KUR’AN’IN ASLI YAKILDI

VE ORİJİNALİ TAHRİF EDİLDİ Mİ?

Hicr-9: “Şüphesiz o zikri (Kuran’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz…”

Bu ayet İslamcılar için Kur’an’ın değiştirilemeyeceğine dair bir dayanaktır. Kur’an’da korunacağını yazmış olması, İslamcılar için yeterlidir ama konu İncil ve Tevrat olunca böyle düşünülmez. Tevrat’ın ve İncil’in tahrif edildiğini iddia edenler, içlerindeki Hicr-9 benzeri ayetleri görmezden gelir:

Yeşaya / 40-8: “Ot kurur, çiçek solar ama Tanrımızın sözü sonsuza dek durur.”

 

Matta / 5-18: “Size doğrusunu söyleyeyim: Yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden Kutsal Yasa`dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak!”

 

Markos / 13-31: “Yer ve gök ortadan kalkacak ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.”

 

Demek ki “değiştirilemez” diye yazmasının bir önemi yokmuş. Onu da insanlar yazabilirmiş.

Bugün piyasadaki ve internetteki Kur’an acaba başlangıçta yazılan orijinal Kur’an’la aynı mıdır? İslamcılara göre Kur’an’ın tek harfi bile değişmemiştir. Bunu iddia edebilmek için ilk orijinalin bilinmesi gerekir ki bir karşılaştırma yapılabilsin.

Ama ilk yazılan orijinali ortada olmadığı gibi, 2. ve 3. derleme ile yazılanlar da yoktur. Orijinali olmadığına göre bir karşılaştırma yapılamaz. Öyleyse “Bir harfi bile değiştirilmemiştir” diyenlerin bir dayanağı yok. Bunun İslami propaganda olarak söylendiği anlaşılıyor.

Peki orijinal Kur’an’a ve sonra derlenen nüshalarına ne oldu?

Çocuklar ve hatta bilinçsiz Müslümanlar Kur’an’ın bir kitap olarak gökten indiğini sanırlar. Hepimiz çocukken öyle sanırdık. Cebrail adlı meleğin kitabı peygambere getirdiğini zannederdik. Büyüklerimiz de ayrıntıları bilmediği için bir izahta bulunmazdı. Daha sonra öğrendik ki ayet ayet olayların akışına göre yazılan Kur’an 23 yılda tamamlanmış. Yani, Muhammed hazretlerinin peygamberliğini ilan ettiği tarihten ölümüne yakın zamana kadar yazılmış bir kitap. Günlük tutan insanlar gibi Muhammed hazretleri de olaylarla, gelişmelerle ilgili şiirimsi ayetler yazdırmış. Bu ayetlerin de vahiy olduğunu öne sürmüş. Eşleriyle yaşadığı sorunlarla ilgili olarak bile sure ve ayetler yazmış. Sözde okuma yazması olmadığından bunları vahiy katiplerine yazdırmış. O dönemde henüz kağıt icat edilmediğinden ve Kureyşte deri parşömen olmadığından ayetler taşlara, kemiklere, yapraklara, kumaş parçalarına yani ilkel malzemelere yazılmış. Bir rivayete göre Kur’an sayfalarının tümünün peygamberin evinde bir arada bulunduğu ve dağınıkken bir araya getirilip, içinden eksilen olmasın diye ortasından iple bağlanmış olduğu söylenir. Ayrıca surelerin kurra denilen hafızlarca ezberlenerek korunduğu belirtilir.

Kur’an’ı kaç hafız ezbere biliyordu?

 

Amr Îbnu’l-Ass anlatıyor: Peygamberin “Kur’an’ı dört kişiden alın;  Abdullah İbn Mes’ud’dan, Salim’den, Muaz’dan ve Übeyy İbn Kab’den” dediğini işittim. (Buhari, Fadailu’l-Kur’an 8.)

 

Muhammed öldüğü zaman Kur’an’ı bütünüyle ezberlemiş olan dört kişi vardı. Ebu’d-Derdâ, Mu-âz İbn Cebel, Zeyd ibn Sabit ve Ebû Zeyd.”  (Buharı, e’s-Sahih, Kitabu Menakıbi’l Ensâr /17, s.229

Malik oğlu Enes’e; “Pey­gamber döneminde Kur’an’ı tümüyle ezberleyenler kimlerdir?” diye sordum. Şu karşılığı verdi:

‘Dört kişi. Tümü de Medineli. Übeyy İbn Ka’b, Muâz ibn Cebel, Zeyd ibn Sabit ve Ebu Zeyd (Buhari a.g.e, Müslim 2465. hadis.)

Bu 3 hadisten 7 isim ortaya çıkıyor. Abdullah, Ebu’d Derda, Übeyy, Muaz, Zeyd ibn Sabit, Salim ve Ebu Zeyd

1. Derleme

Muhammed’in ölümünden sonra dinden dönme hareketleri ve isyanlar başlar. Dinden dönenlerle ve İslam devletine isyan edenlerle savaşlar başlar. Bu savaşlar sırasında Ömer, halife Ebubekir’e gelip; “Kurra`nın da katılmış bulunduğu Yemame savaşları şiddetlendi. Ben her yerde kurraları tüketeceğinden, onlarla birlikte Kur`an`nın da çokça zayi olacağından korkuyorum. Bu sebeple Kur`an`ın cemedilmesini emretmeni uygun görüyorum!” der. Ebubekir de ona: “Resulullah`ın yapmadığı bir şeyi nasıl yaparım?” diye cevap verir. Ancak Ömer ‘in ısrarlarıyla ikna olur ve Zeyd İbn Sabit’e Kur’an’ı toplatma görevini verir.

Zeyd,  kumaş parçaları, hurma yaprakları, düz taş parçaları ve ezberlemiş olanların hafızalarından Kur’an’ı toplamaya başlar. Bir ayetin geçerli olabilmesi için 2 tanık olması şartı ile hareket eder. Ama Tevbe süresinin son kısmını sadece Huzeyme`de bulduğunu  ve tek tanıkla kabul ettiğini söyler. Bunu da  Neticede 1yıl içinde toplanan kitap  Ebubekir `e, o ölünce Ömer`e, o da ölünce Hafsa’ya emanet kalır.  (Kütübü Sitte, hadis no: 944)

1.derlemenin Muhammed döneminde okunan Kur’an’a göre eksik olduğu itirazları yapılmıştır. Örneğin recm ayetinin olmaması itiraz edilen konulardan biridir.

Aişe(r.a.) der ki : Peygamber vefat edinceye kadar recm ayeti okunurdu.
Muslim c. 4. s. 167, Tirmizî, c.2, s.309

Aişe (r.ah) nakleder: “Recm ve büyüklerin on defa süt emzirmesi (nin süt kardeşliği oluşturacağı) hususundaki ayetler benim yatağımın altında bulunan bir sayfa üzerinde yazılı idi. Peygamber vefat edince Peygamber’in vefatıyla meşgul olduk da keçi gelip onları yedi.”
Dar-e Kutni, c.4, s.105, İbn-i Mâce, c.1, s.625

Übeyy b. Kab bana şöyle dedi: “Ey Zerr, Ahzap suresini kaç (ayet) olarak okuyorsun?” Ben de “Yetmiş üç” dedim. O zaman şöyle dedi: “Oysa Bakara suresine benziyordu; Ya da ondan da uzundu. Biz onda recm ayetini de okuyorduk.” Bir nakilde ise şöyle geçer: “O (Ahzap suresinin) sonunda şöyle diyordu: “Evli erkek ve evli kadın zina ettiklerinde, onları elbette recm edin! Allah’tan bir ceza olarak; ve Allah Aziz ve Hekim’dir!! Bu hesaba göre Ahzap suresinden 200’ü aşkın ayet eksilmiştir.
Kenz-ül Ummâl, c.2, s.567, Ed-Dürr-ül Mensûr (Suyûtî), c. 5, s180.

Ali’nin elinde nuzül sırasına göre düzenlenmiş Mushaf olduğu rivayet edilirken, bu eksikliklere müdahale etmemesi üzerinde düşünülmesi gereken husustur.

2. Derleme ve 1. Derleme Kur’an’ın Yakılışı:

Halife Osman döneminde eldeki Kur’an’ların farklı ve yanlış okunmasından şikayetler başlar. Birgün Huzeyfe,  Osman’a gelip bu meseleye bir çare bulmasını ister. Bunun üzerine Osman Hafsa’daki Kur’an suhuflarını tekrar iade etmek üzere ister. Hafsa da gönderir. Ve bu sayfalardan yeni nüsha Kur’an mushaflarının yazımını başlatır.

Yazıcıların başında yine Zeyd bin Sabit vardır. Osman, herhangi bir hususta ihtilafa düşüldüğü takdirde Kureyş lisanının dikkate alınmasını ve ona göre yazılmasını söyler.  Kütübü Sitte, Hadis No : 945

Bu hadisdeki Zeyd bin Sabit’in şu sözleri önceki derlemede hata ve eksiklerin olduğunun bir örneğidir:

Resulullah`dan işitmiş olduğum, Ahzab süresine ait bir ayet  eksikti. Onu araştırdım. Sonunda Huzeyme İbnu Sabit el-Ensari`de çıktı. Resulullah onun şahitliğini iki kişinin şahitliğine denk tutmuştu. Bu ayet şu idi: “Mü`minlerden Allah`a verdiği ahdi yerine getiren kimseler vardır. Kimi, bu uğurda canını vermiş, kimi de beklemektedir. Ahdlerini hiç değiştirmemişlerdir” (Ahzab 23)”

Hatırlarsak, İlk derlemede de komisyonun başında olan Zeyd bin Sabit’ten yine benzer bir iddia geçiyordu aktardığı hadisde.  Tevbe suresinin son kısmını sadece Huzeyme’de bulduğunu söylüyordu.

İki derlemede de iki benzer olay ve iki aynı kişi, Huzeyme. İlginç, belki de olaylar karıştırılmış olabilir.

Osman’ın yazdırdığı Kur’an’ların sayısı 4 olarak kabul edilir. Birinin kendinde kaldığı, diğerlerinin Şam’a, Basra’ya ve Küfe’ye gönderildiği söylenir. Kimileri bu sayıyı 5-7 adet olarak öne sürer ve Mekke, Yemen ve Bahreyn’e de gönderildiğini söyler. Ayrıca Osman’ın bu Kur’an’ların aynısının kopyalanabileceğine izin verdiği de söylenir.

Ayrıca Osman bu Mushaflar haricinde elde bulunan tüm suhuf ve kitapların yakılmasını emreder ve kendisi de çevresindekileri yakar. (Suyutî, İtkan, I/134; Subhi Salih, el-Mebahis, s. 78-85.)

Hz. Osman, okuma farklarını ortadan kaldırıp müslümanları bir tek kıraatte birleştirmek amacıyla başka bütün mushafların ve Kur’ân parçalarının yakılmasını emretmiştir. (Beyhekî, es-Sunen, Kitabu’s-Salât, 2/42)

Osman’ın Mushafları yaktırması büyük tepki çekmiş, “Mushaflar  yakıcısı” diye seslenilmiştir. Öldürülmesindeki sebeplerden biri de budur.

Rivayetlere göre ellerindeki  farklı Mushafları yaktırmayanlar da vardır. Örneğin “Ali’nin Mushafı”, “Ayşe’nin Mushafı” Abdullah İbn  Mesud’un, Abbas’ın Mushafı gibi.  Bu Mushafların birbirinden farklı olduğu söylenir.  Âlî Mushafının  nuzül sırasına göre düzenlenmiş olduğu rivayet edilir. Bu özel mushaflar da kayıptır. Sadece bunların içerik listeleri yazılmıştır. Eldeki resmi nüshadan içerik yönünden farklı oldukları bu listelere bakınca hemen anlaşılıyor. Örneğin, İbn Mesud’un mushafında Fatiha suresi gibi çok temel bir sure yok. Felak ve Nas sureleri de yokmuş. Bu çok ilginç.
Suyuti  kitabında bakara suresinin  Ahzab suresi ile aynı uzunlukta olduğunu aktarıyor. (Suyuti, El İtkan, 2/32.) Mevcut Kur’an’da ise Bakara 286 ayet iken, Ahzab yalnızca 73 ayettir.

Ebûbekir ibn Dâvûd, özel sahâbî mushaflarındaki farkları Kitâbu’l-Mesâhif’inde toplamıştır. Buhârî’nin rivayetine göre Hz. Âişe, mushafını görmek üzere gelen bir Iraklıya, özel mushafını göstermiştir. (Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân, 5)

O dönemde Arap harflerinde nokta ve hareke yoktu. Muaviye devri Irak valisi Ziyad bin Ebih, Arapçayı bilmeyen Müslümanların, Kur’ân’ı yanlış okumasını önlemek için devrin âlimlerinden Ebu’l Esved Dueli’yi görevlendirmiş. O da kelimelerin sonuna harekeyi belirlemek için nokta koymuştu. Daha sonra Haccac, kâtiplerinden Nasr bin Asım ve Yahya bin Ya’mer’e harflere nokta koymalarını emreder. Harflere ve noktalara bugünkü şeklini veren, Halil bin Ahmet (M.718) olmuştur. Şimdi bütün bu tahrifler, eksiltmeler yanında bir de noktalama işaretleri konulurken olası yapılan yanlışları düşünün.

Bugün Osman’ın yazdırdığı Mushaflardan hiçbiri ortada yoktur. Topkapı’daki, Taşkent’teki ve Kahire’deki eski Kur’an’ın Osman’ın Kuran’ı olduğu iddia edilirdi. Öyle olmadığı ortaya çıktı.

Konunun araştırmacılarından Prof. Dr. Suphi es-Salih kitabında, “Peki, Osman döneminde hazırlanmış resmi nüsha şimdi nerededir?” sorusunu ortaya atar ve doyurucu cevap bulamadığını açıklar. Kahire Kütüphanesi’nde olduğu söylenen nüshanın, Osman döneminden kalmış olamayacağını belirtir. Çünkü bu kitapta bir takım işaret ve noktalar vardır, böyle işaret ve noktaların İslamiyet’in ilk yıllarında bulunmadığı bilinmektedir.

Neden Yakıldılar

Hz. Hafsa’ya iade edilmiş olan ana Mushaf da ölünceye dek onun yanında kalmış, Medine valisi olan Mervân ibn el-Hakem, yakmak üzere o nüshayı istemişse de Hz. Hafsa vermemiş, fakat bu mü’minler anasının vefatı üzerine Mervân o Mushafı alıp yakmıştır. (el-Fethu’r-Rabbânî, 18/34)

İlk derlenen Kur’an’ı ölümüne değin sandığında saklayan ve alınıp yakılmasını önleyen Hafsa idi. Hafsa  ölünce, Mervan İbn Hakem, sandıktan aldırtıp yaktırmıştı. Mervan Kur’an’ı yaktırmasındaki gerekçesini şöyle açıklıyor:

“Bunu yaptım, çünkü  onda yazılı olanlar, resmi mushaf’a yazılıp geçirilmiş ve korunmuştur. Korktum ki aradan uzun zaman geçtiğinde kuşkucu kimseler bu resmi mushaf hakkında kuşkuya düşerler.” (Dr. Subhi e’s_Salih, Mebahis fi ulumi’l-kuran, s.83. dayandığı kaynak: ıbn ebi davud, kitabu’l-mesahif, s.24.)

Halbuki tersine asıl kuşku, ilk derlemenin yakılmasından doğmuştur.

Hiç kaynak, kanıt yok edilir mi? Elindekinin doğruluğunu ne ile kanıtlayacaksın?

“Demek ki ilk derleme ile olan farkların görülmesi istenmiyordu. İlk derlemede görülmesi istenmeyen bilgiler mevcuttu ki görülmesi engellendi, yakıldı.” diye düşünülmesi gayet doğaldır. Deliller yok edilmiştir. Oysa, ilk derleme korunmuş olsaydı; arada küçük farklar olması önemsenmeyecekti. Ama bu durumda “belki de arada çok önemli farklar vardı” diye düşünülüyor.

Nitekim Muhammed dönemindeki Kur’an ile sonradan yazılanlar arasında fark olup olmadığı sorusuna verilen yanıtlar “çok büyük farklar olduğu” şeklindedir.
İbn Ömer diyor ki:
“Hiçbiriniz Kur’an’ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum) demesin. Bilemez ki, Kur’an’ın çoğu yok olup gitmiştir. ’Ne kadar ortada varsa o kadarını elimde tutuyorum’ desin yalnızca.” (Suyuti, El İtkan, 2/32.)

İbn Ömer’in bu sözü söylediği zaman çok önemlidir. Bu söz, Halife Osman dönemindeki derlemeden sonra söylenmiştir. Ki şu an o nüshalar bile ortada  olmadığına göre varolanların farkını düşünün.

Değiştirilen Kuran

Serdar Kaangil

 

 

 

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Din içinde yayınlandı ve , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

368 Responses to KUR’AN’IN ASLI YAKILDI

  1. merto dedi ki:

    ya hu m allahtan korkun diyeceğim işe yaramayacak.siz ne kadar iftiracısınız böyle. Peki Kuranın aslı yakılmış diyorsun ya hodri meydan aynı lisanla aynı, kafiyelerle, aynı manaları ifade eden bir kitap yaz bakalım bir de senin kitabını okuyalım.Kargalafrı güldürecek çocuksu şeyler yapmayın lütfen, Kuranı okuyuın onda nasıl bir hayat öngörüldüğünü, nasıl bir hukuk sistemi ve adaletin kurulmsaının istenildiği, hiç kimseye kötülük yapılamayacağı, ve savaşlarında sadece savunma müdafaa savaşları olduğunu göreceksiniz. bırakın şu basitilkleri de lütfen rabbinizle barışın o affedicidir. size kızma, küsmez, yeteki onu tanıyın ,inanın.

    • redshadow dedi ki:

      cahillik dizboyu iftira demiş kestirip atmışsın sonrada kuran okuyun falan diyip zırvalamışsın herhalde bu kadar ayrıntılı kaynaklardan ve kurandan ayetlerle örnek veren yani bu konuyu yazan arkadaş kuranı en az bizim kadar biliyordur ama aminimki senden çok daha iyi biliyordur sizin en büyük cahilliğiniz zaten bu

      çok kolay bir mantık bir insanın ateist olması için öncelikle senin gibi herşeyi kabullenmiş bir insandan çok daha bilgili olması gerekir yani senin gibi olmak çok basit çok ucuz bir durum nasıl olsa cennete gideceğim neden kafamı bunlarla yorayım neden şüphe duyayım dimi…

      bizler zor olanı seçtik inceliyoruz şüphe duyuyoruz çünkü ortada yanlış birşeyler var yukarıdaki bilgi gibi …

      sadece kuran değil diger kitaplarda en az kuran kadar ayrıntılıdır ama bu bizim kitapları incelemememiz gerektiği anlamına gelmiyor çünkü bizler insanız mantığımız zekamız beynimiz var..

      efendim işte biz ateistler müslümanlara savaşın sevişin kötülük yapın yiyin birbirinizi demiyoruz o yazdığın doğrular sadece senin değil herkesin doğrusu ama bir soba yanıyorsa ona dokunduğunda elinin yanacağını ve acı çekeceğini bilirsin bu kuranda yazıyor o yüzden yapmayım demezsin çünkü sende insansan seninde bir mantığın zekan var…

      sende biraz incelemelisin sadece kuranıda değil diger kitaplarıda sana inan yada inanma demiyorum sonuçta her insan kendi rotasını kendi çizer…

      hepimizin doğrusu bu hayatı en doğru en iyi şekilde yaşayabilmek olsun dileğiyle…

      Saygılar
      Redshadow
      From ateistforum

      • Abdullah dedi ki:

        bu inceleme işinde samimiyseniz RİSALE İ NUR KÜLLİYATINI uzun uzun 3-4 sene tekrar tekrar düşünerek okuyunuz. Ve aslında gerçekten de Kur anı Hak KİTAP ve Rabbimizin VARLIĞI APAÇIK OLDUĞUNU TÜM HÜCRELERİNDE YAŞAYACAKSINÇ vE BUGÜNLERİNİN esefle anacaksın.

      • Abdullah dedi ki:

        MESELA ASAY-I MUSA KİTABINI YAVAŞ YAVAŞ DÜŞÜNEREK 30 DEFA OKU. HAYATIN BAMBAŞKA OLACAK. YENİ UFUKLARA VE HUZURLU BİR HAYATA ADIM ATACAKSIN Bİ İZNİLLAH Ü TEALA…DİKKAT: önyargı ile okursanız sadece okumuş gibi yapmış olursunuz. sizi iddanızda samimiyete davet ediyorum ve bu kitabı hakkını vererek dikkatle, düşünerek araştırarak okuyunuz.en az 30 defa.
        Kendini inkara bile izin veren kullarını rızıklandıran, oksijenini , suyunu , elmasını , mandalinasını ekmeğini Rahmetiyle veren RABBİMİZ NE BÜYÜK DEĞİL Mİ. SANA SONSUZ ŞÜKÜRLER OLSUN RABBİM.

      • Abdullah dedi ki:

        SORU: Ulûm-u felsefiyenin vekâleti namına nefsim dedi ki: «Bu kâinattaki eşyanın, tabiatiyle bu mevcudata müdahaleleri var, her şey bir sebebe bakar. Meyvayı ağaçtan, hububatı topraktan istemeli. En cüz’î, en küçük bir şeyi de Allahtan istemek ve Allaha yalvarmak ne demektir?

        CEVAP(Risale i Nur dan tarihçe i hayat 11.rica ortaları) :
        O vakit Nur-u Kur’ân ile, sırr-ı tevhid şu gelecek suretle inkişaf etti. Kalbim o mütefessif nefsime dedi: En cüz’î ve en küçük şey, en büyük şey gibi doğrudan doğruya bütün kâinat hâlikının kudretinden gelir ve hazinesinden çıkar. Başka suretle olamaz! Esbab ise, bir perdedir. Çünkü, en ehemmiyetsiz ve en küçük zannettiğimiz mahlûklar, bazan sanat ve hilkat cihetinde en büyüğünden daha büyük olur. Sinek, tavuktan sanatça ileri geçmezse de, geri de kalmaz. Öyle ise, büyük küçük tefrik edilmeyecek; ya bütünü esbab-ı maddiyeye taksim edilecek veyahut bütünü birden bir tek zâta verilecektir.
        Birinci şık
        muhal olduğu gibi, bu şık vâcibdir, zarurîdir. Çünkü bir tek zâta, yâni bir Kadîr-i Ezelîye verilse, madem bütün mevcudatın intizamat ve hikmetleriyle vücudu kat’î tahakkuk eden ilmi her şeyi ihata ediyor ve madem ilminde her şeyin miktarı taayyün ediyor ve madem bilmüşahede her vakit hiçten, nihayetsiz suhuletle nihayetsiz sanatlı masnular vücuda geliyor ve madem o Kadîr-i Alîmin, bir kibrit çakar gibi «Emr-i Kün Feyekûn» ile hangi şey olursa olsun icat edebildiğini, hadsiz kuvvetli deliller ile çok risalelerde beyan ettiğimiz ve hususan «Yirminci Mektub» ve «Yirmi Üçüncü Lem’a» nın âhirinde isbat edildiği gibi, hadsiz bir kudreti var… Elbette, bilmüşahede görülen harikulâde suhulet ve kolaylık, o ihata-i ilmiyeden ve azamet-i kudretten geliyor.
        Meselâ:
        Nasıl ki göze görülmeyen eczalı bir mürekkeple yazılan bir kitaba, o yazıyı göstermeye mahsus bir ecza sürülse, o koca kitab, birden her bir göze vücudunu gösterip kendini okutturur; aynen öyle de; o Kadîr-i Ezelînin ilm-i muhitinde, her şeyin suret-i mahsusası bir miktar-ı muayyen ile taayyün ediyor. O Kadîr-i Mutlak «Emr-i Kün Feyekûn» ile, o hadsiz kudretiyle ve nâfiz iradesiyle, o yazıya sürülen ecza gibi, gayet kolay ve suhulet ile kudretin bir cilvesi olan kuvvetini, o mahiyet-i ilmiyeye sürer, o şeye vücud-u harîcî verir, göze gösterir, nukuş-u hikmetini okutturur.
        Eğer bütün eşya birden o Kadir-i Ezelîye ve Alîm-i Külli Şey’e verilmezse; o vakit sinek gibi en küçük bir şeyin vücudunu dünyanın ekser nevilerinden hususî bir mizan ile toplamak lâzım gelmekle beraber; o küçücük sineğin vücudunda çalışan zerreler, o sineğin sırr-ı hilkatini ve kemal-i sanatını bütün dekaikiyle bilmekle olabilir.
        Çünkü: Esbab-ı tabiîye ile esbab-ı maddîye, bilbedahe ve umum ehl-i aklın ittifakiyle, hiçten icat edemez. Öyle ise, herhalde onlar icat etse, elbette toplayacak. Madem toplayacak, hangi zîhayat olursa olsun, ekser ânâsır ve envaından nümuneler içinde vardır. Adeta kâinatın bir hülâsası, bir çekirdeği hükmündedir. Elbette o halde bir çekirdeği bütün bir ağaçtan, bir zîhayatı bütün ruy-i zeminden ince elekle eleyip ve en hassas bir mizan ile ölçüp toplattırmak lâzım geliyor. Ve madem esbab-ı tabiîye cahildir, câmiddir, bir ilmi yoktur ki, bir plân, bir fihriste, bir model, bir program takdir etsin; ona göre mânevî kalıba gelen zerratı eritip döksün; tâ dağılmasın, intizamını bozmasın.

        Halbuki her şeyin şekli, heyeti, hadsiz tarzlarda olabildiği için hadsiz had ve hesaba gelmez eşkâller, miktarlar içinde bir tek şekil ve miktarda sel gibi akan ânâsırın zerreleri dağılmayarak muntazaman, miktarsız, kalıpsız, birbiri üstünde kütle halinde durdurmak ve zîhayata muntazam bir vücud vermek; ne derece imkândan, ihtimalden, akıldan uzak olduğu görünüyor. Elbette kimin kalbinde körlük yoksa görür.

        Evet, bu hakikata binaen:

        اِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ
        bu Âyet-i Azîmenin (Hâşiye) sırriyle, bütün esbab-ı maddîye toplansa, onların ihtiyarları da olsa, bir tek sineğin vücudunu ve o vücudun cihazatını mizan-ı mahsusla toplayamazlar. Toplasalar da, o vücudun mikdar-ı muayyenesinde durduramazlar. Durdursalar da, daima tazelenmekte olan ve o vücuda gelip çalışan zerratı muntazaman çalıştıramazlar.
        Öyle ise; bilbedahe, esbab bu eşyaya sahip çıkamazlar. Demek sahib-i hakikîleri başkadır.
        Evet, öyle bir sahib-i hakikîleri var ki,

        مَا خَلَقَكُمْ وَلاَ بَعْثُكُمْ اِلاَّ كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ
        (Allahtan başka, bütün çağırdığınız ve ibadet ettiğiniz şeyler toplansalar, bir sineği halkedemezler.)
        Âyetinin sırriyle, bütün zeminin yüzündeki zîhayatı, bir sineğin ihyası kadar kolay yapar. Bir baharı, bir tek çiçek kolaylığında icat eder. Çünkü toplamaya muhtaç değil. «Emr-i Kün Feyekûn» e malik olduğundan ve her baharda hadsiz mevcudat-ı bahariyenin madde-i unsuriyesinden başka hadsiz sıfat ve ahval ve eşkâllerini hiçten icat ettiğinden ve ilminde her şeyin plânı, modeli, fihristesi ve programı taayyün ettiğinden ve bütün zerrat onun ilim ve kudreti dairesinde hareket ettiklerinden, kibrit çakar gibi her şeyi nihayet kolaylıkla icat eder ve hiçbir şey, zerre miktar hareketini şaşırmaz. Seyyarat, mutî bir ordusu olduğu gibi zerrat dahi muntazam bir ordusu hükmüne geçer. Madem o kudret-i ezelîyeye istinaden hareket ediyorlar ve o ilm-i ezelînin düstûrlariyle çalışıyorlar, elbette o eserler, o kudrete göre vücudagelir.
        Yoksa, o küçük, ehemmiyetsiz şahsiyetlerine bakmakla o eserler küçülmez. O kudrete intisab kuvvetiyle bir sinek, bir Nemrud’u gebertir; karınca, Firavun’un sarayını harap eder; zerre gibi küçük çam tohumu, dağ gibi koca bir çam ağacının yükünü omuzunda taşıyor. Bu hakikati çok risalelerde isbat ettiğimiz gibi, nasıl ki bir nefer askerlik vesikasiyle padişaha intisab noktasında, yüzbin defa kendi kuvvetinden fazla bir şahı esir etmek gibi eserlere mazhar olur. Öyle de; her şey o kudret-i ezelîyeye intisabiyle, yüzbin defa esbab-ı tabiîyenin fevkinde mucizat-ı sanata mazhar olabilir.

        Elhâsıl, her şeyin nihayet derecede hem sanatlı, hem sühuletli vücudu gösteriyor ki; muhit bir ilim sahibi olan bir Kadîr-i Ezelînin eseridir: Yoksa, yüzbin muhal içinde, değil vücuda gelmek, belki imkân dairesinden çıkıp, imtina dairesine girecek ve mümkün suretinden çıkıp mümteni mahiyetine girecek ve hiçbir şey vücuda gelmeyecek, belki de vücuda gelmesi muhal olacaktır.

        İşte bu gayet ince ve gayet kuvvetli ve gayet derin ve gayet zâhir bir bürhan ile şeytanın muvakkat bir şakirdi ve ehl-i dalâletin ve ehl-i felsefenin bir vekili olan nefsim sustu. Ve Lillâhilhamd, tam imana geldi ve dedi ki:
        Evet bana öyle bir Hâlik ve Rab lâzım ki, en küçük hatırat-ı kalbimi ve en hafi niyazımı bilecek ve en gizli ihtiyac-ı ruhumu yerine getirdiği gibi, bana saadet-i ebediyeyi vermek için koca dünyayı Âhirete tebdil edecek ve bu dünyayı kaldırıp Âhireti yerine kuracak. Hem sineği halk ettiği gibi, semavatı da icat edecek; hem güneşi semanın yüzüne bir göz olarak çaktığı gibi, bir zerreyi de gözbebeğimde yerleştirecek bir kudrete malik olsun. Yoksa sineği halkedemeyen; hatırat-ı kalbime müdahale edemez, niyaz-ı ruhumu işitemez. Semavatı halketmeyen, saadet-i ebediyeyi bana veremez. Öyle ise benim Rabbim odur ki; hem hatırat-ı kalbimi ıslah eder, hem cevv-i havayı bulutlarla bir saatte doldurup boşalttığı gibi; dünyayı âhirete tebdil edip, Cenneti yapıp, kapısını bana açar. «Haydi gir» der.
        İşte ey nefsim gibi bedbahtlık neticesinde bir kısım ömrünü nursuz felsefî ve ecnebi fünuna sarfeden ihtiyar kardeşlerim!
        Kur’ânın lisanındaki mütemadiyen «LA İLÂHE İLLÂ HU» ferman-ı kudsîsinden ne kadar kuvvetli ve ne kadar hakikatli ve hiç bir cihette sarsılmaz ve zedelenmez ve tegayyür etmez bir
        rükn-ü imanîyi anlayınız ki, nasıl bütün mânevî zulümatı dağıtır ve mânevî yaraları tedavi eder…»

      • seren dedi ki:

        Cevabiniz super

      • zafer dedi ki:

        LAN Ateis bozuntusu Redshadow her nereliysen git kendi çöplüğünde zırvala…..Bu Kur’anı Allah indirdi o koruyacağız diye bütün insanlığa bildirmiştir..gerçi senin kafa yapın anlamaz ancak belden aşağısın iyi anlarsınız zavallı fazladan sapık yaratıklar…..

      • jakabo dedi ki:

        cok doğru söylemissin kardesim araştırmak öğrenmek bilmek çok doğru

    • merklı arştır öğren dedi ki:

      merto said kardeş allah kitap diyorsun onu putlaştırıyorsunuz hiç araştırmıyorsunuz her şeyi olduğu gibi kabulleniyorsunuz ve aynını yazında görelim diyorsun hiç kimse yeni bir kuran yazma gibi bir derdi yokki sadece buradaki yalnışları eksiklikleri araştırıyorlar aslı nerede diye amma bütün kaynaklar bırak aslını üçüncü veye beşinci derlemenin bile bulunamadığını görüyoruz sonra topkapı müzesindeki orjinal diyorsun kaçıncı baskının orjinali onu araştırdınmı ki hiç sanmam senin gibiler bu kitabın günah olmasın diye çevirisini bile okumadığını biliyorum okuyanların kaçı arpça anlamını biliyorki illaki arap milliyetçiliği yapıcaz diyorsanız o zaman sözüm yok birde inanmayan veya arştıran kesimi hemen cehnneme göderiyorsunuz tamamda bu ikilemin varlığından eminmisinki yani cennet ve cehennem yani oraya gidipte geri gelen birimi varki kitabın ilk ayeti ne diyor oku oku amma sana bilgi verecek senin ufkunu genişletecek sana doğru bilgi verecek şeyleri okuki bilgi birikimin arsın araştır bu günah deyipte uzak durma başımıza ne geliyorsa cahilliğimizden geliyor doğruya erişmek için araştırma yaomak gerek bir noktada saplanıp onu doğru dersek başka bilgi almaz beynın bu tabu değidir saygılarımla

      • Abdullah dedi ki:

        SADECE ALLAH (C.C) SİZİ HİDAYETE ERDİRSİN DİYORUM. VE SİZİ GERÇEKTEN ŞEYTANA TARAF OLMADAN ( TARAFSIZLIK ADI ALTINDA BUNU YAPITYORSUNUZ) KENDİ BAŞINIZI ALIN BİR DAĞIN VEYA DENİZ KENARINA İNİN VE DÜŞÜNÜN Rabbimizin SANAT HARİKALARINI. BU KONUDA VE BÜTÜN İMAN HAKİKATKERİ HAKKINDA TÜM CEVAPLAR RİSALE İ NUR KÜLLİYATINDA VAR GERÇEK BİLİMSEL OLANI BULMAYA ÇALIŞIYORSANIZ. ONA BAŞVURUN CEVAPSIZ TEK SORUNUZ KALMAYACAK VE ŞU ZAMANLARINIZI YAŞAMAMIŞ OLMAYI DİLEYECEKSİNİZ.

      • murat dedi ki:

        Sevgili meraklı kardeşim araştırmak güzel bir şey hangi dine mensup olursan ol neye inanıyorsan inan ama senin inandığın dine senin dininden olmayan biri yada birileri ne kadar tarih okusan ve elinde ne kadar teknolojik olsa kalkıpta senin inandıklarının yanlış ve hurafeden öte bir şey olmadığını söylese ne cevap verirsin. sayfanın en başındaki yüce kitabımız KUR-AN’ I KERİM’ in hakkında yazılanlar ben ve benim gibi müslümanlara bir hakarettir. Nasıl ki hıristiyanlar incili saf ve temiz kabul ediyorlar. ataistler Allaha inanmıyorlar ve onlara sizin inancınız hakkında kimse hakarete varan yorum yapmıyorsa milyarlarca insanın inancına sende karışma kardeş işine bak.İki tane yahudi tohumu çıkmış kuranın aslı yok diye program ve açıklama yapıyor.nasilki kabe hz adem zamanından bri yeri 1 cm oynamadıysa KUR-AN,ı kerimin,de 1 noktası bile ne eksiktir nede yeri değişmiştir.Sen inancına bak bilmediğin bir konuda başkalarının anlattıklarını onaylama.saygılar bizden.

    • bilal dedi ki:

      serdar kaangil !Kur’anın orjinalı yakıldı diyorsunuz; Siz o islamı kaynakları çarpıtırarak ve cım-
      bızlayarak yazıyorsunuz; İsalmı kaynaklarda geçen bu olayın özetini yazıyorum: 23 sene içinde
      zaman ve zemin şartlarına uygun bir şekilde tedrici olarak kur’an inmeye başlıyor.Her gelen ayet
      ve sureleri,hz.Muhammed,40 kişden oluşturduğu ”Vahiy Katiplerine” okutuyor,öğretiyor ve yazdı-
      rıyordu.Vahiy’nin bitmesinden bir süre sonra hz.Muhammed vafat ediyor.Ardında hz.Ebu Bekir
      halife seçiliyor.Riddet olayından sonra,kur’anı ezbere bilen bazı sahabilerin şehit olması üzerine
      hz.Ömer,endişesini dile getirerek,kur’anın bir araya getirilmesini teklif ediyor.İlk etapta bu teklife
      soğuk bakan hz.Ebu Bekir,daha sonra teklifi olumlu bularak,hemen ”Vahiy Katiplerinden” Zeyd
      bin sabit başkanlığında bir komisyon oluşturuyor.O zaman kağıt pek bulunmadığından dolayı
      dağınık ve değişik nesneler üzerinde yazılı olan bütün ayetler,toplatılır ve her katibin yanındaki
      ayetler,diğerlerinkiyle şahitler huzurunda karşılaştırılır.Bir seneye aşkın devam eden bu derlema
      ve tasnif işleri neticesinde,bütün ayetler,bibirinin aynısı çıkınca,komisyonda bütün ayetler bir
      araya (bir kitap haline) getirilir.Daha sonra hz.Osman,halife seçilince,bir kitap halinde olan
      kur’an-ı dört nushaya çoğaltıyor.Dağınık ve değişik nesneler üzerinde yazılı olanlara ihtiyaç kal-
      madığından ve karışıklıklara meydan verilmemesi için,oluşturulan komisyon tarafından yakılıp
      imha ediliyor.Bunda ne var? En doğrusunu yapmışlardır. Zaten kur’an,korunma altına alınmıştır.
      Bugün bile resmi kurumlar,yıpranmış eski arşiv evraklarını,görevlendirilen komisyon tarafından
      ayıklanması yapıldıktan sonra,tutanakla yakıp imha etmiyorlar mı? İşte kur’an da böyle olmuş-
      tur.Kur’an’a ve hz.muhammed’e saldırmak amacıyla hangi kaynaktan olursa olsun ,(Buhari,
      müslim,Kütübü Sitte vs.dahil) getirdığınız rivayetlerin tümü,zayıf ve uyduruk rivayetlerdir.Bu ki-
      tapları hz.Muhammed yazdırmamış.Bilakis hadislerinin yazılmasına müsade etmezdi.Vefatından
      300 sene sonra bu kitaplar yazıldı.Yazılmayan ve kayda geçirilmeyen hadislerin tümü,300 sene
      sonra nasıl sağlıklı bir şekilde bize ulaşabilir? Bu getirdiğiniz rivayetlerin tümü,”Hadis İlmi Krıter-
      leri” ne uymadıkları için,kabul edilemez.Bu nedenle; Ebu Hanife ve İmam Malik gibi büyük islam
      alimleri,söz konusu kitaplarda geçen bir çok rivayetle amel etmemişlerdır.Ebu Hanife hz.SIKKA,
      (senedi güvenilir) hadislerin 17 taneyi geçmediğini söyliyor.KAYNAK:تاريخ الاسلام دكتور ابراهم حسن
      Size gelelim; Siz bir yandan Kur’an diye bir kitap hz.Muhammed’e inmediğini söyliyorsunuz,öbür
      yandan,hz.Muhammed’e gelen kur’an-ın orjinalı yakılmış ve yok olmuştur,diyorsunuz.Bu tutumu-
      nuz ne kadar çelişkidir ? Farkında mısınız? Saygılar.

      • Sami dedi ki:

        Sayın Bilal,
        Diyorsunuz ki; “karışıklıklara meydan verilmemesi için,oluşturulan komisyon tarafından yakılıp imha ediliyor.” Madem orjinali ile çoğaltılan nüshalar aynı, neden karışıklık çıksın? Karışıklık çıkma nedmek? Demek ki fark var ki karışıklık çıkmasın bahanesi ile ki saçma ve aptalca bir bahane, yaptıkları değişikliğin ortaya çıkmaması için yakmışlar. Sizde nasıl bir akıl, mantık var. Hiçmi insaf yok. Göz göre göre hakkı nasıl inkar ediyoyorsunuz. Kendi yazdıklarınızla kendinizi ele veriyorsunuz.

      • bilal dedi ki:

        Sayın Sami! ”Madem ki orjinalı ile çoğaltılan nushalar aynı,neden karışklık çıksın”? diyorsun.
        Evet;Konunun başına geçelim; Hz.Peygamber zamanında fazla kağıt bulunmadığından,inen
        ayetler,tahta.bez,deri,hurma lifleri vb.nesneler üzerinde yazılıyordu.Bir Vahiy katibinin yanındaki
        bir veya bir kaç ayet bazı nesneler üzerinde yazılı iken,aynı ayetler,diğerininkinden ayrı nesne-
        ler üzerinde yazılı olabilirdi.Hz.Ebu Bekir,bütün bunları bir araya getirterek,bir nusha ( bir kitap)
        oluşturuyor.Bu değişik ve dağınık halindekilere dokunmuyor.Yanında korunan tek nusha halin-
        deki kur’anı vefatından sonra Hz.Ömer devralıyor.O da şehit olunca,halife olarak seçilen Hz.
        Osman aynı nushayı devralır. İslam, diğer beldelere de yayılınca kur’an nushalarının çoğaltılma-
        sına daha da ihtiyaç duyulur.İşte,hz.Osman da,devraldığı kur’an nushasına hiç dokunmadan
        kurmuş olduğu komisyonda dört nushaya çoğaltıyor.Böylece kur’an daha da korunma altına alın-
        mış olur.Bundan sonra,dağınık ve değişik nesneler üzerinde yazılı olanlara hiç ihtiyaç kalmıyor.
        Yakılmanın 1.nedeni bu. 2.Neden ise,Şayet dağınık ve değişik nesneler üzerinde yazılı
        olanlar imha edilmeseydi,zamanla ayetlerin üzerinde yazılı olan bez,tahta,hurma lifi ve hurma
        yaprağı gibi nesneler kurur,ufalır veya kurtlar tarafından kemirilir, ayetlerin bir kısmı kayıp olur,
        başka biri silinir,diğer bir kısmı okunamayacak durumda kalacaktı.Kağıt olmayan bu tür mater-
        yalları da korumak mümkün değildi. Bunlar imha edilmeseydi,kim nerede bu değişik nesnelerden
        birini eline geçirseydi,ki üzerinde yazılı olan ayetlerin bir kısmı kemirilmiş,diğer kısmı yok olmuş,
        ayetin yarısı kalmış,yarısı silinmiş veya hiç te okunamaz durumda olabilirdi.İşte bu nesneleri bu-
        lan kimseler,bakalım kitap halindeki kur’an ayetleri bunlarla örtüşüyormu. ? Aynısı mı? yoksa de-
        şik mi? diye kargaşağı mutlaka çıkaracaklardı.Ki, o yıpranmış,bir kısmı yok olmuş,silinmiş ve
        eksik kalan ayetler şu anki kur’an’la karışılaştırılsaydı,bir çok yerde örtüşmezdi. O zaman
        büyük karışıklıklar ortaya çıkacaktı.İşte bu tür muhtemel sorunlara meydan vermemek için,yıp-
        ranmaya,silinmeye,ufalmaya yüz tutacak olan bu materyalları yok etmek gerekirdi.Ve de öyle
        yapıldı.Eğer bu konuda en ufak bir sorun olsaydı,Hz.Ali başta olmak üzere onbinlerce sahabi
        hz.Osman’a karşı çıkarak onunla savaşırlardı.Halbu ki, hz.Ali ve hz.Osman arasında en ufak bir
        anlaşmazlık olmadığı gibi,diğer sahabelerin itirazı ile de karşılaşmadı. Anlaşmazlık,hz.Ali ve
        muaviye arasında olmuştur.Muaviye,halifeliği eline geçirmek ve taraftar kaznmak için,hz.Osman’
        ın kanı üzerinde siyaset yapıyor.Ve böylece hz.Ebu Bekir’den süre gelen biat (seçme ve sçilme)
        sistemini kaldırarak,islamın ruhuna aykırı olan monarşi rejimine geçiş yapıyor. Saygılarımla,

      • Sami dedi ki:

        Sayın Bilal,
        Öne sürdüğünüz birinci gerekçe; Yeniler yazılınca eskilere ihtiyaç kalmadı.Gerçekten enteresan bir mantık. Kusura bakmayın fakat tam bir laz fıkrası. Peygamberin kılını, tüyünü, kılıcını, ayakkabısını saklayacaksın, Kuranın peygamber tarafından yazılmış, veya yazdırılmış orjinal nüshalarını artık bunlara gerek kalmadı diye imha edeceksin. El insaaaf …
        İkinci gerekçeniz daha enteresan. Diyorsunuz ki; “o yıpranmış,bir kısmı yok olmuş,silinmiş ve eksik kalan ayetler şu anki kur’an’la karışılaştırılsaydı,bir çok yerde örtüşmezdi.” Neden örtüşmezdi? Kurtların kemirdiği veya çürüyen kısımlar haricindeki kalan ayetler şuanki kur’anla neden örtüşmesin? Bilal bey, Sahabenin kuranı yakma sebebleride, sizin
        burda savunma amaçlı öne sürdüğünüz gerekçelerde hem komik hemde malumun ilanıdır. Özellikle ” biz bunu yakmasaydık karışıklık çıkardı” demek, biz kuranı değiştirdik demenin diğer şeklidir, itiraf gibi bir bahanedir. Kayboldu, çalındı gibi bir yalan uydursalar bundan bin kat daha mantıklı bir yalan olurdu. Lütfen vicdanınızı ve aklınızı kullanarak bir defa daha düşünün. Taasub sizi ya kör etmiş, yada körü körüne gerçeği inkar ediyorsunuz. Şuan bir mucize olsa ve sizin elinize kur’anın orjinaleeri verilse, siz de aynı şekilde, nasıl olsa yeni baskılar ile aynı diyerek yakarmısınız?

      • bilal dedi ki:

        Sayın Sami Bey! Ya yazdıklarımı bile bile çarptırıyorsunuz,ya da yalnış algılıyorsunuz ;
        Bak,hz.Osman zamanında daki ”değişik nesneler üzerinde yazılı olanlar,yıpranmamış,eksilme-
        miş ve bir kısmı yok olmamıştı.Bunlar,yazılan kur’an nushalarıyla tamamen örtüşüyordu.Çünkü
        Kitap haline getirilen kur’an onların aynısı idi.Dikkat et;Bunlar,ağaç kabuğu,hurma lifi,hurma yap-
        rağı gibi dayanaksız nesneler üzerinde yazılı olduğu için,ben ” ZAMANLA BUNLAR YIPRANIR,
        SİLİNİR,EKSİLİR” demişim.Yani hz.Osmandan sonra bugünümüze kadar gelen zamanı kast et-
        mişim.Fakat yazdıklarımı ya çarptırıyosunuz,ya da yalnış algılıyorsunz.Burada olduğu gibi ken-
        dinize kaynak olarak da gösterdiklerinizi de aynen öyel ya çarptırıyosunuz.ya da yalnış algılı-
        yorsunuz.Tekrar ediyorum ben,”BUNLAR ZAMANLA YIPRANIR”dediğim halde,sanki o zaman
        yıpranmıştı diye,yazdığımı iddia ediyorsunuz. Hz.Peygamber,hırkamı,sakalımı,ayakkabı alın,ko-
        ruyun dememiştir.O,Yüce Allah’tan aldığım kur’an-ı koruyun,uygulayın demştir.Bizi ilgilendiren
        kur’an dır.Mübarek sakalı,hırkası vs.kayıp olsa ne olur,kayıp olmasa ne olur? Dini açıdan bunla-
        rın hiç bir değeri yoktur.Bunların kayıp olmasıyla ve korunmasıyla din de ne bir eksilme,ne de
        bir ilave olur. ÖZET OLARAK ŞUNLARI DÜŞÜNEREK OKUYUN; Hz.Osman,hz.Ebu Bekir’in
        yazdırdığının dışında başka bir şey mi yazdırmış? Ona ilave mı yapmış ? Kendi ismini mi ona
        yerleştirmiş? Kur’an’a kendi lehine bir şey mı katmış? Kur’an da, hz.Osman lehine ilave edilmiş
        veya buna en ufak bir işaret var mı? Bir insan bile bile bir şeyi değiştirirse, onu mutlaka kendi le-
        hine çevirir.Evet bütün bunların kur’an da olmadığına göre;hz.Osman, kur’an-ı değişik bir şekilde
        yazdırmadığını,SADECE HZ:EBU BEKİR’DEN DEVRALDIĞI KUR’AN-IN AYNISINI ÇOĞALTA-
        RAK DAHA DA KORUMA ALTINA ALMIŞTIR:Hepsi bu kadar.Hz.Osman,şayet kur’an-ı yazdırma
        konusunda en ufak bir yalnışlık ( ki,böyle bir şey ondan beklenemezdi) yapsaydı,hz.Ali ve onbin-
        lerce sahabeyi kaşısında bulacaktı.Halbuki onun yaptığı bu işlemler,tamamen icmai sahabe ile
        olmuştur.Bu konuda hiç bir kimseden ne bir tepki,ne de bir itiraz almıştır. Bakınız;halifelik konu- sunda,
        hz.Ali dışında, diğer üç halifeyi pek sevmeyen değişik şii ve alevi gruplar da,hz.osman’ın çoğal-
        ttığı kur’an’a inanıyorlar ve bu konuda hiç bir itirazları yoktur. İran’da ki,kur’an ile dünyanın diğer
        yerlerindeki kur’an lar arasında en ufak bir ayrılık yoktur.Bütün dünyada,farklı mezhep ve meş-
        replerdeki kur’an-ın aynı olması,kur’an-ın ne kadar sağlıklı korunduğunu bize gösteriyor.
        ŞUNUDA TEKRAR EDİYORUM; Gerek hz.Ebu Bekir,gerekse,hz.Osman zamanında, kur’an-ı ez-
        bere bilen nice sahabe olduğu halde,Hz.Muhammed’e gelen kur’an-ı başka bir şekilde zaten hiç
        bir kimse yazamazdı.Öyle bir şey olsaydı,hemen Hafızul-Kur’an’ların itirazlarıyla karşılaşırlardı.
        O günden bu güne kadar, Kur’an-ı beleğinde hıfz eden onbinlerce insan olduğu halde,ne o za-
        man,ne de bugün hiç bir kimse kur’an’a müdahale edememiştir.Kur’an-ın bütün nushalarını orta-
        dan kaldırsanız da, yine,O Yüce Allah’ın son kitabı kayıp olmayacaktır..YİNE TEKRAR EDİYO-
        RUM: Eğer,Kur ‘an-ın çoğaltma konusu, icmai ümmetle olmasaydı,hz.Ali,halife seçilince ,hz. Osman-ın çoğalttığı kur’an nushalarını geçersiz kılar ve yeniden yazdıracaktı.Çünkü,bütün yet-
        kiler elindeydi.Demek ki,ne onun,ne de diğerlerinin en ufak bir itirazları yoktu.Çünkü çoğaltılan
        kur’an nushaları, tamamen Hz.Muhammed’e indiği gibi,korunmuş ve yazılmıştır. Ya size gelince,
        bir yandan kur’an diye bir kitap (haşa) Hz.Muhammed’e gelmemiştir diyosunuz,öbür yandan
        Hz.Muhammed’e gelen kur’an yok olmuştur,diyorsunuz.Bu, büyük çelişki değilmi ? Her halde
        farkında değilsiniz. Saygılar.

      • sami dedi ki:

        Lütfen gereksiz söz kalabalığı yapmadan kısa ve öz cümlerle yukarıdaki sorularıma cevap verirmisiniz. Sizin inandıklarınıza inanmayan birisine ” yapmazlardı, etmezlerdi, itiraz ederlerdi, Osman öyle şey yapmazdı, öyle bir şey beklenmezdi” gibi peşin hükümlerle cevap vermemelisiniz. Yukarıdaki özellikle son soruma cevap verin lütfen. Sizin ikna olmanızı veya burdaki anormalliği itiraf etmenizi beklemiyorum. Fakat en azından, azda olsa objektif bir anlayışla cevap vermenizi ümid ediyorum.

      • sami dedi ki:

        Ayrıca, ibret olsun diye firavunun cesedini , peygamberlerin, veli kulların cesedini çürümekten koruyan allahu teala hazretleri orjinal kuran nüshalarını çürümekten koruyamazmıydı? Neden allaha karşı bu kadar güvensizsiniz.Orjinal kuranı yakan kişiler acaba bu konuda allaha güvenemediler mi? Lütfen kısa ve net bir şekilde sorularıma cavap veriniz.

      • kulcan dedi ki:

        Bilal,bu insanlar meseleleri anlamak istedikleri gibi anlıyorlar.Kendini yorma ve değerli zamanını bu kabil insanlarla uğraşarak harcama.Mühür müdür,maaş mı,şeytan mı,yoksa hepside birden mi şuncağızları bu denli kör eden anlamadım?Ama Allah(c.c) ın rahmeti bu denli azgınlıklarına rağmen onları kuşatmamış olsa ne yaparlardı?Bırak bu mahlukları kendilerine verilen süreyi,nefesi,lokmayı tüketsinler..insaniyetten aldıkları haz bunlarla kısıtlıdır ve ömür adeta kum saatinden bile hızla akıp gitmektedirKalan vakitlerini diledikleri gibi zayi etsinler.Onları savunan samiler ,şamanlar hep vardı,sesleri, söylemleri ve eminim ki görünüşleri bile hep aynı kirlilikte.,Kendini karanlık kokuşmuş bir kabrin içinde yok olup gideceğini sanacak kadar değersiz bulan ve doğruya kulaklarını kapatıp,bitmeyecek mantıksız suçlama ve sorularla kendi çukurlarına bizi de çekmeye çalışan bu zalim, bu kör, insanlara denilecek ne var ki?Çelişkinin farkında mısınız diyorsun ya ,çelişki,karalama,demogoji buncağızların hayat damarları,nasıl farkında olmazlar?,Onlar gidecekleri yerin rezervasyonunu çoktan yaptırmışlar,istemeseler,inanmasalar da.

      • bilal dedi ki:

        Sayın Sami! ELBETTE; Allah dileseydi,kur’an-ı Kerimi,bir kitap halinde ve hafızların beleğinde
        koruduğu gibi,üzerinde dağınık şekilde yazılı olan nesneleri de koruyabilirdi.Fakat sen,o değişik
        nesneler üzerinde yazılı olanlara da inanmazdın.Çünkü gayeniz gerçeği bulmak değildir.Allah,di-
        leseydi zorla seni de imana getirirdi.Sana verdiği özgür iarde ve düşünme yeteneğini de alabilrdi.
        Bizi iman etmeye zorlamak için,hepimizi kendi iradesine uygun olarak proğramlamış bir robot
        olarak da yaratabilirdi.Ama öyle yapmadı.Bizi dünyaya getirmeden de,kim ona inancak ve kim
        onu inkar edecekti,sonsuz ezeli ilmi ile hepsini biliyordu.Ahirete bize ona göre muamele ederdi.
        Fakat o zaman sizin gibiler,ey Allah’ım! imtihana tabi tutturmak için bizi niye dünyaya getirme-
        din ? Bizi,sınamak için ne den yaşatmadın.? Bu imkanatı bize niye sağlamadın ? diyerek maze-
        retlerinzi ileri sürerdiniz.İşte; Bu nedenlerle,Yüce Allah,bizi imtihana tabi tutturmak üzere özgür
        bir irade ve düşünme yeteneğiyle bizi dünyayaya getiriyor.MÜLK SURESİ AYET 2: الذي خلق الموت
        والحياة ليبلوكم ايكم احسن عملا الخ O ki,hanginizin daha güzel (ve daha iyi) davranacağını sınamak için
        ölümü ve hayatı yaratmıştır.(Yanı sizi imtihan için yaratmıştır.) Eğer bizi zorla imana getirir ve
        bize verdiği özgür irademizi, senin düşündüğün mücizelerle alsaydı,imtihanın ne anlamı kalırdı ?
        Bize gerekli akıl ve özgürce düşünme yeteneğini vererek,en büyük mücize olan eserini (evreni)
        önümüze sermiştir.Artık düşünerek,araştırarak,bu evrenin bir rastlantı sonucu olarak meydana
        gelemeyeceğinin bilincine varmalıyız.Bu evren mücizesine inanmayan sizin gibiler,1400 sene
        önce,hurma yaprağı,hurma lifi,ağaç kabuğu vb.nesneler üzerine yazılı olanlara mı inanacaktı-
        nız ? Hayır,onlar olsaydı da yine inanmazdınız; ALLAH,bizi, sizin düşündüğünüz mücizelerle
        değil,aklımızı kullanarak,özgür düşüncemizle iman etmeye davet ediyor.EVRENİN VARLIĞI;
        ibret olsun diye,Firavun’un cesedini korumaktan daha büyük bir mücize değil mi ? Sizin gayeniz
        gerçeği bulmak olmadığından,ne evrenin mücizesine inanırsınz,ne de elimizde olsaydı da,o nes-
        neler üzerine yazılanlara inanırdınız; Tekrar ediyorum,Yüce Allah,senin düşündüğün mücizeler-
        le değil,aklımızı kulanarak,düşünüp,araştırarak bizi,kendisine ve mesajına (kur’an-ına) iman et-
        meye davet ediyor. O dediğin nesneler,bugünümüze kadar korunmuş olsaydı da,sen onlara bir
        mücize olarak mi bakacaktın ? hayır.Bunları kim yazmış ? diye belki alay da ederdin.Everenin
        mücizesine inanmayan,başka mücizelere hiç de inanmaz. ÖZET OLARAK; Hz.Ebu Bekir zama-
        nında bir araya getirilen kur’an ne ise,hz.Osman zamanında hiç ona dokunulmamış,sadece ay-
        nısın nushası artırılmıştır.Her iki dönemde de kur’an-ın toplanmasında sahabelerin tümümnün
        icmai vardır.Hiç tepki ve itiraz da olmamıştır. EY KUR’AN’a inanmayan! hz.Ali ve onbinlerce sa-
        habenin itiraz etmedikleri bir konuya sen mi itiraz ediyorsun ? Hz.Ali ve bütün sahabeler,kur’an’
        a karşı senden daha mı duyarsız idiler? Onlar,kur’an-ın tek bir harfının kayıp olmaması için ,
        her an canlarını feda etmeye hazır idiler.Ya sen de kur’an için canını feda etmeye hazır mısın
        ki,sana inanalım.? Bırakın saçmalıkları. EVET; Kur’an-ın aslı bizim elimizde,Hz.Muhamme
        geldiği gibi, icmai ümmetle bugünümüze kadar eksiksiz ve ilavesiz korunmuş ve kayamete ka-
        dar da korunmaya devam edecektir. Kulcan kardeşimin tavsiyesine uyara

      • Sami dedi ki:

        Ah ah hep aynı sonuç. Sadece üç soru sordum.Dindar müslümanla tartışırsan eğer, sonuç nedense hep aynı. Dindar kişilik, ilk önce uzun uzun cümlelerle, tekrarlarla, peşin hükümlerle dolu bir laf salatasıyla cevap veriyormuş havası yaratmaya çalışıyor, Baktı ki olmuyor, bu sefer de lafı cehenmem, kabir, ölüm gibi konulara getirerek topu taca atıyor. ve sonunda karşısındaki insanı aşağılıyarak, hakaret ederek, tehdit ederek üste çıktığını zannediyor. Hep aynı, hep aynı! Lütfen mert olun ve cehennem, ölüm gibi konuların arkasına sığınarak kurtulmaya çalışmayın. Bu tartışma ahlakına sığmaz. Heleki karşı tarafa hakaret etmek, belki müslümanlığa sığar fakat insanlığa hiç sığmaz.

      • Drogba CC dedi ki:

        Bilal ya sen çok kıvraksın ya da biz aptalız!!
        Orjinalinin yakılması saçmalıktır. Toplarsın paketlersin kanıt olarak güvenli ve özel bir odaya saklarsın. Ama eğer sen orjinalleri yakıp, biz zaten aynısını yazdık demek düpedüz
        şüphe uyandırıcıdır. Peygamberin bizzat yazdırdığına mı güvenelim yoksa öldükten sonra kızını, karısını ve bir takım akrabalarını bile katleden zihniyetteki Halife bozuntularının yazdırdıklarına mı inanalım!! 1400 yıl değişmediğini orjinal kanıtını katletmişler.

        Kısaca Kuran değişmiş diyenlere laf etmek abestir. Nokta virgül vs bile anlam değiştirdiğine göre değişmemiş olması mümkün değil. Belki kölelik kalkmıştı ama işlerine gelmedi ayetleri yaktılar eksilttler belki Peygamberin seks hayatı yoktu eklediler vs.

        Kuran da orjinal değil malesef!!

    • ASLAN ALi dedi ki:

      Sen korktugundan boyle konusuyorsun….Her yerde Allahtan KORKUN….YAZIYOR….Kendinize guvenmiyorsaniz…ikser 3 er 4 er alin oda omadi cariyeler alin diyor…kadini eve kilitleyin…v.s…dikkatli okursan sacmaliklari gorursun KORKARAK Degil…

      • ilkeryalta dedi ki:

        Es Selamun Aleykum,
        Arkadaslar Neyin Kavgasini Veriyorsunuz…Bizler Allah C.C a Inaniyor Ve Amentu Billah Diyoruz..Sizler Inanmiyor Yada Suphe Ile Yaklasiyor Olabilirsiniz.Ateist Yada Ona Yakin Pozisyondaki Arkadaslari Anlayabiliyorum.Bir Zamanlar Onlara Yakin Bir Durumdaydim.Herkes Inandigini Yasar.Eksigiyle Veya Fazlasiyla.Amaciniz Inanclarinizi Sorgulamakmi?Kimin Haddine?Ben Allah C.C Birdir Ehad Ve Samed dir Diyorum…Sizler Aksini Soylebilirsiniz..Sonucta Ister Sizlerin Dedigi Gibi Tabiat Olaylari Sonucu Dunya ya Gelmis Olalim Ister Bizlerin Inandigi Ve Iman Ettigi Gibi Kudret Ve Kuvvet Sahibi Allah C.C in Ol Emriyle Vucud Bulmus Olalim Sonuc Olarak Vefat Edip Bedenlerimizden Ayrilacagiz…Iki Yol Var…Birincisi Sizin Iddia Ettigiz Gibi Allah C.C Yok Ve Olumden Sonra hayat Ve Ahiret Yok…Sizler Icin Ne Ala…Ikincisi Bizim Inandigimiz Allah C.C Var -elhamdulillah Ve Ahiret Gunu Hesap Var Mizan Var,Olumden Sonra Hayat Var Ve Ebedi Olacak….Simdi Kar Zarar a Bakalim Sizlerin Dedigi Gibi Mantik Cercevesinde…Birinci Iddia Dogru Ise ki Biz Bunu Reddediyoruz Bizim Bir Zararimiz Yoktur…Yasam Sonlanir Ve Oyle Dal,Toprak,Ve Hayvanlar Gibi Sadece Yok Oluruz Yaptiklarimiz Iyi Veya Kotu Bize Kar Kalir Karsiligi Olumden Sonra Yoktur….Sizinde Zarariniz Yok…Ama Ikinci Iddia Dogru Ise Yani Ahiret Azap Yada Magfiret Ve Mujde Var ise Kim Zarardadir Onu Etraflica Dusunmek Lazim…Selam Ve Hepimize Hidayet Arzusu Ile Allah C.C a Emanet Olun…

    • erpay dedi ki:

      AMCANIN KIZI ILE ILISKIYE GIR KIZINI 9 YASINDA GERDEGE SOK O ZAMAN BURDA NE ISIN VAR

    • Özüne Dön dedi ki:

      Dostum,seni çok iyi anlıyorum.Bu sadakatınızı arapların boş işlerinin peşinde giderek inanın kendinizi kullandırıyorsunuz.Evet Kuran çok kere yakıldı.Ve siz şimdi safça Arapçanın ,Allahın dili olduğunu falan düşünüyorsunuzdur.
      Lütfen ,Bana kızıp ,küfür edeceğinize Google den,Arapça ne zaman nasıl ve kim tarafından oluştu diye yazıp .araştırın.,Mesela arapların tarihini araştırın:yahudiliği ,Gök Tengri yiaraştırın. Lütfen tarihi okuyun ,araştırın.Kendi,ırkınızın,Ecdadınızın YAZISINI,SAVAŞLARINI ,TARİHİNİ BIRAKIN -arap kültürünün ,yazısının peşinden gidin .İnanın olacak iş değil.asıl Tanrım buna karşı çıkacaktır.

      • bir ku dedi ki:

        Özüne Dön
        İnanın olacak iş değil.asıl Tanrım buna karşı çıkacaktır.DEMİŞSİNİZ

        güzel kardeşim peki neye dayanarak kızacak güzel kardeşim hiç düşündünmü
        sen bu kızacaktır sözünü hiç tahlil ettinmi peki sen bunu nereden biliyorsun
        bu daynagının kaynagı nedir biraz daha dikkat etmeni istiyorum
        NOT BU BİLGİYİ NEREDEN EDİNDİN –>İnanın olacak iş değil.asıl Tanrım buna karşı çıkacaktır.DEMİŞSİNİZ
        sen bence ÖZÜNE DÖN yaratıcının güç ve kudretini vaat ettklerini anlayamamışsın allahı kimse kavrayamaz kuşatamaz fakat yarttıklarından yola cıkarak edindigin bilgilerle azda olsa anlarsın kainatımı ayakta tutmak zordur yoka 6234 yada 36 ayeti olan kuranımı korumakmı kolaydır ne dersin
        akıl ve mantık eger dogru yol olan degerlendirme yi benimser vede tahlilini düzgün yaparsa anlamaması mümkin degildir

        bakara 255 Allah’tan başka ilah yoktur; her zaman diridir; bütün varlıkların kendi kendine yeterli kaynağıdır. Ne uyuklama tutar O’nu, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. O’nun izni olmaksızın katında şefaat edebilecek olan kimdir? O, insanların gözlerinin önünde olanı da arkalarında olanı da bilir; O dilemedikçe insanlar O’nun ilminden hiçbir şey edinemez, hiçbir şey kavrayamazlar. O’nun sonsuz kudreti ve egemenliği gökleri ve yeri kaplar. Onların korunup desteklenmesi O’na ağır gelmez. Gerçekten yüce ve büyük olan yalnızca O’dur.

        FATIR 40 De ki: “Allah’tan başka yalvardığınız ortaklarınızı hiç düşündünüz mü? Gösteriniz bana! Onlar yerdeki hangi şeyi yarattılar! Yoksa onların göklerde mi bir ortakları var! Yoksa biz onlara bir kitap mı verdik de onlar, o kitaptaki bir delile dayanıyorlar?” Hayır! O zâlimler/müşrikler, birbirlerine aldatmadan başka bir şey vaad etmiyorlar.

        FATIR 41 Şüphesiz Allah, yörüngelerinden sapmamaları için gökleri ve yeri tutar. Eğer onlar sapacak olsalar O’ndan başka onları hiç kimse tutamaz. Şüphesiz O, son derece yumuşak davranır; affeder.

        bakara 106 Kitap ehlinin büyük bir çoğunluğu, hakikat kendilerine açıkça belli olduktan sonra, içlerindeki haset yüzünden, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek istediler. O halde siz, Allah gayesini gerçekleştirinceye kadar sıkı durun, iyi düşünün, reddedin! Şüphesiz ki Allah’ın gücü her şeye yeter.

        ALİ İMRAN 188 Sanma ki bu şekilde başardıklarıyla övünen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananlar azaptan kurtulabilecekler. Onlar için elem verici bir azap vardır.

        ALİ İMRAN 189 Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah’ın gücü her şeye yeter.

        allah ın gücü herşeye yeter herşey ne gökler ve yer bunları yaratan yüce allah 14.5 milyar ayakta tutan allah vaat ettibgi kendi sözlerinimi koruyamayacak yani ayetlerini kitabını bunu mantıgın alıyormu yada kişilerin dediklerine mi inanman lazım yoksa rabbinemi sonuç iki şıklı bir secenegimiz var terci biz kuların dır herşeyi yoktan var eden ve ayakta tutan yüce rabbimizin sözünemi yoksa aciz olan biz kulların sözünemi

        ALİ İMRAN 190 Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklı selim sahipleri için gerçekten alınacak dersler vardır.

        ALİ İMRAN 191 Aklı selim sahipleri ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler ve şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Sen bunu, boşuna yaratmadın; seni noksan sıfatlardan uzak tutarız. Bizi cehennem azabından koru!”

        İSRA 34 Her kim doğru yolu izlemeyi seçerse, bunu kendi iyiliği için yapmış olacaktır. Her kim de yoldan saparsa, bu kendi kötülüğüne olacaktır; kimse kimsenin suçunu taşıyacak değildir. Ayrıca, biz bir peygamber göndermedikçe azap etmeyiz.

        YASİN 5 Bu Kur’ân, güçlü ve merhamet sahibi Allah tarafından indirilmiştir.

        güçlü olan allah bu gücün karşısında kim durabilir mümkinatı yoktur

        YASİN 6 Ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir/Ataları uyarıldıkları halde gaflet içinde olan bir toplumu uyarman için indirilmiştir.

        HİÇİR 9 Kur’ân’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.

        İBRAHİM 51 Allah herkese kazandığının karşılığını vermek için onları diriltecektir. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.

        İBRAHİM 52 İşte bu, kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak bir tek tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye, insanlara bir bildiridir.
        SAYGILARIMLA

    • Hamza dedi ki:

      Yahu Merto; ,.. Ben 7 yasimdan beri, 1000 kitap okuduktan, sonra da mühendislik okuduktan sonra, 25 yaşimda aldim Kuranin tamamini okudum, inceledim 3 sene! Keşke okumaz olaydim. Bu kadar düzensiz bir kitap daha okuduğumu hatirlamiyorum. Tamamen 600-700 senelerinin araplardaki bozukluk ve cahilliğini yansitan cümleler(özür) ayetlerle dolu! Íki iyi, güzel kelamda arada geçiyor” diye insanlar nasil bu kitaba inanirlar, “anladiysam arap olayim”! Ehhh, memleketim insanlari,..işte. Maksat din-siyaseti-propagandasi-din magandasi! Yazik güzel insanlarimiza! Heleki kafasi erken yaşta bunla doldurulan çocuklarimiza vay! Vaylarki vay!

    • bagatur dedi ki:

      metro sen okudunda mı konusuyorsun yoksa laf olsun diyemi? sana soruyorum
      hz muhammet dönemimdeki taşa yapraga kemiğe yazılı olan dedikleri nerde neden yok edildi
      sakalı şerfi hırkası duuruken ALLAH.’tan gelen emirler yazılı olanlar nerde senin hiçmi korkun yok yaradandan
      ben sana ilimden bahsedeyimmi ırak, suriye, yemen, mısır,libya,cezayir,
      filistin, bunlar gece gündüz dua ederler peki bilim nerde bunlarda halen birbirlerini öldürüyor senin korkun yokmu yaradandan hz.aişe ile hz ali neden savaştı biri eşi diğeri damadı neden savaştı az okuuuu

  2. AteistTanrı dedi ki:

    Güzel yazı
    Ama çok fazla şeye değinilmiş , bunlara gerek yok
    Ben ateist biriyim nick’imden anlaşılacağı üzere
    Kutsal kitapların varlığının saçmalığı yüzlerce yönden kanıtlanabilir , önemli olan bunların neden saçma olduğu değil ,ne kadar saçma olduğudur
    Yakılmış yada yakılmamış , çok saçma şeyler içeriyor

    Ayrıca diğer semavi kitaplarda ki ayetlerden habersizdim web aleminde kullanabilirim bunu
    Pek araştırmacı müslüman kardeşlerim kızmaz umarım

    Bu arada bay merto
    Treu Furqan’ı araştırınız 7 yılda kuran ile aynı nitelikte yazılmış bir kitaptır , din alimlerince bile onaylanmıştır

  3. turgay dedi ki:

    allahın selamı hıdayete tabı olanlara olsun.. kardesım ılk yazılan kuran-ı kerımlerden biri topkapı sarayında mevcut ac bak aynısı .. sen neye ınanmak ıstıosan ona ınan son gönderılen kıtap kuranı kerımdir. son peygamber hz muhammet resulullah s.a.v dir , allahtan başka ilah yoktur. doğmamıs doğrulmamıstır.ınanan cennete ınanmayan ateşe girecektir. !!!

    • AteistTanrı dedi ki:

      Ne kadar klasik laflar bunlar turgay bey 🙂
      Sanki ezberletilmis gibi söylüyorsunuz
      Hic yorumlama egiliminde bulunmuyorsunuz 🙂
      Sen ilk kuranı biliyor musun ki eskisiyle aynı oldugunu soyluyorsun 🙂
      Allahtan baska ilah olmamasina inanıyorsun , onun dogmamis ve dogurulmamis olduguna inaniyorsunda , onun nasil var oldugunu biliyor musun ?

      Hic sorgulayabiliyor musun ,buna cesaretin var mi 🙂

      Tamam tamam sen cennete gidiceksin , hurilerle koklasicaksin , biz yanicaz xD

      • ÜMİT GÜLEK dedi ki:

        ALLAH var. ey ataist kişi. senin aldığın her nefes emanet alırsın ve çok geçmez tekrar iyade edersin. kalp atışlarını dinle, seni adım adım gerçeği öğrenmeye yaklaştırıyor. var gücünü kullan, tutun dünya yaşantına, gerçekten eğer doğru ise ”senden hiç bir şey karşılık beklemeden haykıran ve kurtuluşa davet eden” VAR ise eğer…hiç şüphe yok.. herhani bir çiçeğe bak.. ama gönülden bak kalbinle bak, bir kuşa bak hareketini izle, bak ataist adam bak bir yunusa bak, aslana tavşana veya sivrisinğe bak… gökyüzüne veya yerde herşeye bak… görürsün ta gerçeği o muhteşem şaheserleri yaratanı….
        Haşa karşı gelmek çözüm değil. az okumak ,kesin seversindir bilimi, oku ey isimsiz. ( dilim gitmiyor yakıştıramıyorum sana ataist veya dinsiz demeye ) dini bilimle oku. anla. neden secde, neden abdest. sadaka bilimsel nedir. allahın emri pegmberin kabriyle evlenmek neyi değitrir.. oku ey adam. misal gibi binlercesi var doğruyu bilmek isteyene. ey yolcu. sakın yolda kalma. böylece göç etme. hiç unutma, U-Y-A-R-I-L-D-I-N…

      • ilkeryalta dedi ki:

        Selamun Aleykum Ateist…
        Nickini Insanlarin Inanislarina Saygidan Oturu Keske Boyle Secmeseydin Diye Bir Sitemim Olacak Oncelikle…Sonrasinda Dedigin Ezbercilik Olarak Dogru Yani Muslumanlarin Ezberci Olusu Ve Arastirmamalari Halbuki Allah C.C Tamda Arastirin Ve Dusunun israri Yaparken…Yanliz Sizlerde Anlayamadigim Sey Su..Inkar ettiginiz Birsey Hatta Ilgilenmediginizi Soylediginiz Sey Neden Hayatinizin En Ilgi Odagi Olmus..Acaba Gercekciligin Duygularinizi Onsezilerinizi Baski Altina Alabilip Mantiginizla Savasmasinin Sonucumu?

      • bir kul dedi ki:

        AteistTanrı dedi ki:
        02/01/2010, 18:06 BU TARİHLİ YAZINA İSTİNADEN
        …….Sen ilk kuranı biliyor musun ki eskisiyle aynı oldugunu soyluyorsun :)DEMİŞSİN

        ——————————————————————————————-

        HADİSİN TENKİDİ: Kuran’ın, Peygamber zamanında kitap halinde mevcut olmadığı, sonradan rast gele bir araştırmayla, hurma dallarından, deri parçalarından, taş levhalardan, kürek kemiklerinden, hafızların ezberlerinden toplanmış bir kitap olduğu hususunda müteaddit rivayetler uydurmuşlardır. Öyle ki, Kur’an bu dedikleri şeylere yazılı bir Kitab olmuş olsaydı, bir ambarı doldurması gerekirdi, bu iddiaları Kur’an’a bir iftira ve saygısızlığın ifadesidir. Allah, Kur’an’da Kitab indirmiş olduğunu ayetlerle bildirmiştir. Kur’an Kitab halinde Peygamber zamanında mevcut değil idiyse insanlar Kitab mevcut olmadığı halde, ayetlerde niçin Kur’an’dan Kitab olarak bahsediliyor diye sorarlardı. Peygamber zamanında Kur’an Kitab olarak mevcut idi, ve iddia ettikleri gibi, taş parçalarına , hurma dallarına v.s. yazılmıyordu. İnce ceylan derileri üzerine yazılan bir Kitab halindeydi. Bu hususta Kur’an’dan mealen:

        – Andolsun Tûr’a (52/1)
        – Satır satır yazılmış Kitab’a (52/2)
        – Yayılmış ince deri üzerine (52/3)

        İfadeleri Kuran’ın nasıl yazılmış bir Kitab olduğunu belirtir. Ayetler peygambere inmişti, eğer Kur’an ince deri üzerine yazılıp tespit edilmemiş olsaydı bu ayetleri duyanlar, siz hangi ince deri üzerine yazılmış kitaptan bahsediyorsunuz diye sormaz mıydılar! Kuran’ın peygamber zamanında özenle yazılmış olduğuna dair diğer bir örnek, Kur’an’dan mealen:

        – Hayır, o ayetler bir mesajdırlar. (80/11)
        – İsteyen onları idrak eder. (80/12)
        – Onlar, değerli sayfalardadır. (80/13)
        – Yüksek ve temiz sayfalarda. (80/14)

        Bu örneklerden anlaşıldığı üzere, Kuran’ın sonradan rast gele, taş parçalarından,ağaç kabuklarından, kürek kemiklerinden toplanmış bir kitab olduğu yolundaki rivayetler Kur’an’a uymamaktadır, ve aslı yoktur.
        ———————————————————————–

        A’LÂ Suresi Kuran Meali
        87/A’LÂ-1
        Rabbinin “Âlâ” ismini tesbih et.
        87/A’LÂ-2
        O ki yarattı sonra sevva etti (dizayn etti, düzenledi).
        87/A’LÂ-3
        Ve O ki, bir kader tayin etti. Sonra da hidayet etti.
        87/A’LÂ-4
        Ve O ki, yerden mera (yeşillikler) çıkardı.
        87/A’LÂ-5
        Sonra da onu siyah atık haline getirdi.
        87/A’LÂ-6 .
        (Kur’ân’ı) sana, Biz okutacağız, bundan sonra sen unutmayacaksın.
        87/A’LÂ-7
        Ancak (bu) Allah’ın dilediği şeydir. Muhakkak ki O, açık ve gizli olanı bilir.
        87/A’LÂ-8
        Ve kolay gelmesi için Biz (O’nu), sana kolaylaştıracağız.
        87/A’LÂ-9
        O halde, eğer zikir fayda verecekse zikret (zikri öğret, öğüt ver).
        87/A’LÂ-10
        Allah’a karşı huşû duyan kişi zikir yapacaktır (ve tezekkür edecektir).
        87/A’LÂ-11
        Ve şâkî olan, ondan (zikirden) içtinap edecek (kaçınıp zikretmeyecek).
        87/A’LÂ-12
        Ki o (şâkî), büyük ateşe atılacak.
        87/A’LÂ-13
        Sonra onun içinde (ateşte) ölmez ve de hayat bulmaz.
        87/A’LÂ-14
        Nefsini tezkiye eden kimse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
        87/A’LÂ-15
        Ve (o nefsini tezkiye eden) Rabbinin İsmi’ni zikretti ve de namaz kıldı.
        87/A’LÂ-16
        Hayır, siz dünya hayatını üstün tutuyorsunuz (tercih ediyorsunuz).
        87/A’LÂ-17
        Ve ahiret hayatı daha hayırlıdır ve bâkidir (devamlıdır).
        87/A’LÂ-18
        Muhakkak ki bu, evvelki sahifelerde de elbette var.
        87/A’LÂ-19
        (Hz.) İbrâhîm’in ve (Hz.) Musa’nın sahifelerinde (var).

        —————————————————————-

        MAİDE 67. AYET Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan, O’nun peygamberliğini yapmamış olursun. Allah, seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez.

        HİCR 9. AYET Kur’ân’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız
        —————————————————————————

        Allahtan baska ilah olmamasina inanıyorsun , onun dogmamis ve dogurulmamis olduguna inaniyorsunda , onun nasil var oldugunu biliyor musun ?DEMİŞSİN

        Hic sorgulayabiliyor musun ,buna cesaretin var mi 🙂 DEMİŞSİN

        ENBİYA 22. AYET Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök, kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki arşın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan uzaktır.
        ———————————————————————–

        Kur’an’da Allah’ı anlatan ayetler in bir bölümü
        Kur’an’da Allah’ı tanıtan ve anlatan ayetlerde üç şekilde görülür.Bazı ayetlerin tamamı, bazılarının da bir kısmı Allah’ı tanıtmaya ayrılmıştır. Üçüncü bir grup ayetler de Allah’ın isim ve sıfatlarının özelliklerini belilemektedir.

        Bu şekilde Allah’ın tanıtılması toplam 228 defa ele alınmış Allah’ı anlatılması ve tanıtılmasına ayrılmıştır.

        Ayetü’l-Kürsi
        Allah’a imanı, en üst düzeyde ve insanın bütün varlığına nüfuz edecek bir bilinç halinde anlatan ” Ayetlerin En Büyüğü ” şeklinde vasıflandırılan bu ayet, Bakara Suresi 255. Ayetidir. Ayetü’l- Kürsi DİR

        ” O Allah ki, O’ndan başka tanrı yoktur.
        O Hayy’dır ( ezeli hayat sahibi ) Kayyûm’dur. ( Varlığı kendisindendir )
        O’ nu ne uyku tutar ne uyuklama.
        Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi
        O’ nundur. O’ nun katında, O’ nun izni olmadan şefat edecek kim var ?
        O, kullarının geleceğini de bilir, geçmişini de. Kulları ise , O’ nun ilminden, ancak O’ nun dilediği kadar kavrayabilirler.
        O’ nun Kürsüsü ( tahtı ) gökleri ve yeri kaplamıştır; her ikisini de görüp gözetmek O’ na ağır gelmez.
        O pek yüce, pek büyüktür. ” ( 2 / 255 )

        Son kısmında Allahın anıldığı ayetler
        Bazı ayetlerde ise bir olay anlatılır veya mesaj verilir. Son kısmında ise Allahı tanıtan isim ve sıfatlar yer alır. Allah’ın bir veya genellikle iki bazan da daha çok isim ve sıfatı zikredili.r : ( anılır )

        ” Onlar sırf, ‘’ Rabbimiz Allah’tır dedikleri için yurtlarında çıkarıldılar. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah’ın adı çokça anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler herhalde yerle bir edilirdi. Allah, kendine yardım edene elbette yardım eder. Allah elbette Kavî’dir, Azîz’dir. ” ( 22 / 40 )

        ” Allah’a kavuşmayı umanlara gelince, şu bir gerçek ki, Allah’ın belirlediği vakit mutlaka gelecektir. O, Semî’dir, Alîm’dir. ” ( 28 / 5 )

        ” Müminler o insanlardır , Allah’a ve O’ nun resulüne inanırlar. Resulle beraber, ortaklaşa bir iş üzerinde bulundukları zaman, ondan izin almadan çekip gitmezler. O senden izin isteyenler var ya, onlar Allah’a ve O’ nun resulüne iman edenlerdir. Bazı uğraşları için senden izin istediklerinde, onlardan dilediğine izin ver ve kendileri için af dile. Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir. ” ( 25 / 62 )

        ” Andolsun ki biz Lokman’a şu yolda hikmet verdik: ‘’ Allah’a şükret. ‘’ Şükreden kendi lehine şükreder. Nankörlük edense şunu bilmeli : Allah, Ganî’dir, Hamîd’dir. ” ( 31 / 12 )

        İçinde ikiden fazla isim ve sıfat geçen ayetlere örnek:

        ” Evvel O’ dur, Âhir O, Zahir O’ dur, Bâtın O ! O her şeyi hakkıyla bilir. ” ( 57/ 3 )

        Allah’ın isim ve sıfatlarının özelliklerini belirleyen ayetler:

        *** En güzel isimler Allah’ındır ( 7 / 180 – 17 / 110 – 20 / 8 – 36 / 82 – 40 / 68 )
        *** Bütün üstün sıfatlar Allah’ındır. ( 16 / 60 – 20 / 114 – 30 / 27 – 40 / 15 )
        *** Allah’ın adı yücedir. ( 55 / 78 )

        Allah’a dua ederken O’nun isimleri ile dua edilmesini öneren şu ayete dikkat edelim:

        ” En güzel isimler Allah’ındır; O’na onlarla dua edin. O ‘nun isimlerinde yanlış tutum izleyenleri bırakın. Yapıp ettiklerinin cezasını çekeceklerdir. ” ( 7 / 180 )
        NOT BEN SORGULADIM VE AKLIMLA KANAAT ETTİM Kİ ALLAH TAN BAŞKA İLAH YOK
        PEKİ SEN NASIL SORGULADIN TEKTEK YAZARAK ACIK BİR ŞEKİLDE DELİLLENDİRİRMİİSİN KENDİNE GÜVENİYORSAN

        İYİ DÜŞÜNCELER

      • bir kul dedi ki:

        AteistTanrı dedi ki:
        02/01/2010, 18:06 BU TARİHLİ YAZINA İSTİNADEN
        ….Sen ilk kuranı biliyor musun ki eskisiyle aynı oldugunu soyluyorsun 🙂 DEMİŞSİN

        HİCR 9. AYET Kur’ân’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız –

        Rabının kitabından sana vahye dileni oku; O’nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur, O’ndan başka sığınılacak bir kimsede bulamazsın. 18/27

        – Elif, lam, ra. Bu kitap; Ayetleri kesinleştirilmiş sonrada hakim ve habir olan Allah tarafından uzun uzadıya açıklanmıştır. (11/1)

        – Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yâhut arzın parçalandığı, yâhut ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an olsaydı (bu Kitab olurdu) Fakat bütün işler Allah’a aittir. İman edenler hâla bilmediler mi ki, Allah dileseydi bütün insanları hidâyete erdirirdi? Allah’ın va’di gelinceye kadar devamlı olarak inkar edenlere, yaptıklarından dolayı, ya ansızın büyük bir belâ gelecek, ya da o belâ evlerinin yakınına inecek, Allah, vadinden aslâ dönmez. 13/31

        İYİ DÜŞÜNCELER

    • ASLAN ALi dedi ki:

      Aman ha sen cennete bizde cehenneme gidelim…Korkup asil dusuncelerini soyletemedigin icin sen sonunda KENDIN Olmadan OT olacaksin sonra Saman Sonra geri insan…..

    • Drogba CC dedi ki:

      Ne ateş meraklısı adamlarsınız arkadaş yanacaz he sende cennet de göbek at,
      Hatta 72 hurin 100 beygir gücünle 5 li 10 lu gruba gir, Şarap akan ırmaklardan iç..!!
      Sırça köşkünde serin serin otur. Allah klima da takmış üşürsen ısıtıyormuş.

      1.Peygamber dediğin adamın seks hayatı cimaları ne geziyor Kuran da
      2. Allah, kansız bu işi çözemiyor mu paso savaş, şiddet adam kesme ile niye dinini yayıyor
      3.Bunun sonucu bak bir tane kansız sorun çözen Müslüman ülke var mı?

      Hiç sorgulamayın varsa yoksa yakar,keser,gebertir,öleceksiniz, hepizini kesecez asacaz.!!
      Kimin örnek aldığınız belli !!

    • MaMaLi dedi ki:

      Turgay bey!ilk,yazılı kuran 8 yz aitdir oda semerkanda müzede duruyor ne topkapısı,saçmalama!

    • Hasan efendi dedi ki:

      Bir sürü yorum okudum..Herkes kafasına göre bir şeyler yazmış.Cahiller ve yobazlar kuranın hep mistik yönü ile ilgilenmişlerdir.(Hani annelerimiz derdi ya abdestsiz elinize almayın çarpılırsınız tarzı).Ben ise sadece tek bir soruya cevap arıyorum ..Bir çok alime ulemaya vede üniversiteden bilim adamlarına sordum. Maalesef cevap alamadım..Kur_an’ın yada İslam’ın yer yüzüne insanları düzeltmek ve mutlu huzurlu,barış içinde adaletli bir şekilde yaşamaları amacı ile Allah tarafından Hz. Muhammet i görevlendirmek suretiyle gönderildiği söylenmektedir…İndirildiği yıldan bu güne kadar yaklaşık 1500 yüz yıl geçmiş ve Müslüman aleminin durumu ortadadır.Açlık ,sefalet,rezalet,hukuki adaletsizlikler,vahşet,katliam ,çoluk çocuk katliamları,Yöneticilerin safahatları ve yönetilenlerin sefaletleri,adaletsiz gelir dağılımı,pedofili(Koskocaman 50,60 yaşındaki adamların,reşit olmayan küçük yaştaki kızlarla evlenmeleri),ensest ilişkiler(Yapılan bir araştırmada güneydoğudaki genç kız intiharlarında aile içi tecavüzlerin ön plana çıktığı tespit edilmiştir..)..daha bir sürü örnek verebilirim..Şimdi sorum şu:1500 yıl geçmiş aradan hala bu toplumlar düzeltememiş ise :İSLAMİYET BU İNSANLARI NE ZAMAN DÜZELTECEKTİR.?..Bu soruma cevap bekliyorum..Lütfen hiç kimse öyle ibn_i bilmem şu dedi ki v.s tarzından cevap vermesin. Okumadan silerim..Bana reel samimi cevap verecek olanlar yazsın..Bu sorumu, her gün Ege denizinde boğulan kaçak Suriyeli Müslümanlar a ve makamını kullanarak safahat içinde yaşayan Müslüman liderlere adıyorum..

      • bir kul dedi ki:

        ..daha bir sürü örnek verebilirim..Şimdi sorum şu:1500 yıl geçmiş aradan hala bu toplumlar düzeltememiş ise :İSLAMİYET BU İNSANLARI NE ZAMAN DÜZELTECEKTİR.?..Bu soruma cevap bekliyorum..Lütfen hiç kimse öyle ibn_i bilmem şu dedi ki v.s tarzından cevap vermesin. Okumadan silerim..Bana reel samimi cevap verecek olanlar yazsın..Bu sorumu, her gün Ege denizinde boğulan kaçak Suriyeli Müslümanlar a ve makamını kullanarak safahat içinde yaşayan Müslüman liderlere adıyorum..DEMİŞSİN COK GÜZEL SORMUŞSUN

        ARAF 2. AYET Bu, kendisiyle insanları uyarman ve insanlara öğüt olsun diye sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta kalbinde bir şüphe olmasın.
        ARAF 3. AYET Rabbinizden size indirilene uyunuz! O’nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyiniz! Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
        ARAF 4. AYET Nice memleketler var ki biz onları helâk ettik. Azabımız onlara geceleyin yahut gündüz istirahat ederlerken geldi.
        ARAF 5. AYET Azabımız onlara geldiğinde çağırışları, “Biz gerçekten zâlim kişilermişiz” demelerinden başka bir şey olmadı.
        ARAF 6. AYET Elbette kendilerine peygamber gönderilenleri de, gönderilen peygamberleri de sorguya çekeceğiz.
        ARAF 7. AYET Onlara bir bilgi ile mutlaka anlatacağız. Biz, onlardan habersiz değiliz.
        ARAF 8. AYET O gün, tartı haktır. Kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
        ARAF 8. AYET Kimin de tartıları hafif gelirse, işte onlar, âyetlerimize karşı haksızlık ettikleri için kendilerini ziyana sokanlardır.
        ARAF 10.AYET Doğrusu biz sizi yeryüzünde yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!
        ARAF 11. AYET Andolsun sizi yarattık, sonra size biçim verdik ve sonra da meleklere, “Âdem’e secde edin” dedik. İblîs’in dışındakiler secde ettiler; o secde edenlerden olmadı.
        ARAF 12. AYET Allah şöyle buyurdu: “Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan neydi?” İblîs, “Ben ondan üstünüm; çünkü beni ateşten, onu çamurdan yarattın” dedi.
        ARAF 13. AYET Allah, “Öyle ise, oradan in! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın” buyurdu.
        ARAF 14. AYET İblîs, “Bana, insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver” dedi.
        ARAF 15. AYET Allah, “Haydi, sen mühlet verilenlerdensin” buyurdu.
        ARAF 16. AYET İblîs, “Öyle ise beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım” dedi.
        ARAF 17. AYET “Sonra onlara elbette önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulamayacaksın” dedi.
        ARAF 18.AYET Allah şöyle buyurdu: “Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki onlardan sana kim uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım.”
        ARAF 19. AYET Allah, “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğinizden yiyiniz. Ancak şu ağaca yaklaşmayınız! Sonra zâlimlerden olursunuz” buyurdu.
        ARAF 20. AYET Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve “Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı” dedi.
        ARAF 21. AYET Onlara, “Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim” diye yemin etti.
        ARAF 22. AYET Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarından üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara, “Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi.
        ARAF 23. AYET Âdem ile eşi dediler ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize haksızlık ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, elbette ziyan edenlerden oluruz.”
        ARAF 24. AYET Allah: “Kiminiz kiminize düşman olarak ininiz! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır.
        ARAF 25. AYET “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız” dedi.
        ARAF 26. AYET Ey Âdemoğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Takvâ elbisesi… İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın âyetlerindendir, belki düşünürler.
        ARAF 27. AYET Ey Âdemoğulları! Şeytan, anne babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın! Çünkü o ve yandaşları, sizin onları görmeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.
        ARAF 28. AYET Onlar bir kötülük işlediklerinde, “Babalarımızı bu kötülük üzerinde bulduk. Allah da bize bunu emretti” derler. De ki: “Allah kötülüğü emretmez. Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?”
        ARAF 29. AYET De ki: “Rabbim tevhidi emretti. Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O’na çeviriniz ve dini yalnız Allah’a has kılarak, O’na yalvarınız. İlkin sizi yarattığı gibi yine O’na döneceksiniz.”
        ————————————————————————————-
        İSRA 105. AYET Biz, bu Kur’an’ı hakkı tesbit için indirdik ve o hikmet ile indi. Seni de ancak itaatkârları müjdeleyici ve asileri korkutucu olarak gönderdik.
        İSRA 106. AYET Biz onu Kur’ân olarak, insanlara ağır ağır okuman için, bölüm bölüm ayırdık ve peyderpey indirdik.
        İSRA 107. AYET De ki: “Kur’ân’a ister inanın, ister inanmayın; şu bir gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilenlere okunduğunda, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar.”
        —————————————————————————
        BELED (8-10) AYETLER Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona hak ve bâtıl şeklinde iki yolu göstermedik mi?
        BELED (11-16) AYETLER Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle âzat etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
        BELED (17-18) AYETLER Sonra iman edenlerden, birbirine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır. İşte bunlar sağdakilerdir.
        BELED (19-20) AYETLER Âyetlerimizi inkâr edenler ise, işte onlar soldakilerdir. Cezaları, kapıları üzerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir
        BELED
        ————————————————————————————-
        BAKARA 28.AYET Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Siz yokken, sizi var etti. Sonra sizi öldürecek ve sonra tekrar diriltecek. Sonunda O’na döndürüleceksiniz.
        BAKARA 29. AYET Allah, yerde olanların hepsini sizin için yarattı, sonra iradesini göğe yöneltip onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi bilendir.
        BAKARA 30. AYET Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” dediği vakit melekler, “Biz seni överek anarken ve yüceltip dururken, orada fesat çıkaracak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” diye cevap verdi.
        BAKARA 31. AYET O fâsıklar ki, Allah’a kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler; Allah’ın bitiştirilmesini emrettiği ilişkileri keser ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. Onlar manen iflâs etmiş kimselerdir.[
        BAKARA 32.AYET Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız! Bizim senin öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Her şeyi bilen ve hikmet sahibi sensin” dediler.
        BAKARA 33. AYET Allah, “Ey Âdem! Onlara eşyanın isimlerini anlat” dedi. Âdem, onların isimlerini meleklere anlatınca Allah, “Size demedim mi, göklerin ve yerin sırlarını ben bilirim ve ben sizin açıkladığınız ve gizlediğiniz şeyleri de bilirim” dedi.
        BAKARA 34. AYET Meleklere, “Âdem’e secde ediniz” dediğimiz vakit İblis’ten başka hepsi secde ettiler. İblis secde etmedi, kibirlendi ve kâfirlerden oldu.
        BAKARA 35. AYET Âdem’e şöyle dedik: “Sen ve eşin birlikte cennete yerleşiniz, ikiniz de oradaki nimetlerden istediğinizi bol bol yiyiniz, ancak şu ağaca yaklaşmayınız, yoksa zalim/büyük hata yapanlardan olursunuz.”
        BAKARA 36. AYET Bunun üzerine şeytan, onları bulundukları yerden kaydırıp çıkardı. Biz de, “Birbirinize düşman olarak oradan ininiz ve yeryüzünde belli bir zamana kadar ikamet edip yaşayacaksınız” dedik.
        BAKARA 37. Bunun üzerine Âdem, Rabbinden bazı kelimeler alıp öğrendi. Allah da tövbesini kabul etti. Çünkü Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir.
        BAKARA 38. AYET Dedik ki: “Hepiniz oradan inin. Size benden doğru yolu gösteren bir rehber geldiğinde, kim rehberime uyarsa, onlara hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir”.
        BAKARA 39. AYET İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemliktirler; onlar orada süreli olarak kalacaklardır.
        BAKARA 40 AYET Ey İsrâiloğulları! Sizlere verdiğim nimetleri hatırlayınız. Siz benim emrimi yerine getiriniz ki, ben de sizin isteğinizi yerine getireyim. Sadece benden çekinin.
        BAKARA 41. AYET Beraberinizde olan Tevrat’ı doğrulayıcı olarak indirdiğim Kur’ân’a iman ediniz. Sakın onu inkâr edenlerin ilki olmayınız. Âyetlerimi de küçük bir değerle değiştirmeyiniz ve yalnız benden sakınınız.
        BAKARA 42. AYET Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayınız ve hakkı gizlemeyiniz.
        BAJKARA 43. AYET Namazı kılınız, zekâtı veriniz ve rükû edenlerle beraber rükû ediniz.

