soruyu soran maksadı oluşturduğu sorunlu soru üstünden şeytanlık peşinde.

    Kalbinde vahiyden ufacık bir cüz taşıyan her kişi “Muhammed insanlığa ne kazandırdı” gibi bir hadsizlik içeren bu söze haşa diyerek;

    “Vahyin son çevrimi olan Kur’anın beyan merkezindeki Hz Muhammet ile Allah insanlığa ne kazandırdı ? ” diyerek sorunun sorununu düzelterek soru haline getirecektir.

    Bu sorunun cevabı haftalar süren münazeremidir yoksa soru kalıbının içinde zaten yanıtı olan tek satırlık bir cevapmıdır ?

    Derdi hakikat olmayanlar için;

    “Vahyin son çevriminin beyan merkezindeki elçi ile insanlığa Allah kendi kelamını yani kendini kazandırmıştır.” der ve tokat gibi cevabımızı da sakınmayız….

  16. AYKUTT KUNTT dedi ki:

    Uygarlık, eski Yunan/Grek mucizesi mi?
    Avrupa merkezli anlayışa göre; bilimin temeli eski Yunan’da atıldı ve 16’ıncı yüzyıldan sonra Avrupa’da doruğa çıktı.
    Hayır, bu Batı’nın, Doğu’yu dikkate almayan -bilim dışı- hurafesidir.
    Sümer, Babil, Asur, Mısır, Hint, Çin, Türk, Arap vb. kültürlerin uygarlığa hiçbir katkısı olmadı mı?
    Olur mu öyle şey; biliyoruz ki, uygarlık binlerce yıllık bir süreç sonucu bin bir kaynaktan beslenerek gerçekleşir. Batı uygarlığının temelinde nasıl eski Yunan varsa Doğu da vardır.
    Örneğin İslam’ın uygarlığa katkıları görmezlikten gelinerek tarih yazılabilir mi?
    Bağdat, Endülüs, Sicilya, Şam, Semerkand, Horasan, Kahire, Herat gibi İslam’ın bilim merkezleri inkar edilebilir mi? Bilimsel ve teknolojik birçok buluş, keşif buradan Batı’ya gitmemiş midir?
    El Kindi (801?-866?), Razi (865-925), Farabi (870-950), İbn-i Sina (980-1037), Ömer Hayyam (1048-1131), İbn-i Rüşd (1126-1198), Nasreddin Tusi (1201-1274) ve yüzlerce Müslüman düşün adamı/filozof nasıl görmezlikten gelinebilir?
    Batılılar, Eflatun’u bile Müslümanlardan öğrenmediler mi? Eski Yunan bilimini yeniden düşünen ve ona özgün katkılar yapan Müslüman alimler yok sayılabilir mi?
    Rönesans ortalarına kadar Avrupa’da yazılmış bütün aritmetik kitaplarının kaynağı Harezmi’nin (780-850) “Hesab-ı hindi”si değil mi?
    Ondalık kesirler sistemini Gıyaseddin Cemşid’ten (1380-1437) öğrenmediler mi?
    Trigonometriyi bütün esaslarıyla Ebu’l Vefa Buzcani (940-998) yeniden kurmadı mı?
    Matematikte devrim yaratan “sıfır”ı 976’da Muhammed bin Ahmed keşfetmedi mi?
    Örnekler bu sayfaya sığmaz.
    Batı, simyadan bilimsel kimyaya geçilmesini Müslümanlara borçludur. Evrim düşüncesini, modern optiğin ilk tohumlarını İbn-i Heysem’in (957-1029) attığı gerçeğinin üstünü örtemezler.
    Biz hala tartışmasını yapıyoruz; “alkool” sözcüğü bile Doğu’dan Batı dillerine geçti. Sadece bir tek sözcük değil dillerine geçen; kimya, cebir, ziraat, botanik, narenç, zafran, suda, kutun, nilüfer, şerap ve yüzlercesi…
    Potasyum, aminoasit, sodyum, nitrat,ve cıvanın üretimini kim buldu?
    Çeliğe ilk su veren Müslümanlar değil miydi?
    Katarakt, çiçek ve kızamık hastalığını ilk kez Müslüman alimlerden okudular; cerrahi müdahalelerde uyuşturucu kullanmayı, yüksek ateşi soğuk su banyosuyla düşürmeyi, damardan kan akıtma gibi tedavi yöntemlerini Müslüman tıp adamlarından öğrendiler.
    Bugün sıklıkla dile getirilen, “insan bedeninin doğal iyileştirici yeteneğini” ilk keşfedenler de Müslüman tıp adamları değil miydi? İçi delik iğneyi 1256’da Al Mahusen’in bulduğu gerçeği reddedilebilinir mi?
    Şam’da 1298’de ölen İbn-i Al Nafis, Portekizli Servet’e atfedilen kan dolaşımı sistemini ondan 300 yıl önce keşfetti.
    Modern sosyolojinin kuruluş yolunu İbn-i Haldun açmamış mıdır?
    Kağıt daha Avrupa’ya girmeden Semerkand’ta kağıt fabrikası vardı.
    Yazıyorlar, matbaayı Gutenberg bulmuş! Matbaayı Çinliler buldu, Türkler aracılığıyla Araplara geçtikten sonra Avrupa’ya gitti. Gutenberg sadece harfleri ayrı ayrı oymayı başardı! Güya pusulayı da G. d’Amalfi icat etmişti. Pusula da aynen matbaanın izlediği seyirle Batı’ya ulaştı.
    Taberi’siz (839-922), Mesudi’siz (ö 956), İbn-i Miskeyf’siz (ö 1030) tarih yazılırsa ancak bu kadar yazılabiliyor demek ki!
    Bizans dönemin en büyük kütüphanesi İskenderun Kütüphanesi’ni yakarken, İslam coğrafyasının her yanında kütüphaneler açıldı.
    Dante’nin “İlahi Komedya”sı üzerinde Muhiddin Arabi’nin etkisi yadsınabilir mi? “Binbir Gece Masalları”nın Batılı yazarlar üzerindeki etkisinden bahsetmeye gerek var mı?
    Çok övündükleri klasik müziğin sol anahtarı ve beş hatlı notayı bile ilk Müslümanlar kullandı.

  17. AYKUTT KUNTT dedi ki:

    http://www.odatv.com/n.php?n=islamin-uygarliga-katkisi-oldu-mu-0910101200

    BURADAN BAKABİLİRSİNİZ ATAİST KARDEŞLER 3:)

    • MaMaLi dedi ki:

      Sen karıştırmışsın))muhammedin ne katkısı oldu diyor konunun başlığı)))soner yalçın.islam alim ve bilginlerinden bahsediyor yani osmanlı,hükümranlığı,içinde olan yada tesirinde kalan,islam alimlarinden bahsediyor))

  18. karmakan dedi ki:

    allah sisi belamızı verir inşallah maşallah.

  19. Murat Topcu dedi ki:

    ben hiç bir peygamberin bugunku düşündügümüz gibi bir din getirdigine inanamıyorum.çünkü din bir yol olmaktan çıktıgında insanların bir kısmını kucaklar digerleri ayrı kılar yani karşısındadır hatta bu karşılık düşmanlık seviyesine kadar yükselir, öldürmek bile cihattır.din gidilen bir yol olmaktan çıktıgında din adamları oluşur.insanın kendi iradesi yok olur aklıyla hareket edemez hatta aklıyla hareket etmek günahtır çünkü neyi nasıl yapacagına başkaları karar verir bu durumdan din sahibide fazlasıyla memnundur.din anlayışı insanı yok sayan bir anlayıştır insanın önünü açmaz kapatır toplumu uyuşturur din baskısıyla akıl arasında bırakır böyle olunca insan din ile akıl ve irade arsında gider durur bir ömür başkasının kararlarını yerine getirmeyi vazife bilir
    Eger din gidilen bir yol olarak düşünülürse bu yolda hristiyan, müslüman, mecusi, vs olmaz insan olur bu gidilen yolda insanın istekleri aynıdır hak ve hukuk içinde yaşamak güvenli ve ekonomik özgürlük içinde yaşamak , egitimi en güzel şekilde alarak yaşamak hangi toplumun vazgeçebilecegi durumlardır .somut olarak örneklendirelim bugunun dünyasında adil olmayan gelir dagılımından hangi toplum memnundur bugunun adaletinden hangi toplum memnundur, çocuklarımıza kötülük yapan birinin cezalandırılmasında herhangi bir dine mensup insanlar arasında nasıl bir fark olabilir işte insan insan insan beklentisi ,istekleri,arzuları,aynı olan dogruyu ve yanlışı içindeki sesin haykırdıgı insan bir başkasına kendi hayatını teslim etme sen kendi kararlarını kendin verebilecek şekilde yaratıldın.
    Peygamberlerin yaptıgını bugun yapabilmektir mesele bir yol açmak degere deger katmak anlayışı ile hareket etmektir.eleştirdigin peygamber varsa onun söyleminden daha iyi bir söylemimiz varsa söylemektir bugun bir yol adına
    Ben peygamberlerin sözlerinin vahiy ile yani allahtan gelen sözlerin oldugunu düşünmüyorum
    çünkü allah her zaman diri olandır beni bilmedigim bir dile mahkum eden degildir beni yaşamadıgım bir çagın anlayışına mahkum eden degildir beni bir başkasına muhtac eden degildir
    Ama beni tüm toplumu kucaklamanın iyi bir hareket oldugunu akılcı düşünmenin gerekli oldugunu,dogruyu ve yanlışı şazmaz bir terazi gibi içimde tarttıran bir gücü bana verendir
    Dini hepimiz için bir gidilen yol olarak kullanmamızın ümidi ile saygılar

  20. munise dedi ki:

    ben iyice inandımki bu site hırıstiyanlık propagandası yapan ve müslümanların özelliklede türkiyenin hayrını hiç istemeyen bir site .

    • AbdullahAbdal dedi ki:

      Bence sen sütünü iç yatağına uzan masalını dinlemeye devam et..
      Senden cacık bile olmaz..
      Türkleri geri bırakmaya çalışanların maşasından başka..
      sen benim siteme gel..İslam teröründen başka bişey yazmıyorum..

    • MaMaLi dedi ki:

      Munise!çok şahane bir yorum olmuş çok etkilendim eline sağlık)))))

  21. pante dedi ki:

    Ben de görmekteyim ki sen kemik bir yobazsın. Yobaz olmasan sitedeki Hristiyanlık aleyhindeki yazılara rağmen bu yorumda bulunmazdın. Eğer ülkenin %90’ı Hristiyan olsaydı, sitedeki yazıların %90’ı da Hristiyanlık üzerine olurdu. İslam hakkındaki yazıların çokluğu bu nedenledir.

    Ayrıca senin Türkiye için düşündüğün hayır, şeriat belasıdır. Öyle hayır, olmaz olsun. Benim idealimde olan yönetim şekli ise müslümanların da hayrınadır. Böylece kölelikten kurtulacak, özgürlüğün tadına varacaklar.

    Böyle çirkef suçlamalar yerine, varsa fikrin yazılanlara yanıt ver. Aciziyetin, çaresizliğin seni çamur atmaya sevkediyor. Siz de çamur bol. Yobazlık batağındasınız çünkü. Her yanınız balçık.

    • mertun911 dedi ki:

      standart müslüman kafası. yazının hepsini okumadan ortaya çıkıp yazıyor.

      abicim biz deistler ateistler vs olarak sizin arapça okudugunuz o kur’an ı defalarca anlamak için defalarca çok farklı kaynaklardan okuyoruz. biz malmıyız ? yahu hatim indirdim neredeyse.

      örnek almak isteyen adam müslümanlıktan fakirlere yardım etmeyi hak yememeyi falan öğrenir ama yazı haklı. köpeklere bile düşmanlığı olan bir adamdan ne aşkı ne sevgisi yahu adam ap açık cariyeler sana helaldir diyor ya cariye gidip parayla alınan köle hemde seks kölesi ister yat ister sana hizmet etsin. sana helal demiyor ki abicim cariyeler ve kadınlar özgür bırakılmalı eşit davranılmalı hataları düzeltilmeli. buna rağmen evrensel kitap peeeh

  22. munise dedi ki:

    niye bukadar sinirlenip hakaret ediyorsunuz.niye müslümanlarla uğraşyorsunuz. hırıstıyanların olduğu bir ülede yayın yapın.onlarla uğraşın.sizin için eğer farketmiyorsa…web sayfanızın sağ tarafındaki konuların yüzde doksan dokuz nokta dokuzu İslam Dinini ilgilendiriyor.sinsiliğiniz anlaşılmasın diye diğer dinlere de bir iki dokunmuşsunuz.ama gözle yapılan konu muayenesinde bile asıl amacınız belli ve üstelikte hem dövüp hemde dövülen sizmişsiniz gibi bağırıyor hakaret ediyorsunuz.ben sizin gibi Allahsız değilimki pervasızca ordan burdan alıntı laflarla küfredeyim.söylediğim her sözün hesabını vereceğime inanıyorum.bu inanç beni pervasız hareket etmekten alıkoyuyor. uzmanı olmadığım konularda konuşmayı konunun uzmanlarına bırakıyorum.

    • pante dedi ki:

      Yalan söylüyorsun.
      Sitede toplam 184 yazı var. Bu yazıların sadece 111 tanesi din üzerine. Yani dinsel yazıların oranı %60.
      Dinsel yazıların 6’sı İslam’la ilgili değil. 11 tanesi ise İslam’la değil tüm dinlerle ilgili ortak yazı. Yani, dinsel yazıların sadece %84’ü İslam’la ilgili.
      Sonuçta sitedeki yazıların sadece %51’i İslam eleştirisi üzerine.
      Ama sen kalkıp Yüzde doksandokuz nokta dokuzu diyerek iftira atmaktasın.
      Bunu normal karşılıyorum. Çünkü tipik bir gerici-yobaz karakteristiği.

      Siz eleştirilere tahammülü olmayan, Karşıt düşüncelerin yasaklanmasını savunan zihniyete hatta karşıt düşünceli insanların katlinin vacip olduğu ilkelliğine sahipsiniz.
      Hoşgörüden, anlayışlı yaklaşımdan nasiplenmemiş, fikir tartışmaları kültüründen mahrum, körükörüne tapınmayı bir halt zanneden ve kendileri gibi tapınmayanı aşağılayan, sadece “Ben inanmıyorum” diyeni bile linç edecek bir yapıya sahipsiniz.
      Bu siteye gelen yüzlerce mesaj tehdit ve küfür içermekte. Onaylamış olsam, yorumların seviyesi dibe inerdi. Onlar da senin inancından, senin mezhebinden. O yüzden “Beni inancım engelliyor” demagojisi yapma. Biz biliriz birbirimizi.

      Ayrıca “Hristiyanların ülkesinde yazın” demen de çok komik. Cehaletini ortaya koyuyorsun. İnternette yazıyoruz ve internetin ülkesi yok. Bu sitenin Avrupa’dan, Amerika’dan, Kanada’dan, Rusya’dan okuyucuları var. Bu sitenin dili Türkçe olsa da, ülkesi Türkiye değil.
      Bir internete zincir vurulmadığı kalmıştı. Reelde susturulanlar sanalda da engellenince bayram edersiniz artık.

      • munise dedi ki:

        İslamda kader safsatası ,Kuranın falanca mavalı ,Hazreti Muhammetin filanca mavalı ,Hazreti Muhammetin masalları vesaire vesaire diyerek bol bol yüce bildiğimiz değerlere küfredip sonrada size küfrediliyormuş gibi bağırıp çağırmayın oradan…sizin amacınız; milletin ortak payadası olan İslam dininden milleti soğutmak ve üzerimizde türlü emelleri olanlara hizmet etmek. Bunu da manitunun rızasını kazanmakiçin yapmıyorsunuzdur. her şeyin bir bedeli vardır tabi…
        sitenizle ilgili verdiğiniz istatistiki bilgiler için teşekkürler. Bende o oranı hesaplamaya üşeniyordum.

      • pante dedi ki:

        Sitenin isminin uzantısında Karanlığa Meşale yazıyor Munise.
        Biz aydınlanma mücadelesinin neferleriyiz. Kimimiz karanlığa bir yıldız oluyor, kimimiz bir meşale, kimimiz de bir mum.
        Bir bedelden bahsediyorsan Uğur Mumcu’lar, Bahriye Üçok’lar, Muammer Aksoy’lar, Turan Dursun’lar canlarını verdiler bu mücadele için.
        Türlü emeller dediğin konuda en büyük atılımı ve devrimi bu ülkenin kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk yaptı.
        Araştırırsan onun din ve dinciler hakkındaki düşüncelerine de erişebilirsin.
        Senin kastettiğin bedeller Faysal’lardan, Arap şeyhlerinden, AB fonlarından Fetoşlara ve liboşlara veriliyordur, bize değil.
        Ben şu bloğu bağımsız bir siteye çevirecek ekonomik güçten yoksunken, senin gibi salaklar gelir böyle adi iftirada bulunur.
        Doğru fikre, doğru düşünceye karşı söylenecek lafı olamayanların her zaman başvurduğu iğrenç yöntemdir bu. Acıyorum senin gibilere.
        Çok alçaktasınız çok. Küçük insansınız. Bu yapıyla da asla kemale eremez, büyük insanlığa erişemezsiniz. Yazık!

