AGNOSTİK MÜSLÜMAN

Agnostisizm nedir?

Eski Yunanca’da gnostos bilinebilen, agnostos ise bilinemez olan demektir. En kısa tanımıyla agnostisizm bilinemezcilik olarak ortaya konur. Fakat genişletildiğinde içine şüpheciliği de alır, tarafsız, bağımsız, ön yargısız görüşü de. Bilginin kanıtlanmış, deneylenmiş, gözlemlenmiş olması gerekir. Metafizik inançlar ise kanıtlanamayacak türlerdendir. Bu açıdan Tanrı inancını ele aldığımızda araştırmayla, arayışla bilinebilir hale gelecek bir inanç olmadığı görülür. Akıl yürütme ile de ispatlanamaz. Dolayısıyla tanrı ve ölüm ötesi, inanç temelinden öte gidemez, bilinemez.

İnsanın bilme yetisi sınırlıdır. Her şeyi gözlemleyemez, deneyleyemez. Güneş’i, Mars’ı teknoloji ölçüsünde inceleyebilir ama teknolojisini ne kadar geliştirse de evrenin ötesini gözlemleyemez, başka evrenler olup olmadığını kanıtlayamaz. Çünkü milyarlarca ışık yılı uzaklıkta neler olduğunu bilmek olanaksızdır. Bu nedenle metafizik inançlar doğrulanamaz ve yanlışlanamaz.

Müslümanlık:

Kur’an’da İbrahim de müslümandır, Musa da, Adem de ve onlar gibi tanrıya inananlar da.

Öyleyse müslümanlığın Muhammed’in peygamber olduğuna inanmakla ilgisi yoktur. Çünkü Ne Musa ne de İbrahim Muhammed’i bilmez. Bu durumda Kur’an’a, Muhammed’e ve emirlerine bağlılık Muhammedîlik olarak tanımlanır, müslümanlık olarak değil. Bundan yola çıkarak Kur’an’a  göre müslümanlığın tek tanrıcılık anlamına geldiğini söyleyebiliriz.

Nitekim Kur’an’daki Galu Bela anlatımına göre önemli olan; “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” sorusuna verilen “Galu bela” yanıtının dünyada da veriliyor olmasıdır. Bu bağlamda bir tanrıya inanan her insan, hangi din ve inançta olursa olsun Müslüman görülebilir. Ne var ki Müslümanlık tek tanrıya inanan anlamı yerine, İslam dinine mensup olan anlamında dilimize yerleşmiştir. Buna rağmen başka dinden olanları Müslüman olarak tanımlanamasa da, ülkemiz insanı eğer Allah’a, tanrıya inanıyorsa daha detayına bakılmadan Müslüman olarak görülmelidir.

Bir insan Tanrıya inanabilir ama tanrıya inanmakla beraber dinlere ve içindeki akıldışı, bilimdışı, mantıkdışı anlatımlara inanmak zorunda değildir. O dinin kurucusu, tanrıdan görev aldığını iddia etmiştir ama bu rivayetten öte gitmez. İddia sahibi yalnız kendisidir ve ne kadar inandırıcı söylemler içinde olsa da, öncelikle düşünülmesi gereken bu iddiasının doğru olmadığıdır. Çünkü insanlardaki tanrı inancından yararlanmak isteyenler daima olmuştur, olmaya da devam edecektir.

Hiç kimsenin tanrıyı öne sürerek kendisine inanılmasını talep etme hakkı yoktur. Tanrı, hiç kimse için bir kanıt değildir. “Tanrıya inanmıyor musunuz? Göğü, güneşi, ayı, yıldızları yaratana inanıyorsanız eğer benim söylediklerime, yazdıklarıma da inanın” söylemi temelsizdir, mantıksızdır.

Tanrıya inanmak, tanrıyı öne sürenlerin söylediklerine de inanmayı gerektirmez. Hiçbir insanın böyle bir inanca zorunluluğu da yoktur. Eğer istemişse tanrı, yalnız kendisine inanılmasını istemiştir ki bu da bilinemez. Kendisiyle birlikte ona, buna, şuna inanılmasını istemiş olması mümkün değildir, tanrılık niteliğine aykırıdır. Öyle bir tanrı için, “O halde bu oyunu tersine çevirelim, sen gel tanrılık niteliklerini terk et, insan ol. Bakalım kimin doğruyu söylediğini anlayabilecek misin? denilmesi yanlış olmaz.

İşte bu noktada şunu söyleyebiliriz:  Tanrıya inanan her insan, her Müslüman muhakkak şekilde agnostik niteliklere de sahip olmalı, din zincirlerinden kurtulmalı, özgürce düşünebilmeli ve sorgulayabilmelidir. Hele mezhep, tarikat ve cemaat bağlantıları, dini bağlılıktan çok daha aşırı ölçüde insanı iman kölesi haline getirebilmektedir. Buralara dahil olan insanların düşünce alanları daralmakta, beyinleri belli inançların mahkumu haline gelmektedir. Tabi bu bağımlılık, kendisine ve çevresine yaşamı zehir etmektedir. Bırakın kendi dininden olmayanları, kendi cemaatinden olmayanları bile kafir ve düşman gibi görecek bir radikal yapıya itilmektedir.

Ülkemiz Müslümanlarının önemli bir bölümü dini ve Kur’an’ı yeterince bilmemekte, kulaktan duyduklarıyla, aileden gördükleriyle dini yaşamaktadır.  Bu insanların yaşamlarında dinle bağdaşmayan birçok gelenek ve kültür bulunmakta, hem bu kültürünü sürdürmekte, hem de dine uyum sağlamaya çalışmaktadır. Mezhep ve cemaatlerin zihniyetiyle hareket edip bu insanların tümünü İslam dışı görmek ülkemizin, halkımızın birliğine-bütünlüğüne büyük zarar vermek demektir.

Geçmiş tarihimiz bu yönde acı olaylarla doludur. Baskı görmesi gerekenler, kontrol altında tutulması gerekenler farklı kültürlere sahip Anadolu insanımız değil, onları tek tipleştirmeye çalışan gerici teokratik zihniyetlerdir.

Agnostik Müslümanlık:

Bir insan, tanrı inancının kanıtlanamaz ve doğruluğunun yanlışlığının bilinemez olduğu düşünüyorsa, dinlere ve kutsal olduğuna inanılan kitaplara şüpheci ve sorgulayıcı yaklaşıyorsa, içlerinden kimisini doğru buluyor ama bir kısmını da bilime, çağdaş medeni yasalara ve modern yaşama ters buluyorsa  agnostik demektir. Tanrıya inanıyor ama İslam hakkında şüpheler taşıyorsa, peygamberin, vahyin doğruluğunun kanıtlanamayacağını ve 1400 yıl önce söylenmiş olanları bugün aynen tatbik etmeye kalkışmanın doğru olmadığı görüşündeyse ona “ agnostik Müslüman” diyebiliriz.

Panteist Müslümanlık:

Panteist evrenin ezelden beri varolduğuna inanmaz. Evrenin evrimine inanır. Evrenin evriminin başlangıcında tanrı vardır ve tanrı her şeyin, evrenin ve tüm varlıkların kaynağıdır, cevheridir. Her şey ondan türemiştir. Tanrı evrenin her zerresine nüfuz etmiş,  evrenin ruhu haline dönüşmüştür. Tüm damlaların okyanusa kavuşması gibi evrenin tüm zerreleri de neticede birleşecek tekrar tanrıya dönüşecektir ve ardından yine evren ve yaşam şeklinde çark dönecektir.

Bu düşünce ve inançta olan bir panteist, felsefesini İslam Tasavvufuyla  birleştirdiğinde dünyadaki diğer panteistlerden farklı bir niteliğe sahip olur ki bunun en doğru isimlendirmesi  panteist Müslümanlıktır.

Agnostik Müslümanlar ifade özgürlüğünün öncüleri olmalıdır.

Agnostik Müslüman” ya da “Panteist Müslüman” isimlendirmesi sanalda pek gerekmeyebilir.  Ama reelde bu tür isimlendirme yapmaktan çekinilmemeli, espri ile de olsa “Ben agnostik müslümanım” denilebilmelidir. Çünkü “müslümanım” demekten başka bir isimlendirmeye hoşgörü ile bakmayan bir toplumun farklı isimlendirmelere alışması ve bunun doğallığını kabullenmesi  gerekir. Gazetelerde yazarlar, tv’lerde yorumcular, tartışmacılar sırası geldiğinde “agnostik Müslüman” ifadesini rahatça kullanabilmeli, “o nasıl Müslümanlıkmış?” diyenlere dindeki birçok konuya agnostik baktığını söyleyebilmelidir. Bu sayede zaman içinde gerçek agnostikler ve ateistler de kimseden etkilenmeden inanç kimliklerini ifade edebilirler belki.

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Felsefe içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

100 Responses to AGNOSTİK MÜSLÜMAN

  1. kaan dedi ki:

    Hiçbir şeyden anlamıyorsun varya 🙂
    Bütün İslami eleştirilerini okudum hepsinde bilgisizlikten kaynaklanıyor. Bu iddialarının hepsine cevap veren siteler var…

    • murat dedi ki:

      evet.. ben agnostik bir müslümanım. 2010 daki yorumu hortlatmak gibi olucak ya neyse.

      Bu konuları konuştuğumda cemaatteki arkadaşlarım “bilgi eksikliğin var senin” diyorlar. şimdi bakın bilgi ama neyin bilgisi? yani bilgi varlığı insan beyninin anlayabileceği, kavrayabileceği şeylerden oluşmaktadır. Din bir İNANÇtır ki ben de inancı olan bir insanım. Okuduğunuz çoğu ayette inanmak kelimesi kullanılır. bakın ben inanıyorum allahın varlığına. ama çoğu insan allaha inanmaktan öte bilir gibi konuşuyolar ve allahı kanıtlamaya çalışıyolar..Neyin kanıtlaması bu? kanıtlama adına söylenmiş şeyler sadece bir teorem. Allah dünyayı yaratırken, ordamıydınız? yapılanların reçetesini, prototiplerini siz mi tuttunuz? hayır. O zaman bunu bilmiyosun, sadece inanıyosun. bende inanıyorum buna. benim inancımda bu şekilde. ama bunu bir bilgi, bilir kişi olarak konuşulmamalı..

      Çoğu dini bilgiyi sünnetlerde dahil olmak üzere BİLGİ olarak nitelendiriyolar. ama bu senin inancının kitabı, sünnetler ise o dönemin ehli kişileri tarafından derin araştırılmalar sonucu oluşturulduğu iddia edilen birşey. yani siz nasıl bunun kesin bilgi yayalım mantığında bilgi olarak nitelendiriyosunuz? ben bunu anlayamıyorum. Bu bizim inancımızdır ve aklımızın yetmeyeceği şeyler vardır ve bunu anlamak bişeyleri kanıtlamaya çalışmamak lazımdır.

      + Ateist ve diğer görüşte insanların çoğu bu yaklaşımlar dine önyargılıdır. Siz bir ateiste, “senin kafan karışmış bak gel öğreteyim” “Senin ama bilgi eksikliğin var gel konuşalım” diye yaklaşırsanız, başta 10 sayı ekside başladınız demektir. Ayrıca bunlar bir inanış olması sebebiyle insanları dini bilgi veriyim mantıklı gelsin ve müslüman olsun düşüncesi değil, yaşantınız ve kişiliğiniz özendirici olsun bırakın karar onların olsun.

  2. ömer dedi ki:

    Kuranda önceki peygemberler için “müslüman”dılar diye bir açıklama yok ve ayrıca müslüman kelimesi kuranda hiçbir yerde geçmez. Bu kelime dilimize farsçadan gelmedir. Kuran önceki peygamberlerin hanif olduğunu söyler. Kitap, vahiy indirilenlerin zaten kendi kanunları ve dini bir ismi var. Detaylı araştırmadan ortaya atılmış iddialar olduğunu düşünüyorum. terim üretme çabaların eğer müslüman değil de mümin kelimesi üzerinden olsa daha kabul edilebilir. sadece türkiyede değil, dünyada, müslim/müslüman kelimeleri, kelimeyi şehadet madalyonunun her iki yüzünü ihtiva edenler için bir nevi özelleşmiş kelimelerdir. Zaten Kuranın çoğu yerinde mümin ifadesi tek tanrıya inananlar için kullanılmıştır. Ne yazık ki kuranın ana diline aşina olmayan çoğu araştırmacı bu tarz gülünç çıkarımlarda bulunabiliyorlar. Bir daha düşüncelerinizi yazarken daha iyi araştırmanız temennilerimle.
    Saygılar.

    • asfasfasfh@hotmail.com dedi ki:

      helal olsun kardeşim 🙂

    • Ade Wade dedi ki:

      musluman kelimesi farscadan gelmemistir, ismi-meful babindan tamamen arapca bir kelimedir.

      • Ade Wade dedi ki:

        muslim, muslim-an . sadece cogul takisi farscadir. nasil biz tekrar kendi cogul takimizi ekleyip musluman-lar diyorsak.

  3. kaancan dedi ki:

    lem gulummi ağlayımmı?ben nerelere gidem? bilgisizlikmi? ee yuh yani acizliğin sıkışmışlığın bukadar belli edilmeside ayıp ama adamın bunca çalışmasına karşılık eleştiriye bak:SEN VAR YA SEN HİÇ BİŞEYDEN ANLAMIYON HEE…hadi lem ordan…cem yılmaz özentisi muminler sizi..cmylmz muslumanları hadi ordan…

  4. neccati dedi ki:

    agnostik teistlerin yada ognostik müslümanların takıldığı bi site varmıdır ya?

  5. yusuf a. dedi ki:

    tebrikler,katılıyorum…

  6. ergin dedi ki:

    Bir yaratıcının varlığına inanan yarattıklarını neden başı boş bıraksın ? eğer bırakmadıysa birilerinin kalbine ilham olup insanlara kendinden bahsetmesi gerektiğini ve doğru olanın insanlara aktarımını yapması gerekmiz miydi ? tüm bunları yapabilmesi için de bir kitap göndermesi mantıksız mı ? eğer gönderdiyse gönderdiği bu kitabın da (eğer bu yaratıcıya inanılıyorsa,onun üstün yetenekleri olduğunu da kabul etmeliyiz ) tahrip edilmemesine gücü yetmez mi sizce ?

    • Gencer dedi ki:

      Sen sığır olupta başına Çoban arıyorsan başka.Ama biz araştırmacı ve dogmatik inançlara itibar etmeyenler asla Sığır olmayacağız.

      • bir kul dedi ki:

        Gencer dedi ki:
        03/11/2013, 18:12 BU YAZINA İSTİNADEN YAZDIM

        KÖTÜ SÖZ SAHİBİNE AİTTİR KÖTÜ YAKIŞTIRMALARDA AKLINI KULLANDIGINI SÖYLÜYORSUN FAKAT DİGER AKLI OLANLAR SENİN AKLINI KULLANDIGINI ANLIYOR FAKAT NEFSİNİN ONLARI ESİR ALMIŞ OLDUGUNU FARKEDİYOR NEDENMİ AKIL EGER NEFSİNİN KÖLESİ OLMASA İDİ YAZDIGIN YAZIYI HİÇ BİR AKILLI İNSAN AKIL VE MANTIGINA DAYANARAK VEDE VİÇDANINIDA SUSTURARAK GERCEGİ ANLADIGI HALDE AKSİNİ YAZARAK HAKARET VE KÖTÜSÖZLERLE CEVAPLAMAZ FİKRİNİ ORTAYA KOYARDI FİKRİNİ ACIK BİR ŞEKİLDE SOMUT OLARAK YAZARDI BİZLERİ İKNA ETMEYE CALIŞIRDI EGER GERCEKTEN SORGULAMIŞ VE AKIL VE MANTIGIYLA BİR SONUCA VARMIŞ OLSAYDI YANİ AKIL VE MANTIGINI İKNA ETSE İDİ HAKARET ETMEDEN DELİLLER İLE FİKRİNİ YAZIYA DÖKERDİ BUNU YAPAMADIGINI GÖREN DİGER GERÇEK TENDE AKLINI KULANANLAR
        HEMEN FAREDİYORLAR ACİZ BİR KİŞİNİN KARŞIYA ANLATAMAYACAGI İKNA EDEMEYECEGİ ANLATMAYA KALKSA MASKARA OLACAGINI KENDİSİ BİLDİGİ İÇİN BÖYLE KELİME OYUNLARI İLE CAMBAZLIK YAPMAZ AKIL VE MANTIGIYLA SORGULADIGI DELİLLERİ BİZLERE ANLATIRDI BÖYLECE BİZLERİ ACİZ BIRAKARAK BİZLERİN YANLIŞ OLDUGUNU ANDAKİ VAR OLAN AKIL VE MANTIGININ BİZDE DE VAR OLDUGUNDAN BİZDE DELİLLERİNİ AKIL VE MANTIGIMIZLA TAHLİL EDEREK SAGLAMASINI YAPAR İKNA OLMUŞSAK TEŞEKKÜR EDEREK SÖZDE DOGMA OLAN BİLGİLERİMİZİ ELEYEREK SAVIMIZDAN VAZGECERDİK FAKAT NE YAZIKKİ ÖYLE OLMADIGINI EN AZ BİZLER KADAR KENDİSİDE BİLİYORKİ TEZİNİ BİZLERLE PAYLAŞAMIYOR FİKRİNE DÜŞÜNCESİNE GÜVENMİYOR SAÇMA VE MANTIK DIŞI OLDUGUNU KENDİSİ BİZLERDEN DAHA İYİ BİLDİGİNDEN SADECE VE SADECE ZIRVALIYOR EGER GÜVENİYORSAN NE, NEDEN . NİCİN , NİYE VS ÖRNEKLERİ ÇOGALTA BİLİRSİN SORULARIYLA BİZLERİ BİLGİLENDİRİSİN KENDİNE GÜVENİN VARSA HADİ BEKLİYORUM BEN KENDİME GÜVENİYORUM YANİ AKLIMA VE MANTIGIMA BUNLAR BANA TESADÜFEN VERİLMEDİ ŞANS ESERİDE BULMADIM BAŞKASINDANDA CALMADIM SENCE SANA BU AKLI KİM NEREDEN NASIL NİYE HANGİ AMAÇ İÇİN VERDİ AMACI VE GAYESİ NEDİR MAKSADI NEDİR MUHTEŞEM BİR AKIL HERŞEYİ SORGULAYA BİLME KABİLİYETİ VAR BÖYLE BİR KABİLİYETLİ AKLI VEREN BİRİ ACABA BİZLERE HANGİ GAYE İÇİN HANGİ MAKSATLA SENCE BU SÖYELDİKLERİM SACMAMI BAK AKLIM BANA BUNLARI SORUYOR VE CEVABINI ARIYOR SENDE SORMUŞSUNDUR AKSİ MÜMKİN DEGİLDİR EEE PEKİ CEVABINI BİZLERLE PAYLAŞIRMISIN KENDİNE GÜVENİYORSAN SAMİMİ BİR ŞEKİLDE BİZİ BİLGİLENDİR
        FİKRİNLE BİZLERE ÖRNEK OLDA BİZLERDE GERÇEGİ BİLELİM VE O YOLDA HAREKET EDELİM …..
        İYİ DÜŞÜNCELER

    • Ade Wade dedi ki:

      kadir-i mutlak yaraticinin elbette herseye gucu yeter. incil ve tevrat tahrip edildi mi demistin ? ama o ilahi planin bir parcasi mi diyecektin ?

  7. Allah başı boş bırakmamıştır. Başı dolu bir biçimde bırakmıştır. Zekamızı ve kafamızın içindeki aklımızı kullanırsak Allah’ın yolunda 1 adım atarsak elbette hidayet o vakit gelecektir. Sen af edersin şeyine bile takmadan bana hidayet gelecek diye beklersen daha çok beklersin. Ancak Allah tarafından bire bir hidayet peygamberleredir.

    • HmS dedi ki:

      peygamberler doğuştan torpilli yani? ya da, peygamber olabilmek için çok zeki olmak gerekiyor ki insanları etkileyip, onların -aynı zamanda- siyasii önderi olunabilsin!
      sünnetten bahseden ehl-i müslim cemaat, o kadar sünnetçiyseniz hadi siz de o zaman 9 yaşında bir kızla evlenin bakalım noluyor? modern bir toplumda yaşıyoruz, dünya daha global.. biz illa ki, hala müslim takılcaz diosanız lütfen sünnet saçmalıklarını bir kenara bırakıp dünya toplumlarınca kabul edilebilir, az da olsa mantıklı ve daha insanii seromoniler, ibadet şekilleri, ve yaşayış standartları bulmalısınız.
      ben, hollandaya gittiğimde, ilk etapta tr’den geliyorum diye bana saçma bir önyargıyla yaklaşılıyorsa bu islamdan ve saçma yaşayış şeklindendir.
      daha huzurlu, daha özgür, daha insanii, daha, bilimsel, daha dürüst ve tabi ki daha yasaksız(görev ve sorumluluklarının bilincinde) bir ülke, bir dünya istiyorum. ben hakediyorum ama bunu hep beraber haketmeliyiz..

      saygılar..

      • bilal dedi ki:

        HmS ! Hz.Aişe Hz. Peygamberle evlendiği zaman yaşı 9 değildi. Evlendiği zaman yaşı
        18’i buluyordu. Bunun hesabını yapalım :
        1- Hz. Muhammed’in D.Tarihi Miladi : 571 :
        2-Hz. Aişe’nin Doğum Tarihi Miladi : 606
        – Hz.Muhammed’in Hicret tarihi : 622
        – Hicreten iki sene sonra evlilik gerçekleşiyor. ( 624 )
        – Hz.Aişe’nin doğum tarihi olan 606’yi ,624’ten çıkardığımız zaman evlilik yaşı 18.oluyor.
        ÖRNEK : EVLİLİK TARİHİ MİLADİ : 624
        DOĞUM TARİHİ MİLADİ : 606
        EVLİLİK VE DOĞUM TARİHİ : 624- 606= 18 (Evlilik tarihi )
        NOT :
        Emevi Hanedanları,küçük yaştaki kızlarla evlenebilmeleri için bu tür ( 9 yaş ) rivayetleri
        uydurtmuşlardır.Bu görüş,Emevilerin görüşüdür. Yukarıda gösterildiği gibi,bu iddianın
        tamamı uydurma ve yalnıştır. Saygılar.

      • KK dedi ki:

        Yazdıklarınıza aynen katılıyorum…

      • sarp mustafa dedi ki:

        53 yaşında bir adamın 18 lik çıtırla evlenmesi sorun değil yani :D. Ulan yaşadığımız zamanda bile bu hiç ama hiç hoş karşılanmazken, hatta ve hatta sübyancılık olarak itham edilirken, dini lider olunca hoş bir durum oluyor herhalde.

        Bilal beyciğim 53 yaşına geldiğinde 18 lik çıtırla evlenmekte gözün var demekki 😀 sünneti yerine getirirsin artık 53’e bastığında.

  8. HmS dedi ki:

    sevgili bilal, bakın ben DTCF tarih mezunuyum. ve ben akademik anlamda bizzat kaynaklarından okuyarak islam tarihi dersleri aldım 3 sene. derslerde hocam prof. dr. ilhan erdem’in notlarında da aişe ile izdivacı yaşı 6, zifaf yaşı da 9 olarak belirtiliyor. bunları hangi islam tarihçisinden öğrendiğimi de ders notlarıma bakarak kaynakları size ileteceğim. sizin yaptığınız basit toplama işlemi son derce doğrudur. fakat verdiğiniz bilgi son derece gerçek dışıdır. ayrıca emeviiler her ne kadar faşist olsa da ciddi anlamda tarih kaydı yapmışlardır. bu ne öncesinde vardı ne de sonra ki islam hanedanlarında oldu.
    bakın tarihi, askeri ve siyasi bir kişilik olarak muhammed’in özel hayatında zevk ü sefaya ve kadınlara olan zaafları tarihi olarak su götürmez gerçeklerdir. bir çok ayette bile allahın ağzından özel hayatıyla ilgili müstesna ve çifte standart teşkil eden ayetler tebliğ etmiştir. bu gerek savaş ganimeti olarak alınan kadınlarla beraber olabilme, şehit olan askerlerin kadınlarıyla evlenebilmeyi içeren ayetleri ve ifk olayını (!)açıklığa kavuşturan ayet gibi örnekleri de verebilrim.
    çok bazrizdir. bence artık din olmaktan da çıkmıştır islam. çünkü dinlerin bir sistematiği olmalıdır. artık o kadar çok çelişkiler görülüyor ki islamda. bir disiplin olduğundan da bahsetmek mümkün değildir.
    saygılarımla..

  9. sevginin ışığı dedi ki:

    *İlk yaratı ışıktır ve gözümüzle gördüğümüz her şey saf bilincin içinde oluşan ışık oyunlarıdır… Her şey zaten ve zamansız bir şimdide zaten birdir… Sadece fiziksel bilinçten öyle gözükmez… Farklılık gibi gözüken şey sadece ışığın değişik yansımalarıdır… Ben şimdi ne müslümanı olmuş oldum??? 😦

    *Bir yağmur damlası düşerken kendisini yağmur damlası zannetmiş. Üzerine düşen ışığı, yanılsamaları vs kendi sanmış durmuş. Ama sonunda denize düşünce anlamış kim olduğunu ve nereden geldiğini… Ama bazı yağmur damlaları karaya düşüp duruyorlar… Bu hikaye hangi müslümanlık tipine uymaktadır? 😦

    *Kuantum fizikçileri bütün evrenin görünmez bağlarla bir arada olduğunu keşfettiler ve her bir bağ başka bir bağda ne olduğunda anında haberdar.. Çünkü bütün bu ışık olan bağlar tek bir bilincin yansılamalarıdır… Şimdi bunu keşfeden fizikçiler de müslüman mı oluyor? 🙂

    *Peki sadece tam müslüman olanlar da kendi içlerinde ikiye ayrılıyorlar mı kaplanist müslüman, akbaba müslümanı diye? yoksa müslümanlık derecelerine göre mi isimlendiriliyorlar, yüzde 95 müslüman, yüzde 98,53 müslüman diye??? 🙂 🙂

    • muhammet ali gungor dedi ki:

      fizkçi keşfetikten sonra dmiyorlarmı ya kuran ın şurasın da burasında yazıyrdu diye beni deli ediyor bu ileri zekalılar Yazdıkların müthiş olmuş sevginin ışığı

      • sevginin ışığı dedi ki:

        Bazı insanlarda nedense saplantı var, tek bir kitap arayıp duruyorlar tapacak. Hintliler tutturmuş Vedalar, hristiyanlar tutturmuş incil, yahudiler tutturmuş tevrat, müslümanlar da kuran diye ağlaşıp duruyorlar… Bu ağlaşan insanların da çok çok azı diğer kitapları okumuştur. Sorsan bilmez. Ama ne hikmetse hepsi aynı Tanrı tarafından yazdırılmış!!! Tanrı insan sanki kitap yazdırıyor, onu bunu cezalandırıyor… Yahu Tanrı kitap yazdırmış bile olsa, onu okuyacak kişiye göre yazmaz mı? Algı seviyemiz, dünyaya bakışımız, kullandığımız diller devamlı değişip duruyor. Tam tamına Allah diye bir kitap bile yazmış olsan, devamlı yeni baskı lazım zaten 🙂 Hem de bütün dillerde birden 🙂 Saçmalık yani, işin bu yanını düşünmüyorlar hiç. Dünyanın en güzel kitabını yazıp mağaradaki bir adama göstersen ne anlar? O zaman ona göre yazılır kitap. Sonra o adamın algısı geliştikçe ve çevredeki olaylar da değiştikçe ona göre yazılır. Bence önemli olan akıl ve kalp bütünlüğünde yazmak…Mesela şimdi doğa ile dengeli ve ona saygı duymayı öğreten kitaplara ihtiyaç var. Çevrenin cılkı çıkmış. İçtiğimiz suyun bile hayrı yok. Adamlar tutturmuşlar 1500 sene önce yazılan kitaba tapıyorlar… Üstelik de anlamadıkları bir dilde yazılmış bir kitaba 🙂 Neden? Birileri kendilerini yönetsin diye… Bu aynı yönetenler de senin deli olduğun gibi, icatları kitaba uyduracak yazılar yazıyor, sayfalar hazırlıyorlar, millet de bunlara balıklama atlıyor… Neyse günü gelir bu da değişir 🙂

  10. foo dedi ki:

    Sevginin ışığı.. Yorumunuzu atalı yaklaşık 2 ay olmuş, umarım yorumumu dönüp tekrar okuma fırsatı bulursunuz. İlk olarak belirtmiş olduğunuz argümanlarınıza dayanarak sizin bir panenteist-müslüman olduğunuz söylenilebilir. Yalnız dikkat buyrun! panteist değil, panenteist. yukarıda okumuş oldugumuz yazıda panteist-müslüman’lık olarak muhafaza edilmiş bu anlayış. Fakat panenteizm ve panteizm arasındaki fark söylem olarak ufak, teorik olarak ise hayli büyüktür. panteist-müslümanlık diye birşey yoktur. Panteizm müslümanlığa uyarlanamaz zira panteizmdeki tanrı anlayışına bir sınır konulmuştur. Panenteizme ise İslam dininin felsefesidir denilebilir. Buna tasavvuf öğretisi veya Vahdet-i Vücud felsefesi de denir. Sünnilik ve Şiilik mezheplerinden bağımsız olup teolojik anlamda da farklılık göstermektedir. İslamın temelini bilime ve akıla dayandıran bu öğreti kuantumun temelinde yatan mikro-makro ilişkisi, atomaltı parçacıklarının birbirlerinden haberli olmaları, kainatın; hakikati şuur yapı olan insan adı verilmiş varlığın içinde, ve yine bu insanın da kainatın içerisinde olduğundan söz etmekte, bunları bilimsel verilere dayandırarak bir hakikat bir İslam profili ortaya koymaktadır. İslama karşı takınılan eleştirel tutumun içerisinde Tasavvuf da değerlendirilmelidir. Sadece sünnilik, şiilik vb. mezhepler üzerinden din yargılanmaz, irdelenmez ve reddedilmez. Hatam varsa düzeltilsin. Saygılarımla..

  11. Doğru Soru dedi ki:

    Al-i İmran Suresi 19. ayette “Allah katında tek din İslamdır…” deniliyor. Bütün peygamberler müslümandır. Bütün peygamberlerin müslüman olması demek usül(yani şeriatlarının) aynı olması demek değildir. Aynı olan din esaslarıdır, iman edilmesi gerekli olan şeylere iman, kul hakkı, Allah’a gün içinde belli periyotlarla belli şekillerde ibadet edilmesi gibi… Ayrıca peygamber kelimesi Farsçadan geçmiştir, Kuran’ı Kerim’de bunun yerine Nebi, Resul ifadeleri vardır.