        —————————————————————————————-
        BAKARA 49. AYET Düşünüp öğüt alasınız diye, her şeyi çift yarattık.
        BAKARA 50. AYET Artık hepiniz Allah’a koşunuz. Şüphesiz ben, sizin için O’nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.
        BAKARA 51. AYET Allah ile birlikte başka bir tanrı edinmeyiniz. Şüphesiz ben, sizin için O’nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.
        BAKARA 52. AYET İşte böylece, onlardan öncekilere her hangi bir peygamber geldiğinde hemen: O, bir büyücüdür veya delidir, dediler.
        BAKARA 53. AYET Onlar bunu nesilden nesile vasiyet mi etmişlerdi? Doğrusu onlar, haddi aşan bir toplumdur.
        BAKARA 54. AYET Artık onlardan yüz çevir! Bundan sonra sen hiç kınanmazsın.
        BAKARA 55. AYETÖğüt ver, çünkü öğüt müminlere fayda verir.
        BAKARA 56. AYET Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
        BAKARA 57. AYET Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.
        BAKARA 58. AYET Şüpesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır.
        ——————————————————————————-
        FURKAN 70. AYET Ancak tövbe eden, inanan ve yararlı iş yapanlar hariç. Allah onların kötülüklerini iyiliklerle değiştirecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır; çok merhametlidir.
        FURKAN 71. AYET Kim tövbe eder ve yararlı iş yaparsa bilsin ki onun tövbesi kesinlikle Allah’a ulaşacaktır.
        FURKAN 72. AYET Onlar yalan yere şahitlik etmezler, lüzumsuz şeylere rastladıklarında katılmayıp, onurlu bir şekilde geçip giderler.
        FURKAN 73. AYET Rabblerinin âyetleri kendilerine hatırlatıldığında, kulaklarını kapatarak ve gözlerini yumarak onları görmezlikten gelmezler.
        FURKAN 74. AYET Onlar, “Ey Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler, çocuklar bağışla ve bizi, Allah’a saygılı olanlara önder yap!” derler.
        FURKAN 75. AYET İşte onlar, sabrettiklerinden dolayı, cennetin en yüksek dereceleriyle ödüllendirilirler ve orada selâm ve sevgi ile karşılanacaklardır.
        FURKAN 76. AYET Onlar orada ebedi kalacaklar: o ne güzel bir ikamet mahalli, ne kutlu bir makamdır.
        FURKAN 77. AYET(Müminlere) de ki: “Eğer duanız olmasaydı Rabbim size niçin değer verecekti ki?” (Kafirlere de ki:) “Sonuçta siz de yalanlamış bulunuyorsunuz: bundan böyle (inkarınız) sizin yakanızı asla bırakmayacak!”
        KURANI OKUMANIZI TAVSİYE EDİYORUM

      • bir kul dedi ki:

        Hasan efendi

        KURAN MEALİNİ EN AZ 3 TANE FARKLI KİŞİLERDEN OKUYARAK ANLAMAYA CALIŞ
        YANLIŞ ÇEVİRİLER KİŞİLERİN KENDİSİNE AİTTİR

        16-03-2015 Kur’an’ı Anlamada Usul – Dr Fatih ORUM – Yükselen Sözler – HİLAL TV

        Kur’an’ı Anlama Usulü Yrd.Doç.Dr. Fatih Orum – Konferans, Niğde ABDÜLAZİZ BAYINDIR

        HUD 1 Elif, lâm, râ. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri önce sağlam kılınmış, sonra da detaylandırılıp açıklanmış bir kitaptır.
        HUD 2 “Allah’tan başkasına kesinlikle kulluk etmeyiniz. Şüphesiz ben size Allah’tan gelen bir uyarıcıyım; bir müjdeciyim.”
        ALİ İMRAN 7 Sana kitabı indiren O’dur. Onun bazı âyetleri muhkem/anlamları tam bilinen olduğundan kitabın esasını teşkil ederler; diğerleri de müteşâbihtir/araştırılarak manaları bilinecek olan tabiat kanunlarıdır. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu açıklamak için ondaki müteşâbihâyetlerin peşine düşerler. Halbuki onun açıklamasını ancak Allah ve “ona inandık, hepsi Rabbimiz tarafındandır” diyen ilimde yüksek payeye erişenler bilir. Ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.
        ZÜMER 23 Allah, mana ve lafızları birbiriyle uyumlu ve ikili anlatımlı kitabı, sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rabblerine saygı duyanlar onu okuyup dinleyince tüyleri ürperir. Sonra bütün benlikleri ve kalpleri Allah’ı anmaya yumuşar. İşte bu kitap, Allah’ın doğru yoludur. Onunla, dileyenleri doğru yola iletir. Allah kimi saptırırsa, artık ona doğru yolu gösterecek hiçbir kimse yoktur.
        FUSSİLET 53 Onlara dış âlemdeki ve kendi içlerindeki âyetlerimizi/doğa kanunlarını göstereceğiz. Böylece Kur’ân’ın gerçek/hak olduğunu anlayacaklardır. “Rabbinin her şeye tanık olması onlara yetmiyor mu?”
        TAHA 114 Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Kur’ân sana vahyedilirken, vahiy bitmeden önce tekrarlamakta acele etme ve “Rabbim, ilmimi arttır!” de!
        MÜZZEMMİL 20 Hiç şüphen olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle yapıyor. Allah, gece ve gündüz olanları ölçüp biçiyor. Sizin onu sayamayacağınızı bildiği için, sizin tövbenizi kabul etti. Artık Kur’ân’dan kolayınıza geleni okuyunuz. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmınızın Allah’ın lütfundan bir şeyler aramak için gurbete çıkacağını, diğer bir kısmının da Allah yolunda savaşacaklarını bildi. O halde Kur’ân’dan kolay geleni okuyunuz. Namazı kılınız. Zekâtı veriniz. Güzel bir ödünçle Allah’a ödünç veriniz. Kendiniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah’tan af dileyin. Şüphesiz Allah çok affedendir; çok merhamet sahibidir.
        İSRA 106 Biz onu Kur’ân olarak, insanlara ağır ağır okuman için, bölüm bölüm ayırdık ve peyderpey indirdik.
        AİL İMRAN 7 Sana kitabı indiren O’dur. Onun bazı âyetleri muhkem/anlamları tam bilinen olduğundan kitabın esasını teşkil ederler; diğerleri de müteşâbihtir/araştırılarak manaları bilinecek olan tabiat kanunlarıdır. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu açıklamak için ondaki müteşâbihâyetlerin peşine düşerler. Halbuki onun açıklamasını ancak Allah ve “ona inandık, hepsi Rabbimiz tarafındandır” diyen ilimde yüksek payeye erişenler bilir. Ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.
        ALİ İMRAN 8 Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra, kalplerimizi haktan bir daha saptırma ve bize rahmetini bağışla, gerçek lütuf sahibi sensin.
        TEVBE 111 Allah müminlerden, mal ve canlarını, kendilerine verilecek cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. Bu, Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da Allah üzerinde hak bir vaaddir. Sözünde Allah’tan daha vefalı kim var? O halde, O’nunla yaptığınız bu alışverişten dolayı müjdeler olsun size! İşte bu, büyük bir kazançtır.
        ——————————————-

        DAHA ÖNCEKİ KİTAP EHLİ

        KASAS 51 Andolsun ki, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü birbiri ardınca yetiştirmişizdir.BAYRAKTAR

        KASAS 52 Kendilerine daha önceden kitap verdiklerimiz, Kur’ân’ainanırlar.BAYRAKTAR

        KASA 53 Kur’ân onlara okunduğu zaman, “Ona inandık, doğrusu o, Rabbimizden gelen gerçektir. Şüphesiz biz, daha önceden Müslüman olmuş kimseleriz” derler.BAYRAKTAR

        KASAS 54 İşte onlara, sabretmelerinden dolayı, ödülleri iki kat verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan da verirler.BAYRAKTAR
        ŞUARA 192 Şüphesiz Kur’ân, âlemlerin Rabbinin indirmesidir.
        ŞUARA (193-195) Kur’ân’ı, Rûhulemîn/Cebrâil, uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine indirmiştir.
        ŞUARA 196 Kur’ân, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.
        ŞUARA 197 İsrâiloğullarının bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?
        AHKAF 10 De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer Kur’ân, Allah katından olduğu halde siz onu tanımamışsanız, İsrâiloğuları’ndan bir tanık da bunun benzerini görüp inanmış iken siz inanmaya tenezzül etmemişseniz, durumunuz nice olur? Allah, zâlim toplumu doğru yola iletmez.”

        AHKAF 11 İnkâr edenler, inananlar hakkında şöyle dediler: “Eğer Muhammed’in getirdiği iyi olsaydı, biz onlardan önce inanırdık.” Bununla amaçlarına ulaşamayınca da, “Bu, eski bir uydurmadır” dediler.

        AHKAF 12Kur’ân’dan önce Mûsâ’nın kitabı, rehber ve rahmet olarak vardı. Bu da onu doğrulayıcı bir
        kitaptır. Zulmedenleri uyarmak ve iyi iş yapanları da müjdelemek için Arapça olarak indirilmiştir.

        Ala 18 Bu hüküm elbette ilk sahifelerde de vardır.
        ANKEBUT 29/44 Allah, gökleri ve yeri bir amaç uğruna yarattı. Bunda, inanacaklar için bir ders vardır.
        ENAM 6/91 Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a aittir. Bunca delilden sonra hakikati inkâr edenler, başka güçleri Rabbleri ile denk tutarlar.
        MAİDE 15 Ey kitap ehli! Peygamberimiz, kitaptan gizlediklerinizin çoğunu açıklamak üzere size geldi; birçok kusurunuzdan da vazgeçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap gelmiştir.
        ANKEBUT 29/46 Zulmedenleri/şirk koşanları hariç, kitap ehli ile en güzel bir şekilde tartışınız ve “Bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim tanrımız da, sizin tanrınız da birdir. Biz O’na teslim olmuşuzdur” deyiniz.
        ZÜMER 39/18 Sözleri dinleyip en güzeline uyanları müjdele. İşte Allah’ın doğru yola ulaştırdığı bunlardır. Gerçek akıl sahipleri de bunlardır.
        ZÜMER 39/(55-56) “Siz farkında olmadan ansızın başınıza azap gelmeden önce, Rabbinizden size indirilen en güzel kitaba uyunuz ki, hiçbir insan, “Allah’a karşı aşırı gittiğim, küçümseyenlerden biri olduğum için yazıklar olsun bana!” demesin.
        ALİ İMRAN 3/81 Allah, peygamberlerden şöyle söz almış ve “Bakın size kitap ve hikmet verdim, şimdi yanınızda bulunanı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?” demişti. Onlar da, “Kabul ettik” dediler. “O halde tanık olunuz, ben de sizinle beraber tanık olanlardanım” dedi.
        NAHL 16/24 Onlara, “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman; “Öncekilerin masallarını” derler.
        NAHL 16/30 Sakınanlara, “Rabbiniz ne indirdi?” dendiğinde, “iyilik” derler. Bu dünyada iyi davranışlara iyilik vardır. Âhiret yurdu ise daha iyidir. Sakınanların yurdu ne güzeldir!
        FURKAN 24/4 İnkâr edenler, “Bu Kur’ân, Muhammed’in uydurduğu bir yalandır. Bu uydurmada ona başka bir topluluk da yardım etmiştir” dediler. Kâfirler, bu sözleriyle haksızlık edip yalan söylemişlerdir.
        BAKARA 2/106 Biz, daha iyisini veya benzerini getirmedikçe bir âyeti ortadan kaldırmayız veya unutturmayız. Allah’ın her şeye gücü yettiğini bilmez misin?
        İSRA 17/107 De ki: “Kur’ân’a ister inanın, ister inanmayın; şu bir gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilenlere okunduğunda, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar.”
        İSRA 17/108 Derler ki: “Rabbimizi noksan sıfatlardan uzak tutarız. Rabbimizin vaadi mutlaka yerine getirilir.”
        İSRA 17/109 Ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Kur’ân onların saygısını arttırır.
        ARAF 7/157 Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılmış bulacakları ümmî/annesinden doğduğu gibi saf peygambere uyarlar; peygamber onlara iyiliği emreder, kötülükten alıkoyar, güzel şeyleri onlara helâl kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarındaki ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri kırıp atar. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
        BAKARA 2/146 Kendilerine kitap verdiklerimiz, peygamberi, çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizler.
        ENAM 20 Kendilerine kitap verdiklerimiz, Peygamberi kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyan edenler var ya, işte onlar inanmazlar.
        HAC 22/78 Allah yolunda, hakkını vererek cihad ediniz! Sizi O seçti. Din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; ceddiniz İbrâhim’in dininde de böyleydi. Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, Allah gerek daha önce gelmiş kitaplarda, gerekse Kur’ân’da, size Müslümanlar adını verdi. Öyleyse namazı kılınız, zekâtı veriniz ve Allah’a sımsıkı sarılınız! O, sizin dostunuzdur. Ne güzel dosttur; ne güzel yardımcıdır!
        BAKARA 2/142 Bazı dar kafalı insanlar, “Şimdiye kadar uydukları kıbleden onları vazgeçiren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu da batı da Allah’ındır; O, dileyeni doğru yola iletir.”
        YUNUS 37 Andolsun, onların olgularında akıl sahipleri için pek çok ders vardır. Kur’ân, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat Kur’ân, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan; iman eden toplum için bir rahmet ve bir rehberdir.
        YUSUF 111 Andolsun, onların olgularında akıl sahipleri için pek çok ders vardır. Kur’ân, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat Kur’ân, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan; iman eden toplum için bir rahmet ve bir rehberdir.
        ENAM 105 Onlar, “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kur’an’ı) açıklayalım diye âyetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.[189] * ENAM YÜZBEŞİN İZAHI(( Peygambere gönderilen vahyin karşısında hayretlere düşen müşrikler, “Sen ders almış okumuşsun, yoksa bu okuduğun Kur’an âyetleri ümmî birinin işi değil”, diyorlardı.))
        BAKARA 2/89 Daha önce kâfirlere karşı zafer isterlerken, kendilerine Allah katından, yanlarındakilerini doğrulayan bir kitap gelip de öğrendikleriyle karşılaşınca inkâr ettiler. İşte Allah’ın laneti böyle inkârcılaradır.
        BAKARA 2/101 Onlara, yanlarındaki kitabı doğrulayan peygamber geldiği zaman, kendilerine kitap verilenlerden bir grup, güya hakikati bilmiyorlarmış gibi, Allah’ın kitabını arkalarına atarak ondan yüz çevirmişlerdi.
        ARAF 152 Buzağıyı tanrı edinenler var ya, yakında onlara Rablerinin gazabı ve dünya hayatında bir zillet ulaşacaktır. Biz, iftiracıları böyle cezalandırırız.
        BEYYİNE 5 Oysa kendilerine, dini yalnız Allah’a halis kılıp O’nu birleyerek Allah’a kulluk etmeleri, namazı kılmaları, zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte doğru din budur.

        HUD 1 Elif, lâm, râ. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri önce sağlam kılınmış, sonra da detaylandırılıp açıklanmış bir kitaptır.
        HUD 2 “Allah’tan başkasına kesinlikle kulluk etmeyiniz. Şüphesiz ben size Allah’tan gelen bir uyarıcıyım; bir müjdeciyim.”
        MAİDE 15 Ey kitap ehli! Peygamberimiz, kitaptan gizlediklerinizin çoğunu açıklamak üzere size geldi; birçok kusurunuzdan da vazgeçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap gelmiştir.
        NOT MAİDE 15 COK İYİ ANLAMAYA CALIŞALIM KİTAP EHLİDİYOR GİZLEDİKLERİ AYETLERİN BİR BÖLÜMÜNÜ AFFETTİGİNİ BİR BÖLÜMÜNÜDE KURANDAN KENDİLERİNE KENDİ KİTAPLARINDA OLANLARRIDA AYNEN KENDİLERİNE OKUMUŞ YANİ KURAN IN İÇİNDE ÖNCEKİ PEYGAMBERLERİN EL KAVL YANİ VAHYİ YANİ AYETİTLERİ KENDİLERİNE OKUNMUŞ
        ———————————
        Allah varsa ancak tanım yapılabilir allah varsa ancak anlam söz konusudur allah olmadan her şey bir hiçtir her şey bir boştur allah yoksa bütün tanımlar bütün anlamlar kişisel olmaktan öteye geçemiyor
        Ahlaki davranışların yaradılıştan verilmiş olduğu düşüncesi dinin aleyhinde değil aksine dini desdekleyen bir kesin anlayıştır allahın insanlardan bazı ahlaki davranışlar isteyip erdemli olmalarını beklerken onları bu davranışlarında uygunsuz bir yaratılış üzerine var etmesi düşünülemez

        BAKARA 2/31 Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra o varlıkları ve nesneleri meleklerin karşısına çıkarıp “Görüşünüzde doğru iseniz, bunların adlarını bana söyleyiniz” dedi.
        MÜLK 67/14Hiç, yaratan bilmez mi? O, en ince işleri bilmektedir ve her şeyden haberdardır.
        ALİ İMRAN /191 Aklı selim sahipleri ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler ve şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Sen bunu, boşuna yaratmadın; seni noksan sıfatlardan uzak tutarız. Bizi cehennem azabından koru!”
        ENBİYA 21/16 Bir de şunu iyi bilin ki gökleri ve yeri, bu ikisi arasında var olan herşeyi amaçsız, anlamsız bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.
        ENBİYA 21/17 Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, herhalde bunu kendi tarafımızdan edinirdik. Biz, bunu yapanlardan değiliz.
        ——————————-

        29 O (Allah) ki, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yarattı. Sonra (kudret ve iradesiyle) göğe yönelip, onları da yedi (kat) gök olarak düzenledi. Ve o, Alîm’dir (herşeyi en iyi bilendir).
        30 Ve Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife kılacağım.” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu.
        31 Ve (Allah), Âdem’e, (Allah’ın) isimlerinin hepsini (bu isimlerdeki hikmetleri) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: “Haydi sadıklardan iseniz bunları isimleri ile bana haber verin (söyleyin).”
        32 (Melekler): “Seni tenzih ederiz.” dediler. “Senin bize öğrettiğinden başka (hiç) bir ilmimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, Alîm’sin (en iyi bilensin), Hakîm’sin (hikmet sahibisin).”
        33 (Allah): “Ey Âdem! Bunları onlara, isimleriyle haber ver (bildir).” dedi. Âdem onları isimleriyle onlara bildirdiği zaman (Allah, meleklere): “Ben size demedim mi, muhakkak ki Ben, göklerin ve yerin bilinmeyenlerini bilirim.Ve sizin açıkladığınız ve (içinizde) gizlemiş olduğunuz şeyleri de bilirim ?” dedi.
        34 Ve meleklere: “Âdem’e secde edin.” dediğimiz zaman İblis hariç, (onlar) hemen secde ettiler. (İblis) direndi ve kibirlendi. Ve kâfirlerden oldu.
        35 Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin, cennette yerleşin. Oradan (oradaki yiyeceklerden) dilediğiniz yerden bol bol yeyin. Ve bu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz.”
        36 Fakat şeytan, ikisinin (ayağını) oradan kaydırdı. Böylece ikisini de içinde oldukları şeyden (ni’metten) çıkardı. Ve: “Birbirinize düşman olarak (dünyaya) inin. Sizin için (belli) bir zamana kadar yeryüzünde oturma ve faydalanma (geçimini temin etme) vardır.” dedik.
        37 Sonra Âdem, Rabbinden kelimeleri telakki etti (öğrendi) (ve Rabbine tövbe etti.). Bunun üzerine (Allah), onun tövbesini kabul buyurdu. Muhakkak ki O, Tevvab’tır (tövbeleri kabul edendir), rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).
        38 Biz dedik ki: “Hepiniz oradan (aşağıya) inin. Benden size mutlaka hidayet gelecektir. O zaman kim hidayetime tâbî olursa, artık onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.”
        39 Ve inkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar ateş ehlidir, orada ebedî kalacak olanlardır.
        40 Ey İsrailoğulları! Sizi ni’metlendirdiğim o ni’metimi hatırlayın ve ahdimi yerine getirin. Ve (böylece) Ben de size olan ahdimi yerine getireyim (sizleri vaadettiğim cennetime alayım). Ve(ahdinize sadık kalmakta) artık sadece benden korkun.
        41 Sizin yanınızda olanı (Tevrat’ı) tasdik edici olarak indirdiğim şeye (Kur’ân’a) îmân edin ve O’nu inkâr edenlerin ilki siz olmayın. Ve âyetlerimi az bir bedelle satmayın. Ve artık sadece Bana karşı takva sahibi olun.
        42 Ve hakkı bâtıl ile karıştırmayın (örtmeyin) ve hakkı gizlemeyin. Ve (çünkü) siz biliyorsunuz.
        43 Ve namazı kılın (ikame edin) ve zekâtı verin. Ve rükû edenlerle beraber rükû edin.

        KORKUSUZ

        Allah varsa ancak tanım yapılabilir allah varsa ancak anlam söz konusudur allah olmadan her şey bir hiçtir her şey bir boştur allah yoksa bütün tanımlar bütün anlamlar kişisel olmaktan öteye geçemiyor
        Ahlaki davranışların yaradılıştan verilmiş olduğu düşüncesi dinin aleyhinde değil aksine dini desdekleyen bir kesin anlayıştır allahın insanlardan bazı ahlaki davranışlar isteyip erdemli olmalarını beklerken onları bu davranışlarında uygunsuz bir yaratılış üzerine var etmesi düşünülemez

        BAKARA 2/31 Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra o varlıkları ve nesneleri meleklerin karşısına çıkarıp “Görüşünüzde doğru iseniz, bunların adlarını bana söyleyiniz” dedi.

        MÜLK 67/14Hiç, yaratan bilmez mi? O, en ince işleri bilmektedir ve her şeyden haberdardır.

        ALİ İMRAN /191 Aklı selim sahipleri ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler ve şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Sen bunu, boşuna yaratmadın; seni noksan sıfatlardan uzak tutarız. Bizi cehennem azabından koru!”
        ENBİYA 21/16 Bir de şunu iyi bilin ki gökleri ve yeri, bu ikisi arasında var olan herşeyi amaçsız, anlamsız bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.

        ARAF 7/10 Doğrusu biz sizi yeryüzünde yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!

        ARAF 7/11 Andolsun sizi yarattık, sonra size biçim verdik ve sonra da meleklere, “Âdem’e secde edin” dedik. İblîs’in dışındakiler secde ettiler; o secde edenlerden olmadı.

        ARAF 7/12 Allah şöyle buyurdu: “Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan neydi?” İblîs, “Ben ondan üstünüm; çünkü beni ateşten, onu çamurdan yarattın” dedi.

        ARAF 7/13 Allah, “Öyle ise, oradan in! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın” buyurdu.

        ARAF 7/14 İblîs, “Bana, insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver” dedi.

        ARAF 7/15 Allah, “Haydi, sen mühlet verilenlerdensin” buyurdu.

        ARAF 7/16 İblîs, “Öyle ise beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım” dedi.

        ARAF 7/17 “Sonra onlara elbette önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulamayacaksın” dedi.

        ARAF 7/18 Allah şöyle buyurdu: “Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki onlardan sana kim uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım.”

        SAD 38/79 İblis, “Ey Rabbim! Tekrar diriliş gününe kadar, bana süre ver” dedi.

        SAD 38/(80-81) Allah, “İşte o belli vaktin geleceği güne kadar sen süre verilenlerdensin” dedi.

        SAD 38/(82-83) İblis, “Senin şanına andolsun ki ihlaslı kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi.

        SAD 38/84 Allah, “Gerçek budur ve ben gerçeği söylerim.”

        SAD 38/85 “Elbette, sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım” dedi.
        SAD 38/86
        RUM 30/6 Bu, Allah’ın verdiği sözdür. Allah, verdiği sözden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler.

        ZÜMER 39/20 Fakat Rabblerine saygı duyanlar için, üst üste yapılmış, altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Bu, Allah’ın vaadidir. Allah, verdiği sözden dönmez.

        ALİ İMRAN 7/9 Rabbimiz! Geleceğinde şüphe olmayan bir günde, insanları mutlaka toplayacak olan sensin. Allah, asla sözünden dönmez.

        RUM30/6 Bu, Allah’ın verdiği sözdür. Allah, verdiği sözden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler.
        111111111111111111111111111
        (2-5) Rumlar, en yakın yerde yenildiler. Onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde yeneceklerdir. İş, eninde sonunda Allah’a aittir. İşte o gün, inananlar, isteyene yardım eden Allah’ın yardımına sevineceklerdir. Allah, güçlüdür; merhamet sahibidir
        RUM30/6 Bu, Allah’ın verdiği sözdür. Allah, verdiği sözden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler.
        İYİ DÜŞÜNCELER

      • bir kul dedi ki:

        Hasan efendi

        NOT KAİNATTA İNSAN OGLUNUN DIŞINDA HİÇ BİR SORUN YOKTUR SORUN İNSANIN
        İMTİHAN GEREGİ ÖZGÜR YARATILDIGINDAN KAYNAKLANIYOR
        ORTADOGUNUN DURUMU
        KURANLA BAGDAŞMADIGINDAN BU HALDEDİR SANA TAVSİYEM ASLAVE ASLA GÖRDÜKLERİNİ DİNE BAGLAMA BU DURUMU KURANI COK GÜZEL BİRŞEKİLDE OK VE ONUN AMCININ GAYESİNİN İNSANI MUM GİBİ YAPMAK DEGİL KENDİSİNİN KENDİ ÖZ İRADESİ İLE YOLUNU SEÇMESİNİ İSTEMEKTEDİR YOKSA ALLAH KULUNUN NEFSİNİ ELİNDEN CEKİP ALIRSA BİR ROBOTTAN FARKI KALMAZ VE İMTİHANI GEREKTİRECEK BİR ORTAM DA OLMAZDI HİÇKİMSE MAL MÜLK VEDE MAKAM MEVKİ İÇİN FESAT CIKARAMAZDI
        FİRAVUNLAŞAMAZDI SÖMÜREMEZDİ FAİZ YİYEMEZDİ HARAM MAL ELDE EDEMEZDİ HAKSIZLIK YAPMA YADA ADALETLİ OLMAK İÇİN CABA HARCAYAMAZDI 60 YADA 100 YIL İÇİN HAYATINI GECE VE GÜNDÜZ CALIŞMAK VE EGLENMEK YADA TATİL YAPMAK GİBİ BİRDURUMU OLAMAZDI BİNAYAPAMAZDI ARABA ÜRETEMEZDİ İNSAN OGLUNUN DIŞINDA KAİNATTA BUNLARI YAPABİLEN BİR CANLI VARMI BİR DÜŞÜN İMTİHAN AKLEDE BİLEN BİRİ İÇİN OLABİLİR

        2:242 – İşte akıllarınız ersin diye, Allah size âyetlerini böylece açıklıyor.

        YUSUF 104. AYET Halbuki sen bunun karşılığında onlardan bir ücret istemiyorsun. Kur’ân, âlemler için ancak bir öğüttür.
        YUSUF 105. AYET Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki, onlardaki delillerden yüzlerini çevirip geçerler.

        NAHL 8. AYET Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve süs için yarattı. Bilmediğiniz nice şeyler yaratmaktadır.
        NAHL 9. AYET Yolun doğrusu Allah’ındır. Yolun eğrisi de vardır. O, dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.
        NAHL 10. AYET Gökten size su indiren O’dur. İçeceğiniz ondandır, hayvanları otlattığınız bitkiler de onunla biter.
        NAHL 11 AYETAllah, o su ile size ekinler, zeytinler ve hurma ağaçları, bağlar ve her türlü ürünü yetiştirir. Düşünen topluma bunda ders vardır.
        NAHL 12. AYET Geceyi, gündüzü, güneşi, ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar onun buyruğuna boyun eğmektedir. Aklını kullananlara bunda dersler vardır.
        NAHL 13. AYET Yeryüzünde rengârenk şeyleri de sizin için yaratmıştır. Öğüt alacak topluma bunda ders vardır.
        NAHL 14. AYET Taze et yemeniz, takındığınız süsleri elde etmeniz, Allah’ın bol nimetlerinden faydalanmanız ve şükretmeniz için gemilerin de yara yara gittiğini gördüğün denize boyun eğdiren de O’dur.
        NAHL 15. AYET 15,16. Sizi sallar diye yeryüzüne sabit dağlar, ırmaklar ve doğru yolda olasınız diye yollar ve işaretler yerleştirdi. Onlar yıldızlarla da yol bulurlar.
        NAHL 16.,17AYET Yaratan, yaratmayana hiç benzer mi? Düşünüp anlamaz mısınız?
        NAHL 18. AYET Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, asla böyle bir işin altından kalkamazsınız! Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
        İYİ DÜŞÜNCELER

      • yeryuzuinsani dedi ki:

        Hasan bey merhaba,
        Temenni, endişe ve doğru bilgi arama çabanıza yürekten katılıyorum. Aklı olan bir insan herşeyi sorgulamalı ve bizlerde bu amaçla bu ve benzeri platformlarda doğruyu bulma adına araştırıyor, soruyor ve sorguluyoruz. Şunu öğrendimki biz dini yanlış kaynaklardan ve en kötüsü geleneklerden öğrenmiş o şekilde yaşamaya çalışmışız. Burada bu konuyu detaylandırmayacağım şahsınızda sizin gibi doğruyu öğrenmeyi isteyen arkadaşlara nacizane tavsiyem kuranı doğru bir kaynaktan öğrenmek olacak. Bu konuda Hakkı Yılmaz beyin internetteki videoları şahsen bana oldukça ışık tuttu ve islam konusunda kuran konusunda tüm ezberlerimi bozdu diyebilirim. Doğru bildiğimiz herşeyin yanlış olduğunu öğrendim. Kesinlikle tavsiye ederim kafanızdaki soruların birçoğuna cevap bulacağınıza inanıyorum.
        Selamlar

  4. toprak2012 dedi ki:

    lehçe şive farklarından dolayı arındırılmış resmi musafla aynı olmasını sağlamıştır hz osman bunun dışındakiler sizin gibi lerin uydurmaları peygamber efendimiz döneminde kaç kişinin gelen ayetleri ezberlediğini nasıl kayıt altına alındığını bilmeden veya ..bilmemekten gelerek alaha savaş açıyosunuz .baya cesur sunuz..yazık olmuş size

    • MaMaLi dedi ki:

      toprak!hayır cesur değiliz!eğer cesur olsaydık,amca,hala,dayı,teyze,kız ve kadınları,en yakın,arkadaşların 9 yaşındaki kızlarını becerirdik.

  5. bekir oflaz dedi ki:

    kuranı anlamadan bir kısmı ile yorumlamaya çalışanların vay haline…

    • ASLAN ALi dedi ki:

      Hepsi zaten MUTHIS Bir hikaye…sen de KURBANSIN Cevren deki KADINLAR KIZLAR DA inanmayanlar da Dusman ….

    • MaMaLi dedi ki:

      Bekir oflaz!sen kuran,yazmasını öğren sonra anlarsın bak kuranı diye yazılmaz(kuran-ı kerim)diye yazılır oki önce yazmasını öğren sonra anlarsın.

  6. cardebuan dedi ki:

    Hmm yazı ve yorumlar gerçekten çok ilginç. Arkadaslar ben bu yasıma kadar her ramazan oruclarımı kacırmadan tuttum geçen seneye kadar sabah namazına camiye giderdim ta ki bu akp liler başa gelene kadar, ama iyi de oldu gözüm açıldı sanki eğer din buysa ve ya bunlar dindarsa ben zıt kutubum dedim kendi kendime 😀
    Ve sorgulamaya mantık aramaya basladım, bunu insanlarla paylastıgımda hepsi bana ” boyle düsünme, günah sen anlayamazsın,” dedi hepsi cok sacma geliyo simdi bana, yok sag omuzda bir melek sol omuzda bi melek biri günahları biri sevapları yazıyor, yunan mitolojisine gülüyordum üniversitede ama hayatıma dısarıdan bi gözle bi baktımda bende islami mitolojik hikayelerle büyümüşüm…
    büyüklerimiz onları anlatırken tüylerimiz diken diken olurdu ne sacma seyler geliyor smdi.
    Anlamdaıgım ve ya degistirilmiş olması muhtemel kısım ise şu hac meselesi. Tamamen arap milliyetçiligi. Yaptıkları hesaba göre zengin olanlara farz kılınmış, para biriktiriyorsun, yeteri kadar biriktirince kalkıp Arabistana gidiyorsun para verip otelde,handa kalıyorsun, orada yiyip içiyorsun, alısveris yapıyorsun birde üstüne para verip hayvan satın alıp kurban ediyorsun bu kurbanında etini, postunu hiç tanımadıgın ARAP insanlara bagıslıyorsun :)))
    Bence Milliyetçi bi arabın uydurması cok muhtemel 😉
    Din ve vicdan özgürlügü vardır, eğer inanç varsa bence yaratıcı ile insan arasında kalpten yaşanır bunun icin kalkıp araplara para sacmaya gerek yok…
    Ve duaların türkce edilmesi taraftarıyım arapca edilince anlamınıda anlamıyorsunuz ey cehalet, uyan öfkelenme, aydınlan! Matbaayı gavur icadi diyip yasaklatan zihniyeti devam ettirme!!! Arapça daha sevapmış :))
    Sen doğru insan olduktan sonra hristiyan,musevi,musluman olmussun bir farkı yok ve ya bir ateist cevresine kötülük etmeyen biri bence eğer varsa bu üç kagıtcı, baskasını düsüncelerinden dolayı öldürmekten cekinmeye,cahil, görgüsüz, insanlıktan nasibini almamış cemaatçi tayfadan cok daha iyi şartlarda yaşar öteki dünya var ise.
    Bu arada öteki dünyaya giderken yanınıza oboloslarınızı almayı unutmayın ey cemaati müslüm, kayıkcı charon sizi karşı kıyıya geçirmeyebilir 😉

    • Cenk dedi ki:

      Bu kadar uzun yazmışın ama senin zihniyetini şu “Arkadaslar ben bu yasıma kadar her ramazan oruclarımı kacırmadan tuttum geçen seneye kadar sabah namazına camiye giderdim ta ki bu akp liler başa gelene kadar, ama iyi de oldu gözüm açıldı sanki eğer din buysa ve ya bunlar dindarsa ben zıt kutubum dedim kendi kendime :D” paragraftan anlamak zor değil. Ramazanda oruçlarını kaçırmıyormuş(muş) şimdi sorguluyormuş(muş). Sen acaba gerçekten ramazanda orucunu tuttun mu? İnsanları kandırmak için yapmadığınız bir işlevi bile yapmış gibi lanse ediyorsunuz . Sanki biz orucu akp için tuttacağız. Ne kadar saçma bir anlayış! Hangi dinden olursa olsun tek RAB’a inan insanlara saygım sonsuz, onların dinine saygım sonsuz ama ateistlik gibi ruh bozukluklarına saygı duymuyorum. Ateist arkadaşlarım oldu ama çocukların ruhsal bozukları vardı, çoğu dünyasından bezmiş, hayatı sadece seks ve alkolden ibaret sanan zavallı insanlar anne ve babalarının gözleri önünde eriyip bitti. Kimisinin genç yaşında alkollü girdiği duşta ayağı kaydı öldü, kimisinin saçları döküldü kanser oldu akabinde acı çekerek öldü. Gözlerimle gördüm bu insanların başına gelenleri. Hep dedikleri bir şey vardı “Karıyı tattık,alkolü tattık ölümü tatmadık” … Hep ölümle ve yaratıcı ile dalga geçiyordular sonu ne oldu? Genç yaşta anlamsızca, tuhaf ölümler. Arkasında ana baba gözyaşı. Hak ettiler mi? Yaratıcı ben değilim ama gördüklerim sonucu yaptıklarının cezasını buldular. Belki RAB’ı görmedim ama varlığını her daim hissetmeme vesile olan olaylar yaşadım. Bir işaret, bir uyarı en çıkmaz anlarımda uyarı. Bir insanın gözünde perde yoksa bunları rahatlıkla görür.Şu an 5 vakit namaz kılmıyorum, hac’a gitmedim, bu yaşıma kadar oruçları bile düzenli tutmadım, camiiye gittiğim sayılıdır, dindar biride olduğum söylenemez ANCAK ALLAH’ın varlığını ve birliğini ASLA inkar etmedim, ETMEMDE. YARATICININ KATINA her suçtan çıkayım ama İNKARCILIK’tan çıkmayım. Sizleride ciddi anlamda ALLAH ISLAH ETSİN.

      • sarp mustafa dedi ki:

        “Sen acaba gerçekten ramazanda orucunu tuttun mu? İnsanları kandırmak için yapmadığınız bir işlevi bile yapmış gibi lanse ediyorsunuz .”

        Sen tanrı mısın? Adamın kalbinin içini açıp baktın mı? Sizleri gören adam müslüman olmaz. Bilmediğin bişeyi görmediğin emin olmadığın bir şeyi sanki biliyormuş gibi iftira çabasındasın. Demekki neymiş sizin şu kalpten yürekten inanma olayınız büyük hatalar barındırıyormuş. Allah’a kitaba da aynı kalple inandığınıza göre…

        Gördüğüm tek birşey var, nekadar müslümanım diye geçinen ve yorum yapan varsa 1 tanesi bile fire vermemiş alayı saçmayıp durmuş. Müslümanlığın bir diğer özelliği de bilmesende biliyomuş gibi konuş herhalde. Soru soruluyor kendisine, adam sorudan alakasız cevaplar hikayeler anlatma yoluna gidiyor. Ben ateist değilim. Sizin gibi de müslüman olmaz olsun.
        Ayrıca Senin çevre de baya bir garipmiş, herhalde ne kadar ateist varsa onlarla takılmışsın ki ne kadar arkadaşa sahipsen ateistmiş ve ölmüşler. Cenabetlik sende olmasın?

      • MaMaLi dedi ki:

        Cenk!rap,tevrat da geçer))aynen müslümanları”selamun aleyküm”gibi,yahudiyi,taklidden,ne utanır müslüman,nede,taklidden vaz geçer)gelelim oruca!peygamberiniz,neden,hayatında 8 oruç tuttu?neden ilk orucunu,52 yaş civarındayken tuttu?neden,oruçunu,aralık,ocak,şubat,aralık,ocak,şubat,aralık,ocak,3 şubat,nasip olmadı?))yani neden hep günün kısa saatlerinde tuttu?neden siz,çok bilmiş müslümanlar,haziran,temmuz,ağustor aylarında,oruç tutuyorsunuz?ki çoğunuz tutuyor taklidi yapıyorsunu da)neyse,evet bunu hiç sorguladınızmı?neden bizim peygamber hayatında 8 oruç,tuttu,neden hepsinide kış,mevsiminde tuttu diye?

  7. Geri bildirim: Kur’anın Aslı Yakıldı ve Orjinali Tahrif Edildi mi? | Ateist Cevap

  8. Güzel bir çalışma. Tebrik ediyorum. Müslümanların yorumlarını okuyunca gülmekten kendimi alamıyorum. Yazıya bir cevap yok. Çünkü bilgi yok. Eh, madem bilgi yok, onu edineyim demek de yok! Çünkü çok güzel bir vaad var. Cennete gidecek, orada onu kara gözlü, göğüsleri tomurcuklanmış huriler bekliyor. Bir iki ateistin sözünü dinleyipte bu kurduğu hayalden mahrum mu bırakacak kendini? 😀 Tabii ki hayır. Ama güneş balçıkla sıvanmıyor. Paylaşım için teşekkürler Pante

    • TARIK dedi ki:

      sayın badem bıyıklı yazıdaki çelişkiyi görmezlikten geliyorsun. Baş tarafta hz.Peygamber’in ku’an’ı uydurduğundan dolaylı olarak bahsediyor. Sonra ise kur’an’dan delillerle inanan insanların aklını karıştırmaya çalışıyor. Çok tutarsız bir tez ve sizler de bunu savaş kazanmış kahraman edasıyla alkışlıyorsunuz

      • MaMaLi dedi ki:

        Tarık!kuran-ı kerim,dediğin gibi,muhammedin,anayasasıdır,uydurmadır,çelişkiler manzumesidir,eğer yaratıcı varsa,ona atılmış en büyük iftiradır.fazla zeki olmaya gerek yok,0-6 yaş gurubu artık çözdü kuran-ı kerimi)

  9. ömer dedi ki:

    bu araştırmayı yapan acaba hiç düşünmedi mi?
    şöyleki; yararlandığı kaynaklar kitabın geçirdiği badireleri anlatıyor ve sağlam kaynaklar olduğunu araştırmayı yapan baştan kabül etmiş oluyor, göremediği husus ise durumun bütünü; acaba yorum yapanlar bu kaynakları bir yahudi bir hiristiyan ya da inançsız insanların yazdığı easerler mi olduğunu zannederek yorum yapmışlar, çünkü eserlerin tamamı islam dinine hizmet eden eserlerdir ve yazarlarının böyle rivayetler nakil ettikten sonra başka eserlerinde kitabın tahrif edilmediğini söylemeleri saçma olmaz mı? (bknz hıcr-9 tefsir-i celaleyn suyuti)demek ki tahrif edilmemiş ve korunmuştur. eğer inançlarını gözlerini kör etmiştir ondandır bütün bunlar diye kaybnakların sahibine de dil uzatacak olursak o zaman neden bu rivayetlere kitaplarında yer versinler?
    yazarın yararlandığı itgan’da geçen rivayetleri ve hadisleri henüz incelemedim inceler incelemez yazarları bu hususta ve hıcr-2 ‘de ayette geçenler arasında nasıl cevap vermişler onu da buradan paylaşırım.

  10. Ali dedi ki:

    Bu yazdiklarin Bilgisizce yazilmis seylerdir. Incilde, Kutsal Yasa´dan hic birsey noksan olmaz denmesi, Incilin icindekilere isaret degildir, Levh-i Mahfuz´a isaret oldugu anlasiliyor, tabii Allah cc daha iyi bilir.

    Ayrica, Kuran-i “tam” olarak ezberleyenlerden bahsediyorsun… Kuran´i tam olarak ezberleyenlerin sayisi, Peygamberimizin sav. Vefatinda belki azdir, cünkü henüz “cogaltilmis” mushaf pek fazla yoktu. Ama Mushaf, Mushaf ezberleyenler bir hayli coktu.

    Zaten, Peygamberimizin sav. Vefatindan kisa zaman önce hala Vahy geliyordu. Vahy geldigi sürece Kuran nasil “tam” olsun?? Ki, Kuran´in “tamamini” bilen Hafizlar az sayida diye yaziyorsun??

    Peygamberimizin sav. Vefatindan sonra Halifelerimizin gayretleri ile ve Zeyd bin Sabit r.a. Efendimizin Baskanliginda Mushaflari toplama ve Kuran´i Kitap haline getirme islemleri baslamistir.

    Kitap haline geldikten ve her eve Kuran girdikten sonra Hafizlar cogalmistir.

    Bir de Kuran´in Peygamberimizin sav. zamaninda uzun oldugu sonra kisaldigi ile ilgili Kaynaklar vermissin.

    Islam dininde Bazi Ayet´lerin tilaveti mensuh olur, yani nesh edilir, bu durum Bakara Suresinin 106. Ayetinde bildirilmistir.

    Burada bazi yorumcular, Müslüman Kardeslerimizin bilgisizce yorum yazdiklarini ifade ediyorlar…

    Aslinda, bu yaziyi yazanlarin Islam hakkinda yeterince Bilgisi olmadigi ve yarim yamalak bilgiler ile yazi kaleme aldigi ortadadir.

    • sarp mustafa dedi ki:

      Öyle aptalsınız ki arkadaşım kusura bakmayın ama inanmayan adama Kur’an dan ayetler gösterek ispat yoluna gidiyorsunuz. Gerçekten akıldan zerre kadar sahiplenememiş insanlarsınız.

  11. Cenk dedi ki:

    Rab insanların gözüne nasıl bir perde indirdi ki? Bu insanların sayısının artacağı Kur’an-ı Kerim’de belirtildiğini biliyorum. Ahir Zaman!

  12. yusuf bilge dedi ki:

    evet orijinal kuran yakıldı.bu bütün islam tarihi kaynaklarında geçer.aksi iddia edilemez.

  13. eren genc dedi ki:

    sevgili ateist kardeşlerim. anlayamayacağınız derinlikte konulara giriyor sonrada çok saçma bulduğunuzu ve güldüğünüzü falan yazıyorsunuz. inanın sizin halinize gülmek isterdim fakat üzülüyorum maalesef. bu konuyla alakalı bilgi seviyeniz o kadar düşük ki buraya yorum yazan arkadaşların sizlere cevap yazıp sizi ikna edebilmesi için 1 yıl gerekebilir bunun için kısa ve basit cümlelerle yanlıs yaptığınızı anlatmaya çalışıyorlar. islam bir yaşam biçimidir ve yorum yazan bir arkadaşın dediği gibi huri beklentisi falan değildir. o kadar aciz ki bu arkadaş huri derdi olan bu dünyada bulur huriyi gününü gün eder yarınını düşünmeden. basit bir kalıpçılık ezbercilik diyorsunuz. ezbercilik bütün hayvanlara da verilen tüm dürtülerin aktif olması mıdır sizin inandığınız şey. insanı hayvandan ayıran ayıran özellikler vardır. insan bunlarla insandır. bu hayvanı aşağılamak değildir . siz bilirmisiniz ki tüm hayvanlar zikir halindedir. yani sizden daha vefalıdırlar. belki benden de . ahhh yazık görmeyen gözlere yazık bizlere .

    • ASLAN ALi dedi ki:

      YAZIK Ki ne yazik….Sen kendin olmayi becer….Adam ne meshur bak sen ben hala konusuyoruz….Bir yerde bir kotuluk SAHTEKARLIK OLdugunda da susuyoruz…seytan ta tas atiyoruz…Allaha emanet ediyoruz isimize geldigi gibi dumen uyduruyoruz…CALAN cok ammaaaaaaa konusan yok…NASIL OLSA Allah bilir….

    • sarp mustafa dedi ki:

      Hangi hayvanla oturup yanyana zikir ettiniz? Merak içerisindeyim…

    • MaMaLi dedi ki:

      Eren,zikir eden bir hayvan delilin varmı?yada namaz kılan bir hayvan delilin?bende var))cuma günü,camiler doluyor,cuma akşam namazı boş))her halde allahı zikretmekden cuma akşam namazını kazaya bırakıyorlar)))

    • Özüne Dön dedi ki:

      Sen de ,bu cümleleri kurmuşsun ya genç
      TarikatlaR VE ZİKİRLERİ BENDEN UZAK DURUN LÜTFEN.
      ARAPLARIN,DİLİ,DİNİ,KÜLTÜRÜ Ve o Kutsallık verdiğiniz Arapça yazıları sizlerin olsun
      Ben Güzel Tengrimle çok mutluyum.

      • bir kul dedi ki:

        Ben Güzel Tengrimle çok mutluyum. DEMİŞSİN

        2/256 Dinde zorlama yoktur. Artık doğru, yanlıştan ayrılmıştır. O halde tâğûtu/insanı Allah’tan uzaklaştıran her şeyi inkâr edip Allah’a inananlar, hiçbir zaman kopmayacak en sağlam kulpa tutunmuşlardır. Zira, Allah her şeyi işitendir; her şeyi bilendir

        SANA Tengrinle MUTLU YILLAR ve mut ömürler dilerim

  14. Ya Allah Ya .Muhammed Ya Ali dedi ki:

    Yazıyı yazanla aynı mezhep aynı dindenmiyim bilemem ama yazının bazı yerler dogrudur kur-an 6666 ayetten oluşur ama bugunkü Kur-anda 6000 ayet var 666 ayet çıkarılmıştır ayrıca osmanın devrinde kuran yakılmış ve kendi lehine göre düzenlerek ayetler çıkarılmıştır

    gerçek incilde barbados incilidir vatikanda papanın özel kütüphanesinde saklanmaktadır papa hariç kimse elleyemez ve okuyamaz

    • bilal dedi ki:

      Ya Allah,Ya Muhammed,Ya Ali ” diyen Zat; Diyorsun ki kur’an,6666 ayetten oluşur.Ama bugünkü
      kur’an’da 6000 ayet vardır,diyorsun. Allah’mı 6666 ayet gönderdim diyor ? Hz.Muhammed’mı
      bu kadar ayet vardır diyor ? Yok öyle bir şey ; Kur’an dan hiç haberin olmadığı bellidir.
      Ayetleri değerlendirirken farklı görüşler ortaya çıkmıştır.Ama ayetlerin tamamında veya kur’an-ın
      umumunda hiç bir ihtilaf yoktur.Yani Kur’an da eksik tek bir ayet yoktur,bu konuda islam bilginle-
      ri arasında hiç bir ihtilaf mevcut değildir.KONU şöyledir; 1- Kur’an-ı açtığımızda ayetlerin yerini
      tayin eden yuvarlak işaretler vardır.İşte bazı alimlere göre,bu iki yuvarlak arasındaki ifadeler
      ayettir.Fakat bazı alimlere göre,bu iki yuvarlakların aralarıdaki ifadelerin bazısı bir ayet değil,iki
      veya daha fazla ayettir. 2-Bazı alimler,surelerin başındaki besmeleyi,sure ile bir bütün olarak
      saydıkları halde,bazıları ise,besmeleyi ayrı bir ayet olarak saymışlardır.Kur’an ve sahih sünnete
      ayetlerin sayısı belirtilmediğinden dolayı,ayetlerin sayısında değişik yorumlar olmuştur.Yoksa
      kur’an-ın tamamında veya ayetlerin kendilerinde eksiklik,anlaşmazlık veya bir terslik söz konusu
      değildir.Ayet;kur’anı Kerim’de geçen her bir cümlenin adıdır. Yani ayetlerin sayısını belirten
      sadece yorumlardır.Hangi yorumu kabul ediyorsan et,fakat kur’an dan ayetler çıkarılmıştır,diye
      iddia etmen, büyük bir gaflet ve cehalettir.Biz sizden daha fazla mevlamız Hz.Ali’yi seviyoruz.
      O,Sevgili Peygamberimizin amcasının oğlu ve damadıdır.Onu sevmeyen bir müslümanı düşüne-
      mem.O, Yüce Allah’tan başka hiç kimseden korkmayan bir islam kahramanıdır. İddia ettiğin gibi
      şayet hz.Osman kur’an dan bir şey çıkarmış olsaydı.Hz.Ali,hemen karşısına çıkar ve onunla sa-
      vaşırdı.Öyle yapmadı.Çünkü hz.Osman öyle bir şey yapamazdı.O da hz.Ali gibi,kur’an ve
      sünnete sımsıkı bağlı idi.Onunla hz.Ali arasında en ufak bir anlaşmazlıkda yoktu.Anlaşmazlık,
      Muaviye ve Mevlamız hz.Ali arasında olmuştur.Bunun sebebi de bugün olduğu gibi,o günde de
      müslümanları birbirlerine düşüren münafıklar ve islam düşmanları olmuştur.Bu menfür olayda da
      haklı olan yine mevlamız hz.Ali’dir.Biz müslümanlara düşen şey,uyanık olmak ve islam düşmanla-
      larının oyunlarına gelmemektir.Yüca Allah’a,Kur’an’a ve Hz.muhammed’e inanan herkes, müslü-
      mandır. Mezhebimiz ve meşrebimiz ne olursa olsun hepimiz kardeşiz. Saygılar.

    • mehmet dedi ki:

      bu da alevinin yobazı oluyor arkadaşlar.

    • MaMaLi dedi ki:

      İlk defa duydum)))barbados isimli incili)))benim bildiğim Barnabas,incili,var,yinede bu engin bilgin için teşekkürler saman kafa))))

  15. ömer dedi ki:

    süyuti’nin itkan adlı eserinde geçen hadisler kuranın nasih ve mensuhu konusunda yer alıyor. bu konuda kısaca şundan bahseder. Allah insanlara kolaylık olsun diye, ve daha başka hikmetlerden ötürü bazı ayetleri değiştirir, hatta tamamen kaldırabilir, yani yukarıdaki araştırmayı yapan, bu hadisleri cımbızla çekmiş ve kendi görüşlerine delil olarak getirmiş oysa kaynak gösterdiği kitabın yazarı süyuti, bu hadisleri, kurandan bizzat Allahın emriyle yani hz muhammet(as.) hayattayken bazı lafızların örneğin recm ayetlerinin lafzan nesh edildiğine(bazı ayetlerin lafzının kuran sayılamayacağına) delil olarak getirir. yani hz osman veya kuranı kitap haline getiren heyet kurandan hiçbir şeyi çıkarmamışlar. sadece lafzan nesh edilen, iptal edilen ayetleri kurana almamışlar ve nesh edilen ayetlerin bulunduğu mushaflar da yakılmıştır ve bu gayet doğaldır olması gereken budur. Allahın kelamı dünyanın her yerinde aynıdır, eğer bu heyet ya da hz osman aykırı bir duruma imza atacak olsaydılar muhalefet çığ gibi büyür ve şimdi elimizde farklı farklı kuran olurdu halbuki böyle bir durum yoktur, öyleyse Allahın onun vasıtasıyla insanlara seslendiği kuran, olması gerektiği gibi aramızdadır.

  16. karmakan dedi ki:

    yorumları okuyunca daha bi komik gelmeye başladı.

  17. mustafa yigit dedi ki:

    ilk defa bir yere yorum yapıyorum oda sart old için. birisi arastırmıs ve su sonuca varmıs kuran yakıldı degiştirildi… vb iddialar
    1) iddia su yazılmıs olan kuran yanlıs
    2) sen bu yanlısı nerden ortaya cıkardın
    diyorsunki arastırdım internetten kitaplardan insanların yazdıklarından

    ya adı üstünde birileri yazmıs inanmıssın işine gelene inanmıssın kısaca
    biz mubarek kurana inanalım sizlerde insanların yazdıklarına işinize gelene
    siz kabul etmeyın yaradanı yoksa hac var oruc var zekat var namaz var kim ugrasacak
    fark ettinizmi gittikçe azalıyorsunuz müslumanlar gittikce artıyor
    diyelim ki

    2 ihtimallı bir olay 1 var 2 yok
    eger varsa inananlar cennete inanmayanlar cehenneme
    yoksa herkesin sonu ayn ızaten
    simdi sırf 1. ihtimal bile sizi korkutmuyormu ya varsa kısacık bir dunya hayatına ebedi hayatı sattınz
    yoksa biz ne kaybettik söyleyın içkimi içemedik kadınlarlamı yatamadık ne kaybettik kısacık bir ömur mu zaten yok oluyormusuz

    sonuc olarak 2 de kimse kaybetmez ama 1 de inanmayanlar toptan kaybeder hemde sonsuzlugu

    sonuc celişkini düsün
    kuranı muhammed(sav) yazdı iddia bu. arastırdın. peki senın arastırmalarını kim yazdı. sence kim dogru söyluyor sonucta sende baskalarının yazdıklarına inanıyorsn.
    ama işine gelenemi acaba iyi düsün

    • MaMaLi dedi ki:

      Mustafa yiğit!emsalsiz edebi,yazım,tarzınla,eşsiz türkçen ile,beni ihya ettin;)kardeş ne diyorsun sen?))))))

      • murat dedi ki:

        ne o mamali mustafa yiğit kardeşime adam gibi bir açıklama yapamamışsın inan bana şu sayfadaki inanan inanmayan kim ne yazmışsa geç mustafa kardeşimin yazdığı hepinizin yazdıklarını alt etmiş kısave öz inansan nekaybedersin inanmasan ne ama dediği gibi ya hesap günü varsa ozaman inanmayanların vay haline. şimdi ben güleyim halinize:):)

      • osman dedi ki:

        Ya allah diye atalarınızdan kalanların üç kağıdına geliyor şeytana uşaklık ediyorsanız , bir ateisttin kaybedeceği olgu kalmazken , sizin tümden kaybettiğiniz açığa çıkar , misal sana fransanın başkentini sorsam sende bana madrid desen hem bilmediğinden fazlası açığa çıkar demekki ispanyanınkinide bilmiyorsun , islam alemi gösteriyorki allahtan çok şeytanın kulu olduklarını sen kalkar allah işte budur dersen ne yazıkki değil şeytanı allahı hiçmi hiç tanımıyorsun,
        Elinizdeki kuran hadis islam tarihini sizlere emevi/ abbasiler ulaştırdılar , emevilerin islamı saltanatları için kullandıklarını bilmeyen din uleması yok amma nedense yine emevilerden kalanlarla allahlarını öğrenip yaşamaktalarki şaçmalamış oluyorlar sen kalk mekke fehtinde muhammedden hiç delil kalmayacak kadar soykırım uygula sonrada onun adına kuran hadis islam tarihini yaz ve bunada muhammedin islamı de , bu kadar saf ve iyi niyetli cahilin olduğu yerde , önündeki olanları bile göremeyen toplum oluştur, hanginiz bir cuma çıkışında ışid veya ona benzer gruplara karşı eylem yaparak sembolik bayraklarını yakabildiniz , yakamazsınız çünkü sözde elçinizin bayrağı ne turşusu ne lahanası , islam yaşanmıyorsa bunun sorunu ateistler değil bilzat kuran / hadis/ ve islami ulemelar,
        Düşünsenize kurandan kendilerine ayetler bulup yaşayan yaşatmaya çalışan katil , hırsız pedofil , yobaz doluyken sen kalk ben ne kaybederim de allahta sana allah diye sana şeytana kulluk ettirdilerde benim sana verdiğim aklı neden kullanmadın demezmi, şeytanla allahı bile ayırt edemeyecek akıllamı seni donattım bu bana yapılan en büyük hakaret demiyecekmi.
        Senin vereceğin tek cevap allahım ben atalarımdan kalana sıkı sıkı sarılan kaybedenlerden olmuşum atın beni cehenneme bile layık değilim.=D

    • murat dedi ki:

      müthişsin mustafa kardeş sayfada bulunanların hepsinede tek kelimeyle harika bir cevap vermişsin kısa ve öz( yani inanmazsan ve hesap günü varsa cehennem,e ama yoksa inananların kaybedecek bir şeyi yok) inan bana sana bütün kalbimle teşekkür ediyorum yüce rabbim yar ve yardımcın olsun ALLAH,a emanet ol kal sağlıcakla.

  18. Bilal Beler dedi ki:

    bir düşünün bakim dünyadaki bu canlılar nasıl oluştu ve kusursuz bir şekilde hayat devam ediyor sizce bunlar bir tesadüfmü insan doğa canlılar bu kusursuzluk tesadüfen mi oluştu ey düşüncesiz insanlar ve inanmayanlar

    • MaMaLi dedi ki:

      Biyoloji eğitimi alırsan,bilirsin,bilirsen,kavrarsın,kavrarsan,muhakeme,edersin,muhakeme edersen,sorgularsın,sorgularsan,insan,olursun,insan olursan,en-el hakk(tanrı)olursun.

      • murat dedi ki:

        sen öncelikle insan dünyada nasıl var oldu bunun bana akla mantığa sığacak bütün yorumlara sıfır çektirecek bir açiklama yap ondan sonra o klavyenin başına geç tamammı MAMALİ.

  19. zekeriya dedi ki:

    Değerli düşünürler, araştıran ve sorgulayan beyinler:
    Hz. Muhammed peygamber olduğuna göre, bu kutsal metinleri, niçin bir araya getirtip kitap halinde korunmasını istememiş,hiç düşündük mü? İsteseydi bunu yapabilirdi. Ancak böyle bir emir gelmemiştir. Kur’an, Evreni, dünyayı ve hayatı anlama klavuzudur. Yoruma açıktır. Sabitlenmiş bir fikir ve bilgi olamaz. Dünya için söylenebilecek deneysel bulgular, başka bir gezegen için söylenemez. Işık hızını geçen bir şey yoktu derken, atomaltı parçacıklarının ışıktan hızlı olduğu ortaya çıktı. Kur’an, her devirde farklı yorumlanacak, bilimsel sonuçlar değiştikçe ve geliştikçe,yorumlar da farklılaşacaktır. Evren her saniye değişen bir yapıya sahip. Ancak insan ömrüne göre bu değişmeler, çok uzun zamanda gerçekleşir.
    Dünyanın iki hareketi var; Biri kendi efrafındaki dönüşü, diğeri güneş etrafındaki dönüşü. Güneşe yaklaştığında, güneş yörüngesindeki hızını arttırır, ancak kendi etrafındaki dönüş hızı aynı kalır. Güneşten uzaklaştığında, güneş yörüngesindeki hızını bu defa tersine azaltır. Ama yine kendi etrafındaki hızında bir değişiklik yapmaz. Bunu bazı fizikçiler, merkezkaç kanunlarıyla açıklarlar.
    Merkezkaç, dairesel bir yörünge için doğru olabilir. Ancak dünyanın yörüngesi elipstir.Üstelik dünya bunu hiç bozmadan milyarlarca yıl yapmaktadır. Kendi etrafındaki hızını ne azaltır ne de arttırır. Azaltırsa, gündüzler ve geceler uzar, gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı çok artar. Bu da dünyada bu günkü yaşam türlerini yok eder, başka türler ortaya çıkar. Kısacası bizim yaşam ortamımız pamuk ipliğinden de zayıf özelliklere sahiptir. Dünyada yaşamın var olması, bilhassa insan ırkının devamı milyonlarca koşulun bir arada olmasına bağlanmıştır. Bütün bunları bir arada tutan mutlak güç Tanrı’dır. O’na nasıl ulaşmak isterseniz isteyiniz, hangi yolu tercih ederseniz edin, O’nun koyduğu kanunların esiriyiz. Tanrı’yı, insan gibi düşünerek tanıyamayız. Çünkü Tanrı insan değildir.

  20. Aydın dedi ki:

    Herkese merhaba, Kur-an’ın değiştirildiğine dair, orjinal olmadığına dair sağlam bir kaynak, bir kitap ismi verebilirmisiniz. İlgili bildiğiniz bütün kitap isimlerini yazarsanız sevinirim. Bu konuda araştırma yapıyorum. Elle tutulur kaynaklara ihtiyacım var. Şimdiden teşekkürler…

  21. AnkarAli dedi ki:

    Kur-an’ın aslı yakılmış değiştirlmiş diyen arkadaşlara sorum şudurki bu sizi neden bu kadar çok ilgilendiriyor? madem kur-an’a inanmıyosunuz ve hiçbir inancınız yok vede ateistsiniz neden bunca uğraş? siz ateistlere göre bir din varda bizimmi haberimiz yok? size hangi cennet vaad edildide bu kadar uğraşıyosunuz inançlı müslümanlarla? kardeşim siz çok çelişkidesiniz ve kendinize inanmakta zorluk çekenlerdensiniz o zaman oturun kendi kitabınızı yazın mutlu olun dünya sizin kardeşim boş beleş uğraşmayın ateistlikte para ilahtır burda durcanıza gidin ilah olun kendi çapınızda,para kazanın bebeler:) yokmuş varmış bilmemne yahu mason misyoner yahudi hristiyan olsanız sizi ciddiye alır tartışırım,tartışırım çünkü onlar yanlış kitaba inanıyorlar derim doğru yolu göstermeye çalışır klavyemle cihat yaparım kendi çapımda çerçevemde ama yok yahu sizin gibilerle tartışmak içimden gelmiyor,inanırsın inanmazsın orası senin problemin sizler ne duamsınız nede bedduamsınız Allah(c.c) akıl fikir versin yazık la sizlere acıdım harbiden ha… sizinle tartışmaya asla girmem çünkü savunduğunuz hiç bir şeyiniz yok ama karşı olduğunuz çok… hadi iyi işler bol güneşler çebişler:)

    • sarp mustafa dedi ki:

      Kur’an da kibirin ne kadar büyük günah olduğu, Diğer insanları küçük görmenin nekadar yanlış olduğu anlatılmakta iken, senin gibi bir denyo bu arkadaşları küçümsediğini iplemediğini anlatmak için buraya yazıyor. Ha bide tutmuş siz değilde başkası olsaydı onları imana getirmek için klavyemle cihat yapardım, gibi aşırı bir kendini beğenmişlik ve karşıdakini küçümse tavrı içindesin. Ve insanları imana getireceksin… Sen ilk önce inandığın dine layık yaşa. İlk önce sen müslüman ol, ondan sonra imana getirme çabalarına başlarsın kardeşim. Hadi iyi işler bol güneşler sayın zat.

    • MaMaLi dedi ki:

      Ankaralı ali!madem neden,bu tuhaf yazıyı yazdın?)ayrıca nerden biliyorsun,burda,elştirenlerin ateist olduğunu?)eleştri yapanlar,mecburmu ateist olmaya,bu kadar düşük zekada,yazılan,yazılar da gerek siteye,eğlence oluyor.)

  22. ibrahimkaraca dedi ki:

    Kur’an da 6666 ayet var diyen arkadaşlar… saydınız mı?
    Ben üşenmedim, saydım. Tam 6236 ayet var.
    Denemek isteyen denesin. Saysın. Her surede ayet numarası var zaten.
    Toplarsanız en fazla yarım saatinizi alır.
    Ayrıca, Kur’an orijinali yakılmış veya yok edilmiş olamaz mı?
    Tarihte neler oldu, hangi alt üst oluşlar yaşandı… Bu mümkün değil mi?
    Ayrıca, orijinali yok olsun veya olmasın ne fark eder? Bunun tartışılmasından
    kime zarar var? Sokağa çıkın ve 1000 kişiye Kur’anda kaç sure olduğunu sorun.
    Yüzde sekseni bilmez. Ama hepsi Müslümandır (bence bir mahsuru yok),
    ama bu tür tartışmalar yapanları bir bardak suda boğmak isterler (mahsurlu olan bu).
    İslam dini biçare insanları kendi nuruyla hemen
    aydınlatıyor, onu kimse alt edemiyorsa bu tepki neden?
    Nasılsa aykırı laf edenler de bir süre sonra sadece ağızlarının yorulduğunu görecekler, anlayacaklardır. İnançlı sevgili arkadaşların diliyle söylersek “bu daha hayırlı” değil mi?
    Çünkü sokaktaki vatandaş gibi değil, aklını yorarak “gerçeğe” ulaşmıştır.
    Neden rahat değilsiniz? Şunu neden anlamıyoruz : İnanan da inanmayan da birbirine
    “uyuzluk” (argo deyimle söylersek) olsun diye öyle değiller ki. İnançlı kişinin inanma nedeni
    inançsızlar değil. İnanmayanların nedeni inançsızlar olmadığı gibi.
    Tam tersine, inançsızlar hiç bir yerde inançlıları asıp kesmekten söz etmiyorlar. Ama, kitaba
    baktığımızda kafir denilen inançsızları konu alan dehşet sayıda ayet var. Bu durum onlara
    bir söz hakkı vermez mi? Tartışmak niye kötü olsun? Ben buradaki eleştirel yazıları ve
    yazılara karşı yapılan dindar yorumları zevkle okuyorum. Teşekkürler.

  23. ecekaya dedi ki:

    kuranı kerimin değişmiş olduğunu söylemeyi dinsiz imansızlıkla nasıl aynı tutarsınız anlayamıyorum. bu yobaz yaklaşımları bırakın bence. gerçekten değişmiş olsada özü aynı kalmıştır önemli olanda budur Allahtan gelmiştir İslam dini insanlara iyiyi güzeli öğretmek için gelmiştir okumak için yegane yardımcıdır değişmiş olsa ne çıkar. nefs teskiyesi ile ilgili kısımların eksik olduğunu düşünüyorum bende

  24. Berkan dedi ki:

    Ya benim anlamadığım Kağıt yokmuşta her ne buldularsa onun üzerine yazdılar diyorsunuz dinciler ve din uzmanları ve savunucuları. Madem Kuran dünyanın sırrını tutuyor elinde madem bu kadar herşeye vakıf olan bir kitap madem ilim ve bilimi de içinde tutuyor madem bu kadar görkemli bir yaratıcıdan çıkıyor da muhammede ilk vahiy’den önce neden kağıt veya benzeri bir metaryel vermiyor ki kuranı yazdırsın veya yazsın ve sonrasında ayetindede dediği gibi korumasına yardımcı olsun??? Neden? O kadarını göremeyecek kadar kıtmı bu yaratıcı? Kelin ilacı olsa başına sürerdi. Insan mantığının almadığı fantazilerde boğulup gitmeyin ya. Muazzam yaratıcı büyük varlık olan Allah olsaydı eğer tüm bu olaylar böyle olmazdı. insan uydurması olduğu açık ve net şekilde ortada işte.

  25. jetliii dedi ki:

    adamlara ataist diyorsunuz ama tüm yorumları okudum söylediklerine mantıklı bir cevap veren kimse göremedim. madem siz haklı olduğunuzu söylüyorsunuz, adamları tatmin edecek akla yatkın cevaplar verin. Öyle, yapmazdı etmezdi diye varsayımlarla cevap olmaz, nerde hoşgörü, hep korkutma derdindesiniz neden çünkü size de böyle öğretilmiş, korkularınız sizi inanca sevk ediyor. Eğer ben sevdiğimden kendi isteğimle inanıyorum diyorsanız ispat edin. Tanrı vaadetmese cenneti ona bile yüz çevirirsiniz ya, neyse… gerçeklere ulaştığınızda emin olmak için farklı kaynaklara da bakın ve gerçekliğini ispat ettiğinizde de korkmayın. Bu arada ben ataist falan değilim sadece araştırarak öğrenme taraftarıyım ve kendi açımdan da öyle yaparım.

  26. siyah dedi ki:

    mezara girdiğin an mantığı göreceksin o günü bekle. Gülüyorum bu kara cahilliğinize ve inançsızlığınızla gurur duymanıza zavallı nasipsizler…senin yaradılışın bile her seye delil ama atasını maymun kabul edenlere diyecek bir sey yok.

    • candost dedi ki:

      siyah kardeş senin inancına göre bizler sınava tabiyiz değilmi ama insanlar bildikleri konulardan sınav olur değilmi? şimdi matematik sınavında sen gel fizik soruları sor bu biraz komik olur değilmi dinin direği namaz ibadeti detaylı anlatılmıyor kuranda bu bir sorun değilmi sizce yada ezan ezanın sözleri detaylı bir şekilde kuranda geçmiyor bu konuda beni aydınlatırsanız sevinirim
      ,

    • MaMaLi dedi ki:

      Siyah!atasını maymun kim kabul ediyor?ateistlermi,deistlermi teistlermi agnostiklermi?hangisi,katagorize etmemişsin) ne olur çok az da olsa okuyun,öğrenin,sonra,düşünün,daha sonra fikir beyan edin,size gülmekden yoruldum))

  27. Öylesine dedi ki:

    Buradaki bütün yorumları ve konuyu okudum. Oldukça objektif bir şekilde inceledim çünkü ne müslümanım ne de ateist. Konu oldukça güzel yazılmış ama bazı müslüman kardeşlerde çok yerinde yorum ve çürütmelerde bulunmuşlar. Durumu 1-1 olarak görüyorum. Bu araştırmayı yapan kardeşin ömer ve bilal nickli arkadaşlara varsa cevap vermelerini rica ediyorum. Gerçtekn Ebubekir döneminde yazıldı ama Ömer mi çoğalttı yoksa Ömer çoğaltırken değiştirdi mi? Ali’nin mushafı neydi, bu mushaf neden ayrıydı herhangi bir alimin bilgisi var mı? (vasiyet olmadığı aşikar)

    Bana sorarsanız Kuran, Tevrat ve İncil’in önemli olan özleridir, özlerindeki sırlı ayetlerin ise değişmediği bu dinlerden önceki dinlerde var olan kaynaklar karşılaştırılrak söylenebilir. Şeriat denilen hukuk kuralları ve dünyevi kuralların evrensel olduğunu söyleyemeyiz, o topluma has ayetlerdir. Öyleyse bu üç kutsal kitabın da eğer evrensel mistik sırrı varsa ancak bunların %10luk kısmını kaile alabiliriz, %90lık şeriat rafa kaldırılabilir. Benim düşüncem bu yönde.

    Ayrıca artık şu iki şey klişeleşti ve biz farklı inançta olanlarla ateist-müslüman tartışmasından gerçekten çok sıkıldık. Ateistler hemen “siz koyunsunuz” diye hakaret edip hurileri öne sürüyorlar, müslümanlar ise “siz kafirsiniz yanacaksınız” tehditlerinde bulunuyorlar. Cidden bağnaz ateist ile bağnaz müslüman arasında hiçbir fark yok…Bazı ateistlerde de dogmatik bir “Allah yoktur inancı” var.Sıfır bilgi ve ilim katkısı, full zarar ve kargaşa. O yüzden bilgisi olan konuşsun bilgisi olmayan izlesin derim ben.

    • bilal dedi ki:

      Öylesine ! Gösterdiğiniz alakadan dolayı size önce teşekkürlerimi sunuyorum !!!
      1- Hz.Ali’nin musahafı kur’an değil,ayetleri iniş sırasına göre düzenleyen ve bazı ayetleri
      yorumlayan bir şerh ve tefsir niteliğindeydi.Yani onun yazdığı mushaf kur’an değil,onun bazı şerh ve yorumu idi.Şerh ve yorumlar insana aittir.Allah’a ait değil. Şerh ve yorumlar
      insana ait olduğu için,doğru veya yalnış da olabilr.Çünkü,yanılmayan ve yalnış yapmayan sadece evreni yaratan Yüce Allah’tır. Bu mushaf içinde bazı ayetlerin şerh ve tefsiri bulu- nuyordu.Bu nedenle,Hz.Ali’in mushafına kur’an değil,tefsir denilebilir.Hiç bir beşerin tefsiri
      ne kur’an’dır,ne de islam ümmetini bağlar.Kur’an,her kesin yorumuna açık ilahi bir kitap-
      tır. Zaten arapçada mushaf,yazılmış bir kaç sayfaya denilir.!!! Yani kur’an ile mushafı ka-
      rıştırmamak gerekir.!!! 2- Hz.Ali’nin mushafı kur’an değil,kur’an’la ilgili onun metin ve ha-
      şiyeleridi. KAYNAK: 1- مؤلف الشيعة في صدر الاسلام ” Müellifuş Şia fi sadril islam / s/ 14 ”
      KAYNAK: 2- مفاتح الاسرار الشهرستاني ” Mefatıhul Esrar . şıhrıstanı ” Not: devam edecektir.

      • bilal dedi ki:

        Öylesine ! ” KUR’AN’IN YAZILMASI ” 1- Kağıt olmadığından,inen bütün ayetler vahiy katiplerince Hz.peygamber gözetiminde değişik nesneler üzerinde yazılıyordu. 2-İnen
        bütün ayetler okutuluyor ve ezberlenmeye çalışılyordu.Bu nedenle hz.peygamber za-
        manında bile nice sahabe kur’an’ı ezbere biliyordu. 3- Vahiy kesildikten kısa bir süre
        sonra Hz.peygamber vefat ediyor. Vefatından sonra müslümanlar hz.Ebu Bekir’i halife
        seçiyorlar.Onun zamanında yapılan YEMAME savaşında kur’an’ı hıfz eden bazı saha-
        belerin şehit olması nedeniyle Hz.ömer’in teklifi üzerine genç bir vahiy katibi olan Zeyd
        bin Sabit başkanlığında Hz.Ebu Bekir,ayetlerin bir katap haline getirilmesi için,bir komis-
        yon kuruyor.Vahiy katipleri yanında bulunan bütün ayetlerin karşılaştırılması sonucun-
        da şahitler hazurunda bir arada yazılıyor ve böylece değişik nesneler üzerinde
        bulunan kur’an’nın bütün ayetleri bir kitap haline getiriliyor.Yani kur’an’ın tek nüsha ha-
        haline getirilişi Hz.Ebu Bekir zamanında gerçekleşiyor.4-Hz.Ebu Bekir vafat edince,Hz.
        Ömer halife seçiliyor.Halifeliği boyunca Hz.Ebu Bekir’den devr aldiğı kur’an’ın tek nüs-
        hasıyla yetiniyor.Gerek Hz.ömer ve gerekse Hz.Osman zamanında islamiyetin Hicaz’ın dışında kalan diğer bölgelere de hızla yayılması nedeniyle tek nüsha olan
        kur’an’ın çoğaltılmasına şiddetle ihtiyaç duyuldu. İşte bunun üzerine Hz.Osman da,
        vahiy katiplerinden oluşan bir komisyon kurararak,Hz.Ömer’in kızı ve Hz.peygamberin
        eşi olan Hz.Hafsa’nın yanında bulunan kur’an nüshasını dörde çoğaltarak,bir nüshasını yanında ( yani hilafet merkezi olan Medine’de ) tutuyor,diğer nüshaları ise,diğer islam
        beldelerine gönderiyor. Bütün bunlar sahabelerin ittifakıyla gerçekleşiyor ve hiç kimse-
        senin itirazı da söz konusu olmuyor.
        ====== BİR DE HZ.ALİ’NİN DURUMUNU GÖZDEN GEÇİRELİM : Müslüman Şia ulemasından olan ALLAME TABATABAİ, Hz.Ali,kur’an’ın toplanma işinde,hiç bir mu-
        halefette bulunmamış,revaçta bulunan kur’an nüshalarını kabul etmiş ve hayatı bo-
        yunca hatta hilafeti döneminde dahi ihtilaflı tek bir söz dahi zikretmemiştir.Ehli Beytin
        bütün imamları,Hz Ali’nin bütün evlatları ve halifeleri unvanıyla aynı davranış biçimlerini
        sergilemiş,şu anki kur’an’ın itibarını sarsacak hiç bir şey söylememişlerdir. Sırdaşlarına,
        arkadaş ve tarfatarlarına dahi özel olarak bir şey söylememiştir.Konuşmalarında daima
        şu anki kur’an’ı göstererek,sözlerini ona dayandırmışlardır..”KAYNAK:Kur’an der İslam ”
        s / 165-166. Muhammed Huseyin et TABATABAİ .
        Özetle,Hz.Ali’nin mushafı kur’an değil,kur’an’daki ayetlerin tertibini açıklayan ve kendi-sine ait bazı şerh ve yorumlarıdı.Bu nedenle,onun mushafı kur’an değildi.Bunun akibe-
        ti hakkında ise,doğru ve kesin bir bilgi de yoktur.
        =Hz.peygamberden başlayarak şia müslümanları dahil,bugün bütün dünya müslüman-
        larının aynı kur’an’a inanıyor olması,tevatürle bize gelen kur’an’ın korunduğuna dair en
        ufak bir şüphe bırakmamıştır.!!! ====….Kutsal kitapların %10’u ancak kaile alınabilr ”
        demektesiniz.!!! Zaten kur’an’da dünyevi müeyyidelerle ilgili ayetler çok azdır.
        ===================================== Ayetlerin kahir ekseriyeti iman,
        ameli salih,ibadet,dua,zikir,öğüt,ibretli kıssalar,doğru olmak,tutum va davranışlarında
        daima pozitif olmak,negatif tutum ve davranışlardan kaçınmak,kimseye kötülük yapma-
        mak,insanların canına,malına,ırzına,namusuna dokunmamak,insan haklarına saygılı olmak,yalan konuşmamak,iftira etmemek,hırsızlık,tefecilik yapmamak,İnsanlara ve
        çevreye zarar vermemek,dünyanın huzur ve düzenini bozmamak ve her konuda pozi-
        tif olmak gibi konularla ilgilidir. İşte bütün bunlar evrenseldir.!!!
        Kur’an,bunlara dair genel kaide ve kuarallar getirmiştir.Zaten evrensel değerler her kes
        için aynıdır.Hukuki anlamdaki ayetler de bunlarla ilgilidir. Bu evrensel değerlere bağlı kalmak şartıyla her toplum kendine uygun hukuk sistemini oluşturur.Yeterki,kur’an’ın da
        öngördüğü bu evrensel insanı değerlerle ters düşmesin.!!! Yani kur’an’ın da yegane he-defi,evrensel barışı,dünyanın huzur ve düzenini sağlamaktır.!!! Tşk. Saygılarımla.

  28. aliamca dedi ki:

    Sevgili Bilal;

    veya bu başlık altında yazan/ tartışan diğer arkadaşlar;

    yazılanların hepsini okudum; tartışmaya bir katkı yapmak; ve bu başlığı okuyan diğer kişilere de saygımdan ötürü yazıyorum. Hem iş yoğunluğum hem de okuyanların vaktini olmamak için kısa yazmaya çalışacağım

  29. aliamca dedi ki:

    Maddeler halinde gidelim ki; nereden gelip nereye gittiğimiz belli olsun.

    1- Kağıt olmadığından,inen bütün ayetler vahiy katiplerince Hz.peygamber gözetiminde değişik nesneler üzerinde yazılıyordu.

    Burada bir tereddüt yok. Evet; aynen öyle oluyordu. Soru şu; Muhammed’in sağlığında bütün ayetler yazıya dökülmüş müydü? Eğer öyle ise kaç kişide “bütün ayetler” vardı. Eğer öyle değilse bu bir anlam ifade eder mi?

    2-İnenbütün ayetler okutuluyor ve ezberlenmeye çalışılyordu.Bu nedenle hz.peygamber za-
    manında bile nice sahabe kur’an’ı ezbere biliyordu.

    Kısmen doğru. Ama burada bir bilgi eksikliği var. Bu eksikliği kendi tutarlılığını sağlamanız açısından tamamlamanız gerekir. Bahsettiğiniz “nice sahabe” kaç kişiydi? Bunların isimleri nelerdi? Vereceğiniz sayı ve isimlerdeki kaynaklarınız nelerdir? Ben en fazla 7 kişi diyorum; kaynaklarım
    1-(Buhari, Fadailu’l-Kur’an 8.)
    2-” (Buharı, e’s-Sahih, Kitabu Menakıbi’l Ensâr /17, s.22973-
    3-(Buhari a.g.e, Müslim 2465. hadis.)

    Bu arada bir inanan arkadaşın dediğinin aksine “hadis” islam için ikinci önemli bilgi kaynağıdır. O kadar kolay değil. Namazda okunacak sureler, namazın şekli, rekat sayısı, ölülerin gömülmesi, abdest alınması gibi dinin temeline ilişkin unsurların belirleyicisi hadis’lerdir.

    3- Vahiy kesildikten kısa bir süre sonra Hz.peygamber vefat ediyor. Vefatından sonra müslümanlar hz.Ebu Bekir’i halife seçiyorlar.Onun zamanında yapılan YEMAME savaşında kur’an’ı hıfz eden bazı sahabelerin şehit olması nedeniyle Hz.ömer’in teklifi üzerine genç bir vahiy katibi olan Zeyd bin Sabit başkanlığında Hz.Ebu Bekir,ayetlerin bir katap haline getirilmesi için,bir komisyon kuruyor.Vahiy katipleri yanında bulunan bütün ayetlerin karşılaştırılması sonucunda şahitler hazurunda bir arada yazılıyor ve böylece değişik nesneler üzerindebulunan kur’an’nın bütün ayetleri bir kitap haline getiriliyor.Yani kur’an’ın tek nüsha hahaline getirilişi Hz.Ebu Bekir zamanında gerçekleşiyor.

    Sizin nüsha dediğiniz islami kaynaklarda “mushaf” olarak geçer. Ebubekir döneminde bu işlemin yapıldığına ilişkin bir tereddüt yok. Sorun şurada; bu işlem nasıl gerçekleştirilmiştir? Bahsettiğiniz “^komisyon” da kimler vardır? Kaç kişilik bir komisyon bu? Ebubekir döneminde yapılan “işlem” nasıl yapılmıştır? Bütün bunları yazarken kaynaklarınız nelerdir?

    Benim iddiam şudur; bu işlem sırasında, kutsal kitabın ayetleri değiştirilmiş/atlanılmış/hata yapılmış olabilir. Bunu söylerken de tezimi “sahih” kabul edilen hadislere dayandırıyorum. Yazıda var; ki bunlar

    Aişe(r.a.) der ki : Peygamber vefat edinceye kadar recm ayeti okunurdu. Muslim c. 4. s. 167, Tirmizî, c.2, s.309

    Aişe (r.ah) nakleder: “Recm ve büyüklerin on defa süt emzirmesi (nin süt kardeşliği oluşturacağı) hususundaki ayetler benim yatağımın altında bulunan bir sayfa üzerinde yazılı idi. Peygamber vefat edince Peygamber’in vefatıyla meşgul olduk da keçi gelip onları yedi.”
    Dar-e Kutni, c.4, s.105, İbn-i Mâce, c.1, s.625

    Eğer islam’dan muslim’i Tırmızi’yi çıkarırsanız hangi namazı neye göre kıldığınızı bulamazsınız. Bunlar sahih hadisler. Eğer değil diyorsanız neye göre değil? Buna karşılık göstereceğiniz bir hadis/ayet bulunur mu? (Kıyas ve Fıkıh düzeyine inmeyelim şimdilik)

    Yine bakın; bir şeyi tutup devamını incelerseniz doğru ya varırsınız. Örneğin bu hadislerden islamda “recm” meselesine bakabiliriz? Recm’in kaynağı nedir? “yok” demek bu kadar kolay olmasa gerek. Hadis? Ayet?

    Hadi bunları geçtik diyelim; Ebubekir dönemindeki bu “işlem” hangi dilde yapılmıştır? Hangi lehçeyle yapılmıştır? Yine bugünkü kuranda bulunan noktalama işaretleri var mıdır? Hadi biraz daha ileri gidelim; Muhammed döneminde henüz vahiyler gelirken bu “vahiy” hangi dilde gelmiştir? İlk yazılanlar hangi dilde yazılmıştır? (lütfen arapça demeyin zira yanılırsınız)

    4-Hz.Ebu Bekir vafat edince,Hz. Ömer halife seçiliyor.Halifeliği boyunca Hz.Ebu Bekir’den devr aldiğı kur’an’ın tek nüshasıyla yetiniyor.Gerek Hz.ömer ve gerekse Hz.Osman zamanında islamiyetin Hicaz’ın dışında kalan diğer bölgelere de hızla yayılması nedeniyle tek nüsha olan kur’an’ın çoğaltılmasına şiddetle ihtiyaç duyuldu. İşte bunun üzerine Hz.Osman da,vahiy katiplerinden oluşan bir komisyon kurararak,Hz.Ömer’in kızı ve Hz.peygamberin eşi olan Hz.Hafsa’nın yanında bulunan kur’an nüshasını dörde çoğaltarak,bir nüshasını yanında ( yani hilafet merkezi olan Medine’de ) tutuyor,diğer nüshaları ise,diğer islambeldelerine gönderiyor. Bütün bunlar sahabelerin ittifakıyla gerçekleşiyor ve hiç kimse-
    senin itirazı da söz konusu olmuyor.

    Ebubekir-Ömer-Osman ve Hafsa ilişkisi doğru. Lakin pek çok yanlışınız var.

    a-4 nüsha demişsiniz. Bazı kaynaklarda 5, bazı kaynaklarda 7 olarak geçer bu çoğaltılmış nüshalar. Ama sayı mühim değil! Bugün bu nüshalardan “bir” rakamla 1 tanesi var mı? Nerede? Topkapı sarayı yahut şurası demeyin, bugün biliniyor ki bu nüshalardan herhangi bir dünya üzerinde yok.

    b. Hangi lehçeyle yazılmış? Yine noktalama işaretleri kullanılmış mı bu çoğaltılan nüshalarda?

    c. Yine büyük bir “yanlış”ınız yazılan malzemenin niteliğine ilişkindir. Ebubekir dönemindeki teknoloji ile Osman dönemindeki teknoloji aynı teknolojidir (yazı malzemesi, kullanılan materyal vs) Bu durumda Ebubekir’in mushafı neden daha sonra yakılır? Osman’ın mushafı yakılmaz? Değişme eskime bozulma tezleri Osman mushafları için de geçerlidir.

    d. Hiçbir tereddüt olmadığı ise tamamen bir yalan’dır. Bugün bile islamın çeşitli mezhepleri kuranın değiştirildiğini ve özellikle kendi “imam”larıyla ilgili bölümlerin bugün kuranda yer almadığını iddia ederler. Bugüne kadar gelen bu tartışmanın o gün “ittifak” ile gerçekleştiğini iddia etmek gerçekle bağdaşmaz.

    Son olarak; bugünkü kurandaki noktalama işaretleri ne zaman konmuştur? Hangi tarihte? Bu tarih bile “bir noktası bile değişmedi” iddasında olan bir kitabın zaten sonradan noktalar eklendiğini ispatlamaz mı?

    Yanıtlarınız için herkese şimdiden teşekkürler!

