KUR’AN’DA MUCİZE YOKTUR

mucizeyok EVRENİN GENİŞLEMESİ

Zariyat-47, Evrenin Genişlediğini Yazmaz!

Önce konuyla ilgili olarak Kitab-ı Mukaddes’ten bir örnek vereyim:

Yeşeya 51:13
Sizi yaratan, gökleri geren, Dünyanın temellerini atan RAB`bi Nasıl olur da unutursunuz? Sizi yok etmeye hazırlanan zalimin öfkesinden Neden gün boyu yılıp duruyorsunuz? Hani nerede zalimin gazabı?

Buradaki “geren” sözcüğünün anlamı çekerek genişletmektir.
Aslında ayetin doğru çevirisi germekte olandır. Yani ayet şöylede çevrilebilir:

Sizi yaratan, gökleri germekte, genişletmekte olan, dünyanın temellerini atan Rabbi nasıl olur da unutursunuz? (…)

Benzer ayet de Yeşeya 40:22’dir:

Gökkubbenin üstünde oturan RAB`dir, Yeryüzünde yaşayanlarsa çekirge gibidir. Gökleri perde gibi geren, Oturmak için çadır gibi kuran O`dur.

Buradan yola çıkarak Kur’an’dan 1400 yıl önce, günümüzden 2800 yıl önce evrenin genişletildiği mucizesini Eski Ahid’de görmekteyiz.

Demek ki istendiği takdirde “geren” sözcüğü “genişletmekte olan” a çevrilebilir, asıl mucizenin Tevrat’ta olduğu söylenebilirmiş. Ve bir mucizeden söz etmek gerekiyorsa taklidine değil, aslına bakmak gerekir. Kur’an’dan en az 1000 sene önce yazılmış çünkü. Ama doğrusu, Tevrat’ta da kastedilmiş olanın evrenin genişlemesi değil, daha önce yerle gök bitişikken göğün ayrılması, gerilip yükseltilmesidir ve bu bilim dışı bir iddiadır.

Şimdi gelelim Zariyat-47’ye..

“Musiun” sözcüğünün Kur’an’da başka bir örneği yoktur.
Dolayısıyla kıyas imkanı da yoktur.
Tahminle hareket edilir.
“Vus’a” yani geniş anlamına gelen sözcüğün “vasiun”‘a yani kuşatan, kapsayan, genişlik veren halinin çoğulu olarak tahmin edilir.
Ne demektir vasiun’un çoğulu?
Genişleten değil de genişletenler mi?
Allah’ın mütevaziliği yani..
Bazı ayetlerde “Biz” der ya mütevaziliğinden.

Musiun’un Vasiun’un çoğulu olduğunun kanıtı yoktur.
Arapça’da ise Allah’ın sıfatlarından biri olarak rızk veren anlamında kullanılır.
Yine Arapça’da kötülük yapan anlamına da geldiği söylenir.

Bu tahmini kabul edelim. Hiçbir kanıtı olmamasına rağmen farzedelim ki musiun kelimesi vasiun’un çoğulu olsun.

Musiun kelimesinden önce gelen le takısı “daha çok”, “çok fazla”, “daha fazlasına da” “daha da” anlamlarına gelir.

Musiun fiili if’al babındandır.
Genişleten, genişletmekte olan, genişletici anlamına gelmesi için istifal babından olması gerekirdi.
İf’al babından olduğu için “Biz daha fazlasına da kurabilirdik” “İstesek daha büyüğünü, daha genişini de yapardık” anlamı oluşturacak şekilde “Biz çok vus’a malikiz” , “Biz herşeye kaadiriz”, “Daha büyüğüne de gücümüz yeter” şeklinde meallendirilmiş.

Tabi mucizeciler, kelimelerden, sayılardan medet umanlar ve bilim yeni bir şey ortaya attığında hemen “Kur’an’da bunu nereye uydurabiliriz” çabasında olanlar ayeti çarpıtıp “genişletmekteyiz” haline getirmişler.

Genişletmekteyiz, genişleticiyiz anlamında olması için;
“ve nahnu lehu mustevziun” denmesi gerekirdi.

Demek ki;

1- Kur’an’dan 1400 sene önce Eski Ahid’de göğün gerildiği, genişletildiği yazıyormuş zaten.
2- Musiun kelimesinin vasiun’un çoğulu olduğuna dair hiçbir kanıt yokmuş. Kur’an’da başka musiun’da yokmuş. Dolayısıyla geniş kökünden türediği bir tahminden ibaretmiş.
3- Tahminin doğru olduğunu varsaysak dahi fiil if’al babından olduğu için genişleten, genişletmekte olan anlamına gelmezmiş. “Genişlik sahibi” , kudretli” ,
“Daha genişine de kaadir” anlamına gelirmiş.

Gelelim 48. ayetle bağlantısına:

47- Ves semae beneynaha bi eydiv ve inna le musiun
48- Vel erda feraşnaha fe nı’mel mahidun

Göğü ellerimizle biz kurduk, daha fazlasına da kaadiriz.
Yeri de biz yayıp-döşedik, ne kadar becerikliyiz.

Bu iki ayet birbiriyle bağlantılıdır. Birçok yer-gök ayetinde olduğu gibi.
Birbirinden kopuk ele alındığı takdirde yanlış meale sebep olur.

48. ayeti “Biz ne güzel döşeriz” “Biz ne güzel döşeyiciyiz” ya da “Biz ne güzel düzenleyiciyiz” şeklinde de çevirebilirsiniz ama Türkçesine en uygun olanı yukardaki gibidir.

47. ayetten göğün genişletilmeye devam edildiği anlamını çıkarıyorlarsa eğer, 48’den de yerin döşetilmeye devam edildiği anlamını çıkarman lazım.

Aslında bu iki ayette bir mucize yok. Tersine çelişki var. Ayetin dünyayı uzayda bir gök cismi olarak algılamadığı, uçsuz bucaksız dümdüz bir yer ve üzerinde de gök olarak algıladığı belli oluyor. Dünya-yer ile ile ilgili diğer ayetlere bakıldığında da bu görülecektir. Yeri gökle eşdeğer ölçülerde gören bir Kur’an vardır karşımızda. Yaratılışları dahi aynı sürede gerçekleşmiştir. 2 günde yer yaratılmış, 2 günde gök. Hatta 2 günde yerin yayılıp-döşenmesine harcanmıştır. Yani evrenin 2 misli zamanı dünyanın yaratılması almıştır. “Ol” demek varken! Bunun hiç akılla, mantıkla ilgisi var mıdır? Milyarlarca galaksiyi, Katrilyonlarca güneşi, ketrilyonlarca gezegeni 2 günde yaratacaksın ama basit bir gezegeni de 2 günde yaratacaksın. Yani okyanusu 2 günde yaratacaksın, bir çakıl tanesini de 2 günde yaratacaksın.
Tabi Kur’an, dünyayı okyanusta bir çakıl tanesi olarak görmediği için, dünyayı da gök kadar geniş, büyük gördüğü için her ikisini de aynı zamanda yaratmış oluyor.

Zariyat-47’den evrenin genişlemesi ile ilgili zorlama mucize çıkarmakla uğraşmak yerine, Fussilet 10-12’deki çelişkileri halletmeye çalışsınlar. Mucize mealcileri kelimelerle oynayıp, tahrif etmeye alıştı nasıl olsa, önce göze batan bilime ters ayetleri düzeltmeye çalışsınlar da düzenbazlıktaki ustalıklarını görelim. Ama kolay değil..

Ayette geçen “bieydin” kelimesini kudretimizle diye çevirip el’in mecazi anlamda kullanıldığını el diyerek kudret denmek istendiğini yazarlar. Yanlış.

Kur’an’ın hiçbir yerinde Allah’ın elinin, yüzünün, gözünün mecazi olduğu söylenmemiştir. Allah’ın eli de, yüzü de, gözleri de, ayakları da, baldırları da vardır.

Tevrat’ta insanın Allah’ın suretinde yaratıldığını yazar.
Kur’an’da Tevrat’ı tasdikler, bunu reddetmez.
Allah’ın uzuvlarından, duygu ve düşüncelerinden bahseder ki hepsi insan biçimlidir.

Yeri 2 günde, göğü 2 günde yaratan Allah, isterse bir eline yeri, bir eline göğü alabilir. Bu dahi gökle yerin aynı ölçülerde görüldüğünün kanıtıdır.

Zümer-67. Allah’ı gereği gibi bilemediler. Halbuki kıyamet günü yer, tamamen O’nun avucu içindedir, gökler de sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir.

Allah’ın sağ eliyle bürüp dürdüğü gökler, sol elinin avucunda ise dünya. Tasvir müthiş!
Bu arada cennet-cehennem de dürülüyor tabi.
“Evreni bürüp dürmeye ne gerek var, sadece dünyada kıyamet olup yaşamı sona erdirse ya!” diyebilirsiniz.
Ama dünyadan başka bir mekan düşünülmemiş ki!
herşey dünya için. Güneş, ay ve kandiller (yıldızlar)
Milyarlarca Galaksiyi, güneşin bir yıldız olduğunu, evrende güneş gibi 70 sextilyon yıldız olduğunu nereden bilsin Muhammed Hazretleri?

Son olarak ne İslam’ın, ne Kur’an’ın ne de Muhammed’in hiçbir mucizeye sahip olmadığını bizzat Kur’an ayetiyle kanıtlayalım:

İsra-59. Bizi, mucizeler göstermekten alıkoyan, daha öncekilerin onları yalanlamış olmasından başka bir şey değildir.

İKİ DENİZİN BİRBİRİNE KAVUŞMASI
En büyük mucize evren ve yaşamdır.
Peygamber mucizeleri ise sadece rivayettir.
Kur’an’da bir mucize olmadığı ise çoğu İslam alimince dahi açıklanmıştır. Kur’an’ın kendisinin bir mucize olduğuna inanılır. İçeriği içinde mucize iddiasında bulunulmaz. Mucizeci İslam propagandacıları ise her ayeti çarpıtarak mucize kaşifliğine soyunur ve çarpıtılmış, tahrif edilmiş ayet yorumlarını mucize olarak sunarlar. Bunun en bariz örneği 7 kat gök tabiriyle atmosferin 7 tabakasının anlatıldığı mucizesi iddiasıdır. Halbuki Kur’an, en yakın göğün yıldızlarla donatıldığını yazar. Bunu bile bile bu iddialarını sürdürürler.

Rahman suresi 19-22 ayetleri ile Furkan suresi 53. ayetinde geçen iki denizin birbirine salındığı-karıştırıldığı ama aralarında bir engel, bir sınır çizgisi olduğu ifadelerinde de kesinlikle mucize yoktur.
Bu ayetler tamamen mecazidir. Eğer bu ayetleri mecazi anlamıyla alınmayıp, okunulan anlamıyla alınması halinde mucize değil çelişki ortaya çıkar.
Çünkü ayetlerde biri tatlı, biri tuzlu olan iki derya ifadesiyle bir nehirle bir denizin birleşmesi kastedilmektedir. Örneğin Nil nehrinin Akdeniz’e dökülmesi gibi. Nil’de bir deniz gibidir.

Furkan-53. Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyan O’dur.

Rahman-19-22. İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.
Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar.
İkisinden de inci ve mercan çıkar.

Ayetlerde tatlı suyu olan denizle, hararetlerin giderildiği yazılıdır. Tuzlu suyu olan denizin ise acı olduğu. Ama her ikisinde de inci ve mercanların olduğu.
İnci ve mercanlar tuzlu su ürünleridir. Eğer ayetler bu anlamıyla alındığında tatlı suda da inci ve mercan olması bir çelişkidir. Hadi tatlı suda inci yetiştirildiğini çıkalım ama mercan kesinlikle tatlı suda yetişmez.
Öte yandan ayetlerin 2-3 türde mecazi açıklamaları mevcuttur. Bunlar gök denizi ile arz denizi şeklindeki açıklamalar, maddi alemle ruhani alem, iman sahipleri ile iman etmeyenler şeklindeki açıklamalardır.
İmanlılar denizi ile imansızlar denizi birbirine salınmış ve karıştırılmıştır. İmanlılar denizi tatlıdır. O, yüreklerinize serinlik verir.
İmansızlar denizi ise acıdır. Onda zulüm ve adaletsizlik vardır. Birbiri içinde yaşarlar ama aralarında görünmez bir sınır, bir engel vardır, onları birbirinden farklı kılan.
Her ikisi içinde de inci ve mercan vardır. Yani imansızlar içinde de, imanlılar içinde de çok büyük değerler, cevherler bulunur.

Ayetlerin Cebelitarıkla, Akdeniz ve Atlas okyanusuyla kesinlikle ilgisi yoktur. Öyle olsa birisi çok tuzlu, diğeri daha az tuzlu iki deniz denilirdi. Halbuki birinin içilmesinden, harareti söndürmesinden bahsediliyor. Bu durumda iki deniz değil, bir nehir ile bir denizin birbirine karışması ele alınmalıdır. Bu yapıldığında ise inci ve mercan çelişki oluşturur.
Kaptan Cousto’nun bu ayetler sayesinde Müslüman olduğu ise büyük bir yalandır. Hristiyan olarak yaşamış, Hristiyan töreni ile gömülmüştür.

Ayrıca tatlı su ile tuzlu suyun birbirine karışmaması ilk kez Kur’an’da belirtilen bir bilgi değildir. Muhammed’den yaklaşık 500 yıl önce yaşamış Gaius Plinius Secundus bu konuya yazdığı “Naturalis Historia” adlı eserde yer vermiştir.

DEMİRİN İNDİRİLMESİ
Mucizeciler, demirin dünyada oluşan bir element değil, göktaşlarıyla uzaydan dünyaya transfer edilen bir maden olduğunu iddia ederler. Hadid suresindeki “demirin indirilmesi”ni bu konuda mucize olarak nitelerler.
Bilimsel olarak ne kadar izah edilirse edilsin amaç “müslümana müslümanlık propagandası” olduğundan iddialarından vazgeçmezler.
Şimdi bu konudaki şarlatanlığı kanıtlayalım:

Hadid/ 25. Lekad erselna rusulena bilbeyyinati ve enzelna me’ahumulkitabe velmiyzane liyekumennasu bilkıstı ve enzelnelhadiyde fiyhi be’sun şediydun ve menafi’u linnasi ve liya’lemallahu men yensuruhu ve rusulehu bilğaybi innallahe kaviyyun ‘aziyzun.

Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah’ın, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.

“Enzelna” nın indirmek olduğu, “verdik” ya da “yarattık” değil de “indirdik” ibaresinin mucize olduğu, çünkü demirin dünya dışı bir oluşum olduğu iddia edilir.

Aşağıdaki ayette de enzelna yani “indirdik” der.

Araf/ 26. Ya benı ademe kad enzelna aleyküm libasey yüvarı sev’atiküm ve rışev ve libasüt takva zalike hayr zalike min ayatillahi leallehüm yezzekkerun

Ama burada indirilen giysidir.

“Ey Âdem’in evlatları! Bakın size edep yerlerinizi örteceğiniz giysi, süsleneceğiniz elbise indirdik. Fakat unutmayın ki en güzel elbise, takvâ elbisesidir.İşte bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Olur ki insanlar düşünür de ders alırlar”.

Bu da giysi mucizesi herhalde!
Ayetin sonunda “ders alırlar” diyorsa da bunlar ders almaz, sıkılmadan hala mucize diye tutturup giderler..

SAYISAL MUCİZE İDDİALARI

Kur’an’da “gün” sözcüğünün 365 kez, “günler” sözcüğünün 30 kez, ay sözcüğünün ise 12 kez geçtiği iddia edilerek bunun büyük bir mucize olduğu söylenir. Varsayalım ki bu iddia doğrudur, bu mucize olabilir mi? Bunun mucize olabilmesi için Kur’an’ın yazıldığı dönemde bu takvim bilgisine sahip olunmaması gerekir. Halbuki bu dönemden 7 yüzyıl önce Jülien takvimi biliniyordu.M.Ö. 45 yılında İmparator  Sezar mevsimlere uygun düşen iyi bir takvimi İskenderiyeli gök bilimci “Sosigenes” e hazırlattı. Sosigenes, ay takvimini bırakarak yerine 365.25 gün uzunluğundaki güneş yılını temel aldı. Hazırladığı takvimde yıl 365 gün ve 12 aydı.

Bu takvim bilindiğine göre,bir kitapta 365 gün ve 12 ay sözcüğüne yer verilmesi pek de zor olmasa gerek. Üstelik bol miktarda cümle tekrarlarının olduğu bir kitapta bu iş çok daha basittir. Ama Kameri takvimin kullanıldığı bir toplumda böyle bir sayısal oyunun neden  miladi takvim üzerinden yapıldığını sormak gerekir. Fakat ortada böyle bir durum yoktur.  İddia edildiği gibi gün sözcüğü 365 kez değil çok daha fazla geçer.

Kur’an’da gün sözcüğünün karşılığı “yevm”, günler “eyyam” ve ay ise “şehr” olarak geçer. Böyle bir sayısal oyuna girişenin   yevm sözcüğüne 365 kez, eyyam sözcüğüne 30 kez, şehr sözcüğüne ise tam 12 kez yer vermesi gerekirdi. Gelgelelim yevm sözcüğü 448 kez, eyyam sözcüğü 27 kez ve şehr sözcüğü ise 14 kez geçmektedir.

448 adeti 365’e, 27 adeti 30’a ve 14 adeti 12’ye denk düşürmek için kolları sıvayanlar şu mantıkla hareket ederler:

Yevm sözcüğünün ek içermeyen yalın hallerini aldıkları gerekçesiyle hareket ederler. Ama aynı ayette bugün anlamına gelen “felyevme” sözcüğünü alırken, yine bugün anlamına gelen “yevmihim” sözcüğünü almazlar. (Bkz. Araf-51) Benzer şekilde “o gün” anlamındaki “yevmeizin” ve gününüz anlamındaki yevmiküm, yavmahum gibi sözcükler de alınmayarak 365 tutturulmaya çalışılır. Bir başka tezat ise Bakara 259. Ayette gün kelimesi 2 kez geçer. Biri birgün anlamındaki “yevmen”, diğeri “günün bir kısmı anlamındaki “badayevm”. İkisi de listeye alınıyor. Halbuki bu mantıkla tam günler alınmalıydı. Eğer 1 sözcük fazlalığı olsaydı; bu mantıkla “günün bir kısmı” anlamındaki sözcük tam gün değil diyerek çıkarılırdı herhalde.

30 günü tutturabilmek için ise “2 gün” anlamındaki “yevmeyni” sözcükleri çoğul kabul edilir. Halbuki Arapça’da 2’den sonraki sayılar çoğul kabul edilir.  Ayrıca 27 +3’deki 27’nin kameri aya tekabül eden gün sayısı olduğu iddia edilerek farklı bir mucizeye işaret edilmek istenir ki bu da yanlıştır. Ay takviminde yıl 354 gündür ve bir ay 29-30 güne tekabül eder.

12 ay konusunda ise tekil sözcüklerin alındığı mantığıyla “iki ay” anlamındaki “şehreyni” ve “3 ay” anlamındaki “eşhur” sözcükleri listeye alınmaz. Buna karşın Kadir suresinde geçen “bin ay” sözcüğünün, Tevbe suresi 36. ayetindeki “12 ay”ın ve Ahkaf suresi 15. ayetindeki “30 ay”ın tekil kabul edilerek listeye alınması büyük bir tutarsızlıktır.

Muhammed’in bir mucize gösteremediğini İsra-59 ayeti ile ortaya koymuştuk. Mucize ısrarları devam edince bu defa mucize verilmeyeceği şöyle ifade edilir:

Enam-35. Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldi ise, yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi, o halde sakın cahillerden olma!

Serdar Kaangil

About pante

Araştırmacı sosyal medya editörü...
Bu yazı Din içinde yayınlandı ve , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

822 Responses to KUR’AN’DA MUCİZE YOKTUR

  1. hannibal dedi ki:

    çevirilerin yanlış. dolayısıyla kuranı da yanlış yorumluyorsun.

    • Ferda Yamanoğlu dedi ki:

      Kuranda mucize yoktur,”diyorlar ama evrenin yoktan yaratıldığını(big-bang) yazan ayet(Enam-101) karşısında tek kelime etmiyorlar.

      • toro dedi ki:

        Sayın Ferda Yamanoğlu,

        Sanırım aşağıdaki ayetten bahsediyordunuz;

        ”O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır. O’nun bir eşi olmadığı halde nasıl bir çocuğu olabilir? Halbuki her şeyi O yarattı. O her şeyi hakkıyla bilendir.”Enam,101-Diyanet

        Öncelikle big-bang olduğu kesin olarak bilinen bir GERÇEKLİK değil evrenin ilk anına yönelik ortaya atılan TEORİLER arasında en çok rağbet edilen TEORİDİR! Yani bir öngürüyü gerçek olduğu vurgusuyla kutsal kitabınıza angaje edip üstünden yorum devşirmek mantıklı değildir.

        Bu arada sanırım kitabın tanrısının ayette big-bang diyemediğini düşünerek, siz big-bang diyerek ona yardımcı oldunuz! Yani kitabın mucizesi sizsiniz, 1400 yıl önce yaşayanlara hitap eden ve onların big-bang i anlamadıkları bir metinden 1400 sene sonra big-bangi çıkaran siz! Sayın Yamanoğlu, o insanlar bu metinden o gün, big-bangi anlamadılarsa neyi anladı, neye iman ettiler?

        Neyse, madem yaradılıştan bahseden her metni sizin tanrınızın gerçekliğine bağlamaya ve içinde o tanrının doğrudan söylemediklerini sanki söylüyormuş gibi anlamaya heveslisiniz o halde aşağıdaki metinleri okuyunca ne düşüneceksiniz bilmek isterim!

        nâsadâsînno sadâsîttadânîm
        nâsîdraco no vyomâ paro yat
        kimâvarîvah kuha’kasya şarmann
        ambhah kimâsîdgahanam gabhîranı 1

        O zaman ne yokluk, ne de varlık vardı,
        Ötede ne bir cennet ne de bir gökyüzü vardı.
        O neyi kapsadı? Nerede? Kimin korumasında?
        Kavranılmaz ve engin olan su muydu? 1

        na mrtyurâsîdamrtam na tarhi
        na râtryâ ahna âsîtpraketah
        ânidavâtam svadhayâ tadekam
        tasmâddhânyanna parah kimçanâsa 2

        O zaman ne ölüm vardı ne de ölümsüzlük,
        Ne gündüz belli idi ne de gece.
        O, rüzgârsız olarak, kendi gücüyle soludu,
        Orada O’ndan başka kimse yoktu. 2

        tama âsittamasâ gülbamagre
        praketam salilam sarvamâ idam
        tuçhyenâbh vapihitam yadâsît
        tapasastanmahinâcâyatikam 3

        Başlangıçta karanlık, karanlık tarafından saklanmıştı,
        Bütün bu görülemeyen şey Su idi.
        O var olmaya başlarken boşlukla kaplandı,
        “Bir Olan” sıcaklığın kuvvetiyle doğdu 3

        kâmastadagr e samavartatâdhi
        manaso retah prathama m yadâsît
        sato bandhumasati nıravindan
        hrdi pratîshyâ kavayo manîshâ 4

        Başlangıçta İstek ortaya çıktı,
        O istek ki aklın ilk tohumudur.
        Varlıkların var olmayana bağlı olduklarını
        Azizler kalplerini araştırarak anladılar 4

        tiraşçîno vitato raşmireshâm
        adhah svidâsî 3 dupari svidâsî 3 t
        retodhâ âsanmahimâna asan
        svadhâ avastâtprayatih parastâ t 5

        Bunların ipleri iki yana yayıldı
        Aşağıda mı yoksa yukarıda mı diye,
        Orada doğurtanlar, orada güçler vardı
        Aşağıda enerji, yukarıda ise etki vardı. 5

        ko addhâ veda ? ka İha pravoçat
        kut a âcâtâ, kut a iyam visrshtih?
        arvâgdevâ asya visarcanena
        athâ ko veda yat a âbabhüv a 6

        K i m tamamen bilir? Kim burada açıklar
        Bu yaratılışın nereden geldiğini ?
        Bunun (Evrenin) yaratılmasıyla tanrılar sonradan ortaya
        çıktılar. O halde onun var oluşunu kim bilebilir? 6

        iyam visrshtiryata âbabhüv a
        yadi vâ dadhe yadi vâ na
        yo asyâdhyakshah parame vyoman
        so anga veda, yadi vâ na veda 7

        Bu yaratılış nereden doğdu?
        Onu o kurdu mu yoksa onu o kurmadı mı?
        Yaratılışın en uzak gökyüzündeki gözleyicisi,
        Bunu sadece o bilir, ya da belki o da bilmez. 7

        Yaratılış İlahîsi (Veda,X, 129)

        Sanırım atalarınızın size doğumuzundan itibaren ÖĞRETEREK miras bıraktığı bu inancın dünyadaki tek inanç olduğunu sizin gibi olmayanların ise şaşkın ördek gibi birbirlerine çarparak yaşadığını sanıyorsunuz!

        Eğer böyle düşünüyorsanız izninizle yine sorayım;

        Size öğretilen inanç tek ve en doğru inanç ise size aynı şekilde öğretilen DİL de tek ve en doğru dil olmalı ve sizden olmayanların konuşacak başka bir dili olmamalı, kaldırın başınızı bakın bakalım dünya öyle bir dünyamı?

        Yani siz şuan bana, bize, benim anadilim en iyi, en doğru, en kolay, en mantıklı dil DEĞİLDİR aslında en iyi, en doğru, en mantıklı dil ZULU dilidir diyemeyeceğinize göre (eşyanın tabiatı gereği) benim dinim en doğru din DEĞİLDİR en doğru din ZULU dinidir de diyemezsiniz!

        Peki sizin diyemedikleriniz midir doğru olan ya da doğru olması gereken?

      • Ahmet dedi ki:

        Birçok ayeti yanlış anlamışsınız yazık gerçekten ! Kuranda birçok mucize var ama görene.

      • Ahmet dedi ki:

        O zamanki insanlar peygamber mucizelerini görüpte imam etmişlerdir tabi araştırmayınca bilemezsiniz.Öncelikle bing bang içeren tek ayet o değil.İnkar edenler bilmezler mi ki göklerle yer bitişik idi. Biz onları ayırdık” (Enbiya, 30).Bing banga göre herşey birleşikken patlamayla ayrıldı ve bu ayet onu açıklıyor. Evren’i (Göğü) kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz. ayetinden uzayın srekli genişlediğini öğrenebilir ve bilime görede bu böyledir.

        http://www.ilmedavet.com/category/kuran-i-kerim/bilimsel-mucizeler

        http://kuranmucizeleri.com/

        bu iki sitede tonla mucize var bakmanı tavsiye ederim.

      • toro dedi ki:

        Sayın Ahmet,

        İki kişiyiz! Bir metne bakıyoruz! Sonra ikimiz de ayrı ayrı ne anladığımızı söylüyoruz! Sonra siz bana dönüp ”yanlış anlamışsınız” diye sitem edip doğrusu benim anladığımdır (aslında benim inandığımdır demenin başka bir hali) diyerek beni ”okuduğunu anlamamakla” itham ediyorsunuz!

        Bu cüreti hangi TASDİK e ya da benim itiraz edemeyeceğim hangi ŞAHİT e sırtını dayıyor bilmek isterim?

        Öyle tezahürat cümleleri kurup, sırf siz inandınız diye durumları ”aslında şöyledir, siz yanlış anlamışsınız, siz bilemezsiniz, anlayamazsınız” şeklinde kategorize ederek kendinizi mutlak doğrunun yansıması olarak gösteremezsiniz!

        Dünyada binlerce inanç var, dünyadan gelip geçenler var ve hepsininde kendi içinde bir yaratılış hikayesi var! Bu nasıl bir bencilliktir ki sırf siz inanıyorsunuz diye diğer bütün inanışlar ve anlayışlar yanlış oluyor!

        Herkes haddini bilsin! Elinde hiç kimsenin itiraz edemeyeceği kanıtı ya da hiç kimsenin itiraz edemeyeceği şahiti olmayanlar kendi inandıkları üzerinden diğerlerini yaftalayamaz,eleştiremez, suçlayamaz!

        Yüzlere defa belirttiğim üzere, inandığına inanma halinin kaynağı içine doğduğu aile ve toplum olan insanlar sırf içine doğdukları aile ve toplum inanıyor ve kendisinide inanması için eğitiyor diye diğerlerine siz yanlışın içindesiniz diyemezler! Sanki Zulu kabilesinde doğsanız Zulu inancını reddedip başka bir inanca yönelecektiniz! Çıkarın dilinizin altındaki baklayı. Ne yani inandığınız tanrınız sizi şuan inandığınız toplumun bir parçası olmanızı sağlayacak bir ailenin çocuğu olarak doğmanızı temin ederek size TORPİL yaptı ise diğerlerine NE yaptı?

        Zulu doğduğu için zulu dinine, budist doğduğu için budizme, şintoist doğduğu için şintoizme, zerdüşt doğduğu için zerdüşlüğe, hristiyan doğdu için hristiyanlığına, yahudi doğduğu için yahudiliğe, vb. inananlara, tanrı sizi daha doğmadan şaşırtı beni ise dosduğru yola soktu diyerek cakamı satıyorsunuz?

        Bu anlamsız tezahüratlara cevap vermekten gına geldi artık!

  2. coşkun dedi ki:

    ben şahsen böle aptal bir yaklaşım görmedim rabbin dağları altına çevirseydi bu bir mucize mi olurdu Rabbinin en büyük mucizesi Kuran değil mi ? senin var olman değil mi bir damla sudan aratılman değil mi tekrar dirilecek olman mucize değil mi peygamber efendimize geçmişteki olaylar bildiriliyor bunlar mucize değil mi çok saçma sen kuranı kendine göre yorumlamışsın

  3. hasan dedi ki:

    mucize görmek istiyorsan geç aynanın karşısına nasıl tasarlandığına bak .üzerindeki tasarıyı göremediysen şayet evindeki çamaşır makinasına bak ve o makinada bir tasarı olup olmadığını gözlemle kendi kendine tasarlanmış olabilirmi? bunları bir düşün o çamaşır makinasındaki tasarıyıda göremediysen şayet bunu kim yapmış olabilir diye bir sor bakalım.bir çamaşır makinasını bile tasarlamak planlayıp hizmete sunmak için bir insanın kaç yıl mühendislik okuması gerekir bunun için bir akıl gerekmezmi yani bir çamaşır makinasının yapılmasında bir akıla ihtiyaç varda ?muhteşem bir şekilde tasarlanan insanın bir planlayıcısı olmazmı ?çokça söylenen bir şey var.”insanı tabiat yarattı”diye bu cansız akılsız atomlarmı ? şimdide putları kaldırıp yerine atomlarıımı koydunuz. bu akılsız atomların kendine bile hayırı yok.dahada anlamadıysan … ozaman çamaşır makinasınıda tabiat yaratmıştır .yağmur yağmış, şimşek çakmış, rüzgarlar esmiş nasıl olmuşsa olmuş bir çamaşır makinası fabrikası kurulmuş kendi kendine tesadüfen ve kendikendine o fabrika çamaşır makinaları üretmiş işe bak birde elektikli olmsınıda düşünüvermiş bu arada … putçu müşrikler bile böylesi bir safsataya inanmazdı herhalde…

    • Abdullahabdal dedi ki:

      Evet Aynaya geç bak ve Allahın seni hatalı tasarımladığını düşün:)
      Meme uçlarına bak ve Bunları bana neden koydun Allahım de:)
      Allah erkeklerin doğum yapmasından ve çocuk emzirmesinden sonradan vazgeçmiş mi?

      • ALLAH DOSTU dedi ki:

        binlerce mükemmel örnekler varken siz takılmışsınız bir meme ucuna.artık açın gözünüzü .erke ile kadın arasında bir sürü fark var .kadın doğurabilir erkek doğuramaz,kadında vajina var erkekte penis ve bir çok farklılık…Allah bunların hepsini ayırdı.ürememiz için müthiş bir denge oluşturdu ama meme ucunu farklı yaratamadı mı?bir kaç sene sonra belki siz bile kendinize güleceksiniz yazık.

  4. RoNaLdo...! dedi ki:

    aganın simdi yanlış düşünclere kapılblürsnüz 😉 mucize bzm yaratlmamızdır. aklınızı başınıza alıp iiiice bi düşnn aklı oln bir insn her şyin en doğrusunu bilen kuran-ı kerim-e başvurur. kuranda bildiğinz üzere aytler hadsler vardır bu ayt ve hdisler en doğru şeyi açıklar. o yzden sizin tartışmamnız aptllktır…

  5. deist dedi ki:

    kardeşimiz çok doğru yazmış. ayna önüne geçip baktığınızda insanın yaratılışı ve ya yaranması mucize ola bilir ama bunun muhammet ve kuranla hiç alakası yok, adam bunu izah etmiş ve çok güzel etmiş,eline diline sağlık!

  6. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Sayın deist madem biliyorsun ,şu sorularıda cevapla?Big-bangın ispatladığı yoktan varolmayı Kuran o devirde nasıl bildi?(Enam-101)Yerin ve göğün katlar halinde yaratılması,arının programalanması(Nahl 68-69),Göğün bizi koruyan bir tavan olarak yaratılması(Enbiya-32),Güneşin dürülmesi(Tekvir-1) (Kara delikler bu yüzyılda ispatlandı).Bunlarında cevabını verki ben senin bilgili olduğunu anlıyayım.İki denizin karışmasına gelince.Furkan suresinde inci,mercandan bahsetmiyor.Amazon nehrinde yoğunlukları , renkleri ve tatlar farklı ırmaklar ,birleştikten sonra karışmadan kilometrelerce akmaktadırlar.Rahman 19-22 ayetlerse tuzlu iki denizden bahsediyor.İnci ve mercanlar bu denizlerden çıkıyor.(Golfistrim)Baltayı yine taşa çarptınız.

    • Abdullahabdal dedi ki:

      Kuranda yerçekimini anlatan ayeti bana söyleyebilirmisiniz?
      Yerçekimini Hangi İslam alimi Buldu onuda açıklayınız Lütfen..
      Yerçekimi var diyen Peygamberi ve ayetini de alalım bu arada..

      Ayrıca Kuran gece ve Gündüzü neden eşit zannediyor?
      yazları gündüzün, Kışları gecenin uzun olduğunu çocuklar bile biliyor ..
      Gece gündüz eşit değildir diyen ayet varsa alalım sizden lütfen..

      Ben gece gündüzü eşit zanneden ayeti vereyim..
      Kuran da gece ve gündüz eşittir yazar.
      Güneş ve Ayın aynı yörüngede peş peşe gittiğini ve birbirlerine yetişemediğini yazar.

      Dünyanın bir yörüngesi olduğunu yazmayan…… Güneşe yörünge yazan İslam ….
      bilimle uyuşabilir mi?

      Dünyanın merkez olmadığını Galileo , Kepler ve kopernikten önce söyleyen ayeti alalım.. Aya gittiler ay da yarılmamış ..Uzaya uydu gönderip Allah ı ve kitabını mı yalanlayacaktır?

      ENBİYA-33.O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler.
      YASİN-40.Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.

      • SECKIN ŞENOCAK dedi ki:

        ENBİYA-33.O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler. Biraz gok bilim okursaniz son dönemlerde gunesin hareket ettigi ve uzayda yuzmekte ve yer değiştirmekte oldugunu anlarsiniz. Ayetin kasti zannimca odur. Kaldi ki sorduğunuz her bilimsel sorunun cevabi Kur’anda olmak zorunda değildir. Bu cok komik bir beklentlden öte bir şey degildir. Zaten kuran bir hayat bilgisi dersi kitabı degil, inanc temeli oturturken bunu bilgi ile destekleyen bir mesajdir. Siz olmayan sorular uzerinden lafi guzaf yapmaktansa anne karnında embriyo oluşumunun Kuranda nasil bir detayla anlatıldığına , su döngüsü ile ilgili ayetlere bakın. Kuran in %80 i bilim ile birebir ortusmektedr ve %20 ise “ambiguous” tabir edilen ne dorulanabilir ne yalanlanabilir icerige sahiptir. Bu da matematiksel olarak %100 dogru demektir. Ilk entrydeki ilk ayetise Kuran’a değil dunyaya gonderilen mucizeden bahseilmektedir. Komik bir yorumdan oteye gidilmemiştir kuranda mucize yok derken. O erkekte meme ucu var sonradan mi vazgemis allah diyen kimse o da beni çooook güldürdü Allah da onu guldursun. Çünkü erkek kadindan önce yaratilmistir ve o mantık fabrikasi arkadasin mantığına gore sanirim kadinlara da adem elmasi koymayi unutmus Allah 😁😁😁. Ama gel gor ki et parcasi kan pompalamakta, ve o kani vucudun en ucra noktasindaki kilcal damarları unutmamis. Uc uca eklenince burdan aya kadar uzunabilin mesafedeki o damarlari unutmamis. 😃😃. Beyler kendinizi kandirmayin. Allaha inanin namaz kilmayin, oruc tutmayin zina bile edin ama inkar etmeyin. Islami uygulamak zor diye kulli inkar etmeyin gerek yok. Sadece inansaniz bile Allah sizi affedebilir merak etmeyin. Harama helal, helale haram demeyin, islamin naslarina dokunmayın ve inanin sadece bu kadar kolay. Unutmayin allahin varlığını inkar etmek için önce inanmis olmaniz gerekir 😊.

      • toro dedi ki:

        Sayın SECKIN ŞENOCAK,

        Yazınızı ilgiyle okudum, özellikle son cümlenizi!

        ”Unutmayin allahin varlığını inkar etmek için önce inanmis olmaniz gerekir .” sizden alıntı

        Peki tersinde ne olur? Yani tarih boyunca adları insanların ağzında dolaşan ve hepsinin evreni ve tüm canlıları yarattığına İNANILAN onlarca tanrı figüründen hangisinin GERÇEK tanrı olduğunun anlaşılmasını sağlayan o muhteşem özelleğimiz hangisidir?

        Soru açık! Size göre binlerce tanrı içerisinden hangisinin GERÇEK tanrı olduğunu ortaya çıkaran eylem o tanrıya inanıyor olmanız mıdır? Yani olası tanrının GERÇEKLİĞİ sizin ona inanmanıza bağlıdır, öyle mi?

        Bende buna gülüyorum! Tarih boyunca inanılan ve doğduğu zaman diliminde de var olan binlerce tanrı figürü arasından hangisinin doğru olduğuna ailesi karar vermiş biri (çinli bir ailenin çocuğu olduğunuzda hangi forumda hangi tanrının gerçekliğini savunuyor olacaktınız?) başkalarına gülüyor!

        Önce yukarıdaki temel sorunu çözüverin ki arkasından mucize ve vesair konulara geçebilesiniz!

        Durumunuzun kendisine hiç söylenmediği için ÜVEY babasını GERÇEK babası sanan birinden farkı nedir? Bir tanrıya inanma eyleminizin şiddeti verdiğim örnekteki kişinin üvey babasının GERÇEK babası olduğuna inanma eyleminin şiddetinden fazla mıdır?

      • ALLAH DOSTU dedi ki:

        gerçekten şu site sayesinde gerçeği buldum.ALLAH hepinizden razı olsun.O kadar saçma sapan,klişe,klasik şeyler yazıyor ki gülüyorum ve mükemmel Kurana dahada bağlanıyorum.Teşekkurler.

      • toro dedi ki:

        Sayın ALLAH DOSTU,

        Size, siz olmanızda benim de katkım(!) olduysa ne mutlu bana.

    • HASAN dedi ki:

      FERDA KARDEŞ,
      EN AM 101 EVRENİN YOKTAN VAR EDİLDİĞİ TANRIYA İNANAN TÜM TOPLUMLAR BUNA İNANIR.
      YERİN VE GÖGÜN KATLAR HALİNDE YARATILMASI TEVRATTA VAR
      YİNE ENBİYA 32 GÖGÜN BİZİ KORUYAN TAVAN OLARAK YARATILMASI KORUYAN DEĞİL KORUNAN OLACAK BU ARADA. NEDENİDE ŞEYANTANLARDAN KORUNMUŞ OLMASIDIR, BUDA ZERDÜŞTLÜKTE OLAN BİR İNANIŞTIR ZATEN ONLARDA GÖKLERDEKİ ATEŞLERİN KÖTÜ RUHLARI KAÇIRDIKLARINA İNANIRLAR.
      TEKVİR-1 NİN BENZERİ OLAN TEVRAT AYETLERİ…
      Göklerde ve yeryüzünde, kan, ateş ve duman sütunlarından belirtiler göstereceğim. Rab’bin büyük ve korkunç günü gelmeden önce Güneş kararacak, Ay kan rengine dönecek… (Yoel, 2:30-31)

      Yeryüzü önlerinde sarsılıyor, gökyüzü titriyor; Güneş ve Ay kararıyor, yıldızların parıltısı görünmez oluyor. Rab’bin o büyük günü ne korkunçtur! O güne kim dayanabilir? (Yoel, 2:10-11)
      Ölüleri dışarı atılacak… Bütün gök cisimleri küçülecek, gökler bir tomar gibi dürülecek; gök cisimleri, asma yaprağı, incir yaprağı gibi dökülecek. (Yeşaya, 34:3-4)
      GERİ KALANDA VARDIR BİR YERLERDEN KAYNAĞI ONUDA SEN ARAŞTIR ARTIK…

    • itilafveittifak dedi ki:

      BELLİ Kİ SEN ZIR CAHİLSİN. ENBİYA 32 KORUYAN DEĞİL KORUNAN BİR SEMADAN BAHSEDİYOR. YA KİMDEN DİYECEKSİN. SAFFAT SURESİ 6,7,8 VE 9 BUNU AÇIKLIYOR.

      • bir kul dedi ki:

        itilafveittifak dedi ki:
        04/07/2015, 21:40 BU TARİHLİ YAZINA İSTİNADEN

        ENBİYA 32 DEKİ MEALİN YANİ AYETN YANLIŞ OLMA OLASILIGI ASLA VE ASLA YOKTUR VAR DİYORSAN SEN KENDİN YANLIŞ YAPIYOORSUN ŞARTLANMIŞLIKTAN KURTULMADAN DOGRUYU GÖRMEN İMKANSIZ

        NOT KURANDAN BİR KONUYU ANLAMAKİSTİYORSAN O KONU İLE İLGİLİ TÜM AYETLERİ BİR ARAYA GETİRİP OKYUP KAFA YORRAK DEGERLENDİRİRSİN
        İLMİN ANLATIMINIDA OKUR ONDAN SONRA KARARINI VERİRSİN

        YANİ KORUYA BİLMESİ KORUYUCU OLA BİLMESİ İÇİN KORUNMUŞ OLMASI LAZIM

        BİR ÇELİŞKİ GÖRÜRSEK BU NE DİNDEDİR NE DE İLİMDE İNSANIN KENDİNDEDİR

        KAİNATTA VAR OLAN HER NE İSE ONDA ASLA CELİŞKİ YOKTUR O ŞEYDE AYNI ANDA BİR BİLGİ VE BİR BİLİMDİR BİLİM ADAMLARINI BİLİM ADAMI YAPAN BİLGİNİN TUTARLI OLMASIDIR BİR KİŞİ TUTARLI OLAN BİR ŞEYİ TUTARSIZ VE YANLIŞ GÖRÜYOR VE YANLIŞ ANLIYORSA MUTLAKA YA KENDİSİNDE YADA O KONUYU ANLATAN YADA CEVİRENİN KENDİSİNDEDİR ASLA VE ASLA BİLGİNİN KENDİSİNDE YANLIŞ OLMAZ HELE HELE BU AYETTE İSE VE BUDA ALLAHTANSA ASLA VE VE ASLA OLAMAZ KENDİNİ VEDE CEVİRİYİ HEMDE SİSTEMİ COK İYİ BİLMEN GEREKİRKİ BU KONUN YANLIŞ OLDUUGUNU SÖYLE YE BİLESİN İŞTE CAHİLLİK HEMDE ZIR CAHİLLİK BU NOKTALARDADIR BİR KONUYU CÜRÜTMEK İÇİN İŞE KOYULURSA ELBETTEKİ O KONU DOGRU OLMASINA RAGMEN YANLIŞTIR TABİKİDE ÇÜNKÜ KİŞİ İŞE BAŞLAMADAN ÖNCE BU KONUDAKİ HÜKMÜNÜ ÖNCEDEN VERDİGİ İÇİN ASLA VE ASLA 2+2 = 4 YAPMAZ YAPMASI MÜMKÜN DEGİLDİR ONDAN O KİŞİLER İÇİN NEKADARDA GERCEK 4 ETSEDE ONLAR İÇİN MÜMKİNATI YOKTUR 4 ETMEZ

        Allah kâinattaki cansız varlıkların, bitkilerin, hayvanların hayat sürme ve hayatta kalma şartlarını bir yasaya bağlamıştır. Bazıları buna evrenin yasası diyor. Ama değişmez çelişmez bir yasa olduğu bir gerçektir, deniz yüzme bilmeyen bütün insanları boğar. Bu evrenin yasasıdır. Bunun kâfir veya Müslüman olmasına bakmaz .

        NOT BU DENİZİ KORUYAN NE ALLAH IN VARLIGI DENİZ GÖREVİNİ NEREDEN ALIR TABİKİDE YARATICISINDAN DENİZE VERİLEN GÖREV İSTİSNASIZ ŞAŞMADAN YERİNE GELİR GETİRİR FAKAT BU ŞU DEMEKTİR ASIL GERCEK BU PERDENİN ARKASIDAKİ GÜC NE İŞTE O YÜCE YARATICIMIZ OLAN YÜCELER YÜCESİ ALLAH TIR BAKARIZ ARI NE GÜZEL BAL YAPAR FAKA ONUN ARKASINDAKİ GÜC ALLAH TIR YANİ ASIL YARATICIDIR O BALI VAR EDEN HERHAN Gİ BİR CANLIYA VERİLEN GÖREV YARATICININ O CANLIYA VERDİGİ BİR GÖREVDİR İŞTE BUNU GÖREBİLMEKTİR AKILLILIK GÖREMEYENLER AYETLERİ ANLAYAMAYANLAR HEMEN KENDİLERİNİ ANLAMIŞ VE AKILLI SANMAK İÇİN KARŞIYI YAFTALARLAR
        KENDİNÇE HESAPTA FARKINDA DEGİLKİ YAFTALADIGI SÖYLEDİGİ SÖS KENDİSİİNİ İŞARET EDİYOR OLMASIN
        1- KUR’ANDA ÇELİŞKİ YOK

        4/82: “ Onlar Kur’an’ı hala düşünmüyorlar ki eğer o Allah’tan başkası katından olsaydı kuşkusuz içinde bir çok aykırılıklar bulacaklardı “

        38/28: “Çarpıklığı olmayan Arapça bir Kur’an dır umulur ki sakınırlar.”
        Kur’ an hakkında yorum yaparken Kur’an’ın hiçbir zaman bütünlüğüne ters düşmemelidir.

        2- KÂİNATTA ÇELİŞKİ YOK

        67/3: “O biri diğeri ile tam bir uyum içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahmanın yaratmasında hiç bir çelişki ve uygunsuzluk göremezsin işte gözü çevirip gezdir herhangi bir çatlaklık görüyor musun?”

        67/4:“Sonra gözünü iki kere daha çevirip gezdir o göz umudunu kesmiş bir halde sana dönecektir.

        Öyleyse kâinat Allah’ın gönderdiği edebi bir sanatıdır. Yani bunlar kendi içerisinde çelişmiyorlarsa birbirleri arasında da çelişmezler.

        3- KÂİNATLA KUR’AN ÇELİŞMEZ

        30/30: “Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen bir hanif olarak dine Allah’ın o fıtratına çevir ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur işte dimdik ayakta duran din budur ancak insanların çoğu bilmezler.”

        BİR ÖRNEK BEN KURANDAN BİR KONUYU ÖRNEKLEDİM

        Kısas Ayetinde Çelişki İddiasına Cevap

        Ayetler
        Bakara/178
        Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır.
        Bakara/179
        Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz.

        Ayetin bağlamı dikkate alınmadan, sözcük anlamı ile çeviri yapıldığında, yukarıda verilen anlam doğru bir anlamdır. Ancak bağlam dikkate alındığında söylenen şey farklı bir anlam kazanmaktadır. Eğer yalın olarak sözcük anlamına bağlı kalınırsa; ya hürü hür değil de köle öldürdüyse veya kadını kadın değil de erkek öldürdüyse o zaman ne olacak gibi soruların cevabını vermemiz mümkün olamaz.

        Ama bağlam dikkate alındığında hiçbir sorun kalmamaktadır. Zira ayet, sözcük anlamıyla “hüre hür, köleye köle, kadına kadın” demiş olsa da, bağlam dikkate alındığında anlam; “hürse hür, köleyse köle, kadınsa kadın; kim öldürmüşse o öldürülür” olur. Diğer bir deyimle, öldürenin yerine başka bir kimse öldürülemez.

        Zira Cahiliye döneminde kimi cinayetlerde, öldüren kimsenin yerine diyet olarak bir başkası öldürülebiliyordu. Örneğin, öldüren güçlü bir kabiledense onun yerine o kabilenin sahip olduğu herhangi bir köle diyet olarak öldürülüyordu.

        (Kısas hükümleri kasten ve haksız yere işlenen suçlar için geçerli. Yanlışlıkla adam öldürmenin yaptırımı Nisa/92’de düzenlenir.)

        İsra/33
        Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da (kısas yoluyla) öldürmede meşru ölçüleri aşmasın. Çünkü kendisine yardım edilmiştir.

        Şura/40
        Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah’a aittir.

        Nahl/126
        Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır.

        Maide/45
        Onda (Tevrat’ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için keffaret olur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.

        Bakara/85
        Ayetlerimizi geçersiz kılmak için çaba gösterenler var ya, işte onlar cehennemliklerdir.




        Ayete göre gök koruyucu değil KORUNMUŞ bir tavandır. EVET KORUNMADAN KORUYUCULUK GÖREVİNİ YAPAMAZ KENDİSİ KORUNMADAN KORUYUCULUK GÖREVİNİ YAPABİLMESİ OLANAKSIZDIR DA ONDAN
        SEN BİR SİSTEM KURDUN BU KURDUGUN SİSTEMİ N GÖREVİNİ TAM VE YERİNDE YAPA BİLMESİ İÇİN SENİN O SİSTEMİ ÇALIŞIR VAZİYETİNE GETİRMEN GEREKİR OYETMEZ ONU DEVAMLI TAKİP EDİP DEVAMLI ŞALIŞIR VAZİYETTE OLMASINI SAGLARSIN YANİ KORURSUN YÜKLEDİGİN GÖREVİ YERİNE GETİRE BİLSİN BUNU ANLAYAMAYACAK KADAR AKILDAN YOKSUN BİRİMİ SİNKİ HALBUKİ AKILLI OLDUGUN BELLİ FAKAT HERHALDE AKIL VE MANTIGININ YERİNE NEFSİNİ KONUŞTURUYOR OLMADAN KAYNAKLANIYOR

        NOT KORUNMUŞ BİR TAVAN OLMADAN KORUYAN BİR TAVAN OLMAZ OLAMAZ CÖKER DE ONDAN
        KORUYACAKSIN Kİ O DA KORUYUCU GÖREVİNİ İFA EDEBİLSİN HEPSİ İÇİÇEDİR ANLAYANLAR GÖRÜR

        İYİ DÜŞÜNCELER

      • itilafveittifak dedi ki:

        belgelerlecevap.wordpress.com da son yazımı oku
        tam da bunun ile ilgil

    • Tahsin dedi ki:

      Bu nasıl oluyor nasıl olcaktıya tatlı su ile tuzlu su denizlerin birbirine karışma ması

  7. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Sayın Editör görüyorumki yazdıklarıma bir cevabınız yok.Ama hiç olmazsa nasıl olupta Kuranın yıldızlarında dürüleceğini yazdığını izah edin?Ama cevabınız Hz Muhammedin bunu Yunanlılardan duyduğu yada tahmin ettiği gibi saçma bir cevap olmasın.

    • pante dedi ki:

      Sayın Ferda, Ben her mesaja yanıt vermiyorum. Hele böylesi zırva iddialarla hiç uğraşmıyorum. Burayı bir tartışma alanı olarak kullanmaya kalkışırsam herkese yanıt yetiştiremem. Ama bilginize-fikrinize güveniyorsunuz, gelir forumlarda örneğin Ateistforumda tartışırsınız.

      Yazmışken yanıt vereyim: Kur’an’ın bildiği birşey yok. “Kur’an bildi” dediğiniz yoktan varedilme en eski pagan dinlerde bile mevcut. Tahrif edildiğini iddia ettiğiniz Tevrat’ta da mevcut. Ayrıca yoktan hiç birşey varolmaz. Bilimsel kanundur bu. Bir varlık kesinlikle ancak başka bir varlıktan oluşabilir. Yoktan varolmuş hiçbir örnek gösteremezsiniz. Muhakkak o başka birşeyden türemiş, oluşmuştur. Zaten Kur’an’da “yoktan yarattı” denmez.

      Yerin ve göğün katları diye birşey yok. Atmosfer tabakaları ve yer tabakaları var. Bu 7 gök, 7 yer uydurmaları da çok tanrıcı dinlerden gelmedir ve bilime uymaz. Örneğin Kur’an’da en yakın gökte yıldızların olduğunu yazar. Atmosferde yıldız olur mu? HY gibi mucizeciler bunu anlamaktan acizler mi? Atmosferin en üst tabakasının yere uzaklığı yaklaşık 10 bin kilometre iken, en yakın yıldız olan güneşin dünyaya uzaklığı 150 milyon kilometredir. Bu açık gerçeğe rağmen evreni, güneşi, yıldızları bilmeyen insanları göz göre göre aldatmaya devam ediyorlar.

      Arının programlanması falan hikaye. Arıcılık Muhammed’den binlerce yıl öncesinden beri yapılmaktaydı. Arının dişisi de, erkeği de, kraliçesi de bilinmekteydi. Tevrat’ta bile yazar.
      Karadelikler iddiası ise çok komik. Yıldızları göktaşı zanneden ve dünyaya düşmesi gibi bilimdışı bir saçmalıktan sözeden dinler karadeliği nereden bilecek?

      Dünyayı ve evreni benzer büyüklükte zanneden, yeri uçsuz bucaksız bir döşek olarak, göğü ise yerin üzerinde bir tavan sanan dinlerin en büyük açığı bunlardır. Ama bunu görebilmek için biraz olsun astronomi bilmek gerekir. Gök bir tavan değil, dünya gökte çok küçük bir zerre gibidir. Yıldızlardan binlerce misli küçüktür. O yüzden yıldızların yere düşmesinden bahsetmek ancak bir cehaletin ürünü olabilir. Yerden göğe bakan cahil bir insan ne görüp anlamışsa Kur’an’da da onlar yazılmıştır.
      Yıldızların dürülmesi de öyle. Kilim toplar gibi ayın-güneşin yıldızların dürüp toplanmasından bahsedilemez. Dünyaya en fazla bir kuyruklu yıldız çarpabilir ya da genişleyen evren milyarlarca yıl sonra çökebilir. Bu da “kıyamet yakın” iddialarının aksine bir öngörüdür.
      Siz koca dünyayı şeytan taşlamak için yaratılmış bir taş gibi düşünebilir misiniz? Yıldızların en küçüğü bile dünyadan binlerce misli büyüktür ama Kur’an, yıldızların şeytan taşlamak için yaratıldığını yazmaktadır. Bunu okuyan bir insanın Kur’an’ın bir insan uydurması olduğunu derhal anlaması gerekir. Ki bunun gibi onlarca bilimdışı, akıldışı, mantıkdışı bilgiler, çelişkiler mevcuttur.

      “Muhammed’den önce” adlı yazımı okursanız göreceksiniz ki Muhammed’den 1000 yıl önce Muhammed’in bilmediği neler varmış. Örneğin “beyin” Kur’an’dan çok önce bilinir ama Kur’an’ın yazarları beyini bilmez. Beyin fonksiyonlarını kalbe malederler. Bu işleri kalp yapıyor sanmışlardır. Kur’an’ın neden açıkça dünyanın evrende diğer gezegenler gibi bir gök cismi olduğunu ve güneşin etrafında döndüğünü yazamadığını sorduğumuzda, senin gibi inananlar o devirde insanların bundan anlamayacakları zırvasını öne sürerler. Halbuki Muhammed’den asırlarca öncesinden beri bunlar bilinen ilimlerdi. Ama Araplar cahildi ve duymamışlardı. Ayrıca bu mazeret hiç geçerli değil, çünkü Kur’an’da insanların o zaman anlayamayacakları hatta bugün bile anlamadıkları çok şey var.

      • yasir dedi ki:

        MÜLK-5-Ve andolsun ki, dünyanın semasını kandillerle süsledik. Ve onları, şeytanlar için (atılacak) taşlar kıldık. Ve onlar için alevli ateşin azabını hazırladık.

        MÜLK-5-Ve lekad zeyyennes semâed dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen liş şeyâtîni ve a’tednâ lehum azâbes saîr(saîri).
        ============================================================

        Pante yanılğında hala ısrarcısın…Hatayı kabullenmek bir erdemdir ister aklınla ister kalbinle hareket et farketmez… Mülk süresinde Şeytanlara atış taneleri olarak Açıkca yıldız diye geçmez…Arapça yıldız NECM ya da BURÇ olarak geçer yada Yıldız Anlamına gelen NECM süresine bakacaksın Oradada Şİra yıldızında’da bahsede Günümüzde sirus Yıldızı olduğu söylenir ki en iyisini ALLAH bilir…

        NECM-1-Ven necmi izâ hevâ.
        NECM-1-Battığı zaman yıldıza andolsun ki;

        Necm Yıldız anlamındadır Yukardaki NECM süresi zaten yıldız süresidir…Aşşağıdaki ayetlerde de Şira yıdızından bahseder…hem türkçe hem latin yazımlı arapçaları var…

        NECM-49-Ve ennehu huve rabbuş şı’râ.
        NECM-49-Doğrusu Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur.
        ===========================================

        VÂKIA – 75–Fe lâ uksimu bi mevâkiin nucûm(nucûmi).
        VÂKIA – 75–Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki,

        Vakıa-75 ayetinde… yıldızlardan bahseder orda ”NUCUMİ” çoğul olarak geçer…
        ==========================================

        TÂRIK – 3–En necmus sâkıb(sâkıbu).
        TÂRIK – 3–O, (ışığıyla karanlığı) delen yıldızdır.

        Tarık süresi’nde ise ”NUCMUS” olarak yıldız dan bahsederki hepsi ”NECM” kökünden türer…
        =======================================

        BURÛC – 1–Ves semâi zâtil burûc(burûci).
        BURÛC – 1–Burçlarla dolu göğe andolsun,

        HİCR – 16 –Ve le kad cealnâ fis semâi burûcen ve zeyyennâhâ lin nâzırîn(nâzırîne).
        HİCR – 16 –Andolsun, biz gökte burçlar yaptık ve onu, bakanlar için süsledik.

        HİCR – 117 –Ve hafıznâhâ min kulli şeytânin recîm(recîmin).
        HİCR – 17–Onu kovulmuş her şeytandan koruduk.

        HİCR – 18 –İllâ menisterakas sem’a fe etbeahu şihâbun mubîn(mubînun).
        HİCR – 18 –Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş takip etmektedir.

        Olayın yanılgıdan ibaret olduğunu ve Pante’nin her zamankki gibi karıştırdığını nasıl ki Kuranda 6 evrede Yeryüzü ve atmosferin yaratıması ile Evreni karıştırdığı gibi Buradada bütün gök çisimlerini aynı kategoriye koyup büyük bir çelişki ve yanlışın içine düşmüştür…Hicr 16-17-18’de Gökteki burç’larda bahsederki bunlar ‘da yıldızlar veya daha farklı da olabilir gök yüzünün bunlarla süslendiğini bunların bütün şeytanlardan korunduğunu ve kulak hırsızlığı yapanları bir alev-ateş anlamında yine ”SİHABUN” diye çişimlerin takip ettiğinden bahseder yani MÜLK süresindeki ”MESABİHA’ ile aynı kökten türeyen bir kelime ki bu kelime açık bir şekilde Yıldız anlamına gelmemektedir…Şeytanalrı takip edenlerin NECM veya BURÇ olduğu yazmaz bu bu tam bir yanılğıdır….
        Ayrıca şeytanlardan kaşıt her türlü şeytan denilmekte İNSANİ veya CİNNİ farketmez…Lut kavmi’nin gök taşları ile helak edildiği bilimsel olarakta kesindir…

        Ayrıca Kulak hırsızlığı yapan her türlü şeytanlar bunlara bu gün insan şeytanlar da katılmıştır uzaya çıkılıp uydular yerleştirildiğinden beri bütün iletişim artık gökyüzüne yerleştirilen uydular araçılığı ile olmakta,,,bu ayrı bir husus ayrıca tartışılır…

  8. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Sayın Pante malesef bilimin ve gerçeğin peşinde değilsiniz.Üstelik birde Big-bangı inkar ediyorsunuz.Ama bilmeden ALLAHIN varlığını ispatlamışınız.İşte cümleniz.(Bir varlık kesinlikle başka bir varlıktan oluşabilir)Big-bang ALLAHIN ol emriyle meydana gelmiştir.Ama kara deliklerle ilgili hala bir cevabınız yok.Vereceğinizide tahmin etmiyorum.Demokratlığınız içinde teşekkür ederim.Ateistlerin bizlerinde fikirlerine yer vermelerinede şaşırıyorum.Saygılarımla.

    • pante dedi ki:

      Yakıştırma yapmaya, bana ait olmayan fikirleri bana maletmeye çalışıyorsunuz.
      Big bang’i inkar etmiş değilim. Yazımda öyle bir ifade yok.
      Karadeliklere ise cevabımı yazmıştım. Kur’an’da karadelik, akdelik yoktur. Tümü şarlatanların uydurmasıdır. Zeytine, dağa yemin ettirtilen Allah, yıldızların yerine de yemin ettirilmiştir. Yıldızların yeri karadelik anlamına gelmez.
      Yıldızları göktaşı zanneden, şeytanları taşlamak için yaratılmış sanan, karadeliği nerden bilsin? 🙂

      Allah’ın değil, tanrının varlığı için bir tezdir o yazdığım. Ama ispat değildir. Tanrı bir inançtır, ne varlığı ne de yokluğu kanıtlanamaz.
      Elbette varlık varlıktan çıkar ve ilk varlık Tanrı’dır bana göre. Sen beni herhalde ateist sanmaktasın.
      Ulu manitu seni affetsin. 🙂

  9. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Sayın Pante ateist olmadığınıza göre gerçeğin yarısını yakalamışınız.Demekki tamamen mantıksız biri değilsiniz.Yoktan varolmanın Kurandan önce Tevratta yazdığını belirtmişsiniz.Hangi ayette yazıyor?Tekvir suresi 1. ayeti (Güneş dürüldüğü zaman )der.Kara delikler bulunmadan önce birçok kişi bu ayetede saçma demişti.Yıldızların dürülebileceği kimsenin aklına gelmiyordu.Ama kara delikler eşittir dürülen yıldızlardır.Peki bunlar hangi yazılı kaynakta geçiyor?Şeytanların taşlanmasına gelince.Enerjiden yaratılan ve cinlerden olan şeytanlar Kurandan önce ışık hızıyla göğe yükselerek geleceğe ait bazı bilgiler alabiliyorlardı.Bildiğiniz gibi zaman izafidir.Işık hızına yakın süratlerde zamanın ötesine geçilebilir.Cinler enerjiden yaratıldıkları için ışık hızına yakın süratlerde yolculuk yapabilirler.Bu hünerlerini kullanarak geleceğe ait bilgiler alıyorlardı.Bunlara atılanlarsa yıldız değil ,göktaşlarının oluşturduğu kuyruklu yıldızlardır.Tevratta yazan yoktan varolmayı ayet numarasıyla beraber bekliyorum.Saygılarımla.

    • Abdullahabdal dedi ki:

      Güneş Dürüldüğü = kara delik demek olduğunu söyleyen beyin..
      Güneş Yarıldığı= ne demek anlatında
      Ay ‘ ın Nur olduğunu yani..Işık kaynağı olduğunu yazan.Kuranın.( oy sa ay sadece güneşin ışığını yansıtır..ışık kaynağı falan değildir)
      bilimselliğiyle insanlık aydınlansın:)

  10. Mehmetnm dedi ki:

    Sayin Ferda Hanim. Sizin yogun cabalarinizin farkindayim. Ama gercek olan bir sey var ki o da insanlarin asla onyargilarina yikamayacak olmalaridir. Kaldiki dinden bahsediyoruz. Islamdan bahsediyoruz. “Inanci olmayan insanlar” aslinda inanclilardir. Hicbirseye inanmamak da bir inanc meselesi. Ateizm. Ferda hanim, siz ne yaparsaniz yapin yaptiklariniza inanmak istemedikten sonra yazdiginiz herseye kulp bulacaklardir. Biz Allaha inananlar biliriz ki ancak ve ancak hidayet Allahtandir. Ve inanmayanlarin gozleri kordur kulaklari sagirdir. Ben yurtdisinda yasiyorum ve multi kulturun en cok oldugu bir ulkedeyim. Onca farkli din ve ateizm var. Gercek su ki herkes inanmak istedigi sekilde inaniyor. Kimse kimseyi ikna edemez. Bizler de ateizme inanan insanlari ikna edemeyiz nasil ki onlar bizi ikna edemeyecekleri gibi. Birde su varki Kurani kerimi elestirmek ve ona tamamen inanmamak insani dinden cikarir. Bu konuda hassas olmayan insanlar farkinda olmalidir ki iman etmiyorlardir.
    Gercek su ki sayin editor size saygi duymadan cevap yazmaktadir. zirlavadaginizi dusunuyor ve iman ettigimiz peygamerimizi sokak arkadasi gibi tanimliyor ve sarlatanlar die tarif ediyor.

    Ben islami, Kurani aciklama geregi duymuyorum. Cunku onyargili olan ve saygi duymayan insanlara ne anlatsaniz kulp bulurlar ve sizi rahatsiz ederler. Anlamiorum bu sitenin amaci insanlari kendinelerince dogruya mi yoneltmek yoksa ateizme yeni uyeler mi saglamak?
    Insanlarin kafalarini bulandirmaya calisiyorlar.
    Kuran da mucize aramaya gerek yok. Evet Peygamerimizden sonra mucize sona ermistir. Ama sunu unutmamak gerekirki, Kuran da gercek, hakikat yazmaktadir. Bunlara mucize denmez. Bunlar hakikattir. Bilim ancak son yillarda embriyonun ilk 6 safhasini cok gelismis mikroskoplarla acilklayabilmistir ki Kuran da Allah bunu muazzam bir sekilde 1450 yil once belirtmistir.

    Ferda hanim zahmetlernizden dolayi size tesekkur ederim. Cok guzel yorumlar yapiyorsunuz. lakin size nacizane tavsiyem, saygi duymuyorlarsa size siz muhattam bile olmayin. Biz muslumanlar dogruyu hakikati soylemek ile gorevliyiz. gorevimizi yapip gerisini onlara birakmak gerekir.

    Eger Kuranin kusursuz oldugundan ve hic bir sekilde bozulmadigindan ve ancak ve ancak Allah, tek kudret tarafindan yazildigindan emin olmak ve ikna olmak isterlerse bu konuda sanirim ferda hanimin da paylasacagi ve benim de paylasacagim cok fazla kaynak,hakikat vardir.

    saygilar dilerim.

  11. Mehmetnm dedi ki:

  12. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Selamünaleyküm.Dostum ben bayan değilim.Yazınızı biraz önce okudum.Gördüğün gibi bunlar aynı zamanda yalancı.Yoktan varolmanın Kurandan önce bilindiğini söylüyorlar,ama yazılı kaynak gösteremiyorlar.Ama benim asıl korkum kar payı ortaklığ adı altında insanlar dolandıran din fetvacıları.Aynı zamanda tefecilikde yapıyorlar.Biliyorsunki (Tefecilik yapanlar ALLAH ve Resuluyle savaşmış gibidir.)diyor ,bakara suresi.Saygılarımla.

  13. Mehmetnm dedi ki:

    Aleykumselam. Oncelikle hakkinizi helal edin.Sizden Ozur dilerim yanlis anlamamdan dolayi.. Solediklerinizde cok haklisiniz. Ne diyelim Bizlerden dogrulari soylemek gerekir. Gerisi Ilahi takdir.

    Saygilar dilerim.

  14. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Selamünaleyküm.Bende bir hakkınız yokki helal edeyim.Saygılarımla.

  15. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Sayın Editör, şimdi sen verdiğin sitede kaynakmı gösterdin?Enam-101’de yazan yoktan varolma Tevratın hangi ayetinde yazıyor?Pagan dinlerin hangi yazılı kaynağında var?Yine sen kendi,kendini yalanlamışın.

    • pante dedi ki:

      Enam-101’de yoktan yaratma yoktur. Yaratma vardır. “Yoktan varetme” şeklindeki mealler yanlıştır. Ayette “yoktan” kelimesi geçmez, mealcilerin uydurmasıdır. Geçseydi saçma olurdu zaten. Hiçbirşey yoktan varedilmez. Herşey bir başka şeyden oluşur. Var mı kaynağı olmayan, kökeni olmayan bir örnek? Bulamazsın çünkü bilime terstir.
      Ayrıca varsayalım ki yoktan varetme olsun. Ne farkeder? Verdiğim linkteki yaratma senaryoları yoktan varetme değil mi? Onlar da yarattıklarını söylüyor işte. Daha ne olsun..İlave olarak belirteyim. Kur’an’ın da, Tevrat’ın da yaratılış hikayelerinde büyük çelişki vardır. Evreni yaratmadan önce heryerin sularla kaplı olduğu yazılıdır. Kur’an’a göre Allah’ın arşı sular üzerindedir.

      Hud-11. Gökleri ve yeri altı günde (evrede) yaratan O’dur. (Bunları yaratırken) Arş (kudret tahtı) su üzerinde idi. (Kainatta sudan baska birşey yoktu. Allah bu kainatı yarattı) ki hanginizin daha güzel iş yaptığınızı denesin…

      Halbuki bilmekteyiz ki su atomlardan-moleküllerden oluşmuştur. Evrenden, big bangten önce atomların varolması olanaksızdır. Siz hala “yoktan varetme” diye sayıklayın.

  16. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Sayın Editör google’dan Kuran meallerini kıyaslaya bir bakın.Bediu kelimesi yoktan varetmedir.Ben yoktan varetme derken atom ve atom altı parçacıkların yaratılmasını kasdediyorum.Elbette büyük patlamadan önce ona neden olan o büyük güç,yani ALLAH vardı.Zaten ateistlerde bunu çok iyi bildiği için bir çoğu big-banga dahi karşı çıkıyor.Çoklu Evren gibi ipe,sapa gelmez uydurma teorilerle big-bangı saptırmaya çalışıyorlar.Big-bangın ispatladığı başka bir şeyde bilimin sınırlarıdır.Bilim big-bang öncesine geçemiyor.Kuranda size verilen bilgi sınırlıdır,der.Rabbinin arşı su üzerindeyki,derken Kuran big-bang sonrasını kasteder.Bildiğiniz gibi göktaşlarında bol miktarda su vardır.Dünyadaki sularda gök taşlarıyla oluşmuştur.Demekki uzayda bol miktarda su vardı.Ama sizin niyetiniz üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğu için yine itiraz edeceksiniz.

