İSLAM’IN YÜZ KARALARI

İslam tarihinin yüz akları olduğu gibi yüz karaları da vardır. Yunus Emre, Mevlana gibi kişiler yüz akları olarak müslümanların sürekli dilindeyken Yezid, Muaviye gibileri de yüz karaları olarak dilden, gönülden uzaktırlar. Bu yazımızda yüz karaları olanları ele alacağız. İslam’ın kurucusundan sonraki 4 halife içinde en çok eleştirilen Ömer ve Osman’ı bu değerlendirme dışında tutup diğer İslam’a kötü etkisi olan tarihi kişileri gözden geçireceğiz. Bunların bazıları dinciler tarafından kamufle edilir, iyi tarafları öne çıkarılarak olumsuz yanları görmezden gelinir. Bu konuda ilk örnek 5. halife Muaviye’dir.

ERKEN İSLAM DÖNEMİNİN YÜZ KARALARI

MUAVİYE

Muaviye, Emevi sülalesinden Kureyş lideri Ebu Süfyan’ın oğludur. Annesi, müslümanların gözünde büyük cengaver olan Hamza’yı öldürttükten sonra ciğerini yiyeceğine yemin etmiş ve bunu gerçekleştirmiş olan meşhur Hind adlı kadındır. Ne var ki bu kadın daha sonra İslam peygamberinin kayınvalidesi olmuş ve oğlu da, torunu da, torununun oğlu da halife olup İslam’ın başına geçmiştir.

Ömer döneminde Şam valisi yapılan Muaviye, aynı  sülaleden olan Osman’ın zamanında palazlanmış, topraklarını ve nüfuzunu genişletmişti.  Kendisine sadık askerlerden oluşturduğu güçlü Suriye ordusu sayesinde iktidarını güçlendirmiş, adeta devlet içinde devlet olmuştu. Ali’nin halifeliğine biat etmemiş, Osman’ın öldürülmesinden Ali’yi suçlayıp cephe alarak İslam’daki en büyük bölünmeye ve iç savaşa neden olmuştu. Sıffin Savaşı ve hakem hilesi ile hilafeti gaspedip saltanatını kurmuştu. Bu kanlı bir saltanattı. Çünkü en büyük icraati, Ali’nin aleyhinde iftira  kampanyaları yürütüp, sevenleri üzerinde zulüm uygulamaktı. Irak’ta Ali yanlısı yüzlerce insan öldürüldü. Binlercesi üzerinde baskı n oluşturuldu.

Muaviye’nin İslam’a en büyük kötülüğü ise ölümünden önce kendisinden daha zalim olan oğlu Yezid’i halife tayin etmesidir.

YEZİD

Yüz karaları içinde 1. sırayı kimseye kaptırmayan Yezid, İslam liderleri arasında en zalim ve en baskıcı olanıdır. Döneminde Kerbela katliamıyla ehlibeytin, Harra katliamıyla sahabenin kökünü kuruttuğu öne sürülür. Yezid’den öylesine nefret edilmiştir ki ismi hakaret ve küfür olarak kullanılagelmiştir. Çocuklara Yezid ismi verilmemiş, Ebu Yezid Bayezit’e dönüştürülerek Yezid’in babası anlamında Muaviye kastedilmiştir. Muaviye döneminde başlayan Türk topraklarına saldırılar Yezid döneminde yağma ve talana dönüşmüştür.

HACCAC

Adı Haccac-ı zalim olarak tanınacak derecede acımasız bir katliamcıdır. Emevi İslam devletinin ırak valisidir. Halife Abdülmelik  kendisine biat etmeyen Abdullah bin Zübeyr sorununu ortadan kaldırma görevini Haccac’a verir. Mekke’yi kuşatan Haccac, şehri ve Kabe’yi mancınıkla topa tutar. Müslümanları hunharca kılıçtan geçirir. Abdullah’ın kafasını kesip Suriye’ye gönderir. Haram ayda haram kılınan bir bölgede kan dökmekten, Allah’ın evini taşa tutmaktan ve Kabe’nin içine sığınan insanları bile katletmekten çekinmeyen Haccac’ın kan dökücülüğü bununla kalmaz. Türklere olan saldırı ve katliamlar onun zamanında yoğunlaşır. Horasan’ı defalarca kez yakıp yıkar, talan ettirir.

KUTEYBE

Horasan alındıktan sonra Halife Abdülmelik’in Horasan valisi yaptığı Kuteybe bin Müslim Türk katili olarak ün yapmıştır. Tarihte onun kadar Türk katliamı yapan, onun kadar Türkleri köle pazarlarında sattıran biri olmamıştır. Talkan ve Curcan katliamlarında 80 binden fazla Türk kesilmiştir. Türklerin kesik kafalı gövdeleri kilometrelerce yol boyunca ağaçlara asılarak sallandırılmıştır. 10 bin’den fazla küçük yaşta kız vçocuğu ve kadın köle yapılmış, cariye olarak pazarlanmıştır.

Harzemli ünlü Türk bilgini Biruni, Harzem’deki uygarlığın yok edilişini şu şekilde anlatır.

“Kuteybe, her çareye baş vurarak Harzemlilerin yazılı dilini bilenleri, geleneklerini koruyanlarını, bütün bilginleri öldürttü, böylece herşey karanlıklara gömüldü. İslam Harzemlilerin içine girerken, onların tarihi hakkında bilinenleri artık öğrenme olanağı bırakmadı.”

Katliamların başı olan Horasan valisi Kuteybe’ nin Türkler için şu sözleri ibret vericidir;

“Vallahi eğer benim ömrümden üç söz söyleyecek kadar zaman kalmış olsa (Türkler için) derim ki;
Uktülühü.. Uktülühü.. Uktülühü… ( Hepsini öldürün.. hepsini öldürün.. hepsini öldürün..)”

Emevi halife ve valilerinin geneli aynıdır. İçlerinde methi yapılacak tek kişi yoktur. Emevileri diğer bir Arap aşireti olan Abbasiler yıkar ve başa Muhammed’in amcasının soyundan gelen Ebul Abbas geçer.

EBUL ABBAS

90 yıl süren Emevi iktidarı yıkıldıktan sonra büyük bir kin ve intikam duygusuyla hareket eden halife Ebul Abbas acımasız yöntemlerle Emevi soykırımı başlatır. Nerede Emevi varsa öldürülür. Ya da hileli metotlar uygulanır. Ziyafetler tertip edilip davete katılanlar hunharca katledilir. Bunlar yapılırken Emevilerin yaptığı zulümler sebep olarak gösterilir ama Ebul Abbas ve Abbasilerin zulmünün Emevilerinkinden aşağı kalır yanı yoktur. Katliamlarda özellikle amcaları başroldedir.

Bu intikam duygusu ve zulmün vardığı nokta ölmüş halifelerin mezarlarının kazılmasına kadar varır. Emevi halifelerinin cesetlerin yakılır ve hatta dışarı çıkarılıp asılarak teşhir edilir. Abbâsîlerin bu kıyım hareketi çoğunlukla Emevîlere karşı yapılmışsa da, bunların dışında Abbâsî ihtilal hareketinde üstün görevler almış komutanlar ve amca çocukları olan Ali oğulları da nasiplerini almışlardır. Kendisine cömert anlamına da gelen Es-Seffah lakabını takan Ebul Abbas’a korkunç katliamları nedeniyle Es-Seffah lakabı kan dökücü anlamında  kullanılmıştır.

EL-MANSUR

Ebul Abbas’tan sonra halifeliğe amcası Mansur geçer. Emevi soykırımının başta gelen katillerinden olan Mansur’un ilk işi, o dönemin büyük komutanı, Emevi iktidarına karşı yapılan ihtilalin örgütleyicisi ve lideri, halk kahramanı Ebu Müslim Horasani’yi hile ile davet edip katlettirmek olur.  Aşırı cimriliği ve zalimliği ile ün salmıştır. Onun zamanında da Ali sevenler büyük zulüm görmüş ve katliamlara maruz kalmışlardır.  Şiiler, Mansur’un öldürdüklerinin kafalarından müze yaptığını iddia ederler. İmam Cafer-i Sadık  onun döneminde defalarca hapse atılmış ve zehirlenerek öldürülmüştür.

Mansur’un zulmüne uğrayanlardan  biri de Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife’dir. Mansur tarafından hapse atılıp işkence gördükten sonra zehirlenerek öldürülmüştür.

Buraya kadar ele aldıklarımız Erken İslam döneminin yüz karalarıydı. Devamındaki halifeler de bu anlatılanlara benzer niteliktedir. Yazının uzamaması için tümünü ele alamıyoruz. Bunlar içinde yüz akı olarak sunulacak bir isim bulmak olanaksızdır. Gerçi gerici dincilerimizin önemli bir kesimi bu yüz karalıklarını görmezden gelme ve iyi taraflarını öne çıkarma pişkinliği içindedir. Öyle ki bu yüz karalarının çoğunun isimlerini telaffuz ederken başına Hz. koymaktan ve radiyallahü anhü demekten de sıkılmazlar.

YAKIN TARİHİMİZİN YÜZ KARALARI

MUHAMMED BİN ABDÜLVAHHAB

18. yüzyılda yaşamış olup Vahhabiliğin kurucusudur. İbni Teymiyye’nin görüşlerinin katı uygulaması olan ve aşırı Hanbeli akımı olarak da nitelen Vahhabilerin yaptıkları da Emevilerden aşağı kalır değildir. Onlar da başta Şiiler olmak üzere birçok kesime katliam düzenlediler. İbni Abdülvahhab, müslümanların şirk içinde olduklarını, şirk yapanların can ve mallarının kendisine inananların tasarrufunda olduğu fetvasını vererek katliamların emrini vermiş oldu. bu fetva sonucu kazanacakları ganimetlerin hesabıyla kendisine katılımlar sağladı ve ganşmet uğruna katledilenlerin sayısı da sürekli arttı. İngiliz ajanı da olduğu iddia edilen İbni Abdülvahhab Osmanlıya karşı Vahhabi İsyanlarının da başlatıcısı oldu.

V. MURAT

Osmanlı padişahları ve halifeleri içinde en az süre ile tahtta kalanıdır. Abdülhamit’le kardeş olup, Abdülaziz’in tahttan indirilmesiyle başa geçirilmiştir. Padişahlığı 3 ay sürmüş, akli dengesinin bozulduğu gerekçesiyle saltanatına son verilmiştir. Edebiyata ve şiire çok ilgiliydi. Piyano çalar, batı stilinde besteler yapardı. Mason olarak bilinir.  Şehzadeliği sırasında 27 yaşındayken masonluğa kabul olunmuş ve Proodos locasında tekris edilmiş. İslam açısından yüz karalığı ve rezaleti düşünebiliyor musunuz? Koskoca Osmanlı İmparatorluğunun taht varisi, İslam halifesi olacak olan şehzade, gözleri bağlı ve boğazına kılıö dayanmış olarak masonlar önünde diz çöküp yemin ediyor.

ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI

Gelenekçi gericiler tarafından büyük ehli sünnet alimi, büyük evliya olarak tanıtılan Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın en büyük eseri olan Marifetname, gelenekçi olmayan İslamcılar tarafından Rezaletname olarak adlandırılır. Eserinden bir paragraf:

Melekleri Korkutan Yakut Gözlü Yılan

Bütün bu saf saf olan meleklerin ötesinde bir büyük yılan vardır. Arşı azamı başı kuyruğunun üzerine gelmek üzere çevrelemiştir. Başı beyaz inciden, bedeni sarı altından ve gözleri kırmızı yakuttan yaratılmıştır. Her bir tüyünün dibinde bir meleğin tespih ettiği yüz bin kanadı vardır. Bu sarı yılanın tespihinin sesi diğer bütün meleklerin tespih seslerini bastırarak onlara korku verir. Ağzını açtığı zaman gökleri ve yeri bir lokma etmesi mümkündür. Eğer o büyük yılana ilham olunmasa idi, onun sesinin heybetinden bütün mahluklar helak olurdu.

ŞEYH ABDÜLAZİZ BİN BAZ

Suudi Arabistan’ın baş müftülerinden olan bu şeyhin bilim karşısında düştüğü rezalete sebep olan fetvası şöyle:

Tarih: 1975
Kaynak: “Dünya’nın Sakin Güneş’in Hareketli Olduğuna ve Gezegenlere Çıkmanın İmkansızlığına Dair Akli ve Hissi Deliller”adlı kitabı.

Kim dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ederse küfür ve delalete düşmüş olur. Çünkü bu iddia hem Allah’ın, hem Kuran’ın, hem Peygamber’in reddidir. Bunu iddia eden kişi tövbeye davet edilir. Ederse ne ala! Aksi takdirde kafir ve dinden dönmüş bir kişi olarak öldürülür ve malı da Müslümanlar’ın hazinesine katılır.

Eğer ileri sürdükleri gibi Dünya dönüyor olsaydı ülkeler, dağlar, ağaçlar, nehirler, denizler bir kararda kalmazdı. İnsanlar batıdaki ülkelerin doğuya, doğudaki ülkelerin batıya kaydığını görürlerdi. Kıble’nin yeri değişir, insanlar kıbleyi tayin edemezlerdi. Velhasıl bu iddia sayması uzun sürecek birçok nedenden dolayı batıldır.”

VE GÜNÜMÜZÜN YÜZ KARALARI

Son yüzyılda yüz karaları öylesine çoğaldı ki, bunların tümünü ele almak için kitap yazmak gerekir. Günümüzün diğer yüz karalarını ise zaman zaman tartışıyoruz. Bunların başında İslami terör örgütlerinin liderleri geliyor.  Tabi ayrıca mucize şarlatanları da var. Said-i Nursi, Humeyni, Taliban, Usame Bin Ladin, Fetullah, Motorcu Adnan, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz, Hüseyin Ölmez ve Cüppeli gibi gündemimizde sıkça yer  almış isimler içinde yüz karası çok ama yüz akının var olup olmadığına varın siz karar verin.

Ayrıca yazıda  ismi geçenlerin dışında, yer verilmesi gerektiğini düşündüğünüz kişileri ve yüz karalık sebebini de yazarak yorumlarınızla katkıda bulunabilirsiniz.

Serdar Kaangil

Kaynakça:

  • Ibnul Esîr, el Kamilu’tTarih,
  • Taberi, Tarih-i Taberi
  • İslamda Siyasî Ve İtikadî Mezhepler Tarihî Prof. Muhammed Ebu Zehra
  • Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname
  • Bahriye Üçok, İslam Tarihi, Emeviler ve Abbasiler

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Din içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

57 Responses to İSLAM’IN YÜZ KARALARI

  1. yusuf a. dedi ki:

    yazar haricileri,selçukluları,osmanlıları ve günümüzde din adına cinayet işleyen örgütleri yazmayı unutmuş.hepsi birbirinden beter.

  2. yusuf bilge dedi ki:

    UYDURMA HADİSLER …. İSLAMIN KARA BOYASI !
    İslam’ı, Siyasi çıkarı için kullanmak isteyen İlk Siyasiler, Bu Yolun temelini attılar. –Sahabeden başlayarak- bazı “Ravilere” bunun işçiliğini yaptırdılar. İslam Alimleri; -İslam’a, gerçekten bağlı olan bazıları da dahil- Hadis ilmi açısından (Senetlerin sağlamlığı, Ravilerin güvenirliği, … vs. vs) göre, İnce eleyip-Sık dokuyarak(?) sahihlerini seçtiler… Sahih Hadis kitapları ile bizlere kadar ulaştırdılar… Fakat, “Kuran’a-Akla uygun mu?” bu soru; cesaret edilip sorulamadan. Bu günlere gelindi…
    Ve Bizde gereğini yapıp, tepe-tepe kullanıyoruz.

    Nasıl mı…?

    Devamı için:

    http://www.hanifdostlar.net/forum_posts.asp?TID=912

  3. yusuf bilge dedi ki:

    BAZI ÖNEMLİ HADİS UYDURUCULARI
    Peygamberimiz’in hadisleri, eğer Kuran-ı Kerim gibi dinin te-mel bir kaynağı ve her Müslüman’ın bilmesi ve uyması gereken bir esas olsaydı, Peygamber’imiz kendinden sonrakilere ulaşması için sahabeden bunların hem yazılmasını, hem ezberlenmesini isterdi. Peygamberimiz’in bunu istemek bir yana, hadislerin yazımı-nı yasakladığını daha önceki bölümlerde gördük.