    • bilal dedi ki:

      Sayın aliamca ! 1- Hz.Muhammed zamanında ve gözetiminde bütün ayetlerin sayıları
      40’ı bulan vahiy katiplerince yazılmıştı.!!!
      Ama,hepsi bir arada değildi, (tek nüsha halinde değildi.) Vefatından hemen sonra Hz.Ebu
      Bekir,Vahiy katibi ve kur’an hafızı olan Zeyd b.Sabit başkanlığında vahiy katiplerinden 18 kişilik bir komisyon kuruyor.Bunlar topladıkları her ayet için iki şahindin bulunmasıyla yaz-
      maya başlıyorlar.Bunlar aynı zamanda kur’an’ı ezbere bilenlerdendi.Kaynakların ittifakla
      bildirdiğine göre,halife Hz.Ebu Bekir,komisyon başkanı Zeyd’e hafızasına asla güvenme-
      mesini,her ayet için iki delil olmak üzere iki şahıstan yazılı nüsha aramasını emretti.
      Kaynak. Ö.N.Bilmen ” TEFSİR TARİHİ ANK.1955 / s / 22
      ===========================================================
      2-Kur’an’ı ezbere bilen sahabi binlerce olduğu,ancak meşhur olanların isimleri kaydedil-
      miştir.! Detaylı bilgi için, GOOGLE DE ” Hz.PEYGAMBER ZAMANINDA KUR’AN’IN
      EZBERLENMESİ VE HAFIZ SAHABİLR ” Kayıtlı olanların isimleri kaynaklarıyla birlikte
      burada yazılıdır.Tez halinde yazılmış bir kitaptir.!
      3- ” Buhari’yi ” kaynak göstererek kur’an’ı ezbere bilenlerin sayısı 7 kişidir demektesiniz.!
      Bütün riveyetler,tarihi olaylar ve şehit düşen hafızların sayısı, ” BUHARİ de ” göstermiş
      olduğunuz rivayeti geçersiz ve asılsız kılmaktadır.!!! Buhari’den söz ederken şunu da
      size yazayım.!!! Ebu Hanife ve İmam Malik gibi zatlar, ”Buhari ” de geçen bir çok riva-
      yetle amel etmemişler ve burdaki bir çok rivayet,hz.peygamberin sünnetine aykırı oldu-
      ğunu söylemişler. Ebu Hanife,” SİKKA ” güvenilr mütavatir hadislerin sayısı 17.yi geç-
      memektedir diyor. KAYNAK : دكتور ابراهم حسن C / 2 / s / 330 = تاريخ الاسلام ” İslam
      Tarihi .Dr.İbrahim Hasan İb..4- ”İmam Müslim ” bile Buhari’de geçen bir çok rivayetı tanı-
      mamıştır. ” Hadisler,Hz.peygamber zamanında yazılıp kaydedilmediği için,( Hz.peygam-
      ber izin vermediği için) çoğu korunamadı.Buhari ve diğer bütün ”Kütübü Sitteler ” Hz.pey-
      gamberin vafatından yaklaşık 200-250 sene sonra kulaktan dolma bilgilerle yazılmıştır.
      Bunlarda da nice yalnış ve uyduruk rivayetler vardır.Birbiriyle çelişen rivayetler vardır.Bu
      nedenle islam alimleri ” Hadis İlmi Kıriterlerini ”oluşturmuşlar.Bu kıriterlere uymayan ri-
      vayetler doğru kabul edilemez.Buhari ve diğer kitaplar,Allah ‘ın kitabı ve islam dinin kay-
      nağı da değildir.Tek kaynak Kur’an’ı Kerimdir. Mütevatir ve sahih hadisler ise,kur’an’ın
      şerhi ve tefsiridir.Yani Hz.peygamber de bizim gibi bir beşerdir.Dinin kurallarını koyamaz.
      Dinin kurallarını sadece Yüce Allah koyar. Elçinin görevi ise,yüce Allah’tan aldığı mesajı
      tebliğ etmek,açıklamak ve uygulamaktır..!!! Mütevtir hadisle amel edilir.Ebu Hanife’nin de
      söylediği gibi sayıları çok azdır. Kur’an’da okunan dualar ve namazın kılınış şekli,hz.Pey-
      gamberden bugünümüze uygulamalı ve tevatüren bize ulaşmıştır.Bunda hiç bir sorun yok-
      tur.Zaten Ebu Hanife’nin ” SİKKA ” güveniler ve mütevatir dediği hadisler de,namaz,oruç,
      zekat ve hac gibi ibadetlerle ilgilidir.Bunlarda hiç bir sıkıntı yoktur.!!! Bunlar tevatüren hz.
      peygamberden bize ulaşmıştır.!!! LÜTFEN,” http://www.islamüstündür.com.kur‘anincemi.html
      ” GOOGLE DE yazarak ” KUR’AN’IN ÇOĞALTILMASI ” bölümüne giriniz.! devam edecek

      • aliamca dedi ki:

        Bilal Kardeş;

        Yazdıkların ve yazacakların aşağıya kopyalayıp yapıştırdıklarımdan farklı olmayacaksa zahmet edip yazma. Bunları biliyorum. Bu taraftan bakılınca hiçbiri gerçek bir “yanıt” değil.

        selamlar

        Ebu Bekir zamanında Oldukça titiz çalışmalar sonucunda yaklaşık bir yıl sonra Kur’ân-ı Kerim, ciltli bir kitap haline getirilmiştir ama sure sıralarına riayet edilmemiştir…Hz. Osman’ın emriyle dördü asıl, on iki kişilik bir heyet oluşturulmuş. Hz. Ebu Bekir zamanında yazılan Kur’ân-ı Kerim’e bakılarak çoğaltılmış olan Mushaf, aynı zamanda sure sıraları da Hz. Peygamberin emir buyurduğu gibi düzenlenmiştir. Bu tasnifte ihtilaf edilen kelimelerde Kureyş lehçesine göre yazılmıştır. Bundan sonra Kur’an önemli şehir merkezlerine gönderilmiştir. (H.25/M.646)
        Zeyd İbni Said şöyle der: Tevbe Suresi’nin son âyetini yalnız Ebû Huzeyme el-Ensârî’nin yanında buldum.” (Buhârî, Fedâilu’l Kuran, 3, 4 ncü bâblar, Ibn Hanbel, Musned, 1/13; Ebu Dâvûd, Kitâbu’l-Mesâhif, s. 6–7) Zeyd İbni Said ve komisyonda bulunan diğer üyeler güçlü hafız olmalarına rağmen titiz çalışmasından dolayı başka iki şahidin bulunmasını da istemişlerdir. Ebu Şâme: Zeyd “ Onu Huzeyme’den başkasında bulamadım” demiştir. Yani onu Ebu Huzeyme’den başkasında yazılı olarak bulamadım, demektir.” Der. Doğrusu da budur.
        Hz. Osman, okuma farklarını ortadan kaldırıp müslümanları bir tek kıraatte birleştirmek amacıyla başka bütün mushafların ve Kur’ân parçalarının yakılmasını emretmiştir. (Beyhekî, es-Sunen, Kitabu’s-Salât, 2/42)
        Hz. Ali’nin: “Ey insanlar, Osman hakkında aşırı sözler söylemekten, ona ‘Mushaflar yakıcısı!’ demekten sakının. Vallahi o, mushafları, biz Muhammed’in ashabı önünde yaktı.”, “Osman zamanında yönetici ben olsaydım, onun mushaflar hakkında yaptığını ben de yapardım.” dediği rivayet edilir.(Kurtubî, 1/54; el-Fethu’r-Rabbânî, 18/34)
        Hz. Osman’ın, özel mushafları yaktırdığı rivayet edilmektedir ama onun bu emrine uymayıp kendi özel mushaflarını saklayanların bulunduğu da tarihen sabittir. Çünkü Hz. Alî, Abdullah ibn Mes’ud, Übeyy ibn Ka’b’ın özel mushaflarından söz edilmektedir.(Kurtubî, 1/53) (Bu Mushaflara dokunulmamış olmasının nedeni düzgün ve imla kurallarına uygun olarak yazılmış olmalarıdır.)
        Hz. Hafsa’ya iade edilmiş olan ana Mushaf da ölünceye dek onun yanında kalmış, Medine valisi olan Mervân ibn el-Hakem, yakmak üzere o nüshayı istemişse de Hz. Hafsa vermemiş, fakat bu mü’minler anasının vefatı üzerine Mervân o Mushafı alıp yakmıştır. (el-Fethu’r-Rabbânî, 18/34) Îbn Ömer diyor ki:”Hiçbiriniz, Kur’ân’ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum) demesin. Bilemez ki Kur’ân’ın çoğu yok olup gitmiştir. “Ne kadar orta­da varsa o kadarını elimde tutuyorum” desin yalnızca.” (Süyûtî, el İtkân,2/32.) Dursun’un bu metne yaptığı çeviri aslında tamamen yanlıştır. Çünkü yüklemi baştan olumsuz alarak “hiçbiriniz, Kur’ân’ın tümünü aldım demesin” şeklinde çevirmiştir. Oysa yüklem olumsuz değil, vurgulu olarak olumludur. “Biriniz Kur’ân’ın tamamını aldım (elimdedir) diyor,” şeklindedir. Devamı “bilemez ki Kur’ân’ın çoğu yok olup gitmiştir” şeklindeki çeviri de yanlıştır.Doğrusu şu: “Tamamını nereden bilecek? Bundan birçok Kur’ân (âyeti) gitmiştir (kaybolmuştur).” Îbn Ömer bu sözüyle, Kur’ân’ın çoğunun kaybolduğunu değil, mevcut Mushaf’tan birçok âyetin gittiğini, yani neshedildiğini anlatmaktadır. Dursun’un çevirisi ile İbn Ömer’in sözü arasında büyük fark var. Çünkü “Kur’ân’ın çoğu” ifadesi başka, “Kur’ân’dan birçok âyet” ifadesi başkadır. Birinde Kur’ân’ın çoğunun kaybolduğu ifade edilirken ikincisinde Kur’ân’dan bazı âyetlerin neshedilmiş olduğu anlatılmış olur. İşte İbn Ömer’in sözü ikinci türdendir.” (Gerçek Din Bu, s.124) Nesh: Allah fikir değiştirmesi değildir.Kur’an bu üslubuyla tedriciliği yani kolaydan, zora doğru eğitimi insanlara öğretmektedir. Aynen Hz. Aişe’nin dediği gibi “…İnsanlar Müslümanlığı kabul ettikten sonra helal ve harama dair ayetler indi. İlk evvel “içki içmeyiniz” tarzında ayet inseydi “içkiyi terk etmeyiz” diyecek yahut ilk evvel “zina etmeyiniz” tarzında ayet inseydi, herkes “zinayı terk etmeyiz” diyecekti…” (Buhari, telifü’l-Kur’an Babı)
        Resmî Mushaf Dışındaki Mushaflar Neden Yakıldı?
        Şahşi Arap el yazısı, anlamını bilmedikleri kelimelerin yanına Peygamberden duydukları anlamları da yazıyor olmaları ki ayet ile anlam, yorum karışabilirdi, Kişilerin, kendi kendilerine tuttukları notları, evlerinde veya herhangi bir yerde okurken yanılabilmeleri mümkün idi, surelerin sıralarının karışık olması. Resmî Kur’ân’dan az da olsa farklı birtakım özel Kur’ân nüshaları durdukça Kur’ân üzerindeki ihtilâflar sürüp gider ve hattâ büyürdü. İşte böyle bir ihtilâfı önlemek için özel Mushaflar yakıldı.Ama bazı özel mushaflar bazı sahabilerin yanında saklı kalmıştır: Hz. Osman zamanında yapılmış olan derleme, Peygamber’in yazdırdığı Kur’ân’dan farklı olsaydı, Osman’dan sonra halîfe olan Hz. Alî, kendi özel Mushafını resmîleştirir, Osman Mushafını yürürlükten kaldırırdı. Oysa öyle yapmamış, kendi Mushafını muhafaza etmekle beraber resmîleştirmemiş, Osman Mushafını resmî Muhsaf kabul etmiştir. Bu durum da mevcut Mushafın, asıl Kur’ân’a uygunluğunu gösterir. Ayrıca çevre ülke, şehir ve kasabalara dağılan Hz. Peygamberin arkadaşları gittikleri yerde öğrencilerine Kur’anı öğretmişlerdir. Eğer onların bildikleri, tertip edilen Kur’an’dan farklı olsaydı mutlaka farklılıklar ortaya çıkardı. Dünyanın neresine gidilirse gidilsin farklılık yoktur. “Kur’an’ın aslı yakıldı” diyerek gerçek Kur’an’ın ortada olmadığını iftirasını atanlar, o devir müslümanlarının ezberledikleri surelerin hafızalarının nasıl silindiğini açıklamak durumundadırlar. Demek ki Hz. Peygamberden dinledikleri Kur’an’la aynıydı ki itiraz etmediler. O devirde yaşayan Müslümanlar, günümüzde İslam’a, Hz. Peygambere en küçük bir hakarette ayaklanan Müslümanlardan daha mı duyarsızdılar ki Kur’an’ın aslı yakılırken (!) hiçbir itiraz ve tepki göstermeyip sineye çektiler?
        T.Dursun, Peygamber zamanında en iyi ihtimale göre 7 hafızın olduğunu söylüyor ve bunu bir rivayete dayandırıyor.
        Yirmi üç yıl süren Peygamberlik döneminde ki hafız sayısı 7, Hz. Peygamberin vefatından bir yıl sonra sadece Yemame savaşında 70 hafız öyle mi? Bi’ri Maune olayında 70 hafızın şehid düştüğü göz önüne alınırsa 7 rakamının gerçekçi olmadığı anlaşılır.O rivayet muhtemel ki Medine’de bulunan hafızlar için söylenmiştir. Diğer şehirlerdeki hafızlar bu sayıya dahil değildir.
        İbn Mesud’un “Mushaf’ında Fatiha Suresi gibi çok temel bir sure yok. diyen Dursun’a cevabı İmamı Nevevi’den verelim: Müslim şerhi Şerhi Mühezzeb’te: Bütün Müslümanlar felak-nas ve Fatiha’nın Kur’an’dan olduğunda ittifak ve icma etmişlerdir. Onların Kur’an’dan olduğunu inkar eden kafir olur. İbni Mesud’dan rivayet edilen şey batıldır ve doğru değildir. İbni Hazm, Fahreddi Razi’de bunun bir yalan ve iftira olduğunu söyler. Dr. Muhammed İbni Lütfî es-Sabbâğ, “Lemehât fî Ulûmi’l-Kur’ân” adlı kitabında; “Osmanî Mushaflar şimdi nerede?” başlıklı kısımda şöyle diyor…Hicri 614 yılında ölen İbni Cübeyr, Seyahatnâme’sinde, Dımışk Câmi’inden söz ederken şunu zikretmiştir. “Mısırdaki yeni maksurenin doğu rüknünde (köşesinde) büyük bir dolap (hazâne) vardır ki içinde Osman’ın mushaflarından bir mushaf bulunmaktadır. O Osman’ın Şam’a gönderdiği mushaftır. Dolap her gün nazmın ardı sıra açılır. İnsanlar ona dokunup öpmekle teberruk ederler. Onu uğurlu sayarlar.” (el-Burhan, 1/235-el-İtkan, 1/60)
        İbni Faldan el- Ömeri Ö.Hicri 749) de Dımışk’ta bir mushaf görmüştür. Onun Osmani mushaflardan biri olduğunu anlatıp “Onun sol tarafında, müminlerin emir Osman ibni Affan’ın hattıyla “Osmani mushaf” diye yazılı olduğunu söylemiştir. (Mesalikü’l-Ebsar fi memaliki’l-Emsar, 195)
        İbni Batuta, Şam’daki nüshadan ayrı Basra’da Osmani mushafından bir tane daha gördüğünden bahseder. (Rıhletü İbni Batuta, 1/116)
        Dr. Abdurrahman eş-Şehbender demiştir ki: Dımışk-ı Şam’da bu Osmânî mushaflardan bir nüsha elde ettim. Maalesef onu, otuz yıl önce Emevî Camiini yakıp kül eden yangında ateş telef etmiş.” O, bu sözü, M. 1922 yılının Nisan ayında yazmıştır. (Müzekkirât-ı Abdurrahman eş-Şehbender, s. 34)
        Üstad el-Kevserî’nin zikrettiğine göre; Şeyh Abdulhakîm el-Efgânî (ö.H. 1326-M.1908), ölümünden önce bu Osmânî Mushaf’ın resmine (yazı ve imlâsına) uygun bir mushaf kopya etmiştir. Kevserî, bu Osmânî Mushaf’ın, Birinci Dünya savaşı sırasında İstanbul’a nakledildiği zannındadır. Efgânî’nin kopya ettiği mushafın ise Dımışk’taki adamlarından birinde mahfuz olduğu zikredilmiştir. ( Makâlâtu’l-Kevserî, s. 12)
        Yine Kevserî, Küfe Mushafının, Humus’ta bulunduğunu ve onun, Birinci Dünya Savaşı sırasında başkent İstanbul’a götürüldüğünü zikretmiş, ancak Humus’ta hangi mescidde bulunduğunu zikretmemiştir. Nitekim Kevserî, Medine’de bulunan Medine mushafının da, Birinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul’a götürüldüğünü zikretmiştir. ( Makâlâtu’l-Kevserî, s. 12)
        İstanbul’da “Türk ve İslam Eserleri Müzesinde” şu tarihi mushaflar bulunmaktadır.
        457 numarada: Hz. Osman imzasını ve hicri 30 yılını içeren Mushafı Şerif. 557 numarada: Hz. Ali’nin imzasını içeren Mushafı Şerif.458 numarada: Hz. Ali’nin yazısı olduğu belirtilen Mushafı Şerif.Hz. Ömer’e nisbet edilen ve ceylan derisine yazılmış, tahtaya yapıştırılmış bir Kur’an sayfası. (Ulumu’l-Kur’an,187–190)

    • bilal dedi ki:

      Sayın aliamca ! 1- RECMLE ilgili rivayetler tamamen asılsız ve uydurmadır.Buhari,müslim,
      Tirmizi ve diğer ” Kütübü Sittelerin ”hiç biri ne Allah’ın kitabıdır,ne de Hz.Muhammed yaz-
      dırmış,ne de onun zamanında yazılmıştır.Bunlar,onun vefatından 200-250 sene sonra ku-
      laktan dolma rivayetlerle yazılmıştır.Söylenen sözler zamanında yazılıp kayıtedilmezse,siz-
      ce bu kadar zaman sağlıklı korunması mümkün mü.? Evet,hadisler zamanında yazılıp ka-
      yıt altına alınmadığı için sağlıklı korunamadı.Korunup korunmaması da önemli değil.Çün-
      kü dinin tek kaynağı kur’an’ı kerimdir.Ama,tevatüren bize intikal eden bazıları da vardır.Na-
      maz ve diğer ibadetlerin kılınış şekli tevatüren bize kadar gelmiştir. Zaten mütevatir
      hadisler de bunlarla ilgilidir. Kur’an’da bile,namazın kılınış şekli vardır.Kıyam,rükü ve
      secdeler. Ve de ” فاقرؤا ما تيسر من القران ” Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyunuz ” Bu ayetin
      emri gereği,namazda istediğimiz ayet ve duaları da okuyabiliriz.!!!
      ==========================================================
      2- RECMLE İLGİLİ RİVAYET TAMAMEN ASILSIZ VE UYDURUKTUR:!!!
      RECM olayı Yahudilikte vardır.! ” Eğer bir adam başka bir adamın karısıyla zina ederken
      bulunursa,zina eden adam ve kadın ölecekler…erkeği taşla taşlayacaksınız ve ölecekler
      ve kötülüğü aranızdan kaldıracaksınız.” ( Tesniye, 22 / 22-24. Ayrıca bkz.Leveliler, 19 / 20
      ,20 / 10-14 ve 21 / 9 // Evet recm,kur’an da yoktur.Kur’an net ve kesin bir dille zina ve
      fuhuş yapanların cezaları ne oldğunu ortaya koymuştur.Bunun dışında hiç bir ceza yoktur.
      a) KEÇİ olayı,çok saçma,komik ve mantıksız bir olaydır.!!! Neden ??? b) Hz.Aişe ,
      kur’an’ı hıfz eden sahabelerden biridi.Yanındaki ayet kaçi tarafından yenilmişse de,ezbere
      bilirdi. !!! c) Onun dışında binlerle ifade edilen kur’an’ı ezberebilen sahabiler de vardı.!!!
      d) Kur’an ayetleri bir araya getirildiği zaman kimin yanında ne varsa getirilmeleri emredildi.
      Neden Hz.Aişe bunu,Kur’an’ı cem etme komisyonuna bildirmedi.??? Bildirmemesi halinde,
      Allah katında büyük bir vebal altına gireceğini bilmiyor mudu.? Böyle bir inanç ve bilince
      sahip değil midi.??? e) Kur’an’ı cem ettiren halife Hz.Ebu Bekir,Hz.Aişe’nin babası değil-
      midi,??? Bütün yetkiler babasında değil midi.??? Neden Hz.Aişe,bu durumu babasına
      bildirmedi.??? Demekki,RECMLE ilgili rivayetler asılsız ve uydurmadır.Kurtubi de,bu ri-
      vayeti ( XVIII.48-49 ) Rafiziler uydurduğunu söylemektedir.! Özetle,Hz.Aişe veya her han-
      gi bir sahabi böyle bir olayı bildiği halde,durumu ibraz etmemeleri düşünülemez.! Hz.Aişe,
      bunu babasına da mı bildiremez midi.??? Kaldı ki,kur’an’ı bir araya getirenler,birer hafız-
      dırlar.Özellikle heyet başkanı Hz.Zeyd,Hz.peygamberin vahiy katibi,kur’an hafızı,hz.Ebu
      Bekir ve hz Ömer’in güvenini kazanmış bir insandır.Böyle bir olay olsaydı,en az bir kaç ki-
      şinin daha bilmesi ve bunu heyete bildirmesi kaçınılmazdı.Hz.Zeyd de,herkesten önce bu-
      nu bilmesi gerekirdi.Bütün sahabe cemaati tarafından ittifakla kabul edilen kur’an’ın eksik
      veya fazla olmasını düşünmek mümkün değildir.!!! SONUÇ OLARAK,RECM AYETLE-
      RİYLE İLGİLİ RİVAYETLER,UYGULANMASINA meşru bir zemin hazırlamak amacıyla
      tarihsel süreçte üretilmiştir. ( Şen, 2007 / 212 ) Saygılarımla.

      • bilal dedi ki:

        Keçi ayeti yemiş falan filan …!!! 40 tane vahiy katibi ve binlerce kur’an hafızı vardı da,
        keçi onlarınkini de mi yedi.??? Binlerce kur’an hafızları vardı,onlar da mı söz konusu
        ayeti unuttular.??? Neden bunlardan hiç biri ittıraz etmedi. Hz.Aişe vahiy katibi de değildi,
        böyle bir ayet olsaydı,vahiy katiplerinin yanında da bulunacaktı.!!! Bütün kur’an hafızlkarı
        da bunu bilecekti.!!!! Sağduyulu olan ve mantıklı düşünen hiç bir insan,böyle bir olaya asla
        en ufak bir ihtimal bile veremez.!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! Saygılarımla.

    • bilal dedi ki:

      Sayın aliamca ! a)- Kur’an,arapça kureyş lehçesiyle iniyordu. Hz.Ebu Bekir zamanında
      kur’an bir araya getirilirken yine indiği gibi kureyş lehçesiyle yazılmıştı.Kur’an da bir kaç
      kelime yabancı ise,bu onu arapça olmaktan çıkarmaz.Her dilde yabınca kelimeler bulu-
      nuyor,Türkçemizde bile bir çok arapça vb.kelimeler bulunuyor,bundan hareket ederek
      Türkçe dili de arapçadır diye bilir miyiz.??? Bir kaç kelime yüzünden hiç bir dil,yabancı
      bir dile dönüşmez.!!! b)- Hz.Ebu bekir zamanında yazılan kur’an nüshası esas alınarak
      Hz.Osman zamanında aynen kureyş lehçesiyle yazılmıştır. Tabiiki o zamana kadar,arap-
      çada hereke ve noktalamalar yoktu.Bu nedenle arapça yazısnı okumak özellikle arap
      olmayanlar için çok zor idi. Yazılan kur’an’ın ilk nüshaları harekesizdi. Şu an müzelerde
      bulunan kur’an’ın nüshaları da orjinalını aynen o şekilde koruyor.Bu da gösteriyor ki,söz
      konusu kur’an nüshaları hz.Osman’ın zamanında yazılan nüshalardır.
      BU NÜSHALAR ! 1- İst.Topkapı müzesinde, 2-Taşkent’te, 3-Kahire’de, 4- British Museu-
      ma,st.Petersbug’de bulunuyor. BKZ. GOOGLE DE, ” KUR’AN’IN ÇOĞALTILMASI ”
      http://www.islamüstündür.com / kur’anincemi.html
      c) Kur’an’ı harekeleme yapan ilk defa Ebul esved ed-Düeli’dir.( M.688 ) Noktalama işi de
      Irak valisi H.bin Yusuf’un emriyle Düeli’nin talebesi Nasır b.Asım yapmıştır.Bazı rivayetlere
      göre Y. b.Ya’mar yapmıştır.(m.746) Bunun sebebi,arap olmayanların da kur’an’ı kolaylıkla
      okuyabilmelerini sağlamaktır. d) Hareke veya nokta,kelimenin anlamından hiç bir şey
      değiştirmemektedir.Bunlar sadece okumayı kolaylaştıran işaretlerdir.Bunlar olmayınca da,
      arap dil ve gramerine vakıf olan her insan herekesiz ve işaretsiz olan arapça yazsını oku-
      yabilir.Mesela biri,arap dil ve gramerini okuyup öğrenmişse,kur’an’daki harekeler olmazsa da yine aynen doğru okuyabilecek..! Zaten bugün araplar da herekeleri kullanmıyorlar.
      Çünkü söz konusu dilin kurallarını bildikten sonra,harekelere hiç ihtiyaç duyulmaz.
      Demekki,bu hareke ve işaretler kolaylık olsun diye özelliikle arapçayı bilmeyenler için ko- nulmuştur. Bu,ayetler için ne bir ilave,ne de eksikliktir.Bunlar,ayetin veya metnin hiç bir
      anlamını değiştirmezler.!!! d) Hz.Ebu Bekir zamanında İslam Hıcaz’ın dışına yayılmış
      değildi.İslam diğer bölgelere yayılmadığı için çoğaltılmasına ihtiyaç duyulmuyordu.Tabii-
      ki imkanatlar da hz.Osman zamanı gibi de değildi.İslam belli bir bölge olan Hıcaz’ın dışına
      çıkmamıştı.İslam devletinin merkezinde bir nüsha yeterli görünüyordu. Hz.Ömer zamanın-
      da islamiyet diğer bölgelere de yayıldı ve Hz.Osman döneminde daha da hızla yayılmaya
      başlayınca,diğer bölgelere de kur’an’ın birer nüshasının gönderilmesine şiddetle ihtiyaç
      duyuldu.İşte bu nedenle çoğaltılma işlemi yapıldı.Hz.Ebu Bekir’in nüshası yakılmadı,tekrar
      Peygamberimizin eşi olan Hz.Hafsa’ya teslim edildi. Hz.Osman ve Hz.Ail’den sonraki
      dönemde hakim olan Emevi Hanadanlarının döneminde yaklıdığının rivayetleri vardır.Evet
      Hz.Osman döneminde çoğaltılan bugünkü kur’an nüshası camide sahabelerin huzurunda
      okunuyor ve bil ittifak her kesce kabulediliyor.Aralarında nice hafızlarda vardı.Hiç kimse
      en ufak bir ittirazda bulunmadı.Ve bu nüsha tevatüren bugünümüze kadar bize gelmiştir.!!!

      • aliamca dedi ki:

        Bilal Kardeş;

        1-Recm meselesine girmeyeceğim. Zira bu tartışma konuyu kapsamından çıkaracaktır.

        2-Demişsin ki:

        BU NÜSHALAR ! 1- İst.Topkapı müzesinde, 2-Taşkent’te, 3-Kahire’de, 4- British Museuma,st.Petersbug’de bulunuyor.

        Bak Bilal. İnternet denilen illeti dilediğin gibi kullanamazsın. Bugün buraya yazdıklarım iki gün sonra google tarafından bulunacaktır. Bu durum buraya yazdıklarımın doğruluğunu kanıtlamaz. O yüzden google’da zamazingo araması sonucunda bulunacakların hiçbir bilimsel temeli yoktur. Bunu elbet sen de biliyorsun. Hatırlatmak istedim.

        Sana gerçeğe ulaşmak için bir tek yöntem önereceğim. Sadece senin sözlerini (benim buraya kopyaladıklarımı) araştır. Ama gerçekten araştır. Ve bilimsel yöntemlerle bunları sına. Ancak o zaman doğru’ya ulaşabilirsin. Unutma “gerçek” bir’dir. Değil senin dediğin dört tanesi bunlardan bir tanesinin bile Osman döneminde yazılmadığını görecek/anlayacaksın. Bu durumda da hangi bilgiye nasıl güveneceğini tartışmaya başlayacaksın. Benim tezim şudur: bahsettiğin dört nüsha da Osman döneminde yazılmamıştır. Bunlar artık bilimsel olarak ispatlandı.

        3- Hadisler meselesi. Buradan varacağımız sonuç şudur: Kaç tane müslüman varsa o kadar İslam vardır. Eğer bütün bir kütübü sitte’nin “yanlış” olduğunu iddia edersen; elde tutacak hiçbirşeyin kalmaz. Benim özellikle islami kaynakları önermem; tezlerinizi yine sizin kaynaklarınızla ispatlamaktır. Yoksa dünyanın 2 günde yaratılması; 6 günde göklerin yaratılması; insanın çamurdan gelmesi; gökkubbenin tanımı; bir bakirenin doğurması; taş atıp savaş kazandıran kuşlar; yarılan okyanuslar; değneğin yılana dönüşmesi; ayın yarılması; dişi deve hikayesi gibi binlerce örneğin bilimsel olarak ispatı imkansız. Yani bunlar tek kelime ile “yanlış” Buralara girmiyorum bile.

        Bir doğru’ya ulaşmak için bir “yöntem” belirlemek gerekir. Tartışma “kuranın orjinalinin yakıldığı” dır. Tartışacak bişey yok. Sen de yakıldığını söylüyorsun (o veya bu nedenle) Bunun anlamı şudur: değişmiş olabilir. Burada da bakacağın şey bunun mümkün olup olmadığıdır. Deniliyor ki: değişmiştir: İspat? Hadisler. Sen ne diyorsun? Değişmemiştir. İspat? internet. İşte burada kopuyor tartışma. Hangi komisyon? Kimlerden oluşmuş? Kaynak ne? Yok!!!

        Kuran-Hadis-Icma-Kıyas sıralamasında hadisi geçip diğer yöntemlere yönelemezsin. Bu islamın kendi dinamiğini baltalamaktır. Ortaya birşey çıkmaz. Hatta inanan insanlar kuranın bile anlaşılamayacağını iddia ederler ki bunu 4. maddede yazacağım.

        Bu hadis meselesi önemli; zira islamın dört kaynağından en önemli ikincisini yok sayıyorsun. Üstelik yok saydığın bu kaynaklar en güvenilir kaynak olarak kabul edilenler (kimin tarafından? islam üstündür isminde kimin yazdığı belli olmayan bir site değil, yüzlerce yıllık islam bilginleri tarafından) . Eğer kütübü sitte’yi yok sayarsan; sana sorarlar; bütün o güvenilir hadis tartışmalarından arta kalan “sarih hadis” nedir ne değildir? Hangi hadis kitabının hangi nolu hadislerini kabul edeceksin? Bütün bunlar zaten yüzlerce yıldır tartışılmıştır ve sana sunduğum hadisler “islam alim”leri tarafından kabul edilmiş zatlardır.

        4. İnanan (bazı) insanların tezi şudur: Kuran sadece mealini ve tefsirini okuyarak anlaşılabilecek bir kitap değildir.sadece belli bir eğitimden geçmiş insanlar kitabı anlayabilir. Benim tezim ise şudur; herkes kuranı yeterince okursa (meali, iniş sırası, kurandaki sırası, çeşitli ve farklı tefsirlerle) anlayabilir.

        Bu tez hakkındaki düşüncelerini ayrıca merak etmekteyim. Zira benim için önemli. Yazarsan sevinirim.

        selamlar

      • aliamca dedi ki:

        Bak Bilal Kardeş;

        YÖNTEM derken neyi kastettiğimi anlayacaksın vereceğim örnekle.

        Önerdiğin siteden bir alıntı; sadece oku; ve ne diyor, anla! Bana anlatma sen anla yeter!

        Îbn Ömer diyor ki:”Hiçbiriniz, Kur’ân’ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum) demesin. Bilemez ki Kur’ân’ın çoğu yok olup gitmiştir. “Ne kadar orta­da varsa o kadarını elimde tutuyorum” desin yalnızca.” (Süyûtî, el İtkân,2/32.) Dursun’un bu metne yaptığı çeviri aslında tamamen yanlıştır. Çünkü yüklemi baştan olumsuz alarak “hiçbiriniz, Kur’ân’ın tümünü aldım demesin” şeklinde çevirmiştir. Oysa yüklem olumsuz değil, vurgulu olarak olumludur. “Biriniz Kur’ân’ın tamamını aldım (elimdedir) diyor,” şeklindedir. Devamı “bilemez ki Kur’ân’ın çoğu yok olup gitmiştir” şeklindeki çeviri de yanlıştır.Doğrusu şu: “Tamamını nereden bilecek? Bundan birçok Kur’ân (âyeti) gitmiştir (kaybolmuştur).” Îbn Ömer bu sözüyle, Kur’ân’ın çoğunun kaybolduğunu değil, mevcut Mushaf’tan birçok âyetin gittiğini, yani neshedildiğini anlatmaktadır. Dursun’un çevirisi ile İbn Ömer’in sözü arasında büyük fark var. Çünkü “Kur’ân’ın çoğu” ifadesi başka, “Kur’ân’dan birçok âyet” ifadesi başkadır. Birinde Kur’ân’ın çoğunun kaybolduğu ifade edilirken ikincisinde Kur’ân’dan bazı âyetlerin neshedilmiş olduğu anlatılmış olur. İşte İbn Ömer’in sözü ikinci türdendir.” (Gerçek Din Bu, s.124)

        Gerçek din bu ve Din Bu isimli kitapları oku. Sadece oku. Örnekleri karşılaştır. Nasıl cevap verilmiş gör. Karşılaştır. O zaman anlayacaksın. Bak adam kendi kendine söylüyor:

        Birinde Kur’ân’ın çoğunun kaybolduğu ifade edilirken ikincisinde Kur’ân’dan bazı âyetlerin neshedilmiş olduğu anlatılmış olur

        Kaynak? Yok! Niye? Öyle! Hadi diyelim o kaynakları kabul edelim? Niye? Süyutu dan örnek de verildi! Ama yok! Süyutu’nun geçerliliğine kim nasıl karar verecek kütübüsitte’ye “yalan” dersek. Hadi hepsini geçtik. Bu sözü kim nasıl yorumlayacak? Neye göre? Bir kez daha okuyalım

        Birinde Kur’ân’ın çoğunun kaybolduğu ifade edilirken ikincisinde Kur’ân’dan bazı âyetlerin neshedilmiş olduğu anlatılmış olur

        Birinde; evet öyle. İkincisinde; nasıl? Kime göre? Kaynak ne? Bazı ayetlerin neshedilmiş olduğunu kim anladı? Neye göre anladı? “anlamak” bir tek süleymanateşe mi mahsustur?

        Bir tek örnek. Bir tek gerçek! Peşine düşersek bulabiliriz. Ama “müherlenmemiş kalplerle” peşine düşmek gerek. Gerçek ortadadır. Gerçeği bulmak ise cesaret ister

        selamlar

      • bilal dedi ki:

        Sayın aliamca ! 1- Hz.Aişe’ye keçi olayının rivayetini uyduran zihniyet ne ise,İbn Ömer’in
        rivayetini de ayni zihniyet uydurmuştur.!!! Bu rivayetlerin hiç biri dğru değildir.!!!
        a) İbn Ömer, (hz.Ömer’in oğlu) Hz.peygamberin yaşadığı dönemde çocuk yaşta idi. Hz.
        peygamber zamanında çocuk olan bir insanın sözü nasıl geçerli olabilir.? Hem de çok
        önemli bir meselede ? Hangi hukuk sisteminde toplumu ilgilendiren çok önemli bir mese-
        de çocuk şahitlik edebilir.??? b) Babası olan Hz.Ömer,hem vahiy katibi,hem de sürekli
        hz.peygamberin sohbetinde bulunduğu halde,böyle bir şey söylemiyor da,küçük yaştaki çocuğu nasıl bunu söyleyebiliyor.??? c) Babası dahil,bunca vahiy katipleri ve binlerce
        kur’an hafızları varken,sadece bir çocuk mu bunu bilecekti? d) Bu rivayet ona ait ise,neden
        kayıp olma şekli ve sebebini de anlatmamıştır? e) Böyle bir iddiası olsaydı bunun kanıtları- nı da göstermelidi.! Neden en ufak bir şey anlatmamıştır.??? Böyle bir durum olsaydı,
        (kur’an’ın çoğu kayıp ) yüzbinlerce sahabe varken sadece kendisi mi bunu bilecekti.???Ondan başka bilenler de olmayacak mıdı.??? f) Süyuti hz.Peygamber ve ibn Ömer’den
        900 sene sonra yaşamıştır. Peki süyuti,kendi zamanından ta 900 sene önce yaşayan İbn
        Ömer’e kadar kesintisiz bu rivayeti götürebilmiş midir ? Bu rivayet nasıl sağlılklı olabilir.?
        Kur’an’ın tam korunduğuna dair mütevatir rivayetleri bir kenare atıp,haberi ahad ve uydu-
        ruk bir rivayeti mi kabul edeceğiz.??? Bunun mantıkı bir izahı var mıdır.??? Keçi olayının
        rivayeti hz.Aişe’ye nasıl uydurulmuşsa,bu rivayet de İbn Ömer’e aynen öyle uydurulmuş-
        tur.!!! Kur’an’ın bir çoğu kayıp olacak da,hiç bir kimse sesini çıkarmayacak,öyle mi ???
        ===============================================================
        2- İki de bir diyorsunuz ki,” Bilimsel olarak,müzelerdeki kur’an nüshaları hz.Osman’a ait
        olmadığı tespit edilmiştir.! Hangi bilimsel tespitler,? kimler bu tespiti yapmıştır.? kaynak
        ve kanıtlarınız nerede ? İddia ettiğiniz bu bilimsel tespiti yapanları öğrenmek istiyoruz.?
        3- Kur’an,dinin tek kaynağıdır.Son inen ayet buna net ve kesin bir dille vurgu yapmaktadır.!
        MAİDE-3: اليوم اكملت لكم دينكم واممت عليكم نعمتي ورضيت لكم الاسلام دينا الخ ” …İşte bugün sizin için dini-
        nizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım.Sizin için din olarak İslama razı
        oldum.” Bu ayette,İslam dinin kur’an’la tamamlandığı ve dinin tek kaynağı da kur’an oldu-
        ğunun kesin hükmü bulunur.Din için başka bir kaynağa gerek kalmamıştır.Hz.peygambe-
        rin sünneti,sadece kur’an’ın açıklaması ve uygulama şeklidir.Tevatüren ve doğru olarak bize ulaşanları alır ve kabul ederiz.Tevatürle bize gelmeyen ve özellikle ”Hadis İlmi Kıriter-
        lerine ” uymayanı kabul etmeyiz. İşte buralarda gösterdiğiniz bütün rivayetler,ne müteva-
        tir,ne sahih,ne de Hadis ilmi kıriterlerine uymaktadır.! Hepsi uyduruk ve merdüt rivayetler-
        dir. Kütüb Sitte diyorsunuz. Bunlar Allah’ın kitabı mı ? Bunları yazan veya yazdıran Hz.
        Muhammed’mi ? Bunlar Hz.Muhammed’en 200-250 sene sonra kulaktan dolma rivayetler-
        le yazılmadı mı ? Ebu Hanife ve İmam Malik gibi büyük alimller bunların çoğunu doğru bul-
        mayıp bunlarla amel etmemişlerse,bunlar bizim için nasıl kaynak olurlar.??? Din,sadece
        kur’an’dır.Başka hiç bir şeye ihtiyaç yoktur.Kur’an,buna net ve kesin hüküm vermişse,me- sele bitmiştir demek..!!! Saygı ile.

      • bilal dedi ki:

        Sayın aliamca !
        ” EVRENİN ALTI GÜNDE YARATILMASI ” ? 1- Arapçada ” يوم ” Yevm ” kelimesinin iki
        anlamı vardır. a) يوم ” Yevm ” Uzun evre, b) Dünya kendi ekseni etrafında dönerken bir
        devrin tamamlanmasıyla meydana gelen zaman dilimi. (24 küsür saat.) KUR’AN,dünya
        ve evren 6 ” يوم ” Yavm de yaratılmıştır diyor. Yüce Allah evreni yaratmaya başladığı zaman ortada ne dünya,ne de güneş vardı.! Bunlar olmayınca da,buradaki,يوم ” Yevm
        kelimesinden dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesiyle oluşan zaman diliminin anla-
        mını çıkarmak çok yalnış olur. Çünkü,o zaman ne dünya,ne de güneş vardı.!!! Öyleyse,
        burada” يوم ”Yevm ” kelimesinin anlamı ”Evre ” demektir. 24 saatlik olan zaman dilimiyle
        hiç alakası yoktur. Zaten Allah katında günler aynı değildir. Zaman,hareket eden cismin hızına göre değişmektedir.Zaman izafidir.! Dünya gezegeninin günü ile diğer gezegen- lerdeki günler de birbirinden farklıdır.!!!
        EVET,KUR’AN’A GÖRE EVREN 6 UZUN EVREDE YARATILMIŞTIR.!
        ===============================================================
        2- İLK İNSANIN BALÇIK KIVAMLI,CIVIK VE YAPIŞKAN TOPRAKTAN YARATILMASI.
        Modern ilim,insan vücudunun,yeryüzünün ihtiva ettiği elementleri,kendisinde topladığını
        ispat etmiştir.Toprağın taşıdığı elementler şunlardır.Karbon,oksijen,hidrojen,kükürt,azot,
        kalsiyum,potasyum,sodyum,klor,mağnezyum,demir,manganez,bakır,iyot,florin,kobalt,
        çinko,silisyum ve alüminyumdur.Toprağı meydana getiren bu elementlerden,insanda
        da değişik oranda bulunmaktadır.KUR’AN’ı Kerime göre ilk insan,topraktan ve onun de-
        ğişik durumlardaki merhalelerinden yaratılmıştır.Bu merhalelerden biri de balçık ve ya-
        pışkan kıvamındaki topraktır.Fakat ” Bu toprak,bilinen elementlerinden müteşekkil olan
        yapınını nasıl değiştirmiş ve ilk organik hayat şekline ulaşmış,daha sonra da gelişerek
        İnsanı hayat biçimine varmıştır.? İşte bu nokta bir sırdır.Ve bu sırrı hiç bir beşer de çözmüş değildir.!
        Tekamül nazariyesine göre de,ilk hücrede hayat fenomeninin nasıl başladığını bilmek mümkün değildir.. Bu nokta,hala bir sır olarak gizliliğini devam ettirmektedir. Tantavi,el-
        Cevahir tefsirinde, ” İnsan vücutlarının,yer elementlerinden müteşekkil olduklarını
        zirettikten sonra,bizler arzın birer parçasıyız.” der. El-Cevahir. IV / 9
        Tefsirul Merağı da ise,bu konu şöyle açıklanmaktadır.”Kimyevi maddelerin hepsi,toprak-
        tan meydana gelmektedir.Cenab-ı Hak onları bir araya getirmiş ve kimyevi maddeler
        halinde birleştirmiştir.Bu da,protoplazma,yani ilk hayvanı ve nebati hücrelerin ve doku-
        ların kendisinden meydana geldiği ilk canlı maddedir.Bu ilk canlı madde,oksijen,hidro-
        jen vs..gibi elemntlerden meydana gelmiştir.” KUR’AN’I KERİMDE FEN BİLİMLERİ ” Dr.Celal KIRCA.
        ================================================================
        Dr.Haluk NURBAKI’da konuyu şöyle açıklamaktadır. ” ….Balçık ve yapışkan kıvamdaki
        toprakta azot ve karbon molekülleri eksi değerlidir.Yani (C-4 ve N-3 ) acaba bu özelliğin
        sırrı nedir.Toprakta doğal olarak bulunan oksijen fosfor ve hidrojen eksi değerli karbon
        ve azotla birleşerek insanın beden yapısını kurabilir. İşte ilk insanın yaratılışıyla ilgili
        ayetlerin hikmeti bu sırrı taşımaktadır.Peki eksi değerli azot ve karbon topraktaki hidro-
        jen,oksijen ve fosforla birleşerek hangi şartlarda bir beden inşa edebilir? Bu,her madde,
        kendi kendine ve her türlü yardım edici koşullarda sağlansa da,hücre yapamaz.Dolayı-
        sıyla beden de inşa edemez.PEKİ NE LAZIM ? Bu maddeleri uygun mesafelerde belli
        açılarla programlayacak matematik bir yargı gerekir.İşte Evreni Yaratan Allah,bu ger-
        çeği anlatmak için ” كن ” ol ” dedim buyuruyor.Cenab-ı Allah’ın ” ol ” demesi kur’an’ın
        çeşitli ayetlerinde bildirilen levhi-mahfuzun bir matematik proğram şifresidir.”
        Kur’an,Adem’in bedeninin yaratılışında iki önemli bilimsel gerçeği bildiriyor.
        a) Eksi değerlerle azot ve karbon taşıyan toprak. (balçık ve yapışkan kıvamdaki top-
        rak.) طين لازب ” b) Matematik bir program emri. ” Bu matematik program,çok ilginç
        bir sırdır. Evet,canlıların temel maddesi olan DNA molekülünün eksi azot ve karbonla
        fosfor hidrojen ve oksijenden kuruludur.Tüm canlıların karakteri bu DNA şeritlerine ve-
        rilen matematik bir programdan ibarettir.Bu akıl almaz matematik değer ise,ancak üs-
        tün bir akıl,zeka,irade ve madde üstü YARATICI bir kudret olan Allah’ın emri ile yürü-
        yebilir.!!! ” Kur’an’ı Kerim’den Ayetler ve İlmi Gerçekler ” Dr.H.NURBAKI. Özetle,kur’an bilimle asla çelişmez,bilakis bilim kur’an’la paralel gidiyor.Adeta bilim de,kur’an’ın dedi-
        ğini söylüyor.!!! Bu KUR’AN,1400 sene önce yaşamış bir beşerin sözü olamaz.!!!
        O,evreni yaratan ve bilgisi zaman mefhumuyle sınırlı olmayan Yüce Allah’ın kelamıdır.
        Sayglarımla.

  30. exhorder dedi ki:

    Kur’an ın ortaya çıktığı dönemlerde şimdiki matbaa yoktu elbette. Papirus kağıtlarına, Hayvan derilerine, ağaç kovuklarına felan yazılıyordu ayetler. Hafızlar ayetleri aklında tutsada bir çoğu savaşlarda öldürülmüştü. Bilhassa 4 halife dönemindeki savaşlarda öldürüldüler. Bu nedenle Kur’an ın derlenmesinde bir çok ayetin kaybolduğu düşünülebilir. Ama derlenen kuran olduğu gibi gelmiştir. Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

    • aliamca dedi ki:

      Exhorder;

      1- Demişsin ki:

      Bu nedenle Kur’an ın derlenmesinde bir çok ayetin kaybolduğu düşünülebilir.

      Meselede bu zaten. Böyle olduğu iddia ediliyor. Eğer öyle ise; kutsal kitabın diğer hükümleri de geçersiz hale gelir. “Kitabı koruyan biziz, değişmeyecek” benzeri.

      2- Topkapı sarayındaki Kuran Osman döneminden kalmamıştır. C-14 testinin bu sonucu verdiği tamamen bir Yalan’dır. Aksine yapılan çalışmalar söz konusu kuranın Osman döneminden daha sonra yazıldığına işaret eder.Bence Ozbekistan’da bulunur deseydin aksı daha zor kanıtlanırdı. Lakin Ozbekistan da yer alan kuranın da Osman doneminde yazılmadığı kanıtlandı

  31. aliamca dedi ki:

    Sayın Exhorder;

    Wikipedia da geçerli bir kaynak değil.

    Bahsi geçen kurana ilişkin ingilizce ve türkçe iki kaynak var vereceğim linklerde

    Sonuç olarak; hayır osman döneminde yazılmadı.

    Rezvan-2004-MO-10-1-New-Folios.pdf erişimi için tıklayın

    2007_13_DAGM.pdf erişimi için tıklayın

    Bu yazmanın radyokarbon yöntemi ile yaşının belirlenmesi Oxford’da
    gerçekleştirildi. Sonuçlar %68 olasılıkla miladi 640 ve 765 arasında bir tarihi; %95
    olasılıkla miladi 595 ve 855 arasında bir tarihi göstermektedir. Muhtemel güven
    seviyesine bağlı olarak radyokarbon tarihleme yöntemi tarafından elde edilen
    tarihler bu yazmanın Hz. Osman zamanına ait olduğunu göstermesine rağmen,
    paleografik çalışmalar bunun sekizinci yüzyıla (hicri ikinci asra) ait olduğunu ileri
    sürmektedi

    • exhorder dedi ki:

      8.yüzyıl 700’lü yıllar oluyor, sence çok mu yakın bir tarih 🙂 radyokarbon pozitif veridir, kesindir. paleografi dediğin şeyse sosyal bir bilimdir. hangisine güvenirsin. 🙂

      • aliamca dedi ki:

        595-855 arasında devasa bir tarih var. Ne karbon testi uzmanıyım; ne paleografi. Kaynak Diyanet İşleri Başkanlığının bir çalışmasından kopyalanıp yapıştırılmıştır. Orjinal dergide yayınlanan makaleyi de bulabilirsin: söz konusu bilimsel çalışmanın yayınlandığı dergide ingilizce olarak; “peki o zaman sorumuza dönelim; bu kuran osman dönemine mi aittir? Cevap: Hayır” şeklinde net bir ibare geçmekteydi.Mesele birşeylere güvenmek güvenmemek değil; kümülatif biriken bilimde eleştiriye sunulan (ve bigüne kadar çürütülememiş) bir makaleye/teze saygı duymaktır. Çünkü elle tutulabilir tek veri budur.

  32. aliamca dedi ki:

    Arkadaşlar;

    İnternetten kaynak göstermek anladığım kadarıyla inanan arkaşlar arasında “inandırıcı” bir delil.

    Ben de aynı yoldan gideyim; ve bir tek soruyu “internet” kaynaklarıyla (-ki en az diğer siteler kadar akla mantığa uygun) sorayım.

    Kuranın değiştirilmediği tezini öne süren arkadaşlar; acaba diğer kutsal kitapların değiştirildiğine nasıl bu kadar çabuk inanıyorlar?

    Kuranın değiştirilmediği tezini ortaya koymak için harcadıkları çabanın ne kadarını diğer kutsal kitaplar için harcadılar?

    Örneğin hıristiyan temelli şu tezlere nasıl yanıt verirler?

    http://www.hristiyanforum.com/forum/showthread.php?t=331052

    http://www.agapekilisesi.com/islamiyet/kurana_gore_tevrat_degistimi.htm

    http://www.isa-mesih.org/kkd12.htm

    http://www.answering-islam.org/turkce/sorular-cevaplar/kutsal-kitap-tahrif-edildi-mi-guelcan-cal-kana-cevap.html

    http://www.kutsalkitap.nl/tevrat.html

    herkese selamlar

  33. exhorder dedi ki:

    Sırf Kur’anda “Bu kitap kıyamete kadar değişmeyecek, koruyacağız” diyor diye, Kur’an ın değiştiğini iddia etmeye çalışmak, saflık, çocukluk ve ahmaklıktır. Bende ateistim ama Kur’an değişmemiştir. Değiştiği iddiası bana pek inandırıcı gelmiyor. Sadece derlenirken bir ihtimal bazı ayetler kaybolmuş, eklenmiş olabilir. O da bir ihtimal.

  34. aliamca dedi ki:

    Exhorder;

    Mesele kimin neye inanın neye inanmadığı; kimin hangi görüşten olduğu değil.

    Mesele; sırf değişmiyor dedi diye değiştiğini iddia etmek de değil

    Mesele; bir doğruya-gerçeğe ulaşmaya çalışmak.

    Ve inanan arkadaşların her tezinin birer birer çürümeye mahkum olmasıdır.

    Ebubekir döneminde yapılan işlem belirsizdir.

    Osman döneminde yapılan işlem ha keza belirsizdir.

    Yazının başlığı “kuranın aslı yakıldı”dır: Doğru bir önerme.

    Bütün bunların dışında; Topkapı daki yahut Ozbekistandaki nüshalar Osman dönemine ait değildir. Ha olsa ne olurdu; hiçbişey olmazdı. Hiç bir anlama gelmezdi. Ben inanan arkadaşların yerinde olsam; bütün bunları temellendirmeye; bilimsel kılıf bulmaya çalışmazdım. İnanan insana inancı yeter. Benim karşı çıkışım; bunları hala ezberleyip; kendi iddialarının aksine binyıldır herhangi bir kanıtı görmezden gelmeyi başarmış olmalarıdır.

    Tıpkı hala senin “topkapıdaki nüsha” osman döneminde yazılmıştır iddian gibi.

    Bunların dışında; yazmış olduğun

    Sırf Kur’anda “Bu kitap kıyamete kadar değişmeyecek, koruyacağız” diyor diye, Kur’an ın değiştiğini iddia etmeye çalışmak, saflık, çocukluk ve ahmaklıktır.

    kesinlikle öyledir.

    Kur’an değişmemiştir. Değiştiği iddiası bana pek inandırıcı gelmiyor. Sadece derlenirken bir ihtimal bazı ayetler kaybolmuş, eklenmiş olabilir. O da bir ihtimal.

    Ahmaklık; değişmemiştir cümlesinden sonra kurulan ihtimallerin peşine düşenleri ahmaklıkla itham etmektir. Bazı ayetler kaybolmuş ise hangi ayetlerdir; neden kaybolmuştur. Keçi mi yedi? Ve yine Ebubekir dönemindeki “işlem” nasıl gerçekleşmiştir? Osman dönemindeki “çoğaltma işleminde” neler olmuştur? Mesele hakkındaki hadisleri nereye koyacağız?

    Değişmemiştir (kesin yargı) İnandırıcı gelmemek (subjektif ölçü) ihtimal (?)

    Selamlar

  35. aliamca dedi ki:

    Bilal Kardeş;

    1-Recm meselesine girmediğim gibi; dünyanın yaratılışı; insanın neden oluştuğu gibi meselelere girmeyeceğim. . Zira bu tartışmalar da konuyu kapsamından çıkaracaktır. Zira hala kuranın derlenmesi ve çoğaltılması meselesinde herhangi bir yol alamadık.

    Yazı ve başlık açık; kuranın aslı yakılmıştır. Tartışma da bu çerçevede. Zira her inanan gibi somut verileri tartışmaktan kaçmaktasınız. Bu yüzden yine maddeler halinde gideceğim.

    2-Demişsin ki:

    BU NÜSHALAR ! 1- İst.Topkapı müzesinde, 2-Taşkent’te, 3-Kahire’de, 4- British Museuma,st.Petersbug’de bulunuyor.

    a) Sadece ozbekistandaki nüshanın neden osman döneminde yazılmadığına dair (taşkent demekle bu nüshadan bahsettiğini varsayıyıorum); az önce exhorder isimli yorumcuya yanıt yazdım. Yöntem; bilimsel bilgi budur. Kaynaklar da bu satırların birkaç satır üstünde bulunmakta. Kopyalayıp yapıştırayım:

    Rezvan-2004-MO-10-1-New-Folios.pdf erişimi için tıklayın

    2007_13_DAGM.pdf erişimi için tıklayın

    Bu iki çalışma da Razvan’ın çalışmasından türetilmiş çalışmalardır.

    b) İstanbul Topkapı müzesinde olmadığını; bunun osman döneminde yazılmadığını; sen bu müzeye gidip bir kez bakarsan anlarsın. Anlamaz isen müzedeki herhangi bir görevliye sor. Onlar sana anlatacaktır. Zira bilim insanları bu nüsha üzerinde defalarca çalışma yaptılar; ve sonuçlarını yayınladılar. Onlara da inanmaz isen ben sana yine (başka çare kalmadığından-online olarak) kaynak gösteririm. Lakin senin inatla ve ısrarla “bunlar osman döneminde yazıldı” tezinin hala bir tek kaynağı yok! Bekliyorum.

    c) Kahire demişsin; hangi müzede; nerede; bu nüshanın da olmadığından eminim; zira islami kaynaklar genelde topkapı ve özbekistan üzerinde durur. Kahiredekinin de hangi müzede olduğunu; nerede nasıl sergilendiğini söylersen; onun da osman döneminde olmadığını ispatlayabileceğimi sanıyorum.

    d) “British Museuma,st.Petersbug’de” ne demek onu hiç anlamadım bile. 4 madde var. dördüncüsü bu. British museum st.peterburg’da değildir. Ayrı bir nüshanın british museum’da olduğunu mu iddia ediyorsun? Eğer iki nüshadan (rusya ve ingilteredeki iki ayrı nüshadan) bahsediyorsan St. peterburg dediğin yer de muhtemelen bugün taşkentte bulunan nüsha. Zira sovyet rusya döneminde bugün özbekistanda bulunan nüsha uzunca bir süre st.peterburgda sergilendi.

    Sorduğun soruya yanıtım bu; benim sorum ise aynı. Bu dört nüshadan değil dördünün birinin bile osman döneminde yazıldığını ispatlayamazsın. Aksi “Bilimsel olarak” ispatlanmıştır.

    Yanıtını hala beklemekteyim.

    3- Hadis Meselesi:

    Sormuştum-yine soruyuorum:
    . Eğer kütübü sitte’yi yok sayarsan; sana sorarlar; bütün o güvenilir hadis tartışmalarından arta kalan “sarih hadis” nedir ne değildir? Hangi hadis kitabının hangi nolu hadislerini kabul edeceksin? O gerçek değil, bu hadis olmaz demekle olmuyor o işler. Şıklardan gidemeyiz. Bugün itibariyle hangi hadisler geçerlidir; rivayet nerelerden gelir; bunların gerçekliğine nasıl itibar edeceksin (o islam alimi bunu demiş, o bile güvenmemiş kısmına girmiyorum, zira kimin senin hayatında hangi sırada yer alacağını bilemem-karışamam)

    Hadis meselesini senin sözlerinde sorayım o vakit; belki derdimi anlatabilirim:

    .Hz.peygamberin sünneti,sadece kur’an’ın açıklaması ve uygulama şeklidir.Tevatüren ve doğru olarak bize ulaşanları alır ve kabul ederiz.Tevatürle bize gelmeyen ve özellikle ”Hadis İlmi Kıriter-
    lerine ” uymayanı kabul etmeyiz. İşte buralarda gösterdiğiniz bütün rivayetler,ne mütevatir,ne sahih,ne de Hadis ilmi kıriterlerine uymaktadır.!

    Bu tevatürle gelenleri nasıl ayıklayacağız? (Yanıtı varsaydığımdan; o vakit ne kadar müslüman varsa o kadar islam vardır tezi gerçek oluyor; zira dünyanın farklı müslümanları tarafından uygulanan farklı islam kuralları bugün halen devam etmekte; mezheplerin aynı konudaki farklı yargıları ise başlı başına bir sorun)

    “mütevatir olanlar ,sahih olanlar ,Hadis ilmi kıriterlerine uyanlar” hangileridir? Bunların sayısı kaçtır? Hangi yöntemle ne şekilde karar verilmiştir? 1400 yıldır bu saydığın üç kritere uyan hadisleri bir kitapta toplanmamış mıdır?

    Sonuç olarak; Exhorder’a yazdığımın aynı mealini sana farklı biçimde yazayım:

    Saydığın nüshaların hiçbiri Osman döneminden kalma değildir. Lakin bu durum “kuranın değiştirildiğini” ispatlamaz. Sadece burada senin (ve bütün islami kaynakların) bir bilgi eksikliği/yanlışlığı var. Bu kadar basit.

    Ebubekir dönemideki derleme işlemi hala bir soru işaretidir

    Osman dönemindeki çoğaltma işlemi bir soru işaretidir

    Hafsa’daki nüshanın yakılmış olması bir soru işaretidir.

    Bu minval üzerinde yine başa dönersek cevabını aradığımız sorular bunlardır (yazının başlığı olan: “Kuranın aslı yakıldı” önermesinin gerçek olduğunu sen de kabul ettin) Yine ve ısrarla başa dönersek: bulmaya çalıştığımız yukarıdaki 3 sorunun yanıtıdır.

    Demişsin ki:

    Hz.Muhammed zamanında ve gözetiminde bütün ayetlerin sayıları40′ı bulan vahiy katiplerince yazılmıştı.!!! Ama,hepsi bir arada değildi, (tek nüsha halinde değildi.) Vefatından hemen sonra Hz.Ebu Bekir,Vahiy katibi ve kur’an hafızı olan Zeyd b.Sabit başkanlığında vahiy katiplerinden 18 kişilik bir komisyon kuruyor.Bunlar topladıkları her ayet için iki şahindin bulunmasıyla yaz-
    maya başlıyorlar.Bunlar aynı zamanda kur’an’ı ezbere bilenlerdendi.

    İlk “40” kişi kimlerdi, isimleri nelerdir, kaynaklar nedir?
    ikinci 18 kişilik komisyon kimlerden oluşur? Bunların ikişer şahidi kimdir?
    Osman dönemindeki çoğaltma işlemi kimler tarafından nasıl yapılmıştır?

    Bütün bunların kaynakları nelerdir?

    Sadece “gerçek” ne ise o ortaya çıksın; tüm derdim bu. Bunu ancak tartışarak bulabiliriz. Eğer samimi olarak gerçeği bulmak istiyorsak; buluruz.

    selamlar, saygılar

    • bilal dedi ki:

      Sayın aliamca !
      Kendinize güya kanıt olarak gösterdiğiniz ” Oxford’daki radyokarbon yöntemiyle müze-
      lerdeki kur’an yaşının belirlenmesinin sonucu”bile kur’an’la ilgili iddianızı çürütmektedir.
      Oxford’daki bu çalışma sonucu bizim savımızı doğrulamakta,sizinkinizi ise,yalanlamak-
      tadır.Bu sonuçtan hareket ederek kendiniz bile,kur’an’ın yaşı,hz.Osman zamanını gös-
      termektedir diye ifade ettiğiniz halde,hala inat ederek inanmamaya çalışıyorsunuz !!!
      Bu durumunuzla bir tezatlık içinde olduğunuzun farkında mısınız.? Hem diyeceksiniz ki
      bu sonuçlar hz.Osman zamanını gösteriyor,hem de inanmaycaksınız.! Lütfen egomuza
      değil,akıl ve sağduyumuza kulak verelim.!!! Sırf inanmamak için,gösterdiğiniz bilimsel
      verileri de mi inkar edeceksiniz.? Kur’an’la ilgili iddianızı çürüten yazınızı buraya yazıyo-
      rum;” ..Bu yazmanın radyokarbon yöntemiyle yaşının belerlenmesi Oxford’a gerşekleş-
      tirildi.Sonuçlar %68 olasılıkla 640-765 arasında bir tarihi; %95 olasılıkla miladi 595-855
      arasında bir tarihi göstermektedir.Muhtemel güven seviyesine bağlı olarak radyokarbon
      tarihleme yöntemi tarafından elde edilen tarihler bu yazmanın Hz.OSMAN zamanına ait
      olduğunu gösterdiğine rağmen,paleografik çalışmalar sekizinci yüzyılı göstermektedir.”
      diyorsunuz !!! Evet,her iki durumda da yukarıda gösterilen tarihler hz.Osman’ın zama-
      nını göstermektedir.Kendiniz bile bunu söylüyorsunuz,ama yine de inat ederek inanma-
      maya çılışıyorsunuz.!!! Bu kadar da inat olur mu ???
      Sayın Exhorder’in de dediği gibi,radyokarbon pozitif veridir,kesindir.Paleografi ise,sos-
      yal bir bilimdir…” Peki siz hangisine güveniyorsunuz.? İnanmamak için hangi bahane-
      lerin peşindesiniz.??? Başka bir bahane aramaya gerek var mı ???
      ============================================================
      Kafanızda soru işareti mi var ? a) Yüzbinlerce sahabe olmasına rağmen,Hz.Ebu Bekir
      dönemindeki derleme işlemi hiç birinin itirazına maruz kalmamış ve tek nüsha haline
      getirilen kur’an ittifakla kabul edilmiştir. b) Hz.Osman zamanındaki çoğaltma işlemi de,
      ( dikkat ediniz,burada derleme işlemi yoktur,sadece ihtiyaca binaen hz.Ebu Bekir’den
      kalan tek nüshanın yediye çoğaltılma işlemi vardır.) Yine hiç bir sahabenin itirazına ma-
      ruz kalmamış ve itifakla kabul edilmiştir.Eğer bu çoğaltılan nüshalar,Hz.Ebu Bekird’den
      kalan nüshadan farklı olsaydı,itirazlar olacaktı ve Hz.Osman’a karşı çıkarak binlerce sahabi kur’an için canını feda edecekti.!!! Bunlar asla böyle bir olayı kabul edemezdi.!
      Neden itifakla kabul ettiler.? Neden tek bir itiraz söz konusu olmadı.? Demekki,Hz.Ebu
      Bekir döneminde derlenen ve daha sonra ihtiyaca binaen hz.Osman zamanında çoğal-
      tılan nüshalar arasında hiç bir fark yoktu,aynı nüsha sadece çoğaltılmıştır.!!! Kur’an,
      bir nüshadan yedi nüshaya çoğaltılmak suretiyle korunarak daha da güvenli bir hale getirilmiş oldu. c) Çoğaltılma işlemi bitikten sonra ilk nüsha tekrar hz.Hafsa’ya veriliyor.!
      Ve çoğaltılan nüshalar da elindeki nüshaya aynen uygun olduğundan hiç bir itirazı söz
      konusu olmadı.! Elinde kalan nüsha onun vafatından sonra yok olsa da,olmasa da hiç
      bir şey ifade etmez.Çünkü söz konusu nüsha yediye çıkarılmış ve aynen korunmuştur. İhtiyaca binaen hz.Osman’ın çoğalttığı nüshalar,Hz.Hafsa’daki nüshanın aynısıdırlar.!!!
      Bu nedenle,bahane aramaya gerek yoktur. Daha önceki bir yazımda,meşhur olan hafız-
      ların ve dolayısyla aynı zamanda vahiy katibi olanların isimlerini kaynaklarıyla birlikte
      yazan bir yeri size göstermiştim.! Ama,yine de hep bahanelerin peşindesiniz.! Çünkü,
      gayeniz gerçeği bulmak değildir. Komisyonda yer alanların isimleri sana verilse de yine
      inanmayacaksınız.!!! Yüzbinlerce sabenın ittifakıyla kabul edilmiş bir olaya inanmı-
      yorsunuz da,komisyonda yer alan bir kaç kişinin ismine mi inancaksınız.???
      Lütfen,sağduyu ve aklımızla hareket edelim,bahaneler peşinden koşmayalım.!!!
      EVET KUR’AN’IN ASLI KORUNMUŞ OLARAK YÜZBİNLERCE SAHABEDEN TEVA- TÜRLE BİZE KADAR GELMİŞTİR.!!! Lütfen,boş yere konuyu uzatmaya gerek yok-
      tur.İnanmamak için bahaneleri üretmeye çalışırsanız,bunun sonu gelmez.!!! Saygıyla.

  36. aliamca dedi ki:

    Bilal;

    1- En azından okumaya başlamışsın. Bu iyi. Benim kopyalayıp yapıştırdığım metin; diyanetin bir araştırmasından; aynı yöntemi kabul edeceğini bildiğim için; bir çalışmaya dayanılarak nasıl demagoji yapılırın somut örneği olarak kopyalayıp yapıştırdım. Yöntem şudur: Bir bilimsel çalışmaya referans verip; acaba mı diye yola çıkıp, öyle olmadığını görünce; yarı yolda bırakmaktır. Çalışmanın aslını okursan; açık bir dille söz konusu nüshanın osman dönemine ait olmadığı tespit edilmiştir. Bu çalışmanın yanlışlığını ortaya koyan herhangi bir yayın da bugüne kadar yapılmadı.

    Bak orada iki link var. İsim var. Çalışmanın hangi dergide hangi sayısında hangi sayfasında yayımlandığı var. Linkteki referanslara bak. Burada şimdi sana “bilimsel makale nasıl yazılır, nasıl yayımlanır” öğretemem. Okursan kimin nerede nasıl yanıldığı net bir şekilde ortaya çıkar. Sadece savunduğunu oku yeter. Bak insanlar çalışmış; bir şey ortaya koymuşlar. İşin kötüsü; burada yazdıklarını da silemezsin. Onlar da senin yanlışın olarak burada kalacak.

    2- Herhangi bir kaynak göstermedin. Hala “yüzbinlerce” diyorsun; isim diyorum; 40 diyorum 18 kişilik komisyon diyorum; nerede diyorum; isimleri neler diyorum; kaynakların neler diyorum; “göstersem bile” diyorsun.

    Maddeler halinde gidiyorum; küçük bir aşama kaydederiz diye; maddelerin hepsini birden atlıyorsun.

    Örnek verdiğin 4 kitaptan birinin bile yazıldığını ispatla diyorum; okumamış gibi yapıyorsun.

    3- diyorum hadis diyorum;o zaman kimler neye göre nasıl diyorum; neyi kabul edeceksin diyorum, neye göre nasıl diyorum; o cümleler okunmamış gibi yazıyorsun.

    4- Diğer kutsal kabul edilen kitapların değiştiğini nasıl bu kadar kabul ediyorsun ozaman diyorum. Duymuyorsun.

    Dünyayı geçtim; tarihi geçtim; bugün bile bu coğrafyada bir mezhebe inanan insanlar (-ki memleket nüfusunun en kötü ihtimalle dörtte birine tekabül eder sayıları) kuranın değiştirildiğine ve kendilerini haklı çıkaran ilgili hükümlerin çıkarıldığına inanıyor/savunuyor; sen 1400 yıldır herşeyin sütliman olduğunu tam bir ittifak olduğunu iddia ediyorsun. Üstelik bu iddiaya da inanıyorsun. Dört halife dönemindeki çatışmaları hiç olmamış gibi kabul ediyorsun. O işin öyle ittifakla olmadığı “cemel vakası”nda görülecektir. İnsanlar birbirini boğazlamış tonlarca adam ölmüş sen hala dönemin arap yarımadası nüfusunu bile bilmeden “yüzbinlerce sabenın ittifakıyla kabul edilmiş bir olay” diyebiliyorsun. Tevatür diyorsun başka da bişey demiyorsun. Pes artık.

    Caps Lockları da açman ise benim için çok anlamlı. Geleceğin nokta burasıdır. Bir adım öteye de gidemezsin.

    Son olarak; inanmak senin işin; ben bilmeyi yöntem kabul ettim.

    • bilal dedi ki:

      aliamca !
      1- ” KUR’AN’IN MÜCİZESİ BİR KEZ DAHA İSPATLANDI ” Google de girer misiniz !!!
      2-Kur’an’ın bugünkü dizilişi ile mushaflaşması hz.Osman zamanında gerçekleşmiştir.
      Bilinen en eski kur’an mushafı M.S.9. yüzyılda Taşkent şehrindeki bir müzede sergile-
      nen Halife Osman mushafıdır.Beş kopya halinde çoğaltılıp çeşitli islam şehirlerine gön-
      derilen orjinallerinden biride Topkapı müzesinde sergilenmektedir…. ” Kur’an vikipedi ”
      Tarafsız kaynaklara da inanmamanız,öbjektif olmadığınızın göstergesidir.!!!
      ============================================================
      3- VAHİY KATİPLERİNDEN VE AYNI ZAMANDA KUR’AN HAFIZLARINDAN OLAN ZEYD BİN SABİT, a) Hz.Ebu Bekir dönemindeki kur’an’ı derleyen ve bir nüsha haline
      getiren komisyon başkanıdı. b) Yine aynı zat, Hz.Osman zamanında ihtiyaca binaen
      kur’an’ı tek nüshadan 7’ye çoğaltan komisyonun başkanıdı,!!! Burayı iyice okumak lazım.!
      İlk nüshayı da toplayan ve daha sonra hz.Osman zamanında çoğaltma işelemini de yapan komisyon başkanı aynı zattır.! Bu zat, daha önce derleyip bir nüsha haline getirdiği kur’an’ı
      çoğaltırken eskisinden ayrı veya eksik bir şekilde çoğaltması söz konusu olamaz.!!! Çünkü
      her iki işlemi de gerçekleştiren kendisidir.!!! 4- Günümüze kadar tevatüren bize initikal eden kur’an’a yönelik hiç bir sahabenin ve müslümanın itirazı söz konusu olmamıştır.!
      Kur’an olduğu gibi İttifakla kabul görülmüştür.!!! 5- Hz.Ebu Bekir zamanında kur’an’ı cem
      etme komisyonunda göerev yapanlardan meşhur olanlar şunlardır.! 1- Vahiy katibi ve
      kur’an hafızı olan ZEYD BİN SABİT, 2- Hz.Osman, 3- Hz.Ali, 4- Abdullah ibn Abbas,
      5-Ubey ibn Kaab, 6-Abdullah ibn Ömer, 7-Abdullah ibn Zubeyir, 8-Said ibn ebil As, 9-
      Abdurrahman ibn el Haris, 10- Sad ibn ebil Vakas, Ve vahiy katipleri olan Hz.Ebu Bekir
      ile Hz.Ömer’de aktif bir şekilde bunlara yardım ediyordular.!!! Bütün bunlara rağmen, her
      getirilen ayet için hz.peygamberin yanında yazılmış olup,okunduğuna dair iki şahit de iste-
      niyordu.Zaten bütün rivayetlere göre komisyon başkanı olan Zeyd bin Sabit de hem vahiy katibi,hem de kur’an hafızı idi.!!! Bütün bunlar titizlikle kur’an’ı cem ediyorlar.!!! Kur’an
      cem edildikten sonra komisyon başkanı olan Zeyd bin Sabit tarafından cami de nice sa-
      habenin huzurunda okunuyor ve hiç kimsenin itirazına şahit olunmuyor.! İşte derlenen kur’an bu olaydan sonra itifakla resmiyete geçiyor.!!! Bu olayla kur’an’ın tamamı korun-
      muş ve güvence altına alınmıştır.!!!
      ===============================================================
      6- ” CEMEL VAKASI ”NIN KUR’AN’IN ÇOĞALTILMASIYLA NE ALAKSI VARDIR:???
      Galiba, ” Cemel Vakası” nın sebeplerini arıştırmış değilsiniz.!!! Bu ” Vaka” nın,kur’an’ın
      derlenmesi veya çoğaltmasıyla zerre kadar alakası yoktur.Bunun sebepleri ayrıdır. Bil-
      miyorsanız lütfen araştırınız.!!! Saygıyla.

      • bilal dedi ki:

        aliamca bey !
        1- ” Memleket nüfusunun dörte biri K.nın değiştirildiğine ve kendilerini haklı çıkaran ilgili
        hükümlerin çıkarıldığına inanıyor” diye iddia etmektesiniz.Bu iddianız mesnetsizdir.Sanırım
        bununla Aleviyim diyen kardeşlerimizi kast edediyorsunuz.!!! a) Türkiye deki alevi vatan-
        daşlarımızın oranı dörte bir ( yani %25 ) değil,%5.2 dir.Bu,2007 yılında ”KONDA”nın yap-
        tığı araştırma sonucudur. Bu konuda bol keseden atmışsınız.!!! b) Küçük bir grup olan
        Rafziler dışında kahir çoğunluk alevi kardeşlerimizin de aynen bizim gibi kur’an’ın hiç de-
        ğişmediğine ve ondan hiç bir şey çıkarılmadığına inanmakatdır.!!!
        BKZ: ” GERÇEK ALEVİLİK NEDİR ? ” http://WWW.Ehlibeytkütüphanesi.com ” Google de ”
        ===============================================================
        Küçük bir grup olan Rafizliğin kurucusu da bir yahudidir. Diğer alevi kardeşlerimizi yan-
        larına çekebilmek için,kendilerini alevi olarak göstermeye çalışıyorlar.!!! Halbuki Alevilikle
        de hiç alakaları yoktur.!!!
        Bunların saçmalıklarına bakınız.!!! Bunlara göre,kur’an’dan velayet suresi ile Ali ve
        Muhammed ailesi lafızları çıkarılmıştır.! Peki, Her kesin Rabbi olan yüce Allah,velayeti ve
        bütün müslümanların yönetimini Hz.Ali (R.A) ve nesline mi verecek.? Böyle bir imti-
        yaz olur mu.? Haşa yüce Allah ayetle bir nesli bütün müslümanlara dikta mı edecek.???
        Velayet ayetleri olsaydı,cesur,yiğit ve Yüce Allah’tan hiç kimseden korkmayan Hz.Ali bu-
        na seyirci mi kalacaktı.??? Neden karşı çıkmadı.? Kendisi halife seçildiğ zaman neden
        söz konusu ayetleri kur’an’a yerleştirmedi.??? Böyle bir şeyin olduğu halde,buna seyirce
        kalmakla ve söz konusu sureyi veya ayetleri kur’an’a yerleştirmemekle Yüce Allah’a hesap
        verceğine inanmıyor mudu ? Kur’an için,her an canını fede etmekten hiç çekinmeyen
        bu büyük zatın yanında kur’an eksik yazılacak veya özellikle kendisini ilgilendiren sureler.
        çıkarılacak da sesiz kalacak ve hatta onlara yardım edecek değil mi.??? Onun hakkında
        böyle düşünmek onun manevi şahsına yapılan en büyük hakarettır.!!! ÖZETLE,HZ.ALİ
        VE BÜTÜN SAHABELER ELİMİZDEKİ KUR’AN’I KERİMİ KENDİLERİNE REHBER VE
        BAŞ TACI EDİNMİŞLERDİR: KUR’AN HİÇ BİR DEĞİŞİKLİĞE UĞRAMADAN TEVATÜ-
        REN BİZE KADAR GELMİŞTİR: !!! Saygıyla.

  37. aliamca dedi ki:

    Bilal;

    1- Kuranın hiçbir mucizesi yoktur. Googleda kimin yazdığı belli olmayan; uydurma mucizelere yeterince cevap verilmiştir. Konuyu kapsamından çıkarma. Mevzu basit. Başlığı ve yazıyı oku. .

    2- Artık yazdıklarının bile farkında değilsin. Osman dönemi sadece 12 yıldır. Kuranın çoğaltılması bu oniki yılda olmuştur. 644-656.

    Bilinen en eski kur’an mushafı M.S.9. yüzyılda Taşkent şehrindeki bir müzede sergile-
    nen Halife Osman mushafıdır.Beş kopya halinde çoğaltılıp çeşitli islam şehirlerine gön-
    derilen orjinallerinden biride Topkapı müzesinde sergilenmektedir

    Vikipedinin de senin de ne kadar “sağlıklı” olduğunu bu yazdıkların ispatlamaktadır. Hem dokuzuncü yuzyıl diyeceksin hem osman döneminde diyeceksin. İnsana gülerler.

    Vikipedi’yi tartışmayacağım. Sen yarın bir bilimsel dergide bi tez önesür. Bunu da vikipedi’den buldum orada öyle yazıyor de; insanlar sana neresiyle gülecek bir bak sonra. Vikipedi ekşisözlüğün bir üst versiyonundan başka bişey değildir. Ki ispatı da yukarıdadır.

    Tarafsız kaynaklar ve objektiflik hususlarında ise sana söyleyecek sözüm kalmadı.Bu ikisini hiçbir inanan -kendi tutarlılıkları açısından- kullanmamalı.

    Son olarak; dört nüshadan ikiye inmen de bir başarıdır. O ikisinin de osman döneminde yazılmadığının ispatı; yukarıdaki satırlardadır.

    3. Maddede yazdıklarına cevap verme gereği duymuyorum. Zira öncelikle kendi tezinin ne olduğunu senin anlaman gerekir. 40 kişi dedin, 18 kişilik komisyon dedin, şimdi bula bula 12 kişilik bir gruptan bahsediyorsun.

    Sana bu söylediklerini nereden buldun diyorum (kaynak göster) diyorum. İnternetteki google aramaları sonucunda kopyala yapıştır dışında bi kaynak gösteremiyorsun. Yok okunmuş; yok zaten ezberlemişler; yok kitle huzurunda okunmuşmuş muş da muşmuş; Kütübü sitte yalandır diyen bir insanın hangi kaynağa güveneceğini ise ben bilmiyorum. İnternet kimin yazdığı meçhul saçma sapan yazılar senin için yeterli olacak korkarım. Lakin yine soralım; bu yazdığın oniki kişiyi nereden ve nasıl buldun? Bulduğun yere nasıl güveniyorsun?

    Benim kaynaklarım ise yukarıdadır. Altına yorup yaptığın yazı; Turan Dursun’un kitabından derlemedir. Daha fazla kaynağı aslından okuyabilirsin. Bugüne kadar da herhangi bir yanıt verilememiştir.

    4- Cemel Vakası; senin “bütün müslümanların ittifakıyla” tezine karşı olarak sunulmuştur. Dönem senin sandığın gibi bütün müslümanların aynı düşündüğü bir zaman değildir. Hatta müslümanlar arasındaki tartışmanın ve birbirini boğazlamanın oransal olarak en yüksek olduğu dönemdir. Örneklerinden sadece bir tanesi cemel vakasıdır. Hatta kitabı çoğaltan osman ile ali müslümanlar tarafından öldürülmüştür. 4 halifeden ikisinin yine müslümanlar tarafından öldürülmesi sonrasında peygamberin torununun öldürülmesi olgusu ortada dururken; sen hala bütün müslümanların ittifakıyla kuran korundu diyorsun ki pes.

    Hafsadaki nüsha “çelişki olmasın” diye yakılırken; sen buna inanıp; “aynıysa niye korumuyorlar; ne çelişkisi” diye sormak aklına gelmiyor.

    Kuranın nasıl derlendiği, nasıl çoğaltıldığı; buna ilişkin itirazlar yukarıda yazıldı. Tekrara düşmemek için yazmıyorum. Dilersen sen yahut başka biri yukarıda yazılanları okuyabilir.

    5, Ali, Alevilik meselesi üzerine buram buram iktidar kokan yazdıklarına yanıt bile yazmıyorum. Zira mevzu bu değil bir; ikincisi yazdıkların bugün bile kuranın değiştirildiğine yönelik inançların olduğu yolundaki benim tezlerimi doğrulamaktadır. Ki tez şudur; bugün bile kuranın değiştirildiğini iddia eden ve buna inanan müslümanlar varken; o dönemde kuranda yazılanlara ilişkin tek bir itirazın olmadığını iddia etmek gerçeklerle bağdaşmaz. O dönemde kime “mushaf yakıcısı” denmiştir. Veya böyle bir söz edilmiş midir? Bunu kabul edeceksin muhtemelen. Sadece bu bile; o dönemde kuranın derlenmesi ve çoğaltılmasına ilişkin “kimse itiraz etmedi” tezini çürütmektedir.

    selamlar

    • bilal dedi ki:

      aliamca !
      1- Taşkent’teki mushaf, 9.yüzyıla ait değildir.Bu tarihte oraya nakledilmiştir.galiba anlaya-
      mamışsınız ! Buradaki mushaf’da,hz.Osman zamanına aitir.(9.yy.) oraya taşınma tarihidir,
      yazılış tarih değildir. 2- Mushafları 2’ye indirmiş değilim,Yazı fazla uzamasın diye iki tane yazdım.! Her iki durum için de boşuna sevinmişsiniz.!!! 3- Siz ne tarafsız kaynaklara,
      ne de gösterdiğimiz kaynaklara inanıyorsunuz.Öyleyse size kaynak göstermenin hiç bir anlamı yoktur.Sizin için tek ve yanılmaz kaynak,rüyasında Tanrı ile çatışan ve kavga eden,Tanrı’ya yemin ettiren,ıslak süpürgeyi duvara vurarak bu şekilde güya bilimsel
      bir yöntemle Tanrı’nın varlğını çürüttüğünü iddia eden ve orta öğretim tahsilini bile görme-
      mış, T.D.dur. ( Doğu Perinçek’in eşi Şule Perinçek’in T.Dursun’la yapılan röportajlardan
      alıntılar…) Demekki,tek ve yanılmaz kaynak T.D.dur.!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
      4-” Oxford’daki radyokarbon yöntemiyle elde edilen bilimsel verilerle söz konusu mushafın
      hz.Osman zamanını gösteriyor ” demenize rağmen yine de inanmamak için inadınızdan
      vaz geçmiyorsunuz.! Yanılmaz tek kaynağınız T.D.gibiler varken başka kaynaklara gü-
      venilir mi ??? 5- Komisyonda yer alan meşhur 12 vahiy katibi ve kur’an hafızlarının
      isimleri size yetmiyor mu ??? İllaki bütün kur’an hafızlarının isimleri mi gerekir.? Vahiy
      katibi olan dört halifeye inanmıyorsan kime inanacaksın.??? Bu işlem halifelik ve devle-
      tin resmi kanalıyla yapıldıktan sonra 4 kişi bile buna yeter. Ama,meşhur olanlardan 12
      kişinin ismini değişik kaynaklardan çıkardım,bunlara inanmıyorsunuz da tek güvenilir
      kaynağınız olan T.D’na inanıyorsunuz değil mi ??? Çok sağlam bir kaynak bulmuşsunuz,
      bu nedenle sizi tebrik ediyorum.!!! Mademki gösterdiğim kaynaklara inanmıyorsunuz,size
      kaynak göstermeyeceğim.Siz sadece yanılmaz kayanağınız olan T.D.a inanmaya devam
      ediniz.!!! 6- Hz.Osman,hz.Ebu Bekir’den kalan mushafı yakmamıştır.Bunu yedi nüsha-
      ya çoğalttıktan sonra tekrar Hz.Hafsa’ya teslim etmiştir.Bütün kaynaklar bunu gösteriyor.!
      Çoğaltılan nüshalar bundan ayrı yazılmış olsaydı,hem Hz.Hafsa,hem de bütün sahabeler buna şiddetle karşı çıkarak onbinlerce sahabe bu uğurda canını verecekti.! Hz.Ali dahil,ne- den hiç bir kimse en ufak bir itirazda bulumadı.? Sağduyumuzla hareket ederek mantıklı
      düşünelim.!!! Artık bu konuyu fazla uzatmaya gerek yoktur.Zaten yanılmaz tek kaynağınız
      vardır,o da T.D.dur. Evet bu kaynak size yetiyor,sadece ona güvenmeye devam ediniz.!!!!
      7- Kur’an’ı çoğaltama yüzünden mi iki halife şehit olmuştur.??? Bununla ne alakası var.? Görülüyorki bu vakaların sebeplerini araştırmış değilsiniz ??? Lütfen,bu tarihi olayları
      çarpıtmayalım.!!! Artık yeter,bu konuyu daha fazla uzatmayalım.!!! Saygıyla.

  38. aliamca dedi ki:

    1- Taşkentte’ki nüshanın Osman döneminde yazılmadığı ispatlanmıştır. Kaynaklar yukarıda. Hala Osman döneminde yazıldı diyorsan; bir tane kaynak göstereceksin (aa unuttum vikipedi vardı değil mi; bak şimdi çok utandım)

    2- Mushafları ikiyi indirdin. Taşkent ve Topkapı Sarayı nüshalarına kadar. Bunların Osman döneminde yazılmadığının nasıl anlaşılacağını; yüz defa yukarıda yazdım.

    3- Turan Dursun meselesi altına yorum yaptığınız yazıyla ilgilidir. Yazının asıl kaynaığının orası olduğunu belirttim. Turan Dursun meselesini tartışmayacağım. Lakin söylediklerinizin hepsi yanlış.

    4- Yazdıklarım yukarıda. Alıntılarım yukarıda. Söylediklerim yukarıda. Artık okuyup okumamak yahut anlamamak hususunda yapacağım birşey yok. Oxford ve Turan Dursun arasında kurduğunuz ilişki ise çok manidar. Ölüm tarihi ve yayımlanan makalenin tarihini karşılaştırırsan; makalenin Turan Dursun’un ölümünden sonra yazıldığını göreceksin. Evet tam da senin dediğin gibi; Turan Dursun’a güveniyorum; çünkü Oxford çalışması daha yapılmadan o kitabında yazmış; ben de ona inanmışım.

    5- Hala bir tek kaynak göstermiş değilsin. Bulmuş da göstermemiş. Gösterirsen çünkü hadislere gitmen gerekecek; sen de hadisleri kabul etmiyorsun. Dön baba dönelim.

    6- Mışmış da muşmuş. Hz.Osman,hz.Ebu Bekir’den kalan mushafı yakmamışmış, bunu yedi nüshaya çoğalttıktan sonra tekrar Hz.Hafsa’ya teslim etmişmiş. Eeee sonra ne olmuş o nüsha? Artık kendi yazdıklarını da unutuyorsun. Bu nüshanın yakıldığını yukarıda sen yazdın. Kendi yazdıklarını aklında tut bari.

    7- Hayır. İki halifenin öldürülmesi sadece kuranın çoğaltılması yüzünden değildir. Bu örnek ve ilgili diğer örnekler mevzubahis dönemde müslümanlar arasında senin iddia ettiğin gibi “tam bir birlik-mutabakat” olmadığının ispatıdır.

    8- Kesinlikle haklısın; yıllardır söylenenler üzerine söyleyecek bir lafın yoksa uzatmanın alemi yok. Yukarıda yazılanlar kayıtlıdır. Aklı selim, okuma yazma bilen, ortalama zekaya sahip her insan; neyin ne olduğunu anlayabilir.

    • elevation dedi ki:

      “1- Taşkentte’ki nüshanın Osman döneminde yazılmadığı ispatlanmıştır. Kaynaklar yukarıda. Hala Osman döneminde yazıldı diyorsan; bir tane kaynak göstereceksin ”

      Sen kaynak göstersene. Senin dışında kimse bunu iddia etmiyor. Wikipedia oldukça güvenilir bir bilgi kaynağı, senin işkembenden daha güvenli mesela. 🙂

      İngilizce wiki’de Semerkand Kur’an’ı hakkında şunlar yazılı,

      http://en.wikipedia.org/wiki/Samarkand_Kufic_Quran

      The copy of the Quran is traditionally considered to one of a group commissioned by the third caliph Uthman; however, this attribution has been questioned, although no evidence was proffered. In 651, 19 years after the death of Islamic Prophet Muhammad, Uthman commissioned a committee to produce a standard copy of the text of Quran (see Origin and development of the Quran).[1] Five of these original Qurans were sent to the major Muslim cities of the era, with Uthman keeping one for his own use in Medina. The only other surviving copy is held in Topkapı Palace, in Turkey.[1][1]

      bu Kur’an sana çok yeni gibi mi görünüyor. 🙂

      • aliamca dedi ki:

        Elevation;

        Gösterdiğim kaynaklar yukarıda. Zahmet et sadece bir kez oku. Bütün bilimsel bilginiz “viki” düzeyinde olduğu için; online olmayan kaynaklara ulaşmak sizin boyunuzu aşar. Dergi, sayısı, makale ismi, cildi, yazar ismi yukarıda yazılmıştır. Referans vermeyi ve verilen referanslara bakmayı öğretmek işim değil. Rezvan makalesinde açıkça bunun o dönemde yazılmadığını ortaya koymuştur. Nokta.

        Gerçeğe ulaşmak için “Kaynak” dediğim zaman “viki” diyorsanız “pes” demekten başka çarem kalmıyor. Mevzubahis internet sitesinin nasıl yazıldığı, kimler tarafından yazıldığı, ne şekilde yazıldığı bellidir. Ekşisözlüğün bir üst versiyonudur. Özellikle bu tür meselelerde güvenilmez olduğu herkes tarafından kabul edilir. İzmirin yüzölçümü için viki kullanın. Böyle bir mesele için değil. Yarın bilimsel bir dergide bu tezinizi ortaya koyun; kaynak olarak da viki yazın bakalım size nereleriyle gülecekler.

        Taşkente gidemediniz, hadi makaleyi de okumadınız, okusanız da anlamadınız, güvendiğiniz viki diğer nüshanın topkapı sarayında olduğunu yazar. Bir kez git bak o kurana, müze uzmanlarına sor, üzerinde yazılmış makalelere bak, kısacası google’a “topkapı kuran” yazmak dışında birşey yap. Gerçeği bulabilirsin.

        Fotoğraftan “Yeni görünmediğini” anlayan bir insana – üstelik seviyeyi düşürüp “İŞKEMBE” düzeyine inmeden- hala birşey anlatmaya çalışıyorum, O da benim ayıbım olsun.

      • aliamca dedi ki:

        Elevation;

        Eğer ayrıca senin için sadece viki’de yazanlar gerçek ise; senin önerdiğin sayfanın tamamını bi oku derim, bak ne yazmış senin viki’n. Beni geçtim, vazgeçtim; kendi yazdıklarınızı bi okuyun yahu.

        Dating the Manuscript

        The Samarkand Codex could not have been written earlier than 150 years after the ‘Uthmanic Recension was [supposedly] compiled – at the earliest during the late 700’s or early 800’s since it was written in the Kufic script[2] . Some Muslims claim that there are two “Uthmanic recensions”, or original copies of ‘Uthman’s Codex of the Qur’an : the Samarkand Manuscript, in the Tashkent library, Uzbekistan and the Topkapi Manuscript, in the Topkapi Museum, in Istanbul, Turkey. Few claimed that red spots on a page of the codex refer to blood stain from Uthman’s murder.[3] The flaw in this claim is that these documents are written in the Kufic Script which, according to Qur’an scholars Martin Lings and Yasin Hamid Safadi, did not appear until the late eighth century[4][5]. It is problematic that no manuscript fragment of the Qur’an can be dated earlier than first quarter of the 8th century A.D., aside from some of the manuscripts discovered in the loft of the Great Mosque in Sanaa in 1972[6]. However, the kufic quranic inscriptions on the dome of the rock (692) provide strong evidence that the kufic script was in use in the 7th century. [7]. The fact that the script was used in a public building and the polemical nature of the inscriptions indicate a wide understanding and acceptance of the kufic script.

        Bir daha kopyalayım mı?

      • elevation dedi ki:

        bak ben sana wiki’den alıntıladığın paragraftaki bir cümleyi kopyalayayım,

        “However, the kufic quranic inscriptions on the dome of the rock (692) provide strong evidence that the kufic script was in use in the 7th century.”

        Ne diyor, 7.yüzyıl, Kufi yazması. Hadi bakalım şimdi Kufi yazmaları neymiş,

        http://en.wikipedia.org/wiki/Kufic

        Gallery bölümüne inip en baştaki yazmaya bak ne diyor;

        Kufic script from an early Qur’an manuscript, 7th century. (Surah 7: 86–87)

        7. yüzyıl görüldüğü gibi yani 600’lü yıllardan kalma en erken Kuran. Bunun üç sıra sağındaki 8 ve 9.yüzyıldan kalma. Muhtemelen senin verdiğin örnekler bunu ifade ediyor.

      • aliamca dedi ki:

        Peki!

        1- wikipedia nedir ne değildir. Bilim nedir? Bilimsel bilgi nasıl edinilir? Yazılmış hangi yazılara itibar etmek gerekir.

        2- Meseleyi senin düzeyine inerek anlatayım. Viki’nin ne dediği mühim değildir. Hiçbir bilimsel değeri yoktur. Orada yazılanları tek gerçek olarak kabul edemezsin. Geldiğimiz yere bak; ben diyorum ki “hayır o dönemden kalma değildir” sen diyorsun ki öyledir “çünkü viki yazmış” Sonra ben diyorum ki; onun ne yazdığı mühim değil lakin orada senin dediğin şey de yazmıyor:

        3- Senin tezin çok basit; 5den 2ye düştük nüshaların sayısında. Kimi kaynaklar 5 kimi kaynaklar 7 nüsha çoğaltıldığı söylenir. Hadi beş diyelim. Kalan 3 tanesi nerede? Tabi bilmiyoruz; o nasıl oluyorsa; birilerini saklarken diğerlerini saklamıyor insanlar; hadi geçtik kaldı 2 tane osman döneminde çoğaltılmış kuran. Peki bunlardan Biri topkapıda diğeri taşkent de öyle mi? Basit! Diyorum ki öyle değil! Azcık okursan olmadığını anlayacaksın. Viki dışında bir kaynak göster? Yok! e ona da peki. Viki ne yazıyor?

        O iş öyle

        “traditionally considered’ ile “this attribution has been questioned,” ile olmaz. Ayrıca “Few claimed that red spots on a page of the codex refer to blood stain from Uthman’s murder” buna da inanman gerekir. Olmaz ama hadi oldu diyelim.

        The Samarkand Codex could not have been written earlier than 150 years after the ‘Uthmanic Recension was [supposedly] compiled – at the earliest during the late 700′s or early 800′s since it was written in the Kufic script[2]
        ^ (Gilchrist 1989:144-147)

        The flaw in this claim is that these documents are written in the Kufic Script which, according to Qur’an scholars Martin Lings and Yasin Hamid Safadi, did not appear until the late eighth century[4][5]

        neymiş 4 ile 5?
        ^ Lings & Safadi 1976:12-13,17
        ^ Gilchrist 1989:145-146; 152-153
        açar bakarsın.

        Sen ne diyorsun?
        “However, the kufic quranic inscriptions on the dome of the rock (692) provide strong evidence that the kufic script was in use in the 7th century.”(kaynak no7)

        neymiş o kaynak?

        http://en.wikipedia.org/wiki/Dome_of_the_Rock#Interior

        Tesadüf yine vikipedinin kendisi. Geldik dome of the rock’a. Onun da interior’una geldik. Lakin onu şimdi burada anlatmayacağım.

        Anlaşıldı mı?

        Sanmıyorum.

      • elevation dedi ki:

        “Few claimed that red spots on a page of the codex refer to blood stain from Uthman’s murder”

        Burada bahsedilenle Taşkent Kuran’ının ne ilgisi var? Burada söylenen Kuranın üstündeki kırmızı lekelerinin Osmana ait kan lekesi olduğuna dair inançlar. Ben bu Kuran’ın Osman ya da ona yakın dönemde yazıldığını savunuyorum. 7.yüzyıl orta ya da sonlarında. Kırmızı lekenin olup olmadığı ya da olsa da Osman’ın kanına ait olduğunu iddia etmiyorum.