      • mertun911 dedi ki:

        tüm din kitapları salaklıktan ibaret

        biri adem ile havvadan türediniz diyor kardeş kardeşi becermiş yanee 😀
        biri diyor isa tanrının oğlu – tanrının işi yok bakire meryeme takacak
        saçmalıklara inananlar maymundan gelindiğine inanmaz tabiki eleştiriceksin ha bide eleştirince zaten direk takarlar sen rumsun ermenisin yahudisin diye

        3üde değiliz

  23. DEMAN dedi ki:

    Yazar arkadasimizin emegine saglik. Cok güzel bir ifadeyle islam dininin insanlik alemine aslinda hicbir sey kazandirmadigini, aksine cok sey kaybettirdigini dile getirmis…
    Islam dinin muhammed in bir uydurmasi oldugu hakiki müslümanlarin yanisira, alevi islamcilarida bu derin uykudan uyandiracagini ümit ediyorum…
    Ey müslümanlara, din ve el ilah adina, insan öldürmekten vazgecin. El ilahinizin böyle bir gücü varsa, kendi kullarini kendi elleriyle yokeder zaten, siz görmediginiz isitmediginiz ve hissetmediginiz bir yoklugun adina insan katlemeye son veriniz artik…
    Ne Ateistlerin nede Alevilerin sizin dininizle ilgili bir problemleri vardir, problem sizin insanlik disi davranislarinizdan kaynaklanmaktadir…Bu davranislarinizi bir daha gözden geciriin ve kendinize gelin…Insan olmaya gelenlerden olun, kul olmaya gelenlerden degil…
    Insan olmaya gelenlere sevgi ve saygilarimla…

    • mertun911 dedi ki:

      herkesin ağzında bir ALLAHU EKBER sonrasında kan hepsinde FOR GOD hepsinde KAN eğer bir tanrı varsa ve cidden bunları izliyorsa bence sinirden dünyayı yok etmeliydi. çünkü onun adına onun yarattığı şeyi yine onun yarattığı bir şey yok ediyor. düşünsene 4 köpeğin var. 4 köepkten 2 si diğer 2 köpeğe devamlı kötü davranıyor ısırıyor çevresini dağıtıyor. ne yaparsın sabredersin sonunda 2 köpeği atarsın. bu işte böyledir eğer bir tanrı varsa bence çok sinirli olması lazımdır.

      ve artı herşeyi tanrıdan istemekten vazgeçmeliyiz. şunuda unutmamak lazım dünyada tüm cinseer çiftleşmeyi bıraksa bakalım tanrı yaratabilecek mi ?

      hepimiz yıldız tozlarından meydana geldik bu yıldız tozlarını böyle bir tesadüfe sürükleyen bir yaratıcı vardır tabiki ama ben sanmıyorum ki bu yaratıcı senin kaderinide yaratsın herşeyi bilsin.

      yada islamdaki gibi temsilcisine desin bebeğim 13 karın var sırasını sktir et takıl kafana göre allah affedendir koy gitsin yada cariyeler teyze kızların hala kızlarında helal sürsüne bereket. yada desin ki sana itaat etmeyeni kılıçtan geçir. bacaklarını ellerini kes.

      • Nuri Baba dedi ki:

        Sevgili Mertun911

        “”…..dünyada tüm cinsler çiftleşmeyi bıraksa bakalım tanrı yaratabilecek mi ?…””

        Çok basit bir sözcük…çok sıradan bir bir cümle…ama

        bunca yıldır benim hiç aklıma gelmemişti…

        Teşekkür ediyorum arkadaşım…Varolasın…

        Sevgilerimle…

  24. munise dedi ki:

    aklını kullanmaktan aciz deman…
    kim kimi öldürüyor?son yüzyıl içinde milyonlarca ölen müslümanları sen görmüyormusun.afrikasından balkanlarından kafkasyasından…sen hangi dünyada yaşıyorsun… haber dinlemiyormusun gazete okumuyormusun…belgesel izlemiyor musun…hep müslümanların öldüğünü görmüyormusun… internete gir.ırakı oku filistini oku bosnayı oku.afkanistanı oku somaliyi oku suriyeyi oku libyayı oku vs son yüzyılda öldürülen milyonlarca müslümanı oku. sen ne okuyorsunda hala sloganik cümlelerle konuşuyorsun aklını kullamaktan aciz…
    Edit

    • DEMAN dedi ki:

      Aqil küppü munise, akilsizligini kullanmakta bir numara mucizevi munise hanim, islam alemi bu dine inandiklari icin kendi kendilerini öldürmekteler, farkinda bile degilsiniz, islam dininiz sizi öyle bir afyon etkisi yaratmiski, bunu anlamaniz mucize olurdu zaten. Hristiyan alemi, aya 43 senen evvel gitti, neredeyse Mars´a gidecekler, siz hala karilarin kizlarin kiclariyla, baslariyla ugrasiyorsunuz… El ilahiniz size aqqil fikkir versin,emi:)

  25. abdullah dedi ki:

    sözüm bütün ateist ve gayri müslümlere;şeytan’a aczini itiraf eden firavun,eşine aczini itiraf eden ebu cehil gibisiniz.inanın sizlerde onlar gibi gaddar ve acizsiniz! yani islamın bütün insanlığa kazandırdığı adaleti biliyorsunuz;fakat madde perest olduğunuz için işinize gelmiyor.size bu dünyada acıyorum,tıpkı Hz Muhammed, amcası ebu talibe acıdığı gibi. çok zavalısınız çok…

  26. rabiabelgin dedi ki:

    Muhammed değil H.Z. MUHAMMED biz kimsenin kutsalına saygısızlık yapmıyoruz. Efendimiz S.A.V. tüm hayvanlara insanlara merhamet edilmesi gerektiğini söylemiştir..Ayrıca cehaletle savaşmış insanlara hidayeti getirmiştir.O devirde onca cahil adamın içinde siz binde birini getiremezdiniz getirdiklerinin. Onun umurunda değildi ezanda isminin haykırılması çünkü nefsini putlaştırmamıştı.Bin beşyüz senedir ilmi gerçekler kutsal kitap kuranı kerimde söylenenleri teyit ediyor İnsanlığa nur getirdi. Ya siz ne getiriyorsunuz bir avuç cehennem ateşi üstelik bu asırda…

  27. değerli arkadaşlar herkese saygı duyuyorum nacizane Hz. Muhammedin kazandırdıklarının sadece bir kısmından bahsetmek istedim.
    ama öncelikle şunu unutmamak gerekir ki iyilikte ve kötülükte çığır açanlar kendilerine inanalardan, arkalarında gidenlerden de sorumludurlar.
    şunu düşünelim Edison elektriği bulduğunda tamam artık o devirde kaldı adam öldü gitti diyebiliyor muyuz.
    Edison öldü o icat o devirde kaldı diyebiliyor muyuz.
    hala dünyanın her yerinde elektriği kullanmıyor muyuz.
    2 saatlik elektrik kesintisi olduğunda tüm hayatımız felç olmuyor mu
    işlerimiz aksamıyor mu
    yani en basit bir elektrikten örnek aldık ve 2 saatlik kesinti hayatımızı felç etti.
    peki islamiyetten önceki cahiliye arapları döneminde yaptıkları ahlaki deformasyonların bugün devam etmeyeceğinin teminatını kim verebilir. ya da aynı boyutta devam edeceğini daha da kötüye gitmeyeceğini kim söyleyebilir.
    unutmayalım ki islamiyet arabistan da doğmuş olsa da sadece araplara hitap etmez. tüm insanlığa seslenir.aşağıdaki ayette bugün bile ısrarla devam eden ,adet diye yaptığımız berdel ,töre cinayetleri, kan davaları vs, onların saçmalığına ve yanlışlığına dikkat çekmiyor mu.
    kuranın bir çok ayetinde düşünmez misiniz akletmez misiniz der. insanları düşünmeye aklını kullanmaya ,bilime teşvik eder.

    “Onlara (müşriklere) ‘Allah’ın indirdiğine uyun’ denildiği zaman, onlar, ‘hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız’ dediler. Atalarının akılları hiçbir şeye ermemiş ve doğruyu bulamıyor iseler de mi?..”
    (Bakara, 2/170

    aşağıdaki ayette de kız çocuklarından bir müjde diye bahsediyor. sonunda da yaptıkları davranışın yanlışlığından bahsediyor. şimdi bir bayan ,kız çocuğu bu ayeti okuduğunda kendini önemli hissetmeyecek de ne olacak.ayette kendisinden müjde diye bahsediliyor., üstelik günümüzde de aynı sorun.ozan doğulunun 2. kızı olacağının öğrendiğindeki cevabı çok hoştu.3. de kız olursa cennetlik bir babayım.

    “Onlardan biri kız ile müjdelendiği zaman, pek öfkeli olarak yüzü simsiyah kesilir. Kendisine verilen müjdenin sevimsizliğinden dolayı kavminden gizlenmek ister. Onu, hakarete katlanarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? (Bunu düşünür durur.) Bak ne kötü hüküm veriyorlar!..”
    (Nahl, 16/58-59).

    insanlar karanlıktan kurtulmak istediler,Edison elektriği buldu.
    insanlar elektrikten daha mı az değerli ki onlara bir rehber ,bir ışık kaynağı gelmesin.
    SAYGILAR…

  28. gayb`a inanan dedi ki:

    pante, benimle olan zorunu aciklarmisin?
    Biraz önce yazdigim, senden alinmis bir kesintiydi, neden sildin??

    Fikirlere değil, şahsa yönelik iletilere izin verilmeyecek! Bu son uyarı…

  29. gayb`a inanan dedi ki:

    Böyle yaparak mi insanligi ögreticeksin bize?..

  30. gayb`a inanan dedi ki:

    Aslinda senin bu adaletsizligine karsi bu sitey cökertmek vardiya!.. Gene insanlik bende kalsin.
    Sen beyin yikamalarna devam et!..

  31. ahmet dedi ki:

    Sen nasıl Peygamber Efendimiz hakkında böyle konuşursun, sen insan mısın ki?

    • MaMaLi dedi ki:

      Senin peygamberin den daha fazla insan))çölde kervanlara saldırmadı!akraba kadın ve kızlarını becermedi!küçük kız çocuklarınıda becermedi,sen bu soruyu,ölünce ötede peygamberine sor ok.))))

  32. Seyfullah dedi ki:

    Vallahi 1400 yıllık gelenekten yoksun kalmış bir insan olarak siz yazar efendi ! ….

  33. Seyyid dedi ki:

    Hiç bir peygamber Allah ın rızası olmadan bir yenilik getiremez. İslam dini bize neler mi kazandırmış bilmiyorsanız oturup tekrar düşünün. Turan Dursun fikirlerinin çizdiği yola göre hareket edeceğinize oturup kendi aklınızı mantığınızı azıcık kullanarak biraz düşünün.
    İslam dini iyiliği,paylaşmayı,fakiri doyurmayı ve gözetlemeyi, hırsızlık yapmamayı, sarhoşluk verici şeylerden uzak durmayı, zina yapmamayı (aids hastalığının en büyük düşmanı), Çirkin yiyeceklerden uzak durmayı, Yalan söylememeyi, ana baba ya saygıyı, kadınlara saygıyı, insan haklarına saygıyı, ve daha sayamayacağın nice bir çok şeyi kazandırmış islam dini bizlere. Hepsini bir araya toplayıncada insanın insan olmasını sağlayan özelliklerdir bunlar.

    İslamiyetin en güzel getirilerinden biride zulmü yasaklamasıdır. Bana islam ülkelerinin sömürgesi altında yaşayan 1 tane ülke gösterin? İnsanlara zulüm etmek biz islamiyeti benimsemiş insanlara yakışmaz.

    Bir çoğunuzun islam a karşı nasıl nefret kazandığınızı tahmin edebiliyorum. Bazı cahil ve kendilerini islamiyet dininin bir parçası olarak nitelendiren yobazlar sağa sola saldırarak bir başkasına zarar verdiler yıllarca. Menemen olayı, dersim, el kaide vs gibi saymakla bitmeyen bir çok cemaat ve bir grup kesim tarafından yapılan olayları örnek verebiliriz.
    Tabi bunların birde siyasi olan kanatları varki şu an günümüzde olduğu gibi, Arap krallarının sömürgeciliği gibi ülke halkını bir başka ülkenin buyruğu altına alanlar.

    Bütün bu konular yazarak anlatılarak çözülebilir durumlar değildir malesef. Bu sebepten dolayıda sözümü kısa kesmek istiyorum.

    Sizlere tavsiyem, kendi düşüncenizin sahibi olun. Bir başkasının düşünce vezirganlığını yapmayın. Bir başkasının düşmüş olduğu hatalara düşmeyin. Açıp sadece ve sadece Kur-an okuyun. Ayetleri hemen yargılamayın ve üzerine iyice düşünün. Hatta böyle anlamadığınız ayetler olursa söyleyin birlikte düşünüp anlamaya çalışalım.

    Herkese Saygı ve Selamlar.

    • rammsteinn dedi ki:

      islam ülkeleri sömürgeci değil. peki dini terör örgütlerine bak. kaç tane islami terör örgütü var? ayrıca her dinin kendine göre özellikleri var. bir tane din gösterinki içinde yalan söylemek,zina yapmak,canlı öldürmek vs vs vs serbest olsun.

  34. Melek dedi ki:

    Gecenin bir vakti tesadüfen geldiğim bu site ve okuduğum yazıların gerçek olduğuna inanamıyorum.Biri bana bunların kamera şakası filan olduğunu söylesin ama bu konunun şakasıda olmaz ki.benim afilli cümlelerim yok ,doğal bir şekilde duygularımı dile getirmek istiyorum nacizane.Ben böyle sapkınlık görmedim.Rabbim size merhamet etsin :((( Siz kim oluyorsunuzda Rabbimizi Onun Resulünü sorguluyorsunuz?Siz yeterki öğrenmek isteyin istediğiniz bütün soruların cevabı Kuran-ı Kerim de var.ama baksanız ne olur..bakmak görmek değildir ki.bende kendimi hep eksik bulurdum inanç konusunda.Ki gördüğüm mucizelerden sonra neden daha fazlasını yapamıyorum diye kendime kızardım.sizi görünce halime şükrettim milyonlarca kez.Bu zamanda bu sapkınlık.Bilim felsefe yapıtlar sanat icatlar uzay o bu şu..ve dünyada ki daha bir çok maddi olanaklar..yahu edison elektriği icat etti diyorsunuz da hayranlık duyuyorsunuz Rabbim sizin gibileri bile yaratmış.. :))))elinize kolunuza bakarken, nefes alırken yada hiç düşündünüz mü bunun nasıl olduğunu…kimsenin cennete cehenneme gitmesine gerek yokki..sadece aynaya bakmanız yeter..Peygamberlerin işi hakikaten zormuş.Boşuna peygamber olmamışlar.Bu kadar sabır anlayış; bu kadar yobaz, aklındakine kılıf uydurup korkularıyla yüzleşmekten kaçan zavallalılar için.neden korkuyorsunuz ki?Rabbim sizi bile affedecek kadar merhametli.Düşünün birde Allah korkusu varken bile dünya bu halde birde olmadığını düşünün..Rabbimi sadece bir konuda anlamıyorum ben.neden insanlara bu kadar değer verip akıl verdiğini.bu kadar üstün kıldığını.Hakettiğimizi düşünmüyorum..Rabbim hepimizi affetsin..
    Herkese saygılar sevgiler…

    • MaMaLi dedi ki:

      Melek hanım!Bu blog size ve sizin gibilere sert gelir,tek kitap okuyan,cahillere,ağır gelir,mukayese yapmayan,yapamayan,arap hayranlarına,gayya kuyusu gibidir;burası,kavrayan,muhakeme,yapan,ve sorgulayanlar içindir;yazdığınız,yazı resmen bir kölelik anlaşmasını,kabul ediyor yazısıdır,yani ,muhammed yaşasaydı,oda allah elçisi,olduğu için,beni isteseydi,onun bilmem kaçıncı eşi olmayı gözü kapalı kabul ederdim ;çünki bu allahın emridir!diyorsunuz))kısaca bu yazı,sizin anlayacağınız,düzeyde,profilde yazıldı teknik yazmayı size layık görmedim))Allah iyiliğinizi versin

  35. Sercan dedi ki:

    Bu muhteşem incelemeyi okuduktan sonra yorumları okudum, gerçekten üzüldüm düşünmek istemeyen, dogmatik felsefeye kendini kaptırmış, beynini dört duvarın arasına kilitlemiş insan toplulukları hemen saldırmışlar yazının altına. Saldırmaktan ziyade yazıların tersini elle tutulur bir ispatıyla yapmak yerine her zaman olduğu gibi saldırmayı, aşağılamayı(!) seçen bu dinin mensupları olsaydı saygı göstermekten çekinmezdim ama yapamıyorum.
    Gerçekten üzücü, utanç verici.

    İyi günler, teşekkürler yazı için.