  12. Doğru Soru dedi ki:

    Sayın Bilal yorumlarınızı görünce pek çok şeyin açıklanmasına vesile olduğunuzu gördüm. Özellikle her türlü sataşmaya rağmen seviyenizi koruduğunuz için tebrik ediyorum. Burada veya başka yerlerde açıkça iman etmeyen veya tereddütleri bulunan kişiler de müslüman olarak olmasa bile insan olarak kardeşimizdir. Tüm kardeşlerimize iyilik diliyorum en az kendime dilediğim kadar. Tüm insanlara tek tavsiyem var; çıkarınız(dünya zevkiniz, rahatınız, cennetiniz, cehenneminiz) aleyhine bile olsa SAMİMİYETLE, CİDDİYETLE din veya ladin(dinsizlik-gerçi herkesin bir dini vardır ya…-) meselesini en büyük meseleniz olarak kabul edin. Böyle kimseler şu an geçici olarak neyi kabul ederlerse etsinler, müslüman adına sahip olduğu halde bu özelliklere sahip olmayan(kendini müslüman sanan) insanlardan müslüman olmaya daha layıktır ve Allah ancak böyle kimselere gerçek hidayeti verir. Kendi adıma, inşallah ben de onlardan olurum…

    • bilal dedi ki:

      Bu güzel iltifatiniz için teşekkür ederim,yüce Allah sizden razı olsun..,

      • elevation dedi ki:

        AGNOSTİK MÜSLÜMAN

        “Emevi Hanedanları,küçük yaştaki kızlarla evlenebilmeleri için bu tür ( 9 yaş ) rivayetleri
        uydurtmuşlardır.Bu görüş,Emevilerin görüşüdür.”

        Ben Mayıs ayında sana reformist demiştim. Ama sen reformist değilsin. İslam dinindeki açıkları gidermek için suçu emevilere yükleyecek kadar kurnaz bir yazarsın. Yazdıklarından son zamanlarda reformistleştiğini sanıyordum. Üstte tıklarsan, 25 şubat 2012’de de aynıymışsın.

        Çünkü sen hadisleri reddetmiyorsun bildiğim kadarıyla. İşinegelen hadisleri kabul ediyorsun. Reformist denen kişiler hadisleri külliyen reddederler. Hepsini yalan kabul ederler.

      • MaMaLi dedi ki:

        bilal can!bir agnostik olarak,burda,seviyenizi,kaybetmeden verdiğin cevaplardan dolayı,kutlarım;bizler,müslüman,geçinenlerden,tehdit,hakaret,küfür,yemeye,nerdeyse bağışıklık kazandık,sizi,bu zavallı güruhdan,ayıran,(tartışılır)bilgi ve donanımınız için,ayrıcada kutlarım.saygılarımla.

  13. bilal dedi ki:

    Müslümanları birbirlerine düşüren,onları bölüp parçalayan,halifeliğin halk tarafından biatle (seçimle)
    gelme sistemini kaldırıp monarşi rejimini kuran Emevi hanedanları değil mi ? Onlar ve Abbasiler,
    kendi yönetimlerini meşrulaştırmak ve egolarını tatmin etmek için hadis adı altında nice rivayetleri
    uydurttular.Hadisler yazılı ve kayıtlı olmadığından bu durum onların işini de kolaylaştırıyordu…….
    Ben,uyduruk rivayetlere ve yanlış yorumlara değil,sadece Yüce Allah’ın gönderdiği hak din olan
    islama ve kur’an’a inanıyor ve doğruların ortaya çıkmasına çalışıyorsam,kurnazlık mı yapıyorum ?
    Pes doğrusu,,,,,,

    • elevation dedi ki:

      İslamın bugün evrensel ve en yaygın ikinci din olmasını Emevilere borçlusunuz. Yani Emevilerden bu dini iyi bilecek haliniz yok. Halifelik kavgasında Şiileri bile hezimete uğratmış bir sülaledir Emeviler. İslamı İspanya topraklarına kadar yaymışlar, Türkleri müslümanlaştırıp senin bile müslüman olmana nedendirler.

      Eldeki eski Kuran nüshalarının birçoğu da Emevilerden kalmadır. Yani tarihin akışı keyfi olarak bozulmaz.

      Muhammed birse,
      Dört halife ikiyse
      Emeviler üçse
      Abbasiler dörtse,
      Memluklar beşse,
      Osmanlılar altıdır…

      tarih böyle bir çizgi izlediyse bir yanlışlık olduğunu sanmıyorum. Bu din böyle gelmiş böyle gider. Gerçi senin reformist olmadığını düşünüyorum artık.

      • esra tongu dedi ki:

        “halifelik kavgasında şiileri bile hezimete uğratmış”
        Düşündürücü bir cümle….

  14. serkan dedi ki:

    İnsan ve dünya hayatının anlamı üzerine yazılmış en iyi yazılardan birinin linkini aşağıda veriyorum.Deizm ve negatif ateizm’in kıyılarında yürüyen bir insan olarak Elhamdülillah Rabbim bana doğru yolu yani hakikati göstererek karanlıklardan aydınlığa çıkardı.(Bakara 213 bunun en somut örneğidir).Dileyen Rabbine bir yol tutup benliğini arındırarak Hakikate ulaşır..
    Burada amacım ne bir kimsenin reklamını yapmak ne de propaganda yapmaktır.Benim gibi hakikati arayan ve biryerde tıkanıp kalanlar için bir vesile olabilir..Tabiki Rabbimizin izniyle,Elhamdülillah..
    Sevgiyle kalın.. Selam ile..

    http://www.temizfikir.com/?p=807

  15. aras dedi ki:

    şahsı agnostik kafir imdi bu yazının hepsini okuma zahmetine girmeden ilk yanlışında bıraktık amma badu şunu sana söylemek gerekir ki geçmiş kitaplarda ahir zaman PeygaMbeRinin (sav.) ismi geçtiği sabittir.yani o yazdığın Peygamerler ismini bildikleri gibi imanınıda etmişleridir sen tasalanma. O ki bu sizinkisi stalin gibim kıpkızıl kafirlikten başka bişey değildir.antikapitalist – agnostik-antifaşit – anti mayın vb daha bimemne acep siz bu 72 fırkınaın içindemisiniz diye söyle düşününce kapitalciler belki çünkü en azından iman dairesinde olduklarını söylüyorlar.prki resmen küfür olan bu görüşlerinizle neden hala selamat dairesinde olduğunuzu iddia etmek gereğini duyuyorsunuz ? hülasa_i -vel kelam desenize küfr dairesinde olduğunuzu ne kıvırıyonuz …

  16. agnostik dedi ki:

    agnostik müslüman güzel fikir 😀 agnostik diyince ateist sanıyorlar, hemen saldırı sözlerle taşlamaya başlıyorlar. ateist sanılmaktan rahatsız değilsemde görüş olarak ayrıldığımız çok konular var. en azından araştırmaya anlamaya sevk etmiş oluruz bu sayede ve dediğiniz gibi gerçek kimliğimizi özgürleştirmek için aşama kaydedilmiş olur. ben eski dinciyim ve dini savunan insanları çok iyi anlıyorum. bende onlardan biriydim çünkü.

    banada mantık ve saygıyla , sözleri yumuşatarak ateistler anlatmasaydı gerçekleri öğrenemeyebilirdim ve objektif bakma imkanına sahib olamayabilirdim. siz kafirsiniz diyen müslüman kadar siz sığırsınız diyen ateistleride agnostikleride onaylamıyorum. karşıdakinin değerlerine ilişmeden insanca görüşleri ortaya koymak en doğrusudur. AGNOSTİK MÜSLÜMAN İSE ÇOK GÜZEL BİR YAKLAŞIM…
    dünyada ki bütün görüşler yüzdeyüz doğrulanamadığına göre herkes haklıdır….BU KARIŞIKLIĞI YARATANA KIZIN KIZACAKSANIZ İLLA..

  17. emre dedi ki:

    Dinler, mitolojiler, putperestlikler… İnsan oğlu hep manevi açıdan sığınacak bir yaradan aradı. Milyonlarca isim yüklendi yaradan için; bazen ona Zeus dendi, bazen Tanrı bazen ALLAH dendi…
    Kimse akıl yolu ile dini bulamaz ve bulmamıştır. Din maneviyat ile bulunur. Akıl yolu ile bulunacak 2 yol vardır. 1- Ateizm, 2- Deism. Ve bütün dinlerin mensuplarının %99’u ailesinden gelen bilgilerle dinlerini yaşamaktadır. Bir çok hristiyan, yahudi, müslüman zaten dini din gibi değil ailesinden öğrendiği bilgilerle gelenek gibi yaşamaktadır. Müslüman bir aileden doğduğumuz için 1. sınıf insan gibi hissedip şükretmemiz gerektiğine, bunun bizim için bir lütuf olduğuna inandık. Diğer din ve felsefelere inananlara kafir dedik, araştırıp bulması gerekir islam dinini dedik ama biz hiç araştırmadık çünkü biz allah tarafından 1.sınıf insan yani müslüman olarak dünyaya geldik elhemdülillah 🙂 Kuran’ı bile arapça okudu çoğumuz. Fatiha suresinin anlamını, bize mesajını bilmeden okuduk, durduk. Çünkü inanıyorduk, körü körüne bağlıydık. Mesele müslüman olmak değildi zaten. Mesele iyi insan olmaktı. Ne mutlu dinini iyi bilen iyi müslüman kardeşlerime, ne mutlu iyi hristiyan, iyi yahudi kardeşlerime. Einstein’ın dediği gibi bu dünyada sadece ama sadece iki tür insan var; iyi insan ve kötü insan. Bütün kötü insanlara karşı iyilerin kazanması temennisi ile, herkese iyi günler ve sevgilerle,

  18. esra tongu dedi ki:

    tek kelime ile mükemmel bir yazı.tebrikler.Düşündüklerimin başlığını buldum…

  19. kumarbaz Selim dedi ki:

    Cümle-i kafirun , ehl-i müslimin, eski vee yani ahitçiler ve deistler ve panteistler ve saymadığım kim varsa….
    Bu gün shaktar gyori 10 oranla sürpriz yapar mı abiler ablalar? sürpriz kupon yapıyom da, bi el atıverin , yardım lasım

  20. musti dedi ki:

    ben derimki ilk nebi ademden son resul muhammede kadar vahiy bir zincirdir.ademin dönemi ana okulu isanın dönemi orta ögretim musanın dönemi lise muhammedin dönemi üniversitedir.vahyi anlamada yaşamada samimi olanlar bunun yüksek lisans,doktara ,profesörü hatta ordinaryüsü olacaklardır. allah kainatta iyilik güzellik saygı ve sevgi adına bütün güzelliklerin kendisinde toplandıgı bir varlıktır. bütün çirkinlik ve aşagılık buldugunuz yaşadıgınız ne varsa oda şeytandır. herşeye ramen güzellik ve iyilik sahibi olanlar iyi insan ahlaksızlık ve çirkinlik sahipleri insanlıga aday, cebir ve şiddetle özgürlügünüzü yok eden her insanlık adayı imha edilmesi gereken şeytanlaşmış varlıklardır. insan olmanın ilk basamagı özgürlüktür.başkalarının özgürlügünün başladıgı yerde sizin özgürlük sınırınız sona erer.haddini bilip iyilik üzere olan dünyadaki herkez benim kardeşimdir. gerek tarihte gerekse günümüzde dünyevi kuvvetleri ile insanı ve insanlıgı özgürlügünden koparan varlıklara lanet olsun. ilk iki halifenin fethettigi ülkelerde anarşi ve terör estiren muhammedin ve iyiligin fedakarlıgın güzelligin düşmanı emevilere ve onların adi kopyası olan abbasilere ve uydurdukları hadis dinine lanet ediyorum. islam bugün varsa ikinci halife ömerin islamla tanıştırdıgı türk milletinin cesareti özgür ruhlu iyilik sever müminler sayesinde var.ey kötüler ve özgür insanın ve insanlıgın düşmanları ateşiniz bol olsun. iyilik fedakarlık güzelliklerle dolu insanlara selam olsun.

  21. Evrenselci dedi ki:

    BİLİMSEL FELSEFE konusunda bir karışıklık var. Bu felsefenin adı =Bilinebilirlik Felsefesi= olması gerekir. Bilinebilirlik Felsefesinin iki elamanı vardır: “bilim” ve “mantık” dır. Görüldüğü üzere bilim, bir felsefeye ait bir yöntem çıkıyor. Bunun karşıtı da BİLİNEMEZCİLİK FELSEFESİ dir. Bunun da iki elamanı bulunmaktadır: =Metafizik yöntem ve inanç yöntemi= Bilgiyi Metafizik yöntemle türetir; inanç yöntemi ile dikta etmektedir.
    FELSEFE NEDİR? Beş duyu sınırı ötesi gerçeklikleri öğrenme sistemidir.

  22. Cenk dedi ki:

    Agnostik müslüman mı 🙂 bakalım daha neler duyacağız. Ben müslümanlar kadar hayalci bir toplum görmedim, bir ateistin bile aklı karışabilir ama agnostik bir insanın aslı aklı karışmaz çünkü hayatı kuşku ile işler.

    Agnostik bir insan sadece tanrıya dinlere değil tüm hayata kuşku ile bakar ve sistemi hayatta her şeyi irdele, kuşku ile çürüt ile işler, bir agnostiği asla dolandıramazsınız,

    Bırakın ademi ahmeti mehmeti bunlar masal, zeusu kimse neden konuşmuyor peygamberi yok diyemi? bunların hepsi zamanla kaybolacak, zaman her şeyi yok eder.

    • Cenk dedi ki:

      Samimi değil! “varlığı kendinden olan Allah” sözcüğünü artık değiştirmelisiniz, manasız sözcük… Bu sözcüğün yerine “bilinemeyen bir varlık” olabilir. evreni yaratmış ne demek? evren nedir?

      evreni kimse açıklayamazken bir de açıklanamayan bir tanrının bunu yarattığı öne sürülmesi muazzam kurgulanmış bir hayaldir.

      • bir kul dedi ki:

        ben varsan kainatta vardır ve aklım bana derki bana ragmen bu muhteşem kainatın bir var edeni olmalı yani yaratıcısı bir şey ola bilmesi için bir bilenin yani yaratıcının yani kuvvetsahibi kudretsahibi eşi ve benzeri olmayan tek yaratıcı olması lazım
        ben çölde yürürken yerde bir saat görsem ilk aklıma gelen ne olur bunu kim düşürdü yani bir sahibi vardır o saatin derim peki osaati kim yaptı elbetteki bir saatci akıl bunu hiç zorlanmadan tereddüt dahi etmeden cevaplayabiliyorsa gerisini sen düşün kainatın da bir yaratıcısı varder akıl tabikide saglıklı bir akıl nefsinin esiri olmayan özgür iradesi olan bir akıl
        hayırlı günler

  23. karaca dedi ki:

    evreni kimse açıklayamazken bir de açıklanamayan bir tanrının bunu yarattığı öne sürülmesi muazzam kurgulanmış bir hayaldir.
    sizden alıntı
    sizinde belirtiğiniz gibi insan aklı evrenin yada kainatın nasıl yaratıldığı hakkında şühpe ve tereddüt içerisindeyken sınırlı aklı ile buna akıl yetiremezken

    Yüce yaratıcıyı sorguluyor,siz kainatın nasıl yaratıldığına dair yeterli delilleriniz olmamasına rağmen
    kainatın sırrını bile çözmemişken çözebilse bile müsade edildiği kadarı ile sonuca ulaşmasına rağmen
    bu kainatı yaşamı hayatı varlığı var edenin kimliğini sorguluyorsunuz
    buna hiç gücünüzün yeteceğini sanmıyorum
    daha yaratılanı çözememişsin,yaratanı çözmeye uğraşıyorsun
    buna hiç gücün yetermi?

    • Cenk dedi ki:

      yahu anlamıyorum ki, biz bilinmeyen bir şey diyoruz varmı yokmu belli değil diyoruz, siz daha yaratılanı çözememişsiniz diyorsunuz;

      konuda bu ya ortadaki mevcut zannedilen şeyleri bile bilinmezken siz nasıl olurda bunları tanrı yaptı dersiniz esas konuda bu zaten.

      yani düşünsenize uzay diye bir şey yok karanlık boşluğa isim takmışız, tanrıda ortada yok

      bu ikiside yok! değilmi

      ama diyoruz ki “uzayı tanrı yarattı!”

      bu nasıl bir işki?

  24. karaca dedi ki:

    incelemeni tavsiye ederim yok olan bunu yapabilirmi veya bunun arkasındaki güç nedir diye kendini bir zorla bakalım ne çıkacak.

    • Cenk dedi ki:

      eklediğin şey gözükmüyor? site ile ilgili zannedersem,

      muhakkak bir tanrı var ise muhakkak onuda yapan bir tanrı olmalı diyerek sonsuz döngüye girilir, agnostisizm bu konuların geneline kuşku ile bakıyor, tanrının tek olup olmadığı, biz nereden çıktık çıkmadık tümü en üst seviye kuşkulu çözemiyoruz.

      ben agnostik biri olarak kendi tarafımda çözemiyorum ve kutsal kitap adı altında toplanmış bilgiler neredeyse tanrının yokluğunu doğrularcasına garip yazılar ile dolu, birde en garip olan yazılan ayetlerden çok uygulanan yöntem.

      tanrılık bir durum söz konusu ise, tüm bu işleri yapan aynı tanrı değil sanki…

      öncelikle tanrı yazdırdı adı altında oluşturulmuş tüm bilgileri reddediyorum ve reddedin bu en doğal hakkımız, araştırmaya ve keşiflere devam…

    • pamuk1kale dedi ki:

      Sayın karaca;
      Merak ediyorum gördüğünüz güzellikleri tanrının varlığına delil olarak sunuyorsunuz,peki güzel olmayanlar neyin delili? Veya neden şu fotoları koymuyor kimse!


      Bunlarıda tanrı yarattı değil mi? Neden bu fotolarla tanrının reklamını kimse yapmıyor?
      Yayınladığınız videolardaki çiçekler size bize göre güzel,ilgi çekici.Peki ilgi çekici olmayanlar!

      Güzellikleri tanrıya atfedip yakıştırabiliyorsunuz peki çirkinlikleri?

      Bunları tanrının hangi vasfına bağlıyorsunuz? Milyonlarca insanın canını alan depremi? Hastalıkları kanser,verem,tifo vb.Mesela 1,3,5,10 yaşındaki binlerce çocuğun canını alan vebayı? Afrikada açlıktan ölen ve halada ölmekte olan çocukları?
      Bunları tanrının hangi vasfına bağladıklarınızı açıklar mısınız?
      Burada ki fotolarla neden tanrının varlığı ispatlanmıyor? Siz bu canlıları ve yüzlercesini biliyorsunuzdur neden bunun gibi fotolar kullanmıyorsunuz?
      Bu bile bizim tanrıyı ilgi ve ihtiyaçlarımızın neticesinde ortaya çıkardığımızı göstermez mi? Güzel gördüklerimiz ona,çirkin gördüklerimiz!

      • karaca dedi ki:

        Sayın pamuk1kale
        gönderdiğin fotoları inceledim bakın burada anlaşamadığım noktayı söyleyeyim
        iyiyi güzeli kötü ve çirkini de rabbimiz yaratmıştır bakın tekrar ediyorum ondan başka yaratmaya gücü olan yoktur. yarattıklarının içerisinde sayılamayacak kadar kötü veya çirkin sayılamayacak kadar iyi ve güzel yaratmıştır bunu benim sorgulamaya yetkim yokki
        iyi olanı güzel olanı yarattın da kötü ve çirkin olanı niye yarattın ey rabbimiz deme gibi bir durumumuz yok o dilediğini dilediği şartlarda yaratmaya kadir olandır. benim ifade etmek istediğimi mutemelen anlıyamadınız galiba kısa ve öz olarak şunu ifade ederim tek yaratmaya gücü yeten odur ondan başka yaratmaya gücü olan yoktur siz bana yukarıdaki örnekleri vermişssiniz onları da yüce rabbimiz yaratmıştır. bunun güzel veya çirkin olması bir şey ifade etmiyor. anlatmak istediğım her şeyi yaratan odur.
        hastalıkları,kanseri,ülseri mikropları atomları elektronları virüsleri aklınıza gelebilecek her şeyi yaratan odur benim söylemek istediğim onun yaratma gücünü anlatmaya çalışmaktır
        yoksa,yarabbi kötü ve çirkin olanı niye yarattın deme gibi bir itirazım olamaz yaratan odur ondan başka bu yetkiyi taşıyan yoktur konuya bu açıdan bakılmalı.her şeyi,hangi sebebten yarattığını biz bilemeyiz buna bizim gücümüz yetmez bu mümkün değildir
        burada düşünmeniz gereken yaratıcı sadece güzel olanı yaratır gibi bir mantık yok
        yaratıcımız dilediğini yaratır bunun açılması halinde içerisinde her şeyin olduğu görülür siz olaya merhametin ve güzelliğin olup olmadığına bakmışsınız tek başına bu bakış açısı yeterli değildir,benim ifade ettiğim yaratıcımızın yaratma gücünü ifade etmektir. sana bana garip gelen pek çok şey yaratıcı için garip değildir. biz insan olduğumuz için bu tür yaratılışları anlamakta zorluk çekebiliriz bu gayet normaldir. ama karşında her şeyi yaratmaya gücü yeten ve bunu yapabilen bir yaratıcıdan bahsediyorum bunu sorguladığın zaman,tavuğun horozun veya solucanın yaratılışını da sorgulaman gerekir.
        o iyi bu kötü diyemeyiz burada dikkate alınması gereken Allahın yaratma gücüdür .neyi niçin,yarattığı değildir.

  25. karaca dedi ki:

    ben pc yi açtığımda görme imkanım var sizin görememezin sebebini bilmiyorum,youtube de bir yer.
    her ne ise,
    siz ister görüşlerinizde israrcı olun ister olmayın,sonuçta benim gibi sizde inandığınızı savunuyorsunuz
    son olarak hatırlatmak ve gözünüzden kaçan olayı tekrar edecek olursam
    hiç bir şeyin bilgi ve güç olmadan var olamayacağı hatta güç olmasına rağmen eğer bilgi yoksa
    yine var olamayacağını ben kabul ettim ve inanıyorum.
    bilgi olupta bunu uygulayacak kuvvet,güç yoksa yine bir şey ifade etmez,
    bunu yaratıcıya uyguladığınız zaman,sonuçlarını görürsünüz,bilgi den kastım bilgi kelimesi değildir.
    bilginin ta kendisidir.has olan bilginin ta kendisini kast ediyorum sizin varlığınızla ilgili bilgiler
    bu bilgilerden bir tanesi eksik yada farklı olsa siz inşa edilemezdiniz
    bu bilgilerin ne olduğunu bizler bilmeyiz,yaratıcı tarafından güç ve bilgi uygulanarak inşa edilenler
    sadece sonuçtur bizler sonucu görebiliriz bilginin kendisini değil buna ancak yaratıcı vakıftır.
    sadece bilgi ve güç kendi başına yeterli değildir.her birimiz ve var olan kainat bir bilgi ve gücün eseridir. bunu görememek söylemek istemiyorum ama aptallıktır.
    dikkat edecek olursanız kainatta büyük bir aheng vardır hiç birbirini bozmayan etkilemeyen aheng
    bu nasıl sağlanmıştır,düşünülmesi gereken en can alıcı nokta budur.
    hiç bir şey kendi kendine bilgi ve güç olmadan kendi kendini yaratamaz bu mümkün değildir.
    eğer bunların arkasında bir bilgi ve güç olduğunu kabul ediyorsanız red etmeniz mümkün değil,
    bunu sizde kabul ediyorsunuz,çünkü aklınız ve mantığınız bunu emreder. bunun aksini iddia edemezsiniz,kabul ettiğiniz takdirde bir yaratıcının ismi her ne olursa olsun ister Zeus ister Tanrı ister Allah deyin sonuçta aynı noktaya çıkar kabul etmiş olursunuz
    siz özde kabul etmenize rağmen ayrıntılarda takılmışsınız
    benim için ayrıntıların pek fazla önemi yoktur ben genele bakarım
    genel bana bir ve tek olan bir kaynağı gösteriyor.
    buda sizi beni ver her şeyi yaratan Yüce Allahı işaret ediyor.
    Ben Yüce rabbimizi görmedim,ona inancım,yarattıklarını yorumlayarak,ve aklımın bana gösterdiği yol iledir. beni inanmaya sevk eden budur.
    yoksa insanların yaptığı pislikler bütün olumsuzluklar beni bağlamaz,herkes kendinden sorumludur.
    bana verilen akıl ona da verilmiştir. kimse kimseden akıllı değildir,herkesin aklı herkese yeter.
    islam insanların doğru yolda ilerlemesi için verilen son fırsattır. dikkat edin ben islamdan bahsediyorum islama inandığını ve her türlü yolsuzluğu günaha girenlerden bahsetmiyorum
    insanlar islam değildir islamda insan değildir. bir yoldur. insanlığı pislikten uzaklaştıran bir yol.
    hiç bir şeye inanmıyorsa bile insanoğlu,aklına danışmalı,sebeb sonuç ilişkisini iyi anlamalı,
    benim söyleyeceklerim bunlar olabilir.

    • Cenk dedi ki:

      ben inandığım bir şey yok ve tüm metafiziği reddediyorum sebebide bunlar bilinmiyor ful soru işareti her yerde soru işareti var.

      “hiç bir şeyin bilgi ve güç olmadan var olamayacağı hatta güç olmasına rağmen eğer bilgi yoksa yine var olamayacağını ben kabul ettim ve inanıyorum.”

      bu cümle sonsuz döngüdür. işi karıştıran en büyük olay bu sanırım; tanrı ve onu yaratan tanrı ve onuda yaratan bir tanrı…………… vs. vs.

      “tanrının yarattıklarını gördüm inanıyorum”, bunları tanrının yaptığını nereden biliyorsun? kitap öyle yazıyor, e kitabı insanlar yazmış? o zaman dersin ki bilgiyi tanrı verdi

      bende derim ki nasıl güvenicem bu insanlara? beni bir tabunun içine sokmadıklarını nasıl anlayacağım ki her toplum kendi kültürü ile ilgili din kitabı yazmış.

      abd kıtasına bakıyorsun farklı dinler var bir sürü, avrupa 5-10 çeşit var sanırım, çin bölgesi hindu, budist orasıda farklı karışmış, mezopotamyada çıkan dinler tanrılar..

      1996 dı sanırım en son bir tane daha peygamber çıktı yeni bir din yarattı 600 sayfalık kutsal kitap tüm dillerde neredeyse yapıldı yayıldı..

  26. karaca dedi ki:

    bu cümle sonsuz döngüdür. işi karıştıran en büyük olay bu sanırım; tanrı ve onu yaratan tanrı ve onuda yaratan bir tanrı…………… vs. vs.

    sizden alıntı

    sizin söylediğinizi açıkca KAOS yani karmaşa düzensizlik olarak yorumlayabilirim
    eğer iddia ettiğiniz gibi yaratıcı bir güç yoksa bütün her şey tam bir kaostur yani karmaşa
    oysa yaratılışta kaosa yer olmamalı tesadüflere hiç bir şey bırakılmamalı
    dinler peygamberler olmasa bile kaos yoktur.
    sizin söylediğinizi kabul etmiş olsam,ben kendi kendimi yaratmadığıma göre beni kim yarattı
    bunun cevabını kim verebilir.
    oysa belki inandığınız belki de inanmadığınız yaratıcı inanıncına göre bu gayet basit bir cevap verilir
    bizleri kainatı yaratan rabbimiz varlığı yaratan rabbimiz yoktan var eden ezel ve ebed olan rabbimiz yarattı deriz bizim açıklamamız budur.
    sizce yanlış olabilir,hatta inanmayabilirsinizde mantıksızda bulabilirsiiniz
    ama bizim için gerçek olan budur.buna inanırız beni buna inandırmaya sevk eden aklımdır. ve aklıma veri veren diğer aksamım
    size tekrar sormak isterim eğer bir yaratıcının varlığına inanmıyorsanız kendi var oluşunuzu açıklamak izah etmek kesin konuşmak zorundasınız bunu yapabilecekmisiniz
    yapamıyorsunuz,Neden,çünkü insan oğlu aciz yaratılmıştır her şey insan oğluna açılmamıştır.
    bizler bize verilen bilgi kadarını kullanırız bunun dışı istesekde mümkün değildir.
    her şeyi bilen ancak ve ancak Yüce yaratıcımızdır. yarattığı insanı tüm bilgilerle sonsuz bilgilerle
    inşa etmemiş ancak kendi ihtiyaç duyabileceği bilgileri vermiştir bunun ötesi insana kapatılmıştır.
    hem yaratılmış olacaksınız hemde yaratıcının bilgilerine sahip olacaksınız bu mümkünmü
    insan oğlu her şeyi bilecek olsa yaratıcıdan ne farkı kalır
    yaratıcımız bunu kabul edermi bu mümkünmü
    hiç yaratılan yaratıcının sırrına vakıf olabilirmi ancak ve ancak kendisine müsade edildiği kadarına vakıf olabilir bunun ötesi boştur. hikayedir.
    diyorsunuzki bir çok din bir çok peygamberim diyen türemiş
    bunun ayrımını yapmak sizin elinizde size verilen akıl sayesinde gerçeğe ulaşabilirisiniz
    yoksa kuru inatla hiç yere ulaşılmaz sadece kendini kandırmak olur.
    iyi günler

  27. bir kul dedi ki:

    Akıl doğru kullanıldığında bir nimet, yanlış kullanıldığında bir bela, hiç kullanılmadığında büyük bir israftır.
    kalın saglıcakla

  28. Cenk dedi ki:

    Kaos tabiki!

    Beni kim yarattı sorusunun bırakın cevabını kılıf bile uydurmak mümkün değildir ancak hayali hikayeler devreye girer.

    “beni kim yarattı? tanrıdan başka ne olabilir ki?” bu cümlede mana bulamıyorum.

    cevap bilinmeyen ve bilinemeyendir.

    • karaca dedi ki:

      “beni kim yarattı? tanrıdan başka ne olabilir ki?” bu cümlede mana bulamıyorum.

      cevap bilinmeyen ve bilinemeyendir.

      sizden alıntı

      bakın cevap veremediniz, bana verdiğiniz cevap bilinemeyen,bilinmeyen oldu.
      insan üzerindeki sınırlama nedeniyle bunu açıklayamadınız,yani verdiğiniz cevab gerçek değil. sadece baştan savma, olursa olur mantığı ön plana çıktı.
      kesin konuşamadınız,kabul edebileceğimiz bir açıklama getiremediniz,
      bende sizin gibi,bu tür soruları soruyorum hiç bir bilgi sahibi değilim yaratılışımız hakkında
      görmüşlüğüm şahitliğimde yok.insan şu tarihte şöyle şöyle olmuş,ve var olmuş diyemiyorum kesin konuşamıyorum matematikte 2+2 eşittir 4 eder gibi kesinlikte konuşamıyorum benim bunu bilmemem hatta bütün insanların bilememesi gayet normal
      ama bizim nasıl yaratıldığımıza dair bizi yaratan tarafından insanlığa verilmiş bir kaynağımız var bu kaynak doğrultusunda inanır ve buna göre karar veririz ,
      yani Adem ile Havvanın topraktan yaratılmasını bilirsiniz duymuşssunuzdur.
      buna inanırız
      inanmak kesin bilgi kaynağına ulaşmak değildir.
      bana şunu sorabilirsin ya inandığın gibi değilse diyebilirsin
      soracağın bu soruda haklı olabilirsin senin yaratılışını şu şekilde yaratmış diyebilirsin yani farazi konuşabilirsin tabiki buna hakkın var sadece iddia edebilirsin
      fakat gerçeği konuşmuş olmazsın
      Diger taraftan,yüce yaratıcıya kulak verenler,topraktan yaratıldığına inanırlar bunu böyle bilirler. böyle inanırlar,ve kendi yaratılışlarını bu şekilde açıklarlar.
      yüce yaratıcıya inananlar için kesin bilgi bu şekildedir
      hem bir yaratıcıya inananacaksın hemde yaratıcının insanlara neden yaratıldıklarına dair verilen bilgiyi red edeceksin bu tutarsızlık olur.