        Seninle uzun uzadıya tartışmayacağım,

        http://en.wikipedia.org/wiki/History_of_the_Quran

        Burayı genel olarak okuyabilirsin. Ayrıca bu madde içinde Dome of the Rock ile ilgili şunlar var,

        The Dome of the Rock, with its inscriptions are interesting in the dating of the text.[47] These inscriptions in the Dome of the Rock have been known to scholars for more than a century and have repeatedly been the subject of interpretation, yet little attention has been paid to the elements from which they were composed. On the inner face of the octagon the declaration of faith is followed by conflated verses describing the powers of God. Next Muhammad is introduced, with a blessing that, though not directly quoted from the Qur’an, was clearly already in use in 694 AD. Then comes an exhortation to Christians that Jesus was also a prophet and mortal, followed by the claim that God is sufficient unto Himself. Finally comes a command to bend to His will and the threat of reckoning for those who do not.[47]

      • aliamca dedi ki:

        Uzun uzadıya tarışmamakla isabet etmişsin. Zira dilediğin kadar “uzun uzadıya” tartış; benim tezlerimin geçerli olduğunu kabul etmek zorunda kalacaksın.

        Yöntem olarak önerdiğin şey yine vikipedi. Vikipedi hakkında defalarca -örnekleriyle-ispatlayarak yazdığım içiin yazmayacağım, önce Topkapı nüshası, sonra Taşkent nüshasını örnek olarak verdin, ikisinde de ne olduğunu yukarıda yazdım. Busefer başka bir sayfayı sana açıklayacak vaktim yok.

        Neyi tartıştığımızı unutmayalım:

        Diyorsun ki Osman döneminde çoğaltılan nüshaların iki tanesi 1-Taşkent’te 2-Topkapı’da bulunmaktadır.

        Ben de diyorum ki hayır; bunların o dönemden kalmadığı-kaynaklarıyla bilimsel olarak ispatlanmıştır.

        Vikipedi sayfaları arasında oradan oraya atlamak konunun anlaşılmasına katkı sağlamayacak. Orta zekadaki bir insan burada yazılanları okuyunca anlayacaktır zaten.

        Son olarak; -ve üçüncü kez- yazıyorum ki: Bu nüshaların Osman döneminde yazılmış olduğu ispatlansa bile bu kuranın değişip değişmediği hususunda bir “Kanıt” teşkil etmeyecekti. Ve yine tekraren; kaldı ki söz konusu iki nüsha da osman döneminden kalmamıştır. Meseleyi bu kadar uzatmamın nedeni; hiçbir bilimsel bilgiye dayanmayan laf kalabalıklarında bir tane bile “gerçek” olmadığını ortaya koyma çabasıdır.

      • elevation dedi ki:

        Yazdıklarında sürekli demagoji, durmadan vır vır laf var. Sürekli bir itham hepsi desteksiz:)

        Domn of the rock ve diğer el yazmaları hakkında Kuranın Tarihi adlı wiki maddesinde şu deniyor,

        During this time the construction of the Dome of the Rock in Jerusalem in 72/691–92 was done, which was complete with Qur’anic inscriptions. The inscriptions on the Dome of the Rock in fact represent the earliest known dated passages from the Qur’an. In these inscriptions, many letters are already provided with diacritical points.[34]

        Ne yazıyor. Hicri 72, miladi 691-92 yılları. 🙂 Hangi viki maddesiyle bana söylediklerimi yedirmişsin. Maddenin Hicaz dönemine, Ümeyyeoğulları peryodu bölümüne inip görebilirsin.

        “Ben de diyorum ki hayır; bunların o dönemden kalmadığı-kaynaklarıyla bilimsel olarak ispatlanmıştır.”

        Hani kim ispatlamış, bütün kaynaklar gerek karbon-14 testleri, gerekse diğer incelemeler bunu gösteriyor.

    • bilal dedi ki:

      1-Tek kaynağınız T.D.ise,demekki çok sağlam bir kaynağa tutunmuşsunuz Öyle bilim-
      sel bir kaynak ki,süpürgeyi duvara vurmak suretiyle Tanrı’nın varlığını bilimsel olarak
      çürüttüğünü iddia edebilmiştir.! Hiç bir bilim adamının başaramadığı bir olayı bu zat,tek
      bir süpürgeyle bu işi haledebilmiştir.Böyle bir başarıyı elde eden bu zatı neden en önde
      gelen bilim adamlarının katagorisine koymuyorsunuz.??? Lütfen hakkını yemeyin !!!
      2- ” Oxsford’aki bilimsel makale yayımlanmadan T.D.bunu söylemiştir ” diyorsunuz.!!!
      Acaba,bu olayı bilmiş olsaydı ne diyecekti.??? Yine kafasından mı atacaktı,yoksa kabul
      mu edecekti.??? Evet,buradaki bilimsel çalışma,tek yanılmaz kaynağınız olan T.D.nun
      Bu iddiasını çürütmüştür.!!! Ama buna rağmen,bilime değil,kafasından atan bu adama
      inanıyorsunuz ! Her halde bu adamı bilim üstü olarak görüyorsunuz.!!! Bu nedenle,sizin
      için bilimin değil,bu adamın söyledikleri önemlidir.! Ne diyeyim,?
      3-Kendi yazdıklarımı unutmuş değilim.! Söz konusu yazıda hz.Osman, Hz.Ebu Bekir’in
      nüshasını yakmıştır diye bir ifadem var mıdır.??? Bana ait gösterdiğiniz yazıda,”Bun-
      dan sonra (çoğaltmadan sonra ) dağınık ve değişik nesneler üzerinde yazılı olanlara
      ihtiyaç kalmamıştır.”demişim.Ve ondan sonra bu dağınık ve değişik nesnelerin üzerin-
      de parçalar halinde olanların yakılma nedenlerini maddeler halinde yazmışım.Bunlar da
      hz.Ebu Bekir’in nüshası değildir.Hz.Ebu Bekir bu nüshayı bir araya getirmeden önceki
      değişik nesneler üzerinde dağınık ve parçalar halinde olanlardır. Ama göz göre göre yazdıklarımı bile çarpıtmaktan geri çekinmiyorsunuz.! Tekrar ediyorum,Hz.Osman ilk
      nüshaya hiç dokunmamış,sapa sağlam yine Hz.Hafsa’ya teslim etmiştir.Yazılanları doğ-
      ru ve düzgün okumaya çalışın.!!! Kur’an,ittifakla nüshalar halinde yazıldıktan sonra,bazı kişilerin yanında bulanan ve dağınık nesneler üzerinde parçalar halinde yazılı olnalara
      ihtiyaç mı kalınır? Hz.Osman bunları da kendisi yakmamıştır.Bu olaydan sonra parçalar
      halinde olanlara gerek kalmadığından,bu konuda sadece bir talimat veriyor.!!! Yani ken-
      di eliyle bu parçaları da yakmış değildir.! Peki çoğaltıktan sonra,hz.Hafsa’ya geri verilen nüshaya ne oldu? İşte rivayete göre,hz.Hafsa’nın yanında kalan nüsha hz.Osman’ın şe-
      hadetinden ve hz.Hafsa’nın vafatından sonra Emevi döneminde halifeliği zorla eline ge-
      çiren islam ve kur’an’la alakası olmayan zalim ve hain Mervan bin Hakem zamanında yakılmıştır. Bu hain aynı zamanda hz.Osman’ın öldürülmesine de sebep olmuştur.!
      Evet ilk nüsha esas alınarak nüsha sayısı yediye çıkarılıp devletin resmi makamında
      korunmaya alındıktan sonra,hz.Hafsa’daki nüsha yok olsa da hiç bir şeyi ifade etmez.!!!
      Çünkü aynısı yedi nüsha halinde zaten devletin resmi makamıda korunma altındaydı.!
      Artık bu konuyu saçmalamanın hiç bir anlamı yoktur.!!! Siz Hz Ebu Bekir’in nüshasına
      mı inanıyorsunuz.? Hz.Osman’ın nüshasına inanmadığınız gibi onun nüshasına da
      inanmıyorsunuz.Öyleyse neden bu saçmalıklar.? Direk deyin ki,hiç birine inanmıyorum.
      == Hz.Ebu Bekir derleme işini yapmıştır,yapmasaydı zamanla ayetler kayıp olabilirdi.
      Ama bu durum,hz.Osman için söz konusu değildi.Onun zamanında islam diğer ülkelere de yayıldığı için çoğaltma ihtiyacına gerek duyuluyor.! Bu bir derleme değil,nüshaları çoğaltma işidi..Ama hala anlayamıyorsunuz.!
      == Beş veya yedi nüsha farklı rivayetlerden kaynaklanıyor.Bunu da anlayabilmiş değil-
      siniz.! Zaten tek anladığınız şey süpürgeci T.D.dur.!!! Netice olarak yazılanları da ters
      anlıyorsunuz.Ben hiç bir yerde hz.Osman,hz.Ebu Bekir’in nüshasını yakmıştır dememi-
      şim.! Yazdıklarımı sizden daha iyi biliyor ve hatırlıyorum.Lütfen anlayabilmiş değilseniz,
      bari çarpıtmayın.!!! Hala ne cemel vakasının ,ne de halifelerin şehadet nedenlerini araştırıp öğrenmiş değilsiniz.!!! Bunların kur’an’ın derlemesi ve çoğaltmasıyla ne ala-
      kası vardır.? İslam haini Emeviler ortaya çıkmadan,yanı kur’an’ı derleme ve çoğaltma
      zamanında sahabeler arasında hiç bir ihtilaf söz konusu değildi. Bu halifelerden son-
      ra islamla alakası olmayan hain Emevi hanadanları ortaya çıkınca,işte o zaman bun-
      lar müslümanları birbirine düşürmeyi başardılar. Ki bunlaradan önece kur’an bilittifak
      yazılmış ve bütün sahabeler tarafından da kabul edilmişti.hiç kimsenin itirazı söz konu-
      su olmamıştır. Bu olayların hiç biri kur’an’ın derleme veya çoğaltma olayıla zerre kadar
      hiç bir alaksı yoktur.Bu olaylar tamamen Emevi Hanedanlarının zorla halifelik makamını
      ellerine geçirmesi ve islama karşı olması nedeniyledir.! Lütfen bunları araştırın.Saygılar.

      • aliamca dedi ki:

        1- Turan Dursun meselesini yukarıya yazdım. Bir kez daha yazmayacağım. Lakin şunu yazmadan geçmeyeceğim; adı geçen hakkında yazdığını yazacağın herşey yanlış-yalan!

        2- Artık okuduğunuzu da anlamamaya başladınız. Geyik-şaka meselesini bile anlamadığnız için uzatmıyorum. Zira beyniniz böyle çalışıyor. “makale yayımlanmadan Turan Dursun bu makaleyi kitabını yazmış” diyorum, buradaki “zoka”ya yanıt yazıyorsun. Pes!

        3- Senin ifadelerini aşağıya kopyalayıp yapıştırdım. Bir bak bakalım öyle bi ifaden var mıymış yokmuymuş. Buna yuh mu diyim pes mi diyim bilemedim.

        4- Aklını açması açısından; o dönemde arap yarımadasındaki okuma yazma oranını da bir araştır derim.

        selamlar

  39. aliamca dedi ki:

    Son olarak:

    Bilal’in 30/01/2012 tarihinde yukarıda yazdığı satırları kopyalayıp yapıştırıyorum. Bari kendi söylediklerine sahip çık. Kendi söylediklerini doğrula. Sadece bir paragrafta kaç defa yanılabilir insan. İlk yazdığım yorumdaki ilk sorum ise unutulmuş; iki dönemde aynı teknolji kullanılırken neden Ebubekir döneminde derlenen nüsha tehlikedeyken Osman dönemindeki nüsha tehlikede olmuyor?

    1- Osman döneminde Hafsa’da kalan Ebubekir’in mushaf haline getirdiği nüsha yakılmış mıdır?
    2- Osman döneminde kaç nüsha çoğaltılmıştır? 4 mü beş mi yedi mi? Bunlar nerede? Nasıl biliyorsun?

    Aşağıdaki satırlar Bilal’in 30/01/2012 tarihli yazısından (kusura bakmasın kimse benim bir yazıyı bir seneden fazla takip etmem mümkün değil)

    Hz.Ebu Bekir,bütün bunları bir araya getirterek,bir nusha ( bir kitap) oluşturuyor.Bu değişik ve dağınık halindekilere dokunmuyor.Yanında korunan tek nusha halindeki kur’anı vefatından sonra Hz.Ömer devralıyor.O da şehit olunca,halife olarak seçilen Hz.Osman aynı nushayı devralır. İslam, diğer beldelere de yayılınca kur’an nushalarının çoğaltılmasına daha da ihtiyaç duyulur.İşte,hz.Osman da,devraldığı kur’an nushasına hiç dokunmadan kurmuş olduğu komisyonda dört nushaya çoğaltıyor.Böylece kur’an daha da korunma altına alınmış olur.Bundan sonra,dağınık ve değişik nesneler üzerinde yazılı olanlara hiç ihtiyaç kalmıyor.
    Yakılmanın 1.nedeni bu. 2.Neden ise,Şayet dağınık ve değişik nesneler üzerinde yazılı
    olanlar imha edilmeseydi,zamanla ayetlerin üzerinde yazılı olan bez,tahta,hurma lifi ve hurma
    yaprağı gibi nesneler kurur,ufalır veya kurtlar tarafından kemirilir, ayetlerin bir kısmı kayıp olur,
    başka biri silinir,diğer bir kısmı okunamayacak durumda kalacaktı.Kağıt olmayan bu tür mater-
    yalları da korumak mümkün değildi. Bunlar imha edilmeseydi,kim nerede bu değişik nesnelerden
    birini eline geçirseydi,ki üzerinde yazılı olan ayetlerin bir kısmı kemirilmiş,diğer kısmı yok olmuş,
    ayetin yarısı kalmış,yarısı silinmiş veya hiç te okunamaz durumda olabilirdi.İşte bu nesneleri bu-
    lan kimseler,bakalım kitap halindeki kur’an ayetleri bunlarla örtüşüyormu. ? Aynısı mı? yoksa de-
    şik mi? diye kargaşağı mutlaka çıkaracaklardı.Ki, o yıpranmış,bir kısmı yok olmuş,silinmiş ve
    eksik kalan ayetler şu anki kur’an’la karışılaştırılsaydı,bir çok yerde örtüşmezdi. O zaman
    büyük karışıklıklar ortaya çıkacaktı.İşte bu tür muhtemel sorunlara meydan vermemek için,yıp-
    ranmaya,silinmeye,ufalmaya yüz tutacak olan bu materyalları yok etmek gerekirdi.Ve de öyle
    yapıldı.

    Bu umarım son yorumum olur. Pes diyorum.

  40. elevation dedi ki:

    Buradan benim sadece Kuran’ın değişmezliğine inandığım sanılmasın. Ben aynı zamanda Eski Ahid (Tanakh) ve Kitab-Mukaddes denen Yeni Ahid’inde değiştiğine inanmıyorum. Kumran yazmaları bunu belgelemiştir. Tarihsel yazıtların hiç birisi değişmemiştir. Bir din mensubu başka dininkinin değiştiğini durmadan iddia eder. Bazı ateist geçinen cahiller bunu Kuran için iddia ederler. 🙂 Hristiyan kaynakları Kuran’ın, Müslüman kaynakları İncilin ve Tevratın değiştiğini ispatlamak için birbirini yerler. 🙂

    • aliamca dedi ki:

      Kimse senin “Neye inandığını” bilmek istemiyor. Bir tezin varsa öne sür. Ve arkasında dur. Daha önce yazdığın gibi “ben de ateistim” demek hiçbir anlam ifade etmiyor.Kimse kimsenin inancını tartışmıyor. Mesele bunlar değil. Gerçek’i bilmek. Mevzu net; konu açık, başlıklar belli.

      Niyeyse “ateist geçinen cahiller” kısmını üstüme alındım. İki yorumunu da aynı gün yaptığındandır belki. Lakin bakalım sayın “yükseğe çıkmış” (ingilizcem kıt-elevation ne demek bilemedim) bir cümlesinde kaç hata yapabilir?

      Ben aynı zamanda Eski Ahid (Tanakh) ve Kitab-Mukaddes denen Yeni Ahid’inde değiştiğine inanmıyorum.

      İnandıkların sana kalsın;sen şimdi eski ahid ve yeni ahid ile kitabı mukaddes arasındaki ilişkiyi “bil” yeter şimdilik.
      (hemen koş vikipediye bak-orada bulursun)

      Tarihsel yazıtların hiç birisi değişmemiştir.

      “tarihsel” ne demek “Yazıt” ne demek önce bunları bileceğiz; sonra bunları madde madde sıralayacağız; sonra ispatlayacağız. Anlaştık?

      Yüceliğinizle ve tüm o garip ve bilmeyen müslümanları, hristiyanları, yahudileri -bir cümlelik- engin ışığınızla aydınlattığınız için; size ne kadar minnettar olsak az efendim.

      • elevation dedi ki:

        “İnandıkların sana kalsın;sen şimdi eski ahid ve yeni ahid ile kitabı mukaddes arasındaki ilişkiyi “bil” yeter şimdilik.
        (hemen koş vikipediye bak-orada bulursun)”

        Yapma lan 🙂 Sen ne zeki bir şeysin öyle 🙂 Zaten Kitab-ı Mukaddesi sadece Yeni Ahid’den ibaret bir şey sanıyordum ben ya 🙂 Orada Kitab-ı Mukaddes’i Tanah’tan ayırıcı özellik olarak Yeni Ahid’i vurguladım.

    • aliamca dedi ki:

      O vakit biraz da Türkçe öğrenmek gerekecek. Cümleni kopyalayıp yapıştırıyorum:

      Ben aynı zamanda Eski Ahid (Tanakh) ve Kitab-Mukaddes denen Yeni Ahid’inde değiştiğine inanmıyorum.

      Çıkan anlam şudur: Eski Ahid eşittir Tanakh. Yeni ahid eşittir kitab-ı mukaddes.

      Kim zeki kim değil bilemiyorum ama bir “kıvırma” olduğu kesin.

      • elevation dedi ki:

        yahu birader anlama kıtlığın mı var senin. orada ilkokul öğrencisi gibi eski ahid=tanah, kitab-ı mukaddes = tanah+ yeni ahid diyecek halim yoktu. 🙂 tanahtan zaten bahsetmişim, bir daha söylemek anlam ve akıcılığı bozacaktı. 🙂

    • aliamca dedi ki:

      Anlam ve akıcılıktan bahsetmek çok şahane olmuş. Eski ahit ve yeni ahit dersen anlaşılacaktır zaten. Yeni ahidi kitab-ı mukaddesin bir diğer ismi olarak kullanman; kullandığın terminolojinin nereden kaynaklandığını açığa çıkartır. Vikipedi dili bunun nedeni olabilir.

      • exhorder dedi ki:

        Tanah, Hristiyanlara göre Eski Ahid’dir. Museviler ve Tarafsız kişiler için (Ateistler mesela) Eski Ahid değil Tanahtır. Bu nedenle Kitab-ı mukaddes’in baskın kitabı Yeni Ahid, Yeni Ahid’in baskın kitabı da 4 kanonik incildir.

      • aliamca dedi ki:

        Önceki cümleni hatırlayalım ve benim dil üzerine yazdıklarımı:

        Ben aynı zamanda Eski Ahid (Tanakh) ve Kitab-Mukaddes denen Yeni Ahid’inde değiştiğine inanmıyorum.

        Daha önce de belirttiğim üzere; bunlar üzerine birşey yazmıyorum; kendi kendini çürütebiliyorsun. Devam!

      • elevation dedi ki:

        Evet, Eski Ahid Tanah’tır. Orada güzelce devamında, Kitab-ı Mukaddes’in Eski Ahid olmayan bölümü Yeni Ahid’dir deniyor. Anlayana. 🙂

  41. elevation dedi ki:

    Bir de fazlalık gibi oldu ama eklemedin olmayacak, Yemen’de 1972 yılında Sana Kuran’ı bulunmuş, C-14 testlerine göre 660 yılından eski olması yüksek olasılık taşıyormuş.

    http://en.wikipedia.org/wiki/Sana%27a_manuscript

    This latter theory is consistent with carbon-14 tests, which make it likely that the lower text was written before ‘Uthmān standardized the Qur’anic text: the parchment (and therefore the lower text) has a 75% probability of being older than 650 AD, and a 95% probability of being older than 660 AD.[2]

    Taşkent, Topkapı nüshaları ya da Kudüste bulunandan daha eski.

    • aliamca dedi ki:

      Hiç fazlalık değil. Konuyla ilgi.i

      Konuyla ve senin daha önce önerdiğin “değişmemiştir” iddiasına karşı tez olarak sunulur Sana’da 1972 yılında bulunan yazmalar. Yeni haberdar olman ise manidar.

      Konuyla ilgili fazla türkçe kaynak yok. Konu üzerine yazıldı tartışıldı. Bilimsel dergilerde konuya ilişkin makaleler yayımlandı. Hatta konuyla ilgili bir belgesel yapılmıştı- belgeselin son bölümü bu yazmalara ilişkindi. Temelde anlamlı olan ve bugünde tartışılan birçok tartışmalı konuyu anlamamızı sağlayabilecek bir tez olarak özetle şunu iddia eder:

      The preserved fragments comprise Qur’anic and non-Qur’anic material.[4] Of special importance is a palimpsest with two layers of text, both of which are Qur’anic. While the upper text is almost identical with the modern Qur’ans in use (with the exception of spelling variants), the lower text contains significant diversions from the standard text. For example, in sura 2, verse 87, the lower text has wa-qaffaynā ‘alā āthārihi whereas the standard text has wa-qaffaynā min ba’dihi.[2]

      Lakin henüz “Taşkent” ve “Topkapı” nüshalarında bile bütün kanıtlara rağmen “ikna!” olmamışken; böyle “tantanalı” bir konuda tartışmaktan bir sonuç çıkacağını sanmıyorum.

      • elevation dedi ki:

        tantanalı felan değil, bunun muhammed’den önce yazıldığını iddia eden dr.gerd puin’den başkası değil.

        http://en.wikipedia.org/wiki/Gerd_R._Puin

        açık açık 660 yılı yada öncesine tarihlenmiş bir kurandır. haliyle senin savlarını çürütmeye yeter.

    • aliamca dedi ki:

      Tezim yukarıda anlaşılsın diye (seninkiyle birlikte) maddeler halinde defalarca yazılmış. Bu bir.

      Sana yazmaları üzerindeki tartışmaları “kuranın değiştiğine” yönelik tartışmalar olarak okumayıp, benim tezlerimi çürüttüğünü iddia etmek sadece “cehalet”tir. Bu metinler üzerinde nasıl bir tartışma yürüdüğünden bile habersizsin. Hadi okumuyorsun; okuduğunu anlamıyorsun; ilkokul düzeyine inerek anlatayım; bak orada belgeselden bahsetmişim; sen onu da bulamazsın

      ikinci bölümünü de hemen sağından bulabilirsin. Bari izle. Kim ne iddia ediyormuş onu anla. Lakin önce bi kendinin ne dediğini anla.

      Dön baba dönelim. Mesele basit; osman döneminde yazılan nüshalar bugün “yok” nokta.

      • exhorder dedi ki:

        hahaha stenografik farklar. bunlar anlamı değiştirmez ki, harekeler ve bazı işaretleme farkları sözkonusu. çünkü o dönem 4 halife ya da emeviler döneminde şimdiki arapça sözkonusu değildi. Bu Kur’an’ın anlam ve içerik olarak değiştiğini göstermiyor.

        http://tr.wikipedia.org/wiki/Stenografi

        belgeselde de kıvırdığı için “farklı anlamlara gelebilirdi” -gelebilirdi- diyor. gelirdi demiyor. hem belgeselde 700lü yıllara ait olduğu söylenerek cehalet sergilenmiş. Bu yazmalar karbon-14 testlerine göre 660 yılına aitler.

      • aliamca dedi ki:

        Bu bilimsel bilgin ve kaynakların karşısında; üstelik konu üzerindeki bilimsel yetkinliğini de gözönünde tutarak “sen haklısın” diyorum. Yanılmışım. Onlar da yanılmış.

      • elevation dedi ki:

        pilin bitince bunu yazabilirsin. sen ne bilgiye sahipsin bu kuran üzerine? stenografi deniyor işte. sembolik farklılıklar. temelde bir değişiklik yok. fatiha suresi o kuranda da aynı, günümüzdekinde de.

      • aliamca dedi ki:

        Bir gün önce sana yazmalarından haberdar olan bir insan bir gün içinde bunun ne olduğunu anlayıp konu üzerine okuyup bir karara varıyor. Bu sensin. Ben de bu beyinle konuşacak birşey bulamıyorum. Nokta. Bu yazmalara ilişkin söylediğin herşey ise yanlış. Bkz: örtünme bölümü

      • elevation dedi ki:

        Bayımız konunun uzmanıdır. Aliamca gibi dandik bir nick seçmiş, ilkokulda öğretmeninden öğrendiği de da ayrı yazımına kafa takan, Noktadan sonra büyük harfle yazılacağını bize öğreten bir Einstein, dahi 🙂 İmla kurallarına keyfi ve özensiz seni umursamadığım için önem göstermediğimi anlamayan bir zavallı.

        Dün öğrendiğimi nerenden çıkarıyorsun. Daha önce, İslamiyet Gerçekleri sitesinde görmüştüm zaten Sana Kur’an’ını. 🙂

      • ahozdemir dedi ki:

        bak burada adam akıllı cevabı var chris lux’e
        http://www.islamic-awareness.org/Quran/Text/Mss/vowel.html

        çok geriden takip ediyorsunuz konuları.

  42. elevation dedi ki:

    hem kuran değişti diyorlar, hemde kurandan ayet alıp “bakın .çelişki var” diyorlar 🙂 tam liseli ergen bunlar resmen. ben hiç yoktan kuranın olduğu gibi gelen insan yapıtı olduğuna inanıyorum. bunlar sırf islama saldırmak için saldıran, eleştiri yerine reaksiyoner davranan ateist bile sayılmayacak kişiler. 🙂

    • aliamca dedi ki:

      Yine sözlerinde isim verecek kadar açık yazmadığın için üzerime alıp yanıt yazıyorum;

      1- “Kuran değişmedi” tezinin ispatı mümkün değildir diyorum. Zira altına yorum yazdığın yazıyı tekrar oku. Kuranın orjinalleri (ilk 3 dönem: peygamber döneminde yazılanlar, ebubekir dönemindeki nüsha, osman dönemindeki nüshalar) bugün itibariyle yoklar. O yüzden “değişmedi” tezinin ispatı bilimsel olarak imkansızdır.

      Ha yine diyorum ki; elde olan verilere göre değiştiğini düşünmek değişmediğine inanmaktan daha akla yakındır. Gerekçe; yukarıda yazılan bütün şeyler.

      2- Kurandaki çelişkiler ile “kuranın aslı yakıldı” başlıklı metin arasında bağlantı kurmak; ancak beyinsel faaliyetleri sıkıntılı bir insanın ürünüdür. İkisi farklı konulardır birbirine karıştırma. Bir konuda çıkış yolu bulamayıp; söylediklerinin “Yanlış” olduğunu anlayan bir insan ne yaparsa sen de onu yapıyorsun “kıvırıyorsun” Konuyu kapsamı dışına çıkarıyorsun. Sonra da saldırganlaşacaksın.

      3- Senin neye inandığınla kimse ilgilenmiyor. Mesele bir “gerçek” i araştırıp bulmak.

      4- Yukarıda yazıdklarına bakıp, sonra elle tutulur hiçbirşey söylemeden, bir liseli ergenin yazdıklarına yanıt veremeyen; sensin! Yukarıda yazdığın beş satırı bir kez daha oku. De ler ayrı güzel kardeşim. Noktadan sonra büyük harf. “kuranın olduğu gibi gelen insan yapıtı” anlamsız bir cümle. “eleştiri yerine reaksiyoner davranan” ne demek? “ateist bile sayılamayacak” ne anlama gelir?

      Ben çok yazdım; ben bırakayım; sen kendi başına rezil ol!

      • exhorder dedi ki:

        “Kurandaki çelişkiler ile “kuranın aslı yakıldı” başlıklı metin arasında bağlantı kurmak; ancak beyinsel faaliyetleri sıkıntılı bir insanın ürünüdür. ”

        Kuranın değiştiğini iddia ediyorsan, neticede Ahzab suresindeki boşatma olayınında sonradan uydurulduğunu iddia edebilirsin. Netice de değiştiği için çelişkiler barındırıyor derler. Hem kuranda onun değişmeyeceğine dair kesin bir kanaat, ayet yok. Sadece “kuranı biz indirdik, koruyucusu biziz” ifadesi var. Bu oldukça muğlak. 🙂

        “1- “Kuran değişmedi” tezinin ispatı mümkün değildir diyorum. Zira altına yorum yazdığın yazıyı tekrar oku. Kuranın orjinalleri (ilk 3 dönem: peygamber döneminde yazılanlar, ebubekir dönemindeki nüsha, osman dönemindeki nüshalar) bugün itibariyle yoklar. O yüzden “değişmedi” tezinin ispatı bilimsel olarak imkansızdır.”

        Niye imkansızmış, yazdıklarımdan linklediklerimden görüldüğü gibi Dome of the Rock 691 yılına tarihlenmiş, Taşkent nüshasıda 7.yüzyıla ait. Kuran gayet değişmemiş bir kitaptır.

        hem şunu diyipte

        ” Senin neye inandığınla kimse ilgilenmiyor. Mesele bir “gerçek” i araştırıp bulmak.”

        hem şununla imla hatalarına kafa takmak,

        “sensin! Yukarıda yazdığın beş satırı bir kez daha oku. De ler ayrı güzel kardeşim. Noktadan sonra büyük harf.”

        ancak senin gibi beyin faaliyetleri sorunlu kişilere özgü olsa gerek.

        “kuranın olduğu gibi gelen insan yapıtı” anlamsız bir cümle”

        böyle mi demişim,

        “ben hiç yoktan kuranın olduğu gibi gelen insan yapıtı olduğuna inanıyorum.”

        böyle mi demişim. cümleyi anlamadıysan tercümesini yapabilirim. 🙂

        ““Yanlış” olduğunu anlayan bir insan ne yaparsa sen de onu yapıyorsun “kıvırıyorsun” Konuyu kapsamı dışına çıkarıyorsun. Sonra da saldırganlaşacaksın.”

        Nerede yanlış olduğunu göstermişsin? 7.yüzyıl deniyor işte, halen tutturmuşsun sonra yazıldılar diye. güldürme insanı. bataryan bitince sözlü saldırıya, imla hatalarına felan geçiş yapan sensin. 🙂

  43. aliamca dedi ki:

    1- Bahsettiğin nüsha Taşkent yahut Topkapı Osman dönemine ait değildir. Nedenleri niyeleri yukarıdadır.

    2- Kuranın değişmediğine ilişkin kuranda sadece bir tane ayet mevcut değil. Birden fazla. Bugün müslümanların temel tezi; kuranın birtek harfinin bile değişmeden doğrudan bize kadar geldiği ve allah kelamı olduğudur. Mesele senin muğlaklığın. İslam dünyası tarafından öne sürelen tez; bugün senin dışında kimsenin tartışmadığı bir tezdir.

    3- Osman dönemindeki kuranın neden o dönemde yazılmadığına ilişkin kanıtlar da yukarıdadır. Hala dome of the rock diyorsun. Bkz: Vikipedi nedir ne değildir.

    4-Topkapı nüshası, taşkent nüshasını bir kalemde geçtik. Zira yukarıda yazdıklarım belli, seninkiler de. Birkez daha oku. Nedenleri niyelerini. Geldik dome of the rock’a (inatla bunu yazmayacağım-bunu da yazdığım zaman başka bir vikipedi sayfasıyla geleceksin çünkü). Hatta sana yazmaları hakkında da diyecek tek kelimen yok. (ki hani hatırlarsan benim tezimi çürüttüğünü iddia etmiştin). Hadi vikipedi dışında bir kitaba-dergiye başvurma alışkanlığın yok bari linkini bile verdiğim 15 dakikalık bir belgeseli izleseydin, Ona ilişkin birşey de yok Sonra çevir kazı yanmasın.

    Birileri “cehalet” mi demişti?

    • elevation dedi ki:

      Ben bir neden ve niye görmüyorum. Senin işkembe gazından çıkma fanteziler görüyorum. Ayrıca bir Demagojik ağzından çıkan sözlü çarpıtma sanatı. 🙂 Varsa buraya tek tek yazda herkes görsün. Karbon-14 testlerinden tutalım, Osman Kuranı Hicaz bölgesinden Topkapı’ya getirilmiştir. Tarihlendiği dönem Muhammed’e oldukça yakın. Semerkant Kur’anı ondan da eski. Domn of the Rock Hicri 72 yılına yani Miladi 692’ye tarihli. Bunlar senin uyduruk fantezilerinden daha gerçekçi. Ben elle tutulur olana bakarım. Hayali olana değil.

      Sana yazmalarına üstte değinildi. Stenografi anlamı değil biçimi değiştirir. Kuranın değiştiğine değil, aslında Tevrat ve İncilde olduğu gibi değişmeden günümüze kadar aktarma başarısını elde etmiştir müslümanlar. History of Quran adındaki wiki maddesini okursan Osman döneminde kanonizasyon var. Haliyle kesin şekilde geldiği ortada. İstediğin kadar değişti de, yine de değişmedi. Hem Kuran niye değişsinki, binlerce yıllık Mısır, Sümer yazıtları günümüze gelmişken, daha yakın dönemde oluşturulan Kuran neden değişmiş olsun?

  44. aliamca dedi ki:

    Nedenler ve niyeler; yukarıda kaynaklar var. Hepsini yazdım. Birkez daha üstünden geçmeyeceğim. Gerçekle bir işin varsa sadece bu sayfada yazdıklarım sana gerçeğin ne olduğunu ispat edecektir. Sana yazmaları, topkapıdaki nüsha, taşkentteki nüsha ve domn of the rock’ı birbirine karıştırmışsın. İSeviyen belli. Elle tutulur bir şey söylemeyeceksen. Bence sus.

    He haklısın viki

    • elevation dedi ki:

      20 gün önce ne yazmışsın üstte bir kaç altını yapayım. 🙂

      “Sonuç olarak; hayır osman döneminde yazılmadı.

      Rezvan-2004-MO-10-1-New-Folios.pdf erişimi için tıklayın

      2007_13_DAGM.pdf erişimi için tıklayın

      Bu yazmanın radyokarbon yöntemi ile yaşının belirlenmesi Oxford’da
      gerçekleştirildi. Sonuçlar %68 olasılıkla miladi 640 ve 765 arasında bir tarihi; %95
      olasılıkla miladi 595 ve 855 arasında bir tarihi göstermektedir. Muhtemel güven
      seviyesine bağlı olarak radyokarbon tarihleme yöntemi tarafından elde edilen
      tarihler bu yazmanın Hz. Osman zamanına ait olduğunu göstermesine rağmen,
      paleografik çalışmalar bunun sekizinci yüzyıla (hicri ikinci asra) ait olduğunu ileri
      sürmektedi”

      Radyokarbon ile 6-7.yüzyıla tarihlendiğini kendin itiraf ediyorsun. Sonra çıkıp paleografik çalışmalarla 8.yüzyıla ait olduğunu öne sürüyorsun. Verdiğin linkler durumu değiştirmiyor.

      “Bütün bunların dışında; Topkapı daki yahut Ozbekistandaki nüshalar Osman dönemine ait değildir. Ha olsa ne olurdu; hiçbişey olmazdı. Hiç bir anlama gelmezdi. Ben inanan arkadaşların yerinde olsam; bütün bunları temellendirmeye; bilimsel kılıf bulmaya çalışmazdım. İnanan insana inancı yeter. Benim karşı çıkışım; bunları hala ezberleyip; kendi iddialarının aksine binyıldır herhangi bir kanıtı görmezden gelmeyi başarmış olmalarıdır. ”

      Şu kısım yardı resmen : “Ha olsa ne olurdu; hiçbişey olmazdı” yani Osmanın Kuranı olacak ve Günümüzdeki Kuranla aynı olacak, Kuran değişmiş olacak 🙂 Akli sorunların var senin herhalde. Savunduğun tezin çürüklüğü bu ifadenden bile ortada. Şartlanmışsın. İlle de benim dediğim doğru olacak diye. Tarafsız, bilimsel bakış açın yok. Dinciler gibi dogmatiksin.

      Kur’an’ın değiştiğine dair herhangi bir kanıt şimdiye kadar elde edilememiştir. Aksine Kur’an dört halife ve emeviler döneminden kalma nüshalar, yazma ve örneklerle değişmediği gösterilmiş bir din kitabıdır. Tevrat ve İncil’de değişmemiştir. Ölüdeniz yazmaları da onların kanıtı.

  45. aliamca dedi ki:

    Anlatmaya çalışayım; lakin anlamayacaksın; bu da son çabam olsun;

    verdiğin linklerin ikisini de ben verdim; her iki kaynak da Taşkent’teki nüshanın Osman döneminde yazılıp yazılmadığını tartışır. Her ikisinin de dayandığı çalışma Rezvan’ın çalışmasıdır. Söz konusu çalışmada; açık bir biçimde bu nüshanın Osman dönemine ait olmadığı yazılmıştır. Anladın mı? Sana ödev: Git bu makaleyi bul oku; bak bakalım ne yazıyormuş. (vikipedide yok)

    Çalışma Rezvan’ın çalışması. Anladın? Ne yazıyor? Osman dönemine ait olmadığını yazıyor. (şöyle yazıyor; şimdi asıl sorumuza gelelim; bu kuran osman döneminde mi yazıldı, cevap hayır” Nerede yazıyor? Bak ilk linkin altındaki referenslardaki çalışmada. Anladın?

    İkinci link; buna dayanarak nasıl kıvırılırın göstermek için konuldu. Çalışma Rezvan’ı yazar, lakin bulgusunu yazmaz. Kimin yazdığına bir bak istersen.

    Yarılmış olmana çok üzüldüm. Umarım şimdi iyisindir. Evet aynen öyle. Anlatayım mı? Şu altına yorum yazdığın yazıyı bir kez daha oku; üşenme oku; bak hadis diyor, bak nasıl derlendiğini yazıyor; oku sen oku; birkez oku bakayım, orada sence herşey düzgün mü gitmiş; ebubekir dönemindeki derlemedeki işlemler, osman dönemindeki çoğaltmadaki işlemler bugün bilinemez, (zira asılları yok) dolayısıyla 3. kopyası elinde olan birşeyin orjinaline bakma şansın olmaması nedeniyle (yakıldı) bu işi tespit edemezsin. Ancak kendin çalar kendin oynarsın. İşte böyle rezil olursun.

    Tüm bilimsel bilgisi “viki” olan bir beynin; beni bilimsel olmamakla eleştirmesi de pek bi güzel olmuş. Dogmatik nasıl olunurmuş dogmatizm nedir üzerine seni aydınlatmak isterdim lakin; vaktim yok. Tarafsız bilimsel bakış açısı falan gibi de bazı kelimeler yazmışsın lakin anlamanı bilmediğini düşündüğümden yazmıyorum. (Kaynak: Wikipedia)

    • elevation dedi ki:

      “verdiğin linklerin ikisini de ben verdim”

      Arkadaş sen ne akıllı şeysin ya. Ben zaten kendi yazımı alıntılamıştım orada ya 🙂

      “Her ikisinin de dayandığı çalışma Rezvan’ın çalışmasıdır. Söz konusu çalışmada; açık bir biçimde bu nüshanın Osman dönemine ait olmadığı yazılmıştır. Anladın mı? Sana ödev: Git bu makaleyi bul oku; bak bakalım ne yazıyormuş. (vikipedide yok)”

      Rezvan bu konuda ki tek otorite sanırım. Ha bir de pante bloğunun nacizane yazarı sen. 🙂

      “Çalışma Rezvan’ın çalışması. Anladın? Ne yazıyor? Osman dönemine ait olmadığını yazıyor. (şöyle yazıyor; şimdi asıl sorumuza gelelim; bu kuran osman döneminde mi yazıldı, cevap hayır” Nerede yazıyor? Bak ilk linkin altındaki referenslardaki çalışmada. Anladın? ”

      Rezvan’ın ne yazdığı değil, yazdığının dayanakları önemli. Neymiş o dayanaklar? Sürekli referans referans, elle tutulur bir şey yok. Nereye kadar birader 🙂

      “İkinci link; buna dayanarak nasıl kıvırılırın göstermek için konuldu. Çalışma Rezvan’ı yazar, lakin bulgusunu yazmaz. Kimin yazdığına bir bak istersen.”

      Olmayan bulgunun nesini yazacak. Kuran’a asılsız bok atma çabası dışında 🙂 NG belgeselide öyle idi. “Fark inanılmazdı..” puhahaha.

      “ebubekir dönemindeki derlemedeki işlemler, osman dönemindeki çoğaltmadaki işlemler bugün bilinemez, (zira asılları yok) dolayısıyla 3. kopyası elinde olan birşeyin orjinaline bakma şansın olmaması nedeniyle (yakıldı) bu işi tespit edemezsin. Ancak kendin çalar kendin oynarsın. İşte böyle rezil olursun.”

      Derleme işlemi ne zamandan beri Kuran’ın aslının yakılması oluyor. Güldürme insanı. Kuran ayetleri, Kuran ayeti olmayanlardan ayıklanıp, elenenler yakılmıştır. Sizde bunu aslı yakıldı diye geçiştiriyorsunuz. Kur’an dört halife devrinde derlenmiştir. Kanonizasyon Osman döneminde yapılmıştır. Topkapı ve Semerkant’ta olan nüshalarda bu Osman dönemine ait Kuranlardan günümüze kadar gelebilenidir.

      “Tüm bilimsel bilgisi “viki” olan bir beynin; beni bilimsel olmamakla eleştirmesi de pek bi güzel olmuş. Dogmatik nasıl olunurmuş dogmatizm nedir üzerine seni aydınlatmak isterdim lakin; vaktim yok. Tarafsız bilimsel bakış açısı falan gibi de bazı kelimeler yazmışsın lakin anlamanı bilmediğini düşündüğümden yazmıyorum. (Kaynak: Wikipedia)”

      Ben sadece Kuranın kökeni üzerine internette bulunabilecek en sağlam kaynak olan Wikipedia ansiklopedisinden linkler verdim. Bu konu ya da başka meselelerde internet dışı tartışmalar için Kitap kaynakları da verebilir, alıntılarım. Ama kitaptan referans vermek okuyucunun konuya olan ilgisini düşürür. Alıntılar içinde epey emek harcamak lazım ki, buna bu sanal ortam için değmez. Bu sebepten ötürü, daha kolay ve pratik referanslar, internet ansiklopedisi olan Wikipedia’dan linkler veriyorum.

  46. aliamca dedi ki:

    “verdiğin linklerin ikisini de ben verdim”
    Arkadaş sen ne akıllı şeysin ya. Ben zaten kendi yazımı alıntılamıştım orada ya
    Akıldan meseleye girmek iyi olmuş. Neyi alıntıladığının farkındayım. Onları kimin yazdığının da. Neden bahsedildiği anlaşılsın diye bunları ben verdim dedim. Buradan birşeyler çıkaracağını sanmak ise “ne akıllı şey” olmayan birinin mahsulü olsa gerek.
    Rezvan bu konuda ki tek otorite sanırım. Ha bir de pante bloğunun nacizane yazarı sen.
    Hayır bugüne kadar mevzubahis nüsha üzerinde benim bildiğim tek bilimsel çalışma Rezvan’ın çalışmasıdır. Hadi sen de bilimsel bir dergide hakem huzurunda yayınlanmış bir makale göster. Bak bir tane diyorum. Sadece bir tane. O yukarıda üstten üstten karbon testi, kaligrafi falan bahsediyordun ya o çalışmaları kim yapmış bir bak bakalım. Ben pante bloğunun yazarı falan değilim. Bilal isimli kullanıcıya karşı tez sunmuştum; sen “çok bilmiş” halde meseleye garkolmadan önce.
    Rezvan’ın ne yazdığı değil, yazdığının dayanakları önemli. Neymiş o dayanaklar? Sürekli referans referans, elle tutulur bir şey yok. Nereye kadar birader
    Şuraya kadar: Sen o makaleyi okuyana kadar. Şu cümleye ise imzamı atıyorum: “Ne yazdığı değil, yazdığının dayanakları önemli”. Bunu tek kaynağı viki olan insandan duymak ayrıca güzel oldu. Bir kez oku; anla!
    Olmayan bulgunun nesini yazacak. Kuran’a asılsız bok atma çabası dışında NG belgeselide öyle idi. “Fark inanılmazdı..” puhahaha.
    Son kelimeyi anlamadım. Şu “p” ile başlayıp “ha” ile biten. Sanırım “ergen” olduğum iddiasında bulunduğun içindir. İki makaleyi de okuduğun zaman anlayacaksın. Ayrıca kimsenin de bir kutsal metni kötüleme çabası yok. İkinci makale Diyanet İşleri Başkanlığının yayımıdır. Kimin için yazılmış ona baksaydın bari. Sana yazmalarından bir gün önce haberdar olup; bir gün içinde bütün bir çabayı “anlayan” ve çürüten bir insanın yorumu ise beni şaşırtmadı.
    “ebubekir dönemindeki derlemedeki işlemler, osman dönemindeki çoğaltmadaki işlemler bugün bilinemez, (zira asılları yok) dolayısıyla 3. kopyası elinde olan birşeyin orjinaline bakma şansın olmaması nedeniyle (yakıldı) bu işi tespit edemezsin. Ancak kendin çalar kendin oynarsın. İşte böyle rezil olursun.”
    Derleme işlemi ne zamandan beri Kuran’ın aslının yakılması oluyor. Güldürme insanı. Kuran ayetleri, Kuran ayeti olmayanlardan ayıklanıp, elenenler yakılmıştır. Sizde bunu aslı yakıldı diye geçiştiriyorsunuz. Kur’an dört halife devrinde derlenmiştir. Kanonizasyon Osman döneminde yapılmıştır. Topkapı ve Semerkant’ta olan nüshalarda bu Osman dönemine ait Kuranlardan günümüze kadar gelebilenidir.
    Gülmek iyidir. Umarım herkes birgün gerçekten güler. Derleme işlemi kuranın aslının yakılması demek değil. Kuranın aslının yakılması; kuranın aslının yakılması demektir. Ebubekir dönemindeki derlemede “derlenen nesneler” yakılmıştır. (nokta) Bu nüsha Hafsa’dan Osman’a geçmiş Osman çoğalttıktan sonra Hafsa’nın ölümünden sonra bu derleme de yakılmıştır. (Yakılmıştır:Nokta). Dolayısıyla “orijinali” yoktur. (Nokta)
    Kuran ayetleri, Kuran ayeti olmayanlardan ayıklanıp, elenenler yakılmıştır.
    Meselede bunun nasıl ne şekilde yapıldığıdır. Unuttum; eminim ki sen bir bakışta “şıp diye” bunu yapabilirsin. Mesele hakkındaki tezler altına yorum yaptığın yazıda belirtilmiştir. Meselenin çıkış noktalarından bir tanesi de sarih hadislerdir. Hadis tartışmasına ilişkin yazdıklarım da yukarıdadır. Ortada tonla iddia var; tez var, buna karşılık sunulan bir şey yok. Taşkent’e gidemezsin anladık. Kabul de etmeyeceksin. Onu da anladık. Bari git İstanbul’a oradaki kurana bir bak, bir sor uzmanlara, hangi dönemden kalmaymış. Bari bunu yap. Ama yok. Burada “boynundan büyük” laf etmek daha kolay.
    Ben sadece Kuranın kökeni üzerine internette bulunabilecek en sağlam kaynak olan Wikipedia ansiklopedisinden linkler verdim. Bu konu ya da başka meselelerde internet dışı tartışmalar için Kitap kaynakları da verebilir, alıntılarım. Ama kitaptan referans vermek okuyucunun konuya olan ilgisini düşürür. Alıntılar içinde epey emek harcamak lazım ki, buna bu sanal ortam için değmez. Bu sebepten ötürü, daha kolay ve pratik referanslar, internet ansiklopedisi olan Wikipedia’dan linkler veriyorum.
    Hemen bekliyorum. Kitap kaynaklarını bekliyorum. Ver bakalım o kaynakları da alıntıla bakalım. Yine kendi cümleni hatırla; ne yazdığı değil nasıl yazdığı önemli. Kaldı ki senin verdiğin “ansiklopedi”den iki tane kitap kaynağını ben sana daha vermiştim; söz konusu nüshaların Osman döneminden sonra yazıldığına ilişkin. Hiç öyle kıvırmayacaksın. Kolaymış; sanal alem için değmezmiş de falan da filan. Senin tek bilgin ve yöntemin “Google” arama kutucuğuna birşeyler yazmak; çıkan sonuçlardan önce Vikipedi sayfasına girmek, sonra işime yarar bir şey var mı diye diğer sayfalara bakmaktır. Bari Vikipedi’yi nasıl kullanman gerektiğini öğren. Türkçe sayfalarda (İngilizcen yetmez diye) herhangi bir tantanalı (controversial) konuyu arat. Örneğin Adnan Menderes; ve tartışmalara bak. Bilmediğin başka bişeyi öğreteyim: O ansiklopedini de öp başına koy.

    Yine anlamayacaksın ama ben sana kuranın nasıl derlendiğini anlatayım. Bugün piyasadaki ve internetteki Kur’an acaba başlangıçta yazılan orijinal Kur’an’la aynı mıdır? İslamcılara göre Kur’an’ın tek harfi bile değişmemiştir. Bunu iddia edebilmek için ilk orijinalin bilinmesi gerekir ki bir karşılaştırma yapılabilsin.(anladın mı?) Ama ilk yazılan orijinali ortada olmadığı gibi, 2. ve 3. derleme ile yazılanlar da yoktur. Orijinali olmadığına göre bir karşılaştırma yapılamaz. Peki orijinal Kur’an’a ve sonra derlenen nüshalarına ne oldu? Günlük tutan insanlar gibi Muhammed hazretleri de olaylarla, gelişmelerle ilgili şiirimsi ayetler yazdırmış. Sözde okuma yazması olmadığından bunları vahiy katiplerine yazdırmış. O dönemde henüz kağıt icat edilmediğinden ve Kureyşte deri parşömen olmadığından ayetler taşlara, kemiklere, yapraklara, kumaş parçalarına yani ilkel malzemelere yazılmış. Bir rivayete göre Kur’an sayfalarının tümünün peygamberin evinde bir arada bulunduğu ve dağınıkken bir araya getirilip, içinden eksilen olmasın diye ortasından iple bağlanmış olduğu söylenir. Ayrıca surelerin kurra denilen hafızlarca ezberlenerek korunduğu belirtilir. Kur’an’ı kaç hafız ezbere biliyordu? Amr Îbnu’l-Ass anlatıyor: Peygamberin “Kur’an’ı dört kişiden alın; Abdullah İbn Mes’ud’dan, Salim’den, Muaz’dan ve Übeyy İbn Kab’den”dediğini işittim. (Buhari, Fadailu’l-Kur’an 8.)
    “Muhammed öldüğü zaman Kur’an’ı bütünüyle ezberlemiş olan dört kişi vardı. Ebu’d-Derdâ, Mu-âz İbn Cebel, Zeyd ibn Sabit ve Ebû Zeyd.” (Buharı, e’s-Sahih, Kitabu Menakıbi’l Ensâr /17, s.229
    Malik oğlu Enes’e; “Pey¬gamber döneminde Kur’an’ı tümüyle ezberleyenler kimlerdir?” diye sordum. Şu karşılığı verdi:
    ‘Dört kişi. Tümü de Medineli. Übeyy İbn Ka’b, Muâz ibn Cebel, Zeyd ibn Sabit ve Ebu Zeyd (Buhari a.g.e, Müslim 2465. hadis.)
    Bu 3 hadisten 7 isim ortaya çıkıyor. Abdullah, Ebu’d Derda, Übeyy, Muaz, Zeyd ibn Sabit, Salim ve Ebu Zeyd
    1. Derleme
    Muhammed’in ölümünden sonra dinden dönme hareketleri ve isyanlar başlar. Dinden dönenlerle ve İslam devletine isyan edenlerle savaşlar başlar. Bu savaşlar sırasında Ömer, halife Ebubekir’e gelip; “Kurra`nın da katılmış bulunduğu Yemame savaşları şiddetlendi. Ben her yerde kurraları tüketeceğinden, onlarla birlikte Kur`an`nın da çokça zayi olacağından korkuyorum. Bu sebeple Kur`an`ın cemedilmesini emretmeni uygun görüyorum!” der. Ebubekir de ona: “Resulullah`ın yapmadığı bir şeyi nasıl yaparım?” diye cevap verir. Ancak Ömer ‘in ısrarlarıyla ikna olur ve Zeyd İbn Sabit’e Kur’an’ı toplatma görevini verir.
    Zeyd, kumaş parçaları, hurma yaprakları, düz taş parçaları ve ezberlemiş olanların hafızalarından Kur’an’ı toplamaya başlar. Bir ayetin geçerli olabilmesi için 2 tanık olması şartı ile hareket eder. Ama Tevbe süresinin son kısmını sadece Huzeyme`de bulduğunu ve tek tanıkla kabul ettiğini söyler. Bunu da Neticede 1yıl içinde toplanan kitap Ebubekir `e, o ölünce Ömer`e, o da ölünce Hafsa’ya emanet kalır. (Kütübü Sitte, hadis no: 944)
    1.derlemenin Muhammed döneminde okunan Kur’an’a göre eksik olduğu itirazları yapılmıştır. Örneğin recm ayetinin olmaması itiraz edilen konulardan biridir.
    Aişe(r.a.) der ki : Peygamber vefat edinceye kadar recm ayeti okunurdu.
    Muslim c. 4. s. 167, Tirmizî, c.2, s.309
    Aişe (r.ah) nakleder: “Recm ve büyüklerin on defa süt emzirmesi (nin süt kardeşliği oluşturacağı) hususundaki ayetler benim yatağımın altında bulunan bir sayfa üzerinde yazılı idi. Peygamber vefat edince Peygamber’in vefatıyla meşgul olduk da keçi gelip onları yedi.”
    Dar-e Kutni, c.4, s.105, İbn-i Mâce, c.1, s.625
    Übeyy b. Kab bana şöyle dedi: “Ey Zerr, Ahzap suresini kaç (ayet) olarak okuyorsun?” Ben de “Yetmiş üç” dedim. O zaman şöyle dedi: “Oysa Bakara suresine benziyordu; Ya da ondan da uzundu. Biz onda recm ayetini de okuyorduk.” Bir nakilde ise şöyle geçer: “O (Ahzap suresinin) sonunda şöyle diyordu: “Evli erkek ve evli kadın zina ettiklerinde, onları elbette recm edin! Allah’tan bir ceza olarak; ve Allah Aziz ve Hekim’dir!! Bu hesaba göre Ahzap suresinden 200′ü aşkın ayet eksilmiştir.
    Kenz-ül Ummâl, c.2, s.567, Ed-Dürr-ül Mensûr (Suyûtî), c. 5, s180.
    Ali’nin elinde nuzül sırasına göre düzenlenmiş Mushaf olduğu rivayet edilirken, bu eksikliklere müdahale etmemesi üzerinde düşünülmesi gereken husustur.
    2. Derleme ve 1. Derleme Kur’an’ın Yakılışı:
    Halife Osman döneminde eldeki Kur’an’ların farklı ve yanlış okunmasından şikayetler başlar. Birgün Huzeyfe, Osman’a gelip bu meseleye bir çare bulmasını ister. Bunun üzerine Osman Hafsa’daki Kur’an suhuflarını tekrar iade etmek üzere ister. Hafsa da gönderir. Ve bu sayfalardan yeni nüsha Kur’an mushaflarının yazımını başlatır.
    Yazıcıların başında yine Zeyd bin Sabit vardır. Osman, herhangi bir hususta ihtilafa düşüldüğü takdirde Kureyş lisanının dikkate alınmasını ve ona göre yazılmasını söyler. Kütübü Sitte, Hadis No : 945
    Bu hadisdeki Zeyd bin Sabit’in şu sözleri önceki derlemede hata ve eksiklerin olduğunun bir örneğidir:
    “Resulullah`dan işitmiş olduğum, Ahzab süresine ait bir ayet eksikti. Onu araştırdım. Sonunda Huzeyme İbnu Sabit el-Ensari`de çıktı. Resulullah onun şahitliğini iki kişinin şahitliğine denk tutmuştu. Bu ayet şu idi: “Mü`minlerden Allah`a verdiği ahdi yerine getiren kimseler vardır. Kimi, bu uğurda canını vermiş, kimi de beklemektedir. Ahdlerini hiç değiştirmemişlerdir” (Ahzab 23)”
    Hatırlarsak, İlk derlemede de komisyonun başında olan Zeyd bin Sabit’ten yine benzer bir iddia geçiyordu aktardığı hadisde. Tevbe suresinin son kısmını sadece Huzeyme’de bulduğunu söylüyordu.
    İki derlemede de iki benzer olay ve iki aynı kişi, Huzeyme. İlginç, belki de olaylar karıştırılmış olabilir.
    Osman’ın yazdırdığı Kur’an’ların sayısı 4 olarak kabul edilir. Birinin kendinde kaldığı, diğerlerinin Şam’a, Basra’ya ve Küfe’ye gönderildiği söylenir. Kimileri bu sayıyı 5-7 adet olarak öne sürer ve Mekke, Yemen ve Bahreyn’e de gönderildiğini söyler. Ayrıca Osman’ın bu Kur’an’ların aynısının kopyalanabileceğine izin verdiği de söylenir.
    Ayrıca Osman bu Mushaflar haricinde elde bulunan tüm suhuf ve kitapların yakılmasını emreder ve kendisi de çevresindekileri yakar. (Suyutî, İtkan, I/134; Subhi Salih, el-Mebahis, s. 78-85.)
    Hz. Osman, okuma farklarını ortadan kaldırıp müslümanları bir tek kıraatte birleştirmek amacıyla başka bütün mushafların ve Kur’ân parçalarının yakılmasını emretmiştir. (Beyhekî, es-Sunen, Kitabu’s-Salât, 2/42)
    Osman’ın Mushafları yaktırması büyük tepki çekmiş, “Mushaflar yakıcısı” diye seslenilmiştir. Öldürülmesindeki sebeplerden biri de budur.
    Rivayetlere göre ellerindeki farklı Mushafları yaktırmayanlar da vardır. Örneğin “Ali’nin Mushafı”, “Ayşe’nin Mushafı” Abdullah İbn Mesud’un, Abbas’ın Mushafı gibi. Bu Mushafların birbirinden farklı olduğu söylenir. Âlî Mushafının nuzül sırasına göre düzenlenmiş olduğu rivayet edilir. Bu özel mushaflar da kayıptır. Sadece bunların içerik listeleri yazılmıştır. Eldeki resmi nüshadan içerik yönünden farklı oldukları bu listelere bakınca hemen anlaşılıyor. Örneğin, İbn Mesud’un mushafında Fatiha suresi gibi çok temel bir sure yok. Felak ve Nas sureleri de yokmuş. Bu çok ilginç.
    Suyuti kitabında bakara suresinin Ahzab suresi ile aynı uzunlukta olduğunu aktarıyor. (Suyuti, El İtkan, 2/32.) Mevcut Kur’an’da ise Bakara 286 ayet iken, Ahzab yalnızca 73 ayettir.
    Ebûbekir ibn Dâvûd, özel sahâbî mushaflarındaki farkları Kitâbu’l-Mesâhif’inde toplamıştır. Buhârî’nin rivayetine göre Hz. Âişe, mushafını görmek üzere gelen bir Iraklıya, özel mushafını göstermiştir. (Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân, 5)
    O dönemde Arap harflerinde nokta ve hareke yoktu. Muaviye devri Irak valisi Ziyad bin Ebih, Arapçayı bilmeyen Müslümanların, Kur’ân’ı yanlış okumasını önlemek için devrin âlimlerinden Ebu’l Esved Dueli’yi görevlendirmiş. O da kelimelerin sonuna harekeyi belirlemek için nokta koymuştu. Daha sonra Haccac, kâtiplerinden Nasr bin Asım ve Yahya bin Ya’mer’e harflere nokta koymalarını emreder. Harflere ve noktalara bugünkü şeklini veren, Halil bin Ahmet (M.718) olmuştur. Şimdi bütün bu tahrifler, eksiltmeler yanında bir de noktalama işaretleri konulurken olası yapılan yanlışları düşünün.
    Bugün Osman’ın yazdırdığı Mushaflardan hiçbiri ortada yoktur. Topkapı’daki, Taşkent’teki ve Kahire’deki eski Kur’an’ın Osman’ın Kuran’ı olduğu iddia edilirdi. Öyle olmadığı ortaya çıktı.
    Konunun araştırmacılarından Prof. Dr. Suphi es-Salih kitabında, “Peki, Osman döneminde hazırlanmış resmi nüsha şimdi nerededir?” sorusunu ortaya atar ve doyurucu cevap bulamadığını açıklar. Kahire Kütüphanesi’nde olduğu söylenen nüshanın, Osman döneminden kalmış olamayacağını belirtir. Çünkü bu kitapta bir takım işaret ve noktalar vardır, böyle işaret ve noktaların İslamiyet’in ilk yıllarında bulunmadığı bilinmektedir.
    Neden Yakıldılar
    Hz. Hafsa’ya iade edilmiş olan ana Mushaf da ölünceye dek onun yanında kalmış, Medine valisi olan Mervân ibn el-Hakem, yakmak üzere o nüshayı istemişse de Hz. Hafsa vermemiş, fakat bu mü’minler anasının vefatı üzerine Mervân o Mushafı alıp yakmıştır. (el-Fethu’r-Rabbânî, 18/34)
    İlk derlenen Kur’an’ı ölümüne değin sandığında saklayan ve alınıp yakılmasını önleyen Hafsa idi. Hafsa ölünce, Mervan İbn Hakem, sandıktan aldırtıp yaktırmıştı. Mervan Kur’an’ı yaktırmasındaki gerekçesini şöyle açıklıyor:
    “Bunu yaptım, çünkü onda yazılı olanlar, resmi mushaf’a yazılıp geçirilmiş ve korunmuştur. Korktum ki aradan uzun zaman geçtiğinde kuşkucu kimseler bu resmi mushaf hakkında kuşkuya düşerler.” (Dr. Subhi e’s_Salih, Mebahis fi ulumi’l-kuran, s.83. dayandığı kaynak: ıbn ebi davud, kitabu’l-mesahif, s.24.)
    Halbuki tersine asıl kuşku, ilk derlemenin yakılmasından doğmuştur.
    Hiç kaynak, kanıt yok edilir mi? Elindekinin doğruluğunu ne ile kanıtlayacaksın?
    “Demek ki ilk derleme ile olan farkların görülmesi istenmiyordu. İlk derlemede görülmesi istenmeyen bilgiler mevcuttu ki görülmesi engellendi, yakıldı.” diye düşünülmesi gayet doğaldır. Deliller yok edilmiştir. Oysa, ilk derleme korunmuş olsaydı; arada küçük farklar olması önemsenmeyecekti. Ama bu durumda “belki de arada çok önemli farklar vardı” diye düşünülüyor.
    Nitekim Muhammed dönemindeki Kur’an ile sonradan yazılanlar arasında fark olup olmadığı sorusuna verilen yanıtlar “çok büyük farklar olduğu” şeklindedir.
    İbn Ömer diyor ki:
    “Hiçbiriniz Kur’an’ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum) demesin. Bilemez ki, Kur’an’ın çoğu yok olup gitmiştir. ’Ne kadar ortada varsa o kadarını elimde tutuyorum’ desin yalnızca.” (Suyuti, El İtkan, 2/32.)
    İbn Ömer’in bu sözü söylediği zaman çok önemlidir. Bu söz, Halife Osman dönemindeki derlemeden sonra söylenmiştir. Ki şu an o nüshalar bile ortada olmadığına göre varolanların farkını düşünün.

    • bilal dedi ki:

      Bu saçma sapan ” keçi olayı ” olsaydı,hz.Aişe bu durumu halife olan ve kur’an’ı yazdıran
      babasına bildirmeyecek midi.??? Bu durumu neden bildir medi.??? Babasından mı çe-
      kiniyordu.??? Kur’an derlemesini yapan komisyon başkanı ve diğer üyelerin tümü de
      hem vahiy katibi,hemde kur’an hafızlarıdı.!!! Hz.Aişe Vahiy katibi de değildi.Söz konusu
      ayet vahiy katipleri yanında bulunmayacak da vahiy katibi olmayan sadece hz.Aişe’nın
      yanında mı bulunacaktı.??? Mantıklı düşünmek lazım !!! Diğer saçma sapan iddialarınıza
      da zaten gereken cevap verilmiştir.Ama ne diyelim,süpürgeci T.D.nun saçma sapan kitap-
      ları size akıl hocalığını yapmaya devam etsin yeter. !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

      • aliamca dedi ki:

        Sevgili Bilal;

        Daha önce yazmıştım yine yazayım. Turan Dursun hakkında ne söylüyorsanız yalan’dır. Süpürgecilik de başka bir yalan’dır. Onu size anlatanlar yalan söylemiş. Öyle bir olay hiç yaşanmamıştır. Bu bir.

        “keçi olayı” tamamen sizin meseleyi bağladığınız yerdir. Mesele keçi’den daha büyük bir meseledir.

        Şu sistematik hatayı yapıyorsunuz. Tarihi bir meseleye bakacaksanız, tarihi kayıtları kullanmanız gerekir. 10 yıl öncesi için misal o günün gazetelerine bakabilirsiniz. 1400 yıl öncesinde ise kaynaklar muğlaklaşır. İslam tarihi için siz ne kadar reddetseniz de “Hadis” ikinci mühim kaynaktır. 1400 yıl önce bir olayın A şeklinde değil de B şeklinde gerçekleştiğini iddia edecekseniz; bazı kaynaklarınız olacak. Bu her iki tez için de geçerlidir. Dayanağı önemli. A olayı için de B olayı için de aynı kaynaklar kullanılacaktır. Siz B’ye bakıp A’yı yoksayıyorsunuz yahut tam tersi. Lakin diğerinin kaynakları daha çok ve daha “mantık”a uygun.

        Yine en son size o dönemde mevzubahis coğrafyadaki okuma yazma oranının kafa açıcı olacağını söylemiştim. Yani sizin sandığınız gibi yüzbinlerce kişi kuranı okuyup yazamıyor.

        Daha önceki yazdıklarınıza ilişkin düşüncelerim-karşı tezlerim de yukarıda kayıtlıdır.

        Selamlar

    • elevation dedi ki:

      Ne boş bir adamsın yahu, sürekli aynı şeyleri geveleyip duruyorsun. İlk derlemenin yakılması Kuran’ın değiştiğini göstermez. Sonuç itibarıyle sonraki derleme olduğu gibi aktarılmıştır. Yani değişmeden. Link vermek yerine uzun uzadıya kopyala ve yapıştır yaptığın yazının aslı da şuradan alınmış,

      http://islamiyetgercekleri.cjb.net (Kur’an nasıl hazırlandı makalesi)

      Aynı yazının sonunda Mehmet Akif’in 20.yüzyılda yaptığı Kur’an tercümesi yani Mealinin yakılması olayı Kuran’ın değiştiğine delil olarak sunuluyor. İslamiyet gerçekleri sitesininde senin gibi bir aptal tarafından yönetildiğinin açık kanıtıdır bu. Yoksa mealin yakılması ile Kuran’ın değişmesi olayının ne ilgisi var?

      İbni Ömer’in sözleri kişisel görüşleridir ve onu bağlar. Ayet ya da Hadis değildir.

      • elevation dedi ki:

        ilgili link sayfasını buraya yazmadığımdan (nedense yayınlamıyor moron wordpress) islamiyet gerçekleri sitesinden alınma olduğunu söylemiştim ama başlık hatalı olmuş, Kur’an Nasıl Değişti başlığı olması lazım.

  47. elevation dedi ki:

    deneme mesajı..

  48. elevation dedi ki:

    İslamiyet gerçekleri sitesinde kişileşen Kur’anın değiştiği iddiası ve onunla ilgili link verdik üstte. Bu linkte (Kuran nasıl değişti makalesi) yapılan iddialar şunlar,

    I) Muhammed döneminde vahiy katibine yazdırılıyordu. (iddia: savaşlar sonucu ezbere bilen dört kişi kaldı)

    II) Ebu Bekir döneminde ilk derleme ( zeyd derledi ve sonra yakıldı)

    III) Osman döneminde ikinci derleme (iddia: örneği yok)

    Burada zurnanın zırt ettiği nokta iki ve üçüncü basamaklar. 🙂 sitenin sahibi arkadaş, turan dursun’dan da yaptığı alıntılarla ebu bekir ve osman dönemindeki Kuranların birbirini tutmadığını iddia ediyor. Gerekçesi: Kureyşte bulunan Kuranlarla Medine ve Arabistan’ın farklı bölgelerindeki Kuranlar arasındaki farklılaşmalar ve Osmanın Ebubekir döneminde yazılan Kuran’ı Hafsa’dan isteyip farklılıkları gidermesi, neticede geri kalan Kuranların yakılması. E bunda değişme değil tersine Kuranı koruma ve düzenleme güdüsü yatıyor. Daha düzenli, sistemli hale getirilmiş. Farklı farklı Kuranlar yazıldıysa (bu anlamda olabilir, biçimsel ağız ve şive farklılıkları da olabilir) bunlardan Ebu bekir dönemine uymayanlar yok edilmiş, geri kalanları devam etmiş ve bu ikinci derleme olmuştur. Günümüzdeki Kuranlarda bundan gelme zaten.

    Alıntı:

    “Ölümüne değin sandığında saklayan ve alınıp yakılmasını önleyen Hafsa idi. Bu koruyucu ölünce, Kuran’ın Tanrısı “Kuşkusuz Zikr’ı (Kuran’ı) biz indirdik; kuşkusuz koruyucuları da yine biziz” (Hicr, ayet:9) dese de koruyucusu kalmamıştı. Mervan Ibn Hakem, “sandıktan” aldırtıp getirmiş ve yaktırmıştı. Mervan’ın bu ilk derlemeyi yaktırmasındaki gerekçesini, kendisi şöyle açıklıyor: “Bunu yaptım, çünkü, Onda yazılı olanlar, resmi (imam) Mushaf’a yazılıp geçirilmiş ve korunmuştur. Korktum ki aradan uzun zaman geçtiğinde kuşkucu kimseler bu (resmi) Mushaf hakkında kuşkuya düşerler.” (Bkz. Dr. Subhi e’s-Salih, Mebahis fi Ulumi’l-Kuran, s.83. Dayandığı kaynak: Ibn Ebi Davud, Kitabu’l-Mesahif, s.24.) Oysa, asıl kuşkulara yol açan, esas alınmış olduğu belirtilen ilk derlemenin yakılması olmuştur. Çünkü, ilk derleme ile, sonraki (Osman döneminde oluşturulan ve imam adı verilen) “Mushaf” arasında fark olmasa idi, ilkini yakma yoluna gidilir miydi? İlk derlemede bulunmayan eklemeler ya da Kuran’dan çıkarmalar yapılmamış olsaydı, neden korkulmuştu? ”

    Tamam işte ne diyor Mervan ibn Hakem (bu adam Emevilerin dördüncü halifesidir): “Bunu yaptım, çünkü, Onda yazılı olanlar, resmi (imam) Mushaf’a yazılıp geçirilmiş ve korunmuştur. Korktum ki aradan uzun zaman geçtiğinde kuşkucu kimseler bu (resmi) Mushaf hakkında kuşkuya düşerler.”

    Yani Emeviler bakıyorlar ki Osmanın Kuran’ı, ikinci derlenen Kuran zaten Resmileşmiş, buna artık gerek kalmadı diyip Halife Ömer’in kızı Hafsa’dan Emevilere geçen Ebu Bekir dönemindeki ilk derlemeye ait mushafı ortadan kaldırıyorlar. Kuran değiştiği için değil, artık ilk derlemeye gerek duyulmadığı için bu yapılıyor.

    Alıntı:

    “Dörtlü kurulda yer alan Zeyd Ibn Sabit, şöyle diyor: “Mushaf oluşturma işini yaparken, Ahzab Suresinin sonundan bir ayet yitirdim (‘fakattu’). Ki, Peygamberin onu Kuran’dan bir parça olarak okuduğunu işitip tanık olmuştum. Aradık bu ayeti. Ve Sabit oğlu Huzeyme el Ensari’de bulduk (Ahzab suresine 23.ayet) ekledik o mushafta.” (Itkan, Mısır, 1978, C1, s.79.)”

    Bunu da ekliyor ve Kuranın değiştiğini iddia ediyor. Derlenirken elbette böyle çalışma sorunları olacak, ama sonunda ne diyor Zeyd: ” Aradık bu ayeti. Ve Sabit oğlu Huzeyme el Ensari’de bulduk (Ahzab suresine 23.ayet) ekledik o mushafta” yani eksik kalmamış, eklenmiş değil mi benim üstün zekalı arkadaşım 🙂

    • aliamca dedi ki:

      Öyle kolay kıvırıp kaçamazsın bay çok bilmiş; burada böyle rezil olacaksın.

      Hep aynı taktik; neler yapacağını daha 5 gün önce yazmıştım, kabalaşacağını. Yanılmadım.

      Mevzubahis tezlerin nereden alıntılıandığını yazmışım, o kaynakta da verilen referesanslar mevcut. Bari biraz oku.

      Şimdi “dön baba başa dönelim” diyemezsin. En son seninle Taşkent nüshasını ve Topkapı nüshasını konuşuyorduk. Sen onların osman döneminden kalma olduğunu iddia ediyordun, ben de hayır o dönemden kalma değil diyordum. Önce bu basit -çok basit- yalın gerçeği ortaya çıkaracağız. O yüzden buradan başa atlayamayacaksın. Öyle kolay kıvıramazsın.

      “verdiğin linklerin ikisini de ben verdim”

      Arkadaş sen ne akıllı şeysin ya. Ben zaten kendi yazımı alıntılamıştım orada ya

      Akıldan meseleye girmek iyi olmuş. Neyi alıntıladığının farkındayım. Onları kimin yazdığının da. Neden bahsedildiği anlaşılsın diye bunları ben verdim dedim. Buradan birşeyler çıkaracağını sanmak ise “ne akıllı şey” olmayan birinin mahsulü olsa gerek.

      Rezvan bu konuda ki tek otorite sanırım. Ha bir de pante bloğunun nacizane yazarı sen.

      Hayır bugüne kadar mevzubahis nüsha üzerinde benim bildiğim tek bilimsel çalışma Rezvan’ın çalışmasıdır. Hadi sen de bilimsel bir dergide hakem huzurunda yayınlanmış bir makale göster. Bak bir tane diyorum. Sadece bir tane. O yukarıda üstten üstten karbon testi, kaligrafi falan bahsediyordun ya o çalışmaları kim yapmış bir bak bakalım. O zaman anlarsın kim neye dayanıyor nasıl otorite oluyor. Ben pante bloğunun yazarı falan değilim. Bilal isimli kullanıcıya karşı tez sunmuştum; sen “çok bilmiş” halde meseleye garkolmadan önce.

      Rezvan’ın ne yazdığı değil, yazdığının dayanakları önemli. Neymiş o dayanaklar? Sürekli referans referans, elle tutulur bir şey yok. Nereye kadar birader

      Şuraya kadar: Sen o makaleyi okuyana kadar. Şu cümleye ise imzamı atıyorum: “Ne yazdığı değil, yazdığının dayanakları önemli”. Bunu tek kaynağı viki olan insandan duymak ayrıca güzel oldu. Bir kez oku; anla!

      Olmayan bulgunun nesini yazacak. Kuran’a asılsız bok atma çabası dışında NG belgeselide öyle idi. “Fark inanılmazdı..” puhahaha.

      Son kelimeyi anlamadım. Şu “p” ile başlayıp “ha” ile biten. Sanırım “ergen” olduğum iddiasında bulunduğun içindir. İki makaleyi de okuduğun zaman anlayacaksın. Ayrıca kimsenin de bir kutsal metni kötüleme çabası yok. İkinci makale Diyanet İşleri Başkanlığının yayımıdır. Kimin için yazılmış ona baksaydın bari. Sana yazmalarından bir gün önce haberdar olup; bir gün içinde bütün bir çabayı “anlayan” ve çürüten bir insanın yorumu ise beni şaşırtmadı.

      “ebubekir dönemindeki derlemedeki işlemler, osman dönemindeki çoğaltmadaki işlemler bugün bilinemez, (zira asılları yok) dolayısıyla 3. kopyası elinde olan birşeyin orjinaline bakma şansın olmaması nedeniyle (yakıldı) bu işi tespit edemezsin. Ancak kendin çalar kendin oynarsın. İşte böyle rezil olursun.”

      Derleme işlemi ne zamandan beri Kuran’ın aslının yakılması oluyor. Güldürme insanı. Kuran ayetleri, Kuran ayeti olmayanlardan ayıklanıp, elenenler yakılmıştır. Sizde bunu aslı yakıldı diye geçiştiriyorsunuz. Kur’an dört halife devrinde derlenmiştir. Kanonizasyon Osman döneminde yapılmıştır. Topkapı ve Semerkant’ta olan nüshalarda bu Osman dönemine ait Kuranlardan günümüze kadar gelebilenidir.

      Gülmek iyidir. Umarım herkes birgün gerçekten güler. Derleme işlemi kuranın aslının yakılması demek değil. Kuranın aslının yakılması; kuranın aslının yakılması demektir. Ebubekir dönemindeki derlemede “derlenen nesneler” yakılmıştır. (nokta) Bu nüsha Hafsa’dan Osman’a geçmiş Osman çoğalttıktan sonra Hafsa’nın ölümünden sonra bu derleme de yakılmıştır. (Yakılmıştır:Nokta). Dolayısıyla “orijinali” yoktur. (Nokta)

      Kuran ayetleri, Kuran ayeti olmayanlardan ayıklanıp, elenenler yakılmıştır.

      Meselede bunun nasıl ne şekilde yapıldığıdır. Unuttum; eminim ki sen bir bakışta “şıp diye” bunu yapabilirsin. Mesele hakkındaki tezler altına yorum yaptığın yazıda belirtilmiştir. Meselenin çıkış noktalarından bir tanesi de sarih hadislerdir. Hadis tartışmasına ilişkin yazdıklarım da yukarıdadır. Ortada tonla iddia var; tez var, buna karşılık sunulan bir şey yok. Taşkent’e gidemezsin anladık. Kabul de etmeyeceksin. Onu da anladık. Bari git İstanbul’a oradaki kurana bir bak, bir sor uzmanlara, hangi dönemden kalmaymış. Bari bunu yap. Ama yok. Burada “boynundan büyük” laf etmek daha kolay. Topkapı nüshası diyorum anladın mı? Kıvıra kıvıra kıvıracak yerin kalmayacak.

      Ben sadece Kuranın kökeni üzerine internette bulunabilecek en sağlam kaynak olan Wikipedia ansiklopedisinden linkler verdim. Bu konu ya da başka meselelerde internet dışı tartışmalar için Kitap kaynakları da verebilir, alıntılarım. Ama kitaptan referans vermek okuyucunun konuya olan ilgisini düşürür. Alıntılar içinde epey emek harcamak lazım ki, buna bu sanal ortam için değmez. Bu sebepten ötürü, daha kolay ve pratik referanslar, internet ansiklopedisi olan Wikipedia’dan linkler veriyorum.

      Hemen bekliyorum. Kitap kaynaklarını bekliyorum. Ver bakalım o kaynakları da alıntıla bakalım. BEKLİYORUM. Yine kendi cümleni hatırla; ne yazdığı değil nasıl yazdığı önemli. Kaldı ki senin verdiğin “ansiklopedi”den iki tane kitap kaynağını ben sana daha vermiştim; söz konusu nüshaların Osman döneminden sonra yazıldığına ilişkin. Hiç öyle kıvırmayacaksın. Kolaymış; sanal alem için değmezmiş de falan da filan. Senin tek bilgin ve yöntemin “Google” arama kutucuğuna birşeyler yazmak; çıkan sonuçlardan önce Vikipedi sayfasına girmek, sonra işime yarar bir şey var mı diye diğer sayfalara bakmaktır. Bari Vikipedi’yi nasıl kullanman gerektiğini öğren. Türkçe sayfalarda (İngilizcen yetmez diye) herhangi bir tantanalı (controversial) konuyu arat. Örneğin Adnan Menderes; ve tartışmalara bak. Bilmediğin başka bişeyi öğretmiş oldum sana. Sonra: O ansiklopedini de öp başına koy.

      • Elevation dedi ki:

        “Şimdi “dön baba başa dönelim” diyemezsin. En son seninle Taşkent nüshasını ve Topkapı nüshasını konuşuyorduk. Sen onların osman döneminden kalma olduğunu iddia ediyordun, ben de hayır o dönemden kalma değil diyordum. Önce bu basit -çok basit- yalın gerçeği ortaya çıkaracağız. O yüzden buradan başa atlayamayacaksın. Öyle kolay kıvıramazsın.”

        Üstte bin kere wiki linkleri verdik bunların tarihlerine dair, 7.yüzyılda olduklarına dair. Halen aynı şeyleri söylüyorsun. Anlama sorunu ve kişinin neyi savunup/savunmadığı, eğilimleri doğuştan geliyor, çünkü bir tür genetik özür. richard Dawkins buna memetik diyor. Ben de senin memetiğe sahip olduğuna inandığımdan uzatma gereği duymuyorum.

        Farz-ı misal diyelim 8.yüzyıla ait olsunlar (senin tezin bu yönde) ne değişecek? 8. yüzyıl çok yakın bir döneme mi tekabül ediyor. Yine Kur’anın 8.yüzyıldan günümüze kadar değişmeden geldiğini gösterir.

        Üstte vermiştim ama yeniden vereyim,

        http://en.wikipedia.org/wiki/Samarkand_Kufic_Quran

        The Samarkand Codex could not have been written earlier than 150 years after the ‘Uthmanic Recension was [supposedly] compiled – at the earliest during the late 700’s or early 800’s since it was written in the Kufic script.[2] Some Muslims claim that there are two “Uthmanic recensions”, or original copies of ‘Uthman’s Codex of the Qur’an : the Samarkand Manuscript, in the Tashkent library, Uzbekistan and the Topkapi Manuscript, in the Topkapi Museum, in Istanbul, Turkey. Few claimed that red spots on a page of the codex refer to blood stain from Uthman’s murder.[3] The flaw in this claim is that these documents are written in the Kufic Script which, according to Qur’an scholars Martin Lings and Yasin Hamid Safadi, did not appear until the late eighth century.[4][5] It is problematic that no manuscript fragment of the Qur’an can be dated earlier than first quarter of the 8th century A.D., aside from some of the manuscripts discovered in the loft of the Great Mosque in Sanaa in 1972.[6] However, the kufic quranic inscriptions on the dome of the rock (692) provide strong evidence that the kufic script was in use in the 7th century.[7] The fact that the script was used in a public building and the polemical nature of the inscriptions indicate a wide understanding and acceptance of the kufic script.

        Ayrıca koplayalığın yazı İslamiyet Gerçekleri sitesine ait, sana değil. Link ya da kaynakta yazmamışsın üstte görülebileceği gibi, intihal yapmışsın.

      • aliamca dedi ki:

        Öyle olmaz efendi; rezil olacaksın. O iş öyle üstten üste konuşup, sonra kaçmakla, konuyu saptırmakla olmaz. Sen burada rezil olacaksın; yalanının da ortaya çıkacak.

        Verdiğin viki linklere ilişkin ben de binlerce kez anlattım. Rezvan’ın çalışmasını verdim. Senin verdiğin viki linkteki iki kitap kaynağı verdim. Senden de bir tane bilimsel kaynak bekliyoruz. Hala gelmedi. Yok bulurmuş da yok yazarmış da. Öyle üfürmekle olmaz bu işler. Okuduğunu anlamıyorsun. Tek kaynağın viki. Onda da senin iddia ettiğin yazılmıyor.
        Bak ne yazıyor:

        The flaw in this claim is that these documents are written in the Kufic Script which, according to Qur’an scholars Martin Lings and Yasin Hamid Safadi, did not appear until the late eighth century.[4][5] It is problematic that no manuscript fragment of the Qur’an can be dated earlier than first quarter of the 8th century A.D.,

        daha ne desin adam. Yok onu da anlamıyorsun. Ordan başka biryere gidersin. He canım he. Dome of therock oldu. Başka; oradan da zıplayacaksın. Olmaz öyle. Bu kez kaçamayacaksın.

        Ayrıca bir başka rezaletin de; beni “intihal” ile itham etmek. Anlamını bilmediğine eminim. Lakin bak şimdi mesele nasıl; sende nasıl bir cahil cesareti ve cahil sahtekarlığı var görülecek. Demişsin ki:

        Ayrıca koplayalığın yazı İslamiyet Gerçekleri sitesine ait, sana değil. Link ya da kaynakta yazmamışsın üstte görülebileceği gibi, intihal yapmışsın.

        Öylemiymiş bay çok bilmiş. Sana yüzkere dedim ki; yorum yaptığın yazıyı bir kez oku. Be çok bilmiş; o yazı tam da altına yorum yazdığın yazıdır. A benim çok bilmişim. Ne güzel kullanıyorsun google efendini öyle. Bir de beni suçluyor; yüzünde mi kızarmıyor.

        Bay çokbilmiş; bu kez Kıvıramayacaksın, rezil olacaksın!

      • elevation dedi ki:

        “Tek kaynağın viki. Onda da senin iddia ettiğin yazılmıyor.
        Bak ne yazıyor:”

        Orada o değil aynı zamanda şu da yazılıyor,

        “However, the kufic quranic inscriptions on the dome of the rock (692) provide strong evidence that the kufic script was in use in the 7th century.”

        ne diyor kelime kelime tercüme edeyim: “Dome of the Rock (692 yılı) üstündeki küfik kuran yazmaları, bu küfik yazmaların (yani taşkent Kuran’ının) 7.yüzyıldan kaldığına dair güçlü kanıtlar sunar.”

        senin kopyaladığın bölümü tercüme edeyim,

        “The flaw in this claim is that these documents are written in the Kufic Script which, according to Qur’an scholars Martin Lings and Yasin Hamid Safadi, did not appear until the late eighth century.[4][5] It is problematic that no manuscript fragment of the Qur’an can be dated earlier than first quarter of the 8th century A.D.,”

        en geç 8.yüzyıl deniyor. 8. yüzyıl denmiyor. ardından benim alıntıladığım cümleler var.

        “Ayrıca bir başka rezaletin de; beni “intihal” ile itham etmek. Anlamını bilmediğine eminim”

        Bana saldırganlaşıyor diyene bakın 🙂 Resmen ilkokul seviyesinde tartışıyor. İntihal’in anlamını bilmiyor muşum 🙂 Ayrıca: “Yazık lan kimin çocuğuysa:)”

        “Öylemiymiş bay çok bilmiş. Sana yüzkere dedim ki; yorum yaptığın yazıyı bir kez oku. Be çok bilmiş; o yazı tam da altına yorum yazdığın yazıdır. A benim çok bilmişim. Ne güzel kullanıyorsun google efendini öyle. Bir de beni suçluyor; yüzünde mi kızarmıyor.”

        Yazı sana ait değil, kaynak ya da linkte vermemişsin. Bu nedenle saldırganlaşıyorsun bay intihalci, kopyacı 🙂

  49. aliamca dedi ki:

    Bakalım exhorder (çok bilmiş) daha ne kadar kıvıracak? Bu da ayrı bir yerde kalsın

    Yaklaşık bir ay önce demiş ki:

    exhorder diyor ki:
    26/03/2013, 12:33

    Kur’an ın ortaya çıktığı dönemlerde şimdiki matbaa yoktu elbette. Papirus kağıtlarına, Hayvan derilerine, ağaç kovuklarına felan yazılıyordu ayetler. Hafızlar ayetleri aklında tutsada bir çoğu savaşlarda öldürülmüştü. Bilhassa 4 halife dönemindeki savaşlarda öldürüldüler. Bu nedenle Kur’an ın derlenmesinde bir çok ayetin kaybolduğu düşünülebilir. Ama derlenen kuran olduğu gibi gelmiştir. Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

    Neymiş Topkapı’daki kuran Osman döneminden kalmaymış. Neymiş? Üstelik bu “gerçek” C-14 testleriyle de kanıtlanmış. Şimdi önce bunu açacaksın, kanıtlayacaksın. Tamam mı çok bilmiş.

    Ondan sonra ne demiş sayın çokbilmiş 31/03/2013 tarihinde

    exhorder diyor ki:
    31/03/2013, 09:56
    uzun bir aradan sonra tekrar merhaba..
    topkapı sarayındaki kuran hakkında bir şey bulamadım. ama eski bir kuran olduğu kesin,
    özbekistan’da ki kuran hakkında şu var,
    http://tr.wikipedia.org/wiki/Osman'%C4%B1n_Kur'an%C4%B1

    Neymiş?. Bulamamış. Bulamayacak da. Ama sadece 5 gün önce bu nüshanın osman döneminden kaldığını c-14 testleriyle ispatlıyordu.

    Ama başka bişey bulmuş. Ne bulmuş? Taşkent nüshası. Ki azıcık yazılanları okusa; daha önce Topkapı’yı savunmayın bari savunacaksanız Taşkent’i savunun yazılmış buraya. Lakin bay çokbilmiş; hemen vikipedisine başvurarak, oradaki nüshanın değişmeyen tek nüsha olduğunu kavrayacak, bunu bilimsel olarak-birgünde- ispatlayacaktır, daha bunlar neler yapacak bir göreceksiniz.

    Ne yapacak? Doğru bildiğini sandığı şeye ilişkin kanıt arayacak. Sonra da böyle rezil olacak.

    Ne demişlerdi? Mesele cahil olman değil, kendini alim sanman!

    • bilal dedi ki:

      1- Hz.Osman 656 miladi tarihinde şehit oluyor.Onun yazdırdığı kur’an nüshalarının tümü,
      harekesiz ve noktasız idi.Kaynaklara göre,664-673 miladi tarihinde Basra valisi olan Ziyad bin Ebihi,hz.Ali’nin talebesi olan Ebul Esved-ed-Düeli’ye Kur’an’a nokta ve harekeleri
      koyma görevini veriyor.Yani 664 tarihinden (hz.Osman’dan 10 sene) sonra çoğaltılan
      ve yazılan kur’an nüshalarına nokta ve harekeler konuluyor.Bütün kaynaklar bunu gösteri-
      yor.Hz.Osman’a ait olanlar noktasız ve harekesiz kalıyor.Bugün müzelerde bulunan mus-
      haflar da noktasız ve harekesizdirler.Bunlar neyi gösteriyor.??? Bu özellikleriyle bunlar
      hz.Osman’ın dönemini göstremektedir.! Yoksa bunlar da noktalı ve harekeli olacaklardı.!!!!
      2- Hz.peygamberden başlayarak bugünümüze kadar onbinlerce insan kur’an’ı ezbere bili-
      yordu,kur’an nüshaları yakılıp yok edilseydi de yine aynen korunmaya devam edecekti.!!!
      Kimse onbinlerce insanın belleğindeki kur’an’ı söküp atamazdı.!!! Evet kur’an hem yazı-
      lıp kayıt altına alınma suretiyle,hem de onbinlerce insanın ezberlemesiyle korundu ve iste-
      mesen de kıyamete kadar da korunmaya devam edecektir.!!! Boşuna uğraşmayın.!!!!
      3 Elevation beyin,defalarca mevcüt mushaflarının hz.Osman zamanına ait olduğunu en
      sağlam kanıtlarla gösterdiği halde maalsef anlayamıyor ve inadına devam ediyorsunuz.!!!
      4-Anladığım kadarıyla sizin için tek ve sağlam kaynak t.d.nun saçma sapan kitaplarıdır.
      Bu adamın saçma kitapları söz konusu olunca sizin açınızdan ne bilimin,ne de başka bir kaynağın önemi yoktur.!!!!!!!!!!
      5-Radyokarbon testi iddianızı yalanladığı halde,hala inat ediyorsunuz.!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
      Bu kadar da inat olur mu ??? Görülüyor ki aynı masalı defalarca anlatmaktan büyük zevk alıyorsunuz.!!!!

      • aliamca dedi ki:

        Bilal Efendi;

        Sen kaçmadan önce kaldığımız yeri aşağıya kopyalayıp yapıştırıyorum. Sen istersen oradan devam et.

        Son olarak:

        Bilal’in 30/01/2012 tarihinde yukarıda yazdığı satırları kopyalayıp yapıştırıyorum. Bari kendi söylediklerine sahip çık. Kendi söylediklerini doğrula. Sadece bir paragrafta kaç defa yanılabilir insan. İlk yazdığım yorumdaki ilk sorum ise unutulmuş; iki dönemde aynı teknoloji kullanılırken neden Ebubekir döneminde derlenen nüsha tehlikedeyken Osman dönemindeki nüsha tehlikede olmuyor?

        Kuran yakılmamıştır yazmışsın yukarıda; ondan bir sene önce de kendi ağzınla yakıldığını söylemişsin. Bu kadar basit.

        Yakılmaya bulduğun gerekçeler ise gerçekten anlamsız. Bunlara cevap vermeyeceğim

        1- Osman döneminde Hafsa’da kalan Ebubekir’in mushaf haline getirdiği nüsha yakılmış mıdır?
        2- Osman döneminde kaç nüsha çoğaltılmıştır? 4 mü beş mi yedi mi? Bunlar nerede? Nasıl biliyorsun?

        Aşağıdaki satırlar Bilal’in 30/01/2012 tarihli yazısından (kusura bakmasın kimse benim bir yazıyı bir seneden fazla takip etmem mümkün değil)

        Hz.Ebu Bekir,bütün bunları bir araya getirterek,bir nusha ( bir kitap) oluşturuyor.Bu değişik ve dağınık halindekilere dokunmuyor.Yanında korunan tek nusha halindeki kur’anı vefatından sonra Hz.Ömer devralıyor.O da şehit olunca,halife olarak seçilen Hz.Osman aynı nushayı devralır. İslam, diğer beldelere de yayılınca kur’an nushalarının çoğaltılmasına daha da ihtiyaç duyulur.İşte,hz.Osman da,devraldığı kur’an nushasına hiç dokunmadan kurmuş olduğu komisyonda dört nushaya çoğaltıyor.Böylece kur’an daha da korunma altına alınmış olur.Bundan sonra,dağınık ve değişik nesneler üzerinde yazılı olanlara hiç ihtiyaç kalmıyor.
        Yakılmanın 1.nedeni bu. 2.Neden ise,Şayet dağınık ve değişik nesneler üzerinde yazılı olanlar imha edilmeseydi,zamanla ayetlerin üzerinde yazılı olan bez,tahta,hurma lifi ve hurma yaprağı gibi nesneler kurur,ufalır veya kurtlar tarafından kemirilir, ayetlerin bir kısmı kayıp olur,
        başka biri silinir,diğer bir kısmı okunamayacak durumda kalacaktı.Kağıt olmayan bu tür materyalları da korumak mümkün değildi. Bunlar imha edilmeseydi,kim nerede bu değişik nesnelerden birini eline geçirseydi,ki üzerinde yazılı olan ayetlerin bir kısmı kemirilmiş,diğer kısmı yok olmuş, ayetin yarısı kalmış,yarısı silinmiş veya hiç te okunamaz durumda olabilirdi.İşte bu nesneleri bulan kimseler,bakalım kitap halindeki kur’an ayetleri bunlarla örtüşüyormu. ? Aynısı mı? yoksa deşik mi? diye kargaşağı mutlaka çıkaracaklardı.Ki, o yıpranmış,bir kısmı yok olmuş,silinmiş ve
        eksik kalan ayetler şu anki kur’an’la karışılaştırılsaydı,bir çok yerde örtüşmezdi. O zaman büyük karışıklıklar ortaya çıkacaktı.İşte bu tür muhtemel sorunlara meydan vermemek için,yıpranmaya,silinmeye,ufalmaya yüz tutacak olan bu materyalları yok etmek gerekirdi.Ve de öyleyapıldı.