  36. diyalektiko dedi ki:

    Cebir’i ,geometriyi,kimyayı,optiği vs..müslümanlar keşfetmedi yahut geliştirmedi;Onlar sadece eski uygarlıkların topraklarına kuruldu.Eski Mısır ve İyon’da keşfedilmiş,geliştirilmiş bilimi batıya aktardı.
    Yani yağmacı ve hazıra konucuydular.En basitinden sıfır iddaa edildiği gibi müslüman değil hint bu-
    luşudur.Daha Kur’an’da miras oranlarında matematik hatası varken ve bu hata Ömer tarafından
    avliye denen uydurma hesapla örtülmeye çalışılmışken siz hangi bilimden bahsediyorsunuz.
    Ben sitedeki yazıların bir kısmını beğeniyle okudum,özellikle bu yazı ne Muhammed’in ne de ardıl-
    larının insanlığa ne ahlaken ne de bilimsel hiçbirşey katmadığını çok iyi ortaya koymuş.Muhammed
    bence çok iyi bir siyasetçiymiş ve amacınında Acemden cizye almak olduğunu itiraf etmiş,Kur’an’da
    ayağınızın basmadığı yerlere sizi varis kıldık diyerek milletine moral ve güç aşılamaya çalışmış.Za-
    ten İslam tanrısı da bir nevi savaş tanrısıdır.Açıkça cihad ederek öldürerek ve yağmalayarak millet-
    lerin boyunduruk altına alınmasını emreder.Ya ölüm ya da cizye…Kadına yarım şahitlik,yarım miras
    hakkı vererek resmen akılsız ve mal muamelesi yapar.Böyle akla ve vicdana aykırı bir sistemin ha-
    yata egemen kılınması insanlık için kabus demektir.
    Yazara teşekkürler ve başarılar dilerim…

  37. ALİ dedi ki:

    niçin insan kendi görüşlerinin doğru olduğunu ispat için başkalarının görüşlerinin yanlışlığını tartışırki ??? YAZIKK !

  38. Nuri Baba dedi ki:

    Yorum yapmak ve kendi fikrini kabul ettirmek değil, açıklamak için bunca emek sarf eden tüm arkadaşlara teşekkür borçluyuz…

    Bir iki konuya, bir emekli amele olarak değinmek istiyorum..

    Bir beyefendi “Dışınızdan biri ya da birileri size hükmedebiliyorsa o halde Ateist düşüncenin kıymeti harbisi nerede?” diyerek, çok uzun yazının içine serpiştirilen ve yerde bulduğu para için, en büyük hırsız tarafından suçlanan adamın öyküsüne benziyor…

    Bu sözü siz ateistlere söylerken, olduğunu sürekli iddia ettiğiniz vicdanınız hiç sızlamadı mı ?

    Siz ateistlerle , sizin gibi teistleri karıştırıyorsunuz sanıyorum…1400 yıl önce, rivayete göre cahil bir bedevi olan kişinin arkasından gitmek, birilerinin size hükmetmesi olmuyor…Dünyada Tanrı ile konuştuğunu iddia eden her kişinin nitelikli dolandırıcı olduğunu bildiğiniz halde, biat etmek size hükmedilmek olmuyor da, ateistlere kim hükmedebiliyor, bir anlayabilsek…

    Sizler, aldığınız eğitimin gereği olarak, demagoji ile işi götürme çabasındasınız..Öyle olmasaydı, ormanı gözden kaçırmak için insanlara ağaçları göstermeye çalışmazdınız…Dünyada, gözünde ki perdeden kendi çabası ve aklıyla kurtulan tek canlı Ateistlerdir…

    Sizin inandığınız Tanrı, sonsuz evreni yaratmadı mı ? Sonsuz evreni yarattığı varsayılan Tanrı, “Ol” dediğinde herşey olmuyor mu ? Evrende herşeye gücü yetmiyor mu ?

    Bu soruları uzatmak olası ama biz konuyu değiştirmeyelim…Böylesine sonsuz güce sahip olan Tanrı, bir kitabi 23 yılda yazdırıyor…Ve bu kitap benim, bu din benim ve ben bunlara kefilim falan diyor…

    Ve sonra bir bakıyorsunuz, evrende adı bile anılmayacak küçücük bir canlı, Tanrı’nın Kitabını yakıyor ama Tanrı buna müdahale etmiyor…Hani Tanrı’nın korumasındaydı bu kitap…

    Neyse, bir yorumcu da, Zeyd konusunu öyle güzel anlatmış ki, başına (Hz) ifadesi koyarak işi komedi reyonuna götürse de, bizlere çok doğru bilgiler vermeye çalışmış…

    Ancak, Hatice’nin Yahudiliğinden, daha Muhammed dünyada bile yokken Tek Tanrıya inandığından ve İslamiyet öncesi kadınların “Patron” oluşlarına söz sahibi oluşlarına ve de zengin bir iş kadını oluşlarına hiç değinmemiş..Değinseydi, soracaktık..”İslamiyet sonrası Hatice gibi zengin bir işkadını örneğiniz neden yok ?” diye…

    Zeyd’in eşi Zeynep için ne demişti arkadaş ? Muhammed’in “Hala kızı” demişti değil mi ? Peki, Hala kızıyla, 25 yaşına kadar bekar kalmış da neden evlenmemiş acaba ? Yoksa, şu cahiliye dönemi diye yerin dibine soktukları paganist arapların “Akraba Evliliği”ni kesinlikle yasaklamış olmalarının sonucu mu ? Ne dersiniz ? O cahil araplar, akraba evliliğinden doğan çocukların sakat olduklarını ve çözümsüz kaldıklarını görerek, sakat çocukları gömmeleri sonucu, akraba evliliğini de yasaklamışlardı…

    İşte Muhammed, bu nedenle çok güzel olan ve binbir yöntemle Zeyd’den boşadığı Zeynep’le evlenmiştir…Hani akraba evliliği yasakdı…O pagan araplar da yasakdı…Muhammed, Ahzap suresine soktuğu ayetlerle bu yasakları kaldırıp (Ahzap 50), tüm akraba kızlarını kendisine helal kıldı..Kendine bir zorluk olmasın diye…!!! Ve yorumcu Ahzap 37 den söz ediyor…Oysa, tesitlerin en korktukları ayettir ama ateistleri salak yerine koyanlar, hep yanılırlar…

    O ayette “……Ey Peygamber..Biz seni Zeynep’le nikahladık..Allah’ın emri yerine gelmiştir….” diyor değil mi ? Yani, Zeynep’le birlikteliğini Allah istiyor değil mi ?

    Ve o Allah ki, tüm yeri göğü ve de sonsuz evreni yaratan o Allah ki ; Muhammed’in Nikah Memurluğunu da yapıyor değil mi ?

    İşte biat etmek ve bir Arap bedevisinin peşinden gitmek, insanı böyle insanlıktan ve özgür düşünceden çıkarır…

    Son olarak ; hepimize büyüklerimiz aklımız ermeye başladığın da şah damarımızdan “Din” denilen Dünyanın En Etkili Uyuşturucusunu zerk ettiler değil mi ?

    Ve bizler, uzun yıllar sonra Bilimden destek alarak, bu uyuşturucunun etkisinden kurtulup “Özgür İnsan” olduğumuzun ayırdına vardık…Sizler hala uyuşturucunun etkisindesiniz…

    Bu anlamda rica etsek de, bu tür konuları , bizim gibi ayıktıktan sonra konuşsanız…

    Zira, sarhoş muhabbeti hiç çekilmiyor…

    Ha bu arada, din denilen masallar manzumelerini insanlara anlatmaya çalışırken, insanların kafasında yarattığı hayal ürünü olan Tanrı’yı kullanmaya kalkmayın…

    Gerçekten çok komik oluyorsunuz…!!!

    • rammsteinn dedi ki:

      nuri baba’ya %100 katılıyorun

    • ekskiz dedi ki:

      1.İdda Böylesine sonsuz güce sahip olan Tanrı, bir kitabi 23 yılda yazdırıyor…
      1-Cevap 23 sene, süreye ihtiyaç duyulan bir kısım emir ve yasakların, o günün insanının kabullenip benimsemesi için gerekli olan bir zamandı ve belli şeylerin tedricen kaldırılması, belli şeylerin de vaz ‘edilmesi için bu süreye ihtiyaç vardı. Meselâ bu süre zarfında üç dört devrede içki yasaklanmış, iki devrede kız çocuklarının diri diri gömülmesi kaldırılmış, darmadağınık kabile hayatı, bir iki hamlede halledilmiş
      2.İdda: Ol” dediğinde her şey olmuyor mu? Evrende her şeye gücü yetmiyor mu? küçücük bir canlı, Tanrı’nın Kitabını yakıyor ama Tanrı buna müdahale etmiyor… Hani Tanrı’nın korumasındaydı bu kitap…
      2.Cevap: Allah’ın korumasından kasıt ayetlerin ve harflerin korunmasıdır.1400 yıldır, Allah’ın vaadine uygun olarak, Kuran’ın tek bir harfi bile değişmemiş ve Allah’ın vahyi günümüze kadar korunarak gelmiştir. Kuran-ı kerimin yakılmasında Allah dileyene şerri dileyene hayrı yaratır itikadınca Sevap işleyenlerin başına güller saçılsaydı ve günah işleyenlerin başına da dikenler atılsaydı, artık bu dünya bir imtihan salonu olmaktan çıkacaktı.
      3.İdda: Muhammed, bu nedenle çok güzel olan ve binbir yöntemle Zeyd’den boşadığı Zeynep’le evlenmiştir…
      3.Cevap:Zeynep şerefli bir aileye mensuptu, Zeyd ise daha önce köle olan sonradan hürriyetine(peygamberimizin azatlısı) kavuşan biriydi. Aralarındaki bu farktan dolayı Hz. Zeynep bir türlü Zeyd’e ısınamamıştı. Dolayısıyla bu çift arasında şiddetli geçimsizlik baş göstermişti. Zeynep bu evliliği sürdürmek istemiyordu ama Peygamberimizin isteği üzerine sabrediyordu. Çünkü onları âlemlere rahmet olarak gönderilen Allah Resulü evlendirmişti. Ailede geçimsizlik had safhaya gelince Zeyd, karısı Zeyneb’i boşamak zorunda kaldı. Rasulullah, Zeyd’i evlat edinmişti. Ona Zeyd b.Muhammed denmekteydi. Cahiliye döneminde evlatlık, öz evlat gibi muamele görüyor ve öz evladın bütün haklarına sahip oluyordu. Geleneğe göre evlatlığın hanımıyla evlenmek babaya yasaktı. İslamiyet bu geleneği kaldırarak evlatlığı sadece din kardeşi olarak kabul etmiş, evlatlığın boşadığı kadın nikâhlamayı manevi babalara helal kılmıştır. İşte bu hükmü toplumda pekiştirmek için Yüce Allah’ın emriyle Hz. Peygamber Zeynep ile evlenmiştir.

      • Nuri Baba dedi ki:

        Öncelikle “ekskiz” rumuzlu yorumcuya , benim yazıma değer verip böylesine uzun bir yanıt verdiği için teşekkür ederim…

        Dinin tartışmasına girmeyeceğim…

        Zaten, insan beyninin yarattığı Tanrı tartışmasına da özellikle girmemeye çalışıyorum…Ama yorumumun içinde arasıra dokundurmam da gerekebiliyor…

        “bilal” bey, din konusun da oldukça yetkin bir kişi ve verdiği bilgiler de yabana atılır cinsten değil…İşte “bilal” beyin Zeyd hakkında ki söyledikleriyle, sizin anlattıklarınız ve benim iddialarımı çürütme adına ileri sürdükleriniz birbiriyle çelişiyor…

        Neden ?

        Nedeni çok basit oysa….İslamiyet ; Muhammed ile birlikte toprağa gömüldü…Muhammed’le başladı ve Muhammed le bitti…Bu anlamda herkes İslamiyeti ve o dönem olan olayları hep kafasına göre yorumladı ve sürekli lastik gibi uzattı…Ve koskoca Cihan Peygamberini (!) damadı Ali ve torunları Hasan ve Hüseyin ve de kendisine yürekten bağlı beş sahabe mezara koydu…Ya diğerleri ne işle meşguldüler acaba ?

        İslamiyetin Muhammed’den sonra devam etmesinin tek nedeni ; bizleri yüzyıllardır kandırdıkları gibi “İnanç” değildir…Tek neden, bu işten bazı kişilerin nemalanması ve kendilerinin uydurduğu “Cennet – Cehennem” yalanlarıyla cahil kitleleri soyup soğana çevirmeleridir…

        Hallacı Mansur’a yaptıklarını bilirsiniz değil mi ? Ayağını toprağa vurarak “Sizin inandığınız Allah, topuğumu vurduğum yerdedir” demişti ve tüm vücudunu parmak büyüklüğünde parçalara ayırmışlardı….

        Ve birisi , topuğunu vurduğu yeri kazdığın da, içinden “Altın” çıkmıştı…İşte dinlerin, cahil halkı kandırarak yaşamasının tek nedeni, para ve çıkardır…

        Siz hiç, emekçinin, işçi sınıfının ve yoksul halkın yanında “Din Adamları”nı gördünüz mü ?
        Siz hiç bir din adamının, sermayeye karşı çıktığını gördünüz mü ?
        Siz hiç bir kilisenin, greve giden işçilere destek olduğuna tanık oldunuz mu ?

        İşte dinler, sermayenin yoksul halkı sömürmek için uydurduğu yalanlar ve de masallardır…

        Çok uzattığımın ayırdındayım ama bir soru sormak istiyorum…

        İnandığınız Tanrı ; katrilyonlarca yıldızı içinde barındıran sonsuz evreni yaratan Tanrı mı ?
        İnandığınız Tanrı ; sadece dünyayı oluşturan Tanrı mı ?
        İnandığınız Tanrı ; yoksa sadece Arap Yarımadasının Tanrısı mı ?

        Sonsuz Evreni Yaratan Tanrı dediniz değil mi ?

        Ve elinizde ki Kutsal Kitabı veya Kitapları, işte bu Tanrı gönderdi dediniz değil mi ?

        Ve size göre Tanrı’nın hata oranı sıfırdır değil mi ?
        Ve Kutsal Kitaplarda da hiç hata yok (!) değil mi ?

        Ve inandığınız, ve Evreni Yarattığına iman ettiğiniz Tanrı, kendi yarattığı dünya da, kendi elçisine 23 yılda tek tek yazdırdığı kitap da, yarattığı dünyanın “”Kuzey Yarımküresini”” ıskalıyor öyle mi ? Yoksa, Tanrı’nız, Dünyanın Kuzey Yarımküresini bilmiyor mu ?

        Öfkeyle güldüğünüzü biliyorum ve bu anda tam şaşkınlığınız üzerinizdeyken sorayım…

        Yoksa sizin Tanrı’nız, Muhammed miydi ?

      • ekskiz dedi ki:

        ne kadar iddalarınız varsa hepsinin cevabı olduğunu bunların basit ancak samimi bir araştırma ile bulabileceğinizi söylemek istiyorum ne kadar anlatırsak anlatalım sen gözünü kapatırsan sana gecedir

  39. rammsteinn dedi ki:

    bence HZ MUHAMMET’in yaptığı en hayırlı iş kendini semavi dinlerin son peygamberi olarak ilan etmesidir. eğer böyle yapmasaydı arkasından başkalarıda kendini peygamber ilan edebilirdi. dolayısıyla daha çok din daha çok savaş daha çok kan.

    • turkuaz dedi ki:

      Siz hiç, emekçinin, işçi sınıfının ve yoksul halkın yanında “Din Adamları”nı gördünüz mü ?
      Siz hiç bir din adamının, sermayeye karşı çıktığını gördünüz mü ?
      Siz hiç bir kilisenin, greve giden işçilere destek olduğuna tanık oldunuz mu ?

      Olay budur.! Nuri Baba’ya selamlar.

  40. serdar dedi ki:

    haci bayram veli manuele çok güzel cevaplar vermiştir ama siz onu utancınızdan yada kendinizi haklı göstermekden dolayı yazamazsınız zira islamda cevapsız hiç bir soru yokdur yeterki sadece kuran-ı kerime bakma ,türk gençligini felsefe sosyoloji (felsefe ve sosyaloji çok degerli ilimlerdir sadece kendi menfaatiniz için kullanmayın) gibi ilimlerle kafasını bulandırarak yaptıgınız hristiyanlık propagandası çok iğrenç ,hristiyanlıkda bir din’dir ama sizin yaşadıgınız bir din değildir ,bir dinin 4 kutsal kitabı olmaz tek kitabı olur sizler hristiyanlık gibi kutsal bir dini bile kendi çıkar ve menfaatleriniz dogrultusunda değiştirmiş herşeyi kilise ve papazlar kontrolu altına alıp papazların ve kilisenin varlık içinde şehvet içinde yaşarlarken halkı aç sefil bırakılmıştır ve halkı gariban kesimi yaptıkları en ufak hatalardan dolayı günahkarlıkla itham edilerek onlara çeşitli cezalar vererek kilise ve papazların baskısına maruz bırakıp papaz ve kilisenin şehvet ve varlık içinde yaşamasını saglamıştır ,islamda peygamber ve dört halife döneminde ve sonrasında taki kapitalist sistemin dünayaya egemen olmasına kadar asla böyle şeyler olmamıştır ,imamlar yada din alimleri halkı aç olan toplumda tok gezmeyip şehvetin sapkınlıklarına duygularını esir etmemişlerdir , gerçi sözde hristiyan oldugunu sanan insanların bu tür davranışları sergilemesi gayet normal çıkarları için değiştirilmiş bir din ve kutsal kitabının savunuculaından başka birşey beklenemez zaten ,en azından kendinizi hristiyan diye tanımlamayın yada hristiyanlık propagandası yapıp hz isa’yı üzmeyin ,kendinize hristiyanlık dşından başka bir isim bulun ve hz.isa bizden değildir diyin’ki hz.isa gibi mübarek birini üzmeyin

  41. LAZO dedi ki:

    orta çağa karanlık çağ der avrupalılar ama islam toplumu için tam bir aydınlık çağ olmuştur.oturup araştırın boş keseden atmayın bakın neler kazandırmış islam dünyaya
    . https://www.youtube.com/watch?v=KR-An0goR-0

  42. LAZO dedi ki:

    ateistlik kadar boş birşey görmedim.zavallık görmedim.hakaret bile edemiyor insan.insanın doğasında tapınma vardır . illaki birşeye .sizler insanın doğasına bile aykırısınız.nasıl bir insanın karşı cinsinden hoşlanması doğasında varsa buda öyle. siz geylere,lezbiyenlere benziyorsunuz.kendi doğanız aykırısınız.