    Devamı için:

    http://www.kurandakidin.net/bolumler/12bazionemlihadis.htm#atinkandir

  4. yusuf bilge dedi ki:

    DİNE SOKULAN İLAVELERİN, HADİSLERİN UYDURULMA SEBEPLERİ

    http://www.kurandakidin.net/bolumler/05dinesokulanilaveler.htm

  5. yusuf bilge dedi ki:

    ARAP MİLLİYETÇİLİĞİ VE TÜRKLER HAKKINDAKİ UYDURMALAR
    Bundan önceki bölümde de gördüğümüz gibi dürüstlük, din adına mücadele, üstün ahlak, ibadetlerde titizlik, Allah’ı çok anma gibi Kuran’daki sünnetler bizleri bağlayan yegane sünnetlerdir. Oysa Emeviler ve Abbasiler sarık, cübbe, sakal, yerde elle yemek, kadınların haklarını kısıtlayan uygulamalar gibi Kuran’da yer almayan birçok konuyu Peygamber sünneti diye ibadet gibi halka yutturmuşlardır. Bu yutturmacanın en önemli sebeplerinden biri Araplar’ın örf, adet, kadına bakış açılarını dinselleştirerek Arap olmayan Müslümanlar’ı da Araplaştırmaktı. Eğer ki bu örf ve adetler dinsel kisveye sokulup kitlelere sunulmuş olmasaydı kimse Arapların örf ve adetlerini benimsemeyecekti. Fakat kitlelere Arap örf ve adeti başlığında değil de Peygamber sünneti, sevap kazanmanın yolu, İslam’ın şartı tipi başlıklarla sunulan bu örfler Arap olmayan milletlerin Araplaştırılmasını sağlamıştır. Bugün Türkiye’deki birçok cemaatin hatta milliyetçi geçinen çevrelerin bu örf ve adetleri Araplar’dan bile daha şiddetle savunması Arap milliyetçiliğinin bu taktiklerinde ne kadar başarılı olduğunu göstermektedir. Abbasi döneminde kaleme alınan Buhari, Müslim gibi Ehli-Sünnetin benimsediği hadis kitapları, yine aynı dönemde kurulup, yayılan Hanefi, Şafi , Maliki, Hanbeli gibi mezhepler Arap milliyetçiliğini kitlelere sünnet ve sevap nitelendirmeleriyle yutturmuşlardır. Emevi ve Abbasi döneminin bu eserlerinde ve mezheplerinde dinin nasıl Araplaştırıldığının, Kuran’ın önüne nasıl ciltlerle eserler konduğunun izahlarını bundan önceki bölümlerde yaptık. Ne yazık ki kitleler, mezheplerin Kuran’da geçmeyen binlerce izahı, nasıl din diye yutturduklarının ve bu yutturmaların büyük bir kısmının nasıl Arap örf ve adetlerinin dinselleşmesi olduğunun farkında değillerdir.
    ARAPÇANIN KUTSALLAŞTIRILMASI
    Halkların yıllarca cahil kalmasının ve bu oyunların farkedilmemesinin en önemli sebeplerinden biri Kuran’ın Türkçe’ye ve diğer dillere tercüme edilmesinin yasaklanmasıdır. Böylece din Araplar’ın ve Arapça bilen küçük bir azınlığın tekelinde kalmıştır. Halka Kuran yerine ilmihal kitaplarındaki din öğretilmiş, halk da ilmihal kitaplarında okuduğu bilgilerin birçoğunun Kuran’da yer almadığını tespit edemediğinden, gerekli çıkarım ve eleştirileri yapamamıştır. Ayrıca mezhepten ayrılanlara da despotça ceza uygulamaları konmuş, böylece tahrif edilmiş ve Araplaştırılmış İslam korumaya alınmıştır. Hıristiyanlığın Ortaçağ’da İncil’in Latince’den başka dile çevrilemeyeceğini savunan, dinini mezhepçi papazların ellerine teslim eden zihniyetiyle, Kuran’ı Türkçe’ye ve diğer dillere çevirttirmeyen, böylece dini mezhep imamlarının tekelinde tutan zihniyet tamamen aynıdır. Kuran’da namazın ve diğer hiçbir ibadetin Arapça yapılması şeklinde bir emir verilmemişken, kişilerin anladıkları dilde Allah’a yönelip daha fazla yakınlaşmasını engelleyen hep Arap milliyetçiliğinin etkisiyle türemiş, mezhepçi Ehli Sünnet anlayışıdır. Bunlar Arapça’nın cennet dili olduğu ve kutsal olduğu şeklinde uydurma hadislerle diğer milletleri sömürüde en önemli unsur olan dil hakimiyetini kurmaya çalışmış ve büyük oranda başarılı olmuşlardır. Kuran’da her Peygamber’in kendi milletinin dilinde onlara din getirdiği ve hitap ettiği söylenir. Yani Kuran’da adı geçen ve geçmeyen (Kuran’ın kendisi birçok Peygamber’den bahsetmediğini söylüyor.) birçok Peygamber vardır. Bunların herbiri kendi kavminin diliyle din getirmiştir. Bu dillerden hiçbirinin diğerine göre kutsallığı yoktur. Kuran böyle bir üstünlüğe onay vermez. Arapça’nın Cennet’in yazı ve konuşma dili olduğu Kuran’ın değil, uydurma hadislerin bir izahıdır.
    ARAP OLMAYANLARLA EVLENMEK
    Mezhepçi Arap’lar Arap olmayanlara “mevali” adını takmışlardır. İkinci sınıf gözüken bu sınıfın Arap’larla evlenmemesi gerektiği şeklinde izahlar yapanlar, bu şekilde hadis uyduranlar bile olmuştur:

    Arap’lar Arap’ların eşitidir. Mevali de Mevali’nin. Ey Mevali, içinizde Arap’lar ile evlenmiş olanlar suç işlemiş olurlar, kötü yapmış olurlar.

    Muttaki 8/24-28- Lewis Çevirisi

    Ey Arap kendinden olanla ve kendi denginle evlen ve yapacağın çocukların safiyeti bakımından dikkatli ol ve asla zenci ile evlenme. Çünkü zenciler çarpık yaratık olduklarından onlarla evlenenlerin çocukları sakat ve çarpık doğar.

    Muttaki 8/24-28- Lewis Çevirisi

    Bizim asıl göstermek istediğimiz hadislerin ve mezheplerin kısacası Kuran dışı tüm dini kaynak ve izahların güvenilir olmadıklarıdır. Kuran Allah kelamıdır ve biz onun her kelimesini, her hükmünü savunur ve uygulamaya çalışırız. Eğer hadisler dinin kaynağı olsalardı onların da her kelimesine, her hükmüne sahip çıkmak gerekirdi. Kişilerin keyfince beğenip aldığı, keyfince beğenmeyip attığı bir kaynak nasıl dinin kaynağı olabilir? Arapçı anlayışın dine soktuğu bu uydurmalardan kurtulmanın yolu da kitabın başından beri anlatmaya çalıştığımız şekilde sadece Kuran’dan dini öğrenip, Kuran’ı din konusunda yeterli ve eksiksiz bilmektir. Bunun aksine hareket dinimizin ırkçı, Türk’ü kötüleyen bir din olarak görülmesine sebep olacaktır. Bu uydurmaların kökenindeki uydurma hadislerden ikisi şöyledir:
    TÜRKLER HAKKINDA UYDURULAN HADİSLER
    Dünyadaki dört şehir cehennem şehridir: İstanbul, Antakya, Tabarriye ve Sana.

    Suyuti-Lealil Masnua 1/458

    Size ilişmedikçe siz de Türkler’e ilişmeyiniz. Çünkü severlerse sizi soyarlar. Sevmezlerse sizi gebertirler.

    Suyuti-Lealil Masnua 1/440

    Yıllarca aynı dinin mensubu olmalarına rağmen Türkler ve Araplar bu tarz uydurmalar ve gereksiz kışkırtmalar yüzünden birbirlerine düşman olmuşlardır. Bu düşmanlıktan her iki taraf zarar görmüş, fakat Fransızlar ve İngilizler gibi İslam topraklarında menfaat arayanlar bu durumdan istifade etmişlerdir. Napolyon Arap milliyetçiliğini kullanarak, hatta kendini İslam dostu, Türkler’i İslam düşmanı göstererek, İslam topraklarına girmiş, Mısır gibi topraklarda bu planıyla ayakta kalabilmiştir. İngilizler de yıllarca Arap-Türk düşmanlığını, Osmanlı’yı bölmek ve petrol gibi stratejik kaynaklara hükmedebilmek için kullanmışlardır. Türklerin içinde de bu manasız düşmanlığı “Arap köpek” , “Ne Şam’ın şekeri, ne Arabın yüzü” tarzında deyimlerle kışkırtanlar elbette olmuştur. Fakat işin korkunç yanı şudur ki, Araplardaki Türk karşıtı sözler, Peygamber’e fatura edilerek hadis başlığı altında dinselleştirilmiştir. Aslında cahil fakat etiketi alim olan birçok Türk din adamıysa tüm bu hadislerle beraber Arapçı İslam anlayışına Araplar’dan bile daha şiddetle sahip çıkmışlardır. Arapçı İslam anlayışının Türkler hakkında uydurduğu en meşhur hadislerse Türkler’i felaket kaynağı sayan Yecuc-Mecuc olarak gösteren hadislerdir.

    “Küçük gözlü, kırmızı yüzlü ve suratları kalın deriden yapılmış kalkanlara benzer Türkler’e (Yecuc- Mecuc’e) karşı savaşlar yapmadıkça hüküm günü gelmiş olmayacaktır.”

    Buhari-K. Cihad 95,96; Müslim K. Fitan 63,64-66
    ARAPÇI, KAVMİYETÇİ DİN ANLAYIŞI
    Hayvani, vahşi, medeniyetsiz bir yaratık şeklinde tarif edilen Yecuc-Mecuc’un kim olduğu hakkında ayrılıklar çıkmıştır. Fakat gelenekçilerin tek hadisini inkar eden kafir olur dedikleri Buhari ayrıca Taberi, Bağdadi, Belhi, Beyzavi, NeseŞ, Nüveyri, İbni Kesir gibi gelenekçilerin itibar ettiği kişiler hatta Asım Efendi ve Ahteri Mustafa Efendi gibi gelenekçilerin alim ve muteber bildiği bazı Türkler Yecuc-Mecuc’un Türkler olduğunu savunanlardır. Hadislerde Yecuc-Mecuc’un Hz. Adem’in rüyasında gördükleri sonucu akan spermlerden oluştukları tipi saçma açıklamalara da yer verilir. Tüm bu anlattıklarımız Arap milliyetçiliğinin gelenek ve görenekleri dinselleştirme, Arapça’yı kutsallaştırma, Arap soyunu kutsallaştırıp ırkçılığa yol açmasının yanında, kendileri haricindeki milletlere ve örnekte gördüğümüz gibi Türkler’e ilişkin hadis uydurarak, Türkler hakkındaki olumsuz kanaatleri de dinselleştirme yoluna gittiklerini göstermektedir. İnsanların en hayırlısının Araplar olduğuna dair hadisler de uydurulmuştur.(Bakın İbni Arrak, Tenzihuz Şeria fil Merfua 2-36) Fakat unutulmamalıdır ki Peygamberimiz’e karşın, büyük din düşmanları Ebu Lehep, Ebu Cehil de Arap’tır. Kuran’da da Peygamber’in etrafındaki birçok kişinin savaştan kaçışı, ikiyüzlülüğü, iman etmeden iman ettik demeleri, küfür ve nifakta şiddetleri anlatılır ki bunlar da Arap’tır. Kuran’ın mesajına göre insanlar takvalarına, dindeki titizliklerine göre, Allah’a karşı sevgi ve saygılarına göre üstünlük kazanırlar. Irkçı ve politik kaygılarla uydurulan hadisler ve oluşturulan mezhepler Kuran’ın saf, arı mesajına ilaveler olarak dine sokulmuşlardır. Dini mantıksız, zor, ırkçı, Arapçı, çelişkili gösteren bu safsatalardan kurtulmanın yegane yöntemi Kuran dışındaki tüm dini kaynakları çöpe atıp, din konusundaki tekeli bir tek Kuran’a teslim etmektir.

  6. yusuf bilge dedi ki:

    BUNLAR KURAN’DA = DİN’DE YOK
    1-Kuran’ın tek başına yetersiz olduğu iddiası

    2-Hadislerin dinin kaynağı olması

    3-Mezhep alimlerinin fetvalarıyla helal haram belirlenmesi

    4-Mezhep çıkarımlarına göre dini uygulamaların yapılması

    5-Mezhepleri dinle eşitlemek

    6-Kuran’ı musiki kitabı gibi anlamadan okumak

    7-Kuran’ı ölüler için okunan bir kitaba çevirmek

    8-Peygamber’in hadislerle Kuran dışı hükümler oluşturması

    9-Tüm canlıların Peygamberimiz sayesinde yaratılmış olması

    10-Peygamberler’i yarıştırma, Peygamberimiz’i en üstün Peygamber ilan etmek

    11-Peygamberimiz’in, Peygamberlik öncesi hayatını bile taklide kalkmak

    12-Kuran eksiktir, detaylar başka kitaplardadır demek

    13-Bazı kimseleri evliya kabul edip Cennetlik ilan etmek ve mezarlarında anormal saygı gösterileri yapmak

    14-Tarikat şeyhlerini ilahlaştırmak

    15-Tarikatlardaki rabıta gibi uygulamalar

    16-Bir tek Sünniler’in veya bir tek Şiiler’in Cennetlik olduğunu iddia etmek

    17-Yahudi ve Hıristiyanlar’ın hepsini Cehennemlik ilan etmek

    18-Dine Arap geleneklerini sokmak

    19-Şahsi görüşlerine uydurmak için dini reformla değiştirmeye kalkışmak

    20-Kuran dışında Peygamber’in sünneti başlığıyla ayrı hükümler oluşturmak

    21-Çoğunluğun her zaman doğru olduğunu savunmak

    22-Mezheplerin tarihsel sürecini mezheplerin doğruluğuna delil saymak

    23-Hanefilik diye bir mezhep

    24-Şafilik diye bir mezhep

    25-Hanbelilik diye bir mezhep

    26-Malikilik diye bir mezhep

    27-Caferilik diye bir mezhep

    28-Sünnilik, Şiilik veya herhangi başlıklı bir mezhep

    29-Maturudiye, Eşariye veya itikadi herhangi bir mezhep

    30-Mecelle diye bir kaynak

    31-Aklı inkar etmek, taklitçiliği üstün tutmak

    32-Bilim düşmanlığı

    33-Sanat düşmanlığı

    34-Buhari diye bir hadis kitabına uymak

    35-Müslim diye bir hadis kitabına uymak

    36-Kütübü Sitte veya başka hadis kitaplarına uymak

    37-Peygamberimiz’in dışında dinimizin kutsal kişileri

    38-Sahabelerin (Peygamberimiz’i gören herhangi bir Müslüman) hangisine uyarsak uyalım doğruya erişeceğimiz iddiası

    39-Başörtüsü takmak

    40-Peçe takmak

    41-Haremlik-selamlık uygulaması

    42-Kadının tek başına seyahat edememesi

    43-Kadının, erkeğin tüm vücudu irinle kaplı olsa, o vücudu yalayarak temizlese, yine de erkeğin hakkını ödeyemeyeceği düşüncesi

    44-Allah’tan başkasına secde edilseydi, kadının kocasına secde etmesinin gerekeceği iddiası

    45-Kadının yönetici, devlet başkanı olamayacağı

    46-Kadının yöneticileri seçme hakkının olmadığı

    47-Kadının sesinin erkek tarafından duyulmaması gerektiği

    48-Kadının Cuma namazını kılmaması

    49-Kadının aybaşılıyken namaz kılmaması, oruç tutmaması, Kuran okumaması, camiye girmemesi

    50-Kadınları çarşaf, pardesü gibi üniformalarla örtmek

    51-Kadınla erkeğin el sıkışma yasağı

    52-Kadının kalktığı yere soğumadan oturulamayacağı

    53-Kadının kapalı bir yerde, erkekle baş başa kalmasının haram olması

    54-Kadının, köpek ve domuzla beraber namazı bozan unsurlardan olması

    55-Kadınların çoğunun Cehennemlik olması

    56-Kadınların şerli olması

    57-Kadınların eksik akıllı olması

    58-Kadınlara evde hapisvari hayat yaşatmak

    59-Kadınların kocası dışında erkeklerin duyacağı koku sıkmasının haram olduğu

    60-Kadınların makyaj yapamayacağı

    61-Kadının kocasına her işte itaatinin farzlaştırılması

    62-Kadının kocasının cinsel çağrısına her seferinde cevap vermesinin mecburi olması

    63-Şahitlikte, bir erkek eşittir iki kadın ilkesinin uygulanması

    64-Kadının ailesinden izin almadan evlenmesinin yasaklanması

    65-Zina edenin taşlanarak öldürülmesi

    66-Zina ayetinin bir keçinin yemesiyle yok olduğu

    67-Maymunların bile zina edenleri öldürdüğüne dair izahlar

    68-Erkeklerin altın takmasının haram olması

    69-Erkeklerin ipekli giysiler giymesinin haram olması

    70-Yemekte altın, gümüş takımların kullanılmasının yasak oluşu

    71-Heykel yasağı

    72-Resim yasağı

    73-Satrancın yasak oluşu

    74-Müzik enstrümanları ve müzik ile ilgili yasaklar

    75-Midye, karides gibi deniz ürünlerinin haramlaştırılması

    76-At, eşek, vahşi hayvan etlerinin haramlaştırılması

    77-Böbrek ve koç yumurtasının mekruh sınıfına sokulup, yenmesinin çirkin gösterilmesi

    78-Sigaranın mekruh olması veya haramlaştırılması

    79-Mekruh diye haramlardan ayrı yasaklar listesi ve üç mekruh eşittir bir haram izahı

    80-Cinsel ilişkinin örtü altında olmasının gerekliliği

    81-Eşlerin cinsel ilişki esnasında bile birbirlerinin cinsel organlarına bakamayacağı

    82-Mastürbasyonun yasaklanması

    83-Doğum kontrolünün yasaklanması

    84-Yıkanırken bile kişinin cinsel organının açıkta olmaması gerektiği, meleklerden utanması gerektiği, peştemalle yıkanmak gerektiği

