ŞERİAT ve EVRENSELLİK

Şura/7. Böylece şehirlerin anası  (Mekke’de) ve çevresinde bulunanları uyarman, şüphe götürmeyen toplanma günü ile uyarman için sana Arapça okunan bir Kitap vahyettik. İnsanların bir takımı cennete, bir takımı da çılgın alevli cehenneme girer.

Kur’an bu ayetiyle Araplara gönderildiğini ifade ediyor. Bu ayetten yola çıkarak İslam’ın tüm insanlar için değil Araplar’a has bir din olduğu ileri sürülebilir.
Ancak sonradan gelen ayetlerde insanlara hitap edildiğini ve Mekke çevresinin genişletildiğini görmekteyiz.

Sebe/ 28. Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir; fakat insanların çoğu bilmez.

Görüldüğü gibi bu ayette Muhammed’in bütün insanlar için bir uyarıcı olduğu ifade ediliyor. Dolayısıyla tüm dünyaya hitap etmiş oluyor.
Ama bununla da kalınmıyor.İslam öncesi Kureyş halkının inançlarından olan cinler var sırada. Çember büyüyor ve içine cinleri de alıyor.

En’am/ 130. “Ey cin ve insan topluluğu! Size ayetlerimi anlatan, bugünle karşılaşmanızdan sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” “Kendi hakkımızda şahidiz” derler. Dünya hayatı onları aldattı da inkarcı olduklarına, kendi aleyhlerinde şahitlik ettiler.

Kur’an, önce Mekke ve çevresinden başlıyor, sonra tüm insanları ve cinleri de Muhammed’e görev alanı olarak sunuyor ama Kur’an’ı yeterli bulmayarak onu hadislerle Kainat’ın efendisi yapıyorlar. Varsa evrendeki milyarlarca galakside, ketrilyonlarca gezegende başka hayatlar, oradakilerin de efendisi Muhammed’dir İslam’a göre. Sesini duymadılarsa, haberi gitmediyse suç onların. Duysalardı…

İslam’a göre Muhammed kainatın efendisidir ve Kur’an’da evrenseldir.
Evrenselliğin bir boyutu alan diğer boyutu ise zamandır. Alan anlamında tüm insanlığa hitap ettiği için Kur’an’ı evrensel bulan İslamcılar, zaman anlamında farklı görüşler öne sürerler.

Kimi İslamcılar Kur’an ayetlerinin tümüyle evrensel olduğu ve her çağda, her topluma uygun olduğu iddiasındadırlar.
Kimi İslamcılar ise Kur’an’ın tümüyle evrensel olmadığı, bir takım ayetlerinin Muhammed’e özel, bir takım ayetlerinin Araplara özel, bir takım ayetlerinin ise o döneme özel olduğu fikrindedirler.
Örneğin;
1- Kuran’ın iman esasları evrenseldir.
2- Kuran’ın ahlaki esasları evrenseldir.
3- İbadet esasları evrenseldir.
4- Şeriat/hukuk evrensel değildir, onu insanlar yaşadıkları toplumun özelliklerine göre, Kuran’dan ilham alarak düzenleyip, geliştirebilirler.

İslamcılar olarak adlandıramıyacağımız Müslümanların bir kesimi ise Kur’an’ın sadece iman esaslarını evrensel olarak kabul eder. Ahlak olarak toplumsal değerleri esas alır. İbadeti ise kısmen yapar. Genelde 5 vakit namaz yerine Cuma namazlarını kılar. Bir kısmı 5 vakit de kılar, kimisi hiç kılmaz. Oruç tutar ya da kısmen tutar. Hac ve zekatı ise gönlüne göre yapar.
Çağdaş yönetimlerden, medeni hukuktan yanadır.
Bu kesime ılımlı dindarları, laiklikten, demokrasiden yana Müslümanları katabiliriz.

Bu durumda Kur’an’ın evrenselliği konusunda 3 ana düşünce şekli olduğunu söyleyebiliriz.

1. gruba dahil olup Kur’an’ın tümüyle evrensel olduğunu iddia edenler daha ziyade Sünni kesim içinde yer alan şeriatçilerdir.
Onlara göre mutlak olan Allah’ın mutlak kelâmıdır. O’nun zatı ile kaim ezeli sıfatları olan ilim, irade ve kelâm sıfatlarının bir tecellisidir. Bundan dolayı “Kelâm-ı Kadîm”dir. Yaratılmamıştır. “Kelâm-ı Nefî” olarak yani mana olarak Allah ile birlikte ezelidir. “Kelâm-ı Lafzi” olarak yani Arapça olarak Hz. Muhammed’e 7. yüzyılda indirilmiştir.
Hitabı ve hükümleri evrenseldir. Yani bütün insanlaradır. Hükümleri itibariyle tarih üstü, toplum dışı sabit ve mutlaktır.

Bu grup içinde elbette şeriat düzeninden yana olmayanlar da çoktur. Ama bilinçli olarak Kur’an’ın tüm ayetlerinin evrensel olduğunu iddia eden bir müslümanın şeriat düzeninden başka bir alternatifi olması mümkün değildir. İstisna olarak Kur’an’ı farklı yorumlayan, ayetleri çağdaşlaştırma gayretkeşliği ile kelimeleri tahrif ederek kabul edilebilir hale getirmeye çalışanlar evrenselliği kabul eder ama şeriat düzenini tasvip etmezler.

2. gruba dahil olanlar Muhammed İkbal, Fazlurrahman, H. Hanefi, M. Abid el-Cabiri, Roger Garaudy, Ali Şeriatî, Abdülkerim Suruş, Mehmed S. Aydın, Mehmet Hatiboğlu gibi Müslüman entelektüeller tarafından savunulmaktadır.
Bu düşünce akımının ortak paydasını şöyle özetleyebiliriz:
Mutezile’nin savunduğu gibi Kur’ân, Allah’ın fiil sıfatlarından olan irade ve kelâm sıfatının ürünüdür.
Yani ezeli değildir, yaratılmıştır. Mutlak olan Allah rölatif olan varlıkla ilişkiye girdiği zaman, çıkan ürün rölatiftir, mutlak değildir. Çünkü, Kur’ân’ı oluşturan dil Arapça, Hz. Muhammed bir insan ve Arap toplumu görecelidir. Vahiy ilişkisi bir zamanda -7.yüzyılda ve bir mekanda – Arap yarımadasında vuku bulmuştur ve Kur’ân, ilahi olduğu kadar insanidir.

Allah insan aklı ve insan diliyle insana hitap etmiştir. Vahiy ile insan aklı arasında mahiyet farkı değil, derece farkı vardır. Vahyin fikri muhtevası Arap kültürünün ve Arap zihin dünyasının içindedir. Tevrattan, İncilden dini fikirler içerdiği gibi, Arap cahiliye döneminin doğru fikir ve fillerini de içerir. Başta Hz. Ömer olmak üzere Hz. Muhammed ve arkadaşlarının doğru görüp uyguladıkları fikir ve fiiller vahiy tarafından onanır.

Kur’ân sadece gökten inmemiştir, aynı zamanda yerden bitmiştir. Yerle gök arasında diyalektik bir ilişki söz konusudur. Tanrı’nın hakkı Tanrı’ya insanın hakkı insana verilmiştir. (Esbab-ı Nuzul, Nesih-Mensuh, Mekki-Medeni) Allah, Araplara hitap etmiştir. Arapça ile bütün insanlığa hitap etmemiştir. O günkü iletişim imkânlarını ve yabancı dil bilme oranını göz önünde tutarsak bu son derece doğaldır.

Bu akıma göre Kur’ân güneşe benzer. Güneş sıcaktır, dinamiktir varlık olarak sınırları belli olsa da ışıma yoluyla görülmez. Işıma yoluyla kendinden bir şeyler kaybeder. Kur’ân’ın ışıması Müslüman entelektüelin kalbi (aklı ve sezgisi) vasıtasıyla olur. Kur’ân’ı okuyan mümin entelektüel, ondan kimliğini, kişiliğini, benliğini, karakterini ve bilincini oluşturur ve dünyevi olgular, olaylar, fenomenler dünyasına dalar ve sorun çözer.

Bu başlıkta bizim için önemli olan ilk 2 gruptur. Çünkü 3. grup zaten evrensellik iddiasında değildir.
Kur’an’ın tümüyle evrensel olduğunu ve her ayetinin, her hükmünün kıyamete kadar geçerli olduğunu savunan ve şeriatçi düzeni savunanların başını çektiği ve genelde sünnilerin oluşturduğu grup ile, Kur’an’ın tümüyle evrensel olmadığını, zamana ve mekana göre hükümlerinde değişiklik yapılabileceğini, özellikle hukusal hükümlerinin çağa göre değiştirilerek uygulanabileceğini söyleyen yeni Mutezileci akımı ele alacağız.

Konunun biraz daha aydınlatıcı olması açısından Mustafa Akyol’un bu konudaki yazısını alıntılıyorum:

Kur’an’ın Tümü Evrensel midir?

Dikkatimi çekiyor; site içinde yürüyen tartışmalarda Kur’an’ın evrensel bir kitap olup olmadığı konusu da arada bir gündeme geliyor. Bu, zaten uzun zamandır İslam dünyasında ve hatta Batı’da tartışılan bir konu. Müslümanların çoğu, İlahi mesajın evrenselliğine inandıkları için, Kuran’ın tümünün tüm çağlar için geçerliği olduğunu savunuyor. Buna karşılık İslam’a eleştirel yaklaşanlar, cariyelik, kölelik hukuku gibi konulara dair ayetleri göstererek, bunların o devre ait hükümler olduğunu belirtip, buradan hareketle de “Kur’an bu devre bakmaz” diyorlar.

Oysa üçüncü bir yorum tarzı da mümkün: Kur’an ayetlerinin çoğunun evrensel olduğu, buna karşılık bazı ayetlerin o dönemin şartlarına göre hükümler getirdiği söylenebilir. Elbette bugün kölelik yok ve kölelere iyi davranmakla ilgili bir Kuran ayetinin uygulama alanı yok. Elbette bugün İslam peygamberi yaşamıyor ve dolayısıyla ona veya ev halkına nasıl davranılacağını anlatan ayetlerin uygulanması mümkün değil. Bu ayetler bizlere İslam ahlakı ile ilgili bazı temel ilkeler öğretebilir, ama bire bir hayata geçirilemez.

Bu yorum biçimini Kuran’ın hukukla ilgili diğer bazı ayetlerine uygulayan bazı Müslüman ilahiyatçılar, söz konusu ayetlerde verilen ilkelerin, içinde yaşadığımız çağın şartlarına göre yeniden yorumlanması gerektiğini düşünüyorlar. Bu gerekliliğin çok açıkça gözüktüğü ayetler var. Örneğin bir ayette (8/60) Müslümanların düşmanlarına karşı “besili atlar” hazırlamaları emrediliyor; bu çağda bu ifadenin sembolik şekilde anlaşılması gerektiği, “at” yerine modern araç ve gereçlerin tercih edileceği açık. Kur’an’daki bu gibi “tarihsel” ifadelerin sembolik anlamda anlaşılmasını ve ayetteki amaç ve hikmete uygun yeni yorumlar yapılmasını savunan ilahiyat ekolüne ise “tarihselcilik” deniyor.

Tarihselcilik tartışmalı bir konu. Bu tartışmada benim vardığım kesin bir sonuç yok, ancak tartışmanın kendisini önemli buluyorum. Özellikle de bir kaç “tarihsel” ayeti gösterip, oradan hareketle “Kur’an sadece yedinci yüzyıl Arap toplumuna hitap etmiştir” sonucuna varan seküleristleri yanlışlaması açısından…

Biz önce 1. grubun düşüncesini çürütecek birkaç ayeti örnekleyelim;

Ahzab/53. Ey iman edenler! Siz zamanını gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, Peygamber’in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber’i üzmekte, fakat o size bunu söylemekten utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber’in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah’ın Resûlünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır.

Enfal/ 60. Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Bununla, Allah’ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah’ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz, size ‘eksiksiz olarak ödenir’ ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.

Hac/ 27. İnsanlar içinde haccı ilan et; yaya olarak veya uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.

Bu örnekler çoğaltılabilir. Ama tek bir örnek dahi Kur’an’ın tümüyle evrensel olmadığının kanıtıdır.

Kur’an’ın tümünün evrensel olmadığını kabul eden 2. Grubun evrensel saydığı iman esaslarına bakalım şimdi;

İslam’ın Amentüsü iman esaslarını oluşturur.
Allaha, meleklere, kitaplara, resullere, ahirete, kadere ve iyilikle kötülüğün Allah’tan geldiğine inanmak imanın 6 temel şartıdır.

Bu 6 şarta da dikkat edilirse tümünün gayb olduğu yani bilimsel olarak kanıtlanamayan, ispatı, belgesi olmayan şartlar olduğu ve insanın inancına bağlı olduğu görülecektir.
Dolayısıyla iman esaslarının evrenselliği toplumun tümü için değil sadece inananlar için geçerli olabilir. Bu durumda da insanların büyük çoğunluğunu kapsamayan bir inancın evrensel olduğundan sözedilemez. Bu 6 şarta iman dünya nüfusunun yaklaşık 1/5’ini kapsamaktadır. Yani 5 insandan 4’ü bu inançtan değildir. Öyleyse bu inanç evrenseldir denemez.

İslam aleminde ise iman esasları konusunda farklı inanışlar ve ayrılıklar sözkonusudur.
Allah’a iman konusunda en önemli ayrılık İslam’da önemli sayıda bir güce sahip olan Tasavvuftaki Vahdet-i vücud inancıdır.

Melek ve resuller konusunda inancını sadece Kur’an’a dayandıranlarla, Kuran ve sünnete dayandıranlar arasında bir anlayış farkı olmakla beraber “Sadece Kur’an” diyenlerin azlığı nedeniyle bu fark gözardı edilebilir.

Kitaplara iman konusunda, Kur’an’a imanda bir bütünlük olmakla birlikte Tevrat, Zebur ve İncil’in tahrifat edildiği iddiası doğrultusunda farklı anlayışlar vardır. Kitaplara iman’da, bu 4 kitabın Allah’tan gönderildiği ama Kur’an dışındakilerin tahrif edildiği inancı genel kanıdır. Dolayısıyla  müslümanlar için Kur’an’ın her ayetinin geçerliliği olmasına rağmen, diğerlerinin Kur’an’a ters olan ayetlerinin tümü tahrif edilmiş sayılarak inanılmamaktadır.

Ahiret inancı konusunda ise cennet ve cehennemle ilgili farklı inanışlar mevcuttur. Örneğin Kur’an’da olmamasına rağmen,  imanı olan günahkarların günahlarının cezasını çektikten sonra cennete gireceklerine inanılır. Bu inanış, İslam’da genel kanı olup Kur’an’a terstir. Kur’an günahları sevaplarından fazla olanların ebedi cehennemlik olduğunu bildirir.

Kader ve hayırla şerrin Allah’tan olduğu konusunda ise ihtilaflar çoktur. İslam’ın en çok tartışılan ve üzerinde ortak görüşün sağlanamadığı konudur. Genelde kader konusu müslümanlarca anlaşılmaz. Kader konusunun tartışılmasından uzak kalınmaya çalışılır. Bu konuda mezhepler ve akımlar arasında derin ayrılıklar mevcuttur.

Görüldüğü gibi iman esaslarında İslam’ın kendi içinde dahi birlik, bütünlük yoktur. Bu konularda birbirlerini tekfir eder, kafirlik ve müşriklikle suçlarlar. Kendi içinde birliği olmayan imanın evrenselliğinden ne derece söz edilebileceğini varın siz düşünün.
İman esaslarında evrensellik iddiasında bulunamasa da evrensellik umudu ve özlemi taşınabilir. Nitekim İslam’ın nurunu tamamlayacağına, tüm insanlarca benimsenip kabul göreceğine inanılır.

Gelelim 2. grubun evrensel saydıklarından ahlak esaslarına. Bakalım Kur’an’ın ahlakı ne derece geçerli:

3 yaşında bir erkek çocuğu karıkoca evlat edinmiş olsanız, onu nüfusunuza geçirip soyadınızı da verseniz, okutsanız, büyütseniz ve sonunda evlendirseniz mümkün mü? Mümkün tabi, hayatta neler olmaz. Sizin için mümkün olmasa da çok örneği var.
Birkaç yıl sonra evlatlığınız gelininizle anlaşmazlık yaşasa ve ayrılsa;
Siz de gelinden hoşlanıyor ama bunu gizliyor olmuş olsanız;
Evlatlığınızın boşandığı karısıyla imam nikahı yapıp evlenir miydiniz?

Tebenni olarak adlandırılan ve Ahzap 37’de açıklanan Muhammed’in evlatlığının karısıyla evlenme olayı açısından baktığımızda Kur’an’ın ahlaki esaslarının evrensel olduğunu söylemek mümkün değildir. Evrensel olabilmesi için hiç kimsenin yüzü kızarmadan bu tür bir evliliği yapabilmesi gerekir. Toplumuzda böyle bir olayda adamın yüzüne tükürürler, dışlarlar, lanetlerler. Kaldı ki o dönemin Kureyş toplumu açısından da bu ayet ve getirdiği hüküm evrensel değildir. Çünkü Kureyş, evlatlık alma işlemine bir yeminle müsaade ederdi. Bu yemine göre evlatlık öz evlat sayılır ve ona kendi soyadları verilirdi. Nitekim Zeyd’de Muhammed’in evlatlığı olduktan sonra artık Zeyd Bin Muhammed diye çağrılıyordu. Yani bir anlamda Muhammed’e öz oğlunun karısıyla evlenmiş gözüyle bakıldı. Muhammed bunu Ahzap-40 ile ” Ben içinizdeki hiçbir erkeğin babası değilim” diyerek reddetti. Böylece Kureyş’deki ahlaki bir tabuyu aşkı uğruna yıkmıştı. Tabi Allah’ının emriyle.