  17. pante dedi ki:

    Bediu kelimesi yaratmadır. Yoktan yaratma uydurmadır ama öyle bile olsa farketmez.
    Ayrıca ayeti iyi oku. “Gökleri yaratırken arşı sular üzerindeydi” der. Sen kalkmış göktaşlarından bahsediyorsun. Komik olma! Tevrat’ın 2. ayetinde de yeri-göğü yaratmadan önce ” Tanrı`nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.” der. Ne tesadüf değil mi? İyisi mi sen big bange inanma. Efendinin yazdığıyla hiç uyuşmuyor. 🙂

  18. crow dedi ki:

    senin tabirin ile yoktan var olmayan birşey varken yok olur mu?
    senin bilmin ne diyor buna?

  19. pante dedi ki:

    Termodinamiğin 1. Kanunu: “Enerji yoktan varedilemez ve yokedilemez”.

  20. crow dedi ki:

    ozaman dünya sonsuzdur.ve hiç yok olmayacaktır.
    güldürme beni

  21. crow dedi ki:

    ayrıca senin enerji diye tabirin ettiğin şeyi biz herşeyi yaratan allah diyoruz.
    ben sana şunu söyleyeyim hala fırsatın var.
    Yazdıkların herşeyde hep inanmamak için yola çıkmışşın bire kere de inamak için yola çık
    gel sen mantığını kullanan biri olarak herşeyi sorgulayan biri olarak
    sana verilecek bu ömrü sonsuzluğa değişme bence
    yine mantık kullanarak diyorum.
    eğer sen haklıysan benim ölümden sonra kaybedeğim hiç birşey yok
    eğer ben haklıysam senin ölümden sonra kaybedeceğin çok şey var.

    ( maide 44 ) Âyetlerimi az bir menfaat karşılığında satmayın.

    Eğer mantığını kullanan biri isen bence bunu düşünürsün.

    mantık asla yanılmaz mantık sigara nın zararlı oluğunu bilir ama nefis içmek o zevki tatmak ister.
    bunun seçimi sana kalmıştır.

  22. crow dedi ki:

    senin termo dinamiğin de allahın varlığını bilmeden kabul etmiş allah yoktan var olmamıştır yok da edilemez

  23. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Bu sayfada site kurucularının gerçekleri nasıl saptırdıklarını açık ve net olarak gördük.Önce Enam-101’deki yoktan varolmanın daha önce bilindiğini söylediler.Ama verdikleri sitede böyle bir şey yazmıyordu.Yani açıkça kıvırdılar.Burdan ekmek yiyemeyeceklerini anlayıncada ayetin mealine itiraz ettiler.Beyler şimdi okuyucu sizin diğer yazdıklarınıza nasıl inansın?Siz en iyisi bu sitenin kapısına kilit vurun.Saygılarımla.

  24. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Yazımı bir kaç cümle eksik bırakmışım.Sayın Pante hala enerjinin yoktan var edilemeyeceğini söylüyorsun.Ama enerjinin yani atom altı parçacıkların big-bang sonrasında yaratıldığını söylüyor,bilim.Sonunda bunuda yaptınız.Bilimide inkar ettiniz.Mevlana diyorki,zıt çiftler aslında aynı işi yapıyor. İkimizde aynı işi yapıyoruz.Sizin negatif enerji yayan görüşleriniz sayesinde gerçek ortaya çıktı.

  25. devart dedi ki:

    Sayın Ferda;
    Enam 101’de geçen Bedîu’s-Semâvâti ve’l-Ard ifadesi(http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/DiniBilgilerDetay.aspx?ID=446), Enam suresindeki 100 ve 101. ayet ile düşünüldüğünde, yoktan var etme değil de eşsiz ve benzeri olmayan şekilde yaratmayı anlatıyor şeklinde düşünmeliyiz. Şöyle ki;

    Diyanet Meali
    Enam 100:
    Bir de cinleri Allah’a bir takım ortaklar yaptılar. Oysa onları o yarattı. Bilgisizce Allah’a oğullar ve kızlar da uydurdular. O, onların niteledikleri şeylerden uzaktır, yücedir.
    Enam 101:
    O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır. O’nun bir eşi olmadığı halde nasıl bir çocuğu olabilir? Halbuki her şeyi O yarattı. O her şeyi hakkıyla bilendir.

    Bu iki ayetin anlamının birbirini tamamlaması ve anlam bütünlüğü açısından Bedî’ kelimesini;
    “Allah’ın çocukları olduğunu söylüyorlar. Fakat Allah, gökleri ve yeri eşi benzeri görülmemiş şekilde yarattı. Dolayısıyla ona denk kimse yok ve çocukları olamaz”
    şeklinde düşünürsek, anlam gayet güzel oturuyor. Fakat;
    “Allah’ın çocukları olduğunu söylüyorlar. Fakat Allah, gökleri ve yeri yoktan var etti. Dolayısıyla ona denk kimse yok ve çocukları olamaz”
    şeklinde alırsak sanki biraz anlam bozukluğu oluyor. Yani Allah’ın çocuklarının olup olmamasıyla, gökleri yoktan var etmesinin ne alakası var değil mi?

    Bedîu’s-Semâvâti ve’l-Ard ifadesi Kur’anda iki surede geçiyor. Birincisi, yukarıdaki Enam 101. Diğeri ise Bakara 117

    Diyanet Meali
    Bakara 116:
    “Allah, çocuk edindi” dediler. O, bundan uzaktır. Hayır! Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ındır. Hepsi O’na boyun eğmiştir.
    Bakara 117:
    O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir.

    görebileceğiniz gibi Bakara’da da tamamen aynı durum söz konusu. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?

  26. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Sayın Devart ayet gayet mantıklı.Açık ve net olarak big-bangı yazıyor.Big-bang’ta yoktan var olmayı ıspatlamadımı?O ‘nun çocuklarının olduğunu söyleyenler(Hrıstiyanlar gibi) büyüklüğünü anlamayanlardır,diyor ayet.Ama big-bangın kendi,kendine olduğunu söylemeniz çok mantıksız.Üstelik diğer yazılarınızda yoktan var olmayı zıt çiftlerin gerçekleştirdiğini söylüyorsunuz.Haklısınız zıt çiftler Evrenin enerjisini sıfırlıyorlar.Mevlanada aynı şeyi söylüyor,Mesnevide.Biraz daha düşünürseniz big-banga ALLAHIN neden olduğunu anlarsınız.Saygılarımla.

  27. devart dedi ki:

    Sayın Ferda;
    Her iki surenin her iki ayetinin de neresinin Big-Bang ile ile ilgili olduğunu anlamadım. Lütfen daha açıklayıcı olun. Ben fikrimi, yeterince açık olarak ifade ettiğimi düşünüyorum. Aynı özeni sizden de bekliyor olmam sanırım çok abes bir istek olmaz. Ayetler nasıl açık ve net olarak big-bang’ten bahsediyor lütfen açıklar mısınız?

    Mevlana’nın ontolojik görüşü hakkında çok fazla bilgi sahibi değilim. Fakat Mevlana, zıt çiftlerin birbirini sıfırladığı görüşüne, tasavvuf felsefesi yoluyla varmış olabilir. Fakat tamamen farklı birşey de söylüyor olabilir. Bu konuda herhangi bir iddiam yok. Fakat Aristoteles’in atomun varlığına ait görüşlerini, yaptığı doğal gözlemler sonucu ortaya koyması, ayrıca MÖ 1. yüzyılda, Marcus Terentius Varro diye birinin, mikro organizmalar hakkında fikir üretmesi gibi örnekler, antik Yunan tanrılarının varlığını ve doğruluğunu kanıtlamaz. Aynı şekilde Mevlana’nın zıt çiftler görüşü, Mevlana’nın açık fikirli, ileri görüşlü ve çok zeki birisi olması dışında herhangi bir tanrıyı kanıtlamaz.

    Maddenin kaynağını zıt çiftlerden oluşan, mutlak hiçlik olarak kabul edersek ve doğada bir şeyin nedensiz ve kendiliğinden hareketini gözlemlersek, varacağımız sonuç maddenin kendi kendine nedensiz olarak var olabileceğidir. Ayrıca ben kesin olarak madde kendi kendine oluşmuştur demiyorum. Maddenin nasıl oluştuğunu ve karakteristiğini henüz bilmiyoruz. Fakat bilim, bu oluşum için bir tanrıya ihtiyaç yoktur diyor. Siz ihtiyaç vardır diyorsunuz ve bunu inançlarınıza ve sezgilerinize bağlıyorsunuz, ben ise ihtiyaç yoktur diyorum ve bunu bilimsel düşünceye bağlıyorum. Siz kendi görüşünüzü, doğruluğu kanıtlanmamış, asla kanıtlanamayacak ve doğruluğu çok tartışmalı olan Kutsal Kitaba dayandırırken ben, görüşümü kuantum mekaniğine dayandırıyorum. Burada mantıksız olan görüş sizce benimki, bence ise sizinki.
    Saygılarımla

    PS:
    Ayetlerdeki Bedî’ kelimesi ile vardığım son görüş; Bedîu’s-Semâvâti kelimesinin, tıpkı Bediüzzaman(http://tr.wikipedia.org/wiki/Bedi%C3%BCzzaman ) kelimesinde olduğu gibi bir anlamı olduğu. Yani herhangi bir yaratma işinden bile söz etmiyor. Fakat bundan emin olamıyorum. Dolayısıyla bu tespit hatalı olabilir. Arapça konusunda daha bilgili birisi bunu doğrular ya da yanlışlarsa çok sevinirim

  28. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Sayın Devart yazmıştım ama anlamamışsınız.Madde ve enerji big-bangla beraber yoktan var edildi.Ayette her şeyin yoktan var olduğunu yazıyor.Sitedeki Mevlanadan seçmeler sayfasını okursanız zıt çiftler hakkında bilgi alabilirsiniz.Bilim big-bang öncesine geçemiyorki ALLAH konusunda bir fikir üretsin

  29. devart dedi ki:

    Sayın Ferda,
    Anlayamadığımı söylüyorsunuz. Anlayamadığım nokta şu:
    Madde ve enerjiyi farklı olarak düşünemeyiz. İzafiyet teorisine göre, E=mc2 formülüne göre aslında ikisi aynı şeydir. Madde, big-bang öncesinde, sizin de kabul ettiğiniz gibi zıt çifti ile beraber bulunuyor. Bunu -1+1=0 şeklinde de düşünebilirsiniz. Yani big bang öncesi madde yok. Buraya kadar hemfikiriz. Ayrıldığımız nokta, maddenin yokluktan oluşabilmesi için siz Allah’ı zorunlu varlık olarak kabul ediyorsunuz. Bilim ise buna gerek olmadığını söylüyor. Bilim, buna gerek olmadığını söylerken kuantum fiziğinin prensipleriyle ilk hareketin oluşmasını açıklamaya çalışıyor(ve ya açıklamaya çalışıyor). Siz ise bunu Kur’an’ın 2 ayetinde geçen ve anlamı tartışmalı olan bir kelimenin anlamından çıkarıyorsunuz. Ben, bunu hiç anlamıyorum işte.

    Mevlana hakkında yazıları müsait bir zamanda okurum teşekkürler.

    Bilim big-bang öncesine geçemiyorki ALLAH konusunda bir fikir üretsin

    Bilim Allah konusunda fikir üretmeye çalışmıyor. Aslında bilim hiçbir konuda fikir üretmeye çalışmıyor. Fikir üretmeye çalışan bizleriz.

    Saygılarımla

  30. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    0=+1-1 ,ateizm var olmasaydı inançda var olamazdı.Saygılarımla.

    • insanlik dedi ki:

      İnsanlik peygamberlikle basladi. İlk insan adem peygamberdir.ateizm sondan uydurulmustur. Biz maymundan geldik diyenler hangi maymunun insana donustugunu ne zaman gormusler. 3 milyon yillik iskelet bulundu. 1998de tamamen insan iskeleti oldugu anlasildi.

  31. devart dedi ki:

    Sayın Ferda;
    Yukarıdaki yazıda ateizm +1 mi yoksa -1 mi? 🙂

  32. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Sayın devart malesef -1.Fakat -1’de düzenin temsilcisi.-1 olmadan yoktan var olma mümkün olmuyor.Ama -1’in yanında yer almanın insanlar için bedeli çok ağır oluyor.Yukardaki yazıda Pantenin nasıl açıkça yalan söylediğine bir bakın.Kıyamet sonrası herkes yaptığıyla yargılanacak.

    • pante dedi ki:

      Ferda, “yalan” diye nitelendirdiğin bölüm-ifade neresiyse net olarak göster ve kanıtla ki kontrol edeyim. Yanlışlık varsa, haklıysan düzeltirim.
      Ama amacın çamur atmaksa, senin gibileri çok gördük. Asıl yalancıların da senin gibiler arasından çıktığını çok iyi biliriz. İnternet dinci yalanlarıyla, sahtekarlıklarıyla kaynıyor. Mealler tahrifatlarla dolu, mucize yalanları ve şarlatanlıkları ortada. Herkesi kendiniz mi sanıyorsunuz? 🙂

  33. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Pante ben sana iftira atmıyorum.Artık alay ettiğini düşünüyorum.Verdiğin sitede yoktan var olmayı yazan tek bir cümle yok.Var dediğin kaynaktaki cümleyi şuraya bir yazarmısın?

    • pante dedi ki:

      Alay ettiğim yok! Tabi ki o yaratılış efsanelerinde “yoktan yarattı” diye bir ifade yok. Ama başka bir şeyden yarattığını yazan bir ifade de yok. Dolayısıyla yoktan yaratmanın kastedildiği açık olarak ortada. Ama bir şeyden yaratmışsa onu yazıyor zaten. Örneğin “sudan yarattı” deniyor. Ayrıca Kur’an’da da “yoktan yaratma” ifadesi olmadığını belirtmiştim. “Yoktan” kelimesi mealcilerin uydurmasıdır. Tutturmuşsun bediu kelimesinin yoktan yaratma anlamına geldiğini. “Örneği olmayan yaratma” farklı, “yoktan yaratma” farklı anlamlardır. Yani, “herhangi bir şeyi taklit etmeden, kopya yapmadan, örnek almadan yaratmıştır” anlamında. Ee, sanki verdiğim linkteki efsanelerdeki tanrılar başka şeyleri örnek alarak mı yeri-göğü yaratmışlar?! Takılmışsın bir kelimeye, bir de kalkıp yalanla, alayla suçluyorsun. Kaldı ki haksızsın.

  34. Tarkan dedi ki:

    Bilim (nedense) beğenilmeyen gavur olarak kabül edilen üzerlerine cihad emirleri verilen ve yok edilmek istenen BATI sayesinde doğmuştur, keşfedilmiştir. Islamcılar ise Bilimin zaten kuran da vardolduğunu iddia ederler. Bununlada kalmaz Bilimin her dönemde ürettiğini Islam evlat edinir ama ismini kendi koyar. Adı; “Kuran. Cinsiyeti; Kutsal. Kaynak; Allah vb vb döngülerle sürer gider. Bing-Bang sadece teoridir. Ispatlanmış bir gerçeklik değildir. Bilim bunu teori olarak sunar ve teoriler kanıtlanıncaya kadar hasas kuramlardır. Neden sorusuna yaklaşılan cevaplar tezidir. Ama bir kanun veya reel bir şey değildir. Bunu bile islamcılar yama olarak aldılar sonunda maalesef kocaman yırtıklarında barındırdıkları cevapsızlığı gidermek, cevapsızlığın vermiş olduğu kahrı azaltmak ve inandıklarından bir anlam çıkarmak, bir kurtuluş bulmak için. Ama ne yazık ki Kuran’ın iddia edildiği gibi bilim olduğunun, insanlara rehber olduğunun hiç bir önemi yoktur. Çünkü insan düşünüpte bakınca tarihe bilim kuranda madem vardı da biliniyorduda neden 1400 sene geçmesine rağmen bir arap veya her hangi bir Müslüman şu ana kadar bile bilimle bulunan bir icata bir devrime sahip değildir.? Bulamazsınız. Verilecek isimlerde Mezopotamyada yaşayan müslüman olmayan diğer kategorisine girebilecek kişiler ve isimlerdir. Tek yaptıkları düşünce evrimiydi ki biri çıktı Orta asyada 4000 Sene evvelinde biler olan Allah ismini Kabe ismini ve bilinen Pagan geleneklerini modifiye edip Ben Peygamberim dedi ve talan bolluğu böyle başladı. Neden dünya tarihinde Mucitlerin %70’i yahudi %30’u Hristiyan veya dinsizlerdir? Neden Kuran sadece sembolik kahraman olarak orada cilalanıp durur asırlarca? Action speaks out louder than the word. 😉

  35. insan dedi ki:

    Haddime düşmeyerek birkaç sözde ben söylemek istedim.
    Sürekli ateist diye islama karşı inanç savaşı fikir ve düşünce savaşı ilan etmiş olan homo sapiens arkadaşlarımız. Bugün felsefe, Bilim kanun ve hatta siyasi görüşlerinizin kökeni inançlar sistemidir. Toplumlar en eski tarihden beri tarihçiler tarafından da ıspatlanan inançlar sistemiyle yönetilmiştir. Bugün yunan mitolojisi olmasaydı belki aristo platon sokrates vs. olmaz, Hristiyanlık olmasaydı kant, hegel, kaufman, marx olmaz, aklınıza gelebilecek ne bir felsefe ne bir kitap bugünü aydınlatamazdı yani evrimi savunan bütün homo sapiensler maymun olarak kalmak zorunda olurlardı insani hiç bir olguyu düşünce ve yeti olarak sahiplenemezdi. sizin amacınızı anlamış değilim islam yok diye haykırıp islamın çalıntı olduğunu pagan geleneklerinden çin öğretisinden hristiyanlık ve yahudi alıntılarından olduğunu söyleyip duruyor ve dini yok etmeye çalışıyorsunuz.
    bence bırakın insanlar ahlaki bir toplum olma yolunda yürürken önlerine taş koymayın insani değerler yükselirken düşürüp maymuna çevirmeyin. Devam edelim bu gün bilimle varlığını red ettiğiniz din yok ve bende olmayan birşeye inanmaya devam ediyorum. ve gün aşırı şunları yapıyorum
    * günde 5 kere en az uzuvlarımı yıkıyorum kirli ellerimi temizleyip ayakkabımın içinde havasız olan ayaklarımı serinleterek kan dolaşımını arttırıyorum.
    * Evliyim ve karım hariç hiç kimseye bakmamaya çalışıyorum
    * Peygamberimin yani inandığım fikrin size göre öncüsü uydurukçu haşa ahmedin dişlerinizi misvakla temizleyin emriyle diş sağlığımı fırsat buldukça korumaya gayret ediyorum
    * Yalandan ve yalan söylemekden kaçınıyorum.
    * Hırsızlık yapmamaya kimsenin malına göz dikmemeye çalışıyorum
    * Erkeğim diyip gelen geçen kıza komşumun karısına yan gözle bakmıyorum
    * temizliğime önem veriyorum
    * Hergün namaz kılarak vücudumun sağlığını koruyorum
    * yılda 1 ay miğdemi belli saatlerde yemeyerek periz yapıp rahatlatıyorum
    * zekatımı vererek benden muhtaçlara yardım etmeye çalışıyorum
    daha bir çok örnek sunabilirim başlıcaları bunlar sanırım
    bunların ateistlere marksistlere nasıl bir zararı var dünyaya ve toplumlara nasıl bir zararı var kültür mü tolstoydan tutun jack londona dostoyevskiden tutun steinback e kadar bir çok yazarın kitabını okudum hala okuyorum mesleğim çağın en gelişmiş mesleği grafik tasarım, resim çizmeyi seviyorum ve illa bir ideoloji savunmak biryere kendimi koymak istiyorsam da islamı yaşıyorum sizin hangi felsefeciniz ve ya siyasi önderiniz bilimi sanatı sağlığı bireysel ve toplumsal ahlakı uzayı doğayı aile içi merhameti hepsini içine alan yazan kitap getirdi marksın kapitalindemi yazıyor yoksa aristonun kitabındamı yoksa nichenin böyle buyurdu zerdüşündemi vs ki benim liderim ve önderim bana zararlı tek birşey öğretmiyorki öğretmedide amacım gayem ne olmalı varsayalım dinler yok ne geçecek elinize neyi aydınlatacaksınız sanıyormusunuz ki dinin var olmadığını söyleyince hepiniz evrim geçirmiş olacaksıınız. şimdi ben insan olmak yolunda tüm gayretimle giderken siz tutup dinin olmadığını ve kişisel ahlakın ve toplumsal ahlakın ilahi değil bireysel homo sapiens in kurduğunu söyleyip beni maymun etmek istiyorsunuz. öle farz edersek buyrun ben maymun olarak sizin karınıza cinsel istek duyarak ki hayvanların çoğunda çok eşlilik var ilişki kurmak istiyorum amacımda sadece yemek eşleşmek olan bu dünyada güçlünün ayakta kalması ve hayvansal güdülerimle tüm beşeri kanunlara hayır diyorum ki sosyolojik ve bilimsel olarak bu böyle olmalı sizi öldürüp etinizide yemeliyim ama diyorsunuzki ne saçmalıyor bu adam ben saçmalamıyorum hayvansal iç güdülerimle ahiretin olmadığını düşünerek bir cezada almıyacaksam eşlerinizle ilişki kurmak onları elde etmek için sizi öldürmek etinizi yemek krallığımı kendi bölgemde ilan etmek istiyorum 🙂 bırakın bilimin temellerinden birşey çıkarıp durma çabasını cevap verin bana bu dünyada nasıl olduda hiç birşey yokken birşeyler olu verdi evrimmi güldürmeyin beni darwinin bir ada üstünde kurguladığı ve varsayım olarak sunduğu tezlerimi savunucam kanunlar adlar konuldu milyarlarca yıldır neden hiç bir hayvanın ahlaki kuralları ve düşünce yetileri gelişmedi pardon sizin gelişmişti değilmi :=) size şunu diyeyim ki gerçekten ahiret yoksa ve ben ceza almıyacaksam ki sizde almıyacaksanız neden hala insan olmaya çalışalım ki kaosu yaşamak varken halbuki tüm yasalar kanunlar dinlerden kurulmadır. o zaman dinlerse kanun ve ahlakn temeli kendinizle çelişmeyin teorinizle çelişmeyin ve hayvanca yaşamaya davet ediyorum tekrar ediyorum kanunlar ve ahlak uydurma dinlerin öğretisi ve getirisidir.

  36. furkan dedi ki:

    arkadaşlar islamiyet hiçbir zaman bilime cihat edin demedi üstüne islamiyet yayıldığı dönemde avrupada ortacağ yaşanıyordu skolastik düşünce hakimdi ve ortadoğu müthiş bir gelişim içindeydi…. lakin gel gör ki kimi eller islamiyeti kötü tanıtmaya başladı bunun başında muaviye zihniyetli kişilerdi..islamiyet bilimin faydalı kısmını sadece almak istiyor …ki bilimin aynı zamanda japonyada ne kadar can aldığını herkes biliyor..işte bakara suresi 17.ayet ; Onların (münafıkların) durumu, (karanlık gecede) bir ateş yakan kimse misalidir. O ateş yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah, hemen onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır; (artık hiçbir şeyi) görmezler…burda allah (cc) ateşten kastı bilimdir çünkü insanlar artık bilime tapar hale gelmişler amad iç çamaşırını giymeyi unutur ama telefonunu asla bir yerde unutmaz günlerimiz pc başlarında geçiyor artık evde sohbet ortamı kalmamış tv izleniyor artık buda insanların bilimi kötüye kullandıklarını gösteriyor bunu yapanların içinde bende varım burda yazılanlar ise felsefe yapmaya çalışan birilerinin sözleri madem felsefe istiyorlar farabiyi araştırlar ne bilim ibni sinayı araştırsınlar…… size birşeyler söylemek istiyorum nuh yaklışık 900 sene yaşadı dini tebliğ ettiği için insanlar onu öyle bir dövüyorlardı ki kessin bu sefer öldü diyorlardı ama nuh yine ayağı kalkar kalkmaz dini tebliğ ediyordu, buna rağmen o allaha dua ederken bunlar bilmiyor allahım sen onları affet diyordu…….kulun dünyada geçirdiği her an o büyük günde muhakeme edildiği zaman ona yalan diyen dil olmayacak allah hidayet nasip etsin………… (furkan suresi 13.) ; Elleri boyunlarına bağlanıp o ateşe atılacakları vakit orada hemen yok olmayı dileyecekler…..

  37. darkness dedi ki:

    hangi dinin yaratıcı tanımı islamiyet kadar akla uygun.?
    yahudinin milliyetçin tanrısı yahova mı?
    incilin oğlu olan hem bir hem üç olan rab mı?
    İslamın Allah inancını hiç inceledin mi….
    Bir insana isnad edilen yüzbinlerce hadis arasında cımbızla 3 veya dört tanesini seçip
    Onunla saldırmak ne derece doğru..

    Ve bu sizin tezatınız…
    Kuranıbaştan aşağı nakil olan birşeyi nakli inkar ediyorsunuz…
    Fakat işinize uygun bir nakil bulunca referans olarak sunuyorsunuz….
    İşte yine işleminizin sonucu sıfır….yani inanmamak.

    insan aklı putlaştırmayla sapıtır.
    Hiçbir felsefeci yatağında rahat ölmedi diyebilirim.
    Akıl bir noktada kendini vahye teslim etmelidir…
    Yoksa sadece akılla yorum yapmak bizi ortaçağ gotik sanatında ifadesini
    Bulan yok bahçeler içinde cennet kanatlı melekler ve soyut nesnelerin tümünü
    Somut çizim şeklinde bir dünyaya götürür..
    Zaten götürmüşte…
    Tanrıyı !!!insan gibi tasavvur etmeseniz tanrıda hata yapar demesiniz…
    İslamda neden resim ve heykeltıraşlık günah anladın mı…
    Şeklin kalıbın son raddesi…
    Benim Allah inancım akılla ihata edilmez.
    Bunun hakikatına tarih boyunca gelen samimi inananların bir bölümü vakıf olmuştur.
    Felsefe değil bilim yolundan gel hadi….
    ………………………………………….

    Evren sürekli genişliyor.”
    Kur’an–ı Kerîm’de Zâriyat sûresi 51. âyet–i kerîmede:
    “Göğü biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.” buyrulmaktadır.Evrenin sürekli genişlediği, 20. yüzyılda yapılan bilimsel çalışmalarda anlaşılmıştır. Evrenin sürekli genişlediğini uzay bilimci Hubble tespit etti. Penzians Wilson ilk patlamadan kalan radyasyonu buldu .istersen sen de bul aç radyoyu sonra bir fizikçiye sor bu cızırtılar neyin cızırtısı…ilk patlamadan kalan sestir o…
    kobe uydusu fırlatıldıktan sekiz dakika sonra kainatın kainatın genişlediğini duyurdu…
    biliyorsun hidrojen yanarak helyuma dönüşür bu yanma kimyasal değil nükleerdir.kainat ezeli olsaydı kainatta hidrojen(en basit atom)kalmazdı…

    Bu saydığım ilk üç adam Nobel aldı..

    Öyle ya bu buluşu da necid çölünde kim yaptı acaba…

    “Zaman izafî bir kavramdır, içinde yaşadığımız dünya günleri sadece bu dünyaya aittir.”
    Kur’an–ı Kerîm’de Secde sûresi 5. âyet–i kerîmede:
    “Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler) sizin saya geldiklerinize göre bin yıl tutan bir günde O’nun nezdine çıkar.”
    Hakka sûresi 4. âyet–i kerîmede:
    “Melekler ve Ruh (Cebrail), oraya miktarı (dünya senesi ile) elli bin yıl olan bir günde yükselip çıkar.” buyrulmaktadır.
    Zaman yani günlerimiz izafî bir kavramdır. Bu tespit bilimsel olarak fizikçi Einstein’ın tespitidir. Einstein’ın bu buluşuna “İzafiyet Teorisi” denilmektedir. Zaman her ortamda, her yerde, her hızda farklıdır ve değişkendir. Saatler farklı işlemekte, günler farklı algılanmaktadır. Bu durum her ne kadar 20. yüzyılda bulunmuş olsa da 1400 yıl önce bir ses dünya günlerinden farklı günlerin olduğunu tüm insanlığa haykırıyordu.

    5–Kulak ver bu sese, bak şimdi nereden haber veriyor:
    “Denizler birbirine karışmasın, karışıp da özellikleri bozulmasın diye aralarına perde çekilmiştir.”
    Kur’an–ı Kerîm’de Rahmân sûresi 19 ve 20. âyet–i kerîmelerde:
    “İki denizi birbirine kavuşturmak için salıvermiştik. Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar.”
    Furkan sûresi 53. âyet–i kerîmede:
    “Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyan O’dur.” buyrulmaktadır.
    Belli denizlerin kendine has tuzluluğu ve yoğunluğu bulunmaktadır. Denizlerin farklı özelliklerde olmaları onların farklı canlıları bünyelerinde barındırmalarına sebep olmaktadır. Ünlü deniz bilimci Cousteau: “İki denizin birleştiği noktada, birbirine karışmasını engelleyen harika bir su perdesi ile karşı karşıya kaldık.” diyordu. Bu durum Cebel–i Tarık Boğazı’nda tespit edilmişti. Aynı tezi bir başka bilim adamı Aden Körfezi ile Kızıldeniz’in birleştiği Mendep Boğazı’nda tespit etmişti. Onlar bu tespitlerini 20. yüzyılın modern imkânları ile yapabilmişlerdi. Durum böyleyken, bundan 1400 yıl önce Arap yarımadasından çıkan bir ümmî insan, denizin yüzlerce metre derinliklerinde yaşanan bu olağanüstü plan ve projeleri nereden ve nasıl bilebiliyordu?

    tabi size göre cousto da cahil ve sonradan yobaz olmuştur değil mi ? heee ama sizin turan dursununuz var büyük alim vaiz 🙂

    begendiğim bir alıntıdır sizinde hoşunuza gider sanırım

  38. Hüseyin dedi ki:

    Yazıları baştan sona okuyunca gördümki; Öğüt, kurallar, kıssalar, ve gidilecek sonla ilgili uyarılar vs.lerle ilgili bir kitabı sanki bir fizik, astronomi vs. gibi konulardan bilgiler veren bir kitap olarak görmenin hatalarıyla dolu. Şunu biliyoruz ki Allah resullerine her devirde karşı çıkılmıştır. Toplum ne kadar yobaz, bağnaz, ahlaksızda olsa gelen emirler toplumu düzenleyicide olsa hakim güçler, bu gücü kaybetmemek için karşı koymuşlardır. Ebu Cehil lakablı Ömer bile kibrine yenik düşerek şöyle demiştir: Ben dururken bu çobana kitap gönderilir mi? burdanda anlıyoruzki zoruna giden kendisinin burada ikinci plana düşmesi elindekileri kaybetme korkusudur. Hal böyle olunca güç sahibi bir müddet duruma karşı çıkmış ve kaybedeceğini anlayınca kabullenmiş fakat kibrinden dolayı yine sistemi kendi isteklerine göre düzenlemiştir. Hristiyanlığın Romaya girişi gibi. Roma halkı içinde hristiyanlık inanılmaz derecede katılımcı bulunca Sezar Hristiyanlığı kabul etmek durumunda kalmıştır. Ama Pavlus’a yeni bir incil yazdırtarak kitabına uydurmuştur işi. Sonuç pagan öğretilerle dolu bir İncil.

    Şimdi İslamda Kur’an bozulmamıştır ama güç sahibleri bu gücü korumak otoritelerini sağlamlaştırmak için İslama olmadık şeyler sokmuşlardır. Bunu yapmak içinde tekrar kabile asabiyesini getirmiş, insanları sınıflandırmış, Arap diliyle inen kuranın kelimelerine yeni anlamlar katarak dilin yapıını bozmuş, hatta peygamber adına hadisler uydurarak bunada bir kılıf geçirmiştir. İslama karşı çıkan birçok insan Kur’anı okuduğu için değil, müslüman olduğğunu söyleyen insanların yaşam biçimini gördüğü için karşı çıkmaktadır. Aynı durum diğer dinlerdede geçerlidir. Bir amerikalıya 3 tane müslüman ismi sorsanız söyleyeceği isimler usame bin lade, saddam hüseyin, kaddafi vb. gibiler olacaktır. Bu isimlerin yaptıkları ortada Şimdi bu adamlara bakıp islam hakkında bir bilgisi olmayan birinin önyargısına haksız diyebilirmiyiz? İnsanların çoğu, toplum gelenek ve göreneklerine göre yaşar. Bilgiyi topumda kabul edilegeldiği şekilde alır ve içselleştirir. Böylece test edilmeden geçerliliği kabul edilmiş bilgi yıgınlarına inanırız. Bilimdede böyledir. Jüpiterin ilk resimlerine bakıp hidrojen ve helyumdan oluşan bir gaz topu diyen bilim insaları 90’larda bu fikrin yanlış olduğunu farketmişlerdir. Görülen bir gaz toplu fakat sonuç helyum ve hidrojen. Bu bilgileri öğrendiğim belgeseli izlerken şunu düşündüm. Güneştede aynı elementler var neden Jüpiter güneş olmadıda bir gezegen. Ben bunu düşünürken cevabı verdiler. Yeterli basınç olmadığı için güneş olmuyor 🙂 Bilim adamı dediğiniz, kanıtı deney ve gözlemde arayan insanlar bile neler yapıyor görüyorsunuz. Bu örnekler çok fazla neredeyse güneş sistemimizdeki her gezegen için var bunlar.

    Kuranı mezarlık kitabı haline getirip, sadece sevap almak için okunan, duvarlara parçaları asılan (bu anlayışta musevilikteki mezuzadan gelmiş olabilir, musevi inancındada tuvalet dışındaki her kapının yanında içinde tevrat nüshaları bulunan gözler yapılır ve saygı gösterilir.) ama burda ne diyor dediğinde cevap veremeyen bir hale gelinmiş. Bende 3 sene öncesine kadar klasik bir sünni idim. Ama aklımda oturtamadığım bazı şeyler vardı. Araştırmaya başladım ve gördümki aklıma yatmaan şeyler zaten kitap dışı uydurulmuş hadislerle dayatılan şeylerdi. Ayetlerle getirilen delillerde anlamları çarpıtılarak değiştrilmiş ayetlerdi. Bu durumda egemen güçler ve klasik islam anlayışına sahip insanlar yeni bir yola girdi. Bilim. Kur’anı geçerli kılabilmek için bilimsel ayetler icat ettiler. Demedilerki biz şu çarpıttığımız şeyleri düzeltsek bunlara gerek kalmayacak. Dahada çarpıttılar.

    Şonuç; işte şu an burda çarpıklıkların neden olduğu çarpıklıklar üzaerine felsefe yapıyoruz…

    • Müspet dedi ki:

      Hüseyin bey biraz okumuş araştırmışsın ve bazı şeylerin ters gittiğini görmüşsün. Biraz daha okur araştırırsan işin temelinde de bazı terslikler olduğunu görüceksin. Ama görebilmen için tarafsız bir gözlemle bakman gerekir.

  39. Hüseyin dedi ki:

    Taraflı baksaydım zaten karşı çıkmaz gelenekçi yaklaşımla devam ederdim. Ama bir sonuca ulaştıktan sonra herkes bir tarafı secer. Ben yukarıda bahsettiğim gibi düşünüyorum. Burada bence bakış açısı Kur’anın uslubuna uygun olmayan biçimde onu tanımlamak. Eğer bir bilim kitabına bakar gibi bakılırsa beyinden haberi yok bu Tanrının kalp demiş düşünce kalpte sanıyor denmesi normal, ama manevi alana dokunurken herkes kalp mecazıyla bu duyguları ifade etmezmi bu her kültürde vardır. Oysaki durgu merkezi beyinde hipotalamustadır. Şimdi sorarım size Kur’ana karşı çıkan gürüh şunu söylerken, çürümüş kemiklerimizi tekrar bir araya kim getirecek, peki dağların hali ne olacak (kıyametle ilgili ayetleri sorgularken) daha ne ipe sapa gelmez şeylerle yalanamaya çalışırken hipotolamus lafzı kuranda geçse ne derlerdi kim bilir. Arap bir peygamber ama başka dilde bireyler söylüyor derlerdi 🙂 Kaldıkı şöyle ayetler vardır: anlamadığınız birşey mi var? bu kuran arapça bir kitaptır. Demekki bu insanların o günkü kullandığı dil üzere onların anlayacağı şekilde gelmiştir bu kitap. O zamanki dili bilirsek zaten sorun çözülür.

    Bana göre Kur’anın anlaşılamamasının bir sebebide evrensel olarak görülmesidir. Şu nokta çok önemlidir Kur’anın mesajı evrenseldir. İçeriği ise yerel. Örneğin cehennem tasvirlerine bakın arabın en korktuğu şey nedir sıcak. çölde yaşıyor. Bu topluluğu tehditle tabiki ateşle olacaktır. Benim üniversitedeyken Finlandiyalı bir arkadaşım vardı. Kuranı okumak istedi ingilizce bir meal bulduk verdik. Birkaç zaman sonra ya dedi bu cehennem tasvirleri hiç ilginç değil. Sordum nedenini ya biz tatillerimizde Afrikaya Akdeniz ülkelerine gideriz güneş görmeye biz sıcaği severiz dedi 🙂
    Sonra iskandinav mitlerini araştırdım kıyamet efsanelerinde dünyanın zemheri bir soğuğa bürüneceğini anlatıyor hepside.

    Sonuç olarak bu yerel mesajları toplumlara göre içselleştirmek mesajını anlamak için yeterlidir. Bir araba doğayı deveyle anlatırken Karadenizliye hamsiyle anlatmak gibi örneğin.

  40. Serkan dedi ki:

    Serdar Bey tüm yazılarınızı büyük bir ilgi ile takip ediyorum.Eski bir katolik (! )…yani koyu) müslümandım,yıllarca kendimden emin bir şekilde aptalca yaşamışım sorgulamadan,şüphe etmeden..Boşa geçip giden 36 seneme yanıyorum.Nasıl bu kadar aptal olunabiliyormuşu tecrübe etmek başkaları için düşüncemde kritik bir mihenk taşı oluşturcaktır diye düşünüp zararın neresinden dönersek kardır diye düşünüp kendime olan kızgınlığımı bir nebze olsun frenleyebiliyorum.Serdar abi şu 19 kodu ile ilgili ve edip yüksel eleştrilerinide en kısa zamanda bekliyorum zira şu 19 zırvası öyle aldı başını gidiyor ki Edip meydanı boş buldu sallayıp duruyor.İyi ki varsın Serdar abi,selam ve saygılar.

    • pante dedi ki:

      Teşekkür ederim Serkan.

      19 Mucizesi saçmalığı üzerinde durulacak kadar önemli görmediğim için pek ilgilenmiyorum.
      Çünkü 19 mucizesi(!) demek; bir anlamda Kur’an’ın tahrif edildiğini kabul etmek etmek demektir.
      Kur’an’ın Allah’a-tanrıya ait bir kitap olmadığını kabullenmek demektir.
      19 için, tevbe suresinin son 2 ayetini reddetmek gerekiyor. O ayetleri reddettiğinde Hicr-9’u da
      reddetmiş oluyorsun. Bu durumda başka ayetlerin değişmediği, sonradan eklenmediği söylenebilir mi?
      Üstelik bu tür sayı oyunları çok çocukça. Tanrının bu tür numaralara kalkışacağını düşünmek bile saçma.

      Ama Edip Yüksel’le forumlarda bu konuda tartışmalarımız vardı. Onları toparlayıp 1-2 çalışma yapabilirim.

      Sevgiler.

      • Serkan dedi ki:

        Çok iyi olur Serdar abi,en azından bu konudaki varolan çalışmandan da bizleri mahrum etmemiş olursun.Teşekkür ederim,sevgi ve saygılarımla.

  41. fatih dedi ki:

    panteciğim kuranı sadece kendi inanmak istediğin noktadan bakmak isteyerek bakmışsın madem ayetin mealin de bi çelişki var o zaman doğrusunu koy ve öyle inan benim anladığım siz yobaz din bilginlerinin yanlış yorumu ve ateistlik arasında sıkışmıssınız her iki yönde kötü zaten kuran yobazlarla uğraşır allah yok diyenlere önem dahi vermez allah yoktur diyen birinin ayetine örneğine kuranda rastladın mı hiç…. yoktur çünki allah akılını kullanmayanlara önem vermez

  42. T.TAŞPINAR dedi ki:

    http://www.yenimucizeler.com/altin-oranin-kurani-kerimdeki-mucizevi-yansimasi/altin-oranin-kurani-kerimdeki-mucizevi-yansimasi-t80.0.html
    ALTIN ORANIN KURAN-I KERİM’DEKİ MUCİZEVİ YANSIMASI
    ( ALİ İMRAN SURESİ 14.-91. AYETLER )

    Altın oran, matematik ve sanatta, bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir oran bağıntısıdır.

    Eski Mısırlılar ve Yunanlılar tarafından keşfedilmiş, mimaride ve sanatta kullanılmıştır.

    Altın Oran; CB / AC = AB / CB = 1,618

    Bir doğru parçasının (AB) Altın Oran’a uygun biçimde iki parçaya bölünmesi gerektiğinde, bu doğru öyle bir noktadan (C) bölünmelidir ki; küçük parçanın (AC) büyük parçaya (CB) oranı, büyük parçanın (CB) bütün doğruya (AB) oranına eşit olsun.

    Altın Oran, pi (π) gibi irrasyonel bir sayıdır ve ondalık sistemde yazılışı; 1,618033988749894…’tür. -noktadan sonraki ilk 15 basamak-Altın Oranın ifade edilmesi için kullanılan sembol, Fi yani Φ’dir.

    Bu oran tüm dünyada “ALTIN ORAN” ismiyle bilindiği için, Kuran-ı Kerim’de altın oran ile ilgili bir işaret araştırırken ALTIN kelimesinin üzerinde durulması gerekecektir.

    Kuran-ı Kerim’de ALTIN kelimesi Arapçası “zeheb” olarak “ilk olarak” Ali İmran suresinde “iki kez ve iki farklı ayette” geçmektedir. Zuhruf suresinde de ALTIN (zeheb) kelimesi iki defa geçse de(53.ve 71.ayetlerde)asıl olarak “altın” kelimesine işaret etmek için geçmez. Zuhruf 53.de “altından bilezik” ve 71.ayette ise “altından tepsi” şeklinde sıfat tamlaması olarak kullanılır. Ali İmran suresindeki ayetlerde ise isim olarak altın kelimesi bulunur. Bu özellikler dikkate alınmasa bile, ALTIN (ZEHEB) kelimelerinin iki defa Kuran’ da geçtiği ilk surenin Ali İmran suresi olması yapacağımız tespitler için bu surenin ayetlerinin esas alınması için yeterli gerekçeyi oluşturmaktadır. Bu ayetler Ali İmran suresinin 14. ve 91. Ayetleridir.

    ALİ İMRAN SURESİ 14.Kadınlar, oğullar, yük yük ALTIN ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır.

    ALİ İMRAN SURESİ 91.Muhakkak ki inkâr edenler ve kâfir oldukları halde de ölenler, yeryüzü dolusu ALTIN fidye verseler bile hiç birisinden asla kabul edilmeyecektir. İşte dayanılmaz azab onlar içindir. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.

    Yukarıda da bahsedildiği gibi Ali İmran suresinde ALTIN kelimesinin geçtiği ayetler 14.ve 91. ayetlerdi.
    Şimdi bazı basit matematik işlemleri yapalım:

    Bu ayetlerin numaraları arasındaki farkı bulalım:

    91-14=77

    Şimdi bunu Ali İmran suresinin toplam ayet sayısı olan 200 sayısından çıkaralım ve geriye kalan ayet sayısını bulalım.

    200-77=123

    Demek oluyor ki, Ali İmran suresinde ALTIN kelimesinin geçtiği bu iki ayet (14. ve 91.ayetler) 200 ayetten oluşan bu sureyi 77 ve 123 birimden oluşan iki bölüme ayırmaktadır.

    Peki bu 123 sayısı ile 200 sayısı arasında altın oran sayısı olan 1,618 ‘i ilgilendiren bir bağıntı var mıdır?
    200/1,618=123,…

    Ancak bu tarz çıkarımlarda bazı konularda itirazlar olabilmektedir. Örneğin, bu konuda 200 sayısının 123 e bölümünün 1,626… olacağı ve bunun da altın oran sayısı olan 1,618 den farklı olacağı ileri sürülebilecektir. Aslında zaten iki tamsayının oranlamasından 1.618… olan altın oran sayısına ulaşılamaz. Ancak buradaki asıl iddia ayet numaralarının temsil edildiği tam sayıların bölümünün tam olarak altın oran sayısını yani 1,618… i verdiği değildir. Asıl iddia, toplam ayet sayısının altın oran sayısına bölümünün tam sayı olan kısmının (123 sayısının) yani “altın” kelimesinin geçtiği 14.ve 91.ayetlerin 200 ayetlik sureyi bölümlediği iki kısımdan büyük olanının değerini verdiğidir. Sonuçta, tam sayılarla yapılan işlem ve çıkarımlarda iki tam sayının oranının net bir şekilde altın oranı vermesi mümkün değildir. Ancak surelerin sayı değerlerini geometrik şekillerle temsil edersek durum değişir..Hem zaten “altın oran” aritmetik büyüklüklerle değil, aslen geometrik büyüklüklerle ilgilidir.

    Şimdi , yukarıdaki bu matematiksel bağıntıyı pekiştirmek için geometrik şekil ile altın oran özelliklerini görelim:
    Aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi,1. ayetten 200. ayete kadar bütün ayetleri temsil etmek üzere her bir bölümün numaralandırıldığı bir çember düşünelim. Bu çember üzerinde 14.ayetten geriye doğru 200/1,618= 123,60…birim ilerlediğimizde 91. ayeti temsil eden bölümün içinde 91,60.. değerini temsil eden noktaya gelinecektir.91 .ayetten ileriye doğru 123,60… birim ilerlediğimizde ise 14.ayeti temsil eden bölümün içinde 14,60.. değerini temsil eden noktaya gelinecektir. Yani sonuçta gelinen noktalar 14. ve 91. ayeti temsil eden bölümlerin dışında olmayacaktır.

    Bu yöntemle altın oranı araştırdığımızda 200/123,60=1,618 değerini yani altın oran sayısı olarak kabul edilen sayıyı net olarak verebilmektedir.
    Önemli Not:Altın oran sayısı tam olarak şöyledir.:1,618033988749894…(aslında “tam olarak” kelimesi de uyumsuz oluyor..çünkü sonsuza kadar devam eden bir sayı) Hiçbir iki tamsayının oranlaması gerçek altın oran sayısını vermez,veremez.. 1,618…’ i verir ancak 1,618033988749894… yı veremez.. örneğin 233/144=1,6180555555…şeklinde bir sonuç çıkar.Fibonacci dizisindeki iki ardışık sayının oranlaması da aynı şekilde 1,618… i verir,ancak 1,618033988749894… yı veremez.

    Şimdi de bahsettiğimiz ayetlerin sure numaraları ve ayet numaralarını bir arada değerlendirerek benzer bir işlem yapalım.

    Ali İmran suresi 3.suredir.14.ayeti sure numarasıyla birlikte 3-14 şeklinde,91 . ayeti ise 3-91 şeklinde gösterilir. Bu aşamada bu sayıları kendi aralarında toplayalım.

    3+1+4=8
    3+9+1=13

    Yukarıda bahsettiğimiz şekilde bu toplamları işleme tabi tutalım.

    13/1,618=8,0…

    Tüm bu işaretler “Altın Oran” ın Kuran-ı Kerim’de Ali İmran suresinin 14. ve 91 .ayetlerinde geçen “altın” kelimeleriyle mucizevi bir şekilde ortaya konulduğunu göstermektedir. Bunun yanında Kabe’nin bulunduğu Mekke’nin Dünyamızın altın oran noktası olduğuna dair iddianın dayanaklarından biri olan ayetin de Ali İmran suresi içinde(96.ayet) olması ayrıca dikkate değerdir.

  43. ŞAHİN dedi ki:

    1). “Hem ey Rasûlüm bilir misin, nedir o sekar. ” (Müddessir, 74/27)
    “Biliyor musun sekar nedir? O, ne geri bırakır ne de azabdan vaz geçer. İnsanın derisini kavurur. Üzerinde on dokuz vardır.” (Müddessir, 74/27-30). 2).mucize yok diyenlere çok güzel ve kısa bir yanıt:: ondokuzu melek olarak yorumlayan alimler olmuş ve böyle de anlatmışlardır.bu yüzden ayet meal de üzerinde ondokuz melek var diye çevrilmiştir.fakat o dönemler bilim çok yetersizdi ve o dönemde böyle kabul gördü.gelelim ondokuza :sayıyla 10 ve 9 yanyana 109 (yüz dokuz eder) ve şimdi sureden birkaç ayet : Müddessir Suresi ;
    “26. Ben onu (ayetlere insan sözü diyeni ) sekara sokacağım.
    27. Sen biliyor musun sekar nedir?
    28. Ne alıkoyar nede bırakır.
    29. İnsanlığa levhalar sunar.
    30. Üzerinde on – dokuz vardır.” ve 31. ayet ile devam: “Biz, ateşin koruyucularını ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkâr edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler,

    “Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır.”peki 10 ve 9 yan yana 109 nedir?neyin rakamı? işte 109 un cevabı: güneşin içine yanyana tam 190 tane dünya sığar. 695.500 X 2 = 1.391.000 (Güneşin Ekv. Çapı)
    6378,14 X 2 = 12756,28 km (Dünya’nın Ekv. Çapı)
    1391000 / 12756,28 = 109,0443
    Güneş ile dünya arasındaki mesafe maksimum seviyede iken dünya ile güneş arasına da 109 adet güneş sığar.
    152.100.000 / 1391000 = 109,3458

    • rammsteinn dedi ki:

      el-ilah istediğini saptırır istediğini doğru yola iletir.bizi saptıran öbür tarafta cezalandıracak. hem saptırıyor hem cezalandırıyor.o zaman hür irade nerde? seçim şansımız yok biz saptırıldık. öbür tarafta bunun için birde cezalandırılacağız.
      rakamlarla oynama konusunda ise başka konuda yazdıklarımı aynen kopyalıyorum.
      size ne kadar bu yazılanlar komik geliyorsa,sizinde yazdıklarınız bana komik geliyor.

      istediğinizi nere isterseniz oraya çekiyorsunuz. aynısını bende yapayım.
      okuma-yazma öğrenmeye başladığımızda şu cümleyi öğrendik.
      “ali topu tut”
      burada ali tek kişi gibi gözüksede dünyada herkesi kastediyor. top ise dünyayı temsil ediyor. tutmak fiili ise,fiziksel olarak değilde bir nevi yaşatmak devam ettirmek korumak anlamında düşünebiliriz. yani dünyadaki insanların dünyayı koruması kollaması düzeni devam ettirmesi olarak düşünebilirz..
      “ali topu tut” toplam 10 harf. mucizeler başlıyor. 10 harf 10luk sayı sistemini gösteriyor bize.
      ilk iki kelimenin harf sayılarını birbirine çarparsak 4*3=12 eder. buda 12 ayı temsil eder. devam edelim. 12 sayısını alıyoruz. tut kelimesi 3 harf şimdi 12 sayısını 3e bölüyüruz. karşımıza 4 sayısı çıkıyor. bize mevsimleri işaret ediyor. mucizelerin ardı kesilmiyor. toplam elimizde 10 harf ve 3 kelime var. 10×3=30 demek oluyorki buda bize bir ayın 30 gün olduğuna işaret ediyor. bu kadar mucize tesadüfi olabilirmi? olamaz burda ilahi bir anlam olabilirmi?
      şaka bir tarafa.
      istediğiniz ayeti sureyi nereye isterseniz oraya çekebilirsiniz. çünkü çekmek istiyorsunuz. benim verdiğim örnek budur. olay inanç meselesidir.

      inanmak yada inanmamak. bütün mesele budur.

  44. nizami dedi ki:

    ya mucize diyip duruyorsunuz matematikte ne kadar mucizeler var belki katematik kitaplarinin hepsi kutsal kitaplardir ha ??? Onlarada inanalim peki matematik hala yaratilmamish olsaydi o mucizeyi nasil bulurdun?? demekki her shey bilimden bashka bir shey deyil…….(((( peki 10 ve 9 yan yana 109 nedir?neyin rakamı? işte 109 un cevabı: güneşin içine yanyana tam 190 tane dünya sığar.)))) burada hem 109 diyorsun sonrada 190 tane dunya sigar diyorsun????? Birde Tanrinin kitaplari neden boyle gizli mesajlar versin ki bize??? bunu acsin acikca bize soylesin gunesin ekv. capinida dunyanin ekv. capinida gizletmeye ne gerek var anlamadim?????

  45. Abdullahabdal dedi ki:

    Kuranda Mucize vardır.
    Allahın miras paylaşımında matematik hatası yapması
    ve Allahın yapamadığı dağıtıma ömer gibi bir ölümlünün Avliye yöntemiyle müdahale etmesi Mucizedir.
    Bir İnsan Müslümanların Allahından daha iyi matematik biliyor.
    Bu mucize değil de nedir?
    🙂
    Müslümanlar kuranda yazan Suyu Tuzlu olmayan denizi bulabicekler mi?
    Vazmı geçtiler bu görünmez denizi aramaktan?
    Hani biri tatlı diğeri Tuzlu deniz ayeti varya:)

  46. nizami dedi ki:

    Tamam. Mucizelere inaniyorsaniz bunu soylemek istiyorum.Kuranda boyle bir mucizenin olduqunu okumusdum. Kuranda gun sozu bir yilin gunleri kadar 365 defa , gunler sozu bir ayin gunleri kadar 30 defa gecmektedir. Sizce o kadar yuce bir Tanri bu kadar matematik hatasi yapmis olabilirmi? Oysaki bir tane bile matematik hatasinin hersheyi alt ust ettiyinin farkindasiniz. Evrenin nasil bir muhtesem duzenle yapildiqinin hepiniz farkindasiniz.Yani burada en kucuk bir matematik hatasi yok .Olsaydi hershey alt-ust olurdu .Peki bu kadar akil almaz muhtesemlikleri yaratan Tanri bir yilin 365 gun olduquunumu dushunuyor ???? Peki bunu tam olarak (5 saat 48 dakika 46 saniye ) 6 saati nerede kalmish? 6 saati yok saymak cok buyuk bir matematik hatasi.Bir ayin 30 gun olduquda onun gibi .

    • rammsteinn dedi ki:

      peki bu gün anlamına gelen yevm kelimesini kuranda saydınız mı acaba? saymadınız. eğer saysaydınız bu kelimenin bazı hallerini alıp bazı hallerini almadıklarını görürdünüz. yani sayıyı 365 e denk getirmek için kurgulanmıştır. aynı şekilde ay.
      bunu tespit etmek 10 dakikanızı alır.
      hayal kırıklığına uğramanın acısı ömür boyu

  47. T.TAŞPINAR dedi ki:

    http://www.yenimucizeler.com/ankebut-suresinde-mucizevi-isaretler-ad-ve-semud/ankebut-suresinde-mucizevi-isaretler-ad-ve-semudile-medyen-kavimleri-t8.0.html ANKEBUT SURESİNDEKİ İNANILMAZ
    ENLEM-BOYLAM MUCİZELERİ

    Ankebut suresinde böylesine açık ve net bir mucizenin olabileceğine inanamayacaksınız.
    Ankebut suresinin sure numarası 29 dur. Bu surenin 38. ayetinde Semud ve
    Ad kavminden bahsedilerek, onların yaşadıkları yerler hakkında beyanda
    bulunulduğu ve açıklama yapıldığı belirtilmektedir. İster istemez tam bu ayette
    bu kavimlerin yaşadığı yerler hakkında açıklama yapıldığının belirtilmesi, bu
    yer belirlemenin bir çeşit navigasyon koordinatıyla gerçekleşebileceğini
    düşündürdü. Dünya üzerinde bildiğiniz üzere ancak paralel ve meridyenlerle
    (enlem-boylam) bir yer belirleme mümkündür. Bunun için iki veri gereklidir:
    Enlem ve boylam değerleri.
    Kuran-ı Kerim’deki ayetlerin de bir koordinatı bulunur. Bunlar o ayetin Kuran’ın neresinde olduğunu anlamamıza
    yardımcı olur. Tahmin edeceğiniz üzere Ankebut suresi 38. ayetin koordinatı olan
    (29: 38) verilerini enlem –boylam değeri olarak uyarladığımızda ortaya çok
    şaşırtıcı bir mucize çıkmaktadır. Gerçekten de 29. Kuzey paraleli ile 38. doğu
    meridyenin birleştiği nokta, ayette geçen kavimlerin yaşadığı bölgeye isabet
    etmektedir. Semud kavmi, Ad kavminin devamı olan bir toplumdur. Ad kavmi helaka
    uğradıktan sonra ilk yaşadıkları bölge olan Arabistan Yarımadasının güneyinden,
    kuzeye göç etmişler ve Semud kavmini oluşturmuşlardır. Aynı bölge bu bakımdan Ad
    ve Semud’un yaşadığı yerlere karşılık gelmektedir. Aynı şekilde 36. ve 37
    ayetlerde bahsedilen Medyen kavminin yaşadığı bölge de tam olarak 29. paralel
    ile 36. Ve 37. meridyenlerin birleştiği yerlere karşılık gelmektedir. Üstelik
    Semud kavmnin yaşadığı yerle ilgili olarak Medine (Hicaz) ile Şam arasındadır
    deniyor ve Medine ile Şam arasına bir doğru çizdiğimizde tam orta noktası 29.
    kuzey paraleli ile 38. doğu meridyeninin kesiştiği noktaya rastlıyor. Bu coğrafi
    bölgelerin haritaları ve haritalar üzerindeki enlem-boylam gösterimleri ilgili
    çalışmada kaynaklarıyla birlikte mevcuttur.
    Bunlarla da bitmiyor. Lut
    Gölü’nün coğrafi konumu ve Hz. Musa’nın denizi yardığı tahmin edilen bölgelerin
    de koordinatları sure ve ayet numaralarıyla işaretlenmiş.
    Neden kuzey
    paralelleri ve doğu meridyenlerinin esas alınması gerektiğinin de çok basit bir
    açıklaması vardır. Sure ve ayet numaraları doğal olarak pozitif tamsayılardan
    oluşmaktadır. Koordinat düzleminde her iki unsurun da pozitif olduğu bölge (+x,
    +y), dünya haritasına uyarlandığında kuzey paralelleri ile doğu meridyenlerine
    karşılık gelmektedir. (Ekvatoru x- ekseni, 0 derece boylamını da y- ekseni
    olarak varsayıyoruz. )
    Ayrıca neden Ankebut?… Ankebut örümcek anlamına
    gelir. Surenin bir ayetinde örümceğin evinden bahsedilir ve sure adını bu
    ayetten alır. Örümceğin evi, bilindiği üzere örümcek ağındandır. Örümcek ağı
    şekil itibariyle doğadaki yapılar içerisinde paralel ve meridyenlere en çok
    benzeyenidir. Üstelik El-Ankebut kelimesi teknik bir terim olarak, lehva
    üzerindeki şebeke ( ağ, örgü, ızgara) anlamına gelmektedir. Tıpkı bir haritanın
    üzerindeki enlem- boylam çizgileri gibi…
    Daha ne kadar açık bir mucize
    bekleyebiliriz ki…

    Bu konuların dışında yeni
    tespitlerimden biri olan, Hz.Adem ve Havva’nın yeryüzüne indirildiği yerin
    koordinatlarıyla ilgili olan ve National Geografic kurumunun yürüttüğü
    Genografic Project çalışmasına dayanan mucizevi uyumu da incelerseniz çok
    sevinirim.2/Bakara:36 ayetiyle 2:36 koordinatlarının nasıl mucizevi bir şekilde
    uyum gösterdiğine tanık olacaksınız
    http://www.yenimucizeler.com/ademin-dunyaya-indirildigi-koordinat/adem-dunyanin-neresine-indirilmistir-t63.0.html

    • Adrian Veidt dedi ki:

      Sayın Taşpınar,
      Ayetlerden mucize çıkarmaya çalışırken neden iniş sırasını değil de düzenlenme sırasını baz alıyorsunuz?

    • kuantum-agnostik dedi ki:

      kuranın sure numaraları sonradan verilmiştir. ilk ayet -oku- emridir ama kuranın başında başka sure vardır. ayetlerde hz osman ve sonrası düzenlenmiş olduğundan bu mucize tezi çürür..:D

  48. T.TAŞPINAR dedi ki:

    Ankebut suresindeki bu mucizevî işaretlerle ilgili eklenmesi gereken başka bir konu daha vardır. Ankebut suresinin, sure ve ayet numaralarını esas alıp bunları ilahi vahyin geleceğe dönük olarak konulmuş işaretleri olarak belirtilmesi birçok kişiye ters gelebilir. Ancak unutulmamalıdır ki, Kuran-ı Kerim iniş, yani nüzul sırasına göre düzenlenmiş haliyle bırakılmamış, Yüce Allah’ın emriyle vahiy meleği olan Cebrail tarafından peygamberimize bildirilmesi yoluyla, sure ve ayet sıraları yeniden belirlenmiştir. Diğer bir deyişle sure ve ayetlerin sıralaması da ilahi vahyin bir parçasıdır ve bunların sıra ve numaraları geleceğe dönük, yani gelecekte anlaşılabilecek mucizelere de işaret edecek şekilde, Allah tarafından düzenlenmiş olduğu ortaya çıkmaktadır.
    Hz.Osman döneminde hazırlanan mushaf da Cebrail tarafından peygamberimize bildirilen şekliyle düzenlenmiştir.

    • kuantum-agnostik dedi ki:

      kuranın toplatılma aşamasına iyice bir gözat. cebrailin böyle bir düzenleme bildirisi falan yok 🙂 peygamber öldükten yaklaşık 30-40 yıl sonra kitaplaştırılıyor ve toplama usulü yapılıyor. derleme tasarlama yapılmış. ..allah ise başından beri kitaplaştırın diye hiç bir şey söylememiş zaten…

  49. T.TAŞPINAR dedi ki:

    “Gelen âyet ve sûrenin nerede yer alacağı, Kur’an’ın neresine gireceği de bizzat Peygamberimize Cebrail (A.S.) vasıtasıyla bildiriliyor, o da vahiy kâtiplerine tarif ederek, gerekeni yaptırıyordu. Böylece Hz. Peygamberin sağlığında Kur’an’ın tamamı yazılmış, nereye neyin gireceği belli olmuştur. Aynca Cebrail (A.S.) her Ramazanda gelir, o güne kadar nazil olmuş âyet ve sûreleri Peygamberimize yeni baştan okurdu.

    Efendimizin vefatından evvelki son Ramazanda Hz. Cibril yine gelmiş, ancak bu sefer Kur’an’ı Peygamberimizle iki sefer okumuşlardı. Birinci sefer Hz. Cibril okumuş, Peygamberimiz dinlemiş; ikinci seferde ise Peygamberimiz okumuş, Hz. Cibril dinlemişti. Böylece Kur’an son şeklini almıştı.”

  50. kuantum-agnostik dedi ki:

    ayetlerde bu söylediğin yok, hadislerden bunu çıkarttığın açık. kaynaksız gidiyoruz nasılsa bende şimdi aramaya çıkmak için uğraşmayayım ki zaten konu o değil. peygamber cebraille tamamını okumuş dahi olsa kitap haline hz osman zamanında gelmiş. tam haliyle değil parça parça toplatabilmiş. herkes aklındakini ve elindekini getirsin diyerek toplatmış. hz osman tayin etmiş sure numaralarını . peygamberdeki son haliyle ulaşamamış. hem zaten rant aracına dönüşmüş din. demekki peygamber o yüzden kitaplaşmasını emretmedi belkide? sadece toplumunu düzeltmek istedi belkide olay büyüdü 🙂

  51. T.TAŞPINAR dedi ki:

    İşinize geldiği zaman ayetlere inanıyormuş ve doğruluğunu kabul ediyormuş gibi konuşuyorsunuz. Hz. Osman kendi kafasına göre değil,peygamberimizden öğrendiği düzene göre kitap haline getirmiştir.Aksi halde bir çok itirazlar gelebilirdi…hem Cebrail ve peygamber sure ve ayet düzenlerine etki etmemiş olsaydı dahi Yüce Allah istediği şekilde düzenlenmesini bir şekilde sağlardı ve sonra da yukarıda anlattığım gibi enlem-boylamlarla uyumu sağlardı…

    • Gencer dedi ki:

      Siz neyin kafasını yaşıyorsunuz.??
      Ne cebraili kardeşim öyle bir şey yok.Ne oldu 1400 Yıldır Cebrail ortalıkta niye yok.Öldümü yoksa.Emekliye mi ayrıldı???
      Kıyamete kadar kebap mı yapacaklar?

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        Kıyamete kadar kebap mı yapacaklar yoksa çiğ köfte mi yoğuracaklar onu bilemem ama kıyametle beraber senin gibileri cehenneme tıkacakları kesin…:)

  52. sevgi dedi ki:

    Kesin derken cok emin gorunuyorsun, kanitin var mi?

    • T.TAŞPINAR dedi ki:

      Var.Yukarıda da yazdığım şunlar ve daha onlarca kanıt..www.yenimucizeler.com adresini incelersen görürsün..ama yüzeysel değil,derinlemesine..
      http://www.yenimucizeler.com/ankebut-suresinde-mucizevi-isaretler-ad-ve-semud/ankebut-suresinde-mucizevi-isaretler-ad-ve-semudile-medyen-kavimleri-t8.0.html ANKEBUT SURESİNDEKİ İNANILMAZ
      ENLEM-BOYLAM MUCİZELERİ

      Ankebut suresinde böylesine açık ve net bir mucizenin olabileceğine inanamayacaksınız.
      Ankebut suresinin sure numarası 29 dur. Bu surenin 38. ayetinde Semud ve
      Ad kavminden bahsedilerek, onların yaşadıkları yerler hakkında beyanda
      bulunulduğu ve açıklama yapıldığı belirtilmektedir. İster istemez tam bu ayette
      bu kavimlerin yaşadığı yerler hakkında açıklama yapıldığının belirtilmesi, bu
      yer belirlemenin bir çeşit navigasyon koordinatıyla gerçekleşebileceğini
      düşündürdü. Dünya üzerinde bildiğiniz üzere ancak paralel ve meridyenlerle
      (enlem-boylam) bir yer belirleme mümkündür. Bunun için iki veri gereklidir:
      Enlem ve boylam değerleri.
      Kuran-ı Kerim’deki ayetlerin de bir koordinatı bulunur. Bunlar o ayetin Kuran’ın neresinde olduğunu anlamamıza
      yardımcı olur. Tahmin edeceğiniz üzere Ankebut suresi 38. ayetin koordinatı olan
      (29: 38) verilerini enlem –boylam değeri olarak uyarladığımızda ortaya çok
      şaşırtıcı bir mucize çıkmaktadır. Gerçekten de 29. Kuzey paraleli ile 38. doğu
      meridyenin birleştiği nokta, ayette geçen kavimlerin yaşadığı bölgeye isabet
      etmektedir. Semud kavmi, Ad kavminin devamı olan bir toplumdur. Ad kavmi helaka
      uğradıktan sonra ilk yaşadıkları bölge olan Arabistan Yarımadasının güneyinden,
      kuzeye göç etmişler ve Semud kavmini oluşturmuşlardır. Aynı bölge bu bakımdan Ad
      ve Semud’un yaşadığı yerlere karşılık gelmektedir. Aynı şekilde 36. ve 37
      ayetlerde bahsedilen Medyen kavminin yaşadığı bölge de tam olarak 29. paralel
      ile 36. Ve 37. meridyenlerin birleştiği yerlere karşılık gelmektedir. Üstelik
      Semud kavmnin yaşadığı yerle ilgili olarak Medine (Hicaz) ile Şam arasındadır
      deniyor ve Medine ile Şam arasına bir doğru çizdiğimizde tam orta noktası 29.
      kuzey paraleli ile 38. doğu meridyeninin kesiştiği noktaya rastlıyor. Bu coğrafi
      bölgelerin haritaları ve haritalar üzerindeki enlem-boylam gösterimleri ilgili
      çalışmada kaynaklarıyla birlikte mevcuttur.
      Bunlarla da bitmiyor. Lut
      Gölü’nün coğrafi konumu ve Hz. Musa’nın denizi yardığı tahmin edilen bölgelerin
      de koordinatları sure ve ayet numaralarıyla işaretlenmiş.
      Neden kuzey
      paralelleri ve doğu meridyenlerinin esas alınması gerektiğinin de çok basit bir
      açıklaması vardır. Sure ve ayet numaraları doğal olarak pozitif tamsayılardan
      oluşmaktadır. Koordinat düzleminde her iki unsurun da pozitif olduğu bölge (+x,
      +y), dünya haritasına uyarlandığında kuzey paralelleri ile doğu meridyenlerine
      karşılık gelmektedir. (Ekvatoru x- ekseni, 0 derece boylamını da y- ekseni
      olarak varsayıyoruz. )
      Ayrıca neden Ankebut?… Ankebut örümcek anlamına
      gelir. Surenin bir ayetinde örümceğin evinden bahsedilir ve sure adını bu
      ayetten alır. Örümceğin evi, bilindiği üzere örümcek ağındandır. Örümcek ağı
      şekil itibariyle doğadaki yapılar içerisinde paralel ve meridyenlere en çok
      benzeyenidir. Üstelik El-Ankebut kelimesi teknik bir terim olarak, lehva
      üzerindeki şebeke ( ağ, örgü, ızgara) anlamına gelmektedir. Tıpkı bir haritanın
      üzerindeki enlem- boylam çizgileri gibi…
      Daha ne kadar açık bir mucize
      bekleyebiliriz ki…

      Bu konuların dışında yeni
      tespitlerimden biri olan, Hz.Adem ve Havva’nın yeryüzüne indirildiği yerin
      koordinatlarıyla ilgili olan ve National Geografic kurumunun yürüttüğü
      Genografic Project çalışmasına dayanan mucizevi uyumu da incelerseniz çok
      sevinirim.2/Bakara:36 ayetiyle 2:36 koordinatlarının nasıl mucizevi bir şekilde
      uyum gösterdiğine tanık olacaksınız
      http://www.yenimucizeler.com/ademin-dunyaya-indirildigi-koordinat/adem-dunyanin-neresine-indirilmistir-t63.0.html

      • rammsteinn dedi ki:

        sayın taşpınar
        bu mucize iddialarının hepsinin açıklaması vardır
        google abiye “mucize yalanları” yazarsan görürsün
        en basit gün kelimesini yazdım. 365 defa kuranda geçtiği mucize olarak anlatılır. kuranmeali.org dan yevm kelimesini arattırarak kaç defa geçtiğini test edebilirsin. yevm kelimesinin bazı hallerinin sayılmadığını anlaman 5 dakikanı almaz.