    85-Erkeklerin sünnet olması

    86-Kadınların sünnet olması

    87-Sakal bırakmanın sevaplığı

    88-Sakal kesmenin haram olması

    89-Saçları ortadan ayırmada sünnet sevabı arama

    90-Saçları yağlamanın sevaplığı

    91-Saçlara, sakala kına yakmanın sevaplığı

    92-Erkeklerin sürme çekmesinin sevaplığı

    93-Yüzü koyun yatmanın şeytan işi olması

    94-Yer yatağında yatmak

    95-Sağ ayakla evden çıkmak, eve girmek, yatağa girmek

    96-Sol ayakla tuvalet gibi pis yerlere girmek

    97-Tuvalet temizliğinin suyla olmasını farzlaştırmak

    98-Oturarak küçük tuvalet yapmak

    99-Tuvaletin kıbleye karşı yapılmasının haram olması

    100-Sol elle yenenleri şeytanın yemesi

    101-Sarık sarmak

    102-Misvak kullanmak

    103-Cübbe giymek

    104-Entari giymek

    105-Şalvar giymek

    106-Beyaz, yeşil, siyah renkli giysilerde sevap aramak

    107-Sarı, kırmızı renkler giymemek

    108-Hurma, kabak gibi yiyeceklerde sünnet sevabı aramak

    109-Yemeği yer sofrasında yemek

    110-Yemeği aynı kaptan yemek

    111-Elle, üç parmakla yemek

    112-Suyu üç yudumda içmek

    113-Suyu oturarak içmek

    114-Yemeğin bitiminde parmakları yalayarak temizlemede sünnet sevabı aramak

    115-Alkollü koku sürmemek

    116-Kolonya kullanmamak

    117-Kara köpekleri öldürmek

    118-Köpekleri eve sokmayı yasaklamak

    119-Geceleri aynaları kapamak

    120-Kuran’la veya Kuran’sız büyü yapmak

    121-Muska yazmak, taşımak

    122-Kuran’ı üfürük kitabı gibi kullanmak

    123-Islık çalmanın şeytan işi olması

    124-Tahtaya vurmaktan, nazar boncuğundan hayır beklemek

    125-Falcıları, cincileri dindar hoca sanmak

    126-Ramazan ve Kurban bayramları

    127-Merdiven altından geçmemek, kara kediyi, kara köpeği uğursuz saymak, kurşun dökmek

    128-Çamaşırı belli günlerde yıkamanın, cinsel ilişkiye belli günlerde girmenin gerekliliğini iddia etmek

    129-Mevlit

    130-Ölünün 7., 40., 52. günlerinde törenler yapmak

    131-Kabir azabı ile ilgili hikayeler, kabir azabının kendisi

    132-Sırat köprüsünün kıldan ince olduğu, kesilen kurban üzerinde sıratın geçileceği izahları

    133-Üzerine idrar sıçratanın en çok kabir azabı çekecek kişi olması

    134-Ölünün yerine oruç tutmak

    135-Ölünün yerine Hacca gitmek, birisini göndermek

    136-Ölünün arkasından ağlayınca ölüye azap olması

    137-Kıyametin saati hakkında açıklamalar

    138-Mehdi

    139-Deccal

    140-Dabbenin fil kulaklı, hınzır gözlü, öküz başlı olduğu

    141-İsa’nın yeniden yeryüzüne geleceği

    142-Yecüc ve Mecüc’ün Türkler olması

    143-Irkçılık, Arap ırkını üstün görmek

    144-Yecüc ve Mecüc’ün yerin altında bir karışlık adamlar olması

    145-Kuran’da belirtilmeyen namaz vakitlerini farzlaştırmak

    146-Kuran’da geçmeyen rekat sayılarını farzlaştırmak

    147-Namazın yalnız Arapça kılınması gerektiğini iddia etmek

    148-Namazı kadının kıldıramaması

    149-Rüku ve secdede hep aynı şeyleri söylemenin gerekliliği

    150-Fatiha Suresi’ni her rekatta okumayı farzlaştırmak

    151-Namazdaki son oturuşu farzlaştırmak

    152-Namazın farzı, sünneti, vacibi gibi ayrımlar listesi

    153-Namazda el bağlama şeklini, ayakların kaç santim araklıklarla duracağını belirlemek

    154-Orucu kasten bozanın iki ay kesintisiz oruç tutması gerektiğini söylemek

    155-Teravih namazı, bayram namazı

    156-Haccı birkaç güne sıkıştırıp insanları perişan etmek

    157-Hacda şeytan taşlamak

    158-Kurban bayramında kurban kesmek

    159-Belli haramların Hacdan sonra başladığı düşüncesi

    160-Zemzem suyunda, okunmuş şeker, tuz gibi maddelerde sevap aramak

    161-Zekata 1/40’lık ölçü getirmek

    162-Deveye, koyuna tarım ürünlerinin her birine ayrı ayrı zekat ölçüsü getirme

    163-Abdesti, tuvaleti yapma dışında başka şeylerin de bozduğu iddiası

    164-Boy abdestini cinsel ilişki dışında başka şeylerin bozduğu iddiası

    165-Abdestin sırasını farzlaştırma

    166-Abdestte ve boy abdestinde ağız burun çalkalamayı farzlaştırma

    167-Abdestte ayağın topuklarla beraber yıkanması gerektiği

    168-Boy abdestinde önce sağ, sonra sol tarafa üçer defa su dökmek gibi teferruatlar getirmek

    169-Abdestin, boy abdestinin namaz dışında Kuran okumak için de mecbur tutulması

    170-Boy abdestsiz atılan her adımda günah olması

    171-Diş dolgusu olanların abdest ve boy abdestinin geçersiz olması

    172-Dövmesi olanların abdestinin ve boy abdestinin geçersiz olması

    173-Deprem ve selde ölenlerin şehit olması

    174-Karın ağrısından ölenlerin şehit olması

    175-Dünya’nın öküz ve balık üstünde olduğu

    176-Depremin bu balığın sallanması sonucu olduğu

    177-Ay’a gidilemeyeceği

    178-Güneş’in batışının, Güneş’in secde etmek için kaybolması olarak açıklanması

    179-Güneş ve Ay tutulmalarının, Güneş ve Ay’ın kulplu arabalarla çekilmeleri olarak tanımlanması

    180-Boğa, aslan, kartal suretinde meleklerin var olduğu iddiası

    181-Cebrail’in 600 kanadına ilişkin açıklamalar

    182-Allah’ın Cennette baldırını açması

    183-Allah’ın Peygamber’in sırtına dokunması

    184-Allah’ın özel günlerde yeryüzüne inip, insanlarla tokalaşması

    185-Allah’ın Peygamber’le sıkı bir pazarlık sonucu namazı elli vakitten, beş vakite indirmeye razı olduğu

    186-Halifelik müessesesi

    187-Saltanat, halkın siyasi otoriteye kullaştırılması

    188-Cami imamı, müezzini gibi sınışar

    189-Arap dilini Cennet dili, harflerini Cennet harfi diyerek kutsallaştırmak

    190-Darül harp iddiasıyla terör yapmak

    191-Darül harp iddiasıyla kendi dışındakileri soymak,haklarını çiğnemek

    192-Namaz kılmayanı öldürmek veya dövmek

    193-Orucu zorla tutturma, tutmayanı dövme

    194-Makyajlı açık kadınları dövmek, makyajı yasaklamak

    195-Müslümanlığı bırakanları öldürmek

    196-Mezhebini değiştirenlere, bırakanlara sopa cezası uygulamak

    197-Sırf ganimet için fetihlere kalkışmak

    198-İçki içenleri dövmek

    199-Baskıyla dini yaşatmak

    200-Dinimize İslam dışında şeriat gibi, mezhep isimleri gibi isimler takmak

    • karmakan dedi ki:

      iyi güzel demişsin de zaten bunlar yoksa müslüman olmanızın da bir anlamı yok. yoksa allah yakar sizi.

      • abdulbaki akdeniz dedi ki:

        Ateisler hep bu konuşmalari sever bukadar hakaret olmaz tamam araplarin geleneğinde kolecilik var ve irkçilikde var ama bunun içinde islama hakaret olmaz vallahi ben araplardan nefret ediyorum işid araplarin ne mal olduğunu gosterdi bu haydutlara bakarak islama hakaret etmek edepsizliktir eğer nefsime oyarsam derimki yeryuzunde arap kalmasin ama olaz çunku araplarda değerli insan var hep ayni değil biraz vicdan gerek sen kalkip suneti hiç sayarsin muslumani gerizekali gorursun cabir bin hayan ibnisina ismini bilmediğim islam bilgini var boyle yapmayin

    • nimet dedi ki:

      söylediklerin çoğuna katılırım ama dengeli olmak lazım.kuranda olmayan her şey helal ise insanın kendi pisliğini yemesi helal mi?.lezbiyenlerin evlenmesi serbest mi? cenazenin yıkanması veya defnedilmesi de yok o zaman yapmayacakmıyız.yada haram mı ilan edeceğiz.kuranda domuz postu üzerinde namaz kılınmazda denmiyor ve bir çok uyuşturucu madde kullanımı içinde hüküm yok.o zaman hepsini helal veya harammı kılacağız.illa isimle geçmesimi gerekir.allah insanı hak ile batılı bile bile karıştırmaktan korsun…

      • SRCHMRT dedi ki:

        tebrik ederim çok güzel örnekledin. bunu bilerek yapıyorlar. özellikle herkesin gerçekten karşı olduğu şeyleri koyarak algı saptırıyorlar. Bunları okuyanlar aa hakketen yaw bunlar doğru diyip yanlış olanlarıda doğru kabul edeiyırlar. Kuranı kerim elbetteki Tüm sosoyal hayatı yazmaz. buna ansiklopediler yetmez. Hadislerin bir kısmının uydurma olduğu doğrudur. bunu anlamak içinde Kuranla çelişip çelişmediğine bakmak bile yeterlidir. Kuranda belirttilmedi diye herşeyi at çöpe olur mu?

    • Uğur dedi ki:

      Yahudi ve Hristiyanların hepsi ebedi cehennemliktir.

  7. Kerime dedi ki:

    Neden Halife Ömer ve Osmani elestiri disinda biraktiniz. Peygamberin ölümünden sonra nice kanlar dökmüs insanlar. Hadi adaletli olun da onlara da yazinizda yer verin. Aksi halde ciddiye alinamaz yazdiklariniz,

    • SRCHMRT dedi ki:

      Neden siz acık kendinizi sorgulamıyorsunuz. Kin Ve düşmanlık üzerinden MEzhep Çıkardınız.

  8. Mükremin dedi ki:

    acikca müslüman olan cogu kisiler. Okadar arastirmam sonucu sorunu ISlamda buluyorum. Islami düsünceden kendini özgürlestiren insani ve özgür oluyor ve arastirmada basarili oluyor. Korkusu olmuyor cünkü. Yanlis anlasilmasin. Tanri inanci ile Islami karistirmayin, Tanri her zaman vardi Islam ise olusu bile ispatlanamayan bir kargasa. Islami düsüncenin pratik uygulayacilari, suan yönetimimizde de varya, ist sorun burada. Islamci düsünceyle Hitler düsüncesinin cok yakinligi var. Ikiside kendi gibi olmayanlara fasistce bir yaklasim icinde, örnegi Iran, örnegi Afganistan, örnegi Pakistanin bir bölümü, örnegi Suudi Arabistan örnegi AKPnin muhalefetlere despotca yaklasimi .. Muhalefeti istemeyen bir Demokrasi olabilir mi?. Olur islamda olur cünkü Islam demokrasi istemiyor. Sagolsun Türkler islami biraz insani yorumluyorlarda bu sekilde az cok insanca yasayabiliyoruz.

    • IBRAHIM dedi ki:

      İslam kargaşalı ısbat edılmemıs bır dındır demak ıstedıgın Aşıkar. Fakat Kim neyın varlıgını Yoklugunu doğruluğunu yanlışlığınıYüzde yüzde isbat edebılır ki? Mesel Allahın Varlığını yoklugunu bir kenara bırak, biz canlı oldugumuzu zannedenler, bu var oldugumuzu zannetıgımız süre kadar, başka bir alemde veya ahırette var olduğumuzu veya yaşarak veya ölü olarak tecrübe sahibi olmadığımıza göre, bu şimdiki halimizin varlıgına veya yokluguna, canlı mı, yoksa cansız mı oldugumuzu nasıl ısbat edebılıriz ki? her halde düşünebilme kabiliyetimizin olduğunun farkında varabıldıysek kendımızı ve Allahü tealanın ve bizi mutlu eden şeylerın varlığını kabul etmemiz yaşayan canlıların çıkarına olduğuna ihtimal veriyorum.

      • Aziz K. Burkay dedi ki:

        Kendisi, Bizzat Kendisi Okuyan, Soran, Sorgulayan, Araştırarak Yükselen ve
        Yöneten İnsanlar…

        Dinini, Tarihini, Geleceğini Karanlik Cuppelilerden Dinleyerek Uyuyan ve
        Yönetilen Zavallılar!…

        Qur’an, İncil ve Tevrat’ı, genel olarak Dini; ticari bir meta haline getirerek saltanat ve hükümranlıklarını devam ettirebilmek, insanları hayal âleminde uyuşturmak, realiteden, çalışmaktan ve üretmekten men edip insanı insana düşman eden iblisin tayfası, karanlık cüppeli fasıklar dışarıda değildir; içerdedir.

        Kanıtı mı?…

        QUR’AN’LA ilgisi alakası olmayan, uydurulmuş masallarla yüzlerce parçalara bölünmüş, birbirlerini ağızlarından salyalar akarak ısıranların, insanlığa ve bilime, teknoloji ve üretime düşman olanların yaşantılarına bakmak yeterli değil midir?!…

        Asırlardır masum insanları uyutan, ithal edilmiş ve Yüce ALLAH’IN QUR’AN’I ile herhangi bir ilgisi-alakası olmayan, insan icadı uydurma masallarla adına da ‘din budur’ dedikleri zehirle beyinleri uyuşturan, epifiz bezini körelten LOBİLER, yabancıların hizmetkârlığını yapan, Yüce ALLAHIN dinini örtebildiği kadar örtmüş içerideki karanlık cüppeli yerli LOBİLER de bu kitaplardan rahatsız olacaklar, hoşlanmayacaklardır…

        Umarım onlar da kendi AKILLARINA işlerlik kazandırıp idrak ederek doğru olan gerçeğe yönelirler…

        Çünkü iki ve bir boyutlu maddelerden yaratılmış küre dünyaların her anı elem ve acılarla doludur.

        Amacımız; hizmet edebildiğimiz kadar insanlığa faydalı olmak, asırlardır uyuyan ve uyutulan Türkleri, Müslümanları, Musevileri, Hristiyanları ve ateistleri genel olarak insanları uyanabilirlerse uyandırmaktır.

        Bu, her AKILLI müminin asli ödevidir ki; Yaratan RABBIMIZA karşı mazeretimizi sunabilelim. Çünkü AKLINI kullanan her gerçek Müslümanın asli ödevi gerçeği öğrenmek ve öğrendiğini de aklın süzgecinden geçirip bilimsel metotlarla hiç bir karşılık beklemeden dağıtmaktır.

        Çünkü iman her detayı ile sadece AKLIN onay ve kontrolündedir, AKIL imanın değil…

        AKIL başka, zeka çok başka kavram ve değerlerdir, şöyle ki;

        İnsandaki üstün AKLIN kanıtı bilerek iman etmektir. İman etmişliğin yegane kanıtı da SALATTIR; yani vermektir, vergi, zekat ve ihtiyacı olana ALLAH’IN emri olduğunu bilerek vermektir. SALAT da Zerdüşt ritüeli namaz değil, sadece vermek, desteklemek demektir. İşte 1400 senedir bu insanları yerlerde gezindiren arızanın kaynağı da burada başlamış ve günümüze kadar da devam etmektedir.

        Bu muhteşem ayet en yeterli kanıttır;
        [ Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe (Allah emri olduğunu bilerek vermedikçe), asla Birr’e nail olamazsınız. (Allah’ın size verdiklerinden) bir şey infâk ettiğiniz zaman muhakkak ki Allah, onu en iyi bilendir. ÂLİ İMRÂN 92 ]

        Not; henuz tam bitirmedim ancak ” genetigi degistirilmis din” kitabima ulasabilirsiniz.
        http://www.quran-incil-tevrat.com/

        selamlar
        Aziz K. Burkay

  9. alperen dedi ki:

    öncelikle hepinize teşekgur ederim saygılarımla .önce insan olmalıyız. insanları bir ülkede yakmamalıyız. kuranı iyi okumalıyız. gelen yazmış giden yazmıs gelen çarpıtmış giden çarpıtmış . emeviler zamanında kerbela gerçek işlamile . rus karması toplama ortadoks hint putperes sözde islam denen sermayenin ve kılıcın ve hayın yobaz korkak vahşi arapların peygamger efendşüimizin soyunu katlettikden sonda uydurulan kuranla hiç,de alakası olmayan hindistanın inancının bir kısmını araştrırsanız görürsunuz. benim güzel kardeşlerim .hepimizim inancı tam ama ilk önce oku oku . dunyanın neresinde olursa olsun ehlibeyt kitapları oku onlar tarafsızdır. oncelikle kuranı oku belki birkac yıl annayamayacaksın ız okudukca neler öreneceksiniz eniyi hazineyi göreceksiniz.ozaman ben cahilim diye bilceksiniz. aynı yazıy süreki okuyun farklı farklı yerlerde okuyun ozman yalınız olmadıgınızı. onun bunun hadisleri ,sünun bunun fetvaları ile uyutulduk korktulduk. bu topraklarda yaşayan millatimize revamı bizbunu hak etmiyoruz. rusları dini oyunlarına ,avrupanın kışkıtmalarına.arapların putperesliklerine.şimde,de israilin kurdugu sözde kürt ama gerçekte yahudi devleti kuruluyor. kiliseler artrılıyor.türkiyedeki osmanlı cılarda ne yapıyor kutluyor.hangi nmesep inannc sahibi olursa olsun saygı duymak gerek hızlı bir degişimede hayır demek lazım. kerbelada iman hüseyin yezite itoluite canı pahasına dini cin hayır dedi sisde hayır deyin bence. herşeye evet evet dersen içeri giren çok olur osmanlıda olduğu gibi . osmanlı 100 yıl gercekten türk hahimiyetinde kalmıştır. ondansonra ruslar rahat bırakmamış. hangi osmanlı hanedanlarına deginmeyecegim. tarihe herşey kayıtlıdır.kuranın neresinde yazıyor insan yakınca cennete gitmek.kuranın neresinde yazıyor safları sıkıtut. neresinde yazıyor. binlerce yayacagın şeyler . kardeşlerim önce insana saygı sevgi ilebaşlar. sizlere bir örnek vereyim pepimiz aynı sınıftayız ilkokuldayıa alfabeyi yeni yeni sökmeye çakışıyoruz varsayakım kardeşlerim. sınıfa öğretmen gelmedi herkez kendince okumaya başladı herkesin aynı konuda farklı farklı anlamlar çıkardı .birde bu çocuklar tartıştılarmı. oldumu sana farklı düşünce ..yani farklı mesepler. şimdi pygamber efendimiz .bize iki hak emanet etmedimi birikuran biri ehli beytim demedimi . kuranı natık kimdir. kuranı enson noktasına kadar bilen kim. hz ali değilmi önce elinizi vicdanınıza koyun ,sonra aklınıza sorun, dahasonra heryerde kuranı okuyun bakın ki bu kutsal kitabanız kine nerede ne anlatıyor kime ne övutu veriyor. ben cahilin derisen birgün işte özaman kendini tamamen tanımış olursun.uz hepiniz iyiniyetli ama bilinçsiz .saf temiz kardeşlersiniz. kendinize iyi bakın ülkenin hertüllü tehlikelerden koruyacak dostlara ihtiyacı var.