        Bu umarım son yorumum olur. Pes diyorum.

      • aliamca dedi ki:

        Bilal efendi;

        Dediğim gibi seninle yukarıda kaldığımız tartışma bellidir. Dilersen oradan devam et dilersen buradan devam edelim; yönteme ilişkin yazdıklarıma da yanıt yazmamışsın. Bir olayın tarihte nasıl gerçekleştiğini nasıl bileceksin? Soru bu kadar basit. Bahsedilen zaman diliminde (1400 yıl önce) bahsedilen coğrafyada (arap yarımadası-mekke-medine-kureyşli) herhangi bir bilgi sağlam olamaz. Bunun kaynağına nasıl inip nasıl bu kadar emin konuşuyorsun, kaynak? Yok!

        1- Herekelemeyi seninle tartışmayacağım, orası da yanlış, lakin basit gerçekleri bile anlayamıyorsun.

        2- He canım. Oldu. Sana arap yarımadasındaki okuma yazma oranı diyorum; hala binlerden yüzbinlerden bahsediyorsun. Hafızasına almış binler varmış; bu insanlar aynı zamanda yazıyı biliyorlar mıydı? Okuma yazma bilen kaç kişiydi?

        3-Elvation bey dediğin çok bilmiş, ne dediğinin farkında değil. Sağlam kaynakmış. Yuh be. Bir tane kaynak gösteremedi adam. Bir gün önce okuduğu vikipedi bilgisini anlamadan buraya aktarmış, onda da onun iddia ettiği şey yazmıyor. Kırkbin defa yüzbin defa size dedim ki: Kaynak gösterin! Daha kimin tarafından yazıldığı belli olmayan x sitesi dışında kaynak gösteren yok. Hala sağlam kanıt diyorsun. Pes!

        4-Hiç alakası yok. bildiklerini yüzleştir hayatla sınamaktan korkma. Ortada müslümanlar tarafından yüzbin şekilde yorumlanan bir din var; kaç tane müslüman varsa o kadar islam var (evet-tabi ki onlar “gerçek islam” değil) sen hiç utanmadan sıkılmadan bütün islam aleminde tam bir mütabakat varmış gibi konuşuyorsun. Bir tane kaynağın yok, o dönemde ne olduğuna ilişkin yüzbin tane rivayet var bunlardan bu doğrudur diyorsun, niye öyle dediğini kendin de bilmiyorsun

        5- Sende bu maddede rezil olacaksın Bilal efendi. O karbon testi sizi rezil edecek. Şimdi sen de bana anlatacaksın o karbon testi neredeymiş, kim yapmış o karbon testini, nerede yayınlanmış, o karbon testinin sonucu neymiş. Sen de öyle kaçamayacaksın. İddiamı yalanlıyormuş, inatmış. Bak sen şu allahın işine. Öylemiymiş. Hadi bakalım göreceğiz. Bu kadar basit-açık-yalın bir gerçeği bile saptıracağınızı sanıyorsun. Yemezler. Anlat da bilelim karbon efendi.

        Neden bahsettiğiniz hakkında en ufak bir fikriniz yok ikisi de tutturmuş “Karbon testi” imiş. Azıcık utanır, sıkılır insan. Acaba bu ne diye bir kez bakar. Bekliyoruz sizin o karbon testini. Hadi bakalım hodri meydan.

        Bir de hiç sıkılmadan “aynı masalı anlatmaktan” bahsediyor. Hem de defalarca. 1400 yıldır yaptığım gibi değil mi bilal efendi? Melih Gökçek görse sizi utanırdı kendinden.

      • bilal dedi ki:

        Aliamca Efendi !
        Siz yazılanları anlamaktan bile aciz görünüyorsunuz !!! a) 30.01.2012 tarihli yazımda yakı-
        lanların ” Hz.EBU BEKİR’İN YAZDIĞI NÜSHA MI,YOKSA DAĞINIK VE DEĞİŞİK NES- NELER ÜZERİNDE YAZILI OLANLAR MI ” ? Hangisi mi ??? Sen galiba nüsha ile dağınık ve değişik nesneler üzerinde yazılı olanları birbirine karıştırıyorsun.!!! Eğer gözünde bir sorun varsa bir göz doktoruna görünmenizi tavsiye ederim.!!! Hiç bir surette hz.Osman,
        hz.Ebu Bekir’in ” derleyip yazdığı NÜSHAYI ” yakmıştır diye bir ifadem söz konusu olma-
        mıştır.!!! Demekki ”Nüsha” nın ne anlamda olduğunu bile kavrayabilmiş değilsiniz.!Yazılan-ları anlamadığınıza göre ya algılayışınız kıttır,ya da sizdeki enaniyet,bencillik ve inat duy-
        gusu gerçekleri kabullenmenize engel oluyor.!!! b) Hz.Ebu Bekir’in”nüshası” hz.Osman za-
        manında yakılmamıştır,yakılanlar ise,söz konusu ”NÜSHA ” değil,dağınık ve değişik nes-
        neler üzerinde olan gayri resmi olanlardır. İhtiyaca binaen Hz.Osman,hz.Ebu Bekir’in
        resmi nüshasını esas almak üzere hz.Hafsa’dan alıp aynısını çoğalttıktan sonra ”TEKRAR
        SÖZ KONUSU NÜSHAYI HZ.HAFSA’YA TESLİM EDİYOR” !!! HZ:OSMAN DÖNEMİNDE BU NÜSHANIN YAKILMASI SÖZ KONUSU OLMAMIŞTIR .” Gözünü iyice aç ve oku.!!!!!
        c) Nüshalar dörde çıkarılmıştır ifademle 4-5 veya 7 nüshaya çıkarılmıştır diyen farklı rivayetlerden birini esas aldım.Bu şekilde nüsha sayısını en az gösteren rivayeti baz almış
        oldum.!!! Acaba neden anlayamıyorsunuz.??? d) Kur’an’ı ezberleye bilmek için illaki okur-
        yazarlık mı şarttır.? .Gözleri hiç görmeyen (ama olanlar) ,nasıl ezberebiliyorlar.???
        Ezbere bilen veya elinde yazılı dökümanlar bulunan bir öğreticinin tekrarlatmak suretiyle
        başkalara ezberletmesi mümkün olamaz mı ??? Böylece Hz.peygamberden başlayarak
        müslümanlar birbirlerine kur’an’ı öğreterek ezberletiyorlardı.! Bence çok sığ düşünüyorsu-
        nuz.!!! e ) Müzelerde bulunan harekesiz ve noktasız nüshalar bile iddianızı çürütmeye
        yetiyor.!!! Boşuna uğraşmayın,zira uğraştıkça siz kendinizi rezil ediyorsunuz !!!!!!!!!!
        f) Tekrar ediyorum, 30.01.2012 tarihli yazımı gözünü açarak okuyun.!!! Burada yakılan-
        lar ” HZ:EBU BEKİR’İN DERLEYİP YAZDIĞI KUR’AN NÜSHASI DEĞİL,DAĞINIK VE
        DEĞİŞİK NESNLER ÜZERİNDE BULUNAN GAYRİ RESMİ OLANLARDIR:” GALİBA,
        OLAYLARI ANLAYIP KAVRAMA SORUNU YAŞIYORSUNUZ:!!!!!!!!!!!!!! .
        Aynı saçma sapan şeyleri yazmaktan çok zevk aldığınız da belli oluyor.!!!!!!! Pes diyorum.

      • aliamca dedi ki:

        Bilal Efendi;

        Bak beş madde var; maddelerden gideceğiz; kaçmayasın diye, kıvıramayasın diye. Ki bu madde sayısını da sen buldun, ben değil. 1 ila 5 arasındaki maddeleri a-f yapman bütün bunları anlamından çıkarıyor bu bir.

        Ben yine de maddelerle gideyim hatta seninkinin altına yazayım da iyi anlaşılsın.

        Siz yazılanları anlamaktan bile aciz görünüyorsunuz !!!

        Bakacaığız kim neden aciz anlayacağız

        1) 30.01.2012 tarihli yazımda yakılanların ” Hz.EBU BEKİR’İN YAZDIĞI NÜSHA MI,YOKSA DAĞINIK VE DEĞİŞİK NESNELER ÜZERİNDE YAZILI OLANLAR MI ” ? Hangisi mi ??? Sen galiba nüsha ile dağınık ve değişik nesneler üzerinde yazılı olanları birbirine karıştırıyorsun.!!! Eğer gözünde bir sorun varsa bir göz doktoruna görünmenizi tavsiye ederim.!!! Hiç bir surette hz.Osman, hz.Ebu Bekir’in ” derleyip yazdığı NÜSHAYI ” yakmıştır diye bir ifadem söz konusu olmamıştır.!!! Demekki ”Nüsha” nın ne anlamda olduğunu bile kavrayabilmiş değilsiniz.! Yazılanları anlamadığınıza göre ya algılayışınız kıttır,ya da sizdeki enaniyet,bencillik ve inat duy-
        gusu gerçekleri kabullenmenize engel oluyor.

        Bakalım nedemişsin?

        Hz.Ebu Bekir,bütün bunları bir araya getirterek,bir nusha ( bir kitap) oluşturuyor.Bu değişik ve dağınık halindekilere dokunmuyor.Yanında korunan tek nusha halindeki kur’anı vefatından sonra Hz.Ömer devralıyor.O da şehit olunca,halife olarak seçilen Hz.Osman aynı nushayı devralır. İslam, diğer beldelere de yayılınca kur’an nushalarının çoğaltılmasına daha da ihtiyaç duyulur.İşte,hz.Osman da,devraldığı kur’an nushasına hiç dokunmadan kurmuş olduğu komisyonda dört nushaya çoğaltıyor.Böylece kur’an daha da korunma altına alınmış olur.Bundan sonra,dağınık ve değişik nesneler üzerinde yazılı olanlara hiç ihtiyaç kalmıyor.
        Yakılmanın 1.nedeni bu. 2.Neden ise,Şayet dağınık ve değişik nesneler üzerinde yazılı olanlar imha edilmeseydi,zamanla ayetlerin üzerinde yazılı olan bez,tahta,hurma lifi ve hurma yaprağı gibi nesneler kurur,ufalır veya kurtlar tarafından kemirilir, ayetlerin bir kısmı kayıp olur,
        başka biri silinir,diğer bir kısmı okunamayacak durumda kalacaktı.Kağıt olmayan bu tür materyalları da korumak mümkün değildi. Bunlar imha edilmeseydi,kim nerede bu değişik nesnelerden birini eline geçirseydi,ki üzerinde yazılı olan ayetlerin bir kısmı kemirilmiş,diğer kısmı yok olmuş, ayetin yarısı kalmış,yarısı silinmiş veya hiç te okunamaz durumda olabilirdi.İşte bu nesneleri bulan kimseler,bakalım kitap halindeki kur’an ayetleri bunlarla örtüşüyormu. ? Aynısı mı? yoksa deşik mi? diye kargaşağı mutlaka çıkaracaklardı.Ki, o yıpranmış,bir kısmı yok olmuş,silinmiş ve eksik kalan ayetler şu anki kur’an’la karışılaştırılsaydı,bir çok yerde örtüşmezdi. O zaman
        büyük karışıklıklar ortaya çıkacaktı.İşte bu tür muhtemel sorunlara meydan vermemek için,yıpranmaya,silinmeye,ufalmaya yüz tutacak olan bu materyalları yok etmek gerekirdi.Ve de öyle yapıldı.

        İnsanın bir paragrafta kaç tane hata yapabileceğini, daha önceki paragrafların sayesinde görmüştük. Tabi, bu iş -yazmak- senin abi’lerin yaptığı gibi değil, zira söz uçuyor yazı kalıyor. Şimdi de yine söylediğini yalanlıyorsun; neymiş, nüsha osman ebubekirden devralmış, birkaç satır sonra, bunun hafsada olacağını söyleyeceksin- ki doğrusu odur.

        Şu hikaye kısmına girmeyecektim lakin “mantık” diyen birine anlatayım bakalım. Birileri sonradan bakacakmışda yanlış sanacakmış. Hiç mi mantığınız çalışmaz sizin. Peygamberin sakalını, kılıcını, sandaletini, ayak izini koruyan bir toplumsal yapı, böyle değerli birşeyi nasıl korumaz? Hadi onu korumadınız, Ebubekirin nüshasını niye korumazsınız? Şu anlattığınız hikayeye kargalar güler. Birşeyin orjinale bakıp insanlar yanılabilirmiş diye o yazılar yakılmış. Çok inandırıcı. Gerçekten. Buna dumura uğramış mantık inanır. Sağlıklı bir insan mantığı şöyle işler: İyiniyetliyse, eldeki bütün belgeleri korumaya çalışır eğer kötüniyetiyseniz ve gerçeği gizlemeye çalışıyorsanız, birşeyin orjinalini yok edersiniz; sonra yeni birşey yazarsınız, kısaca delil gizlersiniz.

        Peygamber ve Ebubekir ve Osman dönemindeki teknoloji aynı teknolji. Neymiş? Ebubekir’in derlediği nüshayı osman yakmamış. Peki ne oldu o nüshaya? Söyle bakalım ne oldu o nüshaya. Olan şudur: Hafsa kendisine ebubekir’den kalan nüshayı osmana verir, osman onu işler çoğaltır, hafsaya geri verir. Hafsa öldükten sonra osman o nüshayı alır YAKAR. (Büyük harfleri açayım da birşey desin sansınlar). Böyle olmadıysa nasıl olduğunu anlatacaksın! Orjinalini yaktığın birşeyin aslı olduğunu iddia edemezsin. Yanlış olmasın diye doğrusunu yaktık diyorsunuz. E peki.

        Bakalım nüsha ne demekmiş?

        nüsha

        Birbirinin tıpkısıolan yazılışeylerin her biri.
        (gazete, dergi vb. için) Sayı.
        Benzer, aynı, kopya.

        Daha önceki “nüsha” hakkındaki yanlışlarını buraya yazmayacağım.

        Sen hala bana Ebubekir’deki nüshanın ne olduğunu hiç kıvırmadan anlatacaksın.l

        2) Hz.Ebu Bekir’in”nüshası” hz.Osman zamanında yakılmamıştır,yakılanlar ise,söz konusu ”NÜSHA ” değil,dağınık ve değişik nesneler üzerinde olan gayri resmi olanlardır. İhtiyaca binaen Hz.Osman,hz.Ebu Bekir’inresmi nüshasını esas almak üzere hz.Hafsa’dan alıp aynısını çoğalttıktan sonra ”TEKRAR
        SÖZ KONUSU NÜSHAYI HZ.HAFSA’YA TESLİM EDİYOR” !!! HZ:OSMAN DÖNEMİNDE BU NÜSHANIN YAKILMASI SÖZ KONUSU OLMAMIŞTIR .” Gözünü iyice aç ve oku.!!!!!

        İşte böyle büyük harfle yazılınca anlaşılıyor bilal efendi. Pek bi güzel; soru aynı soru; yukarıda anlattığım üzere o nüsha ne olmuş bi anlat bakalım

        İşte meselenin özü budur!

        Ebubekirdeki nüshaya ne olur?

        3) Nüshalar dörde çıkarılmıştır ifademle 4-5 veya 7 nüshaya çıkarılmıştır diyen farklı rivayetlerden birini esas aldım.Bu şekilde nüsha sayısını en az gösteren rivayeti baz almışoldum.!!! Acaba neden anlayamıyorsunuz.???

        Ben anlıyorum da sen anlamıyorsun be güzel kardeşim. O dönemde islam halifesinin daha kaç tane nüsha çoğalttığını bile bilmiyorsunuz. Sonra kalkmış “tek gerçek”den bahsediyorsunuz. 1400 yıldır rivayet muhtelif. 4 mü? 5 mi 7 mi? Kimse bilmiyor.

        Bu sorunun cevabını bulursan kuranın işlenmesinde neler olduğunu da bulursun. Sana göre tarihteki herşey çok net. Ama bana bir tane bile gerçek gösteremiyorsun. Çünkü 4 desen de olur 7 desen de. İşte dönemi araştırırsan göreceksin; hiçbir olgu net değildir. Tabi sağlıklı zihinlere net değildir. Hastalıklı zihinler; herşeyi bugün görmüş gibi “şıp diye” bilir.

        4) Kur’an’ı ezberleye bilmek için illaki okuryazarlık mı şarttır.? .Gözleri hiç görmeyen (ama olanlar) ,nasıl ezberebiliyorlar.??? Ezbere bilen veya elinde yazılı dökümanlar bulunan bir öğreticinin tekrarlatmak suretiyle başkalara ezberletmesi mümkün olamaz mı ??? Böylece Hz.peygamberden başlayarak müslümanlar birbirlerine kur’an’ı öğreterek ezberletiyorlardı.! Bence çok sığ düşünüyorsunuz.!!!

        Birisi daha önce okuduğunu anlamamaktan mı söz etmişti? Aynı kişi sığ düşünmekten mi söz ediyor? Hadi bakalım!

        Hayır kuranı ezberleyebilmek için okuryazar olmak gerekmiyor. Sadece ezberlediklerini karşılaştırmak için okuryazar olmak gerekiyor.

        Yüzbin tane soru soruyorum; tık yok.

        Arap yarımadasında dönemde kaç kişinin okuma yazması vardı? E tabi sen haklısın!
        Yüzbinler kuranı okup yazıyordu, o dönemde -bu dönemde olduğu gibi- islam alemi tam bir mutabakat içindeydi. Yüzbinler kuranı okuyup yazıyordu.

        Lakin hangi kuranı? Yanılmasınlar diye ilk yazılan materyallerdeki kuranı mı? Ebubekirin yazdığı kuranı mı? Osmanın yazdığı kuranı mı? Herekelendikten sonra yazılan kuranı mı?

        5 ) Müzelerde bulunan harekesiz ve noktasız nüshalar bile iddianızı çürütmeye
        yetiyor.!!! Boşuna uğraşmayın,zira uğraştıkça siz kendinizi rezil ediyorsunuz !!!!!!!!!!

        Bak e desen de değişmiyor, ben onu 5 yapıyorum

        Kıvırmayacaksın Bilal efendi. Önce öyle deyip, sonra kaçmayacaksın.

        Demişsin ki:

        Radyokarbon testi iddianızı yalanladığı halde,hala inat ediyorsunuz.!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

        Öyle kıvıramayacaksın. O radyakarbon testini kim yapmış? Hangi dergide yayımlanmış, bunları söyleyeceksin! Yoksa seni yalancılıkla itham edeceğim.

        Bir ayır bekliyoruz bilal efendi.

        Ağzından çıkanın arkasında duracaksın.

        Yoksa yalancı olacaksın!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! (buraya da çokça ünlem koyayım, kimden gördüysem)

        f) Tekrar ediyorum, 30.01.2012 tarihli yazımı gözünü açarak okuyun.!!! Burada yakılanar ” HZ:EBU BEKİR’İN DERLEYİP YAZDIĞI KUR’AN NÜSHASI DEĞİL,DAĞINIK VE DEĞİŞİK NESNLER ÜZERİNDE BULUNAN GAYRİ RESMİ OLANLARDIR:” GALİBA,
        OLAYLARI ANLAYIP KAVRAMA SORUNU YAŞIYORSUNUZ:!!!!!!!!!!!!!! .
        Aynı saçma sapan şeyleri yazmaktan çok zevk aldığınız da belli oluyor.!!!!!!! Pes diyorum.

        Pes etmen iyi olmuş (Kimden duydun sen onu)

        E bilal efendi? Ebubekir nüshasına ne olmuş? Keçi mi yemiş? Niye saklamamışlar? Niye bugüne gelmiyor?

        Sen git abilerine bir sor, hatta en büyüğü gelsin, o yazsın senin yerine.

        Yöntem, bilimsel bilgi, o tarihi nasıl bu kadar netlikle biliyorsun gibi sorularımı da hiç görmemezlikten gel e mi?

    • Elevation dedi ki:

      “Neymiş Topkapı’daki kuran Osman döneminden kalmaymış. Neymiş? Üstelik bu “gerçek” C-14 testleriyle de kanıtlanmış. Şimdi önce bunu açacaksın, kanıtlayacaksın. Tamam mı çok bilmiş.”

      Zaten kanıtlanmış bir şeyi, kanıtlanmamış gibi neden tekrar kanıtlayayım. Topkapı nüshası ‘en geç’ 8.yüzyıla tarihli. Semerkant ya da Taşkent Küfik Kuranı daha eski, 7.yüzyıl olduğu kesin. Dome of the Rock’ta aynı şekilde Emevilerin ilk dönemlerine Hicri 72 Miladi 690lıyıllara tarihlenmiş yani 7.yüzyıl sonları. Bunlar açıkça Kuran’ın olduğu gibi geldiğini gösteren kanıtlar.

      “Neymiş?. Bulamamış. Bulamayacak da. Ama sadece 5 gün önce bu nüshanın osman döneminden kaldığını c-14 testleriyle ispatlıyordu. ”

      Bunun onla ne ilgisi var? Ben detaylı veri elde edemedim demiştim. Tarihiyle ilgili bir sıkıntı yok.

      Üstte yazılanlardan görülebileceği gibi Kuran Muhammed döneminde Hafızlar ezberlenip, Vahiy katipleri tarafından papiruslara, hayvan derilerine yazılıyordu. Ebu Bekir dönemindeki iç savaş nedeniyle hafızların çoğunun ölmesi, Ömer’in Ebu Bekir’i Kur’anı ilk kez derlemeye zorlamasına yol açmıştır. Zeyd tarafından derlenen ilk Kuran, Osman döneminde Arabistan’ın farklı bölgelerinde farklı okunuşlara ve bozulmaya uğradığından Osman tarafından ilk örneğe bakılarak ikinci kez derlenmiştir. Ki aslında bu sonuncusu derleme değil Kanonizasyondur. Yani ilk derlenen Kur’an-a bakarak diğer Kuranları ortadan kaldırmak onu -ilkini- yaygınlaştırmaktır. Daha sonra Osman dönemindeki bu Kuran çoğaltılmış ve günümüze kadar geleni de Semerkand ve Topkapı da sergilenmektedir. Topkapı’da bulunan örnek Arabistan’ın batısındaki Hicaz bölgesinden 1917 yılında getirilmiştir. Semerkand örneğide Rusya’da Lenin tarafından korunmuş, sonrada şu anki bölgeye gönderilmiştir.

      İlk derlemenin yakılması Mervan bin Hakem adlı Emevilerin dördüncü Mervani emevilerin birinci halifesi tarafından yapılmıştır. Çünkü kanonizasyon tamamlanınca, Ebu Bekir dönemindeki örneğe gerek kalmamıştır.

      • Elevation dedi ki:

        Derleme terimini burada açayım biraz. Konuya uzak kişiler için iyi olur. Derlemek, etrafa dağınık ayetleri toplayıp bir kitap haline yani Kuran haline getirmektir. Muhammed döneminde Kuran kitaplaşmamıştı. Ayetler papirüsler, hayvan derileri vs. gibi şeylerde yazılı ama dağınık bir haldeydi. Kuranın ilk kez Ebu Bekir döneminde Zeyd tarafından derlenmesi işte bu ayetlerin toplanıp o dönemin teknolojisi ile kitaplaştırılması anlamına geliyor. Osman dönemindeki kanonizasyonsa bu ilk derlemeyi örnek alır zaten. Daha sonra emeviler Kuranın yaygınlaşması sonucu ilk derlemeyi ortadan kaldırmıştır.

      • aliamca dedi ki:

        Kıvıramayacaksın bay çok bilmiş. Öyle kolay kıvıramayacasın.

        Demişsin ki:
        Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

        Şimdi senin bu yalanın ortaya çıktı. Bu bir.

        Hiç kıvırma, anlaşıldı mı?

        Engeç en erken değil.

        Kanıtlanacak şey basit; senin cümlen: Topkapıdaki nüsha Osman döneminden kalmadır. Bu durum da C-14 karbon testleriyle kanıtlanmıştır.

        Öyle kıvıramayacaksın efendi. Önce bunu bi ortaya koyacaksın. O karbon testini kim yapmış; nerede yapmış; nasıl yapmış, nerede yayımlamış.

        Senden bir tane örnek bekliyorum. Yoksa; “yalan” söylediğin ortaya çıkacak.

        Ne demişsin bir de utanmadan:

        Bunun onla ne ilgisi var? Ben detaylı veri elde edemedim demiştim. Tarihiyle ilgili bir sıkıntı yok.

        Hadi bakalım göreceğiz o sıkıntıyı. Bakalım Topkapı’daki nüsha Osman döneminden mi kalmış. Tarihde bir sıkıntı bir sıkıntı yokmuş. Hadi canım oradan, dediğim gibi böyle rezil olacaksın.

        Sana diyorum ki; Taşkent’i anlamıyorsun; anlamaycaksın. Sana kaynak gösteriyorum. Biliimsel makale; kabul etmiyorsun. Bir tane de sen göster diyorum; gösteremiyorsun. Hiç yazılmamış hiç okunmamış gibi yapıyorsun. Tamam taşkenti geçtik Topkapı’ya gelelim; git bir müzeye bak o kurana; sor müze uzmanlarına ne diyorlar; o da yok. Bari ona ilişkin bir kaynak göster o da yok.

        Senin kaçacak yerin kalmadı bay çok bilmiş; şu yazdığını ispat edeceksin; yoksa “yalan” söylemiş olacaksın. Bu kadar basit. Anlaşıldı mı?

        Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

        Bekliyoruz bay çok bilmiş.

      • elevation dedi ki:

        Nerede ortaya çıkmış bay demagog 🙂 Rezil olduğun için, tarafımdan rezil edildiğin ve çürük çıktığın için saldırganlaşıyorsun işte bunu okurların takdirine bırakıyorum 🙂

        “Kanıtlanacak şey basit; senin cümlen: Topkapıdaki nüsha Osman döneminden kalmadır. Bu durum da C-14 karbon testleriyle kanıtlanmıştır”

        Sadece Topkapı değil bir sürü örnek var. Aşağıdaki tabloda Topkapı radyokarbon testine sokulmamıştır diyor, ama sokulanlar var 600’lü yılların başlarından pek çok örnek,

        http://www.islamic-awareness.org/Quran/Text/Mss/hijazi.html

        Aşağıya inip Hicazi ve Küfik yazmaları Tablosunu incele.

        Küfik yazmaların pek çoğu tarihlenmiş ve 7.yüzyılın erken dönemlerine aitler.

        Yani Taşkent

        Oldu mu? 🙂

        Radyokarbon Kuran tarihlemesi içinde şu linkli anlayana kadar oku, 🙂

        http://www.islamic-awareness.org/Quran/Text/Mss/radio.html

        Burada Rezvan’ın E20 yazması (Semerkand Kuran’ı) Radyokarbona tabi tutulmuş ve sonuç şöyle özetleniyor,

        In the case of the E 20 manuscript from St. Petersburg, the 68.3% confidence level (1σ) yields the ranges, 781–791 CE, 825–843 CE, 859–903 CE and 915–977 CE. The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE. A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17] This dating was also agreed by François Déroche.[18] However, Alain George believes this to be an instance where the radio carbon dating does not closely match the features of the manuscript. Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).[19]

        Son cümle ne diyor, “Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).”

        Demek ki 7.yüzyıl sonları 8.yüzyıl başlarına tarihli. Yani Dome of the Rock gibi bir döneme ait. Küfik olmasıda bunu destekliyor. Demek ki neymiş işte böyle rezil olmakta varmış sayın demagog 🙂

      • aliamca dedi ki:

        Bay çok bilmiş: namı diğer ELEVATİON HAZRETLERİ

        Şu senin cümlen

        Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

        Bunu ispatlayamazsan sana YALANCI diyeceğim.

        Nereden çıkardın diye sormuşsun. Nereden ortaya çıktığını şimdi anladın mı?

        Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

        Bu senin cümlen. Bunu bana anlatacaksın! Hiç kıvırmayacaksın! Nerede doğrulanmış? Nasıl doğrulanmış! Anlatacaksın bay çokbilmiş!

        Öyle yazıp kaçamazsın, söz uçar yazı kalır.

        Bir aydır senden bir tane KAYNAK bekliyorum, hala gelmedi.

        Hala internet sitesi, kim yazmış, ne yazmış belli değil. Şimdi de başka bir internet sitesi.

        Neye göre yazmış? O karbon testlerini kim yapmış? Yok!

        En azından islami cevaplar ve vikipedi den başka sayfalara bakmaya çalışmışsın.

        Bunlardan kaynak olmaz bu bir

        sonra demiştin ya:

        kopyalayıp yapıştırıyorum

        Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

        Sen şimdi bu sözünün arkasında duracaksın. İşkembeden sallamakla mı itham etmiştin beni? Şimdi iki seçeneğin var

        a) işkembeden salladım diyeceksin. (Ben sana YALANCI diyeceğim bu durumda)
        b) Bu karbon testi nerede yapılmış, kim yapmış, bana söyleyeceksin.

        Anladın mı?

        Sonra beyefendi. Ben internet sitesini kaynak kabul etmem. Lakin ne kadar kıvırsan da (ne gibi-bunu bil ne gibi kıvırmak) yahut nerelerinden uyduracağını şaşırsan da (bunu da bil-neresinden uydurmak) senin gösterdiğin siteler bile seni yalanlıyor bay çok bilmiş!!!! Siteye gözucuyla bakdım, en azından referansları var.

        Sen çoktan REZİL oldun çokbilmiş. Daha neyi bekliyorsun? Nasıl mı bak anlatayım sana son kez:

        Demişsin ki:

        Burada Rezvan’ın E20 yazması (Semerkand Kuran’ı) Radyokarbona tabi tutulmuş ve sonuç şöyle özetleniyor,

        He canım he; oldu -ne dediğini bile bilmiyorsun ama olsun – öyle olmuş; kim yapmış? Nerede yayımlanmış? Sena kitap okutturacağım bay çok bilmiş. Bak vikiden başka yerlere de bakmayı öğrendin. Aferin. Ama öyle internet sitelerinden kaynak olmaz bay çok bilmiş, bak o sayfanın referanslarına bak; benim kaynaklarımdan ikisi orada da yazılmış. Anladın mı çok bilmiş? Oku azıcık çokbilmiş oku azıcık. Oku çok bilmiş oku. Ikra. bismirabbikellezi alak.

        Sadece senin yazdıklarını kopyalıyorum:

        In the case of the E 20 manuscript from St. Petersburg, the 68.3% confidence level (1σ) yields the ranges, 781–791 CE, 825–843 CE, 859–903 CE and 915–977 CE. The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE. A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17] This dating was also agreed by François Déroche.[18] However, Alain George believes this to be an instance where the radio carbon dating does not closely match the features of the manuscript. Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).[19]

        Son cümle ne diyor, “Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).”

        İşte buna REZİL OLMAK diyoruz biz bay çok bilmiş.

        Sen git birşey uydur, sonra onu internette doğrulamak için araştır dur, bir sayfa bul, sayfada kendine en yakın paragrafı kopyala; o paragraftaki son satıra bele bağla, lakin bak sen allahın işine o kadar uğraşarak bulduğun o paragraf bile seni yalanlasın.

        İşte REZİL OLMAK böyle bişey çok bilmiş.

        The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE. A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17] This dating was also agreed by François Déroche.[18]

        Ne diyor?

        1-The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE.

        Diyor ki senin o bahsettiğin karbon testleri yüzde diyor 95,4 sağlamlıkla diyor 775-995 tarihleri arasında diyor. Anladın mı? Anlamayacsın ben onu anladım!!!

        Osman ne zaman yaşamış? 580-656 tuttu mu? Yok.

        Osman ne zaman kuranı çoğaltmış? Halifeliğinde! Ne zamanmış?

        644-656 oniki yıl. Tuttu mu o da tutmadı.

        775 nere 656 nire hemşerim? Şöyle düşün 995 nire 656 nire?

        Anladın mı? Yok anlamadın!!!!!

        2- Devam edelim

        In the case of the E 20 manuscript from St. Petersburg, the 68.3% confidence level (1σ) yields the ranges, 781–791 CE, 825–843 CE, 859–903 CE and 915–977 CE.

        Diyor ki ne zaman aralığını ve ihtimalleri ne kadar azaltırsak azaltalım osman dönemine ait olmadığı görülüyor. İhtimaller bunlar diyor.

        Anladın mı? Anlamadın!

        Bay çok bilmiş karbon testlerine güvenmez. Yukarıdaki satırlarda bay çokbilmişin karbon ve paleografi arasında ayrım yapıp rezil olmasını da okuyabilirsiniz.

        Anladın mı anlamadın

        3-Devam edelim

        A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17]

        Ne diyor?

        Diyor ki palegraflar da çalışmışlar bu nüshalar üzerinde. Onlar da demişler ki bu nüsha 8. yüzyılın son çeyreğinde yazılmış.

        Anladın mı?

        Anlamadın!

        Anlatalım:

        8. yüzyılın son çeyreği ne zaman? 774-799

        Osman ne zaman halifelik yapmış?

        644-656 oniki yıl. Tuttu mu? Yok o da tutmadı.

        Tuttu mu? Tutmadı!!!!

        Tüh be. (Rezil olmak mı diyorduk)

        Anladın mı?

        Anlamadın!

        4-Devam edelim!

        This dating was also agreed by François Déroche.[18]

        Diyor ki François Déroche denen adam da bu yazmalar bu tarihte (sekizinci yüzyılın son çeyreği-774-799) yazılmıştır.Nerede diyor

        Şurada diyor:

        [18] F. Déroche, “Note Sur Les Fragments Coraniques Anciens De Katta Langar (Ouzbékistan)”, Cahiers D’Asie Centrale, 1999, Volume 7, p. 70.

        Diğer kaynaklarımız neler? Bakalım bu kaynakları hatırlayacak mısın biyerlerden?

        [14] E. A. Rezvan, “Yet Another “‘Uthmanic Qur’an” (On The History Of Manuscript E 20 From The St. Petersburg Branch Of The Institute Of Oriental Studies”, Manuscripta Orientalia, 2000, Volume 6, No. 1, pp. 49-68.

        [15] E. A. Rezvan, “On The Dating Of An “‘Uthmanic Qur’an” From St. Petersburg”, Manuscripta Orientalia, 2000, Volume 6, No. 3, pp. 19-22.

        [16] ibid., pp. 20 and 21.

        [17] E. A. Rezvan, “The Qur’an And Its World VI. Emergence Of A Canon: The Struggle For Uniformity”, Manuscripta Orientalia, 1998, Volume 4, No. 2, p. 26.

        Şöyle özetleyim; bir salağa anlatır gibi anlatıyorum; üzerine alınma:

        Şimdi karbon testi yapıyorlar; Osman döneminde yazılmamış diyor!

        Paleograflar üzerinde çalışıyor Osman döneminde yazılmamıştır diyor!

        Bir uzman daha bakıyor; o da osman döneminde yazılmamıştır diyor.

        Ben bir aydır ne diyorum? Rezvan diye bir adamın bilimsel dergide yayımladığı bir makale okudum. Bu makalede net bir şekilde “bu nüsha Osman döneminde yazılmamıştır” diyor. Aksini idida ediyorsun; kaynak göster, iddianı neye dayandırıyorsun onu söyle diyorum.

        Ulan herkes osman döneminde yazılmamıştır diyor; bay çok bilmiş tutturmuş, hayır diyor osman döneminde yazılmıştır.

        Bu REZALETİ NASIL yapıyor ona da bakalım; demiş ki bay çok bilmiş

        (Yani aslında yaptı da sıvaması kaldı)

        Diyor ki zatıalileri:

        However, Alain George believes this to be an instance where the radio carbon dating does not closely match the features of the manuscript. Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).[19]

        Demek ki 7.yüzyıl sonları 8.yüzyıl başlarına tarihli. Yani Dome of the Rock gibi bir döneme ait. Küfik olmasıda bunu destekliyor. Demek ki neymiş işte böyle rezil olmakta varmış sayın demagog

        Ha bunlara rağmen adamlar diyor ki 7.yüzyılın son yılları ( en iyi ihtimalle 675’den sonra) ya da 700 ün başlarında yazılmıştır. Yani 675-725 diyelim

        Eğer tarihlemeyi 675den önceye yaparsan 7 yüzyılın ikinci yarısı demen gerekir.

        Osman ne zaman halife oldu?

        644-656

        Tuttu mu. Vay anasını sayın seyirciler; yine tutmadı.

        Ama Bay çok bilmiş tuttuğunu iddia ediyor.

        Karbon testi yaptık tutmadı, paleograflar çalıştı tutmadı, en son bi adam çok zorladı o da tutturamadı. Bütün kaynaklar diyor ki BU NÜSHA OSMAN DÖNEMİNDE YAZILMADI!!

        Bütün kaynaklar ki kendi gösterdi bu kaynakları; HAYIR osman dönemine ait değil diyor. Ama çok bilmiş diyor ki utanmadan bu kuran osman döneminde yazılmıştır.

        Kufik mufik diyor da bakmayın aslen paleograftır kendisi. Bir de sormayın geçenlerde vikipedi de Dome of the Rock diye birşey buldu;

        Böyle REZİL OLUNUYOR bay çok bilmiş, sana demiştim: REZİL OLACAKSIN

        Tuttu mu?

        Tuttu. Öyle bir tuttu ki anlatamam! (Sen anlamayacaksın)

        İnsan azıcık utanır.

        Artık sana yanıt yazmayacağım. Anlaşıldı bilgin ve seviyen

      • elevation dedi ki:

        “Bu senin cümlen. Bunu bana anlatacaksın! Hiç kıvırmayacaksın! Nerede doğrulanmış? Nasıl doğrulanmış! Anlatacaksın bay çokbilmiş!”

        Durmadan aynı şeyi tekrarlayıp duruyorsun. Sana wiki dışından link verdik. Müzelerde saklanan bir yığın Kuran (Hicazi ya da Kufik) gösterdik. Halen aynı şeyleri zırvalayıp duruyorsun.

        “En azından islami cevaplar ve vikipedi den başka sayfalara bakmaya çalışmışsın.
        Bunlardan kaynak olmaz bu bir”

        Niye olmasın? İslam sitesinde hangi yazmanın hangi müzede olduğu, kimin neye tarihlendiği olduğu gibi var. Buna mı inanacaz senin işkembe gazına mı?

        “Sonra beyefendi. Ben internet sitesini kaynak kabul etmem”

        İşine gelmezse etmezsin elbette.

        “Diyor ki senin o bahsettiğin karbon testleri yüzde diyor 95,4 sağlamlıkla diyor 775-995 tarihleri arasında diyor. Anladın mı? Anlamayacsın ben onu anladım!!!”

        Karbon testi tam tarih vermeyebilir. Sadece bu yakın olasılıklar. Ama son cümlede eserin yazım şeklinin 7.yüzyıla ait olduğu söyleniyor.
        Hem linkte bir sürü yazma var, sen tutturmuşsun Topkapı nüshası diye.

        “Eğer tarihlemeyi 675den önceye yaparsan 7 yüzyılın ikinci yarısı demen gerekir.
        Osman ne zaman halife oldu?”

        Yirmi-Otuz senelik bir farkı önemseyeceksen diyecek lafım yok.
        Hem buna bu kadar kafa yoracağına son verdiğim linkte diğer müzelerde saklanan ve Karbon testine göre 6-7.yüzyıla ait olduğu anlaşılan yazmalara bak sen? Onlara ne demeli peki?

        Harekelerin 8.yüzyıldan itibaren konmaya başladığını, müzelerde saklanan yazmaların, buna Taşkent nüshasıda dahil, noktalamasız olduğuna değinmiyorum bile.

      • aliamca dedi ki:

        Hiç utanman yok değil mi senin!

        Topkapıdaki kuranın osman döneminden kaldığının c-14 karbon testiyle ispatlandığını iddia ettiğin için ve iddianı ispat edemediğin için: YALANCISIN.

        En geç en erken değil! Ne diyor cümlende? c-14 karbon testi yapılmış. Ne diyor? Osman döneminden kaldığı. Sana dedim ispatlayamazsan yalancı diyeceğim.

        http://www.tevhidhaber.com/news_detail.php?id=25398

        Bunu oku.

        Sonra en son yazdığım yorumda; 4 madde halinde neden yanıldığın yazıyor.

        Onlara tek tek cevap ver.

        Karbon testi
        Paleografik çalışmalar

        Sonra 30 yıllık değil yaklaşık 150 yıllık bir zaman farkından bahsediyoruz.

        Ayrıca 30 yıl olsa bile sonuç değişmezdi; zaten ne olduysa o otuz yılda oldu.

        Anlaşıldı mı?

        Yok!

        Tutmuş muydu?

        Tutmuştu

      • elevation dedi ki:

        “Eğer tarihlemeyi 675den önceye yaparsan 7 yüzyılın ikinci yarısı demen gerekir.

        Osman ne zaman halife oldu?

        644-656”

        İddian bu..

        Sonrada şunu diyorsun.

        “Sonra 30 yıllık değil yaklaşık 150 yıllık bir zaman farkından bahsediyoruz.”

        Bak evladım 7.yüzyıl 600’lü yıllar oluyor, 7.yüzyılın ikinci yarısı 650-70 arası oluyor. Yani 675 yılı desek 675-650=25 oluyor. Anladın mı? 🙂 Yani 150 sene değil, benim dediğim gibi 20-30 sene kadarmış kıt beyinli yavrucuğum. 🙂

        Vay anasını arkadaş, bakın “İnternet sitesini kaynak kabul etmem” felan diyen bu arkadaş bana TevhidHaber adlı islamcı siteden kaynak veriyor ve savlarını doğrulamaya çalışıyor. Böyle de bir yaklaşımı var olaya yani. 🙂

        Verdiğin link bir şeyi değiştirmiyor. Ben 26 mart tarihli iletimde sözkonusu iddiayı yapmıştım. Sonra bunun üstüne bir yığın nüsha örneği verdim. Hepsini tablo halinde koymuşlar. Karbon testi yapılanlar/yapılmayanlar, Hicazi ya da Kufik scriptler, hangisinin nerede ve hangi müzede olduğu tamamen yazılı. Anlayana kadar tekrar tekrar oku..

  50. elevation dedi ki:

    Pante,

    Merhaba öncelikle şu paragrafınla ilgili bir şeyler yazacağım..

    {“Yeşaya / 40-8: “Ot kurur, çiçek solar ama Tanrımızın sözü sonsuza dek durur.”

    Matta / 5-18: “Size doğrusunu söyleyeyim: Yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden Kutsal Yasa`dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak!”

    Markos / 13-31: “Yer ve gök ortadan kalkacak ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.”

    Demek ki “değiştirilemez” diye yazmasının bir önemi yokmuş. Onu da insanlar yazabilirmiş.}

    Burada Tevrat İncil kastedilmiyor. Tanrının yasası dedikleri şey kastediliyor. Yani Tanrının savunduğu şeyler değişmeyecek anlamında. Kuranda ise “Kuranı biz indirdik, koruyacağız” deniyor yani bir Kitap bahsolunuyor. Üstte dikkat edersen “Kutsal yasa” yani amentü ve inançlar sözkonusu edilmekte. Bu açıdan musevilik ve hristiyanlık kitapları değişse bile inanırları açısından bir durum ifade etmez. Kuran’ın değiştiği iddiası kafirlikle itham edilebilir. (eğer koruyucusuyuz ifadesi, Kuranın değişmemesini anlatıyorsa)

    • pante dedi ki:

      Hayır elevation, yanılıyorsun.
      Tevrat ve İncil’de tanrı sözleri kastediliyor. Yasalar, öğütler vs.
      Kur’an’da Hicr 9’da ise zikir deniyor-Kur’an denmiyor.
      İnnâ nahnu nezzelnez zikre ve innâ lehu le hâfizûn

      Neticede aynı şey. Üstelik Tevrat’a da zikir denmiştir Kur’an’da.

      Enbiya 105. Ve lekad ketebnâ fîz zebûri min ba’diz zikri ennel arda yerisuhâ ıbâdiyes sâlihûn

      Andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, “Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır” diye yazmıştık.

      Dolayısıyla Hicr 9’un Kur’an’ı korumaya yönelik bir kanıt olduğu söylenemez, Zikirden Tevrat da kastedildiğine göre..

      • bilal dedi ki:

        HİCR-9: انا نحن نزلنا الذكر وانا له لحافظون ” Hiç şüphe yok ki bu zikri (kur’an’ı) biz indirdik,onu
        koruyacak olan da biziz.” a ) Zikir,Allah’n mesajları,yasaları,sözleri,öğütleri vs.lerdir.
        Kur’an gibi,Tevrat’ın,Zebur’un ve İncil’in orjinalları da Allah’ın zikridir.Yani ” Zikir ” bunların
        ortak adıdr. b) HİCR-9: …الذكر ” Ez-Zikir ” Tarif edatı olan ” ال ” el ” harflarıyla geldiği
        için, ” الذكر ” Zikrin başına ”Bu…” ifadesini katmaktadır.( Yani indirdiğimiz bu ZİKRİ.
        (kur’an’ı) biz koruyacağız.) Evet,Her ne kadar bütün ilahi mesajlara,buyruklara,sözlere
        ” ZİKİR ” deniliyorsa da,bu ayetteki tarif edatı olan ” ال ” harfı onu inmekte olan mevcüt
        zikri (kur’an’ı) ifade ediyor.!!! Eğer tarif edatı olan ” ال ” yerine ”نكرة ” Nekire ” Alemti olan
        ”TENVİN ” gelseydi,o zaman bu kur’an’dan başka diğer ilahi kitaplara da işaret olabilirdi !!!
        Ama öyle değildir.Bununla sadece inmekte olan mevcüt Zikir ( kur’an ) ifade ediliyor.!!!
        .c) MAİDE-44: Bu ayette göre yüce Allah Tevrat’ın korumasını üstlenmemiştir.Bu görev
        ona inanan rabbanilere ve ahbarlara (alimlere) verilmiştir.Ama bunlar görevlerini yapmadı-
        lar.Evet ayet şöyledir. ”..والربانيون والاحبار بما ا ستحفظوا من كتاب الله الخ ………..” İçinde hidayet ve
        nür olan Tevrat’ı biz indirdik.Kendilerini hakka teslim eden nebiler,yahudilerle ilgili mese-
        lelerde onunla hükmederlerdi.Rabbaniler ve ahbarlar ( Tavratı bilen alimler ) de Allah’ın
        kitabını (Tevratı ) korumakla emredilmeleri sebebiyle yine onunla hüküm verirlerdi.Hepsi
        de kitabın hak olduğunun şahitleri idiler………”İşte buna göre,yüce Allah Tavrat’ın koruma-
        sını üstlenmemiştir.!!! Bu görevi ona inan insanlara vermiştir.Ama onlar da söz konusu
        görevi yerine getirmemişlerdir.
        ÖZETLE,Yüce Allah,HİCR-9.ayette ” Kur’an’ı koruyacağına dair kesin bir hüküm vermiştir.”
        Kur’an dışında kalanlara ise,böyle bir şey söz konusu olmamıştır.Bu görevi insanlara ver-
        miştir. Yani Yüce Allah,kur’an dışında kalanlara koruma garantısını vermiş değildir.!!!!
        Saygılarımla.

  51. elevation dedi ki:

    Kur’an ın hicri 1.yüzyılda yazılıp yazılmadığını anlamanın en ideal yolu harekelerin olup olmadığına bakmaktır. Şimdi bir kaç örnekle gösterelim,

    bu örnek 7.yüzyıla ait. çünkü dikkat ederseniz noktalama ve harekeler yok. Düz yazı kullanılmış. Şekil ve Semboller bulunmuyor.

    Şimdi bir de 8-9 ve 11. yüzyıllara ait Kuranlara bakalım,

    Bu 8-9.yüzyıllara ait. Görüldüğü gibi semboller epey kullanılmış, süslü püslü bir yazı hakim. Harekelerde var.

    Bu da 11. yüzyılla ait. Aynı şekilde ilk verdiğim örnekle bir alakası yok. Çünkü Emevilerden sonra yazılmış.

    Sadece bu farklılığa bakarak bile durumu anlayabiliyoruz.

    • elevation dedi ki:

      son link şu olacak, aynı linki iki kere yazmışız. 🙂

      • aliamca dedi ki:

        He canım he herekenin

      • elevation dedi ki:

        Yanıt veremeyeceğini bile bile niye “He canım” diye yanıt veriyorsun? 🙂 Aptal mısın sen kendini küçük duruma düşürüyorsun. Bari sesini keste, iyice rezil olma. İşte ilk Kuranlarda Nokta, Hareke vs. zımbırtılar yok. Sadece düz bir şekilde yazılmışlar. Hicri 2. yüzyıl ve sonrası Kuranlarda var. Bunu nasıl açıklayacaksın. Ajdar’a soralım istersen, belki bir fikri vardır 🙂

      • aliamca dedi ki:

        Çünkü tartıştığımız konu Taşkent ve Topkapı nüshalarının Osman dönemine ait olup olmadığı.

        Senin dediğin doğru olsa bile -ki şunu söylüyorsun-kısmen doğru

        hicri 2. asırdan sonraki kuranlar bu işaretleri taşıyor.

        Eee?? Sonuç????

        Buldum: herekelenmiş kuranlar osman döneminden kalmıştır!

        Dediğim gibi seviyen belli; bilgi düzeyin belli; artık sana yanıt yazmayacağım!

        Ama boş bulunup “susturdum” dememen için yazdım.

        He canım he

      • elevation dedi ki:

        “Buldum: herekelenmiş kuranlar osman döneminden kalmıştır!”

        İşte anlamadığın yer burası. Harekelenmiş değil, Harekelenmemiş Kuranlar 7.yüzyıldan kalma. Ben ille de Osman’a ait olacak demiyorum. Asrını söylüyorum.

    • aliamca dedi ki:

      Gel vatandaş gel; fotoğraflardan bilimsel tespit çalışmalarına gel!

      Ulan bak şimdi ikna oldu

      Ne demiş?=

      Süslü püslü bir yazı mı:)))

      İlahi sen afacan:)

      • elevation dedi ki:

        Oradaki süslü püslüden kastedilenin Hareke ve Noktalam işaretleri olduğunu anlamadıysan yapacak bir şey yok. Resimden neden bilimsel tahlil yapılmasın. 7. yüzyıldan kalan Kuranlarda Harekeler ve diğer Noktalar yok işte. Sonrakilerde var.

      • aliamca dedi ki:

        Süslü püslü bir yazı

        deyip

        sonra

        fotoğraftan bilimsel tespit

        yaptığın için güldüm.

        Hala da gülüyorum yazdıklarını okudukça

      • elevation dedi ki:

        Edit Resimleri noktalama işaretlerinin olup olmadığı için koydum. Anlamıyorsan kıt aklına yan. Tartışma artık senin iyice rezil rusva olmana doğru ilerliyor. Konu Kuranın değişmesinden Senin nitelik düzeyine döndü. 🙂

  52. HuzurBilimde dedi ki:

    sevgili aliamca,

    yazdıklarını okudum ve üzüldüm. harcadığın emeğe çabana üzüldüm. bir yandan da kıskandım fikirlerini bu kadar düzgün ve mantıklı açıklayabildiğin için, seviyesiz insanlarla tartışıp seviyeni düşürmediğin için.. malesef okumaktan aciz bir toplumuz. (http://goo.gl/p2Fw0) dinlemeyi seviyoruz.. hurafelere kolayca inanıyoruz.. bilim nedir farkında değiliz.

    adama kaynak diyorsun internet sitesini kaynak veriyor. arkadaslar wikipedia’yı ne sanıyorsunuz? isterseniz orda yazan bilgileri siz de değiştirebilirsiniz. wiki açık bir ansiklopedidir. konunun altında düzeltme butonu var. bas oraya istediğini yaz. bu mu kaynak allahaşkına? bilimsel kaynak makaleyle olur, kitapla olur, tezle olur. bunlar çeşitli hakemler gözetiminden geçmiş tarafsız verilerle elde edilmiş çalışmalardır. gerçi kime ne anlatıyorum ki? eminim elevation nickli arkadaş “sevgili aliamca” kısmından sonrasını okumamıştır.

    senin konunun dışına çıkmadan tartışma, konuları maddelendirme, alıntılama ve kaynaklarla açıklama yapma çabanı takdirle izliyorum. tartışmada başarılar diliyorum.

    • elevation dedi ki:

      “wiki açık bir ansiklopedidir. konunun altında düzeltme butonu var. bas oraya istediğini yaz.”

      asıl sen kitap okumayan bir cahilsin birader. wiki açık kaynak ama referans gösterilmeyen ve somut olmayan bilgilerin “geri alınıyor” işlemine tabi tutulduğu moderatörler tarafından yönetilen bir ansiklopedi. 🙂 öyle her istediğini yazamazsın. sadece “katkıda bulunma” gücün var. rastgele değiştirme gücün yok. 🙂

      “eminim elevation nickli arkadaş “sevgili aliamca” kısmından sonrasını okumamıştır.”

      gördüğün gibi okumuşum. yani sende bir Aliamca’sın. bu adam fenomen haline gelecek söz veriyorum 🙂

      “senin konunun dışına çıkmadan tartışma, konuları maddelendirme, alıntılama ve kaynaklarla açıklama yapma çabanı takdirle izliyorum. tartışmada başarılar diliyorum.”

      içi boş kaynaklar 🙂 kendisini susturdum ama yandaşları konuşmaya başladı bu seferde. Üstte 7.yüzyıldan kalma Kuranlarda hareke ve noktalama olmadığını 8-9 ve sonrası yüzyıllarda ise bu işaretlerin bulunduğunu resimlerle gösterdim. daha söylenecek bir şey yok bu konu üzerine. söylendikçe kişiyi rezil edecektir çünkü 🙂

      • aliamca dedi ki:

        Biri susturdum falan mı demiş?

        Rezil

        kelimesinden sonra ne yazacaktım unuttum

    • aliamca dedi ki:

      Huzur Bilimde Kardeş;

      Bir sağlık sorunu nedeniyle eve kapanmak zorunda kalmıştım bir süredir. Geçti. O yüzden bu kadar vakit bulabildim. Yoksa insanların seviyeleri belli. Bilgi birikimleri de.

      Sağolasın; bazen bir kişi tarafından bile anlaşılmak iyi geliyor insana.

      Ve tam da sen gibi

      Huzur Bilimde!

      O bilim zoru seviyor lakin; huzurumuzu da bir taraftan kaçırıyor; çalışmak çabalamak okumak gerekiyor.

      Gerçek!

      Gerçek ne ise o çıksın tüm çaba O’nun için.

      selamlar

      • elevation dedi ki:

        Hahaha, işi gücüde varmış arkadaşın 🙂 Benimde var elbette, öğrenciyim. Eminim sen amele felandırsın 🙂 Bu zekayla fazla bir iş göreceğini sanmıyorum. 🙂

      • aliamca dedi ki:

        Ne iş yaptığımın; yahut çalışıp çalışmadığımın konuyla ilgisi yok.

        Amele demek işçi demektir. Sözlük anlamı.

        Bu anlamda; sınıfsal konumum itibariyle amele’yim.

        Sözlük anlamı dışında; senin kullandığın anlamla -yük taşıyan vasıfsız insan- baktığımızda da bütün onurumla kabul edeceğim bir sıfattır.

  53. murat keskin dedi ki:

    Kuran’ın Aslı yakılsa ne olur? yakılmasa ne olur? Kuranın Allah’ın sözü olduğunun ispatı nedir?sorulması gereken soru bu bence.

    • aliamca dedi ki:

      Murat Keskin;

      Bu başka bir tartışma, yeri olmadığı kanaatindeyim.

      Bahsettiğin önermenin ispatı yoktur.

      Lakin aksi ispatlanabilir bence. Ama yine lakin adamlara bir aydır mevzubahis iki nüshanın (taşkent ve topkapıda sergilenen) osman döneminde yazılmadığını -tüm ispatlara rağmen- anlatamamışken bunu tartışmak bence burada imkansız.

      Gerçek kuranın aslının yakıldığıdır.

      • elevation dedi ki:

        Gerçek Kuran kim tarafından yakıldı: Emeviler.
        Osman dönemindeki Kuranlar nasıl hazırlandı, ilk Kurana bakılarak.
        Topkapı ve Taşkent nüshasında Noktalama işaretleri var mı? Üstteki Taşkent nüshasından görülebileceği gibi : YOK.
        Bu işaretler ne zaman kondu: 8.yüzyılda.
        O halde bu örnekler ne zamana ait: 7.yüzyıla.
        Yani Kuran değişmiş midir?: Hayır.

        Anladık mı? 🙂

    • aliamca dedi ki:

      Evet Murat Keskin;

      Bir aydır gösterdiğim bütün bilimsel tespitleri geçtik geldik herekelere.

      Anlatayım ben sana:

      Herekeler 8. asırdan sonra konmuştur (700-800). Herekesiz olanlar: Osman dönemine aittir (652).

      Hala mı anlamazsınız. Kalbiniz mühürlenmiştir de ondan. Maymun olacaksınız.

      • elevation dedi ki:

        “Hala mı anlamazsınız. Kalbiniz mühürlenmiştir de ondan. Maymun olacaksınız.”

        İki seferdir pilin bitince demagoji yapma, varsa yanıtın ver. 🙂

  54. aliamca dedi ki:

    Bay çok bilmiş: namı diğer ELEVATİON HAZRETLERİ

    Şu senin cümlen

    Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

    Bunu ispatlayamazsan sana YALANCI diyeceğim.

    Nereden çıkardın diye sormuşsun. Nereden ortaya çıktığını şimdi anladın mı?

    (ispatlayamadı: yalan söylemişti)
    Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

    Bu senin cümlen. Bunu bana anlatacaksın! Hiç kıvırmayacaksın! Nerede doğrulanmış? Nasıl doğrulanmış! Anlatacaksın bay çokbilmiş!

    Öyle yazıp kaçamazsın, söz uçar yazı kalır.

    Bir aydır senden bir tane KAYNAK bekliyorum, hala gelmedi.

    Hala internet sitesi, kim yazmış, ne yazmış belli değil. Şimdi de başka bir internet sitesi.

    Neye göre yazmış? O karbon testlerini kim yapmış? Yok!

    En azından islami cevaplar ve vikipedi den başka sayfalara bakmaya çalışmışsın.

    (cahil cesareti)

    Bunlardan kaynak olmaz bu bir

    sonra demiştin ya:

    kopyalayıp yapıştırıyorum

    Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

    Sen şimdi bu sözünün arkasında duracaksın. İşkembeden sallamakla mı itham etmiştin beni? Şimdi iki seçeneğin var

    a) işkembeden salladım diyeceksin. (Ben sana YALANCI diyeceğim bu durumda)
    b) Bu karbon testi nerede yapılmış, kim yapmış, bana söyleyeceksin.

    Anladın mı?

    (anlamadı)

    Sonra beyefendi. Ben internet sitesini kaynak kabul etmem. Lakin ne kadar kıvırsan da (ne gibi-bunu bil ne gibi kıvırmak) yahut nerelerinden uyduracağını şaşırsan da (bunu da bil-neresinden uydurmak) senin gösterdiğin siteler bile seni yalanlıyor bay çok bilmiş!!!! Siteye gözucuyla bakdım, en azından referansları var.

    Sen çoktan REZİL oldun çokbilmiş. Daha neyi bekliyorsun? Nasıl mı bak anlatayım sana son kez:

    Demişsin ki:

    Burada Rezvan’ın E20 yazması (Semerkand Kuran’ı) Radyokarbona tabi tutulmuş ve sonuç şöyle özetleniyor,

    He canım he; oldu -ne dediğini bile bilmiyorsun ama olsun – öyle olmuş; kim yapmış? Nerede yayımlanmış? Sena kitap okutturacağım bay çok bilmiş. Bak vikiden başka yerlere de bakmayı öğrendin. Aferin. Ama öyle internet sitelerinden kaynak olmaz bay çok bilmiş, bak o sayfanın referanslarına bak; benim kaynaklarımdan ikisi orada da yazılmış. Anladın mı çok bilmiş? Oku azıcık çokbilmiş oku azıcık. Oku çok bilmiş oku. Ikra. bismirabbikellezi alak.

    Sadece senin yazdıklarını kopyalıyorum:

    In the case of the E 20 manuscript from St. Petersburg, the 68.3% confidence level (1σ) yields the ranges, 781–791 CE, 825–843 CE, 859–903 CE and 915–977 CE. The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE. A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17] This dating was also agreed by François Déroche.[18] However, Alain George believes this to be an instance where the radio carbon dating does not closely match the features of the manuscript. Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).[19]

    Son cümle ne diyor, “Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).”

    İşte buna REZİL OLMAK diyoruz biz bay çok bilmiş.

    Sen git birşey uydur, sonra onu internette doğrulamak için araştır dur, bir sayfa bul, sayfada kendine en yakın paragrafı kopyala; o paragraftaki son satıra bele bağla, lakin bak sen allahın işine o kadar uğraşarak bulduğun o paragraf bile seni yalanlasın.

    İşte REZİL OLMAK böyle bişey çok bilmiş.

    The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE. A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17] This dating was also agreed by François Déroche.[18]

    Ne diyor?

    1-The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE.

    Diyor ki senin o bahsettiğin karbon testleri yüzde diyor 95,4 sağlamlıkla diyor 775-995 tarihleri arasında diyor. Anladın mı? Anlamayacsın ben onu anladım!!!

    Osman ne zaman yaşamış? 580-656 tuttu mu? Yok.

    Osman ne zaman kuranı çoğaltmış? Halifeliğinde! Ne zamanmış?

    644-656 oniki yıl. Tuttu mu o da tutmadı.

    775 nere 656 nire hemşerim? Şöyle düşün 995 nire 656 nire?

    Anladın mı? Yok anlamadın!!!!!

    2- Devam edelim

    In the case of the E 20 manuscript from St. Petersburg, the 68.3% confidence level (1σ) yields the ranges, 781–791 CE, 825–843 CE, 859–903 CE and 915–977 CE.

    Diyor ki ne zaman aralığını ve ihtimalleri ne kadar azaltırsak azaltalım osman dönemine ait olmadığı görülüyor. İhtimaller bunlar diyor.

    Anladın mı? Anlamadın!

    Bay çok bilmiş karbon testlerine güvenmez. Yukarıdaki satırlarda bay çokbilmişin karbon ve paleografi arasında ayrım yapıp rezil olmasını da okuyabilirsiniz.

    Anladın mı anlamadın

    3-Devam edelim

    A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17]

    Ne diyor?

    Diyor ki palegraflar da çalışmışlar bu nüshalar üzerinde. Onlar da demişler ki bu nüsha 8. yüzyılın son çeyreğinde yazılmış.

    Anladın mı?

    Anlamadın!

    Anlatalım:

    8. yüzyılın son çeyreği ne zaman? 774-799

    Osman ne zaman halifelik yapmış?

    644-656 oniki yıl. Tuttu mu? Yok o da tutmadı.

    Tuttu mu? Tutmadı!!!!

    Tüh be. (Rezil olmak mı diyorduk)

    Anladın mı?

    Anlamadın!

    4-Devam edelim!

    This dating was also agreed by François Déroche.[18]
    0
    Diyor ki François Déroche denen adam da bu yazmalar bu tarihte (sekizinci yüzyılın son çeyreği-774-799) yazılmıştır.Nerede diyor

    Şurada diyor:

    [18] F. Déroche, “Note Sur Les Fragments Coraniques Anciens De Katta Langar (Ouzbékistan)”, Cahiers D’Asie Centrale, 1999, Volume 7, p. 70.

    Diğer kaynaklarımız neler? Bakalım bu kaynakları hatırlayacak mısın biyerlerden?

    [14] E. A. Rezvan, “Yet Another “‘Uthmanic Qur’an” (On The History Of Manuscript E 20 From The St. Petersburg Branch Of The Institute Of Oriental Studies”, Manuscripta Orientalia, 2000, Volume 6, No. 1, pp. 49-68.

    [15] E. A. Rezvan, “On The Dating Of An “‘Uthmanic Qur’an” From St. Petersburg”, Manuscripta Orientalia, 2000, Volume 6, No. 3, pp. 19-22.

    [16] ibid., pp. 20 and 21.

    [17] E. A. Rezvan, “The Qur’an And Its World VI. Emergence Of A Canon: The Struggle For Uniformity”, Manuscripta Orientalia, 1998, Volume 4, No. 2, p. 26.

    Şöyle özetleyim; bir salağa anlatır gibi anlatıyorum; üzerine alınma:

    Şimdi karbon testi yapıyorlar; Osman döneminde yazılmamış diyor!

    Paleograflar üzerinde çalışıyor Osman döneminde yazılmamıştır diyor!

    Bir uzman daha bakıyor; o da osman döneminde yazılmamıştır diyor.

    Ben bir aydır ne diyorum? Rezvan diye bir adamın bilimsel dergide yayımladığı bir makale okudum. Bu makalede net bir şekilde “bu nüsha Osman döneminde yazılmamıştır” diyor. Aksini idida ediyorsun; kaynak göster, iddianı neye dayandırıyorsun onu söyle diyorum.

    Ulan herkes osman döneminde yazılmamıştır diyor; bay çok bilmiş tutturmuş, hayır diyor osman döneminde yazılmıştır.

    Bu REZALETİ NASIL yapıyor ona da bakalım; demiş ki bay çok bilmiş

    (Yani aslında yaptı da sıvaması kaldı)

    Diyor ki zatıalileri:

    However, Alain George believes this to be an instance where the radio carbon dating does not closely match the features of the manuscript. Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).[19]

    Demek ki 7.yüzyıl sonları 8.yüzyıl başlarına tarihli. Yani Dome of the Rock gibi bir döneme ait. Küfik olmasıda bunu destekliyor. Demek ki neymiş işte böyle rezil olmakta varmış sayın demagog

    Ha bunlara rağmen adamlar diyor ki 7.yüzyılın son yılları ( en iyi ihtimalle 675′den sonra) ya da 700 ün başlarında yazılmıştır. Yani 675-725 diyelim

    Eğer tarihlemeyi 675den önceye yaparsan 7 yüzyılın ikinci yarısı demen gerekir.

    Osman ne zaman halife oldu?

    644-656

    Tuttu mu. Vay anasını sayın seyirciler; yine tutmadı.

    Ama Bay çok bilmiş tuttuğunu iddia ediyor.

    Karbon testi yaptık tutmadı, paleograflar çalıştı tutmadı, en son bi adam çok zorladı o da tutturamadı. Bütün kaynaklar diyor ki BU NÜSHA OSMAN DÖNEMİNDE YAZILMADI!!

    Bütün kaynaklar ki kendi gösterdi bu kaynakları; HAYIR osman dönemine ait değil diyor. Ama çok bilmiş diyor ki utanmadan bu kuran osman döneminde yazılmıştır.

    Kufik mufik diyor da bakmayın aslen paleograftır kendisi. Bir de sormayın geçenlerde vikipedi de Dome of the Rock diye birşey buldu;

    Böyle REZİL OLUNUYOR bay çok bilmiş, sana demiştim: REZİL OLACAKSIN

    Tuttu mu?

    Tuttu. Öyle bir tuttu ki anlatamam! (Sen anlamayacaksın)

    İnsan azıcık utanır.

    Artık sana yanıt yazmayacağım. Anlaşıldı bilgin ve seviyen

    • elevation dedi ki:

      Üstte aynısını yazdığın bu iletiyi neden kopyaladın. Yanıt için onun altını okuyabilirsin 🙂

  55. elevation dedi ki:

    Bu tartışma nisan ayında kaldı, artık modası geçti ama. Bir şey daha eklemek istiyorum.

    İslamiyet Gerçekleri sitesinde Libya Kuranı ile Arap Kuranı arasındaki farklılıktan bahseder. Farkları görselle koyarlar. Bu da Türk müslümanlığından yetişmenin getirdiği aptallıklardan bir başkasıdır. Libya’da ki arapça, Arabistan’daki arapçadan farklıdır. Libya Kuzey Afrika ülkesi olduğu için, Arabistan yarımadasından farklı bir arapça lehçesi konuşur. Haliyle bu yazılı Kuranlarada yansır. Ama anlam ve içerik olarak değiştiğini göstermez elbette. 🙂

    Zaten Mehmet Akif’in mealinin yakılmasını Kuran değişmiştir diye koyan bir sitenin bunu koyup Cahil müslümanları dinden döndürmeye çalışması da ayrı bir komiklik. İnsanlar inançlarını özgürce seçmelidir. Ateist, Müslüman, Hristiyan ya da başka bir inanç. Hiç kimse belli bir dogmaya Rasyonel olmayan yollarla zorlanamaz. Buna Ateizm ve diğer dinsiz akımlarda dahil. Ben İslamı eleştirirken ateist yobazı gibi değil, tarafsız bakıç açısıyla ele alıyorum konuları.

  56. aliamca dedi ki:

    Bay çok bilmiş: namı diğer ELEVATİON HAZRETLERİ

    Şu senin cümlen

    Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

    Bunu ispatlayamazsan sana YALANCI diyeceğim. demiştim; Şimdi söylüyorum: YALANCISIN.
    Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

    Bu senin cümlen. Bunu bana anlatacaksın! Hiç kıvırmayacaksın! Nerede doğrulanmış? Nasıl doğrulanmış! Anlatacaksın bay çokbilmiş!

    -İşte böyledir bu insanlar; ne anlama geldiğini bile bilmediği şeylerden bahsederler. objektiflikten mesela. Sonra kıvırırlar; lehçeymiş şuymuş buymuş. Ama yalanları elbette ortaya çıkar.

    Öyle yazıp kaçamazsın, söz uçar yazı kalır. İşte böyle bay çok bilmiş işte böyle.

    Bir aydır senden bir tane KAYNAK bekliyorum, hala gelmedi.

    Bunlar zaten kaynak nedir, bilimsel yayın nasıl yapılar, okudukların nasıl aklın süzgecinden geçirilir, akıl süzgecinden geçmeyenler nasıl ayıklanır, bu ve buna benzer hususlarda hiç ama hiç bilgi ve deneyimleri yoktur. Ama “c-14 karbon testi” gibi bir kelime grubunu öğrenip, oradan oraya cümle içinde kullanırlar.

    kopyalayıp yapıştırıyorum; bakalım önceden ne demişler:

    Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

    Böyle kullanırlar işte. Sonra da “hadi bakalım göster” deyince; kaçacak delik ararlar. Lakin beyinsizlikleri ve bilgisizlikleri tedavi edilemez boyuta geldiği için; basitçe “ben yanlış hatırlamışım, düzeltir, özür dilerim” demek yerine; kabalaşmayı, saldırganlaşmayı, konuyu kapsam dışına çıkarmayı yöntem edinirler.

    Sonra beyefendi. Ben internet sitesini kaynak kabul etmem. Lakin ne kadar kıvırsan da (ne gibi-bunu bil ne gibi kıvırmak) yahut nerelerinden uyduracağını şaşırsan da (bunu da bil-neresinden uydurmak) senin gösterdiğin siteler bile seni yalanlıyor bay çok bilmiş!!!! Siteye gözucuyla bakdım, en azından referansları var.

    Sen çoktan REZİL oldun çokbilmiş. Daha neyi bekliyorsun? Nasıl mı bak anlatayım sana son kez:

    Demişsin ki:

    Burada Rezvan’ın E20 yazması (Semerkand Kuran’ı) Radyokarbona tabi tutulmuş ve sonuç şöyle özetleniyor,

    He canım he; oldu -ne dediğini bile bilmiyorsun ama olsun – öyle olmuş; kim yapmış? Nerede yayımlanmış? Sena kitap okutturacağım bay çok bilmiş. Bak vikiden başka yerlere de bakmayı öğrendin. Aferin. Ama öyle internet sitelerinden kaynak olmaz bay çok bilmiş, bak o sayfanın referanslarına bak; benim kaynaklarımdan ikisi orada da yazılmış. Anladın mı çok bilmiş? Oku azıcık çokbilmiş oku azıcık. Oku çok bilmiş oku. Ikra. bismirabbikellezi alak.

    Sadece senin yazdıklarını kopyalıyorum:

    In the case of the E 20 manuscript from St. Petersburg, the 68.3% confidence level (1σ) yields the ranges, 781–791 CE, 825–843 CE, 859–903 CE and 915–977 CE. The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE. A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17] This dating was also agreed by François Déroche.[18] However, Alain George believes this to be an instance where the radio carbon dating does not closely match the features of the manuscript. Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).[19]

    Son cümle ne diyor, “Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).”

    İşte buna REZİL OLMAK diyoruz biz bay çok bilmiş.

    Sen git birşey uydur, sonra onu internette doğrulamak için araştır dur, bir sayfa bul, sayfada kendine en yakın paragrafı kopyala; o paragraftaki son satıra bele bağla, lakin bak sen allahın işine o kadar uğraşarak bulduğun o paragraf bile seni yalanlasın.

    İşte REZİL OLMAK böyle bişey çok bilmiş.

    The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE. A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17] This dating was also agreed by François Déroche.[18]

    Ne diyor?

    1-The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE.

    Diyor ki senin o bahsettiğin karbon testleri yüzde diyor 95,4 sağlamlıkla diyor 775-995 tarihleri arasında diyor. Anladın mı? Anlamayacsın ben onu anladım!!!

    Osman ne zaman yaşamış? 580-656 tuttu mu? Yok.

    Osman ne zaman kuranı çoğaltmış? Halifeliğinde! Ne zamanmış?

    644-656 oniki yıl. Tuttu mu o da tutmadı.

    775 nere 656 nire hemşerim? Şöyle düşün 995 nire 656 nire?

    Anladın mı? Yok anlamadın!!!!!

    2- Devam edelim

    In the case of the E 20 manuscript from St. Petersburg, the 68.3% confidence level (1σ) yields the ranges, 781–791 CE, 825–843 CE, 859–903 CE and 915–977 CE.

    Diyor ki ne zaman aralığını ve ihtimalleri ne kadar azaltırsak azaltalım osman dönemine ait olmadığı görülüyor. İhtimaller bunlar diyor.

    Anladın mı? Anlamadın!

    Bay çok bilmiş karbon testlerine güvenmez. Yukarıdaki satırlarda bay çokbilmişin karbon ve paleografi arasında ayrım yapıp rezil olmasını da okuyabilirsiniz.

    Anladın mı anlamadın

    3-Devam edelim

    A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17]

    Ne diyor?

    Diyor ki palegraflar da çalışmışlar bu nüshalar üzerinde. Onlar da demişler ki bu nüsha 8. yüzyılın son çeyreğinde yazılmış.

    Anladın mı?

    Anlamadın!

    Anlatalım:

    8. yüzyılın son çeyreği ne zaman? 774-799

    Osman ne zaman halifelik yapmış?

    644-656 oniki yıl. Tuttu mu? Yok o da tutmadı.

    Tuttu mu? Tutmadı!!!!

    Tüh be. (Rezil olmak mı diyorduk)

    Anladın mı?

    Anlamadın!

    4-Devam edelim!

    This dating was also agreed by François Déroche.[18]

    Diyor ki François Déroche denen adam da bu yazmalar bu tarihte (sekizinci yüzyılın son çeyreği-774-799) yazılmıştır.Nerede diyor

    Şurada diyor:

    [18] F. Déroche, “Note Sur Les Fragments Coraniques Anciens De Katta Langar (Ouzbékistan)”, Cahiers D’Asie Centrale, 1999, Volume 7, p. 70.

    Diğer kaynaklarımız neler? Bakalım bu kaynakları hatırlayacak mısın biyerlerden?

    [14] E. A. Rezvan, “Yet Another “‘Uthmanic Qur’an” (On The History Of Manuscript E 20 From The St. Petersburg Branch Of The Institute Of Oriental Studies”, Manuscripta Orientalia, 2000, Volume 6, No. 1, pp. 49-68.

    [15] E. A. Rezvan, “On The Dating Of An “‘Uthmanic Qur’an” From St. Petersburg”, Manuscripta Orientalia, 2000, Volume 6, No. 3, pp. 19-22.

    [16] ibid., pp. 20 and 21.

    [17] E. A. Rezvan, “The Qur’an And Its World VI. Emergence Of A Canon: The Struggle For Uniformity”, Manuscripta Orientalia, 1998, Volume 4, No. 2, p. 26.

    Bu kaynakları zaten önermeştim “taşkentteki nüsha osman dönemine ait değildir” derken. Okudun mu okumadın. Okumaya cesaret edebilir misin? Hayır, çünkü sen korkaksın da.

    Şöyle özetleyim; bir salağa anlatır gibi anlatıyorum; üzerine alınma (yahut alınabilirsin)

    Şimdi karbon testi yapıyorlar; Osman döneminde yazılmamış diyor!

    Paleograflar üzerinde çalışıyor Osman döneminde yazılmamıştır diyor!

    Bir uzman daha bakıyor; o da osman döneminde yazılmamıştır diyor.

    Ben bir aydır ne diyorum? Rezvan diye bir adamın bilimsel dergide yayımladığı bir makale okudum. Bu makalede net bir şekilde “bu nüsha Osman döneminde yazılmamıştır” diyor. Aksini idida ediyorsun; kaynak göster, iddianı neye dayandırıyorsun onu söyle diyorum.
    Fısss. Sönüyor balon. Uçuyor osman. Ay yarılıyor. İçine düşüyor çok bilmiş.

    Ulan herkes osman döneminde yazılmamıştır diyor; bay çok bilmiş tutturmuş, hayır diyor osman döneminde yazılmıştır. E niye öyle diyor? Çünkü ilgi ihtiyacı var arkadaşın. Çocukluğundan beri, kimse ciddiye almamış benim kadar kendisini. Üzülüyorum da haline bunların. Ama ne yaparsın, herkese yardım etmek mümkün değil.

    Bu REZALETİ NASIL yapıyor ona da bakalım; demiş ki bay çok bilmiş

    (Yani aslında yaptı da sıvaması kaldı)

    Diyor ki zatıalileri:

    However, Alain George believes this to be an instance where the radio carbon dating does not closely match the features of the manuscript. Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).[19]

    Demek ki 7.yüzyıl sonları 8.yüzyıl başlarına tarihli. Yani Dome of the Rock gibi bir döneme ait. Küfik olmasıda bunu destekliyor. Demek ki neymiş işte böyle rezil olmakta varmış sayın demagog

    Ha bunlara rağmen adamlar diyor ki 7.yüzyılın son yılları ( en iyi ihtimalle 675′den sonra) ya da 700 ün başlarında yazılmıştır. Yani 675-725 diyelim

    Eğer tarihlemeyi 675den önceye yaparsan 7 yüzyılın ikinci yarısı demen gerekir.

    Osman ne zaman halife oldu?

    644-656

    Tuttu mu. Vay anasını sayın seyirciler; yine tutmadı.

    Ama Bay çok bilmiş tuttuğunu iddia ediyor.

    Karbon testi yaptık tutmadı, paleograflar çalıştı tutmadı, en son bi adam çok zorladı o da tutturamadı. Bütün kaynaklar diyor ki BU NÜSHA OSMAN DÖNEMİNDE YAZILMADI!!

    Bütün kaynaklar ki kendi gösterdi bu kaynakları; HAYIR osman dönemine ait değil diyor. Ama çok bilmiş diyor ki – ama hiç utanmadan diyor- bu kuran osman döneminde yazılmıştır. Sonra da başlıyor insanlara saldırmaya. Ah be çocuk; keşke sevseydi birileri seni şu hayatta, ilgi gösterseydi sana; böyle olmazdın belki o zaman.

    Kufik mufik diyor da bakmayın aslen paleograftır kendisi. Bir de sormayın geçenlerde vikipedi de Dome of the Rock diye birşey buldu, yapıştı bırakmıyor. Nedenini bilmediği işler yapıyor. Sana kuranını öğrendi yine geçenlerde, bi heyecanla gelmiş “Bak bunu buldum bugün” diye anlatmaya başladı, sonra baktı işine yaramıyor, bir gün içinde, üç lehçeye hakim biriolarak, bütün çalışmanın koca bir “yalan” olduğunu söyledi. Sonra da ekledi puhahahaha (o son kelimeyi ben anlayamadım, ama galiba ergenlikle ilgili bir durum)

    Böyle REZİL OLUNUYOR bay çok bilmiş, sana demiştim: REZİL OLACAKSIN

    Tuttu mu?

    Tuttu. Öyle bir tuttu ki anlatamam! (Sen anlamayacaksın)

    İnsan azıcık utanır.

    Artık sana yanıt yazmayacağım. Anlaşıldı bilgin ve seviyen.

    Bundan sonra; bilmediğin hususlarda yorum yapmamayı öğreneceğini sanmıyorum. Senin hayatın böyle rezil olmakla nihayet bulacak çok bilmiş.

    Hadi gülümse!

    • elevation dedi ki:

      Anlamayacaksın, çünkü gerizekalısın. Evet, gerizekalısın. Ama yine de belki jeton düşer diye tekrar edeyim.

      Eldeki eski Kuran nüshalarında Harekeler ve diğer Çizgi, Nokta gibi işaretler var mı? Yok.
      8.yüzyıl Kuranlarında bu işaretler var mı? Var
      O halde bu Kuranlar hangi yüzyıla ait: 7.yüzyıl (öncesi olamaz, çünkü Kuran 600’lü yıllarda uydurulmuş bir kitap.)

      Topkapı ve Semerkant Kuranlarına gelelim,

      Semerkand Kuranı şu,

      Hareke var mı? Yok.
      O halde bu örnek hangi döneme ait 7. yüzyıl.
      7.yüzyılın geç dönemlerinde kimler halifeydi? Osman ve Emevilerin ilk halifeleri
      O halde bu Kuran yüksek olasılıkla hangi döneme ait: Osman dönemine.

      Anladık mı? Hiç sanmıyorum 🙂

      Harekenin ne olduğu için şuna bakabilirsiniz, eğer o kadar kıtsanız elbette,

      Resimdeki siyah harflerin dışında kalan renkli çizgi ve noktalar harekeler, üstteki Taşkent Kuranında yok görüldüğü gibi.

      • aliamca dedi ki:

        Ebenin herekesi çok bilmiş ebenin herekesi:)

        Sorun? Herekeler? Yanıtım: Paleografi!!!

        Palegorafi!!!

        Bilimsel makale.

        Kaynak? Yukarısı aşağısı! Nereye bakarsan bak!!!

        Ama ebenin herekesi çok bilmiş ebenin herekesi

      • Elevation dedi ki:

        bir insan moronluğunda bu kadar diretir yani. yahu üstte yazmadık mı, nokta ve harekeler 7.yüzyıl sonlarında kondu diye. özbek kuranında bunlar yok, o halde önce yazılmış olmalı diye. halen aynı laf geveleme ve moronluk sanatı. rezil olmaya devam, mayıs ayında da 🙂

  57. elevation dedi ki:

    Harekelerin tarihi 7.yüzyıl sonlarına ait. Yani Üstteki örnek Osman dönemine ait olmak zorunluluğunda.

    http://www.enfal.de/kuran23.htm

    “Bunun üzerine Emevî hükümdarı Abdülmelik zamanında (ö. 65/684) görevlendirilen Ebü’l-Esved ed-Düelî (ö. 69/688) Kur’an’da önce nokta yerlerini hareke ile belirtti. Bundan sonra çalışmalar devam etti. Irak emîri Haccâc zamanında da Yahyâ b. Ya’mer (ö. 65/684) ile talebesi Nasr b. Âsım el-Leysî (ö. 89/707) noktalama işini geliştirip bugünkü nokta ve harekeleri koydular. Hemze, şedde, sıla, revm, işmâm ve diğer işaretler de Halil b. Ahmed (ö. 175/791) tarafından konuldu. ”

    8.yüzyıl başlarında tamamlanmış. Anlayacağınız işiniz çok yaş. 🙂 Kaldı ki üstteki örnekte hareke çizgilerinin yanı sıra Noktalar bile yok. Arap alfabesinde harflerin altında üstünde etrafında bir kaç tane nokta olur genelde. Semerkand Kuranında o da görülmüyor ne yazık ki. 🙂

  58. HuzurBilimde dedi ki:

    Elevation kardeşim,

    Yaptığın (uzattığın) tartışma çok anlamsız. Nedeni de şu: aliamca nickli arkadaş diyorki :

    “Karbon 14 testi ve paleografik sonuçların birlikte incelenmesiyle elde edilen verilere göre, yazılan bilimsel makalelere göre bunlar osman dönemine ait değil.”

    Adam kaynak da veriyor. Razvan’ın makalesinde diyor. Bunu çürüten başka bir makale yok diyor. Sen de çürüten bir bilimsel yayın bul göster bana diyor.

    Ama sen gelmişsin bak karbon 14 testi şöyle hereke böyle diyorsun.. Senin uzmanlığın nedir? Nasıl böyle iddialı olabiliyorsun.

    Bak internette yaklaşık 1-2 dakika gezinerek birkaç makale buldum. (Bilmeyenler için söyleyeyim bilimsel makale, konunun uzmanı (akademisyen) hakemler tarafından uygun bulunup, bilimsel dergilerde yayınlanan makalelerdir.) Hepsi de aliamca’nın dediği gibi..

    Durum şu : Karbon 14 testi geniş aralık vermektedir. Bu nedenle paleografik sonuçlara yardımcı olmak için kullanılmaktadır. Yani bize bazen 100 bazen 300 yıllık dilimler halinde sonuçlar verir. Buradan da paleografik (eski yazı biçimlerini inceleyen bilim) kanıtlarla sonuca ulaşılır.

    Karbon 14 testi diyor ki: “Sonuçlar %68 olasılıkla miladi 640 ve 765 arasında bir tarihi; %95
    olasılıkla miladi 595 ve 855 arasında bir tarihi göstermektedir”. Yani 854 yılı da olabilir 596 yılı da.. Şimdi sen buna dayanarak diyorsun ki osman doneminde yazılmıştır.. Biri de çıkıp “Ya 596 yılında yazıldıysa? Ya zaten yazılıysa da muhammed oradan okuduysa? ” derse sen buna da hayır diyemezsin o zaman..

    Demek ki Karbon 14 testi yardımcı elemanmış. Belirli aralıkları gösteren kılavuzmuş. Paleografi ise bu yazının osman sonrası döneme ait oldugunu söylüyor. Bunu söyleyen kişi kim? Senin gibi klavye trolü değil akademisyen. Bu konuda uzmanlaşmış kişiler. Sen hala ahkam kesiyorsun.

    Kardeşim kafandan uydurma lütfen. Blogun adı da bilimsel felsefe. Ona uygun yazılar yaz. Bilimsel olsun yazdıkların. Kaynakların olsun. Ben birşeylerin iddiasında değilim. Şu anki kanıtlar bunun osman dönemine ait olmadığını gösteriyor. Sen de bilimsel bi yayın bul orda onun aksi olduğunu söylesin kanıtlarını ortaya koysun bizim de fikrimiz değişsin. Açık fikirli insanlarız hepimiz merak etme.

    Lütfen yazdıkların “hareke şudur al bak bu resimde hareke yok. demekki osman dönemiymiş ” tarzında çocukça yazılar olmasın. konunun uzmanlarının görüşlerini bizimle paylaş biz de aydınlanalım.

    • HuzurBilimde dedi ki:

      yine aşağıya internet kaynakları yapıştırıcaksın biliyorum.. o yüzden sana bi link vereyim ordan araştır.

      http://scholar.google.com.tr/

      burada akademik makaleler var.. girince anlarsın farkı umarım.

    • elevation dedi ki:

      Hangi paleografik çalışmaymış bu 🙂 Tamam işte, Harflerde noktaların ve hareke denen sembollerin bulunup bulunmaması paleografinin konusu zaten. Paleografi eski yazı biçimlerini inceleyen bilimdalı. Bu işaretlerin olmadığı dönemlerde yazılmış Özbekistan’daki Kuran. Çünkü bu işaretler yok. Üstte benim verdiğim görsellerde bunun elle tutulur kanıtı oluyor.

      “Demek ki Karbon 14 testi yardımcı elemanmış. Belirli aralıkları gösteren kılavuzmuş. Paleografi ise bu yazının osman sonrası döneme ait oldugunu söylüyor. Bunu söyleyen kişi kim? Senin gibi klavye trolü değil akademisyen. Bu konuda uzmanlaşmış kişiler. Sen hala ahkam kesiyorsun.”

      Radyokarbon testi zaten belli bir aralık içindir. Diğer bütün Radyometrik tarihleme metodlarında olduğu gibi. Bu tarihler arasında en geniş zaman aralığı 7.yüzyıla denk düşüyor. 595 ile 855 arası 7.yüzyılın yani 600’lü yılların bütün senelerini kapsar. Buna harflerderki noktalar ve sembollerin olmadığınıda eklersek, bu sembollerin ve noktaların Emevilerce konulduğunu, En son Osman ve Ali dönemlerinde olmadıkları gözönüne alınca, benim savım iyice doğrulanır hale geliyor. Kaçınılmaz bir durum oluyor.

      Akademik çalışma durumu değiştirmez. Ortada alenen bir gerçek var. Haliyle reddedilmesi mümkün değil. Zaten Akademik çalışmalarında benden farklı söylediğini sanmıyorum. Siz burada bilim yerine belli bir ideoloji ile hareket ettiğiniz için Kuran’ın değiştiğine inandırmışsınız kendinizi. Hani kemalist-ulusalcılık, evrimci değişimci bir pozitivist dünya görüşü olduğundan, Kuranında değiştiğini iddia etmeye çalışıyorsunuz.

      • aliamca dedi ki:

        🙂

        Gülelim şimdi biraz daha:

        Ne demiş bay çokbilmiŞ?

        Akademik çalışma durumu değiştirmez.

        Duydunuz mu? Tabi canım, tabi ciğerim, akedemik çalışma değiştirmez. Ama sen değiştireceksin:)

        Ne demiş başka:

        Ortada alenen bir gerçek var. Haliyle reddedilmesi mümkün değil. Zaten Akademik çalışmalarında benden farklı söylediğini sanmıyorum.

        Adama yukarıda yüz tane kaynak gösterdik, akademik çalışmalar bunun osman döneminde yazılmadığını ortaya koyuyor dedik, yok anlamaz, çünkü kalpleri mühürlenmiştir.

        Dur bi daha söylediklerini kopyalayıp yapıştırayım:

        Akademik çalışma durumu değiştirmez. Ortada alenen bir gerçek var. Haliyle reddedilmesi mümkün değil. Zaten Akademik çalışmalarında benden farklı söylediğini sanmıyorum.

        ilahi sen:))))

        Sonra bi de ne demiştin?

        Bak süslü püslü yazılmış bunlar diye

        sen beni güldürdün, allah da seni güldürsün be çokbilmiş:))))

      • Elevation dedi ki:

        “Adama yukarıda yüz tane kaynak gösterdik, akademik çalışmalar bunun osman döneminde yazılmadığını ortaya koyuyor dedik, yok anlamaz, çünkü kalpleri mühürlenmiştir. ”

        Ne kaynağı. Durmadan Rezvan şöyle demiş, bu böyle demiş diyip durdun. Başka bir şey yok. Kendin itiraf ettin “Rezvan sebebini yazmaz” diye. Olmayan sebebin, kanıtın neyini yazacak? Ben sana açık kanıt veriyorum. Taşkent Kuranında nerede noktalama işaretleri ve Hareke adlı sembolik çizgi ve figürler var? Bu 7.yüzyılda (büyük olasılıkla halife osman döneminde) yazıldığının kanıtı.

        “Duydunuz mu? Tabi canım, tabi ciğerim, akedemik çalışma değiştirmez. Ama sen değiştireceksin:)”

        Değiştiği iddiası size ait. Ben geleneksel olan fikri savunuyorum. İddia ile meydana çıkıp işkembeden sallayan sen ve senin gibiler. İddia sahibi sizsiniz, kanıtlamak size düşer.

  59. elevation dedi ki:

    Tekrar söylüyorum. Ateist olmak için Kuranın değiştiği dogmasına inanmak gerekmiyor. Kuran Muhammed döneminde yine Muhammed’in sıktığı palavralardan ibaret bir kitaptır. Tercümesi okunduğunda insan elinden çıktığı rahatça anlaşılır. 1400 senedir olduğu gibi gelen şey (Zeydin ilk derlemesinde kaybolan ayetler dışında) Muhammed’in koftik iddialarının bir toplamı, kitaplaşmış halidir. Haliyle şu anki Kuran Osman dönemi kanonizasyonundan (ikinci derleme) kalmadır. Özbekistan’da ki Nüshada bunun o dönem çoğaltılmış örneklerinden birisi. Ateizmi rezil etmemek için tarihsel gerçekleri reddetmemek lazım.

    Aynı biçimde Müslümanların “Tevrat, Zebur ve İncil değişti” savıda gerçek dışıdır. Ölüdeniz’de 1948 yılında bulunan parşömenler bu iddiayı yerle bir etti. Kuran halife Bekir döneminde ilk kez derlenirken, Zeyd bazı ayetleri unutmuş, eklememiş olabilir. Ama sonraki Kuranlar olduğu gibi gelmişe benziyor. Zaten bu başlıktaki ilk iletim incelenirse (Exhorder nicki ile 26 mart 2013 tarihli) bunu inkar etmiyorum. Reddettiğim şey, “ille de kuran değişti” şeklindeki dogmadır. Rasyonel, tarafsız yaklaşıma terstir bu bakış açısı.

    İslamın tanrıdan gelmemiş olması, onun zamanla değişme uğrayacağı anlamına gelmez. Tıpkı Musevilik ve Hristiyanlığın ortaya çıktıkları günden günümüze değin kararlı olması gibi. Ya da Hindu yazıtları, Upanishadlar, Zerdüşt Avesta metinlerinin ve Budist öğretilerinin günümüze kadar korunması gibi.

  60. aliamca dedi ki:

    Bay çok bilmiş: namı diğer ELEVATİON HAZRETLERİ

    Şu senin cümlen

    Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

    Bunu ispatlayamazsan sana YALANCI diyeceğim. demiştim; Şimdi söylüyorum: YALANCISIN.

    Ne demişsin?

    Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

    Bu senin cümlen. Bunu bana anlatacaksın! Hiç kıvırmayacaksın! Nerede doğrulanmış? Nasıl doğrulanmış! Anlatacaksın bay çokbilmiş! Ne oldu? Topkapı nüshasının c-14 karbon testleriyle doğrulanması işi ne oldu?