Dolayısıyla 2. maddede yer alan Ahlaki esasların evrenselliğinden söz edilmesi mümkün değildir. Çünkü uygulanması mümkün olmayan hükümler içermektedir.

İnsanların tamamına yakınının kabulleneceği, reddedemeyeceği hükümlerdir evrensel olan.
Hiç dinle, Kur’an’la ilişkilendirmeden örneğin “Kul hakkı yemenin doğru olmadığını” insanlara sorduğunuzda ittifakla kabul görecektir. Kul hakkı yiyenler dahi bunu savunamıyacak, bir takım sebepler, bahaneler ileri sürecektir. Demek ki evrenseldir.

Örneğin halkımız Kur’an’daki Tebenni olayını bilmez. Bilenler çok azdır.
Hiç İslam’ı-Kur’an’ı karıştırmadan, dinden söz etmeden toplumun tümüne anket olarak sorulsa;
” Evlatlığınızın boşandığı eşiyle evlenmeniz doğru olur mu?” diye.
Bunun yanıtı kesin olarak ittifakla “Doğru olmaz” çıkacaktır.
Böyle bir konuda ancak çok büyük bir istisna, çok büyük bir zorunluluk gerekir ki kabul görsün.
Böyle bir istisnanın da evrensellikte yeri yoktur.

Sonuç olarak Kur’an’ın ahlak esasları da evrensel değildir.Kaldı ki tek konuya değindik. Çok eşlilik, cariye, talak vb. konularda da benzer sonuca varabiliriz.

Son olarak evrensel olarak kabul edilen ibadet esasları bakalım ne kadar evrensel?

Kur’an’a göre ibadet esasları İslam’ın şartları olarak bilinir. Bunlar;
1- Kelime-i şahadet getirmek 2- Namaz kılmak 3- Oruç tutmak 4- Hacca gitmek 5- Zekat vermektir.  Bunlardan ik 3’ü her müslümana farz olup, hacca gitmek gücü ve sağlığı olana, zekat ise zenginliği nispetinde farzdır.
Bunların tümü de evrensel değildir. Açıklayalım;
Kelime-i şahadet’in anlamı;
şahitlik ederim ki Allah’tan başka tanrı yoktur. Yine şahitlik ederim ki Muhammed onun kulu ve resulüdür.
Birincisi böyle bir şahitliği yapacak şekilde kimsenin elinde bir kanıtı yoktur. Bu sadece bir inançtır.
“Şahitlik ederim ki” değil  “İnanırım ki” olmalıydı. Ama Araplardaki adet buydu. Birşeye inandılar mı ona şahadet ederlerdi. İnandırmak isteyen de şahadet beklerdi. İslam öncesinde de putperestler Lat’a, Uzza’ya, Menat’a vs. şahadet ederlerdi.

Kelime-i Şahadette bir başka evrensellik dışı olan ise anadilde söylenmesinin kabul görmeyişidir. Arapça söylenmesi şart görüldüğü için de evrenselliğinden söz edilemez.

Namaz ve oruç güneşin doğuş ve batışına göre vakitlendirildiği için evrensel değildir. Örneğin Kuzey’e doğru gidildikçe günlerin, gecelerin uzunluğu değişir. Kutuplarda ise 6 ay gündüz, 6 ay gece olduğundan Kur’an’da bildirilen vakitler, bu bölgelerde yaşayanlara uymaz.
Bunun yanında namaz konusunda da anadil sorunu vardır. İslam mezhepleri anadilde ibadeti kabul etmez. Kur’an’da da ana dilde ibadet edilebileceğini belirten bir ayet olmadığından evrensellik iddiası geçerli değildir.

Hac ise putperestlerden kalma bir tapınak ve asıl amacı bölgeye gelir sağlama olduğundan bunun bir evrensel ibadet şekli olduğunu öne sürmek mümkün değildir. Hacda yapılan ritüellerin putperestliği çağrıştırması da evrensellikten öte tevhid inancına ters düşen bir durumdur. Ayrıca varlıklı olmayanların yapabileceği bir ibadet şekli değildir. Örneğin Brezilya’dan kalkıp ta Arabistan’a hacca gitmek normal düzeyde bir insanın yapabileceği bir ibadet değildir. Zenginler için ya da yakın bölgeler için düzenlenmiş bir ibadet ise evrensel olamaz.

Zekatın da evrenselliğinden sözedilemez. Çünkü zekat o dönemde bir çeşit vergiydi ve zekat toplama memurları vardı. Herkes gücü nispetinde zekat vermek zorundaydı. Günümüzde ise kanunlaşmış vergiler var. Vergilerin dışında bir fakire-yoksula-muhtaça yardımın ise bir ölçüsü olamaz. Gönlünden koptuğu şekilde yardım yapılır. Bu tür yardımlar zaten bir insanlık görevidir ve tüm dinlerde olduğu gibi, din dışı olarak da yapılır.

Sonuç olarak görüldüğü gibi Kur’an’ın evrenselliği iddiası geçersizdir. Kur’an’da bulunan ve evrensel olan birtakım insani konular ise tüm dinli veya dinsiz toplumlarda geçerlidir.
Kur’an hükümlerine göre bir şeriat düzeninin savunulabilmesi için bu hükümlerin evrensel olması gerekirdi. Evrensel olmayan 1400 yıl öncesi hükümlere göre yönetilme isteği ise gericiliktir.

Serdar Kaangil

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Din içinde yayınlandı ve , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

67 Responses to ŞERİAT ve EVRENSELLİK

  1. Geri bildirim: Şeriat ve Evrensellik | Ateist Cevap

  2. Bir Hanif Müslüman dedi ki:

    Merhaba
    Yalnızca Kur’anı kaynak olarak kabul eden birisi olarak;bazı konularda hatırlatma ve düzeltme ihtiyacını hissettim.
    Namaz. sizin başka bir yazınızda da belirttiğiniz gibi;Kur’anda namaz diye bir kelime geçmez (her ne kadar tefsirciler ve mealciler ille de namaz diye tuttursalarda). Onun adı,”Salat” tır. Dikkat edilirse,Kur’anda namazın şekli,nasıl kılınacağı,rekatlerinden hiç bahsedilmez. Genelde “eqımıssalate ve etuzzekate” olarak Kur’anda geçer ama namaz ne? Tarifi yok Kur’anda. Zira namaz denilen ucube Emeviler,hadisçiler tarafından uydurulmuş bir icraattır. Aslolan salattır. Salat ise,dinle ilgilenme,kulak verme,sosyal yardımlaşma,dayanışma,yoksulu,miskini,yetimi,öksüzü,akrabayı gözetme,yanlış giden herşeyi ıslah etme (düzeltme),…ve daha buna benzer pekçok anlamı da vardır. Bu da (salat) Kur’anın evrenselliğine gölge düşürmez. Çünkü her toplum için geçerli olan ahlaki kaidelerdir.
    Zekat ise hadisçilerin söylediği gibi,öyle zengin olanın malının 1/40’ını vermesi değildir. Zekat infakla ilgilidir. İnfak ise eline geçen malın ihtiyacın kadarını kendine ayırmak;geri kalan tamamını en güzel ve kullanışlısından seçerek fakirlere dağıtmaktır. Zekat vermek için zengin yada fakir olmak şart değildir. Eline geçen mallarda ihtiyacından çok fazlalık varsa,fazlasını dağıtacaksın. Zaten zekatın kelime anlamı temizlenmek,arınmaktır.

    Saygılarımla

  3. serkan dedi ki:

    Bir Hanif Müslüman;söylediklerine katılıyorum,ben de bu kanıya varana kadar yıllarım geçti ama maalesef Kur’anın evrensellikten uzak olduğu gerçeğini değiştirmiyor.Salat ve zekat konusundaki görüşler çok çok azınlıkta olanların ”Sadece Kuran” diyenleri temsil ediyor ve yine evrensel olmuyor kaldı ki maide 33 veya tebenni için evrensel normlara uyan bir örüşün var mı çok merak ediyorum doğrusu….(Daha bir çok konu var ama ilk anda aklıma gelenler bunlar)

    saygılar.

  4. kadir dedi ki:

    Bir hanif müslüman rumuzlu arkadaş.; namaz kılmak size ne kadarda zor geliyormuş öyle kuranda o yok bu yok diye kendi kendinizi kandırıyorsunuz. buraya saçma sapan şeyler yazıpta başkalarının düşüncelerine etki ederek günaha giriyorsunuz. kuranda namazın olmadığını nereden çıkardınız. alıp elinize kuranı kerimi hiç okudunuz mu? eğer okumuş olsaydınız. bir çok ayette bahsedilen salat kelimesinin ne anlamına geldiği anlardınız. bak kardeşim kuranda yücee allah “göklerde ve yerde ne varsa allahı tespih eder”. yer sarsılarak, kuşlar öterek, dönya dönerek, ağaçlar ses çıkararak, v.s. v.s. yüce allah bizlerin bu zikirleri anlamamızı ve bizimde insan olarak ona tespih etmemizi ister. kuranda yüce allah namazın veya salatın veya zikirin adı her ne olursa olsun nasıl kılınacağını detaylı bi şekilde anlatmıştır. kuranda bir çok yerde kıyamda duranlar rüku ve secde edenler diye bahseder. hatta bir ayette “o müminlere baktığınızda yüzlerinde secde izini görürsün.” diyor. aslolan kıyam rüku ve secdedir. insan kıyamda(ayakta saygı duruşunda) dururken tam teslimiyetle allahın ayetlerinden istediğini istediği kadarını olur. sonra allah için rüku eder (kendisini yoktan var eden rabbine saygıyla eğilir sonrada secdeye kapanır. bunları yapmayı allah insanlara emretmişki gün boyunca allahı hatırdan çıkarmayalım. yoksa bu dünyanın aldatıcı ve geçici güzellikleriye uğraşıp dururuz. kıyam rüku ve secdeye bizler namaz diyoruz. sizin ise namaz kelimesi zorunuza gidiyosa salat veya zikir deyin… allah özellikle gerçekten iman edenlerden bunu istiyor. namazın zamanlarını söylüyor. hatta hangi surelerin bile okunacağını söylüyor. bir ayette “kurandan kolayınıza geleni okuyun” diyor. hatta bir ayette “namazda sesini çok yüksetme, çokta kısma” diyerek namazın adabını bile bizlere öğretiyor. namazın rekatlarını bile söylüyor. kurana göre namaz 2 rekattır. çok özel durumlarda korku panik. savaş vs. durumlarda namaz kısalabilir. bu kısaltma dışında namazın süresini bizlere bırakmıştır. bir insan 2 rekat namazı 2 dakikada da kılabilir. 2 saattede kılabilir. bununla ilgili bir sınırlama yoktur. yanlız özellikle vurguluyor namazın dosdoğru kılınması hususunu. kalpten, inanarak ve tam teslimiyetle yapmamızı istiyor. böylelikte kuranda bahsedilen namaza durmadan önce ellerinizi dirseklere kadar yüzünüzü başın 4/1 ini mes etmeyi ve ayakları yıkamayı emrederek insanın allah katında gün boyunca abdestli yani namaz kılmaya müsait bir mümin olmasını istiyor. insanı ruhen allaha yakınlaştırıyor ve bedenende temizliyor. bu insan için en hayırlı olan şeydir. Fakat siz yok kuranda namaz yokmuşta,
    salat olarak geçiyomuşta. bilmediğiniz konular hakkında atıp tutuyosunuz. siz namaz kılmayınca allah sizi cehenneme atar asla demiyorum. bununla ilgili gerçeği ancak allah bilir. ama kuranı keriminde bir gerçeği varki oda günün belli vakitlerinde namazın kılınmasıdır….

  5. serkan dedi ki:

    Kadir;namazın nasıl kılınacağıyla alakalı ayetleri cımbızla bir ordan bir şurdan almakla olmuyor maalesef..Zira Secde etmek;itaat etmek,boyun eğmek anlamına geliyor,Rüku ise alçakgönüllük, şirke ve taguta karşı dik durmak anlamına da geliyor.Zaten salatın kelime anlamı konusunda da bir kavram kargaşası var..Dua,namaz,destek,söylev,bağlantı anlamları var..Ha birde vakitleri konusunuda halledemedik,sabah,öğle akşam mı? sabah,öğle,akşam, yatsı mı? sabah,akşam mı? ya da sabah,öğle,ikindi,akşam,yatsı mı? yukarıdakilerin hepsini destekleyecek ayetleri istersen sana kurandan çıkarıp yollayabilirim çünkü uzun yıllar bu konuya kafa yorup işin içinden çıkamadım.Kuranı yıllarca karşılaştırmalı inceleyen bir insan olarak şunu söyleyebilirim..Tanrı veya Allah evet bence vardır ama tanrı kelamı ve vahiy konusu biraz tartışmalı..İnsan dilleri yerel ve değişkendir Tanrı kelamı insan diline indirgenemeyecek kadar yücedir,peki Tanrı kelamı nedir diyecek olursan GÖZLEMLEYEBİLECİĞİMİZ TÜM EVREN’dir derim.Yeryüzünün neresinde olursa olsun,dili,dini,ırkı ne olursa olsun tüm insanlar Tanrı’nın varlığını Evrene bakıp ilahi kelama şahitlik edebilir.Tek bir dil kullanmıştır yüce Tanrı ve o dilde EVRENSEL bir dildir.Kuran ise tamamiyle muhammed ve arkadaşları tarafından oluşturulmuş kendi zamanına göre oldukça devrimsel ve toplumu derinden sarsan bir söylemde bulunmuştur.Umarım seninde bir gün gözündeki perde açılır/gözün açılır,saygılarımla..

  6. kadir dedi ki:

    hanif bir müslümana söylediklerim sizin içinde geçerli sayın serkan. kuranı uzun yıllar okuyan birisiymişsiniz ama kuranda geçen herşey bir kadere göre yaratıldığını anlamamışsınız. sizin kalbinizde ikilem var. çelişkili olduğunuz için aklınıza en uygun ve kolay olarak ne yatıyosa onu tasdik ediyosunuz. size soruyorum; siz durup dururken bir kitap yazın ve yazdığınız kitaba herkes karşı çıksın sizi yurdunuzdan çıkarsın eziyetler etsinler. arkadaşlarınızı öldürsünler hatta size en yakınlarınız bile karşı çıksın. senelerce çölde kalın. sayıca çok fazla olan insanlarla savaşmak zorunda kalın. bu örnekleri dahada artırabilirim. bütün bunları yaşamak yerine o kitabı siz yazarmısınız. üstelik o kitapta bazı toplumlarıda aşağılayın ( kuranda yahudilere yönelik lanetleme) kısacası bütün herkesi karşınıza alarak o kitabı yazarmısınız. göz göre göre kim eziyet çekmek ister.
    işte hz.muhammet bu kitabı kendisi yazmış olsaydı bütün bunları göze alamazdı. o sadece yüce allahın vahiylerini insanlığa iletmek ve uyarmak için bu kadar işkenceye katlanmıştır.
    bbu evrende herşeyi bir kadere göre yaratmıştır yüce allah. mesela sizin türk oluşunuz veya türkide yaşamanız tesadüf değildir. anneniz babanız tesadüf değildir. fiziki özellikleriniz tesadüf değildir. ve kuranın arapça inmeside tesadüf değildir. evrensel olan bir kitabın arap yarım adasında sıkış kalmaması tesadüf değildir. türklerin o dönemdeki islam devletiyle ilişki kurması ve müslüman olması tesadüf değildir. akabinde de günümüze kadar çeşitli çeşitli büyük islam türk imparatorlukları kurmasıda tesadüf değildir. bu devletler sayesinde islamiyet doğudan batıya güneyden kuzeye her alana yayılmıştır. günümüzde o devletlerin sonu geldikten sonra teknoloji çağına girmemiz. bilgi paylaşımındaki hızlılık islamın antartikadan tutun güney kutpuna kadar her yere ulaşması oradaki insanın bile tanıma fırsatının olması tesadüf değildir. evet kuran arapçadır. farkındamısınız arapça olan kuran evrenseldir. hemen hemen her dilde meali vardır. mealciler arasında küçük küçük farklar olabilir. ama bu kuranın bütünlüğünü bozacak derecede değildir.
    mesela bi ayette yalan söylemeyin diyosa diğer bir mealci onu yalan söyleyin diye çeviri yapmaz.
    namazın vakitleri konusuna gelince. bu konu ile ilgili ayetleri iyi okunamanızı ve iyi analiz etmenizi öneririm.

    zamanı yaratan allahtır. bazı ayetlerde hep gece ve gündüzden bahseder. zamanın rabbi olan allah yaratmış olduğu zamanı çeşitli parçalara bölmüştür güneş vasıtasıyla. hangi zamanda olursak olalım onun sayesinde o zamanı yaşıyoruz. geceye onun izni ile ulaşıyoruz. veya öğlen vaktide veya ağaran sabaha, akşamın alaca karanlığına veya ikindi vaktine. onun yarattığı zaman çerçevesinde göklerde ve yerde ne varsa allahı tespih eder. peki ya biz insanlar. işte yüce allah insanların nefislerine yönelik ayetler indirmiştir. çünkü yüce allahı anmayan ve tespih etmeyen her insan ziyandadır. onu anmayan insan dünya hayatına dalıp gider. dünya hayatının geçici menfaatten ibaret olan güzelliklerine dalıp hayatını sürdürür. ancak sonunda dönüş onadır. her insan muhakkak ölecektir. geride bıraktıkları ve yaşadıklarıda kuru gürültüden başka bişe değildir.
    sayın serkan namaz konusu sizin kafanızı çok karıştırmır. namaz kılın veya kılmayın nasıl yaşarsanız yaşayın sizinle iligili ceza veya ödül allah katındadır. namaz kılmayanlar cennete giremez demiyorum. onunla ilgili hiçbir bilgim yoktur. fakat namaz hz.ibrahimden günümüze kadar inananlara farz kılınmıştır. hzc suresinde yüce allah hz. ibrahime mekkede bir kabe yapmasını emrediyor. ve diyorki ey ibrahim evimi kıyamda duranlar rüku ve secde edenler için temiz tut. diyerek namazı emrediyor.