      • sevgi dedi ki:

        Niyetiniz belli oldu sayin T.TASPINAR
        Toplum icin zararli sitelerden birini de siz acmissiniz ve siteniz icin ziyaretci ve uye ariyorsunuz. Bizlere sahte mucizeler gostermekle hic bir seye ulasamazsiniz. Bizler o yollari cokdan gecdik. Evet, zamaninda biz de inandik o sahteliklere, ama artik gercekleri gorduk. Siz de bizi geldigimiz yoldan geri dondermege calisacaginiza korkularinizi yenin ve pesimizden gelin. (tabi eger basara bilirseniz)

        Bir de kesin cehennemde yanacaksinis diyorsunuz ya, ben oraya gitmem. Cennetde etrafiniza iyi bakin, beni de goreceksiniz 🙂

  53. T.TAŞPINAR dedi ki:

    Sayın rammsteinn, benim sahsen araştırıp tespit ettiğim hiç bir iddiam çürütülebilmiş değildir..-çütüyormuş gibi görünmekten başka hiçbir faaliyetleri olmamıştır ve her iddialarına cevap vermişimdir-365 gün ile ilgili olarak sitemde de alıntıladığım şu bilgiyi dikkatlerinize sunarım..
    “KURANDA GÜN (YEVM) TEKİL OLARAK 365 ADED DEĞİL.KURANDA GÜN KELİMESİ YEVM ŞEKLİNDE YAZILIŞI 274 ADEDDİR.KURANDA TEKİL GÜN KELİMELERİNİN TOPLAMI 445 ADEDDİR. 365 ADED GÜN KELİMESİNİN OLDUĞU YANLIŞ. ANCAK 365 TEKİL GÜN KELİMESİNİ OLUŞTURACAK MANTIKLI BİR BİLEŞİM OLUŞTURULABİLİR. KURANDAKİ 445 ADED TEKİL GÜN KELİMELERİNDEN EK ALMADAN YALIN HALDE KULLANILMIŞ OLANLARININ TOPLAMI 365 EDER”

    1- EL YEVM (GÜN)———–75 ADED

    2- YEVM (GÜN)————–274 ADED

    3- YEVMEN (GÜN)———–16 ADED

    ————————————————-

    TOPLAM(75+274+16) = 365 ADED

    • rammsteinn dedi ki:

      sayın taşpınar
      biz bu sizin dediğiniz mucizelere inanmış olsak zaten burada olmazdık.onun için mucize iddialarıyla buraya yazmanız sizi ancak komik duruma düşürür çünkü burada yazan arkadaşların çoğu sıradan bir müslümandan çok çok daha bilgilidir.
      şu yevm kelimesinin aramasına gelelim
      http://www.kurandaara.com/?act=ara&keyword=yevm&meal=4&sure_no=&go.x=16&go.y=9
      linkten bakarsanız kaç kere geçtiğini görürsünüz. “yok ben mastar halini kabul ederim,çoğul halini kabul etmem,-de halini alırım,-den halini almam” derseniz bu sizin işgüzarlığınız olur. bu şekilde mucizeleri ben herhangi bir masal kitabından da rahatlıkla çıkarırım.
      diğer iddianız.ayet numarası ile koordinatlara ulaşmanız sandığım kadarıyla kurana yazılış sırasıyla. ama esas noktayı kaçırıyorsunuz. iniş sıralaması ile yazılış sıralaması tamamen farklı. siz bu mucizeyi osmanın kendi kafasından ayetleri toparlamasından çıkarıyorsunuz. yani bu osmanın mucizesi olur. iniş ve yazılış sıralamasına tekrar bakın.
      kuranın yazılış hikayesini okuyun. sonrada mucizelerinize bakın

    • toro dedi ki:

      Sayın T.Taşpınar,
      Size naçizane bir soru olacak! İslamın 1400 yıllık tarihi içerisinde mucize gösterilmeye ya da mucize ile inandırılmaya en muhtaç insanlar kimlerdi? Mesela siz mi yoksa Müşrikler mi dir öncelikli mucize gösterilmesi gereken?

      Bakın Kuran ın kendisi ne diyor!

      ”Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse, mutlaka ona inanacaklarına dair en güçlü yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır. O mucizeler geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?” Enam,109

      Bakın burada müşrikler kendine peygamber diyene diyor ki;
      ”Eğer bize mucize gösterirsen sana yeminle inanırız!”

      ”De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır. O mucizeler geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?”

      yukarıdaki ayetten ne anlıyorsunuz? Kuranın tanrısı müşriklere mucize göstermiş mi?

      Peki şimdi siz söyleyin, onlara göstermediği mucizeyi neden size gösteriyor?

      Peki onlara böyle bir mucize gösterilmişmi? Cevabı Kuranın tanrısından alalım;

      Kuranın kendisi mucize taleplerine yanıt vermezken siz nasıl oluyorda yanıt verilmeyen bir talebin arzı olduğunu iddia edebiliyorsunuz? Kuranın herhangi bir yerinde bu ayetle çelişmeyen bir tane somut mucize bulup gösterebiliyormusunuz?
      Kuranın tanrısı açıkça inanmayanlara mucize göstermeyeceğini gerekçesiyle yazıyor! O halde söyleyin, sizin bir inanan olarak mucizeye inanmayanlardan daha mı fazla ihtiyacınız vardır ki onlara değil de size lütfediliyor bu mucizeler?

      Bu arada ayette Allaha henüz inanmamış olanlar nasıl olurda inanmadıkları Allaha mucize gösterirse inanacaklarına dair yemin edebilir?

      Müşrikler yeminlerini şöyle mi etmişlerdir;

      Allahım bize başka bir mucize gösterirsen yemin ederiz ki sana inanacağız!

      Siz şöyle yemin edermisiniz?

      Uzaylılar üzerine yemin ederimki uzaylıları görürsem uzaylılara inanacağım!

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        ”Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse, mutlaka ona inanacaklarına dair en güçlü yeminleriyle Allah’a yemin ettiler.” bu sözden bu kişilerin tanrı inancını taşıdıklarını fakat putlarla şirk koştuklarını anlayamıyor musunuz..?Ayrıca bunu söyleyenler Hristiyan ya da Yahudiler de olabilir..Hz.Muhammed e ya da Kuran’a inanacaklarına dair yemin etmiş olabilirler değil mi?
        BAHSETTİĞİNİZ, HZ.MUHAMMED’ E MUCİZE VERİLMEMESİNE DAİR AYETLER ŞÖYLE DEĞERLENDİRİLEBİR: PEYGAMBERİN İÇİNDE BULUNDUĞU TOPLUMDA, İNANMAYA HİÇ NİYETLERİ OLMADIĞI HALDE İNANCINI MUCİZE GÖSTERİLMESİ ŞARTINA BAĞLAYANLARIN MUCİZELERİ GÖRSELER BİLE İNANMADIKLARININ ÜZERİNDE DURULMUŞTUR.GÜNÜMÜZDE İSE PEYGAMBERİN İÇİNDE BULUNUP TEBLİĞ YAPTIĞI BİR TOPLUM YOKTUR.AÇIK VE HERKESÇE KABUL EDİLEBİLECEK BİR MUCİZE GELDİKTEN SONRA İNANMAYAN TOPLUMLARI KESİNLİKLE HELAK ETMİŞTİR YÜCE ALLAH..ANCAK PEYGAMBERİN İÇİNDE BULUNDUĞU TOPLUMU HELAK ETMEK İSTEMEMEKTEDİR VE O TOPLUM SONUNDA İNANACAK VE İSLAMI TÜM DÜNYAYA YAYACAKTIR..AYRICA PEYGAMBERİMİZ İÇİN HİÇBİR MUCİZE YARATMADIĞI DA SÖYLENEMEZ.SAVAŞLARDA MELEKLERLE YARDIM GÖNDERDİĞİ KURAN’DA BELİRTİLİR.FAKAT BUNU AÇIK VE NET OLARAK MÜŞRİKLERİN ANLAYAMAYACAĞI ŞEKİLDE YAPMIŞTIR.NEDEN BİNLERCE MELEK BİR MELEK YETMİYOR MUYDU DİYENLER DE VAR..ANCAK BİR BÜYÜK VE GÖRKEMLİ MELEK ÇIKIP HEPSİNİ HELAK ETSEYDİ AÇIK VE NET BİR MUCİZE GÖSTERİLMİŞ OLACAKTI.BİNLERCE İNSAN ŞEKLİNDE MELEK İSE BÖYLE BİR MUCİZE OLARAK ALGILANMAYACAKTIR. BUGÜN KURAN-I KERİM’DE GÖRÜLEN MUCİZELER YORUMA VE BİLGİYE DAYANAN,BİLİMİN İLERLEMESİYLE ANLAŞILAN MUCİZEVİ ÖZELLİKLERDİR..

      • toro dedi ki:

        Sayın T.Taşdemir,
        Öncelikle birbirimize büyük harflerle hitap etmiyoruz!

        Sonrasında yazınızı okudum ve yazıda kuranın peygamberinin benim bahsettiğim ayet ile çelişmeyen bir mucizesini görmeyi bekledim! Ama beklentim maalesef boşa çıktı!
        Meleklerin savaşmasına gelince, melekler ile ilgili hikaye savaştan hemen sonra kuranın tanrısının ben kazandırdım iddiasının dayanak noktasıdır! Ama bu melekler UHUD savaşında ortaya çıkmazlar ve savaş kaybedildiğinde bu sefer Kuranın tanrısı onun peygamberi olduğunu iddia edenin ağzından size yardım etmedim çünkü burnunuz u sürtmek istedim minvalinden bir ayet indirir!

        Melekleri sadece peygamber görürse bunun adı mucize değildir. O zaten ortadaki iddianın görünen tek sahibidir ve iddia eden konumundadır! Dolayısıyla tanrı ona değil onun muhataplarına kendi gücünü gösterecektir! Zaten mucize birilerine doğaüstü eylemlerle gösterilen tanrı gücüdür! Bir amacı vardır, kendi varlığını ve gücünü göstermek! Madem kendi varlığını ve gücünü göstermek istiyor, gösterir! Sizin tanrı şöyle yapsaydı böyle olurdu o yüzden şöyle yaptı minvalinden savunmanıza ihtiyacımı var? Nasıl birşeyse herkes tanrının gücünden büyüklüğünden kudretinden ve öfkesini ballandıra ballandıra anlatıp sonra tanrı gibi yorumlar yapmaya pek meraklı. Başımızı nereye çevirsek tanrının zihnini okuyan ve amacını bilen bir müslümanla karşılaşıyoruz!

        ”ANCAK BİR BÜYÜK VE GÖRKEMLİ MELEK ÇIKIP HEPSİNİ HELAK ETSEYDİ AÇIK VE NET BİR MUCİZE GÖSTERİLMİŞ OLACAKTI.BİNLERCE İNSAN ŞEKLİNDE MELEK İSE BÖYLE BİR MUCİZE OLARAK ALGILANMAYACAKTIR”

        Yukarıdaki yorumu yapmanızı sağlayan tanrısal bilgiye nasıl sahip oldunuz? Tanrınız size yaşanan olaşların EĞER leriyle alakalı olası sonuçlarından ya da düşüncelerinden mi bahsetti? Diyorsunuz ki,
        ”ETSEYDİ”
        ”AÇIK VE NET BİR MUCİZE GÖSTERİLMİŞ OLACAKTI”

        Yukarıdaki sizin yorumunuzmu, bilginiz mi, istihbaratınız mı yoksa tanrınız tarafından direkt size söylenen bir mutlak sonuçmu?

        Bakın yine herkes gibi aynı hataya düşüyorsunuz! Tanrıya inanmanın bir tık ötesinde tanrıyı kendi zihninizin beklentilerine uydurmaya başlıyorsunuz! Sanki tanrınız sizi karşısına aldı ve bedir savaşındaki stratejisini ve amaçlarını anlattı! Ha orada soraydınız, bedir savaşında meleklerin sayısı neden sürekli artmış! Muhteşem müşrikleri bazılarını bertaraf mı etmiş?

        Bakın siz Bedir savaşındaki melekleri nereden biliyorsunuz?
        Çünkü savaştan sonra inen ayette tanrı onşardan bahsediyor;

        ”Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah size Bedir’de yardım etmişti. Allah’tan sakının ki, O’na şükretmiş olasınız.” Ali İmran,123

        ”ETMİŞTİ” yani ”ETMİŞTİM” ! Yani zaten kazanılmış bir savaşın sonrasında ”ben yardım” etmiştim demek bir mucizemidir!

        Ya da 1000 kişilik müşrik ordusuna karşı önce,

        ”Hani sen mü’minlere, “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun.” Ali İmran,124

        3000 Melekle,

        sonra;

        ”Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder.”Ali İmran 125

        5.000 melekle yardım edeceğini söylemesi mucize ise,
        bu önce 3000 meleğe sonrasında ise 5000 meleğe denk 1000 kişilik müşrik ordusu nedir? Yani karşımızda 300 kişilik müslüman ordusunu saymazsak önce 3 meleğe sonra 5 meleğe düşen 1 adet müşrik varken anlamamız gereken mucize savaşan meleklerin olmasımıdır?

        Bence muciz, tanrının bir müşriğe karşı önce 3 sonra 5 melek savaşçı göndermeyi hesplayacak kadar onları gözünde büyütmüş olmasıdır!

        Kuranda mucize yoktur dostum. Kurandan sonra kuranda mucize olduğuna inanmak ve inandırmak isteyenler vardır!

        Ama tabi asıl son bu değildir! Çünkü tanrı surenin devamında meleklerin aslında orada olmadığını bunun sadece moTivasyon olduğunu söyleyip olası mucizenin yine kendi katında olduğunu söylüyor! Yani bedirde savaşan melekler hiç olmadı!

        ”Allah, BUNU SİZE SIRF BİR MÜJDE OLSUN VE KALPLERİNİZ BUNUNLA YATIŞSIN DİYE YAPTI. Yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır.” Ali İmran 126

        Evet bulabilirseniz kimsenin olduğuna şahitlik edemeyeceği kuranın peygamberinden önce olduğu iddia edilmiş mucizeleri değil kuranın peygamberinin bizzat kendisi tarafından yapılmış mucizeleri kurandan bana örnekleyiniz!

      • bilal dedi ki:

        Merhaba sn.Toro,

        ‘’ Bu arada ayette Allaha henüz inanmamış olanlar nasıl olurda inanmadıkları Allaha mucize gösterirse inanacaklarına dair yemin edebilir? ‘’ sizden alıntı ‘’

        Müşrik nedir.? Müşrik ateist değildir. !!! müşrikler Allahın varlığını kabul edip ortak koşanlara denir… müşrik: şirk koşan demektir. yani Allah’a inanmakla beraber O’ndan başka ilahlara da inanır Allah’a ortak koşar.. Şirkin terim anlamı :“Rububiyet, ibâdet ve isim ve sıfatlar konusunda Allahu Tealaya ortak veya benzer edinmek demektir.”
        Yani müşrikler Allah’ın varlığına inanırlar,ama rububiyet,ibadet ve sıfatlar konusunda Allah’a ortak koşuyorlar.Bu nedenle onlar Allah’a YEMİN ederlerdi..!!! Fakat müşrik ne anlama geldiğini araştırmadığınız için yanlış yorumda bulunmuşsunuz…….Bu yüzden yukarıdaki sorunuzun bir anlamı yoktur..!!! Saygılarımla….

      • toro dedi ki:

        Sayın Bilal,

        ”müşrikler Allahın varlığını kabul edip ortak koşanlara denir” diyorsunuz ya! Bu sizin iddianızı tasdiklemek için kullandığınız bir tanımdır!

        Bir kere bir insanın tanrının varlığını kabul edip ona ortak koşabilmesi mantıklı değildir! Siz tanrının varlığını biliyorsunuz değilmi, peki siz neden ortak koşmuyorsunuz? Bu soruya yanıtınızı ben biliyorum. O yanıta göre siz tanrıya ortak koşamayacak kadar tanrıdan eminseniz onların tam tersi bir durumda olduğunu nasıl iddia edebiliyorsunuz?

        Burada olan insanların bilinen tanrılar içinden tanrı seçmeleri yani seçenek değerlendirmesi yapmalarıdır! Bazen bir bazen birden fazla sına inanırlar! Neye ihtiyaçları varsa onun tanrısına yakarırlardı!
        Onlar hiçbirşey den emin falan değildi! Tanrılarını ihtiyaçları yaratmıştı ve ihtiyaçlarının tanrısına ihtiyaç duydukları oranda taparlardı!

        Hiçbiri sizin bahsettiğiniz tanrıyı bilmezdi! Tabi El-İlah başka!

        Siz iddianıza göre tanım geliştiriyor o tanımı doğru kabu ediyor ve üstünden sonuca gitmeye çalışıyorsunuz!
        Müşrik kelimesi icad edilmiştir! Doğrusu çok tanrıcılık ve onların izdüşümüne inanmayı öngören putperestliktir!

        Siz kendinizin yapmayacağını, yapamayacağını iddia ettiğiniz şeyleri başkalarının yaptığını, yapacağını iddia etmekten vazgeçin!
        Tanrının mutlaklığının bilindiği noktada tanrıya eş koşmak diye bir olgu yeşermez! Sizin bahsettikleriniz sizin mutlaklığını iddia ettiğiniz tanrıya inanmıyordu, (Al-İlah başka)! Sizin işinize onları öyle tanımlamak geldi!

        Söyleyin bakalım müşriklerin en büyük tanrısı Al-İlah sizin inandığınız tanrının putumudur? Adamların en büyük tanrısı belliyken siz nasıl olurda aslında Al-İlaha değil Kuranın tanrısına inanıyorlardı ve Al-İlahı ona ortak koşuyorlardı diyebilirsiniz? O zaman söyleyin uzunca bir süre Kuranın peygamberi olduğunu iddia edenin RAHMAN diye bahsettiği kimdi?

        Hani sonrasında ister Allah deyin ister Rahman diye ayetle yönlendirme yapılan! Hani tanrının geri kalan 97 ismi içerisinde özellikle altı çizilenlerden biri olan rahman!

      • yasir dedi ki:

        Bizim Mucize dediğimiz kelime, olağan üstü, olması imkansız ama olan şeyler demek…

        Bir çok kişinin mucize diye tabir ettiği kelimelerin, Kuranda geçen kelimeleri ”AYET” ve ”BEYYİNE” dir…

        Allah Kuranda Musaya verdiği denizin yarılması-elinin beyaz olması bunlarıda ”AYET” ve ”BEYYİNE” olarak tanımlarken, salihe verdiği deveyi de ”AYET” ve ”BEYYİNE” olarak tanımlamaktadır….

        Aynı şekilde Kuranda Güneş-ay-Yıldızlar ve evrende Allahın yarattığı her şeyide ”AYET” olarak tanımlamaktadır ve kuranda ”SURE” dediklerimizde ”AYET” ve ”BEYYİNE” olarak tanımlamaktadır…

        Allah her kavime döneminde üstün olduğu konu-husus-alanlarla da ayet ve beyineler vermiştir…Mısır ilim-bilim-sihir ve büyüde ilerideydi Allah Musaya bu hususlarda ayet ve beyineler verdi ve mısırı halt ettirdi…Araplar edebiyat ve şiirde ilerideydi Allah Resulüne Kuranı öyle bir şiirsel ve edebi anlatımla indirdi ki üstüne bir şey koyamadılar-çıkaramadılar…

        Bilen için olağan üstü veya doğa üstü bir şeylere ihtiyaç yoktur, inamak isteyen için insanın yaratılması-aklı-hayvanlar-bitkiler-evren- vs bir çok ayetler yani Türkçemizin tabiriyle mucizeler zaten var…

        Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. 30 / RÛM – 21

        O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından (bir lütfu olmak üzere) size boyun eğdirmiştir. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır. 45 / CÂSİYE – 13
        Onunla size ekin, zeytun, hurmalıklar, üzümler, türlüsünden meyveler bitirir, elbette bunda tefekkür edecek bir kavm için bir âyet var16 / NAHL – 11

        Yeryüzünde sizin için rengârenk yarattıklarında da öğüt alan bir toplum için gerçek bir ibret vardır. 16 / NAHL – 13

        Dünyâ yaşayışı, gökten yağdırdığımız yağmura benzer ancak; insanların ve hayvanların yiyecekleri nebatların bünyelerine girer, karışır onlara, yeşertir, yetiştirir onları ve sonucu, yeryüzü güzelleşip bezenince ve tarlaların, bağların sâhipleri, kendilerini, onlardan faydalanmaya güçleri yeter sanınca bir gece, yahut gündüz, apansızın emrimiz gelip çatar, her şeyi öylesine kökünden kesip biçer, kurutup gider ki sanki dün, hiçbiri yokmuş. İşte biz, düşünce sâhibi olan topluluğa delillerimizi böyle açıklar, böyle bildiririz. 10 / YÛNUS – 24

        10:5 – O Allah’dır ki, senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz diye güneşi bir ışık, ayı da bir nur yaptı. Ve aya menziller tayin etti. Allah bunu hak olarak yarattı. O, bilecek olan bir kavim için âyetlerini ayrıntılı olarak açıklar.

        16:12 – Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize O verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emrine boyun eğmişlerdir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.

        Binmeniz için ve ziynet için atları, katırları, merkepleri yaratmıştır, daha da bilmediğiniz neler yaratır. Nahl / 8

        Sonra dedi, bütün meyvelerden bal toplayın ve gönül alçaklığıyla Rabbinizin yollarını tutun. Karınlarından çeşitli renkte ballar çıkar, onlarda şifa var insanlara. Şüphe yok ki bunda da düşünen topluluk için bir delil var. Nahl / 69

        Kurandan bu ayetleri verdim ki belki anlaşılır…Bizim mucize diye adlandırdığımız veya doğa-tabiyat yaratılış olaylarıda hep ‘’AYET’’ veya ‘’BEYYİNE’’ olarak tanımlanmakta…

        Kuranda bu gibi ayetleri dahada uzatabiliriz…Anlayana bunları yazmak değil düşünmek ve gözlemlemek bile yetecektir…

        Onlara, ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki böylece onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi? 41 / FUSSİLET – 53

        Bunlardada kullanılan kelime hep ‘’AYET’’ kelimesidir…Bir sivrisineğin yaratılışı bile bir ayet-beyyine-delil-mucizedir…

      • yasir dedi ki:

        Sayın toro, melek nedir bunu bilmek lazım, iyi anlamak lazım…

        O ayetleri iyi okursan ve anlamaya çalışırsan Allahın müminlere doğa melekutu ve vucut melekutları ile yardım edeceğini ve ettiğini söylemekte…

        Yani senin bilinç altına yerleşen hayalet kespır gibi melekler ise çok büyük hüsrandasın…
        Çok güvendiğin aklın sana büyük oyunlar oanmaktadır…

        Ha, hayalet kespır gibi melekler varmıdır, olabilirde en iyisini o bilir.

        Toro, sen o ayetleri iyi oku ama tamamını, rüzğar-yağmur-uyku- vs gibi faktörleri hep göz önüne al ve aklınla aynı zamanda bu işe kalbinide kat düşünürken.

      • toro dedi ki:

        Sayın Yasir,
        Kendi kendinize inandığınız gibi yaşayabilirsiniz! Yani kuran size zürafa der siz Kuranın tanrısı musanın boyu 5 metredir diyor yoksa neden zürafadan bahsetsin dersiniz!
        Ama ben öyle yapmam! Mesela zihnimde casper ı canlandırıp karşımdakine sen casper ı düşünüyorsun demem! Kendi hayallerime ortak etmem!

        Melek konusuna gelince! Uzmanı ben değil sizsiniz! Kimbilir hayatınız boyunca ne kadar çok ne kadar çeşitli melekler gördünüz! Görünüşlerine aşina oldunuz, hareketlerini gözlemlediniz, davranışlarını analiz ettiniz! Maalesefki ben bu şerefe nail olamadım! O yüzden sadece bize miras gelen bir kitaptaki işaretli melekleri, taht taşıyan melekleri, tanrıya akıl veren melekleri,tanrıya isyan eden melekleri, tanrının sarayında tartışan melekleri, tanrının hükmünü sorgulayan melekleri biliyorum!

        Evet aklım bana oyunlar oynuyor olabilir, bu bir olasılık! Ama aklın sana da oyun oynayabilir buda başka bir olasılık! Mesela aklın toronun aklı ona oyunlar oynuyor diye seni kandırıp aslında sana oyun oynuyor olabilir! O nedenle kuranı hayalgücünle değil mantığınla okumanı tafsiye ederim! Zira bu hayalgücü bir gün seni tanrıyla gerçekten ahbap yapabilir! Mazallah O kararını değiştirmiş benide peygamber yapıverdi diye çıkıverirsen ortaya halin nice olur! Mesela kendine peygamberim diyen şimdi ortaya çıksaydı hali nice olursa sana da o mu olurdu? Hayalgücün güçlü olduğuna göre sonrasının senaryosunu da sen yazıver, benim yazışmayı özlediğim devrimci müslüman kardeşim!

      • bilal dedi ki:

        Sn.Toro,
        1- Bir kere bir insanın tanrının varlığını kabul edip ona ortak koşabilmesi mantıklı değildir,siz tanrının varlığını biliyorsunuz değilmi,peki siz neden ortak koşmuyorsunuz? sizden alıntı.

        Zaten şirkin kendisi mantıksızlıktır,ama yine de bu durum onlar açısından mantıklı görülmektedir.Her şey bizim mantıkımıza göre değil…..Herkesin mantıkını kendi mantıkınızla kıyaslıyorsanız çok yanılırsınız…!!!
        Demek ki,size göre dünyada mantıksız hiç bir şey yapılmamaktadır….Şirk sizin mantıkınıza uymadığı için varlığını kabul etmeyerek müşriklerden söz eden bütün kayanakları yok gibi sayıyorsunuz.Ama her şey sizin mantıkınız gibi değil,zaten şirkin kendisi bile mantıksızlıktır.Ama mantıkımıza uygun olmasa bile şirkin varlığı bir vakiadır…
        Herhalde siz,müşrikin tanımını bu şekilde yapan bütün kaynaklardan daha iyi biliyorsunuz..Size göre müşrik olmak mantıksızlıktır,bu nedenle müşrik diye bir şey olmaması lazım : Ama bugünkü dünyamızda bile şirkin bir çok şekilleri vardır… Mesela:YEZİDİLİKTE evreni yaratan Allah’a inanıldığı halde ibedet ona değil,Melek Tavus’a (yani şeytana) yapılır..!!! İşte bu da bir şirktir: Hem yaratıcı olan Allah ‘a inanıyorlar,hem de ona değil,Melek Tavus’a (yani şeytana) tapıyorlar.! Ayrıca şirkin bir çok çeşitleri vardır. Yezidilik İnancı ?
        Yezîdîlik’te tanrı dünyanın sadece yaratıcısıdır,ancak sürdürücüsü değildir. Tanrısal iradenin vücut bulması için Düşmüş melek bir nevi aracılık rolü üstlenmiştir. Düşmüş melek olan Melek Tavus olarak adlandırılır ve bir tavus kuşu ile simgelenir. Tanrı özünde iyilikle dolu olduğundan ibadet edip onun gönlünü kazanmak gerekmez.Aksine ibadetin ona değil içi kötülüklerle dolu olana,Tavus’a yapılması ile kötülüğün en büyük kaynağından korunulur.Bu anlamda iyilik ve kötülüğün kaynağı aslında Melek Tavus’ tur. ‘’ Yezidilik –Vikipedi ‘’ alıntı.
        Peki Yezidilerin varlığını inkar edebilir misiniz? İşte Yezdilik te şirkin bir çeşididir…. Hani hem Allah’a inanmak,hem de ona değil,başka bir şeye tapmak mantıklı değildir diyorsunuz.Öyleyse onlara mantıkı siz öğretin…!!!

        Şirk
        Vikipedi, özgür ansiklopedi

        Arapça kökenli bir kelime olan “şirk” (islamda, tanrıya)ortak kılma anlamına gelir. Kur’an’a göre en önemli iman meselesi olan şirk, bir şeye veya şahısa ilahi özellikler atfederek onu yüceltmek, isim ve sıfat itibariyle onu Allah’ın yetkilerine ortak saymak anlamına gelir. Şirk eyleminde bulunanlar müşrik olarak isimlendirilir. ‘’alıntı ‘’
        Demek ki,mantıkınız şirk ve müşrikin var olmasına ihtimal vermez.Bununla şirk ve müşrikten söz eden bütün kaynakları adeta yok sayıyorsunuz……!!!

        2-O zaman söyleyin uzunca bir süre Kuranın peygamberi olduğunu iddia edenin RAHMAN diye bahsettiği kimdi? Hani sonrasında ister Allah deyin ister Rahman diye ayetle yönlendirme yapılan! Hani tanrının geri kalan 97 ismi içerisinde özellikle altı çizilenlerden biri olan rahman! ‘’ sizden alıntı ‘’

        Bir önce bu ayetin sebebi nüzulunu biliyor musunuz ??? Ayetin sebebi nüzulu tefsirlerde şöyle geçiyor ’ وفي الكشاف : عن ابن عباس : سمع أبو جهل النبيء صلى الله عليه وسلم يقول ياالله يا رحمن ; فقال أبو جهل: إنه ينهانا أن نعبد إلهين وهو يدعو إلها اخر فأنزل الله تعالى قل ادعوا الله أو ادعوا الرحمن أيا ما تدعوا فله الأسماء الحسنى

        İbni Abbas’tan şöyle nakledilir.Ebu Cehil,hz.peygamberin,’’ ya Allah,ya Rahman! (ey merhamet eden !) diye dua ettiğini işitince,Muhammed bizi iki tanrıya ibadet etmekten men ediyor,ama kendisi,Allah’tan başka bir isme dua ediyor’’dedi…İşte bunun üzerine yüce Allah hz.peygambere İsra-110.ayeti cavaben indiriyor: { قل ادعوا الله أو ادعوا الرحمن أيا ما تدعوا فله الأسماء الحسنى ولا تجهر بصلاتك ولا تخافت بها

        De ki: «İster Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O’na hastır.» Namazında yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kısma; ikisinin arası bir yol tut. ‘‘ deniliyor.

        Burada sadece ‘’Rahman ‘’sıfatına vurgu yapılmış değildir..Ebu Cehil,Allah isminden başka ‘’Rahman ‘’sıfatına karşı böyle bir itirazı olunca yüce Allah’da,dualarınızda‘’ister Allah deyin,ister Rahman deyin fark etmez,çünkü Rahman da onun güzel isimlerinden birisidir..Ve Allah’a has başka güzel isimler de vardır,bunlardan hangisiyla dua ederseniz edin,fark etmez diye bildiriyor.Yani Allah’ın güzel isimlerinden sadece Rahman ismine özel bir vurgu yapılmamıştır.Ebu Cehil vs. bu isme itiraz ettikleri için,yüce Allah’da bu itirazlarına uygun sadece bu ismi zikrediyor.Ama ayetin devamında ‘’فله الاسماء الحسني ‘’ Ona has güzel isimler vardır.’’demek suretiyle de ona has herhangi bir isimle dua edilebilir vurgusu da yapılmıştır.Rahman da, Allah’ın n bir ismi sıfatıdır.Ondan ayrı bir şey değildir.Anlamı da ‘’Merhamet eden‘’ demektir. Özetle,yorumlarınz anlamsız ve mantıksızdır…

        3- Ayrıca sık sık bize diyorsunuz ki,tanrının niyetini mi okuyorsunuz? Tanrı mı bunları size bildirdi,Cebrail mi bildirdi vs ???. Bunlar çok anlamsız sorulardır.!!! Peki,aynı soruyu biz de size soralım,kur’an’ın dilini hiç bilmediğiniz halde ayetleri kafanıza göre yorumlarken,ayetleri çarpıtırken,haşa size tanrı mı böyle söyleyin diyor? Veya Cebrail mi size öğretiyor.Siz de Tanrının niyetini mi okuyorsunuz? Biz ayetleri açıklarken onun niyetini okuyormuşuz değil mi ? Ya siz kimin niyetini okuyorsunuz ? Kur’an ne diyor ve ondan ne anlıyorsak biz de onu söylüyoruz.İster inanın ister inanmayın,ama anlamsız soruları da sormayın.Hem bizden cevap isteyeceksiniz,hem de cevap verince bu defa çok anlamsız şeyleri söyleyeceksiniz değil mi ??? Bizi bu tür anlamsız sorularla eleştiriyorsanız,aynı soruları biz de size sorarız.!!!
        Saygılarımla…

      • yasir dedi ki:

        Hani, siz, Rabbinizden imdat istemiştiniz de Rabbiniz, şüphe yok ki ben, birbiri ardınca binlerce melekle size yardım edeceğim diye duânızı kabûl etmişti. 8 / ENFÂL – 9
        Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve onunla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa yardım ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 8 / ENFÂL – 10

        Hani bir emniyet vermek için sizi hafif bir uykuya daldırmıştı ve sizi arıtmak, sizden Şeytan’ın pisliğini gidermek, yüreklerinizi sağlamlaştırmak ve ayaklarınızı pekiştirip metânetinizi arttırmak için de gökten bir yağmur yağdırmıştı. 8 / ENFÂL – 11

        Toro dostum, senin yazılarından anladığım ve genelde insanlarda ve bilinçanltılarına hep bu tarz fiğürler yerleşmiş durumda, sanıyorum-yanılıyorda olabilirim sende bu bilinçaltına sahipsin.

        Enfal 11’i iyi okursan Allah orada indirdiği melekuttan bahsetmekte…Üzerinize uyku indiriyordum derken insanın vucut enzimlerini düzenlediğini analtmakta, unutmaki depresyona giren, gaygı-sıkıntı-korku yaşayan, aşk acısı çekenlerin kalp ve bütün vücut enzimleri-sistemleri alt üst olur bunları en iyi düzenleyende uykudur, bu tarz kişileri en büyük sebeblerinden biride uyğu bozukluğu-düzensizliğidir verielen antidepresan ve uyku ilaçları hastayı uyutarak rahatlatma yollarıana giderler…İndirilen yağmur ise doğa şartları olarak müminler üstün kılmak ve kafirlerin güçünü kırmak içindir, anlayabilmen temennisiyle.

        Hani Rabbin, şüphe yok ki ben, sizinleyim, inananları sebât ettirin, kâfirlerin yüreklerine korku salacağım, hadi vurun boyunlarını, vurun onların ellerine, ayaklarına diye meleklere vahyetmedeydi. 8 / ENFÂL – 12
        Enfal 12’de ise müminlerin cesaretini arttırmak ve kafirlerinde cesaretinin kırıldığını anlamaktayız…Cesaretin insana güç ve güven verdiğini lakin korkunun ise insanın gücünü kırdığını ve kalp ritmini bozup kan ve kan değerlerini nasıl değiştirdiğini biliyor olduğunu sanmaktayım, kan değerlerinin değişmesi sonucu eller-ayaklar titremeye kalp hızlı atmaya vs gibi semptomlar ortaya çıkıp yapabileceğin bir işi dahi yapamaz hale gelinmektedir.

        Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi. 33 / AHZÂB – 9

        Torucum, ahzap 9’da da görüldüğü gibi rüzğar anlatılmakta bu rüzğar acaba kafirler ordusunu kötü yönde nasıl etkilemiş olabilir…Düşüneceğini tahmin ederek devamını sana bırakıyırum.

        Hani siz vâdinin yakın bir yerindeydiniz, onlar uzak bir kıyısında, kervansa sizden daha aşağı tarafta ve eğer muayyen yerlerde buluşmak üzere sözleşseydiniz gene ihtilâfa düşerdiniz. Fakat helâk olanın, apaçık bir delil görerek helâk olması, diri kalanın da gene apaçık bir delil görerek diri kalması için Allah, olacak bir işi yerine getirmek üzere bunu böyle yaptı ve şüphe yok ki Allah, mutlaka her şeyi duyar, bilir. (8 / ENFÂL – 42) Hani Allah sana onları uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi elbette gevşerdiniz ve o iş hakkında birbirinizle çekişirdiniz. Fakat Allah (sizi bunlardan) kurtardı. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. (8 / ENFÂL – 43)Hani karşılaştığınız zamanda Allah, onları sizin gözünüze az gösterdiği gibi sizi de onlara az göstermişti; çünkü Allah, olacak işi yapacak, yerine getirecekti ve bütün işlerin mercii Allah’tır. (8 / ENFÂL – 44) Ey iman edenler! Herhangi bir topluluk ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok anın ki başarıya erişesiniz. (8 / ENFÂL – 45) Allah’a ve Peygamberine itâat edin, birbirinizle çekişmeyin, sonra zayıflarsınız ve kuvvetiniz kalmaz ve sabredin, şüphe yok ki Allah, sabredenlerle berâberdir. (8 / ENFÂL – 46)

        Bu ayetlerdede Allahın görünmez ordularını ve melekler indirmesini anlayabileceğin veya düşünebileceğin düşüncesindeyim inşallah…

        Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (48 / FETİH – 7)

        Sonra da Allah, Peygamberine ve inanlara mânevi kuvvetini ihsân etmişti ve görmediğiniz orduları indirerek kâfirleri azaplandırmıştı ve işte kâfirlerin cezâsı da budur. (9 / TEVBE – 26)

        Ve muhakkak ki gâlip gelecek olanlar, mutlaka Bizim ordularımızdır. (SAFFAT 173)

        Allah müminlere doğa ve vücut-adli melekeleri ile yardım etmiştir, inşallah bunlar doğru anlaşılır…

      • toro dedi ki:

        Yasircim,
        Bak sen zeki insansın o yüzden beni sadece sen anlayabilirsin! O nedenle bu sırrımı yalnızca seninle paylaşacağım!

        Roberto Carlosun Brezilya forması ile Fransaya attığı bir frikik golu vardı! O maçta stattaydım ve Roberto Carlos topa vurduğunda öyle sert üfledimki benim nefesimle oluşan hava akımın yarattığı rüzgar topa falso verdi ve top gol oldu! Bunu Robertoya hiç söylemedim. Hala topa o falsoyu kendinin verdiğini sanıyor!

        Yasircim,kendisi bilinsin diye insanları yaratıp onları görünmeyen ordularla savaştıran bir tanrıdan mı bahsediyoruz!

        Düşün ben sana diyorumki, maçı kazanmanıza görünmez oyuncularımla yardım ettim! Görünmez! Görünmedikleri için maçı onlarla kazandırdığımı iddia etmek ne kadar basit görüyormusun!

        Ama zor olan görünen oyuncularla maçı kazandırmak! Herkes görsün ki maçı kimler kazanıyor bilsin! Ya da senin gibi görmeden bilmeden savaşan melekler olduğuna inansın!

        Karşımızda ki tanrı hep ben yaptım diyor! Ama kimse gerçekten onun yaptığını bilmiyor! Bu da onun yada onun elçisi olduğunun işine geliyor! Çünkü bu sayede görünmeyen güçlerle ya da gösteremediği kudretle herşeyi kendinin yaptığını iddia edebiliyor!

        Dediğim gibi bende onlar gibi yapabilirmiyim diye denedim! Yaradanıma sığındım ve topa üfledim, gol oldu! İnanmıyorsan sen bilirsin ama o golü ben attırdım!

      • yasir dedi ki:

        Toro, senin bilinç altına yerleşmiş fantastik düşünce ve önyarğılarınla cevaplar verebilir-dalğa geçebilir ve ciddide olabilirsin, bilemem…

        Ama futboldan konuya girmişken üstüne bastın, ayağına kaldır, demek istiyorum sana…

        Futbol meraklısı isen, karşılaşmalarda taraftar üstünlüğünün, deplesman ve kendi saha, hava şartları-iklim, zemin bir çok faktörün avantaj ve dezavantaj olduklarınıda bilmen gerektiğinide düşünüyorum…

        Deplesmanda oynayan bir takım, seyirci yönünden eksik, zemin ve hava şartlarıda alışmadıkları bir iklim ise hadi çık bakalım bunun içinden…

        Afrikadan bir takımı Rusyanın – 0’larında bir karşılamaya çıkar ve sonucunu izle veya bunun tam terside olabilir…

        Misal Hitlerin ordusu ve silahları-motorları(uçak-tank) rusyanın zorlu hava ve kara şartlarına elverişli olmadığından savaşın seyrini değiştirip kötü yönde etkilemiştir…Bunlar hepsi dezavantajlrdır.

        Yani anlıycan toro, senin ufürüğünle ateş bile harlamaz ancak mangaldaki külleri uçurursun yani toz kaldırırsın… 🙂

      • toro dedi ki:

        Sevgili Yasir,
        İster inan ister inanma! Ama benim tanrım diyor ki git o yasire söyle o topa fizikçilerin olamaz dediği falsoyu veren benim kudretimdir! O yasir bilmezmidir ki brezilya futbolunu dünyaya ben üstün kıldım ve onların en çok dünya kupasına sahip olmasını ben sağladım! Şüphesiz ki brezilyayı gören gözler için emsal yaptım!Toro yu da onların hikmetini yasire anlatması için elçi kıldım! O yasir brezilyayı görünmez meleklerimle türkiyeye karşı galip kıldığımı , onların şutlarını kaleden uzak tuttuğumu bilmezmidir ki!
        Şüphesiz tanrı istediğine Türk milli takımını istediğinede Brezilya milli takımını tutturur!

        İster inan ister inanma yasir! Tanrım inanmazsan sana üzerine aynı anda binlerce topun düşeceği bir cehennem vaad ediyor, ama inanırsan öteki dünyada brezilya milli takımıyla meleklere karşı maç yapma şerefine nail olabilirsin!

        Gerisi sana kalmış! İstediğini seç!

      • yasir dedi ki:

        Toro, sana bunları yazdıran, söyleten, üflediğinde mangalda kül bırakmayan nefesi-oksijeni ve her şeyleri yaratan-yaşatan ve bunları ilmiyle kulatanın, hem senin hem benim vede herkesin tanrısı-ilahı olan olduğunu ve onun kudretine inandığımı belirtiyor ve tastik ediyorum…İşte bu Allah seninde benimde ve herkesinde rabbi olan Allahtır.

        Aklın, yani nefsin, yani şeytanın sana oyun oynamaya devam ediyor.

      • toro dedi ki:

        Sayın Yasir,

        Eğer dediğin gibi,

        ”Aklım, yani nefsim, yani şeytanm bana oyun oynamaya devam ediyor.” sa

        az önce şu sözlerinle;

        ”Toro, sana bunları yazdıran, söyleten, üflediğinde mangalda kül bırakmayan nefesi-oksijeni ve her şeyleri yaratan-yaşatan ve bunları ilmiyle kulatanın, hem senin hem benim vede herkesin tanrısı-ilahı olan olduğunu ve onun kudretine inandığımı belirtiyor ve tastik ediyorum…İşte bu Allah seninde benimde ve herkesinde rabbi olan Allahtır.”

        şeytanıma biat etmiş oldun! Hadi hayırlı olsun!

        Bu arada eğer benimle konuşan şeytan ise ve mucize göstererek bu kadar inandırıcı olabiliyorsa bunu daha önce benden daha SAF olanlarada yapmış olabilir! O saflar kim olabilir tarihi geriye doğru sararak bulabilirsin!

        Örneğin ben tanrının kendi yarattığını kendi yarattıklarına herhangi bir amaç için öldürtebileceğini düşünemiyorum! Ama bunu şeytan yaptırabilir! Çünkü kendi yaratmadığını, kendi yaratmadığına öldürtürken kendi yaratmadığı için kendi yaratmadığının ölümü için acı çekmeyeblir ya da pişmanlık duymayabilir!

        Tanrı ise kendisini bilsin diye özenerek yarattığına(!) zaten öteki dünyada bir ceza öngörürken ondan önce dünyada onu ölümle ya da öldürülmekle cezalandırmak isteyebilirmi, mantıklı olan! Tanrının istediği anda ölüme hükmetmesimidir, sorgulanmalıdır!

        İnsanın düşmanı kim? Şeytan mı? Ne yapmaya çalışıyor şeytan? Peki tanrı ondan farklı ne yapıyor? Şeytana karşı bize ne faydası var? Bizi şeytana karşı koruyormu, yoksa şeytan tarafından kandırılmamıza engel olamamanın cezasını bize yükleyerek kendi çaresizliğinimi gizliyor?

        Sevgili yasir,

        Tanrının kendi yarattığına meydan okuması, kendi yarattığınında ona sonu belli bir süreçte meydan okuması neresinden bakarsan bak akıl dışıdır! Tanrı şeytanına cehennemi vaat etmiştir! Eninde sonunda oraya girecektir! O halde kaderi belli şeytanın bu kadar hırsla insanları tanrıdan döndürmeye çalışması ve bu yolda bu kadar azimli olması nasıl açıklanabilir? Bence tek şekilde! Lanetlenmemiştir özellikle bu iş için tanrısı tarafından görevlendirilmiştir!
        Bize dinlerin anlattığı hikayelerden çıkan sonuç sadece budur!

        Kaderi cehennem olan bir varlık kaderini değişirmektense kaderine doğru giderken tanrısını en fazla zararı vermeye çabalamaktadır ve tanrı sırf şeytan tanrısına zarar versin diye ona insanlarla dolu bir dünyada cehennem oyunu oynama izni ve süresi vermiştir! Bu tanrı bizim dostumuzmudur? Üzerimize kendisine duyduğu hınçla sırf tanrısına zarar vermek için saldıran şeytanı salmamışmıdır?

        Adalete bakın! Lanetlenen bir varlık o halde sırf tanrısını bilsin diye yaratılan insancıklara rahatlıkla musallat olabiliyor ve tanrısının izniyle oynandığı satrançta onları tanrısına karşı piyon olarak kullanabiliyor!

        Ve suçlu insan! Şeytanı yaratanda insan! Şeytana süre verende insan! Şeytana dünyayı açanda insan!

        Sevgili yasir sıradan bir insan kendisine fısıldayanın tanrı veya şeytan olduğunu nasıl ayırd edebilir? Hangi deneyimle ikisini birbirinden ayırabilir?

        Şeytan öldür diyormu? Peki öteki?

        Öldür diyenlerin hangisinin tanrı olduğunu insanoğlu nereden bilecek?

      • yasir dedi ki:

        Toro, aklında nasıl bir şeytan tasviri kuruyorsun bilmiyorum, lakin şeytan senin hür iradenin kontrol altına alamayıp uyduğu veya uydurduğu, kötü yanları-yolları-azğınlıkarı-aşırılıkları-istek-arzu-heves ve hevalarıdır vsvss…

        Ademi o cennetten çıkaranda işte o uymadığı-uyamadığı emir ve yasaklar yüzünden, aklının-nefsinin-(şeytanının) kendine fısıldadığı telkin ve vesveselerdir, aklına-nefsine yenik düşen Adem bunun sonucunda Allah tarafından yalnız bırakılarak yaşam sorumluluğu yüklenmekte….Tabiki bundan önce Allah Ademi uyarıp ikaz etmekte aklın-nefsin-şeytanın senin düşmanındır ona uyarsan senin kötülüğe sürekler, sonra zahmet çekersin denilmektedir…Nitekimde işin sonunda olan da o olmuştur.

        Sen tamamen aklın-nefsin(şeytnın)’ın doğrultusunda sana verdikleri ile yazmaktasın, Allaha muhalefetin tamamen bundan, kendini ve aklının yettiğini ve yeteceğini sandığından, Allaha karşı kibir ve gururlandığından…

        Görmediğim bir şeye nasıl inanabilirim, yarattıysa neden kendini alalen açıklamıyor, neden sınavlara yapıyor, neden soğruluyor, neden yarpılıyor, neden kokutuyor, neden yakıyor vs gibi sorular içerisindesiniz…
        Halbuki nonteistleri gözlediğimizde asıl kendileri bunların aynısı ve daha fazlasını kendilerine yaradana yaparken, yaradanın bunları yapmasını anlayamıyorlar…
        Halbuki aşırı gidip-kibirleşen ve azğınlaşan-kötü ve pislik olan şeylerin şembolik olarak şeytan diye tanımlanması ve baştan cehennemlik olması çok doğal…Burada şeytan diye bir varlık yok aşırı-azğın-kötü-zararlı olan made ve madde boyutunda olmayan her varlık şeytandır, insan çift kişiliklidir her duyğu ve hissiyat ile dönatıldığından bunların kötü yönlerine esir olup kötülük yapmaya başladığında bu artık şeytandır, dışarıdan gelen kişilerden-düşünce fikir ve akımlarından kendisinin dışında gelen her kötü telkin ve vesvese ise cin ni şeytanlardır…
        Kuranda tanımlanan şeytan diye bir varlık yoktur, şeytanlaşmak vardır…
        Yani insan akılının kötülüklerine telim oldumu şeytana uymuş oluyor, aklının nefsini kötülüklerini bastırıp iyliklere yöneldiğinde Allaha yönelmiş-uymuş oluyor…

        Tabiki en iyisini Allah bilir deyip, hepsi Allah tan deyip iman edenleriz.

      • yasir dedi ki:

        Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, “Efendinin yanında beni an”, dedi. Fakat şeytan onu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı.12 / YÛSUF – 42

        Misal bu ayette şeytan tamamen zindandan çıkan kişinin aklının-nefsinin azğın-kibirli yönlerini temsil etmekte…Çünkü zindandan çıkmanın sevinci ve Yusufun kendisinden daha üstün bir konuma gelebilme, düşünce-tahmini- kuşku-kaygı ve korkularıdır.

        Kuranda bunun gibi onlarca ayet getirilebilir.

      • toro dedi ki:

        Dostum Yasir,
        Yine tamamen yanlış yolda yürüyorsun!

        Benim sözlerimin muhatabı sensin! Senin sözlerinin muhatabı ben değilim! Ben senin sadece söylediğine inandığının (ben peygamberim diyen) yaptığının aynısını yaptım! Sonra imayla sordum ona inanmanı ama bana inanmamanı sağlayan şey nedir? Onun peygamberlik iddiasını kanıtlamasının sebebi savaş kazanmak ve elinde kılıç tutan adam biriktirmekmidir? Yoksa nedir? Benden daha fazla veya benim söyleyemeyeceğim ne söyleyebilir!

        Mesela sana Eta Carinae diye bir yıldızdan bahsetsem! Ve bu yıldızın güneşin kütlesinden 100 kat daha büyük bir kütleye ve güneşten 4 milyon kez daha parlak olduğunu söylesem! Bu yıldızı daha önce duydunmu? Ya da 7 milyarlık dünyada bu yıldızın adını ve kütlesini kaç kişi biliyordur! İşte sana milyarlarca insanın hiç bilmediği bir bilgiyi verdim! Üstüne bu bilgiyi verebiliyorum çünkü ben peygamberim desem ne olacak? Peki ben bunu binlerce yıl önce okuma yazma oranın en minumum olduğu zamanda söyleseydim! Ya da şöyle düşün! Kuran kitap haline getirildi değilmi? Peki kitap haline getirildiği anda inanırlarının ne kadarı onu okuyabiliyordu? Yani okuma biliyordu?
        Yasircim bana cevap verirken dayanak yaptığın herşey sadece zan dan ibaret! Elinde hiçbir delilin yok! İspat edemezsin sadece zorlarsın! Bende kesinlikle olmdığını ispat edemem! Ama olmadığı ispat edilemeyen bir şey var demek değildir! Varlığı ispat edilebilen varolur! Varolmayana ise sadece varolabilir umuduyla inanılabilir!

        Şeytana gelince!
        Sana şeytanda öldür diyor yaratıcısıda öldür diyor! Bir insan öldür diyenlerden hangisinin tanrı olduğunu nereden bilebilir diye basit bir soru sordum!

        Sen bana bir dolu cümle yazdı, söyledir, böyledir, bundandır dedi! Hatta benim şeytan tarafından yönlendirildiğimide ekledin! Yani herşeyi biliyorsun, biliyordun ki bana söyledin!

        Peki ama sonunda,

        ”Tabiki en iyisini Allah bilir deyip, hepsi Allah tan deyip iman edenleriz.”

        dediğinde ne demek istiyorsun?

        Herşeyin en iyisini Allah bilir ama onun kadar olmasada daha azını sen bilirsin öylemi?

        Mesela benim şeytanın (nefis)sözlerini söylediğimi bilmen nasıl bir duruma işaret eder! Bu bilgi senin bilebileceğin bir bilgimidir?
        Eğer sen bana tanrının bilebileceği bir şeyi seninde bilebildiğin iddiasıyla bir ithamda bulunuyorsan bende sana asıl nefsine esir olan yani benliğini şeytana kaptıran sensin dersem ne olur?

        Ben sana söyleyeyim, sana senin benliğin şeytan tarafından ele geçirilmiş dediğimde sırf ben dediğim için sen şeytan tarafından ele geçirilmiş olmazsın! Bu sadece benim iddiam olarak kalır! Yani senin bana yöneltiğin şeytan tarafından yöneltilmiş olduğum iddiası kadüktür! Yani anlamsızdır, boştur!

        Sen sadece tanrının bilebileceği ;

        ”Allaha muhalefetin tamamen bundan”

        bilemezsin! İddia bile edemezsin! Bunu kuranın tanrısına inanarak hiç yapamazsın! Her zaman söylüyorum yine söyleyeceğim! İnsanlar maalesfki atalarından miras aldıkları tanrıyı sürekli şekli ve şemaliyle oynayarak kendilerine göre biçimlendirmektedir! Kişişel olarak zihinlerde avrilmiş milyarlarca tanrı var dünyada! Kuran, incil, tevrat farketmiyor! İnanırların hepsi ellerindeki kitabın tanrısına inandıklarını iddia edip kendi tanrılarına inanmaktalar! Çünkü hepsi o kitabın tanrısına kendi diktikleri farklı giysileri giydirmekte ve onu beklentilerine uygun olarak konuşturmakta hatta düşündürmekteler!

        Aksi olsaydı bir insanın nefsinin yada şeytanın etkisi altına girdiğini sen nasıl bilebilirdin sevgili dostum? Nasıl olurda şeytanı görmeden şeytanı tanrıdan tanrıyı görmeden onu şeytandan ayırabilirdin?

        Elinde olan sadece miras! Senin dininden olmayan ama elinde yine mirası olan daha milyarlarca insan var senin dışında! Hepsinin derdi seninkiyle aynı! Benim tanrım diğer bütün tanrıları döver! Herşey bu cümleden ibaret!

        O nedenle hiçbir şekilde kanıtlayamayacağın bir şeye dayanarak beni kategorize edemezsin! Adı üstünde inanç! Bu kelime bilmekten türemiyor, ummaktan türüyor! Bildiğin birşeye inanmazsın! Çünkü biliyorsundur! Ama bilmediğin birşeye inanırsın, çünkü bilmiyorsundur!

        Sen Usain Boltun 100 metreyi 5 saniyenin altında koşabileceğine inanabilirsin! Ama ben sen inanıyorsun diye buna inanmak zorunda değilim! Sen daha da ileri gidip Usain Boltun 100 metreyi 5 saniyenin altında koşacağına inandığın için bana inanmıyorum diye şeytanın etkisine girmiş olduğumuda söyleyebilirsin! Çünkü inandığın şeyin inanılmayacak birşey olduğu gerçeğine tahammül edemezsin! Çünkü insani kibrin sana senin inandığının herkesin inanması gerektiği şey olduğunu söyler durur! Usain bolt hiçbir zaman o mesafeyi 5 saniyenin altında koşamayacaktır, koştuğunu göremeyeceğin için koşabildiğinide BİLEMEYECEKSİN! Ama ölene kadar koşabileceğine İNANACAKSIN! Ve asla BİLEMEYECEĞİN sadece İNANABİLECEĞİN bir İNANCI sadece kendi zihninin tasdikiyle başkalarını ötekileştirmek için kullanacaksın!

        Elinde daha fazlası yok ya da benden daha fazla hiç birşeyin yok!
        Sahip olmadığın bir bilgiye dayanarak senin sahip olmadığından daha fazlasına sahip olmayan birini yargılayamazsın! Sahip olmadığın bir bilgiye olan inancın seni benim yargıcım yapamaz!

        Ademe gelince,
        Adem dünyaya cennetin dünyaya açılan bir kapısı olmasaydı, dünyaya gelemezdi! Yani cennette yaşayan biri cennetten çıkarılabilir olmasaydı çıkamazdı! Adem cennetten çıktıysa çıkmasını tanrısı istediği için çıkmıştır! Tanrısı aklına o ağacı taktığı için o ağacın meyvesini yemiştir, tanrısı istediği için adem elindekinden fazlasını isteyebilecek cüreti kendinde bulabilmiştir! Ademe sorarmısın tanrı o ağaçtan uzak dur demeseymiş adem o ağacı yine de farkedermiymiş?

        Eğer o meyvayı hiç yemeslerdi ayıp yerlerinin birbirlerine görünmeyeceği görülüyor! O halde hiç çiftleşemeyecek bir kadın ve erkek yaratılmış! Eğer tanrı onların bu meyveyi yemeleriyle onlara cinselliklerini verecek idiyse neden baştan bir erkek ve bir kadın olarak yaratıldılar! Ya da tanrı onların o meyvayı yiyeceğini bildiği için onları o sayede kadın ve erkek olmaya hazır şekilde yarattı! Ve onların yaratılışlarının son evresine gelebilmeleri için gerekli o meyveyi ona giden yolları bizzat döşeyerek sağladı! Ve bunun için onları sadece tanrının sahip olabileceği birşeye sahip olabilecekleri vaadiyle cezbetti! Ve ilk insanın bile yanındaki tanrıya şahit olduğu halde şeytana uymaktan kendini alamadığı noktada sen ondan belkide milyarlarca yıl sonra ortaya çıkan diğer peygamber iddialılarının şeytan ile tanrının sözlerini ayırtedibildiklerini iddia ediyorsun!

        Dediğim gibi Ademin tanrıya şahit olmasına rağmen tanrısı yerine şeytanın sözlerini makul bulduğu yerde beni şeytanı dinlemekle itham ederken kendinin muhatabının kesinlikle tanrı olduğunu iddia edebilmen mantıklı değildir! Basit mantık şudur! Ademi kandırabilen herkesi kandırabilir! Ademin direnemediğine başkalarıda direnemeyebilir! Ademin kandırılmasına izin veren diğerlerinin de kandırılmasına izin verebilir!Şeytana kendi sahasında yani cennete yenilebilen tanrı dünyada ondan fark yiyebilir!

        Dolayısıyla sende kandırılmış ama bunun hiç farkında olmamış biri olabilirsin!

  54. Passenger dedi ki:

    Sn. Taspinar
    Bir yil 365 gunmudur? Peki bunun 6 saati , dakikalari , saniyeleri nerede? Bu kadar MUHTESEM Allahin boyle buyuk bir hata yapmis olamaz. O kadar muhtesemse saniyesine kadar dakik olmali degilmi?
    Yine arasdir bak belki ayetleri surukleyerek oralardan saniyeleri , dakikalari , saatleri de cikarmak mumkun olabilir.

  55. T.TAŞPINAR dedi ki:

    Bir yıldaki “tam” günlerin sayısı 365 dir.Güneş 365 kez doğar ve batar ..anlamlı olan budur..

    • toro dedi ki:

      Sayın T.Taşpınar,

      Bana söylermisiniz bir yıl 365 gün ise Hicretin ilk yılıyla beraber Müslümanların kullanmaya başladığı Hicri Takvim neden 354 gündür? Müslümanların ve dahi müslümanların peygamberinin kullandığı, ayın dünyanın etrafında dolanma süresine göre hesap edilen bir yıl (354 gün) ortadayken siz nasıl olurda peygamberin yöntemini değilde gregoryen takvimindeki dünyanın güneşin etrafındaki bir tur dolanımıyla hesap edilen yöntemi baz alırsınız?

      İddianız bir kere başından çöküyor! Hatta çökmekle kalmıyor sonuç itbariyle kuranın tanrısının mucizesini Peygamberinin kullandırtığı takvime göre değilde bozulduğunu iddia ettiği bir toplumun takvmine göre inşa ettiğini söylemiş oluyorsunuz! Şimdi bu çelişkide mucize arayabilirsiniz! Hicretle beraber bir dünya yılının 354 gün olduğunu söyleyen ilk müslümanlar ile 1400 yıl sonra bir dünya yılının 365 gün olduğu gerçeğiyle kuranda mucize araya siz! Hicri takvimin hala kullanıldığının farkındasınız değilmi?

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        Dünyanın Güneş etrafındaki dönüşü süresinde 365 tam gün vardır.Hicri takvim Ay’ın hareketlerine dayanır ve oruç gibi ibadetlerin ve bayramların zamanları -ve de bunların yılın tüm aylarına ve mevsimlerine denk gelebilmesini sağlaması da ilginçtir–buna göre belirlenir.Ayrıca, 365 gün kelimesi sayısı ilgili mucize şahsen benim ortaya çıkardığım bir konu değildir..benim sitemde bununla ilgili başka bir konuya ilişkin bir alıntı olarak vardır..

      • toro dedi ki:

        Sayın T.Taşpınar,
        Yani, ne diyorsunuz?

        Sizin söylediğiniz Kurandaki mucize 623 yılında kullanılmaya başlayan ve bir yılın 354 gün olduğunu söyleyen ve bütün müslümanların bütün hayatlarını endekslediği takvim üzerinden değilde son şeklini 1582 yılında alan ve sonrasınd kullanımı avrupaya yayılan ama asıl başlangıç noktası güneş kültüne inanan eski mısıra uzanan ve bir yılı 365 gün kabul eden miladi takvim üzerinden kurgulanmış! Doğru mu anlıyorum?

        Sizin bunu kendiniz bulup bulmaması beni ilgilendirmiyor! Beni ilgilendiren sizin Peygamberiniz tarafından kullanılan tarih hesaplama yöntemini yok sayıp farklı yöntemlerde mucize arayan bir tekniği kendi sitenizde sorgulamadan yayınlamanız!

        ”Bir yıldaki “tam” günlerin sayısı 365 dir.Güneş 365 kez doğar ve batar ..anlamlı olan budur..” diyordunuz,

        Ama Peygamberiniz ”bir yıldaki tam günlerin sayısı 354 dür. Ay 354 kez dünyanın etrafında tur atar… anlamlı olan budur…” diyormuş,

        şimdi son olarak sizin için anlamlı olan mı, peygamberiniz için anlamlı olan mı?

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        Sayın toro,
        Önemli olan kullanılan takvim sistemleri değildir. Asıl önemli olan astronomik olay olarak Dünya’nın Güneş etrafında dönüş süresinin 365 tam gün olmasıdır.

      • toro dedi ki:

        Sayın T.Taşpınar,
        Son yorumunuza istinaden görüyoruz ki kuranın tanrısının espri yeteneği had safhada! Her an sağ gösterip sol vurabilir ya da hicri gösterip miladi ye bakın diyebilir ve bize kocaman bir CEEEE gönderebilir!

        ”Önemli olan kullanılan takvim sistemleri değildir. Asıl önemli olan astronomik olay olarak Dünya’nın Güneş etrafında dönüş süresinin 365 tam gün olmasıdır.” diyorsunuz ya,

        diyelimki bu takvim 1582 yılında yani hicri takvimin başlatılmasından tam 959 sene sonra resmiyet kazanıp kullanılmaya başlayıp hayatın rutini haline gelmeseydi siz bu mucizeyi yinede 365 güne göremi arayacaktınız? Ya da 365i buldunuz aklınıza miladi takvim mi gelecekti?

        Birde başka taraftan bakalım! Evet dünyanın güneşin etrafında 365 günde dönmesi astronomik bir olaydır! Peki ayın dünyanın etrafında 354 günde dönmesi ne olayıdır? Sorum gayet basitti, kuranın tanrısı mucizesini neden kendine inanan müminlerinin kullandığı bir yönteme değilde firavunların icad ettiği, hristiyanların geliştirdiği bir takvim üzerinden kurguluyor?

        Halbuki kuranın tanrısı kurandan da anlayacağınız üzerine dünyanın döndüğünü bilmiyordu! Ona göre ay ve güneş akıyordu ama dünya sabitti! O nedenle siz ya da sizin alıntı yaptığınız kaynak kendini gerçekten zorlamış olmalı, mucize kurgulamak için! Ya da kuranın tanrısı APAÇIK gönderdiğini iddia ettiği ayetlerin içine 1000 yıl sonra keşfedilecek bir şifreli bilgi koyarken kendiyle çelişmeyi göze aldı!

        Siz APAÇIK tan ne anlıyorsunuz? Apaçık deyince aklınıza mesela kaplumbağa yumurtası geliyormu?

        Kuranın yani sizin tanrınızın APAÇIK dediği kuranda gizli şifreler aramak tanrının APAÇIK ‘tır sözünü kaale almamak yani reddetmek değilmidir?

        Karar verin kuranın tanrısınmı yoksa sizin sözünüz, icatlarınız mı geçerli?

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        Eğer kuranda gün kelimesi sayısı Hicri takvimdeki yılın gün sayısı gibi 354 olsaydı,bu kezde neden 365 günü esas almadınız,astronomik olarak yılın gün sayısı 365 dir derdiniz..Ayrıca Kehf Suresinde mağarada kalanlar için 300 yıla 9 eklediler denir. Bu da ay yılına Hicri takvim gibi bir işarettir.300 yıl 309 hicri ya da kameri yıldır..Ama bunların sizin için hiç bir anlamı olmaz tabii..

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        Apaçık olan kitap kıyamete kadar mucizelerini devam ettiren ve bilimin gelişmesi ve düşünceyle sürekli yeni mucizelerini apaçık ortaya koyan kitaptır..Yüce Allah bin yıl sonra da yüz bin yıl sonra da olsa materyalizm ve evrim gibi akımların etkisiyle Kuran’ın masal kitabı olarak lanse edilip itibarsızlaştırılmaya çalışılacağını göreceği için geleceğe dönük bilgiye ve de yoruma dayalı mucizeler gösterecektir..sadece belli kişilerin bilip gördüğü ve de bunlardan başka kimseye açıklanmayan şifre tarzı mucizeler olsaydı dediğinizde haklı olabilirdiniz..ama mucize özelliklerin hepsi gizli kalmamış ve insanlığa açıklanmış ve açıklanmaya devam edecektir..

      • yasir dedi ki:

        T.TAŞPINAR kardemiz, dinsiz kişiler bazı şeyleri savunuyor diye ezelden gelen bir ön yarğıyla Allahın sünneti-kanunu-ilim ile her şeyi kuşattığını unutmadan kuranda Allah her şeyi bir ölçüye göre aşamalarla-evrelerle-yevm ile yarattığını belirtmektedir…

        İslamiyette bu evrim ve bilim karşıtlığı tamamen ortacağ kilisesi ve sionların islamiyete sonradan sokmalarıdır…İslam itikatını bozmuş olan yahudi ve hiristiyanlar buna karşı çıkıyor diye kuranın karşı çıkmadığı ve ALLAHIN bilassa her şeyi hidrojen+oksijen–sudan ve topraktan başlayarak aşama aşama yarattığını kuranda bastırarak bizlere açıkladığını unutmamalıyız…Bazı ianaçsız kişilerin bunu söylemesi ve söylüyor olması sırf muhalefet olsun diye Allahın yaratmasını ve sünnetini örtüp karşı çıkamayız…

        İster evrim olsun, isterse çamurdan heykel gibi bir yaratılış olsun…her iki oluşum ve yaratılışta ALLAHIN ilim ve eseridir…Kaldıki her iki oluşumdada evreler-evrim-dönüşüm sözkonusudur…Allahın yoktan var etmesi böyle bir şey, canlılar yoktu Allah onları yokken var etti, bütün canlıların hammaddesi nedir su+toprak, su topraktaki çözülüme sağlar ve su ile birlikte oluşumda başlar…Bütün canlıların, ot-hayvan-insan hepsinin vucut ve hammadde değerleri aşağı yukarı aynıdır.
        Hidrojendin, oksijen ile birleştin su oldun, toprak oldun, ot oldun, hayvan oldun, kemale erdin insan oldun(lakin gerçek insan olabildik mi?), öldükten sonrada özüne toprağa dönecek ve tekrar ordan çıkarılacaksın….
        Hepsinin en iyisini Allah bilir deyip.
        Biz hepsinin Allahtan olduğuna iman ederiz.

      • toro dedi ki:

        Sayın T.Taşpınar,

        ”Eğer kuranda gün kelimesi sayısı Hicri takvimdeki yılın gün sayısı gibi 354 olsaydı,bu kezde neden 365 günü esas almadınız,astronomik olarak yılın gün sayısı 365 dir derdiniz..”

        İyide yukarıdaki yorumunuza konu olan sorunun kaynağı ya da muhatabı biz miyiz?

        Söylermisiniz madem kuranın tanrısı insanlara dünyanın güneşin etrafında dönmesiyle kurgulanmış şifreli bir mesaj verecekti neden son peygamberi vasıtasıyla kuranın tanrısına iman edenlerin zaman hesaplarını başka bir yöntemle yapmalarını sağladı?

        Tanrı neden güneş kültü yani güneşe tapanların ilk defa kullanmaya başladığı (hesaplamanın doğru olması birşey değiştirmez) bir yöntemle inanırlarına mesaj verdi de güneşe tapanları onore etti? Neden kendisinin peşinden giderek ve onun belirlediği yöntemi kullanarak hayatını idame ettirenleri, kendi ya da tanrılarının kullanmasını istediği yöntem üzerinden kurgulanmış bir şifreyle onore etmedi?

        Madem doğru olan ve kuranın tanrısının üstünden mucize kurgulamasına değer bulduğu yöntem miladi takvimdi, neden 1300 yıldır müslümanları başka bir yöntemin peşinden sürükledi?

        Yazınızın sonundaki yorumunuza gelince!Topla çıkar, böl parçala ve anlamlandır! Bu dediklerinizi ilüzyonistler gözünüzün önünde yapıyor ve gözünüz yakalayamıyor! Hatırlayın David Copperfield yılar önce canlı yayında özgürlük anıtını yok etmişti! Şimdi David, bana bu gücü tanrı verdi ve benim yaptığım bir mucizeydi demediği için mi peygamber değil de ilüzyonist?

      • toro dedi ki:

        Sayın T.Taşpınar,

        ”Apaçık olan kitap kıyamete kadar mucizelerini devam ettiren ve bilimin gelişmesi ve düşünceyle sürekli yeni mucizelerini apaçık ortaya koyan kitaptır..Yüce Allah bin yıl sonra da yüz bin yıl sonra da olsa materyalizm ve evrim gibi akımların etkisiyle Kuran’ın masal kitabı olarak lanse edilip itibarsızlaştırılmaya çalışılacağını göreceği için geleceğe dönük bilgiye ve de yoruma dayalı mucizeler gösterecektir..sadece belli kişilerin bilip gördüğü ve de bunlardan başka kimseye açıklanmayan şifre tarzı mucizeler olsaydı dediğinizde haklı olabilirdiniz..ama mucize özelliklerin hepsi gizli kalmamış ve insanlığa açıklanmış ve açıklanmaya devam edecektir..”