  29. bir kul dedi ki:

    Beni kim yarattı sorusunun bırakın cevabını kılıf bile uydurmak mümkün değildir ancak hayali hikayeler devreye girer.DEMİŞSİN

    ancak hayali hikayeler devreye girer.DEMİŞSİN

    bir hayel kurula bilmesi için bir sistemin ve bir canlı varlıgın yaratılması lazım bir hayal bile ispatlana biliyorken hayelden bahsedebiliyorken neyin kaosu bu kaos nerede ben kainatta düzensizlik belirsizlik yada olumsuzluk göremiyorum muhteşem bir sistem muhteşem bir ahenk hepsi kendi koordinatlarında hareket eden sınırlarını bilen kendisinin özelliklerini harfiyen yerine getiren asla şaşmayan bir sistem görüyorum 14 milyar dır yolculuk yapıyoruz şu ana kadar herhangi bir çarpışma olmadı hemde kurşun hızında gidiyorken taki mutlak yaratıcımız olan güc kuvvet sahibi herşeyi idare eden yüce allah vadinin sonu cu olan bu dünyanın bir sonunun oldugunu ve işte o son saatin geldigi an da sizlerin dedigi kaos oluşacak taş üstünde taş kalmayacak diyor kaos ancak ozaman olacak şu anda herşey muhteşem bir şekilde kaosa asla yervermeden devam ediyor buna insan oglu hariç işte kaosu biz insanlar yapıyoruz heryerde savaşlar zulümler haksızlıklar vs vs

  30. bir kul dedi ki:

    sitede 2015 in 4 ve 5.aylardaki yorumları goremiyorum

  31. bir kul dedi ki:

    fossoyeur dedi ki:
    12/04/2015, 04:21
    Sn bir kul
    Sizden bir ricada bulunmuştum!
    Hatırlatayım;
    Bana kuranda bahsi geçen “haram ayların” senenin hangi aylarına denk geldiğini bulup yazabilirmisiniz?
    Öyleya kuran tek ölçü ve tek kaynaktır diyen sizsiniz! DEMİŞSİNİZ
    11111111111111111111111111111111111111111111
    NOT AYETLERİ KOYDUM BU KONUYU BEN TAM MANASI İLE ANLATAMAYACAGIMDA DOLAYI BİR YAZI KOYUYORUM İNŞAALLAH DOYURUCU OLUR
    bu yazını baglatı kuramadıgım iöin ilgilenemedim herhalde sitenizde bir sorunvardı başka yollardan cözdüm sorunu tam cözemedim galiba cok zorlanıyor baglantı kurmaktata
    VPN DİYE BİR PROGRAM OLSA GEREK BAGLANTI KURDUGUM BU ŞEYLE
    altaki hac ile ilgili ayetler belki benden daha iyi anlarsın diye tam konuyuda siteye koyuyorum
    HALUK GÜMÜŞ TABAK IN ANLATIMI İLE
    111111111111111111111111111111111111111
    Bu konuyu çözmeden asla doğruya yönelemeyeceğimizi düşündüğüm için, bu konuya açıklık getirmemiz gerekiyor. Bir işte başarılı olabilmemiz için o işe doğru başlamamız şarttır. Eğer yanlış yerden başlamışsak o işi doğru yapmamız ve başarılı olmamız asla beklenemez. Bakın Allah kuran için ne diyor?
    Kalem 52: Hâlbuki o (Kuran) bütün akıllı âlemler için bir öğüttür.
    Bakara 99: Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler indirdik. Onları, sapmış olanlardan başkası inkâr etmez.
    Bakara 209: Size apaçık deliller geldikten sonra yine yan çizerseniz, şunu bilin ki Allah, tüm yüceliklerin, tüm hikmetlerin sahibidir.
    Hud sur. 1; Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış( Sağlamlaştırılmış), sonra ayrıntılı hale getirilmiştir
    Araf Sur. 174. ayet: Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka dönebilsinler.
    Araf Suresi 52. Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.
    Nisa Suresi 174. ayet; Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik. 175. ayet; Allah`a inanıp O`na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır.
    Yukarıdaki ayetlere ekleyecek daha onlarca ayet var, önemli olan onları görebilmek ve hissedebilmektir sanırım.

    (Maide, 5: 2; 97)
    Bakara 176: Bu böyledir. Çünkü Allah, Kitap`ı hak olarak indirmiştir. Kitap`ta çekişmeye girenler, bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler..
    Furkan Suresi 30 ayet; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran` ı devre dışı tuttular.
    Bakara suresi 199. ayeti örnek vererek bakın nasıl anladığını söylüyor?( insanların çağlayıp geldiği yerden” ibaresi ve Hz. Peygamberin fiili sünneti haccın topluca yapılacağını amirdir. ) Bu ayeti ve bundan bir önceki ayeti yazalım, bakalım sizlerde tüm İslam âlemi bir seferde yapsın hac görevini anlamını mı çıkaracaksınız?
    Bakara 198: Rabbinizden bir lütuf ve bereket istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Arafat`tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş`a-i Haram`da Allah`ı zikredin. O`nu, O`nun size gösterdiği gibi anın. Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.

    Bakara 203: Bir de sayılı günlerde Allah`ı zikredin, tekbir getirin. Bunlardan iki gün içinde dönüş için acele edene günah yoktur, geç dönene de günah yoktur; fakat korunan için. Allah`tan korkun ve bilin ki, O`nun huzurunda toplanacaksınız.
    Hac 28: Kendileri için bir takım yararlara şahit olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Allah`ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.
    evbe 36: Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Eskimez din işte budur. Artık o aylar içinde benliklerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle beraberdir
    Bakara 197: Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur. İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden sakının.
    Bakara 217: Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: `Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah`ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram`a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır)…….
    Maide 2: Ey iman edenler! Allah`ın ibadet, iyilik ve güzellik alâmeti kıldığı şeylere, çarpışmanın yasak olduğu haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklara, Rablerinden bir lütuf ve rıza niyaz ederek Mescid-i haram`a gelmiş olanlara saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınız vakit avlanın. Bir topluluğun, sizi Mescid-i haram`dan uzak tutmak için sergilediği kötülük, sizi saldırganlık ve düşmanlığa sakın itmesin!
    Tevbe 37: Haram ayları ertelemek, küfürde bir artırmadır ki, onunla inkâr edenler saptırılır. Onu bir yıl helal sayarlar, bir yıl haramlaştırırlar ki, Allah`ın yasakladığının sayısını denkleştirip Allah`ın haram kıldığını helalleştirsinler. Amellerinin kötülüğü kendilerine süslü gösterilmiştir. Allah, küfre batan bir topluluğu iyiye ve güzele kılavuzlamaz
    Hac 26–27: Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû-secde edenler için temizle. `İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya, gerek uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler.
    SAYGILARIMLA

  32. bir kul dedi ki:

    fossoyeur dedi ki:
    12/04/2015, 04:21
    Sn bir kul
    Sizden bir ricada bulunmuştum!
    Hatırlatayım;
    Bana kuranda bahsi geçen “haram ayların” senenin hangi aylarına denk geldiğini bulup yazabilirmisiniz?
    Öyleya kuran tek ölçü ve tek kaynaktır diyen sizsiniz! DEMİŞSİNİZ
    222222222222222222222222222222222222
    KURANDA GEÇEN HARAM AYLAR VE HAC…

    Günümüzde yapılan Hac konusu beni her zaman düşündürmüş ve bugünkü haccın zamanı ve yöntemleri hakkında şüphelerim olmuştur. Bu konuyu sizlerle Kuran ışığında konuşmak istiyorum. Bu konuyla ilgili bir yazı yazmıştım doğrusunu isterseniz içimdeki yara o kadar derin ve acıtıyor ki, bu konuyu tekrar gündeme getirmek ve sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum.
    Allah emrettiği ibadetler konusunda örneğin namaz, oruç, zekât ve hac gibi konularda çok ince detaylar vermiştir Kuranda. Fakat bazı kişiler ise bunun tam tersini söylemiş ve bu ibadetlerin detaylandırılmadığı, uygulaması ve şeklini peygamberimize bıraktığını savunmuşlardır. İşte en önemli sorunda burada başlamaktadır, gerçekten Allah bu kadar önem verdiği ibadetler konusunda izahat etmeyip, uygulanışını, şartlarını ve detaylarını elçisine mi bırakmıştır? Yani bu ibadetler hakkında Kuranda açıklama yok mu, yoksa bizlere öğretilenler mi Kuranda yok? İşte cevabını aramamız gereken soru sanırım bu olsa gerek. Önce yukarıda saydığım ibadetler için kısaca Kuranı hatırlayalım gerçekten detaylar yok mu?
    Namazın, orucun, haccın İbrahim peygamberden bu yana farz olduğunu söyler kuran. Böyle ibadetlerin kuranda izah edilmemesi mümkün mü sizce? Yaratan hem sizleri kurandan hesaba çekeceğim diyecek, hem de iman adına koyduğu farzları kuranda açıklamayacak, detaylandırmayacak bunları söylemek akla uymadığı gibi kurana da uymaz. Önce namaz konusuna bakalım, kuran namazın olmazsa olmaz şeklini birçok ayetinde anlatarak kıyam, rükû ve secdeden oluştuğunu belirtmiştir. Namazda kolayımıza gelen ayeti okuyabileceğimizi hatta namazda, Allah tan yardım isteyebileceğimizi de söylemiştir bizlere. Hatırlayın namazlarımızda okuyacağımız duaların ses tonunun nasıl olacağını bile açıklayan bir kitap için, nasıl olur özet bir kitap deriz? Ama bizler bize öğretilenleri kuranda bulamayınca ne yazık ki bakın kuranda yok deme cesaretini göstermişiz. Örneğin bakın rekât sayıları yok diyerek, Allahın serbest bıraktığı rekât sayısını sanki eksik gibi görmüşüz. Namazı nasıl kılacağımızı hatta kısaltılmış namazın bizzat tarifini veren Rahman, eğer isteseydi kaç rekât olacağını da söylemez miydi diye hiç düşünmemişiz.
    Oruç konusunu düşünün lütfen, oruca ne zaman başlayacağımızı ve bitireceğimizi o çok basit anlaşılır şekliyle izah edişini nasıl unuturuz? Orucu bozan şeylerin açıklaması detay değil de nedir? Oruç geceleri daha önce cinsel ilişkinin yasak olduğu, ama şimdi bizlere serbest bırakıldığını açıklayan ayetler, sizce detay değil midir? Buna benzer daha birçok detayları da vermiştir kuran.
    Hac konusunda da o kadar detaya girmiştir ki, düşünün sefa ve Merve tepelerini ziyaret etmenizde sakınca yoktur diyerek bile izahın ve anlatımın ilerisine geçmiştir. Bir konu anlatılırken ne yapılması gerektiği ya da yapılmaması gerekenler anlatılır. Burada dikkat edin sakıncası olmayan detaya bile girmiştir. Siz şimdi bu kitapta her şeyin açıklanmadığını nasıl söylersiniz? Burada cinsel ilişkinin olamayacağı, tıraş olunması ve tertemiz bir şekilde ziyaretin yapılması, dönerek tavaf edilip hep birlikte Allahın anılması gibi çok daha detayına girip, bu ziyareti iki günde bitirmenizde sakınca yoktur diyecek kadar, ince ve hassas açıklamalar yapmıştır Rabbim kuranda. Günümüzde yapılan şeytan taşlamak ya da ziyaret edilip yüz sürülen bir taşı kutsallaştırmak kuranda yok diye, nasıl onu özet ve yetersiz görürüz? Bizler bize öğretilenleri kuranda bulamayınca, bakın işte demek ki kuranda her şey yazmıyormuş diyecek kadar İslam ı beşerileştirmişiz. Sanırım bizlere düşen görev bu güzel dini, beşerin dini olmaktan kurtarıp, gerçek İslam’ın yaşandığı bir dine dönüştürmek olmalıdır.
    Hac konusu ve Haram aylar konusunu kurana bakmadan önce günümüzde inanış ve uygulanış şekline bakalım. Sizlere önce bu konu ile ilgili benim Diyanet İşleri Başkanlığına sorduğum soru ve ona verdikleri cevaba bakarak, sizlerin hiç etki altında kalmadan önce aklınız ve mantığınızda değerlendirme yaparak, daha sonrada bu bilgileri kuran ile karşılaştırıp, ondan sonra değerlendirmenizi rica edeceğim. Bu konu İslam âleminin içler acısı bir durumudur. Artık birilerinin bazı Kuran gerçeklerini, beşerin rivayetlerinden üstün olduğunu haykırması zamanının geldiğini düşünüyorum. Bakın Haram aylarda hac yapılabilir mi sorusuna Diyanetin verdiği cevaptan, bazı önemli alıntılar alıyorum.
    Kuran`da mücmel olan hususlar Hz. Peygamber tarafından açıklanmıştır. Bu aylardan Muharrem ayında hac ibadetinin yapılması Hz. peygamber’in uygulamasıyla sabit olmuştur. İbadetler konusunda Hz. Peygambere uymak farzdır. O nasıl yaptı ise öyle yapılır. Bunun için Hz. Peygamber (as) “Ben nasıl namaz kılıyorsam öyle kılınız” buyurduğu gibi “Haccın menasikini (hac ibadetini içeren esasları ve yapılış şekillerini) benden öğreniniz” buyurmuşlardır. Bu itibarla Kuran`da mücmel olan yani detaylı olarak açıklanmamış hususlar Hz. Peygamber tarafından açıklanmış ve uygulamalı olarak gösterilmiştir.
    “Haram Aylar” kamerî aylardan Zi`l-Ka`de, Zi`l-Hicce, Muharrem ve Recep aylarıdır. İnsanların güven içinde Hac ibadetini yapabilmeleri için “Haram ayları”yla ilgili hükümler ta Hz. İbrahim(a. s. ) zamanında konulmuştur. Hz. İbrahim(a. s. ) ve oğlu Hz. İsmail(a. s. ) den bu hükümleri alan halk onları devam ettirmiştir. Bu sebeple Cahiliye dönemi Arapları da haram aylar girdiği zaman bunların kutsallığına karşı gösterilmesi gereken saygının bir işareti olarak savaştan ve her türlü saldırıdan kaçınırlardı.
    İslam dini prensip olarak ulaştığı toplumlarda var olan iyi ve güzel uygulamalara dokunmaz. Aslı Hz. İbrahim(a. s. )`e dayanan temel amacından uzaklaştırılmış olsa da bu aylarda savaşmamak gibi güzel uygulamaları İslam dini sürdürmüş, bu aylarda kendilerine savaş açılmadığı sürece Müslümanlar müşriklerle savaşa girmemişlerdir. Kur`an-ı Kerim`de “Haram Aylara saygı gösterilmesi emredilmektedir. (Maide, 5: 2; 97)
    Bu aylarda her Müslüman’ın yapması gereken belirli ve zorunlu görevler yoktur. Ancak İslam ın beş şartından birisi olan Hac ibadeti Haram aylardan biri olan Zi`l-Hicce ayında yerine getirilmektedir. Hac yapacak kişinin, hac ayları içerisinde ihrama girerek hacca başlaması gerekir. Hac ayları, Hicrî takvime göre Şevval, Zilkade ayları ile Zilhicce ayının ilk 10 günüdür.
    Diyanetin yazdığı açıklamalara birlikte bakalım. Önce mücmel yani özet olarak anlatılmış sözlerine cevap arayalım. Gerçekten rahman bizleri iman adına ilgilendiren muhkem ayetleri açıkça yazmayıp peygamberimize mi bırakmıştır? Her zaman bıkmadan usanmadan yazdığım ayetleri yine tekrar yazmak istiyorum, gerçekten rabbim ayetlerini mücmel mi yani özet olarak mı vermiştir? Bu konuyu çözmeden asla doğruya yönelemeyeceğimizi düşündüğüm için, bu konuya açıklık getirmemiz gerekiyor. Bir işte başarılı olabilmemiz için o işe doğru başlamamız şarttır. Eğer yanlış yerden başlamışsak o işi doğru yapmamız ve başarılı olmamız asla beklenemez. Bakın Allah kuran için ne diyor?
    Kalem 52: Hâlbuki o (Kuran) bütün akıllı âlemler için bir öğüttür.
    Bakara 99: Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler indirdik. Onları, sapmış olanlardan başkası inkâr etmez.
    Bakara 209: Size apaçık deliller geldikten sonra yine yan çizerseniz, şunu bilin ki Allah, tüm yüceliklerin, tüm hikmetlerin sahibidir.
    Hud sur. 1; Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış( Sağlamlaştırılmış), sonra ayrıntılı hale getirilmiştir
    Araf Sur. 174. ayet: Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka dönebilsinler.
    Araf Suresi 52. Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.
    Nisa Suresi 174. ayet; Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik. 175. ayet; Allah`a inanıp O`na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır.
    Yukarıdaki ayetlere ekleyecek daha onlarca ayet var, önemli olan onları görebilmek ve hissedebilmektir sanırım. Diyanetin kuran ile ilgili sözlerini tekrar hatırlayalım. ( Kuran`da mücmel olan hususlar Hz. Peygamber tarafından açıklanmıştır. ) Yani kuranda özet olarak, açıklanmadan verilen ayetlerin olduğu söyleniyor. Bu konularda da açıklama ve uygulama yetkisini peygamberimize verildiği anlatılıyor. Yukarıda yazdığım ayetlere baktığınızda kuranın anlatımının açık olmadığını mı anlıyorsunuz? Kuranın akıllı insanlar için öğüt olduğunu, ayetlerin açık seçik indirildiğini, delillerin açık ve anlaşılır olduğunu, önce muhkem kılındığını, daha sonrada ayrıntılı hale getirildiğini, ayrıntılı yazmasının sebebi olarakta hakka dönmeleri için olduğu, kuranın ilme uygun ve ayrıntılı olduğunu apaçık söylüyor. Daha da güzel bir örnekle Rabbinizden apaçık çok parlak güçlü bir kanıt geldiğini belirtiyor ve bakın burası çok önemli, ona yani KURANA sarılanlar Allahın doğru yolunu bulacaklardır diyor. Şimdi düşünelim eğer Allah anlaşılması zor özet anlatılmış, detayları verilmemiş bir kitap olsaydı bu sözleri KURAN için kullanır mıydı? Söylenenleri doğru kabul ettiğimizde nasıl olurda her şeyin açıklanmadığı uygulaması bile belli olmayan bir kitaba sarılır insan. Anlaşılan ve açıklanan kitaplara bakmak daha akılcı değil mi? Peki, apaçık bu ayetler dururken neden böyle söyleniyor dersiniz? Allah kurana sarılın derken açıklanmamış özet bilgilerin olduğu kitaba sarılın sizi bana ulaştıracak der mi dostlar? Aklınızın ve mantığınızın sesini dinleyin o sizi doğruya mutlaka götürecektir. Doğrusu ben çözemedim, sanırım bu işin sonu karakolda(mahşerde) bitecek gibi görünüyor. Tabi bizlere düşen pes etmeden sabırla Kuran gerçeklerini anlamaya çalışmak ve anlatmaktır.
    Şimdi de bu söylenenler doğrultusunda düşünmeye devam edelim ve diyelim ki evet, kuran özet bilgidir(HÂŞÂ)bazı konuları günümüze kadar gelen hadislerden öğrenmeliyiz. Peki, Rabbim ne diyordu ayetinde (Sizi bu kitaptan sorumlu tutacağım. ) Şimdi doğrusu benim kafam daha da karıştı. Allah sizleri sorumlu tutacağım kitap kurandır, ona sarılırsanız sizi dosdoğru bana ulaştırır diyor, bizlere ise öğretilen kuranda her şey yazmaz o özet anlatılmıştır, detaylarını ve uygulama şeklini peygamberimizden öğrenmeliyiz diyorlar. Burada çok büyük bir çelişki yok mu sizce? Diyelim ki yok yine düşünmeye devam edelim. Bizlere gelen hadisleri incelediğimizde kuranın vermediği birçok konuda hükümler verildiğini görüyoruz. Yine kurandan ayetleri karşılaştırdığımda Rabbim tek hüküm verici benim, söyle onlara bilsinler diyordu, tabi bu durumda insan şüpheye düşmüyor mu? Bizlere iletilenlerle ayetlerde bir uyumsuzluk yok mu sizce? Belki ben yanlış anlamışımdır dedim devam ettim araştırmaya. Hadisler kuranın açıklanmasıdır izahıdır dediler, araştırdım her mezhep aynı konuda değişik hadisler edinmişler, hepside benim hadisim daha doğru düşüncesini savunuyorlar. Yine kafam karıştı, hadislerin günümüze gelişine baktığımda rivayetlerle intikal ettiğini gördüm. Her mezhebin aynı konuya bile değişik iman etmesine o zaman hiç yadırgamadım. Peki, kuranı ve İslam ı anlayabilmek ve yaşayabilmek için hangi mezhebin hadislerini doğru kabul etmeliydim diye düşündüm. Birden Rabbimin uyarısı geldi aklıma. Emin olmadığın sözlerin ardına düşme sorumlu olursun diye uyarıyordu bizleri. Allah kuranı ben koruyorum diyordu kuranda, acaba bu bilgileri, sözleri koruyan var mıydı? Allah sizlere indirilen kuran yetmiyor mu diye daha peygamberimiz devrindeki insanlara kızıyordu uyarıyordu onları, eğer bende kuran dışından gelen sözlere kuran gibi değer verip inanırsam aynı duruma düşmüş olmaz mıyım diye düşündüm. Madem kuran yetiyor nasıl olurda bu kitapta her şey yazmaz özet bilgidir diyerek bizleri ciltlerce dolusu kitaplara yönlendirirler, buna hiç akıl erdiremedim. Bakın sizlerle birkaç dakika Rabbin sözleri ile beşerin sözlerini karşılaştırdık ne aklımıza, mantığımıza uydu nede kurana uyum gösterdi. Ne dersiniz sizler hala kuranın özet bilgiler içerdiğini ve her şeyin olmadığını, diğer birçok yetkileri peygamberimize bıraktığını ve bu bilgilerin peygamberimizin sağlığında yazdırmadığı ama bu eksiklik görülerek 150–200 yıl sonra mezhep imamlarının aklına gelerek toplamaya başladığını, günümüzdeki hadisler olmadan da kuranı asla anlayamayacağımıza inanmak doğru olabilir mi dersiniz? Düşündüğünüzde ve Rabbin söylediği gibi aklımızı kullandığımızda, garanti yolun Rabbin kitabına sarılmak olduğunu çok daha iyi anlıyor insan. Çünkü eğer kuranda her şey açıklanmamış ve detaysız olsaydı Allahın elçisi başöğretmenimiz bizlere kuranı açık ve anlaşılır bir şekilde iletirdi. Hem Allah neden anlaşılmayan bir kitap göndersin de sonra bizleri sorumlu tutsun? Buna inanmak bile rabbin adaletini sorgulamaktır Allah korusun. Peygamberimiz sağlığında böyle bir şey yapmadığına göre buna inanmak kurana ter düşer. Eğer kuranda anlayamayacağımız bir şey görseydi Allahın elçisi bizlere yine kuranı aktarırken neden anlayamayacağımız şekilde aktarsın ki? Bakın yazacağım bu ayete de ters düşer.
    Bakara 176: Bu böyledir. Çünkü Allah, Kitap`ı hak olarak indirmiştir. Kitap`ta çekişmeye girenler, bütünden uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler..
    Hak olarak indirilen kitaba özet ve detaysız dersek, onun üzerinde çekişmeye girmiş oluruz. Kuranın bütününden uzaklaşıp kurandan koskoca bir kopuşun içinde buluruz kendimizi.
    Demek ki kuran için özet bilgidir demek kuran gerçeklerine asla uymuyormuş bunu anladım. Diyanetin verdiği cevap arasında bir cümle vardı ki beni çok düşündürdü bakın ne diyor. ( İbadetler konusunda Hz. Peygambere uymak farzdır. ) Kuran farz kelimesini öyle kolay kullanmaz çünkü anlamı, Müslümanlıkta, özür olmadıkça yapılması zorunlu, yapılmaması günah sayılan ibadetlerdir. Günah ya da sevabın kuralını da koymaya tek yetkili, Yüceler Yücesi RABBİMDİR. İşte İslam dini kurandan bu kadar pervasızca uzaklaştığında ne hale geldiğinin açık delilidir.
    Diyanetin verdiği cevap üzerine düşünmeye devam edelim. Verilen cevapta şöyle bir cümle vardı. ( O nasıl yaptı ise öyle yapılır. ) Gerçektende peygamberimiz devrinde bende olsam o ne yapıyorsa aynısını yapardım. Acaba bu sözden ne anlamalıyız, birileri ne anlıyor? Konumuz hacca gitmek ve haram aylar. Peygamberimiz hayatında bir kez hacca gitmiş ve o da bugün günümüzde yapılan zilhicce ayında gerçekleşmiş ve onun 9. günü olan kurban bayramının arifesine rastlamıştır. İşte bizler peygamberimize uyun sözünden koskoca Kuranı ve ayetlerini bir kenara bırakıp, bugün haricinde diğer haram aylarda yapılan haccın kabul olmayacağını söylemişiz. Sizce peygamberimize uymak, o ne yaparsa yaparız demekle bu yaptığımız aynı şeyler mi? Hemen Kurban bayramı arifesi vakfesi yapılmayan haccın kabul edilmez sözü üzerine bir an düşünelim. Kurban bayramı ve onun bir gün öncesi olan arife günü Kuranda tek bir kelimesi bile geçiyor mu onu düşünelim? Allah oruç tutun der ama bayram yapın demez, kurban kesin der ama bayram yapın dememiştir kurbanı da hacca gittiğinizde kesilmesini emreder. Günümüzde bayram yaptığımız ve kestiğimiz kurban, farz değil zaten vacip olarak adlandırılır. Dini bayramlarımızın ikisi de Peygamberimizin bizlere bir hediyesi yani İslam âleminin BİR GELENEĞİDİR. Bakın ne dedim geleneğidir. Bizler gelenekleri öyle bir hale getirmişiz ki kuranın emirlerini bile göremez olmuşuz, adeta düşünmeyi bir kenara bırakmışız. Allahın emri dahi olmayan kuranın hiç bahsetmediği bir gün kutsallaştırılıp o gün olmaz ise hac kabul edilmez deme yanlışlığına öyle bir düşmüşüz ki, sanırım hem gözler kapanmış hem de gönüller susmuş. Rabbin mahşer gününde bizlere hatırlattığı ve peygamberimizin söyleyeceği bir sözü hatırladım birden, bakın Allahın elçisi bizlerin toplandığı ve şahit olarak çağrılacağı gün bizlere hitaben ne söyleyecekmiş?
    Furkan Suresi 30 ayet; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran` ı devre dışı tuttular.
    Sizce peygamberimiz neden bu sözü söyleyecek lütfen herkes kendi nefsinde bunu düşünsün. Acaba kuranda her şey olmasa, o özet bilgileri yazmış olsa, bizler İslam ı öğrenmek için günümüze kadar gelen rivayetlere muhtaç olsak böylemi söylerdi? Şimdi bu söylenenlere inananlara bir sorum olacak. Yukarıdaki sözü söyleyen peygamberimize, günümüzde söylenenlere inanan bir âdem kulu çıkıp ta, mahşer gününde kendisine; Ey Allahın elçisi kuranın tam açıklanmayan özet bilgiler olan ayetlerini, senin hadislerinden sözlerinden öğrendim bende kabahat yok, bende o sözlere göre dinimi yaşadım diyecek bir babayiğit var mı aramızda? Yorum sizlerin.
    Şimdi Diyanetin verdiği cevaba bakmaya devam edelim.
    (“Haram Aylar” kamerî aylardan Zi`l-Ka`de, Zi`l-Hicce, Muharrem ve Recep aylarıdır. İnsanların güven içinde Hac ibadetini yapabilmeleri için “Haram ayları”yla ilgili hükümler ta Hz. İbrahim(a. s. ) zamanında konulmuştur.
    Yukarıdaki sözleri okuyunca sanırım şaşırdınız değil mi? Haram aylar sayılıyor ve İnsanların güven içinde hac ibadetini yapabilmesi için bu ayların, İbrahim peygamberden bu yana bu hükümlerin o devirlerde konulduğunu söylüyor. Peki, o devirlerde hac ibadeti rahatça geniş bir zamana yayılıp yapılıyordu da, peygamberimiz mi bize zorluk olsun diye birkaç güne sığdırdı? Bunu düşünmek ve söylemek Peygamberimize atılan koskoca bir hakaret ve iftiradır. Peygamberimiz kuran ışığıyla aydınlanmış, onun nuruyla mayalanmış örnek bir insandır. Asla dinde zorluk çıkarmak değil, kolaylıklar sağlanacağını rabbin ayetlerinden öğrenen ve uygulayan bir insandı. Böyle bir insan tüm Dünya Müslümanlarını yılın birkaç gününe asla hapsetmez, çünkü Rahman buna izin vermezdi. Bundan 100 yıl öncesini düşünün, bakın 500 yıl ya da 1000 yıl demiyorum. Acaba atların sırtında ya da at arabalarıyla, insanları Dünyanın çeşitli yerlerinden bahsettikleri zilhiccenin 9. günü tüm Müslümanları toplayabilir misiniz? Çünkü o gün orada değilseniz hac kabul olmuyor söylenene göre. Düşünün atın sırtında yola çıkıyorsunuz sırf o günün birkaç gün sonrasına yetiştiniz diye haccınız kabul olmuyor. Birde kış kıyamet günleri düşünün nasıl insanlar yılın o bir gününde zilhiccenin 9 günü yani arife günü orada olsunlar bunu hiç düşünmüyor muyuz? Düşündüğümüzde mantığımız ve aklımız onaylıyor mu? Eğer onaylamıyorsa aklın onaylamadığını kuranda onaylamaz bunu unutmayalım.
    Diyanetin verdiği cevaba bakmaya devam edelim.
    (Ancak İslam ın beş şartından birisi olan Hac ibadeti Haram aylardan biri olan Zi`l-Hicce ayında yerine getirilmektedir. Hac yapacak kişinin, hac ayları içerisinde ihrama girerek hacca başlaması gerekir. )
    Daha önce verdiği cevapla bu sözleri karşılaştırmanızı rica edeceğim sizlerden. Bakın burada ne diyor? Hac ibadetinin haram aylardan biri olan zilhicce ayında yerine getirilmelidir diyor. Peki neden? Kuran mı öyle söylüyor? Elbette hayır, hatta Diyanet cevabında İbrahim peygamberden bu yana haram aylarda hac görevini rahatça yapabilmeleri için barış yapıldığını, Diyanet söylüyordu, ne oldu da birden bir aya indi ve onun ilk on gününde yapılmalıdır diye de açıklanıyor. Son cümlede çok ilginç, aktardığım paragraf kendi içinde nasılda çelişiyor. Başında hac ayı olarak bir aydan bahsederken son cümlede ise haram aylarda sözüyle yani kurandaki çoğul aylara hitaben, hac ayları içerisinde ihrama girerek hacca başlaması gerekir. Denebiliyor. Hac aylarında ihrama gireceğiz ama Zilhicce ayında olan kabul olacak öylemi? Bu nasıl bir cümle ve anlatım şekli sizler bir şey anladınız mı?
    Bu konuda Eski Diyanet İşleri başkanı Sayın Süleyman Ateşin sözlerinden kısa bir paragraf aktarmak istiyorum.
    (Ama hac sadece senenin bir gününde olur: Zilhiccenin 9. günü. Yani Arafat’ta durma günü. İşte hac odur. Peygamberimiz “Hac, Arefe’dir” buyurmuştur. )
    Şimdide sizlere bu konularda değişik fikirlerden örnekler vermek istiyorum. Örneğin Prof. Dr. Ali AKPINAR bakın neler söylemiş özet olarak.
    (Haram Ay Uygulaması İnsanları Barışa Hazırlamaya Yöneliktir. Tevhidî gelenekte var olan ve Kur`ân`ın da sürdürdüğü Haram aylar uygulaması, insanlığı barışa alıştırmak ve ulaştırmak içindir. Şeâirden sayılan, dört haram ay, Zilka`de, Zilhicce, Muharrem, Receb`dir. Bunların ilk üçü hac ayı, dördüncüsü umre ayıdır. Bu aylar, `haram ay` ilan edilerek insanlar, barış içerisinde ya-şamaya alıştırılmışlar; Şam, Mezopotamya ve Irak`tan hac ve umre için Mekke`ye gelen insanların güvenle gelip memleketlerine dönmeleri sağlanmıştır. Dolayısıyla haram aylar ile hac ayları arasında sıkı bir ilişki vardır. )
    Aynı kişi kendi sitesinde yer verdiği Raşit Rıza ismiyle aktardığı hac konusuna şöyle yer vermiş onu da aktarmalıyım diye düşünüyorum. (Aynı şekilde Zilhicce’nin sayılı günlerinde haccı meşru kılmıştır. Yine hac için gidiş geliş ayları olan haram aylarda savaşı yasaklamıştır. Savaşı olabildiğince azaltıp barışı yaygınlaştırmak ve güvenli bir ortamda umre yapılmasını sağlamak için, senenin ortasında olan Recebi de haram aylardan saymıştır. )
    Şimdide yukarıdaki yazıyı değerlendirelim. Sayın Akpınar haram ayların ilk üçü hac ayı diğeri ise umre ayı olduğunu söylemiş. Doğrusu haram ayların birini alıp umre ayı yapmak diğer aylarda umre yapılamayacağı kanısına varmaktır, bu durum Müslümanları daha da sıkışık ve dar bir sahaya hapsetmek anlamına gelir. Kuran haccın haram aylarda yapılması gerektiğini söylemiştir ama umre konusunu serbest bırakmış ve herhangi bir zaman belirtmemiştir. Zaten günümüzde de böyle uygulanmaktadır. Fakat işin ilginci Sayın Prof. Akpınar diğer üç ayı hac ayı olduğunu söyleyebilmiş. Diğer yerlerden hac ve umreye gelenlerin bu aylarda rahatça gelip gitmeleri sağlandığını belirtmiş. Daha da güzeli haram aylar ile hac ayları arasında sıkı bir ilişki vardır diyerek de, bazı gerçeklerin açığa çıkmasını sağlamaya çalışmış kendi üslubuyla.
    Yazının devamında alıntı yaptığı sözleri kabul ediyor olmalı ki, bakın orada ne yazıyor. Zilhiccenin sayılı günlerinde haccı meşru kılmıştır diyor yazıda. Acaba bunu meşru kılan kim? Kuran mı diye baktığımızda asla böyle bir hüküm yoktur. Peki, kim meşru kılıyor o zaman? İşte bu sorunun cevabını mutlaka aramalıyız. Yazıda hac aylarından bahsederken bu ayların bu kadar uzunluğunu geliş gidiş zamanı olarak açıklamış. Bunu izah ettiğinizde üç ayın birbirini takip ettiğini fakat birisinin diğerleriyle arasının farklı olduğunu kendiside görmüş ki, bu açıklamalarına uygun düşmesi için, Rabbin hiç bahsetmemesine rağmen Recep ayını da hac ayı değil, umre ayı olduğunu söylüyor. Bakın sizlere değişik düşünce ve inançların kurana uymak yerine, kuranı kendilerine uydurmanın örneklerinin acı sonucunu göstermeye çalışıyorum. Yukarıda söylenenlerin yani recep ayının umre ayı, diğerlerinin hacca gidiş geliş zamanlarında geçen mühlet olduğu ve hac gününün yalnız zilhiccenin 9. günü kabul edildiği bilgilerin hiç birisini KURANDA BULAMAZSINIZ. Peki, Rahman bunları söylemiyorsa nereden çıkıyor tüm bunlar o zaman? İşte yazımın başında sizlere anlatmaya çalıştığım ve kuranın asla desteklemediği, hatta karşı çıktığı bilgilere inandığınızda, yani kuran özet bilgi verir, onu hadis ve fıkıh kitaplarından öğreniriz sözlerine inandığımızda sonuç buralara geliyor.
    Şimdide Diyanet İslam ansiklopedisinden alınan Hüseyin Algül ün bu konu ile ilgili yazısından bir alıntı yapmak istiyorum.
    (Tefsir ve tarih kitaplarında, haram aylarla ilgili hükümlerin hac ibadetiyle birlikte Hz. İbrahim zamanında teşri` kılındığı, insanların bu aylarda sağlanan güven ortamı içinde hac ibadetini rahatça yaptıkları, Mekke ve çevresinde oturanların da bu vesileyle geçimlerini sağladıkları belirtilmektedir.
    HÜSEYİN ALGÜL / Diyanet İslam Ansiklopedisi)
    Yukarıdaki yazıdan da anlaşıldığı gibi peygamberimizden önceki dönemlerde de haram aylar önemsenir ve uygulanırmış. Bu ayların bazen yerlerini değiştirme girişimlerinin olduğunu da kurandan öğreniyoruz ve Rabbin bunu hoş karşılamadığı da açıklanıyor. Peki, İbrahim peygamberden peygamberimiz devrine kadar haram aylarda rahat ve huzur içinde geniş bir zamanda hac görevini yapanlara ayrılan bu aylar, peygamberimiz tarafından bir aya indirildiğini hatta Zilhicce ayının 9. günü yani arife günü yapılmayan haccın kabul olmayacağını mı söylemiştir sizce Peygamberimiz? Bunu yatığına ya da yapabileceğine aklınız ve mantığınız kabul ediyor mu? Yani peygamberimiz bu dört ayda rahat ve huzur içinde hac yapabilmemizi zorlaştırdığına nasıl inanabiliriz? Bu İslam ı zorlaştırmak değil mi sizce? Allah yemin billâh ederek bu kitabı, dini sizler için kolaylaştırdım diye boşuna mı bizlere ayetlerinde söylüyor, bunu düşünen var mı? Acaba peygamberimiz benim hac yaptığım o gün haricinde hac görevini yapamazsınız mı demiştir? Yorum ve karar sizlerin.
    Şimdide sizleri bir başka kişiden alınan düşünceyi aktarmak istiyorum. Mustafa İslamoğlu nun bu konudaki yazısından alıntıdır.
    Taberani`nin naklettiği iki rivayette, Hz. Peygamber “malum ayları kameri yılın son ayları olan Şevval, Zilka`de ve Zilhicce olarak açıklamıştır. ” (ed-Dürrü`l-Mensur 1/524) Ne ki bu haberlerin sıhhati sabit değildir. Buna karşılık Taberi “malum aylar”ın Şevval, Zilka`da ve Zilhicce`nin ilk on günü olduğunu, İbn Mes`ud, İbn Ömer, İbn Abbas, Mücahid, Katade, Ebu Hanife, Şafii, Ahmed b. Hanbel ve daha birçok ismin bu görüşte olduğunu aktarır. Bu ayların “haram aylar” olarak bilinen Zilka`de, Zilhicce ve Muharrem olması da kuvvetle muhtemeldir.
    “Bilinen aylar”ı, “haccı bu aylar içinde canının çektiği zaman yap” şeklinde anlamak Kur`an`a aykırıdır. A) 2: 199`daki “insanların çağlayıp geldiği yerden” ibaresi ve Hz. Peygamberin fiili sünneti haccın topluca yapılacağını amirdir. B) 2. 203. ayette “sayılı günler” ibaresi açıktır. Bu, hac menasikinin zamanını ifade eder. C) Hac suresinin 28. ayeti de “bilinen günler”e işaret eder. Bunlar, menasikin ifa edildiği Zilhicce`nin 8-12. günleridir. Bilinen aylar, bilinen günleri içeren hac aylarıdır.
    (Mustafa İslamoğlu)
    Sayın İslamoğlu önce bu bilgilerin bizlere gelişi konusunda kısa bir açıklama yapmış. Sıhhatli bilgiler olmadığını da söylemesi ilginçtir. Bu ayların haram aylar olarak zilkade, zilhicce ve muharrem olması da kuvvetle muhtemeldir diyor. Düşünebiliyor musunuz kuvvetle muhtemel diyerek kesin ve emin olunamadığını böylece her işi rivayetlere nasıl bağladığımızın apaçık delilidir. Sayın İslamoğlu son paragrafında ise, kuranda geçen bazı ayetleri örnek gösterip haram aylar içinde canının çektiği zaman hac görevini yapamazsınız diyor. Gelin birlikte örnek verdiği ayetlere bakalım, acaba gerçekten o ayetlerde yalnız bir kez tüm İslam âlemi hac görevini yapsın mı diyor. Yoksa hac görevini yapacaklara nasıl yapmalarını mı anlatıyor birlikte bakalım.
    Bakara suresi 199. ayeti örnek vererek bakın nasıl anladığını söylüyor?( insanların çağlayıp geldiği yerden” ibaresi ve Hz. Peygamberin fiili sünneti haccın topluca yapılacağını amirdir. ) Bu ayeti ve bundan bir önceki ayeti yazalım, bakalım sizlerde tüm İslam âlemi bir seferde yapsın hac görevini anlamını mı çıkaracaksınız?
    Bakara 198: Rabbinizden bir lütuf ve bereket istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Arafat`tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş`a-i Haram`da Allah`ı zikredin. O`nu, O`nun size gösterdiği gibi anın. Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.
    Bakara 199: Sonra, insanların akın edip döndüğü yerden siz de dönün ve Allah`tan af dileyin. Çünkü Allah çok affedicidir, çok merhametlidir.
    Yukarıdaki iki ayete tarafsız ve yansız bakan bir insan asla ve asla tüm İslam âleminin bir seferde hac görevini yapsın dediğini bu iki ayetten çıkarması mümkün değildir. Burada anlatılan hac görevini nasıl yerine getireceğimizin en ince detaylarıdır, hani özet bilgi demişlerdi ya, işte apaçık haccın detaylarını bakın Allah nasıl anlatıyor. Hac görevini yapmaya gidenlere hep birlikte topluca Arafat tan ayrılıp Meş a -i haram da Allah ı hep birlikte zikredin. Günümüzde her isteyenin gidemediği, gideninde sıkışmalarla ezilenleri de hesaba kattığınızda, eğer haram aylarda serbest bir imkân olduğunda yine kalabalık guruplar oluşacak ve huzur içinde haç görevi yapılacaktır. Allah ı en güzel bir şekilde oradaki olanlarla topluca anın diyor. Daha sonrada yine, hac görevine gelen Müslümanlarla akın akın döndüğü yerden birlikte dönün. Siz bu ayetlerden başka bir şey anladınız mı? Ya da siz bu ayetlerden, hac görevini yılda yalnız bir kez ve tüm Dünya Müslümanları birlikte yapın diye mi anladınız? Sayın İslamoğlunun örnek verdiği diğer ayetlere bakmaya devam edelim.
    Bakara 203: Bir de sayılı günlerde Allah`ı zikredin, tekbir getirin. Bunlardan iki gün içinde dönüş için acele edene günah yoktur, geç dönene de günah yoktur; fakat korunan için. Allah`tan korkun ve bilin ki, O`nun huzurunda toplanacaksınız.
    Sayın İslamoğlu yukarıdaki ayeti örnek vererek bakın ne demiş? (sayılı günler” ibaresi açıktır. Bu, hac menasikinin zamanını ifade eder. ) Şimdide birlikte ayete bakalım gerçekten bu ayet sayılı günler sözünden neyi anlatmak istiyor? Gerçekten bu ayetten sizler haccın sayılı günler dışında yapılamayacağını mı anladınız? Yoksa rabbim hac görevini anlatırken, o en ince detaylarına mı giriyor bizlerin anlaması için? Ayetin başında sayılı günlerde Allah ı zikredin diyor ve bakın o sayılı günleri ne maksatla söylüyor? Hac görevini yerine getirmek, bitirmek için acele eden varsa bunu iki gün içinde yerine getirebilirsiniz diyor. Demek ki sayılı gün hac görevinin en az iki günde bitebileceği ve o günlerde Allah ı bol bol zikretmemizi öneriyor Rabbim. Allah en az iki gün veriyor ama bakın haram aylar içinde, hangi iki gün diye bahsedip sınırlıyor mu bizleri? Şimdi size tekrar soruyorum bu ayetten sayılı günler sözünden, haccın yalnız tek bir zamanda yapılmasını mı anladınız, yoksa rahman hac konusunda hiç eksiksiz detaylarını mı veriyor bizlere? Allah ayetlerimi böyle detaylı açıklıyorum ki anlayasınız diyor. Sanırım biz kurana uymak yerine, kuranı kendimize uydurmayı çok güzel başarmışız.
    Örnek verilen ayetlere bakmaya devam edelim. Yine Sayın İslamoğlu (bilinen günlere işaret eder. Bunlar, menasikin ifa edildiği Zilhicce`nin 8–12. günleridir. ) Daha iyi anlayabilmemiz için ayete birlikte bakalım.
    Hac 28: Kendileri için bir takım yararlara şahit olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Allah`ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.
    Yukarıda yine aynı kelime geçmişti hatırlarsanız, sayılı günlerde Allah ı zikredin diyordu ve iki gün içinde hac görevini bitirmelerinde bir sakınca yoktu diye de açıklama yapıyordu. İşte burada da belli günlerde kurban kessinler sözünden nasıl olurda başka bir anlam çıkarabiliriz? Bazı kişiler bahsedilen iki günü değişik zamanda kullanır, bazıları daha değişik bir günde kullanır. Bakın Allah sabitlemiş mi insanlara, illaki bu günde yapacaksın diye? Siz bu sözcükten tüm Müslüman âlemi hep birlikte yalnız bir kez hac yapsın diye mi anladınız? Dikkat edin belli günlerde diyor belirlenen günde değil. Düşünün hac görevinin en kısa ne kadar zamanda yapılabileceğini bile açıklayan rahman, eğer yalnız bir seferde yapılmasını istese açıkça söyleyemez miydi? Yukarıdaki ayet sayılı günler, belli günler sözüyle, hacca gelen ve kısıtlı bir zamanda hac görevini yapan Müslümanlardan bahsediyor. İşin daha da ilginci yukarıdaki ayet öne sürülerek, bu ayetin zilhiccenin 8–12. günlerine işaret ettiğini söylemek, bana göre müneccimlikten öte bir görüşün ürünüdür. Sayın İslamoğlunun son cümlesine de bakalım. ( Bilinen aylar, bilinen günleri içeren hac aylarıdır. ) Bu cümle sanırım anlatmakta zorlanılan bir fikrin, karmaşık tezahürü olsa gerek. Bilinen aylar bilinen günleri içeren haç aylarıdır diyor. Ben cümlenin mantıklı bir dizimini yapamadım. Sanırım şöyle demek istiyor, dikkat edin sanırım diyorum emin değilim. Burada ne kadar bilinen aylar sözüyle çoğul kullanılmışsa da, bu ayların içinde saklı sayılı günler de hac görevini yapabiliriz gibi bir anlam çıkardım. Bu anlamı da yukarıdaki anlatımdan yola çıkarak söylüyorum. Sanırım bazı inançlarımızı sağlam delillere, temellere oturtmadığımızda, izahı zor bir durumla karşılaşıyoruz.
    Yukarıda sizlere bazı hac konularıyla ilgili örnek ayetler verdim. Bu ayetlerde hac konusu hakkında ne güzel açıklamalar yapılıyordu. Şimdide Kurandan bazı ayet örnekleri de vermek istiyorum sizlere. Lütfen bu ayetlere bakarak haram ayların barışın ve dostluğun, huzurun tesis edilmesi dışında ne maksatla konduğunu anlamaya çalışalım.
    Tevbe 36: Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Eskimez din işte budur. Artık o aylar içinde benliklerinize zulmetmeyin. Müşrikler sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın. Şunu bilin ki, Allah, takva sahipleriyle beraberdir
    Bakara 197: Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur. İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden sakının.
    Bakara 217: Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: `Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah`ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram`a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır)…….
    Maide 2: Ey iman edenler! Allah`ın ibadet, iyilik ve güzellik alâmeti kıldığı şeylere, çarpışmanın yasak olduğu haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklara, Rablerinden bir lütuf ve rıza niyaz ederek Mescid-i haram`a gelmiş olanlara saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınız vakit avlanın. Bir topluluğun, sizi Mescid-i haram`dan uzak tutmak için sergilediği kötülük, sizi saldırganlık ve düşmanlığa sakın itmesin!
    Tevbe 37: Haram ayları ertelemek, küfürde bir artırmadır ki, onunla inkâr edenler saptırılır. Onu bir yıl helal sayarlar, bir yıl haramlaştırırlar ki, Allah`ın yasakladığının sayısını denkleştirip Allah`ın haram kıldığını helalleştirsinler. Amellerinin kötülüğü kendilerine süslü gösterilmiştir. Allah, küfre batan bir topluluğu iyiye ve güzele kılavuzlamaz
    Hac 26–27: Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû-secde edenler için temizle. `İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya, gerek uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler.
    Yukarıda sizlere aktardığım ayetleri dikkatlice okumanızı rica ediyorum. Bakara suresi 197. ayette sizce her şey çok açık belirtmiyor mu?( Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa) Gerçekten bizler gözlerimizi kapamış, bir meçhule yelken açmış gidiyoruz, Allah yardımcımız olsun. Olmadık ayetleri kendi çıkarlarımıza alet etmeye çalışıyor ve kendimizce olmayan anlamlar çıkarıyoruz. Allah boşuna kuranın ipine sarılın demiyor. Bizler sağlam ipi bırakmış, garantisi olmayan bir ipe sarılmış gidiyoruz. Apaçık ayetleri gönderdim diyen rabbim e inatla, hayır kuran açık değildir, o özet bilgidir deme saygısızlığını hala hiç düşünmeden göstermekteyiz. Yukarıdaki ayeti ilkokul beşinci sınıftaki bir öğrenciye göstersek ve desek ki ardından, hac görevini yalnız zilhiccenin 9. günü yaparsak kabul olur. Sizce o öğrenci nasıl cevap verir? Herhalde evet doğru bir kez yapılabilir diye anlaşılıyor diye asla demez. Peki, ne der sizce? Hayır, öyle olur mu nereden çıkartıyorsunuz? Bilinen aylar sözüyle bahsedilen aylarda hac yapma niyetine girenler, haç ibadetini yapabilir diye anlaşılıyor der. Düşünebiliyor musunuz bu aylarda gün ve zaman belirtmeden, kendisine gerekli gördüğünde hac görevini yapar diyor Rahman, bizler ise hala nelerin peşindeyiz? Peki, bizler o ilkokul öğrencisi kadar düşünemiyor muyuz dersiniz? Yorum ve karar sizlerin. Ben Rabbin verdiği aklı ve mantığı kullanarak günümüzde uygulanan yöntemin asla kurana uymadığını anladım. Bunu da söylemek üzerime bir borç olduğunu düşündüğümden sizlerle paylaşıyorum. Elbette bende bir beşerim her zaman yanılabilirim. Yukarıda verdiğim günümüzdeki uygulanış biçimi ve kuranın apaçık ayetlerini lütfen karşılaştırınız, sizlerde özgür iradenizle Allahın verdiği aklı kullanıp Hac suresi 27. ayetinde Rabbin söylediği gibi; ( gerek yaya, gerek uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler. ) açıklamalarından, sizler bahsedilen gün, ( ama Kuranda hiç geçmeyen arife günü) zilhiccenin 9. günü haricinde, haç yapılmayacağını anlıyorsanız, bu kadar uzak yollardan gelen insanlara, geçmiş yılları da hesaba katarak, bu denli zorluklar içinde Rabbim in kullarına haç görevini yaptıracağını düşünüyorsanız, yazdığım bu yazıyı lütfen dikkate almayınız ve unutunuz. Yazdıklarım kurana, akla ve mantığa uygun değilse, bir aklı evvel İslam a nifak sokmak istiyor herhalde deyip yazıyı lütfen silip atınız. Yok, eğer kurana, akla ve mantığa uyuyor diyorsanız başta İslam a kendisini adadığını söyleyen herkes ve bu konuda yıllarca eğitim görmüş kişilerin artık bu gerçekleri haykırmasının zamanı gelmiştir diyorum. Bu gerçekleri bilipte, sırf kendi rahatı ve huzuru kaçacak diye söylemeyenlerin, açıklamayanların yarın Rabbin huzurunda asla hesap veremeyeceklerini bilmesini isterim. Rabbim gönül gözlerimizi açık ve aklı ile iman eden kulları arasına bizleri alması dileklerimle.
    SAYGILARIMLA
    Haluk GÜMÜŞTABAK