  7. serkan dedi ki:

    Merhaba Kadir,

    Öncelikle Muhammet’e yapılan eziyetler veya işkencelerin objektif olarak değerlendirildiğini düşünmüyorum,herkes kendi meşrebine göre yorumlarda bulunmaktadır.Kimine göre Muhammed narsist ama bir o kadar da zeki ve iyi bir teşkilatçı,kimine göre devrimci kimine göre de Tanrı elçisi..Bedir savaşını başlatan kureyşe ait kervana yapılan saldırı bir baskın ve yağmalama mı yoksa bir tehdit olarak algılayıp önleme taktiğimi işte burada objektif olmak çok zor olsa gerek.Muhammet madem Elçi değil bu kadar eziyete katlanır mıyıdı diyorsun ya tarih bunun örnekleri ile dolu biraz araştır istersen;müseyleme el-kezzab,muhammed döneminde kendisinin elçi olduğunu kendisine de vahyedildiğini öne sürerek maalesef müslümanlarca bizzat direktif alarak katledilmiştir.Hakeza Hasan Sabbah onun hayatını biraz incele Muhammet ile olan benzerliklerine sen bile inanamayacaksın..İlk anda aklıma gelen bu iki isimler oldu ama demin de söylediğim gibi tarih böyle insanların hayatları ile dolu..Bu argümanlar Kur’an ın Tanrı kelamı olduğunun göstergesidir demek kaçamak cevap vermen demektir.Kur’an şayet iddia edildiği gibi Tanrı kelamı ise onda hiçbir tutarsızlık,çelişki olmamalı tüm insanlığa hitap edip zaman üstü olmalıdır.Ama bir ayet ile ilgili en ufak bir eleştiride kimilerince ”o dönemi ilgilendiren bir ayetttir” veya nasih-mensuh ilkesi gereği hükmü yoktur diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışılıyor ve bu da gerçekten çok gülünç oluyor.Sünnetullah gereği şayet Allah’ın evrene koyduğu yasalarda veya kanunlarda bir değişiklik yoksa neden sadece Kur’an korunmuştur bu başlı başına Sünnetullaha ters değil mi? Allah’ın adalet ilkesi ile bağdaşır mı veya Hakk mı? Bir de diyorsun ki salatın nasıl kılınacağını da kuran da belirtmiştir Allah ”ne kısık sesle ne de bağırarak kılmayın orta sesle kılın” bunun uygulanabilirliği şu an var mı sence? veya sen camide namaz kılarken öğle namazının sünettini eda ederken orta sesle mi kılıyorsun? Bu sesle namaz kılan ben 36 yaşındayım bu yaşıma kadar hiç şahit olmadım,bu insanlar Allah’ın emrini bilerek veya bilmeyerek terk etmiş olmuyorlar mı?
    Ben sana daha Kur’an da ne çelişkiler sayarım,maide 33,Tarık 4,Talak 4,Enfal 65,66,şefaat var mı yok mu açık değil?,hayır ve şer Allah’tan gelir net değil?,ahzab ve tahrim suresin tamamını anlamak gerçekten mümkün değil?
    Bu ve benzeri o kadar çok çelişki ve Tanrı Kelamı olması mümkün olmayan ilke ve söylemlerle dolu ki….
    Kavranamaz bir bütünlük olan ve idrak edilmesi pekte mümkün olmayan Tanrı(Suda yaşayan bir balığın suyu algılayamaması gibi) inancım vardır,kendimi Deizime daha yakın hissediyorum ama bir insanın kalkıp ben Tanrı ile kontak kurdum bana şunlar vahyediliyor demek tamamiyle bir söylentiden ibarettir.Böyle bir olay gerçek bile olsa 2. ve 3. şahıslar için bu olay bir söylentidir..
    Sanırım ”HAKİKATİ” arayışımız insanlığın geçirdiği değişim ve gelişimine paralel olarak hiçbir zaman son bulmayacak..
    Selamlar..

    • bilal dedi ki:

      Serkan bey !
      BEDİR SAVAŞININ SEBEPLERİ ? Olayların nedenini bilmeden yapılan değerlendirme-
      ler insanı daima yanıltmaktadır ! Bakıyorumki kur’an’a veya hz.peygambere saldıranlar
      olayların nedenlerini araştırmadan ön yargıda bulunuyorlar.! BEDİR SAVAŞI NEDEN
      YAPILDI: ? a) Mekkeli müşrikler müslümanlara her türlü zulmü yaparak,onları öz yurt- ları olan Mekke’den 450 km.olan Medine’ye göçe zorluyorlar .b) Mekke’deki müslüman-
      ların bütün mallarına el koyuyorlar. c) Mekke’den hicret edemeyenleri de inançlarından
      döndürünceye kadar her türlü şiddet ve baskıyı uyguluyorlar.d ) Yurtlarını ve evlerini
      terk edip Medine’ye hicret edenleri de rahat bırakmıyorlar.Son olarak da Medine’ye göç
      eden hz.peygamber ve müslümanlara saldırmak ve onları yok etmek amacıyla Şam pa-
      zarına Ebu Süfyan başkanlığında 50.000 dinar kadar olan büyük bir ticaret kervanının
      satılan mallarıyla büyük bir güç ve ordu hazırlayıp Medine’ye saldırı hazırlığında bulunu-
      yorlar.Elde edilecek bu ticaretin bütün geliri müslümanlara karşı hazırlanacak ordu için
      kullanılacaktı.Bununla müslümanlara son darbe indirilecek ve müslümanların yok olma- ası sağlanmış olacaktı.!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! İşte bu İstihabaratı alan hz.peygamberin de ,bu ticaretten elde edilen malın müşriklerin ellerine geçmesini
      önlemek maksadıyla Bedir savaşını yapıyor.Bundan maksat müslümanların aleyhine kullanılacak olan bu sermayeye engel olmaktır.Evet bundan edilecek sermaye ile müs-
      lümanları yok etmek için son ve kesin darbe indirilecekti. Doğal olarak hz.peygamber
      de ashaplarıyla isitişare ettikten sonra böyle bir karar alıyor.Bu onların en tabii hakla-
      rıdır.Kim olsa aynısını yapardı.Müslümanları öz yurdundan çıkarıyorlar,bütün mallarına
      el koyuyorlar,hicret edemeyenlere de her türlü işkenceyi yapıyorlar,bir de bu büyük tica-
      retin bütün geliri,müslümanlara saldıracak ordu için harcanacak,müslümanlar da onları
      seyredecekler değil mi ??? EL İNSAF.!!! HZ:PEYGAMBER ZAMANINDA SAVAŞI BAŞLATAN DAİMA MÜŞRİKLER OLMUŞTUR.!!!
      Bunun böyle olduğunu nasıl biliyoruz:??? Çünkü,bütün savaşlar Mekke ve çevresinde değil,Medine ve çevresinde vuku bulmuştur. Bu da gösteriyor ki Mekke’den 450 km. uzak olan Medine’ye her fırsatta Mekkeli müşrikler saldırmışlardır.Savaşlar Mekke ve
      çevresinde vuku bulmuş olsaydı o zaman saldıran müslümanlar olduğunu diye bilirdik.
      EVET; 450 km.mesafe alıp hep müşrikler Medine’ye saldırıyorlardı.Hz.peygamber ve
      müslümanlar da daima kendilerini savunmak için onlara karşılık verirlerdi.Medineli yahu-
      dilerle yapılan savaşların da,müslümanlarla yaptıkları antlaşmalarını bozarak Mekkeli müşriklerle işbirliği içinde olup her fırsatta müslümanlara arkadan vurdukları içindir.!!!!.
      ÖZETLE, a) Mekkeli müşrikler,hz.peygamberi ve müslümanları Habeşistan ve Medine’
      ye göç ettiriyorlar.b) Müslümanların bütün mallarına Mekke^deki müşrikler el koyuyorlar.
      c) Göç edemeyenlere de her türlü şiddet ve baskıyı uyguluyorlar. d) Her fırsatta 450 km,
      mesafedeki Medine’ye saldırılar düzenliyorlar. e) Bu nedenle müşriklrele yapılan bütün
      savaşlar Medine ve çevresinde vuku buluyor. e) Bu da gösteriyorki saldırgan taraf dai-
      ma müşrikler olmuştur. f) Müslümanlar da daima savunma pozisyonda kalmışlardır.
      EVET,ŞİMDİ SORUYORUM,! MÜSLÜMANLARI ÖZ YURDUNDAN GÖÇ ETTİREN,
      ONLARI HABEŞİSTAN VE MEDİNE’YE SÜREN,MEKKE’DEKİ MÜSLÜMANLARIN
      BÜTÜN MALLARINA EL KOYAN,GÖÇ EDEMEYENLERİ İNANCINDAN DÖNDÜRÜN-
      CEYE KADAR İŞKENCE YAPAN VE MÜSLÜMANLARI MEDİNE’DE BİLE RAHAT BI-
      RAKMAYIP SON VE KESİN DARBAYI İNDİRMEK İÇİN EBU SÜFYAN BAŞKANLI-
      ĞINDAKİ BÜYÜK TİCARETİN GELİRİYLE BÜYÜK BİR ORDU HAZIRLAYIP
      MEDİNE’YE SALDIRI DÜZENLYECEK MÜŞRİKLER Mİ HAKLI VE MAĞDUR,YOKSA
      ÖZYURDUNU,MEKKE’Yİ,EVİNİ;BARKINI;HER ŞEYİSİNİ BIRAKIP GÖÇE ZORLANAN
      HZ.PEYGAMBER VE MÜSLÜMANLAR MI ??? EL İNSAF:!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
      =======================================================
      ” Sünnetullah ta değişiklik yoksa neden sadece kur’an korunmuştur..? diye şekİlindeki
      ifadenizle neyi kast etmişsiniz.? SÜNNETULLAH ne demektir ????????????????
      Yüce Allah’ın evren için koymuş olduğu fizik yasaları demektir. Kur’an’ın korunmasıyla
      bunun ne alakası var.? Kur’an son kitap olduğu için elbbette korunması gerekirdi.Yok-
      sa başka bir kitaba ihtiyaç duyulacaktı.!!! İSLAM SON DİN,KUR’AN DA SON KİTAP
      OLDUĞU İÇİN YÜCE ALLAH ONU KORUMUŞTUR.!!!!!
      =======================================================
      KUR’AN’DA TEK BİR ÇELİŞKİ VE TUTARSIZLIK YOKTUR: VARMIŞ GİBİ GÖRÜNEN
      ÇELİŞKİLER,HATALI MEAL VE YORUMLARDAN KAYNAKLANIYOR.KUR’AN’DAN
      DEĞİL. Bilahare, Nasip ise,Maide-33, Tarık-4,Talak-4,Enfal-65-66, vs.ayetleri birlikte
      değerlendirmeye çalışacağız.! Kur’an’ın mesajı direk orjinal metninden doğru algılan-
      dığı zaman onda hiç bir çelişkinin olmadığı görülecektir.!!! Selamlar.

      • bilal dedi ki:

        Serken bey ! 1- MAİDE-32-33: من اجل ذلك كتبنا علي بني اسرايئل انه من قتل نفسا بغير نفس الخ ….İşte bun-
        dan dolayı İsrail oğullarına kitapta şunu bildirdik.Kim bir insanı,bir cana karşılık olmaksızın
        (katil olmayan birini) ya da yeryüzünde bir bozgunculğa karşılık olmaksızın öldürürse sanki
        bütün insanları öldürmüş gibi olur……”’ Bu hüküm kur’an için de aynen geçerlidir.Ayet-33:
        انما جزاؤ اا لذين يحاربون الله ورسوله ويسعون في الارض فسادا الخ ” Allah ve Resulüne ( topluma ve hak düzenine) savaş açanların,yeryüzünün huzur ve düzenini bozmak için koşuşanların ceza-
        sı; öldürülmeleri vs………..” Evet,Allah’a savaş,topluma savaştır.Kitlesel ölümleleri gerçek-
        leştirmek vs.dir. Yüce Allah mecazen kendini toplum yerine koymaktadır.Halka ve topluma
        karşı yapılan menfi eylemler,sanki Yüce Allah’a karşı işlenmiş gibi olur.BAKARA-245:
        من ذ الذي يقرض الله قرضا حسنا الخ ” Kimdir o güzel insan ki Allah’a ( muhtaç insanlara ) güzelce (karzı hasane,faizsiz ve karşılıksız ) ödünç verir ? Allah da buna karşılık ona kat kat vere-
        cek.! ” İşte burada Muhtaç kesime,halka verilen karzı hasane ( karşılksız ödünç) sanki
        Allah’a verilmiştir. MAİDE-33: ayette de Allah’a savaş,Topluma ve halka karşı savaştır.!
        Allah’la savaşılamaz.Ancak yarattığı kullara karşı savaş yapılabilir.İşte ayet buna vurgu
        yapıyor.Bu ayete öngörülen cezalar din için değil,topluma karşı silahlanıp kitlesel ölüm-
        leri gerçekleştiren caniler içindir.MESELA : REYHANLI da eylemi bilfiil gerçekleştiren
        canilere bu tür ağır cezalar verilmelidir,ki ibretlik olsun,caydırıcı olsun.! Ama bir kaç sene
        hapiste beslenirler ve sonra bir bahaneyle çıkabilirler.!!! Bu mu adalet,??? Bunu mağ-
        durların ailelerine soralım.Hak ve adalet böyle mi olmalı ??? Biz de o mağdurların yerin-
        de olabilirdik.Bunu yapan caniler asılmalıdır.Hak ve adalet bunu gerektirir, onları besle-
        mek değil.! İşte kur’an,insan hayatını korumak için bu tür önleyeci ve caydırıcı cezalar koy-
        maktadır.İslam evrensel olduğu için bu hüküm herkes için geçerlidir.NORVEÇ’te 77.ma-
        sum insanı öldüren canının alacağı en büyük ceza 21 sene olup her türlü konfore sahip
        olan bir cezaevi de yaşamaktır.! Bu mu adalet ??? ABD.ki İkiz kuleleri havaya uçurup
        binlerce masum insanı öldüren canilerin cezası hapiste beslemek mi ? Bu mu adalet.?
        Ve daha nice örnekler….!!!!!!!!!! En adil hukuk kur’an hukukdur. !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
        İşte kur’an,bu tür kitlesel cinayet işleyenlere ağır müeyyideler getirmektedir.Fakat bakı-
        yorum ki,kur’an’a saldıranlar,öldürülenleri ve mağdur ailelerini değil,adeta canileri savunur gibidirler.Bunu açıktan değil,dolaylı olarak söylerler.Bu nedenle kur’an’ın bu tür önleyici ve
        caydırıcı hükümlerine karşı çıkarlar. Onlara göre birileri 100 milyon insanı öldürse bile,yine
        de onu hapiste beslemeliyiz.Onun hayatı yüz milyon insanın hayatından daha önemlidir !!!!
        ÖZETLE,kur’an hukuku hakkıyla uygulandığı zaman kimse kimsenin canına kast etme
        cesaretinde bulunamaz.!!! İşte insanlığın huzur ve mutluluğu ancak kur’an hukukunda ger-
        çekleşebilir.!!!! Ahzap-61-62.de geçen sünnetüllah,kur’an’ın korunması veya diğer kitap-
        ların korunmamsıyla ne alakası vardır.? Oradaki sünnetüllahın konusu farklıdır.Kitabın ko-
        runmasıyla hiç alakası yoktur.Orada ifade edilen toplumlar içindir..!!!!!!!!!!! Saygılarımla.

  8. serkan dedi ki:

    Sünetullah’ı sadece ”fİzik yasaları” olarak sınırlandırman son derece gülünç,zira senin bu yorumun bizatihi Kur’anla ters..Birkaç örnek vererek durumu daha anlaşılır kılayım istersen:
    Ahzab 62:
    1. sunnete allâhi : Allah’ın sünneti, kanunu
    2. fî : konusunda, hakkında
    3. ellezîne : onlar, o kimseler
    4. halev : gelip geçti
    5. min kablu : önceden
    6. ve len tecide : ve asla bulamazsın
    7. li sunneti allâhi : Allah’ın sünnetinde, kanununda
    8. tebdîlen : bir değişiklik
    Yani; Daha önce geçmiş olanlar hakkında (da), Allah’ın sünneti (kanunu) budur. Ve Allah’ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın…

    Burada bana fiziksel yasa nerededir gösterebilir misin?

    Bilal kardeşim ben yıllarca karşılaştırmalı Kur’an çalışmaları yaptım bana böyle komik argümanlarla gelme,yok meal hatası,yok anlam kayması bunların hepsi laf-ı güzaf..

    Selamlar..