        Yazınızı aynen yukarıya kopyaladım! Şimdi size sormak istiyorum, siz neye inanıyorsunuz? Kuranın tanrısınamı yoksa kendinize mi?

        Eğer inandığınız kuranın tanrısı ise bize aşağıdaki sözlerinizin ya da yorumunuzun kaynağının O olduğunu ispatlamalısınız!

        ”Yüce Allah bin yıl sonra da yüz bin yıl sonra da olsa materyalizm ve evrim gibi akımların etkisiyle Kuran’ın masal kitabı olarak lanse edilip itibarsızlaştırılmaya çalışılacağını GÖRECEĞİ İÇİN geleceğe dönük bilgiye ve de yoruma dayalı mucizeler GÖSTERECEKTİR..”

        Yukarıda tanrıya atfettiğiniz ve benim büyük harflerle altlarını çizdiğim eylemlerin sizin söylediğiniz şekilde yapılacağını, ya da tanrının sizin düşündüğünüz şekilde hareket edeceğini size söyleyen kim? Tanrı mı?
        O söylemeden onun neyi nasıl GÖRECEĞİNİ ve kime neyi NASIL GÖSTERECEĞİNİ siz nasıl bilebilirsiniz? Nasıl biliyorsunuz?

        Sorun bakalım size söyleyecekmi?

        Ortaya çıkan sonuca göre benim yorumum şudur!

        Sizin Kuranın tanrısına inanmak gibi bir niyetiniz yok, sizin derdiniz istek ve arzularınıza göre hareket edecek, sizin düşündüğünüz şekilde düşünecek ve istediğinizde istediğiniz şekilde çekiştirerek şekle sokabileceğiniz bir tanrı! Zaten o şekilde bir tanrıya inanıyorum değiğinizde de aslında kendinize inanmış olursunuz! Yani tipik kibir!

        Aksi halde nasıl olurda tanrının niyetini okuyabilirsiniz ve tanrının söylemediğini söylemeye yeltenebilirsiniz? Bunu yapabilmenin tek yolu kendi tanrınızı dizayn etmekten geçer! Umarım anlatabilmişimdir, aynadan yansıyan cemalinizi!

        Saygılar…

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        toro,kendi aklındaki ve ruhundaki bulanıklığı karşındaki insanlara da geçirmek için sürekli uğraştığını görüyorum..Konu başlığı “Kuran’da Mucize Yoktur” ve bubun doğru olmadığını göstermek için http://www.yenimucizeler.com sitemdeki bazı örnekleri gösterdim.Ama sen ve ya başka biri bunlardan herhangi birini çürütecek bir şey söyleyemedi..varsa söyleyecek bir şeyiniz onu söyleyin…365 günü de 354 günü de açıkladım..(Kehf suresinde 300 yıl+9 ile 365 gün ile 354 arasındaki bağıntı vs.) hala niye öyle olmadı da böyle oldu gibi içi boş laf kalabalığındasın..var mı çürütebildiğin bir iddiam?…

      • toro dedi ki:

        Sayın T.Taşpınar,
        Size bir soru 625 yılında medinede yaşayan hristiyanlıktan dönme bir müslüman (miladi takvimi biliyor) aşağıdaki ayeti okuduğunda,

        ”Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar. Buna dokuz daha eklediler.” Kehf,20

        Hicri 309 rakamına ulaşıp bu sayede sizin işaret ettiğiniz mucizeyi görebilirmiydi?

        Cevabınızı aldıktan sonra size kendi yanıtımı vereceğim.

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        Sn.toro,
        365 gün 354 gün ,309 yıl vs.bağıntısı bir mucizedir anlamında söylemedim.Siz niye 365 var da 354 yok gibi tuhaf bir şey sormuştunuz..ben de bu şekildeki bir bağıntıyla 354 güne de işaret edilmiş dedim..zaten ben bu konuyu ve de 365 gün konusunu iddiam olarak siteme almadım..benim konum http://www.yenimucizeler.com/kuranda-gecen-gunyevm-kelimelerinin-sayisina-dair-ilginc-bir-tespit/kuranda-gecen-gunyevm-kelimelerinin-sayisina-dair-ilginc-bir-tespit-t79.0.html adresinde açıkladığım 445 gün sayısı ile ilgili kısımdır..zaten bunu da ilginç bir tespit olarak ileri sürdüm..
        var mı http://www.yenimucizeler.com adresindeki yukarıda da bahsettiğim konulara bir itirazınız,yok tabii olsa şimdiye kadar bir şeyler söylerdiniz..

    • Passenger dedi ki:

      Sn. Taspinar
      Sizler icin 365 gun anlamli ola bilir. Hatta sizler icin 365 gun siradan bir kitabi ILAHILESDIRECEK derecede muhtesem ola bilir. Kuranin bahsettigi herseyi dusunen Allah , tum evreni kusursuz yaratan Allah , yarattigi evreni tanimiyor gibi gozukuyor . Baksana daha bir yilin sadece 365 gun oldugunu saniyor. Cocuklar bile boyle yanlis yapmaz. Senin anlattigin EVRENIN YARATICISI.Bunu hafife alamazsin. ( anlamli olan bu diye) Yani burada en ufak bir hata gorulmemeli. Zaten siz boyle basit seyler icin bir masal kitabini ilahilesdire biliyorsaniz mantiginiza sozumuz yok.

      Isterseniz birde degistirildigini iddia ettiginiz kitaplari , mesela incili googleden arama yapabilirsin. Bakin incildede sizin icin cok mantikli olan bir cok mucize var.Gorduklerinize shasiracaksiniz. Belkide incil hic degistirilmedi . Ne dersin ? Nasil olsa ilahi bir kitab degilmi?

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        İncilin bozulmamış kısımlarında mucizevi bilgiler tabii ki olabilir.. Kurandaki mucizeye inanmak için 365 gün sayısı size yeterli gelmeyebilir. Ama örneğin evrime inanmak için size bundan çok daha azı yeterli gelebiliyor..ben bunu anlayamıyorum..

      • toro dedi ki:

        Sayın T.Taşpınar,

        Evrim geldiğimiz teknolojiyle artık gözlemlenebilir durumdadır! Evrim, bir organizmanın yaşadığı çevrenin değişen koşullarına göre kendini yeniden dizayn etmesidir! Buna göre o organizma hayatta kalmak için ya metabolizmasını değişen şartlara uyum sağlayarak yaşamını devam ettirecek şekilde dönüştürür ya da bunu başaramaz ve nesli tükenir!

        Evrenin yaşının yaklaşık 13,8 milyar dünyanın yaşının ise 6-7 milyar yıl olduğunun hesaplandığı ve dünyanın milyonlarca farklı evrelerden geçtiği (buzçağı,tropikal çağ vs.) jeolojik bulgularla sabitken evrimi yadsımak sadece kolaycılıktır!

        O halde siz açıklayın bakalım hayvan ve bitki örtüleri nasıl oluyorda binlerce yıl sonra sıvı petrol ya da katı kömür haline gelebiliyor? Bu organik kalıntılar neden sadece PETROL yada sadece KÖMÜR olmuyorda bazen petrol bazen de kömür oluyor?

        Sayın T.Taşpınar, bu iş görmekle alakalıdır! Bakmak fiilinin sonucu her zaman görmek değildir! akın teknolojide geldiğimiz noktaya! 3D televizyona gözlüksüz baktığınızda ne görüyorsunuz, 3D gözlüğüyle baktığınızda ne görüyorsunuz?

        İşte dinler de bu işe yarar! Size dünyaya bakarken bu gözlüğü kullan der! Siz o gözlüğü taktıktan sonra o gözlüğe alışır ve başka gözlüklerin olabileceğini görmezden gelirsiniz! Ama bu arada evrim de geçirmişsinizdir! Zira gözleriniz ve burnunuz sürekli takığınız gözlüğe göre kendini dizayn etmiş ve diğer gözlükleri takamayacak duruma gelmiştir!

        Dinler sadece ve sade gözlüktür, sayın arkadaşım!

      • yasir dedi ki:

        Torucum sende Kuran okuyucusu olarak bana Kuranda evrime-evrilmeye-dönüşmeye veya oluşumların evreler sonrasında oluşmasına karşı bir ayet getirirmisin…

        Bilakis Allahın sünnetullahı-yaratılışı evrelerle gerçekleştirdiğini kuranda belirtmektedir…

        Buna karşı çıkmak allahın sünnetine veya kuranın öğretilerine karşı çıkmaktır…

        Allah kuranda apaçık her şeyi evreni-dünyayı-bitkileri-canlı cansız her şeyi evrelerle dönüştürerek yarattığını belirtmektedir.

        Ayrıca Allah Kuranda ”Beyyine” süresini indirmiştir bu surede en büyün beyyinenin-delilin-mucizenin ne olduğu yazılmıştır.

        Ayrıca kurandan rakamsal değerler ve ebcet hesaplarıyla bir şeyler çıkaran müslüman kardeşlerime tavsiyem bunlarla uğraşacaklarına Allahın kuranda indirdiği muhkem-açık ayetlerinin emir ve yasaklarının, helal ve haramlarının uyğulanması hususunda çaba gösterirseler daha makbul olacağını düşünmekteyim.

      • toro dedi ki:

        Yasircim,
        Evrime inanmayan arkadaşlarından istemelisin o ayetleri! Benden değil! Ve iyi okumalısın yasircim, sayın T.Taşdemire hitaben yazdığım yazımı! Orada kurana hiç atıfta bulunmadım! Oradan evrimle ilgili ayet getir demedim! Sadece yazının sonunda dinleri bir açıdan tarif ediyorum! Sen kendine müslümanım diyen herkesin kuranın dinine mi inandığını sanıyorsun?

        Bu arada Kuranı okuduğumu farketmen ne güzel! Bazıları benim tommiks okuduğumu falan sanıyor!

      • Passenger dedi ki:

        Sn . Taspinar
        İncilin bozulmamış kısımlarında mucizevi bilgiler tabii ki olabilir.. .(sizden alinti)
        Mucize olan kisimlari degistirilemezmi ?
        Yada mucize olmayan kisimlari degistirilip mucizeye cevrilemezmi?
        Peki bozulmus kisimlarinin farkina nasil variyorsun?
        Mesela incilde tek kadinlilik , yuzune tokat atana diger yuzunu cevirmek , erkek , kadin , kul vs. tum insanlarin esitliligi , bunlarmi degistirilmis oluyor (kuranda yok diye ) ? Muta recm yok diyemi degistirilmis oluyor? Hirsizlerin elini kes , karini dov ayetleri yok diyemi degistirilmis oluyor? Degistirildigini iddia ediyorsun. Ama kurandaki bu kadar seye goz yumuyorsun. Soylermisin kurani incilden , ve ya tevrattan , zeburdan ustun kilan nedir?

        Peki incilin bozulmamis kisimlarinda mucize ola bilir soyleyebiliyorsun da neden kuranin bozulmamis kisimlarinda mucize ola bilir diye hic dusunmedin???

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        Sn. passenger
        Çünkü dört tane -ki daha önce onlarcaydı- ve birbirini tutmayan incil var…Tevrat a sonradan eklemelerin olduğu zaten belli,çünkü Hz.Musa nın ölümünü anlatan kısımlar var…yukarıda anlattığım ve linklerini verdiğim mucizevi özellikleri çürütecek bir iddianız var mı?

      • toro dedi ki:

        Sayın T.Taşpınar,
        Gerçek incil diye yazılan bir incilmi var? İlk yazılan incil matta dir ve zaten genel kabul görmüş 4 incilden biridir! Hiç yazılmamış bir kitap nasıl değiştirilebilir?
        Ya da şöyle sorayım,biliyorsunuz Kuran kendisinin peygamberi olduğunu iddia adenin ölümünden sonra her bir ayeti için 2 şahit bulunarak kitap haline getirilmiştir ve elimizde o kitabın kuranın peygamberi olduğunu söyleyen tarafından tasdiklendiğine ya da o kitabın gerçekten onun söylediği sözler olduğuna dair mutlak, tartışılmaz, sorgulmaz bir ilahi mühür ya da onay yok!

        İncilin peygamberi olduğu iddia edilenin inanırlarına ölmeden önce alın bu kitaba ya da bu sözlere inanın dediği bir kitap yani incil varmı? Peki her ayeti için 2 şahit bulunmamış ve hiç kitap haline getirilmemiş bir ilk incil yok iken siz hani incilin ne şekilde değiştiğini nasıl söyleyebilirsiniz?

        Kuran değişti diyor değilmi?
        Peki kuran söylüyormu incilin neresi değişmiş? Nesi değişmiş, yazılmış metin mi değişmiş, sözler yanlışmı aktarılmış sayfalara ya da yazılırken 2 şahit aranmadığı için usulen varlığı kadük mü olmuş ya da insanlar onu kendi kafalarına göre yorumlamayamı başlamışlar? Nesi değişmiş incilin, hiç yazılmayan bir incilin hiçbir somut doneye sabit olmadan sadece değişti denildiği için değiştiğine nasıl inanılır? Somut birşey söyleyin ki bilelim!

      • yasir dedi ki:

        Toro, sizin akıl-nefis-seytanınız sizleri her zamanki gibi yanıltmaya devam ediyor…

        İsrailoğlularına inen ilk levhalarda 10 emir vardı…yani bu emir ve yasklara uyun

        toplumsal olarak şimdilik huzur bulacaksınız…

        Tevrat-zebur-İncil ve Kuran bunların hepsi aynı sistemle inmiştir…İsa Ruh ile desteklenmiş denilirken ona Allahın emri ve sözünden verilmiştir denilmektedir, incilden kasıt isanın söyledikleridir ve isanın söyledikleride Ruh’un Allahın emrinin söyledikleridir…
        Kuranda aynı şekilde böyledir…

        Kuranda uyğulanmsı gereken emir ve yasakları, helal ve haramları içiren muhkem ayetler vardır bunları toplasan Kuranın belkide onda biri bile yapmayabilir işte bunlar Allahın ta Ademden beridir koruduğu zikri’dir…Kitabın geri kalanı ise Müteşabih peygamber hayatlarından kıssalardır ve bunlarında bir çoğu sembolik anlatımlı olup 2 anlam ve manalar taşımaktadır…

        Şüphesiz o Zikr’i biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz. 15 / HİCR – 9
        Hicr 9’da korunacak olanın zikir olduğu söylenmekte, kitap veya Tevrat-zebur veya İncil, kuran denilmemektedir…

        İşte bu zikirden kasıt Tevratta-incilde-Kuranda hükümler ihtiva eden emir ve yasaklardır, bunların hepsi tevrattan önce bile Kuranda İbrahime verildiği söylenen sahifelerde olduğu ve daha önceki resullerin sahifelerinde de olduğu belirtilmektedir…
        Yani Zikir aşağı yukarı Ademden Kurana kadar ufak tefek teferruatlar dışında aynıdır…
        Tevrat ve incildede belirtildiği gibi ALLAHIN sözü değişmez değiştiremezler ayetleri çok doğru ve mantıklıdır…
        Çünkü Tevrat ve incilde Allahın emir ve yasakları değişime uğramıştır…Misal Faiz kesin haramken tevratta bunu değiştirmişlerdir günümüzde bile faizin ağaları Yahudilerdir.
        İncilde ise Domuz eti-alkol-sunnet gibi bir çok değişime uğramıştır…
        Lakin Kuran ile Allah zikrini koruduğunu göstermiştir.
        Yani Kuranda insanın yaratılışı müteşabih olarak sembolik olarak anlatılmıştır, Kuranın özü ve insanların yükümlü olduğu ümmül kitap denil kısımları uyğulamak emir ve yasaklara uymak şartıyla bunlar(şirk koşmamak-adalet-hak-hukuk-salat-zekat-oruç-faiz-alkol-zina-çalmamak-yalan söylememek-vs gibi konular) uyan Müslüman, müteşabih çift anlamlı ayetleride fitne ve şirk konusu yapmamak şartıyla bunları aklı almayıp yanlış anlaması yani insanın yaratılışını evrelerle değilde çamurdan heykel yapılarak oluştuğunu anlaması o kişinin imanında bir tahribat yapmacak düşüncesindeyim ve yahut Salih bir müslümanın insanın çamurdan heykel yapılarak değilde su+toprak bileşimi çamurun içinde bir organizmadan başlayıp aşamalarla oluşumunun tamamlandığınıda inanması imanından bir şe eksilteceğini sanmıyorum, Çünkü Allah kuranda kulların açık ayetlerden emir ve yasaklar içeren ayetlerden sorumlu olduklarını belirtmektedir…Lakin bastırarak söylemek istiyorum muteşabih ayetlerei yanlış anlayıp inanmak insanı yakmayabilir ama bu müteşabih-kapalı ayetleri saptırıp şirk ve fitne yapmak işte bu kişiyide yapmış olduğu amelleride yakabilir…

        Yani Allah Kitaplarda müteşabih ayetleri koruycağını söylemiyor, Allah kitaplarda zikrini yani emir ve yasaklarını koruyacağını söylemektedir…

        Şüphesiz bu, önceki sahifelerde vardır; 87 / A’LÂ – 18
        İbrâhim’in ve Mûsa’nın sahîfelerinde. 87 / A’LÂ – 19

        Halbuki Allahın insanlara indirdiği ruh-bilği sadece emir ve yasaklardan oluşmakta bunlarsa sadece insanların iyiliği ve huzuru içindir, diğerleri ise Allahın fazladan-fazlından verdikleridir…
        İlk inen on emir, tevrttaki emir ve yasaklar, incildeki emir yasaklar ve daha önceki sahifelerdeki emir yasakların hepsi Kuran ilede aynen devam etmektedir, sağlamlaştırılarak devamını korumaktadır…
        Tabiki en iyisini ALLAH bilir deyip, bizler hepsinin Alahtan olduğuna iman ednleriz.

      • Passenger dedi ki:

        Sn. Taspinar

        365 günü de 354 günü de açıkladım. ( sizden alinti)

        Sizin akil ve mantiginiza gore aciklamis ola bilirsiniz. Ama siz bizim soylediklerimizi okuyup anlamadiginiz icin ( yada anlamak istemediginiz icin) , geri cevab olarak sadece kendi hayal dunyanizdan bahs ettiginiz icin , bizler sizinle konusmanin zaman kaybi oldugunu anliyoruz ve ne kadar anlatmaya calissak da sizin anlayamayacaginizin farkina variyoruz. Verdiyiniz olumsuz cevaplariniza cevab verilmedigi icin ,,365 günü de 354 günü de açıkladım.,, diyebilirsiniz. ( senin icin) . Yani bizim icin hicbirsey aciklanmis degil ve biz size verdigimiz hic bir soruya cevap almis degiliz.

        Anlamadigim bir sey var. Arkadaslar sizlere bir cok mantikli sorular sordugunda geriye cevap olarak ,, yine soz kalabaligi yapmissin ,, gibi yorumlarda bulunanlari var.
        Gercekten okuyup anlamadigi icin , kafasi algilayamadigi icinmi boyle yorumlarda bulunuyorlar yoksa anlayipda cevap bulamadiklari icinmi boyle rol oynuyorlar.

        Bu site sayesinde bir musluman bir de musluman olmaya cok hevesli iki arkadasim kurtuldu. Buradaki bilgiler ve yorumlar , kafasi karisik ve ya daha yikanmamis bir cok insanlarin mantigini calisdirarak gercekleri gormesine cok yardimci oluyor. Site yoneticisine ve yorum yapan tum arkadaslara sonsuz tewekkurlerimi iletiyorum.

        Saygilarimla…

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        Sn.Passenger,
        Ben 365 gün konusunda ,Kuran’da gün kelimesi sayılarının nasıl 365 adet olduğunu ve bunun astronomik olay olarak 1 yılın içindeki tam gün sayılarıyla uyumlu olduğunu,354 günlük Hicri takvim bağlantısını vs.vs. hepsini yukarıda açıkladığımı göreceksiniz..Ama onca açıklamaya rağmen hiçbir şey anlatılmamış gibi davranıyorsunuz..Size bunlar dışında bazı mucizelerden de bahsettim,çürütebiliyormusunuz dedim yine ses yok tabii…yaptığınız yorumlar hiçbir şeyi çürütemiyor ve açıklamıyor..konu bunlar olduğu halde sürekli başka taraflarda gezmeyi yeğliyorsunuz..işte bunlar yüzünden bir çok yorumunuz laf kalabalığı olarak kalıyor..kusura bakmayın selamlar

  56. 1okuyucu dedi ki:

    Sn. Bilâl;

    Enfâl 32-33’te Müşrikler Allaha inanıyorlar ama Muhammede inanmadıkları için, Müşrikler ‘ey Allahım, bu Kuran senin katındansa ve gerçekse bize elem verici bir azap getir’ diyorlar, Kuranın tanrısı ise Muhammede, ‘sen onların içerisindeyken biz onlara azap edecek değiliz’ diyor, halbuki Müslümanlar Medineye göç ettiğinde ortada Müşriklere azap etmesine engel olan bir durum kalmamıştır, diğer bir deyişle Allah için Kuranın kendi katından indiğini ispatlayabileceği bir ortam oluşmuştur.

    yani Allah, Müşriklere azap ederek Kuranın kendinden geldiğini ispatlayabilirdi, böyle yapmakla sadece Müşriklerin değil, Muhammede inanmayan diğer din mensuplarının veya dinlere inanmayanların Muhammede inanmalarını sağlayarak Kuranın kendi tarafından gönderildiğini ispatlayabilirdi, sanırım Kuranın tanrısı nasıl bir fırsatı kaçırdığına hayıflanıyordur şimdi? Öyle ya bir sürü mucizenin anlata anlata bitirilemediği bir kitabın tanrısı, azap gibi bir mucize göstererek Müşrik denen gruba Kuranın kendisi tarafından gönderildiğini ispatlamakla kalmaz, Müşriklere tokat gibi bir cevap vermiş olurdu?

    Saygılarımla.

    • bilal dedi ki:

      Sn.1okuyucu,

      ENFAL-32-33.ayetlere atıfta bulanarak şöyle diyorsunuz..’’.yani Allah,Müşriklere azap ederek Kuranın kendinden geldiğini ispatlayabilirdi,böyle yapmakla sadece Müşriklerin değil,Muhammede inanmayan diğer din mensuplarının veya dinlere inanmayanların Muhammede inanmalarını sağlayarak Kuranın kendi tarafından gönderildiğini ispatlayabilirdi.’’ sizden alıntı ‘’

      1-Yüce Allah böyle bir bedduayı yapan Nadr bin Haris veya Ebu Cehil gibilerin yüzünden kalkıp da bir topluma azap vererek onları kökten yok edecek kadar haşa merhametsiz değildir. Bunlar beddua etti diye yüce Allah onların bedduasını mı kabul edecek ve bir toplumu yok edecek öyle mi ? Yani gaddar,zalim müşrik olan Nadr bin Haris veya Ebu Cehil’in bedduasını kabul edecek ve bir toplumu kökten yok edecek,değil mi ???

      2-Yüce Allah bunların bedduasını kabul edip yok etseydi,müşrik ve diğer din mensupla rından sonradan müslüman olanlar da küfür üzerine ölüp gideceklerdi.Yüce Allah bunların kahir çokluğunun sonradan müslüman olacaklarını biliyordu ve nitekim de öyle oldu.Peki onlara azap vererek neden yok etsin.?? Onları yok etseydi,çoğu müslüman olmadan küfür üzürine öleceklerdi…!!!

      3- Yüce Allah insanların korku ve azapla değil,gönülden kendisine inanmalarını istiyor. Yani insan azaptan ve yok olmaktan korktuğu için iman etse de Allah katında böyle bir iman makbul değildir.İman gönül işidir,azap veya yok olma korkusu neticesindeki iman geçerli değildir..Mesela: Firavun boğulma anına kadar iman etmedi,baktı ki boğulacak ve ölecek işte o zaman ‘’ iman ettim’’diyor,ama nafile ! çünkü bu gönülden gelen bir iman değildi.korkudan doğan bir iman idi,gönülden olmayan bir imanı yüce Allah Kabul etmez..

      4-İşte bu nedenlerle yüce Allah kimseyi azapla veya yok etmekle imana getirmek istemez. Bunu yaparsa aynı zamanda özgür iradelerine de müdahale etmiş ve onları zorla imana getirmiş oluyor. Halbuki yüce Allah imseyi zorla imana getirmez..Ama dilerse azgın bir toplumu imana getirmek için değil,ceza olarak yok edebilir.Bakınız,böyle bir ceza verirse de onları zorla imana getirmek için değildir,çünkü onları yok ederse zaten bunlar iman etmeden ölmüş olurlar…İşte bu nedenlerle yukarıdaki yorumunuzu anlamsız buluyorum.!
      Saygılarımla..

  57. 1okuyucu dedi ki:

    Sn. Bilâl;

    bir topluluğa azap vermesini kastetmiyorum, Muhammede inanmaları için tanrının kendilerine bir azap göndermesini isteyenler için tanrı o kişilerin üzerine bit, yakarca veya benzeri haşarat musallat ederek onların etlerini kanatırcasına kaşınmalarına sebebiyet vererek Muhammedin doğru söylediğini ispatlayabilirdi veya başka bir müsibet vererek, veya benzerleri, yani tanrının o kişilere belayı musallat etmesi zor bir şey değildi herhalde? Böylece tanrıya inanan bu kişilerin Muhammede de inanmaları sağlanabilirdi, hemde kendilerinin şahit olduğu bir musibet nedeniyle zorla değil, gönüllü olarak inanmaları sağlanabilirdi, koskoca denizi yaran! bir tanrı için o gruba bir müsibet göndermesi çok zor olmasa gerek?

    kaldı ki tanrı Kuranda da anlatıldığı gibi bazı kavimleri yaşlı genç, bebek, hamile gözetmeksizin toptan yok etmiştir, ki onlar kendilerine azap gelmesini talep etmiş değillerdi,

    Müslümanlara olmadık işkenceler yaptıkları söylenen kişilere, hatta Hamzanın ciğerini sökmekten çekinmeyen kişilere (yapılan zulümler Müslümanların iddiası) Müslüman olacakları gün gelinceye kadar tahammül edilmesinin ayrıcalığı nedir? toptan yok edilen kavimler, onların yaptıklarının yanında oldukça masum kalır,

    eğer sizin tanrınız, inanmayacaklarını bildiğini söylediği kavimleri toptan yok edebiliyorsa, sizde tanrınızın yolundan giderek Muhammedin tanrısına inanmayanları yok edebilirsiniz, tanrınızın gönderdiği kitap bu yolda en büyük rehberiniz, hatta bu yolda Musa Hızır kıssasında olduğu gibi büyüyünce ebeveynlerini dinden çıkaracaklarından kuşkulandığınız çocukları da öldürebilirsiniz, böyle yapmanızda Kuran size yeter!

    gördüğün gibi muhteşem dediğiniz kitabın içeriğinde ne seçenekler var, al al kulan.

    Saygılarımla.

    • bilal dedi ki:

      Sn.1okuyucu,

      1-Yüce Allah’ın Nadr bin Haris ve Ebu Cehil gibilerin iman etmelerine ihtiyacı mı vardı,ki onlara bit,yakarca veya benzeri haşarat musallat ederek onları iman etmeye zorlasın..??? Tabiki onlara belayı musallat etmesi zor değildi.Ama böyle bir şey yapsaydı bunlar içtenlikle değil,yine gördükleri bela yüzünden belki iman ederlerdi,ama gönülden değil..İnsan bir bela veya azap yüzünden değil,içtenlikle gönülden iman edecek..Çünkü gönülden olmayan bir imanın Allah katında hiç bir değeri yoktur.. Ayrıca tefsir ve bütün Kaynaklara göre bu bedduayı Nadr bin Haris ve Ebu Cehil gibiler yapmıştır.Diğer müşriklşer değil,ama bu her ikisi de Bedir de zaten gereken cezayı buldular,ikisi de öldürüldü..Yani istedikleri belayı buldular.!!!

      2- ‘’ kaldı ki tanrı Kuranda da anlatıldığı gibi bazı kavimleri yaşlı genç, bebek, hamile gözetmeksizin toptan yok etmiştir, ki onlar kendilerine azap gelmesini talep etmiş değillerdi..’’ sizden alınıtı ‘’

      Bu yok olan kavimler de azap istiyordular.Şöyle ki,bunlar kendi peygamberleriyle alay ederek haydi doğru iseniz bizi iman etmeye davet ettiğiniz o Allah’ınız bize azap versin,bela versin diye sık sık söylüyordular.Hem de alay adercesine belayı istiyordular Bunlar adeta meydan okuyordular…Ayrıca bunların yaptıkları kötülükler,Mekkeli müşriklerin kötülüklerinden belki de kat kat daha fazla idi. Peki,’’ o toptan yok edilen kavimlerin bunların yaptıklarının yanında oldukça masum olduklarını nereden biliyorsunuz.?? Bunlar için bir ayrıcalık olsaydı,hz.peygamberin amcası olan Ebu Lehep ve benzerlerine de böyle bir ayrıcalık olacaktı.Hz.Hamza’yı öldüren ve çiğerini sökmekten çekinmeyenlerin sonradan iman edeceklerini yüce Allah zaten biliyordu. Neden onları imansız yok etsin? Bu bir ayrıcalık değildir.Ama o yok olan bazı kavimler yaşasaydılar iman etmeyeceklerini ve aynı azgınlıklarına devam edeceklerini ve hatta onların çocukları da onlar gibi azgın ve inançsız olacaklarını yüce Allah elbette bildiği için onları yok etti….Yani o kavimlere mühlet vermenin bir anlamı yoktu. !!! Ayrıca onların yok oluşu çocuklarının lehine oldu.Çünkü onların bütün çocukları müslümanların çocukları gibi cennetliktirler.Şayet onların çocukları büyümüş olsaydılar,büyük bir ihtimalla onlar da büyükleri gibi azgın ve inançsız olacaklardı.İşte yüce Allah aslında onlara iyilik yapmıştır.Çünkü onların bütün çocukları cennetliktir. Nasıl olsa bir gün onların çocukları da öleceklerdi.Bunlar ebedi mi kalacaklardı.???

      3-sizde tanrınızın yolundan giderek Muhammedin tanrısına inanmayanları yok edebilirsiniz,tanrınızın gönderdiği kitap bu yolda en büyük rehberiniz,‘’ sizden alıntı.’’

      Bizim yüce Allah’ımız insanların öldürülmesini yasaklamıştır..Haksız yere bir insanın canına kıyan bütün insanların canlarına kıymış gibi değerlendirir…Bizim rehberimiz olan kur’an’ı kerim müdafaa dışında hiç bir savaşa asla onay vermez.Din,iman için hiç bir kimse öldürülemez,kimseye baskı yapılamaz,isteyen inanır,isteyen inanmaz’’ Aşağıdaki ayetler bunun birer kanıtıdır..!!!

      وَقُلِ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ ۖ فَمَنْ شَاءَ فَلْيُؤْمِنْ وَمَنْ شَاءَ فَلْيَكْفُرْ ‚‘‘ De ki: “Bu gerçek,(kur’an) Rabbinizdendir. Artık dileyen inansın,dileyen inkâr etsin.” (Kehf-29)

      لَا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنْ الغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللَّهِ فَقَدْ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى لَا انفِصَامَ لَهَا وَاللَّهُ
      سميع عليم ‚‘‘
      Dinde zorlama yoktur.Artık doğru ile yanlış,birbirinden ayrılmıştır:O halde,şeytani güçlere ve düzenlere (uymayı) reddedenler ve Allah’a inananlar,hiçbir zaman kopmayacak en sağlam mesnede tutunmuşlardır:Zira Allah her şeyi işitendir,her şeyi bilendir.(Bakara-256)

      وَإِنْ تُكَذِّبُوا فَقَدْ كَذَّبَ أُمَمٌ مِنْ قَبْلِكُمْ ۖ وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ ‚‘‘
      «Eğer yalanlarsanız,sizden önceki ümmetler de (peygamberlerin çağrısını) yalanlamışlardır.Peygambere düşen ise, yalnızca apaçık bir tebliğdir.» (Ankebut-18)
      Bu yüzden söz konusu İddianız mesnetsiz ve geçersizdir…!!!

      Saygılarımla…

      • 1okuyucu dedi ki:

        Sn. Bilâl;

        1- aksine, dediğin müşrikler, üzerlerine bir belâ geldiğinde, Muhammedin tanrı tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğuna inanacak ve gönülden iman edeceklerdi, çünki aradıkları kanıt kendilerine ispatlanmış olacaktı, ayrıca ispat isteyen kişilerin öldürülmesi kendilerine Muhammedin peygamber olduğunun ispatlandığını bilemeyecekleri bir durumdur, ispat isteyene bir mucize göndererek kanıtlamak varken, ispat isteyeni öldürmeye kalkmak tanrının hangi sıfatıyla açıklanır? yoksa geçmişte gösterdiği iddia edilen mucizelerin güncelde tanıkları olmadığı için bol keseden sallamakta bir sakınca görmeyen ama güncelde ispat isteyenlere ispatlayacağı bir şey olmadığı ortaya çıkacağı için mi taleplere kulaklarını tıkamıştır? diğer yandan, İnanacaklarını bildiği müşriklerin yıllarca Müslümanlara yaptığını iddia ettiğiniz zulümlere katlanmalarına göz yumarak bunların azgınlıklarına tahammül göstermiş, üstelik Müslümanların uğradıkları mağduriyeti hiçe sayarak…

        2- tanrının top yekün yok ederek cezalandırdığı (tufan (sel felaketi), deprem, fırtına, vb.) kavimlerin azgınlıkları nedeniyle yok edildiğini söylüyorsun, peki bu dünya sınav yeriyse onları bu dünyada cezalandırmanın ne gereği var? nasılsa öbür dünyada cezalandırılacaklar, demek Kuranın tanrısı (senin iddiana göre) çocuklarında büyüyünce azgınlardan olacağını bildiği için onlarında belâdan nasibini almalarında sakınca görmeyerek aslında onları kafir olmaktan kurtarmış? hemde doğrudan cennetine koyarak onları ödüllendirmiş, gerçekten çocuklara çok büyük bir iyilik yapmış, ne merhametli tanrıymış?

        o halde insanlık tarihinden bu yana ölen çocuklar (0-15 yaş grubu) doğrudan yani hesaba çekilmeden cennete gideceklerse, bence çocuklar için hesap gününün beklenmesine gerek yok, kimbilir belkide Kuranın tanrısı hesap gününü beklemeden onları cennetine koymuştur, kundaktaki bebeleri sonsuza dek emzirecek birer süt anne, çocuklara da sonsuza dek oyun oynayacakları lunapark benzeri oyun bahçeleri kurmuştur,

        aslında bizler de birkaç çocuk öldürsek hiçte fena olmaz, sebebini soranlara da, icazetimizi Kurandan aldığımızı, onların doğrudan cennete gitmelerine vesile olduğumuzu, onlara çok büyük bir iyilik yaptığımızı savunarak haklılığımızı savunabiliriz, en azından cennet ahalisine bir katkımız olur?

        kurtarma ekiplerinin günlerce süren çabaları sonucu göçük altından canlı olarak çıkarılan birinin haberi dünya kamuoyunda sevinçle karşılanırken, Kuranın tanrısının bu dünyada da insanları cezalandırdığına inananların içerisinden ahlâksız bir grup, meydanlara çıkarak “7.4 yetmedi mi?” deme küstahlığını gösterebilmiştir? (İzmit depremi)

        3- ılımlı ayetleri örnek gösterip şiddet içeren ayetleri göz ardı ediyorsun, en basiti Kuranın tanrısı dileyen inansın, dileyen inkâr etsin diyor ama inkâr edenlerle ilgili sert söylemleri, Müslümanlara onlara nasıl davranmaları gerektiği konusunda verdiği direktifleri görmezden geliyorsun, Kuranın tanrısı “kim haksız yere bir insanı öldürürse” diyor ama sert ayetlere itibar eden şiddet yanlıları kastedilen insanın mümin olduğunu söyleyebiliyor, Kuranın tanrısı dinde zorlama yoktur diyor ama Muhammedin komutanı Halid bin Velidi unutuyorsun, dinden dönenlere neler yapıldığından bahsetmiyorum bile, Kuranın tanrısı Muhammede, yalanlayanlara aldırma, sen sadece tebliğ et diyor ama anlattığı kıssalarda yalanlayanlara verdiği cezalardan bahsetmekten de geri kalmıyor,

        yani Kurandaki seçenekler herkese göre dizayn edilmiş, şiddet yanlısı olmayanlar ılımlı ayetleri kaale alır, şiddet yanlısı olanlar sert ayetleri kaale alır, ama şiddet yanlısı olmayanlar şunu unutmasın, Kuranın tanrısı Müslümanlara savaşı farz kılmıştır, din Allahın oluncaya kadar onlarla savaşın demiştir, İslâm aleminde “Allah yolunda savaşmak” diye bir düstur vardır, o nedenle şiddet yanlısı olmayanlar istemeseler de bunları kaale almak zorundadırlar,

        Kuranı incelediğinde söylediklerimin mesnetsiz olmadığını anlayacaksın?

        Saygılarımla.

  58. rammsteinn dedi ki:

    incil konusunda
    incillerin tamamı tamamen insan elinden çıkmıştır.isa geriye “benim dediklerimi kitap haline getirin.ben peygamberim” dediği yok. isa bir din temsilcisi değil. tamamen,yahudilerin kendini bilmiş,baskıcı yapılarına inat yaratılmış bir dindir. isa yaşarken ortada bir din bir peygamberlik iddiası yoktu.

    taşpınar arkadaşım,
    senin dinin hristiyanlığı isayı kabul eder. ama bu büyük bir hatadır. dinin zaten bu hatayla baştan yıkılıyor.

  59. kadri haysız dedi ki:

    Merhaba, herşeyden önce size bir soru sormam gerekiyor, arapça biliyor musunuz?

  60. T.TAŞPINAR dedi ki:

    http://www.yenimucizeler.com/uzayda-ilk-insan-gagarin-ve-kuranin-mucizevi-isareti-rahman-55-33/uzayda-ilk-insan-gagarin-ve-kuranin-mucizevi-isareti-rahman-55-33-t71.0.html

    (KURAN’DAKİ ENLEM -BOYLAM VE SURE -AYET NUMARALARIYLA İLGİLİ MUCİZEVİ UYUMLARA BİR ÖRNEK.İLGİLİ HARİTALARI YUKARIDAKİ ADRESTE BULABİLİRSİNİZ)

    UZAYDA İLK İNSAN: “GAGARİN”
    ve
    KURAN’IN MUCİZEVİ İŞARETİ (RAHMÂN) 55:33
    Diyanet Meali :
    55:33 – Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç (SULTA) olmadıkça geçip gidemezsiniz.
    ….
    İnsanoğlunun uzaya ilk çıkışı (birçoğumuzun belleğinde olmakla birlikte) araştırıldığında, ilk çıkan insanın Sovyet kozmonot Yuri GAGARİN olduğu bilgisine bir çok kaynakta ulaşabiliriz.
    ****Uzaya çıkan ilk insan olan Yuri Gagarin’in adını taşıyan ve doğduğu şehir olan Rusya’daki Gagarin şehri 55 derece.33 dakika enlemi üzerinde bulunmaktadır.****
    Gagarin şehri Rusya’nın Smolensk Oblast eyaletinde bulunmakta ve 55. kuzey enlemi ile 33. doğu boylamının kesişim noktası da bu yönetim birimi sınırlarının merkezi denebilecek bir noktaya denk gelmektedir.
    Yukarıdaki açıklamalardan da hemen fark edileceği üzere, iki önemli husus vardır:

    1- Yuri Gagarin’in adını taşıyan şehrin merkezine yakın bir bölgeden, 55 derece 33 dakika enlemi geçmektedir.

    2- İnsanoğlunun uzaya çıkışından bahsedilen ayet Kuran’da Rahman suresinde, yani 55:33’te geçmektedir. Gagarin şehrinin bağlı bulunduğu Smolensk Oblast eyaletinin merkezine yakın bir bölgede 55. kuzey enlemi ile 33.doğu boylamı kesişimini tam olarak vermektedir.

    Bu iki özelliğin bir arada bulunması ve ayetin anlamının insanlığın uzaya çıkışıyla ilgili olması beraber düşünüldüğünde artık bunları tesadüf olarak niteleyebilmek çok zor olacaktır. Aslında, 55. enlem ile 33. boylamın kesiştiği bölgenin uzaya insan gönderen ilk ülke olan Sovyetler Birliği ve günümüzdeki mirasçısı olan Rusya’nın sınırları içinde olması bile zaten yeterince ilginçtir. Bu özellik yetmezmiş gibi yukarıda belirttiğimiz şekilde Yuri Gagarin’in adı verilen şehrin merkezinden 55 darece 33 dakika enlemi geçmesi tesadüfü ortadan kaldırmaktadır.
    Yuri Gagarin’in doğduğu yer ve memleketi olan Smolensk Oblastından (oblast=eyalet) geçen enlemler arasında, bu eyaletten geçen kısmı en uzun olan enlem 55.kuzey enlemidir. Aynı şekilde bu eyalet sınırlarından geçen boylamlar arasında bu bölgeden geçen kısmı en uzun olan boylam ise 33. doğu boylamıdır. Bu durum 55:33 koordinatlarının tesadüfi olmadığı yönünde yine bir fikir vermektedir.
    Şimdi 3 şıklı bir soru:

    (a)Yuri Gagarin’in doğduğu Klushino kasabasını Gagarin olarak değiştiren Sovyet hükümeti, bunu sırf 55° 33’ enlem boylamında olduğunu görerek Kuran’a uysun diye mi değiştirdi, (b) veya Peygamber ve arkadaşlarının bir uydusu mu vardı, ki yerküreyi ölçülendirecek bilgiyi toplayıp Dünya’nın koordinat sistemini kurarak gaybi bir haberle 55:33 ayetini mi oluşturdular, (c) yoksa Kuran’da göklere çıkış ile ilgili net bir bilgi olarak yer alan bu biricik ayet; geçmişi, an’ı ve geleceği bilen Yüce Yaratıcının bir ölçüsü sonucu mu 55:33 olarak ayarlandı? Seçim serbest.
    ….
    Haritaları iyi incelersek, Gagarin şehrinin bağlı olduğu Smolensk Eyaleti’nin tam ortasından geçen paralel, 55. paralel olup, eyaletin sahip olduğu en uzun paraleldir. Yine eyaletin tam ortasını kesen meridyen ise, 33. meridyendir. Bu da Smolensk eyaletinin sahip olduğu en uzun meridyendir.

    Gagarin şehri ise, yine haritada görülebileceği üzere 55. paralelin 33 dakika kuzeyine düşer. Yani 55 derece, 33 dakikadaki koordinat Gagarin şehir merkezini gösterir.

    http://www.wolframalpha.com/input/?i=+Gagarin+coordinate

    Bundan çıkan sonuçlar:

    1- 55. Kuzey paraleli ile 33. Doğu meridyeninin kesiştiği nokta, Gagarin şehrinin bulunduğu Rusya coğrafyasını gösterir. Dünya coğrafyasının tümü ele alındığında sadece bu nokta bile başlıbaşına mucizevi bir işarettir. Örneğin bu koordinat herhangi bir okyanusun herhangi bir yerine denk gelebilirdi, ama öyle değil.

    2- 55. Kuzey paraleli ile 33. Doğu meridyeninin kesiştiği nokta, Gagarin şehrinin bağlı bulunduğu Smolensk Oblast’ın tam orta yerini gösterir. Bu durum mucizevi işaretin olasılığını kat kat azaltır.

    3- Gagarin şehrinin koordinatı ise tam olarak 55 derece, 33 dakikadır. Bu durum ise, mucizeyi işaret olmaktan çıkarır ve tam bir mucize kılar.

    1400 küsür yıl önce 55:33 ayetinin anlattıkları ile sure ve ayet numarasının, günümüzde gerçekleşen ilk uzay yolculuğunu yapan Gagarin’in doğduğu Gagarin şehrinin koordinatıyla aynı çıkması Kuran’ın gaybi bir haberidir.

    • rammsteinn dedi ki:

      sayın taşpınar,
      mucize avcılığıyla nereye varmanın peşindesin? sitenin hitini mi arttırmak istiyorsun? yoksa inanmayanları,inandırmaya mı?
      ayet sure sıralamalarından mucize çıkarmadan önce kuranın nasıl toplandığını okusan, algıda seçiciliğin ne demek olduğunu net anlarsın.
      sure ve ayetler iniş sırasına göre dizili değil. tamamen insanlar toplamışlar. eğer ayet sure sırasından mucize çıkartırsanız,bu kuranı toplayanların mucizesi olur.
      herhangi bir masal kitabı getirirsen ben de sana yüzlerce mucize çıkartırım.
      ama çıkartılmış halleri var.
      mobby dick,kavgam gibi kitaplardan çıkartılan mucizeler burada
      http://www.hayatinanlaminedir.com/moby-dick-kitabindaki-sifre/

      bu mucizelerin biraz gerçeklik payı olsa dünyada herkes müslüman olurdu.

      numaroloji ve algıda seçiciliği bir incele istersen

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        rammstain,
        Eğer biz Mobydick mucize iddiasındaki gibi Kuran daki kelimeleri kafamıza göre dizerek mucize çıkarsaydık bizi tefe koyardınız..

    • toro dedi ki:

      T.TAŞPINAR,
      Öncelikle ayeti şuraya çekelim!

      55:33 – ”Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç (SULTA) olmadıkça geçip gidemezsiniz.”

      Öncelikle burada surenin genel gidişatına baktığımızda kuranın tanrısının bir güç gösterisi yaptığını görüyoruz! Bu ayetle ilgili çevirilerde farklılıklar olmkala beraber asıl anlamı bulabilmek ya da anlayabilmek için dilin kullanıldığı en eski zamana kadar gidip dili kullananların bu ayetten ne anladığınıda görmek gerekir! Bu minvalde ben taberinin (839-923) yazdığı tefsire bakıyorum. Orada ayetle alakalı zamanın din alimlerinin görüşleri aşağıdadır!

      **********Abdullah b. Abbas´ın bu âyet-i kerimeyi şu şekilde izah ettiği zikredil­mektedir: “Ey cinler.ve insanlar topluluğu, eğer sizlerin, göklerde ve yerde olanları bilmeye gücünüz yeterse onları bilin. Sizler onlan bilemezsiniz, ancak Allah tarafından bir açıklama ile bilebilirsiniz.”

      Abdullah b. Abbas´tan nakledilen diğer bir izah şeklideşöyledir: “Ey cin­ler ve insanlar topluluğu, şayet sizler, göklerin ve yerin etrafından çıkıp gidebi-liyorsaniz çıkıp gidin. Fakat siz, benim mülkümden çıkıp başka bir yere gide­mezsiniz. Nereye gitseniz orası benim mülkümdür.”

      Âyct-i kerimede geçen ve “Büyük bir kuvvet” diye tercüme edilen kelimesinden maksat, Abdullah b. Abbas´a göre “Açıklama”
      Mücahit! ve İkrime´ye göre “Delil”
      Katade´ye göre ise “Mülk”tür,
      Taberi bu kelimenin “Delil” ve “Açıklama” manasına daha uygun düştüğünü söylemiştir. [31]***************************************************************************************************

      Bu arada size bilgi olsun özellikle Abdullah b.Abbas Peygamberinizin amcası Abdulmuttalipin oğludur ve tarihe göre peygamberinizin yanında yetişmiştir! Herhalde ayetlerde ne deniyor, ne anlam yükleniyor sizden daha iyi bilecektir!

      Bu ayette uzaya çıkışla alakalı bir beklenti değil kuranın tanrısının benim dünyamdan ben izin vermeden kaçamazsınız uyarısı vardır!
      Ama bu tek başına bir algıyı anlatmaya yetmez! Öncelikle insanlar bilgilerini ve kanaatlerini deneyimlerine dayandırırlar! Yani deneyimlendirerek öğrendiklerini bilgi haline getirip birbirlerine taşırlar!

      Şimdi yaşadığımız dönemde biz bir insanın bir arabayı koşarak geçemeyeceğini biliyormuyuz? Uçaktan düşen bir insanın eğer paraşütü yoksa yere çakılarak öleceğini biliyormuyuz? Yağmurlu bir havada şimşeği gördüğümüzde gökgürültüsünden korkmamamız gerektiğini çünkü ışık sesten hızlı olduğu için önce ışığın sonra sesin geldiğini biliyormuyuz?

      Peki 1400 yıl önce yaşayanlar insanların uçamayacağını bilmiyorlarmıydı? Ne kadar yükseğe sıçrarsa sıçrasın, sıçrarken ne kadar kollarını çırparsa çırpsın gerisin geriye toprağa düşüldüğünü bilmiyorlarmıydı? Peki durum bu haldeyken bir insanın havada durmanın bile olamadığı bir anda gökyüzünün en ucuna gidilmesinin büyük bir güçle olabileceğini ve bu gücüde ancak tanrının verebileciğini iddia etmesinden daha normal ne olabilir?

      Sonra siz neden kuranın iniş sırasına bakmıyorsunuz? Kuranın iniş sırasına göre söylediğiniz ayet 97.sıradadır! İniş sırasına göre 55.sırada olan ayet En’am suresidir!

      Bunuda geçtim, bu büyük güç ile ilk defa uzaya çıkan bir insan yani Y.Gagarin değildir!

      Uzaya ilk defa çıkan Layka adında bir köpektir (1957)! Sonra 1958 de küçük adam denilen bir maymun, yine Able ve Baker adında iki maymun 1959 ve ocak 1961 de Ham adında bir maymun insanlardan önce uzaya çıkabilmiştir! Bu hayvanların doğum yerlerinin enlem ve boylamlarına da bakmışmıydınız?

      Siz böyle mucizeler aramaya bu kadar meraklıysanız Da vincinin son akşam yemeği tablosundaki inanılmaz varyasyonlarına ya da Monaliza portresindeki muhteşem ve gizemli resim yeteneğinede bakmanız gerekir! Ya da ilk uçan insan olarak anılan İbn Firnas (857) yada Hazerfen Çelebinin doğdu yerlerin enlem ve boylamlarına!

      Bunların hepsinide bırakın gidin dünyanın en ünlü ilizyonistlerini seyredin! Ne yani özgürlük heykelini canlı yayında görünmez yaptı diye David Copperfielde tanrının peygamberi gözüylemi bakalım!

      Siz sinekten yağ çıkarır gibi alakasız cümlelerden alakasız anlamlar çıkarmaya devam edin! Kurana ya da o ayete indiği anda muhatap olanlar başka telden çalsın siz ise başka telden! Hayırlı işler!

      • toro dedi ki:

        Bu arada sayın T.TAŞPINAR,

        Allah cüzi iradenin ne yapacağını bilmemeyi değil,”ÖNCEDEN” bilmemeyi tercih etmektedir diyorum.” .(.-tabii bu benim şahsi düşüncem,alimler vs. farklı düşüyor olabilir)

        Yine yukarıdaki yorumunuza istinaden, eğer kuranın tanrısı insan iradesinin tercihlerinin sonucu olarak yazılan tarihin neler getireceğini ”ÖNCEDEN” bilmemeyi tercih ediyorsa ”ÖNCEDEN” bilmeyi tercih etmediği bir geleceği nasıl görebilir,bilebilir ve gördüğü geleceği geçmişe nasıl not düşebilir?

        Kendi yorumunuz yani kanaatiniz tanrınızın geleceği görmemesi uzerine kurgulanmışken nasıl olurda geçmişte geleceğe ait bir bilginin tanrı tarafından şifrelendiğini iddia edebilir ve bir mucize kurgusu yapabilirsiniz? İnanmadığınız bir bir eylemden inandığınız bir mucizeyi nasıl türetebiliyorsunuz inanılmaz!

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        sn.toro,
        Cüzi iradenin Allah’ın emirlerini ve yasaklarını yerine getirme konusunda vereceği kararlarını önceden bilmek konusu ile gelecekte olabilecek olay ve olguları bilmek farklıdır. İnsanlığın enlem-boylam düzenini oluşturması, Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirme konusunda vereceği kararlara girmez..bunun yanında Allah gelecekte enlem-boylam düzeninin bu şekilde olmasını bizzat sağlayabilirde..

      • toro dedi ki:

        T.TAŞPINAR,
        Yazdığınız yazıyı tekrar okuyun! Cüzi irade dediğiniz insanın kendi kararlarını verme ve kendi kendine hareket edebilme halinin bir bütün halinde tezahürü sonucu tarih oluşur!Örneğin Hitler polonya ya saldırmaya karar vermeseydi 2. dünya savaşından ve o savaşın yazdığı tarihten ve gelecekten bahsedebilirmiydik! Tarih bütün insanların cüzi iradelerinin oluşturduğu bir düzlemdir! Enlem ve boylamın icadına giden yollar herhalde kendiliğinden açılmadı?

    • AVNİ dedi ki:

      Sn T.TAŞPINAR

      Rahman süresi 33. ayette yazan “Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç (SULTAN) olmadıkça geçip gidemezsiniz.” ayetin uzaya çıkılabileceğini bunun için bir sultan ihtiyaç olduğunu gösterdiğini kabul etsek bile 35. ayette bu işin yapılamayacağını, engelleneceği söylemektedir. Birde neden cinlere de bunu söylüyor, onlar zaten çıkıyorlar göklere, kuran kendisi söylüyor. Ayet “Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir de birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız.” diyor.
      Uzaya o kadar çıkıldı, alev ve duman gönderildiğini ben daha duymadım, siz duydunumuz mu ?.
      Kuran da kulak hırsızlığı için şeytanların göklere çıktığı söylenmektedir, sonra her ne olduysa göklerde olan yüksek topluluğu ve vahyi dinlemelerini engellemek için üzerlerine ateş gönderilmeye başlandı.
      Kiyamet esnasında insan ve cinlerin hiç bir yere kaçamayacığını ifade eden bu ayet, şeytan ve cinlerin ateş ve dumanla kovalanacağının yanında bunu yapmaya çalışan insana da aynı şeyin yapılacağını söylemektedir.
      Tevratta kiyametle ilgili olarak “Rab kalkıp yeryüzünü sarsmaya başlayınca, insanlar O’nun dehşetinden ve yüce görkeminden kaçmak için kayalık mağaralara, yeraltı kovuklarına saklanacaklar.” (Yeşaya, 2:19 der, kuran buna cinleride katmıştır. Kuran cinler ve insanlar birbiriyle yardımlaşsalar bile hiç bir yere, göklerden de olsa kaçamayacaklarını belirtmiştir. Neden yardımlaşma var çünkü cinler göklere çıkabiliyorlar, artık nasıl bir sultanla çıkabiliyorlar bilmiyorum, cinlerin başına gelen aynı akibetin insana da olacağını söylüyor. Bir ayeti alıyorsunuz, ondan mucize çıkarıyorsunuz ama peşinde ne diyor bakmıyorsunuz.
      Saygılarımla..

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        AVNİ,
        Rahman 37. ve 39. ayetlere de baksaydınız birbirinizle yardımlaşamazsınız ve engellenir diye bahsettiği konunun kıyametle ilgili olduğunu görürdünüz .(gerçi kıyametle ilgili olduğunu siz de sonradan belirtmişsiniz..)Cinler için göklerin uçlarından bucaklarından çıkmadan bahsediliyor…Yerin uçlarından çıkabiliyorlar evet ve bunu Kuran da söylüyor ama göklerin yani galaksiler ya da evrenin uçlarından çıkamazsınız deniyor olabilir…zaten 33.ayette bir sultan yani büyük bir güç olmadan geçip gidemezsiniz dendiğine göre büyük bir güç ile geçebilirsiniz demektir…33.ayet kıyametle ilgili olan diğer ayetlerle doğrudan bağlantılı değildir..Ayrıca benim açıkladığım mucize açısından sadece 55:33 ayetinin içerdiği anlam önemlidir…diğer ayetler temel alınmamış ve bahsedilmemiştir.

  61. rammsteinn dedi ki:

    aynen öyle taşpınar.
    ben giderim mobydick deki rakamsal hesaplamaları mucize olarak görürüm,
    sen kurandaki hesaplamaları mucize olarak görürsün.
    biz buna numorolojik algıda seçicilik diyoruz.
    önemli olan bilimsel gerçekliktir.
    tıpkı mısırlıların yazıtlarındaki uçak,helikopter,jet oymaları gibi.
    elin adamı marsa üs kurmanın peşinde,siz elinizdeki hesap makinasıyla kurandan mucize çıkarmanın peşinde.
    kim kimi tefe koymalı?

    siz bu şekilde devam ettikçe “elin gavuru” dedikleriniz sizi sömürmeye devam edecek.

    çok sevdiğim bir söz var
    “zekanın sınırı vardır, aptallığın sınırı yoktur.” albert einstein.

    • T.TAŞPINAR dedi ki:

      rammstein,
      Allah varlığının delilerini bu tür Kuran mucizeleriyle gözünüze sokuyor..ama siz görmezden gelmekte direniyorsunuz..Allah’ın varlığının aleyhinde olan ve kanıtları benim yazdığım mucizesinin onda biri kadar bile olmayan evrim düşüncesini ise havada kapıyorsunuz.. o kadar şey anlattım, bahsettiğim mucizenin gerçekleşme ihtimalinin belkide milyonlarda bir olduğunu gösterdim,ama bunların yanlışlığına dair hiçbir kanıt getirmeden sadece reddetmek için reddediyorsunuz..belki sadece yukarıda bahsettiğim RAHMAN 55:33 ile ilgili bir mucize olsaydı haklı olabilirdiniz..sitemde açıkladığım onlarca enlem-boylam mucizesi bulunmaktadır..hadi bunların 1-2 si -hernekadar gerçekleşme ihtimali çok çok düşük olsa da-tesadüf diyelim , onlarca uyumun hepsi de tesadüf olamaz ki.. bu arada bahsettiğin “kavgam” kitabıyla ilgili hep 1 farklı sonuçlara ulaşılan iddialarda bulunsaydık bize kim bilir nerenizle gülerdiniz..ama inatla bunlarla aynı kefeye koymaya çalışırsınız.. Evet o sözü ben de çok severim
      “zekanın sınırı vardır, aptallığın sınırı yoktur.” albert einstein.

      • rammsteinn dedi ki:

        şöyle düşün
        on yıldan fazladır bu numorojik mucizeleri ortaya atıyorsunuz. bu mucizelere insanlar acaba nasıl tepki verdi?
        müslümanlar sahip çıktı. (gayet normal)
        peki diğer dinlerdekiler?
        hersene milyonlarca insanın bu mucizelerden etkilenerek islam geçtiğini gördünüz mü? veya gazetelerde,tv lerde bu tarz haberleri işittinizmi? ben görmedim. herhangi bir islama geçiş patlamasını bırak,herkes olduğu yerde kaldı. hadi ben reddetmek için reddediyorum? peki milyarlarca insanda mı reddetmek için reddediyor?
        6 milyar insan aptal da , bu mucizeleri uyduranlar mı aptal?
        hadi normal insanlar da aptal , bu kadar bilimadamı var. kaç tanesi bu mucize iddiaalarını ciddiye alıp incelemeye değer gördü? hiç.
        kendi dininizdekiler hariç, kimse bu iddaalara kulak asmıyor.
        kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz.
        dünya halinize gülüyor ama saygılarından belli etmiyorlar. ya da islamın aşırı tepkisinden çekinip, kendilerini koruyorlar.

      • T.TAŞPINAR dedi ki:

        rammsteinn,
        insanlar hayatlarının bir döneminde inanç konusunda kanıtlar arar..örneğin onlarca enlem-boylama dayalı mucizevi uyumu Kuranı Kerim’de bulduğunda onun doğruluğuna dair kuvvetli bir kanaat oluşur..gelecekte yabancı dillere çevrilip yayılmasıyla bu tüm insanlık için geçerli olacaktır..milyonlarca karasız insan vardır ve onların vereceği kararı yönlendirecektir..en kararlı ateist bile az ya da çok etkilenmektedir..bakın siz bile gösterdiğim delillerin çürütme konusunda hiç bir şey yapmadınız..sadece başka mucize iddiaları da vardır(hernekadar saçma olduğunu siz de anlasanız da) diyerek itibarsızlaştırma yoluna gittiniz..
        Size bir şey söyleyeyim mi..ben Allah’a neden inanıyorum biliyor musunuz?Sadece ve sadece “GERÇEK” olduğuna dair çok önemli kanıtlar bulduğum için….yani beni rahatlattığı için falan değil,sadece ve sadece gerçek olduğu için ve gerçeği reddetmemek adına…

  62. rammsteinn dedi ki:

    demişsinki
    bakın siz bile gösterdiğim delillerin çürütme konusunda hiç bir şey yapmadınız.

    kuran.
    23 senede yazıldı. taşa,kemiğe,yaprağa,deriye vs vs. 600 kusur sayfa. bunlardan oluşan ayetler neredeyse ufak bir tepe oluşturur. bunlar yarım asır sonra kitaplaştırma çalışmaları yapılıyor. ilk denemeler başarısız. bence şu halide başarısız. çünkü en basit nuh hikayesi bile bölük pörçük. bütün konular dağınık. o devirde belki bu şekilde toplanması normal olabilir.
    toplanışını bir hayal edin. peygamber ölüyor. kuranı ezbere bilenler var. ama kitaplaştırılması yarım asır sonra. yani peygamber öldüğünde kuranı ezbere bilenlerin hepsi,kitaplaştırılmayı göremezler. yeni ezberciler lazım. o şekilde tepeleşmiş yığın arasından ayetleri bulup ezberleyenler bunu ne derece sağlıklı yapar?
    eğer mucize yaratılacaksa ancak iniş sırası kabul edilebilir. kaldıki iniş sırasının da sağlıklı olduğu muamma.
    eğer bu şekilde mucize çıkarıyorsanız,kuranı toplayanlar mucizevi canlılardır.
    sizin mucize iddialarını çürütecek bir şey yok. çünkü elinizdekiler iddia.ben desem ki “kafamın üstünde görünmeyen bir ejdarha var. kendisi evrenin tanrısıdır” siz bunun gerçek olmadığını yalan olduğunu ispatlayabilirmisin. kimse ispatlayamayacağına göre bu gerçek mi olacak?
    ilk önce iddianızın gerçeklik payının doğrulanması gerekir. sonra o iddiaya karşı çıkanlar iddiayı çürütmeye girişirler.
    siz benim “görünmeyen ejdarhamın” gerçekdışı olduğunu ispatlayamayacağınıza göre,bende sizin iddialarını çürütemem. bütün olay budur. inanç

    diyorsunki, “binlerce mucize çıkardık,biri bile doğru olamaz mı?”
    bana herhangi bir keloğlan hikayesi getirin. onbin mucize çıkarırım. sonra sizin dediğiniz gibi derim
    “yahu onbin mucize var,biri bile gerçek olamazmı?”

    dersiniz ki bu mucizelere inananlar var.
    şu yaşadığımız devirde milyonlarca insanın inandığı o kadar saçma şeyler var ki.

    konuya diğer açıdan bakın.
    bu kadar mucize iddiası. diğer dinlerdeki insanlar bunlara ne kadar ilgi gösteriyor.
    mısırın yazıtları,mayaların takvimi,çin tıbbı,yunan tarihi vs vs. ve kurandaki mucizeler.
    hangisine bilimadamları ve insanlar ilgi gösteriyor??

    araplar bir ara yüzlerce kuran alimini bir araya getirip “kuran inceleme komitesi” kurdu. amaç kurandaki mucizeleri çıkarmak islamı dünyaya tanıtmak. peki ne oldu acaba? sadece sizin gibi rakamsal mucize iddialarını çıkarabildiler.

  63. Zülfikar aydar dedi ki:

    Bunca çelişki mantıksızlık hatalarla dolu bir kitaba 1milyar200milyon insanın inanıp onu kutsal görmesi bence tam manasıyla MUCIZE sizce

  64. karaca dedi ki:

    aşağıdaki ayetler arı ile ilgilidir.
    peygamberin zamanında arıcılık yapılıyormuydu veya o bölgenini iklimi
    bal arıcılığına mmüsait midir,çöl ikliminde arı yaşayabilirmi veya bal yapması için
    için gerekli çiçekler ve ağaç çam buna benzer ağaçlar varmıdır.
    eğer çöl ikiliminde balcılık yapılamıyorsa peygamberin zamanında ve yöresinde
    balcılık kesin olmamakla birlikte olmaması gerekir.

    pegamberin içerisinde yaşadığı toplumun bal arıcılığını iklim müsait olmadığı için
    bilmediklerini sanıyorum peki peygambere aşağıdaki ayetler niçin bildirilmiş olsun
    açıklamak isteyenler yazabilirler veya bu konu hakkında bilgisi olanlar

    Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. (NAHL SURESİ / 68)

    Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (NAHL SURESİ / 69 )

    • karaca dedi ki:

      Arının yaratılması bile başlı başına mücizedir. yeryüzünde yaşayan canlılardan arı gibi bal yapan başka bir böcek türü hayvan varmıdır.Allahın bence inanmayanlar için en büyük delili bu arı olayıdır. ve hayvan dur durak bilmeden sürekli bal yapmanın peşindedir.
      diğer böcekler gibi mikrop taşımaz sadece görevi bal yapmaktır
      inanmayan arkadaşlar bu mucizeyi nasıl izah edeceksiniz olay hem kuranda hemde birebir bizlerin gözleri önünde gerçekleşiyor.sizce bunu hangi güç sağlayabilir.bunu açıklayabilecekmisiniz

      • toro dedi ki:

        Sayın Karaca,

        Neden bu kadar kolaycısınız, hem de teknoloji sayesinde istediğiniz halde istediğiniz bilgiye rahatça ulaşabilecek durumdayken?

        Öncelikle bilimsel araştırmalara göre arıların dünyada 25.000.000 yıldır bildiğimiz insanın ise 100.000 yıldır yaşadığı tahmin edilmektedir! Aradaki farkı siz hesaplayın. Buna mukabil arıcılıkla ilgili en eski veriye İspanya’nın Bicorp Valencia kasabasında bulunan M.ö 7000 yıllarında yapıldığı tahmin edilen mağara resimlerinde rastlanır. Burada bir kadın etrafı arılarla çevrili olduğu halde bal almaktadır!

        ”http://www.precisionnutrition.com/wordpress/wp-content/uploads/2011/09/6a00d83451612b69e200e552a3ccea8834-800pi-300×192.jpg”

        Bu tarihin sümerlerden bile önceye yani semavi dinlerin ortaya çıkmasından binlerce yıl öncesine ait olduğuna dikkatinizi çekerim!

        Ayrıca ilk gezgin arıcılığın M.Ö. 3000 li yıllarda (firavunlar çağında) mısırda başladığı arıcılık tarihine not düşülmüştür!

        ”http://www.baybir.org/resim.php?id=25&w=1000&h=600”

        Aynı buluntulara hindistanda da rastlanır!

        ”http://rizaerdem.blogspot.com.tr/2010/04/arclk-tarihi.html” detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.

        Ve arıcılık insanlık tarihi boyunca kutsal bir iş olarak kabul edilmiş ve bu işi yapanlara ayrıcalıklar verilmiş!

        Bu iş sıcak ve bitkisiz ortadoğu topraklarında ise büyük çömlekler (kovan niyetine) kullanılarak yapılmış!

        Yani zaten var olan bir realitenin bir kutsal kitapta geçmesi mucize değildir!

        Ayrıca siz arının balı insanlar için yaptığınımı sanıyorsunuz?

        Arılar kış uygusuna yatmazlar bunun yerine birbirlerine sokularak sıcak tutmak suretiyle kışı geçirirler ve bu sürede hayatta kalmak içinde de yazın yeteri kadar balı stoklamaları gerekir!

        Bunu şöyle yaparlar;

        Çiçeklerde topladıkları nektarı ağızlarındaki bir enzimle birleştirerek tekrar KUSARLAR! Yani bal arının kendini beslemek için çiçek nektarlarından faydalanarak ürettiği kendi kusmuğudur! Tabi ona kusmuk demek, ya da şişenin üzerine arı kusmuğu yazıp satmaya, ya da yedirmeye çalışmak problemli olacağından adına bal demek ve nasıl üretildiğini bilmezden gelmek gereklidir!

        Ayrıca arıcılık şöyle olur! Ortalama bir kovan kışı geçirmek için 9-13 kg bal üretir. Fakat arılar uygun ortam bulduklarında bunun 2,5 katına kadar fazla bal üretebilirler! İşte arıcılar arılara bu ortamı sağlar ve fazla üretilen balı alırlar!

        Sayın karaca, kuranın tanrısına göre mucizeler tanrı katındadır bu yüzden de kuranın peygamberinden inanmak için mucize bekleyenlere orası gösterilir! Yani kuranda mucize arayarak boşuna vakit harcamayın! Ve unutmayın ki tarihte mucize gösterdiği iddia edilenlerin neredeyse tamamının peygamber olduğu anlatılır! Dolayısıyla kurandaki şu ayette mucize vardır demeniz için bile peygamber olmanız gerekir! Bu nedenle tehlikeli sularda yüzmeye çabalamayın!

      • toro dedi ki:

        Sayın Karaca,

        Bu arada arılar için ”diğer böcekler gibi mikrop taşımaz” diyerek onu başka bir yere oturtmuşsunuz! Bu noktada dünyadan bihaber yaşadığınızı rahatlıkla anlayabiliyorum!

        Çünkü dünyada diğer böceklerde besin olarak tüketilir! Hatta ilerde insanların protein ihtiyacını böceklerden sağlamak için bilimsel çalışmalar yapılmaktadır! Ha bu arada arap yarımadasında pazarlarda isterseniz yemek için çekirge temin edebilirsiniz! Mikroplumudur değilmidir ona siz karar verin! Asyada ki diğer müslüman ülkelerin pazarlarında ise yenilen böcek çeşidinde artış görülür!