  10. lütfi dedi ki:

    pardon bu kadar altta yorum yapmışlar dinde olmayan şeyler falan filan diye,, soruyorum kendilerine, acaba siz müslüman mısınız?

  11. ahnesa dedi ki:

    pardon, benmi yanlis anliyorum?
    Yusuf Bilge bey, dinde olmayan seyleri siralanmissin. Öyle ortaya bisey atmakla olmaz, dinin temel unsurlarini yalanliyorsun. Basörtü takmak dan bahsediyorsun, gerek olmadigindan. Neye dayanarak bunlari yazma hakkini buldun cok merak ediyorum?!
    Insanlari burda yanlis yönlendirmene hakkin yok!

    • Murat KINA dedi ki:

      Arkadaşıma Katılıyorum ne alaka bu yazılanlar. Ben bunu yazanın dininden Şüphe eder oldum. Kimse inanmasın burdaki yazılara bakarak. Allah Korusun Dinden Çıkarsınız.

      • darkness dedi ki:

        o arkadaş kendisinin olmasını istemediği şeyleri dinde yoktur diye yazmış . bunu adı bildiğim kadarıyla bidatır. inanmayan birinin de bidatla işi olması çokda şaşıılacak bir durum değildir sanırım .

    • Ali dedi ki:

      Ey, yüce Kuranı kullanım kılavuzu gibi gören cahil tayfa. Kuranın manası ayetlerinin idrakindedir. Ayetler çıplak (görünen) halleri ile ifade taşımaz. Ayetler Ali vasıtasıyla idrak edilebilir. Peygamber efendimiz Hz. Aliyi “İLİM ŞEHRİNİN” “KAPISI” göstermiş, Kuranı Kerimde “Evlere kapılardan giriniz” denmiş ve bu gerçek bize apaçık buyurulmuştur. Kuranı Kerim şifrelidir, Şifre çözücü ise Ali ve Ehlibeyttedir.. Aliyi, Hasanı, Hüseyini, ehlibeyti sevmeyen süfyan, muaviye, hint, yezid köpeklerinden nefret etmeyen (ki bu köpekler emevi zihniyetinin kandırmacaları ile insanların dini duyguları sömürülerek, ashabtandır, Peygamber efendimizi görmüşlerdir, (yezid hariç diğerleri) müslüman olmuşlardır safsatalarıyla korunuyorlar. Kelime-i şehadet getirmekle müslüman olunup günahlar silinseydi hayat pek çoğunuza tatlı hale gelirdi ama malesef işler böyle değil!) idrak edebilme fırsatına da nail olamaz.. Öncelikle yazıma bu şekilde başlayayım..
      Kuranda örtününüz diyor. Kuran moda dergisi mi (haşa) insanların giyimine müdahale etsin. Büyük Allahın inancın şartlarından birine bir kumaş parçasını koyabilceğini nasıl düşünebiliyorsunuz. Güldürmeyin adamı..
      Örtünün emrinin kötülüklerden, cehaletten, iffetsizlikten örtünün metaforunu işaret edebileceğini hiç düşündünüz mü? Kapalı kardeşlerime saygım sonsuz. Ama başı açık bacılarıma da orospu gözüyle bakan zihniyeti de, bu zihniyete sahip melunlara da lanet olsun. Bu yüzden ayrıştırılıyoruz senelerce.. Avrupalı, amerikalı, yahudi her alanda bize geçirsin, madara etsin biz başörtüsü tartışmaya devam edelim..

      • srchmrt dedi ki:

        Sünni Kaideden Gelen ve en katı mezheplerinden biri olan Şafii mezhebinden biri larak dediklerinin tamamına katılıyorum

  12. dgfbdfb dedi ki:

    sallayarak din olmaz. işiniz gücünüz ya inkar ya tekfir.

  13. yigidim dedi ki:

    Alperen arkadas önce Türkce,yi güzel kullan ondan sonra tarih ögren Osmanli 100 yil degil 600 yil Türk egemenligindeydi, sonradan ruslar girmis nedemek, rus karilarini 15. yüzyildan sonra hareme alinmasi ruslarin osmanliyi mi yönetmesi mi oluyor, yapma arkadas tam tersine o bölgede söz sahibi olmak icin yapilan politik evliliklerdir, bu cahillik ne, resmi dili Osmanli Türkcesi iken Osmanli’nin rusca, mi oluyor, bu ne densizlik.
    Emevilere gelince kökenleri siyah derili hindu topluluklarina dayanan farslar’la akraba bir topluluk olan arap toplumudur, Emevilerin islam inanci ise, Ruslar degil, daha Ruslar nerede, Emeviler Moskovo’yi Kremlini alalim diye ugrasmiyor,ayrica Kremlin 15. yüzyildan sonra yapilmistir, Bizans ile Italyan etkisi olan bir yapidir, Ruslarin etkisi ise daha cok 15. yüzyildan sonra olur, nedenide mecburyettir, Ortodoks kilisesi Kremline kayar, cünkü en eski ortodoks kilisesi Istanbulda’dir oda 1453’de Türklerce ele gecirilmis olmasi etkisidir, Ruslar Kril abece’sine bile Bulgarlar’dan almislardir, biraz tarih ögren, Dogu Roma (Bizans) Ortodoks, (Istanbul’da Dogu Roma’nin baskentidir) kültürü etkisi Araplar’da farslar’da 4. yüzyil ile 7. yüzyil arasinda olmustur, Araplarin yeri Mekke, Medine topraklaridir, Dogu Roma ise bu bölgeyi nerdeyse icinde hapseder, bir nevi Bizansin gümrük gecisi altindadirlar, Islamiyetle bu araplar bizansin verdigi artiklar ile bir devlet yüzü görmeye calismislardir o yüzden peygamber’den beri istanbul’un alinmasi istenilmis, ayrica hadisler ortaya atilmisir. emeviler basta Türk askerlerinin gücünü kullanmistir, cogunlugu türk askeri olan ordu lar kullanilmistir, cünkü araplar düzenli ordu bilmezlerdi, ayrica berberilerin etkisi ile ispanya’ya gidebilmislerdir, gemi’nin ne oldugunu nece yönlendirilecegini bilmeyen araplar, Kuzey Afrika’nin yerlileri Orta dogu Akdeniz KIyilarina dek uzanan Berberileri kullanmislardir Bizans bugün kü Irak, Iran’in belli bir kisimi, Suriye, Lübnan, bütün Akdeniz kiyilari elindeydi, Dogu Roma’nin harita (cizelge)’sine bakarsaniz nerdeyse osmanli’nin 15. yüzyil dönemi haritasi ile aynidir, 16. yüzyildan sonra ise üc kita’yi ele almis Osmanli Bizansin bile yapamadigini yapmistir, Osmanli,nin yikilsinin en büyük nedeni devsirme, dönmelerdir, özellikle 17. yüzyildan sonra Ruslar, degil Fransizlar daha sonra hindilizlerin(ingilizlerin) kiskirtmalari ile devsirilmis Osmanli pasalari ile yardimcilarinin ayaklanma durumunu gelmesidir.

    • sevginin ışığı dedi ki:

      *İngilizcede osmanlı imparatorluğunu ismi ‘Ottoman empire’ yani Otman’dan geliyor. Otman sizin de kabul edeceğiniz gibi türkçe bir isim… Beyliğin kurucusunun asıl ismi de Otman bey idi… Osman’a dönmüştür araplara yaranmak için…
      Osmanlı mimarisine bakın. İstanbul alınıp, ayasofya görüldükten sonra başlandı tek kubbeli cami yapımına. Daha önce tek kubbeli cami yapan yok. Aynı şekilde kemerler, diğer yapılar da bizans mimarisinden alınır şekil olarak. Osmanlının yönetim şekli de bizans ile aynı vs…
      *Osmanlı hükümdarları başa geçerken kardeşlerini boğdururlardı taht kavgası çıkmasın diye. Sizin savunduğunuz osmanlı bu. En bilge kardeş seçilmiyor da, en kalleş kardeş seçiliyor…
      *Osmanlı kimseye, halka yani okuma yazma öğretmez idi. Bugün bu haldeysek biraz da bunun yüzündendir. Osmanlı’nın halka yaptığı tek yardım, dergah kurmak, cami, köprü, çeşme hamamvs yapmak… Böyle olsun ki padişahlar haremde keyif çatabilsinler. Ama dışarıdan biri zina yapsa kelle gidiyor… Artık şu Osmanlı’yı haritada gördüğünüz yayılma ölçeklerine göre değilde, ruhani ve insani ölçeklere göre değerlendirseniz diyorum…

  14. kello dedi ki:

    günümüz şarlatanlarından biri daha ömer kelakıl kepazesi

    • candost neşeci dedi ki:

      haklısın kello ama bence bu iyi günlerimiz böyle giderse daha neler neler göreceğiz adamın biri çıkar bebeklerler evlenilir der biri çıkar 25 kişi ile evlenilir der ne de olsa bu millet araplardan daha çok sahipleniyorlar bu dine arap din adamı çıkıyor diyor adam 9 yaşındaki kız ile evlenmiş ben onun sünnetini yerine getiriyorum bizim türkler hayır efendim olurmu öyle şey deyip kıvırtıyor yani yalan atmak için bin bir takla atıyor

  15. Muhammet ORHAN dedi ki:

    bu yazıyı paylaşan terbiyesiz kişi !!!

    sen ne hakla, neye dayanarak ömrünü islama feda etmiş Bediuzzaman Said NURSİ hz hakkında nahoş kelimeler sarfediyorsun!!!!

    Yakın tarihde yaşamış bir araştır sonra kelam et!!!

  16. Uğur dedi ki:

    Mevlana Müslüman değildir.

  17. sercan dedi ki:

    said nursi hazretlerini nasıl bu kategoriye sokabildiniz

  18. agnostik dedi ki:

    tüm cami hocaları ve din görevlileri yüz karaları ve şarlatanlardandır ayrıca…

  19. cemrecemre dedi ki:

    Günümüz yuz karalarindan biri de recep tayyip erdogan islami siyasete alet ediyor adi herif!!!

  20. mila dedi ki:

    Yüz aki olarak Yasar Nuri Ozturk hocamizi soyleye bilirim

  21. esma99 dedi ki:

    yusuf yazdıklarını eger müslaman isen müslüman olmasan dahi bir bak yazık kii BOŞUNA YAZMIŞSIN.. üzüldüm

  22. mehmet dedi ki:

    İşin zor arkadaş…Bilen bilmeyen, anlayan anlamayan, ne fikri ne zikri olmayan ama olduğunu zanneden, atan tutan, tahsili olan olmayan, her boku ben bilirim diyen, iki satır kitap okuyup allameyi cihan kesilen, söylenen sözün ne anlama geldiğini bilmeyen, tartışmayan, bir kaç yüz kelimeyle konuşan, hıııı, haaa, yaaaa, ooooo, aaauuuu, gibi nidalar çıkararak anlaşmaya çalışan, olmazsa küfürler savuran bu “Yeni Türkiye” de işin çok zor arkadaş. Ancak kolay gelsin diyebilmekten başka bir şey elimden gelmiyor. Kalemine (klavyene) sağlık.

  23. allah akil versin dedi ki:

    Bilge yusufmu ne 200 tane siralamis bunlar dinde yok diye. 1 yanlis bile kufre goturur. Dogru yanliş karmakarisik gitmis, sanki islam ondan soruluyor, kendini yakiyor bosuna.

  24. Sema dedi ki:

    Yaşar Nuri Öztürk ü yüz akı olarak gören zihniyet,senin kapkara olmuş kalbin ancak onun yüzüyle aydınlanır bencede.Yazıklar olsun sizlere.O çok biliyorum çok okuyorum diyip de sonucu sapıklıkta bulanlar ehli sünnet size gülmüyo sadece ve sadece acıyo.Allah ıslah etsin sizleri…

  25. Aziz K. Burkay dedi ki:

    KALITESIZ, SEVIYESIZ TENKITLERDEN UZAK DURUR VE AKLINIZI KULLANIRSANIZ NEYIN NE OLDUGUNU DAHA NETLIKLE GORURSUNUZ….AT GOZLUKLERINI CIKARIN LUTFEN…

    su sitedeki kitaplari ozellikle ‘GENETIGI DEGISTIRILMIS DIN’ kitabini dikkatle, hatta iki kez okuyunuz…

    http://www.quran-incil-tevrat.com/

    elbette Yasar Nuri afedilemeyen hatalarla Qur’an meal etmistir… hatta kendini nerdeyse Resulluk makaminda gorecek kadarda ilahlastirmis… 1990 da yayinlanan SEYTANI AYETLERE CEVAP kitabimdan sonra turemis siradan bir adamdir… bilimden, fizik ve felsefeden uzak bir adamdir…

    Ancak senin Yasar Nurinin 1/million kadarda ne bilgin var, ne de sepetin varki gercegi gorebilesin…

    Bilge Yusuf harika tespitler yapmis… bu milleti 1400 senedir yerlerde surunduren ve su yuzunde acikca gorunenleri dile getirmis… neden saldiriyorsunuz anlamak mumkun degil….

    saplantilardan uzak durmanizi tavsiye ederim…

    Saidi Nursi sarlatanin da saralatani bilgiden, bilincten yoksun zavalli bir adamdir…. hani denklemin altinda imzasi var? hangi ilaci icat etmis, hangi fabrikanin kurulmasi icin caba sarf etmis, hangi muhendislik dalini desteklemis, dunyanin yuvarlak oldugunu biliyormuydu?

    bu devirde elin oglu mirkokosmosla, makrokosmosla 1 saati bile zayi etmeden calisirken sizler ne tur zararlilarla zaman oldurmektesiniz?

    HADIS yoktur ve her kim hadisle din yapmaya kalkarsa YUCE ALLAHA SIRK KOSAR… Yuce ALLAHIN gucu yetmiyormuydu, aciz mi kaldida Kendi yarattigi Kulu ve Resulunden yardim istesin de QUR’ANI hadisle anlayalim… bu sartalanlik degilde nedir?…

    Hakka suresi 40-48 ve Isra 73-75 ve NECM 33-39 adam gibi okunursa hadis denen hic bir seyin olmamasi gerektigini gorurler….

    bu dini isportaya dusuren hadislerdir… bu hadis denen uydurmalair da yazip cizenler hesabini da ALLAHA verirler….

    hadislere inanmak veya hadisle din yapmak, hasa ve hasa Yuce ALLAHI ekisiklerle tanimlamak demektir….
    Hz. Muhammed ” sakin benim sozlerimi yazmayin, QUR’AN’A golge dusurur, QUR’AN’IN anlasilmasina zarar verir” demistir…

    [ ANCAK KULLARINDAN ÂLİMLER ALLAH’A KARŞI SAMİMİYETLE DERİN SAYGIYLA HUŞÛ DUYARLAR. Muhakkak ki Allah; Azîz’dir (en üstündür, en yücedir), Gafûr’dur (en mağfiret edendir). FATIR 28]

    Âlemleri yaratan Yüce Allah QUR’AN’INI açıklamaktan aciz midir ki; Kendi yarattığı kulu ve elçisinden medet umsun?

    Hangi akıl, hangi vicdan bunu kabul edebilir?… Qur’an’ı hadislerle anlamaya, anlatmaya teşebbüs etmek, haşa ve haşa Yüce ALLAH’I arka plana almak demektir… Bu da alenen asiliktir, terbiyesizliktir, bilgisizliktir, ŞİRKTİR…

    [ Hükmüne (kararlarına, yaptığı ve yapacağına, tasarrufuna vb.) HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEZ. Kehf 26]

    Âlemlere ahlak örneği olarak eğitilmiş ve gönderilmiş yüce Resulün sözleri QUR’AN’I anlamamızda nasıl olurda ALLAHA destekçi olabilir!? Yüce ALLAH’IN kendi yarattığı kulun desteğine ihtiyacımı olur?

    [ Ve işte böylece sana emrimizden bir ruh (aydınlatıcı Qur’an) vahyettik. Ve sen, kitap nedir ve iman nedir bilmiyordun. Şura 52 ] Hani Qur’an’ı anlamak için hadislere ihtiyacımız vardı?