  9. kadir dedi ki:

    1- Göğe ve târıka and olsun.
    2- Târıkın ne olduğunu bilir misin sen?
    3- O karanlığı delen yıldızdır.
    4- Hiçbir can yoktur ki başında bir koruyucu olmasın.

    sayın serkan insanlar yeryüzüne böyle serbest bekçisiz olarak salınmış değildir. Dünyanın vaadlerine koruyucusuz salınmış değillerdir. Gözetleyicisiz dilediklerini yapsınlar şeklinde bırakılmamışlardır. Herşey doğrudan en ince noktalarına varıncaya kadar tespit edilmekte, sayılmaktadır. insan bu doğrudan dakik tespitler ile hesaba çekilecek, sorgulanacaktır. Ayet-i kerime korkunç bir mesaj da vermektedir. insan nerede olursa olsun, isterse hiç kimsenin olmadığı bir yerde bulunsun. Asla yalnız olmadığını hissetmektedir. Bütün gözetleyicilerden uzaklaştığı tüm gözlerden gizlendiği ve her ışıktan emin olduğu bir sırada dahi kendini gözetleyen bir muhafız ile yüzyüzedir. Bu muhafız her tür perdeyi yırtmakta ve her gizli şeye nüfuz etmektedir. Tıpkı herşeyi örten gecenin perdesine nüfuz eden, ışığıyla delip geçen yıldız gibi. Allah’ın sanatı her yerde aynı damgayı taşımaktadır. insanın iç dünyası ile dış dünyasındaki bu sanat bir ahenk içindedir. siz bu ayetin neresini çelişkili buldunuz ben onu anlamış değilim. allahın göğe ve tarıka neden yemin ettiğini anlayabiliyomusunuz serkan bey.
    enfal 65-66. ayetleri daha önce sayın bilal açıklamıştı. keza tahrim suresinin 4.ayetinide. şimdi buraya uzun uzun yazmaya gerek yok. enfal suresinde 65 ve 66.ayetlerde ifade ve zaaf farkı vardır. iyi ve dikkatli okumanızı öneririm. eğer bünyede zaaf yoksa tam teslimiyetle allah için savaşılırsa 10 katı kadar fazla düşmana galip gelecekte güçtetir. eğer bünyada zaaflık varsa 2 katı kadar düşmana galip gelebileceklerini haber veriyor.

  10. serkan dedi ki:

    Tarık suresini beraber inceleyelim:
    1.ayet:
    ve : andolsun
    es semâi : sema, gökyüzü
    ve et târıkı : ve tarık
    Semaya ve Tarık’a andolsun.

    2.ayet:
    ve : ve
    mâ : şey
    edrâ-ke : sana bildirdi
    mâ : şey
    et târiku : tarık, şiddetle çakan
    Ve Tarık’ın ne olduğunu sana bildiren nedir?

    3.ayet:
    en necmu : yıldız
    es sâkıbu : delen
    O, delen yıldızdır.

    4.ayet:
    in … (lemma) : eğer ….. olmazsa olmaz, mutlaka vardır
    kullu : bütün hepsi, hepsi
    nefsin : nefs
    (in) … lemmâ : eğer ….. olmazsa olmaz, mutlaka vardır
    aleyhâ : üzerinde
    hâfızun : muhafız (gözleyici)
    Bütün nefslerin üzerinde mutlaka muhafız (gözleyici ve koruyucu) vardır.

    5.ayet
    fe : artık
    li yenzur(i) : baksın
    el insânu : insan
    mimme : neden, nasıl
    hulıka : yaratıldı
    Artık insan neden YARATILDIĞINA baksın.

    6.ayet:
    hulika : yaratıldı
    min : den
    mâin : su, sıvı
    dâfikın : kuvvetle atılan
    Kuvvetle atılan bir sıvıdan YARATILDI.

    7.ayet:
    yahrucu : çıkar
    min beyni : arasındadan
    es sulbi : omurga
    ve et terâibu : ve göğüs kemikleri, göğüs kafesi
    Omurga ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

    Semaya ve Tarık’a yemin eden-sürekli bir şeylere yemin etmesini de hiç anlamış değilim hoş size kalsa dikkat çekmek adına yapılan vurgudur dersiniz artık ezberledim- ve ne olduğunu 1-3. ayetlerde izah eden bir Tanrı,konu ve anlam bütünlüğüne uymayacak bir şekilde(Kur’anda herzaman olduğu gibi) başka bir konuya atlıyor insanın üzerinde koruyucuların olduğunu belirten 4. ayet ve can alıcı 5-8.ayetler de insanın yaratılışına dikkat çekerek neden yarartıldığı üzerinde duruluyor.
    Şimdi sperm veya meninin nerede üretildiği belli,testisler ve anatomik olarak bel ve omurga arasında değildir,hoş meni sadece testislerden değil bir çok bezden salınan sıvılarıda ihtiva eder,prostat,seminal vesikül,bulbo üretral bez vs.. hiçbiri de bel ve omurga arasında yer almaz(NOT:Tüp bebek lab.’da uzun yıllardır çalışan bir Biyoloğum)
    1-3. ayetten 4. ayete geçişte sanki bir anlam bütünlüğü mü var ki bu anlayışı diğer ayetlere uygulamaya çalışıyorsunuz.Açık ve seçik bir şekilde meninin çıktığı yeri belirtirek yaratılışan bahsediyor.Yani bunu görmemek için bir insanın ya kör ya aptal ya da dindar olması yani beyninin yıkanmış olması gerekmektedir.Eğip bükmenin kıvırmanın manası yok ve eğer gerçekten Tanrı kelamı olsaydı Kur’an da yanlış anlaşılmaya yol açacak böylesine bir anlatım tarzı kullanmazdı,e tabi ben kafir olduğum için müteşabih ayetlerin peşinden koşup ”Acaba Allah bununla ne demek istedi” diyerek kalbim katılaşmış da olabilir!!!!!

    Güzel kardeşim Tanrı vardır ben yok demiyorum O’na kesinlikle inanıyorum ama Tanrı kelamının;herkesin dili,ırkı,dini,mezhebi,meşrebi ne olursa olsun anlayacağı Evrensel bir dili olması gerektiğini söylüyorum.İnsan dillerin yerel ve sürekli olarak değişime uğraması bunu imkansız kılar.Örnek vermek gerekirse bundan 40-50 yıl önce bir bayana ”Yosma” deseydiniz bunu bir iltifat olarak kabul eder ve size teşekkür ederdi.Halamın kızının ismi yosma’dır ve ismini söylerken çok utanıyor neden çünkü eskiden Yosma ”güzel kadın” anlamına geliyordu.ha keza Pezefenk(sonrasında Pezevenk’e dönüşmüştür) kelimesi de Patron anlamına gelmektedir.Şu an bu kelimenin kimler için kullanıldığını söylemeye gerek yok sanırım.”Oğlan” eskiden erkek çocukları için kullanılan bir kelime iken şimdi bu kelimenin hiç kullanılmadığına sizlerde şahitsinizdir sanırım…Bu örnekleri çoğaltmak elbette mümkündür.Tanrı Kelamı GÖZLEMLEYEBLDİĞİMİZ TÜM EVRENdir bana göre..Onda ne bir tutarsızlık ne bir çelişki ne de bir yozlaşma vardır.Tanrı’nın en büyük alameti farikasıdır.

    Selamlar.

    • kadir dedi ki:

      sayın serkan bakın ayeti dikkatli okuyun ayette erkeğin beli ile kadının kaburga kemikleri arasından çıkan sudan bahsediyor. ve bu sudan insan yaratılıyor. siz biyolog olarak işin detayına inmişsiniz. bu detayı bilen biri olarak bu ayet neden size ters düştü onu hiç anlamış değilim.
      bakın tarık suresinde gök ve tarıka yeminle başlıyor. sonra tarıkın karanlığı yaran ve delen bir yıldız olduğunu söylüyor. yani karanlık eğer bir perde olsaydı tarık denen yıldıza gizlenemezdi. çünkü o perdeyi delip geçerdi… sonra uyumlu bir şekilde devam ediyor. hiç bir can yokturki başında bir bekçi bulunmasın. yani insan nerede olursa olsun nerede yanlız kalırsa kalsın ister karanlıkta gündüzde yanlızken yaptığı şeyler tek tek yazılır. hiçbir şey gizli kalmaz. tıpkı tarıkın gece ne kadar karanlık olursa olsun tarıkın ışığına engel olamadığı gibi. işte yüce allah insanın başıboş olmadığını yanlızken bile allahın her an onunla birlikte olduğunu vurguluyor. devam ediyoruz. 5-öyleyse insan neden yaratıldığına baksın. sözüyle insanın yaratıldıktan sonra neden başıboş bırakılmadığını açıklıyor. yani eğer insan başıboş yanlız kalacaksa allahın yaratma sanatındaki mükemmeliğine ve hayret edici tarzına baksın. bir damla sudan yaratıldığını ve o bir damla sudan gözler gönüller kulaklar ve aklın zekanın var olduğunu vurguluyor. böyle bir yaratmaya kudreti olan allah insanın asla başıboş kalmayacağını ifade ediyor. zaten ayetin devamındada bundan bahsediyor. kadın ve erkeğin sularından var olduğunu ifade ediyor. devam ediyoruz. 8- Allah onu tekrar yaratmaya kadirdir sözüyle allah yoktan bir spremden var ettiği insanı tekrardan yaratmaya veya diriltmeye kadir olduğunu. burada allahın sıfatı olan yoktan var etmeyi söyleyerek ne kadar kudret sahibi olduğunu vurguluyor. 9- Gizli işlerin ortaya çıkarıldığı günde ayetide tıpkı karanlığın tarıka gizlenemediği gibi o bekçi meleklerin tek tek gizli ve açık olan herşeyi yazmalarının ortaya çıktığı kıyamet gününden bahsediyor. 10-Onun hiçbir gücü ve hiçbir yardımcısı olmaz. son pişmanlığın fayda vermeyeceği ve tek yaratıcının allah olduğunu söylüyor.
      sayın serkan yüce allah hz. muhammede bile ayetlerimi ezberlemek için acele etme onu anlaya anlaya oku diye ayet indirmiştir. siz ayetleri tek tek ele alırsanız. işin içinden çıkamazsınız. muhakkak önceki ayetler ve sonraki ayetlerle bütünleştirmeniz gerekiyor. kuranın orjinalinde bir hata yoktur. arapça anlam bakımından zengin bir dil olduğu için bazı çevirilier farklı olabiliyor. ama yine söylüyorum bu farkı çeviriler kuranın bütünlüğü saptıracak derece değildir. örneğin felak suresindeki felak kelimesi yarmak anlamına geliyor. yada ağaran sabahı yarmak anlamına geliyor. başka bir anlamı ise yoktan var edilmek yaratılmak anlamına gelir. yaratıkların rabbine sığınırım gibi. başka bir anlamıda büyük patlama anlamına geliyor. anlatabiliyormuyum.

      tarık suresi birbiryle o kadar güzel ve mükemmel bir şekilde uyumlu ki siz nasıl okuyosunuz gerçekten inanamıyorum size….

      kuranın arapça olarak inmesi sizi anladığım kadarıyla aşırı derece rahatsız etmiş. peki size soruyorum kuranı kerim inmeden önce insanlar değişik dinlere inanıyorlardı. peki hangisi kutsal bir kitap olmadan evrensel olarak allaha inanırdı. onun varlığını birliği nasıl bilebilrlerdi. allah bir kader olarak insanları değişik milletlere ayırmıştır. ve her millet kendi dilini konuşur. dünya hep bir ağızdan aynı dili konuşmadığına göre nasıl olurda evrensel dilde bir kitap iner. kuranı kerimin arapça inmesi ve allahın bir hikmeti olarak tüm dünyaya yayılması ve evrensel hale gelmesi sizce tesadüfmüdür. şuan siz arapça bilmiyosunuz belki ama bakın kuranı kerimi anlamaya ve okumaya imkanınız var. çünkü hemen hemen her dilde meali vardır. şuan arap olupta çok iyi derecede arapça bilen arap milletlerinden insanlar bile çelişkili bulabilir kuranı. kuranın arapça olması önemli değildir. sadece onu anlayarak okumak önemlidir. işte bu husus evrenselliğe işarettir.
      saygılarımla

    • bilal dedi ki:

      TARIK SURESİ 5-8: Müfessirler 7.ayeti iki şekilde açıklamışlardır. فلينظر الانسان مم خلق خلق Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın” خلق من ماء دافق ”Atılan bir sudan (meniden)
      yaratıldı.” يخرج من بين الصلب والترائب ” O,bel ile göğüs arasından çıkar.” انه علي رجعه لقادر ”
      Elbette O,onu tekrar diriltmeye elbette gücü yetendir” 7.ayete olan ” يخرج ”O” çıkar zami-
      ri,kimi müfessirlere göre, a) Meniye raci’tir. Yani menin çıkış bölgesi söz konusudur. !
      b) Kimi müfessirlere göre, 7.ayette olan ” يخرج ” fiilindeki ” O ” zamiri,cenin olan insana
      aittir.Yani insanın (ceninin ) oluş ve çıkış yeri olan ana rahme vurgu yapılmaktadır. c)
      Ayetlerin ana taması menin değil,insanın yaratılışı olduğuna göre,bu ikinci anlam daha
      isabetli gibi görünüyor. d) 8.Ayette olan ”Elbette O,insanı tekrar diriltmeye elbbete gücü
      yetendir ” ifadesi de yine surenin ana taması insan olduğunu ve 7.ayetteki fiil zamiri in-
      sana (cenine ) raci’i olduğuna dair bir işaret gibidir.!!!
      AMA,HER İKİ DURUMDA DA SÖZ KONUSU AYET İLE BİLİM YİNE PARALELDİR.!!!
      BİLİMLE ÇELİŞEN BİR OLAY SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.!!! BUNUN İZAHI NEDİR:?
      1-Ceninin oluşmasını sağlayan sperm ve meni testislerde üretilir.Testisler,doğum önce- si anne karnında iken,böbrekler seviyesinde bele yakın bir bölgededirler.Anne karnında-
      ki gelişim sırasında yavaş yavaş aşağıya doğru inmeye başlar.Üroloji Uzm.Prof.Dr. Emre Akkuş :
      2-İnmemiş testis; Bebekler anne karnında gelişimlerini tamamlarken ilerde testise dö-
      nüşecek dokular böbreklerin hemen altında belirir.Bebek geliştikçe bir yandan testisler
      gelişip büyürlerken diğer yandan kasık kanalından testislerin yerleşeceği torbaya (skro-
      tum ) doğru hareket ederler.Bu hareket tüm gebelik döneminde devam eder…” ACAD-
      MIC- Hospital Cerrahi Grubu: Google’de ” İnmemiş Testis / Academic Hospital.
      2-İnmemiş testis KISIRLIK nedeni olabilir.hangi nedenle olursa olsun inmemiş testis iki
      yaş sonrasına bırakılmamalıdır.Çünkü KISIRLIK yanında kanser riski de artmıştır.Bu bi-
      reyler özellikle de iki yaşından sonra ameliyat olmuşlarsa ileri yaşlarda kısrlık ve kanser gelişimi açısından takip edilmelidir…Her iki testisi alınmış kişiler çocuk sahibi olamıyor.!
      Doç.Dr.Gazi YILDIRIM.Kadın hastalıkları ve Doğum Uzm. ” ( Kısırlık-Erkek -faktörü )
      ==============================================================
      a) Demekki testisler yoksa ksırlık olur ve çocuk olmaz. b) Cenin (insanın ) oluşabilmesi
      için testislere ihtiyaç vardır. c) Testistlerde üretilmeyen MENİ,(sperm), ceninin (insanın) oluşması için elverişli değildir.YANİ TESTİSLER DIŞINDA MENİ ÜRETİLSE de cenin oluşamıyor ! ÖZETLE,TARIK Suresinin ana taması insanın yaradılışı olduğu için,yedinci
      ayette ceninin ana menşei olan ve spermleri üreten testislerin oluşum ve ana yeri olan
      böbreklerin hemen altındaki bölgeye ( bel ile göğüs arasına) işaret ediliyor.Çünkü ayet,
      insanın (cenin) yaratılışından söz ediyor.Testisler yoksa,cenin de olmaz.Öyleyse,ayetin
      işaret ettiği husus meni ve spermleri üreten ve ceninin oluşmasını sağlayan testislerdir.
      Bunların üretim ve oluşum yeri de börekler altıdır.Yani 7.ayetin işaret ettiği yerdir.!!!!!!!!!!!
      Burada kur’an,ceninin oluşmasına sebep olan spermleri üreten testislerin üretildiği ve skrotuma düşmeden önceki bölgeye işarat ediyor.İşte cenini oluşturan spermlerin men-
      şei TESTİSLERDİR !!! Bunlar da böbrek altında,ayetin söz ettiği bölgeden çıkarlar ve
      skrotuma düşerler !!! Yani ceninin ana menşei testislerdir,testisler de ayetin işaret ettiği
      bölgede üretilir ve oradan çıkarak skrotuma inerler.!!!! DEMEKKİ,her iki durumda da
      ayetin mesajı bilimle çelişmemekte,bilakis bilimle uyumludur.!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
      =============================================================
      TALAK SURESİ 4:Önce İlk ayetlere dikkatınızı çekmek istiyorum,burada önceden ev- lenmiş ve sonradan boşanmış dul olan kadınların iddetlerinden söz ediliyor.Evlenip da- ha sonra boşanmış olan kadınların yaşları elbbette ergenlik çağını geçmiş ve büyümüş
      kadınlardır.Çünkü ayet boşanmış olup,dul kalan kadınların iddetinden söz ediyor.Konu
      şöyeledir.1.ayet, يا ايها النبي اذا طلقتم النساء فطلقوهن لعدتهن الخ ” Ey peygamber ! Kadınları boşadı-
      ğınız zaman,onları iddetlerine doğru boşayın ve iddeti sayın….” Burada iddet kimler için-
      dir.??? Önceden evlenmiş olup sonradan boşanan ve dul konumuna düşen kadınlar içindir. Bu durumda olan dullar elbette küçük yaşta olamazlar.!!!!
      2-Ayet 4: والئ يئسن من المحيض من نسائكم الخ ” Hayızdan kesilmiş (dul ) kadınlarınız,eğer şüp-
      helendiyseniz,onların iddeti üç aydır. ” والئ لم يحضن ” Ve hayız görmeyenler de ( hayza
      girmeyenlar) öyledir.” Yani üç ay beklerler. ” Bu ayet, hayza girmeyen boşanmış ve
      dul kalan bazı kadınlara vurgu yapıyor.Çünkü bazı kadınlar hiç hayız görmezler,bir kıs-mı da bazı nedenlerden dolayı geçici olarak görmezler.İşte ayet,bunlara vurgu yapıyor.
      MAALSEF, AYETİN METNİNDE ”HENÜZ ” İFADESİ OLMADIĞI HALDE BAZI MEAL-
      CİLERİMİZ KENDİ DÜŞÜNCESİNİ AYETTE KATMIŞLARDIR.!!! BÖYLE HATALI MEALLAR YÜZÜNDEN BÜYÜK OLMAYAN KIZ ÇOCUKLARIN OLDUĞUNUN YORU-
      MU ÇIKABİLMEKTEDİR. ÖZETLE; Ayetin doğru meali; ”…Hayız görmeyen kadınlardır”
      Hiç hayız görmeyen olduğu gibi, bazı nedenlerden dolayı geçici olarak hayız görme-
      nlar de var. ÖZEELLİKLE de” HENÜZ İFADESİ ” AYETİN METNİNDE ASLA YOKTUR.
      EVET;AYET TAMAMEN,BOŞANMIŞ DUL KADINLARDAN SÖZ EDİYOR:BU DURUM-
      DA OLANLAR DA BÜYÜMÜŞ VE BULÜĞ ÇAĞINI GEÇMİŞ KADINLARDIR: KÜÇÜK YAŞTAKİ KIZ ÇOCUKLARI DEĞİLDİR.!!!!!!!!!! EVET SORUN,HATALI MEALLERDEN KAYNAKLANIYOR:!!!! Selamlar:

      • kadir dedi ki:

        sayın bilal bey değerli biligileriniz için tşk ederim. detaylı bir şekilde açıklamışsınız fakat ne kadar açıklarsanız açıklayın insan anlamayınca kuranı kerime iftira atmaya kalkışıyor. anlatılanlar anlamak istedikleri gibi olmayınca kuranı kerime iftira atamaya devam ediyorlar. gönülleri tatmin olmuyor. yüce allah kuranda bu tür insanlardan sürekli olarak söz ediyor. yapacak bişe yok…

      • bilal dedi ki:

        Sayın Kadir bey ! Çok değerli bilgileriniz için asıl ben tşk.ederim. Maalsef,durum aynen anlattığınız gibidir. Yüce Rabbim herkese,hidayete vesile olan basireti nasip etsin.!!!
        Selamlar.

      • Exhorder dedi ki:

        Testislerin embriyodaki konumuyla ayetin ne ilgisi var? Kıvırın kıvırdıkça bir sağa bir sola 🙂 Ayette “atılan sudan yaratıldı, o su bel ve göğüs arasından çıkar” deniyor. Embriyo sperm üretecek ve üreyecek kabiliyette olmadığına göre, kıvırıyorsunuz. 🙂

        Yine kadın rahmide değil. Çünkü atılan su diyor. Bu da spermden başka bir şey değil. Yumurta dışarı mı atılıyor. 🙂

      • bilal dedi ki:

        Exhorder ! Ben,TARIK suresiyle ilgili müfessirlerden iki görüş belirtmişim.Bu görüşlereden
        isabet olana vurgu yaptım.Buna göre 7.ayet,menin oluş ve çıkış yerine değil,ceninin (insa-
        nın) oluş ve çıkış yerine işaret ettiğini söyledim.Ayetin orjinalından anladığım da budur.!!! Ama diğer görüşe de yer verdim. Bu gürüşü değerlendirsek bile,7.ayet,menin ilk aşaması
        olan testislerin oluştuğu bölgeyi işaret ediyor.Şöyle ki,meni testislerde oluşuyor.Testislerse
        Mesonephrosdan gelişir.Mesonephros’lar anne karnında iken bebeğin sağ ve sol tarafında
        bel kemiği ile kaburga kemikleri arasında yer alırlar.Bebek doğmadan önce mesonepho-
        roslar testislere düşerler ve ingunal kanal denen kanaldan testis torbasına inerler…”
        Yani kur’an,menin ilk aşama yeri olan ( meniyi üreten ) testislerin üretildiği yeri işaret edi-
        yor.Zira kur’an bir olayı anlatırken ilk ve asıl menşeine işaret eder.Bu durumda bile,bilimle
        bir çelişki söz konusu değildir. Ama ben,7.ayetten cenin oluş ve çıkış yerini anlıyorum.!!!
        Bana göre de isabetli görüş budur. Detaylı bilgi çin Google de lütfen bu adrese giriniz !!!
        ” TARIK SURESİNDE BAHSEDİLEN MENİ Mİ ? İNSAN MI ? ” Burada bulunan tüm ya-
        zıları okumanızı umuyurum.??? Saygıyla.

      • Exhorder dedi ki:

        Alo, yahu ayette “Fışkıran sudan” deniyor. Ne testisi. Kendine gel 🙂

      • bilal dedi ki:

        O fışkıran meniyi oluşturan ilk hücreler (tastisler) böbrek altında oluşmuşlardır.Bir grup
        müfessirlere göre 7.aeyet şayet meniye işaret ediyorsa ,ki ben buna katılmıyorum, buna
        göre,söz konusu ayet menin ana hücrelerinin bulunduğu testislerin oluştuğu bölgeye (ilk
        menşeine) şarettir.Ama anlatılanları anlayamıyorsun ey AHMAK !!! Benim ayetten anladı-
        ğım ve inandığım ise,7.ayetin meniye değil,döllenme olduktan sonra ceninin (insanın) oluş-
        tuğu,geliştiği ve daha sonra doğarken çıktığı yer olan anne rahmine vurgu yapıyor,şeklin
        dedir.Bu nedenle ahmaklığı bırak nedemek istediğimi anlamaya çalış.!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

      • Exhorder dedi ki:

        Sen “Exhorder’ın bu söylediği yasalara aykırıdır.” gibisinden laflarla daha iki üç ay önce kendini sağlama almaya çalışan embesil değil misin sonuçta 🙂 Seninle ne tartışacağım. 2011’den beri buradasın mesajlarına bakılırsa, büyük ihtimalle işsiz güçsüz olmalısın ki bu kadar zamandır burada yazıyorsun. Bense bir kaç ay oldu daha.

        Ayette “İnsan fışkırıp atılan bir sudan yaratıldı” deniyor. Burada açıkça spermden bahsediliyor. Testisler ya da Testisteki spermi üreten hücrelerden değil. Bu sıvının çıktığı yer anlatılıyor. Hem testis bile olsa, sonuçta yetişkin bir insanda göğüs ve karın arasında değil. Bunu anlayamayacak kadarda safsın.

      • Exhorder dedi ki:

        Sen niye bu kadar sık yazıyorsun diyenlere bir açıklama borçluyum, Bilal’i serseri olarak nitelendirdiğim için.

        Yanıt: Öğrenciyim. İlk okulumu bıraktığım ama Askerden kaçtığım için ikincisine (4 senelik lisanstır) kayıt yaptırdım ve yaşım 25 olduğu için 17 yaşındaki teenage yaş grubundan kişilerde ders görmek istemiyorum açıkçası. Bu nedenle okul tecil ediyor bende güzelce aile parası yiyorum. Ama yine işsiz değilim, resmi olarak öğrenciyim. 🙂 Hem benim para kazanılan iş dışında pek çok işim oluyor, nisan-mayıs aylarında bu işler aksadığından tümden kaldığım 1+1 daireye hapsoldum. Bilgisayar en iyi yoldaş bu süreç içinde 🙂

      • bilal dedi ki:

        Bellidir ki,HAKİKALARIN yazılması sizi çok rahatsız ediyor..!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
        1- Bir kaç ay önce ” Eğlence olsun diye buraya yazı yazıyorum diyen sen değil midin.???
        2-Bir kaç gün önce ileride bu siteyi bırakacağım diyen sen değil midin ? 3-Bu siteyi görür görmez yazmaya başladın ve gelen yazılara da yanıtını hemen verimeye çalışıyorsun.!!!
        Sanki bilgisayar başında nöbet tutuyorsun.! Bence öğrenci olan biri bu şekilde bilgisayar başında kalamaz.! Ama siz kalabiliyorsunuz.Bu beni ilgilindirmez.! Benim çalışıp çalışma-
        dığım da seni ilgilendirmez.!!! 4-Okulu tecil edip güzelce aile parasını yiyorum ” diyen siz, ailenizi mi kandırıyorsunuz.???????? Onlar okutmak için seni besliyorlar,ama sen onları kandırıyor gibisin !!! Böyle mi adam olacaksın ??? 5-İlk okulu bırakıp okumayan biri dört senelik lisansa nasıl kayıt yaptırabiliyor.??? Orta öğretimi ve liseyi okumadan nasıl dört
        yıllık lisansa geçiş yapabildin.??? Hayret.!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

      • Exhorder dedi ki:

        Şurası bomba olmuş lan, okuyupta gülmeyenin varsa allah belasını versin 🙂

        “5-İlk okulu bırakıp okumayan biri dört senelik lisansa nasıl kayıt yaptırabiliyor.??? Orta öğretimi ve liseyi okumadan nasıl dört
        yıllık lisansa geçiş yapabildin.??? Hayret.!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!”

        İlkokul değil, okulu bıraktım dedim. Başka bir üniversite/bölümü üst sınıftan terk ettim ama askerlik sorun olunca tekrar bir bölüme kaydoldum. 🙂 Artık bu noktadan sonra her şey rayına oturdu. Daha fazla söze gerek yok.

        Nöbet tutma meselesi Nisan-Mayıs ayları için geçerli. Öncesinde böyle bir durum yok. Hem üstte dediğim gibi öğrenciyim ama okula devam etmiyorum. Bu da sizin anlayışı kıt bir insan olduğunuzun göstergesi.

  11. serkan dedi ki:

    Selam,

    Ben seni anlıyorum Kadir kardeşim ama sanırım sen beni anlamıyorsun ya da ben kendimi tam olarak izah edemiyorum.Tanrı kelamının neden insan diline indirgenemeyeceğiyle alakalı argümanlarımı yukarıda iyi okumanı tavsiye ediyorum.
    Bİr örnek daha vererek konuyu daha fazla uzatmadan burada noktalamak istiyorum.Bundan yaklaşık 2-3 ay önce İTÜ kampüsünde Edip Yüksel ve Ahmet Tekin’in konuşmacı olarak katıldığı ve Kur’an üzerine yapılmış bir sempozyuma gittim orda Ahmet Tekin Kur’anda geçen kavramlarla alakalı çok ilgimi geçen bir noktaya temas etti.Dediğine göre Kur’anda geçen kavramların birden fazla anlamlara geldiği,en az anlamı olan kavram/kelime 16,en fazla anlama sahip kavramların da 80-100 farklı anlama geldiğinden bahsetti.Bunu da Lisanül arab ve başka bir kaynak-adını tam olarak hatırlayamadığım-lügatlara dayandırıyordu.Bu konuda haklı mı? Evet yerden göğe kadar haklı…
    Örnek vermek gerekirse;Kevser suresinde geçen ”Nahr” kavramı….
    Nahr’ın kelime anlamı;eli göğse değdirmek, göğüslemek, devenin göğsüne bıçak saplayıp kesmek…
    İmam-ı Şafii “ve-nhar” emrini “kurban kes” ya da “deve kes” olarak değil, “ellerini göğsüne değdir” olarak anlamış ve namaz kılarken alınan ara tekbirlerde ellerin göğse değdirilmesine içtihat etmiştir. Bu nedenle Şafii mezhebine mensup olanlar namaz kılarken bu içtihada uyarlar.

    Şii müfessir ve fakihler de, Ali ve ehlibeyt kaynaklı rivayetleri dikkate alarak bu emri namazda kıyamda iken ellerin göğse kaldırılması ve namazda tekbir getirirken ellerin boğaz çukurluğunun hizasına kadar kaldırılması olarak anlamış ve bu şekilde uygulamışlardır.

    Kimileri de aynı emri namazda göğsün kıbleye döndürülmesi, kesinlikle başka yönlere yalpalanılmaması gerektiği şeklinde anlamışlardır.

    En basit bir kavramda dahi yaşanan kafa karışıklığına bakın…Kurban mı keselim,zorluklara göğüs mü gerelim ya da namaz da İmam şafinin içtihadı gereği namazda elimizi göğsümüzde mi birleştirelim..

    Şimdi sorarım sana Rum suresi 32 de ”Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan olmayın. Bunlardan her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.” yukarıda verdiğim örneklere göre mezhep veya fırkalara bölünmemek sence mümkün mü? Herkes kendi meşrebine kendi anlayışına göre bir din oluşturmamışmıdır? Bugünkü islam coğrafyası bunun en güzel kanıtı değil mi?

    Selamlar.

    • kadir dedi ki:

      serkan bey yine diyorum kuranı kerimi her zaman anlayarak ve dikkatli okumak gerekir. arapçada bir kelimenin birden çok anlamı olduğu konusunda sizinle aynı fikirdeyim. fakat kevser suresinde 1- ey peygamber biz sana pek çok nimet verdik(kevseri verdik)
      2- o hakle rabbin için namaz kıl ve kurban kes.
      3-doğrusu adı sanı ortadan kalkacak olan sana kin tutandır.

      bu üç ayetteki bütünlüğü gürebiliyormusunuz. yüce allah gerçek hz.muhammede kevser yani kuranı kerim ve bol nimet vermiştir. doğru yolu ve kurtuluş vermiş. itibar ve saygınlık vermiştir vs.vs.. tüm bu vermiş olduğu nimetlere şükür için yüce allah namazı salatı duayı ve kurbanı allah adına kesmesini istiyorki şirki islamdan ayırsın. islam bir bütün olsun. çünkü o zamanlarda kesilen kurban allah adına kesilmeyip çeşitli putlar adına kesiliyordu. işte yüce allahın bol nimetinin karşılığı ona şirk koşmamaktır. siz bütün mealleri karşılaştırmışsınız. göreceksiniz ki genel görüş kurban kes anlamındadır. ayrıca namaz konusunda kıyam rüku ve secde yapan herkes allahın emrini yerine getirmiş olur. namaz konusunda imam şafinin ellerini göğüse kaldırması onun namazının geçersiz olduğunu kimse iddia edemez. yine diyorum namazda aslolan kıyam rüku ve secdedir. bu allahın kuranı kerimdeki emridir. hanbeliler ellerini önde bağlamaz namaz kılarken yana sarkıtırlar. kimse onların namazlarının geçersiz olduğuna iddia edemez. kısacası kuranı kerimde hiçbir kusur yoktur. sadece yanlış tefsir ve yorum vardır. sizden rica ediyorum. çok dikkatli ve bir bütün olarak okuyunuz.
      saygılarımla…..

  12. serkan dedi ki:

    Selam,

    Güzel kardeşim ben zaten Kur’anı bir bütün olarak okuyup sorguladıktan sonra (yani aklettikten sonra) Tanrı kelamı olamayacağına kanaat getirdim.Kendi içinde alabildiğine çelişkili,habire yeminler eden,gereksiz tekrarlarda bulunan,bir ayette ak dediğini öbür ayette yalanlayan,tuhaf arap geleneklerinden bahseden,insanı aşağılayan,ağzından kan damlayan,tuhaf hikayelerden bahseden,karmakarışık bir kitap…Yüce Tanrı’nın adını böyle saçmalıklarla anmayı O’na yapılmış bir hakaret olarak algılarım.
    Siz ve sizin gibilere ne söylenirse söylensin,hangi kanıt öne sürülürse sürülsün bağnazca dogmatik inançlara körü körüne bağlı kalarak sinekten bile yağ çıkarabilecek meziyetler sergileyebilirsiniz.Bunun örneklerini bizatihi kendim tecrübe ederek yaşadım :)..
    Gerçi bir bakıma size kızmıyorum zira bende çok değil çok kısa bir süre öncesine kadar sizler gibi düşünüyordum.Önyargılarım ve genel kabule karşı çıkmaktan korkarak (Allah korkusu,dışlanma adına ne dersen de) burnumun ucundaki gerçeği göremiyordum.Umarım sizlerde bir gün ”Hakikat” arayışları içinde olursunuz benim gibi 36 sene beklemezsiniz 🙂
    Johan cruyff;Hollanda’nın efsanevi bir futbolcusu der ki:”Futbol basit bir oyundur,zor olan basit oynamaktır”..Bunu neden söylüyorum? Kur’anı acaba bir insan yazmış olabilir mi?,Tanrı’nın adını kullanarak güç ve otorite elde etmek isteyen bir insan yazmış olabilir mi? diye oldukça basit bir soru ile başlarsanız Kur’anı okumaya o kadar çok çelişki göreceksiniz ki siz bile inanamayacaksınız…Ben yıllarca nasıl böyle saçmalıklara inanmışım diye hayıflanacağınıza o kadar eminim ki ama yeterki kendinize karşı dürüst olun,dogmatik olmayın,sürekli olarak sorgulayın ve basit düşünün..

    Yüce Tanrım ışığıyla hepimizi aydınlatsın..

    Selamlar..