  65. karaca dedi ki:

    Allahın mucizelerinden olupta gözlerinizin göremediği bir mucizeden daha
    bahsetmek istiyorum

    karşılaştırın doğrumu değilmi bunlara boyun eğdiren nedir karşılaştırma yapın
    bu büyük bir mucize degilmidir illa kuranda geçmesi gerekmez
    bunlardan başka hayvanlar yabani hayat yaşarlar ve insanlarla ilişkisi yoktur.
    ama bu aşağıda sayacaklarım insanların yardımcısıdırlar
    bu hayvanlar neler dir bir bakalım
    düşündüğün zaman hayvan olarak dağda yaşayan bir kurttan bir tilkiden bir ayıdan bir kuştan bir çakaldan hayvan olarak farkları yok ama neye hizmet ediyorlar bir düşünün hepsinin yaptığı iş
    insanın yararına değilmi sayalım bakalım bu hayvanları
    1.koyun keçi.büyük baş hayvan etinden ve sütünden yününden insanlar faydalanırlar başka hangi hayvanda var bu olay
    2.köpek,kedi,eşşek,at,katır deve, insana boyun eğdirilmiştir insanın hizmetine verilmiştir bu allahın mucizesi değilmidir ondan başka bu hayvanlara kim boyun eğdirebilir insanlara hizmet etmesi için bu mücize değilmidir.
    3.tavuk kaz,ördek,horoz, insanlığın hizmetine verilmemiş midir. diğer bu türde olan kanatlı hayvanlar niye insanların hizmetinde değil ne yapsan onları evcil hayata alıştıramazsın tam alıştı dersin fırsatını bulunca kaçıp gider aslına döner yaban hayatını seçer
    peki inanmayan arkadaşlarım bu mucize değilmidir. bunu insanların hizmetine sunan hangi kuvvettir bu yaradılışı bu hayvanlara işleyen kimdir. bunların genlerine bu bilgileri sıralayan kimdir
    niye bu bilginin dışına çıkamıyor bu hayvanlar
    diğer hayvanlarda bu bilgi yokken diğer saydığım hayvanlarda var bu nasıl olmuş olabilir herhangi bir fikriniz varmı
    benim var hemde çok basit bir açıklama bunları yüce allah tasarlamıştır planlamıştır.
    benim cevabım bu ve buna iman ederim
    siz değerli inanmayan kuranın tanrısı diyen arkadaşlarım siz nasıl izah ediyorsunuz bu olayı
    bir cevap verebilecekmisiniz yoksa görmezden gelip başınızı kuma mı göeceksiniz sizinde mutlaka bir cevabınız olmalı öyle atmayla tutmayla bu işler olmuyor ben sizlere sizin de anlayabileceğiniz görebileceğiniz basit örnekler verdim mutlaka sizin de bir cevabınız olmalı
    doğa diye geçiştirmeyin gerçek cevabı vermeye çalışın

  66. karaca dedi ki:

    rammsteinn

    bu bahsettiğin insanlardan daha farklı daha mantıklı laflar edebilirim
    ne insanlar var onlara bin basar söyledikleri yıllarca konuşulabilecek
    mesele şu rammsteinn gerçeği görmemek

  67. karaca dedi ki:

    rammsteinn

    sana allahın bir mucizesinden daha bahsedeyim görmeye çalışın
    aynaya bir bakın vucudunuz hariç yüzünüzü aynada görün ve düşününün
    sizin bir benzeriniz bu yeryüzünde yaşıyormu sizin yüz olarak bir benzeriniz
    yeryüzünde varmıdır kulak aynı kulak ağız aynı ağız göz aynı göz diğer insanlardaki gibi
    burun desen aynı,dudaklarınız desen diğer insanlardan bir farkı yok
    buraya kadar tamam
    eksik olan nedir rammsteinn diğer insanların bu uzuvları aynı olmasına rağmen
    niye birbirine yüz ,surat sima olarak bir birlerine benzemiyor rammsteinn
    oysa uzuvların hepsi aynı gibi aynı gözüküyor nerede ise ama bir birlerine benzemiyorlar
    buna ne dersin rammsteinn ölmüş olanlarda dahil hiç bir insan birbirine benzemiyor surat yüz sima olarak rammsteinn bu nasıl sağlanabilir bu nasıl mümkün olabilir buna sebeb nedir
    bunu kordine eden kuvvet nedir. rammsteinn
    sadece bu durumu ile insan allah katında değerli kılınmamışmıdır
    hiç bir insan bir birine benzemiyor bu allahın mucizesi değilmidir
    dikkat et rammsteinn bunu sen ben yapmadık buna bizim gücümüz yetmez
    mutlaka bir yapan olmalı mutlaka bir dizayn eden olmalı işte biz buna inanıyoruz
    ve iman ediyoruz rammsteinn siz farklı yerlerde farklı çelişkilere takılıp kalmışsınız
    bu sebebden gözünüzün önündeki muazzam gerçekleri kaçırıyorsunuz
    iyi çalışmalar

    • rammsteinn dedi ki:

      karaca
      ne seni ne de senin gibi düşünen birçok insanı yadırgayamıyorum. çünkü birkaç sene önce bende sizin gibi düşünüyordum. börtü böcekler gezegenler herşey tesadüfen olması imkansız. hep din adamlarından bunu duyduk. ama ortada bilimsel gerçekler var. bilim birçok şeyi açıklıyor. ama açıklayamadığı hala çok konu var. bu açıklanamayan durumda din devreye giriyor. “işte biz bunu açıklıyoruz. bunu tanrı yaptı”
      düşünün;
      onbinlerce sene önce yaşayan ilkel bir insanı.deprem oluyor,şimşek çakıyor. bunu anlamlandıramıyor. bilmiyor neden oluyor?korkuyor. kendince kurguluyor. “bunu ilahi bir şeyler yapıyor.” korku dürtüsüyle başına kötü bir şey gelmemesi için ilahi güce hediye sunmak istiyor. zira şimşeka za onrar verebilir. elindeki en değerli olan yiyeceği kendi avını ona sunuyor.şimşeği oluşturan ilahi güce kendini hoş göstermek için ona sadakatını bağlılığını göstermek için ona tapmaya başlıyor.
      dünyanın nerdeyse tüm kavimlerindeki kurban geleneği buradan geliyor. eğer bizde o dönemde yaşasaydık oluşan depremde korkacak,bir daha olmaması için depremi oluşturan ilahi güce hediyeler verip ona tapma yoluna girecektik.

      insanlar anlamlandıramadıklarına ilahi anlamlar bindiriyor. dinler tanrılar doğuyor. günümüzde şimşek tanrısına inanan yok,kızdığında deprem yaratan tanrılara inanan yok. çünkü hepsini bilim açıkladı.
      sizin için mucize dediğiniz bir çok konuyu bilim açıkladı. sadece inanmak istemiyorsunuz.

      sonsuz maymun teoremini çok severim.
      rastgele daktilo tuşlarına basması öğretilen bir maymun rastgele olarak her şeyi yazar. şu anda benim yazdığım bu yazıyıda yazar.

      katrilyonlarca (atıyorum,) maymun arasında bu yazdığım yazıyı yazan maymun mucize eseri olarak mı yazmış olur? ya da tesadüfen mi?

      sizin düşüncenize göre bu yazıyı yazan mucize eseri yazmıştır bana göre tesadüfi olarak yazmıştır. aramızdaki fark bu.

  68. karaca dedi ki:

    toro

    Sayın karaca, kuranın tanrısına göre mucizeler tanrı katındadır bu yüzden de kuranın
    peygamberinden inanmak için mucize bekleyenlere orası gösterilir! Yani kuranda mucize arayarak boşuna vakit harcamayın! Ve unutmayın ki tarihte mucize gösterdiği iddia edilenlerin neredeyse tamamının peygamber olduğu anlatılır! Dolayısıyla kurandaki şu ayette mucize vardır demeniz için bile peygamber olmanız gerekir! Bu nedenle tehlikeli sularda yüzmeye çabalamayın!
    sizden alıntı
    toro ben kurana bakarak muzice aramıyorumki zaten orada şu şöyle bu böyle oldu diye mucize
    olarak verseydi benim için saçma olurdu kuranda mucize olarak verilmiş bu da mucize dir demiyorumki
    ben mucizeleri gözlerimle görüyorum hayatımızda çevremizde diğer yerlerde her şeyde her yerde
    allahın mucizeleri var ben bunları görüyorum sizin yaratılmanız bile bir mucizedir toro içtiğiniz su bile bir mucizedir toro
    akşam yatıp sabah dinç bir vaziyette kalkmak zinde olarak uyanmakta mucizedir toro
    ben bunları görüyorum toro ben mucize olarak nehirlerin tersine akmasını istemem bu benim için mucize değildir tehlike işaretidir benim için toro
    güneşin yanına bir güneş daha eklenmesi iki güneşin olması benim için mucize değildir toro
    tehlike olarak algılarım
    ama bir bebeğin doğması,emeklemesi sonra kalkıp yürümeye çalışması ve yürümesi bu benim için allahın mucizesidir toro ben bunu kabul ederim. gerçek mucize bunlardır toro yoksa saçma sapan şeyler mucize olarak yorumlamam benim mantığıma aykırıdır toro
    iyi çalışmalar

    • toro dedi ki:

      Sayın karaca,

      Bu türlü konuşmalar arkadaş çevresinde yapıldığında işe yarayabilir ama böyle yerlerde işe yaramaz!

      Ben çözülmesi zor yorumlar yaptığımı düşünmüyorum!

      Bakın çok açık, bir eylemin mucize olabilmesi için olamayacak bir durumda olabildiğine şahit olmak gerekir! Yani algılanabilen anda olmasının (meydana gelmesinin) mümkün olmadığı bilinen bir olayın olabildiğine tanıklık etmektir!

      Siz yukarıda saydığınız hangi durumun normalde olamadığına şahit oldunuz ki şimdi bunların hepsi olamayacak durumumda iken oluyormuş ve olmalarıda mucizeymiş gibi coşuyorsunuz?

      O zaman sizin yolunuzdan gidersek,

      Limon neden ekşi demek ki mucize, michael jordan bu mesafeden nasıl smaç atıyor demek ki mucize, ahmet aliden neden uzun demek ki mucize, elma neden ikiye kesilebiliyor demek ki mucize, arabaya nasıl akbil basılabiliyor demekki mucize, vs deyip geçmemiz gerekli!

      Peki ben size sorayım madem bebeğin doğması yani döllenme bir mucize, bu döllenme işlemi uzay boşluğunda neden olmuyor, yani bir bebeğin doğmasını sağlayacak şartlar neden orada oluşamıyor? Bu bir mucize ise yani olamayacak şey oluyorsa , kısıtlı mucize olamayacağına göre zaman mekan ve şartlara bağlı olmadan her yerde olmalı! Ama orada olmuyor!

      O zaman sizin yolunuzdan gidip bebeğin doğmasına mucize diyeceksek bebeğin DOĞAMAMASINA ne diyeceğiz?

      Bu arada ben asıl arı mucizenize(!) cevap yazmıştım, ne oldu ilginizi çekmedi mi?

  69. karaca dedi ki:

    toro
    Bu arada ben asıl arı mucizenize(!) cevap yazmıştım, ne oldu ilginizi çekmedi mi?
    sizden alıntı
    çekmedi değil arının uzun tarihçesini bilmediğim için üzerinde durmadım
    aslında size sormam gereken konular vardı ama şimdilik sormak istemiyorum
    ama sormadan da edemiyeceğim
    sizin verdiğiniz devasa zaman diliminde arı evrim geçirmişmidir diye soracam
    ama hiç sormayayım daha iyi nasıl olsa benim dediğim gibidir bu günkü arı neyse
    var olduğu zaman da aynı idi şimdi sen gideceksin başka başka şeyler söyleyeceksin
    böcek yeme işine gelince bunun içinden ben çıkamam
    ama bir böcek olan arının yaptığı bal yenebiliyorsa diğer böcek yeme işide düşünülebilir.
    iyi çalışmalar

  70. karaca dedi ki:

    toro

    Limon neden ekşi demek ki mucize, michael jordan bu mesafeden nasıl smaç atıyor demek ki mucize, ahmet aliden neden uzun demek ki mucize, elma neden ikiye kesilebiliyor demek ki mucize, arabaya nasıl akbil basılabiliyor demekki mucize, vs deyip geçmemiz gerekli!
    sizden alıntı
    yine bence yanlış örnekler veriyorsun mucize için michael jordan bu mesafeden nasıl smaç atıyor demek ki mucize, ahmet aliden neden uzun demek ki mucize, elma neden ikiye kesilebiliyor demek ki mucize, arabaya nasıl akbil basılabiliyor demekki mucize, vs deyip geçmemiz gerekli!
    sizden alıntı yaptığım yukardaki satırlarda insanın yaptığı işlerden bahsediyorsun bu mucize olarak kabul edilebilirmi insanın gücünü kabileyetini gösteren olaylardır
    benim bahsettiğim ana rahmine düşen bir bebeğin oluşumu yeryüzüne gelmesi doğması
    anasının karnında iken hava almadan göbek bağı ile yaşaması,mucize değilmidir,
    anasının rahminde yaşayan bebe ne ağlar nede hava solur,bu bebe ana rahminde yaşamıyormu yaşıyor e niye hava solumuyor,yiyecek yemiyor süt emmiyor sesi çıkmıyorda
    anasından düştükten sonra başlıyor bas bas bağırmaya oksijen tenefüs etmeye,hareketlenmeye niye başlıyor o zaman daha bir kaç saniye önce anasının rahminde tık yok dünyaya gelir gelmez başlıyor normal insan gibi yaşamaya buna ne dersin bu allahın en büyük mucizelerinden değilmi
    bir kaç saniye önce ana rahminde bebek hava almayacak birkaç saniye sonra düşer düşmez
    akciğerleri başlayacak oksijen tenefüs etmeye olacak iş mi bu şimdi akciğer desen anasının karnında iken gelişmiş hava tenefüs edecek olgunluğa erişmişti e bu bebe anasın rahminde havasız nasıl yaşıyor doğduktan sonra başlıyor solumaya buna ne dersin bunu nasıl yapabiliyor bu bebek hiç bir şeye gücü yetmezki bu bebenin
    ondan dolayı derimki allahın gücü sonsuzdur bak nasıl ana karnında bebeyi soluksuz geliştiriyor ete kemiğe büründürüyor,havasız yaşayacak ortamı tesis edebiliyor yüce allah doğduktan sonra
    bu bebeğe verilen hemen yer yüzünde yaşayabileceği sistemi devreye giriyor
    toro bunu doğa yapıyor gibi laflar edeceksen hiç etme daha iyi doğa neyi yaratabiliyor hepsi allahın ayetleridir.
    tavuk yumurtası belli ısı derecesinde 21 gün sonra civciv olarak kabuğu deler ve ciğerleri bilmem neyi tamam halde yaşamaya başlar doğduktan sonra da civciv oksijen solumaya başlıyor
    e nerede yumurtanın içinde hava onu orada yaşaması gelişmesi için dizayn eden allah çok yücedir
    buna itikat etmek iman etmek gerekir toro,bunu yeryüzünde yaşayan hiç bir şey yapamaz
    buna gücü yetmez
    birde şu lafa kafamı takıyorum yok neymiş bilim ispat edemediğinde din devreye girermiş
    dinden kastım allahın ayetleridir.
    elektrik eğer allah tarafından var edilmese idi insan oğlu elektriği filan bulamazdı.
    olmayan bir şeyi insan nasıl bulacak allah bunun temellerini yaratmış vakti zamanı gelince insan oğlu var olanı bulmuş
    şimdi diyecekler ki kuranda bu bilgi niye yok kuran öyle her şeyi izah etmezki
    izah etmesi gerekenleri izah etmiş insanı düşünceye sevk etmiştir,insanın düşünmesini ister
    allahın ayetlerinden yaratmış olduklarından insanın bilmesini yapmasını ortaya çıkarmasını istediklerinden olan ayetleri zamanı günü gelince ortaya cıkacak insan bunları bulacaktır.
    şimdi insana saklı olan bu şeyler allahın mucizesi değilmidir aslında mucize demek allahın ayeti demektir allahın yaratmış olduğu her bir kanun onun ayetlerindendir.
    insan oğlu allahın ayetlerini gizleyemezki onu görmezden gelmek başka bir şeydir ama var olan ayetlerinin bilinmesini allah kulundan ister.
    yerçekimi,yağmur,kar,bitkiler,doğum,ölüm,insana verilen bütün uzuvlar,dişilerin yavrularına gösterdikleri şevkat,türlü türlü çiçeklerin renkleri kokuları,oksijen havada bulunan bütün karışımlar
    hepsi allahın ayetleridir hepsi mucizedir. allah insanların bilmeleri için mucizelerini yeryüzünde yaratmıştır.
    ayda allahın bir mucizesi varmı yok bütün mucizelerini yeryüzünde gerçekleştirmiştir.
    insan anlıyamadığı bilemediği korktuğu olağan üstü şeyleri mucize sanıyor oysa değıl
    esas mucizeler gözlerimizin önünde,kulaklarımızın duyduğudur bunların bazılarını koklayarak bazılarını görerek bazılarını duyarak görürüz bunların hepsi mucizedir.
    bunları yapmaya icat etmeye vucud buldurmaya kimsenin gücü yetmez aslında insanın kendi si de bir mucizedir.
    iyi çalışmalar dilerim

    • Yujahthaler dedi ki:

      Kardeş siz nasıl bir Paradoxta yaşıyorsunuz.ya??…Cehaletiniz had safhada,korkutuyorsunuz bazen .Bu kadar Kitlenmişlik olamaz diyorum! Ne yorucu primat cinsisiniz siz ya? İnsanın iki gram enerjisini bile sömürüyorsunuz….bu kadar basit ve saçma ispat çabalarınızla., Sürü piskolojisi ile 1400 senesi öncesine ait Din mitine takılıp kalmışsınız. Şu mücize bu mucize ….ne saçmalıyon yaa?Sana herşey mucize mi yoksa.. Şizofren misin anlamadımki.!? Git biraz Biyoloji oku….Yada en azından…internetin var…Bu ”mucize” dediğin şeyler bizim Biyoloji dersinde çocukken öğrendiğimiz şeyler. Sen dersine pek çalışmadın galiba…hmm?
      Kendini de böyle kaptırma kardeş…..sağlığa zaralı olabilir!

  71. MaMaLi dedi ki:

    Müslümanların,hrıstiyanların,yahudilerin sorunu şu!şahane maydonoz taklidi,yapıyor,bu inaçlara,biat edenleri,kavrama ve anlama,organlarının,yerlerini değiştirmede,gerçekden,çok yetenekliler.Hepsini,hötün den anlamak da,müthiş eğitmişler.Tebrikler.

  72. green dedi ki:

    İnşallah olursunuz

  73. kasdnoasd dedi ki:

    kamer 1 ayetı ac looo

  74. Cenk dedi ki:

    araplar ve türklerin bır kısmı vs. islamı savunur ama teksas lıların neden %100 islamı savunmuyor cevap basit sende orda doğup büyüseydin sende bu nedir diyecektin konu bu kadar basit aslında..Hangi aile kültürü ve toplum kültürünü alırsan o sana işleniyor.. sadece bizim samanyolunda 100 milyar gezegen var 🙂 yahu biz yanlış yaparsak gerçekten bu adına uzay dediğimiz şeyi yapan varlık hani ne olduğu bilinmeyen çapı şekli içi dışı içi varmı dışındamıyız bu bir büyük bilimeyeni? yapan varlık bizi ateşte cız bızmı yapmayı planlamış? bumudur yani? bunu ancak islamdan önce çukurlar kazıp içinde ateş yakıp, insanları içine atan arap milleti yazar..

  75. Cenk dedi ki:

    kurana baktığımız zaman arapların kültürlerinden oluşmuş arap yazıları olduğu çok belli iyice okuyunca anlamamak zor değil, güneş tanrısı için yazılmış o tektir yaratılmamıştır vs. yazıları şimdiki tanrı içinde yazılı tüm olaylar güneş tanrısından kalan bilgiler aslında.. sadece islam değil tüm dinler insanlar tarafından yapıldı dizayn edildi çok belli.. yıllarca üzerinde çalıştılar ve çok fazla insan ölmesine sebep oldular yüzyılar önce tanrılara kurban edilen insanlar şimdi bakıyoruz hala tanrıya kurban ediyoruz bişileri.. özellikle islamda ki kadın ezmeleri aşağılamaları uzayı yapmış olduğu sanılan tanrının kadının kafasını gizlemesi bu zaten komik.. arap kültürlerini incelediğimiz zaman araplarıda zaten giyip kuşamlarının bu yönde olduğu açık neredeyse erkekleri bile saçını gizliyor(kuranda yazmadığı halde) bir sürü kadın almak vs. islamdan öncede hac olması ve çevresinde dönmeleri ve tekrar hac yapmaları hac bile bir kültürdü 🙂 sonra bi bakıyoruz islamdada aynısı 🙂 tabi insanlar okuması öğrenmesi lazım bu tip yazıların dinlerin kılıç zoru ile toplumlara diretmek beyinlere işlemek zor değilki 2000 yıl önce devlet güvenliğide yoktu, şimdi bile toplum baskısından erkekler sakal bırakıyor 🙂 bu komikkki.. türkler dahil ortadoğu erkeklerini inceleyin full sakallı neden erkeklik ifadesimi bişiden mi korkuyorsun erkekliğini mi kanıtlamaya çalışıyorsun konu ne??? din baskısı topluma bu şekilde yansımış, erkek önemli peki kadın? araplarda hala kadınlar köle bildiğin köle, diyeceksinki köle mi kaldı ya :)) hemde sağlam köle öyle böyle değil, eee kuran öldürmeye sapıklığa köleliğe teşfik ediyor normaldir. çocukluğundan beri arabistanda yaşamış biri düşünün zehirlenmiş artık ve kolayına geliyor arap kadınlar köle kapat evde dileğini yap sende öküz gibi beslen ohhhhhhhh yahu tanrı erkek galiba yada kuran erkek kitabı? hangisi ya bi okuyun iyi ce.. bir arap tarihçi çıkıp diyorki arabistanda kadın araç kullanırsa tecavüze uğrar yani burda şunu diyor biz tecavüzü seviyoruz veeee araç kullanan kadın görürseniz tecavüz edin ohaa şimdi bu adam arap bir tarihçi okumuş filan? eee şu arapların normal vatandaşlarını bir düşünsenize neyse dinler basit bir kenara bırakalım artık insanlar fazlaca sorguluyor çünkü hepsi aynı bir adam çıkıyor bişiler diyor bilgiye aç insanlar alıyor o bilgiyi zevkle aç çünkü heee almazsan kılıçla kesmece yada çarmağa germece işkence filan ben 2000 yıl önce yaşasam 50 vakit zaman kılardım, ulan bu korku ile yaşanırmı adamı kesiyorlar doğruyorlar hadi kılmada göreyim, hadi hıristiyan olma yahudilik te farklı düşün binlerce yıl önce adamı yakarlar yakar 🙂 e şimdi o kadar bilgi kitap.. kilisedeki meryem ve isa.. peki meryemin diğer 3 çocuğundan haberi olan varmı?? peki 3000 yıl önce evli olmayan bir kadının hamileyim diyince başına neler geleceğinden haberi olan varmı yakarlar anladın 🙂 e nuh yahu tanrım nuha sen gemimi yap dedin, bak inan şimdi bile böyle birşey talep etsen desenki su geliyor 🙂 gemi yapın inan bizim teknoloji buna yetmez 🙂 nuh masalları tanrılar peygamberler.. bi düşünün siz neden bilmediğiniz konulara KÖRÜ KÖRÜNE odaklanıyorsunuz? bir araştırın gerçek şudurki, kimse bu gezegende bana ne dinleri ne tanrıyı ispatlayamaz bunlar öngörü ispatsız kanıtsız sektörlere dönüşmüş düşüncelerdir. kısaca bilmiyouz bilmemiz mümkün olamaz ama insanda huy var inanma huyu sevgi bağlanma üzülme bunlar var tabi bunlarda bir insanı yada toplumu güzelde bazı olaylara bağlamanı sağlayabilir. insanları kolay kandırabilirsin.. insan sistemi üzülmek üzerine odaklı kandırmak için biraz duygulandır üz onu dilediğin sende bitti.. toplumlar dinlerle kandırılmış çok açık.. kafalar zehirlenmiş tedaviler şart. toplumları tedavi edemezsiniz ama kişilerin kendilerini tedavi etmesi konusunda teşvik edebilirsiniz. 70 huri? 20 mi azmı 50 olsaydı insan belki düşünürdü 70 sağlam rakam peki şarap dereler şeklinde olmalıki etrafta 1000 erkek olsa 70.000 huri toplam 71.000 kişinin ancak bir dere kenarından olması lazım ki orada bişiler olabilsin ki NE YAPACAKLAR ORDA o huriler ile??????? ovvv araplar sağlam düşünmüş nasıl kandırırım tabi öncelikle kadın ile uçkur ile sonra yemek ile meyveler sınırsız? DEHŞET bişi DEHŞET OLAN nedir biliyormusunuz insanları bunlara inanması….

    • bir kul dedi ki:

      Cenk
      bi düşünün siz neden bilmediğiniz konulara KÖRÜ KÖRÜNE odaklanıyorsunuz? bir araştırın gerçek şudurki, kimse bu gezegende bana ne dinleri ne tanrıyı ispatlayamaz bunlar öngörü ispatsız kanıtsız sektörlere dönüşmüş düşüncelerdir. kısaca bilmiyouz bilmemiz mümkün olamaz ama insanda huy var inanma huyu sevgi bağlanma üzülme bunlar var tabi bunlarda bir insanı yada toplumu güzelde bazı olaylara bağlamanı sağlayabilir. insanları kolay kandırabilirsin.. insan sistemi üzülmek üzerine odaklı kandırmak için biraz duygulandır üz onu dilediğin sende bitti.. toplumlar dinlerle kandırılmış çok açık.. kafalar zehirlenmiş tedaviler şart. SENDEN ALINTI

      2:242 – İŞTE AKILARINIZ ERSİN DİYE, ALLAH SİZE AYETLERİNİ BÖYLECE AÇIKLIYOR.

      3:7 – Sana bu kitabı indiren O’dur. Bunun âyetlerinden bir kısmı muhkemdir ki, bu âyetler, kitabın anası (aslı) demektir. Diğer bir kısmı da müteşabih âyetlerdir. KALPLERİNDE KAYPAKLIK OLANLAR, SIRF FİTNE ÇIKARMAK İÇİN, bir de kendi keyflerine göre te’vil yapmak için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler. Halbuki onun te’vilini Allah’dan başka kimse bilmez. İlimde uzman olanlar, “Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz katındandır.” derler. Üstün akıllılardan başkası da derin düşünmez.

      11:51 – “Ey kavmim! Bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak beni yaratana aittir. ARTIK AKILLANMAYACAK MISINZ?

      11:78 – Daha önceleri çirkin işler yapmış olan kavmi harıl harıl koşup geldiler. Lut onlara: “Ey kavmim! İşte size kızlarım, onlar sizin için daha temizdirler. Gelin Allah’tan korkun, beni misafirlerime rezil rüsvay etmeyin. İÇİNİZDE HİÇ AKLI BAŞINDA BİR ABAM YOK MU ? “DEDİ.

      11:87 – Dediler ki; “Ey Şu’ayb, atalarımızın taptıklarını terketmemizi veya mallarımızda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emrediyor? OYSA KİSEN YUMUŞAK HUYLUSUN VE AKLI BAŞINDA BİR ADAMSIN.“

      10:42 – İçlerinden seni dinlemeye gelenler de var. SEN SAGIRLARA, ÜSTELİK AKILSIZ DA OLANLARA DİNLETE BİLRMİSİN?

      8:22 – Çünkü yeryüzünde dolaşan CANLILARIN ALLAH KATINDA EN KÖTÜSÜ ANLAMAYAN VE DÜŞÜNMEYEN SAGIRLARLA DİLSİZLERDİR

      5:58 – Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. BU ONLARIN AKILLARINI KULLANMAYAN BİR TOPLUMOLAMALARINDAN DOLAYIDIR.

      2:13 – Onlara: “İnsanların (müslümanların) inandığı gibi inanın.” denilince, “Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?” derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler.

      2:44 – İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitab (Tevrat)ı okuyorsunuz. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?

      2:75 – Şimdi bunların, size hemen inanacaklarını ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir grup vardı ki, Allah’ın kelâmını işitirlerdi de SONRADA ONA AKILLARI YATTIGI HALDE BİLE BİLE ONU TAHRİF EDERLERDİ.

      2:170 – Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun.” dendiği vakit de: “Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız.” dediler. YA ATATLARI BİR ŞEYE AKIL ERDİREMEZ VE DOĞRUYU SEÇEMEZ İDİYSELER DE Mİ ONLARA UYACAKLAR?

      2:171 – O kâfirlerin hali, sadece bir çağırma veya bağırmadan başkasını işitmeyerek haykıranın haline benzer; ONLAR SAGIRDIRLAR DİLSİZDİRLER KÖRDÜRLER AKILDA ETMEZLER.

      3:190 – Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde SELİM AKIL SAHİPLERİ İÇİN GERCEKTEN AÇIK, İBRETLİ DELİLLER VARDIR.
      .
      5:100 – De ki:”Pis olan şeyle temiz olan şey bir olmaz, pis olanın çokluğu hoşuna gitse bile”. EY SELİM AKLI SAHİPLERİ Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.

      5:103 – Allah, ne “bahîre”yi, ne “sâibe”yi, ne “vesile”yi ve ne de “hâm”ı meşru kılmıştır. Fakat küfredenler, Allah’a yalan iftira etmektedirler. ONLARIN ÇOGUNUN AKILLARI ERMEZ.

      6:32 – Dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, Allah’tan korkanlar için daha hayırlıdır. AKLINIZI KULLANMAZ MISINIZ ?

      10:16 – De ki, “Eğer Allah dileseydi ben onu size okumazdım. O da onu hiçbir şekilde size bildirmezdi. Bilirsiniz ki, ben sizin içinizde bundan önce yıllarca bulundum. SİZ HALA AKLINIZI BAŞINIZA TOPLAMAYACAK MISINIZ.?

      12:111 – Gerçekten de onların kıssalarında ÜSTÜN AKILLILAR İÇİN BİR İBRAT VARDIR. Bu Kur’ân uydurulmuş herhangi bir söz değildir. Lâkin kendisinden önce gelen kitapların tasdiki her şeyin ayrıntılarıyla açıklayıcısı ve iman edecek bir kavim için hidayet ve rahmettir.

      13:4 – Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar vardır. Üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki, hepsi bir tek su ile sulanır. Halbuki meyvelerinde birini öbürüne üstün kılıyoruz. AKLI EREN BİR KAVİM İÇİN BUNDA MUHAKKAK İBRETLER VARDIR.

      13:19 – Şimdi Rabbinden sana indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen bir kimse, KÖR OLAN BİR KİMSE GİBİ OLUR MU? Fakat bunu ANCAK ÜSTÜN AKILI VE TEMİZ VİCDANLI KİMSELER İDRAK EDERLER.

      14:52 – Bu Kur’ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve AKIL SAHİPLERİ ÖĞÜT ALSINLAR diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir.

      16:12 – Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize O verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emrine boyun eğmişlerdir. ŞÜPHESİZ BUNDA AKLINI KULLANAN bir toplum için ibretler vardır.

      21:10 – (Ey Kureyş topluluğu!) And olsun, size öyle bir kitab indirdik ki, bütün şan ve şerefiniz ondadır. HALA AKILLANMAYACAK MISINIZ?

      21:67 – “Size de, Allah’ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun, siz HALA AKILLANMAYACAK MISINIZ?hâlâ”

      22:46 – Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki olanları akledecek kalbleri, işitecek kulakları olsun. GERÇEK ŞUDUR Kİ, GÖZLER KÖR OLMAZ, FAKAT ASIL GÖGÜSLERİN İÇİNDEKİ KALPLER KÖR OLUR.

      23:80 – Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün değişmesi O’nun eseridir. HALA AKLINIZI KULLANMAZ MISINIZ.?

      24:61 – A’maya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur. Sizin için de gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden veya anahtarlarına malik olduğunuz yerlerden, yahut dostlarınızın evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur. Toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde de bir güçlük ve günah yoktur. Evlere girdiğiniz zaman Allah tarafından mübarek ve güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selam verin.
      İŞTE ALLAH DÜŞÜNÜP ANLAYASINIZ DİYE SİZE AYETLERİNİ BÖYLE AÇIKLAR.

      BU KURAN AKLI MUHATAP ALIR AKLETMEYENLERİN NE DURUMDA OLDUKLARINI
      YADA OLACAKLARINI KENDİSİ BİLDİRMEKTEDİR
      İNANSAN DA İNANMASAN DA SONUCU DEGİŞMEYECEK ALLAH ACISINDAN ALLAH A HİÇ BİR ŞEY YAPAMAZ İNSAN OLGLU YAZI COK YAZIK İDRAK EDEREK FARK EDEREK KENDİNİNE YAZIK ETMEK BU OLSA GREK

      YANİ SEN ŞUNUMU DEMEK İSTİYORSUN BEN KOÇA BİR HİÇ OLMAK İSTİYORUM
      İNSAN DEMEK SENCE KARŞILIGI BU MU
      YAHU TAKOZUN BİLE BİR FAYDASI VARKEN İNSAN OGLUNA

      21:98 – Siz ve Allah’dan başka taptıklarınız, cehennemin yakıtısınız; oraya gireceksiniz.
      72:15 – Ama yoldan çıkanlar, işte onlar cehenneme ODUN olmuşlardır.

  76. inkarcilara inandiramazsiniz dedi ki:

    Kuranda dunyada binlerce mucize ateisler neden ateist hergun dolduruyorum. Bunlarda bilir allah var bilerek inkar ederler.islaminda gercekligini bilir kasten inkar eder allahin ayetleriyle alay edeeler

  77. insanlik dedi ki:

    Ateizm emin olun bir suru bilgiyi basta kuran olmak uzere kutsal kitaplardan og renerek uzerinde yeni fikirler gelistiriyor oylece servis ediyorlar,kendilerininmis gibi. kurani kerimde Aya cikis hitabi
    Dolunay haline geldiginde o aya yemin olsunki sizler tabakadan tabakaya binip geceksiniz o halde nicin iman etmezler,
    Bu ayet acikca abdlilere hitap eder. Bu ayeti gordunuz aya cikmaya oyle karar verdiniz yinede inanmazsiniz anlami vardir ayette. 1960 li yillarda Abdliler uzaya uydu yolluyorlar uydularin kimine şimsek carpiyor kimi kotu hava kosullarinda kayboluyor Allah bizimle ugrasiyor diyor nasa gorevlileri, yuri gagarin 1961 de uzaydan dondugunda uzaya ciktim allahi goremedim Allah yok dedi.cok geçmedi1968 de ucak kazasinda 34 yasindayken öldü. Gostermislerdir ote dunyada.

  78. Cenk dedi ki:

    bilim adamları buluyor dinciler ahanda mucize diyor, yani bilim adamları bulmadan önce birşey diyen yok şu bu mucizedir diyen yok? yahu bilim adamları olmasa biz napardık? İNANÇ İSPATI OLAMAYAN BİR ŞEYE İNANMAYA DENİR. ispatı olsa inanç olmaz. düşünsenize tüm dünya 1000 yıl önce dinci olsaydı vay halimize. bir kütüphaneye girin herhangi bir kitap seçin ve bu kitaptan mucize çıkarmaları için 1 milyon insan görevlendirin o kitaptan sağlam mucizeler çıkar yeter ki yakıştırın bir şeyleri. kuranı okumayan meallerini incelemeyen insanları kandırmak kolay aya gidişin kuranda olduğu yazılıymış buyrun bakalım; İNSİKAK Suresi toplam 25 ayet şeklinde yazılmış baştan başlayarak okuyun orda ne anlatılıyor önce bir anlayın; İNSİKAK Suresinde sadece insanın öldüğü zaman cezasının yada hediyesi vs. anlatılıyor sadece bu. bu surenin tam ortasından 2 ayet alınmış revize edilmiş ve insanlara aya gidiş burada geçiyor denilmiş. İnsanları kandırmayalım.

    HADİ BUYRUN BURADAN AYA GİDİŞİ ÇIKARIN;

    1, 2. Gök yarıldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman -ki ona yaraşan budur-,
    3, 4. Yer uzatılıp dümdüz edildiği ve içindekileri atıp boşaldığı zaman,
    5. Rabbini dinlediği zaman -ki ona yaraşan da budur- (insan yaptıklarını karşısında bulur!)
    6. Ey insan! Şüphesiz, sen Rabbine (kavuşuncaya kadar) didinip duracak ve sonunda didinmenin karşılığına kavuşacaksın.
    7. Kime kitabı sağından verilirse,
    8. Hesabı çok kolay bir şekilde görülecek,
    9. Sevinçli olarak ailesine dönecektir.
    10. Fakat kime kitabı arkasından verilirse,
    11, 12. “Helâk!” diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir.
    13. Çünkü o, (dünyada iken) ailesi içinde sevinçli idi.
    14. Çünkü o hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sanırdı.
    15. Hayır! Sandığı gibi değil! Şüphesiz Rabbi onu görüyordu.
    16. Yemin ederim şafağa,
    17. Geceye ve içinde topladıklarına,
    18. Dolunay halindeki aya ki,
    19. Şüphesiz siz halden hale geçeceksiniz.
    20. Böyleyken onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?
    21. Onlara Kur’an okunduğu zaman secde etmiyorlar.
    22. Daha doğrusu, inkar edenler (Kur’an’ı) yalanlıyorlar.
    23. Halbuki Allah, içlerinde ne sakladıklarını çok iyi bilir.
    24. Öyle ise sen onlara elem dolu bir azabı müjdele!
    25. Ancak iman edip de sâlih ameller işleyenler başka. Onlar için, bitmez tükenmez bir mükafat vardır.

    Bu bir tanesi, diğer kandırmaca denizindeki tatlı su ile tuzlunun karışmaması buda uydurmadır. söz konusu bile değildir ve Kaptan Cousteau, müslüman olmamıştır. 1997 yılında vefat eden Kaptan Kusto, Paris’teki Notrdam Katedrali’nde yapılan Hristiyan töreni ile defnedilmiştir. tuzlu su havuzuna tatlı su akan bir hortum koyun tatlı suyun ilk çıkış noktasında tatlı su olarak devam ettiği sonrada karıştığı tespit edilir yani ilk çıkış noktasından tatlı suyu içebilirsin biraz ilersinde karışır, denizin dibindede aynı yeryüzü gibi tatlı su çıkış kaynakları vardır. bu basit yeryüzü olayları alıpda ahada bulduk demek tabi doğru değil.

    Ayete bakın;
    “İki denizi birbiri üstüne salan O’dur. Bu, tatlı ve yürek ferahlatıcı; şu, tuzlu ve acı. Ve ikisinin arasında bir berzah(KAYA PARÇASI), geçişi engelleyen bir berzah(KAYA PARÇASI) koymuştur.”
    buyrun işte denizleri ve gölleri ilkokulda nasıl anlatırsın anlatmışlar işte..

    FURKAN SURENİN TAMAMI FARKLI BİR OLAYI ANLATMAKTADIR ve olaya nazır bir örnek sunulmuştur, YANİ İKİ ŞEYİ BİRBİRİNDEN AYIRMA MANTIĞINI ANLATIYOR, biri tatlı biri ekşisini anlatıyor ve sonrasındada gece ve gündüzü örnek vermiş zaten yani bilinen şeyleri anlatacak yazacaklar tabi.. ama konu bu değilki furkan suresinde anlatılanlar çok farklı..

    Kandırmacalar, kandırmacalar? tevrattada kurandada tanrının insana benzediği ifade edilir neden kimse çıkıpta tanrı insana benziyor demiyor? ama aya gidişi hiç benzemeyen ilgisi bile olmayan ayete millet inandırılmaya çalışılıyor?

    • bir kul dedi ki:

      Cenk
      Bilim adamları buluyor dinciler ahanda mucize diyor, yani bilim adamları bulmadan önce birşey diyen yok şu bu mucizedir diyen yok? yahu bilim adamları olmasa biz napardık? İNANÇ İSPATI OLAMAYAN BİR ŞEYE İNANMAYA DENİR. senden alıntı

      seninde aklın var bilimadamınında allah herkese vermiş aklı kullanan allah hın kanunlarını farkeder okur anlar okadar bulmazlar kim kaybetmiş kim bulmuş
      bulunurmu aklını kullanan kişi farkeder anlar bulmaz farkeder allah hın verdigi aklı kullanarak allah hın kainattaki kurallarını kanunlarını eserlerini sistemini okur ve anlar hemen secde ederler okadar

      Yusuf 12/105 Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki, onlardaki delillerden yüzlerini çevirip geçerler.

      Yusuf 12/106 Onların çoğu, Allah’a iman etmiyorlar, sadece şirk koşuyorlar.

      FATIR 35/28 Aynı şekilde, insanlardan, diğer canlılardan ve evcil hayvanlardan da renkleri farklı olanlar vardır. Allah’a ancak bilgili kulları saygı duyar. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür; çok bağışlayıcıdır.

      ALİ İMRAM 3/7 Sana kitabı indiren O’dur. Onun bazı âyetleri muhkem/anlamları tam bilinen olduğundan kitabın esasını teşkil ederler; diğerleri de müteşâbihtir/araştırılarak manaları bilinecek olan tabiat kanunlarıdır. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu açıklamak için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Halbuki onun açıklamasını ancak Allah ve “ona inandık, hepsi Rabbimiz tarafındandır” diyen ilimde yüksek payeye erişenler bilir. Ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.

      İNANÇ İSPATI OLAMAYAN BİR ŞEYE İNANMAYA DENİR. senden alıntı

      hak olan tek din hariç dedigin ancak ozaman dogru olur yoksa oda sacma

      yahu bilim adamları olmasa biz napardık? senden alıntı
      cok saçma bir söz olmasıydı bilim adamını kim bilim adamı yapıyor sen onu anla kainattaki muntazan ahenk hiç karışmadam devam ediyor her sistem kendi kabiliyetini ortaya koyuyor aklını kullananlar farkediyor bu sistemin bir yaratıcısı var oldugunu bilim adamı allah hın verdigi aklı kullanırsa bilim adamı oluyor durup duruken degil düzensiz olan bir şeyle degil düzen ve intizamın oldugu şeylerde bilim ve bilm adamı olur bir yerde bilgi varsa o bir bilinç tarafından yaratılmıştır yada var edilmiştir durupduruken degil tesadüfen degil tesadüflerin ortamında siddin sene bilim adamı olunmaz bir gün maymunken bir gün dinazor olan bir şeyde kimse bilim adamı olamazda ondan böyle saçma bir şeyde olmaz zaten senin yazına istinaden ben de anlaman için böyle dedim
      sacma bir düzen asla oluşmaz varda olamazda ondan

  79. cenk okusun dedi ki:

    Bu cevap cengedir dahasi gelecek
    Dolunay hline geldiginde ayaki
    Sizler halden hale buna tabakadan tabakaya deniyor gecip gideceksiniz
    Yemin ay uzerine tabakadan tabakaya gecip gidisi goturende ucaktir.
    O halde nicin iman etmezler
    ayet aciktir
    Kadinlarin rahme giden yolun 1400 yil once yanlissiz tarifi
    Daha yuzlerce, fay hatlari petrol kainat bilgilri. Yildizlarin döndugu, yildiz yuvalari,marsin kumtepeleri, buharli gemi,
    Bakin agir bir ornek verecegim din diyorki kadin kadina erkek erkege ve hayvanatla yatandan kelimei sahadet kabul edilmez. Din bunun nedenini aciklamaz itaat ister dinlemezsen cezasini gorursun dinlemeyen aids oluyor. Din bunu diyor hadisi kutside size oyle bir hastalik veririmki asla cozumunu bulamazsiniz haydi yap aciklamasini,
    Senin uydurma dediklerintatli su tuzlu subirbirine karismaz meselesi. su tuzluluk ayarlari dereceleri farkli olsa bile sular birbirine karismiyor oyleolsa dunyanin butun denizlerindeki tuz orani ayni olurdu.baltikla kizildenizin tuz oranlari aynimidir. Madem denizlerin suyu birbirine karisiyor hint okyanusu neden buyuk okyanustn yarim metre alcaktir kesistikleri yerde.
    Bak o bilim adamina akli Allah vermistir. Biz size şah damarinizdan daha yakiniz ayeti kuranda biz hitabiyla melekler kastedilir.bize sah damarindan daha yakin olan. Beyin hucreleridir yani meleklerdir. Bunlara akli meleke denir meleke melek demektir.
    Kurani kerimde allahin kendini tarif ettigi ayet birebir elektrigin tarifidir. Acar bakarsin bilmi saglayn elektrik teknolojiside allahtandir akilda. Hepsi allahin kontrolundedir.
    Din yasak koyar buna itaat ister sebebini soylemez dinlemeyen karsiligini kendi bulur.

  80. cenk okusun dedi ki:

    Allah misalen kendisini insana benzetir. Gokleri eliyle dureceginden bahseder. Misaldir bu. Bir insan allahin varligini kabul etmek istemiyorsa 10000 mucize koysan hepsini inkar eder. Allah dusmanidir cunku.

  81. okuyun anlayin dedi ki:

    Ayetler mucizeleri aciktan vermez aralara gizler daha niceleri vardir. şimdi batililar zengin imkan onlarda, onlar icat bulabilyor onlar uzaya cikiyor. Ama onlarin bilgileri kuranda onceden verilmis, kendileride goruyor. Bile bile inkar. İnansalar faiz sistemi kalkmasi lazim, a lkol yasak olmasi kumar yasak olmasi fuhsa bataga surukleyen eylence yerleri somuru duzenleri hep yasak olur. Namaz gelir oruc gelir zekat hac yani allahin emirlerine boyun eymek gelir. Biz allahi dinlersek para kazanamayiz sozu vardir cok soylenir. İnsanin taptigi kendi nefsidir

  82. site yontimine dedi ki:

    Site yonetimi yorumlari cok gec aciyor. Cevaplar gecikiyor sistemi gelistirin cabuklastirin

  83. önemli bir sebep dedi ki:

    Çocuk aldiriyorlar, bu beden bizim kime ne diyerek. Kendi zevklerine gore hareket ediyor dogacak olan çocugu istemiyorlar. Din bu tur cahiliye adetlerini yasakliyor. İnsan öldürmek sayiyor günahsiz insani öldüren ebedi cehenneliktir diyor, bu sefer dinide inkar ediyorlar.

  84. önemli bir tesbit dedi ki:

    Bakin daha okadar cok mucize var gozunuze sokacagim ama turkiyede kendini ateist gibi gösteren gizli din sahipleri var. Bunlar islam bozulsun istiyorlar. Baskada siyasi emelleri oldugu icin boyle yapiyorlar. Turkluk islamdan ciksin istiyorlar. Ben buraya binden çok mucize koyarim hepside kasten inkar edilir bile bile. Bunun icin ekip bile kurarlar. Amac aslinda turkiye uzerine siyasi emeldir.

  85. önemli bir tesbit dedi ki:

    Ben gireli 2.5 saati gecti. Onay yok, toplandilar cevap ayarlamaya ugrasiyorlar

  86. durustluk erdemliktir dedi ki:

    Benim yorumlari yenildiginiz için koymuyorsunuz. Madem onceki yorumlarimida kaldirin yazarim başka sitelere gercekleri gizleyerek kendinizi üstun gösterdiğinizi

  87. kaldirabilirsiniz dedi ki:

    Agirsa hepsini yayinlananlarida kaldirabilirsiniz ben girmemis olurum

  88. cehennem azabi dedi ki:

    Yukarida biri demis araplar sicaktan bunaldigi icin cehennemde atesle korkutulmustur. İskandinavyada soguk oldugu icin sogukla korkutulmustur diyor. Cehennemde ateste vardir ayazda birakmakta, zehirli gidalar, ac birakma, irinlenme cezasi, zindan ve daha niceleri gunaha gore ceza. Bu azap ayetleri yalanlayan icin Allaha buyukluk taslayanlar icin hic bitmeyecek, din soyler bunu ben degil

  89. buyrun burdan yakin dedi ki:

    7 kat gok atmosfer oylemi saniyorsunuz. Yakin gogu yildizlarla susledik ayeti daha gok katlarina cikilmadigini gosterir. Kainat 1. Kat bile degildir. Milyarda biri degil, 1 inci 2. Katin milyarda biri diger katlar devamla her kat bir digerinin milyarlarca trilyonlarca kati. Toplam 7 kat. Ve bunlarin varligina ulasamadi bilim. Aya cikabildi insanoglu uydu gonderdikleri yer gunes sistemi dahilinde. Samanlikta igne bile degil.

  90. Cenk dedi ki:

    1972 yılında yemenin sana şehrinde bulunan tarihi Ulu Camiinin restorasyon çalışmalarında işçiler tavanla çatı arasında kalan bir bölümde 926 değişik Kalligrafiyle yazılmış Kuran parşömenleri bulundu incelemelerde Muhammed in yaşadığını dönemle işlenmiştir.
    Bu kalligrafiyle yazılmış okunabilen yazıların altında kalan ve daha önceden silinmiş olduğu anlaşılan yazıları incelerler. Elindeki Kuran yazılarının bir palimpsestus olduğunu fark eden ve bu yöntemin eski yüzyıllarda çok kullanıldığını bilen araştırmacılar
    silinen yazılar üzerinde incelemelerini yoğunlaştırır. Kuran da islam dünyasında okunan Kur-an dan farklı bir dil kullanıldığını söyleyen araştırmacılar Kuran ın ilk nüshalarında kullanılan Aramca ifadelerin farklı olduğunu sunmuşlardır.
    Problemlerden biri, evrenin yaratıcısı tarafından yazılmış çok kitap olması ve bunların birbiriyle çelişmesidir. Yeni Ahit İsa nın tanrının oğlu olduğunu kesinlikle ifade eder ve buna inanmak zorundasınız, yoksa ebediyete kadar cehennemde kalırsınız.

    Kuran iki defa der ki; İsa tanrının oğlu değildi ve her kim tanrının oğlu olduğuna inanırsa, ebediyete kadar cehennemde kalacaktır. Demek istediğim, bu size uzlaşmak için yazı tura atmak kadar yer bırakır.

    Diyelim ki bu iddialardan biri doğruydu; şimdi bütün diğer olasılıkları eledik, tanrının bize kusurlu bir kitap verdiği ve ona sarılmamızı söylediği bu ne olduğunu bilmediğimiz zorlu karanlık boşlukta yaşıyoruz. Ama şimdi İncil e ilişkin iddiamız var, İsa nın tanrısallığı ve buna inanmanın gerekliliği ve Kuran a ilişkin, İsa nın (tanrısal) kimliğine inanmanın lanetlenmeye götürdüğü iddiamız var. Şimdi hangisi daha olası?

    Ve fark ediyoruz ki insanlar basitçe, DOĞUM TESADÜFLERİ temeline göre seçiyorlar. Demek istediğim, tesadüfen Afganistan’da doğarsanız müslüman olmayı seçersiniz keza başka yerde Hristiyanlığı tabiki..

    Sırf bir doğum tesadüfü üzerine inanarak yetiştirildiniz, belirli bir kitaba dikte edildiniz aileniz ve toplum tarafından ve hadi diyelim ki, doğru olarak bu kitabın mükemmel olduğuna inanarak yetiştirildiniz. Ama eğer Çin’de doğmuş olsaydınız, bilirsiniz yüzyıllarca bundan haberiniz olmadan devam edecektiniz. Bu tuhaf…

    Kurandan tevrattan vs. örnekler vermenize gerek yok onları insanlar yazdı biliyorsunuz.

    Farklı örnekler sunmak lazım yukarıda sunduğum gibi araştırmaları araştırmak lazım gerçek kaynakları tespit etmek lazım gerçek olanı bulmak lazım.
    Hep örnek verirler ya karınca yapabilir misin, daha iyisini çoktan yaptık, bir karınca 10.000 metre suyun dibine inebilirmi? Yada 50.000 km yukarı çıkan bir kuş varmı?
    Ne tanrılar geldi geçti bu gezegenden, Zeus en büyüğü sanırım sağlam yazılar var hakkında 100 cilt yazı var rahat insanlar sağlam uydurmadılarsa eğer. Ayrıntının ayrıntısı yazılı..
    100 e yakın din var gezegende islamdan sonra gelen dinler var vs.
    Tanrı olabilir; eğer var ise sırf bir kişi tanrının kontrol edemediği bir bölgeye girdi diye 150 milyar insanı cezalandıracaksa o zaman size bir soru soracağım.
    tanrı filan olmadığını din kavramlarının olmadığı bir gezegen düşünün, bir zaman sonra şöyle bir yasa getirmişiz; yeni doğan çocuklara okuma yazma öğretip 6 yaşında iken hapse atıyoruz içerde kontrol yok güçlüler zayıfları eziyor öldürüyor vs.
    Soru şu; bu zaman bir insana bu inşalar nasıl insanlar diye sorarlarsa eğer cevap ne olur?
    CEVAP BASİT ; KÖTÜ İNSANLAR tabiki.
    Size göre tanrının yaptığıda aynıdır; O zaman biz dehşet kötü bir varlık ile karşı karşıyayız, KORKU İNSANA neler yaptırıyorun açılımıdır bu arkadaşlar…

    Geçmişte şimşeklerden korkup zeusu yaratan insanlar ve size eziyet edicemmm tanrısının korkusu ile son tanrıyı yaratan insanlar bakalım daha neler neler yapacaklar.

  91. inanç dedi ki:

    Ben Çindede doğsam musluman olurdum Geniş yazacağım vakit yok.

  92. sgenesis dedi ki:

    Allah katından geldi dediğiniz tüm kitapların içeriği hikayeleri zaten bu dinlerin doğuşundan asırlar önce vardı,yaratılış hikayesinden başlayın .. kurandan tevrattan öncede var olan bir hikaye Allah ile alakası olmayan bir yaratılış.. Kısaca uzaylıların dünyaya gelip insanları yönlendirme çalışmalarına din diyorsunuz Allahtan geldi diyorsunuz..

  93. yayinlanmayan onlarca cevap dedi ki:

    Dogum tesadufunu gec devletlerin kendilerine göre sistemleri var. Mesela ABD ulkesinin yöneticileri islami en ince detayina kadar bilirler. İslamin yaptirimlari islerine gelmez, biz araplardan muslumanlardan üstunuz onlarin dediginemi uyacagiz derler çinde boyledir. Bu ulkelerde devlet kamuoyu olusturup islamin dogrulugunu savunsa o ulkelerin halklari devletlerin istedigi yonde hareket ederek musluman olur. Engel devleti elinde tutanlarin kendi sömuru sistemleri sursun amacli bilerek inkarlarindan kaynaklanir
    İncil zaten insan yazmasidir papazlar soyluyor.insanin kendi yazmasinin ayet ozelligi tasidigi soylenebilirmi
    Uzayda hayat var diyelim onlarda Allahin kuludur, Allahin gucu kudreti butun gokkatlarini kusatmistir.

  94. din daha eski dedi ki:

    Yaradilis hikayeleri dinlerden daha evvel denmiş din ve ahlak kurallari ilk insandan yani insanin yaradilişindan beri var. Mesela o dönemde insan az mecburi kardesle evlenmek var. İnsanlar kiz erkek olacak şekilde ikiz doguyor.Ama din yasak koyuyor hic kimse kendi ikiziyle evlenemiyor. Kurban var Allaha adanarak kesiliyor, habilinki kabul göruyor kötu huylu kabilinki kabul gormuyor. Kabile hayvancilik yaptirilmiyor huyu kotu hayvanlara kötu davranir diye, ekim dikim yaptiriliyor. Kabil kardesi habili kiskanarak sucsuz yere ölduruyor. Habilin bütun gunahlari kabile yukleniyor bununlada yetinilmiyor bundan sonra islenecek olan her cinayetten bu ısin öncusu oldugu için kabile günah payi ayriliyor.eski mitolojik hikayeler dinlerden alinarak yozlastirilmistir. Tvde bir programda bu olay konu edilmisti.

    • bir kul dedi ki:

      din daha eski

      Kabil kardesi habili kiskanarak sucsuz yere ölduruyor. Habilin bütun gunahlari kabile yukleniyor bununlada yetinilmiyor bundan sonra islenecek olan her cinayetten bu ısin öncusu oldugu için kabile günah payi ayriliyor.DEMİŞSİN
      ————————————————————————
      SÖYLEDİKLERİN DİN ADINA İSE MUTLA AMA MUTLAKA EN AZ BİRTANE AYET KOYARSIN O KONU İLE İLGİLİ AYETİ DE KOYARSAN AKIL VE MANTIGIN SINIRLARI DIŞINA CIKMAMIŞ OLURSUN UNUTMAKİ ALLAH ADİLDİR HAKSIZLIKYAPMAZ ŞÖYLE BİR DÜŞÜN KIYAMETE KADAR FARAZA 100 MİLYAR İNSANDAN BİLMEM KACINI HERBİRİNDEN BİR YÜK SENCE BU NUNNERSİ ADALET OLUR

      NECM 53/38 “Gerçekten hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenemez.”
      NECM 53/39 Bilsin ki, insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.
      NECM 53/40 Çalışması da ileride görülecektir.
      NECM 53/41 Sonra ona karşılığı tastamam ödenecektir.
      SAYGILARIMLA
      —————————————–
      DİN İNSANLIKLA BAŞLAR

      BAKARA 2/33 Allah, “Ey Âdem! Onlara eşyanın isimlerini anlat” dedi. Âdem, onların isimlerini meleklere anlatınca Allah, “Size demedim mi, göklerin ve yerin sırlarını ben bilirim ve ben sizin açıkladığınız ve gizlediğiniz şeyleri de bilirim” dedi.

      BAKARA 2/34 Meleklere, “Âdem’e secde ediniz” dediğimiz vakit İblis’ten başka hepsi secde ettiler. İblis secde etmedi, kibirlendi ve kâfirlerden oldu.

      BAKARA 2/35 Âdem’e şöyle dedik: “Sen ve eşin birlikte cennete yerleşiniz, ikiniz de oradaki nimetlerden istediğinizi bol bol yiyiniz, ancak şu ağaca yaklaşmayınız, yoksa zalim/büyük hata yapanlardan olursunuz.”

      BAKARA 2/36 Bunun üzerine şeytan, onları bulundukları yerden kaydırıp çıkardı. Biz de, “Birbirinize düşman olarak oradan ininiz ve yeryüzünde belli bir zamana kadar ikamet edip yaşayacaksınız” dedik.

      BAKARA 2/37 Bunun üzerine Âdem, Rabbinden bazı kelimeler alıp öğrendi. Allah da tövbesini kabul etti. Çünkü Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir.
      SAYGILARIMLA
      ALLAH A EMENET OLUNUZ
      KALIN SAGLICAKLA

  95. kabilin durumu dedi ki:

    Şoyle cevap verelim buradan şu anlam çikiyor.iyilige öncu olan bu yönde hayat kurtaran bir kisi kiyamete kadar kurtarilan butun hayatlardan kendine dusen sevabi alir. Adalet buradadir.
    27- Onlara Adem’in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah’a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: “Seni mutlaka öldüreceğim.” (Öbürü de:) “Allah, ancak korkup-sakınanlardan kabul eder.”

    28- “Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben, alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”

    29- “Şüphesiz kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur.”

    30- Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu.

    31- Derken, Allah, ona, yeri eşeleyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. “Bana yazıklar olsun” dedi. “Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?” Artık o, pişman olmuştu.

    32- Bu nedenle, İsrailoğulları’na şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır
    Bakin kim haksiz yere bir insani öldürurse bütün insanlari öldürmuş gibi olur.deniyor zaten. Kabil asla baskasinin gunahini yuklenmiyor cinayete önculuk ettigi icin bundan sonraki cinayetlerden kendisine hisse ayriliyor, tovbede etmiyor yani bir pışmanlikda yok. Şu karga kadar olupta kardesimin cesedini gommekten acizmiyim sozunde kardesini öldurdugune dair bir pismanlikyok. Karga kadar akilli olamadigina hayiflanmak vardir.
    Kabil cinayeti işlemeden önce kardeşi tarafindan uyarilmiştir’ buna ragmen cinayeti işlemiştir. o sadece kendi yaptıklarının karşılığını alacaktır asla başkasının günahını yüklenmek diye birşey yoktur.

  96. kabilin durumu dedi ki:

    Eksik kalan bölum haksiz yere adam ölduren kişi öldurdügu kişinin gunahlarini yuklenir. Sevaplarida öldürdügune gider. Buda Allahin adaletini gosteren bir durumdur. Ayetlerde çelişki yok. Haksiz yere Adam öldurme buyuk gunahtir karsiligida ona göre buyuk olur.

  97. kabilin durumu dedi ki:

    Zulmen öldürülen her insanın kanının (günâhından) Âdem’in ilk oğluna da mutlakâ bir pay ayrılır. Çünkü o insan öldürme çığırını ilk başlatan kişidir.” (Buhârî, Enbiyâ, 1; Müslim, Kasâme, 27))

  98. Cenk dedi ki:

    birde şu var çok yaygın ahanda cevabı; Sen nasıl oldun sorusu? ilk olarak benim kulağıma ayet fısıldayan tanrı beni zaten yapamaz bir dağı yerinden kaldırırsın 1000 kişi toplanır ben buyum dersin hööö dersin aslan gibi millet aha der geldi sıçtık yani :), ol diyince bir şey oluyor diyorsunuz? beni çamurdan yapmış çömlekçimi yoksa toprağımı çok seviyor bu tanrı?

    tabiki tanrı nerden geldi asıl soru budur ve tanrı bunun cevabını kesin sunmalıdır. Nedeni de sunmaz ise insanların ondan uzaklaşacağını bilmelidir. İnsanlık tarihini, özellikle mitolojiyi ve kutsal kitapları nasıl yazıldıklarını araştırmamış insanlara dini yutturmak kolaydır.

    Tevratta, musanın kandırdığı 100 lerce insan çölde aç kalıyor ve havadan bir ışıklı küre gelip bunlara yiyecek atıyor ve gidişinin ayrıntıları var, ufo gören masum köylü gibi ayrıntıları anlatmış adam tevratta 🙂 tanrı ufolarla yiyecek mi gönderdi? yani mikron bir olay için araç mı kullandı benzinine yazık derler 🙂

    zamanında yaşanmış tüm mistik hikayeler tevratta aslında… kurana yazıcak pek bir şeyde kalmamış. asıl gerçek olan tüm dinlerin çıkış noktası tabi ki sümerlerdir, garip olan bişey var tüm peygamberlere dikkat edin önce bi dağa çıkıyor 🙂

    meşhur gabriel dağının ismi olmuş cebrail ne oldu cebrailden bilgi geldiye dönüşmüş hikayeler, kandırmacalar.. masal olan babil tanrısı derki bizzz göğü veee yeriii sonradan ayırdıkkk hööö.. ya aynısı kuranda yazar 🙂 bakın bu halk masalı nasıl dönmüş dolaşmışş kitaplara girmiş.

    peki tanrı varmı? maalesef henüz kanıtına rastlanmadı, peki yokmu buda bilinemez, e yahudi islam filan,

    yahudiliği kısaca anlatayım meşhur ibrahimin torunu yakup bu herif tanrı ile güreşti sabaha kadar 🙂 yenilmedi valla:)) tanrı senin ismin artık israil olacak dedi ve israilin 12 oğlu ve devamınında yakubun soyundan gelen MUSA dini = yahudi dini…

    peki isa? isa davutun soyundan gelir ve bir yahudidir 🙂 ve hıristiyanlık yahudi dinin bir mezhebidir şaşırdınız dimi 🙂 bakın neler neler olmuş :)) haberiniz yok.. yani yahudilik dininin oluşmasını gördünüzmü asırlar boyu sürmüş oluşması 🙂 yahudiler bile inanmıyor artık bunlara ama ortadoğudaki mevkilerini bırakmamak için burası bizim kutsal topraklarımız diyorlar kim inanır artık bunlara?

    e islam? dönüceğiz başa yani israilin soyuna çünkü araplarda ordan geliyor 🙂 İbrahimin yani şu bizim meşhur yakubun dedesinin farklı kadınlardan da iki oğlu oldu ismail ve ishak ve arapların atası İSMAİL dir. bakın bunlarda ibrani yani ilk doğan çocuklarını tanrıya keserek armağan eden bir kavim, kurbanda burdan türemiştir.:) yahudi soyundan gelen ismail ve soyu araplar yani neredeyse islam yahudiliğin farklı bir mezhebi olmuş diyeceğiz aynı kol aslında?

    ve islam peygamberinin çıkışı ve yine bir dağa çıkış ve yine cebrail ve yine fısıldamalar ve savaşlar savaşlar ama komple ibrahim soyundan gelen bu iki toplumun çok farklı iki din oluşturması ve arapların dinlerden önce yaptıkları hacca gitme kendileri aç bırakma namaz kılma hareketleri ile putlara tapma gibi durumlarını şimdi biz islamda hala görmekteyiz? ne yazıkki değişen bişey varmı yok

    e kitaplar neden var? basitki milleti nasıl yöneticen? musa elinde yazılı taş ile dağdan inmese idi millet ona inanırmıydı??? o kadar insanı nasıl kandırdı.. bunlar mistik tarih kitapları olarak belki 1000 yıl sonra raflarda tozlacaktır… farklı bir şeyde olması mümkün değildir..2000 yıl sonra bir çocuk kütüphanede eski kutsal bir kitap bulduğunda ve okuduğunda çok önemsemeyecektir :)))

  99. yolunu şaşiranlara dedi ki:

    Sen kafandan kurup kurup dolduruyorsun o kadar mucizeyi nereye sokacagiz. Gunesin kendinden haberi yok dunyaya hayat veriyor. Dunyanin kendinden haberi yok her birisi uyum icinde dönuyorlar yörungelerini şasirmadan, sen ickinden vazgecemedin diye biz Allahi inkarmi edelim.ere petrol komur. Demir daha nice madenler saklanmis hepsi insanligin yararina demisizki akli meleke beyin hucresi. Peygamberler harama karismamis dualri kabul gormus. Allah temiz kuluna peygamberlik vermis. Şoyle diyelim. Ortada bir eser var.resim. kim yapti bunu resam neden gorulsun begenilsin diye. Kim gorecek canlilar. Kainatid Allah resmetti.bosa yaratilmis olmasin eserim gorulsun diyede insan basta olmak uzere canli varliklat yaratti. Dunyada insanlarin riziklanacagi sartlar hazirlanmis. Karsiligindan Allah beni taniyin ibadet edin diyor ne var bunda. Ha tesaduf diyorsun kainati, tamam otobus var istanbuldan ankaraya giden. Sofor cekilsin direksiyondan ve koltuktan otobus gitsin tesadun ankaraya. Madem hersey tesaduf buda olsun

  100. hersey allahi anlatir dedi ki:

    Sen Allahi idrak edemiyor ona insani özellikler yukluyorsun. Kainati dönduruyor sen dag kaldirmaktan bahsediyorsun. Yok olan denize batan ada istanbulda vordanisi. Dag kaldirmaktan daha buyuk degilmi. Goren goze anlayan kulaga idrak eden beyine hersey Allahi anlatiyor

  101. hersey allahi anlatir dedi ki:

    Musa olayinda misirlilar putperest firavun ben Allahim diyor, israil ogullarini kole yapmis.somuruyor. misir dunyanin en buyuk medeniyetlerinden. Buyuk oldugu icin Allah peygamber gonderip hakka davet ediyor. Bastan inaniyor firavun ama ulke yonetimi onu vazgeciriyor. Bilerek inanmamaya musanin kavmine zulme basliyor onlarda kaciyorlar. Firavunda orduyla arkalarindan kovaliyor. Denize gelince sikisiyorlar. Dar bir alan deniz yariliyor (abd o bolgede denizin şiddetli ruzgarla yarilabilecegini acikladi) musa ve kavmi geciyor. Firavun gecerken tekrar kapaniyor. Firavun musa Allahina inandim diyor bastanda inanmisti sonra bilerek inkar etti. O sebeple duasi kabul olmuyor. Yanlisa batmis toplumlara yaradanin uyarici gondermesi kadar normal birsey yoktur.

  102. hersey allahi anlatir dedi ki:

    Tanri nereden geldi sorusu tanri ifadesi yanlis birdefa.cunku anlam o zaman yerine oturuyor Allah diyecegiz. Anlami baslangici ve sonu olmayan. Cevap hic bir yerden gelmemis hep varmis ve sonsuza kadar var olacakmis.
    Gabriel daginin adi cebrail olmus. Demekki cebrail o daga gelmis. Dagin adi oradan kalmiş muslumanlar cebrail diyor. Hz. İsanin yahudi kavminden oldugunu cocuklar bile biliyor. Yeni birsey degil, yakup asm, Allah ile guresmis ifadesi kadar sacma birsoz duymadim kim nasil uydurduysa, akil mantik dışı.yahudilik ile ilgili herseyi bilmiyorum her soyledigini cevaplamamin anlami yok o sebeple
    .namaz kilmayi nasil putlara tapmayla benzestiriyorsun. Allaha tapma var cunku insanlari yaratmis karsiliginda ibadet istiyor. Yahudilerdede var secde bolmunu kaldirdilar. Arap bolgelerindeki Hiristiyanlardada vardi ilk zamanlar sonra kaldirdilar.. Ac kalmak oruc nefis terbiyesi icin. Gusulde var temizlik icin sen onuda yapmazsindir oda Allahin emri.