  43. LAZO dedi ki:

    sizler haddinizi bildin.o nur peygambere saygılı olun.yüce allah kainati o nur için yarattı.

  44. LAZO dedi ki:

    peygambermiz keyfi olarak neden bunları yapsın ki.o kadar çile çekti.kendine zulum yapanları bile affetti..kendi yanında 1 buçuk dinardan fazlasını taşımadı.ne yaptıysa insanlığa hizmet.hepside allahın istediği idi.dünyaya adalet geldi.sizin yobaz gerici dediğiniz şeriat en güzel adalettir.inceleseniz anlarsınız.türkmüsün bilmem ama türklüğün en parlak olduğu dönem islamla başlar.peygamberimizin dünyaya kazandırdığı islamdır.islamda büyük ve geniştir.ve bunu allah insanlığa göndermiştir.peygamberimiz elçidir.o soruyu islam ne kazandırdı diye değiştir.bak.islam der ki herkes eşit ama der ki hiç bilmeyenle bilen bir olur mu der.ilme bilgiye bu kadar düşkün olan dine nasıl olurda aptalca şeyler dersiniz.ama biliyorum ki.ve bişeyi daha araştırın Harvard Üniversitesi osmanlığı uygarlığı sayesinde kurulduğunu anlarsın. ne anlatsak anlamıcaksınız çünkü allah öle buyuruyor.sizi sadece o yola getirebilir.oda isterse.düşünün ya o kadar çok ateist müslüman oldu ki.allah o kadar affedici ki burdan anlayın.islam da günah işlemek zordur.siz herşeyi günah gördüğünüzden böle oldunuz ama değil.keşke zamanında bu aydınlık yola biri götürseydi sizi.ve hani allahı inkar ediyorsunuz ya.allah o güzel kitabında diyor ki bu kitap bozulmayacak.ve yıllardır bozulmadı.öbür kitapları için böle bişe demedi.azıcık aklınız varsa düşünün neden bozulmuyor bu kitap öbürleri gibi.

    • MaMaLi dedi ki:

      LAZO!Peygamberin zamanında Para birimi yokduki Dinar dan bahsetmişsin)))ya siz,arap,taklidcileri,hem bilgisiz hemde çok komiksiniz)))

  45. ahmet dedi ki:

    Üç ateist Mevlana’ya gitmişler. Ona:
    – Eğer müsaitsen sana üç sual soracağız?
    Mevlana:
    – Ben müsait değilim Şems’e gidin demiş.
    Ateistler şemse gitmişler. Şems de o sıra bir “kerpiç” ile oyalanmaktadır.
    Ateistler:
    – Müsaitsen sana üç sual soracağız.
    Şems:
    – Müsaidim. Birinci soruyu sor.
    Ateistler aralarında bir sözcü seçmişler.
    Ateist:
    – Allah var diyorsunuz. Ama Allah’ı göremiyoruz. Allah’ı gösterin de biz de inanalım. Biz görmediğimiz şeye inanmayız.
    şems:
    – Diğer suali sor.
    Ateist:
    – Diyorsunuz “şeytan ateşten yaratıldı ama daha sonra da diyorsunuz şeytan ateşle cezalandırılacak”. Bu saçma değil mi ateş ateşe azap eder mi?
    Şems:
    – Son soruya geç.
    – Ne diye insanlara hep baskı kurarsınız, nedir bu şeriat, bırakın insanlar ne yapmak istiyorsalar onu yapsınlar o zaman insanlar daha mutlu olur.
    Bütün bu sorularımıza cevap ver ki Allah’a iman edelim veremezsen ………
    Ateist daha cümlesini bitirmeden Şems yerdeki kerpiçi alıp ateistin kafasına atmış. Ateistin kafasına hiç bir şey olmamış. Sadece acı ile inliyormuş. Dışarıdan darbe yediği belli olmuyor.
    Neyse ateist Kadı’ya gidip davacı olmuş. Kadı şemsten hesap sormak için onu huzuruna getirtmiş.
    Kadı:
    – Söyle bakalım. Niye bu adamın başına kerpiç attın. Adam şimdi senden hakkını istiyor.. Adam ateist diye niye ona kötü davranıyorsun. Bizim dinimizde hoşgörü var. Çabuk hesap ver!
    Şems:
    – Ben hiçbir şekilde bu adama şiddet kullanmadım. Bana 3 soru sordu. Ben de bu adamın dilden anlamayacağını anladım. Onun yaşayarak öğrenmesini istediğimden 3 sorunun 3 üne de tek cevap verdim.
    – Nasıl yani?
    – Bu adam bana dedi ki “Allah’ı bana göster inanayım.” Ben bu adamın yalan söylediğine inanıyorum. Bu adamın başı falan ağrımıyor. Başının ağrısını göstersin de inanayım.
    Ateist:
    – Ama acıyor ben hissediyorum.
    – Ben de Allah’ın varlığını hissediyorum.
    Ateist çaresizce susmuş. Söyleyecek bir laf bulamamış.
    Şems:
    – Daha sonra bana dedi “Şeytan ateşten yaratıldı ateş ateşe azap eder mi hiç” ben de bu adama cevap olarak kerpiç attım. Kerpiç de topraktan insan da topraktan nasıl kerpiç insana acı veriyorsa ateş de şeytana öyle acı verecek.
    Ateist:
    – Ama ama şeyyy..
    Şems devam etmiş:
    – Daha sonra bana “bırakın insanlar ne yapmak istiyorsa yapsınlar ne diye onları engelliyorsunuz” dedi. Ben de o an bu adama çok sinirlendim ve kafasına kerpiç atmak istedim. Söyleyin bana “her insan yapmak istediğini yaparsa dünyada düzen kalır mı?”
    Üç ateistin de o anda kalplerinde bir şeyler açılmaya başlamış ve Allah’a iman etmişler.. Kadı şemsi cezalandıracaktı ama eski ateistler yeni müminler davalarından vaz geçmiş….

    • Nuri Baba dedi ki:

      Bu masalı anlatırken bari bu isimleri kullanmasaydınız…Zira Mevlana, Şems, Yunus, Pir Sultan, Hacı Bektaş Veli gibi değerli düşünürler “Melami”dirler ve Melamilik İslam öncesine dayanır…

      Bu anlamda bu kişiler için, sizin inandığınız kitap, peygamber ve de dinin hiç bir önemi yoktur…

      Onlar sadece Yaradan aşkıyla yanarlar ve Muhammed’in uydurduğu dine selam bile vermezler…

      Gelelim “Ateist”ler hakkında ki yalan yanlış bilgilerinize…

      Canı sıkılıp veya ettiği dualar yerini bulmadığından “Ben ateistim” diyenleri bir kenara bırakarak diyorum ki ; dünyada hiç bir ateist “”Allah var diyorsunuz. Ama Allah’ı göremiyoruz. Allah’ı gösterin de biz de inanalım. Biz görmediğimiz şeye inanmayız.””..gibi absürd bir cümle kurmaz…

      Bu anlamda yalanla başlayan masalın, daha kötü yalanlarla bitmesi de kaçınılmazdır…

      Zira, kafasına tezek yiyenden ateist değil, sadece tezek kafalı olur..

      Size sadece bir soru sorup huzurdan ayrılayım…Ben öyle ayrıntılar içinde boğulamam..Yaşım gereği ağaçlara değil, ormana bakmayı öğrendim…

      Soru : İki ay kaldığı mağaradan çıkıp “Bana Cebrail geldi ve benim Tanrının elçisi olduğumu söyledi” dediğinde, yalan söylemediğine nasıl emin oldunuz ?

      Bilmez misiniz ki ; insan beyninin yarattığı Tanrıyla konuştuğunu söyleyen her kişi nitelikli dolandırıcıdır…

    • 1okuyucu dedi ki:

      1) kafasına kerpiç yiyen herkes kafasının acıdığını söyleyecektir, yani acı denen hissi hiç kimse inkâr edemez, acıyı görmediği halde varlığını inkâr edemez,

      eğer hislerimiz, (acı, tatlı, ekşi,haz, sevinç, üzüntü, vb.) tanrının varlığının kanıtı olsaydı, bugün yeryüzünde milyonlarca ateist olmazdı, (din mensuplarının içerisindeki gizli ateistler ise ayrı bir konu)

      o nedenle tanrının varlığını hislerle açıklamaya kalkmanın hiçbir tutarlı tarafı yoktur,
      çünki tanrının varlığı da yokluğu da hislerle ispatlanamaz, sadece varlığına veya yokluğuna inanılır, verilen cevap ise ancak geri zekâlı birinin düşünebileceği bir saçmalıktan ibaret,

      2) insanın her ne kadar topraktan yaratıldığı iddia ediliyorsa da, insan bünyesinde yakıcı ve yanıcı (oksijen ve hidrojen veya diğerleri) barındırır, ayrıca oksijenin oksijene, hidrojenin hidrojene zarar verdiği vaki değildir, o nedenle ateş ateşe zarar veremez,

      şeytanın cezalandırıldığı iddiası ise şeytanın cennetten kovulmasından ibarettir, yani şeytan tanrı katından uzaklaştırılarak cezalandırılmıştır,

      o nedenle şeytanın ateşle cezalandırılacağını söylemekte, ancak geri zekâlı birinin yapacağı bir şeydir,

      3) özgürlük kişinin her istediğini yapabilmesi demek değildir, birbirlerine muhtaç olmaları nedeniyle insanların bir arada yaşama zorunluluğunda olması nedeniyle uyması gereken toplum kuralları (otokontrol) vardır, kaldı ki insan kendi iç dünyasında bile kendi ahlâk anlayışına, kendi hayat felsefesine göre düşünmesi gerekeceğinden düşüncelerinde bile özgür değildir,

      özgürlüğü başkasının kafasına kerpiç atmak olduğunu sanan birinin, ancak özgürlüğün anarşi olduğunu sanan geri zekâlı birinin yapacağı bir şeydir,

      eğer anlatılan hikâye doğruysa,
      ateistler, saçma sapan sorular soran geri zekâlıların tekidir,
      sorulara verilen cevaplar ise, ancak geri zekâlı birinin vereceği absürd cevaplardır,

      eğer anlatılan hikâye doğru değilse;
      hikâyeyi uyduran geri zekâlının tekidir, çünki kurguladığı hikâye ancak geri zekâlı birinin yapacağı bir şeydir.

      bu hikâye doğruda olsa, uydurmada olsa, bu hikâyeye itibar edenlerde….

      dipnot: nasıl Kuranın tanrısı cehennemde inim inim inleyenleri gördükçe zevkten dört köşe olacaksa, şeytanda çabalarının meyvesini (başarısını) görmenin hazzıyla zevkten dört köşe olacaktır, yani her ikisinin de egolarının tatmininde ortak paydada olacakları tek yer cehennem olacaktır, şeytan tekrar cennete gizlice girebilir mi? orasını bilemem? ya birde girerse, o zaman yandı gülüm keten helva?

      • hakan adanır dedi ki:

        İlahi arkadaş hiç güleceğim yoktu ama biraz düşününce bu sınavın süprizlerle dolu olacağına kannaat getirdim istermisin hesap gününde müslümanlar odun olsun anladığım kadarıyla kuranın tanrısının ne sağı nede solu belli

    • karaca dedi ki:

      yaman adammış kerpiçi kafaya vuran

  46. kadir dedi ki:

    sayın nuri…..

    “Soru : İki ay kaldığı mağaradan çıkıp “Bana Cebrail geldi ve benim Tanrının elçisi olduğumu söyledi” dediğinde, yalan söylemediğine nasıl emin oldunuz ?

    Bilmez misiniz ki ; insan beyninin yarattığı Tanrıyla konuştuğunu söyleyen her kişi nitelikli dolandırıcıdır…”

    huzurdan dergaha çekilmeden önce cevap vereyim..

    hz. peygamberin ödemdeki adı el-emin dir.. tarihi kaynaklara göre yalan söylemeyen, emaneti koruyan, dürüst bir insandır. böyle olduğu halde siz şu soruyu soruyorsunuz; “nasıl emin oldunuz”…

    hz. peygamber yıllardır onların içlerinde yaşadığı halde o dönemki araplar emin olmadılar. olamadılar. toplum düzenini kökten değiştirecek iddialara birden inanmak o zamanki araplara göre değildi.. çünkü hz. muhammedin dürüstlüğüne inansalar bile, servetlerini, gelenekleri, çıkarlarını terk etmemek uğruna düzenin değişmesini istemediler..

    bizlere gelince. “bizler nasıl emin olduk..” benim emin olma nedenim.. fatihadan, nas suresine kadar geçen bütün ayetlerin tamamı müthiş uyum içinde olduğu halde hikmeti anlatan, hüküm bildiren sistematik ve gerçek delil içeren bir kitap olmasıdır. böyle bir kitabı hiçbir insan yazamaz.
    ancak onu okuduğunda kalbinde bir ürperti hisseden kişi benim ne demek istediğimi anlar..

    saygılar..

    • toro dedi ki:

      Sayın Kadir,

      Ben sizinle başka bir konunun içinde kuranda geçen kölelikle ilgili ayetleri paylaşmıştım ve cevabını henüz alamadığım bir soru sormuştum!

      Bu noktada oradan feyz alarak bende size şöyle diyorum, bir insanı ancak başka bir insan köle yapabilir, köleliği ancak insanlar icad edebilir, bir insana ancak bir insan köle diyebilir! Önemli olan şey kölelik, yani bir insanın başka bir insanın özgürlüğünü hiçe sayacak,yok edecek şekilde ona tahakkümünü sağlayan uygulama, tanrı tarafından anlık ya da belli bir zaman diliminde veya tamamen ortadan kalkana kadar (kendiliğinde, tanrı isteğiyle değil) muhatap alınıp resmen tanınabilecek bir eylemmidir?

      O nedenle bu kitabı insanlar yazmıştır! Çünkü hiç bir tanrı yarattıklarını iletişim kurduğu andaki dünyevi statülerine göre değerlendirmez yani onlara KÖLE demez!

      Eğer siz bir tanrının insanlara KÖLE diyebileceğine inanıyorsanız, bu sizinde insanların doğuştan,ölene kadar eşit varlıklar olduğuna inanmıyorunuz demektir! Bu nedenle tercihiniz ruhunda insanların eşit olduğuna resmen inanmayan bir kitabın yazarının bir tanrı olabileceğine inanmaktır!

      • kadir dedi ki:

        sayın toro..

        size anlatıyoruz ama bir türlü anlamıyorsunuz. duymak istediğiniz şeyi söylememizi istiyosunuz fakat bunu söylemeyince size verilen cevapları kabul etmiyorsunuz.. anlamamak için aklınızla mücadele içine girmişsiniz..

        “eğer siz bir tanrının insanlara KÖLE diyebileceğine inanıyorsanız, bu sizinde insanların doğuştan,ölene kadar eşit varlıklar olduğuna inanmıyorunuz demektir! Bu nedenle tercihiniz ruhunda insanların eşit olduğuna resmen inanmayan bir kitabın yazarının bir tanrı olabileceğine inanmaktır!” sizden..

        allahtan kopuk yaşayarak kendine köle edinenlere karşı kuranın tutumunu hala anlamamışsınız. belki bin defa anlatıldı… allah kuranda köleliği yasaklamıyor mu? her defasında köle azad edin, sarp yokuşu çıkmanın karşılığı olduğunu vurgulamıyor mu..

        bir kere müslüman bir insanın kölesi olması kabul edilecek türden değildir. kölelik kavramı cahiliye toplumundan gelme bir olgudur.. kuranda bu tür insanlara “köle” değilde “karşılıksız hizmetçi” denmesi sizi tatmin mi edecekti..