    • kadir dedi ki:

      sayın serkan kuranı kerimi defalarca bende okudum. siz çelişki var diyosunuz. insan yazımı diyosunuz ben ise bu düşüncenize şiddetle karşı çıkıyorum. çünkü ben kuranı kerimde hiçbir hata ve insan yazımına dair hiçbir delil göremedim ki bu okuduğumuz kitabı bir insanın yazması imkansız bişe. şimdi siz diyeceksiniz ki ön yargılı olarak okuyosunuz. hayır. inanın ben kuranı ilk okuduğum dönemlerimde bazı ayetler banada çelişkili gelmişti. bu ayetler hakkında detaylı araştırmalar içine girdim. taraflı tarafsız her kaynağı okudum. kendi aklım çerçevesinde ve kuranı okudukça ne kadar mükemmel olduğunun farkına vardım. sayın serkan sizin gibi düşünen çok insan var. keza benim gibi düşünende çok insan var. bu yüzden sizin bizlere bağnaz demeye hakkınız yoktur. bizde size bağnaz diyemeyiz. kitap ortada ona inananında inanmayanında akıbeti allah katında.
      daha önce bu kitap insan yazımıdır allahla ilişkisi yoktur diyen kişiler. muhammet olsa olsa eskilerin masallarını yazmıştır. rahmandan inen bişe yoktur. tarzında söylemde bulunuyorlar. sizinde öyle düşündüğünüze eminim.

      siz hiç incil veya tevrat okudunuzmu sayın serkan. incilde hz. nuhu alkolik olarak anlatıyor.
      hz. davutu ise karıya kıza düşkün birisi gibi anlatıyor. üstelik bu isimlere allahın peygamberi diyorlar. bu karakterlere sahip insanlar nasıl peygamber olabilir. kuranı kerim ise bu isimleri tam takva sahibi ve peygamberliğe yakışır özellikte anlatıyor. şimdi diyeceksinizki; “ne olmuş canım incilde ve tevratta anlatılan peygamber hikayelerinde muhammet ufak tefek değişiklikler yapmıştır.” eğer eskilerin masalları olsaydı, haşa hz.muhammet allahı kullanarak insanları kandırcak karakterde olsaydı o peygamberi takva sahibi olarak anlatmazdı. kuran kesinkes yüce allahın sözdür. hz.muhammet aracılığı ile bu kitabı insanlara iletmiştir.

      sayın serkan yüce allah bütün insanları fiziki olarak aynı özellikte yaratmıştır. fakat karakter olarak her insan birbirinden farklıdır. siz başkalarının sözünü dinleyerek. kuranı yorumlamaya kalkarsanız. sizin kafanızı karıştıracak çok şeyle karşı karşıya kalırsınız. çünkü her insanın yorumu farklıdır. insanlar ise muhalefeti ve haklı çıkmak istemeyi çok severler. o yüzden bir çok meal ve tefsir vardır. kafanıza yatmayan ayetleri detaylı şekilde araştırın. burayada yazabilirsiniz. bizde bildiğimiz kadarını sizinle paylaşalım. çünkü kalbiniz sizi yaradanı tasdik etmiş. yahudiler ve hristiyanlarda allahın varlığını kabul ediyorlar. fakat yaşam tarzları tamamen dünyevi olmuş. istisnalar dışında… o yüzden allaha inanan birisi olarak inşallah doğru bilgiyi birgün anlarsınız…

  13. Exhorder dedi ki:

    Şöyle bir şeyde var yani,

    AHZAB 53. Ey iman edenler! Siz zamanını gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, Peygamber’in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber’i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber’in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah’ın Resûlünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah) tır.

    Haahaha!! Koca Allah, geçmiş Muhammed’in keyfini anlatan ayet yolluyor. 🙂

    “Çünkü bu hareketiniz Peygamber’i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır”

    🙂 Kendi söyleyemeyince Allah’a söyletiyor, ne de olsa uydurduğu Allah profili kendinden daha otoriter bir varlık.

    • serkan dedi ki:

      Beyhude çırpınışlar bunlar zira Tek Kitap okuyandan her zaman korkmak lazım 🙂
      Şaka bir yana inanmışsa bir insan gerçekler gözüne de batsa maalesef görmüyorlar,kızmıyorum onlara çünkü önceden bende öyleydim..

    • bilal dedi ki:

      Ahzap 53:” Çünkü bu hareketiniz peygamberi üzmekte,fakat o (size bunu söylemekten )
      utanmaktadır.” Bu ayet,hz.peygamberin şahsında pozitif ahlakla uyuşmayan bir davra-
      nış tarzını yermektedir.Böyle bir durum herkes için geçerlidir.Birileri sizi sadece yemeğe
      davet ederse,israr etse bile geç vakitlere kadar evinde kalıp onu ve ailesini rahatsız etme- niz,evinde uzun süre kalmanız ahlaki bir davranış değildir.Bu herkes için geçerlidir…..!
      İşte, hz.peygamberin şahsında bu tür gayri ahlaki davranışlar yerilmiş olup,bundan vazge-
      çilmesi gerekir diye AHZAP 53.ayet inmiştir.Söz konusu ayette belirtildiği gibi sohbet için
      değil,sadece yemek için davet edilenler geç vakitlere kadar kalıp aileyi rahatsız etmesinin uygun bir davranış olmadığının vurgusu yapılmıştır.Bu,hz.peygamber şasında konu edin-
      mişse de,her zaman ve herkes için geçerlidir.!!! Bunu anlayamayanlar,ahlaki davranışla-
      rı da anlayamazlar.Çünkü inançlarına göre,bir hayvandan türemişlerdir.Her ne kadar geliş-miş olsalar da, yine söz konusu ilk ataları olan” hyv..nın”karekterini taşıyorlar.Bunlara göre
      kendileri ilkel bir hayvandan geldiler,geliştiler,yine gelişmiş bir hayvan olarak bu dünyadan
      ayrılacaklardır.!!!! KUR’AN,ister hz.peygamberin şahsına yönelik olsun,isterse başkasına
      yönelik olsun,ahlaki olmayan her türlü davranışı yasaklamaktadır. ”Haahaha !! ” keyfi bir
      ayet inmiş değildir,ahlakı olmayan bir davranış yasaklanmıştır.Ama bunu anlayamazsın.!!!
      ÖZETLE,kime yönelik olursa olsun kur’an,ahlaki olmayan her türlü davranışı yasaklamak-
      tadır.Haşa uydurulmuş bir olay yoktur.Olaylar üzerine ayetleri gönderen Yüce Allah’tır.!!!
      Hz.peygamber isteseydi onları yemeğe davet etmezdi ve böyle bir olayla da hiç karşılaş-
      mazdı.!!! Neden böyle yapmadı.??? Neden onları yemeğe davet ediyor.??? Demek ki,
      ayeti indiren Yüce Allah’tır.!!!!!!!! Serkan bey.! Çok yanılıyorsunuz,söz konusu ifade sizin
      için geçerli olabilir,ama bir müslüman için geçerli değildir.Mesela öğrencilik hayatımda Karl
      Marx’ın,Darwin’in,incil vs.eserleri öyle okuyordum ki,benim bir hocam akibetimden endişe
      ediyordu.Ama şükürler olsun,okudukça tam tersine imanım daha da güçlenmeye başladı.
      Size gelince kur’an’ın orjinal metnini anlamdığınız için,hatalı meallar’da gördüğünüz bil-
      gileri kur’an’a mal ediyorsunuz,hz.peygambere uydurulan rivayet ve iftiralara bakarak
      öbjektif olmadığınızı gösteriyorsunuz.. Siz kur’an’ı direk orjinal metninden anlamdığınız
      için,kur’an hakkında böyle düşünüyorsunuz.Sizi bu duruma düşüren hatalı meallar olabi-
      lir.Öysa,hatalı meal ve yorumlar kur’an değil,insan ürünüdür.Öyle inanıyorum ki kur’an’ın
      orjinal dilini tam bilmiş olsaydınız,belki o zaman meal ve yorumlardaki hataları görürdünüz.
      KUR’AN’DA TEK BİR SORUN YOKTUR,SORUNLU GİBİ GÖRÜNEN YANLIŞ MEAL VE
      YORUMLARDIR. BUNLAR İSE,BEŞER HATALARIDIR. BU SORUNLAR KUR’AN’A MAL
      EDİLEMEZ:!!!!!!!!!!!!!!! Selamlar.

  14. serkan dedi ki:

    Sevgili Bilal,

    Ahzab 62:
    1. sunnete allâhi : Allah’ın sünneti, kanunu
    2. fî : konusunda, hakkında
    3. ellezîne : onlar, o kimseler
    4. halev : gelip geçti
    5. min kablu : önceden
    6. ve len tecide : ve asla bulamazsın
    7. li sunneti allâhi : Allah’ın sünnetinde, kanununda
    8. tebdîlen : bir değişiklik
    Yani;Daha önce geçmiş olanlar hakkında (da), Allah’ın sünneti (kanunu) budur. Ve Allah’ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın…

    Burada bana Allah’ın Evrene koyduğu fizik yasası nerededir gösterebilir misin?

    Soruma hala bir cevap alamadım?????

  15. serkan dedi ki:

    Sevgili Bilal,

    Ahzab 62:
    1. sunnete allâhi : Allah’ın sünneti, kanunu
    2. fî : konusunda, hakkında
    3. ellezîne : onlar, o kimseler
    4. halev : gelip geçti
    5. min kablu : önceden
    6. ve len tecide : ve asla bulamazsın
    7. li sunneti allâhi : Allah’ın sünnetinde, kanununda
    8. tebdîlen : bir değişiklik
    Yani; Daha önce geçmiş olanlar hakkında (da), Allah’ın sünneti (kanunu) budur. Ve Allah’ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın…

    Burada bana Allah’ın Evrene koyduğu fizik yasası nerededir gösterebilir misin?
    Soruma hala bir yanıt alamadım????

    • bilal dedi ki:

      Sayın Serkan ! Ben AHZAP-62.ayetteki yasa fizik yasasıdır,hiç dedi mi ??? Böyle bir ifa-
      dem var mı ??? Yüce Allah, evren için,fizik, biyolojik ve Toplumsal yasaları koymuştur.
      Ahzab-62:Toplum veya grupların negatif tutum ve davranışları nedeniyle Allah’ın koymuş olduğu toplumsal bir sünneti (yasayı ) ifade ediyor.Burada fiziksel bir yasa söz konusu de-
      ğildir.Ve burada fiziksel bir yasa olduğuna dair bir ifadem de yoktur. Benim kullandığım ifa-
      de fiziksel yasalarda değişiklik olmaz.Ahzab-62:Toplumsal bir yasaya işaret ediyor.Söz
      konusu ayeti doğru ve düzgün anlamaya çalıştığımız zaman görüyoruz ki,bazı meallarda
      ufak bir çeviri hatasıyla karşılaşıyoruz. Ayetin orjinal metninin anlamı aynen şöyledir. !!
      AHZAB-62: سنة الله في الذين خلوا من قبل ولن تجد لسنة ا لله تبد يلا الح ” işte bundan evvel geçenler
      (münafıklar) hakkındaki Allah’ın kanunu böyledir.Sen Allah’ın kanunu değiştirmek için bir
      yol bulamazsın.” Ayetteki son cümlenin özeti;” Senin (ve hiç kimsenin) bu kanunu değiştir- meye gücü ve imkanı olamaz.” şeklindedir.Bu ayette Yüce Allah,ben değiştirmem demiyor,
      sen ( ve dolayısıyla hiç kimse) değiştiremez ” diyor. Yani yüce Allah dilerse,değiştirebilir.
      anlamı vardır. Arapçada ” تبديل ” ifadesi,birileri tarafından değiştirmek demektir.Yani hiç
      kimse Yüce Allah’ın bu kanununu değiştiremez,ama Yüce Allah dilerse,kendi kanununu değiştirebilir.!!! Ayetin son cümlesinin özetini tekrar ediyorum; ” Allah’ın kanununu değişti-
      rebilmek için bir yol,bir imkan bulamazsın.Senin ve hiç kimsenin buna güce yetmez.” Ama
      Yüce Allah dilerse,kanununu değiştirir.Evet,bu ayetin fiziksel bir yasayla da alakası yoktur.
      Arapçada ” تبديل ” kelimesinin karşılığı ”değiştirmektir ” değşiklik değil.” Bazı Meallarda,
      ” değişiklik bulamazsın ” şeklindeki çeviriler yanlıştır. !!!!!!!!!
      ==============================================================
      ŞEFAAT KONUSU : a ) Şefaat kimlere edilmez, b) Şefaat kimlere edilebilir.? Bunları
      bilmeden,ayetlerin sibak ve siyakına bakmadan birbirinden kopuk bir şekilde ayetleri değerlendirirsek yanlış bir algıya düşeriz.!!! 1- ŞEFAAT EDİLEMEZ ,diyen ayetler, Allah’a ve onun gönderdiği son hak dine inanmayanlara ve Allah’tan başkasına tapan vs.
      gayri müslimlere yöneliktir.Bunlara şafaat yoktur,bunlara şefaat kabul edilemez !!! Söz ko-
      nusu ilgili ayetlere bakalım.BAKARA-48 ve 123 ayetleden önce ” يا بني اسرائيل الخ ” Ey İsarail
      oğulları…! (Ey Yahudiler..!.) diye onlara yönelik ilahi mesaj vardır.Bu hitabın sonunda gelen
      48 ve 123.ayetler de yine onları muhatap alıyor” واتقوا ” deniliyor.Çünkü ayetler onlara hitap
      ediyor. 2-ZUHRUF-86.ayette de,müşriklere hitap vardır .” Onların taptıkları putlar onlara
      şefaat edemeyeceklerdir…” Bu ayetlerde kimlere şefaat edilemez veya kabul edilemez
      diye vurgu yapılmıştır.!!! 3- ” Şefaat edilebilir veya şefaati mümkün kılan ayetler ise,gü-
      nahkar,ama Allah’a inanan,yalnız ona tapan ve bütün ilahi mesajlara inanan kimselere yö-neliktir.Küfür,şirk vb.durumlar yoksa günahkar kullar için şefaat söz kunus olabilr.İşte ayet-
      lerin mesajı kimlere yönelik olduğunu anladığımız zaman,ayetler arasında hiç bir çelişkinin
      söz konusu olmadığını görürüz.Çünkü,ayetlerin muhatabı farklı inanç kitleleridir.!!!!!!!!!!!!
      Böylece ayetlerde zerre kadar çelişki ve tutarsızlık söz konusu değildir.!!! Saygılarımla.

  16. serkan dedi ki:

    Sevgili Bilal,

    SÜNNETULLAH ne demektir ????????????????
    Yüce Allah’ın evren için koymuş olduğu fizik yasaları demektir. Kur’an’ın korunmasıyla
    bunun ne alakası var.? Kur’an son kitap olduğu için elbbette korunması gerekirdi.Yok-
    sa başka bir kitaba ihtiyaç duyulacaktı.!!! İSLAM SON DİN,KUR’AN DA SON KİTAP
    OLDUĞU İÇİN YÜCE ALLAH ONU KORUMUŞTUR.!!!!!

    Sizden alıntıdır…

    Kur’an da geçen sünettulah için tabiriniz bu,bende hayır olmadığını söyleyerek ahzab 62 yi de kanıt gösterdim.Yani sünnetullahı sadece fizik yasası olarak sınırlandırmanızın bir çelişki oluşturduğunu öne sürmek için belirttim,saygılar.

    • bilal dedi ki:

      HAYIR VE ŞER KONUSU ??? NİSA-78: …قل كل من عند ا لله ” De ki; hepsi de Allah
      tarfındandır…”Bu ayette anlatılmak istenen olayın yaratılmasıdır.Evren ve onun bütün ya- salarını yaratan Allah olduğu için,her şey Allah tarafından olur.Bu ayette olayın yaratılış ve geliş şekliyle anlatılmıştır.!!!!!!!! NİSA-79: …,وما اصابك من سيئة فمن نفسك الخ ” Sana gelen her
      fenalık ise nefsindendir.” Burada anlatılan ise fenalığın sebebidir. 78.ayette ” من عند ” Min
      indi ” ifedesiyle gelmişken,79.ayette ise,” عند ” İndi ” kelimesi gelmemiş,onun yerine sadece
      ” من ” harfı gelmiştir.Min harfı,” عند ” kelimesiyle değil de tek başına ”نفسك ” kelimesinin üze-
      rine geldiği için sebebiyet anlamını katmaktadır.Yani fenalığın sebebi senin nefsindir.Bura-
      da fenalığın kimin tarafından değil de,nedeni konu edinmiştir. Bu ayetlerin yerine doğru
      mealları verilmiş kelimeleri koyduğumuz zaman var gibi görünen çelişkinin olmadığı,hayır ve şerrin durumu da netlik kazandığı görülecektir.MESELA: Bir insan elini ateşe soksa,eli-
      nin yanması Allah’ın yarattığı doğa kanunu gereğidir.Ama elinin yanmasına sebep olan in-
      sandır. İŞTE, 78.ayet olayın yaratılmasını,79.ayet ise,olayın sebebini anlatmaktadır.!!!!!
      Demekki,hayır ve şer Allah’tan gelir ifadesi yanlış olup,kur’an’a aykırıdır. Yüce Allah her
      şeyi yaratandır.Ama kötülüğün yaratılmasına sebeb olan insandır. ÖZETLE,yaratma ba-
      kımından her şey Allah’tandır. Fakat şerre ve yaratılmasına sebep olan insan olduğu için
      79.ayette şer insana izafe edilmiştir.!!!! . Selamlar.