    QUR’AN’IN her ayeti apaçık ortadadır. Yeter ki her bir kelimenin anlamları analiz edilerek anlamak için okunsun. Bu da para kazanma hevesinde olmayan, sadece ALLAH rızası için çalışan bilim ekibiyle olabilir… karanlık cüppelilerle değil!!!…

    Qur’an boye anlasilir ve anlatilir, Yasar Nurinin hokkabazliklariyle degil;

    Yuce ALLAH yerleri ve gokleri 6 gunde yaratti… neden 5 degil, neden 8 degilde 6 gun… nedir bu alti gunun bilimsel anlami ve detaylari… Said nursi mi acikliyacak, Yasar Nuri mi???

    arkadaslar, en buyuk hazineniz sadece ve sadece AKLINIZDIR… AKLIN suzgecinden gecirin her kelimeyi… AKILSIZ adamin imani da olamaz…

    [ Ve (Allah), AKLINI kullanmayanlarin uzerine pislik verir. Yunus 100]

    bu kitaplar cok yardimci olacaktir… bedava dagitiyorum… cunku Yuce ALLAHIN ayteleri parayla satilamaz…

    http://www.quran-incil-tevrat.com/

    selamlar….

  26. Aziz K. Burkay dedi ki:

    ARKADASLAR;

    Bu çekişmeler, sert veya bazen de seviyesiz tartışmalar aslında her tarafı en doğru olana yöneltmektedir…

    Tövbe 28. ayette müşrikler (şirke bulaşmışlar) pistirler, kirlidirler…
    Ayetindeki NECESUN, pislik veya necaset değil, insan tabiatı için TİKSİNTİ VEREN materyal demektir… Bal yiyenlerin hemen yanı başında, bir köpeğin leş yemesi esnasında Bal yiyenlerin duygulanacağı TİKSİNTİDİR…

    Yunus 100 de gecen ‘RİCSE’ sözcüğü de insan tabiatı için tiksinti veren, hiç bir şekilde istenmeyen, iğrenç anlamlarındadır…

    Arapçaya oldukça hâkim Sayın Bilal gerçekten doğruyu ancak pencereden dışarı söylüyor… Aslında Syn Kadir de doğruyu ancak kapıdan dışarı söylemektedir. Bu bilgi birikimlerinde metot ve akademik disiplin olmadığı için çekişmeler olmakta ve birbirlerini de kırmaktadırlar… bu yanlıştır, yakışıksızdır…

    Biraz felsefe bilinse ve Ulema Anunnaki doğru kaynaktan takip edilse açıkça AKLIN gözleriyle görülecektir. Şöyle ki;

    EKMEK BİR İNSAN İÇİN NE KADAR ÖNEMLİ BİR NİMETSE, GÜBREDE BÖCEK İÇİN HAYATİ ÖNEMİ OLAN NİMETTİR…

    ANCAK! EKMEK TE, İNSAN DA, GÜBRE VE BÖCEK TE AYNI ATOMLARDAN YARATILDI…

    Fark nerededir?

    SYN. KADIR; <<>> demişsiniz.

    YANLIŞ!…

    Müşrik Allahtan başkasına tapan demek değildir… Doğruyu doğru kaynaktan öğrenmemek gerekir… Müşriklerin hepsi de ALLAHA DA inanıyordu, Hacc ve namazda yapıyorlardı… Hatta Hz. Muhammedi ALLAHA şikâyet bile ediyorlardı…

    ‘MÜŞRİK’ ALLAH ile kendi arasına başka; canlı veya cansız şeyler koymaya, yani vasıtaya, yani aracı edinenlere denilir… yaptığı eyleme de ŞİRK denilir…

    KÂFİR DE; gerçeği bile bile saklamaya, doğruyu gizlemeye, tohumu toprağa gömmeye denilir…

    Sayın bir KUL; evren genişlemiyor ve bunu tarihte ilk biz tespit ettik… Size karşı hata ettiysek affola…
    Üstelik bunu QUR’AN’DA açıkça belirtmektedir… Altı günde yaratılan evren kitabımda geniş şekilde, deney verileriyle yazdım… ABD kabul etti ve araştırmaktalar… Benim vatanımda da insanlarım batının çanağından su içerek beni tenkit ediyor hiç bir bilgi birikimi olmadan… Şaşılası şey doğrusu… Bu ne kadar zevkliymiş batılıların bardağından su içmek…

    Bu sayfalarda yazmak, benim arıduru amacım insanlarımı eski fosillerin mirası zararlı şeylerden kendi AKILLARINA işlerlik kazandırarak QUR’AN’IN bilimsel enginliklerine yöneltmektir…
    O fosiller bu insanları 1400 senedir yerlerde süründürmüşlerdir… Hala da devam etmektedir… Müslümanlar dünyada üçüncü sınıf insanlar olmuşlar… Neden? Hem de 1400 senedir, Neden?

    ARKADAŞLAR; bazen konuşmadı demesinler diye konuşanlar olur, bilgi olmadan fikir üretenler de pek çoktur… Yazı yazmadı demesinler diye yazanlarda olur… Sepeti yeterli olmayanın trigonometriyle iştigal etmesi gibi… Kalkıp bana kaynak soracak cehaleti de sergileyebilir…

    Hatta bu tür internet sayfalarda art düşünceliler, misyonerler veya Hristiyan da olur… Bu kategorideki insanların tuzağına düşmemek gerekir…

    Herkes gerçek kimliğini, adını gizleyerek doğruya bile düşmanca yaklaştıklarını da gördüğüm için bunu dile getirme gereği duydum…

    Gerçek adını saklayan arkadaşlar neden bunu yaparlar anlamak ta mümkün değildir…
    Gerçek Müslüman korkmaz, korkmak ALLAHA inanmamanın/güvenememenin bir uzantısıdır…

    Ben Aziz Kemal Burkay, ABD de yaşıyorum, quantum fizik ve endüstri mühendisliği ve araştırmacı bilim ve felsefe yazarıyım…

    Bu sayfadaki http://www.quran-incil-tevrat.com/ kitapların içerdiği bilimsel her çalışmanın tamamı sadece bana aittir ve hiç bir merciden ne kopya alıntılar vardır ne de kaynak… Hatası veya başarısı da sadece benim sorumluluğumdadır. Bu kitaplar gelecek nesillere de kaynak olacaktır;

    http://www.quran-incil-tevrat.com/

    Sadece ALLAH rızası için çalışıyor, yazıyorum ve bedava dağıtıyorum.

    Elmalılı der…. oysa Yüce ALLAH ‘insanı da imtihan etmek için yarattık, bu nedenle hayatı ve ölümü icat ettik’ der. Nasıl olurda bu şekilde yanlış yamalak QUR’AN meal veya tefsirlerini referans alabilirim… Aslında Müslüman âlemini 1400 senedir yerlerde gezdiren asıl arıza bu tür fosillerin mirası zararlı kalıntılardır…

    Arkadaşın biri sormuştu; kaynağın nedir diye… Elbette çok cahilce bir soruydu… Başkalarının dürtüleriyle düşünen bu şekilde soracaktır… Yani kendi AKLINI ve kendi şahsiyetini de başkalarının tekel ve kontrolüne emanet eder… Tarikatların, cemaatlerin kukuletalıların da yakaladığı açık buradadır ve bu açıktan istifade ederek insanları sömürür hatta düşüncelerini dahi sömürürler… Çünkü O şahısın kaynağı her köşe başında satılan ilmihal düzemce dergileridir… Uydurma masallardır…

    QUR’AN ve İslam’da köle/kölelik yoktur… Ancak sistematik olarak her suç işlendiğinde bir köle azat ederek bu eski gelenek eritilmiştir… Lanet olası Emevi Abbasî zamanında yine başladı ve Qur’an’a mal edildi… QUR’AN ve İslam’da bütün suç unsurları sistematik olarak zaman içinde eritilerek YOK edilmiştir… Bu nedenle hapis cezası YOKTUR…

    Ancak bir anda kesinlikle yasak edilen bir tek suç FAİZDİR… Çünkü QUR’AN ekonomi ve bilim eksenli evrensel matematik bir büyüklüktür… FAİZ ekonomiyi alt üst eder ve doğacak çocukları dahi yoksulluğa mahkûm eder… Bu nedenle QUR’AN faizi aniden ve kesinlikle yasak etmiştir…

    Bu tür kısır çekişmelerle değil de daha ciddi konularla zaman harcansa Ülkeye ve insanlığa daha faydalı oluruz diye düşünüyorum…

    Yüce ALLAH yerleri ve gökleri neden 6 günde yarattı…? Neden 5 değil, 8 değil de; 6 günde…

    http://www.quran-incil-tevrat.com/

    ‘GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ DİN’ kitabımın ana temasıdır… Gerçi bu kitabımı henüz tam bitirmedim, umarım üç beş haftaya bitirebilirim…

    Bu arada; Miraç ne Qur’an’da ne de İslam’da YOKTUR. Sözcüğün kaynağı Sanskritçe Mihraje den gelir, Emevi Abbasî sokmuştur bu yüce dinin içine… Hz. Muhammed de miraca gitmiş değildir… Bunu dile getiren her fert ALLAHA ve Resulüne iftira eder…

    Hz. Musa’dan sonra hiç bir peygambere Mucize verilmedi… Hiç bir peygamberin veya insanın mucize getirmesi veya göstermesi de asla söz konusu dahi edilemez… Mucizeyi sadece Yüce ALLAH gerektiği zaman Resulleri aracılığı ile kullarına iletmiştir…

    Hz. Musa’ya Tevrat veya kitap verilmiş değildir… Yazılı ve kırılgan Tabletler verilmiştir… Kenger-Sümer kökenli tabletler… Musa’ya Tevrat’ı verdik demez, Furkan verdik denir… Furkan nasıl idrak ettiğini de idrak etmek demektir… Qur’an metalcilerinin tefsirlerindeki şarlatanlık değil…
    Furkan, beyindeki Epifiz bezine işlerlik kazandıran başka boyutlardan etkiyen bir tür enerjidir..

    Emevi Abbasî Babil den ithal etmiş İslam’a 5 şart getirmiş… Yok, böyle bir şey Qur’an’da…

    BANA GÖRE; İSLAMIN EVRENSEL ŞARTLARI,
    Bizzat kendin OKUMAK, anlamak ve anladığını da yaşamak,
    ALLAH ile arana kimseyi sokmamak,
    Komşunu en az kendin gibi sevmek,
    Salat etmek, yani vergi, zekât ve muhtaca destek olmak,
    Namuslu olmak, yalan söylememek,
    Çalışkan olmak, çalışmak, üretmek, tekkelerde sabahlara kadar Budist icadı tesbih çekmek değil,
    Daha çok çalışıp daha zengin olmak ve başkalarına daha çok yardım etmektir,
    Saygıyla sevmek, önce kişilikli vakur ve bilge insan olmak,
    Her gün bir dul veya yetim bulup yardım etmek, yetim bulup en azından başını okşamak, en azından tebessüm etmek,
    Devletine vergi vermek,
    Yolda gördüğü bir taşı alıp kenara koymak,
    Haksızlığı görüp gidermek, arkasını dönmek değil,
    Öfkesine hâkim olmaktır,

    VE, bilerek, samimiyetle; yargılanacağını bilerek Rabbine RÜKÛ, SECDE VE DUA etmektir…
    Her duasında da Rabbi Zidniy İlmen/ Rabbim artır anlayışımı, ilmimi şeklinde içtenlikle dua etmektir.

    Qur’an’da mikroskobik te olsa çelişki yoktur… Çelişki insanlardadır…

    Şu bir kaç gündür sayfalarınızda tartışmalardaki kaliteyi açıkça gördüm…

    SİZ BEĞENİYOR MUSUNUZ?

    Selam ve saygılar…

    • Tengri Menem dedi ki:

      Sevgili Aziz K. Burkay abi.
      Yazılarında sürekli ulema Annunakiler tanımlamasını kullanıyorsunuz.
      Yoksa siz de mi Rus bilim insanı Zecharia Sitchin ve Abd Tulan üniversitesinde felsefe profesörü olan Michael Zimmerman
      gibi Annunaki’lerin Niburi gezegeninden 3600 yıl da bir dünya yakınına geldikten sonra bilinçsiz varlıklar olan önce ki insan ırkını dölleyerek zeka seviyelerini yükselten uzaylılar olduğunumu düşünüyorsunuz ?
      Göksel varlık Annunaki’ler ve Niburi gezegeni konusunu araştırıp Web sitem de paylaştığım uzun bir yazım var.
      Konu ile ilgiliyseniz, isterseniz tabi sizin de bir okumanızı isterim.
      Esen ve sevgiyle kalin.

  27. Aziz K. Burkay dedi ki:

    SYN. KADIR “ yüce Allah bir insana müşrik yakıştırmasını yapıyorsa o insanın manevi, hissi yönüne dikkat çeker.. Müşrikseniz, yani allahtan başka şeylerede tapıyosanız” demişsiniz.

    YANLIŞ!…
    Müşrik Allahtan başkasına tapan demek değildir… Doğruyu doğru kaynaktan öğrenmemek gerekir… Müşriklerin hepsi de ALLAHA DA inanıyordu, Hacc ve namazda yapıyorlardı… Hatta Hz. Muhammedi ALLAHA şikâyet bile ediyorlardı…

    ‘MÜŞRİK’ ALLAH ile kendi arasına başka; canlı veya cansız şeyler koymaya, yani vasıtaya, yani aracı edinenlere denilir… yaptığı eyleme de ŞİRK denilir…

    KÂFİR DE; gerçeği bile bile saklamaya, doğruyu gizlemeye, tohumu toprağa gömmeye denilir…

  28. bir kul dedi ki:

    Sayın Aziz K. Burkay

    kadirin o yazdıgı tarihide koyunuzki bakalım
    müşrik ve kafir tanımın dogru allah ın ayetleri zaten tarif ediyor
    örnek
    yerleri ve gökleri kim yarattı desen allahtır diyecekler cok ayet var

    Ve eğer dönüp de onlara sorsan: “Gökleri ve yeri yaratan kimdir; ve güneşle ayı emre amade kılan kimdir?” diye, hiç kuşkun olmasın ki “Elbette Allah’tır!” diyecekler. O halde, nasıl böyle savruluyorlar?ankebut 61.ayet
    not
    aklı olan hiç bir insanın inancının olmaması mümkin degildir allah ta zaten söylüyor

    Sizin dininiz size, benim dinim bana! kafirun 6.ayet

    selam ve saygılarımla

  29. bir kul dedi ki:

    sayın toro
    bana söylermisiniz hangi bir beşer bu ayeti aklederek bilerek bilinçli birşekilde kurana koymuştur

    ancak 19. yüzyılda dikkat çekmiştir.

    Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz. (75 Kıyamet Suresi, 4)

    Genn Ginsen isimli bir İngiliz 1856 yılında ilk defa parmak izinin bu özelliğini fark etmiştir.
    bu parmak izinin bile ne anlama geldigini bilmiyordur

    sençe bu kimdir toro tüm degerverdigin şeyler adına hakkı ve adaleti gözeterek aklın sesine ve mantıgının yolunda vijdanını hakem yaparak samimi bir şekilde ne düşündügünü bizlerle paylaşırmısınz

    Yeryüzünde yaşanan milyarlarca insanın bir birinden farklı özellikleri vardır. Bu özellikler içinde en belirgin olan ise parmak izleridir. Herkes farklı parmak izine sahiptir. Parmak izleri anne karnındayken şekillenir ve ölene kadar da kalıcı bir yara alınmazsa aynı kalır.
    Aynı,yumurta ikizlerinde bile parmak izleri birbirinden farklıdır. İnsanların parmak izlerindeki bu fark ancak 19. yüzyılda dikkat çekmiştir. Genn Ginsen isimli bir İngiliz 1856 yılında ilk defa parmak izinin bu özelliğini fark etmiştir. Tarih boyunca yaşamış tüm insanların parmak izlerinin farklı olduğunun anlaşılması, bunun adeta bir kimlik kartı gibi olduğunun farkına varılmasına neden oldu. Özellikle polis teşkilatları tarafında suçluların tespitinde çok büyük imkan sağladı.
    RESİM-34
    Parmak izinin bu özelliğinin ortaya çıkmasından yüzlerce yıl önce, Allah insanın bu özelliğine dikkat çekmiştir. Kıyamet suresindeki ayette şöyle bildirilmektedir:

    Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz. (75 Kıyamet Suresi, 4)

    http://kurandaceliskiyoktur.com/2007/01/09/parmak-uclari/

    selam ve saygılarımla

    • Aziz K. Burkay dedi ki:

      SAYIN TENGRI MENAM, SAYIN BIR KUL,

      SORULARINIZIN, GENIS VE MUMKUN OLAN TITIZLIKLE AKADEMIC ALANDAKI CEVAP VE EGITICI ACIKLAMALARI ” GENETIGI DEGISITIRLMIS DIN” KITABIMDADIR…

      http://www.quran-incil-tevrat.com/

      BU SAYFALARINIZDA KITABIMDAN ALINTILAR YAPARAK DOLDURMAK YAKISIKSIZ OLUR DUSUNCESIYLE KISACA BILDIRMEK ISTEDIM….
      *****************************************
      Her şeyden önce QUR’AN sözcüğü dahi Arapça değil, Sümer dilinde Kabari-Nizaam demektir.
      Kabari-Nizaam; Evrensel nizam, evrenin anayasası anlamındadır.

      QUR’AN’DAN sonra insanlar bu kelimeyi yine QUR’AN’DAN öğrendiler… Qur’an gelmeden önce Arapçada QUR’AN diye bir sözcük mü vardı? QUR’AN’IN kendisi dahi bu sözcüğe önceleri Kitap, bazı hallerde RUH, bazı hallerde ÖĞÜT, Vahiy veya Nur veya ‘kalbine indirdik’ sözcükleriyle kendini tanımladı. Belirli bir zaman sonra QUR’AN sözcük olarak gerçek unvanını bizlere öğretti. Bu 1400 senedir farkına bile varılamamış çok önemli bir ayrıntıdır.