        Kölelik bu dünyanın bir gerçeği değil mi? Günümüzde de hala köleler yok mu? kuranın bu dünyanın bir gerçeği olan köleliğe değinmesinden siz neden rahatsız oluyosunuz.

        kuran ifadelerine taraflı baktığınızdan allahın sanki köleliğin olması gereken birşey olduğunu insanların kendilerine köle edinmesinin gerekli olduğunu anlıyorsunuz.. bu tamamen taraflı ve saplantılı bakış açınızdan kaynaklıdır.. sayın toro.. düşünmeniz için elimden geleni yapıyorum ama düşüncelerinizi statik yaptığınız için özgürleştiremeyip, bir bataklığa saplanıp kalmışsınız.. biraz düşünün;

        müslüman olan ve allaha teslim olan bir insan köle olmaz.. onu asla köle yapamazsınız.. ona silah dayasanız, veya zorbalıkla köle yapmaya kalksanız tek sahibi olan allahtan başkasına köle olmaktanda ölümü tercih eder,, tıpkı ibrahimin ateşe atılması, firavunun tuzakları, hz. isa ya yapılanlar vs. vs.. allahtan başkasına itaat etmek kesinlikle yasaktır.. kuranda bunu görüyor musunuz sayın toro.?

        böyle iken kendine efendi olarak allahı seçmeyen insanlar, can,mal,ölüm korkusuyla başkalarına köle olmayı kabul ederler.. işte yüce allah kuranda bu kölelerden bahseder..
        “köle” ifadesini bu yüzden kullanır. çünkü bu tür insanlar kendi içlerinde köleliği kabul etmişlerdir. ve onlar köledir. hem başkasının kölesi, hemde nefsinin kölesidir..

        her ne olursa olsun. bir insan allaha inanmasada ve başkasının köleside olsa, allah onların azad edilmesini emrediyor.. bir insanın hiç kimsenin emri altında karşılıksız olarak hizmet etmesini yasaklıyor.. bunu yaparkende bu bahsettiğim kölelere “köle” ifadesini kullanıyor.

        başkasının karşılıksız hizmetiçisi yani kölesi olmayan bir kişi, hayatına özgürce devam eder. düşünceleri özgürleşir. ve herşeyden önemlisi allaha inanma ihtimali dahada artar..

        işte bu yüzden allah “köleleri azad edin” diyor. bir insan inanmasada onunda tercih etme ve belli bir vadeye kadar yaşama hakkı var.. böylece belki allaha inanır yada inanmaz nankörlük eder..

        sizi şuan tahmin edebiliyorum.. bu yazdıklarım sizi tatmin etmediği için bu cevabı kabul etmiyorsunuz.. tarih tekkerrürden ibaret..

        bu arada sayın nuri beye yazdığım yazıyla uzaktan yakından alakası olmayan bu kölelik konusu hakkında konuşmuş bulunuyoruz. bu konuşmanın nereye varacağınıda çok merak ediyorum.. her an başka bir konuya atlayabiliriz..

        saygılarımla..

      • toro dedi ki:

        Sayın Kadir,

        Ben hikayeyenin ne olduğunu bilirim. O nedenle hikaye yani kurmaca ile gerçek arasındaki farkı iki olgudan çıkardığım örneklerle göstermeye uğraşırım! Bakın veciz sözünüzü daha doğrusu sorunuzu alıyorum;

        ”allah kuranda köleliği yasaklamıyor mu? her defasında köle azad edin, sarp yokuşu çıkmanın karşılığı olduğunu vurgulamıyor mu.. ” sizden

        Diyorsunuz ki”allah kuranda köleliği yasaklamıyor mu?”

        Eğer bana kuranın tanrısı kuran da içkiyi yasaklamıyormu die sormuş olsaydınız size, Evet yasaklıyor işte ayetleridi de aşağıda derdim!

        ”Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem BÜYÜK GÜNAH, hem de insanlar için (bazı zahiri) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.” Bakara,219-Diyanet

        ”Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, ŞEYTAN İŞİ BİRER PİSLİKTİR. Onlardan KAÇININ ki kurtuluşa eresiniz.”Maide,90-Diyanet

        ”Şeytan, İÇKİ VE KUMARLA, ancak ARANIZA DÜŞMANLIK VE KİN sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık VAZGEÇİYOR MUSUNUZ?”Maide,91-Diyanet

        Hadi sıra sizde şimdi siz de bana kuranın tanrısının KÖLELİĞİ yasakladığını gösterin!

        Köleliği yasaklarken hakkını versin, BÜYÜK GÜNAH, ŞEYTAN İŞİ PİSLİK ve ARANIZA DÜŞMANLIK VE KİN SOKAR diyebilsin!

        Ya da kölelikle ilgili ayetleri şöyle yenilesin!

        ”İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.” Bakara,177-Diyanet

        ”Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, BİR FIÇI ŞARABA BİR FIÇI ŞARAP, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır.”

        ”İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir cariye Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de, BİR FIÇI ŞARAP İÇMEK, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler.

        ”Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse bir BİR FIÇI ŞARABI DÖKMESİ ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü’min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, BİR FIÇI ŞARAP DÖKMENİZ gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve BİR FIÇI ŞARAP DÖKMEK gerekir. Bunlara imkan bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ardarda oruç tutması gerekir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

        ”Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da BİR FIÇI ŞARAP İÇİRMEKTİR. Kim (bu imkanı) bulamazsa onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.”

        ”Sadakalar (zekatlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) ŞARAP SATICILARINA, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

        ”Sizden bekar olanları, ÜRETTİĞİNİZ ŞARAPLARI İÇMEYE YÖNLENDİRİN. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.”

        ”Kadınlarından zıhar yaparak ayrılıp sonra da söylediklerinden dönecek olanlar, eşleriyle birbirlerine dokunmadan önce, BİR FIÇI ŞARAP DÖKMELİDİRLER. İşte bu hüküm ile size öğüt veriliyor. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”

        ”Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?” Beled,12-Diyanet
        ”O tutsak bir boynu çözmek (BİR FIÇI ŞARABI DÖKMEKTİR) tir.”

        Vecizeleriniz o kadar çok ki hangisine cevap versek. Bakın;

        ”müslüman olan ve allaha teslim olan bir insan köle olmaz..” diyorsunuz. Ama bu soruda muhatabınız ben miyim yoksa Nisa,92’de

        ”Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse bir MÜ’MİN KÖLEYİ azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir.” diyen kuranın tanrısımı? Sorarım size yanlışlıkla öldürülmeler olmasa na yapacak o MÜ’MİN KÖLELER?

        Bakın aynı ayette kuranın tanrısı NEYİN OLAMAYACAĞINI SÖYLÜYOR;

        ”Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir”

        Peki bu ayet indiğinde ve indikten sonra hala MÜMİN KÖLELERİN bulunması OLACAK birşey midir? Madem müslüman olan sadece tanrıya köle olur o halde o köleler hemde mümin olanlar neyi bekliyor? Neden kendileri gibi mümin olan sahiplerine kölelik yapmaya devam edip onların YANLIŞLIKLA adam öldürmelerini ve diyet olarak kendilerini AZAD etmelerini bekliyorlar?

        ”her ne olursa olsun. bir insan allaha inanmasada ve başkasının köleside olsa, allah onların azad edilmesini emrediyor.. ” sizden

        Madem inancınızı savunuyorsunuz inancınızdan feyz alarak konuşun! Size yazdığım kölelik ayetlerinin hangisinde ”allaha inanmayan” kölelerin azad edilmesi isteniyor! Özellikle MÜMİN olanlar şeklinde bir tanım size bakarken nereden uyduruyorsunuz! Ben her defasında size, sizin savunduğunuz şeyi öğretmek zorundamıyım?

        Vecizelerle devam edelim,

        ”böyle iken kendine efendi olarak allahı seçmeyen insanlar, can,mal,ölüm korkusuyla başkalarına köle olmayı kabul ederler.. işte yüce allah kuranda bu kölelerden bahseder..
        “köle” ifadesini bu yüzden kullanır.”

        O halde yukarı daki yorumunuzu bakara,178 e de uyarlayın! Orada
        KÖLEYE karşı KÖLE şeklinde kısas edilecekler yukarıdakiler midir? Bir insanın yukarıdaki anlaıma konu olan tipte işler yaptığına dünyada kim karar verecek ve onu sizin yorumunuza istinadan kısas edilecek KÖLE olarak tayin edecek!

        Konunun alakasız olmadığını bal gibi biliyorsunuz! Hemde kendinizden! Kuranda olmayan bir sürü şeyi sırf kendi temennilerinizle benim cevap verdiğim yazınıza kuranda var gibi yazabiliyorsanız, yani siz yapabiliyorsanız, herkes yapabilir! Yani herkes bir kitap yazabilir ve yeterince insanı inandırabilirse (yeterince eli kılıçlı adamı varsa) o kitap onlar için tanrıdan gelmiş bir kitap haline gelir!

      • toro dedi ki:

        -DÜZELTME-

        ”İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) ŞARAP SATICISINA; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.” Bakara,177-Diyanet

  47. kadir dedi ki:

    sayın toro..

    “Ben her defasında size, sizin savunduğunuz şeyi öğretmek zorundamıyım?”

    kendi uzun ve kalabakalık yapsın diye yazdığınız gereksiz yazınızı bir kaç defa okumanızı tavsiye ederim.. emin olun bu yazıyı benmi yazmışım diye kendinizi sorgulayacaksınız.. yazının saçmalığı bir yana ayetler hakkında eleştri yapmayı bırakıp, dalga geçme aşamasına geçmişsiniz. eğer aklı selim iseniz, ayetler arasına yazmış olduğunuz büyük harfleri düşüncelerinizi yüceltmek adına yazmasınız. bu tutumu size hiç yakıştıramadım. sizinle faklı görüşte de olsak aylardır iyi veya kötü birbirimize cevap vermeye çalıştık. ama sizi hiç bu kadar saldırgan ve aciz görmemiştim..

    ayrıca bizim savunduğumuz şeyi sizden öğrenmiş olsaydık sizin gibi olurduk. eğer sizin gibi değilsek, siz bizim savunduğumuz şeyi çarpıtıyor, hatta dalga aşamasında olduğunuzu gösteriyorsunuz. siz bunu ancak kendinize öğretirsiniz. bize değil..

    bu arada konuyu yine çarptırarak (içki konusuna değinerek) kemanın farklı tellerine vurmaya devam ediyorsunuz. beni hiç yanıltmadan hayat denen bu zor yolculuğuna devam ediyorsunuz..

    içki konusuda sizin anladığınız gibi değildir. zaten kuranda neyi anladınız ki onuda anlayasınız..

    kuranın bir çok ayetinde “allahtan başkasına itaat etmeyin” demesine rağmen köleliğin kuranda açık açık yasaklandığını anlamayan bir zihniyetin bilgi edebiyatıyla sayfaları parçamalası, yoğun akıntıya karşı kürek çekmekle aynı şeydir..

    • 1okuyucu dedi ki:

      Kadir;

      Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun; sonunda onlara üstün geldiğinizde onları esir alın; savaş sona erince onları ya karşılıksız, ya da fidye ile salıverin; Allah dilemiş olsaydı, onlardan başka türlü öç alabilirdi, bunun böyle olması, kiminizi kiminizle denemek içindir. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin işlerini boşa çıkarmaz (Muhammed-4)

      öç almaya, kinini nefretini kusmaya oldukça niyetli olan Kuranın tanrısı, “esirleri, ya karşılıksız yada fidye ile salıverin” diyerek 2 tercih sunuyor, tercihleri kişilerin inisiyatifine bırakıyor,

      yani Kuranın tanrısı, “esirleri ister serbest bırakın, isterseniz köle olarak satın” diyor

      şarabı yasaklayan Kuranın tanrısı yukarıdaki ayette köleliğe açık kapı bırakıyor,

      bana, elindeki esirleri karşılıksız bırakacak kaç tane adam sayabilirsin?
      fidye peşinde koşan biri, esiri kimin satın aldığına bakmaz bile,

      ayrıca Kuranın tanrısının azad edilmesini istediği köleler sadece mümin köleler,
      gayrimüslimlerin elindeki kölelerden bahsetmiyor bile,

      o nedenle köleliğe açık kapı bırakan bir tanrının köleliği kaldırmak gibi bir düşüncesi asla olamaz,

      konu başlığıyla ilgili olarak herkese;

      Yahudilere kustuğu kin ve nefretinin, kendine inanmayanlara (kafirlere) kustuğu kin ve nefretinin inanırlarına sirayet etmesi nedeniyle, 1400 yıl öncesinden günümüze dek süren kavgaların, bilhassa Arap Yahudi hırlaşmasının, Orta Doğudaki toplumları cinnet geçirir hale getirdiğini yaptıkları insanlık dışı davranışlardan görmek mümkün ve bunun tek sorumlusu Muhammeddir,

      çünki Muhammedden önce Araplarla Yahudiler arasında çeşitli itilaflar olmuş olsa bile bu kin ve nefret kusma aşamasına gelmemiştir, birbirlerinden bu derece nefret etmelerine ise Muhammed sebep olmuştur,

      kendi inanırlarını da getirdiği anlaşılmaz bir kitap yüzünden kamplara bölerek birbirlerini boğazlamalarına sebep olmuştur, yani kendi inanırlarına bile kan ve göz yaşından başka hiçbir şey getirmemiştir.

      özetle söylersek, Muhammed insanlığa kan ve göz yaşından başka hiçbir şey getirmedi.

      • kadir dedi ki:

        okuyucu…

        “öç almaya, kinini nefretini kusmaya oldukça niyetli olan Kuranın tanrısı, “esirleri, ya karşılıksız yada fidye ile salıverin” diyerek 2 tercih sunuyor, tercihleri kişilerin inisiyatifine bırakıyor,”

        dikkat et her halukarda işkence ve zulmetmeden veya öldürmeden serbest bırakılmasını emrediyor.. eğer esirin islamın yararına verebileceği var ise bunu verdikten sonra, eğer yok ise karşılıksız olarak serbest bırakılmasını emrediyor.. çünkü islamı ve müslümanları yok etmeye gelen onlardı.. müslümanlar savunma savaşı yapmıştı.. onların eline bir müslüman esir düşse hemen öldürürlerdi.. fakat yüce allah onlar hakkında “öldürmeyin, karşılıklı veya karşılıksız her halukarda sebest bırakın diyor..

      • 1okuyucu dedi ki:

        Kadir;

        Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun; sonunda onlara üstün geldiğinizde onları esir alın; savaş sona erince onları ya karşılıksız, ya da fidye ile salıverin; Allah dilemiş olsaydı, onlardan başka türlü öç alabilirdi, bunun böyle olması, kiminizi kiminizle denemek içindir. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin işlerini boşa çıkarmaz (Muhammed-4)

        ——dikkat et her halukarda işkence ve zulmetmeden veya öldürmeden serbest bırakılmasını emrediyor.. eğer esirin islamın yararına verebileceği var ise bunu verdikten sonra, eğer yok ise karşılıksız olarak serbest bırakılmasını emrediyor.. çünkü islamı ve müslümanları yok etmeye gelen onlardı.. müslümanlar savunma savaşı yapmıştı.. onların eline bir müslüman esir düşse hemen öldürürlerdi.. fakat yüce allah onlar hakkında “öldürmeyin, karşılıklı veya karşılıksız her halukarda sebest bırakın diyor.. (senden alıntı)

        bir şeyleri savunmak için hemen duygu sömürüsü yapıyorsunuz,
        yok bu savunma savaşıydı, (adı ne olursa olsun savaş savaştır) onlar kazansaydı, şöyle yaparlardı, veya böyle yaparlardı türünden anlatımlar bizim sorumuzun cevabı olmuyor,

        biz burada başkalarının ne yaptığını veya yapacağını konuşmuyoruz, biz burada Kuranın tanrısının ne dediğini konuşuyoruz,

        o nedenle konunun etrafında dolanmak yerine konuyla ilgili cevap versen, kendini
        sorulan soruya cevap olarak bir sürü şey anlatan ama yinede soruya cevap vermeyen politikacı durumuna düşürmesen daha iyi olmaz mı?

        bir tanrı herhalde esirlere işkence edin demez, ama bir tanrı esirlerle ilgili yapılacakları kişilerin inisiyatifine bırakıyorsa, bir şeylere açık kapı bırakıyor demektir,

        Muhammed-4’te Kuranın tanrısı;
        a) esirleri karşılıksız salıverin
        veya
        b) fidye ile salıverin diyor,

        siz b) şıkkını görmezden geldiğiniz için, biz b) şıkkını size göstererek, Bektaşi kurnazlığına (Sünnilerin uydurduğu) kaçtığınızı size gösteriyoruz,

        yani siz, işinize gelmediği için a) şıkkını konuşup b) şıkkını görmezden geliyorsunuz,
        biz gelin a) ve b) şıkkını birlikte konuşalım diyoruz,

        o nedenle ayetteki b) şıkkını telaffuz etmek yerine, b) şıkkıyla ilgili düşüncelerini söyleseydin daha doğru yapmış olurdun.

        ayrıca, savaşa tutuşmuş tarafların birbirlerini öldürmek amacıyla birbirlerine saldırdığını göz önüne aldığımızda, (her halde güreşe tutuşmayacaklar veya iskambil falı açmayacaklar) “onlarla savaşa tutuştuğunuzda onların boyunlarını vurun” diyen bir tanrının ne kadar boş ve gereksiz bir söz söylediği de apaçık ortada?

      • kadir dedi ki:

        okuyucu

        “bana, elindeki esirleri karşılıksız bırakacak kaç tane adam sayabilirsin?
        fidye peşinde koşan biri, esiri kimin satın aldığına bakmaz bile,”

        bu yapılan inanç savaşıdır. islam dinine göre islamı seçmeyen kafirlerin veya kafir esirlerin serbest bırakılmasını emrediyor. islam başkaları tarafından zorlamadan kabul edilmelidir.
        esir altında bile olsa yüce allah insana değer veriyor. kendisinin verdiği yaşama hakkını onların elinden alıyor.. soruyorum size..
        günümüzde de esir düşün bir askerin kafası kesilip, veya başka türlü öldürülmüyor mu? yada esaret altında köle gibi çalıştırılmıyor mu?

        insanların esirleri katletmesi veya köle hayatı yaşatması kuranın suçumudur. kuranın yukarıda yazdığın “ya fidye ile yada karşılıksız serbest bırakın” emrini uygulamış olsalardı hiçbir can bu kadar kolay bir şekilde kıyılmazdı..