  17. serkan dedi ki:

    Sevgili Bilal,

    Lafı bir sağa bir sola çekmekle,kaçamak cevap vermekle ya da kafanı kuma gömmekle gerçeklerden kaçamazsın.Basit bir soru sordum hemde söylediğin şeyin bizatihi Kuran ile ters olduğunu belirtmek adına ayetlerle de savımı destekledim.Sen kaltın hayır,şer meselesini açıp yine batırdın.Biliyormusun yukarıda yazdıklarında kuranla ters,buyur:

    Nisa 78:Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalayacaktır. Titizlikle korunan muhteşem kulelerde olsanız bile. Onlara bir iyilik isabet ettiğinde, “Bu, Allah katındandır!” derler. Ama kendilerine bir kötülük dokunduğunda, “Bu senin yüzündendir.” derler. De ki: “Hepsi, Allah katındandır.” Şu topluluğa ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!

    Lafı eğip bükmeye orada kastedilen Allah herşeye kadirdir,Allah herşeyi bilir gibi laf cambazlıkları sergilemezsin umarım..

    Kuranda çelişki bol sevgili Bilal umarım birgün gerçeği anlarsın.

    • serkan dedi ki:

      Bilal,önceki yazına bir cevap vereyim dedim sonradan farkettim ki başka bir yazın daha varmış,hoş ikimizde ayne ayete atıfta bulunmuşuz..Ama görüyorum ki laf cambazlığından yine vazgeçmemişsin 🙂

    • kadir dedi ki:

      sayın serkan evet hayır ve şer allahtan gelir. yüce allah hayırıda yaratmıştır. şerride yaratmıştır. insanın başına gelen bir şer sınama amaçlı ve sabır ölçüsüne dayalıdır. nisa -78 de hz.muhammet insanları imana davet ettiğinde insanlar daveti kabul etmişler fakat imanlarında eksiklik olduğu için başlarına hep iyi şeylerin geleceğini zannediyorlardı. yüce allaha teslim olmanın şartı her şartlarda veya her zor durumda ona dayanmak ve güvenmektir. ona inanmaktır. yüce allah onları denemek için başlarına bir bela verdiği zaman bu belayı hz. muhammete maal ediyorlardı. “biz sana inandık ama sana inancımız sonucunda başımıza bu neden geldi diye” böylelikle yüce allah iman edenleri ve kalpten iman etmeyenleri birbirinden ayırmaktadır. hatırlayınız kuranda allah uhud savaşında malup olan müslümanlara malübiyetin nedeni şöyle açıklıyor: aranıza iman edenlerle münafıkları ayırmak için allah size bu yenilgiyi taktir etti, yoksa iman edenlerle etmeyenleri ayırmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız.” bu kanun taa o zamanlardan kıyamete kadar. devam edecektir. yüce allah kuranda ” biz sizi canlarınızla, mallarınızla, ve evlatlarınızla deneriz.” diyor. iyi düşünün sayın serkan yüce allah hayır ve şerri yaratmış. insan nefsine hakim olamayıp kendine zarar verecek şeyler yaparsa. bu insanın tercihidir.çünkü yüce allah hiçbir varlıkta olmayan hür iradeyi insanlara vermiştir. fakat şerride yaratan allahtır. insan allaha yönelip nefsiyle savaşırsa. yüce allahın sınaması dışında (elinde olmayan nedenler, hastalık, ölüm, kaza, vs. vs.) daima güzel ve huzurlu bir ömür sürer… eğer bu zor durumlarda insanın başına gelirse bunun allahtan geldiğine iman eder…

    • bilal dedi ki:

      Sayın Serkan! Tabiiki Allah her şeye kadirdir.Ama,yukarıda ki yazıda,kast edilen Allah’ın
      kudreti ve herşey bilmesidir diye böyle bir açıklamam olmuş mu? Benim anlattığım şey,
      Yüce Allah her şeyi yaratandır,ama kul kötülüğe sebeb olup teşebbüs etmezse yüce Allah de kötülüğü yaratmaz.İnsan eceliyle ölüyorsa bu bir kötülük değildir.İnsanın elin-
      de olmayan bir şey olursa Yüca Allah katında yine bu bir kötülük değildir. Sayın Kadir beyin de ifade ettiği gibi bunlarla insan sınanmaktadır.Yüce Allah sınamak için insanı dünyada yaratmıştır.Dünya sınav yeridir.Öyleyse,dünya ve üzerinde yaşayan insan fani
      olup ebedi alem olan ahirette yolcudur.İmtihan yeri elbette meşakkatlı olacaktır. Fakat,
      Allah tarafından insana verilen akıl ve özgür irade sayesinde insan bu sınavı başarabi-
      lir.Çünkü insan kumandası elinde olmayan bir robot gibi değildir.İstediği iyiliği de kötülü-
      ğü de yapmaya muktedirdir.Özgür iradesini hangi yönde kullanırsa onun sonucuyla kar-
      şılaşacaktır.İnsanın elinde olmayan nedenler,hastalık,ölüm,kaza vs.ise bunlarla insan sınandığı gibi,Allah’ın takdir ettiği ecel ile gelen ölüm hariç,diğer bir çok olayın da insa- nın ihmal ve tetbirsizliği söz konusu olabilir.!!!!!
      Asıl Kötülük insanın insanı öldürmek,zulum yapmak,dünyanın barış,huzur ve düzenini
      bozmak,ihsan haklarını ihlal etmek,insanlara,canlılara ve çevreye zarar vermek, gayri
      ahlaki davranışlarda bulunmak,Allah’ın yasaklarını çiğnemek.gibi vs.kötü tutum ve dav- ranışlardır.Bu nedenle insan bunları özgür iradesiyle yaparak bunlara sebep olursa sorumlu tutulacaktır.İşte bu kütülükleri insan yapmaz ve onlara sebep olmazsa,yüce
      Allah da bunları yaratmaz.!!! Özetle,evreni ve her şeyi yaratan Yüce Allah’tır.!!! Mesela;
      uçağı,otomobili,bilgisayarı vs.insan ürettir.Ama bunların üretilmesi için gerekli olan ham
      maddeyi ve üreticisi olan insanı Yüce Allah yaratmıştır Allah bunları üreten insanı ve
      gerekli olan ham maddeyi yaratmamış olsaydı,bunlar da üretilemzdi.Öyleyse insanın da
      ve insanın ürettiği her şeyin de asıl yaratıcısı,haliki hakiki Yüce Allah’tır.Bu nedenle her
      şeyin yaratılışı Yüce Allah tarfındandır.İşte NİSA- 78.ayet bu yönüyle olayı değerlendir-
      miştir. Yani ” Her şey Allah tarafındandır. ” Peki kötülüklerden sorumlu kimdir.?
      Mesela. Bir firma insanlığın yararı için otomobil üretiyor,insanın yararı için ateşi yakma
      gereçi olan çakmağı üretiyor.vs.” a) Firma tarafından üretilen otomobil ile aşırı hız yapı-
      lıp kaza meydana gelirse,üretici firmayı mı sorumlu tutarız,yoksa aşırı hız yapan ve tra-
      fik kurallarını ihlal eden ve kazaya neden olan sürücüyü mü ? b) İnsanın yararı için üre-
      tilen çakmakla bir insan ormanı eteşe verirse,üretici firmayı mı sorumlu tutarız,yoksa
      söz konusu çakmakla ormanı ateşe verip yakan insanı mı ?????????? Hangi mantık,
      vicdan,akıl veya hukuk üretici firmayı sorumlu tutar.? Kim diye bilir ki,söz konusu firma, bu otomobili üretmemiş olsydı kaza olmazdı veya çakmağı üretmemiş olsaydı orman
      yakılmazdı.? İşte nasıl ki üretici firma söz nonusu kazadan ve ormanın yakılmasından sorumlu tutulamıyorsa,yüce Allah da böyle. Çünkü Allah katında kötü olan işlerin sebebi
      insandır.!!! Sayın Serkan ! Biz kur’an’ın doğru mesajını açıklarken laf cambazlığı mı
      yapıyoruz.??? Peki,kur’an’ı orjinal metninden değil de yanlış meal ve yorumlardan de-
      ğerlendiriyorsanız siz neyin canbazlığını yapıyorsunuz.??? Kur’an’ı doğru anlamak için
      bazı yanlış meal ve yorumlara mı baş vurmalıyız,yoksa direk kur’an’ın orjinal metnine
      mi ??? İşte ayetin orjinal dilini bildiğim için ben direk kur’an’a baş vuruyorum. Buna laf cambazlığı mı denir.??? .Arapçanız varsa,siz de benim gibi kur’an’ı direk kur’an met-
      ninden öğrenin.!!! EVET,Meal ve yorumlarda bazı hatalar vardır,kur’an ayetlerini sorun-
      lu gibi yapan bu yanlış meal ve yorumlardır !!! Size,sadece göstereceğim bir örnekle
      vicdanınız karar versin !!! TEKVİR -2: واذا انجوم انكدرت ” Ve izen nucümun kederet.”
      İNFİTAR -2: واذا لكواكب انتثرت ” Ve izel kevakibun teseret. ”
      Görüyoruz ki,kelime ve cümleleri birbirinden tamamen farklı olan bu iki ayeti,bir çok
      mealci adeta birbirinden kopya çeker gibi çevirmişlerdir. Neden birbirinden tamamen faklı olan bu iki ayetin anlamı aynı olsun.??? İşte çeviri ve yorum hataları.!!! Ben de
      kur’an’ın orjinal dilini bilmemiş olsaydım,mealcilerin bu hatasını bulamazdım ve aynen
      sizin gibi söylediklerine inanacaktım ve o zaman haşa kur’an’ı sizin gibi sorunlu bula-
      bilirdim. Serkan bey ! Kur’an’ın orjinal metninde zerre kadar çelişki,tutarsızlık ve sorun
      yoktur.!!! Var gibi görünen bütün sorunlar yanlış meal ve yorumlardan kayanlanıyor.!!!
      Onun için,kur’an’ı direk orjinal metninden değerlendirmeliyiz.Yoksa,bazı yanlış meal
      ve yorumlar yüzünden kur’an hakkında yanlış algıya düşeriz.!!!!! Selamlar.

  18. Exhorder dedi ki:

    Yıl olmuş 2013 halen Allah ya da başka türden bir Yaratıcı güce inanan beyinsizler var. 🙂 Arkadaşım enerjinin korunumu yasası ne diyor: “Enerji yoktan var ya da vardan yok edilemez.” yani şu anki evreni oluşturan bütün görünür madde ve enerji ile görünmeyen kara madde ve kara enerjiler başlangıçta tek bir kozmik yumurtayı oluşturuyordu. Sonsuz yoğun bir alana hapsolmuştu. Patlama ile bu alandan şimdiki evren oluştu. Ahanda bunun evrimini gösteren bir görsel.

    Evrenin evrimi teorisini anlamak içinde (Büyük patlamadan günümüze evren teorisi) şu linki okuyun,

    https://en.wikipedia.org/wiki/Chronology_of_the_universe

    Süpersimetri (Büyük patlama öncesi ve anı, burası spekülatif.)

    Elektrozayıf simetri ve Kuark çağı (10^12-10^16 saniye): Bu zaman aralığında Proton ve Nötron gibi atom çekirdeğini meydana getiren temel parçacıkların alt parçacıkları oluşuyor. Kuarklar yani

    Hadron çağı (10^6-1 sn aralık): Bu zaman aralığında büyük kütleli Kuarklar bir araya gelip Proton ve Nötron gibi Hadronlar sınıfından parçacıkları oluşturur.

    Lepton çağı (1-10 sn aralık): Bu zaman aralığında küçük kütleli Lepton sınıfı parçacıklar (Elektron, Pozitron vb.) gibi oluşuyor.

    Foton (ışık) çağı (10. sn ile 380000 yıl arası): Foton çağı Elektromanyetik radyasyonun yoğun olduğu dönem.

    Nükleosentez dönemi (BB’dan 3-20 dk kadar sonra): Atom çekirdeğini oluşuyor.

    Sonra madde oluşuyor, İyonize halde (yani elektronsuz) Hidrojen ve Helyumun baskın olduğu bir dönem geliyor. Ardından karanlık çağ başlıyor. En sonunda elektronlar atom çekirdeğine bağlanıyor. Neticesinde kütleçekim ile galaksi ve yıldızlar oluşuyor.

    Karanlık çağ (Dark ages) Evrenin Radyasyon formu ile Madde formu arasındaki geçiş evresidir. Bildiğimiz evren bundan sonra oluştu.

    Evren ilk 10 saniye hariç, sonraki 400000 yıl boyunca foton çağında kalmıştır. Alanların ayrılması ve temel parçacıkların oluşumu bu 10 saniyeden öncedir. Foton çağının ilk dakikalarında nükleosentez gerçekleşmiş, daha sonra bu radyasyon çağının bitimiyle 400milyon yıl süren karanlık çağ başlıyor, ardından Gökcisimleri ve şu anki evren evrimleşmeye başlıyor.

    Buradan anlıyoruz ki bir yaratıcı felan yok. Her şey kendiliğinden meydana gelmekte.

    Galaksileri bir arada tutan güçlü çekim kuvvetleri var ama gözlenemeyen türden. Bununda kara madde ile gerçekleştiği düşünülür. Evrenin genişlemesini ise kara enerji sağlamaktadır görselde de görüldüğü gibi.

    • bilal dedi ki:

      Exhorder ! ” Enerji yoktan var,ya da vardan yok edilemez ” şeklindeki ” kütlenin korunumu
      yasası ” Lomonosov-Lavoisier tarafından belirli şartlar ve durumlar için söylenmiştir.Yani Maddenin veya enerjinin kapalı bir sistem içinde olduğu zaman ( kapılı bir kutuda ) bu ya- sa geçerlidir. Bu mutlak değildir.Kapalı bir sistemde var olan enerji dışarı çıkamdığı veya
      kapalı sisteme enerji transferi yapılamadığı için, burada var olan enerji yok olamıyor ve de
      orada yok olan enerji üeretilemiyor.Çünkü,burada ne enerji çıkışı oluyor,ne de enerjinin transferi söz konusu oluyor.Kapalı sistem dışında bu yasa geçerli değildir.Bu sadece ka-
      palı sistem içindir.Vikipediyi gösteriyorsunuz,ama orada ne yazıldığını anlamıyor ve dola-
      yısıyla cımbızlama suretiyle bilimi ve bilim adamları ateistlik zihniyetinize alet ediyorsunuz.
      ” Bu konuyu ” Vikipe de ” dikkatlı,doğru ve düzgün okuyun. ! Bkz.! ” Kütlenin korunumu
      yasası ” TANIMI: Kimyasal olaylarda,tepkimeye giren maddelerin kütleleri toplam,tepkime
      sonunda oluşan maddenin kütleleri toplamına eşittir.Bu olaya,” Kütlenin Korunumu Kanu-
      nu ” denir.Kütlenın korunumu kanunu,zaman zaman Lomonosov-Lavoıser kanunu olarak
      da adlandırılan,” KAPALI BIR SISTEMDE ” var olan çevirimler ve işlemler ne olursa olsun
      kütlenın sabıt kalacağını belırten kanundur…… ” yani bu kanun kapali sistemlerde gecerli-
      dir.kapali bir sistem olmayan evren ve onun ilk maddesi icin bu yasa gecersizdir.Kapalı bir
      sistem dışında şartlar oluşursa var olan enerji yok,yok olan enerji de var olabiliyor…….”
      Kısaca,kütlenin korunumu,çerçevesi tesbit edilmiş kapalı bir sisteme uygulanan ve
      maddenin dönüşümleri esnasındaki ağırlıkla ilgili münasebetleri gösteren bir kanundur…”
      ==b ) Kütlenin korumunun pirensbinin geçerli olmadığı bazı gerçek fiziki olaylar da mev-
      cuttur. Bu da Einstein”in buluşu olan E= mc2 formülünden, m kütlesi kadar azalmanın
      enerji karl,c k hızının karesiyle çarpılması sonucu bulunmaktadir……..” bu uygulamadan
      sonra aradaki kütle fark,enerjiye dönüşmüş,madde aleminden yok olmuştur….”
      == c ) Termodinamiğin ikinci kanunu olan entropinin de,bu yasayı temelden (kapalı sistem-
      de bile ) geçersiz kilmaktadır. Özetle,madde ve enerji ezeli değildir.Yok olan enerji için ko-
      şullar oluşturulunca enerji doğar…!!! Ey üstün zekalı Exhorder ! Sen ne bilimi anlamışsin,
      ne de bilim adamlarının söylediklerini.!!!!!!!! Lütfen, bir safsata olan materyalizme bilim ve
      bilimadamlarını alet etmeyin.!!! Aklen,mantıken ve ilmen, ilk maddeyi ve evreni YARATAN
      Yüce Allah’ı inkar etmek mümkün değildir. Yaratıcının inkari ancak evrenin inkari ile müm-
      kün olabilir. Bu mükemmel sanat eseri olan kainati ve her şeyi inkar edebiliyorsan,bunun
      mimari,sanii ve yaratıcısını da inkar edebilirsin…!!! Var mı böyle bir gücün.?????????
      d) Bu evren,olmaya da bilirdi.Neden varliğı yokluğna tercih edildi.??? Maddenin ve evre-
      nin varlığını yokluğuna tercih eden üstün bir akil,zeka,bilinç ve madde üstü YARATICI
      BIR KUDRET olmasaydı ne madde,ne de evren kendi kendine var olabirdi.!!!! Bu kainat,
      ancak,üstün bir akil,zeka,bilinç ve madde üstü yaratıcı bir kudretin eseri olablir.!!!!!!!!!!!!
      Evet,” Kütlenin korunumu yasasının da ” ne demek olduğunu maalsef,anlamış değilsiniz.!!!