      IKRA (ikra) gibi K-R-A kökünden gelen QUR’AN sözcüğü, durmaksızın okunulacak, okunulması, öğrenilmesi gereken anlamlarının tümünü içermektedir ve bu felsefi anlamıdır.

      [ YOKSA ONLARIN ÇOĞUNUN, (senin sesli olarak yaptığın tebliğini) duyduğunu ve (ayetlerimin derinliklerini) akıl ettiğini (içeriklerini anladığını) mı sanıyorsun? ONLAR SADECE HAYVANLAR GİBİDİR, HAYIR, ONLAR (tercih ettikleri) YOLCA DAHA ÇOK SAPIKTIR. Furkan 44]

      Bu ayette; Hz. Muhammed’in hayattayken, etrafında Onu dinleyenlerin, etrafında olanların, nereden nasıl bir menfaat elde edeceğini planlayanların birçoğu kast edilmektedir. Çünkü lisan, lehçe ve kültür fukaralığından Qur’an ayetlerini ve içeriğini anlamadıkları da açıkça ayettedir.

      [ Bilmelisiniz ki (andolsun ki şeklinde tercüme ederler; Yüce ALLAH’A yemin de ettirirler!!!.) cehennemi, insanların ve cinlerin ÇOĞUNLUĞU için hazırladık.
      Onların kalpleri vardır, onunla idrak etmezler.
      Onların gözleri vardır, onunla görmezler.
      Onların kulakları vardır, onunla işitmezler.
      Onlar hayvanlar gibidir. Hatta (şuursuz hayvanlardan) daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir. A’raf 179]

      Ey hurafenin peşinden koşanlar!. Yüce ALLAH’IN Qur’an’ını terk edip uydurma masalları din yapanlar; bu muhteşem iki nezih ayet kanıtlarımızın başındadır.

      Örnek; asırlardır FURKAN sözcüğünün hedefteki anlamı anlaşılamamış ve sadece yakıştırmalarla geçiştirilmiştir. Oysa tespitlerimizde de FURKAN, idrak edebilmeyi İDRAK ETMEKTİR. İdrak ederek gerçeğin kaynağının da farkında olmak demektir. Bunun da yeşerdiği tarla beyindeki EPİFİZ bezidir. Rivayetlerle süslenmiş uydurma masallar, safsatalar değildir.

      [ Umulur ki hidayete (üst bilgiye) ulaşabilirsiniz diye Musa’ya kitabı ve FURKANI verdik. Bakara 53]

      [ ÂLEMLERE UYARICI OLMASI (epifiz bezini uyaran idrak etmeyi idrak ettirmek) için kuluna FURKAN’I indiren MÜBAREK’TİR. Furkan 1]

      Bu iki ayetle bilinmesi gerekenler;
      1. FURKAN bilgisinin indirildiği bilgisi yine FURKAN suresinin ilk ayetindedir.
      2. FURKAN denen programlı enerjinin yalnız bu gezegendeki insana değil, ÂLEMLERE, diğer galaksilerdeki akıllı varlıklara da indirildiği açıkça ortadadır.

      Atmış senelik çalışmalarım bana tartışmasız netlikle gösterdi ki; QUR’AN’I bilimsel bütünlükte anlamanın birinci ve en önemli basamağı şöyledir;
      Felsefe ve matematik,
      Sanskritçe, Sümerce, Arami, İbranice, 6.Y Yıl Arapçası, arkaik Uygurca, Akad’ca, Mısır yerli dilleri kelime kökenleri ve matematik,
      Fizik ve matematik,
      Kimya ve matematik,
      Astrofizik ve matematik,
      Biofizik, biyoloji ve matematik,
      Geometri ve matematik, evren bu iki bilim dalının birlikteliği ile varlık olmuştur.
      Tarihler ve matematik,
      Tevrat-İncil ve matematik,
      Mahabharata dokümanları ve matematik.
      Sümer medeniyetleri, sözcüklerin anlamları ve matematik.

      Bu alanlarda akademik seviyede bilgisi olmayan şahısların meal veya tefsir ettiği QUR’AN insanları asırlardır esarete mahkûm etmiş hatta birbirlerine de düşman etmiştir. QUR’AN sokak kültürüyle meal veya tefsir edilirse birbirlerini yalancılıkla suçlayan mezhepleri veya şarlatanlığı oynayan tarikatları ortaya çıkarır. En acı gerçek te; her mezhep kendine özgü anlam vererek sözlük düzenlemiş ve kelimelerin, sözcüklerin gerçek anlamları karanlıklara gömülmüştür. Ve ateizm doğmuştur.

      Üstelik kendi mezhepleri veya tarikatları arasındaki düşmanlıkları ve ihanetleri saymakla bitiremeyiz.

      SELAM VE SAYGILAR…

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      Zeka akıl nedir bilir misiniz? Ben aklın, başkasının peşinden gitme kolaycılığına sığınmamak için kendi yolunu çizmede kullanılmasını severim! Aklını ve onun tezahürü zekasını gardroba kaldırıp başkasının aslında onu yönetmek için kullandığı zekanın peşinden gidenlere ise üzülürüm!

      Yine biri kuyuya taş atmış sizde bile isteye taşın peşinden suya atlamışsınız! Kusura bakmayın, biraz sonra sizin dayanaklarınızla size göstereceğim durum sonucunda, içine düşeceğiniz durumu başka türlü anlatabilmek mümkün değil!

      Önce paylaştığınız ayeti buraya bir yazalım;

      ”Evet bizim, onun parmak UÇLARINI bile düzenlemeye gücümüz yeter.” Kıyamet,4-Diyanet

      Zeka sahibi adam bu ayeti başkasından duyduğunda gidip surenin tamamını özelliklede yukarıdakinden öncekileri okur! Yani şunları;

      ”Kıyamet gününe yemin ederim.” Kıyamet,1-Diyanet

      ”(Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz).” Kıyamet,2-Diyanet

      ”İnsan, kendisinin KEMİKLERİNİ BİR ARAYA GETİREMEYECEĞİMİZİ Mİ sanır?” Kıyamet,3-Diyanet

      Sizin için kolaylık olsun diye 4. yüde tekrar aşağı koyalım ki ne demek istendiğini AKLEDEBİLESİNİZ!

      ”Evet bizim, onun parmak UÇLARINI bile düzenlemeye gücümüz yeter.” Kıyamet,4-Diyanet

      Evet parmak UCUNDAN parmak İZİNİ anlayan (aslında ne verilirse onu almaya amade olan) sevgili dostum sahne sizin!

      Ama ben her zamanki gibi size yardım etmekten kendimi alamayacağım ve el yapısını iyice öğrenebilesiniz ve özelliklede parmak ucu kemiği nedir göresiniz diye sizinle bir kaynak paylaşacağım!

      http://ortopedirehberi.com/el-bilegi-ve-el-anatomisi

      Şimdi dönelim başka bir konuya! Bana diyorsunuz ki;

      ”tüm degerverdigin şeyler adına hakkı ve adaleti gözeterek aklın sesine ve mantıgının yolunda vijdanını hakem yaparak samimi bir şekilde ne düşündügünü bizlerle paylaşırmısınz” sizden alıntı

      Bunları, benim onlarca münazarada size sorduğum sorulara yanıt vermektense başkasına laf yetiştirmeye devam etme yoluna tevessül eden özelliklede yakınlarda ”beni görmediğime inandıramazsın” diyerek bana hodri meydan diyen siz mi söylüyorsunuz?

      ‘’ ben evin odasındaki beyaz gömlekli elmanın tadını göremiyorum elmanın tadı var diyorsan buyur göster

      BEN YOK DİYORUM İNKAR EDİYORUM İSPATLAYABİLECEKMİSİN BAN BUNLARDAN SADECE BİRİSİNİ BEKLİYORUM BEN YOK DİYORUM İNKAR EDİYORUM İSPATLAYABİLECEKMİSİN BAN BUNLARDAN SADECE BİRİSİNİ BEKLİYORUM’’ sizden alıntı

      Halbuki ben hala sizden, gördüğünüz tanrıya mı yoksa görmediğiniz tanrıya mı inananıyorsunuz soruma cevap vermenizi bekliyordum!

      Öyle ya ”beni görmediğime inandıramazsın” diyen birinin, VİCDANEN daha da önemlisi MANTIKEN ”görmediği bir tanrıyı” savunması beklenmemelidir! Hele de o insan iki lafının birinde AKIL ve MANTIKTAN bahsediyorsa!

      • Aziz K. Burkay dedi ki:

        ARKADASLAR;

        Sayın Bir Kul,

        Ayette sadece parmak uçlarından bahsedilmiştir, tekrar okuyun, sadece parmak uçları söz konusudur…

        ‘Benanne- hu; Onun parmak uçlarını’ demektir, parmak izlerini değil…

        ‘Vücuttaki en uç noktaları dahi eksiksiz toplamaya kadiriz’ anlamı açığa çıkar…

        Yani insan bedeninin en son noktası olan parmak ucunun bile kıyamette bir araya getirileceği söz konusudur. Bütün parçaların en sonu olan parmak uçları…

        Yani ayette ne “parmak izi” var, ne de “parmak izlerinin birbirine benzememe durumu” var, ne cümlenin gelişinde, ne de anlamında böyle bir şey kastedilmemiş bile, böyle bir dikkat çekme sadece hayaldir, zandır ve QUR’AN’A çok ciddi zarar veren zorlama yorumlardır.

        Kaldı ki parmak izlerinin birbirine benzemediğini bilmek için olağanüstü bir mucize falan göstermeye gerek yok, bakmanız yeter.

        Bu da kanıtlar ki; bilgi olmadan fikir yürütmek oldukça zararlıdır.

        İnsan parmak uçları sadece parmak izleri ile SINIRLI değil insan vücudunun en hassas sinirleri parmak uçlarında mevcuttur, en çok duyu sinirlerin toplandığı yerdir.

        Ayette; Parmak izi hakkında en küçük bir belirti bile YOKTUR.

        Bu nedenle bir tek harfin dahi eksik veya farklı yorumu; Qur’an hakkında yanlışlıklara yol açabileceğini bilmemiz gerekir. Bu millet şimdiye kadar ne çektiyse şahsa mahsus yorumlar ve farklı anlamlar yüzündendir…

        QUR’AN’I anlamak ve anlatmak için zorlamaya asla ihtiyaç yoktur. Bunu yapmak ta Qur’an’ın gerçeğini örtmek demektir… ‘Yorum’ kesinlikle yasaktır, ihanettir, hatta küfürdür…

        Su kitaplarımı ciddiyetle OKU lütfen, bir agabeyin olarak senden rica ediyorum… Ismarlama veya siparişle QUR’AN anlatılamaz… QUR’AN’A hizmet etmek için canhıraş cabanı görüyor ve takdirle karşılıyorum… Ancak ciddi eğitime ihtiyaç var; http://www.quran-incil-tevrat.com/

        Selam ve saygılar…

      • bir kul dedi ki:

        toro dedi ki:
        28/11/2015, 12:11

        Halbuki ben hala sizden, gördüğünüz tanrıya mı yoksa görmediğiniz tanrıya mı inananıyorsunuz soruma cevap vermenizi bekliyordum! DEMİŞSİNİZ

        BEN BENİ GÖREMEZSİNİZ DİYE TEK OLANN YARATICIYA İNANIYORUM GÜVENİYORUM GÖZÜMLE GÖREMİYORUM FAKAT AKLINLA GÖRÜYORUM

        Öyle ya ”beni görmediğime inandıramazsın” diyen birinin, VİCDANEN daha da önemlisi MANTIKEN ”görmediği bir tanrıyı” savunması beklenmemelidir! Hele de o insan iki lafının birinde AKIL ve MANTIKTAN bahsediyorsa!

        111111111111111111111111111111111111111
        ”Evet bizim, onun parmak UÇLARINI bile düzenlemeye gücümüz yeter.” Kıyamet,4-Diyanet

        İnsanları öldükten sonra tekrar diriltirken onların kemiklerinin bir araya getirilecek olmasını anlamak kolay yalnız kemiklerden bahsettikten sonra birden bire sadece parmak uçlarından bahsediliyor olması ise oldukça tuhaf.

        Kemikleri biraraya topladıktan sonra herhalde sıra onları ete büründürmeye gelecektir. Bununla ilgili vücudun onca yeri varken neden parmak uçlarından bahsedilmiştir? NİYE SİNİRLERİN ENCOK OLDUGU YER OLAN BEYİN DEGİL

        COK İLGİNÇ DEGİLMİ SORU NİYE PARMAKLAR GÖZ DEGİLDE DİL DEGİLDE KALP DEGİLDE CİGER DEGİLDE BÖBREK DEGİLDE AKIL DEGİLDE BEYİN DEGİLDE PARMAK UCU NİYE KUSURA BAKMA PARMAK UCUNDAKİ KİMLİK HARİÇ DIŞ BEDENİMİZİN COGU YERİNDE ZATEN VAR

        Yaratılış açısından siz mi daha sağlamsınız, yoksa gök kubbe mi? Göğü O inşa etti; NAZİYAT 27.AYET

        GENEL SÖYLEDİ HİÇ DİKKAT CEKECEK BİR NOKTAYA İŞARET ETMEDİ DE İNSANDAN BAHSEDERKEN KEMİK ET DEKEN BİRDEN PARMAK UCU COK KOMİK OLUYOR SUNUZ BUKADAR BASİTDEGİL BUKADAR BASİTE İNDİRGEMEK BİRŞEYLERİN ÜSTÜNÜ ÖRTMEYE CALIŞMAK DEMEKTİR

        De ki: “İster taşa dönüşün, ister demire, İSRA 50.AYET

        ya da mahlukat içerisinde aklınıza gelebilecek (hayata) en uzak (başka) bir varlığa!..” Bundan sonra kalkıp da “Kimmiş bizi yeniden diriltecek olan?” diye soracak olurlarsa, “Sizi ilk defa yaratan Kimse!” diye cevapla. Bunun üzerine, kafalarını (kinayeli kinayeli) sallayarak “Peki, bu ne zaman gerçekleşecekmiş bakayım?” diye sana soracak olurlarsa, de ki: “Kim bilir (!) belki de çok yakında gerçekleşecektir: İSRA 51. AYET
        BAK BUNLARIN HİÇ BİRİNDE KİMLİGİ YOK HİÇ BİR BELİRGİN YERLERİNDEN BAHSETMEDİ GENEL OLARAK SÖYLEDİ TAŞ TAŞTIR DEMİRDE DEMİRDİR BAKSADECE İNSANDA VARDIR KİMLİK YAHU SİZLER BU AKLI BİZDEN KOTARABİLECEGİNİZİMİ SANIYORSUNUZ GERCEGİ GİZLEYE BİLECEGİNİZİ SANIYORSUNUZ SİZLERDEKİ AKILLA BİZLERDEKİ AKIL FARKLI CALIŞMAZKİ BEN SİZLERİN AKLI ADINA HİÇ CEKİNMEDEN BU AYETİ OKUDUKTAN SONRA AKLIN HAYIRDEMESİNİN MÜMKİN OLMAYACAGINI BENDEKİ AKILGİBİ BİLİYORUM

        SELAM VE SAYGILARIMLA

      • Aziz K. Burkay dedi ki:

        Sevgili Bir KUL ‘bilmiyorum’ demek de büyük erdemdir. ‘Bir gün, bir bilim adamı bu parmak uçları gizemini çözecek’ demek te erdemdir… Başkalarının yanlış veya eskimiş terimlerini güncellemek, bilgi olmadan fikir yürütmek te hizmet değildir…

        Doğuştan elleri veya parmakları olmayan veya çocukken parmaklarını kaybeden insanın parmak uçlarından söz edilebilir mi? QUR’AN’DA böyle ayrıntılı bir açıklama yoktur.

        Nasıl ki ‘elleri olmayan ve sadece ayakları ile çalan adamın neresi kesilecek?’ diye soran adama cevap verilemeyeceği gibi… Cidde de çimento fabrikasında bilgisayar tuşuna basarak binlerce ton çimentoyu başka tarafa satan, yani çalan da tespit edilmişti; bu adamın neresi kesilecek? Eliyle çalmadı ki? …

        Bu nedenle KES sesini, KES şu şakayı, KES şu gürültüyü, KES şu bakışları, KES bu şekilde düşünmeyi, KES şu öfkelenmeyi, KES şu adamla konuşmayı” gibi ifadelerdeki ‘KES’ sözcüğü ile ‘Elini kesin’ arasında hiç bir FARK yoktur ve eş anlamlıdır.

        Yanlış anlayarak ‘parmak izi’ dediğiniz Ayet çok engin ve bilimsel değeri olan yüksek bilgiler içeriyor. Ancak, ne sorularda, ne de kısır cevaplarda doyurucu, bilime dayalı kalite olmadığı için sonuca gidilemiyor…

        Ayet kesinlikle parmak izlerinden söz etmemektedir. ‘En uç noktaları bile’ dendiği anlaşılabilir. Mahsuru yok ancak kesinlikle doğru da değildir…

        Bunu da 6 Y. Yıldaki insanlar anlasın diye ‘parmak ucu’ sözcüğü ile kamufle etmiş ve gelecek nesillere de bilimsel enginlikler miras olarak bırakılmıştır.