      • 1okuyucu dedi ki:

        Kadir;

        bu yapılan inanç savaşıdır. islam dinine göre islamı seçmeyen kafirlerin veya kafir esirlerin serbest bırakılmasını emrediyor. islam başkaları tarafından zorlamadan kabul edilmelidir.
        esir altında bile olsa yüce allah insana değer veriyor. kendisinin verdiği yaşama hakkını onların elinden alıyor.. soruyorum size..
        günümüzde de esir düşün bir askerin kafası kesilip, veya başka türlü öldürülmüyor mu? yada esaret altında köle gibi çalıştırılmıyor mu?
        insanların esirleri katletmesi veya köle hayatı yaşatması kuranın suçumudur. kuranın yukarıda yazdığın “ya fidye ile yada karşılıksız serbest bırakın” emrini uygulamış olsalardı hiçbir can bu kadar kolay bir şekilde kıyılmazdı..
        yine b) şıkkını konuşmayıp, kurnaz politikacıyı oynamışsın,

        eğer insanların ne yaptığından bahsedeceksek, henüz birkaç gün önce bulunan toplu mezarı konuşurduk,

        onun için insanların ne yaptığını değil, Kuranın tanısının ne dediğini konuşalım,
        yani minder dışına kaçmayalım,

        minder dışına kaçmayalım derken bir deyimden bahsettiğimi, konunun içerisinde kalalım dediğimi anlamışsındır herhalde,

      • toro dedi ki:

        Sayın Kadir,

        Realiteden bu kadar uzak olmanız inanılır gibi değil! Bakın ben sizinle o kafa kesmelerin ve esir alıp köle yapmaların önünü açan ayetlerden ikisini paylaşayım!

        ”Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hakim duruma gelmedikçe hiçbir peygambere ESİR ALMAK yakışmaz. Siz geçici dünya menfeatini istiyorsunuz, halbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.Enfal,67-Diyanet

        Allah’ın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız şey (fidye) den dolayı size büyük bir azap dokunurdu.” Enfal,68-Diyanet

        Üst üste birkaç defa okumanızı öneririm!

    • toro dedi ki:

      Sayın Kadir,

      Herşey ayrıntılarda gizlidir! Ayrıntıları farkettiğinizde karşınızdakini tanımış olursunuz! Alışık olmadığınız şeyleri duymanın rahatsızlığıyla farketmediğiniz şeyleri size göstereyim!

      ”yazının saçmalığı bir yana ayetler hakkında eleştri yapmayı bırakıp, dalga geçme aşamasına geçmişsiniz”sizden

      İçkinin geçtiği ayetlerin içinde konumuzu ilgilendiren kelimeleri pekiştirmek adına büyük yazdım ki, bu benim tarzımdır! Yabancısı değilsiniz! Ayrıca ayetlerin ait oldukları sureleri,numaralarını ve hangi kaynaktan alıntıladığımı da eksiksiz yazdım! Ama kölelikle ilgili ayetlere aslında o ayetlerde olmayan şeyleri yazdığım için altlarına sure adı ve ayet numarası yazmadım! Çünkü onlar artık farklı metinler haline gelmişlerdi! Ve ben herşeyin aslına duyduğum saygı gereği buna dikkat etmek zorundaydım! Yani anlayacağınız ben sizin dalga boyunuzda değilim! Kısacası siz giderken ben geliyorum!

      Öğretme konusuna gelince! Sizin inanmakla yükümlü olduğunuz kaynağa ait metinleri sizinle paylaşıyorum, o metinleri okuyorsunuz(umarım) ve o metinlerde yazanın tam aksini bana söylemeye çalışıyorsunuz! Bu durumda siz önce kendi algınızdaki problemi çözeceksiniz!

      Sonra sanki cevap veriyormuş gibi yapıp, kendinizi bilmişlerin katına yükseltiyorsunuz! Örneğin;

      ”içki konusuda sizin anladığınız gibi değildir.” sizden

      Peki nasıldır? Diyorsunuz ki, sizin bildiğiniz gibi değil,siz bilmiyorsunuz ! E görelim bakalım sizin bildiğiniz neymiş! Cevap veremiyorsun sevgili kadir! İşte o anlarda devreye sizin tabirinizle, kuranda sözde AÇIK olan ama anlaşılabilmesi için sizin kişisel beklentilerinizle bezenmiş yorumlara ihtiyaç duyduğumuz hayali ayetler giriyor! Kuranda yok ama siz biliyorsunuz!

      Sonra sözlerinizdeki anlamsızlık ve çelişki pik noktasına varıyor!

      ”kuranın bir çok ayetinde “allahtan başkasına itaat etmeyin” demesine rağmen köleliğin kuranda AÇIK AÇIK yasaklandığını anlamayan bir zihniyetin bilgi edebiyatıyla sayfaları parçamalası, yoğun akıntıya karşı kürek çekmekle aynı şeydir..”sizden

      Bu kadar açıksa, o açık olan yasaklama ayetlerini bizimle neden paylaşmıyorsunuz? O kadar açıksa kuranı sizden daha iyi okuyanlar kölelliği 1962 yılına kadar neden devam ettirmişler? BM baskısı olmasa Arabistan da hala kölelik vardı sayın kadir! Bilgisizce, dayanaksızca konuşmanında bir sınırı vardır!

      Siz ilkokul talabesimisiniz ki ben size ”KÖLELİĞİ YASAKLAMAK” ile ”KÖLE AZAD ETMEYİ TEŞVİK ETMEK” arasındaki farkı (böyle bir teşvik olmadığı halde) anlatmak zorunda kalayım! Üstelikte bunu hürlerin hatalarının diyeti olarak yaptırdığı ayetlerde AÇIK AÇIK yazıyorken!

      Kuran içkiyi yasaklıyor! Kesin ve net! Peki yasaklanan şey hem kuran hemde onun peygamberiyim diyen tarafından ayrıca ”YAPILMAMASI TEŞVİK EDİLEN” bir şey haline geliyormu? Bu yasaklanan şeyi yapanların (içkiiçmek) başları okşanıp ”bir daha yapma,olur mu” mu deniyor! İçki yasaklandı ayet indi! Hangi müslüman o andan itibaren evinde yanında içki bulundurabilir?

      Ama sizin hayal gücünüz o kadar geniş ki, siz kölelik yasaklandığı halde kölesi hemde mümin kölesi olabilecek müslümanları hayal edebiliyorsunuz! Size burada kendine peygamberim diyenin onlarca kölesinin isimlerinide teker teker yazayım istermisiniz?

      Evet, cevap veriyormuş gibi yapıp, cevap vermemeye uğraşarak , üstüne bir de beni yaftalayarak kendinizi tatmin etmeye çalışabilirsiniz,tercih sizin! Sonuç itibariyle hayallerinizin peşinden gitmeye alıştırılmışsınız! Biraz okuyun, araştırın,öğrenin ve bu yaptıklarınızla tutarlı bir söylem geliştirin de burada sizinle paylaştığımız zamn boşa gitmesin!

      Ayrıca ben istedim veya ben birşeyler söyledim diye inancınızdan dönmenizi veya kendiniz bile anlayamadığınız için savunamadığınız,bu yüzden de bir sürü çam devirdiğiniz ayetlere rağmen inanıyorum demekten vazgeçmenizi bekleyen yok!
      Yeter ki anlamadığınızı anlıyormuş gibi yapmayın! Yeter ki yenme hırsınıza kapılıp kendi inancınıza saygınızın derecesinde benim altıma düşmeyin!

      Sizde görüyorsunuz ki ben herhangi bir tanrıya altyazı yazmıyorum, tanrıdan geldiği iddia edilen metinleri okuduğumda ne anlıyorsam onu paylaşıyorum! Size de tavsiye ederim, tutarlı olmayı öğrenirsiniz!

      • rammsteinn dedi ki:

        toro
        kölelik konusunda zaten yeterince yazmışsın. ama alınan cevaplar hep aynı.
        “biz cevabı veriyoruz,siz anlamamakta ısrar ediyorsunuz”
        cevabımız ne peki?
        “tanrı köleliği istememiş,hep köle azad edilmesini istemiş”
        cevap bile köleliği adeta savunma.
        kuranın neresinde kölelik yasaklanmış acaba?
        islamın anavatanı arabistan da kölelik ne zaman yasaklanmış acaba?

        tanrıya müntakim (intikam alan) ismini kim verdiyse tam isabet olmuş.
        müntakim, melekleri cinleri insanları kısaca herkesi sınıflandırmış. bu nasıl intikamdır ki bazı insanları köle olarak yaratmış,köle olarak bir hayat vermiş. bu insanlar tanrıya “bizim suçumuz neydi?” diye sorduğunda acaba tanrınız nasıl bir cevap verecek aklım almıyor.

        NAHL-75
        Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir: Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah’tır, fakat çoğu bilmezler.

      • 1okuyucu dedi ki:

        rammsteinn;

        —-NAHL-75
        Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir: Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah’tır, fakat çoğu bilmezler. (senden alıntı)

        sadece efendisine hizmet etmekten başka bir şey bilmeyen, efendisi yedirirse yiyen, giydirirse giyinen, barındırırsa barınan, malı mülkü olmadığı için gizlice ve açıkça sarf edeceği hiçbir şeyi olmayan bir köle ile, mal mülk sahibi olduğu için gizlice ve açıkça sarf edebilme olanağına sahip bir efendi hiç eşit olur mu? tabiî ki eşit olmaz!!!

        gördüğün gibi, Kuranın tanrısı son derece doğru bir laf etmiş,
        layıkıyla takdir edip övmen gerekirken, sen kalmış eleştiriyorsun?

        cık,cık,cık çok ayıp ediyorsun??

    • toro dedi ki:

      1okuyucu,

      Sana esirlerle alakalı bir ayet göstereyim!

      ”Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hakim duruma gelmedikçe hiçbir peygambere esir almak yakışmaz. Siz geçici dünya menfeatini istiyorsunuz, halbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾67﴿ Eğer Allah’ın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız şey (fidye) den dolayı size büyük bir azap dokunurdu.” Enfal,68-Diyanet

      İlk cümle oldukça hoşuna(!) gidecektir!

      • AVNİ dedi ki:

        800 yahudi erkeğinin katledildiği savaş için gelen ayettir muhtmelen..

      • 1okuyucu dedi ki:

        AVNİ;

        —–800 yahudi erkeğinin katledildiği savaş için gelen ayettir muhtmelen (senden alıntı)

        Hendek savaşında, savaş sonrası herkes evine dönmeye hazırlanırken, Muhammed sahabeyi Mekkelilerle işbirliği yaptığını iddia ettiği Yahudilerin üzerine yönlendirerek, Yahudileri ” bana şu kadar kelle vermezseniz size savaş açarım” diyerek tehdit ediyor, Yahudiler Müslümanlarla baş edebilecek güce sahip olmadıklarından bu tehdit karşısında siniyorlar ve savaşmama karşılığı olarak Muhammedin istediği kellelere razı oluyorlar ve akabinde tüm mal varlıklarına el konularak Medineden sürülüyorlar,

        eğer bir toplum, kendi yaşadığı toprakları savunmak yerine düşmanla işbirliği yapıyorsa elbette savaş sırasında “tehcir” edilmeleri kaçınılmaz olur ama savaş sırasında bunu yapmayan bir Devlet, (hadi Medine sözleşmesine göre Muhammed diyelim) savaş bittikten sonra “tehcir” uygulama hakkına sahip olamaz, “tehcir” ise düşmanla işbirliği yapan topluluğu, kendi toprak sınırları içerisindeki belli bir bölgede gözetim altına almaktır,

        sanki Muhammed,Yahudileri Medineden sürmek için bahane arıyormuş, sahabenin aklında böyle bir şey yokmuş bile, onlar savaş bittiğinde evlerine dönerken Muhammedin emri üzerine Yahudilerin üzerine yürümüşler,

        herhalde Muhammed, Yahudilerden gençleri isterken söyle düşünmüş olmalı, savaş sırasında mecbur kalınmadıkça genellikle gençlerden yararlanılır ya, Yahudiler sinmeyip kendileriyle savaşsalardı, haliyle cepheye gençleri süreceklerdi, yani muhtemelen ölenler ve esir düşenler gençler olacaktı diye düşünmüş olabilir,

        bu durumda seninde dediğin gibi, galiba esir almak Muhammede yakışmayacağı için Yahudi gençleri öldürmüş olmalı?

        eğer kaynaklarda anlatılanlar doğru ise, tek kelimeyle tiksinilecek bir olay,

      • 1okuyucu dedi ki:

        toro;

        ——-”Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hakim duruma gelmedikçe hiçbir peygambere esir almak yakışmaz. Siz geçici dünya menfeatini istiyorsunuz, halbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾67﴿ Eğer Allah’ın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız şey (fidye) den dolayı size büyük bir azap dokunurdu.” Enfal,68-Diyanet (senden alıntı)

        Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun; sonunda onlara üstün geldiğinizde onları esir alın; savaş sona erince onları ya karşılıksız, ya da fidye ile salıverin; Allah dilemiş olsaydı, onlardan başka türlü öç alabilirdi, bunun böyle olması, kiminizi kiminizle denemek içindir. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin işlerini boşa çıkarmaz (Muhammed-4)

        Enfal-67’deki “esir almak yakışmaz” ifadesiyle, Muhammed-4’teki “onları esir alın” ifadesi ne kadarda birbirine uyuyor?

        yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hakim duruma gelmedikçe,
        hiçbir peygambere esir almak yakışmaz ise,

        yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hakim duruma gelinceye kadar,
        peygamberlere düşmanı öldürmek yakışır,

        şeklindeki bir önerme kurmak mantık kurallarına hiçte aykırı olmaz.

        biz yinede mantık kurallarını işleterek başka bir önerme kuralım,

        yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hakim duruma gelmedikçe,
        hiçbir peygambere esir almak yakışmaz ise, peygamberlere esirleri serbest bırakmak yakışır,

        hadi Kuranın tanrısının savaşta esirlerin takas edildiği yöntemden haberi olmadığını için böyle bir laf ettiğini varsayalım,

        bir defa, Kuranın tanrısı “yeryüzünde” ifadesini kullanarak peygamberden imkânsızı istiyor,

        ayrıca, Allahın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız fidyeden dolayı size büyük bir azap dokunurdu? ifadesindeki gerekçesi bile absürd

        sanki bir tanrının önceden verdiği bir hükmü kaldırması zor bir şeymiş gibi, önceden verdiği hükmü bahane olarak gösteriyor,

        hem düşmanın esir alınmasını istemeyecek, hemde fidye ile ilgili daha önce verdiği hükmü öne sürecek, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?

        yani Kuranın tanrısı, “her ne kadar daha önce esir alınanların fidye karşılığı salıverilmesini söylemişsem de, şimdi esir alınmasını yakışıksız buluyorum”, diyor

        her ne hikmetse Kuranın tanrısı, önceden yakışıksız bulmadığı şeyi sonradan yakışıksız bulmuş???

        insanlık tarihiyle ilgili geçmişte söylenmiş sözler unutulsa da yaşanan olaylar unutulmaz,

        “kafirlerle dost olmayın” ayetinden sonra Muhammedin kocasından ayırdığı kızı Zeynep’in, Zeynep’i çok sevdiği için görebilmek amacıyla Hendek savaşına katılıp, belkide bilerek esir düşen kocasını fidye karşılığı kurtarmak için annesi Haticenin verdiği (anne hatırası) gerdanlığı veya her neyse fidye vererek kurtardığında, Muhammede gerdanlığı gösterip fikrini soruyorlar, o da alın gerdanlığı diyor, veya buna benzer şeyler söylüyor,

        özetle Zeynep annesinin hediye ettiği gerdanlığı fidye karşılığı vererek kocasını kurtarıyor ve onu Mekkeye uğurluyor, Mekkeye döndüğünde Zeynep’in hasretine dayanamayan kocası Medineye gelerek Müslüman oluyor ve Zeynep’ine kavuşuyor, yani birbirini çok seven iki kişi birbirine kavuşuyor,

        kendi kızından bile fidye alan bir peygamber ortadayken, Kuranın tanrısı kimin köyünü soruyor,

        hani “uyanda balığa gidelim” derler ya!

      • toro dedi ki:

        1okuyucu,

        Tek kelimeyle harikasın,ekleyecek pek fazla birşey bırakmamışsın! Ama ben özellikle aşağıda ki yorumuna konu olan durumu farketmene mutlu oldum! Her zaman diyorum ya insan metini okuduğunda ne anlıyorsa o metnin anlamı odur! Aynı şeyi anlamamız bu kitabın tanrısallık iddiasını zedeler!