  19. kadir dedi ki:

    sayın çok üstün zekalı exhorder. ömrüm 1000 yılda olsa, yıl 3013 yılındada olsa ben allahın varlığndan ve birliğinden asla şüphe etmem. bu yazdıklarınız ve verdiğiniz linkte anlatılanlar varsayım olduğunu söylüyor. size allah haricinde ne söylenirse varsayımda olsa,saçma sapanda olsa inanırsınız. bu kadar kör bu kadar allah düşmanı nasıl olabilirsiniz. gerçekten inanamıyorum. ünlü ve koyu ateist richard dawkins bile uzayda ilk maddenin nasıl var olduğu konusunda kendiliğinden var olamaz diyor.
    saçmalık bir ; durup dururken kendiğilinden bir patlama oluyor. dünya ve diğer gezegenler oluşuyor.
    saçmalık 2; ve bu gezegenlerin güneş sistemindeki yeri öylesine stratejikki elinle koysan ayarlayamazsın…. ama kendiğinden olmuş.
    saçmalık 3 ; kainatta bir düzen kurulmuş ağaçlar ırmaklar denizler bulutlar. bunlar hep tesadüfen olmuşmuş.
    saçmalık 4; bir bakmışsın yürüyen hareket eden canlılar var. ama bu canlılar daha önce yoktu.
    hatta bir canlıda mantıklı ve düşünebiliyor. insan ne kadar şanslı bir varlıkmış. diğer canlılar hiç evrimleşmeyi bilmiyormuş.
    saçmalık 5. bide bakmışsın canlı sperm denilen bir damla sudan üremeye başlamış. demekki kendiliğinden bir patlama olunca canlıda spermden oluşuyor. sonra et ve kemik haline geliyor.
    bu saçmalıkları dahada artırabiliriz.

    ya allah aşkına siz bu saçmalıklara inanıyosunuz. elinizi vicdanınıza koyun. yüce allah bu kainatı nasıl düzenli ve mükemmel yaratmış. dünyanın güneşe uzaklığı ayın hikmeti. evrenin genişlemesi. dünyanın dönmesi, gecenin ve gündüzün hiç şaşmadan sürekli olarak birbirini kovalaması. hergün güneşin doğudan doğması, canlıların yaşaması için suyun var olması ve gökten yağması… bir düşünün evrende sadece insan düşünebiliyor. diğer bütün varlıklarda bu özellik yoktur. kendiliğinden var olsa insanda düşünebilir mi..
    siz kendinizi çok akıllı zannedip inananları cahil görüyorsunuz. asıl kara cahil sizsiniz. hiç bir şekilde bilimsel olmayan varsayımlara dayalı evrime inanan insanlarsınız. işte siz bu kadar akıllısınız. siz maymundan mı geldiniz yoksa başka bir canlıdanmı türediniz. bilmiyorum ama bizleri mükemmel bir şekilde yüce allah yaratmıştır.
    size bir gün ölüm gelecek işte o zaman anlayacaksınız. inşallah bu ölüm gelmeden doğruyu anlarsınız.

    • Exhorder dedi ki:

      ” hergün güneşin doğudan doğması, canlıların yaşaması için suyun var olması ve gökten yağması”

      🙂 Güneş doğmaz, Dünya kendi çevresinde döner. Bunun nedenide basit mekanik yasalarına bağlıdır. Dünyadaki yaşam ilk olarak sularda evrimleştiği için dünyadaki yaşam suya bağlıdır. Mesela Alkole değil.

      • serkan dedi ki:

        Dünya kendi çevresinde döner mi? Kendi ekseninde demek istedin sanırım,senin eksenin kaymış,gerçi sana kayan kaymışta neyse 🙂

      • Exhorder dedi ki:

        Bir fark yaratacağını sanmıyorum. Zaten eksende aklımdaydı lakin muhatap olduğum kişinin rahat anlaması açısından çevre ifadesi kullandım sevgili moroncuk

    • serkan dedi ki:

      Kendisini zeki ve herşeyin en doğrusunu bildiğini sanan zavallı,asalak ve ahmak insanlara laf yetiştirerek değerli zamanını harcama kardeşim,bırak kendi pisliklerinde boğulsun ve ne hali varsa görsün.

      • Exhorder dedi ki:

        Sen kıçında çocuk pedi ile gezeken ben Türkiye zeka vakfı soruları çözüyordum allan ezik ulusalcısı tipsiz moron seni

  20. serkan dedi ki:

    Tanrı,Allah,Brahma adı neyse adı zaten olamaz adı olsa birden fazla tanrı olurdu ama kesinlikle bir kudret var.Ben Einstein’in,spinoza’nın ya da Thomas Paine’nin Tanrısına inanıyorum.Kişileştirilmiş bir tanrı inancı çok saçma..İnanmaynlara gelince inanmama özgürlükleri var,sen nasıl inanmazsın şu ahengi düzeni görmüyormusun eleştirileri de saçma çünkü Yüce Tanrı’nın böyle bir şeye ihtiyacı da yok,O ihtişamını ve yüceliğini en büyük eseri olan Evren/Evrenlerle ortaya koymuştur zaten.

  21. serkan dedi ki:

    Kendisini zeki zanneden böylesine adi pisliklerin en tipik karakteristik özelliğide sıkıştıklarında adilik yaparak küfürler savurması ve sonrasında yaşadıkları tuhaf ereksiyon halleri ile ahlaksızlık hezeyanları sergilemesidir.Birazdan damlar,şimdiden pis kokusu gelmeye başladı bile..Serdar abiyi defalarca uyardım sifonu çeksede şu pislikten bir önce kurtulsak …

  22. serkan dedi ki:

    Beni görmediğin halde bana tipsiz diyerek ne kadar aptal olduğunu ,beni tanımadığın halde ulusalcı yaftası yapıştırarak ne kadar önyargılı olduğunu,bir önceki yorumunda bana atfen gezerken diye yazacağına gezeken yazarak ne kadar dikkatsiz olduğunu,sıkıştığında ettiğin küfürler ve alaycı ifadelerle ne kadar ahlaksız olduğunu zaten hepimiz görmekteyiz..Sahi sen bu kadar küçük beyninle zeka soruları çözdüğüne emin misin?

    • Exhorder dedi ki:

      Görmem gerekmiyor. Yazılarından ulusalcı olduğun ayan beyan ortada. Gerçek hayatta rastladığım ve internette aşina olduğum ulusalcılarda çok çirkin ve kılıksızlar. Olmaz olsun öyle tipler diyorum hatta bunların yoğun olduğu Ankara’nın bir semtinde yemek sipariş etmiş getiren elemanın tipsizliğinden midem bulandığı için 16 lira verdiğim ve ziyan ettiğim yemeği çöpe atıp aç kalmışlığım vardır.

      AKP’lilerin, yani sizin şu liboş dediğiniz kesiminde onlardan geri kalır tarafı yok ama yine de yüzlerine bakılacak tipe sahipler. 1 Mayıs eylemlerine katıldığım süreç içinde Türkiye’de ki en güzel kızları o meydanda görmüşlüğüm sözkonusu. Artık ırkınız mı kötü yoksa görüşünüzle bağlantılı kişisel bir sorun mu bilmiyorum. Ama böyle bir korelasyon olduğundan eminim.

      Yazarken bazen dikkatsizlik oluyor ama bu da Nisan ayından itibaren bu konulara olan ilgimin azalmasından kaynaklanır.

  23. serkan dedi ki:

    Bir insana tipsiz demek için görmek gerekmiyormuş?!!?! Hahahahahaha zeka pırıltısına bakın! hahahahahaha,Salaklığın tescillendi hayırlı olsun..yemek sipariş etmiş,aç kalmış,güzel kızlar görmüş bla bla bla…. Bu salağın ne söylediğini anlayan varsa beri gelsin,ne diyorsun sen ya..Demek bu salak köşeye sıkışınca sadece küfür etmiyor aynı zamanda fena halde saçmalıyorda…Hahahahahaha hiç güleceğim yoktu :))))

    • Exhorder dedi ki:

      Bir insanın fikirleri ve ideoloji ile tipi ve zekası arasında korelasyon kurulabilir. Belki istisnalar olacaktır ama genellemeyi bozmaz.

      bir ulusalcının tipi şöyle mesela,

      Bir kaç solcunun tipi şöyle,

      Fazla söze gerek kalıyor mu?

  24. serkan dedi ki:

    Evet salakça fikirlerinden sonra fazla söze gerek kalmıyor,haklısın!!!! hahahahahaha :))) Tamam ya seni kendi haline bırakıyorum…Tanrı’ya şükür…Neden mi Tanrı’ya şükür? Senin gibi salakları gördükçe ne kadar zeki olduğumu daha iyi anlıyorum,bir de kendisine zeki yakıştırması yapıyor…Uğraştığı şeylere bak..
    O zaman senin korelasyon mantığına göre senin tipin olsa olsa bu olur..

    http://m1305.hizliresim.com/19/q/nc2w5.jpg :)))

  25. serkan dedi ki:

    Ayrıca bir tipin güzel,çirkin,itici ya da çekici olması kişiden kişiye değişir yani algıda seçicilik olayı salak herif..Gerçi senin böyle şeylere kafan pek basmaz zira uğraştığın şeyler ve sapkınca düşüncelerin senin ne mal olduğunun açık bir göstergesi.

  26. Exhorder dedi ki:

    1990’lı yıllarda Kuzey Kürdistan’da OHAL ilan edip 2002 yılına kadar, Özel harekat ve JİTEM aracılığı, köy korucularının işbirlikçiliği ile kundakdaki çocukları bile öldüren kemalist faşistlerden ne tip bekleyeceksiniz. Gerilla üniforması giyip puşi takan JİTEM elemanlarının Kuzey Kürdistan’da işlediği faşist cinayetleri, köy yakıp yıkmaları PKK’nin üstüne atması da cabası. Aynı zihniyet, 2000 ekonomik krizinin, 19 aralık 2000 hayata dönüş operasyonu ve F tipi hücre cezasının uygulanmaya konması gibi başka faşist yaptırımlara da sahiptir.

    Bu ülkede insanlar EDİT yüzünden fikrini özgürce ifade edemedi, topsakal bırakamadı, ateist olduğunu bile açıklayamadı. Tek devlet (T.C) Tek millet (Türkler) Tek lider (Atatürk) üçlemesinde vücut bulan Türk faşizminin zorbalığı altında yaşadı. Kürtçe şarkı söylemek, konuşmak bile yasaklandı. Kemalizmin laiklik fetişizmi (gereğinden fazla abartı içeren Laik söylem) karşıtı olan dinciliği ve yobazlığı körükledi. Bu karşıtta bir yığın politik sorunun doğmasına, Türbanlı eğitim-iş, Darbe-Şeriat gibi yapay ikilemlerin doğmasına neden oldu.

    AKP hükümeti demokrasi getirdiğini iddia ediyor. Ancak bu da pek tatmin edici değil ne yazık ki.

  27. serkan dedi ki:

    ”Artık ırkınız mı kötü yoksa görüşünüzle bağlantılı kişisel bir sorun mu bilmiyorum” diyen bir insansın(!)
    Sen daha ne konuşuyorsun ya,ırkçılık ve ayrımcılığın dik alasını yapıp kalkıp birde utanmadan demokrasi ve insan hakları edebiyatı yapıyorsun.Aynaya bak önce-tabi miden kaldırıyorsa- ondan sonra başkalarını yargıla..Allah senin gibi insanların şerrinden bizleri korusun,demek senin eline imkan ve yetki geçse sadistçe yöntemler uygulamaktan geri kalmazsın..Senin gibi düşünmeyen herkese kemalist etiketi yapıştırıp ötekileştirmekten başka ne bilirsin ki zaten.Bir de kalkmış ona buna faşist diyor takiyyeci seni;Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol..Gerçi senin hiç olmaman gerekiyordu ya neyse :))

  28. kadir dedi ki:

    sayın serkan exhorder in yazdığı cümleye bakarmısın… anadoluya kuzey kürdistan diyor. türkiye demiyor. sizde bu insanı muhattap alıp cevap veriyosunuz. exhorder burası siyasi bir site değil. siyasi düşüncelerinizi bölücülüğünüzü gidin başka bir sitede paylaşın. kimseyede hakaret etmeye hakkınız yok. kendinizi çok önemli birisi zannedip başkalarına hakaret ediyosunuz. sizin tipiniz çok güzelde sizden başka herkes tipsiz öylemi.. yazık size acınacak haldesiniz….

    • exhorder dedi ki:

      Sen önce Kuzey Kürdistan’ın Anadolu değil, Doğu ve Güney-Doğu anadolunun bir bölümünü kapsadığını öğren. Anadolu, Rumeli (Trakya) bölümü dışında kalan şu anki T.C topraklarına verilen isimdir. Mesela İzmir Batı-Anadolu’dadır. İstanbul’un Avrupa ve Anadolu yakası olarak bölünmesinin arkasında da bir bölümünün Trakya yarımadasında diğer bölümünün Anadolu’da olmasından kaynaklanır.

      Bu sitede siyasi yazılar var. Bizzat blog sahibi din içerikli yazıların yanı sıra bir yığın siyasi yazı ve makalede eklemiştir. Kemalistler.net sitesinin yazarı olup orada yazdığı ulusalcı zırvalarını buraya da linklemekten çekinmez. Başlık siyasi değil desen tamamdır. Ancak yine de bunlardan bahsetmek gerek.

      Lozan anlaşması ile Kürdistan, Türkiye (Kuzey), Suriye (Batı), Irak (Güney) ve İran devletleri arasında parçalanmaya uğramış, bölüşülmüş ve üstündeki halkta asimile edilmiştir. Haliyle bir Kürdistan devrimi zorunludur. Kaçış yoktur. 🙂

  29. serkan dedi ki:

    Haklısın kardeşim böyle ”tip”sizleri görünce kendime engel olamıyorum.Teşekkür ederim kardeşim.

  30. exhorder dedi ki:

    Şu üstteki Serkan karakterinin site sahibi olduğundan şüpheleniyorum şu an. Zaten Uğur nicki ile yazanda ateistforumdaki Cervantes çıktı. 🙂 O dönem yazdıklarımın altında kaldığından böyle bir yola başvurmuş olabilir. Başvurdu demiyorum, olabilir diyorum. 🙂

    Her neyse böyle bir şey yoksa üstüne alınma Pante. Yazımı da silme.

    Adam çevre yerine eksen, Burun sokmak yerine Burnunu sokmak deyimlerinin kullanılması gerekliliğini bizlere gösteren bir deha netice olarak 🙂 Böylesine kırmızı bülten noktalara parmak basmış bir isim ne de olsa 🙂 Şu üstte Eksen yerine Çevre yazdığımda: “Şimdi bu gerizekalılar hemen yanlış diye atlayacaklar gel şunu eksen yaz” gibi bir düşünce geçmişti içimden.Ama gerek görmediğimden ve “eksen” fazla kasarcasına komik duracağından çevre ifadesini kullandım.

    Her neyse. Yahutta yazdıklarımdan gocunan sıradan birisi de olabilir. sonuçta herkes klavye başında dilediği gibi yazıyor. Gerçekten söyleyemeyeceği şeyleri bir kaç tıkla halledip kendini tatmin ediyor. Belki de özü sözü bir olan tek kişi bendirim burada. 🙂

  31. exhorder dedi ki:

    Bu serkan kesin gezi parkı olaylarına katılmıştır. 🙂 Çünkü benden çektiği bir ezikliği vardı sanki ona tepki vermeye çalışıyordu kendi çapında. Netice de Hükümet ve Benim gibiler egemendi. Bilmem kaç küsür senedir ırzlarına geçtik adamların. Aliamca, Bilal, Serkan ve Serdar gibiler eziktiler. 🙂 Bize saldırmaya çalışacaklar, bunun için dandik bahaneleri bile kullanmaya çalışacaklarki üste çıksınlar. İkinci sınıf insanlar kendilerini belli ediyorlar. 9 yaşındaki çocuk zekasına sahipler hemde. Yeterli olgunluk yok.

    Pante, ne olur lan bunu da silme. 🙂 Fikirlerimi söyledim sadece.

    • elevation dedi ki:

      Şimdi adını koydum. Bunun adı evet: Kıskançlık. Kesinlikle kıskançlık. 🙂 Hükümeti de kıskanıyorlar, başarılı icraatleri var diye. Geçmişte kendileri DSP-MHP-ANAP döneminde yapamadıkları, her şeyi batırdıklarından dolayı. 🙂 Beni de muhtemelen kıskanmıştır bu yazar. O yüzden bok atmaya çalışıp duruyordu. 🙂 Ezik.

      • Gencer dedi ki:

        2002 Krizi 50 Milyar dolar için çıkarılmış krizdir.Şu an 500 Milyar dolara yakın dış bor ç bulunmaktadır.Sadece Cari açık bile 2002 Krizindeki rakamı geçti.Ayrıca sizlerin çok büyük kriz dediğiniz o dönemde benzin 1 TL civarında idi.Dolar tavan yapıp 1.75 TL olmuştur Şimdi Benzin 5 TL Dolar 2 TL.12 Lt Tüp 15 TL civarında iken şimdi 75 TL hadi bunlarada cevap ver.Çok büyük işler yapmış AKP belli.Sen de nemalanmışındır umarım.

  32. Gencer dedi ki:

    Buradaki herkese bir şey sormak istiyorum.Tabiki saygı çerçevesinde tartışalım konuları.Ben KABE’nin put dönemindeki gibi Putlaştırılmış olduğunu görmekteyim.İnsanlar Kare bir yapı için yola çıkıyorlar etrafında dönüyorlar ve ona dönerek namaz kılıyorlar.Bana bu durum Kabe’nin tapılan bir şey olduğu izlenimini vermektedir.Allah’ın evi deniyor!! Neden Allah’ın bir evi olsun ki zaten o Kutsal Kitaplara göre 7 kat yukarda tahtında oturmuyor mu?

serkan için bir cevap yazın Cevabı iptal et