    -İşte böyledir bu insanlar; ne anlama geldiğini bile bilmediği şeylerden bahsederler. objektiflikten mesela. Sonra kıvırırlar; lehçeymiş şuymuş buymuş. Ama yalanları elbette ortaya çıkar.

    Öyle yazıp kaçamazsın, söz uçar yazı kalır. İşte böyle bay çok bilmiş işte böyle.

    Bir aydır senden bir tane KAYNAK bekliyorum, hala gelmedi.

    Bunlar zaten kaynak nedir, bilimsel yayın nasıl yapılar, okudukların nasıl aklın süzgecinden geçirilir, akıl süzgecinden geçmeyenler nasıl ayıklanır, bu ve buna benzer hususlarda hiç ama hiç bilgi ve deneyimleri yoktur. Ama “c-14 karbon testi” gibi bir kelime grubunu öğrenip, oradan oraya cümle içinde kullanırlar.

    kopyalayıp yapıştırıyorum; bakalım önceden ne demişler:

    Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

    Böyle kullanırlar işte. Sonra da “hadi bakalım göster” deyince; kaçacak delik ararlar. Lakin beyinsizlikleri ve bilgisizlikleri tedavi edilemez boyuta geldiği için; basitçe “ben yanlış hatırlamışım, düzeltir, özür dilerim” demek yerine; kabalaşmayı, saldırganlaşmayı, konuyu kapsam dışına çıkarmayı yöntem edinirler. (evet bu tespit de doğru çıktı, iki kişinin yazdıkları, söyledikleri, nasıl söyledikleri, bunu da ortaya koydu, bakalım daha neler göreceğiz)

    Sonra beyefendi. Ben internet sitesini kaynak kabul etmem. Lakin ne kadar kıvırsan da (ne gibi-bunu bil ne gibi kıvırmak) yahut nerelerinden uyduracağını şaşırsan da (bunu da bil-neresinden uydurmak) senin gösterdiğin siteler bile seni yalanlıyor bay çok bilmiş!!!! Siteye gözucuyla bakdım, en azından referansları var.

    Sen çoktan REZİL oldun çokbilmiş. Daha neyi bekliyorsun? Nasıl mı bak anlatayım sana son kez:

    Demişsin ki:

    Burada Rezvan’ın E20 yazması (Semerkand Kuran’ı) Radyokarbona tabi tutulmuş ve sonuç şöyle özetleniyor,

    He canım he; oldu -ne dediğini bile bilmiyorsun ama olsun – öyle olmuş; kim yapmış? Nerede yayımlanmış? Sena kitap okutturacağım bay çok bilmiş. Bak vikiden başka yerlere de bakmayı öğrendin. Aferin. Ama öyle internet sitelerinden kaynak olmaz bay çok bilmiş, bak o sayfanın referanslarına bak; benim kaynaklarımdan ikisi orada da yazılmış. Anladın mı çok bilmiş? Oku azıcık çokbilmiş oku azıcık. Oku çok bilmiş oku. Ikra. bismirabbikellezi alak.

    Sadece senin yazdıklarını kopyalıyorum:

    In the case of the E 20 manuscript from St. Petersburg, the 68.3% confidence level (1σ) yields the ranges, 781–791 CE, 825–843 CE, 859–903 CE and 915–977 CE. The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE. A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17] This dating was also agreed by François Déroche.[18] However, Alain George believes this to be an instance where the radio carbon dating does not closely match the features of the manuscript. Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).[19]

    Son cümle ne diyor, “Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).”

    İşte buna REZİL OLMAK diyoruz biz bay çok bilmiş.

    Sen git birşey uydur, sonra onu internette doğrulamak için araştır dur, bir sayfa bul, sayfada kendine en yakın paragrafı kopyala; o paragraftaki son satıra bele bağla, lakin bak sen allahın işine o kadar uğraşarak bulduğun o paragraf bile seni yalanlasın.

    İşte REZİL OLMAK böyle bişey çok bilmiş.

    The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE. A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17] This dating was also agreed by François Déroche.[18]

    Ne diyor?

    1-The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE.

    Diyor ki senin o bahsettiğin karbon testleri yüzde diyor 95,4 sağlamlıkla diyor 775-995 tarihleri arasında diyor. Anladın mı? Anlamayacsın ben onu anladım!!!

    Osman ne zaman yaşamış? 580-656 tuttu mu? Yok.

    Osman ne zaman kuranı çoğaltmış? Halifeliğinde! Ne zamanmış?

    644-656 oniki yıl. Tuttu mu o da tutmadı.

    775 nere 656 nire hemşerim? Şöyle düşün 995 nire 656 nire?

    Anladın mı? Yok anlamadın!!!!!

    2- Devam edelim

    In the case of the E 20 manuscript from St. Petersburg, the 68.3% confidence level (1σ) yields the ranges, 781–791 CE, 825–843 CE, 859–903 CE and 915–977 CE.

    Diyor ki ne zaman aralığını ve ihtimalleri ne kadar azaltırsak azaltalım osman dönemine ait olmadığı görülüyor. İhtimaller bunlar diyor.

    Anladın mı? Anlamadın!

    Bay çok bilmiş karbon testlerine güvenmez. Yukarıdaki satırlarda bay çokbilmişin karbon ve paleografi arasında ayrım yapıp rezil olmasını da okuyabilirsiniz.

    Anladın mı anlamadın

    3-Devam edelim

    A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17]

    Ne diyor?

    Diyor ki palegraflar da çalışmışlar bu nüshalar üzerinde. Onlar da demişler ki bu nüsha 8. yüzyılın son çeyreğinde yazılmış.

    Anladın mı?

    Anlamadın!

    Anlatalım:

    8. yüzyılın son çeyreği ne zaman? 774-799

    Osman ne zaman halifelik yapmış?

    644-656 oniki yıl. Tuttu mu? Yok o da tutmadı.

    Tüh be. (Rezil olmak mı diyorduk)

    Anladın mı?

    Anlamadın!

    4-Devam edelim!

    This dating was also agreed by François Déroche.[18]

    Diyor ki François Déroche denen adam da bu yazmalar bu tarihte (sekizinci yüzyılın son çeyreği-774-799) yazılmıştır.Nerede diyor

    Şurada diyor:

    [18] F. Déroche, “Note Sur Les Fragments Coraniques Anciens De Katta Langar (Ouzbékistan)”, Cahiers D’Asie Centrale, 1999, Volume 7, p. 70.

    Diğer kaynaklarımız neler? Bakalım bu kaynakları hatırlayacak mısın biyerlerden?

    [14] E. A. Rezvan, “Yet Another “‘Uthmanic Qur’an” (On The History Of Manuscript E 20 From The St. Petersburg Branch Of The Institute Of Oriental Studies”, Manuscripta Orientalia, 2000, Volume 6, No. 1, pp. 49-68.

    [15] E. A. Rezvan, “On The Dating Of An “‘Uthmanic Qur’an” From St. Petersburg”, Manuscripta Orientalia, 2000, Volume 6, No. 3, pp. 19-22.

    [16] ibid., pp. 20 and 21.

    [17] E. A. Rezvan, “The Qur’an And Its World VI. Emergence Of A Canon: The Struggle For Uniformity”, Manuscripta Orientalia, 1998, Volume 4, No. 2, p. 26.

    Bu kaynakları zaten önermeştim “taşkentteki nüsha osman dönemine ait değildir” derken. Okudun mu okumadın. Okumaya cesaret edebilir misin? Hayır, çünkü sen korkaksın da.

    Şöyle özetleyim; bir salağa anlatır gibi anlatıyorum; üzerine alınma (yahut alınabilirsin)

    Şimdi karbon testi yapıyorlar; Osman döneminde yazılmamış diyor!

    Paleograflar üzerinde çalışıyor Osman döneminde yazılmamıştır diyor!

    Bir uzman daha bakıyor; o da osman döneminde yazılmamıştır diyor.

    Ben bir aydır ne diyorum? Rezvan diye bir adamın bilimsel dergide yayımladığı bir makale okudum. Bu makalede net bir şekilde “bu nüsha Osman döneminde yazılmamıştır” diyor. Aksini idida ediyorsun; kaynak göster, iddianı neye dayandırıyorsun onu söyle diyorum.
    Fısss. Sönüyor balon. Uçuyor osman. Ay yarılıyor. İçine düşüyor çok bilmiş.

    Ulan herkes osman döneminde yazılmamıştır diyor; bay çok bilmiş tutturmuş, hayır diyor osman döneminde yazılmıştır. E niye öyle diyor? Çünkü ilgi ihtiyacı var arkadaşın. Çocukluğundan beri, kimse ciddiye almamış benim kadar kendisini. Üzülüyorum da haline bunların. Ama ne yaparsın, herkese yardım etmek mümkün değil.

    Bu REZALETİ NASIL yapıyor ona da bakalım; demiş ki bay çok bilmiş

    (Yani aslında yaptı da sıvaması kaldı)

    Diyor ki zatıalileri:

    However, Alain George believes this to be an instance where the radio carbon dating does not closely match the features of the manuscript. Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).[19]

    Demek ki 7.yüzyıl sonları 8.yüzyıl başlarına tarihli. Yani Dome of the Rock gibi bir döneme ait. Küfik olmasıda bunu destekliyor. Demek ki neymiş işte böyle rezil olmakta varmış sayın demagog

    Ha bunlara rağmen adamlar diyor ki 7.yüzyılın son yılları ( en iyi ihtimalle 675′den sonra) ya da 700 ün başlarında yazılmıştır. Yani 675-725 diyelim

    Eğer tarihlemeyi 675den önceye yaparsan 7 yüzyılın ikinci yarısı demen gerekir.

    Osman ne zaman halife oldu?

    644-656

    Tuttu mu. Vay anasını sayın seyirciler; yine tutmadı.

    Ama Bay çok bilmiş tuttuğunu iddia ediyor.

    Karbon testi yaptık tutmadı, paleograflar çalıştı tutmadı, en son bi adam çok zorladı o da tutturamadı. Bütün kaynaklar diyor ki BU NÜSHA OSMAN DÖNEMİNDE YAZILMADI!!

    Bütün kaynaklar ki kendi gösterdi bu kaynakları; HAYIR osman dönemine ait değil diyor. Ama çok bilmiş diyor ki – ama hiç utanmadan diyor- bu kuran osman döneminde yazılmıştır. Sonra da başlıyor insanlara saldırmaya. Ah be çocuk; keşke sevseydi birileri seni şu hayatta, ilgi gösterseydi sana; böyle olmazdın belki o zaman.

    Kufik mufik diyor da bakmayın aslen paleograftır kendisi. Bir de sormayın geçenlerde vikipedi de Dome of the Rock diye birşey buldu, yapıştı bırakmıyor. Nedenini bilmediği işler yapıyor. Sana kuranını öğrendi yine geçenlerde, bi heyecanla gelmiş “Bak bunu buldum bugün” diye anlatmaya başladı, sonra baktı işine yaramıyor, bir gün içinde, üç lehçeye hakim biriolarak, bütün çalışmanın koca bir “yalan” olduğunu söyledi. Sonra da ekledi puhahahaha (o son kelimeyi ben anlayamadım, ama galiba ergenlikle ilgili bir durum)

    Böyle REZİL OLUNUYOR bay çok bilmiş, sana demiştim: REZİL OLACAKSIN

    Tuttu mu?

    Tuttu. Öyle bir tuttu ki anlatamam! (Sen anlamayacaksın)

    İnsan azıcık utanır.

    Artık sana yanıt yazmayacağım. Anlaşıldı bilgin ve seviyen.

    Bundan sonra; bilmediğin hususlarda yorum yapmamayı öğreneceğini sanmıyorum. Senin hayatın böyle rezil olmakla nihayet bulacak çok bilmiş.

    Hadi gülümse!

    Bunlar tek tek yanıtlanacak çok bilmiş. Neler?

    1- Senin Topkapı nüshasının c-14 testleriyle kanıtlandığı yalanını uydurman!

    2- Özbekistandaki nüshada uygulanan karbon testlerine karşı tezlerin!

    3- Paleografların özbekistan da bulunan nüshaya ilişkin yayımladıkları makaleler!

    Şimdi bu çokbilmiş herekelerden çıkıp özbekistanda yeralan nüshanın osman döneminde yazıldığını iddia ediyor.

    Sen “paleografi” ne demek biliyor musun?

    Hadi bi anlat bakalım kaynağını yukarıda verdiğim paleografi makalesini herekelerle nasıl çürüteceksin?

    Bunlar yanıtlanacak çok bilmiş! Bunlar yanıtlanacak!

    Öyle laf kalabalığı yapıp kaçamayacaksın bu sefer!

    Ha sen ne kadar minder dışına kaçmaya çalışıyorsan da; bırakmayacağım seni, kaçamayacaksın.

    Mesele basit: Taşkent ve Topkapıda bulunan kuran nüshaları osman döneminde mi yazılmıştır?

    Yanıt Hayır!

    Kaçamayacaksın!

    Kaynaklar? Yukarıda!

    Hereke? Paleograifi

    kaçamayacaksın, bak seni dünyada kimsenin ciddiye almadığı kadar ciddiye aldım, seni insan yerine kaydum, yanıt yazdım,

    bak en azından ruhsal buhranlarına bu iyi gelsin. Zira seni ne yaparsan yap; kimse ciddiye almıyor mu şu hayatta. Üzülme, bak ben sana yanıt yazıyorum.

    Hadi gülümse!

  61. Elevation dedi ki:

    Bir kaç örnek daha verelim Eski Kur’anlara dair.

    http://www.islamic-awareness.org/Quran/Text/Mss/umayyad.html

    Emevi döneminden kalma, harekesiz ve noktalamasız bir örnek. Radyokarbon tarihlemesine bakıyoruz.

    “68.2% probability that the parchment in question dates to between 647 and 685 CE (i.e., 26–66 AH), a 95.4% probability that it dates to between 610 and 770 CE”

    68.2 olasılıkla 647-85 arasına, 95.4 olasılıkla 610 ve 770 arası. 🙂

    Devam ediyoruz…

    Şimdi o çok meşhur fakat daima gizemli kalan Topkapı nüshasına bakalım..

    http://www.islamic-awareness.org/Quran/Text/Mss/topkapi.html

    Hicri 1 ya da 2 deniyor. Gerçi bunda noktalamalar var gibi. Ama Taşkent nüshasında o bile yok.

  62. Elevation dedi ki:

    Bokunu çıkaralım tadı çıksın 🙂

    http://www.islamic-awareness.org/Quran/Text/Mss/samarqand.html

    Bu da Özbekistan’da ki örnek. Şu sayfaya bakın, bir tane noktalama var mı yahu 🙂

    Oysa Halife Ali’den sonra gelen Emeviler döneminde noktalama konmaya başlamıştır. Linkte Rezvan’ın Radyokarbonuna güvenerek hicri 2.yüzyıl demiş. Müze yöneticileride aynı şekilde sergiliyorlar. Lakin, görüldüğü üzere hiçte öyle değil.

  63. HuzurBilimde dedi ki:

    sırf şu kısım bile elevation’un sıvamasını anlatmaya yeterli.. aynen ondan kopyalıyorum.

    “Oysa Halife Ali’den sonra gelen Emeviler döneminde noktalama konmaya başlamıştır. Linkte Rezvan’ın Radyokarbonuna güvenerek hicri 2.yüzyıl demiş. Müze yöneticileride aynı şekilde sergiliyorlar. Lakin, görüldüğü üzere hiçte öyle değil.”

    müze yöneticileri bilmiyo. bilimadamları bilmiyo.. ama elevation isimli arkadaş internetten resimlere bakıp tarihleme yapıp hatalarını buluyo..

    şu kötü günde bana tebessüm ettirdin ya.

    • elevation dedi ki:

      Taşkent Kuranı 8.yüzyıla ait olsa ne değişecek? Üstte Topkapı ve Taşkent Kuranları dışında kalan başka Kuranları örnek verdim Hicri 1. asra ait. Bunlara ne diyebiliyorsunuz. Ancak Rezvan, Paleografi Rezvan Paleografi 🙂 başka bir şey yok yazdıklarınızın arasında.

      • pante dedi ki:

        Sen ne hokkabaz adamsın böyle ya. 😀
        Sırf ortaya attığın bir lafta haklı çıkabilmek için hokkabazlık peşindesin.
        Nerden biliyorsun mevcut Kur’an’larla eski Kur’an’lar arasında bir fark olmadığını?
        Kim araştırmış, kim kıyaslamış?
        Nerden biliyorsun Taşkent ile Topkapı’nın, Topkapı ile Kahire’nin Kahire ile Yemen Kur’an’ın birebir aynı olduğunu?
        Nerden eminsin Osman’ın Kur’an’a ekleme-çıkarma yapmadığına?
        Elinde kanıt mı var? Yoksa imanla mı atıp tutuyorsun?
        Hadi müslümanlar “Kur’an’ın bir harfi bile değişmemiştir” derken imanla söylüyorlar, Hicr-9’a inanarak söylüyorlar. Ya sen?

      • Elevation dedi ki:

        Sırıtkan sembolünün üstüne gidip sağ tıkla ve özelliklerden kaynağına bak,

        icon_biggrin.gif?

        diyor. Big Grin “Sırıtkan” (büyük sırıtış) demek İngilizce’de sırıtma, bu gocunduğunu gösterir.

        Bir de benim koyduğum smileylere aynısını yap. Gülümseme anlamına gelir. işte bu işaret 🙂

        Verdiğim örneklerde sureler ve ayetler tamdır. Dilersen araştırabilirsin. Ya da eksik olsa bile eldekiler günümüzdekilerle aynı.

        Şimdi tv izliyorum Tayyip Suriye-Hatay’daki olaylarla ilgili diyor ki: “Allah bana diğer tarafta: O ölen bebekleri görüpte ne yaptın ey T.C Başbakanı dediğinde ne yapacağım” 🙂

        Ha gayret, ezikler. Devam.. 🙂

  64. aliamca dedi ki:

    pek kıymetli, pek saygın, pek bilgili Elevation Hazretleri;

    Normalde akıl ve ruh sağlığı yerinde olan bir insanın senin yazdıklarından sonra buraya birşeyler yazmaması gerekiyor. Lakin ben sana hakaret etmek için yazacağım. Bak hakaret ediyorum. Sen bir İ. Melih Gökçek’sin. Hatta daha beterisin. Al benden duyup duyacağın en büyük hakaret de budur. Lakin yanıtlayacağım. Önce senden bir kopyala yapıştır yapalım:

    Üstte Topkapı ve Taşkent Kuranları dışında kalan başka Kuranları örnek verdim Hicri 1. asra ait. Bunlara ne diyebiliyorsunuz. Ancak Rezvan, Paleografi Rezvan Paleografi başka bir şey yok yazdıklarınızın arasında.

    Evet aynen öyle. Çünkü; rezil olduğun nokta burası. Senin gibi okuma yazması olan bir cahil ahmaka nasıl anlatılırsa öyle anlatıyorum. Tartıştığımız nokta şurası: Bin kere yazdım yine yazayım; taşkent ve topkapıda sergilenen nüshalar osman döneminde yazılmış mıdır? İki nüsha üzerine bir aydır tartışıyoruz. Öyle “Taşkent Kuranı 8.yüzyıla ait olsa ne değişecek” yazıp kaçamayacaksın yani. Tam da bunu tartışıyoruz. Diyoruz ki; bunlar osman döneminde yazılmadı. Sende biryerlerinden uydurarak; bunlar osman döneminde yazıldı diyorsun. Topkapı diyorsun c-14 testiyle ispatlandı diyorsun (nasıl da yalan söylüyorsun-hiç utanmadan- hiç sıkılmadan) Senin gibi insanları gördükçe; evrim süreci sonunda aynı türü -tesadüfen!- paylaştığımıza utanıyorum. İnan olsun utanıyorum.

    Yani evet bişey değiştirmez, sadece şu açığa çıkar; sen bir yalancısın. Sen yanlış yaptın. Senin gibi uyduranlar da yanlış yaptı. Bu kadar basit.

    Şimdi öyle kıvırıp kaçamayacaksın. Neyi tartıştığımızı; bir paragraf önce yazdım. Konuyu kapsamı dışına çıkarma. Yine laf kalabalıklarında bunların “süslü püslü bir yazı” olmadığını, noktalama işaretleri olmadığını, herekelerinin bulunmadığını yazmış, bunları da söz konusu nüshaların osman döneminde yazıldığına ilişkin kanıt olarak sunmuşsun. Bir gerizekalının anlayacağı seviyeye inersek; dört noktada hata yapıyorsun:

    1-Bunlar 7. yüzyılda yazılmıştır demen, osman döneminde yazıldığını göstermez. Osmanın halifeliği belli tarihlerdedir (12 yıl)

    2. Paleograflar yukarıda belirttim ve aşağıda da kaynaklarını belirteceğim; bu nüsha -taşkent nüshası- 774-799 yılları arasında yazıldığını paleograflar ortaya koymuş durumda. Bak güzel kardeşim; paleograflar bunu yaparken senin süslü püslü yazılarına, noktalarına, herekelerine bakarak yaparlar. Yine senin aklına gelmeyecek -uzmanlık gerektiren- başka bir sürü yöntem kullanırlar. Yani senin gibi fotoğraftan “şıp diye” tarih vermezler. Peki ne yapmış paleograflar:

    A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.

    Diyor ki palegraflar da çalışmışlar bu nüshalar üzerinde. Onlar da demişler ki bu nüsha 8. yüzyılın son çeyreğinde yazılmış.

    Osman ne zaman halifelik yapmış?

    644-656 oniki yıl. Yani uzaktan yakından alakası yok. 1. veya 2. yüzyılda yazılmış demiyorlar. Şu tarihlerde diyorlar. Karbon testleri de bu tarihleri doğruluyor. Ama mesele paleografi. Yani adamlar; zaten senin cehaletinle ahkam kestiğin konuları uzmanlık alanlarında incelemişler- noktalamalar-herekeler vb. Anladın mı? Yok!

    3- Kuranın herekelenmesi, noktalanması, üzerine söylediklerin de bin tane yanlış içeriyor; ama bunları şimdi burada tartışmayacağım, minder dışına çıkamayacaksın, gel buraya, osman dönemi, topkapı taşkent tartışacağız

    4- Aşağıda sana; bu nüshaların osman döneminde yazılmadığına ilişkin, birkaç başlık halinde birşeyler yazacağım; bunlara ilişkin karşı tezlerin neler?

    Şu senin cümlendi hatırla:

    Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

    Bunu ispatlayamazsan sana YALANCI diyeceğim. demiştim; Şimdi söylüyorum: YALANCISIN.

    Ne demişsin?

    Topkapı sarayındaki Halife Osman döneminden kalma Kur’an bunun ürünü. C-14 testleri ile doğrulanmıştır yaşı.

    Bu senin cümlen. Bunu bana anlatacaksın! Hiç kıvırmayacaksın! Nerede doğrulanmış? Nasıl doğrulanmış! Anlatacaksın bay çokbilmiş! Ne oldu? Topkapı nüshasının c-14 karbon testleriyle doğrulanması işi ne oldu? Bir kez daha soruyorum ne oldu? YALAN mı söyledin?

    -İşte böyledir bu insanlar; ne anlama geldiğini bile bilmediği şeylerden bahsederler. objektiflikten mesela. Sonra kıvırırlar; lehçeymiş şuymuş buymuş. Ama yalanları elbette ortaya çıkar. İşte böyle; birazcık üstüne düşersen -lakin vaktimiz yoktu- yalanları ortaya çıkar.

    Öyle yazıp kaçamazsın, söz uçar yazı kalır. İşte böyle bay çok bilmiş işte böyle.

    Bir aydır senden bir tane KAYNAK bekliyorum, hala gelmedi.

    Bunlar zaten kaynak nedir, bilimsel yayın nasıl yapılar, okudukların nasıl aklın süzgecinden geçirilir, akıl süzgecinden geçmeyenler nasıl ayıklanır, bu ve buna benzer hususlarda hiç ama hiç bilgi ve deneyimleri yoktur. Ama “c-14 karbon testi” gibi bir kelime grubunu öğrenip, oradan oraya cümle içinde kullanırlar. Öyle yapmadın mı çok bilmiş? Hani nerede topkapı sarayındaki kuranın c14 karbon testiyle osman döneminde yazıldığına ilişkin kanıt? NEREDE????

    Böyle REZİL olurlar işte. Sonra da “hadi bakalım göster” deyince; kaçacak delik ararlar. Lakin beyinsizlikleri ve bilgisizlikleri tedavi edilemez boyuta geldiği için; basitçe “ben yanlış hatırlamışım, düzeltir, özür dilerim” demek yerine; kabalaşmayı, saldırganlaşmayı, konuyu kapsam dışına çıkarmayı yöntem edinirler. (evet bu tespit de doğru çıktı, iki kişinin yazdıkları, söyledikleri, nasıl söyledikleri, bunu da ortaya koydu, bakalım daha neler göreceğiz)

    Kaynak, dersin internet sitesi linki verirler. Tedavi edilemez tek hastalık CAHİLliktir.

    In the case of the E 20 manuscript from St. Petersburg, the 68.3% confidence level (1σ) yields the ranges, 781–791 CE, 825–843 CE, 859–903 CE and 915–977 CE. The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE. A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17] This dating was also agreed by François Déroche.[18] However, Alain George believes this to be an instance where the radio carbon dating does not closely match the features of the manuscript. Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).[19]

    Son cümle ne diyor, “Commenting on the script and decoration, he suggests a date nearer the turn of the 1st century AH (late 7th, early 8th century CE).”

    İşte buna REZİL OLMAK diyoruz biz bay çok bilmiş.

    Sen git birşey uydur, sonra onu internette doğrulamak için araştır dur, bir sayfa bul, sayfada kendine en yakın paragrafı kopyala; o paragraftaki son satıra bel bağla, lakin bak sen allahın işine o kadar uğraşarak bulduğun o paragraf bile seni yalanlasın.

    İşte REZİL OLMAK böyle bişey çok bilmiş.

    Bakalım ne yazıyormuş orada:

    The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE. A palaeographic analysis of this manuscript proposed a date around the final quarter of the 8th century CE.[17] This dating was also agreed by François Déroche.[18]

    Ne diyor?

    1-The 95.4 % confidence level (2σ) yields 775–995 CE.

    Diyor ki senin o bahsettiğin karbon testleri yüzde diyor 95,4 sağlamlıkla diyor 775-995 tarihleri arasında diyor. Anladın mı? Anlamayacsın ben onu anladım!!!

    Diyor ki -karbon testleri bu kitabın osman döneminde yazılmadığını söylüyor.

    Osman ne zaman yaşamış? 580-656. Karbon testi ne diyor? Yüzde 95,4 sağlamlıkla diyor 775-995 tarihlerinde yazıldı bu kitap. arada 120-140 yıl fark var, a be cahil, a be ahmak, sen ne diyorsun bu karbon testleri hususunda????

    Kaynaklarımız neler?

    Bu ahmaklar, vikipedi veya x sitesini kaynak gösterirler, ama kazın ayağı öyle değil; kaynaklarımız şunlar:

    F. Déroche, “Note Sur Les Fragments Coraniques Anciens De Katta Langar (Ouzbékistan)”, Cahiers D’Asie Centrale, 1999, Volume 7, p. 70.
    E. A. Rezvan, “Yet Another “‘Uthmanic Qur’an” (On The History Of Manuscript E 20 From The St. Petersburg Branch Of The Institute Of Oriental Studies”, Manuscripta Orientalia, 2000, Volume 6, No. 1, pp. 49-68.
    E. A. Rezvan, “On The Dating Of An “‘Uthmanic Qur’an” From St. Petersburg”, Manuscripta Orientalia, 2000, Volume 6, No. 3, pp. 19-22.
    E. A. Rezvan, “The Qur’an And Its World VI. Emergence Of A Canon: The Struggle For Uniformity”, Manuscripta Orientalia, 1998, Volume 4, No. 2, p. 26.

    Bu kaynakları zaten önermeştim “taşkentteki nüsha osman dönemine ait değildir” derken. Okudun mu okumadın. Okumaya cesaret edebilir misin? Hayır, çünkü sen aynı zamanda korkaksın da. Sizin cesaretiniz iki şeyden; bir ahmaklaığınızdan iki cahilliğinizden gelir.

    Şöyle özetleyim; bir salağa anlatır gibi anlatıyorum; üzerine alınma (yahut alınabilirsin)

    Şimdi karbon testi yapıyorlar; Osman döneminde yazılmamış diyor!

    Paleograflar üzerinde çalışıyor Osman döneminde yazılmamıştır diyor!

    Bir uzman daha bakıyor; o da osman döneminde yazılmamıştır diyor.

    Ben bir aydır ne diyorum? Rezvan diye bir adamın bilimsel dergide yayımladığı bir makale okudum. Bu makalede net bir şekilde “bu nüsha Osman döneminde yazılmamıştır” diyor. Aksini idida ediyorsun; kaynak göster, iddianı neye dayandırıyorsun onu söyle diyorum.
    Fısss. Sönüyor balon. Uçuyor osman. Ay yarılıyor. İçine düşüyor çok bilmiş.

    Sen ne diyorsun a ahmak. A çokbilmiş. Bunlara karşı tezlerin neler? Sakın hereke deme; herekelere paleograflar bakmışlar ve osmandan yüzyıl sonra yazılmış bu kuran demişler.

    Ulan herkes osman döneminde yazılmamıştır diyor; bay çok bilmiş tutturmuş, hayır diyor osman döneminde yazılmıştır. E niye öyle diyor? Çünkü ilgi ihtiyacı var arkadaşın. Çocukluğundan beri, kimse ciddiye almamış benim kadar kendisini. Üzülüyorum da haline bunların. Ama ne yaparsın, herkese yardım etmek mümkün değil.

    Bütün kaynaklar ki kendi gösterdi bu kaynakları; HAYIR osman dönemine ait değil diyor. Ama çok bilmiş diyor ki – ama hiç utanmadan diyor- bu kuran osman döneminde yazılmıştır. Sonra da başlıyor insanlara saldırmaya. Ah be çocuk; keşke sevseydi birileri seni şu hayatta, ilgi gösterseydi sana; böyle olmazdın belki o zaman.

    Kufik mufik diyor da bakmayın aslen paleograftır kendisi. Bir de sormayın geçenlerde vikipedi de Dome of the Rock diye birşey buldu, yapıştı bırakmıyor. Nedenini bilmediği işler yapıyor. Sana kuranını öğrendi yine geçenlerde, bi heyecanla gelmiş “Bak bunu buldum bugün” diye anlatmaya başladı, sonra baktı işine yaramıyor, bir gün içinde, üç lehçeye hakim biriolarak, bütün çalışmanın koca bir “yalan” olduğunu söyledi. Sonra da ekledi puhahahaha (o son kelimeyi ben anlayamadım, ama galiba ergenlikle ilgili bir durum)
    İnsan azıcık utanır.

    Artık sana yanıt yazmayacağım. Anlaşıldı bilgin ve seviyen.

    Bundan sonra; bilmediğin hususlarda yorum yapmamayı öğreneceğini sanmıyorum. Senin hayatın böyle rezil olmakla nihayet bulacak çok bilmiş.

    Hadi gülümse!

    Bunlar tek tek yanıtlanacak çok bilmiş. Neler?

    1- Senin Topkapı nüshasının c-14 testleriyle kanıtlandığı yalanını uydurman!

    2- Özbekistandaki nüshada uygulanan karbon testlerine karşı tezlerin!

    3- Paleografların özbekistan da bulunan nüshaya ilişkin yayımladıkları makaleler!

    Şimdi bu çokbilmiş herekelerden çıkıp özbekistanda yeralan nüshanın osman döneminde yazıldığını iddia ediyor.

    Sen “paleografi” ne demek biliyor musun? Adamlar bütün söyledilklerine zaten bakmış, herekelere, noktalara, işaretlere, yazı karakterine, kullanılan harfe, kelimelere, binlerce şeye bakmış, demişler ki: Bu nüsha osman döneminden yaklaşık 100 sene sonra yazılmış. E şimdi sen ne diyon cahil küstahlığınla?

    Hadi bi anlat bakalım kaynağını yukarıda verdiğim paleografi makalesini herekelerle nasıl çürüteceksin?

    Mesele basit: Taşkent ve Topkapıda bulunan kuran nüshaları osman döneminde mi yazılmıştır?

    bak en azından ruhsal buhranlarına bu iyi gelsin. Zira seni ne yaparsan yap; kimse ciddiye almıyor mu şu hayatta. Üzülme, bak ben sana yanıt yazıyorum.

    Bir de doktora görün; hani kendine zarar vermenden kormuyorum da; bu haleti ruhiye ile çevrendeki masum insanlara zarar verebilirsin, ondan korkuyorum. Gerçekten, bir psikologa yada psikiyatriste görün. Ben bile kaçbin kilometre öteden anlayabiliyorum sağlıklı olmadığını. Doktor kesin yanıt bulacaktır. Yani bir sorun yoksa da kaybedecek birşeyin yok.

    Ne zaman seni hayatta ciddiye almazlarsa, gel buraya, yaz, ben sana ilgi gösterir, yanıt yazarım, tamam mı aslanım, üzülme, hadi gülümse

  65. Elevation dedi ki:

    Aliamca,

    Yazılanlardan tartışmalardan kimin gerizekalı, ahmak ve beyinsiz olduğunu açıkça görebiliyoruz. Konu Kuranın değişip değişmediği. O halde iki nüsha dışında kalan örneklerde tartışmanın konusu. Benim 1.5 ay önce 26 mart tarihinde Topkapı nüshasını örnek vermem durumu değiştirmez. Temcit pilavı gibi aynı şeyi ısıtıp ısıtıp getirme önüme.

    Hem ben son derece kaliteli birisiyim. 19-21 yaşları arasında Emrehan Halıcı’nın başkanı olduğu Türkiye Zeka Vakfının senelik peryotla düzenlediği Akıl oyunları (TZV-Oyun olarak geçer) yarışmalarında Finallere çıkmışlığım var (eleme, yarıfinal ve final olarak 3 aşamalıdır). Anlayacağın tescilli bir üstün zekalı olduğum için burada embesil olan sensin. Emrehan Halıcı tarafından kurulmuş “akıloyunlari.halici.com.tr” sitesinde 6-7 senedir çözdüğüm günlük zeka sorularıda cabası (binlerce soru çözdüm şimdiye değin). Soruların Yorumlar bölümünde “Onur” OnurT ve “Onur_T” nickli kişiyi takip edebilirsin. Kendisi ben oluyorum. Cevaplar yayınlandıkça ve sorular kaliteli oldukça mutlaka cevaplarım vardır. 🙂 Burada seninle aynı türü paylaştığım için ben utanıyorum aslında. Bir iki gerizekalı toplanmış, Kuran değişti hede hödö gibisinden bir şeyler geveleyip fantezi aleminde yaşıyorsunuz. Kendinize gelin.

    “1-Bunlar 7. yüzyılda yazılmıştır demen, osman döneminde yazıldığını göstermez. Osmanın halifeliği belli tarihlerdedir (12 yıl)”

    Ben büyük olasılıkla Osman döneminde dedim. Ama kesin olarak hicri 1. yani 7.asıra ait olduklarından bahsettim. Anlama kıtlığından olsa gerek, farketmemişsin. İster Osman olsun ister Ali ya da Emeviler farketmez. 7.asırda ise Kuran değişmemiş demektir.

    Kurandaki harekeler ve noktalar 7.asırda konmuş -sonları-. Demek oluyor ki, bunlar yoksa önce yazılmış.

    Şu flood yapmayı da bırak artık. Yazdıklarını okuma şevkini kaybettiriyor. Aklın sıra uzun yazarak üste çıkacağını sanıyorsun.

    • Elevation dedi ki:

      bir düzeltma site: akiloyunlari.halici.com.tr olacak. “ı” konunca girmez. gerçi şimdide bakımda sanırım girilmiyor. güzel bir sitedir beyin jimnastiği için. tabi beyin varsa. 🙂

      Ernesto Che Guevara’nın genetik ikizi gibiyimdir. üniversitede kopyası sanırlardı beni. yüz şekilleri, yakışıklılığı ve fiziği bile birebir kopyadır benimkiyle. İdeolojiside fazlasıyla benzer benimkine. Yani hem solcu, hem ateist, yakışıklı zeki bir erkeğimdir. Bu nedenle çok kişi tarafından kıskanılmışımdır şimdiye değin.:)

  66. Elevation dedi ki:

    Şunu da unutmuşum

    “Ulan herkes osman döneminde yazılmamıştır diyor; bay çok bilmiş tutturmuş, hayır diyor osman döneminde yazılmıştır.”

    Herkes böyle demiyor. Wiki mesela şöyle diyor,

    Bu görselin adı ne,

    File:Kufic Quran 7th Cent.jpg

    Neymiş 7.yüzyıl kufik kuranı.

    Niye böyle diyor, çünkü yazımında hareke yok. Sade bir yazım tekniği kullanılmış, bu da 600’lü yıllardan kalma olduğuna kesin kanıt.

    Radyo karbon ne diyor bu yazma için, 595-855 arası. Siz buna bir de paleografi ekleyip 8-9.yüzyıl diyorsunuz. Yani yanlı hareket ediyorsunuz. Radyokarbona göre 7.yüzyıl’da bu aralığa dahil ve noktalamalar olmadığına göre kesin olarakta bu yüzyıla ait.

  67. Elevation dedi ki:

    İslamic Awareness sitesinde Hicrri 2.yüzyıl demeside Rezvan’a dayanıyormuş yani c-14 testine değil. Aynı siteye girerseniz şu ifade var.

    “The result showed a 68% probability of a date between 640 CE and 765 CE, and a 95% probability of a date between 595 CE and 855 CE.[5] Commenting on this result, Rezvan noted that the paleographic dating of this manuscript also indicated a date at the turn of the eight / ninth century CE.[6] ”

    %68 olasılıkla 640-765, %95 olasılıkla 595-855 yani bunlarda 7.yüzyılı kapsadığı için savlarımı destekler nitelikte. Son cümle diyor ki, “Rezvan paleografik çalışmalarına dayanarak bu el yazmalarının 8-9.yüzyıla ait olduğunu söylemiştir.” yani bir kişi iddiası. Rezvan bu olayın nedenini niçinini açıklamamıştır. Onun müritleride sorgulamadan Rezvana iman ederler. Olayın perde arkası böyle işte.

  68. HuzurBilimde dedi ki:

    elevation demiş ki:

    “%68 olasılıkla 640-765, %95 olasılıkla 595-855 yani bunlarda 7.yüzyılı kapsadığı için savlarımı destekler nitelikte. Son cümle diyor ki, “Rezvan paleografik çalışmalarına dayanarak bu el yazmalarının 8-9.yüzyıla ait olduğunu söylemiştir.” yani bir kişi iddiası. Rezvan bu olayın nedenini niçinini açıklamamıştır. Onun müritleride sorgulamadan Rezvana iman ederler. Olayın perde arkası böyle işte.”

    harbiden ileri zekalıymışsın. çıkardığın sonuca bak :
    ———————————————————
    %68 olasılıkla 640-765 yılları arası,
    %95 olasılıkla 595-855 yılları arası,

    demek ki ikisini küme gibi kabul edelim.. kesişimde hangi yıllar kalıyosa o..
    ———————————————————

    abicim bu nasıl mantıktır ya.. şöyle konuşup yarattığın zeki insan(!) imajını da zedeleme. sen o sitede böyle problem çözüyosan yazık hiç anlamamışsın sen matemetiği.. aç bi araştır c-14 testi nasıl yorumlanır diye.. yüzde oranı hangisi fazlaysa onu ciddiye alırsın.. yani 854 yılına da ait olabilir, 641’e de..

    rezvan’ın müridi olmak da ne demek? adam bu konuda uzman ve ona karşı gelen bi araştırma da yok piyasada.. sen bul getir ona inanalım diyorum hala mürit diyosun..

    neyse yakışıklı çakma che guavera, arada yaz da güldür bizi yine.. takip ediyorum komikliklerini 🙂

    • Elevation dedi ki:

      Birisi %68 diğeri %95 oranda (yani aynı oranda olmadığı) için kesişimlerini almak mantıklı değil. Alsak bile 640 ile 700 arası yine kapsama giriyor. %95 olasılık 595’ten başlıyor ve 7.yüzyılın hepsini kapsıyor.

      Size bir şey ispat etmek zorunda değilim. Orada hakaret edince bende iddialarını kendisine yedirdim. Gerçeği zaten yaşıyorum ben. Dolayısıyla sanal ortamda kanıtlamak mecburiyetine sahip değilim.

      Hem bu Osmanın Kuranı belli bir yerde değilmiş, St.Petersburg, Özbekistan, Buhara ve Katta Langar’da parça parça olduğu düşünülüyor. Örneğin Özbekistandaki 7.yüzyılı kapsadığı ve Harekeler mevcut olmadığı halde St.Petersburgta noktlama işaretleri var ve Karbon testine göre 8.yüzyıla ait. Aslında farklı dönemlerde yazılmışlar. Benim Osman döneminden kaldığını iddia ettiğim örnek ise Wikipedia’dan alıntıladığım

      http://www.islamic-awareness.org/Quran/Text/Mss/peters.html

      Bu da Efim Rezvan denen profesörün sayfası,

      http://manuscripta-orientalia.kunstkamera.ru/

      St.Petersburg’daki elyazmasının bulunduğu müzede çalışıyor. Özbekistanda değil.

      • Elevation dedi ki:

        Che guevara’nın benzeri değilim, kopyasıyım. Tek yumurta ikizi gibi. 🙂 Bu ikisi biraz farklı. Bir çok zeka sorusunuda özgün metodlarla çözmüşlüğüm vardır. Size internet ortamı olduğu için havagazı gibi geliyor. Gerçekte yüzleşsek ne derece aptal olduğunuzu anlardınız. 🙂

      • sarp mustafa dedi ki:

        Valla kendini beğenmiş kardeşim şaşkınım sana… IQ sidik yarışına girilecekse bende dahil olayım, IQ’um Mensa levelın minicik üstünde sayılır, biraz mütavaziyimdir senin gibi değil :). Ama bana gerçekten komik geldin sayın che. Olaylara egondan sıyrılıp bakabildiğini zannetmiyorum. Başından sonuna kadar yazıları sıkılarak okudum yinede senin tutarlı bir tarafını bulamadım.

  69. aliamca dedi ki:

    Oportünizmin bel kemiği yoktur çok zeki pek yakışıklı en bilgili hazretleri.

    Oportünizmin belkemiği yoktur.

    O yüzden belin kırılmamış gibi ahkam kesiyorsun hala hiç utanmadan

  70. z - Wolf dedi ki:

    Muhteşem bir tartışma;
    A) Birinci açıdan yani Kuran’ın orijinalinin yokolduğundan yola çıkalım. Olasılık anlamında mümkün görünen ve şahitlerle de ispatlanmaya çalışılmış hoş ve kuşkucu bir yaklaşım. Bence bu ihtimali düşünmek te gerekir.
    Ancak; bugünkü Kuran’ın yakıldığını söylemek Ateizm söyleminden çok Gerçek İslam’ı yaşayamamak üzüntüsünü çağrıştırdı bana. Ayrıca Kuran’ı incelemiş olan bu fikirdeki arkadaşların da kabul edeceği gibi Kuran’da evrensel gerçekler çoğunlukta olup, bu konudaki yenilikçi çalışmalar Büyük Patlama’nın, Evrimin Kuran ayetlerince de doğrulandığını görmekteyiz.
    Bu anlamda Kuran orijinalinin saklanamadığı görüşünün inananlar için çok da önemli olmadığını söylemek isterim.

    B) İkinci yaklaşım ise bugünkü Kuran’ın orijinalinin tam bir kopyası olduğuna inanıştır ki; bu konuda da bence bir sıkıntı yok. Yukarıdaki ispatlara bakıldığında Kuran’da yola çıkarak evrendeki bir çok şeyi ispatlamak mümkün olduğuna göre asıl mesele toplum hayatında uyulması gereken gerçekler olmalıdır.

    Ana problem çağdaş insanlık yapısına uymayan (ya da uymadığı düşünülen) Kuran meallerinde yer almaktadır. Kuran orijinali de korunsa malesef HEREKELEME yapılarak yani sonradan Arapça öğrenenler doğru okusun diye noktalama işaratleri ile yayımlanmıştır. Bütün kaynaklar bunu göstermektedir. Fakat bu noktalamalar hususunda tartışmalar devam etmekte olup bazıları ANLAM değişikliklerine de yol açıyor. Örneğin 4 yetimle evlenme hususu gibi; HEREKELEMEyi başka türlü yapınca evlenin değil evlendirin anlamı ortaya çıkıyor.

    Bu noktalama işaretleri sonucu ortaya çıkan çarpıklıklar sonucu İslam’a Hırıstiyanlar, Museviler ve Ateistler saldırı üstüne saldırı düzenliyorlar.

    İnanaların yapması gereken inanmayanların reddetmek üzere kanıt toplamak amacı ile yaptıkları gibi Kuran okumaları ve kulaktan dolma bilgilerle değil kendi gözleri ile, çelişki yaratabilecek ayetleri bulmaları ve konu ilgili araştırma yapmalarıdır ki doğruya ulaşıp HİDAYETE ersinler (malesef Kuran mealcilerinin çoğu Kuran da yeralan HİDAYET kelimesini ve anlamını da gizlemektedir).

    Örneğin RAMAZAN ayının tarihi ve HARAM AYLARIN tarifi kafama takıldığı için aylar süren araştırmalarımda Hicri takvim yerine, Kuran’ın tarif ve tavsiye ettiği takvimi öğrenip yaşamaya başladım ve ister inanın ister inanmayın mevsimler ve yaşam daha kolay, anlaşılır ve uyumlu oldu benim için. İsteyen ile paylaşabilirim.

    Sonuç olarak; Mesele Kuran’ın bozulması ya da orijinal olarak saklanması değildir. Asıl Mesele yaradana inanıp inanmamaktır. Kuran’da çelişki bulduğunu söyleyen insanların Allah’ı inkar etmesi bir seçim bir diğeri ise Allah’a inançlarının artmasını (Hidayet’e ermek için) sağlamak üzere daha çok bilim ve bilgi ile bulduğunu düşündüğü çelişkiyi araştırmasıdır.

    Kaynağınız sadece Kuran olmalı uydurma hadislere ve sünnetlere Kuaran’mışcasına kutsalsıl vermemelisiniz. Unutmayınız ki İslam karşıtlarının sünnet ve hadislerde bulduğu çelişkileri İslam düşünürleri de bulmuş ve malesef Mezhepler bu ayrılıktan çıkmıştır. Asla Kuran’dan değil.

    Eğer Allah’a inanıyorsanız bilin ki Kuran
    1- Evrensel
    2- Kendinle çelişmeyen tutarlı
    3- Zaman bağımlı olmayan
    4-Mekan bağımlı olmayan bir kitaptır.

    Aksine şahitlik ettiyseniz ya siz yanılıyorsunuz, ya çeviren, yanılıyor, ya Kuran orijinal halinden uzaklaştırıldı ya da henüz ispatlanamayan teoriler zaman içerisinde çürütülecekler.
    Bu çelişkiye tanık olduğunu düşünen (ya da ispat edenler) Allah’ı inkar yolunu seçerek kolaycılığa kaçacaklarına ya varsa şüphesi ile zor olanı seçip araştırmaya devam etseler sizce evrensel gerçeklik değişir mi. Ben Allah vardır desem ne olur. Onlar Allah yok uydurmadır deseler ne fark eder.

    En ufak bir kusur etti isem herkesten özür dilerim.
    Sevgi ile Kalın

  71. ahmet dedi ki:

    ben bunların he
    psini nasıl öğrenirim

  72. Latif BATI dedi ki:

    Sizde hiç mantık yok mu? Kuran indiği anda vahiy katipleri tarafından yazılıyordu. Ayrıca her ramazan ayında cebrail tarafından ezbere okunuyor, şimdiki olduğu gibi de bütün müslümanlar tarafından takip ediliyordu. Bu nedenle her Ramazan ayında bütün camilerde hafızlar tarafından sünnet olarak Kuran okunur, ve dinleyen müslamanlar da ellerindeki Kuranmllardan takip ederek okurlar. Bunda mukavele denir be cahil evladım. Ayrıca Hazreti Osman döneminde yazılan ve okurken üzernde şehit edildiği üzerine Hz. Osman’ın kanının aktığı Kuran da şimdi İstanbul Topkapı Saryındadır be cahil evladım. bunları oku da bilmiyorsan öğren biraz. “Biliyorsan söyle ibret alsınlar, bilmiyorsan sus da seni insan sansınlar.” Madem bilmiyorsun, öyleyse sus da insan olduğun ortaya çıksın cüehela!!!!!!!!!!!
    Latif BATTI

  73. yasir dedi ki:

    3Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır, sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar…(ENAM 38)

    Ben buradan bunu yazıyı derleyene sesleniyorum inşallah bunları okuyordur. Yukardaki ayaette belirtildiği gibi Allah katından inen bu Kuran’da her şey apaçık açıklanmıştır gören körler, duyan sağırlar, konuşan dilsizler ve kalbi paslananlar anlayamaz göremez duyamaz kalpleri hissetmez.

    (BAKARA 106 – Biz bir âyetten her neyi nesheder veya unutturursak, ondan daha hayırlısını yahut mislini getiririz. Bilmez misin ki, Allah her şeye kâdirdir.

    BAKARA 107 – Bilmez misin ki, hakikaten göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır, hepsi O’nundur. Size de Allah’dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. )

    Yukardaki Bakara suresi 106-107 söylendiği gibi Yüce RAB ben indirdim ben esiltirsem yerine daha iyisini ve hayırlısını indiririm diye belirtmiş. Kitap Ehli ve kitap hariçi ümmetler KURAN’ı lekelemek adına en sığındıkları konu Recm konusudur halbuki bilmiyorlarki Yüce ALLAH Tevratta olan Recmi sön sözü kuranda kaldırmış lakin yerine zina edenlere bekide Recm’den daha ağır bir uyğulama yani muhrumiyet ve tüm insanlara rezil edilerek Kırbaç cezası vererek yaşamalarına izin vermiş lakin Yüce RAHMAN okadar bağışlayan ki tevbe edip kendini düzeltenlere bağışlanma vaad etmiş ve mümilerede tevbe edip kendini düzeltip bir daha zinaya bulaşmayanları bağılamasını buyurmuş.

    KIYAMET 16 – Onu hemen okumak için dilini depretme.

    KIYAMET 17 – Kuşkusuz onu toplamak ve okumak bize aittir.

    KIYAMET 18 – O halde biz onu okuduğumuz zaman sen onun okunuşunu takip et.

    KIYAMET 19 – Sonra onu açıklamak da bize aittir.

    FURKAN 32 – Yine o inkâr edenler dediler ki: “O Kur’ân ona, hepsi birden indirilseydi ya”! Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk.

    ŞUARA 192 – Ve muhakkak ki bu (Kur’ân) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.

    ŞUARA 193 – (Resulüm!) Onu Rûhu’l-emin (Cebrail) indirdi;

    ŞUARA 194 – Uyarıcılardan olasın diye senin kalbin üzerine;

    ŞUARA 195 – Açık parlak bir Arapça lisan ile.

    ŞUARA 196 – O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardı.

    ŞUARA 197 – İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir âyet (delil) değil midir?

    Her şeyleri bilen ALLAH zaten böyle ihtilaflar çıkacağından yukardaki ayaetleri hepsini bunlara cevap mahiyetinde indirmiş yani hiç bir şeyi eksik bırakmamış Kuran kitap olarak inseydi Tevrat-Zebur ve incile yapıldığı gibi hem büyü diyecekler hemde şidiki gibi tahrif edilip değiştireceklerdi. Yüce RAB hem çok basit gibi görünen ama aşılması çok güç setler koyuyor işte kuranın korunmasıda böyledir işte Kuran kitap olarak değil direk Resülun Kalbine inmiş ve ezberletilmiştir ve her senede tekrarlanmış ve resülün ölümünden sonra korunması gerektiği kadarda hafız kalmıştır ezber sistemiyle hem kitap hem hazızlar tarafından muhafaza edilmiştir.
    zaten her şeylere alim olan hakim olan habir olan ve her şeylere kadir olan ALLAH hafızlara unutturacağını unutturduysa bile daha hayırlısını yerine muhakkak koymuştur..
    Zaten yukardaki yazıdakurana eklemelerden ziyade Kuranın bazı ayetleri eksiltildiği söyleniyor zaten bu kurandan bir şey eksiltmez. fazla bir şey bulamadıklarından sadece bu RECM ayetlerine takılmışlar. çOK YAZIK.

    Hicr-9: “Şüphesiz o zikri (Kuran’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz…”

    Kuran tamamen ALLAHIN izniyle korunmuştur . Tevratta-zebur ve İncilde gecen Allahın sözleri değişmez ayetleride tamamen doğrudur. İşte siz her değiştirdiğiniz Tevrat-İncil ayetlerinin yerine ALLAH dağa sağlamını ve hayırlısını Kuranda indirdi ve ALLAHIN sözü değişmedi işte o söylediğiniz Tevrat ve incil ayetleride Kuranı işaaret etmekte.

    • yusuf dedi ki:

      Bakara 106’da yanılıyorsun… kur’anda Ayet ifadesi tekil gecerse delil veya mucize veya dünya ayeti anlamına gelir.. Çoğul geçerse kur’an ayetidir…

  74. TESLİM dedi ki:

    Hicr-9: “Şüphesiz o zikri (Kuran’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz…”

    Bu ayet okadar doğruki bolluğun içinde olupta bazı şeylerin kıymetini anlamadığınız nimetlerin varkına varamıyorsunuz bu kuranın doğruluğunu.
    İşte yüce RAB Tevrat ve incilde’de belirttiği gibi onu sözlerini kimse değiştiremez değiştirdiniz değiştirdiler ama yüce ALLAH Kuranla son Ahid’i ile sözlerini korudu ve sağlamlaştırdı.

    BAKARA 106 – Biz bir âyetten her neyi nesheder veya unutturursak, ondan daha hayırlısını yahut mislini getiririz. Bilmez misin ki, Allah her şeye kâdirdir.

    Kaldıki Tevrat-zebur-incil-kuran bunların hepsi ALLAH’tan biz hepsine iman ederiz Adem Nuh İbrahim İsmail İshak Yakup Musa Harun Davut Sleyman isa Muhammet hepsi peygamberimiz ve hepsi ALLAHIN kulu ve Resülleri hiç biri arasında ayrım yapmayız İnananında inanmayanında ve her şeyinde RAB’bi birdir ve tektir hepimizi o yarattı o yaşatıryor o öldürecek o diriltecek.
    Yüce ALLAHTAN yüce RABTAN yüce ARHMANDAN kimse kaçamaz.
    Tevrat-zebur ve incil’in devamı ve toplamı Kurandır ve hepsi biz tes biz teslim olanların kitabıdır.
    bu kitapların ortak adı FURKAN’dır.

    BAKARA 136 – Deyiniz ki, “Biz, Allah’a iman ettik ve bize ne indirildiyse İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a ve torunlarına ne indirildiyse, Musa’ya ve İsa’ya ne indirildiyse ve bütün peygamberlere Rablerinden ne verildiyse hepsine iman ettik. Biz onların arasında fark gözetmeyiz ve biz ancak O’na boyun eğen müslümanlarız.”

    ALİ İMRAN 3 – 4 – O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip doğrulayan bu kitabı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat’ı ve İncil’i de yine O indirmişti.. Evet bu Furkan’ı da O indirdi. Gerçek şu ki, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardır. Allah çok güçlüdür, intikamını alır.

    ENBİYA 96 – Nihayet Ye’cûc ve Me’cûc(un seddi) açıldığı zaman, ki onlar her dere ve tepeden akın edip çıkarlar.

    ENBİYA 97 – Ve gerçek vaad yaklaştığında, işte o zaman kâfir olanların gözleri beleriverir. “Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik, hayır biz zalim kimselerdik.” derler.

    BAKARA 7 – Sana bu kitabı indiren O’dur. Bunun âyetlerinden bir kısmı muhkemdir ki, bu âyetler, kitabın anası (aslı) demektir. Diğer bir kısmı da müteşabih âyetlerdir. Kalblerinde kaypaklık olanlar, sırf fitne çıkarmak için, bir de kendi keyflerine göre te’vil yapmak için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler. Halbuki onun te’vilini Allah’dan başka kimse bilmez. İlimde uzman olanlar, “Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz katındandır.” derler. Üstün akıllılardan başkası da derin düşünmez.

  75. aliamca dedi ki:

    Okumayan, okuduğunu anlamayan insanlara birşeyler yazmak vakit kaybı.

    Kopyala yapıştır beyinliler bunu hayatlarında da uyguluyorlar ne yazık.

    Birisi çıkıp “ramazan ayında cebrail bunu baştan sona okurdu, herkes de dinlerdi” diyor, sonra da seni bilmezlikle itham ediyor. Ayetlere dayanarak ayetlerin doğruluğunu ispat etme çabası ise artık “komik” olmaktan çıktı.

    Bir düşük zekalıya anlatır gibi tekrar anlatıyorum:

    Kuranın aslı bugün yaşadığımız dünyada bulunmamaktadır.

    Aslıyla kasıt; Muhammed dönemindeki yazmalar, Ömer yahut Osman dönemindeki çoğaltmalar.

    Varsa deyin ki “bu nüsha o dönemden kalmadır” kanıtı ve referansım da budur

    Yoksa susun azcık

    • aliamca sana o dönemdeki nüshalar lazım mı,kaça gider acaba,yağlı bi alıcı bulursan haber et getireyim sana,bu arada ortağız haa 🙂

    • z-Wolf dedi ki:

      Canım Kardeşim,
      Kuran’ın aslı yakıldı demek başlıbaşına bir bilgisizlik olmasına rağmen hala iddia etmeye devam edersen komik duruma düşersin.
      Kuran bir kitap değildir azizim. Kitaplaştırılmış kısmın ilk nüshaları yakılmıştır dersen o olur, da sana ne katar bana ne kaybettirir.

      Kuran bir vahiy ve o vahiyden ne anladığındır. Vahiy ezberlerde korunup kitap haline getirilimiştir. O kitaplarında ilk halleri derlenip düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyi yapan heyetin başında ilk HAFIZlardan biri vardır. Düzenleme herekeleri olmayan bir yazım şeklinde iken müslümanlığı sonradan kabul etmiş milletlerin okuma hatalarından ötürü herekeleme yapılmıştır. Hem de birden fazla. Bugünkü musaf haline gelene kadar 3 kez derlemeye tabi tutulmuştur.
      Bu günkü resmi MUSAF son halini almış kitaptan ibaret olup OKUNDUĞUNDA Vahiy’in orijinal halini verir.

      Sen kitabı okuyup bütün ayetleri hayatına uygulayabilecek şekilde anladığında o KURAN olur. Eğer anladığın şeyde birleşebilecek bir toplum isen ve bu anladığın da ALLAH’ın bize anlattığı ise yaptığın çıkarım ZİKR haline gelir.

      Hicr 9 da ALLAH kitabı DEĞİL, Kuran’ı değil, ZİKRİ koruyacağını tebliğ etmiştir. Aynen Tevrat ve İncil deki ZİKRİ koruduğu ve koruyacağı gibi.

      Ey üstün zekalı kardeşim, sana tavsiyem önce neyi reddettiğini bir güzel anla sonra hakaretlerine devam edersin. Çünkü benim gördüğüm o ki sen kitabı okumuş ama Kuran’ı değil Reddiyeyi anlamışsın. Fakat bu bile Kitabı hiç okumadan DİNİ savunanlardan daha evla benim anlayışımda..

      Aslında bugün bize diretilen DİN yerine Kuran’ı anlamaya çalışsan, bu sorgulamalarınla bence birçoğumuzun önderi de olursun. O yüzden gel sana senin savınla cevap vereyim;
      Bilmeden körükörğne inanmadığın gibi bilmeden körükörüne reddetme. Gördüğün kitaptır güzel kardeşim inşallah Kuran’ı anlarsın.

      Selam ve Sevgi ile,

    • yusuf dedi ki:

      Peki. Kur’an’ı yakıldığını söyleyenlerin kayıtları neden yok.. Hiç bir hadis kaynağınında orjinali yok.. Ona inanıyorsun ve kur’an orjinalleri yakıldığına inanıp örjinalleri yok diyorsun. Ayrıca kur’an’ın mürekkep ve kağıttan yazılmıs haline sen ve diğer sünni arkadaslar kur’an diyorsa çok yanılıyor.. Allah kur’an mushaflarını koruyacağım demiyor.. Kur’an’ı koruyacağım diyor.. Bir diğer Ayettede kur’an zihinlerde onu yaşayanlardadır diyor. Kağıt parcalarında demiyor… Biz ayetleri dünya ayetleri ve akıl, mantık ile yani Allah’ın zihinlerde dediği halde inceliyoruz..

      Bilmeyenlere korkuluk felsefesi uygulayabilirsin ama bende bu işlemez kardesim.

  76. Sayın ateist arkadaşlar,Bir kere teknoloji çağındayız,gerçeklerin gizlenmesi,yalan söylenmesi,iftira ve bektaşi mantığıyla yorum yapılması artık imkansız hale gelmiştir.Yani deyim yerindeyse “bir deli kuyuya taş atmış,kırk akıllı çıkaramamış” misali ideolojininiz olan ateizme hizmet adına ortaya bişey atıyosunuz ve olur olmaz tartışmalar,bilen bilmeyen,gönüllü müritleriniz,müslüman geçinen münafıklarınız kapışıp duruyorlar.Maneviyata inanmamanız,dolayısıyla bunlarla ilgili hiç bişeye de inanmamanız anlamına geliyor.Kaldı ki yerine göre Hz.Muhammed’in (s.a.v) Peygamberliğini inkar etmeniz,bazen Kur’anın Allah’ın (c.c) kelamı olmadığını söylemeniz,bazen şu şu ayetlerin mantıksal olmadığını beyan etmeniz,bazen isevi,musevi,müslüman arasında kıyaslama yapmanız…. v.s ve bu konuda da özellikle bir DETAY gözümden kaçmadı “”Osman’ın Mushafları yaktırması büyük tepki çekmiş, “Mushaflar yakıcısı” diye seslenilmiştir. Öldürülmesindeki sebeplerden biri de budur.”” demeniz herşeyde olduğu gibi bu konuyada maksatlı,gerçekdışı vede ahlaki olmayan yaklaşımınızı kınıyorum ve en azından DEĞİŞKEN,FORMALİTE VE BİRİLERİNİN SENARYOSU OLAN VE BU BİRİLERİNİN VE SENARYOLARIN SÜREKLİ DEĞİŞMESİNDEN İBARET FİKRİNİZİN kendi yandaşlarınız nazarında itibar kaybetmeyip kaale alınmanız AÇISINDAN biraz da gerçekçi davranmanız gerekiyor.Yani soyu sopu belli azucuk yolda gitmesini bilenin bile size inanması mümkün değildir,dedim ya artık kimse yemiyor,illaki gerçekçi olmak gerekiyor.Neyse uzatmim,HZ.OSMAN’IN (R.A) ŞEHİT EDİLMESİnin NEDENİ,KURANDA MANTIKSAL HATALAR konusunda yayınladığım HIRISTİYAN VE MÜSLÜMANLARA OYNANAN OYUNLAR adlı yazıda DETAYLI olarak açıklanmaktadır,merak edenlerin orda veya profilimde (bilardocu27) okumalarını tavsiye ederim.Kur’an-i Kerim’in günümüze nasıl geldiğini de Bilal bey kardeşimiz açıklamıştır.Kaldı ki nazil olduğundan itibaren,7 yaşındaki bir çocuğun bile ezberleyeceği kadar,ezberlenmesi KOLAYLAŞTIRILMIŞ Yüce Yasamız sayısız bilmem kaç CİGABAYT hafızaya sahip beyinlere kaydedilmiş ve sağlama alınmıştır.ALLAH’IN KORUMASI böyle olur işte mantıklılar.Yani kağıt yoktu,şşşöyleydi,böyleydi deyip kıvırmalar nafile.Yani kendi görevinizi yaparken illaki çamur atacam deyip hile ve iftiraya başvurmayın,gerçi devam edin ki hep mort olasınız.Yok bilisel yok bilmem ne,cart curt bunlar angarya şeyler,nedeni ise sizin bilimden anladığınız Maneviyatı inkar etsin.Konu uzunda gerek duymuyorum ama arzulayan ordaki paylaşımlarımı okuyabilir,konular hep aynı kapıya çıkıyor çünkü….Mantıklı düşünmeler gözüm

  77. pante dedi ki:

    Bayraklı, seni uyarıyorum. İftiralarını sürdürdüğün takdirde engelleneceksin. Son mesajın, yani direnişçilere Rockfeller tarafından 200 lira yevmiye verildiğiyle başlayan mesajın layık olduğu yere gönderildi.

  78. abdullahabdal dedi ki:

    Allah kuranı göndereceğine insanlara birer tablet verseydi benim dedemde tableti görse olmazmıydı.
    Bu allhın peygamberleri konuşmaktan başka bir b.k bilmemişler.
    insanlık için bi icat yapsaydınız be…

    -editlendi-

  79. Gerçeği arayan müslüman dedi ki:

    Selam arkadaşlar.
    Büyüklerimizin dediği bir atasözü olarak duyumlarım beni araştıra araştıra bu noktaya getirdi.
    Kurandada bir hata olabilir.Yada harf hatası olabilir.Ancak ben doğulu birisiyim batıda böyle bir atasözü yok.Hatta çok şiddetli direniş görüyorsun sebebide tamamıyla bilgisizlik.zira ben kuranın orjinal nüshalarının taş kemik ağaç üzerine yazılanların yakıldığını ve kuranın kitap olarak değil vahiy yolu ile geldiğini almış olduğum kuran derslerinden ve çeşitli kaynaklardan zaten biliyordum.Bu konuyu daha derin araştırmaya başlayınca kuranın taş ve kemikler üzerine yazılanlardan sonrada ya Osmanın yazdırdığı 4 nüshaların sonuncusununda kızı hafsadan alınarak Mervan tarafından yakıldığını öğrendim.
    daha sonra bu Mervan kimdir kimdir diye aklıma takıldı ilk işim Mervanı araştırdım.
    İşte bu aşamada Mervanın ve Babasının Münafıklardan olduğunu Peygamberimizin arkasından hakaret ve dalga geçer şekilde davrandığını ve Peygamberimizin evine izn almadan girecek kadar şarlatan olduğunu peygamberimizin Melun oğlu melun dediği ve Mekkeden sürgün ettiği birisi olduğunu öğrendim.Daha sonra ilk iki halife zamanında Mekkeye dönemediği ancak Osman zamanında mekkeye döndüğü ve Vezir olduğunu öğrendim.Bu sefer şüphelerim iyice arttı.Demekki A

    Yan

  80. Gerçeği arayan müslüman dedi ki:

    Demekki Allahın Koruduğu yok.Zira Zaten Yanılmıyorsam Ebbekir kuranın toplanmasına karşı çıkmış peygamberin yapmadığını ben nasıl yaparım.(galiba o ilgili ayeti düşünerek Kuranı indiren biziz onu koruyacak olanda bizleriz).Burada da var zaten dediğim kısım.daha sonra 10 kişlik bir heyet oluşturuluyor Zeyd bin kab a yazma işi veriliyor.yazıldıktansonra da bazı tartışmalar oluyor recm ayetini Aişe keçi yedi diyor yediyse oda allahın bir lutfu diyorum ben sadece.tek harf değişmedi diyen saçmalıyor benim korkum mervan gibi bir münafıkın kuranda ciddi tahrifat yapmış olma ihtimali.Bu nedenle Osmanada hiç güvenim yok.zira peygamberin kovduğu melun oğlu melun dediği münafığı vezir etmiştir.Oda her nedense kuranın taş ve kemik ve ezberlerden derlenen orjinal ilk nüshalalarını yaktırmış.Bence bu hususu araştırmalı mademki allah kuranı koruyacak sözünü vermişse Hz Alideki hz Alinin kendi nüshası bari bir yerlerden mutlaka çıkmalı.Ne bilim ya buradaki ataistler benden çok çok bilgililer onlarla zataen tartışmak amacım yok ama beni aydınlatırsanız sevinirim.Ataistte olsanız bu yolda gerçeklerin ortaya çıkması için emekleriniz için teşekkür ediyorum inanmasanızda varsa Allah sizden razı olsun.Bu haliyle bende inanmam tabi.

    • Abdullahabdal dedi ki:

      Kuran çok yakın zamanlarda yazılmış o kadar gerilere gitmeye gerek yok. Ateistform org da bunun başlığı var okuyunuz Dremalali tarafından açılan başlık

      • yusuf dedi ki:

        1300 yıllık kur’anlarla inceleme yapıyoruz.. onlar hala duruyor.. Taşkent nushaları suanki nushalar ile birebir örtüşüyor.. carpıtıp durma..

    • yusuf dedi ki:

      Arkadasım sen bunlara niye bakıyorsun.. Allah kur’an’ı koruyacağım diyor.. Yazılı olan kur’an nushalarını demiyor… Allah kur’an nushalarını koruyacağım deseydi zaten osman’da yakamazdı.. Ayrıca sacma sapan hadislere bakarakta kur’an nushalarının yakıldığına inanma.. Bu hadisleri uyduranlar.. Peygamberin torunlarını öldürenler.. Hadisleri gecerli kılmak icin. kılıf hazırlıyorlar..

  81. miralay3168 dedi ki:

    Selam dostlar.
    Müslüman olun ya da ateist olun önemli değil, hepiniz değerli insanlarsınız. Zira inandığınız ya da inanmadığınız değerleri savunuyorsunuz. Akıl yürütüyorsunuz.
    Ben İslam = Barış yaşam tarzını savunan birisiyim. Elinden,dilinden başkalarına zarar vermeyen; tam tersine yararlı olan;herkesin yaşam tarzı = dini İslam = Barış’tır. (Arapça kelimeye takılı kalmayalım lütfen)
    Sen kendinle,çevrenle ve evrenle barışık isen, Dinin islam’dır = Yaşam Tarzın Barış’tır. İstersen ateist ol.
    Arkadaşlar öncelikle Kur’anla mushafı; zikirle Kur’anı karıştırmayalım. Hicr suresinde korunan zikirdir. (Her ne kadar çevirilerde parantez içlerine Kur’an yazılsa da)
    Zikir dediğimiz olay Levh-i Mahfuz’dur. Bilimsel olarak bakarsak “Akaşik Kayıtlar” dır. İşte korunan budur. Yoksa mushaf olarak bildiğimiz, kitap haline getirilmiş kağıt parçaları değil.
    Malumunuz, semavi dinlere göre gönderilen kitaplar tanrı tarafından indirilmiştir. Müslümanlar diğer kitapların tahrif edildiğini savunurlar. Hiç o kitapları gönderen büyük zat, gönderdiği kitabın tahrif edilmesine izin verir mi?
    Veya ters mantıkla düşünürsek; Tamam insanoğlu kendilerine gönderilen kitapları işine gelmediği için tahrif edip duruyor. Bu neden Kur’anın da başına gelmesin. Sonuçta insanoğlu durmadan dinini ve kitabını bozuyor ki; her zaman yeniden bir din ve kitap geliyor.
    Benim anlamadığım birşey var. Her topluma peygamber geldiği söyleniyor. Uzak Doğuda tanrıya Brahma, kızılderiler Ulu Manitu, yahudiler YHVH veya Elohim, müslümanlar Allah, Türkler Kök Tengri diyorlar.
    Ya arkadaşlar her kavmi ayrı tanrı mı yarattı; yoksa tanrı herkesin diliyle mi kendisine hitap edilmesini istiyor. Ben bu soruma cevap bulamadım.

    • Gencer dedi ki:

      İyi dilekleriniz için teşekkürler.Öncelikle şunu belirtmeliyim ki şahsi fikrim İslam Kur’an vasıtası ile Savaşı ve Ölümü emretmekte dir.Bkz.Enfal 65-66-67, Bir çok ayette Kafirleri bulduğunuz yerde öldürün cümleleri geçiyor bunu kimse inkar edemez.Yada geçmiyormu?Bu forumda yazılmış makalelerin bir çoğunda bu ayetlere değinilmiş.Şimdi diyeceksiniz ki o zaman eski zaman.O zaman diye bir şey yok Kur’an’ı okuyorsak güncel ve inanılan olarak okuyoruz.Şu anda ARAP coğrafyası Kur’an’ı arapça okuyarak uyguluyorlar.Uygulamaları tamamen Kur’an’a göre.Sence ARAP coğrafyasında durum BARIŞ’mı Yoksa SAVAŞ’mı buna cevap verirsen sevinirim.Hadi mealciler çevirilerde farklı yorumlarda bulunmuş Arap’lar direk okuyorlar Kur’anı.
      Ayrıca KÖK TENGRİ diyorduk biz ama bunun için ne bir aracı nede bir Kitap kullanmıyorduk.

      Saygılar.

      • bilal dedi ki:

        KUR’AN’A GÖRE SAVAŞ HANGİ DURUMDA MEŞRU OLABİLİYOR… ???
        Gencer bey !
        1-ENFAL-61 den başlayarak .67.ayette kadar birlikte değerlendirin. .Neden birbiriyle bağlantılı olan ayetleri birlikte okuyup değerlendirmiyorsunuz.??? Böyle yapmayınca da sanki söz konusu ayetler herhalükarde savaşı emrediyor. İşte bu nedenle her şeyi yanlış yapıyorsunuz..!!! ENFAL- 61.den Başlayalım: وان جنحوا للسلم فاجنح لها وتوكل علي الله الخ ‘’ Eğer onlar (saldıran düşman) barışa yanaşırlarsa,mutlaka sen de yanaş ve Allah’a güven……’’ İşte bu ayetle, saldırmayan ve barışa yanaşan düşmanla hz.peygambere barış yapma emri ve hükmü veriliyor…Demek ki,düşman saldırılarına son vererek barışa yanaşırsa savaş meşru değil ve yasaktır…ENFAL-62.ayete geçiyoruz..’’وان يريدوا ان يخدعوك فان حسبك الله الخ ‘’ Eğer bu barış konusunda bir takım hilelerle seni kandırmak isterlerse,hiç endişe etme,Allah sana yeter…’’ 63 ve 64.ayetler de mü’minlerin durumu anlatılıyor ve 65.ayete geçiliyor..يا ايها النبي حرض المؤمنيني علي القتال الخ ‘’ Ey peygamber ! (saldıran ve söz konusu barışa yanaşmayan veya barış konusunda hilelerle seni kandıran düşmana karşı) mü’minleri ( zorunlu hale gelen) bu savaşa teşvik et..’’.deniliyor. Ayetin devamında ise,bu zorulu hale gelen savaşta sabır,sebat ve metanet gösterip,hiç bir fedekarlıktan çekinmeyen mü’minlere moral verilmek isteniyor. 67.ayette ise,zorunlu hale gelen savaş dışında esir ve ganimet almak da yasaklanıyor. .İşte hangi durumda savaşın meşru olduğunu görüyoruz… a) Düşman saldıraya devam eder ve barışa yanaşmazsa… !!! b) Düşman bu konuda bir takım hilelerle müslümanları kandırmak çabasında ise,savaş meşru olabilmektedir…. İşte siz ilgili ayetleri birlikte değerlendirmediğiniz için çok büyük bir yanılgıya düşüyorsunuz….!!! Düşman saldırmadan veya saldırı hazırlığında olmadan hiç bir surette savaş meşru değildir..Bu konuda hangi ayetin emir veya teşviki varsa bu mutla-ka zorunlu hale gelen savunma savaşı içindir….!!!
        2- Arap coğrafyası kur’an’ı okuyarak mı savaşı uyguluyorlar.??? Hangi arap ülkesinde veya dışında kur’an’a uygun bir şey yapılıyor.? Arap ülkeleri ve halkı müslüman olan ülkelerin tümünün yönetimleri islam ve kur’an dışı değil midir.? Bir önce bunları öğrenme-nizi tavsiye ederim…Nerede bir savaş varsa,bunun ne kur’an’la,ne de islamla hiç bir ala-kası yoktur.Bunları bilmediğiniz için maalesf çok yanılıyorsunuz… Saygılar…

  82. emirbey dedi ki:

    Konu güzel başlamış fakat çekişmeye dönmüş.
    Ali amcayı takdir ettim üslubundan dolayı.
    Elbette orjinali çıkarıp ”alın kardeşim işte budur” demek zor.
    Zor olanı orjinali ispat etmek.
    Kolay olanı ispat et demek.
    Orjinali bulduk diyelim.
    Sonuç ne olacak çok merak ediyorum.
    5 vakit namazmı?
    Tek gerçek Allah’tır.
    Ve hiçbirşey onun üstünde değildir.
    Ne cennet aşkı ne de cehennem korkusu.
    Bende araştırıyorum ve inceliyorum.
    Bu aklı bana veren bir yaratıcı var.
    Onu daha çok nasıl yaşarım bilmek istiyorum.
    Bize verdiği gücü anlamak kolay değil ama imkansızda değil.
    Saygılar…

  83. emirbey dedi ki:

    Sayın z – Wolf

    İnanaların yapması gereken inanmayanların reddetmek üzere kanıt toplamak amacı ile yaptıkları gibi Kuran okumaları ve kulaktan dolma bilgilerle değil kendi gözleri ile, çelişki yaratabilecek ayetleri bulmaları ve konu ilgili araştırma yapmalarıdır ki doğruya ulaşıp HİDAYETE ersinler (malesef Kuran mealcilerinin çoğu Kuran da yeralan HİDAYET kelimesini ve anlamını da gizlemektedir).

    Örneğin RAMAZAN ayının tarihi ve HARAM AYLARIN tarifi kafama takıldığı için aylar süren araştırmalarımda Hicri takvim yerine, Kuran’ın tarif ve tavsiye ettiği takvimi öğrenip yaşamaya başladım ve ister inanın ister inanmayın mevsimler ve yaşam daha kolay, anlaşılır ve uyumlu oldu benim için. İsteyen ile paylaşabilirim.

    Bu yazdığınız satırladaki Hidayet’in gizlenen kelime anlamını ve Kur-an’ın tarif ve tavsiye ettiği takvimi paylaşabilirseniz çok sevinirim.

  84. eser dedi ki:

    Muhammed hazretlerimi? Bunebiçim bi uslup ve konuşma tarzı.her sabah yuzunuzu yikarkenki baktgınız o ayna dev dgl.daha ziyada öyle buyuk ki sanırım.kendizi kendiniz bile abartmış sınız bakarken.muhammed hazretleriymiş.H.Z MUHAMMED MUSTAFA (S.A) büyüklerinizden kuranin gökten indgini duyarak buyumüş.ve artk böyle dglde ayet ayet indgni ögrenmişsiniz ama,ezelden ebede duydugumuz gördügümüz okudugumuz hep birdi bunu atlamış o gözleriniz görmemiş duymamış muhammed hazretleri dgl H.Z MUHAMMED (S.A) PEYGAMBERIMIZ.birtek bunu ögrenememişsiniz sanırım buyuklerinizdn.hz muhammed (s.a) sizin asker arkadaşınız dgl

  85. rahmi dedi ki:

    çokkkkkkkkkkk kötüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüü

  86. candost dedi ki:

    ne zaman gözünüzü açacaksınız araplar sizin kadar bu dini savunmuyor arapların yaptığı kadar savurganlığı kim yapıyor hangi mazluma el uzatmış bu araplar hangi afrikalı çocuğu alıp okutmuş karınlarını doyurmuşlardır sadece sizmi biliyorsunuz bu allahı kitabı peygamberi korkmayı bir tek bizimkilermi bilir araplar neden korkmuyor bu araplar değilmi hasanı hüseyini öldüren bir de neden bu kadar çok kıvırtıyorsunuz yeri geliyor hadis lere gerçek yeri geliyor hadislere yalan söylüyorsunuz adamlar gözünüzün içine kadar sokuyor gerçekleri ama sizin deyiminizle sizin kalp gözünüz kapalı sizin mantığınızla allahtan başka hata yapan yoktur ne mağlum cebrail vahiy getirirken hata yapmamıştır bu kadarmı kafanız çalışıyor yeri geliyor azrail yanlışlıkla can alabiliyor bu hatayı cebrail neden yapmasın sizlerin buradaki insanlara teşekür etmeniz gerekirken bu kibir nedir kimden öğrendiniz bu kibiri sizin anlayışınıza göre şeytan olmasın buradakiler çokmu meraklı yanmaya bir tek sizmi insansınız

  87. sifreliyayin dedi ki:

    Allahtan korkun diyor ya hala. Ne giriyosun kizim ozaman bu sitelere niye merak icindesin ? Git oku bilimi gor ogren. Bikere dusunmuyosun ki mantikla is yap.kurani okumadik tamam ama turkce meali hergun karsimiza yalanlanarak cikiyor. Hukuk nu varmis kuranda? Bide bayan olcan. Ozaman sen suan burda isin yorun yapmak degil inandigin inancin ibadetini uygulamak. Kuranda bir kufur etmenin bile oldurulmeyle sonuclandigini, bir bayanin dikkat cekici giyindigi anda recm uygulandigini biliyomusun? Turkiyede ozaman kara carsaf olsun herkes muslumansa. Sizin yaptiginiz basinizi kapatmak yahudi isi. Ben sizi gördükçe Afedersin ama igreniyorum bu kadar cahillik niye? Az cevrene baksan arastirsan herseyi ne kadar celiskide oldugunu dusunceksin. Putlasmanin gunah oldugunu yazan kitapta niye ozaman allahin evine tapiyorsun? Yahudilere gore yahudi olmazsan yanarsin hristiyanlara gore hristiyan olmazsan yanarsin muslumanlara gore musluman olmazsanda yanarsin. Ee? Ne yani? Napalim 3 dine birdenmi inanlim 3lede kalmiyo bir cok din var hepsinemi inanalim? Çelişki zaten burdan başlıyor sonra arastirmaya basliyorsun ama at gözlüğü oldugundan dolayi bunlar bile he heee diyip geciyorsunuzdur. Sen nerden geldigini cok iyimi biliyorsun? Evet sadece okuyosun. Suan deprem oluyor desem ama aslinda olmuyor onada inanacakmisin? Biz en azindan fosillere dayali bazi metodlara dayali yaslari bulup herseyi bulup arastiriyoruz. Peki kutsallastirdigin varlik noye bi dunya yaratip bizi izlesin yukarda egleniyor mu? Bunun bi amaci olmali ya yancaksin ya yanmicaksin. Ee? Noldu yandinda noldu? Sen belirliyosun herseyi. Kuranda iyiyimi gosteriyor ? Arapcasini anlamiyosan bidaha oku ozaman turkcesini. Cok bilmis gibi yazma buraya.

  88. HuzurBilimde dedi ki:

  89. yasir dedi ki:

    Hicr-9: “Şüphesiz o zikri biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz…”

    Hicr 9’da Zikrin Korunacağından bahsediliyor…
    Anlayabilen için aslında her şey ortada…

    Kuran, iki kısma ayrılmakta, ilki kısım ‘’ümmül kitap’’ olan kitabın ana kısmı muhkem-açık olan ve emir-yasaklar içeren kısımdır, bu kısıma ‘’zikir’’ de denilebilir…Korunan kısım burasıdır.

    Yeşaya / 40-8: “Ot kurur, çiçek solar ama Tanrımızın sözü sonsuza dek durur.”

    Matta / 5-18: “Size doğrusunu söyleyeyim: Yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden Kutsal Yasa`dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak!”

    Markos / 13-31: “Yer ve gök ortadan kalkacak ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.”

    Tevrat ve İncilde geçen bu ayetlerde çok net ve açık olarak demek istediğide budur…İnsanlar değiştirse-saptırsa-yerlerini depiştirse bile Allah zikrini-emir ve yasaklarını koruyacaktır yani tevratı değiştirdiniz-bozdunuz , İncil ile düzeltildi-korundu, onuda bozdunuz, kuran ile yine düzeltilip korunmaktadır.

    Kitabın diğer ikinci kısmı olan Müteşabih-kapalı çift anlamlı kelime ve anlatımlardır bunların gerçek anlamını ançak ve ançak Allah bilir, ilim sahipleri ise hepsi Allahtan deyip iman ederler.Yani müteşabih olan ayetlerden, kuranda anlatılan kıssalardan 2 ayet eksilmiş veya fazlalaşmış olsa ‘’zikrin’’ yani ‘’ümmül kitap’’ kısmının anlamı ve bütünlüğü bozulmaz…Çünkü Zikrin iman esaslı bölümü muhkem olan, emir ve yasaklar içeren bölümüdür…Mütreşabih ayetlerin bir kısmını aklı ermemiş ve yanlış anlamış bir kişi bu mütaşabih ayetleri fitne ve şirk konusu yapmamış ve yanlış anlamışsa imanından bir şey kaybetmiş olmaz…
    Misal, Kuranda İsrailoğlularına bir sığır kesmeleri isteniyor ve bu inek benzetme-müteşabih olarak onlara anlatılıyor, halbuki burada kesmelerini istedikleri sığır, altından yapmış oldukları buzağıdır yani başka ilahlara tapmamaları, dünya malını ve altın sevğilerini kendilerine ilah edinmemeleridir…Kişi burada bu sığırın gerçek sığır olduğunu sansa ve inansa imanından bir şey kaybetmez çünkü kişinin sorumlu olduğu kısım muhkem-emir ve yasakların olduğu ‘’ümmil kitap’’ kısmıdır…
    Misal, kuranda şeytan tasvir edilirken, insani ve cini şeytan denilir…İnsani şeytanlar bildiğimiz kötü düşünce ve kötü işler yapan insanları şeytan olarak tanımlamakta, cini şeytanlar denilirken ise kişinin kötü düşünce ve fikirleri kastedilmekte ve maddi boyutu olmayan kişiyi kötülüğe sürükleyen düşünce-fikirakımları, istek-arzuları vssss…Salih-dürüst-adaletli bir Müslüman bunları yanlış anlayıp hayalet kespır gibi bir şeytan veya cin tanımlaması yapabilir, böyle düşünebilir önemli olan onun nasıl düşündüğü değildir, önemli olan kişinin dürüst-temiz-sayğılı-adaletli-çalmayan-yalan söylemeyen-zina yapmayan-kul hakkı yemeyen,gaspetmeyen-sosyal yardımlaşmayı yapan ve destekleyen biri olmasıdır…

    Yani, Tevrat,İncil-Kuran bunların hepsi aynı yerden gelip hepsi aynı kanun ve yasakları getirmiştir, bu demek oluyorki Allah zikrini,ayetlerini korumuş ve bundan sonrada koruyacaktır…
    Zikir, tekrar ve hatırda tutmak, devamlılık demektir…Aynı film şeritleri gibi düşünmek lazım, film şeritlerinde kopukluk odlumu film bouzlmaktadır…Allahın emir ve yasaklarını tekrarlar halinde yapmak veya yapmamaktır…
    Misal, Allah adaleti her zaman ön plana çıkarmıştır…Kişi tarafsız olduğu kişiler arasında adaletli davranıp, yakınları konusunda veya kendi konusunda adaleti bozup kendi veya yakınları lehinde haksız karar ve hükümler veriyorsa işte bu kişi adalet zikrini, Allahın zikrini bozmuş demektir…Kişi her zaman ve her koşulda, kendi, anne,babası lehinede olsa adaletle hükmediyorsa ve bunu devamlılık haline getirmişse işte bu kişi adalet zikrini, Allahın adaletli zikrini yapmış oluyor…
    Misal, bazı kişiler Allahın isim ve sıfatlarını gün içerisinde dili ve kalbiyle durmadan zikrediyor…Bu yaptıkları işin kötü olduğunu söyleyemeyiz lakin burada kişi dili ve kalbiyle zikrettiği Allahın isim ve sıfatlarının anlam ve meziyetlerini öğrenip hayatına geçirip uyğuladığı zaman, zikir ehli olacaktır…Yani Allahın ‘’rahman’’ ismi bu isim ve sıfat, rahmet eden bağışlayan deemktir, kişi bu ismi zikrederken hayatındada af eden-bağışlayan olmaya çalışmalıdır, Allahın ‘’Alim’’ ismi ilim ve bilği sahibi demektir, kişi bu ismi zikrederken hayatındada ilim ve bilği sahibi olmaya çalışmalıdır ve bu özelliklerin hepsini Allah yolunda-hak yolunda-halk yolunda kullanmalıdır…

  90. agnostik dedi ki:

    2009 da başlamış konu 2014 de hala sürüyor.. çok güzel fikirler yürütülüp kaynaklar ele alınmış. tşkr herkese.

    ben sonuç olarak yaradana inanıyorum ama görüş olarak agnostiğim. eski bir dinci olarak bana kırılma noktasını yaşatan konu kuranın değiştirilmiş olmasıdır. araştırmaya iten sebeb ise kuranı çok okumamdır. çok sayıda çelişkili ayet vardır .hadislersiz yön vermek mümkün değilken hadisler ayrı bir kaostur.
    tüm evren sırrını koruyor.. araştırmaya ve okumaya devam. saygı ve sevgi çerçevesinde…..

    • bir kul dedi ki:

      agnostik

      ben sonuç olarak yaradana inanıyorum ama görüş olarak agnostiğim. eski bir dinci olarak bana kırılma noktasını yaşatan konu kuranın değiştirilmiş olmasıdır. SENDEN ALINTI

      O KONUYU YAZAD GÖRELİM

      YAHU NE SÖYLEDİGİNİN FARKINDAMISIN

      1 İNANDIGINI SÖYLÜYORSUN

      2 GÖRÜŞ OLARAK ???????????? MIŞSIN

      3 ESKİ BİR DİNÇİ OLARAK DEGİŞTİGİNİ SÖYLÜYORSUN

      2 SATIRDA 1 DOGRU İKİ YANLIŞ NASIL OLUYOR ANLAMIŞ DEGİLİM

      ŞUNA BENZİYOR HEM İNANIYORUM HEMDE İNANMIYORUM BİR ŞEYE YA İNANILIR YADA TERSİ BİRDE İSLAMDA DİNÇİ DİYE BİRŞEY YOKTUR

      NOT İNANMAK TUTARLILIK İSTER TEREDDÜT DEGİL İNKAR HELE HELE HİÇ DEGİLDİR SANA BİRDAHA DÜŞÜNMENİ TAVSİYE EDİYORUM PAŞA GÖYNÜN BİLİR

      ALLAH IN SÖZÜ MÜ BEŞERİN SÖZÜNE Mİ İNANNILIR CEVABINI SENVER

      HUCURAT 49/6 Ey inananlar! Eğer bir fâsık/yalan haber taşıyan size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırınız. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de, sonra yaptıklarınıza pişman olursunuz.

      Nahl 16/ 9 Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.

      Meryem 19/36
      Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (yalnız) O’na kulluk edin. Bu, dosdoğru bir yoldur.

      Hac 22/23 Şüphesiz, Allah iman edip salih ameller işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altından bileziklerle, incilerle süsleneceklerdir. Oradaki giysileri ise ipektir.

      DELİLİN NE BELGELİ GÖSTERDE BİZDE GÖRELİM O DEDİ BUDEDİ ŞUNDAN DUYDUM SAFSATA HİÇ BİRİ BİLGİ DEGİLDİR İSPAT ETMENLAZIM

      ZÜMER 39/18 Sözleri dinleyip en güzeline uyanları müjdele. İşte Allah’ın doğru yola ulaştırdığı bunlardır. Gerçek akıl sahipleri de bunlardır.

      ……Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim… ( MAİDE 3.)

      Her kim İSLAM’dan başka din ararsa, asla kabul edilmeyecektir. O kimse ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır. (Ali imran 85.)

      HİCR 15/9 Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.

      3:82 -Artık bundan sonra her kim dönerse, işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir.

      Peygamber zamanında Kur’an Kitab olarak mevcut idi, ve iddia ettikleri gibi, taş parçalarına , hurma dallarına v.s. yazılmıyordu. İnce ceylan derileri üzerine yazılan bir Kitab halindeydi. Bu hususta Kur’an’dan mealen:

      – Andolsun Tûr’a (52/1)
      – Satır satır yazılmış Kitab’a (52/2)
      – Yayılmış ince deri üzerine (52/3)

      İfadeleri Kuran’ın nasıl yazılmış bir Kitab olduğunu belirtir. Ayetler peygambere inmişti, eğer Kur’an ince deri üzerine yazılıp tespit edilmemiş olsaydı bu ayetleri duyanlar, siz hangi ince deri üzerine yazılmış kitaptan bahsediyorsunuz diye sormaz mıydılar! Kuran’ın peygamber zamanında özenle yazılmış olduğuna dair diğer bir örnek, Kur’an’dan mealen:

      – Hayır, o ayetler bir mesajdırlar. (80/11)
      – İsteyen onları idrak eder. (80/12)
      – Onlar, değerli sayfalardadır. (80/13)
      – Yüksek ve temiz sayfalarda. (80/14)

      Bu örneklerden anlaşıldığı üzere, Kuran’ın sonradan rast gele, taş parçalarından,ağaç kabuklarından, kürek kemiklerinden toplanmış bir kitab olduğu yolundaki rivayetler Kur’an’a uymamaktadır, ve aslı yoktur.
      Rivayetler uydurulurken, daha öncede belirttiğim gibi bazen kasıtlı, bazen de tutarsızlık şeklinde bir çok çelişkilere düşülmüştür. Fert ve kişilere kabul ettirmek ve sıkıştıklarında kendilerini kurtarmak için bazen doğrulara da yer vermişlerdir. Öyle ki bir konu hakkında bir rivayet uydurduklarında, muhakkak ona muhalif bir veya birden fazla rivayet uydurmaya özen göstermişlerdir. Sık sık bu tür çelişkili ifadeleri yan yana yazarak okuyucunun bu hususa dikkatini çekmeye çalışacağım.