    • rammsteinn dedi ki:

      kul
      senin tanrın domuz etini yasakladı, köleliği serbest bıraktı

      domuzu görünce şeytan görmüşe dönen müslümanlar, nasıl olduda son yüzyılda diğer dinlerin yasakladığı köleliği yasakladı?

      köleliği serbest bırakan allahın merhametini biraz daha açıklarmısın?

      • bir kul dedi ki:

        rammsteinn

        senin tanrın domuz etini yasakladı, DEMİŞSİN

        evet dogrudur fakat yanıldıgınız tarafı allah ın yarattıgı tüm varlıklar güzeldir domuzun etini yemek haramdır domuzun kendisi ise cok güzel bir yaratıktır nedenmi tam bir doga cöpcüsü tam bir cevreci tam bir cevredeki leşleri pislikleri yer ne bulursa yer

        akıllı insan azıcık düşünse anlarki allah biz kullarını neden yasakladıgını anlar bizlerin hayrına bir yasaktır da ondan

        BAKARA 2/173 O, size yalnız şunları haram kıldı: Ölü hayvan, kan, domuz eti, bir de Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar. Sonra kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü geçmemek şartıyla ona da bir günah yükletilmez. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

        domuzu görünce şeytan görmüşe dönen müslümanlar,DEMİŞSİN

        KURAN MÜSLÜMANI ASLA ALLAH IN YARATTIGI MAHLUKLARI GÖRÜNCE ŞEYTANI GÖRMÜŞ GİBİ KAÇMAZ TETBİRLİ OLMAYA ÇALIŞIR MESAFELİ DURUR
        TEHLİKELİ ŞEYLERE KARŞI DİKKATLİ OLMAK ZORUNDADIR İNSAN OGLU

        NOT kulaktan duyma müslümanı ile kaynagından ögrenen müslümanın arasında ki fark
        kulaktan duyan müslümana göre cok fazla hram vardır kaynagından ögrenen müslümanda ise sadece kuranda ki haramlar vardır

        6/ 145 – De ki: “Bana vahyolunanda, (bu haram dediklerinizi) yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş, veya akıtılmış kan, yahut domuz eti – ki bu gerçekten pistir yahut Allah’tan başkası adına kesilmiş bir hayvan olursa, bunlar haramdır. Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) tecavüz etmemek ve zaruret sınırını aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir)” Çünkü Rabbin çok bağışlayandır, merhamet edendir.

        allah ın rahmetini daha sonra inşaallah yazarım

        İYİ DÜŞÜNCELER

      • bir kul dedi ki:

        rammsteinn

        ALLAH Domuzu Neden Haram Kılmıştır
        Allah Kur’an da, bizlerin ilk okuduğumuzda nedenini, tam anlayamadığımız bir emir verdiyse, onu görmezden gelmek yerine, önce ona uymalı daha sonrada nedenini mutlaka araştırmalıyız. Belki çağımızın ilmi, bu emri gerektiği gibi açıklamaya yeterli olmayabilir. Ama bizler Allah ın yasakladığı şeylere, asla kuşku duymadan elbette kendi nefsimizce, ilavelerde yapmadan uymalıyız. Bilmeliyiz ki Allah bizler için, en güzelini önermiştir.

        Yüce Rabbimiz domuz etini bizlere haram kılmıştır. Bunun nedenini belki içinde bulunduğumuz yüz yılda, ilmin-bilimin ileri seviyelerde oluşu nedeniyle biliyoruz. Geçmiş yüzyıllar önce, bu bilgilere sahip olmayan, Allah ın emirlerine iman eden insanlar, hiç kuşku duymadan domuz etinden uzak durmuşlardır. Elbette Allah ın emrinden sapanlara, sözümüz meclisten dışarı.

        Peki, sizce Allah domuz etini, neden yememizi yasaklamış olabilir? Bu konuda edindiğim bazı bilgileri, sizlerle de paylaşmak istedim. Hıristiyanlar eski İncillerinde, domuzun pis olarak geçtiğini bugün itiraf ediyorlar. Bildiğiniz gibi Yahudi inancında da domuz yemek haramdır.

        Domuz her türlü şeyi yiyen, pis ortamlarda dolaşabilen bir hayvandır. Yemek konusunda hiç ayrım yapmaz. Pis artıklar, çöpler ne koyarsanız önüne yer. Düşünebiliyor musunuz, domuz kendi ölmüş yavrusunu bile yiyen bir hayvandır.

        Domuzlar en hızlı ve en zayıf sindirim sistemine sahiptir. Sindirimleri 4 saat sürüyor. Bu iyi ve sağlıklı bir süre değildir. SİNDİRİM SİSTEMİ ÇOK HIZLI VE ÇOK ZAYIF OLDUĞUNDAN, YEDİĞİ ŞEYLERDEKİ TOKSİNLERİ TAMAMEN TEMİZLEYEMEZLER VE DOMUZ KENDİ HÜCRELERİNDE DEPOLAR. Bu şu anlama geliyor, domuz pislikleri, çöpleri ve diğer hastalıklı canlıları yiyiyor ve etini yiyenler için, 4 saat sonra kasapta parçalara ayrılıyor ve yemeye hazır hale geliyor. NE KADAR BÜYÜK BİR TEHLİKE DEĞİL Mİ?

        BURADA Kİ SORUN, TOKSİNLERİN TAMAMEN TEMİZLENMEMİŞ OLMASIDIR. Diğer taraftan Allah ın bizlere helal kıldığı hayvanlardan inek, koyun ve benzerleri, bu hayvanların hepsi TEMİZ BESLENEN VEJETARYENLERDİR. Onların sindirim sistemleri, domuza göre, çok daha ileri seviyede.

        İneklerde 3 mide vardır ve taze temiz sebzeler SİNDİRİM SİSTEMİNDE İŞLENDİĞİNDE, 12 SAAT SÜRÜYOR. KIYASLADIĞIMIZDA BİR TARAFTA 4 SAAT, DİĞER TARAFTA 12 SAAT. Pislik çöp yiyen bir hayvanı mı tercih edersiniz, ya da taze temiz beslenen hayvanımı tercih edersiniz? Zayıf sindirim sistemi olan, toksinleri depolayan mı? Yoksa toksinlerden tamamen temizlenmiş olanı mı?

        Allah bir hüküm veriyorsa, bizlere düşen onu gereği gibi uygulamak olmalıdır. Elbette Allah ın haram demediği şeyleri de haramlaştırmak, bir o kadar yanlıştır, günahtır.

        Aklımıza şöyle bir soru gelebilir. Peki, madem yememiz sakıncalı, Allah neden domuzu yarattı? İşte bu soruyu da kendimize elbette sormalıyız, çünkü Yaradan yarattığı hiçbir canlıyı boşuna yaratmaz, mutlaka bir sebebi vardır. Bu sorunun cevabını ararken nefsimizle değil, Kur’an ve ilim-akıl çizgisinden sapmadan aramalıyız.

        Bu soruya verilecek birçok cevap bulabiliriz. Elbette benimde bazı düşüncelerim var, ama sanırım bu vereceğim cevap erken olabilir. Daha doğru cevabı bulabilmemiz için, ilime-bilime-tıbba, biraz daha zaman tanımalıyız diye düşünüyorum.

        Saygılarımla
        Haluk GÜMÜŞTABAK
        http://halukgta.blogcu.com/

      • bir kul dedi ki:

        rammsteinn

        köleliği serbest bırakan allahın merhametini biraz daha açıklarmısın?DEMİŞSİN

        ZÜMER 39/ 52 Allah’ın, dilediklerine verdiği rızkı genişletip kıstığını bilmezler mi? Şüphesiz bunda, inanan toplum için dersler vardır.

        ZÜMER 39/ 53 De ki: “Allah şöyle buyurdu: Ey kendi nefisleri aleyhinde haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok affedicidir; merhamet sahibidir.”

        ZÜMER 39/ 54 “Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönünüz, O’na teslim olunuz, sonra size yardım edilmez.”

        ZÜMER 39/ (55-56) “Siz farkında olmadan ansızın başınıza azap gelmeden önce, Rabbinizden size indirilen en güzel kitaba uyunuz ki, hiçbir insan, “Allah’a karşı aşırı gittiğim, küçümseyenlerden biri olduğum için yazıklar olsun bana!” demesin.

        ZÜMER 39/ 57 Yahut, “Eğer Allah beni doğru yola iletseydi, elbette O’na karşı saygı duyanlardan olurdum” demesin diye.

        ZÜMER 39/ 58 Ya da azabı gördüğünde, “Keşke dünyaya bir daha gönderilseydim de iyi amel yapanlardan olsaydım” demesin diye.

        ZÜMER 39/ 59 O zaman Allah şu cevabı verecektir: “Elbette sana âyetlerim geldi de sen onları yalanladın, sen kibirlendin ve sen inkâr edenlerden oldun.”

        ZÜMER 39/ 60 Kıyamet günü, Allah adına yalan söyleyenleri yüzleri simsiyah olmuş görürsün. Kibirlenenler için cehennemde yer mi yoktur?

        ZÜMER 39/61 Allah, takvâ sahiplerini kurtuluşa erdirir. Onlara hiçbir fenalık dokunmaz. Onlar, üzülmezler de.