        ”bir defa, Kuranın tanrısı “yeryüzünde” ifadesini kullanarak peygamberden imkânsızı istiyor,”

        Kesinlikle haklısın! Ayette ”yeryüzü” kelimesi ve bir süreç tarif edildiğine göre bahsedilen geniş zamandır! Yani ”düşmanı tamamıyla sindirip hakim duruma” gelinceye kadar geçecek süreç! Ayrıca bu sürecin başının da peygamberlerin olduğu,olacağı ve bu savaşı onların yöneteceği söyleniyor! Bu noktada ”yeryüzü” bahsedilen durumdamıdır diye sormalıyız! Yani kuranın düşmanları ”tamamiyle sindirilmiş ve hakim duruma” geçilebilinmişmidir? Tabi ki hayır! Çünkü kendine peygamberim diyen öldüğü anda ayet kendiliğinden anlamsız hale gelmiştir! İşte bu noktada kuranda kimi yerde kullanılan ve geleceğe yönelik olduğu iddia edilen kelimelerin aslında kendi zamanını tanımlamaya yarayan zamane tabirler olduğunu görmüş oluyoruz! Hatta o zamanda bile olamayacak beklentilerin dile getirildiğini! Herhangi bir peygamberin yaşarken bütün dünyadaki düşmanlarını sindirip hakim duruma gelebilmesi mümkün değildir! Bunun geçmişteki en büyük örneği de ”hakim duruma gelip,düşmanlarını sindiremediği için” tanrısından onları öldürmesini isteyen NUH’tur!

      • 1okuyucu dedi ki:

        toro;

        ben o lafı ederken, bugünkü yeryüzü bilgimi göz önüne alarak öyle söyledim?

        ama yeryüzünü Mekke ve etrafından ibaret sanan bir tanrı için bu mümkün görülebilir, yani yeryüzünü Mekke ve etrafından ibaret sanan bir tanrı için istediği şey imkânsız olmayabilir,

        o nedenle, günahını almayalım derim Kuranın tanrısının?

        ama bildiğimiz yeryüzü söz konusu olduğunda, Kuranın tanrısı baş komutanlığa soyunup, Kuranda adı sayılan peygamberle birlikte (Nuh Dahil) yeryüzüne gelseler, yinede imkânsızı olanaklı hale getiremezler?

      • toro dedi ki:

        Sayın AVNİ ve 1okuyucu,

        İlgili surenin Bedir savaşının sonunda yani hicretten iki yıl sonra indirildiği söylenir! Hangi olayın üzerine geldiğini anlayabilmek için ise bu konudaki tartışmalara ya da anlatımlara bakmalıyız. Taberi tefsirinden aynen aktarıyorum!

        ”Bu hususta Abdullah b. Mes’ud diyor ki: “Bedir savaşı bitince esirler ge­tirildi. Resulullah:”Bu esirler hakkında ne diyorsunuz.” diye sordu Ebubekir: “Ey AH ahin Resulü, Bunlar senin kavmin ve ailendir. Bunlan sağ bırak ve bun­larla yardımlaş. Umulur ki: Allah bunlarıntevbelerini kabul eder.” dedi. Ömer ise: “Ey Allah’ın Resulü, bunlar seni yalanladılar, yurdundan çıkardılar. İnsanla­rın Önünde onların boyunlarını vur.” dedi. Abdullah b. Revaha da dedi ki: “Ey Allanın Resulü, ağacı bol olan bir vadi araştır. Onları onun içine koy, sonrna ateşe ver.” Abbas da dedi ki: “Sen akrabalık bağım kopardın.” Resulullah sustu, onlara cevap vemıedi. Sonra çadırına girdi. Bir kısım insanlar dediler ki: “Ebu-bekir’in teklifini kabul edecek.” Diğer bir kısım insanlar ise dediler ki: “Ömer’in teklifini kabul edecek.” Başka bir kısım insanlar da dediler ki: “Abdullah b. Re-vaha’nın dediğini kabul edecek.” Sonra Resulullah dışarı çıktı ve buyurdu ki:

        “Şüphesiz ki Allah, bir kısım insanların kalblerini yumuşak kılmışştır. Öyle ki onların kalbleri sütten daha yumuşaktır. Bir kısım insanların kalblerini de katı kılmıştır. Öyle ki, onların kalbleri taştan daha katıdır. Ey Ebubekir sen İbrahim gibisin. O şöyle demişti “Kim bana uyarsa şüphesiz ki o benim dinimdendir. Kim de bana karşı gelirse şüphesiz ki sen, af ve merhameti bol olansın. [94] yine sen İsa gibisin. O da şöyle demişti: “Eğer onlara azap edersen, şüphesiz ki onlar senin kullarındır. Şayet bağışlarsan muhakkak ki sen, her şeye galipsin, hüküm-ve hikmet sahibi sin[95] Ey Ömer sen de Nuh gibisin o da şöyle demişti: “Rab-bim kafirlerden, yeryüzünde dolaşan tek kişi birakma[96]Ey Abdullah b. Reva­na sen de Musa gibisin. O da şöyle demişti: “Rabbimiz, onların mallarını yok et. Kalblerini katılaştir. Can yakıcı azaba görmedikçe iman etmiş olmasınlar. [97] Bugün sizler, üstünsünüz. Onlardan hiçbiri, fidye vermedikçe veya boynu vu­rulmadıkça kaçıp sizden kurtulamazlar.” Abdullah b. Mesud diyor ki: “Dedim ki: Ey Allah’ın Resulü, Süheyl b. Beyda bu esirlerin dışındadır. Çünkü ben onun müslüman olduğunu söylediğini duydum.” Bunun üzerine Resulullah sustu. O gün ben, gökten üzerime bir taş düşeceğinden korktuğum kadar hiçbir gün kork-mamıştim. Nihayeyt, Resuiullah buyurdu ki: “Süheyl b Beyda müstasnadır.” Âyet Hz. Ömer’in görüşünü destekler mahiyette indi ve Allah teala buyurdu ki: “Hiçbir peygambere yeryüzünde düşmanlarına tam bir darbe idndirmedikçe esir almak yaraşmaz.t[98]Bu olay, Abdullah b. Abbas’tan da buna yakın birşekilde rivayet edilmiştir. Enes b. Mâlikin de bu hususta şunları söylediği rivayet edil­miştir. [99]

        “Resulullah Bedirde esir alman müşrikler hakkında sahabîlerle istişare et­ti ve şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki Aziz ve Celil olan Allah, bunlara karşı size bir imkân verdi.” Bunun üzerine Ömer b. Hattab ayağa kalkıp şöyle dedi: “Ey Alla-hin Resulü, bunların boynunu vur.” Resululla\ bunu benimsemedi ve şöyle bu­yurdu: “Ey insanlar, Allah, bunlara karşı size bir imkân verdi. Bunlar düne ka­dar sizin kardeşlerinizdi.” Ömer b. Hatta yine söz alarak şöyle dedi: “Ey Allanın Resulü, bunların boynunu vur.” Resulullah yine benimsemedi ve yine aynı söz­lerini tekrarladı. Bunun üzerine Ebubekir ayağa kalti ve dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü, dilersen onları affet ve verecekleri fidyeyi kabul et.” Bununüzerine Re-sulullahm yüzündeki sıkıntılı ifade gitti ve fidye alarak esirleri serbest bırak-tı. [100] İşte bu olay üzerine bundan sonra gelen âyet-i kerim azil oldu. [101]”

      • 1okuyucu dedi ki:

        toro;

        ben uzun yıllar önce Buharinin (sahihi Buhari) hadis kitaplarını (16 cilt) okumuştum, hatta bazı hadisleri defalarca okumuştum, yaşanmış olaylar unutulmamakla birlikte söylenenler unutulacağı için inkâr edilmeleri her zaman mümkün, gerçi hadisleri inkâr edenleri kafirlikle suçlayanlar var, o da ayrı bir konu,

        ama söz konusu Kuran olunca kaçacak bir tarafları yok, yani ayetleri inkâr etmeleri söz konusu değil, o nedenle ister istemez Kuran ayetlerini savunmak zorunda kalıyorlar, kalıyorlar ama yapıkları abuk sabuk savunmalarla tanrılarını ve Muhammedi yerden yere vuruyorlar, öyle ki bunu yaparken kendilerini madara duruma düşürmekten bile çekinmiyorlar,

        o nedenle ben, Kuran ayetlerini dikkate alarak, gördüğüm tutarsızlıklardan söz ediyorum,
        ama tabiî ki ayetlerin geliş nedeninin yaşanmış olan sorunları çözmek için olduğu muhakkak,
        o nedenle yaşanmış olan olayları da dikkate almakta yarar var,

        zaten yaşanmış olan olaylar dikkate alınmasaydı, Muhammedin hayatını anlatan bir kitap yazılamazdı,

        herhalde esirlerle ilgili önemli bir kararın alındığı bir oturumun, hem esirleri, hemde Medinelileri ilgilendirdiği için peygamberin vereceği kararı bekleyenlerin sayısının bir hayli olacağı açıktır, yani yaşanan olayın bir çok şahidinin olacağı açıktır,

        her ne sebeple gelmiş olursa olsun ama kesin olan bir şey var, söylenen söz son derece absürd bir sözdür,

        ayrıca, ayetin Ömerin egosunu memnun edecek şekilde inmiş olması? ne diyelim, demek ki Ömer tanrısının sevgili kuluymuş?

      • toro dedi ki:

        1okuyucu,

        2.Halife islam tarihinin belki de en önemli figürüdür! Çünkü onun ısrarı sayesinde Kuran kitap haline getirilmiştir ve bu sayede böyle bir kitaptan söz edilebilinmiştir. Onu daha iyi tanıman için buraya katıldığım ilk anlarda paylaştığım bir hadiseyi tekrar yazayım;

        ”Sahabeler, çok arzuladıkları halde, Kâbe-i Muazzama’yı ziyaret ve tavaftan alıkonmuşlardı. Bunun yanında, Hz. Re­sû­lul­lah antlaşmayla, görünüşte aleyh­lerinde olan birtakım ağır hükümlerine gereği gibi nüfuz edemediklerin­den dolayı bu durum, sahabelerin son derece güçlerine gitti. Mânen rahatsızlık duydukları, hal ve davranışlarından bel­li oluyordu.

        Kendi âleminde böylesine ağır şartlara evet demenin izahını bir türlü bula­mayan Hz. Ömer, huzura varmadan edemedi ve Pey­gam­be­ri­mize, “Sen, Al­lah’ın hak peygambe­ri değil misin?” diye sordu.

        Resûl-i Ekrem, “Evet, ben Allah’ın peygamberiyim” buyurdu.

        Hz. Ömer bu sefer, “Biz Müslümanlar hak, düşmanlarımız olan müşrikler ise bâtıl üzere bulunmuyorlar mı?” diye sordu.

        Resûl-i Ekrem, “Evet, öyledir” buyurdu.

        Bunun üzerine Hz. Ömer, “Bu halde dinimizi küçük düşürmeye niçin mey­dan veriyoruz?” dedi.

        Resûl-i Ekrem, “Ey Hattab’ın oğlu! Ben, Allah’ın kulu ve Resûlüyüm. Al­lah’ın emirlerine aykırı harekette bulunamam. Bu muahede maddelerini kabul etmekle de Allah’a isyan etmiş değilim. O, beni hiçbir zaman zarara uğratma­yacaktır” buyurdu.

        Bu sefer Hz. Ömer, “Sen, bize, Allah’ın nusret buyuracağını, gidip Kâbe’yi hep beraber tavaf edeceğimizi vad­et­miş değil miydin?” dedi.

        Resûl-i Ekrem, “Evet, vadetmiştin. Ancak bu yıl gidip tavaf edeceğimizi söylemiş miydim?” buyurdu.

        Hz. Ömer, “Hayır” dedi.

        O zaman Resûl-i Ekrem Efendimiz, “O halde tekrar ediyorum: Sen muhak­kak Mekke’ye gidecek ve Kâbe’yi tavaf edeceksin” buyurdu.” İbn Hişam, a.g.e., c. 3, s. 331; Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 4, s. 330; Müslim, Sahih, c. 3, s. 1412.

        ”Hz. Ömer, buna rağmen iç âleminde kabarmış duygularını teskin edemi­yor­du.

        Bu sefer Hz. Ebû Bekir’in yanına vardı. “Ey Ebû Bekir!” dedi. “Bu zât, Al­lah’ın hak peygamberi değil midir?”

        Hz. Ebû Bekir, “Evet, o, Allah’ın hak peygamberidir!” dedi.

        “Peki, biz Müslümanlar hak üzere, düşmanlarımız olan müşrikler de bâtıl üzere değiller mi?”

        “Evet, bizler hak üzereyiz, düşmanlarımız ise bâtıl üzeredirler!”

        Bunun üzerine Hz. Ömer, “O halde, dinimizi küçük düşürmeye ni­çin mey­dan veriyoruz?” dedi.

        Sadâkat timsâli Hz. Ebû Bekir, “Ey Ömer!” dedi. “O, Allah’ın Resûlüdür. Bu muahedeyi yapmakla Rabbine âsi olmuş değildir! Allah, onun yardımcısıdır! Sen, onun emrine itaat et!”

        Hz. Ömer, tekrar, “O, bize Medine’de, ‘Beyt-i Şerif’e varacağız, tavaf edece­ğiz’ demedi mi?” diye sordu.

        Hz. Ebû Bekir, “Evet” dedi; arkasından da sordu: “Ama sana, ‘Beytullah’a bu yıl gidecek ve tavaf edeceksin’ diye mi haber verdi?”

        Hz. Ömer, “Hayır” dedi.

        Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, “Sen, muhakkak yakın bir zamanda Beytul­lah’a gidecek ve onu tavaf edeceksin!” dedi.” İbn Hişam, a.g.e., c. 3, s. 331; Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 4, s. 330; Müslim, Sahih, c. 3, s. 1412.

        Çok önemlidir çok…

      • 1okuyucu dedi ki:

        toro;

        —-Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, “Sen, muhakkak yakın bir zamanda Beytul¬lah’a gidecek ve onu tavaf edeceksin!” dedi.” İbn Hişam, a.g.e., c. 3, s. 331; Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 4, s. 330; Müslim, Sahih, c. 3, s. 1412. (senden alıntı)

        eli kılcında gezen Ömer, sözleri Kuranın tanrısı tarafından bile dinlenip gereği yerine getirilirken, herhalde bu andlaşma da sözü dinlenmediği için bu kadar hiddetlenmiştir,

        Muhammedin Hubeydiye anlaşmasını imzalarken eğilip bükülmesi tamamen siyasi bir tavırdır, zaten hristiyanlar Muhammedi peygamber olarak tanımadıklarından, onu üstün bir siyasi zekâya sahip devrimci biri olarak görürler, hani o günkü Müslüman topluluğunu bir Devlet olarak varsayarsak, hayali Devletin Mekkelilerce siyaseten tanındığı sonucunu çıkarabiliriz,

        ayrıca Muhammed, hubeydiye anlaşmasıyla en önemli hasmını (Mekkelileri) by-pass ederek, çevresindeki kabilelere eskiye göre daha rahat saldırabilme fırsatı bulmuştur, yani ganimet yoluyla ekonomik olarak güçlenebilme fırsatı bulmuştur, rahatlıkla din propagandası yapabileceğinden taraftar toplaması da oldukça kolaylaşmıştır,

        sonuçta eskisinden daha güçlü bir hale gelince, Mekke üzerine yürümekten çekinmemiştir ama sonradan Müslüman olan iki kabile arasındaki kan davasını çözmek için de (çözemeseydi hem o iki kabilenin, hemde mevcut inanırlarının gözünde, sorunlara çözüm bulamayan bir tanrıya sahip peygamber olarak gözükeceğinden dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan da olacaktı) eğilip bükülmekten kaçınmamıştır,

        sonuçta, çözüm olarak getirdiği bakara-178, iki kabile arasındaki ödeşmelerde masum insanların telef olmasına sebep olmakla kalmamış, Müslümanlara, cinsiyet ve statü sınıflandırmasına (hür, köle, kadın) dayalı bir toplum modelini getirmiştir.

  48. Seymur dedi ki:

    sayin Serdar Kangil bey yazdiginiz mekaleleri seve-seve okuyorum.Paralel olarak ünlü yönetmen Aaron Russonun ,Rokfeller ailesi hakda verdiyi aciklamalardan sonra öldürüldüyü düsünülen belgesel filmleri ve öylecede Jacque Fresconun Venus projesi ile yakindan ilgileniyorum.Bu proje tum dünya insanlari ,yani hepimiz icin cok önemli.Progede ne kadar para sistemi mevcutsa biz. insanlar kul gibi yasamaya devam edeceyiz diyor.Proje tüm dünya insanlarini birlesmeye davet ediyor.Prezidentsiz ,Basbakansiz ,Senatsiz,Kongresmensiz bir dünyayi tercih ediyor.Evet sayin Serdar bey ve saygideyer site okuyuculari cok rica ediyorum,Jacque Fresconun Venus projesi ile Yootubede tanisin ve destek olun .Buna tüm insanligin ihtiyaci var ,mesela bu projeyle bagli güzel bir mekale yazarsaniz eyer cok yardim etmis olursunuz.Kisacasi evet ne kadar Prezidentlik ,basbakanliq, konqresmenlik senatorluk dünyasinda yasarsak ,birak Suriye ve Iraki tüm dünyada hep kanlar durmadan akicak.Buna bir dur demenin ,son vermenin tam zamani geldi artik.Rusiya ,Fransa ,Avstriya ülkeleri artik yeteri kadar bu projeyi desteklemekteler.Sunu bizlerde yapa biliriz .Cok rica ediyorum insanliga katkida bulunalim.Tesekkürler .