  91. Allah tektir, Hz Muhammed elçisidir dedi ki:

    Tttttttttt inanamıyorum 😦 😉 🙂 😀

  92. serkan aydın dedi ki:

    >Tüm arkadaşlarıma selam olsun.
    Ben Allah’ın bir ve ebedi yaratıcı olduğuna inandım.
    Kuran-ı Kerim ve diğer tüm kitapların Allah tarafından cibril ‘i emin tarafından peygamberlere vahiy edildiğine iman ettim. öleceğime ve tekrar diriltileceğime de inanıyorum. mesaj çok açık ama dileğene mesaj iletilecektir, dileğene de hiç bir şey gösterilmeyecektir. Seçim sizin elinizde, doğru yol ile eğri yol çok aşikar ortadır. dileğen dilediğini seçer. Tüm kitaplarda tahrif olduğu aşikardır.Kuran – ı kerim de her hangi bir tahrifat yapılamayacaktır. fakat diğer kitaplardaki bozulmalarda aşikardır. tevrat ‘ın düzeltici zebur, zeburun düzelticisi incil incilin düzelticisi kuran dır. bundan sonrada kitap gelmeyecektir. bu nedenle kuran ı kerimi şeytandan, Allaha sığınarak okursanız doğru olan ayetleri göreceksiniz. Kitapları tahrif edenler şeytana dinlediler ve bozdular ama malesef kuran ı kerimde böyle birşey söz konusu olamadı. bu sefer şeytan başka projelerle insanları Allahın yolundan ayrı tutmak için hadisleri veya batıl bir sürü hurafeyi insanlara sevdiriyor. ve çoğu insan kuranı kerimi arapça olarak hatim etmeyi kendine hedef koymuş bundan büyük sevap kazanacağını sanıyor. Ama kuran ı kerim derki bu ayetler apaçık bir arapça ile düşünüp anlayasınız diye indirildi. doğruluk rehberi… yorum yazan arkadaşlarında bizimde bu dünyada fazla zamanımız yok. hepimizin %100 öleceği aşikar ise ciddi bir araştırma ile sonuca ulaşmaya çalışın derim. boşuna tartışmayalım. kendi kendimizi yaratamadığımız da gerçek, iyi düşünmeli…

  93. mehmet dedi ki:

    1- Kur’an-ı Kerim’den başka hangi kitap harf harf değiştirmeden ezberlenebilmiştir.
    2- Hangi başka kitabı okurken ağlarsın rahatlarsın manevi haz duyarsın. Hemde aradan kırk yıl geçse yine aynı şekilde.
    2- Değiştirilmiş diyen imanından şüphe etmeli. Çünkü eğer değişse idi ezberlemek mümkün olmaz idi. Eksiktir diyen de imanından şüphe etmeli.
    3- İncil tevrat kafalarına göre her yüzyıldır değiştiriliyor. Kuran 1400 senedir aynı ise hiç değişmemiş ise hem değişmeyecek korunacak ayeti ile ile de örtüşen bir durum var ortada
    4- Orjinali hepimizin elindeki benim evimdeki senin evindekidir. Uydurma hadislerle yok bilimsel yaklaşımlarla yok ben internetten araştırdım yok ben haricilerin kafasındayım ona göre uydurulmuş hadis ve rivayetlerle iddiamın peşindeyim diyenler mezara girdiklerinde kendisine nekir münker tarafından konu izah edilir.
    5- Dağılın gidin şimdi adamı hasta etmeyin

  94. Tuğçe dedi ki:

    Ben lisedeyken, okulumuz bir müzakere yarışmasına katılmıştı. Konu da “Yoğurtun rengi siyah mıdır, beyaz mıdır?” dı. Bir taraf siyah olduğunu, diğer taraf beyaz olduğunu savunuyordu. Ve yoğurdun siyah olduğunu savunan takım kazandı. Sizin bu yazınızda ona benzemiş. Ve cevap olarak diyorum ki “Yoğurt siyah değildir, beyazdır.” İslamdan uzaklaşmak için bu kadar araştırma yapacağınıza, tam tersini yapsaydınız keşke. Hem nasıl olur da inkar edebilirsiniz ? İlk inen ayeti de biliyorsunuzdur siz, “Oku, Yaradan Rabbinin adıyla” Dönüp hiç mi bakmazsanız çevrenize, kainatı hiç mi okumazsınız Allah’ın adıyla. Hiç yoktan aynaya baktığın da görmez misin mükemmel yaratılışını ? Her şeyin bizim için olduğunu görmez misin ? Böyle büyük ve muntazam bir düzenin bir yaratıcısının olması gerekmez mi ? Hem ne kadar da basit düşünüyorsunuz ? Herkes 50-60 yıl yaşamıyor, 5 yaşında ölen çocuklar var, o çocuklar nolacak, amaçsızca dünyaya gelip de amaçsızca terk mi ettiler ? Yani sonsuza kadar kayboldular ? Eğer öyleyse neden iyilik gibi kavramlardan, ahlaktan bahsediyorsunuz ? Bu ne mantıksızlıktır ?

  95. cemalettin çelik dedi ki:

    orijinali bugün halen topkapı sarayı,islam med.müzesi,paris,londra,kahireve st.petersburg’da sergilenmektedir.türkçeye de bizzat atatürk elmalılı m.hamdi yazır ve mehmet akif ersoy’a çevirtmiştir.orijinalleri aynıdır ve tahrif edilmemiştir.

  96. Kaan dedi ki:

    KURAN İLE İLGİLİ YANLIŞ BİLDİKLERİMİZE DAİR FARKLI YAKLAŞIMLAR

    Kuranın tamamı korunmamıştır, Kuranın bir kısmı eksiktir.

    Böyle bir cümlenin bir Müslüman için dinden çıkma sebebi olduğu bilinir. Bunun sebebi de Kuranın tamamının korunduğuna dair ayet ve hadisler olduğu söylenir. Kuranın bir kısmının eksik olduğuna dair recimde geçen ve keçinin yediği sayfalar dışında bazı hadislerde geçen eksik ayetlerin olması ve ayette geçen unutturma kavramları böyle bir iddianın doğruluğu için delil olarak getirilir.

    Öncellikle böyle bir iddia ile “Kuran değiştirilmiştir” iddiası ayrı şeylerdir. “Kuran değiştirilmiştir” dediğinizde Kurana ilave de yapıldığını ifade etmiş oluyorsunuz. Ancak bu astığım başlık ilavenin değil, eksikliğin olduğunu söylüyor. Peki, bu başlığı neye göre attım. İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Doçentlerinden ve vakti zamanında Hz.Aişenin yaşının 9 olduğunu ifade eden bir makalesi olan Mehmet Azimli Hocamız.Bu ifadeleri onu üzerine atarak işin içinden çıkıyor değilim.Amacım böyle harika bir çalışmayı sizinle paylaşmak ve kafamda da soru işaretlerini bıraktığını söylemek ve bu konuda belki de değişik bir itiraz ve yardımcı olacak görüş bulabilmektir.Uzun makalenin tespitlerimizle doğrudan ilişkili olan kısmını verelim:

    * * *
    Hz.Peygamberin vefatının hemen ardından Kuranın toplandığı ve bunun için bir komisyonun oluşturulduğu ve bu komisyou hassas davrandığı bilinmektedir. Burada dikattimiz çeken husus, Onlar hiçbir zaman şimdilerde Müslümanların devamlı olarak dile getirdikleri: “onu biz indirdik ve yine onu biz koruyacağız ” ayetini dile getirip “Kur’an’ı Allah korur” demediler. Derlenen kuranın tamamının derlenip derlenmediği ve hatta ayetler ve süreler yerleştirilirken neye göre davrandığı konusu aslında ihtilaflıdır. Mesela Abdullah b.mesuda göre nas ve felak süresi ayet değildi.Ebu derda da aynı endişede idi.Ki bu iki sahabe hz.peygamberin kuran okumada öğretmen olarak gördüğü iki sahabe idi.

    Ayrıca Kunut dualarının Kur’an’dan ayetler olduğu konusunda bir takım rivayetler bulunmaktadır.Yine Müseylime ile yapılan savaş sonucu Kur’an’dan bazı ayetlerin kaybolduğu açıkça bildirilmektedir.

    Ne var ki , genel olarak: “onu biz indirdik ve yine onu biz koruyacağız” ayeti kerimesi gündeme getirilerek bu tür rivayetler, örtülmeye çalışılmıştır. Bir rivayete göre İbni Abbas bir hadisi aktarır ve: “Bu Kur’ân’dan mıdır, değil midir, bilmiyorum.» şeklinde şüphesini ortaya koyar.Çünkü tüm Kuran her sahabinin ezberinde değildi. Hadisler bize kuranın bir kısmının unutulduğu ve elimizde olmadığını gösteriyor.Bize ulaşan Kur’an’ın sahabenin hatırladıklarından oluşan vahiylerdir. Bu düşünceyi çoğu klasik ulema benimsemektedir.

    Buna karşın “onu biz indirdik ve yine onu biz koruyacağız” ayeti kerimesini delil göstererek Kur’an’da hiçbir değişikliğin olmasının mümkün olmadığını, onun Allah’ın koruması altında olduğunu, bu sebeple bu tür rivayetlerin Kur’an’ın eksik olduğunun göstergesi olabileceğinden dolayı hepsinin reddedilerek elimizdeki Kur’an’ın Allah’ın indirdiği gibi bize ulaştırıldığını, bu ulaştırmada esas amilin ilahi koruma olduğunu ve bu korumanın günümüzde de aynen devam ettiğini savunmak, pek tutarlı gözükmemektedir. Esasen bu ayetin anlamı, Kur’an’ı kıyamete kadar koruma anlamında değil, nüzul döneminde müşriklerin; Şeytanın Kur’an’a müdahale ettiği ve Kur’an’a bazı unsurları karıştırdığı iddialarına karşı Şeytandan koruma anlamında olduğunu müfessirler belirtirler, biz de bu kanaatindeyiz. Bize ulaşan korumalı ayetler de insan koruması ile olmuştur. Aksi bir durum neden tevrat ve incilin de korunmadığını ortaya koyacaktır.

    Ayrıca Hz. Ömer’in Kur’an’ı bir araya getirme konusundaki çabası onun büyüklüğün göstergelerinden biridir. Tehlikeyi sezerek derhal girişimde bulunmuş ve çağlar boyu Müslümanların yaşayabilecekleri problemin o dönemden halledilmesini sağlamış ve halife Hz. Ebubekir’i harekete geçirerek Kur’an’ı iki kapak arasına aldırtıp resmi mushafın oluşmasını sağlattırmıştır. Bunun sonucunda diğer sahabein ellerindeki farklı mushaf derlemeleri zaman içinde yok olmuştur. Onun bu girişimi olmasaydı, yukarıda değindiğimiz gibi farklı nüshalar arası problemlerle uğraşan bir İslam Dünyası ile karşı karşıya kalınabilir, herkes kendi elindeki Kur’an’a itibar eder ve sonuçta İslam medeniyeti günümüze bu şekilde ulaşması mümkün olmayabilirdi.

    Kur’an’ın tertibi konusu da tartışılan bir meseledir. Hz. Peygamber’in bir takım sureler arası tertipler yapmış olduğu bilinse de, bunun bütün Kur’an’a yansımadığı açık bir gerçektir. Bu konuda bizim kanaatimiz Kur’an’ın tertibinin de sahabe komisyonu tarafından oluşturulduğu şeklindedir. Bu durum, sure sıralamasında olduğu gibi, ayetlerin sıralamasında da geçerlidir. Sureler sıralanırken, büyükten küçüğe doğru sıralanmıştır. Ayetlerin tertibinde ise zaman zaman tertip hataları, takdim tehirler göze çarpmaktadır.

    Sonuç olarak elimizdeki Kur’an, sahabenin gayretleri ile toplanmış ve korunarak günümüze ulaştırılmıştır. Bu yapılırken, İncil’in oluşumunda havari katkı ve eklemeleri olduğu gibi, sahabenin bir ilavesi ve yorumu söz konusu olmamıştır. Sadece eksik bırakılan bir takım ayetlerin Hz. Osman dönemindeki çoğaltma sırasında ilave edildiği söylenebilir. Ancak sonuçta Hz. Peygamber’e indirilen ayetlerin hepsinin bize ulaşmadığı ortaya çıkmaktadır ki bu düşünceye klasik İslam bilginleri de katılmaktadır.

    Sahabe, Hz. Peygamber’den duyduklarını ve hatırlayabildiklerini yazıya geçirmişler ve böylece bize ulaşmasını sağlamışlardır. O dönemde herkes binlerce beyit şiiri rahatlıkla bilebiliyordu. İşte Kur’an öncelikle bu şekilde korundu. Sonra Hz. Peygamber’den yaklaşık bir iki asır sonra kâğıdın İslam Dünyasına yoğun bir şekilde girmesi Kur’an’ın korunmasını da kolaylaştırdı. Bu durum sadece Kur’an’ın değil o dönemde yazılan birçok klasik eserin de korunmasını sağladı. İlk 1.5 asır da yazılan eserlerin günümüze ulaşması bunun göstergesidir. Nöldeke; “Yahudiliğin 5 asırda sistematik yapısına kavuştuğunu, İncil’in ise derli toplu hale gelmesinin 4 asır sürdüğünü, Oysa Kur’an’ın Mushaf hale gelmesinin Hz. Peygamber’in vefatından iki üç sene sonra olduğunu” belirterek bu önemli başarıya temas eder.

    Sahabe döneminin üstün gayretleri ile toplanan Kur’an, İncil’in düştüğü duruma düşmemiştir. Bu titiz çalışma, İncil’de olduğu gibi farklı Kur’an nüshalarının ortaya çıkmasını da engellenmiştir. Sonuçta Kur’an, sahabenin koruması altında bir sonraki nesle ulaştırılmış ve o günden bu güne de insanların gayretleri ile korunmaktadır. Bu durum, bu kadar devasa ve önemli bir işi yapan sahabenin ne kadar başarılı olduklarının en önemli bir göstergesidir. Kâğıdın ve malzemenin bu kadar az olduğu bir dönemde, sadırlardaki ayetleri satırlara bu kadar az hata ile geçirebilmek çok zor ve fedakârlık isteyen bir iştir. Ancak sahabe toplumu bunu başararak ümmeti yüzyıllar sürecek kargaşalıklardan kurtarmışlardır. Bu sebeple her biri ne kadar şükranla anılsa eksik kalacaktır.

    * * *
    Makalenin genel bakışı, Kuran vahiylerinin tamamının Mushaf’a geçirilmediği yönündedir. Sebebini de, sahabelerin kuranın tamamını ezberlememelerine bağlıyor. Onun için İbn-i Abbas’ın bir rivayetini örnek gösteriyor: “Ayet mi yoksa hadis mi hatırlamadım” diye.

    Eğer ayetler iner inmez sahabelere ezberletiliyorsa ve dar imkânlı da olsa bazı kemik, ağaç ve deri parçalarına yazılıyorsa ortada bir unutmanın olmaması gerekir. Çünkü zaten insanlar o dönemde Arap şiirinde olduğu gibi ezberlemede başarılılar. Neden en çok önemsedikleri Kuranı ezberlememiş olsunlar. Dahası, Hz. Ömer’in kuranı bir araya getirme düşüncesi de buna göre geç kalmış bir önlem oluyor. Gerçi yazar, unutturulan vahiylerin az olduğunu da söylüyor ve sahabenin zor olanı başardığını söylüyor fakat bu sorunlar çözümlenmiş olmuyor.

    Müellifin ilk başta Hz.Aişenin yaşını 9 gösteren rivayetlerde olduğu gibi Kuranın eksik olduğunu belirten rivayetlere de güveniyor olmasını bir bakıma bir eksiklik görsek bile getirmiş olduğu delillerin de mantıklı olduğunu vurgulamak gerekiyor. Sözgelimi, Kuranın korunmasından bahseden ayetlerin, gelecekte koruma ile ilgili olmadığı, levh-i mahfuzdaki halini veya peygambere inerken durumunu ele alıyor olmasını ben de mümkün görüyorum. Zaten ayetin içinde “onu koruyacağız” değil de “onu korumaktayız” denmektedir.

    Diğer yandan, bizzat Kuranda peygambere unutturulan ayetlerin olduğunu söyleyen tespitlere rastlamaktayız. “Bir ayeti unutturur veya neshedersek….” gibi.Fakat başka bir ayette “sana okuyacağız ve sen unutmayacaksın” ayeti bu anlayışı yıkıyor.Onun için bazı tefsirciler unutturma değil de erteleme anlamında geldiğini söylemişlerdir.

    Konu tanrısal müdahale ile de ilgilidir. Buna göre Allah ancak erdemli insanların vicdanlarından mesaj ve vahyini bildirebilir ama sosyal olaylara etki edemez. Oysa eğer öyle olsaydı vahyin içinde insan hukuku ile ilgili hiçbir ayet inmemeliydi. Sadece bilgelik kokan öğretiler olmalıydı. Mesela amme cüzündeki ayetlerde biz bunu görüyoruz. Oysa Allahın insanları bizzat evlendirdiğini bile görüyoruz. Peygamberini evlendirerek sosyal hayata müdahaleden bir Allahın kitabını koruma konusunda müdahale etmiyor olması mümkün değildir.

    İşin en ilginç yanı genel olarak Kuranın eksik olduğu ama ekleme olmadığı yönünde bir izlenim veren yazı olmasına rağmen bir cümlesinde eklemenin de olduğunun söylenmesi.”Bu yapılırken, İncil’in oluşumunda havari katkı ve eklemeleri olduğu gibi, sahabenin bir ilavesi ve yorumu söz konusu olmamıştır. Sadece eksik bırakılan bir takım ayetlerin Hz. Osman dönemindeki çoğaltma sırasında ilave edildiği söylenebilir. Ancak sonuçta Hz. Peygamber’e indirilen ayetlerin hepsinin bize ulaşmadığı ortaya çıkmaktadır ki bu düşünceye klasik İslam bilginleri de katılmaktadır.” cümlesi gibi. Sadece diyor ama Hz. Osman döneminde bir ilaveye açık kapı bıraktığınızda ilavenin sayısının çok olabilmesi ihtimalini de getirmiş oluyorsunuz.

    Bizim görüşümüz: Kuranın diğer kitapların aksine özel olarak gerek vahiy esnasında gerekse de Mushaf haline getirilme esnasında insanlar tarafından korunmaya çalıştığını düşünüyoruz. Korumaktan bahseden ayet, Allahın korumasının peygambere vahiy inişi anını kastediyorsa da ilahi bir koruma yoksa da buradan insanların onu koruyamadığı anlamını çıkartmak mümkün değildir. Eksiklik, Kuranın içindeki çelişki görülen yerlere bir cevap olabilir. Buna göre unutulan ayetler var olan ayetin belki hükmünü kaldırmıştır. Ama biz bilmiyoruz. Fakat ekleme, işin içinden bir daha çıkmayacak derecede bir sorun verecektir ve kuranın değiştirilmiş olabileceğini göstermiş olacaktır.

    —–ALINTI—–

    • MaMaLi dedi ki:

      Demekki,Allah,halifelere ve sahabe’ye güvenmemiş))cebraili gönderip,yanlışlıkları düzeltmemiş)kuran allah lafsı ise neden allah,müdahele etmemiş?)ben,iş veren olarak,müdürüme,genelge veriyorum bu uygulanacak diye)o,bunu,kafasına göre,değiştirerek,maddeler koyacak))hadi canım sende))oyarım o müdürü))

  97. Geri bildirim: kaligrafi ne demekCara Cohofest | Cara Cohofest

  98. nevresincBurak dedi ki:

    Gelmişsiniz buraya nat geo world’ün belgeselini koymuşsunuz Yahu ahmakmısınız sizler? Yahudu insanlar Müslüman dinini nasıl açıklasın? Biraz akıl mantık islam düşünme dinidir. Hiçbirşey olmasa bile düşünerek doğru yolu zaten bulursunuz. bunlar boş muhabbet beyin yıkama oyunları.

  99. huseyin temur dedi ki:

    Selamun aleykum
    sizler
    youtube.com’dan
    On dakika olan
    altin oran ve kabeyi bi izleyiniz
    daha sonra sohbete devam ederiz, insallah.

  100. aliamca dedi ki:

    Burada bir elevation bir de bilal efendi vardı;

    Bu insanlar topkapı’daki kuran nüshasının c-14 karbon testiyle osman döneminde yazıldığını iddia ediyorlardı.

    yine aynı şahıslar Taşkent’teki nüshanın osman döneminde yazıldığını iddia ediyorlardı.

    Ne oldu onlara bilen gören var mı?

  101. Ahmet dedi ki:

    Bu sitede kuranın yakıldığını eksik olduğunu söyleyen zat ! Ölüm var ölüm ! Sen de toprağın altına elbet bir gün gireceksin,o zebanilerden o büyük tokmağı yiyip hn ufak olduğun zaman her seferinde, Allah’ın o ayetlerindeki sözleri hatırlatır sana zebaniler ey zavallı ! Sen kuranı inceleyeceğine git de incili tevratı oku ! Zavallısın ne diyim ! Kurandaki ayetlerde ne bir eksik ne de fazla vardır bunun koruması da dünyanın sonuna yani kıyamete kadar Allaha aittir, zaten inanmadığın için senin için çok da bişey farketmez.Allah dünyada da ahirette de cezanı verince anlarsın kuran eksikmiymiş yakılmışmıymış.

  102. atlantik dedi ki:

    ”Ey geleceğin iskeletleri merhaba” Zaten ölümden bu kadar korktuğunuz için bunları zırvalayıp duruyorsunuz. Siz ki hilenin önde gidenleri hem cennet dersiniz sonra kat kat beton yığınları yığar ne paraya ne kadına doyarsınız .Mevlana gibi yaşayın lafım yok, düşmanınız bile saygı duysun. Bakın aklını kullanan ülkelere….. Diyorsunuz ya Kuran gibi bir kitap yazın da görelim ben de diyorum ki siz de o Kurandan madem bilgilenin biz de icraatınızı görelim. Neden fakirlik var bu ülkelerde hastalık vs… ben bir tane örnek vereceğim sel belli aralıklarla tekrarlayan bir doğal afet. Eğer sen bana bir şey olmaz dersen sel her şeyini alır gider. Ama bu insanlar akıllarını pek kullanmadıkları için Allah beni korur der bekler. Hiçbir sey araştırmadan biz bildik derseniz olduğunuz yerde sayarsınız. diğer kutsal sayılan kitapların değiştirildiğine inanan ama kuranın değişmediğini söyleyen insanlara sesleniyorum Allah kitapları arasında ayırt mı ediyor? Tamam son din kuran olsun anladık ama öbürleri de kutsal ya değişmesin. Hatta o kadar kutsal ya kağıt bile şimdi demode oldu çiplere konsaydı hatta ve hatta gözün merceğine yerleştirilseydi vs.neyse şuna da değinmeden duramayacağım kuranda keşke akrabağ evliliğini de yasaklasalardı da bu kadar engelli ya da hasta çocuk doğmasaydı..

  103. Rabia dedi ki:

    Ne sizin nede tüm tanrı tanımazların iftirası hiç bir Müslümanın imanına zarar veremez..Bu ne saygısızlıktır peygamberime şiir yazdı diyorsunuz..Emin olun sizden çok okuyorum. Dinsizlik aydınlık değil koyun kafanıza bunu..Şu anda elimizde olan kuran en doğru okunuş şekliyle gerçeğidir..Hazreti Osman kuranı kerimi en güzel şekilde derlemiştir..Kendisi hafızların sultanıdır. Onlar Allahtan korkan yanlış yapmayan alim kişilerdir.. Takmışsınız recm suresine o recim suresini belki Rabbim sayfalara aldırmamıştır.. Eğer o sure gözden kaçmasaydı kimbilir kimler recm edilirdi.. Yeterli ettikleriniz din yok Allah yok gibi saçma öğretinize bir kılıf bulunda ne olursa olsun değilmi. Yorulmayayım yazık. Tuşlara ve beynime yazık size laf anlatıyorum gün gelince varmı yokmu öğrenirsiniz.. Peygamberine S.A.V. şiir yazmadığınıda öğrenirsiniz. Gidince oraya söylerler kaygı yok panik yok..:) Soru ve sorgularınızı ölünce Allaha sorun.. Burası imtihan salonu biz yaratığız yaratıcı değiliz…Şunu niye böyle yaptın bunu niye böyle yaptın diye ruh sağlığı yerinde biri soramaz kimsinki sen Allah yargılıyorsun?Sudan çıkma balık olun.Veya maymuna dayayın kökünüzü yahu ne ederseniz edin Allaha olan inançsızlığınıza bir kılıf aramayın bize ne canım..Susun oturun size ateistsiniz diye işkence eden varmı?

  104. osman dedi ki:

    Korunanın kurandaki ayetler zannedenlerin öte alemde husrana uğrayacakları kesin, zaten inen ilk vahi oku olduğuna göre neyi oku sorusu çıkar , etrafındaki dünyadaki evrendeki ayetlerimi oku sabit kurallarımı ilmimi oku dendiği ortada iken , tevrat’a incil’e kuran’a sahip olanların işlerine gelmez , değiştirildiği kesinde belki yok bile uyduruk bir düzenleme kitabeleri diyebiliriz kitabı kimin yazdığına dikkat etmek lazım osmanında yazdığı kuran şu anda yok zaten en eski bilimsel kuran emeviler zamanına ait buda kuranı emevi komutanının el kitabı yapar aynen incilde roma imparatorunun el kitabı olduğu gibi , tevratı araştırmadım,
    Muhammed peygamberse insanlığada size kuranı bırakıyorum diyorsa ve o kitapta ortaa yoksa , hafızların ezberinde valla harika o kadar sayfayı birkaç hafıza güvenipte size hafızları bıraktım derdi kitap bıraktım demezdi , kitap bırakmak olsaydı niyetinde zaten eşi ayşe tarafından zehirlendiğini ve yavaş yavaş ölüme yaklaştığını sezen allahtan korkar kitabı yazdırır denetler işte size bıraktığım kitabım derdi , osmana ebubekire güvendiğinimi zannedersiniz onların kendi saltanatına göz diktiklerini zaten muhammede kızlarını yamalarından anlardı , ya muhammed bir oyuncu dendiği gibi peygamber değil , yada allahla irtibatı kesildi son 10 senesinde , kuranda yazılanlara bakarsak , evrensel insan haklarından bile bahsedilemez hale gelen kitabın allahtan olduğuna inanmamızı beklemeleri ya bizleri saf veya cahil yapar, yada tüm muhammede iltaf edilenlerin çoğu hepsi art niyetle onu ortadan kaldırmak amaçla yapılanlar olmalı.
    Benim ufak bir beyin analizi ilk başlarda kendini allahın elçisi zannederek işe başlayan ve sonra dünya hakikatleri ile yüzleştikce gaddarlaşan faşolaşan bir elçi çizgisi çizdiğini ben bir cahil olarak görebiliyorsam , bu kadar akıllının anlamaması yine art niyetlerinden olduğuna inanırım.

  105. yeryuzuinsani dedi ki:

    Amacımız gerçeği aramaksa ki benim şahsen öyle, burada bazı konuları sorgulayan kişilere hakaret etmek kimsenin haddi olmamalı diye düşünüyorum. Şimdi Kuran-ı Kerim’in orjinalinin yakılarak yada başka şekillerde ortadan kaldırılması gerçekten şüphe çekici çok önemli bir detaydır. Ama ne hazindir ki bazı arkadaşlar bu durumun vahametini garip gerekçelerle gözardı edip kendilerince haklı bir yere oturtmaya çalışıyorlar. Şimdi ben bu arkadaşlara bir soru sormak istiyorum. Diyelimki babanız vefat etmiş ( bu arada hayatta olanlara uzun ömür merhum olanlara Allah’tan rahmet diliyorum) olsun. Merhum vefatından bir süre önce size özel notlar yazmış. Bunları o an eline ne geçtiyse ona yazmış olsun ( mesela bazen sigara paketine, bazen ambalaj kağıdına, bazen peçeteye vb ) kardeşiniz bu notlara sizden önce ulaşıyor ve bunları toplayıp bir araya getirip bir deftere kaydediyor ve diğer kardeşinize bunu gösterip orjinallerini yakıyor. Sizede bunu kendi yazdığı haliyle veriyor. Soru1- Siz orjinallerini neden yaktığını merak etmezmisiniz? Soru2- Asıl önemli olan orjinalleri ve kardeşinizin yazdıkları arasında fark olma ihtimalini hiç düşünmezsiniz? ( orjinallerini diğer kardeşinizin görmüş olması durumu ne kadar kurtarır acaba ? )
    Ben aklı başında olan herkesin bu duruma şüphe ile bakacağını düşünüyorum ama söz konusu din ie ilgili bir konu olunca aklımızı mantığımızı bir kenara bırakmayı sorgulamamayı bize ne dayatılıyorsa olduğu gibi kabul etmeyi seçiyoruz. Peki ama neden?

  106. bir kul dedi ki:

    Serdar Kaangil

    Demek ki “değiştirilemez” diye yazmasının bir önemi yokmuş. Onu da insanlar yazabilirmiş.
    Bugün piyasadaki ve internetteki Kur’an acaba başlangıçta yazılan orijinal Kur’an’la aynı mıdır? İslamcılara göre Kur’an’ın tek harfi bile değişmemiştir. Bunu iddia edebilmek için ilk orijinalin bilinmesi gerekir ki bir karşılaştırma yapılabilsin.
    Ama ilk yazılan orijinali ortada olmadığı gibi, 2. ve 3. derleme ile yazılanlar da yoktur. Orijinali olmadığına göre bir karşılaştırma yapılamaz. Öyleyse “Bir harfi bile değiştirilmemiştir” diyenlerin bir dayanağı yok. YAZARDAN ALINTI

    Kur’an’ı kaç hafız ezbere biliyordu?

    Amr Îbnu’l-Ass anlatıyor: Peygamberin “Kur’an’ı dört kişiden alın; Abdullah İbn Mes’ud’dan, Salim’den, Muaz’dan ve Übeyy İbn Kab’den” dediğini işittim. (Buhari, Fadailu’l-Kur’an 8.)

    KURANA İNANMAYAN BİRİ NASIL OLURDA RİVAYETLERİ DELİL GÖSTERİR ŞU GARABETE TUTARSIZLIGA BAK
    1400 SENE ÖNCESİNE AİT BELGE VE BİLGİLERİ BULAN HENGİ HEYET
    BU HEYETİN İÇİNDE HANGİ MESLEKTEN BİLİRKİŞİ VARDI

    Ama ilk yazılan orijinali ortada olmadığı gibi, 2. ve 3. derleme ile yazılanlar da yoktur.YAZRDAN ALINTI

    SONRADA HİÇ BİR DELİL SUNMADAN CÜRÜTTÜGÜNÜ SÖYLEYEBİLİYOR ŞU TEZATA BAK
    HANGİ HEYETLE BU DURUMU KAYIT ALTINA ALDI
    BUNLAR KAÇ KİŞİ İDİLER EYLİYETLERİ VARMI VARSA MESLEKLERİNİ TANITAN DİPLOMALARI VARMI
    BU HEYET BU BİLGİLERİ HANGİ COGRAFYADA BULDU
    BULDUGU BU DELİLLERİ ONAYLATTIMI
    ONAYLATI İSE BELGELRİNİ GÖSTEREBİLİRMİ
    BU HEYETİN ARAŞTIRMASI NE KADAR SÜRDÜ

    ŞİMDİKİ TEKNOLAJİ İLE O VİDEOLARIN AYNISINI BİLGİSAYAR KARŞISINDA OLAN HER COCUK
    O VİDE O NUN AYNISINI HİÇ EVİNDEN CIKMADAN YAPAR VE YUTTURUR

    SONUC OLARAK SÖZDE VAR DEDİGİ BİLGİLERİN HEPSİ YOK HÜKMÜNDEDİR
    HİÇ BİR DEGER TAŞIMAMAKTADIRLAR

    AKSİNİ İDDA EDEN VARSA BUYURSUN
    YANLIZ ODEDİ BUDEDİ ONDAN DUYDUM ONADA ŞU SÖYLEMİŞ GİBİ SÖYLENEN HİÇBİRŞEY NE KONU YAPILABİLİR NEDE DELİL DİYE ANLATILIR VE DELİLDİYE GÖSTERİLEBİLİR
    HİÇ BİR DEGER TAŞIMAZLAR
    HANGİ ÇAGDA YAŞADIGIMIZIN FARKINDA OLARAK ANLATIN ANLATA BİLİRSENİZ
    BUNU HİÇKİMSE YAPAMAZ VE YAPTIGINI SÖYLEYEN KİŞİ TÜM YAZDIKLARIMI TEKTEK İSPATLARSA O ZAMAN DİKKATE DEGER DER VE İNCELERİM VE ÇİDDİYE ALIRIM
    DEGERLENDİRİRİM

    KALIN SAGLICAKLA

  107. Seeker4u2 dedi ki:

    nerden gelip takıldım buraya gecenin bu vaktinde bilmem ama sağlam 2 saatim geçti.yazı yazılalı 2-3 sene geçmiş tartışma hâla sürüyor. Hiç Üşenmedim Okudum Yalan Yok. Cümle Cümle Kelime Kelime Harf Harf imlalara bile dikkat ettim o derece. şimdi bunu yazan arkadaş diğer bi yazısında zaten islamiyet yok demiş eyw. kardeşim yok dedinde şimdi yok dediğin birşeyin kitabının değiştirildiğini nerden çıkardın 😉 hadi çıktı bi yerden sıkıntı yok sorun aslında savunan kısımda hiç dikkat etmiyorsunuz savunan arkadaşlarım bakın cümleler arasına serpiştirilmiş satanizm var yorumlarda farklı kişiler adı altında imgeler vurgulanıyor gelmeyin böyle basit oyunlara. sözde onları yazan arkadaş ateist sıkıntı yok yaratıcaya inanmak zorunda değilsin. ancak şu varki suratına bir maske takıp bunu ateistlik adı altında yapma. bi ara 2 ay oncesinden yorum atan başka bir arkadaşa müslümanları enstet aile ilişkileri ve ufak çocuklarla evlendirme durumlarına sokuyor. hacı bu ülkede boynunda haçla gömülen imamlar var uyan silkin şöyle bir etrafına bak sözde araştırıyoruz diyen zihniyet her müslümanım diyene inanıyorsan nerde senin araştırıp sorgulayan zihnieytin. HZ.MUHAMMED S.A.V. diyor ki “Kişinin namazı ibadeti sakın sizi aldatmasın. Siz onun dirhem ve dinarla olan münasebetine bakın.” sözde müslümanlar çalıp çırpıyor diyenlere gelsin bu sözde. namaz kılmak oruç tutmak bunlar simgeleştirmedir. geçin bu ayakları yıl olmuş 2015 böyle basit şeylerle ancak ergen muhabbeti olur. Ve lâ tesubbûllezîne yed’ûne min dûnillâhi fe yesubbûllâhe adven bi gayri ilm, kezâlike zeyyennâ li kulli ummetin amelehum summe ilâ rabbihim merciuhum fe yunebbiuhum bimâ kânû ya’melûn.”6/EN’ÂM-108. Allah’tan başkasına tapanlara sövmeyin; sonra onlar da bilgisizce, düşmanca Allah’a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini câzip gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. Artık O ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir.” buda yıllardır luzumsuz yere kendilerini yoran arkadaşlarım için. benden sonra yorumumu okuyup yorum atacak müslüman kardeşim bu gereksiz muhabbette girmemeni temenni ederek yazdım bunları.

    Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu Ve Magfiratuhu Ebeden Ve Daimen

  108. Serap dedi ki:

    Bir yaratıcımızın ne olduğunu anlayacak alt yapıya sahip değiliz.. beynimiz alabildiğini, görebildiğini, yazabildiğini algılar. Teknolojinin tavan yaptığı bu zamanda.. mitolojik hikayeleri andıran hikayeleri dinlemekte zarar yok, iyi, ahlaklı insan olmaktada zarar yok.. tüm müslümanlar gerçek müslüman olsaydı sanırım Türkiyede yoksulluk son bulurdu.. O yüzden hiçbiriniz gerçek müslüman değilsiniz – bu kadar eminim. Bir yaratıcımız var olsun. Bu kadar şeyi her ince ayrıntısına kadar düşünecek, ama kutsal kitabının vahiylerini indirmesi 23 yılını alacak. Bunu yazacak kağıdın icadını gerçekleştirmeyecek (o dönem) falan filan.. devrim kanlı olur. devrimi sorgulama.. dinde mantık arama.. vs.yaratıcınızı sorgulamayın, inanç güzel bişeydir. İnsanı iyi hissettirir. Kalpten inancınızı yaşayın.. öyleymiş.. miş.. böyle denmiş miş. evet sorgulamakta fayda var. kaç zaman öncesinden bahsediyorsunuz. Bugün ben birine bişi dediğimde 5 kişiye söyledikten sonra anlamı değişen bir yüzyıldayken kimbilir o zamanlar nasıldı!!!

    • bir kul dedi ki:

      Serap
      Bir yaratıcımızın ne olduğunu anlayacak alt yapıya sahip değiliz.. beynimiz alabildiğini, görebildiğini, yazabildiğini algılar.SİZDEN ALINTI

      O, göklerin ve yerin yoktan yaratıcısıdır. Size kendi türünüzden eşler, hayvanlara da kendi türlerinden eşler yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O’nun benzeri hiçbir varlık yoktur. O HERŞEYİ İŞTENDİR HER ŞEYİ GÖRENDİR (42-Şura 11)

      Gözler O’nu göremez; halbuki O, gözleri görür. O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır.ENAM 6/103

      düşünün ki yayılan ışığın tamamını bile göremiyoruz, sadece 390-750

      1. Yaratılış kapasitemizin Allah’ı görebilecek bir güçte olmaması,
      2. Allahu Teâlâ’nın benzer ve zıddının olmaması,
      3. İmtihan dünyasının böyle gerektirmesi.

      Mikroplar Halbuki biz, ne bunların gürültüsünü duyarız, ne de mevcudiyetlerinden haberdarızdır. Onlar da tamamıyla bizi göremez ve hele katiyyen ihâta edemezler.
      ————————————————————————————————————–
      tüm müslümanlar gerçek müslüman olsaydı sanırım Türkiyede yoksulluk son bulurdu.. O yüzden hiçbiriniz gerçek müslüman değilsiniz – bu kadar eminim. SİZDEN ALINTI

      Etrafımızda islam adına sergilenen tüm ilkelliklerden, çirkinliklerden ve çelişkilerden görülenler, kitlelere acilen gerçek dinin anlatılmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu manzaradan
      rahatsız olan Muhammed ıkbal 1920’lerde şöyle diyordu:
      “Eğer biz islam’ın bir üstün değerler sistemi olduğunu Müslüman olmayanlara anlatmak istiyorsak, onlara her şeyden önce bizim islam’ı temsil etmediğimizi söylemek borcundayız.”
      ikbal’den daha önceki yıllarda yaşayan Muhammed Abduh aynı gerçeği kendi kelimeleriyle şöyle anlatıyordu:
      “islam denince akla problemler, çıkmazlar ve çelişmeler geliyorsa, bunun sebebi islam değil Müslümanlardır.
      ————————————————————————————————————-
      Bir yaratıcımız var olsun. Bu kadar şeyi her ince ayrıntısına kadar düşünecek, ama kutsal kitabının vahiylerini indirmesi 23 yılını alacak. Bunu yazacak kağıdın icadını gerçekleştirmeyecek SİZDEN ALINTI

      http://www.kurandakidin.com/2012/03/kuran-neden-toptan-olarak-bir-seferde-indirilmemistir/

      Mutlaka bunun pek çok hikmeti bulunmaktadır. Ancak ayetlerden anlayabildiğimiz kadarıyla en önemli sebebi Allah’ın emirlerinin yasaklarının ve hükümlerinin kalplere yerleşmesi ve dinin sağlam bir temele oturtulmasıdır. Bu konudaki ayetlerin bir kısmı aşağıdaki gibidir:

      Furkan Suresi 32 :
      İnkâr edenler dediler ki: “Kur’an ona toptan, bir kerede indirilsedi ya!” Biz böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı kılalım. Biz onu parça parça/ayet ayet okuduk.

      Ta-Ha Suresi 114 :
      O Melik/o hak hükümdar olan Allah, yüceler yücesidir. Sana vahyi tamamlanmadan önce, Kur’an hakkında aceleci olma. Şöyle de:”Rabbim, ilmimi artır!”

      Kıyamet Suresi 16-19 :
      16. Onu aceleye getiresin diye dilini onunla hareketlendirme!
      17. Onu toplamak ve okumak bize düşer.
      18. O halde, biz onu okuduğumuzda, sen onun okunuşunu izle.
      19. Sonra onu açıklamak da bizim işimiz olacaktır.
      ————————————————————————————————————-
      Bugün ben birine bişi dediğimde 5 kişiye söyledikten sonra anlamı değişen bir yüzyıldayken kimbilir o zamanlar nasıldı!!! SİZDEN ALINTI

      HADİSİN TENKİDİ: Kuran’ın, Peygamber zamanında kitap halinde mevcut olmadığı, sonradan rast gele bir araştırmayla, hurma dallarından, deri parçalarından, taş levhalardan, kürek kemiklerinden, hafızların ezberlerinden toplanmış bir kitap olduğu hususunda müteaddit rivayetler uydurmuşlardır. Öyle ki, Kur’an bu dedikleri şeylere yazılı bir Kitab olmuş olsaydı, bir ambarı doldurması gerekirdi, bu iddiaları Kur’an’a bir iftira ve saygısızlığın ifadesidir. Allah, Kur’an’da Kitab indirmiş olduğunu ayetlerle bildirmiştir. Kur’an Kitab halinde Peygamber zamanında mevcut değil idiyse insanlar Kitab mevcut olmadığı halde, ayetlerde niçin Kur’an’dan Kitab olarak bahsediliyor diye sorarlardı. Peygamber zamanında Kur’an Kitab olarak mevcut idi, ve iddia ettikleri gibi, taş parçalarına , hurma dallarına v.s. yazılmıyordu. İnce ceylan derileri üzerine yazılan bir Kitab halindeydi. Bu hususta Kur’an’dan mealen:

      – Andolsun Tûr’a (52/1)
      – Satır satır yazılmış Kitab’a (52/2)
      – Yayılmış ince deri üzerine (52/3)

      İfadeleri Kuran’ın nasıl yazılmış bir Kitab olduğunu belirtir. Ayetler peygambere inmişti, eğer Kur’an ince deri üzerine yazılıp tespit edilmemiş olsaydı bu ayetleri duyanlar, siz hangi ince deri üzerine yazılmış kitaptan bahsediyorsunuz diye sormaz mıydılar! Kuran’ın peygamber zamanında özenle yazılmış olduğuna dair diğer bir örnek, Kur’an’dan mealen:

      – Hayır, o ayetler bir mesajdırlar. (80/11)
      – İsteyen onları idrak eder. (80/12)
      – Onlar, değerli sayfalardadır. (80/13)
      – Yüksek ve temiz sayfalarda. (80/14)

      Bu örneklerden anlaşıldığı üzere, Kuran’ın sonradan rast gele, taş parçalarından,ağaç kabuklarından, kürek kemiklerinden toplanmış bir kitab olduğu yolundaki rivayetler Kur’an’a uymamaktadır, ve aslı yoktur.
      Rivayetler uydurulurken, daha öncede belirttiğim gibi bazen kasıtlı, bazen de tutarsızlık şeklinde bir çok çelişkilere düşülmüştür. Fert ve kişilere kabul ettirmek ve sıkıştıklarında kendilerini kurtarmak için bazen doğrulara da yer vermişlerdir. Öyle ki bir konu hakkında bir rivayet uydurduklarında, muhakkak ona muhalif bir veya birden fazla rivayet uydurmaya özen göstermişlerdir. Sık sık bu tür çelişkili ifadeleri yan yana yazarak okuyucunun bu hususa dikkatini çekmeye çalışacağım. Zira hadis uydurma sistemlerinin kökü budur. Örneğin, Kur’an’ın sonradan rast gele toplanmış bir kitap olduğunu söylerken başka bir yerde, peygamberin onu Mushaf halinde bıraktığını rivayet etmek onlar için gayet normal bir durumdur.
      http://www.kuran-tekrehber.com/
      ————————————————————
      NOT BAKARA SÜRESİNİN İLK 20 AYETLERİNİ OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM

  109. Gizli Bilgi dedi ki:

    Gizli Bilgi : Bu açığa çıksa birilerinin kafası gider, savaşlar çıkar, çünkü rantlar yönetimler sistemler bozulur, Kendi gözümle gördüm orjinalini şu andaki ile alakası yok, hatta Tanrının kitabı olarak yazılmamış bir gılgamış destanı gibi içinde hikaye ve efsaneler var sonrasında tanırın sözleri diyenler 300 yıl sonra ortaya çıkmış. Hz.Muhammed peygamberim bunlar tanrının sözleri gibi bir iddası olmamış o kendi fikirlerini yazdığını gerçeğinde belirtmiş. Sabredin belli bir süre sonra herşey yayınlanacak, orjinaline en uygun nüshalar yakıldı kopyalarını saklayanlar öldürüldü ezberleyenler öldürüldü, 🙂 ama bir tanesi varki bir kral tarafından saklandı :)araştırın bulun uzakta değil.

    • osman dedi ki:

      Bende aynen düşünüyorum amma araştırmalarım sonuç vermiyor maalesef, hatta ben daha ileriye gidip kuranı emevi komutanının el kitabı derim , bu emevi olur abbasi olur bence fark yok savaş ve ganimet paylaşımı.
      Muhammedinde kitap bıraktığına inanmam sadece öğütler ve aklın bilimin önünü açmaktan başka .
      islam tarihine bakarsak muhammed hakkında bile yazılan yazıların en az 150 yıl sonra olması sorgulanması gerekirken sanki yanında yaşıyorlarmış gibi anlatımların olması bir bir hayli anormal ve sahte olduğu kesin birilerinin isteği üzeri oluşturulduklarını anlamamak gafletten diyeceğimde bence değil kuranın bu hali saltanatlar için o kadar kullanışlıki kimsenin değişmesini isteyeceğinide zannetmiyorum, yanlış ve sahtekarlık olduğunu bile bile doğruyu bilenlerin bile konuşmak istememesi beni bir hayli üzüyor.

      • bir kul dedi ki:

        osman

        Her şeyden önce, neye inanırsa inansın, ne kadar yanlış kimse olursa olsun, herkesin doğru kabul edeceği bir gerçek vardır. Bu gerçek, “insanın sahip olduğu en önemli melekesinin, akıl kullanabilmesi” olmaktadır.

        Akılı iyi kullananabilenler, diğerlerine göre her şeyden önce doğru-yanlış, gerçek-yalan ayrımını çok daha iyi yapabilirler, bulabilirler. İşte bu nedenle, doğru ve gerçek olan kişi ve sözler akıldan ve akıllı kişilerden korkmazlar, çekinmezler. Ancak, yalan, hile ve tuzakların çok olduğu bir kişi yada kaynak ise bunlar kendinde ne kadar çoksa akıldan ve aklını kullanabilenden o derece büyüklükte korkarlar.

        Çünkü, şimdi olmasa bile sonra, birisi olmasa bile başka birisi akıl ederek yalanı ortaya çıkaracaktır. Bu yüzden, ancak yalan söylemeyen, yanlış olmayanlar akıldan korkmaz, aksine akıllıyı muhatap alır.

        Rabbimiz, yarattığı insanları kulluk etmeleri için yaratmış olup, insanların kulluk etmelerini bekler. Kulluğu nasıl edeceklerini de insanlara indirdiği kitaplarda açıklar, resullerle bunu insanlara ulaştırır.

        İşte, rabbimizin sözlerinden oluşan son kitap kuranda bu şekilde hep akıl etmeyi, düşünmeyi ister. Akıl etmeyenleri, yeterince düşünmeyenleri ikaz eder, öğüt almalarını öğütler. Öyleki, akıl özürlüler dinden muaf tutularak, sadece akıllılar dinle, kuranla muhatap tutulur.

        Bu da, kuranın ne kadar doğru olduğunun en birinci kanıtıdır. Kuranda yalan, yanlış, hile, hata olsaydı akıllı insanı muhatap almazdı. Çünkü, akıllı insanlar bu olumsuzlukları er yada geç mutlaka farkederler ve onu önemsiz hale getirirlerdi.

        Kuran Allah sözü olduğu için, akıllı insanları kendine davet eder. Bu yüzden, kuran bütün insanlara meydan okuyarak, kendisinin benzerini getiremeyeceklerini, kendisinde çelişki bulamayacaklarını iddia eder. Nitekim, kuranın yanlışlanamayacağı, onda çelişki bulunumayacağı ortadadır. Aksi halde; islamı yok etmek için düzenlenen kanlı savaşlara gerek kalmaksızın şimdiye kadar çoktan bu becerilirdi.

        KURAN BUGÜNE KADAR KORUNARAK GELDİĞİNDEN VE ŞİMDİYE DEK HİÇ BİR ŞEKİLDE HATA, YANLIŞ, ÇELİŞKİ BULUNAMADIĞINDAN DİNİN KURANDAN YAŞANMASI İÇİN TEK BAŞINA YETERLİ OLDUĞUNU KANITLAMIŞTIR.

        Önce doğruyu bilmek gerekir. Doğru bilinirse yanlış da bilinir, ama önce yanlış bilinirse, doğruya ulaşılamaz. Fârabî

        “Elif, Lâm, Ra. Bu Kur’an, her işi yerinde ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından muhkem, uyumlu cümlelerle örülen, sonra ayrıntılı biçimde açıklanan ayetlerden oluşmuş bir kitaptır.” (hud 1)
        Kuran her seviyedeki mümin ve Müslümana hitap eder. Kuran kolaydır herkes anlar. Facebookta bile herkes ayeti anlıyor ve konuşuyor. Dağda oturup yaşayan yalnız kişi bile Kuranı anlayabilir.
        “onlar sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar” ayeti ve benzeri ayetler doğrultusunda SELİM bir KALP ile AKLINI kullanarak Allah’ın kitabındaki ve kâinattaki ayetlerini öğrenmek için çaba harcayan ve araştıran herkes Kuran’ın öğretmeni olan Allah tarafından 20.114 ayetine göre bilgilendirilir.
        Kamer 54/ 17
        İsra 17/ 45-46
        Akıl, bir compitür gibidir. Bu alete ne yükler ve ne verirsen ancak onu alırsın. Buna göre Âdemden bugüne eğer vahiy olmasaydı, insan aklı, kalbi ve beyni hiçbir şey yapamaz ve hayvanlar kadar bile olmazdı. 20: 114 ayeti, öyle boşuna kürek çeken ve sünnetüllaha uymayıp ters düşen kimselere bilgi verir, demiyor. Aslında bu ayet, size, anlayabilseniz çok güzel bir cevap veriyor.

        http://akingozukan.com/kategori/kuran-mucizeleri/
        http://akingozukan.com/kategori/allahin-delilleri/
        http://akingozukan.com/kuran-mucizeleri-2/

      • osman dedi ki:

        Kuran allahtan olsaydı kutsanmaz nesılsa allah koruduğuna göre doğrular er ğeç ortaya çıkardı maalesef olgu tam tersi kutsanıp , onun adına canlara kıyılabiliyorsa , allahın hükmünü dünyaya hakim kılman cana kana rağmen isteniyorsa , dinden dönenlerin fitne ve fesatcı ilan edilip kalt edilmesi icap ediyorsa bunun allahtan çok şeytana kulluk olduğu ap açık değilmi.
        Ben bir sünni veya hanif müslümanken sorulrının cevabını bir gün alırsam diye 45 sene bekledim sorularım çoğaldıkca çoğaldı ve sonunda değil cevap bulmak kuranın her sayfasında akıla mantığa aykırı mantıksız olgular beni allahtan değilde kurandan etti , benim güzel bir sözüm var eğer hocalar 3/5 sene içinde kuranın allahtan olmadığını anlamazsa ya çok saftır aldıklarını sorgulamadan inanır yaşar , ya çok akıllıdır münafık olarak kolay ve zahmetsiz yaşamı şeçer ,yada çok kurnazdır allahı kuranı tam rant ve saltanan adına yaşar, hiç bir aklı selim insanın kuranın ap açık olduğunu iddia etmesini bırak kurana inançla yaklaşmanın aklı felç edip insanı şeytandanda beter kıldığına inanırım.
        Birde kuranın aynısını yazsanızya demesi valla tamda gülünç oluyor aklı selim bir kişinin böyle yazması adamı deli diye psikatri hastanesine yatırırlar,

  110. bir kul dedi ki:

    osman
    dinden dönenlerin fitne ve fesatcı ilan edilip kalt edilmesi icap ediyorsa bunun allahtan çok şeytana kulluk olduğu ap açık değilmi. SENDEN ALINTI
    Önce doğruyu bilmek gerekir. Doğru bilinirse yanlış da bilinir, ama önce yanlış bilinirse, doğruya ulaşılamaz. Fârabî

    DİNDEN DÖNÜP TEVBE EDENLERİN DURUMU

    İman ettikten, Elçi’nin hak olduğuna şahit olduktan, kendilerine hakikatin apaçık belgeleri geldikten sonra inkâra sapan bir toplumu Allah nasıl muvaffak eder? Çünkü Allah, zulme gömülen bir topluma asla rehberliğini bahşetmez. (Ali İmran 3/86)

    Onların karşılığı, Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların lanetine uğramak olacaktır (Ali İmran 3/87)

    Onlar bu hâlde kalacaklar; ne azapları hafifletilecek ne de onlara süre tanınacaktır. (Ali İmran 3/88)

    Ama tevbe edenler ve durumlarını düzeltenler hariç; çünkü Allah’ın bağışı da, merhameti de tariflere sığmaz. (Ali İmran 3/89)

    DİNDEN DÖNÜP TEVBE ETMEYİP İLERİ GİDENLERİ DURUMU

    İman etmelerinin ardından inkâra sapıp, sonra da inkârda ileri gidenlere gelince: Onların tevbesi kabul olunmayacaktır; işte asıl sapıklar onlardır. (Ali İmran 3/90)

    İnkârda direnenler ve inkâra saplanmış hâlde ölen kimselere gelince: Yeryüzünün bütün hazinelerini verseler bile, onlardan kurtuluş akçesi kabul edilmeyecektir işte onlar içindir acıklı azap ve onlara yardım eden de çıkmayacaktır. (Ali İmran 3/91)

    BU SENİN YAPTIGIN TAM BİR CAHİLLİKTEN ÖTE BİRŞEY SEN BU KİTABI OKUMAMAIŞSIN İSPATLAYAMAZSAN SEN YALANCININ İFTİRACININ BİRİSİN RİVAYETLERLE YADA HADİSLER KESİNLİKLE KURAN DEGİLDİR KURANDA OLMAYAN BİR KONU KURAN A İFTİRADIR
    ——————————————————————————————————————-
    Ben bir sünni veya hanif müslümanken sorulrının cevabını bir gün alırsam diye 45 sene bekledim sorularım çoğaldıkca çoğaldı ve sonunda değil cevap bulmak kuranın her sayfasında akıla mantığa aykırı mantıksız olgular beni allahtan değilde kurandan etti SENDEN ALINTI
    ALLAH SANA AKIL VERMİŞKEN SEN NASIL OLURDA 45 SENE BEKLERSİN SEN ACIKINCA KİMSE SENİN ÖNÜNE YEMEK KOYMAZ ACIM DEMEKLEDE DOYMAZSIN İRADENİ KULLANMAZSAN KENDİNE EN BÜYÜK KÖTÜLÜĞÜ YAPMIŞ OLURSUN
    BU KİTAP AKILILARI MUHATAP ALIR AKLA VURGU YAPAR
    SEN KENDİNİ KANDIRISIN BAŞKASINI DEGİL NEYAPARSAN KENDİNE YAPARSIN BU İYİDE OLSA KÖTÜDE
    —————————————————————————————————————–

    Birde kuranın aynısını yazsanızya demesi valla tamda gülünç oluyor aklı selim bir kişinin böyle yazması adamı deli diye psikatri hastanesine yatırırlar, SENDEN ALINTI

    ŞU SÖZLERİNLE KENDİNİ TARİF EDİYORSUN BAŞKALARINI DEGİL
    YAHU İNSAN KONUŞURKEN DELİLLERİNİDE KOYAR BİZDE OKUR BAKARIZ DOGRUMU YANLIŞMI HANİ NEREDE DEDİKLERİN YOK AFAKİ HALİSİNASYON HAYEL HEVA VE HEVESİNİ KONUŞTURMUŞSUN

    SANA KARDEŞ NASİHATI NE OLUR KİTABI KENDİN OKU AKLİ SELİM BİR ŞEKİLDE OKU AKLEDEREK OKU ONUN BUNUN DEDİGİYLE DEGİL ALLAH HIN SANA BAHŞETTİGİ AKLINLA YAP AKLINI BAŞKASINA KİRALAMA KENDİN OL
    SİTEYE KOYDUGUM VİDEOLARI BİR SEYRETTE OZAMAN KONUŞ
    İYİ DÜŞÜNCELER

    • osman dedi ki:

      Dinden dönenlerin infazının nasıl yapıldığını öğrenmek istersen maide 33 okuman yeterde artar bile kuranda dinden dönenin islam dinine savaş açtığını söyler ve haksızda değiller , islama fitne fesat sokanlarda dinden dönenlerdir kuranı 2 dil mealinde okudum merak etme , türçe mealini 3 kere okuduktan sonra 4’cü okuyuşum 5 meali karşılaştırarak tartarak tarafsızca okudum sen , bir inançlı olarak tommisk oku ondada kerametler bulursun merak etme insan aklı neye inanırsa onu yaşar yaşatır , inanmayı bir ara bırak tarafsız olarak okuda ondan sonra yazmaya devam et derim .
      33. Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.

      Bunun tüm din ulemalarının dinden dönenlerin çaprazlama kesilmesi veya o yerden sürülmeleri senin için yeterli değilse , sen daha dinin islamı anlayamamış at gözlükleri ile islam alemine bakar durursun , şeriatla yönetilen tüm ülkelerin kanunlarında ateist ve dinden dönenlerin idam cezası ile cezalandırıldığınıda biliyorsundur en az 13 ülke suud’lar son altı aydır dinden dönenlerin infazını şimdilik ertelemeyi düşündüklerinden, yoksa şu şeriat dediğimiz yönetim allahın kanunları değilde şeyatnın kanunlarımı diyorsun bellide olmaz inandırılmışların fetvaları beni bağlamaz , birde delil istemen ne kadarda cahil olduğunu ispatlıyor şeriatla yönetilen ülkeler islam değilde sizin gibi tatlu su müslümanlarımı müslüman oluyor islamı yaşıyor.
      Arabın dilinde lehçesinde aldığı kutsal kuranı sen onların elinden al , arapcanı onlardan lehçesine kadar öğren birde kalk be bree kafirler siz kuarnı 15 asırdır kıçından anlamışsınız kuranı gelin ben size anlatayımmı diyorsun , bunu yapmaya ne makamınız nede osmanlı gibi güçünüz yok , anlayan anlamış 15 asırdır goçunmadan yaşıyor birde biz türkleri kıyamete kadar savaşılması meşin surattlılar olarak dinsiz şeytan olduğumuzu söyleyerek , bunlara rağmen sen kalk arabın örf ve adetlerini allaha mal et ve onuda bize yaşatmaya kalk,
      Kuranı ilk 3 okuyuşuma kadar belki senden bile dindardım merak etme hacca bile gittim 2006/7 senesi hacısıyız o kadarda cahil değilim.
      İspat islam alemi eğer islam alemini kuran bağlamaz dersen bende tevratmı incilmi derim, müslümanı müslüman yapan kuran ve içindeki ayetler ,
      Sadece ganimeti ele al sürenin ilk ayetlerinde
      ” tüm ganimetler allah ve resulünün der ”
      bir kaç ayet sonramı allah ÇARK eder
      ” allah ve resulüne 5/1 der”
      düşünen için bu ayet islamın bir asır gibi kısa zamanda 3 kıtayı kan ve revan içinde nasıl talan ettiğinin kanıtı derim , bir düşünsene şimdi bile allah adına savaşıp talan etme hakkına sahip olacaksın ve çaldığının çırptığının % 80 senin olacak , yetmiyor birde hediyesi var huriler şaraplar alemi cenneti vaad edeceksin hediye olarak, muhammedin kuran yazdırdığını zannetmem bunu yazsa yazsa ançak emevi mekke savaşında soy kırım uygulayarak muhammedden hiç bir delil bırakmadan kuranı rahatca kendi saltanat emelleri doğrutulsunda yazdı emevi baş komutanı derim, incilinde roma imparatorunun denetiminden sonra yazıldığı gibi , bunlar bizi allaha değil birkaç elite saltanan kurmaya araç olarak kullanılır kullanılmakta her daim osmanlı bile kullanmadımı işine gelenleri bazı ayetleri görmemezlikten gelerek , valla benimde güçüm olsa kullanırım hırsızı katili işi yapacak banada ( allah ve resulünede) %20 ‘yi verecekler buda yeter:
      Kutsal kitabınız allaha ulaşmak için değil saltana ulaşmak için , allahı bu kadar küçültmeyin o herşeye layık allah adına yapılan en büyük düzenbazlık onun adını kullanarak kulu kula köle etmek bu oyunu bile anlayamayacak kadar safsanız inanmaya devam edin .
      Dinlerin idolojilerin asıl sahipleri çok arka planlarda , sizlerin ve bizlerin gördüğü dinlerden nemalananlar din sahiplerinin çobanları siz ve bizmi sürüsüyüz , ne zaman gözümüzü açıp aslı hak yolundaki allahı bulsak dünya ters düz olur merak etme , mal mülk herşey allahın olduğunu bilirsinde neden mallarının tapuları , paranın banka hesabı var , günlük ihtiyaçından fazlasını elinde tutman bile allaha inaçının olmadığınız kanıtı olarak algılarım bana b,rde kurandan bahsetmen şeytandan bahsetmene benziyor maalesef , birde bana delil delil deyip durman sanki yazılanların hakikatmı olduğuna inanıyorsun , allah sana akıl vicdan ilim vermiş ne zaman kullanıpta tüm putlarınızdan urtulmayı düşünüyorsunuz yoksa kitap elçi kıble putlarını bırakmak çokta zormu , rabbin sana yetmediğinin kanıtı bunların hepsi rabbim bana yeter diyen , atalarından kalan kutsallaştırılmış ne elçiye nede kitabı , rabbine ulaşmak için aracı yapmaz allah aracılardan şirkten başka tüm günahları affedebileceğini söylerde anlamazsınız , bana kuran ve muhammedi ben rabbimden öğrendim diyebiliyorsan işte o zaman anlaşırız amma 15 asır öncesi atalarımdan kalan putalarla ( kutsallaştırılmış kuran muhammed hadislerle ) islamı allah adına yaşıyorum demeniz muhammed gibi, ilk yapmanız gereken putlarınızdan kurtulup , şah damarından yakın olanı mekkede kuranda arapta muhammedde arayacağınıza kendinizde arayım allahın verdiği akılı kullanmayı deneyerek,
      Hocam tuvalete hangi ayakla girilir hangi ayakla çıkılırı sormanızmı gerekli yoksa atalarım ne yapıyormuş diye 15 asırlık kitaplarımı deşmeniz gerekli bu allahın size verdiği akıla hıyanetten başka ne olabilirki.
      İstersen daha daha kitap bile yazabilirimde anlayana sivri sinek saz anlamayana davul zurna az.
      Birde tarihi yazanlara bak tarih efendilerimiz tarafından yazıldığı sürece onların istediği yazılır doğru olanlar değil, bundan dolayı kendini bilen rabbini bilir ve bulur yaşar sadece kendi akıl vicdan mantık ve bilimin senin rehberin olmalı ilahın yaratımında kusur aramadan , bana delillerle gelme allahın sana kullan diye verdiği akılı kullanarak kendinden birşeylerle gel , benki dışardan alıntılara değer vermem düşünen biri kadar , insan harika yaratıldı bunu anlayıp başkalarının aklını değil sana bahş edilenin değerini bil sadece.

      • bir kul dedi ki:

        osman
        Not dersine iyi çalışmamışsın
        ÇOK İYİ OKU VE VERDİGİM ADRESİ BAŞTAN SONA OKUDA DOGRUYU ANLA
        MAİDE 27 Ve onlara Adem’in iki oğlunun haberini (kıssasını, aralarında geçen olayı) hakkıyla oku, Allah’a yaklaştıracak kurban sunmuşlardı, (Kurban) ikisinin birinden kabul edilir ve diğerinden ise kabul edilmez. (Kurbanı kabul edilmeyen) “Seni mutlaka öldüreceğim” dedi. O da, “Allah sadece takvâ sahiplerinden kabul eder.” dedi.
        MAİDE 28 “Gerçekten, eğer sen, beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Muhakkak ki ben, âlemlerin Rabb’i olan Allah’tan korkarım.”
        MAİDE 29 “Gerçekten ben, benim günahım ile kendi günahını yüklenmeni, böylece ateş halkından olmanı dilerim. Ve zâlimlerin cezası, işte budur.”
        MAİDE 30 Bunun üzerine nefsi, onu, kardeşini öldürmeye kandırdı (kolay ve zevkli gösterdi). Böylece onu öldürdü, sonra hüsrana uğrayanlardan oldu.
        MAİDE 31 Sonra, Allah, ona, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana, bu karga gibi olup böylece kardeşimin cesedini gömmekten aciz mi oldum?” dedi. Sonra da pişman olanlardan oldu.
        MAİDE 32 İşte bundan dolayı (Tevrat’ta) İsrailoğullarına şöyle yazdık; Kim bir kişiyi, bir kişi karşılığında olmaksızın veya yeryüzünde bir fesata karşılık olmaksızın öldürürse, muhakkak ki o bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur. Ve andolsun ki resûllerimiz onlara apaçık deliller ile geldi. Sonra da, şüphesiz onlardan birçoğu, bundan sonra gerçekten yeryüzünde aşırı giden müsrifler oldular.
        MAİDE 33 Allah ve O’nun Resûl’ü ile harp edenlerin ve yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları ya da ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rezilliğidir. Ve ahirette ise, onlara “büyük azap” vardır.
        MAİDE 34 Onları sizin (yenerek) ele geçirmenizden önce tövbe edenler hariç. Artık Allah’ın Gafûr (mağfiret eden) olduğunu, Rahîm (rahmet nuru gönderen) olduğunu biliniz!
        slama karşı yapılan saldırılar karşısında Müslümanların sergilemesi gereken tavrı belirleyen âyetler ve hadisler şunlardır:

        “Allah, din hususunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik etmenizi ve değer vermenizi yasaklamaz. Allah değer bilenleri sever.[1] Allah sadece, din hususunda sizinle savaşmış, sizi yurdunuzdan çıkarmış ve çıkarılmanıza destek vermiş kimselere yakınlık göstermenizi yasaklar.[2] Onlara yakınlık gösterenler zalimlik etmiş olurlar.” (Mümtehine 60/8-9)

        Âyetler, gayrimüslimler için üç kırmızıçizgi belirlemiştir:

        1. Dinimizden dolayı bizimle savaşmaları,

        2. Bizi yurdumuzdan çıkarmaları,

        3. Yurdumuzdan çıkaranlara destek vermeleri.

        Bu çizgileri çiğneyenlerle dostluk kuramayız. Bizimle savaşanlara karşı Allah Teâlâ şu emri vermiştir:

        “Size savaş açanlarla Allah yolunda savaşın. Haksız saldırı yapmayın. Allah, haksız saldırı yapanları sevmez.” (Bakara 2/190)

        Dine Saldırı

        Dinin özü imandır. İmanın temeli de onu içten kabul etmek, yani kalp ile tasdiktir. Kalpteki tasdiki bir o kişi, bir de Allah bilir. Orası insanın en hür olduğu yerdir. Bu sebeple hiç kimse bir inancı kabule veya inkâra zorlanamaz. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

        “Dinde zorlama olmaz; doğru ile eğri birbirinden iyice ayrılmıştır. Kim azgınları tanımaz da Allah’a inanırsa kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa yapışmış olur. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara 2/256)

        İnsan, herhangi bir dini kabul veya reddedebilir. Yanlış din seçen sonucuna katlanır. Doğruyu tespit için tartışmak gerekir. Bu tür tartışmalar, ceza hukuku sahasına girmez. Bunun doğuracağı sıkıntılara katlanmak icap eder. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

        “Mallarınız ve canlarınız konusunda yıpratıcı bir imtihandan geçirileceksiniz; bir de sizden önce Kitap verilenlerden ve müşriklerden üzücü çok söz işiteceksiniz; bunlardan kaçış olmaz. Eğer sabreder, korunursanız, işte bu kararlılık gerektiren işlerdendir. (Ali-i İmran 3/186)

        Üzücü söz ve hakaret, Mümtehine 8 ve 9. âyetlerde belirtilen üç kırmızıçizgiden olmadığı için böylelerine karşı; sabırlı, tedbirli ve kararlı olma dışında bir yol gösterilmemiştir.

        Sözlü Saldırıya Sözlü Cevap

        Allah’ın Elçisi Muhammed aleyhisselama ve müslüman­lara sözlü saldırılar oluyordu. Özellikle şairlerin yaptığı saldırılar çok etkiliydi. Peygamberimiz onlara Hassan b. Sabit, Kâ’b b. Mâlik ve Abdullah b. Revâha gibi müslüman şairlerin şiirleriyle karşılık veriyordu. Şiir­leriyle büyük hizmetler yapan Hassan b. Sabit’e Peygamberimiz “Allahım, onu Kutsal Ruh ile destekle!” diye dua etmişti.

        Dolayısıyla bu gibi durumlarda yapılacak şey, sözlü saldırıya sözlü cevap vermektir.

        Münafıklarla ilişkiler

        Peygamberimiz, önce Müslüman olan, sonra dinden dönen ve problem kaynağı olan ikiyüzlülerden çok çekmiş ama onları cezalandırmamıştır. Münafikûn Suresi bu açıdan önemlidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

        “O münafıklar sana geldiklerinde: “Biz şahidiz ki, sen, gerçekten Allah’ın elçisisin” dediler. Allah biliyor ki, sen elbette onun elçisisin. Ama Allah şahit, o münafıklar kesinlikle yalancıdırlar. Yeminlerini kalkan edip Allah’ın yolundan çekildiler. Ne kötü davranıyorlar! Bu, şundandır: Onlar önce inandılar, sonra kâfir oldular. Sonra kalplerinde yeni bir yapı oluştu, artık anlamazlar. Onları gördüğün zaman kalıpları seni imrendirir. Konuşurlarsa konuşmalarını dinlersin. Sanki dayalı kütükler gibidirler. Her gürültüyü aleyhlerine sayarlar. İşte düşman onlardır. Onlara karşı dikkatli ol. Allah canlarını alsın, nasıl da yalana sürükleniyorlar!

        Onlara: “Gelin; Allah’ın elçisi sizin için bağışlanma dilesin” dendiği zaman, başlarını çevirirler. Bakarsın ki; kendilerini büyük görerek geri çekiliyorlar. İster bağışlanmalarını dile, ister dileme; sonuç değişmez. Allah onları bağışlayacak değildir. Çünkü Allah karıştırıcılar takımını yola getirmez.

        Onlar şu sözü bile söylediler: “Allah’ın elçisinin yanındakilere bir şey vermeyin, dağılıp gitsinler”. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır, ama o münafıklar anlamazlar. Şunu da söylediler: “Hele Medine’ye dönelim, güçlü olan, güçsüz olanı, elbette sürüp çıkaracaktır.” Oysa güç Allah’tadır, Elçisindedir ve inananlardadır, ama münafıklar bilmezler. (Münafikun 63/1–8)

      • osman dedi ki:

        Bir Kul sana nasıl anlatayım bir asır gibi kısa zamanda sen 3 kıtayla savaş dinini dilini yay talan et birde bize karşı savaş açanlara cevap veriyoruz de desene , orta asyadaki taşkent halkı demekki mekkeli muhammede savaş açmışki orta asyaya gidip hattini bildirmiş şu katil talancı müslümanlar, ya safsınız yada dediğim gibi at gözlükleri ile arap kafası ile dünyayı angılıyorsunuz hiç değilse araplar allahın hükmünü dünyaya hakim kılmak için cihad ettiklerini söylerler sizlerde onların pisliklerini temizlemekten başka görevinin yok demekki, aklamaya çalıştığın aklanmak istemiyor dinini ( allah adına talan ve savaşı ) katiller olarak hiç gocunmadan yaşıyor , islamın ana ruhunu anlayadığsan bir asır gibi zamanda kan revan içinde binlerce kabileyi ve ülkeleri nasıl kendine bağlamışlar onu tarafsızca araştır burda bana kurandan ayetlerle gelme kuran dediğin emevi/abbasi komutanın cep kitabı santanatını daim kılabilmek için çokta başarılı olmuşlar teknoloji araya girmeseydi şimdilerde dünyaya allahın hükmünü kan revan ve talanlarla yazmış olacaklardı.

  111. bir kul dedi ki:

    İslam kılıçla yayıldı diyenlere MÜTHİŞ CEVAP !

  112. bir kul dedi ki:

    osman

    Müslüman gencin Amerikalı kıza zeka dolu cevabı

    11 Eylül Yalanı

    Mühendis Gözüyle 11 Eylül 2001

    İkiz Kule ler Saldırısı Gerçeği Gizlenen Herşey!

    ÇOK DİKKATLİ SEYRET VE OKU

    Sevgili kardeşlerim,

    Her şeyden önce, neye inanırsa inansın, ne kadar yanlış kimse olursa olsun, herkesin doğru kabul edeceği bir gerçek vardır. Bu gerçek, “insanın sahip olduğu en önemli melekesinin, akıl kullanabilmesi” olmaktadır.

    Akılı iyi kullananabilenler, diğerlerine göre her şeyden önce doğru-yanlış, gerçek-yalan ayrımını çok daha iyi yapabilirler, bulabilirler. İşte bu nedenle, doğru ve gerçek olan kişi ve sözler akıldan ve akıllı kişilerden korkmazlar, çekinmezler. Ancak, yalan, hile ve tuzakların çok olduğu bir kişi yada kaynak ise bunlar kendinde ne kadar çoksa akıldan ve aklını kullanabilenden o derece büyüklükte korkarlar.

    Çünkü, şimdi olmasa bile sonra, birisi olmasa bile başka birisi akıl ederek yalanı ortaya çıkaracaktır. Bu yüzden, ancak yalan söylemeyen, yanlış olmayanlar akıldan korkmaz, aksine akıllıyı muhatap alır.

    Rabbimiz, yarattığı insanları kulluk etmeleri için yaratmış olup, insanların kulluk etmelerini bekler. Kulluğu nasıl edeceklerini de insanlara indirdiği kitaplarda açıklar, resullerle bunu insanlara ulaştırır.

    İşte, rabbimizin sözlerinden oluşan son kitap kuranda bu şekilde hep akıl etmeyi, düşünmeyi ister. Akıl etmeyenleri, yeterince düşünmeyenleri ikaz eder, öğüt almalarını öğütler. Öyleki, akıl özürlüler dinden muaf tutularak, sadece akıllılar dinle, kuranla muhatap tutulur.

    Bu da, kuranın ne kadar doğru olduğunun en birinci kanıtıdır. Kuranda yalan, yanlış, hile, hata olsaydı akıllı insanı muhatap almazdı. Çünkü, akıllı insanlar bu olumsuzlukları er yada geç mutlaka farkederler ve onu önemsiz hale getirirlerdi.

    Kuran Allah sözü olduğu için, akıllı insanları kendine davet eder. Bu yüzden, kuran bütün insanlara meydan okuyarak, kendisinin benzerini getiremeyeceklerini, kendisinde çelişki bulamayacaklarını iddia eder. Nitekim, kuranın yanlışlanamayacağı, onda çelişki bulunumayacağı ortadadır. Aksi halde; islamı yok etmek için düzenlenen kanlı savaşlara gerek kalmaksızın şimdiye kadar çoktan bu becerilirdi.

    KURAN BUGÜNE KADAR KORUNARAK GELDİĞİNDEN VE ŞİMDİYE DEK HİÇ BİR ŞEKİLDE HATA, YANLIŞ, ÇELİŞKİ BULUNAMADIĞINDAN DİNİN KURANDAN YAŞANMASI İÇİN TEK BAŞINA YETERLİ OLDUĞUNU KANITLAMIŞTIR.

    Ama ne yazıkki, bu gerçek üzerinde yeterince düşünemeyen ve kendine müslüman diyenler bile tek başına kuranı; güvensiz, yetersiz bularak, kuran dışı kaynaklara başvurmuşlardır. Kuran dışına çıkınca da din adına her türlü saçmalığın yer aldığı bataklara girmekten kurtulamamışlardır. Bu gün düştüğümüz bataklıklardan kurtulmanın tek yolu Allah’ın ipi olan kurana tutunmaktır. Kuranın dostluğunu kazanıp, onun dostluğundan faydalanmaktır.

    KURANDA HER KONU YETERİNCE DETAYI İÇERECEK ŞEKİLDE VARDIR:

    Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ ın dışında bir hakem mi arayayım? (6- Enam Suresi 114)

    Biz insanlara; bizleri kulluk etmek için yarattığını ve imtihan etmeden bırakmayacağını söyleyen rabbimiz, yine kulluğumuzu ne şekilde yapacağımızı, sınavı nasıl geçeceğimizi gösteren konuları içeren kitabını başta bize ulaştıran elçiye ezberlettirerek, yaşatarak her şeyiyle tam bir kitap göndermiştir.

    Kitabın da konuların yarım yamalak bırakılması, anlaşılır olmaması, eksik yada fazla olması mümkün olmadığı gibi, rabbimizin unuttuğu şeyler olacakmış gibi bazı konuların peygamberlerce hükme bağlanacağı şeklinde ifadeler de yoktur. Rabbimiz, bizim kurtuluşumuz için gerekli çözümlerin sunulduğu kitabı mükemmel bir şekilde bize ulaştırmıştır. Kitapta hiç bir hata, kusur olamaz, onu anlamaya çalışmayan, ona göre yaşamaya çalışmayan biz insanlarda hatalar, suçlar olabilir.

    Kuran ana konuları verip, yan konular için bizi başka kitaplara, şeyhlere, ilmihallere, kütüb-i sitteye havale etmez… Kendisinin detaylandırılmış olduğunu söylüyor. Eğer ki bir yasağı, detayı, ibadeti Kuran’da bulamazsak; bu, o yasağın, detayın, ibadetin dinimiz ile alakası olmadığı anlamına gelir.

    Örneğin ipek giymek veya midye, karides yemek ile ilgili Kuran’da bir ifade olmaması, ipeğin giyilebileceğini, midye ve karidesin yenebileceğini gösterir.

    Kuranla verilen bilgileri iyi yorumlamak gerekir. Bunun için samimiyetle yaklaşma ve “kovulmuş şeytanın yanıltmalarından, yanlış anlamaya sebep olmaya çalışmaları yüzünden, doğru anlamak için “kovulmuş şeytandan rabbimize sığınarak” okunması gerekir. İşte o zaman kuran size anlamak için bütün kapıları açar, buyur eder, kendini kolaylaştırır.

    Kuranda hükümler nasıl anlaşılıyorsa, öyle yapılması gerekir. Bu çok basit, çok sade bir anlatımdır. Gereksiz detaylara girilerek, anlaşılması zorlaştırılmaz.

    Örneğin, kuranda; “namaz vakitli farzlardandır” denmesinden, her namazın kendi vaktinde kılınması gerektiğini, vaktinde kılınmayan namazın sonra kılınmasına (kaza edilmesine) gerek olmadığını anlamamız gerekir. Burada, “namaz vaktinden sonra kılınamaz” denmemiş diye vaktinden sonra da kılınabileceği iddia edilmemelidir. Kuran okuduğunu anlayabilecek bir çocuğun anlayabileceği kolaylıkta ve sadelikte konuları anlatır, hükümler koyar.

    İşte bu nedenle, yap denilen şeylerin nasıl yapılması isteniyorsa öyle yapılması, yapma denilen şeylerinde yapılmaması gerekir. Yapılması istenilen şeylerin anlatıldığı cümlelerde, “şu şekilde yapılamaz denmemiş” denilerek başka şekillerde de yapılamaz. Ne, nasıl isteniyorsa öyle olmalıdır. Aksinin yapılması veya yapılsa bile istenildiği gibi yapılmaması emre uymamak olur.

    Örneğin ipeğin giyilmesinin yasak olduğuna dair izahın bulunmaması yeterlidir. Ayrıca ipek giyilebilir manasında bir ayete gerek yoktur. Bu mantığı şu ayette de gözlemleyebiliriz. Vay efendim, neden giyilebilir denmemiş, giyilebilseydi kuranda belirtilmesi gerekirdi, hadislerde var, o halde kuranda belirtilmediğine göre ipek yasaktır dememeliyiz. Kuranda yoksa, insanlar o konuda serbesttirler, bunu bilmek gerekir.

    Ey iman sahipleri; size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kuran indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onları affetti. Allah Bağışlayandır, Merhametlidir. (Maide Suresi -5/101)

    Allah kullarına güçlük çıkarmak istemediği için birçok konuda açıklama yapmamıştır. Eğer açıklama yapsaydı, o konularda da üzerimize sorumluluk binerdi. Allah birçok ayette dinin kolay olduğunu, insanlara güçlük çıkarmak istemediğini söylemektedir.

    Oysa hadis uydurucuları ve mezhepçiler sanki Allah unutmuş gibi Allah’ın açıklama getirmediği konuları açıklayarak, din adına zorluklar üretmişlerdir.

    KURANDA İNSANLAR İÇİN HER KONU TAM OLARAK VARDIR. KURANDA EKSİK YOKTUR.

    Allah Kitap’ta eksik olmadığını söylerken, Kuran’ı ölülerin arkasından okunan bir kitap gibi kullanıp, ondan belli yerleri de namaz gibi ibadetlerde anlamadığı halde, bilmediği dilden söyleyerek kullanmarak, Kuran’ın manasından çok musikisine önem verenler, ne yazık ki bu ayetlerin manasını anlayamıyorlar.

    Kitap’ ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. (Enam Suresi – 6/38)

    Kuran’ın yerine ilmihal kitabını, anlamı yerine musikiyi, canlılar yerine ölüleri, Kuran İslâm’ı yerine mezheplerin İslâmı’nı ön plana alanlar Kuran’ı, anlamayı ve canlıları ön plana almadıkça bu ayetlerin açık manasını da anlayamayacak gibi gözüküyorlar.

    154- Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
    155- Hiç mi hatırınıza getirmiyorsunuz?
    156- Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var?
    157- Şayet doğru söylüyorsanız kitabınızı getirin. (Saffat Suresi – 37/154-157)

    36- Neyiniz var? Nasıl hüküm veriyorsunuz?
    37- Yoksa okuyup, ders almakta olduğunuz bir kitabınız mı var?
    38- İçinde keyfinize uyanın sizin olduğu. (Kalem Suresi – 68/36,37

    Sen de aralarında, Allah’ ın indirdiğiyle hükmet.(Maide Suresi – 5/49)

    Ayetlerden, dini hükümlerin Allah’ın indirdiğine dayanması gerektiğini görüyoruz. Allah’ın indirdiği kitaba dayanmayan hükümler, dinen temelsizdir. Yani dinen bir hüküm oluşturmazlar.

    Eğer Peygamber’in bir söz veya davranışı Kuran’a ilave bir hükme delil gösteriliyorsa, bilin ki o rivayet ya Peygamber’e iftiradır, ya da Peygamber’in şahsi tercihi olan, dinen hüküm ifade etmeyen bir mesele dinselleştirilmiştir.

    Maide Suresi 49. ayetten anladığımız üzere Peygamber sadece Kuran’la hüküm verir ve sonuç olarak Kuran’da tüm dini hükümler vardır. Bir tek Kuran’ı dini kaynak yaparsak başka bir kaynağa, otoriteye ihtiyaç duymadan dinimizi buluruz.

    1- O yalnızca bir öğüt ve Mübin(apaçık) bir Kuran’dır.(Yasin Suresi – 36/69)
    Kuran’ın sıfatlarından biri olan Mübin, “beyan” kökünden olup apaçık, açık açık gösteren manalarına gelmektedir.
    (Aynı ifadeye 27- Neml 1, 28-Kasas 2, 26-Şuara 2 gibi ayetlerde de rastlarız.)

    Kuran’ın apaçık olduğunu ifade eden bu ayetler, Kuran’ın tek başına anlaşılamaz olduğunu, ancak hadislerle, esbab-ı nuzul hikayeleriyle, mezhep imamlarıyla Kuran’ı anlayabileceğimizi söyleyenlere cevap vermektedir.

    2- “Sen mübin gerçek üzerindesin.” (Neml Suresi – 27/79)

    Peygamberimiz’in insanlığa tanıttığı gerçeğin açıklayıcısı Kuran’dır. Bu yüzden Peygamberimiz’e izafe edilen her şey ancak Kuran’dan onay aldığı takdirde geçerlidir. Mübin olan Kuran; hem dini, hem Peygamber’i tanımamızda hepimize tek başına yeterlidir.

    Dinin yasakladığı her şey kötüdür, ama din her zararlı fiili yasaklamak zorunda değildir. Dinin açıkladığı hususları yerine getirmek bir sorumluluktur. Bu yüzden, dinde açıklanmayan hususların Allah’ın bize verdiği özgürlük alanları olduğunu anlamalı ve acilen Kuran dışında dine yapılan ilaveleri temizlemeliyiz

    KURAN TAMDIR, HER KONUN YETERİ KADAR DETAYDADIR, ÇÜNKÜ ALLAH UNUTMAZ, ZULMETMEZ.

    Rabbin asla unutkan değildir. (Meryem Suresi – 19/64)

    Rabbimiz Allah, her şeyi bilir ve bu, bizim din adına tüm ihtiyaçlarımızı bildiği anlamına gelmektedir. Allah’ın açıklamadığı konular haşa unutkanlığından değil, bizi o konularda özgür bırakmak istemesinden kaynaklanır.

    Allah’ın açıklamadığı konuları açıklayarak dine yeni ilaveler, yeni detaylar getirenler, kendilerini Allah’tan daha mı akıllı sanıyorlar, yoksa bu ayeti ve Allah’ın kainattaki tüm ayetlerini görmezlikten gelip, Allah’ın indirdiğinin kendilerince eksiğini mi kapıyorlar?

    Örneğin; Allah kadına “Şuradan şuraya kadar örtüneceksin” şeklinde bir üniforma tarif etmemişken, bu üniformayı Allah adına tarif etmiş olanlar ne yapmak istediler? Niye Allah’ın kitabı Kuran’ı yetersiz görüp kendi görüşlerini dine soktular? Bu soruların niyesi belki tartışılır ama Kuran’da olmayan izahların dinde olmadığı, bu örnekte görüldüğü gibi kadına bir üniforma biçmenin Allah’a, Kuran’a, dine iftira olduğu tartışılamaz.

    KENDİLERİNE OKUNMAKTA OLAN KİTAB’I SANA İNDİRMEMİZ ONLARA YETMİYOR MU?

    Ne yazık ki geleneksel İslamcılara Kuran yetmiyor, yetmiyor, yetmiyor…

    Ne yapıp edip, gerektiğinde ayetleri çekiştirip, içinde binlerce uydurma olan hadisleri, dine ilave bir sürü hükmü uyduran mezhep imamlarının görüşlerini din diye yutturmak isteyenlere, Kuran yetmiyor.

    Çünkü Kuran kadını gelenekçilerin istediği gibi kapatmıyor, haremlik-selamlık yapmıyor, sanata, heykele yasak getirmiyor, sarığın, sakalın, cübbenin, Arap geleneklerinin makbul olduğunu söylemiyor.

    Bu yüzden birçok kişi Kuran Müslümanı olmaktansa Hanefi, Şafi, Şii olmayı tercih ediyor. Çünkü Kuran’da olmayan bu yasaklara, bu örf dinselleştirmeciliğine, bu mezhepler geçit veriyor.

    KİŞİLER KURAN’I AÇIP DİNİ ÖĞRENECEKLERİNE, KAFALARINDA DİN OLUŞTURUP KURAN’DA ARIYORLAR, SONRA BU DİNİ KURAN’DA BULAMAYINCA, BAK KURAN EKSİKMİŞ DİYORLAR. NE YAZIK Kİ YUKARIDAKİ AYETTE GEÇTİĞİ GİBİ BAZI DİNSİZLERE DE, BAZI DİNCİLİK ŞAMPİYONLARINA DA KURAN YETMİYOR.

    SAYGILARIMLA
    AORSKAYA

    NOT: KURAN İNCELEMELERİ SERİ YAZILARI AŞAĞIDAKİ LİNKLERDEN TAKİP EDEBİLİRSİNİZ:

    *KURAN İNCELEMELERİ: 1- KURAN AKLI REDDETMEZ, AKIL İSE KURANI REDDEDEMEZ!

    Kim Rahman’ın Zikri’ni (Kur’ân’ı) bulanık görürse başına bir şeytan sararız. O (şeytan)onun arkadaşı olur. Onlar bunları yoldan çevirirler ama bunlar doğru yolda olduklarını hesap ederler.” (Zuhruf 43/36-37)

    • bir kul dedi ki:

      bir kul dedi ki:
      01/03/2015, 01:03 bu tarihli videolardaki hadisleri kale alma yınız konuyu anlayınız
      önemli olan videonun ana konusu olan iftiranın nasıl insanları kandırarak yapıldıgıdır

      SON PEYGAMBER VE SON KİTAP GELMİŞTİR KIYAMETE KADARDA ASLA BÖYLE BİR ŞEY OLMAYACAKTIR

      Kur’an, bu dünyanın ve bu hayatın kitabıdır. Ve o, insanlar, inançlarım ve yaşadıkları hayatı kendisine göre düzenlesinler diye gönderildi. O, belirli amaçlar (bazı gün ve gecelerde, ölüye vs.) için okunsun diye değil, koyduğu ilkelere göre yaşansın diye gönderildi Bu ilkelerin içinde belli gün ve gecelerde okuma, Ölüye okuma, sevap kazanmak için okuma yoktur. Zira, o diriler için gönderilmiştir.

      “Diri olanlari uyarsın ve kafirler cezayı hak etsinler diye“ (Yasin 70)

      Ve O, sevap kazanmak amacıyla degil, yaşanmak için okunmalıdır, Kur’an;

      “Korunanlara yol göstermek” (2/2)
      “İnsanlara yol göstermek, doğruyu, yanlışı birbirinden ayırmak” (2/185)
      “Karanlıklardan aydınlığa çıkarmak ve doğru yola iletmek“(5/16)
      “Her şeyi açıklamak, mü’minler için yol göstermek” (12/111)
      “İnsanları aziz ve hamid olan Allah’ın yoluna çıkarmak” (14/1),

      “Akıl sahiplerinin öğüt almaları için insanlara bir mesaj olmak” (14/52),
      “En doğru yola iletmek“ (17/9), “Hakkı gerçekleştirmek’ (177 105)
      “Hakkı batıldan ayırmak” (25/1)
      “Yaşayan dirileri uyarmak” (36/70),
      “insanlara öğüt vermek” (39/27),
      “İnsanları uyarmak” (39741)
      “Zalimleri uyarmak, güzel davrananları müjdelemek” (467/12)

      ve “herkes uyarılsın, kimsenin mazereti kalmasın” (77/5,6,7) diye gönderilmiş.,

      “anlaşılır” (41/ 44), “apaçık Kitap’ tır,” (43/2).

      Kuran’ın niçin gönderildiğini bilmeden, O’nu anlamak mümkün mü?

      Kuranın ne olduğunu ve niçin gönderildiğini idrak edememiş birisi, yaşadığı hayatî islam’a göre düzenleyemez. Bu konuyu web sayfamızdaki ‘Kur’an nedir bölümü ile birlikte değerlendirmek gerekir
      Çünkü,
      ‘Kur’an nedir?’ sorusuna verilecek cevap aynı zamanda ‘Kur’an’ın niçin gönderildiğinide kapsamaktadır. Kur’an, Allah tarafından belirlenmiş insanlık kanunu olup; ‘O’ nun düzeninin kitabıdır. Onu bu yönü ile anlamayanlar; kendilerini ‘yaşayan ölüye’ Kur ‘an ı da vicdanlara hapsederek, ‘yaşayan ölülerin kitabına dönüştürdüler.

      Kur’an, sahibi Allah tarafından korunduğundan,
      ‘Doğrusu Zikri Biz indirdik, onun koruyucusu elbette Biziz” (Hicr-9)

      onun aslını değiştirmeye güç yetiremeyenler, onu kendi anlayışlarına uydurarak, ondan sapmışlardır. Böylece din ‘ruhbanlaştırılmıştır.’ Kitap’tan anlaşılması gereken şey, yanlış anlaşıldığından, bu yanlışlığa paralel olarak “; islami düşünce ve hayatta dejenere olmuştur.

  113. osman dedi ki:

    Dinden dönenlerin infazının nasıl yapıldığını öğrenmek istersen maide 33 okuman yeterde artar bile kuranda dinden dönenin islam dinine savaş açtığını söyler ve haksızda değiller , islama fitne fesat sokanlarda dinden dönenlerdir kuranı 2 dil mealinde okudum merak etme , türçe mealini 3 kere okuduktan sonra 4’cü okuyuşum 5 meali karşılaştırarak tartarak tarafsızca okudum sen , bir inançlı olarak tommisk oku ondada kerametler bulursun merak etme insan aklı neye inanırsa onu yaşar yaşatır , inanmayı bir ara bırak tarafsız olarak okuda ondan sonra yazmaya devam et derim .
    33. Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.