        Andolsun, Biz onlara bir kitap getirdik; iman edecek bir topluluğa bir hidayet ve bir rahmet olmak üzere bir bilgiye dayanarak onu çeşitli biçimlerde açıkladık. (Araf Suresi, 52

        Düzene konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O’na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah’ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır. (Araf Suresi, 56)

        Rahmetinin önünde rüzgarları bir müjde olarak gönderen O’dur. Bunlar ağırca bulutları kaldırıp yüklendiğinde, onları (kuraklıktan) ölmüş bir şehre sürükleyiveririz ve bununla oraya su indiririz de böylelikle bütün ürünlerden çıkarırız. İşte Biz, ölüleri de böyle diriltip-çıkarırız. Ki ibret alasınız. (Araf Suresi, 57)

        “Sakınıp rahmete kavuşmanız için, içinizden sizi uyarıp korkutacak bir adam aracılığı ile bir zikir (kitap) gelmesine mi şaştınız?” (Araf Suresi, 63)

        Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki: “Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır; onu korkup-sakınanlara, zekatı verenlere ve Bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağım.” (Araf Suresi, 156)

        Rableri onlara Katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler. (Tevbe Suresi, 21)

        İçlerinden Peygamberi incitenler ve: “O (her sözü dinleyen) bir kulaktır” diyenler vardır. De ki: “O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah’a iman eder, mü’minlere inanıp-güvenir ve sizden iman edenler için bir rahmettir. Allah’ın elçisine eziyet edenler… Onlar için acı bir azap vardır.” (Tevbe 61)

        Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)

        Bedevilerden öyleleri de vardır ki, onlar Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah Katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları Kendi rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 99)

        Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü’minler için bir hidayet ve rahmet geldi. (Yunus Suresi, 57)

        “Ve bizi, kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar.” (Yunus Suresi, 86)

        Dedi ki: “Ey kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve Rabbim bana Kendi Katından bir rahmet vermiş de (bu,) sizin gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz sizi buna zorlayacak mıyız?” (Hud Suresi, 28)

        Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmet ile Hud’u ve O’nunla birlikte iman edenleri kurtardık. Onları şiddetli-ağır bir azaptan kurtardık. (Hud Suresi, 58)

        Dediler ki: “Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir, ey ev halkı şüphesiz O, övülmeye layık olandır, Mecid’tir.” (Hud Suresi, 73)

        “Oğullarım, gidin de Yusuf ile kardeşinden (duyarlı bir araştırmayla) bir haber getirin ve Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden umut kesmez.” (Yusuf Suresi, 87)

        Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kur’an) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin ‘çeşitli biçimlerde açıklaması’ ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir. (Yusuf 111)

        Biz kitabı ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik. (Nahl Suresi, 64)

        Her ümmet içinde kendi nefislerinden onların üzerine bir şahid getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahid olarak getireceğiz. Biz Kitab’ı sana, herşeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik. (Nahl Suresi, 89)

        Eğer Rabbinden ummakta olduğun bir rahmeti beklerken (darlıkta olduğundan) onlara sırt çevirecek olursan, bu durumda onlara yumuşak söz söyle. (İsra Suresi, 28)

        Kur’an’dan mü’minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz. (İsra Suresi, 82)

        O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: “Rabbimiz, Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl). (Kehf Suresi, 10)

        enin Rabbin rahmet sahibi (ve) bağışlayıcıdır. Eğer, kazandıklarından dolayı onları (azapla) yakalasaydı, şüphesiz onlara azabı (bir an önce) çabuklaştırırdı. Hayır, onlar için bir buluşma zamanı vardır, onun dışında asla başka bir sığınak bulamayacaklardır. (Kehf Suresi, 58)

        Dedi ki: “Bu benim Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin va’di geldiği zaman, O, bunu dümdüz eder; Rabbimin va’di haktır.” (Kehf Suresi, 98)

        Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız’dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik. (Enbiya Suresi, 84)

        Onları rahmetimize soktuk, şüphesiz onlar salih kimselerdi. (Enbiya Suresi, 86)

        Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik. (Enbiya Suresi, 107)

        Eğer Allah’ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (ne yapardınız)? (Nur Suresi, 10)

        Eğer Allah’ın dünyada ve ahirette sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız dedikodudan dolayı size büyük bir azap dokunurdu. (Nur Suresi, 14)

        Eğer Allah’ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten Rauf (şefkat eden ve) Rahim olmasaydı (ne yapardınız)? (Nur Suresi, 20)

        Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiçbiri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dileyeni temize çıkarır. Allah, işitendir, bilendir. (Nur Suresi, 21)

        Dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve elçiye itaat edin. Umulur ki, rahmete kavuşturulmuş olursunuz. (Nur Suresi, 56)

        (Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: “Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat.” (Neml Suresi, 19)

        Kendi rahmetinden olmak üzere O, sizin için, dinlenmeniz ve O’nun fazlından (geçiminizi) aramanız için geceyi ve gündüzü var etti. Umulur ki şükredersiniz. (Kasas Suresi, 73)

        Allah’ın ayetlerini ve O’na kavuşmayı ‘yok sayıp inkar edenler’; işte onlar, Benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte onlar, acı azap onlarındır. (Ankebut Suresi, 23)

        Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır. (Ankebut Suresi, 51)

        İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, ‘gönülden katıksız bağlılar’ olarak, Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar. (Rum Suresi, 33)

        Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar. (Rum Suresi, 36)

        Size Kendi rahmetinden taddırması, emriyle gemileri yürütmesi ve O’nun fazlından (rızkınızı) aramanız ile umulur ki şükretmeniz için, rüzgarları müjde vericiler olarak göndermesi, O’nun ayetlerindendir. (Rum Suresi, 46)

        Şimdi Allah’ın rahmetinin eserlerine bak; ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltmektedir? Şüphesiz O, ölüleri de gerçekten diriltecektir. O, herşeye güç yetirendir. (Rum Suresi, 50)

        Muhsin olanlara bir hidayet ve bir rahmettir. (Lokman Suresi, 3)

        De ki: “Size bir kötülük isteyecek olsa sizi Allah’tan koruyacak, veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak) kimdir?” Onlar, kendileri için Allah’ın dışında ne bir veli, ne bir yardımcı bulamazlar. (Ahzab Suresi, 17)

        Andolsun, onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soracak olsan, elbette “Allah” diyecekler. De ki: “Gördünüz mü-haber verin; Allah’tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O’nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O’nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi” De ki: “Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O’na tevekkül etsinler.” (Zümer Suresi, 38)

        SAYGILARIMLA

      • karaca dedi ki:

        rammsteinn

        hadi benim rabbim domuz etini yasakladı bulaşmayın dedi.
        kestirip attı.
        siz bulaşıyorsanız neye göre bulaşıyorsunuz sizin tanrınız size helal mi dedi de
        bulaşıyorsunuz öyle sen neye göre bunu helal kabul ediyorsun
        seni kabul etmeye zorlayan ne aklın mı mantığın mı kültürün mü,yaşam tarzınmı,bulunduğun ortam mı neye göre helal olduğuna karar verdin
        bir tarafı tenkit ederken haklı olduğun konuları da ön plana çıkarman gerekmezmi
        yoksa mesnetsiz,temeli olmayan,bedavadan söylenmiş bir söz üzerine mi hareket ediyorsun mutlaka bir temelin mutlaka helal kabul ediyorsan sebebi olmalı
        yoksa millet yiyor ben de yiyorum mu diyorsun

        rammsteinn bunu açıklamalısın
        hangi sebeb bunu sana helal gösterdi. senin mantığından hareket edecek olursak
        leşi de yemen leşi de kabul etmen gerekmezmi,onu niye red ediyor olabilirsin
        hadi ben allah yasaklamış diye helal kabul etmiyorum
        sen neye göre helal kabul ediyorsun
        senin mazeretin ne onu da anlatmalısın
        allahın bilmediğinden farklı senin bildiğin nedir. izah etmelisin

      • rammsteinn dedi ki:

        tanrı diyor ki ;
        “domuz eti yasak,kölelik serbest”
        bende diyorum ki “bu nasıl bir tanrı?”

        siz bana sayfalar dolusu domuz etinin zararını açıklayan yazı kopyala yapıştır yapıyorsunuz. ben tenkitte bulunuyorum. tanrıya göre kölelik önemsiz ama domuz eti çok önemli bir konu olmuş. konu domuz eti değil kölelik burada.
        bana islamın neden köleliği yasaklamadığını anlatın. onlarca yüzlerce peygamberden hangisinin köleliği yasakladığını söyleyin?
        tanrı eğer gerçekten birileriyle iletişime geçseydi, ilk yapacağı şey köleliği yasaklamak olurdu.

  33. Cenk dedi ki:

    maalesef kopyala yapıştırla olmuyor ayetleri kitapları insanlar yazmış bırakalım bunları mana yok.

    bunlar bilinmeyen değilse eğer, bana tanrının koordinatlarını sunun.

    ve bana tüm kitapların yazım video kanıtları ve ayet gelme şekillerinin kayıtlarını kanıtlarını sunun

    çok fazla hayal kurmuş ve bu hayaller içinde kaybolmuşsunuz.

    • bir kul dedi ki:

      Cenk

      maalesef kopyala yapıştırla olmuyor ayetleri kitapları insanlar yazmış bırakalım bunları mana yok. DEMİŞSİN

      YUNUS 10/ 38 Yoksa, “Onu uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru iseniz, Allah’tan başka, gücünüzün yettiklerini çağırınız da, onun benzeri bir sûre getiriniz.”

      SENİN İÇİN ÖYLE OLABİLİR FAKAT BİZLER İÇİN KESİNLİKLE BEŞER İN SÖZLERİ DEGİLDİR İNŞAALLAH BİR GÜN FARKINA VARIRSIN

      ÖYLE BÜYÜK MANALAR VARKİ BİR BİLSEN BİR FARKINA VARABİLSEN ANCAK OZAMAN ANLAYACAKSIN

      111111111111111111111111111111111

      bunlar bilinmeyen değilse eğer, bana tanrının koordinatlarını sunun. DEMİŞSİN

      KAF 50/16 Andolsun insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.

      MÜCADELE 58/7 Göklerde ve yerde olan biten her şeyi Allah’ın bildiğinden haberin yok mu? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O’dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O’dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunursa bulunsunlar, mutlaka Allah onlarla beraberdir. Sonra, kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Doğrusu Allah her şeyi bilendir.

      NİSA 4/ 77 Kendilerine, “Düşmanlıktan ellerinizi çekiniz, namazı kılınız ve zekâtı veriniz” denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz kılınınca, içlerinden bir grup hemen Allah’tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korkuyla, insanlardan korkmaya başladılar da, “Rabbimiz! Savaşı bize niçin farz kıldın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen olmaz mıydı?” dediler. Onlara de ki: “Dünya menfaati önemsizdir, Allah’tan korkanlar için âhiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez.”

      NİSA 4/78 Nerede olursanız olunuz ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa “bu Allah’tan” derler; başlarına bir kötülük gelince de “bu senden” derler. “Hepsi Allah’tandır” de! Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar?

      NİSA 4/79 Sana gelen iyilik, Allah’tandır. Başına gelen kötülük de nefsindendir. Seni insanlara peygamber gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.

      NİSA 4/80 Kim peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur; yüz çevirenlere gelince, biz seni onlara bekçilik yapmak için göndermedik.
      11111111111111111111111111111111111

      bana tüm kitapların yazım video kanıtları ve ayet gelme şekillerinin kayıtlarını kanıtlarını sunun DEMİŞSİN

      BAKARA 2/32 Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız! Bizim senin öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Her şeyi bilen ve hikmet sahibi sensin” dediler.

      Şura: 42/51 Şura Suresinde konumuzla ilgili şöyle bir ayet zikredilir: “Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, Hakimdir.”

      KASAS 28/ 7 Mûsâ’nın annesine, “Çocuğu emzir, başına bir şey gelmesinden korkuyorsan, onu Nil nehrine bırakıver. Korkma, üzülme! Çünkü biz, onu sana geri vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız” diye vahyettik.

      İSRA 17 / 13 Her insanın amelini boynuna doladık yani mahşere amelleri boynuna takılı olarak gelecektir. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.

      İSRA 17/ 14 “Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi öz benliğin yeter!”

      KAF 50/17 İki melek onun sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadır.

      İKAF 50/18 İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın.

      TÜM DİNLERİN İNSANLARIN YAZMASI OLDUGUNU SÖYLÜYORSUN VEDE DİNLERİİ REDDETTİGİNİ SÖYLÜYORSUN FARKINDA DEGİLSİN SENİNDE BİR DİNİNVAR BU DA SENİN KENDİ NEFSİN

      FURKAN 23/ 42 “Şâyet tanrılarımıza inanmakta direnmeseydik, az kalsın bizi ilâhlarımızdan saptıracaktı.” Azabı gördükleri zaman, asıl kimin yolunun sapık olduğunu bileceklerdir!

      FURKAN 23/ 43 Nefsinin arzusunu tanrı edineni gördün mü? Sen ona koruyucu olabilir misin?

      FURKAN 23/ 44 Yoksa sen, onların büyük çoğunluğunun gerçekten senin davetini dinleyeceğini, yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? ….

      NOT :İNSAN OGLU ALLAH IN VERDİGİ ŞU MUHTEŞEM AKLI İLE HERŞEYİ KAYDEDİYORKEN
      ALLAH HERŞEYİ HERYÖNÜ İLE COK BOYUTLU KAYDEDİYOR

      İYİ DÜŞÜNCELER

      • Samuel dedi ki:

        Siz asıl problemin kendisini kaynak olarak kullanmaya devam ettikçe asla ikna edici olamayacaksınız.

    • karaca dedi ki:

      bunlar bilinmeyen değilse eğer, bana tanrının koordinatlarını sunun.

      ve bana tüm kitapların yazım video kanıtları ve ayet gelme şekillerinin kayıtlarını kanıtlarını sunun

      çok fazla hayal kurmuş ve bu hayaller içinde kaybolmuşsunuz.
      sizden alıntı

      her zamanki gibi mantığınız sizi yanıltıyor,
      aklınız mantığınızın esiri mantığınızın etkisinde kalıyor
      ve bu sebebten dolayı takılıp kalıyor, düşünemiyor.
      keşke aklınızı ön plana çıkarabilseydiniz
      başka bir ifade ile,aklınızın kabul ettiğini mantığınız kabul etmiyor
      mantığınızın kabul ettiğini aklınız kabul etmiyor.
      ama önemli olan aklın kabul etmesidir,
      hele aklınıza biraz daha danışın derim,
      size kısa bir örnek
      konu yaratıcı olunca
      mantığınız delil istiyor,kordinat istiyor,yazım istiyor,kanıt istiyor,video kayıtları istiyor,ispat istiyor,vs şeyler istiyor bunların hepsi olmuş olsa bile mantığınızın red edemeyeceği her şey önünüzde konulmuş olsa bile
      aklınza danışmadığınız için kabul etmekte yine çok zorlanacaksınız
      aklınızın yolundan gitmiş olsanız aklınız sizi yanıltmayacaktır.
      ne kanıt nede vesair şeyler isteyecektir.
      gördükleri gerçekler karşısında hemen yorumunu yapacak bunun böyle olduğunu kabul edecektir. çünkü işleyebileceği görebileceği pek çok veri vardır. ve mücizeyi görecektir.

      • karaca dedi ki:

        Cenk

        atalarınızdan birinin topal,ama olduğunu ve sizinde bu atadan geldiğinizi öne sürüyorum
        bana şimdi bu durumu aklınızla ve mantığınızla izah edin
        aklınız kabul edebilirmi falanca dedenizin kör ve topal olduğunu ,edebilir
        etmeyebilirmi, etmeyebilir
        peki ben bunu biraz daha açayım, o deden 60 yaşında öldü iki evlilik geçirdi 4 kardeşi vardı biri kızdı,orta halli bir yaşamı vardı,çok zor şartlarda yaşadı,mesleği yoktu çiftçilik yapardı.kardeşleri savaşta kaldılar diğerleri genç yaşta öldüler desem
        bana muhtemelen kanıtların var mı diyeceksin
        sana kanıt olarak geçmişte yapılan savaşları versem,yine o devide tıpbın çok ilerlemediği kanıtını versem,hastalıkların çaresini bulamadıklarını söylesem,insanların hastalıktan dolayı öldüklerini söylesem ve o atanı tanıyanlar tarafından rivayetler yoluyla bana kadar ulaştığını ve bunları size söylediğimi belirtsem
        bunun yanlış olduğunu veya doğru olduğunu aklınız kabul edermi
        siz acaba dersiniz doğrumu yanlışmı
        aklınız bunun böyle olabileceğini veya olamayacağını kabul edermi eder.
        mantığınız ne der
        hemen delil bulmaya sizi yönlendirir o tarihlerde savaş olmuşmu,iki evlilik yapan o tarihlerde gerçekten olmuşmu bunun araştırmasını yapar,gerçekten savaşta o atanızın kalıp kalmadığını araştırır,diyelimki bir takım sonuçlara ulaştınız
        doğru gibi görünüyor,elinizdeki bütün deliller söylenenene uyuyor,
        ama emin değilsiniz kabul etmekte zorlanıyorsunuz ne yaparsınız
        ya doğru olarak kabul edeceksiniz yada doğru olmadığına kanaat getireceksiniz
        ama ya doğruysa diye içinizden şüphe ve tereddüt duyacaksınız,
        bunu yapan mantık değildir. Akıldır.
        akıl inanırsa doğru olduğuna söküp atmanız mümkün değildir.
        demek istediğim şudur.
        yaratıcıda böyledir. akıl inanırsa onu vaz geçirecek olan yoktur. mantık ne derse desin
        aklın inanmasıda,etrafında gördüğü mücizelerdir kendisinin yaratılışını da mücize olarak görür ve inanır bunun böyle olduğuna yanılmasına imkan yoktur,bütün deliller gözlerinin önündedir. sadece akla düşen değerlendirmektir.

  34. Cenk dedi ki:

    Siz şöyle yapın; tevratı inceleyin ve kuran ile karşılaştırın. ilk yolunuz bu olsun.

    sonra tevratta dikkatinizi çeken ayetler olacak bunların nereden geldiğini görmek içinde sümerleri çok inceleyin ve sümerlerden yayılmış bilgilerin mısırlılarda revize olmuş halini inceleyin.

    yada tam tersinden başlayın sümerleri çok inceleyin, sonra mısırlıları sonra babil tanrısını ve tevrata geçin tevratın nasıl oluştuğunu fark edeceksiniz. sonra kuranı zaten bildiğiniz için kilitler açılmaya başlayacak,

    bakın siz kolay taraftasınız, bir kişinin agnostik yada ateist olması için çok ciddi araştırmalara girmelidir kimse aniden tanrı kilidini kıramaz düşünsenize yıllardır beynimizin her hücresine işlemmiş bir bilgi.

    bu bahsettiğim 3 kademe sonunda muhakkak açık bir kapı olacak oradan aynı bizim gibi dışarı çıkarıyorsunuz.

    • karaca dedi ki:

      ben tevratın bir kısmını inceledim tutarsız oradan oraya konuları bir kronoloji dahilinde tutmaya çalışan,evvelden kulaktan kulağa geçen duyumların,tamamını ifade etmesede
      bir kısmını insan ağzından çıkan değiştirilmiş yada çekişmelerden doğan menfeat kaygılarını ön plana çıkaran,bu günde olduğu gibi siyasi çevrelerin o zamanki yöneticiler veya sözü geçenler de diyebiliriz toplumu kendi menfeatleri için yönlendiren metinlerden ibaret olduğunu, verdiği ifadelerde sanki binlerce yaşında olan birinin gözlemlerini anlatan
      zaman zaman evvelki zamanla şimdiki zamanı bir birine karıştıran insan katması daha doğrusu insanları etki altına almak için yazılmış kutsal metin olarak da yutturulmuş kimin tarafından ne zaman yazıldığı belli olmayan orjinalinden tamamen kopmuş,insanların veya bir ırkın menfeatlerini ön planda tutan,metinler olarak görüyorum
      bu neden bu hale gelmiştir.
      kısaca,menfeatlerin ön planda tutulmasından dolayı insanların içerisine katmaları ilaveleri veya eksiltmeleri yaptığı metinler bütünüdür.
      dinle veya inançla ilgi ve alakası yoktur tamamen benim nazarımda siyasi partilerin tüzükleri vardır tevratta böyle siyasi partilerin tüzüklerinin bir başka versiyonu
      yalan üstüne yalan katmalar hep burada görülür kutsal bir niteliği yoktur.
      verilen garip garip olaylar,hep kulaktan kulağa gecen ve tevrata geçen bilgilerdir.
      gerçek Allah inancı hakkında bilgisi de yoktur tevratın tamamen hayal ürünü daha doğrusu yöneticilerin halkları zapt etmek için uydurdukları ve peşinden kütsallık atfedilen içeriği itibarıyla kurandan tamamen ayrılan manzumeler bütünüdür
      dikkatli baktığınızda HZ musa ya indirilmesi ve o anki bilgiler verilmesi gerekirken hz musadan sonraki peygamberlerin hayatını da anlatan metinlere sıkca rastlamak mümkündür.verilen bütün bilgiler akla hayale uygun değildir. yine dikkatli baktığınızda orjinal hz musaya indirilen tevratın bu olmadığı açıkca görülür.
      yaratıcının ağzından çıkması gereken sözler çok çeşitli kimseler tarafından çok uzun zaman dilimlerinde çok çeşitli kişiler tarafından ilave edilmiştir,kutsal olarak izafe edilebilecek metinleri farkında olmadan bozmuşlar daha da toparlayamışlardır.
      zerre kadar ahiret hayatına ait bilgiler yoktur kimin kiminle yaptığı savaşlar anlatılmıştır.
      bir tarihci gözüyle yazılmıştır. bunun neresi tevrat olabilir
      sumerler konusuna gelince vakit buldukca inceleyeceğim size şunu söyleyebilirim
      tevratla kuranı karıştırmak büyük hata olur.
      kuran içeriği itibarıyla geçmişten söz eder,ama tek ağızdan tek kaynaktan yapar bunu
      yani yaratıcının ağzından dökülmüş sözler olarak tam olarak anlaşılır tevratta olduğu gibi çok uzun bir kronolojisi yoktur. bütün bilgiler peygamber zamanında peygamberlere verilen bilgilerin çok uzun bir zaman geçmeden derlenip toplanıp şahitlerin huzurunda son şeklini almış ve kilitlenmiş olup katma yapılamamıştır.
      oysa tevratta bu durumu göremiyoruz,okuma ve yazması olmayan halktan kopuk olarak kendini dine verdiğini söyleyen kahinler din adamlarının tekelinde kalmış onlarda yapacaklarının en danişkasını yapmışlar bu açık ve gayet sarih biçimde görülüyor
      ha bana dersenizki siz tevrata inanmıyormusunuz
      ben Hz musaya indirilen tevrata bilgiye inanırım her ne kadar da günümüze kadar kalmasa da tevratın orjinaline inanmak her müslüman için bir gerekliliktir.
      ve inanır bu incil içinde böyledir. biz allahın indirdiği bütün kitapları orjinallerine daha doğrusu izah etmek gerekirse orjinallerine inanırız
      üzerine ilaveler yapılan,katma yapılan kitaplara inanmanın ne mantığı olabilir,
      ama kuran böyle değildir,verdiği mesajlara bakın bu farkı hemen göreceksiniz

  35. karaca dedi ki:

    buyrun size tevrattan bir metin bunu insanların yazdığı açıkça belli olmuyormu

    1:1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.

    1:2 Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı’nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.

    1:3 Tanrı, “Işık olsun” diye buyurdu ve ışık oldu.

    1:4 Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.

    1:5 Işığa “Gündüz”, karanlığa “Gece” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.

    1:6 Tanrı, “Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın” diye buyurdu.

    1:7 Ve öyle oldu. Tanrı gök kubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı.

    1:8 Kubbeye “Gök” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve 2. gün oluştu.

    1:9 Tanrı, “Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün” diye buyurdu ve öyle oldu.

    1:10 Kuru alana “Kara”, toplanan sulara “Deniz” adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.

    1:11 Tanrı, “Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin” diye buyurdu ve öyle oldu.

    1:12 Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.

    1:13 Akşam oldu, sabah oldu ve 3. gün oluştu.

    1:14-15 Tanrı şöyle buyurdu: “Gök kubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin.” Ve öyle oldu.

    1:16 Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak 2 büyük ışığı ve yıldızları yarattı.

    1:17-18 Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gök kubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.

    1:19 Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün oluştu.

    1:20 Tanrı, “Sular canlı yaratıklarla dolup taşsın, yeryüzünün üzerinde, gökte kuşlar uçuşsun” diye buyurdu.

    1:21 Tanrı büyük deniz canavarlarını, sularda kaynaşan canlıları ve uçan çeşitli varlıkları yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.

    1:22 Tanrı, “Verimli olun, çoğalın, denizleri doldurun, yeryüzünde kuşlar çoğalsın” diyerek onları kutsadı.

    1:23 Akşam oldu, sabah oldu ve 5. gün oluştu.

    1:24 Tanrı, “Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen*fa* türetsin” diye buyurdu. Ve öyle oldu.
    D. Not-1:24 “Sürüngen”: İbranice sözcük fare, böcek gibi öteki siyah hayvanlarını da kapsıyor.

    1:25 Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.

    1:26 Tanrı, “İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.”

    1:27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.

    1:28 Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun.

    1:29 İşte yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak.

    1:30 Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere -soluk alıp veren bütün hayvanlara- yiyecek olarak yeşil otları veriyorum.” Ve öyle oldu.

    1:31 Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve 6. gün oluştu.

    BÖLÜM 2

    2:1 Gök ve yer bütün öğeleriyle tamamlandı.

    2:2 Yedinci güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi. Yaptığı işten o gün dinlendi.

    2:3 Yedinci günü kutsadı. Onu kutsal birgün olarak belirledi. Çünkü Tanrı o gün yaptığı, Yarattığı bütün işi bitirip dinlendi.

    Adem ile Havva

    2:4 Göğün ve yerin atılış öyküsü: RAB Tanrı göğü ve yeri Yarattığında,

    2:5 yeryüzünde yabanıl bir fidan, bir ot bile bitmemişti. Çünkü RAB Tanrı henüz yeryüzüne yağmur göndermemişti. Toprağı işleyecek insan da yoktu.

    2:6 Yerden yükselen buhar*fb* bütün toprakları suluyordu.
    D Not 2:6 “Yerden yükselen buhar” ya da “Yerden çıkan su kaynakları”.

    2:7 RAB Tanrı Adem’i topraktan Yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu.

    2:8 RAB Tanrı doğuda, Aden’de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem’i oraya koydu.

    2:9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.

    2:10 Aden’den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada 4 kola ayrılıyordu.

    2:11 İlk ırmağın adı Pişon’dur. Altın kaynakları olan Havila sınırları boyunca akar.

    2:12 Orada iyi altın, reçine ve oniks bulunur.

    2:13 2. ırmağın adı Gihon’dur, Kûş* sınırları boyunca akar.

    2:14 Üçüncü ırmağın adı Dicle’dir, Asur’un doğusundan akar. Dördüncü ırmaksa Fırat’tır.

    2:15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem’i oraya koydu.

    2:16 Ona, “Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin” diye buyurdu,

    2:17 “Fakat iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.”

    2:18 Sonra, “Adem’in yalnız kalması iyi değil” dedi, “Ona uygun bir Yardımcı Yaratacağım.”

    2:19 RAB Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümünü topraktan atmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini Adem’e getirdi. Adem her birine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı.

    2:20 Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara ad koydu. Fakat kendisi için uygun bir Yardımcı bulunmadı.

    2:21 RAB Tanrı Adem’e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı.

    2:22 Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın atarak onu Adem’e getirdi.

    2:23 Adem, “İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, Etimden alınmış ettir” dedi, “Ona ‘Kadın denilecek, Çünkü o adamdan alındı.”
    D Not 2:23 İbranice kadın (İşşa) sözcüğü adam (İş) sözcüğünden türemiştir.

    2:24 Bu yüzden de adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.

    2:25 Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.

    BÖLÜM 3

    3:1 RAB Tanrı’nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.

    3:2 Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı,

    3:3 “Fakat Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.”

    3:4 Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi,

    3:5 “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”

    3:6 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.

    3:7 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.

    3:8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı’nın sesini duydular. O’ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.

    3:9 RAB Tanrı Adem’e, “Neredesin?” diye seslendi.

    3:10 Adem, “Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim” dedi.

    3:11 RAB Tanrı, “Çıplak olduğunu sana kim söyledi?” diye sordu, “Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?”

    3:12 Adem, “Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim” diye yanıtladı.

    3:13 RAB Tanrı kadına, “Nedir bu yaptığın?” diye sordu. Kadın, “Yılan beni aldattı, o yüzden yedim” diye karşılık verdi.

    3:14 Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, “Bu yaptığından ötürü Bütün evcil ve yabanıl hayvanların En lanetlisi sen olacaksın” dedi, “Karnının üzerinde sürünecek,
    yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.”

    3:15 Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, sen onun topuğuna saldıracaksın.”

    3:16 RAB Tanrı kadına, “Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim” dedi, “ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, seni o yönetecek.”

    3:17 RAB Tanrı Adem’e, “Karının sözünü dinlediğin ve sana, meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için toprak senin yüzünden lanetlendi” dedi, “Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.

    3:18 Toprak sana diken ve çalı verecek, Yaban otu yiyeceksin.

    3:19 Toprağa dönünceye kadar Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın Ve yine toprağa döneceksin.”

    3:20 Adem karısına Havva adını verdi. Çünkü o bütün insanların annesiydi.

    3:21 RAB Tanrı Adem’le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.

    3:22 Sonra, “Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu” dedi, “Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli.”

    3:23 Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem’i Aden bahçesinden çıkardı.

    3:24 Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.

    Kayin ile Habil

    BÖLÜM 4

    4:1 Adem karısı Havvayla yattı. Havva hamile kaldı ve Kayin’i doğurdu. “RAB’bin yardımıyla bir oğul dünyaya getirdim” dedi.

    4:2 Daha sonra Kayin’in kardeşi Habil’i doğurdu. Habil çoban oldu, Kayin ise çiftçi.

    4:3 Günler geçti. Birgün Kayin toprağın ürünlerinden RAB’be sunu getirdi.

    4:4 Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habil’i ve sunusunu kabul etti.

    4:5 Kayin’le sunusunu ise reddetti. Kayin çok öfkelendi, suratını astı.

    4:6 RAB Kayin’e, “Niçin öfkelendin?” diye sordu, “Niçin surat astın?

    4:7 Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim? Fakat doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor. Ona egemen olmalısın.”

    4:8 Kayin kardeşi Habil’e, “Haydi, tarlaya gidelim*fe*” dedi. Tarlada birlikteyken kardeşine saldırıp onu öldürdü.
    D Not 4:8 “Haydi tarlaya gidelim” sözleri Septuaginta, Samiriye Tevratı, Süryanice ve Vulgata’dan alındı.

    4:9 RAB Kayin’e, “Kardeşin Habil nerede?” diye sordu. Kayin, “Bilmiyorum, kardeşimin bekçisi miyim ben?” diye karşılık verdi.

    4:10 RAB, “Ne yaptın?” dedi, “Kardeşinin kanı topraktan bana sesleniyor.

    4:11 Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan toprağın laneti altındasın.

    4:12 İşlediğin toprak bundan böyle sana ürün vermeyecek. Yeryüzünde aylak aylak dolaşacaksın.”