        MÜSAADENİZLE KISACA AÇIKLAYALIM;
        Bu ayetten kinayeli olarak asıl maksat ise: PARADIR… Para sayarken parmaklarını ovuşturarak hevesle, mağrurlanmakla ve para sahibi olduğu için parmaklarını birbirine sürterek zenginliğin tadını çıkarır. Yani SALAT etmemek için, Vergi-Zekât vermemek için parayı sadece ferdi zenginliğe sahip olduğu için bunu da ferdi mutluluğa, güce dönüştürmek için parmaklarını parayla ovuşturur. Veya para cebindeyken de parmaklarını ovuşturarak para sahibi olduğunu parmak ovuşturma hareketleriyle deklere eder… Günümüzde de bu hareketi her insan yapar…
        Birinden para isterken, parmak uçlarını ovuşturarak karşı tarafa para istediğimizi işmar ederiz değil mi?…

        Bu ayette esas kast edilen; SALAT etmemek, yani vergi, zekât vermemek için parasını parmak uçlarıyla sayan veya cebinde, kesesinde kontrol eden (bankanın olmadığı zaman) adam için, ‘biz onun vergi-zekat vermemek için parmaklarıyla saydığı parmak uçlarını dahi toplamada kadiriz’ denmektedir.

        SALAT sözcüğünü Zerdüşt namazıyla takas eden Emevi Abbasî melunları konusunu kitabımda geniş şekilde açıkladım. Çok detaylı açıkladım…

        Ayetin ana teması SALAT etmeyenler içindir… Yani vergi-zekât vermeyen, muhtaçları desteklemeyenler içindir…

        Sayın Bir KUL; Zamanında ukala birileri bunu yazdı ve “işte QUR’AN parmak izlerini yazıyordu’ diye, uydurulmuş hadisler gibi temeli olmayan bilgiler ortaya atıldı.

        Oysa insan vücudun da kulak memeleri, sinirlerin döngüsünde birinci terminaldir. Buna göre kulak memelerini bir şekilde kayıp etmiş adam ne yapacak? Diye sormazlar mı?

        Sinirlerin vücuttaki döngü terminallerinde parmak uçları birinci sırada değildir… Vücutta yüzbinlerce sinir uçları varken neden parmak uçları denildi?

        Parmak izleri için olmadığı kesindir…

        Acımasız, sömürü düzeninin mimarları Hz. Muhammed’i ret etmelerinin birinci nedeni; SALATI yani vergi zekât ret ettiler. Ekonomisi halkın zenginliğine yansıtılan adil yönetim ve toplumsal zenginliği, toplumsal gücü ret ettiler… Resul öldükten sonra da SALAT sözcüğünü Zerdüşt namazıyla takas ettiler…

        Bu konuya dolaylı olarak ‘Genetiği değiştirilmiş din’ kitabından kısa bir açıklama;

        Tarihler sayısız örnekleriyle doludur ki milletleri tarihin karanlıklarına gömmüş en temel suçlar; Yüce Allah’ın arıduru dinini, kurallarını ekseninden çıkarmak, kişisel çıkarlar uğruna kullanmak, şirk, salatı (vergi, zekât, muhtaçlara desteği) ret etmektir…

        Qur’an ile ALLAH’IN kullarını aldatan şarlatanlar, Dinin gerçek düşmanları bilmeleri gerekir; şayet ‘SALAT’ namaz (dua) olsaydı, İslam’dan öncede Zerdüşt namazını, oruç yapan Mekkeli müşriklere şu ayetlerdeki ihtarlar verilir miydi?

        Bu satırlardan sonra çok daha iyi anlasınlar ne demek istediğimizi;
        [ Ne (salatın, verginin faydalarını) doğruladı, ne de destekledi (SALLA yapmadı, yani vergi vermedi, desteklemedi). Fakat (üstelik vergi-zekât emrimiz olan salat’ın yararlarını da) yalanladı ve (vergiyi, salatı vermekten, arkadaşlarını desteklemekten de) yüz çevirdi. Kıyame 31-32]

        Asırlardır utanmadan, ALLAH’TAN korkmadan bu ayete de NAMAZ sözcüğünü sokuşturdular! Oysa ayette namaz hakkında HARF bile yoktur!…

        [ Oysa kendilerine, dini yalnız Allah’a has kılıp O’nu birleyerek Allah’a kulluk etmeleri, SALATI İKAME (vergi ve birbirlerine her desteği kesintisiz devam) etmeleri (ettirmeleri), zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte daima var olacak doğru din budur. Beyyine 5 ]

        Bizim çevirimizdeyse; [ İşte, dinin doğru olan temel kuralları budur. Beyyine 5 ]

        Zerdüşt icadı namaz bu ayetlerin neresinde? Hani ‘SALAT’ namaz anlamındaydı?

        Şayet bu ayette ZEKÂT sözcüğü varsa ki kesinlikle VAR, zekâtın namazla ne alakası olabilir!?

        Tekrar soruyorum; Zekât sözcüğü ve içerdiği maksadıyla namaz sözcüğü ve içeriği arasında ne alaka vardır? Neden bir cümlede hem ZEKÂT hemen bitişiğinde NAMAZ sözcükleri kullanılsın?

        [ Sizin veliniz (dostunuz) sadece Allah ve O’nun Resul’ü ve amenu olup SALAT yapan (vergi veren, muhtaçları destekleyenler), zekâtı veren kimselerdir ve onlar RÜKÛ edenlerdir. Maide 55 ]

        [ yukîmûnes SALÂTE ve yu’tûnez ZEKÂTE. Maide 55 ]

        Yalancı, iftiracı, fasıklar; her Qur’an kavramını harap ettikleri gibi bu ayeti de mahvetmişler.

        Soralım; şayet ZEKÂT, namazla ilintiliyse (ki değildir) bu ayete göre her namazda zekât verilmeli değil midir?

        TEKRAR SORUYORUM; ŞAYET ZEKÂT, NAMAZLA İLİNTİLİYSE HER NAMAZDA ZEKÂT VERİLMELİ DEĞİL MİDİR?…

        ‘ve yu’tûne = ve verirler’ demektir… Şayet ayette namaz denen şey olsaydı bu ‘verirler’ sözcüğünün ne işi var bu ayette?!… namaz verilen alınan bir şey midir?

        Bu ayet mi doğru söylüyor yoksa Yüce ALLAH’IN ayetlerini değiştiren asırların kâfir fasıkları mı?
        Hz. Muhammed bu nedenlerle “Veren EL alan ELDEN üstündür” demiş olmalıdır…

        Bu adamlar ya Türkçe bilmiyor veya Müslüman âlemini yerlerde süründüren eski fosillerden kalmış yalan-yanlış meal-tefsirleri bir şekilde kopyalamaya devam ediyor…

        Amaç, birbirini tekzip eden ihtilaflar çıkarmak, parayla QUR’AN satmak… insanları Yüce ALLAH’IN arıduru kurallarından saptırmak!…

        Günümüzde de bilinen namaz Zerdüşt icadıdır ve QUR’AN’LA en küçük bir yakınlığı da yoktur.

        İleriki sayfalarda da kanıtlarıyla göreceğiz, içeriği putperestlikle doludur.

        ALLAH ile insan arasına imam, şeyh, derviş, hoca veya başka bir insan sokuşturmaktır.

        Asırlardır Müslümanların üçüncü sınıf olmalarındaki birinci neden budur.

        İblis hiç boş durmuyor, uyumadan asli görevini yapıyor; bunlar da uyanmadan uyuma görevini!.

        Umarım yardımcı olmuştur…

        Selam ve saygılar…

      • toro dedi ki:

        Sayın bir kul,

        Demişsiniz ki;

        ”BEN BENİ GÖREMEZSİNİZ DİYE TEK OLANN YARATICIYA İNANIYORUM GÜVENİYORUM GÖZÜMLE GÖREMİYORUM FAKAT AKLINLA GÖRÜYORUM” sizden alıntı

        O zaman aşağıdaki sözlerinizde bu AKLIN eseriydi;

        ‘’ ben evin odasındaki beyaz gömlekli elmanın tadını GÖREMİYORUM elmanın tadı var diyorsan buyur GÖSTER

        BEN YOK DİYORUM İNKAR EDİYORUM İSPATLAYABİLECEKMİSİN BAN BUNLARDAN SADECE BİRİSİNİ BEKLİYORUM BEN YOK DİYORUM İNKAR EDİYORUM İSPATLAYABİLECEKMİSİN BAN BUNLARDAN SADECE BİRİSİNİ BEKLİYORUM’’ sizden alıntı

        Ama ben yukarıdaki sözlerinin sahibinin, bu sözlerin hiç bir yerinde AKILDAN bahsettiğini göremiyorum. Onun derdi iddia edilen varlığın ona GÖSTERİLMESİ!

        Sayın bir kul bu durumda kendilerine bahsedilen tanrının gösterilmesini yoksa bahsedilen tanrıya inanmayacaklarını söyleyen ve sizin şu an pisliklermiş gibi bahsettiğiniz müşriklerin suçu neydi?

        Onlarda aynı sizin aşağıdaki sözlerinizle itiraz etmişlerdi kendilerine getirilene;

        ”BEN YOK DİYORUM İNKAR EDİYORUM İSPATLAYABİLECEKMİSİN BAN BUNLARDAN SADECE BİRİSİNİ BEKLİYORUM BEN YOK DİYORUM İNKAR EDİYORUM İSPATLAYABİLECEKMİSİN BAN BUNLARDAN SADECE BİRİSİNİ BEKLİYORUM’’ sizden alıntı

        Gelelim diğer konuya,

        Bir insan hem ardı ardına okuduğu ayetleri (hemde kendi dilinde) anlayamayacak hemde aslının başka bir dilde indirildiği iddia edilen bir kitabı anlayarak onun tanrısına inandığını iddia edecek!
        Bu sizin için bile ütopik bir iddia.

        Bakın sizin için özel olarak çalışalım ve kendimizce durumu ”bir kula” anlatır gibi tane tane ortaya serelim;

        ”İnsan, kendisinin KEMİKLERİNİ BİR ARAYA GETİREMEYECEĞİMİZİ Mİ sanır?” Kıyamet,3-Diyanet
        ”Evet bizim, onun parmak UÇLARINI bile düzenlemeye gücümüz yeter.” Kıyamet,4-Diyanet

        ”KEMİKLERİNİ BİR ARAYA GETİREMEYECEĞİMİZİ Mİ sanır?”
        ”onun parmak UÇLARINI bile düzenlemeye gücümüz yeter.”

        İnsanlarda baş parmakta 2 diğer parmaklarda ise 3 olmak üzere 14 adet parmak kemiği vardır! En uçtaki yani parmak ucunda kemik vücut deforme olup çürüdüğünde düşer! Yani iskeletten ayrılır. Bu benzetme, hayatının çoğunu savaşarak geçiren ve çürüyen vücutlarla onların arkasında kalan iskeletlere aşina olan bir toplum için normal bir benzetmedir!

        Onları kendisine çağıran tanrı(!) ben, ölüp iskelet haline geldiğinizde, bedeninizden düşen o küçük parmak kemiğini bile yerine geri koyabilirim demeye çalışmaktadır, anlayana! Anlayamayanlara ise sanırım ”bir kul” denir!

        Üstelik kendisinin sözlerine istinaden kendisine inanmışlara, onların hiç bilmedikleri, 1300 yıl daha hiç bilemeyecekleri ”PARMAK İZİ” üzerinden kudretini anlatmaya çalışması ne kadar mantıklı olabilir! Ama sadece bir kul ve ya onun gibi olanlar için anlamlı olabilecek bu beklentinin ayette olsaydı nasıl göründüğünü test etmek kolay!

        ”İnsan, kendisinin KEMİKLERİNİ BİR ARAYA GETİREMEYECEĞİMİZİ Mİ sanır?” Kıyamet,3-Diyanet
        ”Evet bizim, onun parmak İZLERİNİ bile düzenlemeye gücümüz yeter.” Kıyamet,4-Diyanet

        Evet sayın akleden sevgili bir kul dostum, ayet bu şekilde olsa idi 1400 sene önce bu ayet yüzüne okunan inanırlar ne anlayacaktı?

        Tanrıları onlara hiç bilmedikleri, 1300 sene boyunca da bilemeyecekleri bir durum üzerinden kıyameti ve kıyametten sonra vücutlarına olacakları anlatıyor öylemi?

        Sayın bir kul eğer derseniz ki tam 1400 yıl önce bu ayet yüzüne okunanlar ayetteki benzetmeden parmak ucundaki o küçük kemiği değilde ”parmak izi” ni anladılar, konuyu uzatmayacağım!

        Buyrun AKLEDİN!

      • toro dedi ki:

        Sayın Aziz K. Burkay,

        Kusura bakmayın ama sizin sayın bir kulu eleştirebilmeniz için ondan faklı bir noktada olmanız ya da ondan farklı şekilde düşünüyor olmanız gerekir! Oysa ki kendisine;

        ”Ayet kesinlikle parmak izlerinden söz ETMEMEKTEDİR. ‘En uç noktaları bile’ dendiği anlaşılabilir. Mahsuru yok ancak kesinlikle doğru da değildir…” sizden alıntı

        dedikten sonra dönüp kendinizi onunla aynı noktaya getiriyorsunuz;

        ”Bu ayetten kinayeli olarak asıl maksat ise: PARADIR… Para sayarken parmaklarını ovuşturarak hevesle, mağrurlanmakla ve para sahibi olduğu için parmaklarını birbirine sürterek zenginliğin tadını çıkarır. Yani SALAT etmemek için, Vergi-Zekât vermemek için parayı sadece ferdi zenginliğe sahip olduğu için bunu da ferdi mutluluğa, güce dönüştürmek için parmaklarını parayla ovuşturur. Veya para cebindeyken de parmaklarını ovuşturarak para sahibi olduğunu parmak ovuşturma hareketleriyle deklere eder… Günümüzde de bu hareketi her insan yapar…
        Birinden para isterken, parmak uçlarını ovuşturarak karşı tarafa para istediğimizi işmar ederiz değil mi?…

        Bu ayette esas kast edilen; SALAT etmemek, yani vergi, zekât vermemek için parasını parmak uçlarıyla sayan veya cebinde, kesesinde kontrol eden (bankanın olmadığı zaman) adam için, ‘biz onun vergi-zekat vermemek için parmaklarıyla saydığı parmak uçlarını dahi toplamada kadiriz’ denmektedir.” sizden alıntı

        Size daha önce sordum, siz kimsiniz ki tanrının mevcut sözlerini aslında tanrı bunu demek istemişti şeklinde tekrar formatlaya biliyorsunuz?

        Dostum, eğer kitabın tanrısı bize, benim kitaptaki sözlerimin bazıları ışığı görünce şekil değiştiren yeni nesil elbise armaları gibi çağlara ve o çağlardaki insanların akıl düzeylerine göre değişkendir, değişecektir diyor ve bu değişken anlamları çözecek kişiler arasında sizin adınızı da sayıyorsa buyrun bunu kitaptaki hangi sözlerle yapıyor gösterin!

        Size daha öncede sordum ama cevap alamadım! Siz kendiniz hangi referans ya da özgüvenle tanrının zihnini okuyabilecek noktada gösterebiliyorsunuz! Size tanrı söylemeden tanrı için ”aslında şunu demeye çalışıyor” demek kendini ne sanmaktır lütfen açıklayınız!

        Madem siz insanlar tanrının sözlerini hatta o sözlerin tanrının zihnindeki farklı anlamlarını bile, bilebilecek anlayabilecek düzeydeydiniz size neden peygamber (!) gönderildi? Hayır kitabın tanrısının (!) peygamberine (!) bile yaptırmadığı ve sadece kendi sözlerini iletmesi konusunda özellikle uyardığı kitaptan belli iken, siz peygamberine (!) bile yaptırmadığı zihin okuma ve tanrının sözlerini kendine göre anlamdırma eylemini, size yani sıradan bir beşere yaptırabileceği kanaatini nasıl edindiniz?

        O yüzden dostum bir kula vermeye çalıştığınız ayarı önce kendinizde test ediniz!