  103. hersey allahi anlatir dedi ki:

    Kurban adem asm doneminde bile vardi. Allaha habil ile kabil kurban adadilar kabil istemedigini kesti adadi. Habil severek adadi habilinki kabul oldu. Bak ibrahim asm tevrattan 1300 yil once ona inaniyorsun, bu kurban isinde insanlar sonradan sapitti.Bakmasi zor geldiginden kendi erkek cocuklarini Allah istemeksizin kurban etmeye basladilar, Allah hz. İbrahimden adagi olan oglunu hz. İsmaili kurban etmesini istedi. Kurban edilecek iken bir melek koc getirerek onu kurban ettirdi bu vesile ile erkek evlat kurban etme yanlisi ortadan kalkti. Her yanlis din ile duzelmis. Çocuk aldirma yanlisi suruyor ama dine uymayanlarca.Daha cok var yazilacakda bakalim bekleyelim biraz

  104. hersey allahi anlatir dedi ki:

    Aslini inkar eden haramidir oyle degilmi. Topraktan geliyoruz.dönuşumuzde topraga oluyor.Ama o Allaha buyuklenenler ayetlerle dalga geçenler yazacagim şimdi siteden gecmiyecek kendin bul

  105. olaylara tersten bakanlar dedi ki:

    Nuh peygamber sumerlerden once. Gilgamis destani nuh tufanindan asirma.sonradan gelen devlet olusumlari Medeniyetler dini bilgileri yozlastiriyor. Yani eski olan dinler ilk insandan bu gune. Dinsizligi yayan kendilerini tanri ilan ederek her yere heykellerini yaptiran sonrada bunlara taptiran baskici zorba devlet baskanlari krallar.ortam ve insanlar tekrar hakka yonelsin diye gonderilen dini duzeltmeye çalisan peygamberler.olaylara tersten bakmak ne kadar hos birileri için. Hic devlet yoneticiligi yapmamis sadece topluma din inancini yaymaya ugrasmis bir suru peygamber var

  106. bir kul dedi ki:

    -Onların çoğu zandan başka bir şeye uymuyorlar. Zan ise gerçekten hiçbir şey kazandırmaz. Muhakkak ki Allah onların ne yaptıklarını bilir.10/36

    -Allah’ı gereği gibi bilemediler. Halbuki Kıyamet günü yer, tamamen O’nun avucu içindedir, göklerde sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir.39/67

    -Allah’a yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Onlar Rab’lerine sunulacaklar, şahitler de: “İşte Rab’lerine karşı yalan söyleyenler bunlardır.” diyecekler. İyi bilin ki Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir. 11/18

    -Bak nasıl Allah’a yalan uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter. 4/50

    – Rabının kitabından sana vahye dileni oku; O’nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur, O’ndan başka sığınılacak bir kimsede bulamazsın. 18/27
    K
    – Elif, lam, ra. Bu kitap; Ayetleri kesinleştirilmiş sonrada hakim ve habir olan Allah tarafından uzun uzadıya açıklanmıştır. (11/1)
    N
    – Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yâhut arzın parçalandığı, yâhut ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an olsaydı (bu Kitab olurdu) Fakat bütün işler Allah’a aittir. İman edenler hâla bilmediler mi ki, Allah dileseydi bütün insanları hidâyete erdirirdi? Allah’ın va’di gelinceye kadar devamlı olarak inkar edenlere, yaptıklarından dolayı, ya ansızın büyük bir belâ gelecek, ya da o belâ evlerinin yakınına inecek, Allah, vadinden aslâ dönmez. 13/31
    E
    – İyi bilin ki, onlar O’ndan gizlenmek için göğüslerini büker (Allah’ın Resulünü görmemek, Kur’an’ı dinlememek için sırtlarını çevirir)ler. İyi bilin ki onlar, örtülerine büründükleri zaman dahi ( Allah onların) içlerinde gizlediklerini ve açığa vurduklarını hep bilir. Çünkü O göğüslerin özünü bilendir. 11/5
    C
    -Biziz, elbette biz ki, yaşatır ve öldürürüz : Gerçek vâris olanda biziz. 15/23
    -And olsun, sizden önce geçenleri de bildik, sonra gelenleri de bildik. 15/24
    -Gerçekten onları toplayacak olan, Rabbin dir. O, hikmet sahibidir, bilendir. 15/25
    -De ki: Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım. 15/89

    -Tıpkı o bölücülere indirdiğimiz (azâb) gibi, 15/90
    A
    -Onlar ki Kur’an’ı parça parça ettiler. 15/91
    M
    -Rabb’ın hakkı için biz onların hepsine mutlaka soracağız: 15/92
    N
    -Yaptıkları şeylerden. 15/93
    A
    -O halde sen emr olunduğun şeyi açıkça söyle ve ortak koşanlara aldırma. 15/94
    N
    -O dur ki kullarından tövbeyi kabul eder, kötülüklerinden geçer ve yaptıklarınızı bilir. 42/25
    İ
    -İman eden ve iyi işler yapanların duâsını kabul eder, lütuf ve kereminden onlara (istediklerinden) fazlasını verir. Kafirlere gelince: onlara da çetin bir azab vardır. 42/26
    N
    -De ki: “İster Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız, nihâyet en güzel isimler O’nun dur. Salatında pek bağırma, pekte (sesini) gizleme, bu ikisinin arasında bir yol tut. 17/110
    E
    – En güzel isimler Allah’ındır. O halde O’na onlarla (o güzel isimlerle) dua edin ve Onun isimleri hakkında eğriliğe sapanları bırakın; Onlar yaptıklarının cezasını çekeceklerdir. 7/180
    S
    – Batmakta olan yıldıza an dolsun ki. 53/1
    E
    – Arkadaşınız sapmadı, azmadı. 53/2
    T
    – O havadan konuşmaz. 53/3
    Ş
    – İlla ki O, kendisine (Allah tarafından) vahye dilen bir vahiyden başka bir şey değildir. 53/4
    İ
    – Ona, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti. (Cibril) 53/5
    F
    – Ayetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp eğriliğe sapanlar bize gizli kalmaz. O halde, ateşin içine atılan mı daha iyidir, yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Dilediğinizi yapın! Kuşkusuz O, yaptıklarınızı görmektedir. 41/40
    Ü
    -Kendilerine Kitap geldiğinde onu inkâr edenler (şüphesiz bunun sonucuna katlanacaklardır). Halbuki o, eşsiz bir kitaptır. 41/41
    D
    – Ona önünden de ardından da bâtıl gelemez. O, hikmet sahibi, çok övülen Allah’tan indirilmiştir. 41/42

    A
    – Andolsun Tûr’a (52/1)
    – Satır satır yazılmış Kitab’a (52/2)
    – Yayılmış ince deri üzerine (52/3)
    S
    – Hayır, o ayetler bir mesajdırlar. (80/11)
    – İsteyen onları idrak eder. (80/12)
    – Onlar, değerli sayfalardadır. (80/13)
    – Yüksek ve temiz sayfalarda. (80/14)
    E
    YASİN 70 Diri olanları uyarabilsin ve kâfirlere ceza hak olsun diye.
    T
    YASİN 71 Kendi kudretimizle onlara evcil hayvanlar yarattığımızı, onların da bunlara sahip olduklarını görmezler mi?

    YASİN 72 Bu hayvanları onların emrine verdik. Onların bir kısmını binek olarak kullanırlar, bir kısmını da gıda olarak yerler.

    YASİN 73 Bu hayvanlarda onlar için nice faydalar vardır ve içecekleri vardır. Hâlâ şükretmezler mi?

    YASİN 74 Oysa onlar, kendilerine yardım etsinler diye Allah’tan başka tanrılar edinirler.

    YASİN 75 Tanrıları onlara yardım edemezler. Aksine onlar tanrılarının “hazır ol” vaziyetindeki askerleridir.

    YASİN 76 O halde, onların sözleri sakın seni üzmesin. Şüphesiz biz, onların gizlemekte olduklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.

    YASİN 77 İnsan görmez mi ki, biz onu nutfeden/meni ve yumurtadan yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş.

    YASİN 78 Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve “Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?” diyor.
    YAN TARAFTAKİ HARFLER ŞANS ESRİ YANLIŞLIKLA ORAYA DİZİLMİŞLER HAYRET ŞANS İŞTE

  107. her iyi sey Allahin delilidir dedi ki:

    Bakin goklerin uzerimize dusmesinin mantigi 7 gök icice kainati cevreleyen. Allah birinin duzenini bozdu. Yada bosverelim onu samanyolu galaksisinin duzenini bozdu ve birseyler dunyaya dogru hucum etmeye basladi. Kim nasil onleyecek. Al iste sana cevap. soru uret felsefe yap. Acik mucizeleri gormezden gel. Surekli soru uret surekli inkar et.
    Cin peri cahil isiymis. Ne diyor biz cinleri insanin gozeneklerine dolusan atesten yarattik.carpiyor. Gelecegi yalan yanlis haber verirler kayiplari bulurlarmis gogede ciktiklari kuranda yaziyor.. Erkegi disisi var. Canli
    Simdi elektriin ozelliklerine bakiyoruz.insanin gozeneklerine dolasan atesten yaratilmistir. Arti ve eksisi var yani kendince erkek disi anlaminda . Elektron mikroskobu bizim goremediklerimizi buyutup gosteriyor. O teleskoplarda elektrik duzenegi yokmu. Gokyuzune bakip su goktasi bize carpacak su yandan gececek sallamalari, Uydular marsa ve diger gezegenlere gidiyor sozyle boyle haberler geliyor. Tvler uzagi yakin ediyor goruntu olarak kayiplarda tvler sayesinde bulunuyor..kameralar bizi gormeze goruntu kaydetmezler. Bizi duymasa ses kaydetmezler. İste insanla cinin isbirligi bilgisayar internet teknolojisi. Anliyor duyuyor iletiyor. Hepsi hepsi elektriktir.Yaradilis farki. Allah oyle yaratmis. İbadetleri tvlerde ogretilen di ni bilgilern onlarin vasitasyla insanlara yayilmasidir. Kotulukde yapilabiliyor telefon dolandiriciligi, fuhus yayini vs. Cinler enerjidir diyebilirmiyiz.

  108. Cenk dedi ki:

    tanrı allah maalesef fark yok, god da diyebilirsiniz veya portekizce yani 5000 dil var kim ne hissediyor ise artık… bunlarımı hesaplıyorsanız çok sıkıntı var demektir..

    mısır güneş tanrısı ile başlayıp sümerliler ile yoğrulan bu dinler için 124 bin peygamber gönderildiği iddaa edilirki bu iddaa olduğu sürece tanrı varsayımı direk çürüyor zaten yani son 5000 yıla bakarsak neredeyse ayda 2-3 peygamber gönderilmiş oysaki ne abd kıtasına ne brazilya ya ne çine ne avustralyaya ne japonyaya ne antartikaya kimse bişi göndermemiş?

    aslında buradan hiç peygamber gönderilmediğini sadece kenan bölgesinde oluşan bir hayalin büyümesi ve yayılması ve savaşlar savaşlar… neden peygamber gönderilmedi cevabı çok basit onlarca kişiyi bu iş görevlendirsen bile bu işin sonunda insan anlayışını etkileyemezsini tanrı bilmiyormu? 1000 lerce büyücünün olduğu bir ortama peygamber göndermenin handikaplarını çözemiyormu? örnek isa büyücü diye katledildi.. tabiki bilecek, demekki böyle bişi yok
    peygambersiz olarak din sunmanın on çeşit yöntemini sunabilirim ben şu an..

    Birde şu aralar çok yaygın olan bir konu Her hangi bir insanın; Bu abd li, ingiliz, fransız vs. din üzerine müslüman oldum doğruyu seçtim demesi bize onun doğru olduğunu göstermez. Yani abd li biri sizden bizden dahamı akıllı? dahamı üstünler nedir?

    Peki neden dünyanın en zeki insanları özellikle agnostik veya ateist? düşündünüz mü hiç bunu? veya çok araştırmacı insan modelleri neden tanrıyı çözemiyor? çözülecek bir yanı yok çünkü hani 2+3=5 dimi ortada ne 2 var nede 3 ???

    hayat tesadüfler ile işliyor son mekke medine savaşını, islamdan yana olanlar kazanamasa idi şu anda arabistan 2 farklı devlet olacaktı. yada belki müslümanlık ile ilgili bir devlet olmayacaktı. yani 100 tane adamın kılıcı iyi tutamaması mı sizi bu duruma sokuyor?

    İsayı öldürten imparatorluktan kalmış devletin şu anda dini isaya ait 🙂 ya adamı din uyduruyor diye öldürdük ağaca çaktık, ama bari uydurduğu dini yapalım ayıp olmasın mı dediler 🙂 islam peygamberini aniden ölmedi bir virüs öldürdü biliyorsunuz, tanrı buna neden engel olmadı 20 sene daha yaşasa durum daha farklı olmaz mıydı? sonra yıllarca savaş oldu tekrar onca insan öldü?

    kim ne yaptığını tam olarak bilmiyor sanırım. Tabi bir toplum din konusunu dikte ediyor ise çoğunluk ona uyar:) çaktırmadan da namazını kılar:) katledilecek çünkü bu dinlerin yayılmasında en büyük unsur oldu, arabistanda böyle kuruldu 🙂 bırakın şimdi dinde zorlama yok ama palavralarını 🙂 siz ne gördünüz ki 🙂 hayatınızda hiç kılıç gördünüz mü? 🙂 polyannacılık oynamayın 🙂

    Dinler genel olarak pıt diye çıkmamıştır yüzyıllar içerisinde zamanla kurulmuş birbiri devamı niteliğinde yapılardır, geleceği görebilen insan modelleri olabilir örnek kahin vanga, kahinliği net olarak ispatlanmıştır.

    Siz bile rüyanızda geleceği görüyorsunuz çözülemeyen bir konu. şimdi bu kadın o dönemlerde yaşasa yakarlardı her halde 🙂

    ama bu kahin kadın, erkek olsaydı şu anda gezegendeki en ünlü peygamberdi.

    • bir kul dedi ki:

      CENK VE DİGER LERİ
      AKLEDEREK MANTIGINIZLA OKUYUP SONRADA NEFSİNİZİ KONUŞTURMAYINIZ VİÇDAN DİYE BİRŞEY VAR HER İNSANDA
      Peki neden dünyanın en zeki insanları özellikle agnostik veya ateist? düşündünüz mü hiç bunu? veya çok araştırmacı insan modelleri neden tanrıyı çözemiyor? DEMİŞ FAKAT

      AKLI İLE DEGİLDE HEVA VE HEVESİN İLE DEMİŞSİN RÜYASINDA GÖRDÜKLERİNİ GERCEK SANMIŞ UYKU İLE SERSEM LİGİNİ ATAMAMIŞ BİR HAL ÜZERE YAZMIŞSIN UYANDIGINDA BU AYETLERİ HATIRLARSIN CENK SEDECE SANA DEGİL BU AYETLER HEPİMİZE ÖNÇE MUHATAP ALANLARA SONRADA ALMAYANLARA TABİ OZAMANDA İŞ İŞTEN GEÇMEDİ İSE YÜZÜNÜ YIKAMAYI UNUTMA AYILTIR KENDİNE GETİRİR EN AZINDAN SACMALAMAZ BİLİNÇLİ BİR ŞEKİLDE OLURSUN VEDE MANTIKLI BİR ŞEKİLDE DÜŞÜNÜR MANTIKLI BİR ŞEKİLDE KONUŞURSUN HEVA VE HEVESİNLE DEGİL

      39 – Bir çoğu öncekilerdendir.

      40 – Bir çoğu da sonrakilerdendir.

      41 – Solun adamları, nedir o solcular!

      42 – İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar şu içinde,

      43 – Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.

      44 – Ki ne serindir, ne de faydalı.

      45 – Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefâhete dalmışlardı.

      46 – Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı.

      47 – Ve diyorlardı ki: “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?”

      48 – “Önceki atalarımızda mı?”

      49 – De ki: “Öncekiler ve sonrakiler”

      50 – “Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır.”

      51 – Sonra siz, ey sapık yalanlayıcılar!

      52 – Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.

      53 – Karınlarınızı hep onunla dolduracaksınız.

      54 – Üstüne de kaynar su içeceksiniz.

      55 – Susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz.

      56 – İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur.

      57 – Biz sizi yarattık; tasdik etmeniz gerekmez mi?

      58 – Attığınız meniyi gördünüz mü?

      59 – Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?

      60 – Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmez.

      61 – Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir yaratılışta tekrar var edelim diye (böyle yapıyoruz).

      62 – Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?

      63 – Ektiğinizi gördünüz mü?

      64 – Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

      65 – Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık. Hayret eder dururdunuz.

      66 – “Doğrusu borç altına girdik.”

      67 – “Doğrusu, biz yoksul bırakıldık” (derdiniz).

      68 – İçtiğiniz suya baktınız mı?

      69 – Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

      70 – Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretseniz ya!

      71 – Bir de o çaktığınız ateşi gördünüz mü?

      72 – Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

      73 – Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık.

      74 – Öyleyse büyük Rabbinin adını yücelt.

      75 – Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim.

      76 – Bilirseniz bu büyük bir yemindir.

      77 – O, elbette şerefli bir Kur’ân’dır.

      78 – Korunmuş bir kitaptadır.

      79 – Ona temizlenenlerden başkası el süremez.

      80 – (O), âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.

      81 – Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

      82 – Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?

      83 – Can boğaza dayandığı zaman

      84 – Ki o zaman siz (ölmek üzere olana) bakar durursunuz.

      85 – Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.

      86 – Eğer cezalandırılmayacak iseniz,

      87 – Onu geri çevirsenize; şayet iddianızda doğru iseniz.

      88 – Fakat ölen kişiye gelince, eğer o rahmete yaklaştırılanlardan ise,

      89 – Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.

      90 – Eğer O, sağın adamlarından ise,

      91 – “(Ey sağcı), sana sağcılardan selam!”

      92 – Ama yalanlayıcı sapıklardan ise;

      93 – İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.

      94 – Ve cehenneme atılma vardır.

      95 – Kesin gerçek budur işte.

      96 -Öyle ise Rabbini o büyük ismiyle tesbih et.

  109. gören goze dedi ki:

    Bir kul bunlarin kendilerinde gizledikleri inançlari olduguna emin ol. Amaçlari sadece islama hakaret edebilme özgurlugunu sinirsizca kullanmak, muslumanlarin arasina inançlari hakkinda şuphe düşurmek. Koydugumuz açik delilleri göruyor yinede Allah inanciyla dalga geçiyorlar. Bir insan Allaha inanmiyorsa en buyuk zarari kendisine ve yakin çevresinedir. Birkaç sene evvel Kahramanmaraşta bir evde 4 çocugun birden intihar ettigi ateist evini hatirlarsin. Allah inancini taşisalar sonlari böylemi olurdu hiç.

  110. cenge cevap dedi ki:

    2010 da suat adiyla birini tanidim. Çok şimarik idi. Benimle surekli asagilayan biçimlerde dalga geçerdi. Çokda agir kufurler ederdi ama şakasina. O kadar sinir olurdumki, onun diger arkadaslarina soylerdim buna boyle yaptirmayin diye. Onlar soylerdi. Hiç orali bile olmazdi. Arkadaslari bizede aynisini yapiyor huyu öyle diyordu. 2011 de tartistigi biri bunu tabancayla vurup öldurdü. Yenide evliydi. Üzüldum ama kiziyorumda. Cenaze namazina gitmeyecegim. Geldi arkadaşlari seni severdi şaka yapardi haydi git cenaze namazina dediler. Gec oldu ama Hemen abdest aldim kostum camiye. Cenaze avluda. Ben girdim helallik bölmu geçmiş, girer girmez cenaze namazi başladi helallik veremedim. Namaz kilindi neyse. Helallik kaldi. Bende kendi ic dunyamda hakkim helal olsun falan demedim. Oylece kaldi.Ertesi gun isyerime bi kiz geldi.agabey sen suat abiye helallik vermemisin. Bu gece ruyama girdi senden helallik almami istiyor dedi. Madem Allah yok diyorsun Buyur izahini yap? Allahla dalga gecmeden.
    124000 peygamber meselesine gelelim. Hem diyorsunuzki insanlik 3.8 milyon yildir var hemde bu kadar zamana 124000 peygamber sigamiyacaginimi dusunuyorsunuz. 24000 de denir peygamber sayisi 124000 de 240000 de bu sayilar insanlarin soyledigi sayilardir. Yani baglayici hukmu yoktur. Kurani kerim her kavme elçi gonderildigini soyler. Örnegin yasin suresinde gecen bir olay vardir. Dini teblig eden insanlarin öldürülmesi olayi. Antakyada gecmistir. Kurani kerim bunlardan elçi diye bahseder. Ama bunlarin peygamberlik sifati yoktur.sadece peygamberlerinden ögrendiklerini teblig ediyorlardi. Kurani kerim bunlara elçi demistir. Peygamber efendimiz vefatina yakin 5000 sahabiyi dunyanin her tarafina islamiyeti teblig etmek uzere göndermisti. Bunu 10 senedir biliyorum.Bunlara Amerikada dahil. Amerikada salvador tarafinda bir magarada muhammed isimleri yazilmis. Avrupanin amerikayi bulmasindan 8 yada 9 asir evvel.yazilar esresiz ustunsuz yani 1375 yillik enaz. nevadada herhalde 9 yuzyil semerkand basimi islam paralari Daha evvel baska bilgilerde vermistik. Bunlarida Mustafa armagan gecen sene yavuz bahadirogluyla derin tarihte anlatti. Daha evvel baska bilgilerde yazmiştik tekrar etmeyelim. Sen Allahin insanlara gonderdigi elçi sayisini idrak edebilecek birisi degilsin.. Ne zamandir delilli ispatli yazilar yaziyoruz daha Allahi idrak edemedin.

  111. cenge cevap dedi ki:

    Şu mucize bu mucize diye vermisler dalgayi. Koskoca kainati görupte Allahi idrak edememek tersine mucize. Biz şu kitap yazmis hemen inanalim. Bu kitap yazmis hemen sahiplenelim oylemi zannediyorsunuz, biz iyi biliyoruzki bu kainatin bir sahibi var.oda Allah. İnsanlarida o yaratti. Peygamberlerini ve kitaplarini bize uyarici olarak gonderdi buna inaniyoruz,

  112. peygamberin vefati dedi ki:

    Virüs öldürdü sizin yalaniniz. Hendek savasinda yaralanmiş sonrasinda zeynep adli kadin zehirli kuzu eti yedirmişti.bunlar hep ömurden göturen seyler,insanlarin genelde 30 yil yasadigi donemde 63 yil yaşamak uzun ömürdür. Grip bile insani öldürebiliyor. Vade dolduktan sonra. Her canli mutlaka ölümu tadicidir. Mühim olan Allahin mesajinin insanlara ulasmis olmasidir. Bunuda hakkiyla yerine getirdi.

  113. Cenk dedi ki:

    Kimse ile çok ilgilenmiyorum ama yazdıklarınızı harfi harfine okuyorum ve agnostik bir insanım.

    Son 45 yıldır bir fiil kitap okuyorum yaşım 67, okuduğum kitap sayısını hatırlamıyorum. ilim ile ilgili sonradan uydurulan sarf ilmi, beyan ilmi, nasih ve mensuh ilmi vs.vs… ve saidi nursiiiiiiiiiii oku oku okuuu adam yazmışşşş, bu adamın akli dengesinin çok çok bozuk olduğuna karar verdim. öncelikle eski özel tarih bilgisi için insanların özellikle tevratları ve incilleri okumasını tavsiye diyorum tabiki vahim durumu dahada iyi anlamanız için kuranı atlamayın.

    Burada sizin anlamadığınız en esas konu kutsal kitapları defalarca okudum inceledim ve incelemeye araştırmaya devam ediyorum ayetleri tanrı göndermediği zaten kitapların içinde yazılı ve ayetlerin manasızlığı tanrıyı küçülten bir konu haline geliyor.

    Örnek; tanrı sanki bize yalvarıyor yapmayın etmeyin? bu uyarı nedir? en fazla kendimizi yok ederiz, ya kimse şunu da demiyor tanrım sen bizi öyle bir yapmışsın ki biz birbirimizi öldürüyoruz ve senin yüzünden. Artı ayetlerinde de kıtlık çıkar benden diyorsun (peygamberlere bir şey olmasın diye) ordular bizi katleder benden dersin, yani bendensiniz, bu nasıl bir oyun durumu çıkıyor, kafanızın içinde yarattığınız tanrınızın savunulacak hiç bir yanı yok maalesef.

    tanrıyı var sayıp tarifini şu cümleler ile yapabilirim; Kötülük saçan, insan yaratıp birbirinize düşüren, evreni yarattığını ve çok çok güçlü olduğunu iddaa edip ama insanlardan yardım talep eden bir varlık düşünemiyorum.

    Ayetlerin çoğu rüya ve devamları peygamberin kendileri kurtarmaları için kurdukları savunma cümleleridir.

    ve tabi ki tüm kutsal kitaplar peygamberler öldükten sonra yazıldığını ve bu kararlar verilirken binlerce insanın öldüğünü savaşların çıktığını unutmayın.

    insanları uyarıyorum akıl sağlığınız için kapılmayın bunlara.

  114. Cenk dedi ki:

    bana daha fazlada bir şey yazmayın artık ayet örnekleri de vermeyin.. hep aynı şeyler..

    • bir kul dedi ki:

      cenk
      sen bir ayetsin senkendini ve dogayı okdunmu kainattaki herşey harfiyen uyarken insan
      oglu neden uymaz bunu hiç düşündünmü
      peki niçin varsın bunu kendine sordunmu sordu isen bizlerle paylaşırmısın bunca ahenk neyi anlattısana bende sizin yaşınızdan küçük oldugum için beni tecrübenizden mahrum etmeyiniz akıllar istenirse dogru olan herşeyi dogru olarak okur
      peki bunca kitap okumaanızdan sonra bunların sizin hayatınıza negibi bir katkısı oldu anlatırmısınız cok merak ediyorum kainattaki ve kendiniz olan ayeti nasıl okdunuz anlatırmısınız aydınlanalım
      saygılarımla

  115. antenler kapanmiş dedi ki:

    Allah senin alicilarini kapatmis. Yapilacak birsey yok. Yalvarma yok. Yanmani istemiyor o kadar. Biz uyarilari yaptik iş sende bitiyor

  116. herseyin cevabi var dedi ki:

    Cenk senin izah edemeyip es geçtiklerini ne yapacagiz.

  117. Cenk dedi ki:

    Öncelikle çok sakin olun neden sakin olun dediğimi birazdan anlayacaksınız,
    insanın iyiliğine dair tüm samimi doğruları bulmaya çalışın
    her konuyu, olayı açık olarak sorgulayın,
    Laf oyunlarından kaçın, örnek; “babanı seviyormusun göster öyleyse”
    cevap basittir “babama sor derim” bitti
    ama bu cümleyi tanrıya bağlayıp 1000 kişiyi sofu yapabilirim.

    din faydalı bir şey bile olsa, içerik olarak boş bir şeydir çünkü tanrı belirsizdir.
    dini yönettiği zannedilen irade aslında insanda yoktur.

    İnsan rasgele işler, örnek sevdiği kadını sokakta bıçaklayarak öldüren adama göre bu doğrudur.
    irade nedir? bir şeyin yapılmasına da yapılmamasına insanın şahsen kararıdır.

    o zaman insan çok çok sinirli iken karar vermemesi gerekir, hiç fark ettiniz mi sinirli iken farklı kararlar aldığınızı!

    bu şu sonucu doğurur insan kararı; insan kafasının arkasından başlayıp omurliği ile devam eden sinir sistemi, o anda ne durumda ise ona göre çalışır. İnsan sinirli iken yanlış bir kararı bile kasten doğrulayabilir. Çünkü sinir sistemi kişiye kararı DİKTE ediyor.

    Bazı insanlar sinirli doğarlar herkesi kırarlar, yanlış işler yaparlar bu kişinin biyolojik sinir sistemi sorunludur sorunlu doğmuştur. bu kişiyi kim neyden sorumlu tutabilir ki? adam hasta

    yani irade yoktur. sinir sistemi gerginliği yada yumuşaklığı vardır.

    çok duyarız öfke ile kalkan zarar ile oturur, “abi sinirle yapmışım yoksa yapmazdım” filan! E sende irade vardı hani? Öfke insanı aptallaştırır.

    sinir sistemi insanı yönetiyor ise o zaman her kesin sağlam uyuşturucu haplar kullanması gerekir dimi din konusunda doğru kararlar için 🙂 kısaca çok gergin bir hayatın var ise cehenneme gidersin emin ol 🙂

    hayır mı şermi 🙂 çok gerginim sonra sor 🙂

    hepinize kolay gelsin arkadaşlar… benden bu kadar..

  118. cevap bu degil dedi ki:

    Bunlar cevap degil yuvarlk söz

  119. cevap bu degil dedi ki:

    Pante benim yazilar cok bekliyor. Cevap bumudur.okumaya deymez

    • pante dedi ki:

      Senin için her saat bilgisayar başında bekleyecek değilim.
      Sen de herkes gibi tek bir isimle girersen, sorun yaşamadan, onay beklemeden yazıların yayımlanır.

  120. cevap bu degil dedi ki:

    O zaman adam öldüreni devlet ne diye hapse atiyor. Adam sinirli, birakin istedigini öldürsun. Herkes öfkeleniyor. O öfkesini kontrol altinda tutanin ne gunahi var. Bakarsin tartişma olacak kaçacaksin o ortamdan ortalik yatisinca dönersin. Oda imtihandir.

    • Cenk dedi ki:

      adam sinirden buna engel olamıyor! ne kaçması 🙂 iradeymiş

      Konular karışmasın diye baştan alıyorum kuranda mucize yoktur. nedeni basittir tanrı belirsizdir, belirsiz tanrılar ve belirsiz insan yazımları adı altındaki kutsal kitaplar.

      İstiklal marşında 1453 harf var ne yani mehmet akif ersoy mucizesimi bu? 🙂

      Eğer bir gün kutsal kitaplardan ispatlanmış bilim konularına bir şey denk gelirse, bu sadece tesadüf olacaktır.

      olmayan ispatlanamayan konuları matematik vs. oyunları ile ispatlamaya çalışmak manasız, bunlar mucize değil islam pazarlaması, taktik ve kandırmacadır. Milleti kandırmayın.

      Bakın hıristiyanlara en çok inanılan din 2.2 milyar nufüsü var bunlar salakmı? ne mucizeleri var ne matematik oyunları 🙂 1 milyar insan hindu dinine inanır ama ne kılıç var ne zorlama en eski dindir 🙂

      1 milyar budist var! oyun yok ama 🙂 bunlar kendileri seçtiler bunları

      önce sizin tanrınız kendini bir ispatlasın sonra insan uydurmaları düşünürüz.

  121. isimsiz dedi ki:

    Misal İcersen içkiyi sigarayi cekersen esrari iraden zayiflar, iradeni zayiflatacak durumlardan uzak duracaksin. Istiklal marsinda 571 hece 1453 harf varsa mehmet akif ersoyun haberi bile olmadan bu ışı Allah ayrlamiş demektir.
    Bizim bayragimiz nasil dögdu. 1389 tarihli kosova savasinda zafer bizinm olmasina rağmen çok şehit verdik.şehit askerlerimizin kani yerde gölcük oluşturdu.yanyana duran hilal ile yildizin aksi bu gölcukte belirdi. Biz bu götuntuyu aldik bayrak yaptik, buda Allahin ayarlamasidir.
    Kimse durup dururken kimseyle savasmiyor. Birileri islami yok etmeye calismiş islamda varligini korumaya uğraşmiş.
    Allahin verligina delil bitmez. İnkarcilarinda inkari. Kalpte arapca Allah yazisi vardir. Kalbin her etişinda net şekilde beliginlesır. Biz inansakta inanmasakta kalp her atisinda Allah diyor. Allah insani yaratmıs kalbede benim eserim deyip imzasini cakmis.
    Allah demeyenler eyvah diyecek huzuru mahşerde.

  122. isimsiz dedi ki:

    Pante Ağa rumuz istediniz koyduk. Ama geç konursa siralamaya girmiyor. Asla karalamiyorum

  123. isimsiz dedi ki:

    Bakin bilim daha evvel evrenin sonsuzluktan geldigini savunuyordu. Yani hep var hep olacak. Yani duragan bir evren. Kim savunuyor bunu genelde ateistler materyalist düsunce sahipleri , 1929 da bigbeng teorisi ortaya atildi. Yani evrenin buyuk bir patlamayla olustugu ve sürekli olarak (savrularak değil) kontrollu bir sekilde ve muazzam düzenli olacak biçimde genisledigi Patlamalardan her zaman kaos çikarken bu patlamadan hayat çikiyor buda tesaduf degil buyuk bir tasarimin ürunü oldugünu ortaya koyan bir durumdur.. Bu kainatin yaradilisi Kurani kerimde de yazan bir durum. Tevrattada yazarmis. Biz tevrat uydurma demiyoruzki tahrif edilmis diyoruz.
    Bilimadamlari 1948 de eger evren buyuk bir patlamayla olustuysa bunun radyasyon etkileri kainata eşit bir sekilde yayilmiş olmasi lazim dedi. Buda 1967 de tesbit edildi. 1989 da uzay araclarinin yaptigi incelemelerde bunu dogruladi. Kainatin yoktan var oldugu artik kesin. Zaman maddeye bagli bir olgu.kainatta var. O halde kainati kainatin dişindaki (zamandan ve mekandan münezseh olan) üstün bir güç onu var etti. Yoktan var olan birseyi tasarlayarak onu yaratan ve yöneten bir güc vardir. Biz buna Allah diyoruz. Bigbang olayi da Allahin varliginin ve kudretinin bir ispatidir.

  124. isimsiz dedi ki:

    Milletinki şakir şakir giriyor benim suçum günahim ne

  125. inkar politikasi dedi ki:

    Cengin yaşi 67 degil, yoksa oçocukca işaretleri koymazdi. Genc birisi. Belki orta yasli. Oynuyor. Baska turlu bir inanci oldugunu düşünüyorum

  126. inkar politikasi dedi ki:

    İnanc baskin çikmiş her seferinde, inkar direnişini sürdürmüş. Açik gerçekleri gizlemeye çalışma, üzerini örtme çalişmasi, soru türet, cevabini verirlerse yeni sorular ve sorunlar uydur. Delilmi oda ne görmezden gel inkar et. Baska delillerde konuyor. Onlarida yok say. Sorular sor ardi arkasi kesilmeyen . Cevap bulurlarsa çeliski uydur. Onada cevap buldular. Sen yine inkar et. Peygamberlerini damgala. Ne oldugu ortada

  127. yorumlar dedi ki:

    Aga yazarim baska sitede serdar kaangil allahin adaletini sorguluyor kendi adil davranmiyor diye. Baska care birakmiyorsun buradaki her seyin cevabini veririm serdar kaangilin sitede yayinlatamadim derim hepsine birden. Once siz adil olun

  128. yakin tarihin marifetleri dedi ki:

    Maalesef kendi yazdigim sitede serdarin adaletini sorgulamak zorundayim aylarca yillarca. Sebep yok sende soyle yap sende boyle yap. Bunlar hikaye.asla adil degilsiniz. Bilgilerim agir geliyor.milletten birseyler sakliyorsunuz.

  129. Cenk dedi ki:

    Sofular, insanların mutluluğundan bile negatif bir durum yakalıyorlar
    Boşuna demiyorum herkesin kafada bir huni 🙂

    Yaşım 67 olması ile size güler yüzlü cevaplar vermem arasındaki olay nedir? bu beni çocuk mu yapar? yoksa bu düşünce sizi gerzek mi yapar? tartışılır. Kısaca güler yüzlü olmak iyidir korkmayın bundan.

    Hayatınızda hiç tanışamayacağınız insanlar tanıyorum 27 sene abd de yaşadım, görmediğim avrupa ülkesi kalmadı ufkum muazzamdır, sizler küçük dünyanızda fazla bir şey düşünememeniz normal. kınamıyorum.

    Önce insan okuyacak, bilgilenecek, sorgulayacak ve araştıracak bunları yapmayı deneyin.

    Bakın size aklınızı anlatayım; 150 yakın ülkede yapılan testler sonucunda elde edilen zeka seviyesi değerlendirmelerinde, din ve tanrı konularına kendilerini çok bağlayan insanların zeka seviyelerinin düşük olduğu tespit edilmiştir.

    Dünyadaki başarılı zeki insanlara baktığımız zamanda bunu görebilirsiniz, Gelmiş geçmiş en üst seviye insan Tesla ve devamında Aistein, Bill Gates vs. vs… yada tüm çok zeki insanlar diyelim bu tümünün genellikle agnostik veya ateist olduğunu göreceksiniz.

    ayetler, maneviyatlar, kalpler, ağlamalar ve sızlamalar bunlar bitti artık rahat olun. Bunlar asırlar önceydi. Büyücülük dönemi bitti artık. Kafanızı çevirip bir etrafınıza bakın.

    geçen bir genç bana; “tommiks bile okumadım ama algılarım çok kuvveti demiş”, yazmış yazmış.. o genç beni çok etkiledi zeki biri ama donanım sıfır, bir donatılsa ülkeyi bile yönetir emin olun. genç zekilinin farkında değil.

    Ben tommiks te okudum, bir ara ülkemizde yasaklandı 60 lardı sanırım çıkmasını beklememe gerek kalmadı biz yurtdışına yerleşmiştik zaten.

    demem o ki! tanrı ile çok uğraşmayın, siz doğru yaşayın, araştırın,

    bilgi yükleyin kendinize bilgi savaş donanımı gibidir.

    Her şeyi kökünden çürütür.

    • bir kul dedi ki:

      AKLETMEK İLERİYİ GÖREBİLMEKTİR AKLETMEK KARINCALAR GİBİ YAZDAN KIŞI HESAB ETMEKTİR HERŞEYE BARİYERLER KURARAK AKLETTİGİNİ SANARAK YÜZ YAŞINA KADARYAŞAYARAK BİR ADIM BİLE İLERİ GİDEMEMEKTİR AKLETMEK AKILLA HAREKET ETMEKTİR AKLETMEK DÜNYANIN ÖNCESİZLİGİNDEN BAŞLADIGINI FAK EDİP BİR AMAÇ İÇİN YARATILDIGINI KAVRAYIP BİR DÜNYA MİSALİ ŞU SONSUZ GİBİ DURAN KOZMOSTA HİÇ YILMADAN İLERLEYE GİTMEKTİR HİÇ TEREDDÜT ETMEDEN YARATILIŞININ BİR ANLAM VE AMAC İÇİN VAR OLDUGUNU ANLAYARAK AKLILA SONSUZ GİBİ DURAN ŞU KOZMOSUN ARKASINI GÖREBİLMEKTİR GÖRMEK İÇİN İKİ GÖZE GEREK YOKTUR ÇÜNKİ O İKİ GÖZ HER CANLIDADA VARDIR AKIL GÖZÜ İLE BAKANLAR GÖRÜR DELİREÇEK ÖLCÜDE ŞÜPHE İLE HERŞEYİ KENDİSİNE BİR TUZAK BİR OYUN BİR KANDIRMACA SANARAK HAREKET ETMEK DEGİLDİR AKLETMEK KORKU VE ÜMİT ARASI HERDAİM VERİLEN BU AKLI NE İÇİN VERİLDİGİNİ ANLAMLANDIRARAK BAG KURUP YOL ALMAKTIR ALDIGI HER YOLDA AKIL GÖZÜ İLE DEGERLENDİRİP YİNE BİR BAG KURARAK BİR ADIM DAHA İLERİ GİTMEKTİR YOKSA HERŞEYİ SORGULA YOK BİR BARİYER BİR ŞÜPHE BU GİBİ KİŞİLER SADECE DÜNYADA HERTÜRLÜ ŞEYİ YAŞAYIP FİLMİN SONLANACAGINI T EDN OLACAGINI BİR RÖVANŞININ OLMAYACAGINI SANANLAR İÇİNDİR BUNUDA YAŞANTI DİYE ÖZENDİRİRLER TEKTARAFLI BİR YAŞAM HEP KORKU HEP HUZURSUZLUK HEP YANLIZLIK HEP VESVESE HEP KARANLIK BU YAŞAM ZÜLÜM DÜR FAKAT KİMSEYE İÇİNDEKİ YANGINI DIŞARI ÇIKMASINI SÖYLEYEMEZ BU HAYATMI NE KADAR ZENGİN OLSAN NE KADAR DA HERYERİ GEZSEN DÜNYADA YAPMADDIGIN BİR İŞ KALMASA GÜZELLİK ADINA ONBİNLERCE KİTAP OKUSAN ELDE VAR SIFIR SONUÇTA NE GECECEK İNSAN YİNE DOYUMSUZ YİNE DOYUMSUZ AKŞAM OLUNCA YİNE AKLINLA SORGULAR BAŞLAR VE KEYFİN KACAR TÜM YAŞADIKLARIN SIFIRLANIR BU MU SORGULAMAK YAŞAMAK

  130. omer dedi ki:

    Kuranı küçük düşürme çalışmaların boşadır!

    Diğer bütün peygamberlere GÖZ ile görülen DOĞAÜSTÜ mucizeler verilmiştir
    Fakat Peygamberimizin tek mucizesi vardır o da KİTAP olan Kurandır.
    (Uydurma hadislerle bir sürü mucize uydurulmuşsada Kuranda bunlar geçmez!)

    http://istanbulyayinevi.net/portfolio/kurandakimucizelerkitap/

    kuranhictukenmeyenmucize.pdf erişimi için tıklayın


    Esselamü aleyküm.

  131. ole olsun dedi ki:

    Aga cocukmu kandiriyon. 67 yasindakii adam guler yuzlu olur o isaretlerle isi olmaz. Allah yok diyen akilli. Abd de yasiyormuss butun avrupa ülkelerini gezmiş yokh boyle

  132. ole olsun dedi ki:

    Site eyleniyorr bizle cekilelimde rahat etsinler

  133. sallama dedi ki:

    Aga oturdugun yerden salliyon. Biz senin gibi sallayanlarla cok yazistik. Yalan yaziyoon, gencsin.

  134. Cenk dedi ki:

    Kuranda ki mucizeler dünyadaki bilim adamlarının eline kalmış, yeni bir şey bulunursa hemen bu da kuranda varmış! diyecek tabi ki. bu bilgiler çoktan yazıldı zaten kutsal kitaplar geç kaldı sanırım.

    Ama mucize konusunda öncesinde ses soluk yok? Tanrı bilinmeyeni ile insanlık ileriye değil, geriye gitmek zorundadır çünkü bu düşünce bir tabudur. Bilim adamları çalışıyor çalışıyor bir şey buluyor. Güya kuranda varmış iyi kandırmaca. “AA bizdede vardı zaten!” e vardıda bilim adamlarının bulmasını neden bekledin? çünkü yok! bulunduktan sonra kafana göre eşleştirdin ve bilim adamlarının ürünlerini değiştirerek kendi pazarlama aracın olarak kullandın. Bu korsan program kullanmaya benzer.

    Şöyle söyleyeyim internette mucize diye sayı oyunlarına çok fazla rastlıyorum hepsindede kandırılan insanlara yardımcı oluyorum.

    Adamlar mekke ile kuzey kutbunu ölçmüşler nedense? ortaya bir sayı çıkmış, bu sayısı almışlar bir sayı ile eşleştirmişler filan oradan bir şey eklemişler falan ohooo yani arkadaşlar çocuk musunuz siz?

    Mekke ile kuzey kutbu arası mesafeyi ölçerken antartika kıtasının 14 milyon km2 lik hangi noktasını baz aldın acaba ki o ince sayı çıktı ve neden kuzey kutbu? çünkü o sayıyı bulması lazım anladın, ilizyona bak? Bunlar din pazarlamaları, din bir tabudur unutmayın.

    Kurandaki yada diğer kutsal kitaplardaki bilgiler, mezopotamya bölgesindeki tarihi gelişmelerin sunduğu bilgilerin yanında o kadar basit kalıyor ki, bilseniz dersiniz ki biz andersenden masallar dinlemişiz bunca zaman.

    Pekii yeni dinden haberiniz varmı? Ayetler yeni peygambere 1981 yılında gelmeye başladı ve şu anda 600 sayfalık bir kutsal kitap tüm dillerde dünyada mevcut. Daha çok din gelecek arkadaşlar.

    Son din kitabının tümünü okudum, Yeni dinde sunulan ayetlerde, mesela karadelikleri direk açıklıyor gizli saklı yok, karadeliklerin ne olduğuna dair şu ana kadar yapılmış en farklı öngörüyü sunuyor. Sizi rahatlatacak bir şey yazayım, yeni dinde tanrıda ego yok ve tanrı tüm kitaplardaki gibi tek bir nesne varlık gibi sunulmuyor. Biz evren içinde sıkışıp kalmışız ama durum böyle değilmiş çok ilginç bilgiler var son kutsal kitapta. okuyun…

  135. Cenk dedi ki:

    Birde yönetim sizden bir şey rica edeceğim; geyik muabbeti adı altında örnek; “Aga oturdugun yerden salliyon. Biz senin gibi sallayanlarla cok yazistik” vs gibi cümleleri yayınlamayın çünkü bu cümlede bilgi yok burası bilgi platformu ne ağası? bacısı? kahvemi burası? bu tip insanlarda zaten bilgi olsa iki düzgün cümle yazar bizimle paylaşır. teşekkürler.

  136. Halil İbrahim dedi ki:

    enlem boylam cizimlerini 131yil once ingilizler yapti onlar ecnebi.musluman degil. kuran 1400yillik.veriler birbirini tutuyorsa mucizedir. kuran bulunacaklarin bahsini acikca yapar ama tarifini yapmaz. para ve imkan batida icadlar o sebeple onlardan cikiyor. butun avrupayi amerikayi gezddim diyen o kadar cok adam varki.inanmamizi beklemiyorsunuz herhalde

  137. Cenk dedi ki:

    Bırakın şimdi sayı ilizyonlarını benim saniyeler içerisinde çürüttüğüm mevzulardır. Çoğunuda ateistler yapar ve iyide para kazanırlar videolardan ve reklamlardan. Bazı insanlar dinin ve dinsizliğin iki yönünde de para kokusunu iyi almışlardır, yani bir ateist kurandan bir mucize sunabilir amaç sadece sektöre yön verip para kazanmaktır.

    Mucizelere odaklanmak, 2000 yıl önce bir büyücüye inanmak ile aynıdır. Küçük olaylara takılmayın daha büyük düşünün. Oluşturma, yapıştırma, birleştirme teknikleri ile ortaya atılan mucize verilerin kaynağı yukarıda yazdığım paragraftadır.

    İnsanların kendileri yazdıkları kitaplara, kendileri inanması birde içinden mucizeler çıkarması bir komedi skeci gibi. Hiç bir peygamber kitap yazmamıştır. Kitapları toplumlar tarih bilgisi olarak yazmıştır. Kitaplar, menfaatlere dayalı düşük kapasiteli insanları kolay yönlendirme rolleridir.

    İnsan paradigmasını incelemenizi öneririm. Benim gibi teolojide uzman birine göre bu durum bir tarlada koyunları oraya buraya yönlendirmeye benzer.

    Sümer yazılarında ve sonraki tarih kitapları olan tevrat ve incilde geçen; havadan ateşli, sesli bir şekilde ve renk değiştirerek gelen metal ve ateşli cisimlerde ki varlıkların, insanlara uyguladığı bu sistemlere şimdi bakıyorum bazı insanlar bazı insanlara uygulamaya çalışıyor.

    Sümerler ve bir takım mitolojik olaylar olmasa idi kitaplarda olmayacaktı. Tüm kutsal kitaplardaki kaynaklar, sümer taş tabletlerinde yazılı bilgiler ve mısırdaki akhenaton firavununun yani aslında ne olduğu bilinmeyen varlığın yaşadığı bir takım olaylara dayanmaktadır.

    Epistemoloji çok çok önemli iken, insanların çoğunda ağız açılmış “heeeeeee” dibi tavırlar şunu göstermektedir ki; insanların çoğu henüz çok ilkeldir.

  138. Halil İbrahim dedi ki:

    bakcenk bunlarin cevabini verdik gunesi ayi dunyayi kainati sumerler döndurmuyor dedik. sumerler mitolojik bilgileridini bilgilerden uyarladi denmis. bakin gencligimde sevdigim bir kiz vardi kardeslerim okuyor diye bizimkiler orali olmadi .kizin koyu uzak ulasimi zor ozamanlar koylerde telefon yok. gorusemedik beni unutmustur dedim bosverdim.kiz 4 yil sonra ruyama girdi ben gidiyorum dedi. tamam dedim.hemen sorusturdum hafta sonu nisanlaniyormus. iste bu cikan ruyalar allahin izniyle meleklerin haber vermesiyle ulasan bilgilerdir. baskada izahi yoktur. peygamberlerede bilinemeyecek bilgileri veren Allahtir. sen istedigin kadar ilizyon de. uzayli de. allah kesin delilleriyle var. bilim dedigin allahin yarattiklarinin sirrini cozmektir. kimi dinden caydirirsan onunda gunahi sana yuklenecek.

  139. Cenk dedi ki:

    Sümer dönemindeki sargon’un rüyasının kutsal kitaplara dönüştürülerek yazılması geldi aklıma. Yusuf rüya görür kardeşleri “a bu bizim başımıza kralmı olacak” derler. Halbuki bunu asırlar önce sargon görmüştür rüyasında. Kralda “sen başımıza kralmı olacaksın” demiştir.

    Rüyalar tutabilir, her insan geleceği resmen görür. Maddenin hareket etmeden hareket etmiş halini görmek fiziksel olarak mümkün değildir, bu garip duruma biri çıkıp derki maddede mi yok? Hayal miyiz biz? Metafizikde bu konulardan dolayı türemiştir.

    Muhakkak bir şey koymalıyız yerine muhakkak! İnsan ne garip dimi, en son tanrı deriz, yahu bilmiyorsun ki ne olduğu. Bilmiyorum dersin en fazla, bunlar bilinmeyenler.

    Yok tanrıdır o kesin!

    Bir bilim adamı, bir fabrikada gibi bir mevkide tek başına çalışma yaparken, arkasında birini fark ediyor dönüyor kimse yok, tekrak tekrar yaşıyor! Araştırmasında hava akımı ile oluşan tepkinin, anten gibi bir cismi titretmesi sonucu duyulmayan bir frekansın adamı etkilediği anlaşılıyor.

    Mikro bir frekansın böbrek taşını kırması gibi, buna benzer bir frekans ile boğaz köprüsünüde yıkabilirsiniz. Şimdi bu adamın bu konular ile ilgilenmeyen bir vatandaş olduğunu düşünsenize kaçardı oradan bir daha da gitmezdi her halde. Birde birine anlattığını düşünün al sana perili fabrika.

    Adam göçük altında kalıyor; günlerce ölmemiş taş gibi, nasıl? “Bir dede bana her gün su getirdi” diyor! bu halüsinasyon, Beyin adamı yaşatmak için adama oyun oynuyor, adamı hastaneye götürüyorlar böbrekler gitmiş hani su içmiştin?

    Bu garip gezegende, metafizik olayları yaşayan ve kahin olan çok insan var. En önemlisi kahin vangadır, kitabını okumanızı tavsiye ederim.

    Tanrı dedi, tanrıdır o, tanrıdan başkası olamaz. 2000 yıldır bu sözcükleri tekrar tekrar söylersen, birde hikayeler ile süslersen millette inanır tabi. Şimdi rahatsınız tabi dönsenize 2000 yıl geriye elinizdeki tek kitap kutsal kitap oku oku oku başka kitap yok! O bilgiye aç beyni düşünsene kutsal olmuş artık.

    Tüm insanlık, en yüksek seviyede bir bilinmeyenin içindedir.
    İstediğiniz kadar zorlayın, güneş tanrısı ve şimdiki kollarına çıkacaksınız öncesi yok, çünkü kayıt yok.

  140. Halil İbrahim dedi ki:

    cenk izahindan kactigin konulari fark ediyorum. arada o kadar cok varki herneyse..bak o kiz allahtan istiyor haber ucurulmasini. isteyerek goren ben degilim karsi taraf istedi diye goruyorum. bunun gelecegi gormekle ne alakasi var.gorulen zaman zaten gelmis.bana melekler gosteriyor sen metafizik diyorsun.
    hz.yusuf meselesine gelelim sargona benzer ruyayi yusufda gormus. kitliga karsi tedbir ruyasi birebir cikiyor. yusuf babasina terli gomlek gonderiyor babasinin katarak gozleri duzeliyor. misirda bir doktor kurandaki ilgili ayetlerden hareketle terden katarakt eriten ilac buldu.adina kuran mucizesi dedi. enkaz ornegi colde serap gormek gibidir. o beynin insanla oynamasi degil artik ariza veriyor olmasindan kaynaklanir. tukenen beyin halusilsyon gorur. benim ornegimle senin dedigin mukayese edilemez. senin bu saydiklarindan Allahin var olmadigi sonucu cikmaz.birilerinin allahin varolmasini istemedigi sonucu cikar.

    • rammsteinn dedi ki:

      insanlara yazık. bunu kendi tecrübemle söylüyorum. seneler önce benim karabasan sorunum vardı. hacılar hocalar muskalar vesaire. hiçbirinin faydası yoktu. beni dinde tutan tek etmen buydu. tanrı “zayıf dini inancım dolayısıyla beni cezalandırıyor” diye düşünürdüm. bu sorunu birde doktorlar vasıtasıyla çözmeyi denedim. onun tavsiyeleriyle şimdi hiçbir sorunum kalmadı. şimdi bakıyorumda ne kadarda salaklık yapmışım. bu doğaüstü gibi gözüken olay tıbbi deyimiyle uyku felciymiş.
      dünyanın heryerinde bu doğaüstü olayıymış gibi gözüken bu olay bütün dinlerde yer bulmuş. http://tr.wikipedia.org/wiki/Uyku_felci
      insanların cehalet döneminden kalan bu bilinmeyen olayları hep dinler açıklamaya çalışmış. dolayısıyla hepsi hurafedir. metafizik gibi gözüken bu olayların ne cinlerle ne meleklerle ne ruhla ne dinle alakası yoktur. hepsi insan beyninin üretimidir.
      cehalet dini,dinde hurafeleri ortaya çıkarıyor. tabii ki dinler bütün bunları reddecektir. bilim ne kadar da açıklarsa açıklasın din kendi işine geldiğini kabul eder işine gelmeyeni reddeder.

  141. Halil İbrahim dedi ki:

    hani diiyorsun ya adam arazide durur iken arkasinda birisi var gibi geliyor dönup bakiyor kimse yok bu defalarca olmus. bunun şu frekansla bu frekansla alakasi yok panik atak delirme yada bunama belirtileri boyle gelisir. adami uzulmesin diye uyduruk bir gerekceyle uyutmuslar.

  142. Halil İbrahim dedi ki:

    remstein ben karabasanin dinle cinle alakasi olmadigini cocukluktandir biliyorum. sen bunu dinle bagdastirdiysan o senin cahilligin. beyin yorgunluguyla alakalidir.ama bu din yok demek degildir. biz herseyi asla cikarimiz olmaksizin rizayi hak icin dogru sekilde aciklariz. seni bu sebeple dolandiran hoca olduysa allaha havale et. ama bu sebeple allah yok demekde akil isi degil.sifa niyetine dua yazilabilir para alinirsa orasi durustluk degildir.

  143. Halil İbrahim dedi ki:

    adam din ile hurafeyi birbirinden ayiramiyor sonra kalkmis hasa Allah yok diyor. kac sefer yazdim din yalan olsa acikca yazarim diye. yalanlayan kendini yakar birde yoldan cevirdiklerinin gunahini ustlenir. ben yalani dogruyu acikca yazan insanim. bakin bakalim benim yazilarda acik varmi

  144. Halil İbrahim dedi ki:

    cenge karsit yazulardan bil bizim yazilari iyi niyetle takip et bastan sona her seyin yerlu yerine oturdugunu gorursun

    • rammsteinn dedi ki:

      hata bende ki rüyalarla halüsinasyonlarla tanrının varlığını kanıtlamaya çalışana yazıyorum.

  145. Halil İbrahim dedi ki:

    site görevlisi beni atma açıklayalım herşeyi

  146. Halil İbrahim dedi ki:

    meleklere cinlere örnekler verdik. şeytanlar veriyoruz peygamberimiz yere yiyecek artığı kırıntısı dokmeyi şeytanlar yer der.bundan kasit böceklerdur. tırnaklarını uzatmayı araya şeytanlar dolar der bundan kasit mikropların.tavuk çalan tilki seytan hukmundedir baslanirhz.ıbrahim oğlu ısmail ikurban etmeye götürürken bunu ona söyleyen seytanda insandır.yaptığı seytanliktir

  147. Cenk dedi ki:

    Bu siteye kimse giremiyor benim zamanında arkadaşlarım bir şeyler değiştirmişti bilgisayarımda her siteye giriyorum sanırım.

    Boşuna yazıyoruz sanırım bu site kapalı gözüküyor. çözülünce döneceğim. kolay gelsin

  148. Murat dedi ki:

    Serdar Bey,

    Siteye normal şekilde girilemiyor. İlla ki yardımcı program gerekiyor. Her ne kadar yorumlarımla katkı sağlamasam da sitenizdeki dinle alakalı konuların çoğunu okudum. Siteniz din masalından kurtulmamda öncü oldu. Bu nedenle bilgi vermek istedim.

    Saygılarımla.

  149. Halil İbrahim dedi ki:

    remstein art niyetlisin. kendini inanmamaya kurgulamissin.sana baska yonlerdende ispatlar getirdik halusilasyon ile allahin varligina delil olusturan ruya ayni degildir. cocuktun 1985 de hamza d. vardi mahallede enistesi feridun kamyon soforu.uzun yol gidiyor. direksiyonda uyyakalmis. birara uykuda ak sakalli bir dervis belirip buna oyle bir tokat patlatmis. Gozlerini actiginda karsida yolcu otobusunun geldigini gormus. Hemen direksyonu kirmis ve kazadan kurtulmus. Boylece belkide onlarca kisinin hayati kurtulmus. İste bu Allahtandir.
    Kendinle fazla oynayarak beyine zarar vermek uykuda karabasana sebep olmak seytandandir. Bunu ayiramiyosan ben ne yapayim.
    cenk benim bilgisayarim engellendi. baskasina ait cepten giriyorum. site engeli kaldirsa iyi olur.sanada dalga gecmesi dusuyor degilmi.

  150. Halil İbrahim dedi ki:

    murat allah bir kisinin imanini sildimmi artik onun icin yapilacak birsey yoktur. dunyada aldigi her nefes ona vabaldirde bunu kendi bilmez. cehennemde ebedi yanma sebebi inkar ayetlerle dalga gecme ve baskasini dinden caydirma.vazgecilemeyen gunahlar insani yoldan cikariyor. aziz nesin dindar bir ailenin cocuguymus.babasi kuran okur
    namaz kilarmis. kendi 1940larin kominis akimlarina kapilip dinden cikti
    ya allah varsa ne yapacaksin demislerdi. allah varsa ben iyi insanim ne yaptim allaha beni yakmaz derdi. milletin diniyle imaniyla oynayani cehennem hasretle bekler. nesin cok yasliydi.olünce organlarim ise yarasin deyip bagisladi.20 yil önce öldü. organ isinde gec kalindi alinamadi.allah istemiyorum senden gelecek iyiligi dedi.duasiz niyazsiz gitti.
    bugun facelerinde kabeye put diye yazanlar kabede okunan dualardan allahin haberi yokmu saniyorsunuz. hicbir dua namaz bosa gitmez. turk olmadigini kendi sitenizin bile yazdigi birinin heykellerine taparcasina saygi nafiledir.onun hicbirseyden haberi yok.heykellerininde.
    yasli kadin cok fakir. allahim bana yardim et diyor dua ve namazlarinda.allah yok diyor komsusu. bu yine allahtan yardim istiyor. allah yok desede komsu kadin dinletemiyor. buna bir ders vermek amaciyla yuklu bir erzagi marketten getirip yasli kadinin kapisina birakiyor. yasli kadin kapi onunde erzaklari gorunce allahim dualarimi kabul etti diyor.inancsiz kadin cikiyor ortaya allah yok onlari ben aldim diyor. yasli kadin allahin isine bak fakir kuluna bukadar erzak gonderip parasini seytana odetiyor. cevabini veriyor. iman sahiplerini hickimse yoldan cikaramaz

  151. Halil İbrahim dedi ki:

    murat sen zavalli bicare iken seni anne baba korumasina veren allahami buyukleniyorsun. gunah cocugu olmak cop bidonuna atilmakda vardi. seni riziklandirana sukrun bumudur. dunya ay gunes uclusunu baban kurmadi. dunyaya irmaklari madenleri annen baban yerlestirmedi. herkes allihin verdigiyle riziklaniyor.izah edemediklerinde ara allahin delilini. allaha ne kadar buyuklensende boyun aya gunese yildizlara yetisemiyor. allah koskoca kainati emrine boyn eydirmis donduruyor. dunyadada omur cok kisa her yolun bir sonu her yapilanin bir hesabi olur. siz allahi yok sayin bakalim. ama allah sizi asla yok saymiyacak. dini asagiladiginiz derecede hatta cok daha fazla asagilanmak var.

    • Murat dedi ki:

      ha gayret halil! az daha yazarsan imana geleceğim 🙂 İyisi mi sen bu boş laflarını kendine sakla ya da git bulabildiğin birkaç cahil insana anlat.

      Ben son 5-6 aydır istisnasız günlük 2-3 saatimi bu konulara ayırıp sürekli araştırıyorum, okuyorum. Şimdi sen bir iki boş laf yazdın diye mantığımı bir kenara atmamı mı bekliyorsun?

      Uzun uzun yazmana rağmen yazdıklarının içinde kayda değer bişey yok. Klasik müslümanın yapacağı laf salatasından ibaret. Doğru ya senin allahın gelip burada bize çattığın için kimbilir ne kadar sevap verir sana…

  152. İsa Güçlü dedi ki:

    http://vignette3.wikia.nocookie.net/yenisehir/images/4/44/51-Zariyat.pdf/revision/latest?cb=20100728153511&path-prefix=tr
    Elmalılı gayet dürüst çevirmiş ve şerh etmiştir.Şimdiki mucizeciler tam bir şarlatan
    http://dinsizdeist.blogspot.de/
    https://islamingercekleri.wordpress.com/
    vb. siteler islamın çelişkilerini ve mucize iddialarını ciddi şekilde cevaplıyor.

  153. Cenk dedi ki:

    Sümerler, esas oğlan Gılgames, mısırlılar, meşhur akhenaton, güneş tanrısı, kayıp musa, kuzen gazı ile peygamber olan isa ve sıcak başlarına vurmuş araplar… ilk baştan sırası ile araştırınca isada anladım anladım diyorsun geri kalan kırıntılara biraz bakıp sıkılıyorsun zaten efsanelerden…

    5 yaşındaki bir çocuğu kiliseye götürün, haca çakılı bir adamla karşılaşacaktır! sonra o çocuğa bu tanrının oğlu ve biz bunu haca çaktık diyin bakalım ne diyor size?

    aynı çocuğu sonra haca götürün ve orada neden döndüğünüzü anlatın çocuk manyaklaşacaktır.

    bla bla…

  154. Halil İbrahim dedi ki:

    remstein camur yapip oyle kacti. canakkale savaslarinin 100.yilindayiz. 1915 agustosta cephede savas var. askerler oruclu. ertesi gun bayram. komutanlar bayram namazi kilamiyacagiz yarin sabah dusmanlara acik hedef oluruz diyor. butun askerde moral sifir. savasmak bile istemiyorlar. ertesi sabah oluyor heryeri sis basmis gozgozu gormuyor. tabi boylece dusmana hedef olmaktan kurtuluyorlar. komutan emir veriyor. butun askerler topluca namaz kiliyor. allah ayarlayivermis islerini. budami ruya
    yok yok degil ama ateistlere gore tesaduf. maneviyat dusmanligi yaparken insanin yuzu kizarir. turklugu yok olmaktan islamin kurtardigini yazmistik halbuki.

  155. Halil İbrahim dedi ki:

    benim adim halil degil. uydurma isim kullaniyorum. arastirmani tersten Allah olmasin uzerine yapiyorsun. yani art niyet var. sen kac senedir arastiriyorsun bilmem. ben kendimi bildigim bileli. muhakkakki suphe duydugumuz zamanlar olmustur. allah delil gondererek bu supheyi bertaraf etti. yazacagiz bunlari simdi acelem var.cenke gelince biz hz.isayi peygamber olarak biliriz. hristiyanligin bu gunku hali bizi baglamaz.

    • Murat dedi ki:

      Sen kimin nasıl araştırma yaptığını nasıl bilebilirsin ki? Ben 37 yaşındayım sünni bir ailenin çocuğuyum. Bu yaşıma kadar masal dinledim. Zaman zaman dinin hurafe, çağdışı yaklaşımlarını duydukça “bunlar gerçek din değil, yanlış yorumlayanların hatası” deyip geçiştiriyor, kendimi de teselli ediyordum.

      Dinden çıkmama vesile olan konu ise Muhammed’in Zeynep ile kendini evlendirdiği ayet oldu. Koskoca Allah ne işlerle uğraşıyordu. Daha sonra araştırıp okudukça nasıl bir bataklıkla çevrelendiğimi anladım.

      Yani senin dediğin gibi tersten değil, senin tabirinle “düzden” bu noktaya geldim.

      Senin de ifade ettiğin gibi “imanini sildimmi artik onun icin yapilacak birsey yoktur.”(senden alıntı) Dolayısıyla bizim kalplerimizi Allah mühürlemiştir. Allah’ın mührünü açmaya çalışarak Allah’ına kafa tutmamanı öneririm 🙂

  156. Halil İbrahim dedi ki:

    onlarca yazim var. inkar degil curutebiliyormusunuz. hayir sadece inkar bile bile. bende inkar edebilirim ama kendimi kandiririm. izah edilemezleri gormezden geliyorsunuz. buna bilerek inkar denir

  157. Halil İbrahim dedi ki:

    hz.ayse meselesini daha once yazmistik. soylendigi gibi 6 yada 9 degil18- 19 yasindaydi.peygamberimiz 50-51. allah ileride peygamberimize atilacak iftiralari bilir bunun onune gecmek uzere ayet gelir.cunku dusmanlarin dine nerelerden saldiracagi bilinir. bunlar tabiiki basit gosterilen islerdir ama kuran aile hayati konularinada girer.ben sana sunni yada alevisin demedim. ama sunni olmadiginida bilirim. dindar alevilerde var o sebeple o konudada birsey demiyecegim.islami bozmaya ugrasan gizli hedefleri olan insanlar oldugunu biliyoruz. art niyetli olmayan kurandan kendine ve insanligin yararina olanlari alir hangi ayetin ne sebeple neye karsilik geldigini bilmeksizin habire celiski uydurmakta aslinda insanin kendine yaptigi kotuluktur. biz arastirmamizi yaparken bunlarin herbirini incelemisiz. bunlarla oyalanmak yerine yaraticiyi idrak ederek ona ibadet etmek daha akillica.allah binlerce delil ile kesin var. buradan hareketle peygamberlere inanilir. inanmak istemeyeni biz zorla inandirmaya ugrasmiyoruz. diger insanlar aldanmasinlar diye ugrasiyoruz.
    sizin mevzusundan kactiginiz onlarca konu ortada. sadece bilerek inkar etme ozgurlugunu kullaniyorsunuz. siz cehennem atesini soba atesimi saniyorsunuz.
    sizin super kahraman diye ileri surduklerinizin nasil bombos bir abarti olduguda ortaya dokulmus.

  158. Halil İbrahim dedi ki:

    Hani hem Allahin nimet ve ihsanina hemde senin iyiligine nail olmus olupta hanimini bosamaya karar vermis olarak sana danismaya gelmis olan kisiye sen esini yaninda tut Allahtan kork demistin. Allahin aciga cikaracagi bir durumu sen icinde saklamistin cunki insanlardan cekinmistin halbuki Allahtan cekinmen gerekirdi. Neticede Zeyd esini bosayip onunla iliskisini kestikten sonra biz onu sana nikahladik ki bundan boyle evlatliklari esleriyle iliskilerini kestikleri onlari bosadiklari zaman o kadinlarla evlenmek hususunda muminlere bir gucluk olmasin. Allahin emri her zaman gerceklesir. (Ahzap Suresi 33 Taksim 37)
    hz. zeynep ile ilgili evlenme ayetleri bunlar ve ben herhangi bir acik bulamadim.bunun aciklamasi internette cok genis sekilde verilmis. bu konu zaten inanmayanlarin islami karalamak icin suistimal ettikleri bir konu. biz bu konuyu daha evvel aciklamistik. tekrar geliyor onumuze.

    • rammsteinn dedi ki:

      tanrının seçtiği kişi mükemmel bir şahsiyet o kadar mükemmel bir insan ki her şey ona bir güçlük olmaması için düzenleniyor.
      göç kararı veriliyor. göç esnasında göç eden akrabaları ve bütün akrabaları kendisine helal kılınıyor. amaç kendisine güçlük olmaması
      tanrının seçtiği şahsın kiminle evleneceği tanrı tarafından belirleniyor. bunlardan biriside evlatlığının güzel karısı. hemen ayet evleniyor. tabii ki de bu da kendisine bir güçlük olmaması için.
      tanrının seçtiği mükemmel zat cariyesi ile basıldığında hemen ayetler iner. amaç mükemmel şahsiyeti temize çıkarmak.
      mükemmel şahsiyetin karılarından birisi hakkında söylentiler çıkar. tanrı olaya müdahil olur. ayetler iner söylentilerin önüne geçilmeye çalışılır.
      tabii ki de bütün bunlar mükemmel insana herhangi bir zorluk olmaması için.
      tanrı bütün bu zorlukların aşılabilmesi için onlarca ayet gönderir. bu konuya bu kadar önem veren tanrı nedense olması gereken bir çok konuyu es geçer.
      köleliğin yasaklanması daha önemsiz bir konu olarak görmüş olmalı.
      tabii canım
      seçilmiş kişinin kadınlarla olan ilişkisi gibi önemli bir konu varken kölelikte neymiş….

  159. Cenk dedi ki:

    Daha büyük düşünmek gerekiyor, örneği aşağıdadır;

    Tevrat hezekiel kitabında şöyle yazar;

    -Ve baktım ve işte kuzeyden buran yeli, durmadan ateş saçan büyük bir bulut geliyordu, çevresinde parıltı ve ortasında sanki ateş ortasında ışıldayan maden, (ufo geliyor)

    -Ve onun ortasından dört canlı mahluk benzeri çıktı. Ve onların görünüşü şöyleydi onlarda insan benzeyişi vardı. (4 tespit aracı iniyor)

    -Ve her biri dosdoğru olarak ileri yürüyorlardı; ruh nereye gitmek istediyse oraya gittiler; onlar dönmeyerek yürüyorlardı. (tespit aracı; dönmeden ileri geri hareket eden cihazlar)

    -Ben canlı mahluklara bakarken işte canlı mahlukların yanında onların her dört yüzü için yerde bir tekerlek vardı. (cihazların tekerleklerinden açıkça bahsedilmiş)

    -Tekerleklerin ve yapılarının görünüşü gök zümrüt gibi idi; ve dördünün benzeyişi birdi; ve görünüşleri ve yapıları sanki tekerlek içinde tekerlek. (tekerleklerin iç kısımlarının ayrıntıları)

    hadi çözün bu araçları… mucizeymiş; sayılarla, rüyalarla, sislerle olmuyor bu iş… gerçekler söz konusu

    • rammsteinn dedi ki:

      cenk
      tevratta yazılanların çoğunun kökeni sümerlere dayanıyor. özellikle yaratılış efsaneleri.
      Zecharia Sitchin “onikinci gezegen” isimli kitabını okudum. ne kadar inanılır kişiye göre değişir. ama dünya dışı varlıkların sümer tarihinde varolma ihtimalleri oldukça yüksek. bazı tabletlerde yazılanlar senin tevrattan alıntıladıkların gibi. o dönem insanlarının bütün bunları hayal ürünü olarak üretmesi imkansız.
      sümer tabletlerinden

      Ve baktım, ve işte,
      şimalden buran yeli,
      durmadan ateş saçan bir bulut geliyordu,
      çevresinde parıltı,
      ve ortasında, sanki ateş
      ortasında ışıldayan bir maden.

      Göklerin Hanımı:
      Gök Kıyafetini kuşanır;
      Korkusuzca göklere doğru yükselir.
      İnsanların yaşadığı topraklar üstünde
      MU’su ile uçar.
      MU’sunda olan Hanım,
      Göklerin yükseklerine şevkle tırmanır.
      Tüm dinlenme yerlerinin üstünde
      MU’su ile uçar.

      dünyanın bir çok yerinde benzer işaretler var. özellikle çin kültüründe egemen olan ağzından ateşler çıkaran ejdarhanın, dünya dışı araçların ateş açmasından esinlenerek yaratılmış bir figür olduğunu düşünürüm.
      neticede sümerler o cağrafyada tüm dinlere etki etmiştir. en çok ta semavi dinlere

  160. Halil İbrahim dedi ki:

    1 milyar 700 milyon insan bosa inanmiyor islama. o mucizeleri birileri yok desede goruyorlar kuranda. eskiden tembih kitabi idi kuran simdi yuzlerce mucizeyi icinde barindiran muzzam bir eser. bazilarinin gozleri perdeli olabilir. goren gozler yeterlidir.