    Bunun tüm din ulemalarının dinden dönenlerin çaprazlama kesilmesi veya o yerden sürülmeleri senin için yeterli değilse , sen daha dinin islamı anlayamamış at gözlükleri ile islam alemine bakar durursun , şeriatla yönetilen tüm ülkelerin kanunlarında ateist ve dinden dönenlerin idam cezası ile cezalandırıldığınıda biliyorsundur en az 13 ülke suud’lar son altı aydır dinden dönenlerin infazını şimdilik ertelemeyi düşündüklerinden, yoksa şu şeriat dediğimiz yönetim allahın kanunları değilde şeyatnın kanunlarımı diyorsun bellide olmaz inandırılmışların fetvaları beni bağlamaz , birde delil istemen ne kadarda cahil olduğunu ispatlıyor şeriatla yönetilen ülkeler islam değilde sizin gibi tatlu su müslümanlarımı müslüman oluyor islamı yaşıyor.
    Arabın dilinde lehçesinde aldığı kutsal kuranı sen onların elinden al , arapcanı onlardan lehçesine kadar öğren birde kalk be bree kafirler siz kuarnı 15 asırdır kıçından anlamışsınız kuranı gelin ben size anlatayımmı diyorsun , bunu yapmaya ne makamınız nede osmanlı gibi güçünüz yok , anlayan anlamış 15 asırdır goçunmadan yaşıyor birde biz türkleri kıyamete kadar savaşılması meşin surattlılar olarak dinsiz şeytan olduğumuzu söyleyerek , bunlara rağmen sen kalk arabın örf ve adetlerini allaha mal et ve onuda bize yaşatmaya kalk,
    Kuranı ilk 3 okuyuşuma kadar belki senden bile dindardım merak etme hacca bile gittim 2006/7 senesi hacısıyız o kadarda cahil değilim.
    İspat islam alemi eğer islam alemini kuran bağlamaz dersen bende tevratmı incilmi derim, müslümanı müslüman yapan kuran ve içindeki ayetler ,
    Sadece ganimeti ele al sürenin ilk ayetlerinde
    ” tüm ganimetler allah ve resulünün der ”
    bir kaç ayet sonramı allah ÇARK eder
    ” allah ve resulüne 5/1 der”
    düşünen için bu ayet islamın bir asır gibi kısa zamanda 3 kıtayı kan ve revan içinde nasıl talan ettiğinin kanıtı derim , bir düşünsene şimdi bile allah adına savaşıp talan etme hakkına sahip olacaksın ve çaldığının çırptığının % 80 senin olacak , yetmiyor birde hediyesi var huriler şaraplar alemi cenneti vaad edeceksin hediye olarak, muhammedin kuran yazdırdığını zannetmem bunu yazsa yazsa ançak emevi mekke savaşında soy kırım uygulayarak muhammedden hiç bir delil bırakmadan kuranı rahatca kendi saltanat emelleri doğrutulsunda yazdı emevi baş komutanı derim, incilinde roma imparatorunun denetiminden sonra yazıldığı gibi , bunlar bizi allaha değil birkaç elite saltanan kurmaya araç olarak kullanılır kullanılmakta her daim osmanlı bile kullanmadımı işine gelenleri bazı ayetleri görmemezlikten gelerek , valla benimde güçüm olsa kullanırım hırsızı katili işi yapacak banada ( allah ve resulünede) %20 ‘yi verecekler buda yeter:
    Kutsal kitabınız allaha ulaşmak için değil saltana ulaşmak için , allahı bu kadar küçültmeyin o herşeye layık allah adına yapılan en büyük düzenbazlık onun adını kullanarak kulu kula köle etmek bu oyunu bile anlayamayacak kadar safsanız inanmaya devam edin .
    Dinlerin idolojilerin asıl sahipleri çok arka planlarda , sizlerin ve bizlerin gördüğü dinlerden nemalananlar din sahiplerinin çobanları siz ve bizmi sürüsüyüz , ne zaman gözümüzü açıp aslı hak yolundaki allahı bulsak dünya ters düz olur merak etme , mal mülk herşey allahın olduğunu bilirsinde neden mallarının tapuları , paranın banka hesabı var , günlük ihtiyaçından fazlasını elinde tutman bile allaha inaçının olmadığınız kanıtı olarak algılarım bana b,rde kurandan bahsetmen şeytandan bahsetmene benziyor maalesef , birde bana delil delil deyip durman sanki yazılanların hakikatmı olduğuna inanıyorsun , allah sana akıl vicdan ilim vermiş ne zaman kullanıpta tüm putlarınızdan urtulmayı düşünüyorsunuz yoksa kitap elçi kıble putlarını bırakmak çokta zormu , rabbin sana yetmediğinin kanıtı bunların hepsi rabbim bana yeter diyen , atalarından kalan kutsallaştırılmış ne elçiye nede kitabı , rabbine ulaşmak için aracı yapmaz allah aracılardan şirkten başka tüm günahları affedebileceğini söylerde anlamazsınız , bana kuran ve muhammedi ben rabbimden öğrendim diyebiliyorsan işte o zaman anlaşırız amma 15 asır öncesi atalarımdan kalan putalarla ( kutsallaştırılmış kuran muhammed hadislerle ) islamı allah adına yaşıyorum demeniz muhammed gibi, ilk yapmanız gereken putlarınızdan kurtulup , şah damarından yakın olanı mekkede kuranda arapta muhammedde arayacağınıza kendinizde arayım allahın verdiği akılı kullanmayı deneyerek,
    Hocam tuvalete hangi ayakla girilir hangi ayakla çıkılırı sormanızmı gerekli yoksa atalarım ne yapıyormuş diye 15 asırlık kitaplarımı deşmeniz gerekli bu allahın size verdiği akıla hıyanetten başka ne olabilirki.
    İstersen daha daha kitap bile yazabilirimde anlayana sivri sinek saz anlamayana davul zurna az.
    Birde tarihi yazanlara bak tarih efendilerimiz tarafından yazıldığı sürece onların istediği yazılır doğru olanlar değil, bundan dolayı kendini bilen rabbini bilir ve bulur yaşar sadece kendi akıl vicdan mantık ve bilimin senin rehberin olmalı ilahın yaratımında kusur aramadan , bana delillerle gelme allahın sana kullan diye verdiği akılı kullanarak kendinden birşeylerle gel , benki dışardan alıntılara değer vermem düşünen biri kadar , insan harika yaratıldı bunu anlayıp başkalarının aklını değil sana bahş edilenin değerini bil sadece.

  114. buyrun burdan yakin dedi ki:

    Bunada cevap verecegim buda girmeyecek. İslama saldirsam hemen sokarsiniz. Sayin seviyeli site yoneticileticileri

  115. buyrun burdan yakin dedi ki:

    Bizden sonra girenlerin hepsi yayinlaniyor cunku onlar islama saldiriyor, biz Allahin buyurdugu gercekleri Kuranin bilgilerini yaziyoruz.

    • toro dedi ki:

      Sayın buyrun burdan yakin,

      Bu blog, blogun tanrısı tarafından korunmaktadır (bize vaadi gereği)! Eğer yazılarınız yayınlamıyorsa tanrı engellemiştir yani yazılarınız yayınlansın istememiştir! Fanilerde suç aramayın!

      • rammsteinn dedi ki:

        hayır toro
        biraz önce iletişime geçtiğim hades yapıyormuş. yeraltındaki internet kablolarına basmış.
        dediki
        zeusa andolsun nasıl olsa görüşeceğiz o zaman bana inanmayanları şüphesiz öpecem

  116. oğuz dedi ki:

    ahzap suresi 37 ahzap suresi 50 ahzap suresi 52 ahzap suresi 53 bu ayetleri okuyup kurana şüphe duymayan insanlara acıyorum. evet tevrat eski anlaşlma incil yeni anlaşmadır ilk insan babasız adem son insan babasız isadır ayrıcı isada kutsal ruh yehova nın ruhu vardır rapbin sözü değişmez tevrat incil rapbin söznünün kitaba geçmiş halidir en üstün isadır ister inanın ister inanmayın ayrıca tanrının sözünün beden almış hali isadır o bir gezen tanrı sözü gezen kitaptır o göktedir gökten gelmiştir farklıdır bir cinsel birleşmeyle meydana gelmemiştir en temiz günahsızdır

  117. osman dedi ki:

    Devlet sırrı ,,, ya cahilsiniz yada bilerek çarpıtmayı iyi biliyorsunuz , devlet sırrına devletle görev alan üst makamlılar olur ben size dinden dönen zavallı müslümanlığını yaşamak istemeyen halktan bahsediyoruz , merak etme zaten devlette üst makama ulaşmışların dinden dönmelerine bile güçlerinden dolayı kılına dokunulmaz bu dünde öyleydi şimdide aynı , baksana mevlanaya ne yapabildiniz adam açıkca deist olduğunu dillendirmekte söylemleri itibarı ile babası vali olan isterse dininiz satsa vardır bir alameti der geçersiniz aslında ordaki keramet para ve güç bu dünya kurulduğu sürece şeytan iş başında dinde allahtan çok şeytana kulluktan başka bir şey değil yaşattığınız allah değil şeytan bunu anladığınızda inşallah çok geç kalmazsınız.

  118. bir kul dedi ki:

    NOT

    ALLAH A DİNE ALLAH HIN ELÇİSİNE YADA HANIMLARINA DİNİ DEGERLERE HAKARET İFTİRA KÜFÜR VE AGIR İTHAMDA BULUNANLARA HİTABDIR

    İNANMAYARAK SAYGIYI ELDEN BIRAKMAYANLARA DEGİL

    İNANMAYARAK İÇİNDEKİ KİNİNİ FIRSAT BU FIRSAT BİLİP DE KONUŞANLARA

    KÖTÜ SÖZ SAHİBİNE AİTTİR SİZLER İNSANLIGINIZI YİTİRMİŞ SİNİZ

    İYİ SÖZÜ HERKES SÖYLER VE KABULLENİR KÖTÜ SÖZÜ KİMSE İSTEMEZ O YÜZDEN KÖTÜ SÖZ SAHİBİNİNDİR

    TEKRAR EDİYORUM İNANMAYIP SAYGIYI ELDEN BIRAKMAYARAK NEDEN İNANMADIGINI SÖYLEYENLERE DEGİL

    İNANIP İNANMAMAK KİŞİLERİN ÖZGÜR TERÇİHLERİDİR KİŞİLERİN TERCİH HAKLARININ SONUCUNU İYİ YADA KÖTÜ NE İSE HESAP GÜNÜ ALLAH ZATEN HESABINI SORACAK HEPİMİZE

    ÖRNEK

    YALNIZ SONUNAKADAR OKUYUN

    “Allah, din hususunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik etmenizi ve değer vermenizi yasaklamaz. Allah değer bilenleri sever.[1] Allah sadece, din hususunda sizinle savaşmış, sizi yurdunuzdan çıkarmış ve çıkarılmanıza destek vermiş kimselere yakınlık göstermenizi yasaklar.[2] Onlara yakınlık gösterenler zalimlik etmiş olurlar.” (Mümtehine 60/8-9)

    Âyetler, gayrimüslimler için üç kırmızıçizgi belirlemiştir:

    1. Dinimizden dolayı bizimle savaşmaları,

    2. Bizi yurdumuzdan çıkarmaları,

    3. Yurdumuzdan çıkaranlara destek vermeleri.

    Bu çizgileri çiğneyenlerle dostluk kuramayız. Bizimle savaşanlara karşı Allah Teâlâ şu emri vermiştir:

    “Size savaş açanlarla Allah yolunda savaşın. Haksız saldırı yapmayın. Allah, haksız saldırı yapanları sevmez.” (Bakara 2/190)

    Dine Saldırı

    Dinin özü imandır. İmanın temeli de onu içten kabul etmek, yani kalp ile tasdiktir. Kalpteki tasdiki bir o kişi, bir de Allah bilir. Orası insanın en hür olduğu yerdir. Bu sebeple hiç kimse bir inancı kabule veya inkâra zorlanamaz. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

    “Dinde zorlama olmaz; doğru ile eğri birbirinden iyice ayrılmıştır. Kim azgınları tanımaz da Allah’a inanırsa kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa yapışmış olur. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara 2/256)

    İnsan, herhangi bir dini kabul veya reddedebilir. Yanlış din seçen sonucuna katlanır. Doğruyu tespit için tartışmak gerekir. Bu tür tartışmalar, ceza hukuku sahasına girmez. Bunun doğuracağı sıkıntılara katlanmak icap eder. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

    “Mallarınız ve canlarınız konusunda yıpratıcı bir imtihandan geçirileceksiniz; bir de sizden önce Kitap verilenlerden ve müşriklerden üzücü çok söz işiteceksiniz; bunlardan kaçış olmaz. Eğer sabreder, korunursanız, işte bu kararlılık gerektiren işlerdendir. (Ali-i İmran 3/186)

    Üzücü söz ve hakaret, Mümtehine 8 ve 9. âyetlerde belirtilen üç kırmızıçizgiden olmadığı için böylelerine karşı; sabırlı, tedbirli ve kararlı olma dışında bir yol gösterilmemiştir.

    Sözlü Saldırıya Sözlü Cevap

    Allah’ın Elçisi Muhammed aleyhisselama ve müslüman­lara sözlü saldırılar oluyordu. Özellikle şairlerin yaptığı saldırılar çok etkiliydi. Peygamberimiz onlara Hassan b. Sabit, Kâ’b b. Mâlik ve Abdullah b. Revâha gibi müslüman şairlerin şiirleriyle karşılık veriyordu. Şiir­leriyle büyük hizmetler yapan Hassan b. Sabit’e Peygamberimiz “Allahım, onu Kutsal Ruh ile destekle!” diye dua etmişti.

    Dolayısıyla bu gibi durumlarda yapılacak şey, sözlü saldırıya sözlü cevap vermektir.

    Münafıklarla ilişkiler

    Peygamberimiz, önce Müslüman olan, sonra dinden dönen ve problem kaynağı olan ikiyüzlülerden çok çekmiş ama onları cezalandırmamıştır. Münafikûn Suresi bu açıdan önemlidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

    “O münafıklar sana geldiklerinde: “Biz şahidiz ki, sen, gerçekten Allah’ın elçisisin” dediler. Allah biliyor ki, sen elbette onun elçisisin. Ama Allah şahit, o münafıklar kesinlikle yalancıdırlar. Yeminlerini kalkan edip Allah’ın yolundan çekildiler. Ne kötü davranıyorlar! Bu, şundandır: Onlar önce inandılar, sonra kâfir oldular. Sonra kalplerinde yeni bir yapı oluştu, artık anlamazlar. Onları gördüğün zaman kalıpları seni imrendirir. Konuşurlarsa konuşmalarını dinlersin. Sanki dayalı kütükler gibidirler. Her gürültüyü aleyhlerine sayarlar. İşte düşman onlardır. Onlara karşı dikkatli ol. Allah canlarını alsın, nasıl da yalana sürükleniyorlar!

    Onlara: “Gelin; Allah’ın elçisi sizin için bağışlanma dilesin” dendiği zaman, başlarını çevirirler. Bakarsın ki; kendilerini büyük görerek geri çekiliyorlar. İster bağışlanmalarını dile, ister dileme; sonuç değişmez. Allah onları bağışlayacak değildir. Çünkü Allah karıştırıcılar takımını yola getirmez.

    Onlar şu sözü bile söylediler: “Allah’ın elçisinin yanındakilere bir şey vermeyin, dağılıp gitsinler”. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır, ama o münafıklar anlamazlar. Şunu da söylediler: “Hele Medine’ye dönelim, güçlü olan, güçsüz olanı, elbette sürüp çıkaracaktır.” Oysa güç Allah’tadır, Elçisindedir ve inananlardadır, ama münafıklar bilmezler. (Münafikun 63/1–8)
    NOT
    İYİ DÜŞÜNÇELER

    • osman dedi ki:

      Aklından hiç bir şey katmayıp efsane ve hikayeleri tekrar tekrar söylemenin anlamını anlamıyorum , birde peygamberin dışında yapılan savaşları kabul etmemen şunuda iyi bilmen gerekiyorki emevi komutanı mekke fehtinde tüm, muhammede ait olan hafızları ve soyuna ait olan hiç bir delil kalmayacak şekilde yok etti , bu gün muhammedi kuranı kimden aldığın önemli muhammedin yaşantısı hadisleri tarihini emevilere ve abbasilere borçlusunuz , sen muhammed şunu söylemiş bunu söylemiş derken tek yaptığın onların yazdığı yazıları okuduğundanda haberiniz yok kuran bile bilimsel olarak bunların devrine ait hadislerde aynı yani , dini kendi amaçlarında şekillendirmiş düşmandan peygamberin tarihini yaşamını öğreniyorsun birde onları bize kanıt olarak göstererek , o beğenmediğin emevi ve abbasilerin eserleri ile bir dine bir peygambere sahip olduğunu anladığında belki çok geç kalmış olacaksın , bunlar tarihin kimler tarafından yazıldığına dikkat etmezsen onların oyun içinde oyunlarınıda göremezsin.
      Ben kimseye hakaret falan yapmam söz konusu olmaz kendi doğru bildiklerimi söylemekten başka , kutsalı olanlar gocunsun hinduların kutsalı inek diye ineğide kutsamamı beklemeyin sizin kutsalınız aynen onların kutsalı kadar kutsallığı vardır benim gözümde , neye inanırsan inan o senin şeçimin amma kalkıpta hindular gibi kutsallarını kutsamamamı bekleme , hikaye ve efsanelere inanman beni bağlamaz , kendi kuranı anlamlandırdığın şekli ile maalesef çok yanlız olmalısın 2 milyar islam aleminde birde asıl sahipleri ortada oldukları sürece, allah bile onlara kendi dillerinde ve lehçelerinde anlasınlar diye indirdi ne yazıkki dediğim gibi sizlerin fetvaları ne islamı ne kuranı kapsar kendiniz çalar kendiniz oynarsınız sadece.

  119. bir kul dedi ki:

    osman

    TÜRKÇE YAZIYORUM DİNİN DIŞINDAN DİN DİYORDİYE YAPILAN YANLIŞLARI HİÇ KİMSE KABULLENMEZ PEYGAMBERİMİZDEN SONRAKİ YAPILAN SAVAŞLARIN HEPSİNİN DOGRU OLDUGUNU KİM SÖYLÜYOR BENDEN DUYDUNMU

    BİR ÖRNEK
    HUCURAT 49/9 Müminlerden iki grup birbiriyle savaşırlarsa, aralarını düzeltiniz. Şâyet biri ötekine saldırırsa, Allah’ın emrine dönünceye kadar, saldıran tarafla savaşınız. Eğer dönerlerse, artık aralarını adaletle düzeltiniz ve adaletli davranınız. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever.

    BAK İKİ MÜSLÜMAN TOPLULUK BİLMEM ANLATA BİLDİMMİ MÜSLÜMAN YANILMAZ DEGİLDİR
    —————————————————————————————————————-
    SEN BİR OLAN ALLAH NE DİYOR ONU İYİ ANLAMAYA ÇALIŞ BENİ DEGİL YADA YANLIŞ YAPAN MÜSLÜMANLARI DEGİL YANLIŞI SAVUNAN MÜSLÜMANI DEGİL

    SEN DOGRUYU BULMAYA CALIŞ BİLDİGİN DOGRU YOLDA YÜRÜ

    bakara 2/190 Size savaş açanlara karşı Allah yolunda savaşınız, ama aşırı gitmeyiniz, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez.

    60:8 – Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever.

    9:14 – Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak, müstahkem şehirlerde yahut duvarların ardından (sizinle savaşmak isterler). Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalbleri dağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.

  120. osman dedi ki:

    Ben doğruyu buldum darısı sizlere…. rabbimle arama hiç bir aracı putu koymadan din, kitap, elçi, şıh, ulema, birde yobazlar ve münafıklar var ki onlar rabbine ulaştığını zannedersinde şeytana uşaklık ettiğinden bile haberin olmaz, islam alemi gözler önünde kurana uyanlar ortada hadislere inananlar ortada , fetvalara inananlarda ortada bu kadarı bile size yetersiz geliyor.
    İslamda yobazlar , katiller, pedofiller, hırsızlar kendilerine ait kuranda ayetler bulup kullanabiliyorsa sorunu kullananda değil kitapta aramanın vakti geldi demekki allah yazacakta şeytan kuranı kullanıp insanlara dünyada cehennemi yaşatacak , allahınızı bu kadar küçültmek olsa olsa müslümanlara ait olmalı, allah kitabını koruduğunu söylemesi herhalde yukarıda saydıklarım hariçmi diyorda ben göremiyorum, mevlananın güzel bir sözü var vakit o vakit keşke anlayabilseniz.
    ……” islamı yobazlardan koru , koruyamıyorsan DÜNYAYI İSLAMDAN KORU “…..
    kısa ve öz siz allaha islama hizmet zannederek aslında savunmakla yaptığınız şeytana ruhlarını satanları artırmak olmakta , Işide katılan gençlerin bir kaçını brükselden tanırım o kadar saf ve o kadarda masumlardiki bu hale nerelerin onları getirdiğini anlıyorum islamın güzel yüzünü gösterip çekersin sonra yavaş yavaş zihnine sahip olup zehirini içine kusarsın sunuç tamda bu sizin gibilerine inanıp müslümanlığını yaşamaya çalışan safları yobaz şeytanilerin kuçağına attığınız için en az onlar kadar allah katında şuçlusunuz derim .
    İslam aleminde yaşanan her şeytani olayların ilk kapısı sizlersiniz , siz insanları melekleştirdiğiniz sürece şeytanın ağına takılmalarını sağlamaktasınız durmayın devam edin daha islam aleminde 2 milyar kafa vucudlarından tekbirlerle din kardeşleri tarafından ayrılmak için sizlerin insanları düşünen değilde inananlar olmasını sağlayın.

  121. ibrahim dedi ki:

    şimdi arkadaşlar inanmak önemli. eğer siz allahın varlığına ve hz. Muahmmed in peygamberi olduğuna inanıyorsanız kurana inanmak zorundasınız. çünkü eğer peygamber olduğuna inanıyorsanız sizin iddalarınızın hepsi boşa çıkar çünkü allah peygamberine yanlış yaptırıpta kullarını yanlış yola yönledirmez. ha peygambere inanmıyorsanız zaten müslüman değilsinizdir. bu işin ortası yoktur ihtimalide olamaz. kuran eksik yanlış diyen kimse peygambere inanmıyor demektir peygambere inanmayanda müslüman değildir. bu düşünce müslümanların kafasını bulandırmak için çıkarılmıştır. demekki başarılıda oluyorlar ki burda görüldüğü gibi. siz bizi saf müslüman olarak görebilirsiniz biz de saf müslüman olmaya razıyız zaten. kimse bizi zorla müslüman yapmadı. Hz ali nin bir sözü var eğer sizin dediğiniz gibiyse biz bu dünyada boşuna ibadet etmiş oluruz ki öyle bile olsa kuranda insan için zararlı bişey yok. ama eğer sizin değil de kuranın dediği gibiyse siz düşünün gerisini…

  122. omer dedi ki:

    Uydurma hadislerle,rivayetlerle İSLAM alemi kendini ateistlere,müsteşriklere,oryantalistlere güldüyor ya helal olsun HADİSLERİ TOPLAYANLARA!

    Karbon TESTİNDEN geçmiş ve hicri 1.-2.yyda sahabe zamanında yazılmış olduğu belirlenen en eski MUSHAFLAR bugün internette SATILMAKTADIR.
    http://tayyaraltikulac.com/

    Kuran ayetleri ALTIN ORAN[1.618] İLE dahi korunmuştur.

    Esselamü aleyküm.

  123. ekrem dedi ki:

    tanrı, önce yaratıyor sonra şu yarattıklarımı sınava tabi tutayım ve hiç bir delil vermeden sadece peygamber olduğunu iddia olanlarının bazılarını göndereyim demiş, inan saf ve şüphe duymayanları cennete, tarafsız ve şüpheli ve mantığını kullanan ( koyun psikoloji ile hareket etmeyenler) de cehenneme atayım demiş niye şüphelendiniz diye .halbuki bilim şüphe başlamıştır ve şüphe devam eder.

    • omer dedi ki:

      Akla Kuran kadar atıf yapan hiçbir “kutsal kitap” yoktur. [İslamın ilk şartı AKIL olmalı!]
      Dogma/ideolojik ateist için Allah için hiç bir delil/kanıt yoktur.
      Görmek isteyenler için Allahın varlığına dair çok delil/kanıt vardır.
      Biz “boşlukların tanrısına” değil modern delillerle bilimin işaret ettiği “Allaha” inanıyoruz 🙂

      Ateistler “uzaylıların hayatı başlattığına”, “evrenin YOKLUKTAN/HİÇLİKTEN geldiğine” inanacak kadar DOGMATİKTİRLER.
      Ateistler “Allahı kim yarattı?” diyecek kadar “Tanrı kavramı” üzerine dahi DÜŞÜNMEYEN şahsiyetlerdir.

      Allahın varlığına dair argüman/delil yok diyenler Allaha inanmamaya ŞARTLANMIŞ olan dogmatiklerdir.

      http://istanbulyayinevi.net/

      Esselamü aleyküm.

      • bir kul dedi ki:

        ömer
        döktürmüşsün
        allah razı olsun
        aleyküm selam

      • fossoyeur dedi ki:

        Sn ömer

        Görmek isteyenler için Allahın varlığına dair çok delil/kanıt vardır.
        Biz “boşlukların tanrısına” değil modern delillerle bilimin işaret ettiği “Allaha” inanıyoruz 🙂
        Sizden alıntı )

        Şu modern delillerin ne olduğunuda yazsaydınız keşke!Paylaştığınız videolarda bir takım iddialar mevcut ve bu BİR KISIM MÜSLÜMAN tarafından kabul ediliyor! Bu tarz bir çok farklı iddia mevcuttur islam dünyasında!Ve aynı dinin birçok farklı güruhu bu farklı iddiaların cazibesine kapılıp hezeyanlar yaşıyor! Bana söylermisiniz bu iddiaların hangisi doğrudur? Yada daha öz ifade ile sorayım;kitabınızda hangi ayet size bu “mucize” yada “mucize”lerle kendisini koruduğunu söylüyor?

        Allahın varlığına dair argüman/delil yok diyenler Allaha inanmamaya ŞARTLANMIŞ olan dogmatiklerdir.
        ( Sizden alıntı )

        Bu ŞARTLANMIŞLIK sizin için geçerli olamazmı?

        Mesela;doğuştan devraldığınız dogmalarınızın “doğru” olduğuna ŞARTLANMIŞ olduğunuzdan elinizdeki mevcut kitapta olmayan ne varsa kitaba sokarak bunu yeterince açığa vuruyorsunuz!

        Yani yürüttüğünüz mantıkta gerdiğiniz yayın üzerindeki okun ucu sizi gösteriyor fakat siz hedefe odaklandığınızdan bunun farkında bile değilsiniz!

        Şimdi bana söylermisiniz “allaha inanmamaya ŞARTLANMIŞ dogmatikler ” diye lanse ettiklerinizle “allaha inanmaya ŞARTLANMIŞ dogmatikler” olan sizlerin arasındaki fark nedir?…

      • karaca dedi ki:

        sizi aklınız konuşturmuş tam tesbit ve teşhis tam isabet.

  124. Cenk dedi ki:

    Sayısı belirsiz kişiler tarafından yazılmış kitaplara yada heykel yapıp bu heykellerin içindeki varlığa inanmak arasındaki fark nedir? kitabın içindeki varlık yada heykelin içindeki varlık aynı gibi…

    Çocukluğumda abimle dakikalarca havaya bakıp bulutların arasında tanrı arardık, çocukluk işte.

    Diyorlarki bakın, 100 lerce ispat var tanrı her yerde, doğaya bakın, efendim bir göz nasıl oluşur vs.

    Tanımlanamayan olaylara tanrı kılıfı giydirmemiz uygunmudur? Herhangi birinin bu duruma bir kılıf uydurması ve bunu bize sunması ve bunu bize giydirmeye çalışması din olmaz tabu olur.

    Uzayın ne olduğunu bulamayan sınırlı düşünen insan, isim bile takılması manasız olduğu karanlık boşluğa, bilim adamları patlama olmuş diyor. İlim adamlarıda tanrı yarattı diyor. Bu tanımlanamayan bilinmesi mümkün olmayan bir durumdur.

    Tanrı uzay hikayelerine benziyor, karanlık bir boşluk ama biz ona bir isim takmışız, birde çap vermişiz, hatta genişliyor demişiz, utanmasak fiyat koyup satacağız uzayı. Bir bilim adamı bir açıklama sunar sonra bilim konseyi buna teori der hatta o kadar inanırlarki bu gerçektir derler.

    sonra üzerine belgeseller yapılır vs. o konu artık doğrudur. nahh…

    Varolduğunuzu nasıl biliyorsunuz? “e algılarım var” peki algılarının doğru olduğunu nereden biliyorsun?

    Tanrıda ve dinlerde somutluk söz konusu değildir, en ilginç olan durum evrenin ta kendisinin soyut olduğunun gözükmesidir, kuantum mekaniği bunu anlatır.

    Madde denilen şey hala tanımlanamıyor, her madde titreşim ve dalgalardan oluşur ama neyin dalgası bu? bilinmiyor?

    Ya herşeyi bir kenara bırakıp içinde bulunduğumuz duruma soyut diyeceğiz, yani yaşamıyoruz bir bilinç içindeyiz diyeceğiz. Yada mantık kurallarına göre hareket edeceğiz.

    İşin ilginç yanı soyut bir ortamda isek gönderilen bilgilerin tümü çürüyor tanrı ifadesi kayboluyor.

    somut bir ortamda isek bu zaten tanrıyı somut olarak ispatlayamıyor çünkü tanrıyı göremiyoruz.

    Bir takım insanların bilinçlerine göre hakeret etmek, dinleri ve kitaplardaki bilgileri gerçekmi yapıyor? bu kadar basit yani..

  125. karaca dedi ki:

    7 yaşındaki çoçuk kendisini kimin yarattığını merak ederken birinin söylediğine bakın kendisini kimin yarattığını bilmiyor.yaratıcıya doğma diyor.acaba kendini kimin yarattığını biliyormu biliyorsa
    açıklasın öğrenelim
    bizleri yaratan allahtır. kabul etmediğin allah seni yaratmadı ise seni yaratan sana şekil veren kim
    bunu da izah etmelisin,seni de kimin yarattığını öğrenmiş oluruz
    sakın ben kendi kendimi yarattım deme
    seni kim yarattı ise açıkla bizde bilelim.

    • Bi yabancı dedi ki:

      Sayın Karaca ;

      Dogma ; belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün, sorgulanamaz, tartışılamaz hakikat olarak kabul edilmesidir.Bu bilgiler ışığında inandığınız Tanrıya dogma denilmesine neden kızdığınızı yada tepki gösterdiğinizi veyahutta içerlediğinizi öğrenebilir miyim ?

      _7 yaşındaki çoçuk kendisini kimin yarattığını merak ederken birinin söylediğine bakın kendisini kimin yarattığını bilmiyor.yaratıcıya doğma diyor.acaba kendini kimin yarattığını biliyormu ….. Sizden Alıntı !!!

      • karaca dedi ki:

        sayın bi yabancı
        dogma tarifiniz benim anladığım mana da da aynıdır hem fikiriz.
        ancak tek farkla ayrılırız
        ben yaratıcıya inanırım bu benim için dogma değildir tam ber gerçekliktir.
        bu sebebten dogma olarak ifadelendirilmesi gerçeğin üzerini örtmekle
        eş anlamlıdır.buna gücenirim.
        bu kadar delil bu kadar ispat verken de dogma denilmesinden hiç haz etmem
        uyduruk dinlerin tanrı diye adlandırdıkları zeus vs putlar dogmadır.
        Allah var olan gerçektir.
        dogma olamayacak kadar büyük bir gerçek
        bundan dolayı kainatı yaratan yaratıcıya Dogma denilmesine
        tepki gösteriyorum.

      • Bi yabancı dedi ki:

        Sayın Karaca :

        uyduruk dinlerin tanrı diye adlandırdıkları zeus vs putlar dogmadır.
        Allah var olan gerçektir. Sizden Alıntı !!!

        Kainatı Allah değil Tanrı yaratmıştır. Buyurun Allah’ın yarattığını kanıtlayıp beni Tanrıya boşu boşuna inanmaktan vazgeçirin. Bu sayede büyük bir iyiliğin ve sevabın altına imzanızı atmış olacaksınız.

    • rammsteinn dedi ki:

      eğer bir yaratıcı olsa bile bu yaratıcı kuranın tanrısı olmayacağı kesindir.
      tanrı köleliği yasaklar. bir kavmi seçip “bunlar üstün ırk” demez. erkek kadından üstündür demez. kendisine inanmayanları öldürün demez.
      eğer bunları yapan gerçek bir tanrı ise zaten tanrı olmaz. egoist bir varlık olur.kendisi için kurban kesilmesini isteyen,devamlı olarak ibadet edilmesini isteyen devamlı gururunun okşanmasını isteyen bir varlık olur.
      bunları isteyen bir tanrı profili elbette seçtiği kişinin uçkuru için düzenlemelere de girebilir.

    • PassengeR dedi ki:

      sn.Karaca
      Öyle bi konusma yapmişsin ki sanki sen kendinin nasil yaratildigindan haberdarsin. BIz mantikli iddialar ireli sürerken sizin yaptiginiz otoriteye körü körüne inanmak. Kendinin yoktan nasil yaratildigini acikla demissin. BEn sana acikla dersem tanri yaratti diyeceksin. Peki tanriyi kim haratti? Eleştirmek gunahtir bizim aklimiz alamazmi diyeceksin ? TAnri yaratilmadi o hep vardimi diyeceksin ? TAnri kendi kendini yaratmis diyeceksen bende : tanri kendini yarata bilirse demekki yoktan varolmak var. o zaman evrende kendini yarata bilir yani tanriya ihtiyac yoktur derim. TAnri hep var ola bilirse yaratilmadiysa evreninde yarayana ihtiyaci yok o zaman. Evrende hep vardi o yaratilmadi derim. INsan gibi muhtesem bi varlik mucizeyle kendi kendine olusamaz yaraticiya ihtiyaci var dersen bende sana : Tanrinin insandan defalarca muhtesem olsugunu hatirlatirim.

  126. karaca dedi ki:

    sana yaratıcının varlığını ispat etmek zorunda değilim
    bunu gören görür,ve tesbih eder.inanır.
    görmeyen görmez ve tesbih etmez inanmaz
    insanlar arasındaki fark budur.allah bunu bilir
    bazısına elem bazısına mükafat verir tek fark bu
    elem verdikleri işi anladıktan sonra çok geç
    kalırlar kabahati akıllarına verirler ama sonuç
    değişmez.bu hüküm böyledir
    bunu kimse değiştiremez,kader budur
    yazılmış ve iş bitmiştir yazılanı yazan
    değiştirebilir ama mührünü vurmuştur.
    değiştirilemez.bunu bilen bilir.

  127. Cenk dedi ki:

    Biz yaratıldık yada yaratılmadık bunlar bilinmeyendir, bu bilinmeyen konuya kılıf takmak nedir? sebep nedir?

    sebep şu sorumu; nereden geldik peki nasıl olduk mu? muhakkak bir cevabımı olmalı? yok ki!

    Dünyayı sıfırdan yaratan tanrı kaburgadan kadın yaratıyor cümlesi sence ne kadar mantıklı?

    Şu çok ilginç, maddenin bile tam olarak ne olduğu belli değil iken, bir yaratıcının olması durumu hatalı ki. bu durum şuna örneğe benziyor.

    İçine girilebilen boş bir oda var,

    içinde bir şey olduğunu sanılıyor ve bunu, bir varlığın yaptığı sanılıyor!

    – Bir grup insan içindeki şeye bile inanmazken
    – Bir grup insan o şeyin bir yaratıcısı olduğuna inanıyor.
    – Bir grup insanda sadece içindeki şeye inanıyor.
    E oda boşki.

    Boş odada sağa sola koşuşturan kişilere biz sadece siz ne yapıyorsunuz diyoruz bizdeki mantık bu.

  128. karaca dedi ki:

    sebep şu sorumu; nereden geldik peki nasıl olduk mu? muhakkak bir cevabımı olmalı? yok ki!
    sizden alıntı
    yahu bunu bilmeyecek ne var
    Allah dilidiğini dilediği zaman istediği zaman dilediği şartlarda yaratmaya kadir olandır. dilediği donanımla yaratır.niye yarattın diye hesap mı soracağız sonsuz bilgi sahibine sen yanlış yapmışsın deme gibi bir lüksümüz var öyle uygun görmüş öyle yaratmış hele bir bak bir tutam et parçası olan insan beyni nasıl çalışıyor bunun kendi kendine olması mümkün mü muhakka bunu bir tasarlayan bir icra eden bir programlayan var,senin hesaptan gidersek yani beynin içine ruh dediğimiz allahın kendi ruhundan verdiği enerji olmasa nah düşünür hiç bir şekilde göremez yorumlayamaz zaten aklı yok ki neyi bilsin neyi hissetsin bu bize allahın vermiş olduğu en büyük nimetlerindendir mucizedir bu bunu anlamamana hayret ediyorum
    düşünsene insan dişili erkekli yaratıldığından beri niçin üçüncü bir ırk ortaya çıkmamış yarısı kadın yarısı erkek niye yok ?velevki böyle bir şey icat edilmiş olsaydı sen ona erkek mi diyecektin kadınmı hiç birini diyemiyecektin. insan oğlu yaratıldığından beri kadın ve erkek olarak ta ilk günden beri hep aynı yaratılıyor kadın erkek kadın erkek sürmüş gelmiş bana söylermisin tarihin hangi devrinde bu iş şaşırmıştı hiç kadın olmamış hiç erkek olmamış cenabı allah dengede tutmuş devam etmiş gelmiş nereden geldik diyorsun
    bedenimiz topraktan yani dünyadan parça ruhumuz allahın kendi ruhundan insanlara vermesinden geliyoruz bak şöyle bir düşün allah insanı ne kadar değerli yaratmış bunu hiç bir şeye nasip etmişmi ?bize değer vererek yaratan rabbimiz ne kadar yücedir bunu görmemene şaşırıyorum doğrusu.

    Dünyayı sıfırdan yaratan tanrı kaburgadan kadın yaratıyor cümlesi sence ne kadar mantıklı?
    sizden alıntı
    bunun mantığımı var bunu diyen halt etmiş insanların uydurmasından başka bir şey değil
    ilk atamızı yaratan yüce allah eşi ni yaratmaktan aynı usul ve esaslar dahilinde yaratmadan imtina mı etmiş öyle şey mi olur. erkeği nasıl yarattı ise dişi sini de aynı usul de yaratmıştır senin aklın kabul ediyormu kaburga kemiğinden dişisini yaratacağına,bu olacak işmi sen allaha dersenki veya insanlar derseki kaburga kemiğinden dişisi yaratılmıştır bu allaha iftira atmaktır. sanki dişisini yaratmaya gücü yetmeyecek gibi allahı farklı noktalara taşımak için söylenmiş bir söz aslı astarı yok bunun
    madde yok mu diyorsun anlamadım
    madde yoksa o zaman sen de yoksun
    maddenin ne olduğunu ben nerden bileyim allah bu böyle olacak bu böyle olacak demiş proğramını sistemini yaratmış ve plan ve proğramı nı çalıştırmış ve olmuş ben şimdi allaha bu planı nasıl yaptın nasıl işlettin mi diye soracağım
    hadi bana kulak verdi şöyle şöyle yarattım şu şu formüller var şunlarda gerekli ve şunu da yapacaksın dedi .
    ben ne anlarım nasıl yapıldığını,bana lazım olan sadece sonuçtur yani gördüğüm hissettiğim algıladığım geçerlidir. öte tarafını zaten allah yapmış yerleştirmiştir. bana düşen bunları elma bunları erik bunları buğday bunları kuş bunları ağaç bunlar insan bunlar hayvan bu su bu hava bu yağmur buda kardır demek düşer beni sonuç ilgilendirir.
    bak güzel kardeşim
    Yüce rabbimiz bize kendini tanıtırken
    ne dediklerine iyi bak benim eşim ve benzerim yok.doğmadım.doğurmadım.ben hep vardım
    hiç bir şey yokken bile ben vardım,diledim yokluktan varlığı yarattım,dilediğim zaman varlığı yine yokluğa çeviririm.yarattığım hiç bir şey bana benzemez,benim gücüm her şeye yeter,sonsuz bilgi sahibi sonsuz kudret sahibiyim diyor.bu ne demektir geçmişi ve geleceği de biliyor demektir.
    allahın planında bir aksaklık olsaydı bütün insanlar birbirinea benzerdi. sen birbirine benzeyen hiç bir insan gördünmü bunu yapmaya allahtan başka kimin gücü yeter kudrete bak
    bizi yoktan var eden allahın bizden istediklerine bakalım ne kadar basit şeyler
    1 namaz kılın bana ibadet edin dıyor her insan yapabilir.
    2 oruç tutun diyor zor bir şey değil sağlık ve sihhati el verenler için
    3 haksızlık yapmayın hırsızlık yapmayın üzerinize hak geçirmeyin diyor ne kadar basit
    4 beni bir bilin benden başka rabbiniz yok bana inanın diyor ne kadar basit akıl sahibleri bunu görüyor bunda zorlananları aklını kullanmalırını tavsiye ediyor.
    5 bakın diyor etrafınıza gök yüzüne akan sulara,yıldızlara güneşe aya bunları sizin menfaatiniz için yarattım diyor
    6-sizleri yoktan var eden benim diyor. sizlere belli bir vakte kadar ömür veren bunun tayinini yapan benim diyor.
    7 benim katımda benim nezdimde hiç bir şey eksilmez kaybolmaz çoğalmaz,veya değerini kaybetmez diyor.
    8 sizleri ben bana kulluk etmeniz beni bilmeniz için yarattım diyor
    9 o halde insana düşen bunları gördüğü halde rabbini inkar etmek midir yoksa rabbini övmekmidir.
    10 övülmeye layık olan odur buna ihtiyacı yoktur.
    11 beni yoktan yaratacak insan olma onur şan ve şerefini verecek ben de beni yaratanı unutacağım bu bana bu insanlara yakışırmı
    12 tıpkı taşlar gibi tıpkı başka yaratılanlar gibi olayım öylemi
    onlar bile allaha hamd ve secde ederler ancak biz bunu anlıyamayız
    insana bak yaratan rabbini inkar ediyor,bu şanı kime vermiş meleklere mi iblise mi azrailemi veya diğer meleklere mi
    sadece ve sadece insana vermiş
    insanın gözü kör olmuş bunu göremiyor
    Allah ne kadar haklı iyi sabrediyor.
    sen olsaydın kainatı yerle bir ederdin taş üstünde taş bırakmazdın
    yarattığı mahlukatın rızkını da yaratan allah ne yücedir.

  129. Cenk dedi ki:

    “Allah dilediğini dilediği zaman istediği zaman dilediği şartlarda yaratmaya kadir olandır.” ve “doğmadım doğurmadım hep vardım” cümlelerini yazmış olmak için yazmayınız bunlar ispat delil vs. değildir. cümledir sadece…

    Şu önemli, tanrı ispatı ile ilgili felsefe şöyle olabilir, tanrı kendinin kanıtlanmasını istemiyor gibi bir durum çıkıyor ortaya.

    Bir kişiye tanrı yokturuda ispatlarsınız varıda… kolaydır.. ama ortada bu iki konu hakkında hiç bir delil yoktur bulunamamıştır.

    Burada her iki konuda da bir ispat sunulmamış olur. Siz sadece o kişiyi etkilemiş olursunuz.

    Agnostisizm bu sebeple bana mantıklı gelmektedir.

  130. karaca dedi ki:

    “Allah dilediğini dilediği zaman istediği zaman dilediği şartlarda yaratmaya kadir olandır.” ve “doğmadım doğurmadım hep vardım” cümlelerini yazmış olmak için yazmayınız bunlar ispat delil vs. değildir. cümledir sadece…
    benden ve senden alıntı
    kelime ve cümleler ifade etmek içindir.
    yatıcının varlığını ispat edecek olan akıldır.
    bu görev ona verilmiştir.
    kullanabilmesi için de kainatta ve yaşantımızda sayısız veri vardır.
    ben allahın varlığını ispat edemem buna benim gücüm yetmez
    ancak aklım ispat eder ben de buna inanırım
    bu her insan için apaçık bir gerçektir.
    yoksa allahın varlığını maddi unsurlarla ifadelerle,kelimelerle,cümlelerle ispat
    etmek mümkün değildir.
    akıl ispatını yaparken
    kendisine verilmiş olan kanallardan yararlanır.
    görme duyma,koklama,hissetme,üzülme sevinme korkma,gibi duygular
    bunların hepsi aklın işleyebileceği verilerdir
    bütün verileri akıl işledikten sonra bir sonuca ulaşır
    bu kesindir.sonuç bazıları için allahın varlığını kabul etme ve inanma
    bazıları için de varlığını kabul etmeme ve inanmama ile sonuçlanır.
    varlığını kabul etmemek için pek çok bahane uydurur.
    insan kendi aklıyla aslında mücadele eder.
    kelimeler ve cümleler allahın varlığını ispat etmede kullanılan aslında basit sözlerdir.
    esas iş akla düşer
    çünkü yaratıcımız yüce allah maddeye hitap etmemiştir.
    direk olarak akla hitap etmiş aklı muhattap almıştır
    akıl allahı isterse muhattap kabul eder istemezse muhattap kabul etmez
    her şey akıldadır.
    düşünülmesi gereken
    aklın yaratıcı tarafından insanlara niçin verildiğidir. bunun cevabını
    bulduğunuz zaman iş bitmiştir.
    yoksa allahın varlığını ne kuran ne peygamberler,nede herhangi bir kişi
    ıspat edemez,
    ancak onların hepsi yol göstericidir.

    • rammsteinn dedi ki:

      karaca
      tanrı onlarca yol gösterici göndermiş diyorsun. peki iki bin sene önce karşına iki kişi çıksa ve ikisi de peygamberlik iddiasında bulunsa kime inanırdın. mucize istersin ama ikiside göstermez ise ne yapacaksın? biri sahte biri gerçek. ikisini reddetsen sonsuz cehennem. yüzde elli şansa mı bırakacaksın? tutturursan ne ala ya tutturamazsan? bu durum adil mi? elbette değil. tarihte sayısız peygamberlik iddiasında bulunmuş insan var. muhammed zamanında bile peygamberlik iddiasında bulunanlar var. onlara ne olduğunu tahmin edebilirsin. kanlı bastırma yöntemi. peki ya gerçek peygamber o öldürülenlerden birisi ise ?
      kutsal kitapları yazdıran gerçek tanrı olma ihtimali sıfırdır.

      • karaca dedi ki:

        rammsteinn
        ben iki bin yıl önce yaşamış olsaydım,karşıma da senin bahsettiğin gibi peygamberim diyen iki kişi çıksaydı ve peygamber olduklarını söyleselerdi.
        neye inanırdım biliyormusun?
        1 ncisi onlardan mucize gösterin demezdim zaten bizim var oluşumuz mucizedir.
        var oluş sebeblerimizi akla uygun olarak bana bildiriyorsa söyledikleri sorduğum sorulara cevab veriyorsa,söylediklerinde neyi ön plana çıkarıyorsa,yaratılan bu varlığın
        neden, niçin var edildiğini izah edebiliyorsa,insanlardan ne istenildiğini anlatabiliyor ve
        bu söylediklerini akıl süzgecimden geçtikten sonra yerine oturuyorsa,kim olduğuma varlığın ne olduğunun cevabını verebiliyorsa,sonumuzun nasıl olacağının bilgisini verebiliyorsa,başlangıcımızın ne olduğu hakkında bilgi verebiliyorsa,söyledikleri ile insanı
        bulunduğu yerden kaldırıp yüceltiyorsa, ben o kişinin peygamber olduğuna inanırdım
        mühtemelen soracağım pek çok soruya da cevab veremeyebilirdi. bunun sebebi kendisine verilmiş olan bilgi kadar konuşabileceğini anlardım.
        örneğin şunu sormazdım
        felanca yıldızın arkasında bulunan diğer yıldız kaç yaşındadır demezdim.
        güneşin ana maddesi nedir diye sormazdım.
        ama şunu sorardım biliyorsa zaten cevab verecektir. ey peygamberim diyen,kainatta bizden başka canlı varmı bize benzer olan varmı,diye sorardım kendisine bu bilgi verilmişse bu soruya cevab verebilirdi. bilmiyorsa cevab veremez.
        insanlar arasında neyi emrediyor ona bakardım.
        söylediklerinde kendi menfaati varmı ona bakardım.
        söylediklerinde insanları kullanıyormu ona bakardım.
        söyledikleri bütün insanlığı ilgilendiriyormu ona bakardım.
        kadına ve erkeğe ayrım yapıyormu buna bakardım.
        insanlar arasındaki üstünlüğün neye şekillendirildiğine bakardım.
        söylediklerinde insanı ön plana çıkarıyorsa peygamber olduğuna inanırdım.
        yaratıcım hakkında sorduğum sorulara cevab verebiliyorsa ona bakardım.
        gerçek peygamber pek çok soruya cevab verebilirdi.
        diğer sahte peygamber bir kaç sorudan sonra zaten sapıtmaya başlayacak saçma sapan cevaplar vermeye başlayacaktır. sahte olduğunu o zaman anlardım.
        ben niçin bir peygamberden mucize isteyeyeyim bu mucizeleri benim gözlerim görmüyormu yağmurun yağması ağacın büyümesi ana rahmine düşenin doğup yeryüzüne gelip yaşamaya başlaması mucize değilmidir.
        bir yumurtadan zamanı gelince civcivin çıkması mucize değilmidir.
        an be an soluk alıp vermemiz mucize değilmidir.
        kadınların yüzlerinde sakal olmaması erkeklerin sakalı olması mucize değilmidir.
        dağan bir cocuğun anasına babasına bağlanması ana babasının cocuğa bağlanması mucize değilmidir. bu bütün canlılarda vardır en büyük mücize değilmidir.
        akar suların hep büyük denizlere karışma isteği ister yer çekimi ister başka sebeble olsun kavuşmak istemesi mücize değilmidir.
        kainatta yaratılan bütün cisimlerin boşlukta durması mucize değilmidir.
        güneşin ve diğer yıldızların ışığı,ısısı mucize değilmidir.
        yeryüzünde yaşamın var olması mucize değilmidir.
        insanın yediğini boşaltması mucize değilmidir.
        gördüğün rüyalar sana verilmiş bir özellik bir mucize değilmidir.
        maddelerdeki farklılıklar mucize değilmidir.
        suyun kaldırma kuvveti bu sayede gemilerin su üstünde durmaları mucize değilmidir.
        maddeler arasındaki yoğunluk farkları mucize değilmidir.
        hangi birini sayayayım saymaya kalksam ömrüm yetmez
        gördüğün yaşadığın herşey bir mucizedir.
        bazıları mucizeden farklı şeyler anlıyorlar bunlara şaşırıyorum.
        durup dururken koca bir kayanın ikiye bölünmesini istiyorlar bunu mucize olarak kabul ediyorlar.
        durup dururken akarsuyu olmayan bir yerden akarsu olmasını istiyorlar bu olursa mucize olarak kabul ediyorlar bu aptallık
        yada olağan dışı bir olay,hareket,madde,kuvvet,vs seyler istiyorlar bunu gördüklerinde
        mücizeye inanırız diyorlar bu aptallık
        isa peygamberin babasız olması mucize değilmidir.
        mucizeden kasıt nedir.olamayacak bir şeyin vuku bulmasını istemek mi mucizedir. bu akıla yapılmış en büyük saygısızlıktır.
        yarattığı canlıları bulundukları ortama göre rızıklarını yaratan rabimiz ne yücedir hiç bir şeyin bunu yapmaya gücü yetmez.ondan başka.
        yeryüzünü rengarenk renklerle donatan rabbimiz
        bu onun mucizeleri degilmidir.
        insanın yanılması şudur. bunların hepsini doğal sanıyor garipsemiyor.
        olması gereken budur diyor bundan dolayı yanılıyor arkasındaki gerçeği görmek istemiyor bundan dolayı yanılıyor akıl bunu incelemek zorundadır. aklın kendisi de biliyor
        hiç bir şeyi bir proğramlayıcısı bir yaratıcısı olmadan var edilemiyeceğini
        bunu biliyor biliyor ama normal sanıyor. hiç garipsemiyor gayet doğal gayet tabi gayet olağan diyor
        ama değil
        bunların hepsi yaratıcımız tarafından gerçekleştirilmiş mücizelerdir.
        ateistlerden ayrıldığımız nokta şudur.
        ateistler akıllarını sonuna kadar kullanma eğiliminde olabilirler mantıklarının kabul etmediği şeyleri kabul etmeme eğilimindedirler ila arkasındaki sebebi anlamaya çalışırlar ama bu doğru değildir. insan aklı yaratıcımız tarafından yaratılmıştır,
        ve bilgisi sınırlandırılmıştır. bilgisi sonsuz değildir. sorduğu pek çok soruya cevap bulamaz,bulabildiği cevaplar kendisini tatmin etmez,herşeyin gerçeği neyse onu anlamaya çalışırlar ama bu mümkün değildir.
        onlarda diğer insanlar gibi,yaratıcımızın kudretine,rızkına muhtaçtırlar.insan muhtaç olarak yaratılmıştır. yaratılışı fiziki itibarıyla kudretli değildir ancak kendisine yetecek kadar kudret verilmiştir.insanın sınırları çizilmiştir. bunun dişına çıkamaz,insan kendi sınırının dışına çıkmak ister ama mümkün değildir.pek çok hastalığın pek çok şeyin çaresini bulabilir,bunların hepsi insana çizilen sınırlar içerisinde gerçekleşir.
        bazı arkadaşlar yaratıcımızın ispatını istiyorlar,insan sınırları içerisinde bu yoktur.
        bu sınıra peygamberler de dahildir. fiziki olarak hiç bir şey allahın varlığını ispat edemez,ama bu söz tövbe haşa allah yok demek değildir. yüce allah insanlarda bu sorunu bildiği için,akıllarını kullanmalarını ister,Akıl allahı bulur. ve ikna olur.
        ateist olanlara tavsiyem şudur. ateist demek aslında ne demektir tam olarak bilmiyorum.
        Allahın varlığına birliğine ondan başka yaratıcının olmadığına inanın onun emirleri ne ise onları öğrenin ona göre yaşamınızı kurun,başkasının yaptığı din adına,allah adına yaptığı olumsuzluklar sizleri etkilemesin onları dikkate almayın,onların yaptığı hiç bir şey sizleri bağlamaz,beni de bağlamaz,onlardan ne siz sorumlusunuz nede onlar sizlerden sorumlu,ancak kişi kendisinden sorumludur.
        aklınızı kullanın,yaratıcımız insandan gerçekte ne istemiş bunu anlamaya çalışın
        ben allaha inanıyorum deyipte,her türlü pislik yapanlar gibi olmayın,onların hepsini allah naletletiği gibi ben de naletliyorum ama yüce allahımızın varlığına birliğine iman edin bunu açık etmekten çekinmeyin,insanın kendi yaratıcısına nankör olmaktan kendi yaratıcısını inkar etmekten daha kötü ne olabilir.
        aslolan neyse ona göre hareket etmek hepimizin görevi
        Hamd Alemlerin rabbi olan Allaha mahsustur ondan başka hamd ondan başka secdeye varılacak olan yoktur.

  131. pamuk1kale dedi ki:

    Sayın karaca;
    esas iş akla düşer
    çünkü yaratıcımız yüce allah maddeye hitap etmemiştir.
    direk olarak akla hitap etmiş aklı muhattap almıştır
    akıl allahı isterse muhattap kabul eder istemezse muhattap kabul etmez
    her şey akıldadır.
    düşünülmesi gereken
    aklın yaratıcı tarafından insanlara niçin verildiğidir. bunun cevabını
    bulduğunuz zaman iş bitmiştir.
    Sizden alıntı.
    Maddeye hitap etmemiş bir tanrı neden ganimetlerden pay ister?
    sana savaş ganimetlerini soruyorlar. de ki: ganimetler allah ve peygamber’e aittir. o halde siz (gerçek) müminler iseniz allah’tan korkun, aranızı düzeltin, allah ve resûlüne itaat edin.(Enfal 1)

    eğer allah’a ve hak ile bâtılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı gün (bedir savaşında) kulumuza indirdiğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri allah’a, resulüne, onun akrabalarına yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir. allah her şeye hakkıyla kadirdir.(Enfal 41)

    Allah’ın, onlardan (mallarından) Peygamberine verdiği ganimetler için siz at ve deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini dilediği kimselere karşı üstün kılar. Allah her şeye kadirdir.(Haşr 6)
    Haklısınız direk akla hitap etmiştir ve her şey akıldadır! Sanırım biraz cesaret.

  132. Cenk dedi ki:

    Tevratın, incilin, kuranın yazılışları milimetrik aynı senaryolar, sadece kuranı değil tüm kutsal zannedilen kitapları sadece tarih kitabı olarak düşünebiliriz. Tabi içindeki mistik hikayeleri ayırıp masal kitapları yaratılabilir. sektöre katkı…

    Dinlerin oluşumu ve kitaplara dönüşmesindeki bu sabitlenmiş zannedilen inançlara inanmamak çok ciddi araştırma gerektiriyor. Bir bilginin bir kitapta sabitlenmesi doğruluğunu ifade etmez.

    Portakalda çok fazla C vitamini var denildi yıllarca yazıldı ve çoğu kitabada sabitlendi bu bilgi. Sonra bir baktık bir grup ingiliz bilim adamı portakalda çok çok az C vitaminin olduğunu açıkladılar.

    Farklı bir olayda, 400′ e yakın hasta üzerinde yapılan C vitamini deneyinde, yüksek doz C vitamini tedavisi uygulanan hastalarda, C vitamininin her hangi bir fark yaratmadığı gözlemlendi ve sonuçta C vitaminin hastalara faydası görülmediği gibi böbrek yetmezliğine sebep verdiği öğrenilmiş oldu. Ortalık onca incelemeye rağmen hatalı bilgi dolu.

    Tabi burada C vitaminini sattırma, portakalı sattırma menfaatlerini yazmadım bir kitap bilgi çıkar ortaya.

    Kurandaki bilgilerin çok ciddiye alınması, tamamen pazarlama ile ilgili bir durum. Manav elmayı satmadan önce, pis eller ve pis bir bezle parlatır, sonra güzelce dizer sonra o bezle ensesindeki teri siler. İşte size güzel görünüşlü bir elma…

    Kuran, isveç çakısı gibi oluşturulmuş bir kaç farklı şekil alan alet gibi. Bu çakıcı 2000 yıl önce tanrı gönderdi deseydiniz insanlar yerdi bunu..

  133. karaca dedi ki:

    Farklı bir olayda, 400′ e yakın hasta üzerinde yapılan C vitamini deneyinde, yüksek doz C vitamini tedavisi uygulanan hastalarda, C vitamininin her hangi bir fark yaratmadığı gözlemlendi ve sonuçta C vitaminin hastalara faydası görülmediği gibi böbrek yetmezliğine sebep verdiği öğrenilmiş oldu. Ortalık onca incelemeye rağmen hatalı bilgi dolu.

    güzel bir tespit insanın nasıl yanılabildiği konusunda
    demekki insan yanılabiliyor.
    kuran ve din hakkında sizin yanılmadığınız ne malum ?
    hadi ben yanılıyorsam ve inanıyorsam bu bana bir şey kaybettirmez
    inandığımla kalırım bunun bana bir zararı olmaz
    ya siz yanılıyorsanız ya söylenenlerin hepsi gerçekse yarın ahiret dediğimiz noktada
    bunların hepsi karşınıza çıkarsa,ve bundan sorumlu olacaksanız ve geri dönüşü de olmayacaksa
    siz ne yapacaksınız merak ediyorum
    yok iddia ettiğiniz gibi herhangi bir şey ahirette yoksa siz kaybetmezsiniz bizler aptal olmuş oluruz
    bana da bunun bir zararı olmaz inandığımla kalırım
    ya doğruysa,tek tek karşınıza çıkarsa nereye gideceksiniz başınızı hangi taşa vuracaksınız
    ilginç bir soru ama bunun cevabı verilmeli bir ispatınız olmalı eğer doğru söyleyenlerden iseniz

    • rammsteinn dedi ki:

      işte birileri
      “iddia ettiğiniz gibi herhangi bir şey ahirette yoksa siz kaybetmezsiniz bizler aptal olmuş oluruz”
      mantığını çok iyi kullandılar.
      ibadet ile inanmak ile birşey kaybedilmez mantığı yanlıştır.
      sizin dininiz köleliği meşrulaştırmış,
      hak din allahın oluncaya kadar savaşın demiş,
      erkeği kadından üstün tutmuş,
      bir ırk için üstün ırktır demiş.

      bundan birkaçyüz yıl önce hiçbir din kölelik yasaklansın demedi. çünkü üç semavi dinde de kölelik meşrudur. kölelik yasaklanınca islam alimleri birer birer “kölelik islamda yoktur” demeye başladı. neden bir kaçyüzyıl önce bunu diyen islam alimi yok? olamaz çünkü üç dinde de kölelik meşrudur. bunun için terör örgütleri bu sistemi uygulamaya çalışıyor.,baghdadi nin bağıra bağıra kurandan ayetler okuyarak şiddet uygulaması bundandır.
      nasıl “inansam ne kaybederim” mantığını savunursunuz? bu mantık bir coğrafyayı savaşa boğmuş durumda.
      dünyada din namına bir şey olmasaydı bu savaşların yüzde doksanı yaşanmazdı. bilim çok çok ileri durumda olurdu. insanlığın ilerlemesinin en büyük düşmanı dindir.

    • toro dedi ki:

      Sayın karaca,

      Bakın aşağıda sayın ramstein’e hitaben yazdığınız yazınızı aynen alıntılıyorum!

      ‘’güzel bir tespit insanın nasıl yanılabildiği konusunda
      demekki insan yanılabiliyor.
      kuran ve din hakkında sizin yanılmadığınız ne malum ?
      hadi ben yanılıyorsam ve inanıyorsam bu bana bir şey kaybettirmez
      inandığımla kalırım bunun bana bir zararı olmaz
      ya siz yanılıyorsanız ya söylenenlerin hepsi gerçekse yarın ahiret dediğimiz noktada
      bunların hepsi karşınıza çıkarsa,ve bundan sorumlu olacaksanız ve geri dönüşü de olmayacaksa
      siz ne yapacaksınız merak ediyorum
      yok iddia ettiğiniz gibi herhangi bir şey ahirette yoksa siz kaybetmezsiniz bizler aptal olmuş oluruz
      bana da bunun bir zararı olmaz inandığımla kalırım
      ya doğruysa,tek tek karşınıza çıkarsa nereye gideceksiniz başınızı hangi taşa vuracaksınız
      ilginç bir soru ama bunun cevabı verilmeli bir ispatınız olmalı eğer doğru söyleyenlerden iseniz’’ sizden alıntı

      Ben yazdıklarınızı okuyunca, varlığına tanıklık etmediğiniz bir varlığın kesin olarak var olduğunu söylemektense, ancak var olma ihtimaline inanabildiğinizi görüyorum. İçinizde yaşadığınız neyse dışa vurduğunuzda odur diye düşünürsek, buradan bakıldığında sizin resmettiğiniz şeyin bir ihtimalin peşine takılmayı, takılmamaya tercih etmek olduğu görülüyor!

      Bu noktada şunu anlamalısınız;

      Bir sonuca inanmakla o sonuca inanmamak arasında bir fark yoktur! Burada fark yaratabilecek şey iddia edilen sonucun varlığını ya da yokluğunu bizzat bilmektir! Yani sizin ihtimal verdiğiniz sonuca inanmanız ile başka birinin, başka bir ihtimalin sonucuna inanması arasında herhangi bir fark yoktur!

      Son tahlilde tanrı var demek ile tanrı yok demek arasında bir fark yoktur! Sevgili dostum, bir iddia ancak kanıtlandığında gerçek olur ve iddianın kanıtlanması, iddianıza muhatap olan (inandırmaya çalıştığınız) kişinin iddianızın doğruluğuna tanıklık etmesine bağlıdır! Yani tanrı (peşinden gittiğiniz inancın tanrısı) var diyerek ikna etmeye çalıştığınız kişi tanrının varlığına mantıksal boşluk kalmayacak şekilde tanıklık etmeli, ona şahit olmalıdır! Aksi halde sadece iddia edersiniz!

      Bakın binlerce yıl önce milyonlarca insan Zeus denilen bir tanrıya inanıyordu! İnananlardan hangisi Zeus’un varlığına mantıksal boşluk bırakmayacak şekilde tanıklık etmişti? Yani adı Zeus olan bu tanrıya inananların, inanma eylemlerinin başlangıcı bu tanrıya şahit olmaları mıydı?

      İnsanlar Zeus’a niye inanıyorlardı, laf olsun diye mi? Yani Zeus ya da Zeus’un din adamları, Zeus’a inananlara varoluş, yaşam, evren, ölüm ve sonrası ile ilgili birşeyler söylemiyorlar mıydı? Tabi ki söylüyorlardı! Her tanrı figürünün temsilcileri kendi inanırlarına böyle şeyler söyler! Ama sadece söylemek o tanrıyı tanrı ya da doğru tanrı yapmaya yeter mi?

      İşte bu nedenle benim inancımın ya da inancımın tanrısının, bana varoluş, yaşam, evren, ölüm ve sonrası ile ilgili söylediklerine inanıyorum demeniz doğrunun peşinden gittiğinizi kanıtlamaz! Çünkü bizahiti tanrı inancının kendisi o tanrının yeryüzünde muhatap bulan sözlerine inanmakla ortaya çıkar!

      Yani siz var olduğu iddia edilen tanrının temsilcilerinin ilettiklerine inandığınız zaman tanrı var olur! İnanmadığınız tanrı sizin için var olabilir mi? Şansa bakın ki binlerce yıldır, binlerce tanrı, sırf insanlar onlara inandığı için, inanıldıkları anda var olmuşlar!

      Bu noktada şunu artık görün, siz bu halinizle binlerce yıl önce Zeus’un hüküm sürdüğü topraklarda yaşasaydınız aynı mantıkla hareket edecek ve doğru tanrının Zeus’ olduğunu iddia edecektiniz! Yani tanrıların adı değişiyor ama onlara inananların, inanma şekilleri ya da inanma sebepleri değişmiyor!

      Sizce Zeus’a inananlar ya da tarihteki binlerce diğer tanrıya inananlar o tanrılara binlerce yıl sonra adları doğru olmayan ya da gerçek olmayan tanrılar diye anılsın diyerek mi inandılar? Siz aynı akibetin binlerce yıl sonra sizin inandığınız tanrının başına gelmeyeceğine emin misiniz? En azından binlerce yıl önce Zeus’un başına bunların gelmeyeceğine inananlar kadar emin misiniz?

      Ne diyelim, umarım kaderleri benzemez!

      • karaca dedi ki:

        sayın toro

        ben yanılmıyorum, bir yaratıcının var olduğuna ve ezel olduğunu,
        sonu da olmadığını gayet iyi biliyorum. benim gibi geçmişte yaşamış insanlar da aynı düşüncelere sahip olduğuna adım gibi eminim
        bunun aksini ben nasıl düşünürüm biliyormusunuz
        şayet bir yaratıcı yoksa
        varlık nasıl var oldu,bunun cevabını kimse veremez
        şöyle var oldu böyle var oldu demek boşuna konuşmaktır.
        her şeyi yaratmaya gücü yeten var
        o halde ben de onun varlığını ve birliğini kabul eder iman ederim
        tüm mesele bu,

      • toro dedi ki:

        Sayın karaca,

        İşte sorun tam da burada;

        ‘’ben YANILMIYORUM, bir yaratıcının var olduğuna ve ezel olduğunu,
        sonu da olmadığını gayet iyi BİLİYORUM.’’ sizden alıntı

        Yukarıda büyük harflerle yazdığım yüklemlerin doğruluğunu dayatamazsınız! Bunların doğruluğunu önce kendinize sonra başkalarına dayatıyorsunuz!

        Bakın ben de kendi tarafımdan gördüklerimi YANILMIYORUM ya da BİLİYORUM şeklinde kesinleştiremem! Hiç birimiz iddialarımızın kesinliğine işaret edemeyiz!

        Dostum bir tanrının varlığı ne zaman KANITLANIR ya da ‘’gayet iyi’’ BİLİNİR?

        Öldükten sonra (NORMAL insanlarla onlar ölmeden iletişim kurmaya pek sıcak bakmadıkları anlaşılıyor) değil mi?

        Peki siz nasıl oluyor da ölmeden ölmüş gibi yapabiliyorsunuz?

        Üstelik bir tanrının varlığını ‘’gayet iyi’’ bilmenin ötesinde o tanrının tarihte hüküm sürmüş ya da sürdürülmüş tanrılar arasından hangisi olduğunu da bildiğinizi iddia ediyorsunuz!
        Bana söylermisiniz vücudunuzun her hangi bir yerinde tanrınızın işareti (PK adlı filmden alınmıştır) var mı? Yani siz kendinizi hangi tanrının yarattığını nereden anladınız?

        Şimdi şöyle düşünün! Yaşamak için bir çölü geçmek zorundasınız! Birileri sizi çölü geçmeniz yönünde ‘’korkma, çölün ortasında bir VAHA varmış, orayı görebilirsen geri kalan yolu geçip çölü aşabilirsin’’ diyerek cesaretlendiriyor! Aha önce o VAHA yı geröekten gören hiç olmamış çünkü gidip de geri gelebilen yok!

        Bu noktada bana söylermisiniz, yola çıkarken o VAHA nın olduğunu ‘’gayet iyi BİLİYORUM’’ bu konuda ‘’YANILMIYORUM’’ demeniz o VAHA yı gerçekten VAR yapar mı? O vahanın ve sizin iddialarınız doğruluğu ancak ne zaman KANITLANIR?

        Benim bir duruşum var, kendi algılarımın ürettiği sonuçlarım (evren ve varoluşla ilgili) var ama asla onları mutlak doğrular olarak lanse edemem!

        Ama gayet iyi bildiğim şey şudur hiç bir tanrı hiçbir insanla konuşmadı! Çünkü ben onları konuşurken GÖRMEDİM! Dolayısıyla aklı başında hiç bir tanrı insanları görmedikleri bir eylemin peşinden gitmemekle yargılayıp, suçlayamaz! Bunu yapabilen tanrının mantığından şüphe ederim!

        Şöyle düşünün, inandığınız tanrı sizden ona ibadet etmenizi istiyor ve ibadetin nasıl yapılacağı belli! Peki o tanrı sizin o ibadeti yaptığınızı nasıl BİLECEK ya da GÖRECEK? Siz o ibadeti ifa ettiğinizde yani yaptığınızda değil mi? Peki siz o ibadeti hiç yapmayıp tanrınıza ‘’ben yaptım ama sen görmedin, ama yaptığımı bilmelisin, inanmalısın’’ diyebilirmisiniz? Tanrı buna inanır mı?

        Peki kendisininin inanmayacağı bir şeye, sizin inanmanızı (ben bir insanla konuştum ve bütün insanları uyarmasını istedim) beklemek bir tanrı için mantıklı bir yaklaşım mıdır?

        O nedenle benden size tavsiye, size ölümden sonra hesap soracak tanrıya (beklediğinizin aksi bir tanrı ile karşılaşırsanız, örneğin Zeus) ‘’ben sana ibadet ettim ama sen görmemişsin’’ diye cevap verin! Kendi yaptığını hatırlayacak ve sizi fazla sıkmayacaktır!

  134. toro dedi ki:

    Sayın rammstein,

    Kendinden daha güçlü bir varlığın olduğuna ya da olması gerektiğine inanma şeklinde ortaya çıkan ve başlangıçta bireysel olan inanışlar, insanın dünyaya tutunmak için ihtiyaç duyduğu umudun tezahürüdür! Bu bir insanın en temiz ve masum beklentilerinin dışa vurumudur!

    Sorun insanların bu kişisel inançlarının uyanıklar tarafından toplu yönetim mekanizması şeklinde dizayn edlmesiyle ortaya çıkar. Aslında her bireyin kendi öz inancı vardır ve bu inanç nevi şahsına münhasırdır! Birileri bu insanları ortak bir payda da buluşturararak yönetilebilir topluluklar haline getirir! Üstelik onları ortak paydalarını koruyacak şekilde güdülerler! Bu sayede sistemin tepesindekiler işaret verilmesine gerek duymadan harekete geçecek ve oluşan sistemi eleştiren ya da o sistemi kendi sistemine yer açmak için silmeye çalışacakların karşısına dikilecek askerlere sahip olurlar!

    Sanırım söylemeye gerek yok. Bu sistem en çok sistemin tepesine konuşlanmış olanları ihya eder! Kendilerinin ve yönettiklerinin ideali ve inancı tektir ama yönetenler yönetirken, yönetilenler aynı zamanda çalışıp onlarıda doyurmak zorunda kalırlar! Yani yönetenler inandıkları için 1 eylem yaparken yönetilenler 2 eylem yapmak zorundadır!

    Sonuç olarak ortaya yarattıkları tarafından yine yarattıklarına karşı korunan ya da korunmaya ihtiyacı olan tanrılar çıkar! İnsanların aslında koruduklarının ya da korumaya çalıştıklarının, yönetenlerin yönetme erkinin devamını sağlamak olduğunu anlamaları pek de kolay olmayacaktır!

    Onlar sonuç itibariyle tek başına olduklarında onları duyamayacak yani onları ancak kalabalık olduklarında (din) duyabilecek tanrıların varlığına inandırılmışlardır!

  135. Cenk dedi ki:

    İNSANLIK ÖLÜMSÜZLÜĞÜ BULMUŞ farkında değil, ve onlara göre bu kesin.

    Nasıl mı? ölmek yok! Yaşam devam edecek, insan beyninin oyunları.

    Ölmek üzere olan bir insanın kurtulduktan sonraki hikayelerine bakın, beyin kişinin ölmemesi için oyunlar oynuyor. Çünkü vücuda bir şey olursa beyin zarar görecek, beyin kaynağına zarar gelmesini istemiyor ve bu bir reflekstir.

    Şimdilik gördüğümüz kadarı ile insan beyni ölümsüzlük yönünde refleks sergiliyor.

    Düşüncelere bakın, uzay bile sadece bir düşüncedir aslında yoktur karanlık sadece?. İnsan uzaya sınır koymuş, etiketlemiş, isim vermiş, çap vermiş vs. vs. bunlar sadece düşüncedir. İnsan sınırlı düşünüyor.

    Düşünmek bile kendi başına bir reflekstir, içinde menfaat barındırır. Aslında beynin ta kendisi menfaattir, insanın sadece kendisini ile ilgilidir, kendini koruma, garantiye alma vs.vs. bunların tümünü beyin yapar.

    Kendini tam garantiye alma nedir? Tabi ölümsüzlük, yani diğer taraf..

    Bu beynin tamda istediği şeydir, ölmek yok!

    Tabi bu senaryoyu biraz genişletmek ve güzelleştirmek gerekir; Madem ölmek yok o zaman benim yeni yaşamında bir sarayım olmalı, hatta bir gezegenim olmalı. Peki oldu sonra?

    ÖLMEK YOK… neden ölelim ki..

    • karaca dedi ki:

      istediğin saraylar senin olsun kardeş ne kadar basit bir düşünce tarzı
      uzay yok veya buna benzer bir şey söylemişsin bunu ispat etmen gerekir
      ispat edemiyorsun bak
      ben de allahın varlığını ispat edemiyorum buna benim gücüm yetmiyor
      sende iddianı ispat edemiyorsun sadece fikirde kalıyor.
      inançta böyledir inanırsın veya inanmazsın
      var olan bir şey ispat etsende etmesende vardır.
      eğer senin iddia ettiğin şey her ne ise varsa vardır yoksa yoktur.
      bunu ispat etmeye senin gücün yetermi
      sen de öyle inanırsın
      ama benim temel sebeblerim var
      var olan temel sebebler,bunlar nedir diye sorduğunda etrafına bak derim.
      veya kendine bak derim.

      • Cenk dedi ki:

        tanrı, dinler, uzay vs. bunlar bilinmeyenler cevabı olmayanlar ama insanız ya etiketlememiz lazım bir isim takmamız lazım.

        uzayın yokluğunun açıklaması basittir;

        karanlık bir oda düşün, bu odanın 4 duvarını, tavanı ve yeri kaldır.
        Ne kaldı geriye? karanlık boşluk.

        kimsenin bu konular ile ilgili bir şey bildiği yok! bir kişi şunu demiş! hadi inanalım.

        Dağın arkasından duman geliyor, 100 kişi yorum yapsa ne olur yapmasa ne olur sadece dumanı görüyorsun?

        bu konuda dumanda yok! hiç bir şey yok?

        kuşla, böcekle, insanla tanrı ispatlanmaz.

        ben sana bu konu ilgili bir sürü öneri sunabilirim;

        – her şeyi tanrı yarattı, hediye ve ceza mekanizması var.
        – bizi uzaylı bir medeniyet yarattı. kullanıyor
        – biz deneyiz, ama nasıl oluştuğumuzu bilmiyoruz.
        – 500 yıl önce çizilmiş yağlı boya tablolarda ufo resmedilmiş, bunlar gözlem aracı ise, yüzyılllardır bizi izliyorlar ise ne olduğu bilinmeyen tevrattada geçen bu araçları tanrımı sandık.
        – bilemiyoruz (bilinemezcilik)
        – evrim ve bunu tetikleyen farklı unsurlar

        bu liste uzayabilir..

        neden bir konuya sabitleneyim ki? bir sürü seçenek var, yada tüm seçenekleri reddedin. insan düşüncelerini reddedin..

        her şeyi reddedin, bilinemez bunlar..

  136. karaca dedi ki:

    sayın Toro

    yazdıklarınızın tamamını okudum.
    sizin iddia ettiğiniz veya öne sürdüğünüz görüşlere ben katılamam
    bu benim düşüncelerime ve var oluş sebeblerime tamamen aykırı
    benim için rehber,aklım ve kurandır. kuran bana ışık tutmuştur.
    aklım ise gördüğü gerçekler karşısında,yorumunu yapmış
    gücü herşeye yeten bir yaratıcının var olduğu sonucuna ulaşmıştır.
    beni de neden yarattığının sorusunun cevabını buldum.
    yarattığı hiç bir şeye vermediği akıl denilen olguyu bana verdiğine
    göre,bana düşün görev aklımın bana neyi emrettiğine bakmaktır.
    bana aklımın emrettiği mutlak bir yaratıcının var olduğudur.
    aklım bana soruyor eğer bir yaratıcı olmasa idi. ne olurdu diye
    aklımın bana verdiğı cevab şu kainat da dahil hiç bir şey olmazdı.
    her şey var ise bunun arkasında mutlak bir güç bir yaratıcı var eden
    programlayan,işleten bir güç mutlaka olmalı ve var
    kimileri zeus diyebilir kimileri tanrı diyebilir başkaları başka isimler bulabilir
    ama hepsi hep aynı noktaya çıkar
    beni yaratanın var olduğunu biliyorum buna ben inanıyorum
    o olmasaydı ben de yoktum.
    çünkü beni planlayan olmayacaktı.
    dolayısıyla var olmayacaktım.
    kuran olmasa bile bana ışık yol göstermese dahi ben bu inanca düşünerek ulaşacaktım.
    bundan dolayı benim için sıkıntı yok. ben beni yaratanın ismini Allah olarak biliyorum
    geçmiş zamanda yaşamış kişilerde farklı isimlerle anmış olabilir bunda da problem yok
    bana düşen onun varlığını ve birliğini tesbih etmektir.
    sizin takıldığınız nokta peygamberler ve kitaplar ben buna takılmıyorum
    varlığı yaratan yaratıcı peygamber ve insanların gitmeleri gereken yolu yani kutsal
    kitaplarını insanlara vermeyecek,onlara yol göstermeyecek bu mümkün değil.
    hiç bir zaman bundan imtina etmemiştir ve etmezde eğer etmiş olsaydı.
    bazı insanlar haklı olabilirdi. ey rabbim sen bize bir yol gösterici mi gönderdinde
    şimdi bizi hesaba çekiyorsun deme hakları doğardı.
    diğer tarafı tamamen teferuat
    gözlerimin göreceği bir yaratıcı benim için gerçekçi sahici olmazdı.
    kendi gözlerimle görseydim bu nasıl bir yaratıcı diye sorardım tıpkı bana benziyor derdim.
    veya yaratılan herhangi bir şeye benzemesi benim yadırgamama sebeb olurdu.
    allah yada tanrı ne derseniz deyin,aynı suya benziyor aynı güneşe benziyor aynı bitkiye benziyor
    aynı maddeye benziyor derdim ve benim için dikkate alınmayacak bir olgu olurdu.
    bundan dolayı kuranı tekrar inceleyin derim.
    yüce allah kendini tanıtırken bakın ne diyor
    eşim ve benzerim yoktur der yani yaratılan hiç bir şeye benzemez
    ha bana sorarsanki dini vecibelerini dört dörtlük yerine getirebiliyormusun diye
    tam olarak yerine getirdiğim söylenemez
    ama en azından haram olan şeylerden sakınmaya uzaklaşmaya çalışıyorum.
    hakikaten inanç sahibi olmayan kişilere gerçekten şaşırıyorum.
    yarattığı her şeyi yerli yerinde yaratan,onlara bir nizam bir sistem veren sistemleri iç içe geçiren
    herşeyin başını ve sonunu bilen,yaratmaya devam eden,yarattıklarına coğalma gücü veren
    allaha ben hamd ederim o ne büyüktür.
    Allahı görmek veya ispatını istemek gibi bir düşüncem yok görünen veya ıspat edilen allah basittir
    mühtemelen sizin anlıyamadığınız bana göre şu
    siz allahın yüceliğini kavrıyamıyorsunuz varlığı için ispat ve delil istiyorsunuz
    gözlerinizle görülebilecek bir yaratıcı,sizler için yeterli olabilir kalbiniz ikna olabilir ama bir müddet
    sonra sıkılacağınızdan eminim
    tekrar etmem gerekirse yaratıcımız çok yücedir. ona ancak kalben ulaşabiliriz.
    hiç bir madde ona ulaşamaz onun varlığını kavrayamaz
    yarattığı bütün maddelerde kendi tezahürü vardır.
    bunu görmeyen akıl sahipleri ne kadar yanılıyor
    en basiti yarattığı bir elmanın değişik yerlerde değişik kılıflar alması değişik tadları alması
    bunu hangi güç yapabilir allahtan başka
    kalın sağlıcakla,

    • toro dedi ki:

      Sayın karaca,

      Yazımın tamamını okuduğunuzun hatta ne demek istediğimi anladığınızın farkındayım.
      Sonucunda temel bir içgüdüyle ve sadece siz inandığınız için gerçek olduğunu düşündüğünüz ya da varsaydınız argümanlarla savunmaya geçiyorsunuz!

      ‘’var oluş sebeblerime’’ sizden alıntı

      ‘’Var oluş sebebinizi’’ size kim ya da kimler söyledi ya da hangi tanrı? Bakın gerçek yanı başınızda çok uzakta değil! Sizin sanki şahit olunmuş ya da yaşanmış bir gerçekliğin sonucunda ulaşılan bir gerçekliği dillendiriyor gibi yapmanız bu durumu değiştirmiyor! Sizi şimdi ki inancınızın mutlaklığına inandıran temel etken babanız, anneniz, çevreniz! Yani içine doğdunuz kültür! Bu inancı bir toprak parçasına ait tapu olarak düşünün, bu tapu size ailenizden intikal ediyor ve siz o toprak parçasının ilk önce kim tarafından ve hangi erke dayanarak kendi üzerine geçirildiğini sorgulamadan sahipleniyor ve mutlak bir sahiplik içgüdüsünü içselleştiriyorsunuz! Sisteme bakın, dünyada birşeyler birileri tarafından sahipleniliyor ve alınıp satılabilir metalar haline getiriliyor! İnançlarda bunlara dahil!

      Vergisiz, sorgusuz bir kazanç kapısı!

      Soru basittir!

      Tanrı neden benimle konuşmadı? Bu soruyu sorduğunuda zaten tanrı önünde (bahsedilenler) eşit olmadığınızı görmüş olursunuz! Sizi birbirinizle eşitlemeyen ama eşit olduğunuza inanmanızı isteyen tanrıların kıskacındasınızdır!

      Kendinize hiç sordunuz mu? Nasıl oluyorda sadece sizden 1000-500-300 ya da 100 yıl önce doğmuş olanların torunları bu dünyada kendi ailelerine tescil edilmiş topraklara sahip olabiliyorlar? Sizce bu tanrının adaletimidir? Neden toprakların insanlar tarafından ilk paylaşıldığı anlarda var olup toprak zengini yapılmadığınızı (belkide atadan şanslısınız, bilmiyorum) sorguladınız mı?

      İşte dünya üzerindeki herşey bu şekilde parsellenir, sahiplenilir ve mutlak sonuç ya da gerçeklik olarak gelecek nesillere öğretilerek içselleştirilmeleri sağlanır!

      Bu dünya da kaç milyar insanın atalarının mirasını mutlak gerçeklik olarak sahiplendiğini bir düşünün! Hepsine göre haklı olan kendileri! Aynı sizin gibi! Ama siz dahil onların hiçbiri haklılıklarını diğerlerine kanıtlayamıyor sadece birbirlerine kendilerinin haklı olduklarını iddia edip duruyorlar! Sanki hepsi tanrıyla ilgili şahsi yani öz tecrübelerinin sonuçlarını savunuyorlar! Halbuki savundukları şeyler atalarının onlara öğreterek emanet ettiği miraslardan ibaret! Hepsinin tapusu bendedir dediği tanrıları var!

      Bakın insanın çoğu zaman umuda haddinden fazla ihtiyacı olduğunun farkındayım! Ben bu zamanlarda boşlukla konuşmayı orada bir bilinmez ile sohbet etmeyi severim! Bu benim hiç kimseyle paylaşamadığım ama içimde durdukça beni bunaltan sorunlardan psikolojik olarak sıyrılmamı ya da o sorunların yükünü hafifletmemi sağlayan bir ritüeldir! Ama o kadar! Sonuç itibariyle dünya da yaşayan milyarlarca insan içinden beni seçip sorunumu çözmesini istememin aynı zamanda onları seçmemesini ya da bana öncelik tanımasını istemekten öte yani ilkel bir bencillikten öte birşey olmadığının farkındayımdır!

      Düşünün dünyada sorunlarının çözülmesi için tanrısına dua eden ne kadar insan var! Ve hepimizin ondan istediği şey eşitsizlik! Çünkü once benimkini çöz diyorsunuz, dolayısıyla diğerlerinin sizden sonraya bırakılmasını!

      Şöyle netleştireyim, afrikada açlıkla pençeleşen ve kemikleri sayılan çocukları için tanrısından yardım bekleyenler varken sizin hangi beklentiniz tanrı tarafından öne alınabilir ya da onlar kurtarılmadan hangimiz tanrıya yakararacak yüzü bulabiliriz?

      Gördünüz mü aslında biz tanrıdan eşitlik falan beklemiyoruz! Her dua bir kayrılma, sırada öne alınma isteğidir!

      İşte bu hal bile inanılan tanrıların aslında yaratılan (insanların beklentilerini karşılasın diye) tanrılar olduğunu ortaya çıkarır!

      Bence bir tanrı vardır! Ama bu tanrı kendini yarattıklarının isteklerini alma, sıraya koyma ve bu istekleri cevaplandırma merkezinin başı olarak konumlandırmış bir tanrı değildir!
      Son olarak, hiç birşeye kalben ulaşamazsınız! İnsanı bir yerlere beyin ulaştırır! Eskilerin olağanüstü durumlarda daha şiddeli kan pompalamaya başlayan kalbi vücudun kaptanı olarak tanımlayıp içselleştirmesi durumu değiştirmez!

      İnsan görür, duyar, kokusunu alır,tadar ve cildiyle hisseder ve bunların hepsinin işlendiği yer yani dünyayı algılamak için kullandığımız tüm duyularımızın verilerinin işlendiği yer beyindir, kalp değil! Bütün duyularınızı bloke edin yani beyniniz dışarıdan veri alamasın, bakalım kalben ne hissedeceksiniz!

      Korkuyu düşünün! Gördüğünüz bir resimden koktuğunuzda beyin alarma geçer ve kan bu olağanüstü duruma karşı vücudu harekete geçirmek için hızla çarparak kan pompalamaya başlar! Şimdi gözünüzün olmadığını yani beyninizin o resmi görerek pozisyon almasını sağlayacak kanalın iptal olduğunu düşünün! Kalp buna ragmen aynı şekilde çarpıp kan pompalamaya çalışıcakmıdır?

      Çözemediği sorunlar için objeleri farklı şekilde dizayn etmek insanın çok sevdiği bir eylemdir!
      O yüzden sorununuzu çözmek ya da herhangi bir durumda üstünlük sağlamak için daha iyi bir kalbe ya da daha donanımlı bir kalbe ya da herkesten daha hisli (halbuki hissleri işleyen beyindir) bir kalbe sahip olduğunuzu iddia etmek anlamsızdır!

      Tanrıya beni öne al, once benim sorunumu çöz demek için dua etmek ile aynı şeydir bu! Çünkü burada da kendi kalbinizi diğerlerinin kalbinden daha yukarı bir yere konumlandırma çabasındasınızdır!

      Ben hissettim, sen hissedemedin, ben doğru hissettim, sen yanlış hissettin çünkü benim kalbim senin kalbinden …!

  137. pamuk1kale dedi ki:

    Sayın karaca;
    Öncelikle yukarıdaki yazınız için sizi tebrik ederim.İnancınız aklınızı yok edememiş,izin vermemişiniz ve kendi özünüze son derece saygılısınız.
    Ülkemizdeki yaşam süresine bakarak orta yaşımı çoktan geçirip 40 ı devirdim.38,5 yaşında sizin yukarıdaki yazınızın altına harfi harfine imza atabilirdim.
    Çevremdeki herkesin yaptığı gibi asla aklımı kandıramadım,kendi özümü çiğneyemedim.Mevlüde gider insanların o ortamda birbirlerini çekiştirmesinden,makam,mevki sohbetlerinden ifrit olurdum.Kuran okunurken kelimenin tam anlamı ile kendimden geçer gözlerimi saklardım! Ama şu soru beni delirtirdi,cevabı yoktu.
    -Burada inandığımız yaratıcının sözleri okunuyor ama ben veya mevlütte bulunanların 99/100 ü anlamıyor! NEDEN?
    Kelimenin tam anlamıyla SAÇMALIK tı bu.Allaha hakaret etmek,onu yok saymak hatta onunla dalga geçmekti.Her gittiğim mevlütte okunan kurandan sonra hep şu içimden geçti ”Ey ahali burada Allahın sözleri okunuyor ne anladınız?”Orada bulunan 200-300 kişiden kaçı ”Ben anladım,anlamı bu” diyebilirdi.Hayatımın her döneminde toplumun tabiriyle sivriydim,dilimin verdiğim tepkilerin,doğruya doğru demenin zararını çok çektim ve halada çekmeye devam ediyorum.kumar,şans oyunları vb bilmedim.5 yıl önce bir maça (artı) olarak gördüğüm bir miktar parayla bahis oynadım.Kazandım gittim aldım.Eve gidemedim,o parayla eve gidemedim.Çarşıda boş boş dolaştım,birine versem iki büyük günah olacak vb hiç yapmadığım bir şeyi yapmaya teşebbüs ettim.Aklımı kandırmaya çalışmak! Sigara kullanıyorum,sigara zaten vücuda zarar ve ailemin hakkı var o lanette,bende o haram parayla sigara alayım böylece haram para evime girmemiş olur.Bu yaşıma kadar 1 kuruş haram para evime sokmadım.Yaptım ama kendi özüm beni bu haraketten dolayı hergün dövdü,her saatimi zehir etti.İlk ve son kez bahis oynamıştım.
    Kul hakkından çok korkarım,Maddiyat ile ilgili kul hakkı…titrerim.7 yaşındaki bir çocuğun kalbini kırmış veya herhangi bir olaydan ötürü onun hakkını yeme ihtimali beni bir çok geceleri sabahlatmıştır ve halada sabahlatır…
    Çevreme bakıyorum bana din,allah,kitap satanların yediği kul hakları,küçücük menfaatleri için attıkları taklalar,söyledikleri yalanlar! Şunuda söyleyeyim dinsiz,allahsız,kitapsız olanların da bir çoğu aynı yolda!
    Ama böyle olamaz,olmamalı.İnandığımız bir kitap var ve orada allah haramı helali açıkça söylemiş.Peki müslümanlar bizler neden böyleyiz?Hadi onlar kitapsız ama bizim hayatımızı onla çizdiğimiz bir kitabımız var neden her tarafımız çürümüş? İnanırmısın 2 yıl önce kendime şu soruyu sormaya başladım
    -Müslümanlıkta,kul hakkı yemede benim bilmediğim bir ayet ve hadis mi var acaba?
    Bakıyorum ülkemdeki kelli felli en tepedeki müslümanlara yemedikleri halt kalmadı!Çevreme bakıyorum,cumaları omuz omuza onlarca kez namaz kıldığım arkadaşlarım aynı yoldalar.
    Delirecektim sayın karaca! Eşim uykusuz gecelerin birinin sabahında ”Git iyi bir hoca bul ve onla konuş.” demişti.Bi kaç gün ”Acaba konuşsammı iyi bir din alimiyle” gibi denmeler aklımın ucundan geçti,ama yapamazdım,yapmadımda.
    Bana ne cevap verecek,çoğu ortamda sivriliğimden dolayı çok soru sordum ben,eveleme gevelemeden başka hiç birşey almadım!
    1 ay önce Ege ve akdenizde bir günde 700 küsür müslüman bir çoğuda bebek,çocuk boğularak can verdi.700 küsür sayın karaca! Sizde bilirsinizki yıllardır bu ölümler o kadar çok tekrarlanıyor ki,bunlar bildiklerimiz ya bilmediklerimiz!!
    Benim inancım orada boğularak ölen bir bebeğin,çocuğun hakkının peşine düşmeli,buna öyle bir tepki vermeli ki tekrarlanmasın! Ben kendimi bildim bileli Akdenizde ve egede onbinlerce müslüman çığlık çığlığa boğularak öldü ve bu aslada bitmeyecek!
    Kendi insanına insanca yaşama hakkı sunamayan bir düzene lanet olsun.
    Daha geçen gün belki sizde duymuşunuzdur Irakta işidden kaçan müslümanlar kapalı olan köprüye sığınmışlar,onlarca çocuk,genç,yaşlı açlıktan! ölmüş!
    Ben yazın gittiğim kuran kurslarında Hz ömerin adaleti ile ilgili anlatılan hikayelerle büyüdüm.

    Uzatmayayım sayın karaca; Yalandı hepsi yalandı.İnsanların inandım dediği dinde yalan,insanların sahte inancıda.39 yaşında neyin ne olduğunu,düzeni,aradığım soruların cevabını buldum.Rahatladım,uykusuz gecelerim,sabahlamalarım bitti denecek kadar azaldı.

    Şimdi buraya geliyorum,39 yaşına kadar bana anlatılan hikayelerin yalan,düzmece,hayali olduğu ile ilgili kanıtlı bilgileri okuyarak kendi kendime bazen kızıp,hayıflanıp benden önce uyananların veya hiç uyumamış olanların fikirlerini,bilgilerini,sorularını,cevaplarını…ağız tadıyla okuyorum.

  138. Cenk dedi ki:

    Korku, çok çok ciddi bir hastalıktır.

    Bu hastalık genlerimizde 10 binlerce yıldır dolaşan bir virüstür. Hipnozlar, telkinler çözülemiyor taki hasta kişi, depresyon ilaç tedavisi sonrası belki biraz toparlıyor.

    Karanlıkta yatmaktan korkan birini düşünün, hastalığa bakın! Kişiyi o kadar çok korkutmuşlar ki bireysel olarak bazı hayali varlıkların etkisine girmiş.

    Beyin yine koruma refleksine geçmiş. ışık yaktırıyor

    Bu korku hastalığı, bir kişide ne kadar etkili ise o kişi o kadar kolay dinlere tanrıya yöneliyor. Beyin bu kronik durumu çözmenin bir yolunu ararken kutsallığa rastlıyor. Çölde su bulmak gibi…

    ve acısını birazcık dindiriyor, kötü varlık hayali karşısına çıksa bile arapça sözcükler ile kendini rahatlatıyor gitti diyor, bir besleme çektim kayboldu diyor!

    Zamanında, zihinsel varlıklarının etkisine girmiş kurtulamayan bir arkadaşım vardı, bana durumu anlattı ve yardım istedi. kuranı yastığının altına almadan yatmayan bir kişi düşünün.

    At dedim o kitabı çöpe… negatif hiç bir şey izleme dedim, haber, gerilim filmi vs.
    sadece komedi ve çizgi film izlemesini tavsiye ettim.

    bunlarla beraber bir psikiyatri desteği ve ilaç tedavisi uygulandı.

    eskiden delirmek üzere olan bu kişi şimdi normal bir insan, korku aptal bir hastalık diyor.

    Evinizde karanlık bir odada kuran olduğunu ve odanın dışından ona baktığınızı düşünün, tüyleriniz ürperiyorsa korku hastalığınız en üst seviyede demektir.

  139. Osman dedi ki:

    Kuranın 16 . sayfasına bakın ilk ayete.

    Me nenseh min eyetin diye baslayan ayetin mealine.
    .
    Allah azze ve celle..

  140. hakdan dedi ki:

    Ben hala anlamadim, kuranin asli nerede,cebrail aleysalamin vahiy olarak hz muhammede yazdirdigi musaf. Ne oldu ona, gercekten kecimi yedi?

  141. Cengiz dedi ki:

    Sen Allaha iman ettinmi zira sözlerin sanki kuran bir insan tarafında dönüşmüş ve yazılmış gibi konuşuyorsun

Gerçeği arayan müslüman için bir cevap yazın Cevabı iptal et