  30. bir kul dedi ki:

    SayıN toro
    29/11/2015

    DİYORUMKİ

    ”BEN BENİ GÖREMEZSİNİZ DİYE TEK OLAN YARATICIYA İNANIYORUM GÜVENİYORUM GÖZÜMLE GÖREMİYORUM FAKAT AKLINLA GÖRÜYORUM”

    O zaman aşağıdaki sözlerinizde bu AKLIN eseriydi; DEMİŞSİNİZ

    ’ ben evin odasındaki beyaz gömlekli elmanın tadını GÖREMİYORUM elmanın tadı var diyorsan buyur GÖSTER DEMİŞİM

    BEN YOK DİYORUM İNKAR EDİYORUM İSPATLAYABİLECEKMİSİN BEN BUNLARDAN SADECE BİRİSİNİ BEKLİYORUM BEN YOK DİYORUM İNKAR EDİYORUM İSPATLAYABİLECEKMİSİN BEN BUNLARDAN SADECE BİRİSİNİ BEKLİYORUM’’ DEMİŞİM

    Ama ben yukarıdaki sözlerinin sahibinin, bu sözlerin hiç bir yerinde AKILDAN bahsettiğini göremiyorum. DEMİŞSİNİZ

    Onun derdi iddia edilen varlığın ona GÖSTERİLMESİ!DEMİŞSİNİZ

    Sayın bir kul bu durumda kendilerine bahsedilen tanrının gösterilmesini yoksa bahsedilen tanrıya inanmayacaklarını söyleyen ve sizin şu an pisliklermiş gibi bahsettiğiniz müşriklerin suçu neydi?DEMİŞSİNİZ

    Onlarda aynı sizin aşağıdaki sözlerinizle itiraz etmişlerdi kendilerine getirilene;DEMİŞSİNİZ

    ”BEN YOK DİYORUM İNKAR EDİYORUM İSPATLAYABİLECEKMİSİN BEN BUNLARDAN SADECE BİRİSİNİ BEKLİYORUM BEN YOK DİYORUM İNKAR EDİYORUM İSPATLAYABİLECEKMİSİN BEN BUNLARDAN SADECE BİRİSİNİ BEKLİYORUM’’ DEMİŞİM

    111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111

    İŞTE BEN BURADA MÜŞRİKLERİN İNKARCILARIN YAPTIGINI YAPARAK BİR ÖRNEKLEME YAPTIM BUNUDA BİLEREK AKLEDEREK SİZLERİN BİZLERE ASLA GÖSTEREMEYECEGİMİZ YÜCELER YÜCESİ OLAN RABBİMİZİ GÖSTEREMEYECEGİMİZİ GÖSTERMENİN MÜMKİN OLMADIGINI BUNUDA SİZLERE GÖSTEREMESEKTE MÜMKİNDE OLMASA BİZLER GİBİ AKLINIZLA BİLDİGİNİZ HALDE SIRF KENDİNİZİ VE DÜŞÜNCENİZİN ARKASINDA RAHATLIKLA CİRİT ATABİLMENİZ İÇİN ÖNÜNÜZE VE ÖNÜMÜZE SANAL BARİYERLER OLUŞTURARAK YOLUNUZA DEVAM EDEBİLMENİZ İÇİN YAPTIGINIZ BU SİSTEMİ SİZLERE BENDE BİR ÖRNEKLEME YAPARAK SİZLERİN BU OYUNUNU BİZLERİN BU KONUYU ACIKLIGA KAVUŞA BİLMESİ İÇİN BU YOLA BAŞVURDUM BUNUDA HİSSETTİGİNİZ VE BİLDİGİNİZ HALDE YİNEDE BİLMİYORMUŞ GİBİ GERCEKTEN SÖYLEDİGİMİ HİÇ İSTİFİNİZİ BOZMADAN BENİM İNKAR ETTİGİMİ DEKLERE EDEREK KENDİNİZİN SİSTEMİNİ ACIGA VURMAMAK ORTAYA CIKARTMAMAK İÇİN CIKMASINI İSTEMEDİGİNİZDEN BANA ŞAKA YAPIYRSUNUZ GALİBA BİLE DEMEYİŞİNİZDEN COK RAHAT BİRŞEKİLDE AKLIMLA GÖREBİLDİM BUNA RAGMEN BENDE AYNEN SİZLERİN YAPTIGI GİBİ DİRETTİMKİ ENİNDE SONUNDA GETİRMEK İSTEDİGİM YERE GETİRDİM İŞTE MÜŞRİKLERİN DURUMU BU İDİ MÜŞRİKLERİN DURUMU BU BİLE BİLE AKLETTİKLERİ HALDE AKLINI DEGİL NEFSİNİ KONUŞTURUYORLAR BAK BENDE YAPA BİLİYORUM FAKAT DEVAM ETTİRMEM MÜMKİN DEGİL SADECE KONUYU SİZLERE ANLATA BİLMEK İÇİN YAPTIGIMI ZATEN SİZLERDE BİLİYORSUNUZ BUNA RAGMEN DEMEDİNİZKİ ŞAKA YAPIYORSUN DİYEMEZDİNİZ ZATEN
    İŞTE DURUM BU

    YANİ ELMADAKİ TADI NE BEN NEDE ONLAR İNKAR EDEBİLİRİZ

    ALDIGIMIZ HİSSETTİGİMİZ O TAT ÖRNEGİ GİBİ

    AYNEN BUNUN GİBİDİR DERKEN CARPITMAZSIN İNŞAALLAH ANLAMIŞ OLDUGUNA AKLIM GİBİ EMİNİM
    YANİ YÜCE YARATICIMIZI İNKARCILAR NEDE BEN YOK DİYEBİLİRİZ FAKAT İRADEMİZİ DEVREYE SOKARAK
    1. ŞIK OLAN TERCİH HAKKIMIZ OLAN EVET DİYECEKSEK AKLIMIZI KONUŞTURMUŞ OLACAGIZ
    2. ŞIK OLAN TERCİHİMİZ OLAN HAYIR DİYECEKSEK İŞTE YİNE BURADA AKLIMIZI SUSTURUP NEFİMİZİ KONUŞTURURUZ
    3. BUDA YÜCE ALLAH IN BİZLERE İMTİHAN GEREGİ SECME KABİLİYETİ TERCİH ETME KABİLİYETİ VERDİGİNDEN BİZLERİ ÖZGÜR BIRAKTIGINDAN KAYNAKLANAN BİRDURUMDUR

    YANİ AKLI İLE AKLINA GÜVENENLER AKLIN EVET DEDİGİNE EGER NEFSİNİN KÖLESİ DEGİLSE GERCEKTEN ÖZGÜRSE NASILKİ ELMADAKİ TADI GÖREMEZ VEDE GÖSTEREMEZSE İŞTE GÖZÜ İLE GÖREMESEDE GÖRMESİDE MÜMKİN DEGİLSEDE FAKAT VERDİGİ BU AKILLA GÖRÜR AYNEN DİLDEKİ MUHTEŞEM ANALİZCİNİN ALDIGI TADI GÖREMEZ VEDE GÖSTEREMESEDE FARKINA VARDIGI BU TADI İNKAR EDEMEZ BUNU ANLATMAK İÇİN İŞTE BU YOLU SEÇTİM YANİ BU AKIL VAR OLDUGU SÜRECE

    AYAKDİRETMESİ SADECE SİZLERİN GİBİ AKLETTİKTEN SONRA ANLADIKTAN SONRA AKLINI KONUŞTURMAYIP NEFSİNİ DEVREYE SOKARAK İNKAR POLİTİKASINI ALT YAPISINI İŞLEYİŞİNİ GÖSTERMEK VE İNKARININ SADECE NEFSİNİ KONUŞTURANLARI VEDE AKLINI DEVREYE SOKMAYARAK İŞLEVSİZ HALDE ATIL BIRAKANLARI İKNA EDEBİLECEGİNİZİ ANLATA BİLMEK İÇİN SABREDEREK AKLIMLA AKILLI KİŞİLERE AKLEDİYORSUNUZ FAKAT AKLETTİGİNİZ HALDE AKLINIZI DEGLDE NEFSİNİZİ KONUŞTURUYORSUNUZ BUNU ORTAYA CIKARTMAK İÇİN YİNE AKLIMI DEVREYE SOKTUM

    AKLI DEVREYE İKİ ŞEKİLDE SOKULUR AKLEDİLİR AKLETTİKTEN SONRA CIKAR DEVREYE GİRER BU CIKAR EGER MENFAATİ HAKTAN YANA KOYARSAM HAKKI İLAN EDERSEM DİYE DÜŞÜNEREK DEGERLENDİRME YAPAR EGER MENFAATİ CIKARLARINDAN YANA OLURSA İŞTE BU NOKTADA DEVREYE NEFİSİNİ SOKAR MENFAAT İÇİN BİLEREK AKLEDEREK AKLETTİKTENSONRA AKLINI SUSTURARAK AKLETTİGİNİ AKILLI OLDUGUNU BUNU KİMSENİN İSPATLAYAMAYACAGINI ZANNEDEREK BUSEFERDE NEFSİNİ CIKARLARI İÇİN KONUŞTURUR VE EN AKILLI KİŞİNİN KENDİSİNİN OLDUGUNU ZANNEDER İŞTE KİŞİ AKLEDEREK AKLETTİKTEN SONRA BUNUDA YİNE AKLIYLA ULAŞTIGI HALDE NEFİSİNİ DEVREYE SOKAR İŞTE KENDİSİNE BU YÜZDEN BİZZAT KENDİSİ BİLEREK YİNE AKLI İŞLETEREK ANLADIGI HALDE YİNE AKLINI SUSUTURUR YİNE NEFİSİNİ KONUŞTURARAK HİÇ RAHATSIZ OLMADAN HİÇ CAMBAZLIK YAPMAMIŞ GİBİ NİYE BANA YARATICIM O AYETLERİ SÖYLÜYOR DER YİNE BUNUDA AKLETTİKTEN ANLADIKTAN SONRA AKLI İLE KONUŞACAGINA YİNE NEFSİNİ KONUŞTURUR HİÇ İSTİFİNİ BOZMADAN HİÇ RAHATSIZ OLMADAN HİÇ ANLAMAMIŞ GİBİ İTİRAZ EDER BEN AKILSIZMIYIMDER BANA HAKARET EDİYORDER NEDENİNİ BİLDİGİHALDE

    YUNUS 99.AYET Ve eğer Rabbin dileseydi yeryüzünde bulunan herkes topyekün iman ederdi, (fakat bunu dilemedi). Şimdi kalkıp da, senmi onları iman edinceye kadar zorlayacaksın?

    YUNUS 100.AYET BANA Hem Allah’ın (akıl ve irade vermek suretiyle gerçekleşen) izni olmasaydı, hiçbir insan imana eremezdi! Ve O aklını kullanmayanları pisliğe mahkun eder!

    BUNU NİYE BANA DİYORKİ DİYE NEFSİNİ KONUŞTURARAK NİYAZDA BULUNUR AKLETTİGİ HALDE

    NEFSİNİ KONUŞTURARAK DER ŞU DURUMU GÖREBİLİYORMUSUNUZ TABİKİDE GÖRECEK YİNE AKLIYLA ANLAYACA FAKAT YİNE AKLINI DEGİLDE NEFSİNİ DEVREYE SOKACAK BAK BEN ŞİMDİDEN DİYORUM YİNE AKLETTİKTEN SONRA ANLAYACAK VE BUNU Q FORMATLA FORMAT ATARAK NEFSİNİ KONUŞTURACAK AHA BEN DEDİM BAKALIM YANILACAKMIYIM YANILMA PAYIM %01 DİR ERMEYDANI ORTADA HALEP ORADAYSA ARŞINDA BURADA

    Onun derdi iddia edilen varlığın ona GÖSTERİLMESİ! DEMİŞSİNİZ

    ONUN DERDİ ELMADAKİ TAT GİBİ YARATICISINI BİLDİGİNİ İNKAR ETMESİDİR

    NETİÇE ONLARIN DERDİ YOK DERDİ OLSA İDİ AKLILARINI CALIŞTIRMAZLARDI BİLE BİLE KENDİLERNE DERT EDİNMEZLERDİ

    BU DERTLERİ KENDİLERİNİN KENDİLERİNE KENDİLERİ İSTEYEREK BİLEREK AKLETTİKLERİNDEN İŞİ ??????? VURARAK VURDUKLARINI VARSAYARAK BOŞ YEREREK KENDİLERİNE DERT OLUŞTURUYORLAR

    Akıldır insana yön gösteren
    Akıldır insanı profösör yapan
    Akıldır insanı öğretmen yapan
    Akıldır insanı fizikçi yapan
    Akıldır insanı botanikçi yapan
    Akıldır insanı sarraf yapan
    Akıldır insanı CAMBAZ YAPAN
    Akıldır insanı ikna eden inandıran yönünü belirleyen
    NEFİSTİR yada İÇ GÜDÜDÜR insanı başı boş sorumsuzlaştıran AKLI esir alan köleleştiren

    ONLARIN FORMÜLÜ AKLEDİP SORGULAYIP ANLADIKTAN SONRA SIRA CIKARLARINA BAKARAK CIKARLARI DOGRULTUSUNDA CIKARLARI İÇİN NEFSİNİ KONUŞTURMAKTIR BAŞKADA BİRŞEY DEGİL
    BUNUN ÖRNEKLERİ HAYATA BİZZAT KİŞİLERİN SONRADAN HATASINDAN VAZGECTİKLERİNDE DAHA SONRA İTİRAFLARI BU VE BUNA BENZER OLUYOR VS VS VS

    SELAM VE SAYGILARIMLA

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      ”İŞTE BEN BURADA MÜŞRİKLERİN İNKARCILARIN YAPTIGINI YAPARAK BİR ÖRNEKLEME YAPTIM BUNUDA BİLEREK AKLEDEREK SİZLERİN BİZLERE ASLA GÖSTEREMEYECEGİMİZ YÜCELER YÜCESİ OLAN RABBİMİZİ GÖSTEREMEYECEGİMİZİ GÖSTERMENİN MÜMKİN OLMADIGINI BUNUDA SİZLERE GÖSTEREMESEKTE MÜMKİNDE OLMASA BİZLER GİBİ AKLINIZLA BİLDİGİNİZ HALDE SIRF KENDİNİZİ VE DÜŞÜNCENİZİN ARKASINDA RAHATLIKLA CİRİT ATABİLMENİZ İÇİN ÖNÜNÜZE VE ÖNÜMÜZE SANAL BARİYERLER OLUŞTURARAK YOLUNUZA DEVAM EDEBİLMENİZ İÇİN YAPTIGINIZ BU SİSTEMİ SİZLERE BENDE BİR ÖRNEKLEME YAPARAK SİZLERİN BU OYUNUNU BİZLERİN BU KONUYU ACIKLIGA KAVUŞA BİLMESİ İÇİN BU YOLA BAŞVURDUM BUNUDA HİSSETTİGİNİZ VE BİLDİGİNİZ HALDE YİNEDE BİLMİYORMUŞ GİBİ GERCEKTEN SÖYLEDİGİMİ HİÇ İSTİFİNİZİ BOZMADAN BENİM İNKAR ETTİGİMİ DEKLERE EDEREK KENDİNİZİN SİSTEMİNİ ACIGA VURMAMAK ORTAYA CIKARTMAMAK İÇİN CIKMASINI İSTEMEDİGİNİZDEN BANA ŞAKA YAPIYRSUNUZ GALİBA BİLE DEMEYİŞİNİZDEN COK RAHAT BİRŞEKİLDE AKLIMLA GÖREBİLDİM BUNA RAGMEN BENDE AYNEN SİZLERİN YAPTIGI GİBİ DİRETTİMKİ ENİNDE SONUNDA GETİRMEK İSTEDİGİM YERE GETİRDİM İŞTE MÜŞRİKLERİN DURUMU BU İDİ MÜŞRİKLERİN DURUMU BU BİLE BİLE AKLETTİKLERİ HALDE AKLINI DEGİL NEFSİNİ KONUŞTURUYORLAR BAK BENDE YAPA BİLİYORUM FAKAT DEVAM ETTİRMEM MÜMKİN DEGİL SADECE KONUYU SİZLERE ANLATA BİLMEK İÇİN YAPTIGIMI ZATEN SİZLERDE BİLİYORSUNUZ BUNA RAGMEN DEMEDİNİZKİ ŞAKA YAPIYORSUN DİYEMEZDİNİZ ZATEN
      İŞTE DURUM BU” sizden alıntı

      Düşündünüz, düşündünüz, bir daha düşündünüz ve sonunda, tanrınızı düşürdüğünüz durumu düzeltme yerine nefsinizi, düşürdüğünüz kuyudan çıkarma yoluna yönelmeyi uygun buldunuz! Yukarıdaki satırlarınızdan anlaşılan bu! Yani kaz yanıp gittikten sonra çevirmenin çaresini aramışsınız! Yine ”BEN” iniz ”TANRI” nızın önüne geçmiş!

      Neyse benim için sorun değil, ne de olsa herşeyi bilip, gören hatta içinizden geçirdiklerinizi bile ondan saklayamayacağınızı iddia ettiğiniz tanrıya inanan sizsiniz! Sanırım bu durumda kimin kimi nereye getirdiğini en iyi O görmüştür!

      Şimdi gelelim akıl meselesine!

      Sevgili dostum siz ne zaman bu inancın inanırı olmaya KARAR verdiniz? Öyle ya, bu inanç eğer aklın sorgulaması sonucu geçilebilen tabi olunabilen bir inançsa sizde ona, DOĞUŞTAN yani aileniz, çevreniz, toplumunuz vasıtasıyla değil de sonrasında bir zamanda sorgulayarak, düşünerek geçmiş olmalısınız!

      Bu durumda bu akletme işine ana karnına ilk düştüğünüzde başlamış olmalısınız! Sanırım o dokuz aylık sürede hep bunu düşündünüz ve dünyaya gözlerinizi ilk açtığınız an, ağlamak yerine sizin inancın, inanırı olmak için ilk söylenmesi gereken o sihirli kelimeleri söyleyerek kendinizi,şimdi bana aklın gereği dediğiniz o inanca kattınız!

      Anlayamadığınız, anlayamamanız (çünkü sürekli birilerinin size kendi inancınızı anlatmasına ve her seferinde yeniden inandırılmaya ihtiyaç duyuyorsunuz) doğal olan durum şudur;

      Eğer bir inanca doğuştan tabi olursanız o inancın bir akıl sorgulaması sonucunda geçilebilecek bir inanç olduğundan bahsedemezsiniz! Ama eğer hindu bir ailenin doğal olarak hinduist bir bireyi olarak doğup sonra kendi öz değerlendirmelerinizle bu inanca geçmiş olsaydınız yani içine doğdunuz inancı sorgulama cesaretini gösterip üstüne birde ailenizi, çevrenizi, toplumunuzu karşınıza alma pahasına bu inanca geçmiş olsaydınız bana iki lafınızın birinde AKLETMEKTEN bahsetmenizi anlardım!

      Ama biliyoruz ki sizin için durum yukarıda örneklediğim şekilde olmadı! Siz çocukluğunuzdan itibaren hiç sorgulamadan hatta sizin dışınızdaki dünyada yaşayan insanların inanmaya (aynı sizin içine doğdunuz din gibi) devam ettiği binlerce farklı din olduğunu bilmeden, aileniz, çevreniz,toplumunuz ne verdiyse aldınız! Aynı konuştuğunuz dil gibi! Şimdi size sorsam dünyadaki hangi dil en kolay konuşulan ya da anlaşılan dildir diye bana vereceğiniz cevap mesela ingilizce olabilirmi?

      Şimdi sanki aldıklarınızı almamışta, başka diyarlara gidip kendiniz bulmuş gibi bana akıldan, mantıktan bahsediyorsunuz!

      Sizce bu AKLA ve MANTIĞA saygısızlık olmuyormu?

IBRAHIM için bir cevap yazın Cevabı iptal et