  161. Halil İbrahim dedi ki:

    siz catlasanizda patlasanizda allah onu peygamber secmis. akrabalarinin ona helal kilinmasi birilerinin atacagi camurun onune gecmek icindir yoksa o yetkiyi kullanmamis sadece bir akrabayla evliligi var. zeyd meselesini defalarca anlattik. diger olaydada sizin dediginiz gibi olmadigina eminim. sizin gibilerin yapistirmasi onlar. o donemde zengin olanin 90 taneye kadar esi olabiliyordu. islam bu sayiyi 4 e indirince peygamberimizin birlikte olabildigi es sayisida dorde dustu. kuranin hukumleri onuda bagliyordu. onyedi yerde peygamberimize ikaz vardir
    mustafa kemali hasa allahin peygamberlerin uzerine cikaran kanunlar alti heykele boya atana yirmiucyil hapis. resmini duvardan indirene hosa gitmeyen soz soyleyene senelerce hapis.pasanin kadinlari dosyasinida acalimmi.

    • rammsteinn dedi ki:

      Halil İbrahim
      istersen peygamberinin tarihini özellikle eşleri ile ilgili olan ayetleri oku.4 eş kuralı peygamber için uygulanmış mı? kendin oku. eşleriyle arası neden bozuldu? tanrı bu durumu hangi ayetlerle düzeltmeye kalktı? bunları yaparken neden yemin etmeye ihtiyaç duydu?
      uydurulmuş hikayeler dediğiniz hikayelerin kaynağı kuran ayetleri. kendi kitabınızı okumadan onu savunmaya kalkarak çam deviriyorsunuz.
      seçtiği kişinin karıları ile arasını düzeltmeye çalışan tanrı için kimse hasetinden çatlamıyor.
      ve buraya mucize iddialarıyla gelenlerin hepsi cevapları aldı.
      mantıksal hatalar bölümünden okuyabilirsin.

  162. Halil İbrahim dedi ki:

    tvde yusa peygamberin mevzudu oldu. beykozda mezari varmis. o mezar ons ait degil ya saygi icin makam diyelim. koskoca profesor adini yazmiyorum. o adam yahudi ya musluman bile degil demisti. diplomali cahil. sizede bu yazilari cehaletiniz yazdiriyor.

  163. Halil İbrahim dedi ki:

    serdar bey site yine ulasilamaz oldu hayirdir

  164. Halil İbrahim dedi ki:

    cenk orada yazilanlardan allah yoktur sonucu cikmiyor. kimse uzayda hayat yok demiyor. birde hadis kulliyatlarini oku bakalim onda neler var.
    2006 ekim basinda gebzede alcaktan ucan metalik uzun ince icinde donen bir sey ile geceyi yari aydinlik yapacak sekilde kuvvetli isik yayan kanatsiz bir nesne grcip gitti. bunu mahalli gazetede yazdi tv de soyledi. bende gordum. bunlardan haşa allah yok sonucu cikarilabilirmi .

  165. Cenk dedi ki:

    Sümer kalıntı bilgileri ile insanların din uydurma meseleleri artık çözülmüş ve kanıtlanmıştır. Bilgi ve bilim her şeyin üstesinden gelmektedir. Bilim dinde olmayan ahlakı sağlamaktadır. Öte yandan devlet kanunları ve sistemleri insan güvenliği zaten sağlamaktadır. Hatta devlet sistemleri insanların dinlerden zarar görmemesi adına kanunlar bile geliştirmiştir.

    Şu çok dikkatimi çekiyor; İnsanların dini savunurken yüzlerce sebebe başvurmadığı görüyorum, sadece 2-3 sebepleri var;

    – Ailesi ve yaşadıkları toplumundan aldıkları dinin doğru olduğunu savunuyorlar.
    – Yada dinin faydalı olduğunu savunuyorlar.

    Dinin gerçekliği konusunda, çok az araştırma yapılması ve din ile ilgili bir ispat sunulamamasından dolayı tekrar tekrar dinin faydalı ve doğru bir şey olduğunu savunuyorlar.

    Bir dine 1 milyar kişinin inanması o dini doğru yapmaz.

    Sofuların tanrıya inanmayı kolaylaştırmak adına, ara ara yaptıkları, agnostisizmi ve ateizmi kötüleyerek bir çıkar sağlama çalışmaları manasız bir yaklaşımdır, hatalıdır ve konuyla ilgisizdir.

    En önemli olan durum sadece faydalı olduğunu düşünerek bir şeye inanamazsınız bu mantıksızdır.

    Şunu söylemekte fayda görüyorum; tanrı konusunun çözümlenmesi ile ilgili, agnostikler ve ateistler çift yönlü çok yoğun çalışmalar yapmaktadırlar. Eğer bir gün tanrının varlığını tespit edebilirsek inanın bunu size bildireceğiz.

  166. Halil İbrahim dedi ki:

    bak arkadas tekrardan ayni mevzulara geliyoruz. bigbeng olayi var buyuk patlama. bu patlamada neden rastgele savrulma ve kaos cikmamis yok olus cikmamista duzenli donen hayatlar var eden bir kainat ortaya cikmis. cunku allahin kontrolunde bir patlamadir bu. devletler kabul etmiyormu allahin varligini ediyor. kurtulus savasini din adina verdik. sana ilk insandan beri din var dedik. sumerler daha birkac bin yillik. deliller getiriyoruz onlara karsida kor sagir dilsizsin. allahi gordukten sonra herkes inanir is gormeden inanmakta.deneme dunyasi kendini gostermrsede varliginin delillerini ortaya koymus. belki yazmisimdir kalbimizin uzerinde arapca allah muhru vardir. kalbimizin her atisinda belirginlesir. inanmayandada durum budur. iyiki bir sumeri duymussunuz. sumerden evvel kacyuz devlet kuruldu kayboldu bellimi. emin ol onlardada din vardi. sen gokteki yildizlarin trilyonda birini goremezken allahi gormekten bahsediyorsun. allah yok diyene allah ne diye kendini gostermeye ugrassin. atar cehenneme kavrulsun. hakedeni ahrette muhatap alacak allah. haketmeyene horlanmak var

    • rammsteinn dedi ki:

      dindar kesmin sümerlere karşı görmezden gelişi gayet normal. çünkü onların hikayelerinin kurana girişini açıklamak zor.
      nasıl olurda adem havva hikayesi kurandan 3-4 bin sene önce sümer tabletlerinden çıkar? cevap olarak şöyle denir “onlara da peygamber gelmiştir” peki kim geldi? çok tanrılı bir dine mensup binlerce sene hüküm sürmüş medeniyete peygamber gelmiş kimse bilmiyor. kaldı ki sümerler çanak çömleğin nasıl yapılacağını dahi tabletlere yazmış insanlar.

      ayrıca evren kaotiktir. yani düzensizdir. aksini sadece dindarlar söyler. amaç tabii ki tanrıyı yüceltmek.
      din işine geleni kabul eder,işine gelmeyeni kabul etmez.
      tavuk uçamıyorsa kanadı neden var?
      din “tanrı öyle yarattı”
      bilim bunu bilimsel olarak anlatmaya çalışır ama din kabul etmez.

  167. Cenk dedi ki:

    rammsteinn,

    Zecharia Sitchin’ in tüm kitaplarını okudum,

    Tüm dinlerin çıkışı sümerler ve sonrasında mısıra sıçrayan bir kısmı ile alakalıdır. Tüm dinler ve tanrılar buradan türemiştir. Dünyanın hiç bir bölgesinde farklı bir bölgede tanrı ve din oluşumu olmamıştır. Bu zaten her şeyi gayet net açıklamaktadır.

    Sanmalar, zannetmeler ve toplum baskıları ile 100’e yakın din türemiştir. Mevcutta 15-20 tane din resmi olarak kayıtlarda gözükmektedir. islam, musevilik, hıristiyanlık ve diğerleri birbirinden bir mikron bile farklı olmamakla beraber kaynakları aynı olup toplumlara göre şekillenmiş tabulardır.

    sonraki hikaye malum, mucizeler, titremeler oraya buraya koşuşturmalar… bla bla

    • rammsteinn dedi ki:

      cenk
      sümerlerde astrologların yıldızlardan haber vermesi bu insanların toplumda sözü dinlenir hale gelmesi dinlerin doğuşuna neden olduğunu düşünüyorum. kral davud ülkesini yönetmek için bu astrologların konumunu kullanmış kendisini tanrının aracısı olarak halkına inandırmış. ülkesinin düzenini korumak için kurduğu bu sistem çok iyi işlemiş oğlu süleymana hem peygamberliğini hem krallığı devretmiş.
      üstüne birde zebur denilen şiir kitabı bırakmış.
      herkes zeburu kutsal kitap zanneder ama bu kitap şiir kitabıdır. müslümanlar bunu kabullenemez.
      çünkü tanrının işi gücü yokta peygamber olarak seçtiği krala şiir yazdıracak..
      komedi ötesi durum.
      böyle bir inanç sistemi için insanlar birbirini öldürüyor. yazık

  168. Halil İbrahim dedi ki:

    bak remstein senin allah ve peygamberleri ile ne zorun var. sen allahi gormezden geliyorsun. sumerlerden oncede devletler vardir. onlardada din vardir diyoruz. sumer doneminde din yozlastirilmis gelen uyaricilari dinlememisler. kendilerine ekten birsuru ilah uydurmuslar. sumerler olmasada din yine olacakti. sana daha baska birsuru delil getirdik. dna sfreleri insanin ve diger canlilarinyazilimi degilmi.dna sifreleri icin abd li bilimadamlari allahin yazisini
    cozmeye calistiklarini aciklamislardi. bunlaridami sumer tabletlerinden alip canlilara yapistidilar. ne kadarda allah dusmani biriymissin. ne gunahin var.

  169. Halil İbrahim dedi ki:

    ibrahim peygamber uzun omurlu bir peygamber idi.sumerler doneminide gormustur. ne inatcisin .gunesi ayi dunyayi yildizlari diger gok cisimlerini sumerler yaratmadi diyoruz hala savundugu mantiga bak. kainat duzensizmis gayette duzenli. hemde muazzam. dunyadaki canliliga milyarda bir piyango diyenler piyongo talihlisini gorurde piyangoyu duzenleyenleri gormezden gelirler. tesaduf yoktur milyarda birin bile arkasinda o isi bir duzenleyen vardir .allahin nimetlerine nankor gelen tesadufculer vardir.tavuk ucamiyorsa allah oyle yarattiginda. deve kusu. kivi.emu ve bildircin daha ne varsa.

  170. Halil İbrahim dedi ki:

    cumle araya giren baska cumle sebebiyle bozuldu tesaduf yoktur allahin nimetlerine nankor gelen tesadufculer vardir duzeltmis olalim.

  171. Halil İbrahim dedi ki:

    kuran ayetlerinde inis sirasi degil neyin hangi sureye ait oldugu ve nereye yerlesmesi gerektigidir aslolan. ona gore yerlestirilmistir. siz dini islama ve allahin varligina hangi gerekcelerle karsi oldugunuzu yazin. allah siz istemesenizde vardir hep var olacaktir. islamda oyle.

  172. Halil İbrahim dedi ki:

    kuran ayetlerinde inis sirasi degil neyin hangi sureye ait oldugu ve nereye yerlesmesi gerektigidir aslolan. ona gore yerlestirilmistir. siz dini islama ve allahin varligina hangi gerekcelerle karsi oldugunuzu yazin. allah siz istemesenizde vardir hep var olacaktir. islamda oyle.
    serdar bey caninizin istedigini engellerseniz olmazki. o zaman baska yerde yine yazariz bunlari siteyide elestirme hakkimiz dogar.

  173. Halil İbrahim dedi ki:

    yazi girmis benim sayfa acilmadi engellendigimi dusundum bir ara.kusura bakmayin

  174. Halil İbrahim dedi ki:

    cenk cevabi verilmis konulari tekrar desiyorsun. remsteinde aynisini yapiyor. olaylara tarih acisindan bakiyorsunuz. taeih konusundada uzman degilsiniz. sadece allahi inkar edebilmek adinadir bu yaptiklariniz. ingiliz bilimcilerin amator tarihciler hakkindaki tesbitini yazmayayim buraya. bir insan allahin oldugunu neden istemez bilirmisiniz aslinda gunah cukurunda olmasidir buna sebep

    • rammsteinn dedi ki:

      yaşadığımız evren sizin dediğiniz gibi mükemmel bir düzeni olan değildir. aksine düzensizdir. bunu sadece dindarlar söyler. bunun aksini söyleyen bilimsel bir makale varsa buyrun getirin.
      eğer evren düzenli olsaydı dünyaya meteor düşmez,karadelikler yıldızları yutmaz,süpernovalar olmazdı.
      bilimadamları dediğin gibi tanrının varlığını ispat etmeye değil evrim üzerine çalışmaktadırlar. bu mucizelerin en ufak bir gerçeklik payı olsa bütün bilimadamları dindar olurdu. ama durum bunun tam tersinedir. eğitim seviyesi yükseldikçe dindarlık oranı düşmektedir.
      tesadüfçü diyerek dalga geçtiğiniz olgu dünyanın en saygın üniversitelerinde okutulmaktadır.
      din sadece inançtır. hiçbir kanıtı yoktur. kanıt olsa bile dünyada inanılan yüzlerce tanrı vardır. evreni yaratan bir tanrı varsa bile bu tanrı hangi tanrı? zeus mu? enki mi? brahma mı?
      allah dediğiniz tanrı varolsa bile kesinlikle köleliğe karşı çıkar kadın-erkek eşitliğinden yana olurdu.
      putperestlerin ibadetleri üzerine bir din inşaa etmezdi. zekat harici tüm ibadetler putperestlik ve diğer dinlerden alınmadır.
      islam çok tanrılı paganizmin tek tanrılı dine dönüşmüş halidir.

  175. karaca dedi ki:

    rammsteinn

    iyi de rammsteinn bu saltanatın bir sahibi olmalı sahipsiz saltanat olurmu saltanatın sahibi bütün eserini sergilemiş sen şimdi bu serginin sahibi yok mu diyorsun yok diyorsan bu sergi bu mallarda yok var diyorsan serginin sahibi saltanat sahibi de var.

  176. Sinan Canlılar dedi ki:

    Bu kadar tartışmaya gerek yok bence sizin Süslüman olmanızın sebebi 1300 yıl önce Kuteybe bin süslüman diye bi arap evladının Baykente girerek asil TÜRK ırkını katletmesi ve süslümanlığın gereklerini uygulamayanlara yemek vermemesi , kültürünü yaymak için her eve bir eve arap sokmasıdır.Araplar çirkin bir ırktır ve inançlarını yayma şekilleride çirkindir , kaldı ki sizin peygamber dediğiniz arap evladı da kendi zamanında Türklere yapılanın aynısını kendi halkına yaptı.Biraz tarih bilginiz olsa zorla kafanıza zımbalanmış bu bilgileri savunmak yerine kanınızdan arap kültürünü temizlemeye çalışırdınız.

  177. Cenk dedi ki:

    Ortada tanrı yok siz hala kurandaki mucizelerden bahsediyorsunuz! bu şaşılacak bir durum.

    Bir şeyin sahibi yapımcısı olmak zorunluluğu nedir? zorunlu ise tanrının yapımcısını sahibini açıklayın derim cevapsız kalırsınız. Hayat büyük bir bilinmeyen, kurana gelince çok amatör bir din, en son kırıntı tarih bilgileri alınmış din yaratılmış, tıpkı en son din kitabı olan “bilgi kitabı” gibi.

    tanrı denilen şey, her zaman kayıptır bir manası yoktur. Peygamberler türkler gibi gazla çalışır. Bir mikron ispat gösterin, maalesef yok. doğaüstü olaylar, rüyalar, mezarlık olayları vs. tanrının varlığını ifade etmez.

    kuranda yazılanlara bakıyorsun her yerde yazıyor zaten, ben din seçecek olsam eski ahit yeterli olacaktır. Neden kopyasının kopyası ile uğraşayım ki orijinali varken.

    İnsanlar neden tencere, tava yapmıştır? yemek pişirmek için, neden çocuk yapar? kendi menfaati için, neden araba yapmıştır? kendi için dikkat edin full kendimize çalışıyoruz.

    tanrı insanı neden yapmış ki? o zaman kullanıyor demektir, yani dinler çöpe gitti demektir. Ne yapıyor bizi gezegenin işlemesi için fasulye gaz olayımı nedir? bir açıklamada yok!

    Ne kadar boş ve çocukça şeyler, tanrı insanı yapmış kızmış sonra atmış bu gezegene lay lay lay

    Bumu tanrı? kızıyor filan, sinirlenmesi kesmiyor ceza için dünyayı yapıyor üzerinde yaratıklar üretiyor dur dur diyor ben daha neler yapacağım nasıl bir plan bu? dehşet, vahşet, korkunç böcek yapmış bir sokuyor geberiyorsun neymiş her canlı bir işe yarar, ulan öldüm ben manyak mısın! azrail böceğimi o nedir? 🙂

    Çılgın bir tanrı az kalır, delirmiş bir tanrı modelini birde bize iyilik perisi gibi lanse ediyorsunuz ya vay halinize…

    İnsan şunu düşünmeli bence ben napıyorum ya? ortada tanrı yok kitaplara bakıyorum millet oturmuş yazmış oradan buradan yazıtlar, bu nedir ya? Her zaman söylerim az kaynak az bilgi inanca iten etkendir.

    hani şu ilim romancıları var ya kaynaksız… kaynakları kalpmiş bilgiler kalple taşınıyormuş bak bak bak, Deccal, mezarlık, yatak zıplatma hikayeleri filan milleti korkutun ancak… İNANMAYIN BÖYLE ŞEYLERE HİÇ BİR BİLİM ADAMININ MEZARLIK HİKAYESİ ANLATTIĞINI DUYDUNUZMU? duyamazsınız. bunların aklı başka bir şeye çalışmıyor çünkü

    millet tik olmuş ya karanlıkla birine görse ıghhh yapıyor 🙂 hastalık bu hastalık kurtulun bunlardan..

    • karaca dedi ki:

      ortada tanrı yokmuş,Ortada tanrı yok siz hala kurandaki mucizelerden bahsediyorsunuz! bu şaşılacak bir durum.
      sizden alıntı.
      başka birşey ortaya sürecekmisin

      ne bekliyorsun iki eli iki kulağı iki gözü bilmem ne kadar kanadı olan bir cisim bir varlık mı bekliyorsun görmek istediğin allah bumu,yada tanrı

      seni diğer canlılardan farklı yaratmış,haberin bile yok,öyle olmasaydı meleklere demezdiki benim topraktan yarattığım insana secde edin diye meleklere söylemezdi meleklerde sizin gibi düşündü ben farklı yaratıldım niçin topraktan yaratılana secde edeyim diyerek kibirlendi işin aslını melekler nereden bilecekler Allahın topraktan yarattığı bu canlıya kendi ruhundan ruh vereceğini onu düşünen bir varlık haline getireceğini nereden bilecekler zaten insan bu özelliği ile meleklerden üstün tutulmuştur melekler nereden bilecekti insana ruh verileceğini,onlara göre yer yüzünde yaşayan herhangi bir canlının topraktan yaratılan insandan bir farkı yoktu,onlara secde edilmiyorsa insana niçin secde edilsin diye yorumlamış olabilirler allah demediki benim yeryüzünde yarattığım bir kuşa bir balığa secde edin diye direk çamurdan yarattığım insana secde edin demesi boşunamı kendi ruhundan insana ruh vermesi onu düşünen bir varlık haline getirmesi diğer bütün yaratılanlardan buna meleklerde dahil üstün tutulduğunu göstermezmi. basit bir varlık olarak yeryüzünde bilinçsizce gezen insana allah niçin secde etmesini istesinki insanı ayrı tutmuş ve diğer varlıklardan farklı bir makam mevki vermiştir.işte meleklerin anlıyamadıkları nokta buradır.
      ne yani bizleri kainatı yaratan yüce yaratıcımızın cismi bir varlık mı olmasını bekliyoruz. böyle bir şey olsaydı çok basit bir yaratıcı olurdu. herkes tarafından bilinen görünen bir yaratıcı.onun senden benden ne farkı kalırdı yarın olmadı alaya alırdınız.
      o çok yücedir.ona secde etmek farklıdır bunu bütün yarattıkları yapar istisnasız bir çöp bile ona secde eder.
      secde etmek farlı bir olaydır. robot gibi bütün yarattıkları ona secde ederler bunu sen ben anlıyamayız.
      bu secdeyi meleklerde yapar istisnasız robot gibi proğramlanmış bir robot gibi secde ederler her varlığın kendine has bir secdesi vardır bunu sen ben anlıyamayız.
      meleklerde öyle allahı duyarlar ama görmeleri mümkün değildir. temas etmeleri mümkün değildir. bulundukları mevkiden başka bir mevkiye allah istemedikce inmeleri veya çıkmaları mümkün değildir. onlarda bilgi bakımından insandan ayrı üstün tutulmuştur.
      verilen görevi istisnasız eksiksiz olarak yaparlar.kuvet güç bilgi vs özelliklerle donatılmışlardır.
      ama

      insandan aşağı mevkidedirler neden bu kadar güçlü bu kadar bilgili bu kadar kuvetli olmalarına rağmen neden dersiniz
      fark şudur
      insan isterse inanırsa secde eder inanırsa görmediği bilmediği tanımadığı,yaratıcısını kavrar
      istemezse yapmaz mal gibi olur ahırdaki hayvandan bir farkı kalmaz
      ama isterse yaratıcısını bulur görmese bile duymasa bile
      çünkü hiç bir varlığa verilmeyen aklı buna yol gösterir.buna yaratıcısını bulmasına ışık tutar.
      hiç bir madde allahı idrak edemez
      ancak insandaki akıl dışında
      insandaki akıl allahı idrak edecek olan
      yegane yaratılan akıl ancak buna muhafak olur oda isterse
      sen bir tavuğun allahı idrak edebileceğini düşünüyormusunuz
      ancak bunu insan yapabilir.
      aklıyla allaha yaklaşabilir onun varlığını bilir hisseder tanır.

      • Cenk dedi ki:

        Şizofreni semptomları;

        POZİTİF SEMPTOMLAR

        Halüsinasyonlar
        Gerçekte var olmayan bir şeyi duymak, görmek, hissetmek, tat veya koku olarak algılamak

        • En sık rastlanan halüsinasyon sesler duymaktır.
        • Bazı kişiler, özellikle ilk başlarda bu sesleri rahatlatıcı, korkutucu olmayan bir şey olarak algılayabilirler.
        • Diğerleri, kendilerine terbiyesiz ve negatif şeyler veya emirler veren sesler duyabilirler

        Delüzyonlar
        Gerçek olamayacak bir şeye güçlü biçimde inanmak. Örneğin:

        • Televizyondan izlendiğinizi düşünmek
        • Ünlü biri olduğunuza inanmak
        • Televizyon veya radyonun size sinyaller veya mesajlar gönderdiğine inanmak
        • Garip veya takıntılı dinsel inanışlara sahip olmak

        vs.vs…..

  178. Halil İbrahim dedi ki:

    evren duzenlidir karadelikler kiyameti kopan galaksileri ahrete goturen yoldur. super novalarin faydalarida vardir. dunyadaki bazi madenlerin olusumu buna baglanir. dunyaya dusen meteorlara karsi allahin koydugu koruyuculari yazdik atmosfere giren dagiliyor. siz mucizeleri kasten inkar ediyorsunuz. turkiyede sadece koyu kemalist birkac bilimadami evrimci. internette var bir suru ecnebi prof yaradilis taraftari. koleligi islam getirmedi zaten vardi. peygamberimiz kaldirilmadini tafsiye etti.isteyen azad etti. bu zamanla halledilecek isti. koleler parayla alinmisdi.kendilerine bakamayan korunmasi gereken insanlardi. zamanla halloldu bu is. kadin hakkini islam veriyor kadin calismak zorunda degil. kocasi agabeyi babasi ona bakmak zorunda. daha evvel miras hakki yokken miras hakki verilmis. cariyeligide islam getirmedi zaten vardi. birazda 1930da kemalizmin getirdigi kerane sistemini elestirn.yada deyinki adamin 2 esi var 1926 da medeni kanun cikti.imam nikahi yok sayildi ama 2. kadin onceden vardi bir sikayet namuslu kadin iffetsiz gozukuyor. kadin zina yapinca ceza adam yapinca saliveren kanunlar

  179. Halil İbrahim dedi ki:

    cenk sana hersey yazildi. gormedim duymadim bilmiyorum deyip 3 maymunu oynuyorsun. mucizeler yaziyor bilerek inkar ediyorsun. yazi seviyen cevap verilemeyecek kadar basit konulari iceriyor.

  180. Halil İbrahim dedi ki:

    yinede cevap verelim. deccal kendini sureti haktan gosterir kafirdir. dusmanlarla isbirligi icindedir. once ele gecirecegi ulkeyi dusmanlarla beraber felakete surukler. sonra o dusmanlar onu abartip cok dindar ve odinin kurtaricisi diye sunarlar halk kanar bu yalanlara sahte kurgulu bir kahramanlik bir bakmissin devlet onun olmus. baslar islami kotulemeye yalanlamaya dini islami yikmaya ugrasir. kendi heykellerini diktirir kendi yasam sistemini din gibi sunar. sesini cikarani asar. bir gozude kor olur boylelerinin.baski ve zorbalikla islerini yuruturler.

  181. Halil İbrahim dedi ki:

    allah bazi canlilsri ve bocekleri zehirli yaratmis dogrudur. yilan ve akrep buna ornektir. ama bunlar iyi fare avlayicilaridir. fare veba hastaligina sebep olur. veba insanlarada bulasan cok öldürucu bir hastaliktir. bizans doneminde defalarca istanbulu kirmis gecirmis sehrin nufusunu700 binden70 bine dusurdugu olmustur. 1346-1354 arasi avrasyada bu hastaliktan onmilyonlarca insan öldu. osmanli doneminde biz turklerde vebadan dolayi cok kirildik. simdi o zehirli dedigin mahluklar olmasa insanlik ne hale gelirdi anlamissindir.

  182. Halil İbrahim dedi ki:

    remstain islami putperestlige benzetmen senin allah dusmani olmandan kaynaklanir. buna dinden cikmis alman sapkinligin sebep oluyor.namaza oruca zekata hacca hakaret ettin. bizde sana musluman olmadigina gore guslunyoktur batik geziyorsun desek hosuna gidermi. kendi uydurduklarini bize dikte etmeye ugrasma saygili ol.

    • rammsteinn dedi ki:

      islam putperestliğe benzemiyor. putperestliğin evrimleşmiş halidir. islamda zekat dışında kaç tane uygulama var sadece islama ait olan?
      putperestlerin en büyük tanrısı el-ilah > hala aynı isimdedir.
      diğer ufak tanrılar meleklere dönüştürülmüş.
      putperestlerde kabenin etrafında dönüp kötü ruhları taşlayıp kutsal taşı öpüyordu.
      bu gerçekleri söylemek düşmanlık mı? güldürmeyin kendinizi

  183. Halil İbrahim dedi ki:

    bak bakalim peygamber eslerinden karilar arasi kavga sonrasi oldurulen varmi. birde cankayaya bak. 1924 e peygamberin kiz evlatliklarindan intihar eden varmi. birde yakin tarihe bak. peygambere ben yari tanriyla yattim diyen 15 yasinda guzellik kraliceside yok. ben atayla yattim diyen sanatci vardi bedia muavit. bulgaristandan gelen dimitrova cankayada kac ay kaldi. nikahmi vardi. kiz evlatligini forsleydi yapan kac kisi var. hoca nikahi istedi diye m.kemalin evlenemedigi kizi
    duymussundur. daha kac tane sayayim etme seviyeyi dusurme kopyala yapistir yaptirma bana.

  184. Cenk dedi ki:

    Halil İbrahim, konunun benimle bir ilgisi yok!

    Böceğe bile bir fare kılıfı geçirmişsin şaşırdım! her şeye bir kılıfınız var. ama bu kılıf sizde sadece, manasız yani.

    Yazsana arabistanda kölelik kaç yılında kaldırıldı = 1962. Kaldırılmasında ki tek etken doğru toplumların baskılarıdır.

    Deccal diye bir şeyde yok kuranda da geçmez, nereden uydururlar bilmem ki! İnsanları kandırmayalım.

    Şu sorulara hiç bir insan cevap veremez;

    – tanrı nerededir?
    – tanrı neden insan görevli tutuyor?
    – tanrı dünya kargaşasını kasten yapmış ise neden bir şeyleri insan görevliler ile çözmeye çalışıyor.
    – yukarıdaki 2. ci ve 3. madde tanrıyı güçsüz kıldığı halde insanlar neden bunlara hala cevap vermeye çalışıyor? gibi.

    İnsanlara burada şunu anlatmaya çalışıyorum; Bir farklı evren bulunsa idi ve o evrenin farklı tanrısı olsa idi ve bunu ispatlansaydı siz hangi tanrıyı tutardınız? tabi ki kendi tanrınızı, ilginç olan ne biliyor musunuz, siz hala bir tanrı tutuyor olacaksınız ve biri çıkıp hani o tekti diyecek sizde de kılıf hazır 2 taneymiş ne biliyim 🙂 diyeceksiniz tabikide…

    yani tanrınıza bile bir kılıf bulmuş olacaksınız peki şimdide farklı bir şey mi yapıyorsunuz yooo aynı işte..

    • karaca dedi ki:

      İnsanlara burada şunu anlatmaya çalışıyorum; Bir farklı evren bulunsa idi ve o evrenin farklı tanrısı olsa idi ve bunu ispatlansaydı siz hangi tanrıyı tutardınız? tabi ki kendi tanrınızı, ilginç olan ne biliyor musunuz, siz hala bir tanrı tutuyor olacaksınız ve biri çıkıp hani o tekti diyecek sizde de kılıf hazır 2 taneymiş ne biliyim 🙂 diyeceksiniz tabikide…
      sizden alıntı

      biz bunu asla söylemeyiz, allah birdir eşi benzeri yoktur birden fazla allah yoktur
      hakkı tela yani sizin gibi düşünenler için de anlayabilesiniz diye örneğini vermekten geri durmamıştır.
      sizin tabirinizi kullanmış bunun nasıl yanlış olduğunu bakın nasıl izah etmiş

      rabbiniz iki tane olsa idi birbirleri ile muhakkak anlaşamazlar,birbirlerine düşman olurlardı
      der ve ekler rabbiniz birdir,
      onun için senin dediğin fasarya
      biz böyle bir şeye inanmayız ancak aklı kıt olanların ortaya sürebileceği bir iddia dan öteye gidemez.

  185. Halil İbrahim dedi ki:

    kolelik abd de de sadece arabistandan 96-97 yil once kaldirildi ic savastan sonra. devir oyle devirdi. yani dunyada koleligin kalkmasi genelde yirminci asirdadir. deccal hadislerde gecer. allah kendini gostermez varliginin delillerini ortaya koyar. gormeden itaat ister. odul ve ceza bizim davranisimiza goredir. fare benzetmesi kilif degil cevaptir. hemde en oturaklisi. adim halil ibrahim degil rumuz o. ismimi ilerde aciklarim. allah nerede detayli bilgiyi daha evvel verdik. insan diger canlilara gore cok akilli. buda onu sorumluluk sahibi yani odul ve ceza gununun muhatabi yapar. remstein seviyeyi dusurmesin.

  186. Halil İbrahim dedi ki:

    biz tanri demiyoruz allah diyoruz. o tektir.eveli ve sonu yoktur. cogul ilah inanci putperestlerde var. o sebeple aradigin sorunun cevabi bizde karsiliksiz kalir. duzgun cumlelerle dusmanlik etmeden ortami germeden. obur adami sende uyar sinir bozmasin
    hakaretin karsiligi hakaret olur seviye duser.

  187. Halil İbrahim dedi ki:

    biz melekleri her cesidiyle ortaya koyduk hicbiri senin dedigine benzemiyor hezeyanlarini doldurma suraya. islama kasten camur yapip gercek gibi soyluyorsun.remstein bak senin art niyetli iddialarin bizim yzdigimiz islamin yanindan bile gecmiyor. sapitik kaynaklardn alip yaziyor. kainatin varligi allahin delilidir. insan varetmediki bunu kainatida hayatida allah bilinmek icin var etti. olay budur.

    • rammsteinn dedi ki:

      benim yazdıklarımdan bir tane yanlış göster senden direk özür dilerim.
      eğer yazdıklarımda yanlış bulamıyorsan bu senin hezeyanın ve kabulenememenden kaynaklanır.

  188. Halil İbrahim dedi ki:

    hacerul esvedin o kadar kutsalligi oldugunu dusunmuyorum.manevi deger yuklenmissede abartilacak ka
    dar degil.

  189. Cenk dedi ki:

    halil ya sen ne anlatıyorsun? uyar filan öbür adamı filan? yemişim yeviyeyi o senin hava durumun, hava durumunda sorun varsa o senin sorunun!

    burada konu başka, yaşadığım topluma zarar veren her konu din gibi benim hava durumumda her türlü lafı, kendi tarafımca hak eder. okey…

  190. Halil İbrahim dedi ki:

    biz sadece fikrini savunsun isin suyunu cikarmasin diyoruz. biz istesek sizi oyle asagilayabilirizki kimin ne yadigi o zaman anlasilir. sadece duzeyi dusurmesin o konuda uyar diyoruz

  191. Halil İbrahim dedi ki:

    senin yazdiklarinda dogru yokki ama sen kendi yazdiklarini dogru saniyorsun.. muazzez ilmiye cigin sumerlerle ilgili yazdiklari hicbir delil teskil etmez. onun gencliginde kemalizm dini eziyordu. kemalizm sabetayci yapilanmadir ve onlari bizim basimiza getiren dis gucler ingiltere abd fransa italya japonya vs onlara islamiyeti yok etme gorevinide vermislerdir. ama onlar basarili olamadi. brevikin dedigi gibi islam direncli cikti.
    sumer tabletlerini kaynak olarak gosteriyorsunda 4500 yillik elam tabletlerinden ne diye hic bahsetmiyorsun. orada ibrahim peygamber ile oglu ismail peygamberden tek allahin varligindan bir takim dini bilgilerden acikca bahseder. hemde musa peygamberden ve yahudilikten 1250yada 1300 senede evvelidir. gec sumer donemiyle yaklasik ayni zamanlarda.

  192. Cenk dedi ki:

    Çözülemeyen sümer kırıntı bilgileri olan elam yazılarının nereden çıkarıyorsun ibrahim den bahsettiğini? birde neden ibrahimden bahsetsinler?

    Elam yazıları çözülemedi bilginiz olsun, ibrahime gelince adam sümer kökenli ne olduğu belirsiz biri, ama hikayeler ardı ardına kesilmemiş yazmışta yazmış insanlar.

    İbrahimin hakkında sümerden sonraki ilk kayıt tevratta geçer, oda sümer bölgesinden çıkarak başka bir bölgeye geçmesi.

    Ama bu konu hala açıklığa kavuşmamıştır! çünkü bu adamla çok ortak özelliği olan akenaton isimli bir firavun var.

    İki fransız bilim adamının, ibrahimi firavun akhenaton olduğu iddaa etmeleri doğru olabilir.

    bu sebeplerden dolayı en iyi kaynak sümerler ve sonrasında ona en yakın tevrattır.

  193. Halil İbrahim dedi ki:

    gececeksiniz onu elam tabletleri cozulememismis. bu isin uzmanlari vardir.
    tabletler bulunur birkac gunde cozulur. isinize gelmedi. bu bilgiler bir kac ay once yaklasik 6 ay kadar once harun yahyanin tv kanalinda anlatildi. tesadufen denk geldi. kendi yazdigim siteyede aldim. internette ilgili yerlerde vardir. ben sizin atmalariniza kaynakmi soruyorum

    • rammsteinn dedi ki:

      harun yahya dediğin kişinin akli dengesinin tartışıldığı bir dönemde onun dediklerini kendine kanıt mı yapıyorsun? bu kişinin kendini mehdi yerine koymaya çalıştığını bilmiyormusun? madem ki bu adamın dediklerine bu kadar güveniyorsun onun mehdi olduğuna inan git onat tap.
      kaynak olarak ne istersen var
      sümerler ile kuran tevrat benzerliğini öğrenmek istersen muazzez ilmiye çığ okuyacaksın. yok bana kaynağın kendisi lazım dersen kitaplarında bütün kaynakların hangi müze de olduğu var. sümerce öğrenirsin tabletleri kendin okursun. yok bu tabletler sahte dersen bir labaratuardan teknik analiz yaptırırsın. daha da inanmak istemezsen yapacak bir şey yok.
      öğrenmek isteyene kaynak çok.
      cinlerinle meleklerinle azrailinle namazınla orucunla hayali dünyanda mutluluklar.

  194. Halil İbrahim dedi ki:

    bu arada galiba serdar bey bilgisayarimi engelledi bu sitede hicbir yere giremiyorum. bunlari bir yakinimin telefonundan yaziyorum. kuranda mantiksal hatalar bolumune bellekmi yetmiyor ne 19 ocaktan sonrasini gostermiyor. senin gerekli cevaplar dediklerin gorerek bilerek inkar etmek biliyoruz zaten ne oldugunu. o yuzden hepsi gerekli cevaplari aldi deme hepsini bilerek inkar ettim de. cunku birini bile kabul etmek ateizmin cokusu demek. o sebeple bin mucize gorsende birini bile kabul etmezsiniz. bilerek inkar uzerine kuruludur ateizm her zaman yenilir hep yendim yalanina siginir

  195. Halil İbrahim dedi ki:

    cenk firavun akeneton m.o. 1750 lerin adami. ibrahim peygamberle arada 1000 yila yakin fark var. nasil ayni kisi olacaklar. sadece akenetonda tek allah inancini savunuyordu bildigim kadariyla. yazdigin yazilarin bilincinde olduguna eminmisin.

  196. karaca dedi ki:

    cenk•
    Garip veya takıntılı dinsel inanışlara sahip olmak
    sizden alıntı

    kardeş çok şükür bizim bir takıntımız yok inanırız
    esas takıntısı olanlar şüphe ve teredüt içerisinde
    iki arada bir derede kalmış olanlardır.

  197. halil ibrahim dedi ki:

    sinan canlilar maalesef yalanci. peygamberimiz savas esirlerine kotu davranilmamasini emrederdi. fidye karsiligi yada on muslumana okuma yazma karsiliginda saliverirdi. hz.osman zamaninda orta asyaya islami yaymaya giden 2756 musluman şamanist turklerce katledildi. aradaki dusmanlik buradan dogdu. kuteybe 700 lu yillarin baslarindaki fetihlerde turklere kotu davranmis olabilir. bu fethedilen her bolgede orayi elde tutabilmek adina olaylarin cikmasini engellemek adina yapilan baskidir. emeviler peygamberimizin soyundan gelenlerede cok dusmanlik ettiler. hz. hasanin zehirlenmesi hz huseyin ve cocuklarindan kiminin kerbelada şehadeti. sonraki nedillerin takip altinda tutularak horlanmasi. emeviler musluman turk olan ebu muslimin babasinida öldurmuslerdi. komutan ebu muslim hacda bazi araplarlada anlasarak horosandan topladigi birliklerlr 750 de emevileri yikarak abbasileri is basina getirdi. boylace peygamberimizin soyundan gelenlerin haysiyetide kurtulmus oldu boylece. çine karsi araplarla turkler ittifak yapti 751 de talasta çin ordusunu yendiler. turklerle araplar arasinda kaynasma oldu.turkler yavas yavas islama gecmeye basladi. 930 da çin doğu turklugunu yutunca bati turklugu çin karsisinda varligini koruyabilmek adina 930-963 doneminde toplu olarak islamiyete gectiler. yani turklugu islamla din birligi araplarla olan ittifaki çinlillerin devasa gucunden ve isgalinden kurtardi. sinan bir daha yalan yazma. (ismail)

  198. halil ibrahim dedi ki:

    sinan peygamberimiz hz.muhammed asm. mekkeden öldurume tehditleri ve suikast girisimleri sebebiyle 622 de medineye hicret etti. 11 ocak 630 da on bin kisilik orduyla tekrar mekkeye
    döndugunde oradaki hic kimse ona ve ordusuna karsi koyacak gucte degildi. orada sehre girdiginde ordusuyla kiyim yapabilirdi. ama o peygamberdi allah’a karşı sorumludur hata yapildiginda allah ondanda hesap sorardi. hic kimsenin canina malina namusuna dokunulmadi. peygamberimiz kisas durumlari haric hic kimseye asla kotu davranmadi. kisas haklasmadir

  199. Cenk dedi ki:

    Tarihte bunlar efsane konular toplumlar ile dilden dile yayılmış bozuk bilgiler. Her zaman gerçekçi olmak lazım.

    Tanrı efsaneleri binlerce yıldır aynı şeyi teşkil ediyor, korku odak noktası ile oluşan ön yargılar. Şu anda tanrı çıksa gelse, gelişmiş toplumlar emin olun şunu derdi; “ihtiyacımız kalmadı sana, biz gereken sistemleri zaten kurduk. Özellikle senin içine ettiğin, bozuk kurduğun bu sistemi ancak toparladık hadi kardeşim!” derlerdi, tanrıda derdi ki; “Ya hakikaten bozuk bir sistem kurmuşum baksana insanlar manyaklaşmış!”. mantık bu olurdu. hayat dinlerle değil kanunlar ile düzene girmeye çalışıyor.

    Tanrı nedir? uzay gibi bakın boş! Ama uzayın duvarları olsa ve biz bunu bilsek içindeyiz derdik ama bilmiyoruz! Uzay hiçbir şey yok aslında. dış iç kavramı olmayan bir durum.

    Karanlık oda düşünün; karanlık oda diyoruz değil mi? Neden duvarları var çıkarın duvarları, şimdi ne dersiniz buna? karanlık boşluk mu? saçma ki. cevap şudur hiçbir şey… biz aslında hiç bir şeye uzay demişiz, hatta buna bir çap vermişiz, hatta patlama noktası bile belirlemişiz şaka gibi… Neden inanıyoruz peki dünya bilim konseyi okeyledi ya! tamam o zaman, bok tamam…

    Emin olun hayat bilim konseylerinin yada ülke sistemlerinin doğru dediği kadar doğru değil. Bilim yada ülke sistemleri okey bu doğru der, herkes ona inanır o artık doğrumu dur? Birde buna kanun koyarlar aksi durumda cezada alırsın. İnsanlar doğru yada yanlışı ayırt edemez henüz bu duruma bir çözüm bulunamamıştır. Mantık şöyle işler çoğunluk okey der ve artık o doğrudur komik ki bu.

    500 yıl önce hani uzayda merkez dünyaydı? 500 yıl önce bunun aksini iddaa eden adamı diri olarak yaktılar! nedense? neden diri diri? eti mi taze kalsın konu nedir? yiyecek misiniz adamı?

    Tanrı, din = şüphe, kuşku, karanlık boşluk…

    Hiç bir şeyiniz çalındı mı? en sevdiğiniz kişiden bile şüphe duyarsınız, hani en sevdiğiniz kişiydi o yapmazdı? ama aklınız da öyle bir geçer ki! Hayat böyle işte.

  200. halil ibrahim dedi ki:

    ben diyorumki turk olmama ragmen misalen benim devlet yapilanmasina ihtiyacim yik. bu devlet olmasin. benide yok saysin. devlet ortadan kalksrmi ben oyle boyle dedim diye kanunlar beni baglamayacakmi. devlet bana yukledigi sorumluluklardan alacagi vergiden koyacagi cezadan vazmi gececek hayir.
    sen simdi isine gelmedigi icin allah yok diyorsun varsada ona ihtiyacimiz yik diyorsun. kufur sozu bunlar. allah biz yok dedik diye yok olmaz. birilerinin allaha ihtiyacimiz yok demeside allahi ortadan kaldirmaz. allah sonsuz guc sahibi ve hakim olandir. kisacik dunya hayatina aldanarak allaha diklenenler maalesef ahir donemlerinde kendilerini atese atacak olanlardir. allah yok demekle bizim allaha karsi sorumluluklarimiz oetadan kalkmaz. odul ve ceza gunude mutlaka gelecektir. bizim icin dunya kainatin merkezinde sayilabilir. kainatin baska yerlerinde baska hayatlar varsa onlarda kendilerini kainatin merkezinde sayar. bu herkesin kendini nerede gordugune baglidir.
    site yonetiminin denetleme bekletmeleri cok can sıkıcı ve haksiz bir uygulama.

  201. halil ibrahim dedi ki:

    bu arada remsteinin islamin 4 kadin sinirlamasi peygambere uygulandimi sorusunun cevabi evet ayet iner inmez uygulandi seklindedir. kuran coklu esliligi 4 ile sinirlandirmakla kalmamis sizin icin en hayirlisi bir tane olanidir diyerek gercek sayiyida vermistir. yalniz buyuk savaslarda cok erkek ölurde kadinlar ortada kalir durumuna karsi 4 e kadar eslilige izin kapisi acik birakilmistir. 4 kadin ile evlenen bu durumun getirdigi sorumluluklarini yerine getiremez ise cezasini gorur.

  202. halil ibrahim dedi ki:

    cenk demiski tanri ortaya ciksa gorunseinsanlar neden ciktin sana ihtiyacimiz yoktu diyecekmis. onun gunesinden faydalaniyor unun dunyasinda yasiyor onun havasinda nefes aliyor onun derelerinden su iciyoruz. madenler onun hayvanat ve bitkilerde. dahasi onun verdigi akili kullaniyoruz.herseyimiz allaha ait. bizim ömrumuzude yasamamiza gore tayin eden odur. bu kadar nankorluge pes. allah cengi uzaybosluguna firlatmis ölümu ondan kaldirip orada ac susuz ayazda yasamasini dilemis olsa orasida allahin.

  203. halil ibrahim dedi ki:

    adamin birisi muthis tesadufcu imis. buna kurandan yuzlerce mucize gosteriyorlarmis goruyor yinede inanmiyor tesadufen kardesim diyormus.hickimse onu inancsiz dunyasindan caydiramiyormus. allah inanci olmadigi için hic kimseye guvenemiyor bu sebeplede yaninda ruhsatli bir silah tasiyormus. bu adam birgun evinde silahinin bakimini yaparken silah birden alev almis. firlayan mermi kafasinin bir tarafindan girmis ote tarafindan cikmis. gorunurde adamda pek birsaglik sorunu yokmus ama yakinlari yinede ne olur ne olmaz deyip en yakin hastaneye goturmusler acilen. doktorlar bunun kafa mr ini cekmisler bakmislar kafada beyin gozukmuyor. hayret etmisler bunun kafa filmlerini kendisine gostererek
    -beyefendi sizde hic beyin gozukmuyor siz nasil yasadiniz bu zamana kadar demisler.
    adam soyle cevap vermis
    -tesadufen kardesim.

  204. halil ibrahim dedi ki:

    ya serdar bey sende goruyorsun bu kaliteyi hic kimse tutturamiyor. yinede yorumunuz denetim icin bekleniyor. deniyor. 1 saat.3 saat. 5 saat.10 saat. 15 saat ve cok daha fazlasi.karsi tarafin gorusunden olsam saniye bile beklemez hemen gecerdi oyle degilmi. siz isinizi iyi bilen insanlarsiniz . karalama degil gercek tesbit

    • pante dedi ki:

      Sen de bir otomatiğe bağlayamadın herkes gibi. İlla onay. :))

      • Hede Hödö kalkanı dedi ki:

        Bu siteye türkiyeden girilmiyor yasalanmış, siz bu siteyi başka bir yere taşıyın 🙂 çünkü burada 1-2 kişi aralarında muabbet ediyor. manasız kalmış anlayacağınız…

  205. Cenk dedi ki:

    6000 yıldır aynı hikaye,
    Gılgamış kil taş yazılarında, bir parça çamur koparıp yaratmış

    Sümer kil taş yazılarında, mevcut yaratığa, çamurdan kendi suretlerinin verilmesi, ve tanrıçalar ile insan klonlama üfürük olayı yazılı

    Çin Efsanelerinde, tanrıça nüg müdür nedir, çamurdan yeni bir insan türü yaratmış

    Mısırda luxor tapınağında bulunan kabartma bir resimde, tanrı çamurdan erkek ve dişi iki insan yapıyor

    Hesiodos masalı, bir parça toprak alıp suyla karıştırıp içine insan gücü koymuşlar 🙂

    Yunan efsanelerine bakıyoruz, gözyaşı ile toprağı çamur haline getirmiş ve yoğurmuş filan prometheus(filmi yapıldı elemanın) demişki; bir insan heykeli yaptım sonra bu heykele ruh verdim. İlk ölümlü yaratıklar oluştu böylece demiş

    Geldikk tevrataaaaaa DİKKAT EDİN HİKAYE AYNEN DEVAM… tanrı topraktan adam yapmış ve onun burnuna hayat üflemiş miş miş…

    Yıllar yıllar sonra ve kuran; biz insanı süzme çamurdan yarattık. ve ruh üfledik demiş…

    Yani Gılgamış destanı ile başlayan bu hikaye ne hale gelmiş, belkide Gılgamış destanı o zamana ait bir romandı kimbilir? Her şeyi yazan, müzik yapan, sümerler romanmı yazamayacak! varsayalım roman değil, o zaman uzaylılar tarafından üretilen bir tür oluyoruz.

    Tüm kitaplarda (kuran dahil) tanrı bulutların arasından gelen bir varlık. Yani sümerlerin ve tevratın anlattığı gibi bunlar tanrı filan değil, havadan inen cihazlar, hatta tevratta, havadan indirilen aracın, tespit aracı olduğu açıkça bellidir. cihazın tekerlekleri, hareketleri ayrıntıları ile yazılıdır tevratta, içinde insan olan diğer cihazdan yönetilen bir tekerlekli tanrı modeli? Şimdi ufo denilen şeylere tanrı diyebilir miyiz?

    Dünyadaki mevcut hayvanlardan sümer insanlarını üreten uzaylılaramı inansak acaba mantıklıki, en azından din hikayesinden daha mantıklı,

    Kuranda ne diyor hepinize inin dedik, yani tanrı kızıyor kovuyor bizi; sebep birimiz bir suç işlemiş, ve bunun üstüne dünyayı yaratıyor bizi de indiriyor aşağı! Sonra dünyayı ve uzayı yaratma gücü olan tanrı alıyor çamuru eline insan üretiyor. upsss…

    Hangi hikaye daha mantıklı?

    Ortada tek net olan durum havadan gelen cihazlar ve gerisi soru işareti…

    500 yıllık yağlı boya tablolarda bile havada ufo çizimleri mevcuttur; örnek

    http://www.haberself.com/h/6534/

  206. halil ibrahim dedi ki:

    gozlerinin onune sermisiz butun gercekleri sen hala iki gozu bagli dolap beygiri gibi oldugun yerde dolanip duruyorsun. cocukmusun nesin bilmemki. azicik dusunen insan anlar neyin ne olduginu.yahu yazilmadimi bunlarin cevabi. bir insan allah inancindan ne diye rahatsiz olurki seri katiller kara para aklayanlar fuhus ticareti yapanlar bilemedin varsa daha asagilik islerle ugrasanlar savunsun inancsizligi. gecen ay adam 46yasindafabrika bekcisi bizim oralarda gece hirsizlar gelmis
    buda mudahe ediyor. vurup ölduruyorlar adami. allahini bilen adam 3 kurusluk dunya mali icin yaparmi bunu. adam icabinda kaciriyor kiz cocuklarini tecavuz edip ölduruyor kim olduguda bulunamiyor 8-9 sene evvel balikesir taraflarinda oldugu uzere. simdi bu pisligi yapan adamdan hesap soracak olan bir allahin varligi durust insani neden rahatsiz etsinki. misal bazi buyuk ulkeler kaynaklarini somurmek uzere kimi kucuk ulkelere girerek toplu katliamlar yapiyorlar bunun hesabini soracak olan bir allahin var olmasi iyi insanlari nediye rahatsiz etsinki. biz herseyi dokmusuz gozunun onune sen hala mitlerle ugrasiyorsun. ayni sorulara ayni cevaplari yuzkere bin kere verdirme insana.

  207. halil ibrahim dedi ki:

    haydi gir girebilirsen

  208. halil ibrahim dedi ki:

    illada allahi gormekten bahsedenlerin varliginin delilini sorgulayanlarin gorursek bildirecegiz diyenlerin yalanlayanlarin iddialarina şu cevabi verelim. islamda sirati mustakim yolu vardir. buna evliyalik yoluda denir. namaz oruc zenginsen birde zekat hac borcun olmayacak. gunah ve yasaklardanda uzak duracaksin. onu bunuda cekistirmeden islama hizmet icin calisacak maddi menfaatta beklemeyeceksin. belli sürelerde tesbih cekerek allahi zikredecek ona ulasmayi dileyeceksin. kalbinde haset olanlarinki kabul olmuyor.kabul olanlar 1,5 senede bazi sirlara ulasiyor. demistik uykuda canli hayatta gibi miraca cikarilma var.cenneti cehennemi sirat koprusunu gok katlarini goruyor. bazi kimselerin ote alemdeki durumlarini gorebiliyorlar. kurandan bazi onemli sirlar kendisine bildiriliyor. daha baska gelismelerde oluyor. bu konuda kat edebildikleri cok yollar oluyor. ama sen oturdugun yerden hasa allah yok diyeceksin. abdestin bile yok namazla niyazla zaten isin yok. allah nerede diye sorgulayacaksin. ve yuce
    allahda ben buradayim deyip sana kendini gosterecek. ya akil mantik var. sen once savundugun fikirlere bak. o kafani bir degistir. gir hakyoluna.allahi ondan sonra sorgula. haddin oldugu kadar.

    • rammsteinn dedi ki:

      halil
      sen hiç kendi allahını sorguladın mı?
      kendine sormuyormusun hiç tanrı dediğin yaratıcı nasıl olurda köleliği yasaklamaz?
      nasıl olurda seçtiği bir kavmi diğer kavimlerden üstte tutar?
      seçtiği peygambere inanmadılar diye herkesi öldürmeyi seçer?
      seçtiği peygamberin kadınlarıyla olan ilişkisini düzenlemek için onlarca ayet indirir?
      gönderdiği kitapta sıradan bir liselinin yapmayacağı matematiksel hata yapar?
      seçtiği kişi olan bir krala neden şiir dolu bir kitap yazdırır?
      “inanmayanları nerede bulursanız öldürün” diyen tanrı nasıl bir tanrıdır?
      seçtiği kişiyle namaz pazarlığı yapan tanrı değil anca masal kahramanı olur.

      semavi dinlerin fantastik hayali kahramanlarla dolu dünyasının hary potter den hiçbir farkı yoktur.

      evrim ile tesadüf diyerek dalga geçenleri binlerce sene önce dünya yuvarlaktır diyenlerle dalga geçenlere benzetiyorum.

      sırat köprüsü sadece islam inancında yoktur. başka dinlerden islama girmiştir. kaldı ki bu çocukça hikayeye inanan bunu hiç sorgulamaz.

  209. halil ibrahim dedi ki:

    islam koleligi yasakladi diyelim. ama savaslarda muslumanlar gayrimuslimlere esir dustugu zaman onlar kole yapilacak kolelik yasaklanirsa muslumanlar esir aldiklarini kole yapamayacak. kolelik genelde esir ticareti ile alakali durum. o zaman muslumanlara haksizlik oluyor. yinede azad edilmesini tavsiye etmistir peygamberimiz. bu bir. digerlerinede bakiyorum.

    • pamuk1kale dedi ki:

      bu bir (senden alıntı)
      Sıfır o,kocaman bir sıfır! Kölelik insan onurunu çiğneyen aşağılık bir uygulama,Allah müslümanlara haksızlık olur diye kaldırmamış öyle mi? İslam kime gönderildi,islam evrensel midir?İslam tüm zamanları kapsar mı? sorularına kendi kendine cevap ver buraya yazma,sonrada verdiğin cevaplarla yukarıdaki yorumunu puanla!

  210. halil ibrahim dedi ki:

    arap olanin arap olmayan diger kavimlere hic bir ustunlugu yoktur ustunluk sadece iman gucu ve ibadetlerini yerine getirme cokluguyladir. bir turk araptan fazla islama bagli olup ondan daha fazla ibadet ediyorsa o turk allah indinde o araptan ustundur.

  211. halil ibrahim dedi ki:

    allah inanmadi diye butun insanlari öldurmek istemis olsa dunyada insan kalmaz. azgin olanlar bile bile inkar ederek alay edenler birde inananlara zulmedenler cezalandirilmistir. ama bunlar senelerce uyarilip dinlememislerdir. kuranda dunya sizin icin yuvarlatilmistir der.hem döndugunu hemde yuvarlak oldugunu anlatir. benzeri baska ayetlerde vardir. allahin peygamberimizin aile hayatini duzenleme sebebi din dusmani azginlarin peygambere nereden saldiracagini bilmesi ile alakalidir. kuranda musluman olmayanlari savas sartlarinda öldurun emri vardir. savas sartlari kim kimi öldurursedir. bu emir gayrimuslimlerin muslumanlara zarar verme amacli bulasmasini onlemek amacli tehdit mesaji icerir. yoksa boyle birseyin uygulamasini ben bilmiyorum. peygamberimiz kral degildir kasten yalan yazan dinsizlere saydiracaksin simdi. sadece son birkac yili devlet baskani ve yoneticisidir ayni zamanda. kurana siir demene gelince o donemde araplar arasinda sairlik cok ileri idi. kurani kerim bu sebep ile tecvitli siirane gelmis bu haliyle butun arap sairlerine ustun gelmistir araplardan musluman olmayanlar bile kuranin bu ozelligine hayran kalmislar bizde boylelerini yazabiliriz ama allah bunu engelliyor demisler acziyetlerini kendileri itiraf etmistir. hz.omer azili islam dusmaniydi baslarda. kizkardesi ve enistesi musluman oldu diye evlerine baskin verdi orada tecvitli kuran sayfalarini okuyup hayret etti. bunlar allah ya zmasi deyip musluman oldu. sirat koprusu daha öncedende biliniyordu demissin kimihak dinlerde daha onceden duzgunken zamanla yozlasmis bilinmesi normaldir. dunyayi sirat koprusu yada sirati mustakim yolu olarak bilen duzgun yasayip ibadetlerini yapan zaten okopruyu bu dunyada iken gecmis oluyor. azili islam dusmanisin. saygisiz yaziyorsun. inancsizlik insanligin dibe vurmasidir. bunca delile ragmen kasten inkar. insan insanligindan utanir. matematiksel hata senin uydurman. bu konular islam alimlerince defalarca aciklandi.

  212. halil ibrahim dedi ki:

    kurani kerimde namaz pazarligi yapildigi nerede yaziyor. duzeyi dusurme diye defalarca soylendi sana. herseyi uzun uzun aciklayici sekilde anlatiyoruz. inadina halen allah peygamber kuran dusmanligi yapiyorsun. bu arada adim halil ibrahim degil. karisikliklarin onune gecmek icin mecbur birisim uydurdum. isim yazma.

  213. halil ibrahim dedi ki:

    allah inanmadi diye insanlari öldurecek olsa dunyada insan kalmazi çok az kalir manasinda alin. cunku hakikatten bazi donemlerde bu sayilar cok asagilara dusmustur. islamla yukselise gecmistir.

  214. halil ibrahim dedi ki:

    sirat koprusu siratimustakim yoludur. nerede islamda yok.uydur uydur doldur.

  215. pamuk1kale dedi ki:

    halil ibrahim; Şu güzelim bilgi dolu siteyi sen ve türevlerin gibi aciz,bilgisiz,sorgulamadan uzak,beynini başkalarına kiralayan,duyduğuna inanan ve papağan gibi tekrarlayan,ortaya kanıtlı ve sağlam bilgi koyamayan,sadece ve sadece boş konuşan…vb kişilerle paylaşmaktan hiç haz almıyorum!
    Yazdığınız harfler,kelimeler,cümleler bu siteye ve bizlere sadece bir yük,kirlilik!Senin gibi olanların takılacağı o kadar çok site var ki şansını oralarda dene.

  216. halil ibrahim dedi ki:

    yokya sorgulamamisiz. sen belkide anandan dogmadan evvel ben bu isleri arastiriyordum. halil ibrahimden onceki yazanlarda halil ibrahim ben burada kac aydir yaziyorum rumuz degistirerek. yazdiklarimicurutemediniz soru turettiniz hepsine cevap verdim. site onlarca yazimi koymadi isine gelmediginden attibeni baska kimlikle yine girdim bakin allah varmi yokmu ben cok aradim cok sorguladim.ayetleri hep defalarca okuyarak sorarak sorguladim. acikta aradim. kardesim ben cennetlikmiyim. belkide temelli cehennemlikim. bu durum allahin var oldugu gercegini degistirmez. peygamberimize krallik addediyorlar kral degil devlet baskani idi ama 2,5 seneden bile az.ömru mucadele ile gecti. mal mulk icin yapti diyorsaniz mali mulku devlete kaldi. kadin meselelerini defalarca acikladik. acikca gelip siginanlar bile vardi korunmak adina kendini es yaptiran.omer dongel hoca anlatti bunu. kadinlar islami kadinlar arasinda yaydi. kimse kendi ameliyle degil ancak iyi olanlar allahin rahmetiyle kurtulacak. ben allah yok demis olsam muhakkakki kendime yalan soylemis olurum benim sahsima daha burada yazmadigim o kadar cok delil geldiki.

  217. halil ibrahim dedi ki:

    kolelik bu sebepten kalkmaz elin hristiyani afrikafan toplayacak muslumanlari amerikaya goturecek adirlarca kendine kole yapacak. kuran yasaklayinca muslumanlar bunu hristiyanlara yapamayacak. o zaman musluman aptal sadece somurulen durumuna duser. ingiltere 1934 e kadar afrika kokenlileri orta amerikada kole olarak kullandi.portekiz brezilyada 1884 e dek. hemde zorla hristiyan yaparak. ayniyla muameleye din cevaz verir. herkes kaldirinca islamda kaldirdi

    • pamuk1kale dedi ki:

      herkes kaldirinca islamda kaldirdi (senden alıntı) Sizin din,inanç,tanrı algınız başlı başına bir hezeyan!
      Herkes kaldırınca islamda kaldırıldı öyle mi? Ne zaman kaldırdı,hangi ayetle kaldırdı? Yukarıda biri sana ”Allahla namaz pazarlığı yapılır mı?” diye sorunca Hani nerde yazıyor,kuranda var mı öyle birşey…demesini çok iyi bilirsiniz! Soru basit;
      -Kölelik ne zaman hangi ayetle kaldırıldı?
      herkes kaldırınca islamda kaldırdı…cümleye bak.Herkes kaldırmış islamın herkesten!sonra aklına gelmişmiş.Demek herkes! kaldırmasa islamda kaldırmayacakmış! (Hoş ne zaman kaldırdıysa) Bu evreni yaratan bir tanrıdan bahsediyoruz,aynı tanrı köleliği kaldırıp herkesten 1-0 önde başlayacakken,gaybı görememiş,herkesi beklemiş sonra kaldırmış!! Köleliğin kaldırıldığı ile ilgili bir tane ayet halil ibrahim bey?

  218. halil ibrahim dedi ki:

    islam evrensel onun icinmi yalanliyorsun allahi dini peygamberleri. kendim yazilari bastan sona oku ondan sonra karar ver. isinize gelmiyor bazi seyler kendi nefsiniz icin allahin varligini istemiyor aciklayanada delil koyanada hem inkar gelip hem dusman oluyorsunuz. yadiginiz naneler sizi inkarci yapiyor bilmiyoruz sanki.

  219. pamuk1kale dedi ki:

    Senin evrensel dinin kuzey avrupa ülkelerinde neden sökmüyor? Oralar evrenin bir parçası değil sanırım! Namaz vakitlerini beyaz ipliğin siyah iplikten ayırt edildiği zamana göre ayarlayan tanrınız dünyanın bazı bölgelerinde bunun asla olamayacığını bilememiş mi?

  220. halil ibrahim dedi ki:

    ben bunun cevabini vermistim. mumkunse ara bul. ayni yazilari bir daha yazdirma tamammi

  221. halil ibrahim dedi ki:

    dusmanlarin ne yaparsa ayniyla mukabele bununla ilgili yada bu anlama gelecek bir ayet vardir. karsi taraf yapmayinca sende yapmazsin yine ayniyla mukabele olur kolelik bu katagoriye girer.

  222. halil ibrahim dedi ki:

    serdar bey sen durust ben durust sayfa inmiyor yazilari goremiyorum ne oldugu belli degil

    • Murat dedi ki:

      Ne olduğunu ben söyleyeyim Halil. Senin temsilcisi olduğun zihniyet siteye erişimi engelliyor. Bu sebeple yardımcı program olmadan girilmiyor. Anlaşılan o ki siteyi engelleyenler gerçek İslam’ın engelleyici, yok edici,susturucu öğretisini iyi biliyor. Aslında gerçek İslam.’ı da onlar yaşıyor, siz değil. Gerçek islam’ı görmek istersen Işid’in vahşetine, AKP’nin talancı zihniyetine bakman yeterli. Sitenin yüklenmemesi de senin dininin sonucudur. Bir de sıkılmadan engellenmekten, fikirlerini söyleyememekten şikayet edip adamın dürüstlüğüne dil uzatıyorsun. Ya işte böyle Halil! senin mümessili olduğun zihniyet siteye erişimi engeller de üstüne bir de “müslümanlar burada konuşamıyor” derler 🙂 Umarım yeterince açıklayıcı olmuştur.

  223. halil ibrahim dedi ki:

    az sonra ise gidecegim yarina devam kaldigimiz yerden. bu arada sayfa indi.

    • rammsteinn dedi ki:

      halil
      yazdıklarının içi o kadar boş ki;
      miraçtan bahsediyorsun,namaz pazarlığını kabul etmiyorsun.
      dünyanın yuvarlaklığını döndüğünü kurandan çıkarıyorsun.
      kurandaki miras matematiğinin yanlışlığının ne olduğunu bile bilmiyorsun.
      kölelik konusunda;
      içkiyi domuzu kesin ve net bir dille yasaklayan tanrınız nedense köleliği yasaklamayı es geçmiş. ayetleri sündüre sündüre kölelik yasaklanmış gibi anlamlar çıkarıyorlar. sizde bunu kendinize kanıt yapıyorsunuz. yahu diyelim ki ayetlerde bir yerlere yasaklanması ile ilgili ayet var. bunu neden araplar anlayamadı? daha 50 sene önce araplar köleliği baskılar yüzünden yasakladı.
      araplar kendi dilinde olan kitabı anlamıyor ama bizim din savunucuları arapça bilmemesine rağmen araplardan daha iyi arapça bildiklerini iddia ediyorlar.
      mucize dolu zannetiğiniz ayetlerin hepsinin açıklaması var.
      dünyanın yuvarlarlak olduğunu bir kelimeyi devekuşu yumurtası olarak sündüren bundan mucize çıkaran arkadaşlar acaba araplara bakmazlarmı? bizimkiler o kadar iyi arapça biliyorlar ki ;
      arap müftüsü “dünya yuvarlak diyen dinden çıkmış sayılır” diye fetva veriyor. ama bizimkiler diyor ki “bakın burada dünya devekuşu yumurtasına benzetilmiş” diyorlar.
      hadi diyelim tanrı dünyayı devekuşu yumurtasına benzetti. hiç sormazlarmı arkadaş bu arapçada yuvarlak kelimesi yokmu? hadi diyelim ki yuvarlak kelimesi arapça da yok. tanrı dünyayı benzete benzete deve kuşu yumurtasına mı benzetiyor? portakala benzetse daha mantıklı olurdu.
      şiir konusunda dini bilginin zayıf olduğu belli oluyor.
      ülkesinin kralı olan davutu sizin tanrınız peygamber seçer. ve ona 150 şiirden oluşan zeburu verir. işin daha ilginci davut krallığı ve peygamberliğini oğlu süleymana devreder. analayacağın peygamberlik ve krallık babadan oğula geçiyor. üstelik sizin tanrınızın onayıyla. süleymana müthiş bir zenginlik bahşeder. ama süleyman ne yapar? yüzlerce karıdan oluşan harem kurar ve başka tanrılara yönelir.
      işte mucize diye ben buna derim. süleyman öyle bir adam ki tanrı bunu peygamber seçer krallığı zenginliğe rağmen süleyman tanrının bu lütfuna karşılık başka tanrılara yönelir. yahu bu adam tanrısına bu kadar lütfa karşı reddetmiş onu yere göğe sığdıramıyorsunuz da inanmayanlara niye bu serzenişler.

  224. Bi yabancı dedi ki:

    Kutsal(!) kitaplar ilk muhatabı olan peygamberler(!) hayattayken yazılmamıştır hemde hiç birisi ! Bu yüzden tahribat her iki yönde mucize iddiaları ise tek yönde anlamsızdır. Ayrıca Kuran ilk indiği(!) Kureyş lehçesiyle yazılmamış sonradan kuranda , sesli harf noktalama ve harekeleme eylemleri icra edilmiştir. Üstelik iki şahitin : Bu ayetler peygamberin ağzından çıkmıştır taahhütünün kaderine teslim edilmiştir.Bir önceki ”taahhütünün kaderine teslim edilmiştir” ifadesinin geçtiği cümlemin muhatabı olan kitap ”Allah(!) tarafından kıyamete kadar korunacağı iddia edilen kitaptır” Söylenecek sözün yokluğu hiç bu kadar derin olmamıştır !

    • rammsteinn dedi ki:

      bu sitede o kadar yazdım. incil yüzde yüz insan elinden çıkmadır diye. isa geriye yazılması için hiçbirşey bırakmamıştır diye. aksini gösteren hiçbir kanıt getirelemedi.
      ama laf kalabalığına gelince mucizeler mucizeler üstüne

      • Bi yabancı dedi ki:

        Bakıyorsun Cin yok. Melek yok Cennet yok Cehennem yok
        Mikaili yok Azraili yok Adem desen yok
        Havva hiç yok Peygamberleri yok Var diyorlar ama delilleri yok
        Günah yazan melekleri yok Anlattığı hikayeler yok
        Kendi kitabını bilen yok Dinini anlayan yok
        Gerçek müslüman yok Dininin tarihi yok
        Tarihi yazan adamlar yok hadislerinin gerçekliği yok
        Ayetlerinin doğruluğu yok Dininde kölesiz ganimet yok
        Kadına miras yok Kadına değer yok
        Başka inanca tahammül yok Kendinden olmayana saygı yok
        Kimseye hoşgörü yok Allah desen nerede bilen yok
        Dininde insana değer yok Topluma katkı yok
        Zerre ilerleme yok Bilime katkısı yok Eğitime gönlü yok
        Kitabında sevgiye yer yok Aşktan bahseden ayet yok
        Para gayrimenkule yatar zekat veren yok
        Açlıktan ölen olur dönüp bakan yok
        Namazda gözü yok Ezanda kulağı yok
        Tatbiki imanı yok Taklidi imanı çok Abdesti yok
        Din kardeşlerinin katliamına çıkacak sesi yok
        İnsanlıkta gözü yok Dinsiz kadar allahı zikretmez sevabı cok
        Ama ondan ahlaklı ve onun dini kadar mübarek başka birşey yok.Dininiz lazım değil arkadaş. Ben size dinsizliği tebliğ ediyorum ve sizi vicdanınıza secde etmeye dâvet ediyorum..