  49. MaMaLi dedi ki:

    Kısaca,adam,yemiş,bol bol (nebiz)içmiş,akraba kadın ve kızlarını vede,9 yaşında aişe,12,yaşında(yahudi)cümeyre 13 yaşında(hristiyan)maria,becermiş,bunları yaparken suç ortağı olarak,Allah’ı,ortaya koymuş))eğer varsa o allah muhammedin 7 ceddini beller)))

  50. kadir dedi ki:

    sayın ramsteinn…

    “müntakim, melekleri cinleri insanları kısaca herkesi sınıflandırmış. bu nasıl intikamdır ki bazı insanları köle olarak yaratmış,köle olarak bir hayat vermiş. bu insanlar tanrıya “bizim suçumuz neydi?” diye sorduğunda acaba tanrınız nasıl bir cevap verecek aklım almıyor.

    NAHL-75
    Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir: Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah’tır, fakat çoğu bilmezler.” sizden alıntı…

    ayetin içeriğini zerre kadar anlamıyosun… allah kuranda “biz bu kuranda hertürlü şeyi nice örneklerle açıkladık.” ifadesini kullanır.. işte bu ayetlerde o örneklerden biridir..

    nahl 75. ayette “hiçbirşeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan” ifadesi putları, nimetleri gizli ve açık sarfeden kimse ise allahı temsil ediyor… yani bu örnek temsilidir… yüce allah anlayana şunu ifade ediyor.. “yaradılış bakımından aynı olan hizmetçi ve hür bir insan topluma fayda bakımından eşit olmayacaksa, allahın dengi olmayan hiçbir şeye gücü yetmeyen putlar nasıl allaha eşit olabilir.. herkesin rızkını rahman olan allah verir.. ayetin sonunda zaten buna vurgu yapıyor.. “hamd ler allahındır”

    nahl-76. ayette ise yine sağır ve dilsizler putları, adaleti emreden, doğru yolda olan kişi ise allahı temsil ediyor.. ve insanlara böyle örnekler veriyorki düşünsünler.. böyle insanlar nasıl birbiriyle eşit olmayacaksa. allahın dengi olmayan putlarda allaha eşit olamazlar.. tek hükümran arş sahibi allahtır.. ondan başka ilah yoktur..

    • rammsteinn dedi ki:

      kadir
      tanrı köle kelimesini ile putları işaret ediyor diyorsunuz. diyelim ki siz haklısınız. tanrı böyle demek istedi. peki neden sizin tanrınız şöyle bir cümle kurmak istemedi?
      -hiçbirşeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan putlar ile , nimetleri gizli ve açık sarfeden ben bir olurmu?
      yada kısaca

      – putlar ile ben hiç bir olurmuyum?
      tanrı neden böyle anlaşılır bir cümle kurmak yerine sağ gösterip solu demeyi çalışıyor? arapça dilinde böyle bir cümle kurulamıyormu?
      hangi ayeti konuşsak “şuraya işaret ediyor, buraya işaret ediyor” diyorsunuz. bu kitap kendisi için apaçık diyor sizde “kuranı herkes anlayabilir” diyorsunuz. nahl 75 ayetini kim okursa okusun ortada bir köle kelimesi varsa köle olarak anlar.kimse sizin gibi “burada köle olarak putlar denmek isteniyor” demez. sadece sizin gibi ayetin islam ile köleliği bağdaştırmak istemeyenler ayeti bir yerlere çekmeye çalışır.

      soru basit. neden tanrı basit cümleler yerine mecaz anlamlar kullanıyor?
      cevapta basit. “tanrının takdiri”

      çalmayın, çırpmayın , kimsenin hakkını yemeyin gibi ayetlerde tanrı mecaz kullanmıyor. ama nerede insan ahlakına,bilime,mantığa ters düşen ayet varsa tanrı mecaz ayet kullanıyor.

      mantık şu
      trafik kazası olur. kişi kurtulursa “allah korumuştur”
      kişi ölürse “vadesi dolmuştur”

      nabza göre şerbet vermek. başka bir şey değil.

  51. kadir dedi ki:

    sayın rasmteinn

    “soru basit. neden tanrı basit cümleler yerine mecaz anlamlar kullanıyor?
    cevapta basit. “tanrının takdiri””

    allah insanları düşünmeye davet ediyor… zaten bir çok ayette allahtan başka ilah yoktur sözünü açık açık söylüyor… bu ayette ise “allahtan başka ilah yoktur” ifadesi misaller getirerek anlatıyor.. ki insanlar düşünüp kavrayabilsinler.. bu benzetmeleri kuranın bir çok ayetinde görebilirsiniz..

    “mantık şu
    trafik kazası olur. kişi kurtulursa “allah korumuştur”
    kişi ölürse “vadesi dolmuştur”” sizden

    bu mantık allaha iman edenler için geçerlidir.. sizin için değil… eğer allaha iman ediyosanız.. bu ifade mantıklıdır.. etmiyorsanız mantıksızdır… siz öz annenize anne demeniz mantıklıdır.. anne dememeniz mantıksızdır.. anneniz olduğuna inancınızla doğru orantıldır.. işte buda böyle…

    insanın elinde olmadan başına gelen herşey allahtandan… hayatıda, ölümüde yaratan odur..
    kişi vefat ederse bu dünya hayatındaki imtihanın bitmesi demektir.. eğer bu kazadan kurtulursa, ya allahtan bir hatırlatma-uyarı- imtihan, yada allahtan gelen bir cezadır..

    mantık çok basit… ölümün ve hayatın allahtan geldiğine inanıyorsan eğer. insanın bir kaza sonucu vefat etmesininde allahtan emri olduğuna inanırsın..

  52. quarty123 dedi ki:

    Bu yazıyı hangi cüretle yazabiliyorsun? Ya müslüman değilsin ya da önündekileri göremeyecek kadar körsün. Hz. Muhammed’in dünyaya getirdiği yenilikleri tam bilen biri burada saysa hiçbirini kafan basmaz aslında. Bilip bilmeden yazılar yazıp insanların kanına girip kafasını karıştırmaya hakkınız yok. Eğer inanmıyorsan bana ne. Ama bunu kafası karışan insanlara sunup onun fikirlerini değiştiriyorsan ben buna müdahale ederim. Senin bu anlattıklarını hiçbiri doğru değil belki sen de biliyorsun. Bunlar sadece bazı yobazların uydurduğu şeyler.

    Peygamberimizin zamanında neler olup bittiğini güvenilir kaynaklardan okudun mu hiç? O dönemin cehaletini gördün mü? Peygamberimizin bununla nasıl savaştığını? O dönemde mi yaşadın ki bunları yazabiliyorsun? Zaman makinesini falan mı buldun? Ne tür bir cesaret anlamıyorum ki. Acıyorum size. Cahilliğinize acıyorum

    • NURİ BABA dedi ki:

      Sevgili quarty123 ; size yanıt verebilmeyi çok isterdim ama yazınızda çürütülmesi gereken bir fikir bulamayınca, ben de sizin gibi geyik muhabbetinde karar kıldım..

      Nasılsınız ? Çoluk çocuk nasıllar ? Umarım bir sıkıntı yoktur…
      Bu sıralar Rusya ile ufak (!) bir anlaşmazlığımız oldu ama siz takmayın kafanıza, ağırlık yapabilir…

      Dünyanın en büyük mutluluğu, insanın sevdiği ile bir kır kahvehanesinin tahta sandalyelerinde oturup, ince belli bardakla, demli çay tadında muhabbet edebilmesidir değil mi ?

      Ne yazık ki bunu da yaptırmıyorlar insana…Tahta masa ve sandalyeleri de çalmışlar..

      Kimler mi ? Ben bilemedim ama siz illa ki biliyorsunuzdur..Elbette bu her şeyi bildiğiniz anlamı taşımamaktadır…Bilmediğinizi de , bildiğini düşündüğünüz kişilere ihale etmeyi iyi biliyorsunuz..

      “Hz. Muhammed’in dünyaya getirdiği yenilikleri tam bilen biri burada saysa hiçbirini kafan basmaz aslında.”..diyorsun…

      Siz niye bilmiyorsunuz ?
      Madem bilmiyorsunuz, “”… bunu kafası karışan insanlara sunup onun fikirlerini değiştiriyorsan ben buna müdahale ederim..”” diyebilecek kadar bilgiyi nereden edindiniz…?

      Siz bu sitenin yetkinliğini ve yüksek bilgi birikimini ve de aydınlığa açılan kapı olduğunun ayırdında mısınız ?

      Değilsiniz…Olsaydınız, bu siteye kafası karışık kişilerin girmediğini bilirdiniz…

      Örneğin ; dinleri savunan insanların kafaları karışık mı ?
      Sizin kafanız karışık mı ? Hep hayır diyorsunuz değil mi ?

      Peki, benim gibi 66 yaşında ki ateist bir ihtiyarın kafası karışık mı ?
      Siz hiç kafası karışık bir deist, bir agnostik, bir ateist gördünüz mü ?

      Diyorsunuz ki ; ” Senin bu anlattıklarını hiçbiri doğru değil..”, ..
      Bu sizin fikriniz..Kabul edeceğiz de, sayın yazarın yalanlarının (!) doğrusu ne acaba ? Siz biliyor musunuz ?

      Hiçbir şey bilmiyorsunuz…Belki yaşadığınızın bile farkında değilsiniz…Zira yaşamak nedir, özgür olmak nedir, biat eden kişilerin zavallılığı nedir, bilmiyorsunuz…

      Eğer bilseydiniz “” O dönemde mi yaşadın ki bunları yazabiliyorsun? Zaman makinesini falan mı buldun? Ne tür bir cesaret anlamıyorum ki. Acıyorum size. Cahilliğinize acıyorum.””…diyecek kadar abesle iştigal etmez ve bizleri canımızdan bezdirmezdiniz…

      Zira büyük insanlar fikirlerle, normal insanlar olaylarla, sizin gibi küçük insanlar da kişilerle uğraşırlar…

      Bir sayfa yazının içinde çürütebilecek bir konu, bir paragraf, bir cümle bulamayacaksınız ama yazana saldırarak aklınızca kendinizi doyuma ulaştıracaksınız…

      Evet, demek bazı şeyleri bilmek için o dönemde yaşamak gerekmiyormuş değil mi ?

      Örneğin, sevgili peygamberiniz iki ay mağarada kalıp çıktığında da Cebraille görüştüğünü ve Tanrının elçisi ünvanını aldığını anlattığında hemen inandınız…
      Neden ? İnandınız, zira o anda sizde o mağaradaydınız…!!!

      23 yıl vahiy geldiğinde de hep yanındaydınız..
      Örneğin ; kalabalık ve Muhammedi seven bir grup Muhammedin evinde sohbet ederlerken , birdenbire Kur’anın tanrısı tarafından vahiy geliyor ve “””Peygamberinizi fazla rahatsız etmeyin..Konuları uzatmadan , yani kafa ütülemeden evden defolup gidin””” diyerek, Peygamberin kapı görevlisi olduğunu da beyan ediyor…Ben öyle biliyorum ama…

      Siz yine yalancı olduğumuzu söyleyeceksiniz değil mi ?
      Madem ki yalan söylüyoruz, Siz orada değil miydiniz, doğrusunu söyleyiverin de öğrenelim…

      Çok sevdiğim F.Kafka’nın sözünü bir kez daha yineleyeceğim…

      “Sizinle beyinlerimiz savaşsın isterdim…Ama görüyorum ki, siz silahsızsınız”….

      Saygılarımla…

      • rammsteinn dedi ki:

        sevgili nuri baba
        bir pazar geyiği de ben yapayım.
        dünyada son yüzyılda bilimin hızla ilerlemesini görünce kendime hep soruyorum. bikaç yüzyıl sonra insanlar ne durumda olacak? evrenin tüm sırları ortaya çıkacak atom ile bilinmeyen herşey bilinecek belki sonsuz bir yaşam bulunacak. peki ya sonra? insanlar diyecek ki
        “laboratuvar da kendimize bir evren yaratalım.oluşacak evrende sayısız gezegenin içinde oluşacak canlıların gelişimini izleyelim”
        zaten şu anda bilimadamları bilgisayar ortamında sanal evrenler yaratıyor. bir fanus içerisinde bir evren. bazı gezegenlerde hayat var. bu oluşan canlıların birisi insan gibi bilinç sahibi olacaktır. illa ki o da kendini tanrıyı sorgulayacak. süreç tıpkı bizim dünyamızda ki gibi ilerleyecektir. birisi çıkıp “ben tanrıdan haber aldım bana itaat edin” diyecek yoğurdun kaymağını yiyecektir.
        .
        belki de yaşadığımız evrende başka bir canlının elinin içindeki fanusta. onlarda tanrıyı sorgulamak istemiş olabilirler. belki onarın içinden birileri de peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkmıştır. biriside fanus içindeki evrenimizde bizi gösterip “bakın her bilinçli canlı tanrıyı sorgulamış ve bunu istismar eden birileri çıkmıştır” demiştir.
        paralel evren teorisi,hologram evren teorisi ve benim teorim:)
        belki birisi birgün fanusun kenarından kendine bakan birsini gördüğünde onu tanrısı kabul eder. elindeki fanustan kendisine bakan canlı ve tanrısı gözgöze gelince ne olacak? tanrı belki “bu canlı bana zarar verebilir” diyerek fanusu imha edebilir. bu da evrenin kıyamet anı olur.

        uçuk kaçık fantezi olarak gözükebilir. ama cernde yapılan higgs bozonu araştırmaları bilimin nereye vardığını çok güzel gösteriyor. atomlar birbiriyle çarpıştırılıp minik karadelikler oluşturulabiliyor.

      • NURİ BABA dedi ki:

        Sevgili Dost ; öncelikle seni sevgiyle selamlamak geçti içimden ve onu belirteyim istedim…

        Ve uçuk kaçık fantezini ciddiyetle okudum ve büyük keyif aldım…

        Bilim insanları, 4 Milyar Işık Yılı uzaklıkta bir “Kara Delik” buldular…Elbette bu delik fare deliği değil…Kim bilir kaç ışık yılı genişliğindedir…

        Peki, o Kara deliğin arkasında ne var ?
        Yeni bir evren mi ?
        Farklı bir sonsuzluk mu ?
        Yoksa yine çeşitli boyutlarda galaksiler mi ?
        Bilinmiyor…

        Fanus örneğin çok sevimli…
        Birisi bu fanustan bakanı görüp, onu tanrı olarak veya fanusu yaratan olarak değerlendirebilir…
        Tamam kabul edeceğim de, aklımın almadığı ve bir türlü bir yerlere yerleştiremediğim Tanrı denilen hayal ürünü…

        Tanrıyı ister manevi olarak – ki, böyle olması zaten olmaması anlamı taşır – ister maddi olarak sonsuz evrende bir yerlere yerleştirmek istiyorum ama bir türlü olmuyor…

        Bir insan gibi tasvir etmeye çalışıyorum ve Samanyolu gibi büyük galaksileri onun kolları olarak ve güneş sistemlerini parmakları olarak ve sonsuzluğu da gövdesi olarak tasvir ediyorum…

        Ve ancak böylesi bir yaratıcının sonsuzluğu yarattığına çok küçük olasılıkla belki “evet” diyebiliyorum…

        Neden ? Böylesi bir yaratıcının bana hiç bir zararı olmaz…Olması veya olmaması bir şeyi değiştirmez…Bu arada agnostisizme kayıyormuşum gibi ama sadece bir tasvirdi…

        Ama böyle bir tanrı ne yazık ki yok..

        Eğer olsaydı, öncelikle Kur’anın Allah’ını yok ederdi..Ben dünyayı yarattım, içine de çeşitli canlılar koydum ve onların kısacık yaşamlarını mutlulukla geçirmelerini istedim…Ama Kur’anın Allah’ı diye biri çıktı ortaya, gönderdiği elçilere verdiği tek talimat “Öldürün”…Herkesi öldürün…Öldürecek canlı bulamıyorsanız, kendinizden olanları da öldürün, senin mezhebin farklı diye bahane bulup yine öldürün…

        Her şeye gücünün yettiği yalanını söyleyerek, insanlara dünyayı zindan eden tanrıyı asla yaşatmam derdi…

        Keşke olsaydı da diyebilseydi…

        Bizde şans yok ki…Ya Denizi yarar, ya bir kızcağıza erkeksiz doğum yaptırır, ya da ay’ı yarıp yapıştırır falan ama insanevladına topluiğne başı kadar yararı yoktur…

        Sadece kendisini satanları nemalandırır…

        Seni bir kez daha sevgiyle selamlıyorum dostum…!!!

  53. Örtbas seçici algı yani teknik tabirle “küfr” yazısı. Olgu seçkisi ara sıra güzel yazılar var. Ama ya ekmek yediğiniz odaktan ya da geçmişteki travmatik bir takım olgular kaynaklı bir şartlanmayla böyle yazmışsınız. iftira dolu, bazen de malesef böyle.

    EE tabi kendi ve bşakalarının zanlarına uymak şeklinde bir özelliği de var bu gibi yazıların.

    “Bir dini başka dinle değiştirmekte ne fayda var” diyor salak mısın. ne alaka, olayı nasıl ele alıyor. “Bizden veya değilsin” olayı vardır, yani “köleleri ezen öldüren alaycı ve livata-erkek üstünlükçü ehlinden” misin, değil misin sorusunun cevabı muıhammed’den olmaktı.

    Benediktinize tükürdüğüm, tam bir gerizekâlı o.

selim için bir cevap yazın Cevabı iptal et