    4:13 Kayin, “Cezam kaldıramayacağım kadar ağır” diye karşılık verdi,

    4:14 “Bugün beni bu topraklardan kovdun. Artık huzurundan uzak kalacak, yeryüzünde aylak aylak dolaşacağım. Kim bulsa öldürecek beni.”

    4:15 Bunun üzerine RAB, “Seni kim öldürürse, ondan yedi kez öç alınacak” dedi. Kimse bulup öldürmesin diye Kayin’in üzerine bir nişan koydu.

    4:16 Kayin RAB’bin huzurundan ayrıldı. Aden bahçesinin doğusunda, Nod topraklarına yerleşti.
    D Not 4:16 “Nod”: “Aylak” anlamına gelir.

    Kayin’in Soyu

    4:17 Kayin karısıyla yattı. Karısı hamile kaldı ve Hanok’u doğurdu. Kayin o sırada bir kent kurmaktaydı. Kente oğlu Hanok’un adını verdi.

    4:18 Hanok’tan İrat oldu. İrat’tan Mehuyael, Mehuyael’den Metuşael, Metuşael’den Lemek oldu.

    4:19 Lemek 2 kadınla evlendi. Birinin adı Âda, öbürünün ise Silla’ydı.

    4:20 Âda Yaval’ı doğurdu. Yaval sürü sahibi göçebelerin atasıydı.

    4:21 Kardeşinin adı Yuval’dı. Yuval lir ve ney çalanların atasıydı.

    4:22 Silla Tuval-Kayin’i doğurdu. Tuval-Kayin tunç* ve demirden çeşitli kesici aletler yapardı. Tuval-Kayin’in kızkardeşi Naama’ydı.

    4:23 Lemek karılarına şöyle dedi: “Ey Âda ve Silla, beni dinleyin, Ey Lemek’in karıları, sözlerime kulak verin. Beni yaraladığı için Bir adam öldürdüm, Beni hırpaladığı için Bir genci öldürdüm.

    4:24 Kayin’in yedi kez öcü alınacaksa, Lemek’in yetmiş yedi kez öcü alınmalı.”

    4:25 Adem karısıyla yine yattı. Havva bir erkek çocuk doğurdu. “Tanrı Kayin’in öldürdüğü Habil’in yerine bana başka bir oğul bağışladı” diyerek çocuğa Şit adını verdi.
    D Not 4:25 “Şit”: “Bağışlamak” anlamına gelir. O zaman insanlar RAB’be yakarmaya başladı.

    4:26 Şit’in de bir oğlu oldu, adını Enoş koydu.

    Adem’den Nuh’a

    (1Ta.1:1-4)

    BÖLÜM 5

    5:1 Adem soyunun öyküsü: Tanrı insanı yarattığında onu kendine benzer kıldı.

    5:2 Onları erkek ve dişi olarak yarattı ve kutsadı. Yaratıldıkları gün onlara “İnsan” adını verdi.

    5:3 Adem 130 yaşındayken kendi suretinde, kendisine benzer bir oğlu oldu. Ona Şit adını verdi.

    5:4 Şit’in doğumundan sonra Adem 800 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

    5:5 Adem toplam 930 yıl yaşadıktan sonra öldü.

    5:6 Şit 105 yaşındayken oğlu Enoş doğdu.

    5:7 Enoş’un doğumundan sonra Şit 807 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

    5:8 Şit toplam 912 yıl yaşadıktan sonra öldü.

    5:9 Enoş 90 yaşındayken oğlu Kenan doğdu.

    5:10 Kenan’ın doğumundan sonra Enoş 815 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

    5:11 Enoş toplam 905 yıl yaşadıktan sonra öldü.

    5:12 Kenan 70 yaşındayken oğlu Mahalalel doğdu.

    5:13 Mahalalel’in doğumundan sonra Kenan 840 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

    5:14 Kenan toplam 910 yıl yaşadıktan sonra öldü.

    5:15 Mahalalel 65 yaşındayken oğlu Yeret doğdu.

    5:16 Yeret’in doğumundan sonra Mahalalel 830 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

    5:17 Mahalalel toplam 895 yıl yaşadıktan sonra öldü.

    5:18 Yeret 162 yaşındayken oğlu Hanok doğdu.

    5:19 Hanok’un doğumundan sonra Yeret 800 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

    5:20 Yeret toplam 962 yıl yaşadıktan sonra öldü.

    5:21 Hanok 65 yaşındayken oğlu Metuşelah doğdu.

    5:22 Metuşelah’ın doğumundan sonra Hanok 300 yıl Tanrı yolunda yürüdü. Başka oğulları, kızları oldu.

    5:23 Hanok toplam 365 yıl yaşadı.

    5:24 Tanrı yolunda yürüdü, sonra ortadan kayboldu; çünkü Tanrı onu yanına almıştı.

    5:25 Metuşelah 187 yaşındayken oğlu Lemek doğdu.

    5:26 Lemek’in doğumundan sonra Metuşelah 782 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

    5:27 Metuşelah toplam 969 yıl yaşadıktan sonra öldü.

    5:28 Lemek 182 yaşındayken bir oğlu oldu.

    5:29 “RAB’bin lanetlediği bu toprak yüzünden çektiğimiz eziyeti, harcadığımız emeği bu çocuk hafifletip bizi rahatlatacak” diyerek çocuğa Nuh*fh* adını verdi.
    D Not 5:29 “Nuh”: “Rahatlık” anlamına gelir.

    5:30 Nuh’un doğumundan sonra Lemek 595 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.

    5:31 Lemek toplam 777 yıl yaşadıktan sonra öldü.

    5:32 Nuh 500 yıl yaşadıktan sonra Sam, Ham, Yafet adlı oğulları doğdu.

    Tufan

    BÖLÜM 6

    6:1 Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladı, kızlar doğdu.

    6:2 İlahi varlıklar insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.
    D Not 6:2, 4 “İlahi varlıklar”: İbranice “Tanrı oğulları”. Bunların melek ya da Şit soyundan gelen insanlar olduğu sanılıyor.

    6:3 RAB, “Ruhum insanda sonsuza kadar kalmayacak, çünkü o ölümlüdür” dedi, “İnsanın ömrü yüz 20 yıl olacak.”

    6:4 İlahi varlıkların insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde Nefiller*fi* vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi.
    D Not 6:4 “Nefiller”: İbranice sözcük “Düşmüş kişiler” anlamına gelir. Septuaginta bunu “Devler” diye çevirir. Aynı sözcük Say.13:32-33 ayetlerinde de geçer.

    6:5 RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte.

    6:6 İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı.

    6:7 “Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri*, kuşları yeryüzünden silip atacağım” dedi, “Çünkü onları yarattığıma pişman oldum.”

    6:8 Fakat Nuh RAB’bin gözünde lütuf buldu.

    6:9 Nuh’un öyküsü şöyledir: Nuh doğru bir insandı. Çağdaşları arasında kusursuz biriydi. Tanrı yolunda yürüdü.

    6:10 Üç oğlu vardı: Sam, Ham, Yafet.

    6:11 Tanrı’nın gözünde yeryüzü bozulmuş, zorbalıkla dolmuştu.

    6:12 Tanrı yeryüzüne baktı ve her şeyin ne denli bozulduğunu gördü. Çünkü insanlar yoldan çıkmıştı.

    6:13 Tanrı Nuh’a, “İnsanlığa son vereceğim” dedi, “Çünkü onlar yüzünden yeryüzü zorbalıkla doldu. Onlarla birlikte yeryüzünü de yok edeceğim.

    6:14 Kendine gofer ağacından bir gemi yap. İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap.
    D Not 6:14 “Gofer”: Ne çeşit ağaç olduğu bilinmiyor. Selvi ağacı olduğu sanılıyor.

    6:15 Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz*fk*, genişliği elli*fl*, yüksekliği 30 arşın*fm* olacak.
    D Not 6:15 “Üç yüz arşın”: Yaklaşık 135 m.
    6:15 “Elli arşın”: Yaklaşık 22, 5 m.
    6:15 “30 arşın”: Yaklaşık 13, 5 m.

    6:16 Pencere de yap, boyu yukarıya doğru bir arşını*fn* bulsun. Kapıyı geminin yan tarafına koy. Alt, orta ve üst güverteler yap.
    D Not 6:16 “Bir arşın”: Yaklaşık 45 cm.

    6:17 Yeryüzüne sel göndereceğim. Göklerin altında soluk alan bütün canlıları yok edeceğim. Yeryüzündeki her canlı ölecek.

    6:18 Fakat seninle bir antlaşma yapacağım. Oğulların, karın, gelinlerinle birlikte gemiye bin.

    6:19 Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden bir erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al.

    6:20 Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler.

    6:21 Yanına hem kendin, hem onlar için yenebilecek ne varsa al, ilerde yemek üzere depola.”

    6:22 Nuh Tanrı’nın bütün buyruklarını yerine getirdi.

    BÖLÜM 7

    7:1 RAB Nuh’a, “Bütün ailenle birlikte gemiye bin” dedi, “Çünkü bu kuşak içinde yalnız seni doğru buldum.

    7:2-3 Yeryüzünde soyları tükenmesin diye, yanına temiz sayılan
    hayvanlardan erkek ve dişi olmak üzere yedişer çift, kirli
    sayılan hayvanlardan birer çift, kuşlardan yedişer çift al.

    7:4 Çünkü yedi gün sonra yeryüzüne 40 gün 40 gece yağmur yağdıracağım. Yarattığım her canlıyı yeryüzünden silip atacağım.”

    7:5 Nuh RAB’bin bütün buyruklarını yerine getirdi.

    7:6 Yeryüzünde sel koptuğunda Nuh altı yüz yaşındaydı.

    7:7 Nuh, oğulları, karısı, gelinleri tufandan kurtulmak için hep birlikte gemiye bindiler.

    7:8-9 Tanrı’nın Nuh’a buyurduğu gibi temiz ve kirli sayılan her tür hayvan, kuş ve sürüngenden* erkek ve dişi olmak üzere birer çift Nuh’a gelip gemiye bindiler.

    7:10 Yedi gün sonra sel koptu.

    7:11 Nuh altı yüz yaşındayken, o yılın 2. ayının* on yedinci günü enginlerin bütün kaynakları fışkırdı, göklerin kapakları açıldı.

    7:12 Yeryüzüne 40 gün 40 gece yağmur yağdı.

    7:13 Nuh, oğulları Sam, Ham, Yafet, Nuh’un karısıyla üç gelini tam o gün gemiye bindiler.

    7:14 Onlarla birlikte her tür hayvan -evcil hayvanların, sürüngenlerin, kuşların, uçan yaratıkların her türü- gemiye bindi.

    7:15 Soluk alan her tür canlı çifter çifter Nuh’un yanına gelip gemiye bindi.

    7:16 Gemiye giren hayvanlar Tanrı’nın Nuh’a buyurduğu gibi erkek ve dişiydi. RAB Nuh’un ardından kapıyı kapadı.

    7:17 Tufan 40 gün sürdü. Çoğalan sular gemiyi yerden yukarı kaldırdı.

    7:18 Sular yükseldi, çoğaldıkça çoğaldı; gemi suyun üzerinde yüzmeye başladı.

    7:19 Sular öyle yükseldi ki, yeryüzündeki bütün yüksek dağlar su altında kaldı.

    7:20 Yükselen sular dağları on 5 arşın aştı.
    D Not 7:20 “15 arşın”: Yaklaşık 6.8 m.

    7:21-22 Yeryüzünde yaşayan bütün canlılar yok oldu; kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, sürüngenler, insanlar, soluk alan bütün canlılar öldü.

    7:23 RAB insanlardan evcil hayvanlara, sürüngenlerden kuşlara kadar bütün canlıları yok etti, yeryüzündeki her şey silinip gitti. Yalnız Nuh’la gemidekiler kaldı.

    7:24 Sular yüz elli gün boyunca yeryüzünü kapladı.

    Tufanın Sonu

    BÖLÜM 8

    8:1 Sonra Tanrı Nuh’u ve gemideki evcil ve yabanıl hayvanları anımsadı. Yeryüzünde bir rüzgar estirdi, sular alçalmaya başladı.

    8:2 Enginlerin kaynakları, göklerin kapakları kapandı. Yağmur dindi.

    8:3 Sular yeryüzünden çekilmeye başladı. Yüz elli gün geçtikten sonra sular azaldı.

    8:4 Gemi yedinci ayın* on yedinci günü Ararat dağlarına oturdu.

    8:5 Sular onuncu aya kadar sürekli azaldı. Onuncu ayın birinde dağların doruğu göründü.

    8:6 Kırk gün sonra Nuh yapmış olduğu geminin penceresini açtı.

    8:7 Kuzgunu dışarı gönderdi. Kuzgun sular kuruyuncaya kadar dönmedi, uçup durdu.

    8:8 Bunun üzerine Nuh suların yeryüzünden çekilip çekilmediğini anlamak için güvercini gönderdi.

    8:9 Güvercin konacak bir yer bulamadı, çünkü her yer suyla kaplıydı. Gemiye, Nuh’un yanına döndü. Nuh uzanıp güvercini tuttu ve gemiye, yanına aldı.

    8:10 Yedi gün daha bekledi, sonra güvercini yine dışarı saldı.

    8:11 Güvercin gagasında yeni kopmuş bir zeytin yaprağıyla akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh suların yeryüzünden çekilmiş olduğunu anladı.

    8:12 Yedi gün daha bekledikten sonra güvercini yine gönderdi. Bu kez güvercin geri dönmedi.

    8:13 Nuh altı yüz bir yaşındayken, 1. ayın birinde yeryüzündeki sular kurudu. Nuh geminin üstündeki kapağı kaldırınca toprağın kurumuş olduğunu gördü.

    8:14 2. ayın 20 yedinci günü toprak tümüyle kurumuştu.

    8:15-16 Tanrı Nuh’a, “Karın, oğulların ve gelinlerinle birlikte gemiden çık” dedi,

    8:17 “Kendinle birlikte bütün canlıları, kuşları, hayvanları, sürüngenleri* de çıkar. Üresinler, verimli olsunlar, yeryüzünde çoğalsınlar.”

    8:18 Nuh karısı, oğulları ve gelinleriyle birlikte gemiden çıktı.

    8:19 Bütün hayvanlar, sürüngenler, kuşlar, yeryüzünde yaşayan her tür canlı da gemiyi terk etti.

    8:20 Nuh RAB’be bir sunak yaptı. Orada bütün temiz sayılan hayvanlarla kuşlardan yakmalık sunular* sundu.

    8:21 Güzel kokudan hoşnut olan RAB içinden şöyle dedi: “İnsanlar yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Çünkü insan yüreğindeki eğilimler çocukluğundan beri kötüdür. Şimdi yaptığım gibi bütün canlıları bir daha yok etmeyeceğim.

    8:22 “Dünya durdukça ekin ekmek, biçmek, sıcak, soğuk, yaz, kış, gece, gündüz hep var olacaktır.”

    Tanrı Nuh’la Antlaşma Yapıyor

    BÖLÜM 9

    9:1 Tanrı, Nuh’u ve oğullarını kutsayarak, “Verimli olun, çoğalıp yeryüzünü doldurun” dedi,

    9:2 “Yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümü sizden korkup ürkecek. Yeryüzündeki bütün canlılar, denizdeki bütün balıklar sizin yönetiminize verilmiştir.

    9:3 Bütün canlılar size yiyecek olacak. Yeşil bitkiler gibi, hepsini size veriyorum.

    9:4 “Yalnız kanlı et yemeyeceksiniz, çünkü kan canı içerir.

    9:5 Sizin de kanınız dökülürse, hakkınızı kesinlikle arayacağım. Her hayvandan hesabını soracağım. Her insandan, kardeşinin canına kıyan herkesten hakkınızı arayacağım.

    9:6 “Kim insan kanı dökerse, kendi kanı da insan tarafından dökülecektir. Çünkü Tanrı insanı kendi suretinde yarattı.

    9:7 Verimli olun, çoğalın. Yeryüzünde üreyin, artın.”

    9:8 Tanrı Nuh’a ve oğullarına şöyle dedi:

    9:9-10 “Sizinle ve gelecek kuşaklarınızla, sizinle birlikteki bütün canlılarla -kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, gemiden çıkan bütün hayvanlarla- antlaşmamı sürdürmek istiyorum.

    9:11 Sizinle antlaşmamı sürdüreceğim: Bir daha tufanla bütün canlılar yok olmayacak. Yeryüzünü yok eden sel bir daha olmayacak.”

    9:12 Tanrı şöyle sürdürdü konuşmasını: “Sizinle ve bütün canlılarla kuşaklar boyu sonsuza kadar sürecek antlaşmamın belirtisi şu olacak:

    9:13 Yayımı bulutlara yerleştireceğim ve bu, yeryüzüyle aramdaki antlaşmanın belirtisi olacak.

    9:14 Yeryüzüne ne zaman bulut göndersem, yayım bulutların arasında ne zaman görünse,

    9:15 sizinle ve bütün canlı varlıklarla yaptığım antlaşmayı anımsayacağım: Canlıları yok edecek bir sel bir daha olmayacak.

    9:16 Ne zaman bulutlarda yay görünse, ona bakıp yeryüzünde yaşayan bütün canlılarla yaptığım sonsuza kadar geçerli antlaşmayı anımsayacağım.”

    9:17 Tanrı Nuh’a, “Kendimle yeryüzündeki bütün canlılar arasında sürdüreceğim antlaşmanın belirtisi budur” dedi.

    Nuh’un Oğulları

    9:18 Gemiden çıkan Nuh’un oğulları Sam, Ham ve Yafetti. Ham Kenan’ın babasıydı.

    9:19 Nuh’un üç oğlu bunlardı. Yeryüzüne yayılan bütün insanlar onlardan üredi.

    9:20 Nuh çiftçiydi, ilk bağı o dikti.

    9:21 Şarap içip sarhoş oldu, çadırının içinde çırılçıplak uzandı.

    9:22 Kenan’ın babası olan Ham babasının çıplak olduğunu görünce dışarı çıkıp 2 kardeşine anlattı.

    9:23 Sam’la Yafet bir giysi alıp omuzlarına attılar, geri geri yürüyerek çıplak babalarını örttüler. Babalarını çıplak görmemek için yüzlerini öbür yana çevirdiler.

    9:24 Nuh ayılınca küçük oğlunun ne yaptığını anlayarak,

    9:25 şöyle dedi: “Kenan’a lanet olsun, Köleler kölesi olsun kardeşlerine.

    kimin ne kadar oğlu var,tam bir seyir defteri
    bunun neresi tevratın orjinali olabilirki

    • Cenk dedi ki:

      kuran yaradılış ve tevrat yaradılış kopya gibi görmüyormusun? milimetrik kelimelerin tutması gerekmiyor.

      peki yaradılış bilgisi, nuh tufan bilgileri nereden geldi sümer tabletlerinden başka nereden olacak. mezepotamyadaki sümer kaynakları üzerine 4 imparatorluk 10 larca devlet yaşandı bilgiler bu zamana taşındı. sümer bilgilerinin aslında tüm dünya kutsal bilgilerini oluşturduğunu görüyoruz.

      asıl ilginç olan şudur; tevratta havadan inen tekerlekli cihazlardan bahseder, hatta abd nin şu anda marsa gönderdiği cihazı açık seçik tarif ediyorlar. sümerlerdede hava araçlarından bahseder, gökten gelenlerden bahseder ama bunlar gelirken bir cihaz kullanıyor bunların tarifleri var. asıl araştırılması gerekenler bu havadan cihazlarla gelenler..

      kuran özetin özeti kalıyor bu durumda.. kutsallığı vs. bir kenara bırakın bunları araştırın tamamen sümerleri araştırın..

      Ur kralının oluşturduğu hammurabi kanunlarından birisi şöyle der “hırsızlık yapanın eli kesilir.” ama bu bir ayet değildir. kısasa kısas vardır ama bunlar ayet değildir.

      sümer kanunlarında da kuranda tevratta geçen tüm toplumsal çalma etme yapma çırpma gibi söylemler milimetrik aynı

      bunları o kadar çok araştırdıkki kutsal kitaplar sümer bilgilerinde özet kalıyor

      • bir kul dedi ki:

        KUR AN I ANLAMADA USÜL

        HUD 1 Elif, lâm, râ. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri önce sağlam kılınmış, sonra da detaylandırılıp açıklanmış bir kitaptır.
        HUD 2 “Allah’tan başkasına kesinlikle kulluk etmeyiniz. Şüphesiz ben size Allah’tan gelen bir uyarıcıyım; bir müjdeciyim.”
        ALİ İMRAN 7 Sana kitabı indiren O’dur. Onun bazı âyetleri muhkem/anlamları tam bilinen olduğundan kitabın esasını teşkil ederler; diğerleri de müteşâbihtir/araştırılarak manaları bilinecek olan tabiat kanunlarıdır. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu açıklamak için ondaki müteşâbihâyetlerin peşine düşerler. Halbuki onun açıklamasını ancak Allah ve “ona inandık, hepsi Rabbimiz tarafındandır” diyen ilimde yüksek payeye erişenler bilir. Ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.
        ZÜMER 23 Allah, mana ve lafızları birbiriyle uyumlu ve ikili anlatımlı kitabı, sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rabblerine saygı duyanlar onu okuyup dinleyince tüyleri ürperir. Sonra bütün benlikleri ve kalpleri Allah’ı anmaya yumuşar. İşte bu kitap, Allah’ın doğru yoludur. Onunla, dileyenleri doğru yola iletir. Allah kimi saptırırsa, artık ona doğru yolu gösterecek hiçbir kimse yoktur.
        FUSSİLET 53 Onlara dış âlemdeki ve kendi içlerindeki âyetlerimizi/doğa kanunlarını göstereceğiz. Böylece Kur’ân’ın gerçek/hak olduğunu anlayacaklardır. “Rabbinin her şeye tanık olması onlara yetmiyor mu?”
        TAHA 114 Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Kur’ân sana vahyedilirken, vahiy bitmeden önce tekrarlamakta acele etme ve “Rabbim, ilmimi arttır!” de!
        MÜZZEMMİL 20 Hiç şüphen olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle yapıyor. Allah, gece ve gündüz olanları ölçüp biçiyor. Sizin onu sayamayacağınızı bildiği için, sizin tövbenizi kabul etti. Artık Kur’ân’dan kolayınıza geleni okuyunuz. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmınızın Allah’ın lütfundan bir şeyler aramak için gurbete çıkacağını, diğer bir kısmının da Allah yolunda savaşacaklarını bildi. O halde Kur’ân’dan kolay geleni okuyunuz. Namazı kılınız. Zekâtı veriniz. Güzel bir ödünçle Allah’a ödünç veriniz. Kendiniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah’tan af dileyin. Şüphesiz Allah çok affedendir; çok merhamet sahibidir.
        İSRA 106 Biz onu Kur’ân olarak, insanlara ağır ağır okuman için, bölüm bölüm ayırdık ve peyderpey indirdik.
        AİL İMRAN 7 Sana kitabı indiren O’dur. Onun bazı âyetleri muhkem/anlamları tam bilinen olduğundan kitabın esasını teşkil ederler; diğerleri de müteşâbihtir/araştırılarak manaları bilinecek olan tabiat kanunlarıdır. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu açıklamak için ondaki müteşâbihâyetlerin peşine düşerler. Halbuki onun açıklamasını ancak Allah ve “ona inandık, hepsi Rabbimiz tarafındandır” diyen ilimde yüksek payeye erişenler bilir. Ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.
        ALİ İMRAN 8 Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra, kalplerimizi haktan bir daha saptırma ve bize rahmetini bağışla, gerçek lütuf sahibi sensin.
        TEVBE 111 Allah müminlerden, mal ve canlarını, kendilerine verilecek cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. Bu, Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da Allah üzerinde hak bir vaaddir. Sözünde Allah’tan daha vefalı kim var? O halde, O’nunla yaptığınız bu alışverişten dolayı müjdeler olsun size! İşte bu, büyük bir kazançtır.
        ——————————————-
        16-03-2015 Kur’an’ı Anlamada Usul – Dr Fatih ORUM – Yükselen Sözler – HİLAL TV

        DAHA ÖNCEKİ KİTAP EHLİ

        KASAS 51 Andolsun ki, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü birbiri ardınca yetiştirmişizdir.BAYRAKTAR

        KASAS 52 Kendilerine daha önceden kitap verdiklerimiz, Kur’ân’ainanırlar.BAYRAKTAR

        KASA 53 Kur’ân onlara okunduğu zaman, “Ona inandık, doğrusu o, Rabbimizden gelen gerçektir. Şüphesiz biz, daha önceden Müslüman olmuş kimseleriz” derler.BAYRAKTAR

        KASAS 54 İşte onlara, sabretmelerinden dolayı, ödülleri iki kat verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan da verirler.BAYRAKTAR
        ŞUARA 192 Şüphesiz Kur’ân, âlemlerin Rabbinin indirmesidir.
        ŞUARA (193-195) Kur’ân’ı, Rûhulemîn/Cebrâil, uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine indirmiştir.
        ŞUARA 196 Kur’ân, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.
        ŞUARA 197 İsrâiloğullarının bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?
        AHKAF 10 De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer Kur’ân, Allah katından olduğu halde siz onu tanımamışsanız, İsrâiloğuları’ndan bir tanık da bunun benzerini görüp inanmış iken siz inanmaya tenezzül etmemişseniz, durumunuz nice olur? Allah, zâlim toplumu doğru yola iletmez.”

        AHKAF 11 İnkâr edenler, inananlar hakkında şöyle dediler: “Eğer Muhammed’in getirdiği iyi olsaydı, biz onlardan önce inanırdık.” Bununla amaçlarına ulaşamayınca da, “Bu, eski bir uydurmadır” dediler.

        AHKAF 12Kur’ân’dan önce Mûsâ’nın kitabı, rehber ve rahmet olarak vardı. Bu da onu doğrulayıcı bir
        kitaptır. Zulmedenleri uyarmak ve iyi iş yapanları da müjdelemek için Arapça olarak indirilmiştir.

        Ala 18 Bu hüküm elbette ilk sahifelerde de vardır.
        ANKEBUT 29/44 Allah, gökleri ve yeri bir amaç uğruna yarattı. Bunda, inanacaklar için bir ders vardır.
        ENAM 6/91 Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a aittir. Bunca delilden sonra hakikati inkâr edenler, başka güçleri Rabbleri ile denk tutarlar.
        MAİDE 15 Ey kitap ehli! Peygamberimiz, kitaptan gizlediklerinizin çoğunu açıklamak üzere size geldi; birçok kusurunuzdan da vazgeçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap gelmiştir.
        ANKEBUT 29/46 Zulmedenleri/şirk koşanları hariç, kitap ehli ile en güzel bir şekilde tartışınız ve “Bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim tanrımız da, sizin tanrınız da birdir. Biz O’na teslim olmuşuzdur” deyiniz.
        ZÜMER 39/18 Sözleri dinleyip en güzeline uyanları müjdele. İşte Allah’ın doğru yola ulaştırdığı bunlardır. Gerçek akıl sahipleri de bunlardır.
        ZÜMER 39/(55-56) “Siz farkında olmadan ansızın başınıza azap gelmeden önce, Rabbinizden size indirilen en güzel kitaba uyunuz ki, hiçbir insan, “Allah’a karşı aşırı gittiğim, küçümseyenlerden biri olduğum için yazıklar olsun bana!” demesin.
        ALİ İMRAN 3/81 Allah, peygamberlerden şöyle söz almış ve “Bakın size kitap ve hikmet verdim, şimdi yanınızda bulunanı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?” demişti. Onlar da, “Kabul ettik” dediler. “O halde tanık olunuz, ben de sizinle beraber tanık olanlardanım” dedi.
        NAHL 16/24 Onlara, “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman; “Öncekilerin masallarını” derler.
        NAHL 16/30 Sakınanlara, “Rabbiniz ne indirdi?” dendiğinde, “iyilik” derler. Bu dünyada iyi davranışlara iyilik vardır. Âhiret yurdu ise daha iyidir. Sakınanların yurdu ne güzeldir!
        FURKAN 24/4 İnkâr edenler, “Bu Kur’ân, Muhammed’in uydurduğu bir yalandır. Bu uydurmada ona başka bir topluluk da yardım etmiştir” dediler. Kâfirler, bu sözleriyle haksızlık edip yalan söylemişlerdir.
        BAKARA 2/106 Biz, daha iyisini veya benzerini getirmedikçe bir âyeti ortadan kaldırmayız veya unutturmayız. Allah’ın her şeye gücü yettiğini bilmez misin?
        İSRA 17/107 De ki: “Kur’ân’a ister inanın, ister inanmayın; şu bir gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilenlere okunduğunda, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar.”
        İSRA 17/108 Derler ki: “Rabbimizi noksan sıfatlardan uzak tutarız. Rabbimizin vaadi mutlaka yerine getirilir.”
        İSRA 17/109 Ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Kur’ân onların saygısını arttırır.
        ARAF 7/157 Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılmış bulacakları ümmî/annesinden doğduğu gibi saf peygambere uyarlar; peygamber onlara iyiliği emreder, kötülükten alıkoyar, güzel şeyleri onlara helâl kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarındaki ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri kırıp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
        BAKARA 2/146 Kendilerine kitap verdiklerimiz, peygamberi, çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizler.
        ENAM 20 Kendilerine kitap verdiklerimiz, Peygamberi kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyan edenler var ya, işte onlar inanmazlar.
        HAC 22/78 Allah yolunda, hakkını vererek cihad ediniz! Sizi O seçti. Din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; ceddiniz İbrâhim’in dininde de böyleydi. Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, Allah gerek daha önce gelmiş kitaplarda, gerekse Kur’ân’da, size Müslümanlar adını verdi. Öyleyse namazı kılınız, zekâtı veriniz ve Allah’a sımsıkı sarılınız! O, sizin dostunuzdur. Ne güzel dosttur; ne güzel yardımcıdır!
        BAKARA 2/142 Bazı dar kafalı insanlar, “Şimdiye kadar uydukları kıbleden onları vazgeçiren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu da batı da Allah’ındır; O, dileyeni doğru yola iletir.”
        YUNUS 37 Andolsun, onların olgularında akıl sahipleri için pek çok ders vardır. Kur’ân, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat Kur’ân, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan; iman eden toplum için bir rahmet ve bir rehberdir.
        YUSUF 111 Andolsun, onların olgularında akıl sahipleri için pek çok ders vardır. Kur’ân, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat Kur’ân, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan; iman eden toplum için bir rahmet ve bir rehberdir.
        ENAM 105 Onlar, “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kur’an’ı) açıklayalım diye âyetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.[189] * ENAM YÜZBEŞİN İZAHI(( Peygambere gönderilen vahyin karşısında hayretlere düşen müşrikler, “Sen ders almış okumuşsun, yoksa bu okuduğun Kur’an âyetleri ümmî birinin işi değil”, diyorlardı.))
        BAKARA 2/89 Daha önce kâfirlere karşı zafer isterlerken, kendilerine Allah katından, yanlarındakilerini doğrulayan bir kitap gelip de öğrendikleriyle karşılaşınca inkâr ettiler. İşte Allah’ın laneti böyle inkârcılaradır.
        BAKARA 2/101 Onlara, yanlarındaki kitabı doğrulayan peygamber geldiği zaman, kendilerine kitap verilenlerden bir grup, güya hakikati bilmiyorlarmış gibi, Allah’ın kitabını arkalarına atarak ondan yüz çevirmişlerdi.
        ARAF 152 Buzağıyı tanrı edinenler var ya, yakında onlara Rablerinin gazabı ve dünya hayatında bir zillet ulaşacaktır. Biz, iftiracıları böyle cezalandırırız.
        BEYYİNE 5 Oysa kendilerine, dini yalnız Allah’a halis kılıp O’nu birleyerek Allah’a kulluk etmeleri, namazı kılmaları, zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte doğru din budur.

        HUD 1 Elif, lâm, râ. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri önce sağlam kılınmış, sonra da detaylandırılıp açıklanmış bir kitaptır.
        HUD 2 “Allah’tan başkasına kesinlikle kulluk etmeyiniz. Şüphesiz ben size Allah’tan gelen bir uyarıcıyım; bir müjdeciyim.”
        MAİDE 15 Ey kitap ehli! Peygamberimiz, kitaptan gizlediklerinizin çoğunu açıklamak üzere size geldi; birçok kusurunuzdan da vazgeçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap gelmiştir.
        NOT MAİDE 15 COK İYİ ANLAMAYA CALIŞALIM KİTAP EHLİDİYOR GİZLEDİKLERİ AYETLERİN BİR BÖLÜMÜNÜ AFFETTİGİNİ BİR BÖLÜMÜNÜDE KURANDAN KENDİLERİNE KENDİ KİTAPLARINDA OLANLARRIDA AYNEN KENDİLERİNE OKUMUŞ YANİ KURAN IN İÇİNDE ÖNCEKİ PEYGAMBERLERİN EL KAVL YANİ VAHYİ YANİ AYETİTLERİ KENDİLERİNE OKUNMUŞ
        ———————————
        Allah varsa ancak tanım yapılabilir allah varsa ancak anlam söz konusudur allah olmadan her şey bir hiçtir her şey bir boştur allah yoksa bütün tanımlar bütün anlamlar kişisel olmaktan öteye geçemiyor
        Ahlaki davranışların yaradılıştan verilmiş olduğu düşüncesi dinin aleyhinde değil aksine dini desdekleyen bir kesin anlayıştır allahın insanlardan bazı ahlaki davranışlar isteyip erdemli olmalarını beklerken onları bu davranışlarında uygunsuz bir yaratılış üzerine var etmesi düşünülemez

        BAKARA 2/31 Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra o varlıkları ve nesneleri meleklerin karşısına çıkarıp “Görüşünüzde doğru iseniz, bunların adlarını bana söyleyiniz” dedi.
        MÜLK 67/14Hiç, yaratan bilmez mi? O, en ince işleri bilmektedir ve her şeyden haberdardır.
        ALİ İMRAN /191 Aklı selim sahipleri ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler ve şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Sen bunu, boşuna yaratmadın; seni noksan sıfatlardan uzak tutarız. Bizi cehennem azabından koru!”
        ENBİYA 21/16 Bir de şunu iyi bilin ki gökleri ve yeri, bu ikisi arasında var olan herşeyi amaçsız, anlamsız bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.
        ENBİYA 21/17 Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, herhalde bunu kendi tarafımızdan edinirdik. Biz, bunu yapanlardan değiliz.
        ——————————-

        29 O (Allah) ki, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yarattı. Sonra (kudret ve iradesiyle) göğe yönelip, onları da yedi (kat) gök olarak düzenledi. Ve o, Alîm’dir (herşeyi en iyi bilendir).
        30 Ve Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife kılacağım.” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu.
        31 Ve (Allah), Âdem’e, (Allah’ın) isimlerinin hepsini (bu isimlerdeki hikmetleri) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: “Haydi sadıklardan iseniz bunları isimleri ile bana haber verin (söyleyin).”
        32 (Melekler): “Seni tenzih ederiz.” dediler. “Senin bize öğrettiğinden başka (hiç) bir ilmimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, Alîm’sin (en iyi bilensin), Hakîm’sin (hikmet sahibisin).”
        33 (Allah): “Ey Âdem! Bunları onlara, isimleriyle haber ver (bildir).” dedi. Âdem onları isimleriyle onlara bildirdiği zaman (Allah, meleklere): “Ben size demedim mi, muhakkak ki Ben, göklerin ve yerin bilinmeyenlerini bilirim.Ve sizin açıkladığınız ve (içinizde) gizlemiş olduğunuz şeyleri de bilirim ?” dedi.
        34 Ve meleklere: “Âdem’e secde edin.” dediğimiz zaman İblis hariç, (onlar) hemen secde ettiler. (İblis) direndi ve kibirlendi. Ve kâfirlerden oldu.
        35 Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin, cennette yerleşin. Oradan (oradaki yiyeceklerden) dilediğiniz yerden bol bol yeyin. Ve bu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz.”
        36 Fakat şeytan, ikisinin (ayağını) oradan kaydırdı. Böylece ikisini de içinde oldukları şeyden (ni’metten) çıkardı. Ve: “Birbirinize düşman olarak (dünyaya) inin. Sizin için (belli) bir zamana kadar yeryüzünde oturma ve faydalanma (geçimini temin etme) vardır.” dedik.
        37 Sonra Âdem, Rabbinden kelimeleri telakki etti (öğrendi) (ve Rabbine tövbe etti.). Bunun üzerine (Allah), onun tövbesini kabul buyurdu. Muhakkak ki O, Tevvab’tır (tövbeleri kabul edendir), rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).
        38 Biz dedik ki: “Hepiniz oradan (aşağıya) inin. Benden size mutlaka hidayet gelecektir. O zaman kim hidayetime tâbî olursa, artık onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.”
        39 Ve inkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar ateş ehlidir, orada ebedî kalacak olanlardır.
        40 Ey İsrailoğulları! Sizi ni’metlendirdiğim o ni’metimi hatırlayın ve ahdimi yerine getirin. Ve (böylece) Ben de size olan ahdimi yerine getireyim (sizleri vaadettiğim cennetime alayım). Ve(ahdinize sadık kalmakta) artık sadece benden korkun.
        41 Sizin yanınızda olanı (Tevrat’ı) tasdik edici olarak indirdiğim şeye (Kur’ân’a) îmân edin ve O’nu inkâr edenlerin ilki siz olmayın. Ve âyetlerimi az bir bedelle satmayın. Ve artık sadece Bana karşı takva sahibi olun.
        42 Ve hakkı bâtıl ile karıştırmayın (örtmeyin) ve hakkı gizlemeyin. Ve (çünkü) siz biliyorsunuz.
        43 Ve namazı kılın (ikame edin) ve zekâtı verin. Ve rükû edenlerle beraber rükû edin.

        KORKUSUZ

        Allah varsa ancak tanım yapılabilir allah varsa ancak anlam söz konusudur allah olmadan her şey bir hiçtir her şey bir boştur allah yoksa bütün tanımlar bütün anlamlar kişisel olmaktan öteye geçemiyor
        Ahlaki davranışların yaradılıştan verilmiş olduğu düşüncesi dinin aleyhinde değil aksine dini desdekleyen bir kesin anlayıştır allahın insanlardan bazı ahlaki davranışlar isteyip erdemli olmalarını beklerken onları bu davranışlarında uygunsuz bir yaratılış üzerine var etmesi düşünülemez

        BAKARA 2/31 Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra o varlıkları ve nesneleri meleklerin karşısına çıkarıp “Görüşünüzde doğru iseniz, bunların adlarını bana söyleyiniz” dedi.

        MÜLK 67/14Hiç, yaratan bilmez mi? O, en ince işleri bilmektedir ve her şeyden haberdardır.

        ALİ İMRAN /191 Aklı selim sahipleri ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler ve şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Sen bunu, boşuna yaratmadın; seni noksan sıfatlardan uzak tutarız. Bizi cehennem azabından koru!”
        ENBİYA 21/16 Bir de şunu iyi bilin ki gökleri ve yeri, bu ikisi arasında var olan herşeyi amaçsız, anlamsız bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.

        ARAF 7/10 Doğrusu biz sizi yeryüzünde yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!

        ARAF 7/11 Andolsun sizi yarattık, sonra size biçim verdik ve sonra da meleklere, “Âdem’e secde edin” dedik. İblîs’in dışındakiler secde ettiler; o secde edenlerden olmadı.

        ARAF 7/12 Allah şöyle buyurdu: “Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan neydi?” İblîs, “Ben ondan üstünüm; çünkü beni ateşten, onu çamurdan yarattın” dedi.

        ARAF 7/13 Allah, “Öyle ise, oradan in! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın” buyurdu.

        ARAF 7/14 İblîs, “Bana, insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver” dedi.

        ARAF 7/15 Allah, “Haydi, sen mühlet verilenlerdensin” buyurdu.

        ARAF 7/16 İblîs, “Öyle ise beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım” dedi.

        ARAF 7/17 “Sonra onlara elbette önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulamayacaksın” dedi.

        ARAF 7/18 Allah şöyle buyurdu: “Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki onlardan sana kim uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım.”

        SAD 38/79 İblis, “Ey Rabbim! Tekrar diriliş gününe kadar, bana süre ver” dedi.

        SAD 38/(80-81) Allah, “İşte o belli vaktin geleceği güne kadar sen süre verilenlerdensin” dedi.

        SAD 38/(82-83) İblis, “Senin şanına andolsun ki ihlaslı kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi.

        SAD 38/84 Allah, “Gerçek budur ve ben gerçeği söylerim.”

        SAD 38/85 “Elbette, sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım” dedi.
        SAD 38/86
        RUM 30/6 Bu, Allah’ın verdiği sözdür. Allah, verdiği sözden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler.

        ZÜMER 39/20 Fakat Rabblerine saygı duyanlar için, üst üste yapılmış, altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Bu, Allah’ın vaadidir. Allah, verdiği sözden dönmez.

        ALİ İMRAN 7/9 Rabbimiz! Geleceğinde şüphe olmayan bir günde, insanları mutlaka toplayacak olan sensin. Allah, asla sözünden dönmez.

        RUM30/6 Bu, Allah’ın verdiği sözdür. Allah, verdiği sözden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler.
        111111111111111111111111111
        (2-5) Rumlar, en yakın yerde yenildiler. Onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde yeneceklerdir. İş, eninde sonunda Allah’a aittir. İşte o gün, inananlar, isteyene yardım eden Allah’ın yardımına sevineceklerdir. Allah, güçlüdür; merhamet sahibidir
        RUM30/6 Bu, Allah’ın verdiği sözdür. Allah, verdiği sözden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler.
        11111111111111111111111111111111111111

        Kur’an’ı Anlama Usulü Yrd.Doç.Dr. Fatih Orum – Konferans, Niğde ABDÜLAZİZ BAYINDIR

        İYİ DÜŞÜNÇELER

  36. karaca dedi ki:

    velevki bütün kutsal dinlerin hatta mitolojilerin,hatta efsanelerin,ve hatta geçmişte ve günümüzde yaşayan insanların inançlarının kaynağı eski uygarlıklar olsun bunların başında sümerler olmak üzere pek çok uygarlıklardan kalan bilgilerin zamanla kuran gibi tevrat gibi vs kitaplarda yer bulduğunu düşünsek bile yinede işin içerisinden çıkılmaz
    nedeni eski uygarlıklar veya kavimler ana kaynaklar olarak görülse bile bunlar bu kaynaklara nasıl ulaşmışlar,sümerlerden kalan bir bilgi olsa bile insanın ve kainatın yaratılışı bu eski uygarlıklar bu bilgilere nasıl ulaştı mutlaka bunlara ulaşmaları için kendilerine bilgi verilmesi gerekmezmi bu bilgiyi veren kim bilgi vermesi bizzat kendinin vermesi şeklinde olabildiği gibi peygamberler elçiler vasıtasıyla verilmiş olmalı değilmi, o zamanda krallar peygamberler kavmin ileri gelenleri vardı sözü dinlenilen şahıslar vardı bu bilgiler onlar tarafından yaratıcımızın istemesi ile gerçekleşmiş olmalıdır.
    geçmiş zamandan söz edersek,bilinmeyen pek çok mevzu var siz bir örneğini vermişsiniz
    tekerlekli yanan ışıkları olan araçlar tabiki tanım bir aracı tarif ediyor ilkel nitelikte ki kişilerin bunları tasarlayıp yapmış olduklarını öne süremeyiz
    görmüşler şahit olmuşlarki tabletlerine yazmışlar bunda sıkıntı yok hem fikiriz geçmişte ne olduğunu bilen yok.doğruluk payı yüksek varsayımlardır böyle olmuş mudur muhtemelen olmuştur.
    hatta günümüzde buna benzer örnekler pek çoktur cin peri karabasan,azdırıcı,hayalet,gibi varsayımlar hep geçmişle ilgi ve alakaları vardır.bundan dolayı benim diyebileceğim geçmişte neler olmuş bunu bilemiyoruz.eğer nükler bir patlama olmuş ise eğer toplumların topluca yok edilmesi var olmuş ise bunların iz ve delillerinin araştırılması mutlaka gerekecektir.
    son olarak ister sümerlere kadar gitsin ister sümerlerden daha önceleri olsun,biz yaratıcımızın sesine kulak vermemiz icab eder. o gün sümerlere verdiği bilgileri günümüzde bize de aynı bilgileri kitapları vasıtasıyla elçileri vasıtasıyla vermiştir. bu görevliler ister melekler olsun ister peygamberler olsun isterse allahın yetkili kıldığı diğer varlıklar olsun sonuçta bir yolla bu bilgilendirme devam etmiş gitmiştir.
    şöyle düşünün
    sümerlere gönderilen elçiler peygamberlere ne bilgi verildi ise fazla değişikliğe uğramadan daha sonraki peygamberlere de elçilere de aynı bilgiler kalıpları farklı olsa da verilmiştir.
    esasında bunların hepsini incemeye gücümüz yetse
    ortak düşüncenin tek bir yaratıcı olduğu sonucu ortaya çıkacaktır.
    sümerlere verilen bilgiler ihtiyaç halinde hz musa hz isa hz muhammede de verilmiştir
    ben böyle görüyor böyle yorumluyorum,bilginin çok eski devirlerden kalması ve sonraki kuşaklara aktarılmasını,kabul ederim bu abes değildir hatta şunu da eklemek gerekebilir bazı bilgiler de unutulmuş olabilir.
    gel velakin bir yaratıcı yoktur fikrini asla kabul etmem
    çünkü beni ve kainatı bir var eden var ben buna inanırım,

    • Cenk dedi ki:

      işte tam bu noktada birleşiyoruz, ilk kaynak sümerler ise peki sümerlere bilgi nereden geldi? iyi yaklaşım

      bu durumda sümer taş tablet yazılarının çözülmüş hallerini irdelemeye başlıyoruz ama ortada bilgi getiren vekil maalesef yok! çünkü ortada insan yok.. insan üreten bir farklı dünyaya gelmiş bir medeniyet var.

      daha sonra bu üretilen insanlar bu varlıklara tanrılar diyorlar, insan üretimi için kullandıkları bir labaratuvarda insanları nasıl ürettiklerine dair ayrıntılardan bahsediliyor, insan üretiminde kile benzeyen maddeler kullanılması (insanın topraktan oluşması fikri buradan kaynaklı)

      ve kilitler bir bir açılıyor, kil tabletlerede yazılı olan bilgilerde üretilen bu insanları yok etme planları yani tufan ve ayrıntıları, başka bir varlığın insanlığı kurtarma çabaları ve gemi yaptırma efsanesi

      en eski kayıt olan gılgamış destanında tufandan kurtulmak için yapılan araç 6 günde tamamlandı. 6 önemli bir rakam..

      enki isimli varlığın bu ekipten kovulması ve enkinin planları, şeytanın hikayesine benziyor

      tevratta;
      “Adende bir bahçe dikti ve yaptığı adamı oraya koydu” , sonra kovulurlar ordan

      sümer tabletlerindede yarattıkları bir adamı tuttukları alanda sorun çıkardığını ve ona ceza verildiği yazar

      hikayeler aynı.. o kadar çok ortak bilgi var ki, tespitten şu çıkıyor şimdiki kitaplar bu kalıntı bilgiler..

      ama hiç bir zaman bilinmeyecek bir nokta var en eski kayıtlarda hiç bir zaman dünyanın oluşumundan bahsetmiyor.

      yani biz bırakın adına uzay dediğimiz karanlık boşluğu,

      dünyanın bile nasıl neden oluştuğunu bilmiyoruz…

    • rammsteinn dedi ki:

      karaca
      diyorsun ki
      sümerlere gönderilen elçiler peygamberlere ne bilgi verildi ise fazla değişikliğe uğramadan daha sonraki peygamberlere de elçilere de aynı bilgiler kalıpları farklı olsa da verilmiştir.
      ——————–

      oysa sümerleri biraz araştırmış olsan onlarla ilgili kitaplar okumuş olsan bu dediğinin çok yanlış olduğunu görürsün.
      sümerlerin yaşadıkları dönemden kalan tabletlerde hayatlarının en ince detayları var.
      bir okuldaki öğrencinin yazma çalışmalarından tut, mahkemelerdeki tutulan kayıtlara kadar ne ararsan var.
      bu kadar detaylı bilgiler varken tek tanrılı bir dinin esamesi bile yok. binlerce yıllık süreç yaşayan bir topluma peygamber gelmiş olsa onunla ilgili yazılanlar mutlaka ortaya çıkardı.
      müslümanlar yaratılış efsanelerinin benzerliğini aynen sizin dediğiniz gibi geçiştiriyor.
      halbuki iddia kanıt gerektirir. kanıt yok ama iddia çok.
      tanrı eğer varlığını kanıtlama peşinde olsaydı yazıyı ilk kullanan sümerlere bir çok peygamber gönderirdi. onlar için yazılacak tabletler nesiller boyu devredilirdi.
      tanrılardan bahseden yazıyı ilk kullanan sümerlere peygamber göndermeyen tanrı binlerce sene sonra peygamber olarak davudu kullandı (sözde).
      onun yazdığıysa sadece şiirlerden oluşan tanrısına yakınan,emirlerine karşı çıkanlara yakınan,dilenen bir kralın yazdıklarıdır.
      davud ülkesini yönetebilmek için sümerlerin takdiğini kullandı. kendini tanrının elçisi gibi göstererek halkına hükmetmeye çalıştı. oldukça mantıklıydı. ölürken hem peygamberliğini hem krallığını oğlu süleymana bıraktı. süleyman ise kendine yüzlerce kadından oluşan harem kurdu.
      davud ile süleymanın hikayesi bile başlı başına semavi dinlerin ne olduğunu açıkca gösteriyor.
      birisi çıkıyor “ben peygamberin benim dediklerimi yapın cennete gidin” diyor. inanan kitleyi yönetmek oldukça basitleşiyor.

      din insanları yönlendirmek için kullanılabilecek en basit yoldur.

      • bir kul dedi ki:

        rammsteinn dedi ki:
        17/06/2015, 17:42BU TARİHLİ YAZINA İSTİNADEN YAZDIM
        çok komik
        tamamen insan sözü başka bir şey degil

        halbuki iddia kanıt gerektirir. kanıt yok ama iddia çok.
        tanrı eğer varlığını kanıtlama peşinde olsaydı yazıyı ilk kullanan sümerlere bir çok peygamber gönderirdi. onlar için yazılacak tabletler nesiller boyu devredilirdi.
        tanrılardan bahseden yazıyı ilk kullanan sümerlere peygamber göndermeyen tanrı binlerce sene sonra peygamber olarak davudu kullandı (sözde).
        onun yazdığıysa sadece şiirlerden oluşan tanrısına yakınan,emirlerine karşı çıkanlara yakınan,dilenen bir kralın yazdıklarıdır.
        davud ülkesini yönetebilmek için sümerlerin takdiğini kullandı. kendini tanrının elçisi gibi göstererek halkına hükmetmeye çalıştı. oldukça mantıklıydı. ölürken hem peygamberliğini hem krallığını oğlu süleymana bıraktı.

        yazın hep tezatlarla dolu sümerlere peygamber göndermedi diyorsun ne o sen orada mıydın hiç bir peygamber allah a karşı sitemkar söz söylemez ki kalksın şiir gibi bir şey yazarak allah a hitap etsin

        ENBİYA 85 İsmâil’i, İdrîs’i ve Zülkifl’i de an. Hepsi de sabreden kimselerdendi.
        Andolsun, senden önce birçok peygamber gönderdik; sana onların kimini anlattık, kimini anlatmadık;….
        nediyor kimini anlattık kimini anlatmadık diyor
        yahu bu sümerlere bukadar ilgi niye ne o yoksa sümerlere tapıyormusunuz sümerlere olan bu ilginizi anlamış degilim korma allah her kavme bir resül bir elçi bir nebi mutlaka göndemiştir bundan şüphen olmasın şunu bilmeni isterimki nerede bir bilgi varsa bu bilgi ilk ademden ve sonra allahın diger peygamberleri aracılıgıyla bildirmiştir bu kesinlikle böyledir

        “Şüphesiz biz, seni “Hak” ile bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Her millet içinde mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur.” (Fatır, 35/24).

        87-A’LA:

        1 – Rabbinin yüce adını tesbih et.

        2 – Yaratıp düzene koyan O’dur.

        3 – Takdir edip hidayeti gösteren O’dur.

        4 – Otlağı çıkaran,

        5 – Sonra da onu karamsı bir sel köpüğü haline getiren O’dur.

        6 – Bundan böyle sana Kur’ân’ı okutacağız da unutmayacaksın.

        7 – Yalnız Allah’ın dilediği başkadır. Çünkü o açığı da bilir, gizliyi de.

        8 – Seni en kolay yola muvaffak kılacağız.

        9 – Onun için öğüt ver, eğer öğüt fayda verirse.

        10 – Saygısı olan öğüt alacaktır.

        11 – Pek bedbaht olan da ondan kaçınacaktır.

        12 – O ki, en büyük ateşe girecektir.

        13 – Sonra ne ölecek onda, ne de hayat bulacaktır.

        15 – Rabbinin adını anıp namaz kılan.

        16 – Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz.

        17 – Oysa ahiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır.

        18 – Kuşkusuz bu ilk sahifelerde vardır,

        19 – İbrahim ve Musa’nın sahifelerinde.

        NOT bak iyi oku nediyor 18 kuşkusuz bu iilk sahifelerdede vardır 19 ibrahim ve musa nın
        sahifelerinde

        ENBİYA 85 İsmâil’i, İdrîs’i ve Zülkifl’i de an. Hepsi de sabreden kimselerdendi.
        Andolsun, senden önce birçok peygamber gönderdik; sana onların kimini anlattık, kimini anlatmadık; hiçbir peygamber, Allah’ın izni olmadan bir âyet getiremez. Allah’ın buyruğu gelince iş gerçekten biter. İşte o zaman, boşa uğraşanlar zarar ederler.

        MÜMİN 78 Andolsun, senden önce birçok peygamber gönderdik; sana onların kimini anlattık, kimini anlatmadık; hiçbir peygamber, Allah’ın izni olmadan bir âyet getiremez. Allah’ın buyruğu gelince iş gerçekten biter. İşte o zaman, boşa uğraşanlar zarar ederler.

        1 – Hz. İdris (ilk nebi):
        19/Meryem-56: “Kitap’ta İdris’i de zikret. Çünkü o, doğru olan bir peygamberdi .”
        2 – Hz. Nuh (ikinci nebi, ilk resul):
        33/Ahzab-7: “Hani biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; senden, Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık.”
        4/Nisa-163: “Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a da Zebur verdik.”
        3 – Hz. İbrahim :
        19/Meryem-41: “Kitap’ta İbrahim’i de zikret. Gerçekten o, doğruyu söyleyen bir peygamberdi .”
        bkz: 33/Ahzab-7
        bkz: 4/Nisa-163
        4 – Hz. İsmail :
        19/Meryem-54: “Kitap’ta İsmail’i de zikret. Çünkü o, va’dinde doğruydu ve gönderilmiş (resul) bir peygamberdi .”
        bkz: 4/Nisa-163
        5 – Hz. İshak :
        19/Meryem-49: “Böylelikle, onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından kopup ayrılınca ona İshak’ı ve (oğlu) Yakup’u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık.”
        bkz: 4/Nisa-163
        6 – Hz. Yakub :
        37/Saffat-112: “Biz ona, salihlerden bir peygamber olarak İshak’ı da müjdeledik.”
        bkz: 19/Meryem-41
        bkz: 4/Nisa-163
        7 – Hz. Eyyub, 8 – Hz. Yunus, 9 – Hz. Süleyman :
        bkz: 4/Nisa-163
        10 – Hz. Musa :
        19/Meryem-51: “Kitapta Mûsâ’yı da an; şüphe yok ki o, ihlâsa mazhar olmuş şeriat sâhibi bir peygamberdi .”
        bkz: 33/Ahzab-7
        11 – Hz. Harun :
        19/Meryem-53: “Ona rahmetimizden kardeşi Harun’u da bir peygamber olarak armağan ettik.”
        bkz: 4/Nisa-163
        12 – Hz. Davud :
        17/İsra-55: “Rabbin, göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilir. Andolsun, biz peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık ve Davud’a da Zebur verdik.”
        bkz: 4/Nisa-163
        13 – Hz. Yahya :
        3/Al-i imran-39: “O mihrapta namaz kılarken, melekler ona seslendi: ‘Allah, sana Yahya’yı müjdeler. O, Allah’tan olan bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir’ .”
        14 – Hz. İsa :
        19/Meryem-30: “(İsa) dedi ki: ‘Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. (Allah) bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı.”
        bkz: 4/Nisa-163
        bkz: 33/Ahzab-7
        15 – Hz. Muhammed (son nebi, son resul):
        33/Ahzab-40: “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak o, Allah’ın resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.”
        bkz: 4/Nisa-163
        bkz: 33/Ahzab-7
        Böylece Kuran’da, ilgili ayet içerisinde adıyla birlikte nebi diye anılanların sayısının 15 olduğu görülür.

        Fakat;
        6/En’Am-89’da bildirilen, “Bunlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiklerimizdir. Eğer bunları tanımayıp küfre sapıyorlarsa, andolsun, biz buna (karşı) inkâra sapmayan bir topluluğu vekil kılmışızdır.” ayetinin bahsettiği nebi’ler (bu ayetten) önceki ayetlerde bildirilen şu isimleri de nebi’lere eklememiz gerektiğini gösterir:
        (6:84) İshak, Yakub, Nuh, Davud, Süleyman, Eyyub, Yusuf, Musa ve Harun;
        (6:85) Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas;
        (6:86) İsmail, Elyasa, Yunus ve Lut.

        Böylece nebi olarak 16 – Hz. Yusuf, 17 – Hz. Zekeriyya, 18 – Hz. İlyas, 19 – Hz. Elyasa ve 20 – de Hz. Lut’u eklememiz gerekmektedir.
        * * *
        İYİ DÜŞÜNCELER

  37. Cenk dedi ki:

    bu Meryem-49: ayeti örneği vs. tümü birbirine karışmış mitolojik hikayeler, musanın bile kim olduğu belli değil, isa ben peygambe değilim dedi zorla adamı mesih yaptılar sonuçtada ağaca çaktılar

    bir de ayetler hep aynı şeyleri yazıyor,

    imran 39 da yahya yı müjdeler diyor aşağıda isadan bahsediyor bunlar bilinen bilgiler ki? ve hatalı bilgiler…

    eski tarihsel kayıtları yazmışta yazmışlar…

  38. rammsteinn dedi ki:

    sayın kul
    demişsin ki
    yazın hep tezatlarla dolu sümerlere peygamber göndermedi diyorsun ne o sen orada mıydın hiç bir peygamber allah a karşı sitemkar söz söylemez ki kalksın şiir gibi bir şey yazarak allah a hitap etsin
    ————-
    bu yazıyı yazmadan önce zeburun içeriğine baksaydın keşke.
    davudun ve süleymanın hayat hikayesine baksaydın keşke.

    “sen oradamıydın ki biliyorsun” diyorsun ama bedevinin biri ile mağarada tanrı ile iletişime geçtiğine kendin görmüş gibi inanıyorsun.
    ben bulunan binlerce tableti kanıt olarak görüyor ona göre tespitte bulunuyorum.. sen ise varsayımla fikir üretiyorsun. kanıtın varsa sun.

    zeburdan bölümler.
    bunları yazan tanrı mı yoksa ülkesini kutsal kitap ile yönetmeye çalışan bir kralmı ?
    —————————————

    Ya RAB, düşmanlarım ne kadar çoğaldı,
    Hele bana karşı ayaklananlar!

    Birçoğu benim için:
    “Tanrı katında ona kurtuluş yok!” diyor

    Ama sen, ya RAB, çevremde kalkansın
    Onurum, başımı yukarı kaldıran sensin.

    RAB’be seslenirim,
    Yanıt verir bana kutsal dağından.

    Yatar uyurum,
    Uyanır kalkarım, RAB destektir bana.

    Korkum yok

    Çevremi saran binlerce düşmandan.

    Ya RAB, kalk, ey Tanrım, kurtar beni!

    Vur bütün düşmanlarımın çenesine,

    Kır kötülerin dişlerini.

    Sana seslenince yanıt ver bana,

    Ey adil Tanrım!

    Ferahlat beni sıkıntıya düştüğümde,

    Lütfet bana, kulak ver duama.

    RAB, öfkeyle azarlama beni,

    Gazapla yola getirme.

    Lütfet bana, ya RAB, bitkinim;

    Şifa ver bana, ya RAB, kemiklerim sızlıyor,

    Çok acı çekiyorum.

    Ah, ya RAB!

    Ne zamana dek sürecek bu?

    Gel, ya RAB, kurtar beni,

    Yardım et sevginden dolayı.

    Çünkü ölüler arasında kimse seni anmaz,

    Kim şükür sunar sana ölüler diyarından?

    İnleye inleye bittim,

    Döşeğim su içinde bütün gece ağlamaktan,

    Yatağım sırılsıklam gözyaşlarımdan.

    Kederden gözlerimin feri sönüyor,
    Zayıflıyor gözlerim düşmanlarım yüzünden.

    ————–

    mantıksal hatalar bölümüne yazmıştım. okumadığın belli.
    ülkesini idare etmek için kendini tanrının elçisi olarak göstermeye çalışan davudun yazdıklarıdır zebur.
    dersiniz ki “bu kitap değiştirilmiş”
    ben de diyorum ki “neresi değişmiş?”
    değiştiğini nereden biliyorsunuz?
    birisinin kendi ağzından yazdığı bir kitap nasıl olurda tanrı tarafından yazdırılmış olur?

    • bir kul dedi ki:

      rammsteinn

      iyi dinle rammsteinn 1okuyucu toro fesseyour neredeler hepsine selamllarımı söyle kadirede billalede
      NOT DÜNYADA GERCEK MÜSLÜMANLARDAN DAHA NET ACIK DELİL BELGE VERECEK SUNA BİLECEK YOKTUR NEDEN ÇÜNKİ KURAN 1 KAİNAT 2 İNSAN 3 BU ÜÇ KİTABTANDA BAHSEDEN BİLGİ VEREN BAŞKA BİR KAYNAK YOK KAİNATIN VEDE İNSANIN VE HERŞEYİN RABİ BİR BİLGİ VERECEK BAŞKASIDA BİLGİSİZLİKLE DELİLSİZLİKLE HAEKET ETTİGİMİZİ SÖYLEYE BİLECEK

      • rammsteinn dedi ki:

        kul
        cevapsız kaldığın zaman alakasız şeylerle konuyu değiştiriyorsun.
        kuranın kutsal kitap olarak kabul ettiği zeburdan birkaç bölümü yukarıya yazdım.
        zeburun tamamını oku ve de ki “bu kitabı tanrı yazdırmış”

  39. karaca dedi ki:

    cenk
    bir kısım sümerlere ait türkçe metinleri okudum fakat anlaşılmayan pek çok konu var bunların
    sıralayacak olursam aklımda kalanlar şöyle olabilir
    sümerlerin yaklaşık tarihi 4-6 bin yılları arası
    ancak yaratılış bu tarihten çok önceleri başlar,
    şöyleki dinazorlar döneminden başlayalım
    milyonlarca yıl öncesi bunlar vardı her ne oldu ise yok olup gittiler
    daha bu devirde insan veya diğer hayvan nesilleri yokken
    peki bu dinazorlar nasıl var oldu bu projeyi başlatan ve bitiren yüce yaratıcımız değilmi
    sümerler bu konulara cevap bulamazlar hatta bu dinazorların varlığını bile bildiklerini
    sanmıyorum,gelelim zamanımıza doğru 500 yüz bin yıl önce veya milyonlarca yıl öncesi
    canlılar nasıl var oldu bunu tetikleyen bunları imal eden bunların gelişmelerini takip eden ve yön
    veren bir güç olmalı değilmi sümerler ve kil tabletleri tam bir kaynak bu sebebten sayılamaz
    diğer taraftan bilim adamlarının buldukları 120-200 bin yıl öncesine ait hayvan fosillerinde
    insanlığın atalaları olabileceği var sayılıyor belki öyledir belki değildir bunun tartışmasını yapmıyorum ama bu canlıları da bir var eden bir planlayan bir icra eden yokmu var mutlaka var
    dünya üzerinde yaşama müsait hale geldiğinde üzerinde çok çeşitli canlılar var olmaya başladı
    bunların hiç birinin kendiliğinden olduğunu sanmıyorum mutlaka bunları hayata geçiren bir güç olmalı,bu güç dünya dışından da olabilir muhtemeldir çok ileri gitmiş kainatın başka yerlerinden gelmiş dünyada yaşam olabileceğini anladıklarında yanlarında getirmiş oldukları dna ları yaşam tohumları olarak izah edeyim onları dünyada yaşayabilir hale getirmiş olmalır mümkünmü mümkün değil diyemezsiniz çünkü geçmişi bilen yok.
    sadece benim düşüncem bir varsayımdır.
    hatta bunu evrenin yaşama müsait diğer gezegenlerinde de uyguladıklarını düşünürüm
    sadece ve sadece dünya yaşama müsaittir demek mantıksızlık olur. evrende pek çok yaşama müsait gezegenlerin olması yüksek bir varsayımdır.
    diğer taraftan düşünecek olursak bütün canlıların yeniden hayat bulması için lazım olan ana etken toprak su ve havadır bunlar oluştuktan sonra yaratan gerekli malzemeleri bulmuş planlarını işler hale getirmiştir.bunun içerisine insanı da katabiliriz,
    yine eğer ortada bir risk varsa bütün canlıları yeryüzünde yaratmak,mantıksız olurdu. yaratmayı garantiye almak için diğer dünya dışı gezegenlerde de hayata geçirmek gerekir.
    bu garantinin bir yoludur. canlılar tek dünyaya bağımlı olmamalı diğer güneş sistemlerinde yıldızlarda galaksilerde olmalı mutlaka olmalı bunun dışını düşünmek abestir.
    nedenini ise kısaca şöyle izah edebilirim
    herhangi bir sebebten dolayı yeryüzünde yaşam sona ermiş mars gibi veya diğer gezegenler gibi bir hale dönüşecekse üzerindeki yaşam tamamen sona erecektir. bu yaratıcı tarafından göze alınabilecek bir durum değildir birinde sona erse bile diğer gezegenlerde yaşam devam etmeli
    bu da ancak diğer yaşam olabilecek gezegenlerde hayatı başlatarak olmalı
    esas burada bilinmesi gereken zaman değil,zamanın uzunluğu da değil,var edebilme gücüdür.
    bu ister makina ile yapılsın isterse dna ları hangi yolu kullanarak kullansın hayata geçirebilmesidir.
    çok daha önemlisi hayatın yapı taşları olan DNA ların nasıl hazırlandığıdır. şu an senin benim gördüğüm herşey,DNA ların hayata geçmiş sonuçlarıdır biz bunları görüyoruz.
    peki bu DNA ları yani yaşamın kaynağını, tasarlayan, planlayan, saklayan,en önemlisi icra eden makam neredir bunu sorgulaman gerekir,bu olay basite alınabilirmi
    yoksa yaratılan herşey bir sonuçtur,biz bunları görüyor bunları biliyoruz.
    ya bu bilgileri muhafaza edene ne demeli ?
    bu güç Yüce allahtır. ismi her ne olursa olsun ister allah deyin ister farklı bir şey söyleyin
    eskiden zeus diyorlarmış diğer kavimlerde farklı isimler vermiş olabilirler
    ama hepsinin çıktığı kapı yüce yaratıcıdır. onu ifade etmek için kullanılmış kelimelerdir.
    kimizi allah demiş kimisi zeus fakat hepsi aynı kapı bizlerden sonraki nesiller daha farklı bir isim takacaklardır yaratıcıya,farklı isim takmaları bir şey değiştirirmi yine aynı kapıya yani yüce yaratıcıya çıkmazmı
    tarafsız bir gözle yaratıcının ne yapmak istediğene dikkatli bakmak gerekir. bu dini kabul etmeyle
    veya etmemeyle olamaz. niçin var ediyor bunun sebeblerini iyi anlamak gerekir.
    herkesin aklı yeten herkesin bunu düşünmesi buna bir mana vermesi gerekir.
    sümerlerde yaratılmıştır. onlar gökten zembille inmediler dünyaya, onlarında ilk ataları var efsaneleri mitleri muhakkak vardır.neden nasıl hangi malzemeden yapıldıkları imal edildikleri
    bilgisi illaki kendilerine verilmiştir,hatta bu günkü insanların karşılaşmadığı diğer yaratıklarda olabilir
    bunda bir eksiklik yok,kendilerine bilgi veren sadece tarımı,sadece bir takım bilgileri değil,bir çok astronomi bilgisini de vermiş olmalı onlar merak etmedilermi,ilk atalarının kim olduğunu,kendilerinden çok önce gerçekleşen nuh tufanı olarak bilinen olayı onlar duymadılarmı onlar bu bilgiye sahip değillermiydi. mutlaka sahiplerdi.yaratılış konusunda bilirsin onların ADAPA
    söylemleri var,insanın çamurdan yaratıldığı konusunu işler,bu bilgi kendilerinde kalmış,daha sonraki nesillere ağız değiştirerek ulaşmasından farklı bir versiyona bürünmüş olmasından doğal ne olabilir.ama temele baktığında kuranda anlatılan ademin yaratılışı değilmi,tevratta bahsedilen yaratılış değilmi bana söylediğin şu
    diyorsunki bütün kutsal kitaplar ana metinlerini ana hatlarını sümer efsanelerinden kalıntılarından bilgilerinden kalanlar girmiştir. varsayalımki böyle olsun
    ya diğer taraftan kuranda verilen diğer bilgilere ne dersin,söylemleri itibarıyla her ne kadar sümer
    efsanelerini dile getirsede,kuran tamamen ayrılır.içerdiği bilgileri ne sümerler nede başkaları ileri süremezler. insanın yaratılışını merhaleler halinde rahimde şekilden şekile sokulduğunu sümerler nereden bilecekler,kuran bunu ayrıntısıyla anlatır.kuranın mantığının sümerlerden tamamen ayrıldığını görebilirsin tabiki tufan yaratılış,konuları sümerlere verilen bilgiler gibi olacak sümerlere ne bilgi verildi ise hz peygambere de aynı bilgiler verilmiştir.hz musaya ve diğer peygamberlere de aynı bilgiler verilmiştir.bu olması gereken normal seyrinde olan bir olaydır. ilk neyse son da odur.
    diğer taraftan ilk yaratılan insan dan sonraki dönemleri pek bilmiyoruz.bizim anlamakta zorluk çektiğimiz bir çok kavim yada tür yaratılmış olması bence normaldir.
    bize düşen kuranı anlamak insanın niçin yaratıldığını kainatın niçin yaratıldığını hangi sebebten yaratıldığını anlamak düşünmektir.
    kuran bizden ne istiyor bunu bilmektir.
    diğer taraftan kölelikle ilgili arkadaşların sıkıntıları var bunu ben genele olarak izah edecek olursam belki kendilerine yol gösterebilir. köleliği yasakladığı hemen anlaşılır
    ancak hür insanların ibadetlerini yapabilecekleri imanlarını kuvvetlendirebilecekleri
    ni savunması köleliği yasaklamış olduğunu göstermiyormu
    köle bir insan nasıl imanını kuvvetlendirecek dininin emrettiğini yapabilecek bu mümkün mü
    islam bütün insanlara inmiştir öğretileri bütün insanlık içindir. bunun neresine köleliği koyabilirsiniz
    hür bir insan ancak allaha iman eder ve onun istediklerini anlamaya çalışabilir bu mantıklı değilmi
    sadece bu düşünce bile köleliği yasakladığını göstermiyormu ?

    • karaca dedi ki:

      sümer tabletlerine göre tufan anlatımı

      Halk çevresine toplandı. Küçük yavrular bile gemi için zift taşıyorlardı. Güçlü erkekler gemiye yedek kereste getiriyorlardı. Beşinci günde geminin kaburqasını oluşturdum. Geminin omurgası bir iku genişliğindeydi. Kenarları iki kez on kamış yüksekliğindeydi.
      Üst güvertesi de alt güverteye tümüyle eşitti. Bunun da her yanı, iki kez on kamış uzunluğundaydı. Bundan sonra geminin dış yüzünü hazırladım ve onları boyadım. Gemiyi altı kat” yaptım. Geminin alt ve üst güvertelerini yedi bölüme ayırdım, ambarını da dokuza boldüm. Ortasına da su kazıkları çaktım. Güzel kürek seçtim. Ve geminin yedeklerini ambara koydum. Eritmek için kazana 21.600 zift döktüm. Bunun yansını saf zift olarak gemiye sakladım. Tekneciler, gemiye 10800 sırlık getirdiler. Bunun üçte biri peksimet kızartmak için harcandı: üçte ikisini de gemici sakladı.
      işçilere çok sığır kestim. Ve her gün koyun boğazladım. Ustalara, ırmak suyu gibi şarap akıtıldı. Yeni yıl şölenleri gibi bir şölen oldu.
      Gemi yedinci günde tamam oldu. Gemiyi kızaktan indirmek güç oldu. Çünkü, geminin üçte ikisi suya girinceye dek, onu, kızak üzerinde aşağıdan ve yukarıdan itmek zorunluğu vardı. Elime geçen her şeyi içine yükledim. Elime geçen her gümüşü içine yükledim. Elime geçen her altını içine yükledim. Bütün soyumu, sopumu ve kavmimi gemiye bindirdım. Yabani ve evcil hayvanları ve bütün ustaları gemiye aldım Ben, bunu anlar anlamaz Ea’ya, efendime dedim:
      “İyi, anlaşıldı efendim. Şimdi bana ne dedinse iyi dik­kat ettim. Ben yapacağım. Fakat, kent halkı ve yaşlılar sorarsa ne diyeyim?”
      Ea, konuşmak için ağzını açıp bana dedi: – Onlara şunu bildir:
      Enlil’in bana kızdığını öğrendim. Bu yüzden artık ne onun ülkesinde, ne de onun kentinde dolaşacak yüzüm kalmadı benim. efendim Ea ile birlikte yaşamak üzere körfeze gidece
      ğim. Ama size sınırsız bir bolluk, ender bulunur balıklar, ürkek av kuşları ve bereketli bir hasat mevsimi verecek. Akşamüstü fırtınanın ilki sizle­re seller gibi buğday getirecek” de … ”Kulak ver ey Şurrupaklı, ey Ubaratutu’nun oğlu! Evini yık, malını bırak, kendine bir” gemi yap, yeryüzünün nimetlerini bir yana atıp canını kurtarmaya bak hemen! Dediklerimi uygula: evini yık, kendine bir gemi yap. Yapacağın geminin ölçüleri şunlar olsun: Eni, boyuna eşit düşsün, güvertesinin üzerindeki dam da dipsiz uçurumu örten çatıyı andırsın. Bittikten sonra gemiye bütün canlı yaratıkların tohumunu al.
      Şamaş’ın bana “Akşama fırtınanın birincisi varıp yıkıcı yağmuru yağdırğında. gemine bin, her yan da sımsıkı kapat” dediği an gelmişti artık. Gece bastırdı, Fırtınanın birincisi yağmuru gönderdi. Ben havanın yüzüne baktım. Hava, bakılmayacak kadar korkunçtu.
      Tan yeri ağarmaya başlarken ufuktan bir kara bulut geldi. Bu bulut, fırtınanın efendisi Adad’ln bulunduğu yerde gürledi. Habercileri olan Şullat ile Haniş, dere tepe aşarak başı çektiler. Daha sonra uçurumun Tanrıları ortaya çıktı.
      Nerqal, suları göğüsIeyen engelleri yıktı. Savaş Tanrısı Ninurta, her şeyi yerle bir etti. Cehennemin yedi yargıcı, Anunnaki, meşalelerini kaldırıp ülkeyi kurşun su alevlere boğdular. Fırtına Tanrısı, gün ışığının yerine karanlığı koydu: ülkeyi bir çanak gibi kırıp döktü, umasızlığın getirdiği bitkinlik gökkubbeye yükseldi. Büyük· fırtına, ülkeyi bir çanak gibi parçaladı. Bütün gün bo­ra azıttı durdu. Yol aldıkça kudurdu, halka düşmanmış gibi saldırdı, kardeş kardeşi göremedi. insanlar gök yüzünden bile görülmüyordu. Rüzgarlar insanların tepesinde savaş edercesine çarpıştılar. Kimse kimseyi göremiyordu. Ve gökten bakılınca insanlar tanınmıyordu. Tanrılar bile tufandan korkarak geri çekildiler. Ve göğün en yüksek katına kadar çıktılar. Tanrılar, orada kıvrılmışlardı. Göğün en son eteklerinde büzülüp yatıyorlardı.
      Bir gün karayel esip hepsini sildi süpürdü. Sonra bir den bire poyraz esip ülkenin altını üstüne getirdi. Fırtına ve tufan, altı gün, yedi geceyi geçti. Fırtına yurdu silip süpürüyordu. Sel, bora ve su taşkınları yer yüzünü kasıp kavurdu. Yedinci günde güneyden esen fırtına dinmeye yüz tuttu, deniz yatıştı, tufanın hızı kesildi.
      Önceden dalgalan bir ordu gibi birbiriyle savaşan deniz, şimdi dinginleşti. Kötü rüzgar dindi ve tufan sona erdi. Havaya baktığım zaman ortalıkta sessizlik vardı. Ve bütün insanlık çamur olmuştu. Suyun bastığı yüzey, dümdüzdü.
      Bunun üzerine anbar kapağını açınca yüzüme bir ışık düştü. Diz çöküp oturdum ve ağladım. Gözyaşlarım burnumun kanatlarından akıyordu. Sonra ufuklara bakarak denizin kıyısını aradım.
      Her yana on iki kez on iki defa bakınca denizden bir ada yükseldi. Sonunda gemi Nıssır dağına oturdu.Gemi yedinci ayın on yedinci günü Ararat dağlarına oturdu.

      kurana göre ve tevrata göre büyük benzerlikler var hatta aynı diyebiliriz
      geçmişte olmuşsa yeniden olmaması için hiç bir engel yok gibi

      • karaca dedi ki:

        yine eklemek gerekirse o zamanki insan üstü doğa üstü varlıkların nuh peygambere haber verdikleri,bu tufanı da görevli varlıklar tarafından yapıldıklarını anlıyoruz
        tarif bu gün içinde birebir aynıdır sadece isimler değişmiş tufanı harekete geçiren doğa üstü varlığı haber vereni bu gün biliyoruz bunlar kuranda melek olarak isimlendirilmişlerdir. mikail meleğin görevi yeryüzü meteorolojik hareketlere yön vermek
        haber veren melekte bu günkü bilinen ismiyle Cebraildir.
        diğerlerini vermeme gerek yok azrail,israfil hatta bu metinde ortaya çıkan cehennemin 7 yargıcından bahsediyor tamamen kuran anlatımına uygun
        bu metinleri okuduktan sonra kuran içeriğini bu metinlerden almış demek doğru değildir.
        kuran HZ ALLAH tarafından cebrail meleğin görevlendirilmesi ile gerçekleşmiştir. bunda garipsenecek bir durum yok.sadece isimler değişmiş ama gerçek gün gibi ortada duruyor.

  40. Cenk dedi ki:

    karaca,

    kastettiğimde bu zaten, google a “gılgamış destanı” yazıp wikipedia dan gılgamış destanını okurmusun. 12 kil tabletten oluşur en eski kayıttır.

    Sümerlerin tüm kaynaklarına bakıldığı zaman, bunların tanrılar değil hava araçları ile gelen varlıklar olduğunu görüyoruz. yani dünya mevcut.

    sümerlerde “dünyanın yaratılışı ve tek tanrı hiç bir zaman geçmez”, bir ekipten bahsedilir ve aralarında yaşadıkları olaylardan bahsedilir. insanları ürettiklerinden bahsedilir. hatta insanları ürettikleri laboratuvarın ayrıntıları vardır.

    insan üretiminde kile benzeyen bir madde kullanıldığı yazar, bu konudan insanın topraktan yaratıldığı yorumu çıkmıştır. ya zaten şöyle düşünsene tanrı insan yaratırken toprakmı kullanacak bu garip değil mi?

    Bu alanda bulunan bir insanın orada bir şey yaptığı ve bu kişiye kızılarak ona ceza verdiği yazılıdır (ama bu bölge dünya?), bundan da yasak bölge konusu doğuyor.

    Bu konu babile bayağı bir tanrılar olarak lanse olmuş sonra mısıra bile sıçramış..

    sümerlerin üzerinden 4 imparatorluk ve onlarca devlet geçmiş düşünsene konular birbirine o kadar karışmış ki..

    yani ortada bir tanrı yok ve ne olduğu bilinmeyen yaratıklar var bu yaratıklarada tanrı demişler ki, bu hikaye ne kadar doğru ve gerçek?

    biz eğer babil döneminde yaşamış olsaydık senle daha farklı şeyle konuşacaktık,
    biz tevrat döneminde yaşamış olsaydık bu sefer daha farklı konular konuşacaktık,

    gelmiş geçmiş insanlık tarihinden varsayalım 50 milyar insan yaşadı diyelim, şimdiki müslüman sayısı 1 milyar diyelim 49 milyar insan cehennemdemi? yani tanrı hatamı yaptı

    tanrılar olarak başlayan bu hikaye, tanrıya dönüşene kadar 49 milyar insan patatesmi oldu?

    Bu karışmış ne olduğu bilinmeyen bilgilerin, hiç birine kesinlikle güvenemeyiz doğrudur diyemeyiz!

    ben bunların hiçbirini doğrulayamadığım için tümünü reddediyorum.
    asıl konu budur..

    • karaca dedi ki:

      cenk
      asıl soruya cevap vermemişsin
      sümer tabletlerinden tufanın olduğu anlaşılıyor bunu kuran ve diğer kitaplarda teyit ediyor esas problem bu değil,ortada çok kısa bir zaman dilimi var toplam 10-20 bin yıl arası diyelim bu zaman diliminde pek canlı ve insan da var
      esas problem 50 milyon 100 milyon bilmem kaç milyon öncesinde olan canlıları mevcut bunu kabul ediyoruz bulunan birçok fosil var buna ne dersin
      nasıl var oldular buna açıklık getirebilecekmisin
      biliyorsun benim görüşüm belli.sen nasıl bir izah ediyorsun düşüncelerini paylaşabilirmisin sen ne düşünüyorsun, mutlaka bir fikrin vardır.

      • Cenk dedi ki:

        60 milyon yıl önce yaşamış bir dinazor nasıl oldu yada dünya nasıl oluştu diyorsanız, bunlar üst seviye bilinmeyenlerdir.

        Ama bunun cevabı olarakta, hiç bir şey durup dururken olmadı demeyin, bende o zaman tanrıda durup dururken olamaz derim. milyon yıllık bir serüveni çözemeyiz.

        3 milyon yıllık insan iskeleti bulunuyor, 6000 yıl önce yazılmış masalsı sümer bilgileri ve devamındaki hikayeler ne kadar güvenilir ki? oysaki 100 bin yıl önce yaşamış insan kültürleri vardı. Bulunan mezarlıklardan anlaşılıyor

        Ben evrime,bing bange, sümer hikayelerine, tufana, dinlere inanmıyorum tümünü reddediyorum ama keyfinede reddetmiyorum net bir konu bulunamıyor…

        düşüncelerim bunlardır..

  41. bir kul dedi ki:

    Cenk ve aynı düşüncedekilere okumalarını tavsiye ederim

    HAYATIN AMACI NEDİR? NEDEN VARIZ

    Fiziksel ihtiyaclarımızın olması hayat yolculuğunun başlangıcıdır neden var olduğunuzu umursamıyorsanız bile kendi kendinize başbaşa kaldığınızda beyninizdeki akıl sorular sormaya başlar neden neden buradayım işte bu noktada bir başka ihtiyaç daha doğar artık cevaplara ihtiyacımız vardır fiziksel ihtiyaçlarımız ortadan kalkıp kendi kendimizi idare edebilecek ve hayata kendimiz devam edebilecek duruma geldiğimizde aklımız ile cevaplara ihtiyaçlarımız olduğunu anlarız.
    Yani doğası gereği insan oglu ihtiyaç sahibidir ve sürekli bir şeylere ihtiyaç duymaktadır.
    Bu ihtiyaçlar bedensel zihinsel veya ruhsal NEDEN sorusunun cevabına mutlaka ihtiyacımızvardır.
    Hayatın amacı nedir (hayatın amacı) (bu çok zor bir soru hiç bunun üzerinde düşünmemiştim.)
    (hayatın amacımı)(hayatın amacı)(bu soru herkese karmaşık gelir.)(bir videoda cevap verebileceğimden çok daha fazlası …)(bana ve birçok insana göre hayatın amacı….)(
    İşte bu sebeple mirceaeliade dinler tarihi üzerine yazdığı kitapta şöyle demektedir dini arayış ve sorgu insanın doğal bir parçasıdır şöyle demektedir: dini arayış ve sorgu insanın doğal bir parçasıdır.
    Bu insanın yapısında vardır insanın bu soruyu cevaplamaya ihtiyacı vardır.cevabı bulmadığımız sürece huzur bulamayacaksınız.
    Ve bu soruyu cevapsız bırakmanız aslında cevap vermenizdir.çünki eger bu sorudan kaçınıyorsanız ve blaisepaskal’ın dediği gibi gibi zihninizi ölüm düşüncesinden uzak tutmaya çalışıyorsanız. Ölüm gerçeğiyle bir gün yüzleşeceksiniz. Ve NEDEN? Sorusu ile yüz yüze geleceksiniz. Bunun için zihninizi başka tarafa çekerek bu sorudan kaçına bilirsiniz ama eninde sonunda bu soru tekrar ortaya çıkacaktır. Hayatın son günü NE YAPARDIN
    Sorulması gereken bir diğer önemli soru ise özgürlüğün anlamının ne olduğudur. ÖZGÜRLÜĞÜN CANIMIZ NE YAPMAK İSTERSEK O SANIRIZ..ama size bir sorum var. Bu iletişim çağında zihninize sürekli baskı yapılıyor ve medya işini psikologlarla çalışarak yürütüyor. Hollywood ve son zamanlarda Bollywoodfilmleri psikologların yardımıyla yapılıyor.
    Sizi ağlatmak için tam olarak ne gerektiğini çok iyi biliyorlar. Sizin ıyı yada kötü hissetmeniz için ne gerektiğini biliyorlar ve süper markette bile gidip içeri girdiğinizde istediğiniz ürünü seçmekte özgür olduğunuzu sanıyorsunuz ancak orada calan bir müzik var… ortam güzel çok güzel değil mi size nasıl alışveriş yaptıracaklarını da çok iyi biliyorlar. Kendinizi iyi hissediyorsunuz kendinize derin soruyu bir sorun: bu özgürlüğü nasıl elde ediyorum? Neler istediğinizi nerden biliyorsunuz? Neler sevdiiginizi nerden biliyorsunuz ÖZGÜRLÜK VE CAHİLLİK BİRBİRİYLE ÇELİŞEN KAVRAMLARDIR ÇÜNKÜ cahillik aslında hapisten başka bir şey değildir. Bir piyanisti doğaçlama yaparken gördüğünüzde tamamen özgür görünüyor dersiniz. Buözgürlüğün ardında saatler süren bir çalışma ve o teknige hakim olma süreci vardır. Dogaclamayı öyle bir şekilde yapar ki sanki buişi bir tekniği yokmuş gibi görünür. Çünkü o piyanist artık o tekniğe hakimdir. Görüldüğü gibi özgürlüğü elde etmek için iisiplin gereklidir. İşte maneviyat bununla alakalıdır. Maneviyat özgürlüğe kavuşmanız için kalbinize ve kendinize hakim olmanızı sağlar. Çagdaş psikolaoglar bile bunu söylemektedir.En çok satan duygusal zeka kitabı bile “Duyularınıza hakim olun, yoksa duygular tarafında hapsedileceksiniz” der. İşte burada disiplin devreye girer ve bu hepimiz için önemli olan bir şeydir. Tüm filozoflar ve manevi şahıslar bize der ki, Dsiplinin ne oldugunu anlamadan asla özgürlüğü tadamayacaksınız. Bir gün sabah 4:00 te bir budistle beraberdim ve isiplinli bir şekilde sürekli okuyordu. Ona bunu neden yaptığını sordum. Müslman oldugum için biliyorumki bize sabah ezanı her gün “Namaz uykudan daha hayırlıdır” “Uyanın!” der. Uykudan kalkmak ve namaz kılmak ile kendinizi özgürlüğe kavuşturursunuz. Oda bana dediki, “İşte ben kendimi benligimden böyle kurtarıyorum.” O bile kenisini benliginden kurtarmak için disiplinli bir şekilde uykudan kalktıgını söyledi. Çünki disiplin olmadan her şeyden önce kendi benligimiz bizim hapishanemiz olur. Peki butemel soruyu cevaplamak neden gereklidir? Bu sorunun cevabını bulmaya çalışarak aslında ihtiyaçlarımızdan biri ola huzuru elde etmeye çalışıyorsunuz. Bu hayat yolculugunun amacı eninde sonunda o huzuru bulmaktır. Var olan bu sorunun cevabını bulmaktır.
    “Sizi sadece boş yere yarattıgımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmmeyeceğinizimi sandınız?” Müminun süresi 115. Ayet

    “İnsan .kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanıyor? Kıyame Süresi 36.Ayet

    İYİ DÜŞÜNCELER

    • Cenk dedi ki:

      İnsan insan gibi düşünüyor fazlası yok.

      Neden varız bunlar nedir? Bilinmez… ve kimseye de güvenemeyiz toplumlar bir şeylere odaklanıyor diye bizde odaklanamayız, o zaman koyun sürüsü gibi oluruz.

      Sorgulamaların cevapları, sizin hoşunuza giden konular olsaydı eğer benim hoşuma giden konularda bu sefer benim cevaplarım olacaktı.

      ama aslında ortada bir cevap yok ve hiç bir zaman olmayacak.

  42. Cenk dedi ki:

    60 milyon yıl önce yaşamış bir dinazor nasıl oldu yada dünya nasıl oluştu diyorsanız, bunlar üst seviye bilinmeyenlerdir.

    Ama bunun cevabı olarakta, hiç bir şey durup dururken olmadı demeyin, bende o zaman tanrıda durup dururken olamaz derim. milyon yıllık bir serüveni çözemeyiz.

    3 milyon yıllık insan iskeleti bulunuyor, 6000 yıl önce yazılmış masalsı sümer bilgileri ve devamındaki hikayeler ne kadar güvenilir ki? oysaki 100 bin yıl önce yaşamış insan kültürleri vardı. Bulunan mezarlıklardan anlaşılıyor

    Ben evrime,bing bange, sümer hikayelerine, tufana, dinlere inanmıyorum tümünü reddediyorum ama keyfine de reddetmiyorum net bir konu bulunamıyor…

    düşüncelerim bunlardır..

  43. Achie dedi ki:

    İlk defa böyle bir forumda yorum yapmak istedim. Yazı eski olmasına rağmen.

    Agnostik Müslümanlık diye bir tanım doğru değil kanaatimce.
    Müslümanlığın tanımını Allah veya muhammed yapmış kuranda (yani patentini onlar almışlar zaten). Yani o kurandaki islamı %0,01 değiştirdiğin an artık ona Müslümanlık demek imkansızdır.

    Örneğin:
    Kurana göre, inanmayanlar ve salih amel işlemeyenler (yani namazından tutunda ne kadar emir varsa yerine getirmeyenler), hepside cehenneme gidecek, ve oradan çıkış asla olmayacak.
    Yani sadece müslümanım demekle de iş bitmiyormuş.

    Birçok anlaşılmayan konu olmasına rağmen bu konu kuranda mutlak şekilde açıktır, kuranı okuyanlar bilir.
    Ve dünya toplumuna bakınca (Türkiye ve diğer müslümanlar dahil), cennete nerdeyse hiç kimse girmeyecek. Kendim dahil….(defalarca okumama rağmen bir türlü ikna olamıyorum ya…suç bende ne yapalım). Ve yine buna inanmasan bile gerçek müslüman sayılmazsın..

    Demem o ki bırakalım Müslümanlık denen şey kendi orijinal şekliyle kalsın, gerçek yüzüyle ortaya çıksın. Başka düşüncelerle karıştırmaya gerek yok bence, zaten binlerce farklı islam versiyonları var.

  44. bir kul dedi ki:

    Samuel dedi ki:
    08/11/2015, 20:55 bu tarihli yazına istinaden

    Siz asıl problemin kendisini kaynak olarak kullanmaya devam ettikçe asla ikna edici olamayacaksınız.diyorsunuz

    peki ne yapmamız gerekir örnekleyerek acıklaya bilrimisiniz nasıl yaklaşmalıyız bilgilendire bilirmisiniz aydınlatırsanız memnun olurum ikna edici olabilmek için bana yol ve yötem olarak 1 veye 2 tane örnekleye bilirmisiniz
    önerilerinizi bekliyorum

    saygılarımla

  45. Turan Sır dedi ki:

    https://t.co/4lfOnk8EBg
    Akıl Büyük Nimettir.
    “Hiç kimse Allah’ın verdiği bilgiyi ve aklını kullanmadan inanamaz ve Allah akıllarını kullanmayanları rezilliğe mahkum eder.” (Kuran-ı Kerim 10-Yunus Suresi 100. Ayet)

Cenk için bir cevap yazın Cevabı iptal et