  225. rammsteinn dedi ki:

    bir kitap varmış adı levhi mahfuz. derler ki içinde gelmiş gelecek her şey yazılı. çok güzel. yarın ne olacağı da yazılı 100 sene sonra olacaklarda yazılı. al sana mucizevi kitap.
    deniyor ki islam diğer dinler değiştirildiği için gönderildi. bu kitapta bu olacak yazılı değilmiydi?
    tevratı biz koruyacağız yazılı. muhtemelen bu da yazılı değil.
    miraçta namaz pazarlığı yapılıyor. buda kitapta yazılı değil.
    onlarca islam terör örgütü kuranda ki şiddet dolu ayetleri referans alarak katliam yapıyor. bu ayetlerin bu teröre ilham kaynağı olacağı da yazılı değil bu kitapta muhtemelen.
    “hak din allahın oluncaya kadar savaşın” diyen tanrı geleceği biliyorsa savaşın sonucunu da biliyor ama bazı savaşlarda yardım için meleklerini devreye sokuyor.
    benim irademe müdahale etmiyor serbest bırakıyor ben inanmamayı seçiyorum burada görüşlerimi yazıyorum. dolayısıyla burada yazacaklarımda bu kitapta yok.

    sümerler demiş ki; gelecek yıldızlarda yazılı.
    tutmuş biri bunu “kitapta yazılı” demiş.
    yersen dindar olursun
    yemezsen dinden çıkmış kafir olursun. dünya da 13 ülkede bu yüzden idam cezasına çarptırılırsın.
    tabii ki dünyada gerçek müslüman sadece bizim ülkemizde var. herkes kurandan değişik anlamlar çıkarıyor. ama bu kitap kendisi için defalarca “apaçıktır” diyor.
    eğer bu kitabı tanrı yazdırdıysa eminim ordan bakıp kıs kıs gülüp eğleniyordur. diyordur ki ;
    “gelecek sefere yaratacağım insanların zeka seviyesini yükselteyim. bunlara nasıl inanıyorlar?”

  226. Cenk dedi ki:

    Küçükken hansel ve gretel masalını gerçek zannederdim, hatta sormuştum aileme yok dediler masal bu. O kadar kafama yer edinmiş ki neredeyse hayal bir şeyin gerçekliğine inanmaya başlamışım.

    Bazen gelecekteki insan modelini düşünüyorum, her halde şöyle diyecekler; insanlar, 1000 yıl önce yemek yiyorlarmış ne kadar ilkellermiş. bu cümle garip oldu dimi. Eğer garip geldi ise 1000 yıl geri dönün insanların neler yaptıklarını inceleyin.

    Biz dinlerle, mucizelerle ve tanrılarla değil, yaşamanın doğruluğu kolaylığı ile uğraşmalıyız, toplumda yüksek sesle konuşulmasını kimse istemez değil mi? işte bu kadar basit bir şeyin bile okullarda eğitim olarak verilmesi gerekir. Eğer verilmiyor ise verilemesini sağlamak için uğraşmalıyız. Yaşamı kolaylaştıran her şeyi denemeliyiz.

    Tanrı yada mucize,varsa vardır çok değerli değil, siz kendiniz ile ve kendinize bunu değerli kılacaksınız, sizler inanıyorsanız siz uğraşın bizleri de yormayın.. Tanrı konusu insan ile birleşince bir mana kazanabilir. Tanrıyı değerli yapmaya çalışmayız, değer farklıdır. Adamın arabası var ovvvvv tamamda bize ne, dinde bu tip bir konudur.

    Tanrılar, dinler mucizeler bizi çok ilgilendirmiyor. O tanrının bileceği bir iş ve mesele. Evreni yaratmış bir varlıkla biz uğraşacak, kollayacak ve savunacak değiliz. Sizler bunu deniyorsunuz bırakın denemeyin bir şeyleri de kendi yapsın. Sanki tanrı çocuk sizde savunuyorsunuz!

    tanrı yaramaz bir çocuk gibi bir şeyler olmuş cam kırılmış mahalleli ayakta, tartışmalar kavgalar ya bırakın bunları çocuk nerede? aşağı mahalleye kaçmış, “tamam getirin kızalım ona!”.

    Kaç kişi evinde, toplumunda doğru yaşıyor? bırakın şimdi bunları, akşam kıçına pijamayı geçirince ne yaptığını biliyorum herkes aynı farklı bir uzaylı yoksa içinizde.

    Eşine saygılımısın?, çocuğuna? çevrene? önce bunları çözün tanrı kendini çözer siz kendinizi henüz çözemediniz topluma çevrenize bakın herkes içinden birbirini lanetliyor neden? düzelme yok, gelişme yok, toplum gelişme çalışmaları yok. Neymiş ramazanda hanımla iş pişiricem napsam acaba, sakız burnuma kaçtı filan ya deli misiniz? isa bunu yaptı ahmet bunu yaptı ya bırakın bunları pöfff artık…

    kuranın her harfi iyiliği temsil etse her hecesinde mucize olsa ne olur olmasa ne olur. hiç bir manası yok. toplumda hala kokan insanlar, kurnaz insanlar, basit insanlar ve çocuklara eziyet varsa eğer ve binlercesi varsa eğer

    Sorarım o zaman, 3 milyar sofu dinci müslüman, hıristiyan vs. ne naptınız bu zamana kadar sorarım size ne yaptınız? insanlık ile ilgili ne yaptınız? agnostikler, ateistler olmasa insanlık bir hiçtir. BİZ SİZİN KORUYUCULARINIZ.

  227. halil ibrahim dedi ki:

    maalesef sirf ustun geldik diye sayfa asagilara inmiyor.yonetimin isidir.inanmayanlar galip gelsin isteniyor. inanc isiyle ugrasmak turkiyeyede dusmanliktir.israilin buyuk ortadogu projelerine yarar bu is yahudilerin cogu tanri ile kainati ayni gorur vahdet vucut anlayisidir bu. tvde soylemisti islama gore dinde sapitmadir vahdet vucut. cenk ikide bir tevrattan alintilar koyuyor.insanlari tevrata yonlendirmeye calisiyor. senin dinin sana benim dinim bana derler adama.bu oyunlar bosa oynanmiyor. siyasi hedefleri var bu islerin. dinsiz milletler cokertilmesi kolay olan milletlerdir bence

  228. halil ibrahim dedi ki:

    kuranda matematiksel hata olsa 1400 yildir miras paylasimi diye birsey olmazdi. sen once miraca inan onddan sonra is namaz pazarligi meselesine gelsin. siz daglari sabit sanirsiniz onlar bulutlar gibi gecip gider ayeti hem yer katmanlarinin oynamasini hem dunyanin dondugunu anlatir.elin ecnebisi muslumanlari kole yapacak musluman bakacak oylemi saniyordunuz siz.. ayet sundurmuyoruz islamda kisas ayetleridir bunun karsiligi. benim yazilar okunamasin diye birbirardina gonderiyorsunuz. bu millet dinsiz olsun istiyorsunuz. dinimiz iman calan seytanlarin varliginida acikca soyler

  229. halil ibrahim dedi ki:

    hadi ordan irakda petrol var bi uluslararasi oyun iraki isgal et kaynaklarina el koy. milyonlarca insani öldur. israilin guvenligini saglamak buyuk israil projesine yer acmak adina suriyeyi misiri karistir yuzbinler ölsun. islam kendini mudafaa etmeye kalkinca bunun adi teror olsun. abdnin irakda yaptigi toplu katliamlar medeniyet oluyor degilmi. utanmayana ayip yok. osmanliyi icerideki isbirlikci yahudi donmeleriyle birlik ol çokert. 92 yil gecti hala kaynaklarimiz batinin gudumunde. batiya bire satilan boru batidsn islenmis haliyle 4 e aliyoruz. turkiye 93 yildir neden savasa giremiyor soyliyeyim. iceriden 3te biri dusman. savas ciksada iceriden bu ulkeyi cokertsek hesabi yapanlar var. bunlarin dayandigi yer sizlerin medeni dedigi ecnebi milletler. sizde onlarin cikarlarina hizmet ediyorsunuz.

  230. halil ibrahim dedi ki:

    bi yabanci anan seni dogururken agzindan yalan kacirmis olmali. yalanlari otomatige baglamis birbirarkasina yagdirmissin. senin atan doneminde sabetaycikar bu milleti dinsiz yapmak icin onlarca sene ugrastida millet ilk firsatta yine aslina döndu siz kim oluyorsunuzki.
    ramsteine gelince islama inanmayan bizim icin ecnebidir. ulkemiz turk islam hamuruyla yogrulmustur. bunun disi bize yabancidir. turk islam inancina ters dusmek bunun mucadelesini vermek sadece bu millete degil devletede dusmanlik yapmaktir. dinsiz toplumlar uzerinde siyasi oyunlar cok daha basarili olur halki dinsizlestirilen devletlerin cokertilmesi cok daha kolay olur.cunku allaha inanmayan birileri kendi cikari icin ulkeyi dusmanlara satabilir. yakin tarihte ic dusmanlarca osmanliya yapilanlar malum.bazi peygamberlerin ayni zamanda kral olmasi bilinen birsey. nasil ateist kemal pasa ve lenin stalin hitler gibiler devlet baskani olabiliyorsa yeri gelir peygamberde hukumdar olur.

    • Bi yabancı dedi ki:

      Halil İbrahim :

      Sen önce münazara etiğine uygun davranmayı öğren ve muhatabının aile bireylerini cümle içinde kullanırken sahip olduğun ahlakın niteliğini ölç. İnsanların annelerini cümle içinde amiyane ifadelerle kullanmayı inandığın Allahtan ve Kurandan mı öğrendin ? Yoğrulduğun islam ahlakı nede güzel kendini sende gösterdi o soyut iğrençlikler senin üzerinde nasılda somutlaşıp bize görünür oldu !

      Doğru dinsiz devletler kolay çökertilir (!) Sana göre dinsiz ne demek İslam inancına mensup olmayan herkes dinsizdir öyle değil mi ? Şimdi ahlakınla birlikte dünyanın gelişmiş devletlerini oluşturan toplumların ve dünyaya damgasını vurmuş bilim adamı ve filozofların , yazarların inanç sistemlerini araştır ondan sonra ahlaklı olacaksan adam gibi cevap yaz yoksa senin gibi boş davula vuracak tokmak yok bende…

  231. halil ibrahim dedi ki:

    murat bak kemalizm 1923-1950 doneminde bu milleti oyle soyduki milletin kicinda don kalmadi. mustafa kemalin sahsi arazisi gebze tuzla arazisi kadardi. fabrikalar orman ciftlikleri yalilar. halkin bir okuzunun senelik vergisi o okuzun degeri kadardi. odeyemeyenin elinden aliniyor devlet imkanlari sabetaycilara peskes cekiliyordu. dindarlarin tahsil hakki cesitli bahanelerle yakiliyordu.millet birdaha secmedi onlari hep azinlik kaldilar.

    • Murat dedi ki:

      Yahu kardeşim nasıl mantığınız var anlamıyorum ki…Ortaya bir yanlış konduğu zaman verdiğiniz karşılık ” M.Kemal de şöyle yapmıştı” dan öte geçmiyor. Öncelikle benim Kemalist olduğumu nereden çıkardın? Her Ateist Kemalist midir? Velev ki Kemalist olsam bile ve Mustafa Kemal senin dediklerini yapmış olsa bile; senin dinin ve dinini temsil ettiğini söyleyenleri bu yolla aklayabiliyor musun? Yani başka birilerinin de en az senin kadar kötü olması seni iyi yapar mı?

      Azınlık-çoğunluk meselesinin haklı olmak-olmamak konusunda mutlak kriter olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun. Tarih çoğunlukta olduğu halde haksız olanlarla doludur. Senin gibi düşünenlerin çoğunlukta olması da haklılığını tescillemez.

      Senin dogmalarından kurtulup bunları anlayabileceğine inancım yok. Aslında dogmatik dincilerle polemik yapan birisi de değilim. Ama site sahibinin dürüstlüğüne dil uzatınca işin aslını söylemek istedim, neticeleri itibariyle tali konulara da girmiş olduk.

      • bir kul dedi ki:

        Murat dedi ki:
        05/05/2015, 19:18 bu tarihli yazına istinaden yazdım
        Senin dogmalarından kurtulup bunları anlayabileceğine inancım yok. Aslında dogmatik dincilerle polemik yapan birisi de değilim.DEMİŞSİN

        OZAMAN ALTAKİ MEYDAN OKUMAYA KARŞILIK VEREREK DOGMA OLDUGUNU YANİ İNSAN YAZISI OLDUGUNU İSPATLA İSPATLARSAN İŞTE OZAMAN DEDİGİN DOGRU DEMEKTİR BUYUR EGER AKLINA VE FİKİRLERİNE GÜVENİYORSAN SAMİMİ İSEN HEMEN BU MEYDAN OKUMAYA KARŞILIK VERİRSİN VE KENDİNİ İSPATLAMIŞ OLURSUN VEDE TÜM MÜSLÜMANLARIN BOŞUNA VAKİT KAYBETTİKLERİNİ DOGMA BİR KİTAP OLDUGUNU GÖSTERMİŞ OLURSUN VARMISIN SÖYLEDİGİN BU SÖZÜN ARKASINDA DURMAYA KENDİNE GÜVENİYORSAN BU GÜNDEN İTİBAREN CALIŞMAYA BAŞLA VE SİZLERİN DOGRU YOLDA OLDUGUNU BİZLERİN İSE YANLIŞ YOLDA OLDUGUNU AYAN BEYAN ORTAYA CIKARTIRSIN YOK EGER YAPAMAZSAN İŞTE OZAMAN TESİ OLMUŞ OLUR SEN VE SENİN GİBİ DÜŞÜNENLER TAM BİR YALANCI KONUMUNA DÜŞMÜŞ OLURLAR YANİ DOGRU SÖZLÜNÜN KİM OLDUGU YALANCININ KİM OLDUGU AYAN BEYAN ORTAYA CIKAR
        HADİ RÜŞTÜNÜ İSPATLADA SENİN ARKANDAN GİDELİM İSPATLAYAMAZSAN Kİ ASLA İSPATLAYAMAYACAKSIN BAK BEN KESİN BİR DİLLE SÖYLÜYORUM ÇÜMKİ YÜCELERYÜCESİ OLAN ALLAH A GÜVENİYORUM 1400 SENE ÖNCEDEN MEYDAN OKUYARAK KIYAMETE KADAR SÜRE TANIYARAK ASLA YAPAMAYACAKSINIZ DİYEREK MEYDAN OKUDUGU İÇİN TEK YARATICIMIZ OLDUGUNDAN BAŞKA BİR TANRININ OLMAYIŞINDAN DOLAYI BENDE ASLA VE ASLA YANILMAYACAGIMI BİLİYORUM SENİ SAMİMİYETE DAVET EDİYORUM BUYUR İSPATLA

        KUR’AN MEYDAN OKUYOR !

        Kur’an emsalsiz olduğuna ve benzerinin oluşturulamayacağına dair meydan okuyan bir kitaptır. Bu meydan okuma şu dört ayetle yapılmış ve kademe kademe gerçekleştirilmiştir.

        Önce inkarcılardan o zamana kadar inen kısmının benzerinin getirilmesini talep eder:

        İSRA 17/88 De ki: “Andolsun, bu Kur’ân’ın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, benzerini getiremezler.”

        Sonra meydan okuyuşundaki isteği daraltır ve Kur’an’ın tamamından onun içindeki 10 sureye talebini indirir:

        HUD 11/13 Yoksa, “onu kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru iseniz, Allah’tan başka çağırabildiklerinizi yardıma çağırın da onun gibi uydurulmuş on sûre getirin.”

        Bu 10 Sure talebine de kimse cesaret edip cevap veremez, yani bir şeyler ortaya koyamaz.

        Son safhada meydan okumada talebini daha da indirir ve tek bir Sure getirmelerini ister.

        YUNUS 10/38 Yoksa, “Onu uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru iseniz, Allah’tan başka, gücünüzün yettiklerini çağırınız da, onun benzeri bir sûre getiriniz.”

        İşte bu üç ayetle meydan okumasından bir sonuç alamayınca inen bir ayetle, bu işin hiç bir zaman oluşturulamayacağının altını çizer:

        BAKARA 2/23 Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur’ân’dan şüphe ediyorsanız, siz de onun bir sûresinin benzerini getiriniz ve eğer sözünüzün eri iseniz Allah’tan başka tapındıklarınızı da yardıma çağırınız.

        ‘’ Eğer kulumuza indirdiklerimizden şüpheye düşüyor iseniz Allah’tan başka tüm yardımcılarınızı da çağırın.

        BAKARA 2/24 Kur’an’ın veya on suresinin benzerini getiremediniz; bir suresinin benzerini de asla getiremeyeceksiniz. O halde yakıtı insanlar ile taşlar olan ve kâfirler için hazırlanmış bulunan ateşten korkun!

        Önce doğruyu bilmek gerekir. Doğru bilinirse yanlış da bilinir, ama önce yanlış bilinirse, doğruya ulaşılamaz. Fârabî

        DÜŞÜNMEDEN ÖĞRENMEK FAYDASIZ, ÖĞRENMEDEN DÜŞÜNMEK TEHLİKELİDİR

  232. halil ibrahim dedi ki:

    remstein incille ilgili cevap daha oncelerde verildi. ayni konulara girme. bir yabancimi neydi. kufur kastim yoktur kufurde etmedim. sadece yalanin fazladir isi espriye vurdum oyle belirttim durumu. senin dinin baskaysa senin dinin sana benim dinim bana ne ugrasiyorsun islamla bunlarla birlik olup. kac kisiye tek kisi. ortak yaniniz islam dusmanligi.

  233. halil ibrahim dedi ki:

    internette yazisini bulmustum. albert aynstayn allaha inaniyor. kendi sinirli akliiyla kainatin gizemini cozmeye calistigini. bunun allahin eseri oldugunun bahsini yaparak allaha inanmayanlari elestiriyor ve bu ise kendi adinin alet edilmesini kiniyor. durust akil allahi idrak eder. isine gelmeyen allah yok der. ecnebi filizoflarin inkarci yazilarini okuyarak zihnimi bulandiramam. onlar zaten inanacak olsa musluman olurdu. onlar ozgur cocuk.

  234. halil ibrahim dedi ki:

    cenk maalesef senin yaxida kayda deger birsey yok.

  235. halil ibrahim dedi ki:

    sümerler demiş ki; gelecek
    yıldızlarda yazılı.
    tutmuş biri bunu “kitapta
    yazılı” demiş.
    yersen dindar olursun
    yemezsen dinden çıkmış
    kafir olursun.
    remstein hem zekadan bahsediyordun hemde yazdigin su yaziya bak. islam inancina gore bu durum ayetlede belirtilmistir. yildizlara tas atan seytanlarin cehenneme gidecegi yazilidir. yani diyorki islam yildizlardan gelecek okuyarak birtakim atmalarda bulinanlar seytandir. onlar cehenneme gidecek. sen daha dogruyla yanlisi birbirinden ayiramiyor kalkmis burada bize yazi yazıyor laf yetistiriyorsun. elindeki şişe dibine vurdu kafa dumanlandi herhalde. levhi mahfuz allahin yaninda bulunan ilimdir. malum allah buyuk kucuk herseyi bilir. yildizlarla ne alakasi var bunun kainati allah yaratti kendi yarattiklarinin butun herseyini bilmesi kadar normal birsey yoktur.

    • rammsteinn dedi ki:

      halil
      paranoya deryasında yüzmek heralde buna denir. sayfa sonuna kadar açmaması android sistemlerde bazı browserlarda olur. senin anlayacağın dilde aynı sorun benim tablette de telefonda olur.

      levhi mahfuz kitabı. buna inananın heralde inanmayacağı başka bir şey yoktur.
      öyle bir kitap ki bu herşey yazıyor. tanrı peygamberini huzuruna bir at gibi hayvanla huzuruna getiriyor. başlıyorlar namaz pazarlığına. tanrı diyor ki 50 rekat olsun. peygamber gidiyor başka birine danışıyor. o diyor ki” bak bu fazla . tanrıdan iste aşağı insin” peygamber tekrar huzurunda. namaz rekatı fazla diyor tanrıya. yahu el insaf tanrı. elinde levhi mahfuz denen bir kitap var. bu kitap peygamberin geri dönüp rekat sayısını fazla bulacağı yazılı değilmi? veya gelecekteki insanların kılacağı rekat sayısı yazılı değilmi?
      yahudilik hristiyanlık değiştirildi diye islamı gönderiyorsun ama bu kitapta bu dinlerin değişeceği yazılı değil mi? nedir bu kitap?

      yazdıklarının içinde hiç bir bilgi hiçbir cevap yok. yazayımda tanrı sevap yazsın bikaç huri daha kaparım öbür tarafta diyerek yazıyorsun.
      mucizeler dolu kitap dediğiniz kitap köleliği yasaklayan hiçbir ayet yok. peki ne var?
      onlarca ayet var sizinkinin karılarıyla olan ilişkilerini düzenleyen. tanrı diyorki;
      kölelik önemli değil yeterki benim seçtiğim kişiye herhangi bir zorluk olmasın. şununla evlenebilir bununla evlenebilir. istediğiyle beraber olur,istediğini sıraya katar. bi de evlatlığının karısı var onunla da evlensin. çünkü ona zorluk olmasın. şurda bir çocuk var onunla da evlensin.

      sen bana köleliği yasaklayan bir ayet getir. ben müslüman olurum. sende büyük sevap kazanır öbür tarafta huriye huri demezsin.

  236. Cenk dedi ki:

    yahu arkadaş bırak seni beni herkes yorumunu yazıyor kimse kimseye cevapta vermek zorunda değil! neden yazılara cevap vermezsen ölecekmiş gibi davranıyorsun? 🙂 relax…

    Kitapların tümü aynı tarzda yazıldı, başkaları tarafından.

    Hiç bir dinde hiç bir peygamber oturup kitap yazmadı. Eski diyanet işleri bakanı süleyman ateşe göre kuran defalarca yazıldı, hepsi aynı kimse hayal kurmasın.

  237. Cenk dedi ki:

    Neden kitaplara inanmamalıyız? tabiki mucizede aramamalıyız?

    Fiziksel olmayan bir haberleşme kanalının varlığının deneysel olarak ispatlanması mümkün değildir. (vahiy)

    Dini metinlerdeki mucizevi olayların ve anlatılan hikâyelerin doğruluğunu gösteren fiziksel hiç bir delil yoktur.

    dünyanın %60 lik dinsizlik ve kararsızlık oranı aslında her şeyi anlatmaktadır. 7 milyar nufüslu bir gezegen siz 4 milyar insana akılsız diyebilirmisiniz ki en akılları bu 4 milyarlık gruptadır.

    dünyanın insan yaşamı için çok uygun olduğu ve böylece insan yaşamı temel alınarak yaratılmış olması sonucu hatalıdır.

    İnananlar inanmayanlara göre daha yüksek ahlaki değerlere ve bazı diğer ölçülebilir üstün değerlere sahip olmalıdır ama değildir.

    İnsan ne doğarsa odur, iyi doğar veya kötü doğar. Kötü bir insanı bir takım ilaç ve eğitim sistem tedavileri ile düzeltebilirsiniz ama dinle düzeltemezsiniz.

    En sofu insan bile şunun farkındadır, tanrının var olup olmadığını düşünmektedir, çünkü insan beyni böyle işler.. herkes de pasif inançsızlık olmalıdır çünkü tanrı gizlenmiştir.

    Ahlaken kusursuz bir varlık kendisini çok daha açık bir şekilde gösterirdi. O halde tanrıya dair delillerimizin yokluğu tanrının gizlendiğinin bir işareti değil, var olmadığının sonucu olmalıdır.

  238. halil ibrahim dedi ki:

    bunlari huri kapayim hesabiyla yazana oyle degilse oyle diyene sayacagim simdi. neyse dozaji dusurmeyelim. kuranda namaz pazarligi yapildi yaziyormu hayir. miraca at ile cikildi yaziyormu hayir. dolayisiyla burada baglayici bi hukum yok. peygamberimizi ucuran her neyse aslinda alip goturen meleklerdir. at hikaye. namaz pazarligi meselesi yuce allah ile peygamberi arasindadir. oldu olmadi biz bilemeyiz. şu şunu demis bu bunu demis. bosver bunlari. sen nasilsa keferesin dur sana bir kiyak yapayim. bir insan kafir ise. muslumanliga dusmansa. onun ben musluman oldum diyerek birdaha islamin aleyhine calismamasi kul hakkinada dikkat etmesi kendisi icin yeterlidir cehenneme gitmez diye islam alimleri acikliyor. Allah kesin var. sende allah dusmanisin bence bu sozumu degerlendir. yokda azabi cehennem.

  239. halil ibrahim dedi ki:

    sen once taptigin kisinin hayatina bak. kimbilir kendin hangi bok cukurunda yuzuyorsun. temiz insan allah peygamberinanciyla niye ugrassin. peygamberler icin yazmiyor gay diye yada oglanci diye her tarafta. sizin tarafin insanlari icin yaziyorlar. anlamissindir. boyle yazacaksan bana yazma. kendi gunahim bana yeter bide senin pis gunahini cekemem. cenabet herif.

  240. halil ibrahim dedi ki:

    cenk dunyanin yuzde 60 i dinsizmi. guldurme beni. dinsiz dedigimiz çinde bile bir suru tapinak var.
    felsefe yapiyorsun. siradan ne kokar ne bulasir turu yazi bunlar. saglam deliller koyamadigin açik.

  241. halil ibrahim dedi ki:

    remstein kafa basmiyormu. 1400 sene evvel koleligi yasaklayacaksin. elin ecnebisi muslumanlari 1300 kusur yil daha kole olarak kullanacak. son asirlarda afrikadan amerikaya goturecek ise yaramaz dediklerini denize atacak. muslumanlarda koleligi kaldiracak. varmi boyle bir enayilik. onlar köleligi kaldirinca islamda kisas ayetleri geregi koleligi kaldirir. sen musluman olmazsin. yalan soyleme.
    cariyelik meseleside dunyanin her yerinde vardi. buda kolelik gibi kisas durumuna girer.

  242. halil ibrahim dedi ki:

    islam dışı inanclara sahip
    kimi insanlar melek diye
    birsey yok diyorlar, uzaylilar
    varmis dunyaya gelip ara
    sira ziyarette bulunan.
    Şimdi bu konunun analizini
    yapalim. Gunes sisteminde
    dunyada hayat oldugu
    herkesce malum. Ayda
    varmi. Hava yok su
    bulunamadi.daha evvel
    deniz sanilan yerlerin çöl
    oldugu ortaya cikti. Merkur
    ve venus çok sicak
    yaşanamayacak kadar. Mars
    ve otesindeki
    gezegenlerde cok soguk
    belkide eksi yuzlerce
    derecede.hava ve su
    bulunduguna dair bilgide
    yok elimizde. Bu durumda
    gunes sisteminin baska
    bolgelerinde buyuk ihtimal
    ile hic hayat yoktur
    denebilir. İnsan ve benzeri
    canlilar icin gecerli bu yazi.
    Simdi gunes sisteminin
    disindaki bölgelere bakalim.
    Dunyaya en yakin yildiz ve
    onun gezegenlerine ışık
    hiziyla 4sene 4 ayda
    ulasilabiliyor. Ucak yada
    roket hiziyla hic ulasilamaz
    demektir bu. Uzaylilarin
    varligini kabul etsek bile bu
    durumda dunyaya
    ulasabilecek bir uzayli yok
    denebilir. Yani uzaylilar
    bizim için efsaneden oteye
    gecmeyen birsey.
    Bundan 9 yada 10 sene
    kadar once tvye cikan bir
    türk subayi afyonda ucus
    yaptiklari bir sirada cok
    hizli uçan ufolari
    gorduklerini soylemisti.
    Konyadaki birligini arayip
    durumu bildirirken
    onlardan simdi buradan
    geçiyorlar bilgisini aliyorlar.
    Yine bir baska benzeri olayi
    ucus sirasinda yine tsk
    subaylari yasamis.
    Kendilerini takip eden ucan
    nesneler farkettiklerini
    onlara dogru uctuklarinda
    bu nesnelerinsuper bir
    hizla onlardan uzaklasip
    yok olduklarini
    aciklamislardi.gazeteler
    yazmisti bunlari. devletin
    subaylarina yalanci diyecek
    halimiz yok. Gel gelelim
    uzaylilarin dunyayi ziyaret
    edebilme şansida yukarida
    acikladigimiz gibidir.ama
    burada mevzusu gecen bu
    ucan seylerinde insandan
    cok ustun oldugu
    anlasiliyor.yinede insanlara
    hicbir zarar vermiyorlar.
    Kurani kerimde meleklerin
    varligindan sikca
    bahsedilir.neymis efendim
    bu gune kadar melek
    gordum diyen hic kimse
    yokmus bu sebeple
    melekler uydurmaymis,
    bunlarin melek olmadiklari
    ne malum.

  243. Cenk dedi ki:

    dünyanın %60 dinsizdir doğrudur ve iyi ki böyledir. dünyada dinsiz olduğu halde ramazanda gizli oruç tutan kaç milyon sende gayet iyi biliyorsun. hıristiyan olupta ailesi ile çaktırmadan kiliseye gitme durumunda olan kaç ateist var bunuda gayet iyi biliyorsun. budizimde tanrı peygamber ayet yoktur felsefedir. diğerleri malum..

    Sizin tanrı ve kitaplar ile ilgili bir resmi deliliniz maalesef yok! delil sunamazsınız inanç kanıtsız inanmadır. delil sunmaya kalkarsanız bu inanç olmaz.

    ama ben tek resmi bir delil sunuyorum ve çok sağlam, tanrı nerede diyorum ve yok olduğunu hepimiz görüyoruz resmi ispat işte. aksini henüz hiç bir ilim ve bilim adamı çürütemedi. sen rüya ve mezarlık hikayeleri ilemi çürütücen..

    Öte yandan zeusa vs. inanmak ile şimdiki tanrıya inanmak arasında bir fark yok. neye göre seçmeliyiz maalesef bunun cevabıda yok?

    yoklar içerisindesiniz, peki neyi iddaa ediyorsunuz? ortada olmayan bir şeyi neden insanlara dikte etmeye çalışıyorsunuz? neden insanları mucize oyunları ile kandırmaya çalışıyorsunuz?

    • KARACA dedi ki:

      Sen fizikisin topraktan yaratıldın,gözlerin,kulakların,herşeyin maddidir hiçbir madde allaha ulaşamaz,önünde engel var,bu engellerden allahı duyamaz göremez işitemezsin yarin ahirette bütün engellerin kaldırılacak onu tanıyacak bileceksin o vakii iş işten geçmiş olacak, son pişmanlık fayda etmeyecek tekrar dünyaya dönmek yaradanın emirleri doğrultusunda yaşamak istediğini bildireceksin ama bu kapıda kapalı olacak sana denilecek,sana o fırsat verilmedimi diye son pişmanlık fayda etmeyecek.senin için hazırlanan kapı açılacak orada kalacaksın,orada bol bol vaktin olacak allah varmı yokmu iyice bileceksin.keşke beni taş olarak yaratsaydın diyeceksin ama nafile akılsızlığın kendini orada ele verecek çekeceksin akılsızlığının cezasını sen onu unuttuğun gibi o da seni unutacak sonsuza kadar.bilgi bakımından ister kulağına küpe yap ister yapma.

  244. halil ibrahim dedi ki:

    remsteinin sapikliklarina cevap vermeyecegiz kendi kendini kandirsin. musluman hic kimse ona cevap vermesin.

  245. halil ibrahim dedi ki:

    maalesef yazdigim yazi uctu.biz mezarlik hikayesi degil oturakli yazilar koyuyoruz. siz curutemiyor sadece inkar ediyorsunuz. dunyanin yuzde 60 i areistmis yersen. diyelim dunyadaki butun insanlar ateist oldu. allah onlardan birkac kisi secip gonlunu islama kaydirir islam onlarla yurur. gerisi hepsi cehenneme gider.allah bu isten hicbir zarar gormez. ateiste sormuslar neden ateistsin. sebebi bende gizli. birtek allah bilsin o yeter. ateistlerin cogu boyle.kac ateistte gordum. masallah insallah allah bilir.allah korusun yazilarini.

    • rammsteinn dedi ki:

      halil
      biz mezarlik hikayesi degil oturakli yazilar koyuyoruz. siz curutemiyor sadece inkar ediyorsunuz
      diyorsun
      inan yazdıklarını gülmek için okuyorum.
      yahu
      ufolara melek diyorsun,
      köleliği kısas ayetleri yasaklamış diyorsun
      cariyelik ile ilgili ne dediğin belli değil. kendin çalıp kendin oynuyorsun.
      eğer bilgin varsa yazarsın.
      köleliği hangi ayet yasaklamış. bana ayeti sureyi ver onun üzerine yazışalım.

  246. Cenk dedi ki:

    İnsanların anormal ve doğa üstü güçlere sahip olduğuna inandığı hayal ürünü bir karaktere bağlanması, aynı zamanda öldükten sonra bir yerde tekrar hayata geleceği inancı dini bir hastalık olarak düşünmeme neden oluyor.

    Şu anda, eğer bir insan görünmez bir şeye inanır, ondan emir aldığını iddia eder, hayatını bu emirlere göre devam ettirir, ondan aldığı emirlere göre başka insanlara karışıp zarar verirse direk tımarhaneye kapatılır.

    Psikiyatride hezeyan hastalığını bilirmisiniz, ayakkabısını bile inandığı şeye göre bağlayan, yataktan kalkma şeklini bile buna göre ayarlayan aksini düşünene düşman olan birini düşünün.

    Bu tip insanlar, binlerce yıl önce geçtiği iddia edilen şeyleri ispatsız sadece anlatılmasına rağmen ve inandığı kitaplarda yazdığı için sorgulamadan kabul eder.

    ayın ikiye ayrılması, konuşan yılanlarrr, gökte uçup kıyameti bekleyen bir adam, denizin ikiye ayrılması, evrenin 7 günde yaratılması, büyücülerrr, cinler, ineğin bir parçasıyla vurulunca dirilen ölüler, kadının erkeğin kaburgasından yaratılması, zeusun hikayelerini aratacak bir sürü mitolojik masallara sorgulamadan inanır.

    Hastalığı yoğunlaşmış kişiler, düşen uçaktan kurtulan tek bir bebeğin tanrı tarafından kurtarıldığına direk inanır. yoğurtta gördüğü şekli tanrı yazısı zanneder veya bulutların şeklini isa zanneder. Başına gelen açıklayamadığı her olayı tanrıya yorar. Artık durum şiddetlenmiştir.

    Artık ilaç tedavilerine başlanması gereken çok ileri seviyedeki kişiler dinleriyle ilgili şeylere tanrı, peygamber gibi, duygusal yaklaşır ve bazen onların isimlerini duyduğu an bile ağlamaya başlayabilir.

    2012 de kıyametin kopacağına inanan insanların hastalığı ile kıyametin ne zaman kopacağını bilmeyen ama bir gün kopacağına inanan bir müslümanın hastalığı aynıdır.

  247. halil ibrahim dedi ki:

    dur birde mezarlik hikayesi anlatayim. ben cocuktum ilk okul yillarimda filanca koyden birisi mezarda canlanmis diye sikca duyardik. isin asli nedir ne degildir bilmiyordum. 1990 larin baslarinda o koyden yasi benden epeyce buyuk olanbir arkadasa denk geldim sordum bu durumu. anlatti.adamin adi alaattinmis. birahanecilik yaparmis. pek dindar birisi olmadigini anlamissinizdir. birgun bu adamin öldugu haberj geliyor. hoca aliyor cenazeyi yikiyor kefenliyor cenaze namazindan sonra gomuyorlar. birkac saat sonra koye gelen bir coban o adamin mezarindan bagrismalar geldigini soyluyor. kosup aciyorlar mezari. adam ölu heryer kan revan. muhtemelen tam olarak ölmedi komada iken öldu sanilip gömuldu. mezarda tekrar canlandi kurtulmak icin bagirsada nafile. millet yetisene kadar hava bitmis cigerleri patlamis yeniden öluyor. muhtemelen yeniden dirilmeye inanmiyordu allah mezarda dirilterek gosterdi ona. mezar hayatinda boyut farklidir dunyadaki gibi degildir. adamla ilgili acik bilgiler var ben yazmiyorum.

  248. halil ibrahim dedi ki:

    sana melekleri acikca ne oldugunu cinlerin seytanlarin acikca ne oldugunu ortaya koyarak yazdik defalarca. gunumuzde yasanan inkari imkansiz mucizelerden orneklemeler verdik. allahin varligina curutemedigin deliller getirdik. kuranin baskada acikca mucizelerini yazdik. yine baskada izah edemedigin orneklemeler getirdik. karsi koyamadin sadece inkar ettin. bile bile. bana mitlerden ornek gosteriyor safsata yaziyorsun. peygamber mucizelerinide izah ettik. bu kadar cok delile karsi ancak seytan olan bu kadar cok inatla direnir.

    • rammsteinn dedi ki:

      sayfanın en başındaki resmin içinde bir ayet yazılı. biz sana mucize vermedik diyor ama hala peygamberin mucizeleri var diyorsun.
      yahu arkadaş kuran “mucize yok” diyor siz var diyorsunuz.
      bu ne yaman çelişki.

  249. halil ibrahim dedi ki:

    murat devlete gelen mali goturuyor su yada bu yok. istisnasuz hepsi bence. chp gelse o yemiyecekmi hizmet bahane vurgun sahane olacak digerleride boyle. site yonetimi su sira iyi bir sozum yok. hep boyle olalim onerisi benimkisi

    • Murat dedi ki:

      Bu yazdıklarının ahlak karşısında hiç bir değeri yok. Bu yazdıkların hiç birşeyi sorgulamayan robotlar için afyon olmaktan başka bir işe yaramaz. Robot tarz da insan burada bulunmadığından burada iş görmez. Ancak çevrene topladığın 3-5 cahille piyasa yaparsın belki o ayrı…

  250. halil ibrahim dedi ki:

    ha murat bu arada bizde dinsizlerle polemik yapmayi sevmiyoruz ama muslumanlari kandirmaya ugrasiyorlar. boyle yapamasinlar deyi mecburen yuzgoz oluyoruz. eh iste ne yapalim. kusura bakma.

    • Murat dedi ki:

      Yüzgöz olma halil. Zorla mı çağırıyorlar seni buraya? Senin kafanda soru işareti yoksa ne diye düştün bu siteye? Ayrıca ben senin dinci sitelerine gelip senin gibi masalperestlerle yüzgöz oluyor muyum? Sen de gelmeyebilirsin buraya…

  251. Cenk dedi ki:

    sofuların anlayamadığını asıl konu şu sanırım; siz ispat sunamazsınız, sadece hayallerinizi savunur ve anlatırsınız. Bu sebeple yukarıda da sunulan hayalleri cevap olarak düşünemeyiz.

    Melek, şeytan, tanrı biri birinden farklı değildir. Hayal olarak düşünmek gerekir. Çünkü ortada yoklardır.

    Sizdeki cevap şu olmalıdır; tanrı melek vs. bunlar fiziksel olarak yoktur. Neden bunu yazmıyorsunuz? yokluktan kastettiğim budur. şimdi bu yoka, ister inan ister inanma.

    sen inanıyorsan okey, ama varlıkları ile ilgili ispat sunmak manasız. Yeni bir metodun var ise okey.

  252. halil ibrahim dedi ki:

    son gonderdigim yorumu bulamiyorum

  253. halil ibrahim dedi ki:

    cenk allahi haddim olmayarak en iyi yazabildigim sekilde yazdim. neden gorulmediginide. melek cin seytan gorulebilen sekilleriylede yazdim. ya okumuyorsun ya anlamiyorsun yada kasten anlamak istemiyorsun.
    bak yukarida biri demiski gunahlari yazan melek yok yalandir.hemen vereyim cevabini.insan aslinda beyinden ibarettir. diger organlarimizin tamami beynimizin kullandigi gereclerdir. simdi biz gunah yada sevap isliyoruz. bu beyin hafizasi kaydediyor bunlari buyuk kucuk demeden hemde. sonra bazi yasadiklarimizi unuttugimuzu saniyoruz halbuki beyin belleginde biryerlerde kayitli bunlar.vakti zamani gelince ortaya dokulmek uzere.. beyin hucrelerine akli meleke denir meleke melek demektir. yasadiklarimizi kaydeden beynimizin yanibasindaki gorevli hucrelere biz yazici meleklerdir diyelim.gunah yada sevaplarimizi yazan. varmi anormal bir durum. ispat istiyorsunuz koyuyoruz. baskada melekler tabiiki vardir. ben bildigim kadarini yazabiliyorum.bu yorumu koyun ispattir bu. bilgi saklamak yok.

    • Cenk dedi ki:

      yorum onaylarken eposta ve isim aynı olduğu sürece yorum kontrole girmez bilgin olsun.

      sen inanıyorsan okey… fikirler zıt, görüşmek dileği ile a.s.

    • rammsteinn dedi ki:

      melekler sevabı günahı yazıyorda bunu sizin allah yapamıyor mu?
      yetişemiyormu bütün insanlara?
      noldu levhi mahfuz safsatasına. zaten olacak herşey bu kitap içinde yazılı değilmi?
      sizin mikal şimşekleri çaktıryorsa neden camilerin tepesine paratoner konur,kabeyi sel basar?

      allah ya da zeus ikiside aynı hayal dünyasının ürünü.
      ayrıca bilim adamları hafızayı sıfırlamayı başardı. şimdi belli anıları silebilmenin peşindeler.
      umarım yakında tüm dünyadaki insanların inanç kısmını sıfırlamayı başarırlarda dünyada dindar insan kalmaz.
      işte o zaman dünyada ne intihar bombacısı olur. ne de terörizm.

    • Bi yabancı dedi ki:

      Halil ibrahim :

      remstein kafa basmiyormu. 1400 sene evvel koleligi yasaklayacaksin. elin ecnebisi muslumanlari 1300 kusur yil daha kole olarak kullanacak. son asirlarda afrikadan amerikaya goturecek ise yaramaz dediklerini denize atacak. muslumanlarda koleligi kaldiracak. varmi boyle bir enayilik. onlar köleligi kaldirinca islamda kisas ayetleri geregi koleligi kaldirir. sen musluman olmazsin. yalan soyleme.
      cariyelik meseleside dunyanin her yerinde vardi. buda kolelik gibi kisas durumuna girer. Senden Alıntı !!!

      :))))))))) Kardeş sen kendinde misin ? İslamda kölelik nedir biliyor musun ? Kavramların içini doldur diyeceğim de ne tasın var ne tarağın (!) Gayrimüslim köleler olduğu gibi müslüman köleler de vardır. Öyle senin dediğin gibi kölelik müslümanların yine senin tabirinle ecnebilere karşı kullandıkları bir koz bir savunma mekanizması değildi ! Ayrıca biz burda tüm insanlığa gönderildiği iddia edilen bir dinden ve o dinin tanrısından bahsediyoruz ! Köleliği kaldıracak olan müslümanlar değil inandığınız Allahtır(!) Allahı ecnebilerle(!) sidik yarışına soktun ya kölelik üzerinden sana söyleyecek söz yok. Tanrım kimlerle tartışıyoruz 🙂 Bide Mustafa Kemale dil uzatıyor. Türk-İslam ideolojisinden bahsediyor bak sen şu Halilin mantığına 🙂 Dostum buralar senin top oynayacağın yerler değil git kahvehane gırgırları yap mahalle maçları oyna kendini daha fazla rezil etme !

    • fossoyeur dedi ki:

      Sn halil ibrahim

      beyin hucrelerine akli meleke denir meleke melek demektir. yasadiklarimizi kaydeden beynimizin yanibasindaki gorevli hucrelere biz yazici meleklerdir diyelim.gunah yada sevaplarimizi yazan. varmi anormal bir durum. ispat istiyorsunuz koyuyoruz.
      ( Sizden alıntı )

      “Beyin hücrelerine akli meleke denir meleke melek demektir” satırına imza atıp ardındanda “ispat istiyorsunuz koyuyoruz” diyorsunuzya bende diyorumki yıllar boyu bu dinler demekki bu kadar taraftar toplarken hiç zorlanmamış!

      Konumuza dönecek olursak ; bana söylermisiniz beyin hücrelerinin melek olduğunu hangi inancın kitabından okuyup öğrendiniz? …Üzerine birde “varmı anormal bir durum” sorusunu yönelttiğinize göre kaynağınız çok sağlam olmalı!O halde iddianızın kaynağını bizimle paylaşıverin!Hani ispat diyorsunuzya heh işte tamda onu diyorum!

      Burada bir nevi fideist lik yaparak inancınızın realitelerini ört bas etmeye çalışmanız fazlaca dışavuruyor! Size bir hatırlatma yapayım ; kitabınızı tanrı gönderdiyse bırakın tanrı konuşsun aksi halde tanrınızın anlatma özürlü olduğunu dolaylı yoldan ima ederek büyük bir günah işliyorsunuz!

      Birde “meleke” sözcüğünün ne anlama geldiğini bir zahmet öğreniverin!

      Son olarak size bir soru sormak istiyorum;
      Sizin inancınıza göre Tanrı bir kitap göndermekle neyi amaç edinmiş olabilir?…

      • Bi yabancı dedi ki:

        Sayın Fossoyeur :

        Meleke melemek kökünden türeyen bir türemiş kelimedir. Melemek fiildir. En somut örneği koyun melemesidir. Fiilden isim türeten ek alarak melek haline gelmiş sonra isimden isim türeten ek alarak meleke haline gelmiştir. Ha türeme işi bitmiş midir hayır icabında yeni anlamlara gelecek olan yeni kelimelere de türeyecektir. Bir acayip kelimedir bu meleke kelimesi öyle böyle değil.
        Akli melekelerini kaybetmiş insanlara deli denir. Kafanın içinde bulunan özgürlüğüne düşkün melek(e)ler kulak veya burun boşluklarından ilk fırsatta uçup giderler bu melek(e)lerin bu bağımsızlıklarına düşkün halleri insanlardaki delirmelerin en temel sebeplerindendir. Bu açıklamalarımdan sonra melemek-melek-meleke ilişkisini anlayacağınızı umuyorum Sayın Fossoyeur.

  254. Cenk dedi ki:

    akli meleke hücresi nedir? akli şeytan hücrelerini önleyen, mikro mekanizmalardır 🙂 daha ne uydurmalar göreceğiz bakalım. Bu bilgilerin kaynağı nedir kalp kalp 🙂 kalp bilgi taşıyor… çok güldüm tanrıda seni güldürsün meşgul değilse tabi.

  255. halil ibrahim dedi ki:

    biz akli melekelerin melek oldugunu daha oncede belurttik. kuranda allah biz size sah damarinizdan daha yakiniz der. bayraktar bayrakli kuranda biz ifadesiyle meleklerin kasdedildigini aciklamisti. bize sah damarindan daha yakin olan beyin hucrelerimizdir. bunlara bilimde bile akli meleke denmeside herseyi acikliyor zaten.meleke melek demektir.

  256. halil ibrahim dedi ki:

    kolelikle ilgili hersey aciklanmis. siz once musluman olun ondan sonra dogruyu yanlisi kavrarsiniz. meleke meleme den gelse meleme denirdi. ben turkum mustafa kemal degil. bize batinin dikte ettigi balkanlidir. sirp yunan yakistirmasi yapanlar var. bence sabetayci arnavut.
    sizin takdiginiz şu sultan abdulazizin marko pssa diye bir doktoru var 140-150 yil oncedinde. buna hastalar geliyor dertlerini anlatiyorlar. buda sizi anliyorum ama ne demek istiyorsunuz diyerek oyaliyor onlari. bakmiyor hicbirine. sizde herseyi anliyorsunuz ama artniyetli oldugunuz için işi yokusa suruyorsunuz. buna sebep islama dusman olmaniz.

  257. halil ibrahim dedi ki:

    kafanin icinden ozgurlugune duskun melek hucrelerinin ucup gitmesi mantigi salakca. kutsal kitaplar insanlari uyarmak dinin gereklerini ogretmek icin gelir. benden bu kadar. muslumanlar remsteini kendi haline birakin yok sayin. ahlaksiz art niyetli icindeki sapikligi diline vuran birisi. kuduzca saliyor islama.

  258. halil ibrahim dedi ki:

    o koleler genelde efendilerinden sebep rahat yasama adina islami secenler. budurum onlardan koleligi kaldirmaz. cunku parayla alinmis. cariyelikteki sistemde kolelik gibidir. koleligin kaldirilmamasinin ana sebebi dunyada kalkmamis olmasindan sebeptir. istisnalar kaideyi bozmaz. bati koleligi 1930lu yillara kadar en cokda muslumanlar uzerinden surdurdu. kolelik bundan sebep kalkmadi. ayetle kalkmasa bile azad edilmesi tavsiyesi vardir.

    • rammsteinn dedi ki:

      soru;
      kuranda kölelik hangi ayette kaldırıldı?
      cevap;
      azad edilmeleri tavsiye edildi.

      sizin tanrı dediğiniz varlık içki ve domuzu kesin olarak net bir şekilde yasaklarken neden kölelik konusunda bu şekilde davranıyor? azad edilmeleri zaten belli kıstaslara bağlı.
      ben bunları diyerek din düşmanı oluyorum hiç sorun değil. ama sizin tanrınızın köleliği yasaklamaması ne olur? vicdansızlık olmazmı?
      bir insanı başka bir insanın köle haline getirmesine ses çıkarmayan tanrınıza toz kondurmuyorsunuz. ama bunu dile getirene saydırıyorsunuz.

  259. halil ibrahim dedi ki:

    murat senin karsinda cocuk yok ahlak felsefesi yapma bana. ahlakda sana gore dogru olan sey bana gore yanlistir. misal yegenin vardir anne babasi ölmus. bakimini sen alirsin ama sonra ben baktim deyip ona dusen mirasada konarsin cunku elindeki gerekce seni hakli gosterir. ama islam bunu yasaklar. icki icmek senin ozgur iradenledir. ahlaksizlik saymayabilirsin. ama ickiliken ofkeye kapilip basit sebeple adam ölduren o kadar cok insan varki. sen ahlak kurallarini kendi cikarina yontabilirsin. cunku kesin baglayicilik yoktur. allahin koydugu kanunlar kesin baglayicidir.neden bazi yorumlari koymak istemiyorsunuz.

    • Murat dedi ki:

      Ortaya konulanlara cevap mealinde birşey yazmamışsın. Uzun yazıp dişe dokunur birşey söylememeyi maharet bellemekten başka zanaatin yok. Arada bir de “korkudan yayınlayamadılar” mealinde üflüyorsun hepsi bu. (Tıpkı şakirtlerin “cevab veremedi” zırvalarına benziyor) Engelleme olmadığını çok iyi bildiğin halde sırf çamur atmak için arada bu lafı söylüyorsun ki, kafasını çalıştırmaya niyetlenmiş birkaç kişi varsa vazgeçe.

      Yukarıda rammsteinn’ın yazdığı gibi 72’ye ekstra birkaç huri ekler miyim kafasıyla yazıyorsun. Zeus’un bizatihi kendisi gökten inip “evreni ben yarattım, Muhammed peygamber değildir” dese gene de Muhammed’e taparsınız siz. Seninle tartışmak zaman kaybından başka bişey değil. Keşke karşımda çocuk olsaydı, cidden daha kolay anlardı 🙂

  260. halil ibrahim dedi ki:

    murat benim mumessili oldugum zihniyet siteyi erisimi allahsizlik yaptiginiz icin engellemis. dogru yapmis. kemalizm milletim dinini yoketmeye ugrasti. mustafa kemale gik diyenin hayati kaydi 85 sene boyunca. 1923-50 doneminde. tv 1926 da 27de icad oldu. kemalizm milletin gozu acilmasin diye 1968 e kadar ulkeye tv sokturmadi. siz ve zihniyetinizcumhurbaskani erdogana erdogana demediginizi birakmiyorsunuz

    • rammsteinn dedi ki:

      halil
      bu ayet tam sana göre

      MÂİDE-33
      Diyanet Vakfi: Allah ve Resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır.

      • Murat dedi ki:

        Kuytul denen hakiki müslüman da bir ara Sevan Nişanyan için “Öldüremeyeceğimiz için şimdilik fikri mücadele etmeliyiz” demişti. Bu cevabıyla hakiki müslüman hoşgörüsünü göstermiş oldu 🙂

  261. halil ibrahim dedi ki:

    yil 1972 koyden bir kamyoncu 15 km mesafedeki komsu köyde yol kenarinda kum yigini göruyor. gelip gecerken hep gorurmus. kendisinede kum lazim oluyor bir gun şu kumlari alayimda insaatta kullanayim diyerek yukluyor kamyona. tam yola cikacak köyun bekcisi goruyor. dur diye bagiriyor buna. buda hirsiz damgasi yerim jandarmaya verirler hapis yatarim korkusuyla basiyor gaza. bekci bir kursunda öldurmus adami. 2000lerin basinda adamin mezarinin basindayim. bu adam hirsizmiydi diye sordum koylulere. hayir dediler kumlari sahipsiz zannetmis. basibos sahipsiz zannettigi kumlardan sebep kursun atesine yanmis adam. siz koskoca kainati onca uyarilara ragmen sahipsiz biliyorsunuz. sizin gibileri ancak cehennem atesi paklar.

  262. halil ibrahim dedi ki:

    murat hic utanmadan yalan yaziyorsun. ben o yorumu en az dort bes kere gonderdim. bir yorumda daha oyle oldu rica minnet girdi yazi. cevaplar tam oturuyor siz islam dusmanisiniz ya isinize gelmiyor. hurimi alacakmisim ben. ula aklievvel cenneti gordukmude huriye gelsin sira. zeus tas parcasi heykel kendinden haberi yok. kainat yaratacak ona buna peygamberlik dagitacak oylemi. din dusmanligi nasil sacmalik yumurtlattiriyor size.
    obur akillida allah dusmanlarina verilen cezayi kiniyor. onlar ilk muslumanlara oyle iskenceler ettilerki. birinin bir ayagini bir deveye diger ayagini diger deveye bagladilar.hayvanlari ayri yone kosturup ortadan ayirdilar. sirf musluman diye kirbaclar kaya altinda ezmeler. ac susuz birakmalar. daha neler neler. peygamberimize kac suikast girisimi. islamda kisas var dedik. birde savas halinde kimkimi öldurursedir kanun. onlar muslumanlari ayrica yurtlarindan kovmustu. muslumanlar yinede o ayette yazan iskenceleri onlara yapmadilar. mekkeyi aldiklarinda kimseyi katletmediler surgunde etmediler. akilli allah peygamber kuran dusmani ya kendi akibetinden korkuyor belliki.

  263. halil ibrahim dedi ki:

    adim halil ibrahim degil bilginize rumuzdur o yeterince guvenli ortam olmadigini dusundugumden degil ismimi aciklayici bilgi bile veremiyorum.

    • Murat dedi ki:

      Kork halil kork tabi. Biz fikrimize karşı olanları ya bulunduğu yerden sürüyoruz ya da el ve ayaklarını çapraz buduyoruz. Siz müslümanlar gibi düşünce özgürlüğüne saygı duymayız. 🙂

  264. Cenk dedi ki:

    Bazı insanların en üst seviye yetenekleri dolandırıcılık. Kim olursa olsun yeryüzünde her kim milletin aklına girip toplumu kötü yöne sürüklemiş yada sürüklüyor ise bu kişi dolandırıcıdır. hitler, isa, muhammed ve daha niceleri toplumlar bu akli dengesi bozuk insanlardan kurtulamamıştır. bu konular ile ilgili özel kanunlar geliştirilmeye devam etmektedir.

    Bana göre hitler ve muhammedin arasındaki tek fark, sadece farklı zamanlarda yaşamış olmalarıdır. İkisi de milyon kişinin ölümüne sebep olmuştur. İkisi de toplumları kaosa sürüklemiştir.

    İnsan bir şey üretir ve tapar, siz mutfak robotuna taparmısınız? kuranda aynıdır. hiç bir değer ifade etmez sadece kafanın içindeki halisinasyonlardır onlar. Bir budistin tanrısı yoktur ama dini vardır aynı müslümanlık gibi.

    Sofular ahlaksızdır. bir sofunun size dinsizmisin demesi ona göre küfürdür yani size gizlice küfür eder. Sonra o ağzı ile gidip annesini öper ve utanmaz. Çünkü tanrılarıda utanmazdır onlara göre. alışkanlık bu.. sinsiliğin en üst seviyesi sofulardadır, gizliliği severler fis kos dualar buradan türemiştir.

    İnsanlar tanrı olayına inanç bağlamalarının tek sebebi korkudur ve menfaatte bunun tuzu biberidir. Ama bu korkuyu ve kişisel bozukluğu tedavi etmenin onlarca yolu vardır. Bu kişiler karanlıktan korkmak, garip rüyalar görmek, karabasan hareketleri yaşamak gibi etkiler yaşayarak ve bu olayları bir birlerine anlatarak birbirlerini daha da çok etkilerler.

    Bizim gibi insanlar olmasa; ne tv nede bilgisayar bulunmuş olacaktır, tanrı zehri ile ortalarda embesil gibi dolaşıyor olacaktık.

  265. halil ibrahim dedi ki:

    murat hitler lenin stalin herbiri ateist idi dunyada 50 milyon cana maloldular. mustafa kemalin cephelerde ettiklerinden baska 1919-38 donemi toplu katliamlari koruma kanunlari kapsaminda yazilamiyor.

  266. halil ibrahim dedi ki:

    zeka ozurlumusun hz. muhammedin savaslarinda toplam ölu 500 kisi. allah yok diyenler yalanci ve dolandiricidir. iman çalan hirsizlardir. televizyonu ateistlermi buldu yada bilgisayari. eminmisin bulan adam sana ben ateistimmi dedi. 3000 sene evvel hz. suleyman peygamberin tvsi olduguna emin ol. kuranda ayetlerden anlasiliyor durum televizyon adida cikiyor. karabasanin sebebini yazmistik.sermayeniz yalan.

  267. halil ibrahim dedi ki:

    bu arada boyle islerin ysyma amacli mucadelesini vermeyen inanclarada saldirmayan sadece imanini kaybetmis olan kendi halindeki ateistlere bir sozumuz yok.

  268. halil ibrahim dedi ki:

    haşa allah yok diyerek butun delillerine ragmen bilerek inkar etmekten yada allaha karsi gelerek onunla savasiyor olmaktan daha buyuk delilik yoktur. nafile cabadir. sonucu onceden belli olan sonu husranla bitecek olan bir savastir bu savas. nemrutta allah ile savasiyordu.
    allahi öldurmek uzere gokyuzune ok firlatiyordu. allah ona bir sivrisinegi musallat etti. burnundan beynine giren sinek onu öldurdu.
    charles darwin evrim iddiasini ortaya atan ingiliz rahip ve sozde bilimadami. allah yok iddiasini savundu hep. insanlarin maymundan geldigini falan.soyledi. allahin yaratmasini inkar etti. kendisi bilimi savundugu halde bir sinek bile yaratamadi.ama guney afrikada onu sokan bir sinek tarafindan ölduruldu. tarih bize gostermistirki olaylardan ibret almayanlar kendileri ibretlik olmuslardir. eyvah demeden allah diyelim.

    • rammsteinn dedi ki:

      halil
      tamam boş boş yazıyorsun ama bu kadar da desteksiz atılmaz.
      diyorsun ki muhammet sütten çıkmış ak kaşık. sana maide 33 ü tekrar yazıyorum
      MÂİDE-33
      Diyanet Vakfi: Allah ve Resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır.

      ayeti oku. bu senin allahının gönderdiği ayet. bu ayeti kimlere ve hangi olaydan dolayı gönderdiğini araştır. çünkü böyle bir ayetin gönderilmesi için korkun ama çok korkunç bir şey olması. lazım. acaba ne? biri toplu katliam mı yaptı ki senin allahın bunu yapanların ellerini ayaklarını çapraz kesilmesini acımasızca öldürülmesini istedi.
      senin kitabın demiyor mu ki tanrı şöyle affedicidir böyle merhametlidir. ne oldu ki bu kadar affedici el-ilah birden cani gibi insanların ellerini ayaklarını doğrayarak öldürülmesini istiyor? kendin araştır kendin bul.
      ayrıca senin allah dediğin tanrı zaten kabede put idi. adı el-ilah yani senin allahın. putperestler ne yapıyorsa şu anda islam aynı ibadetler üzerinden bu dini icra ediyor. tek fark allah putu gitti. görünmeyen allaha evrimleştirildi.
      yalan dolan diyeceğine islam öncesi putperestlerin hayatlarını ve dinini araştır.
      ama yok sana göre hepsi yalan dolan iftira din düşmanlığı. hatta müzede duran el-ilah isimli yani allah putu bile yalan.
      acı da olsa bunlar senin dininin gerçekleri. bende en az senin kadar ömrümün yarısını dindar olarak geçirdim. senin dini bilgin ile burada zorlanırsın.

      putperestlerin iadetleri
      1-Ayinler.
      2-Namaz.
      3-Oruç.
      4-Hac.
      5-kurban.
      6-Sünnet
      7-Takı,tütsü ve büyüler
      8-Telbiyeler İlahiler şiirler
      9-Sembol ve dövmeler

      islamdan eksikleri yok fazlalıkları var.

      putperestler kabe etrafında acaba ne söylerler?

      Lebbeyk allahümme lebbeyk.
      La şerike leke illa şerikun huve lek.
      Temlikuhu ve ma-melek

      acaba müslümanlar şu an da kabe etrafında dönerken ne söylüyor?

  269. halil ibrahim dedi ki:

    islam öncesi araplarda allah inanci vardi. ancak putlarini allaha ortakci ve araci ediyorlardi. sapitma buradaydi. gunahlardanda sakinmiyorlardi. kiz cocuklarini diri diri gommek faiz icki ve zina gibi. fakiride eziyorlardi. oyle bir durumda allah varmis yokmus ne fark edecek.. islam gelince putlar kalkti. bu cahil toplum medenilesti. medeni ismi medineden gelir. ayetin gelis sebebi nedir ne degildir benim icin cok onemli degil. islam insanlik icin gelmis hak dindir. onemli olan bu. ben her konuda sizden ustun oldugumu biliyorum. siz çamur yapiyorsunuz.

  270. halil ibrahim dedi ki:

    cahiliye donemi araplari kabeyi put saymis olabilir. buyuculukde yapmislardir. dovme ve sembolleride vardir. daha baska yanlislarda olmustur. islam bunlari duzeltmistir. kabe allahin anildigi makamdir. sen omrunun yarisini musluman olarak geçirmis olsan islamin insanliga kazandirdiklarini gorurdun. asla acik aramazdin. senin acik zannettiklerini biz burada aciklamaktan biktik usandik.

  271. halil ibrahim dedi ki:

    allah tabiiki affedicidir. cehaletlerinde allah inanci yasak ve emirleriyle dini islam ve peygamberiyle savasmis olup sonra dönup hakkiyla musluman olanlarin gecmiş gunahlari affedilmekle kalmaz sevaba döndurulur. bunda şuphe yoktur. vahşi buna örnektir. hz. hamzayi savasta kallesce vurarak şehit etmistir. ama sonra musluman olmus imani kabul edilmis cahillik donemindeki cinayetide yok sayilmistir.

  272. halil ibrahim dedi ki:

    bilimadamlari hafizayi silmeyi basarmis simdi bazi anilari silmeyi istiyorlarmis. islami silseler iyi olacakmis. asla sildiklerini zannederler. o gunahlarin aynilari kendilerinede yuklenir. allahtan zerre miktarinca birsey gizli kalmaz.
    cok sene evvel bir bayramda bir akrabamin evine ziyarete gittim. o akrabam öleli epey oldu. bana benimle ilgili gordugu bir ruyayi anlatip bir anlam veremedigini soylemisti. o ruyanin karsiligi bende vardi. allah benim bir hatami yada kusurumu ustu kapali sekilde yakinimin ruyasina sokmus. ondan bana geri yolluyordu bu bana uyariydi. ruyadir dedim gecistirdim.

    • pante dedi ki:

      belgesiz-kanıtsız iftiralara başladın. Bir kez daha iftira atarsan atılırsın.
      Silinen mesajından anlamışındır iftiradan neyi kastettiğimi…

  273. halil ibrahim dedi ki:

    pante hangisi iftira ayni yorumu 4 kere yolladigim oldu. bu senden olmaz teknik sebepten olur ben bunu bilemem.

  274. halil ibrahim dedi ki:

    bu tarih meselesiyse ata ermenilere demez genelev acin diye ama kanun cikmis degerlendirmis manukyan. sabiha gokcenin ermeni kokenli oldugunu hrant dink acikladi internettede vardi. mustafa kemalin eli ermeni olaylarina deymemistir. buda dogru. bu kotu birseyde degil.. bu yuzden turkiyenin basina getirildigi yorumunu gazeteler defalarca yapti. digerleri normal tarih zaten.

    • rammsteinn dedi ki:

      halil
      bütün yorumların o kadar saçma ki üstüne durmak bile zaman kaybı.ama şu lafın yenilir cinsten değil
      sabiha gökçen ermeni imiş. yahu bu ülkede kim yaşarsa yaşasın dini dili ırkı farketmez bu ülkeye zarar vermediği sürece benim için dosttur. türk olmuş ama memlekete zararı vardır benim düşmanım olur. sen bunu bile kavrayamamışsın. istiyorsun ki herkes dindar olsun müslüman olsun başka ırk olmasın.
      faşistliğini ve radikalliğini en güzel sergileyeceğin yer işit.
      burası dini konuların konuşulduğu bir ortam. siyasi konuları konuşmak istiyorsan başka kapıya.
      dini konuları konuşacaksan rüyaların hayallaerin ile burada neyin kanıtının peşindesin?
      benim de rüyalarıma hergün zeus giriyor.. ne olacak şimdi zeus gerçek mi oldu?

      işiniz gücünüz elinizde hiçbir tarihi kanıt olmadan atıp tutmak. yok putperestlerde allah inancı varmı. kim desem hz ibrahim dersin. ibrahim joker gibi. birisi derki hindistanda brahma ibrahim imiş. birisi derki mısırdaydı. biri der ki urfadaydı. biri derki kabeyi yaptı.
      bu kişi islamın yaması gibi. nerde bir eksik var. ibrahim orayı yamalıyor. putperestlere allah inancını o yerleştirmiş. var mı kanıt yok? ne var ?iddia var.
      sümerlerde adem ile havva hikayesi var
      -ee onlarada peygamber geldi. kim? ibrahimdir kesin.

  275. halil ibrahim dedi ki:

    tarih bilgimede dini bilgimede cok guvenirim. ikisi bir arada olunca kaliteli yazilar cikiyor. bak sizinkilerde ne kadar agir yaziyorlar. onlarida uyar. biz bilgimizle curutuyoruz benzeri yazilar tekrar onumuze dusuyor. yazdigim konularda seneler suren arastirmalarim olmustur.

    • rammsteinn dedi ki:

      halil
      eğer tarih bilgin güçlü ise
      bana isanın kitaplaştırılması için yazdıklarını getir. incilin yüzde yüz insan elinden çıkmadığını kanıtla.

      dini bilgin güçlü ise
      bana kuranda kaç yemin var ve neden yemin var onu açıkla.

      burada yazdığın onca yazının içinde bir yazını göster ki içinde bilgi olsun.

  276. halil ibrahim dedi ki:

    anladim dikkatsiz bir ifade vardi galiba tepki cekebilecek. tekrar buraya almayayim. oyle durumlarda siler benide uyarirsin.

  277. Cenk dedi ki:

    Hayal dünyasında yaşamak böyle birşey olsa gerek sofular rüya halinde. Siz bunlarla camilerdeki elemanları kandırırsınız. Elinizde hiçbir kanıt vs. yok rüya anlatmaya devam…

    İslam terörü sebebi ile dünyada hala insanlar ölmektedir, kısaca muhammed milyon insanın ölümüne sebep olmuştur ve hala olmaktadır. Kanıtı: Dünya savaşlarını açıklayan savaş ansiklopedisinde dünyada 1700’den fazla savaş olmuş bunun 100 e yakını islam ile ilgili savaştır.

    Şu hayalleri, rüyaları ve din pazarlamacılığı bırakın artık, yeni dünya insanları bunlara inanmıyor kendinizi kandırmayın.

    Soru : Tanrı hakkında ne biliyorsun?
    CEvap : Tanrı kim? tanrı ile ilgili bu cümleden başka hiç bir cümle kurulamaz, kurulur ise hayal ve rüyalar anlatılır.

    Soru : Tanrı nerede?
    Cevap : Burada 🙂

    Soru : tanrıyı seviyor musun?
    Cevap : Tanrı kim?

    tanrımı kim! hani seni seven ve sen onu sevmezsen seni ateşe atacak olan..

    hadi uyu çocuğum masalın devamıda yarın artık geç oldu.. 🙂

  278. karaca dedi ki:

    cenk
    Hz.Allah madde mi ki soruyorsun şuradamı buradamı diye sen kuranı hiç okumamışın anlaşılan
    onun eşi ve benzeri yoktur,bildiğin bileceğin göreceğin hiç bir şeye benzemez.yaratılmamıştır.doğurmamıştır,doğrulmamıştır,onu var eden herhangi birşey yoktur o hep vardı ezel ve ebed onun sıfatlarındandır.her şeye gücü yeter öyle olmasaydı kainatı yaratamazdı.sonsuz ilim sahibidir her şeyi bilir hatta senin kalbinden geçenleride,çünkü seni o yarattı,kendisine kulluk etsin diye,yaşattığı insanlara akıllarını kullansınlar beni bilsinler diye süre verdi.hiç bir şeyi iş olsun diye yaratmamıştır.mutlaka bir sebebi ile yaratmıştır.insanların onu inkar etmesi yada kabul etmesi onun şanını azaltmaz çoğaltmazda insan ancak kendine yapar ne yaparsa
    Allah kim değildir. allah yegane mutlak güçtür,onu yarattığı hiç bir şey göremez temas kuramaz
    ancak mesaj iletmek istediklerine melekleri yoluyla mesajını iletir.melekleri de onu göremez ancak verilen emirleri hissederler duyarlar
    islam yüzünden çıkan savaşlar diyorsun ilk savaşı islam başlatmamıştır sebebsiz yere kan dökme insana has bir davranıştır. hayvan ihtiyacı halinde kan döker insan nefsine uyarak kan döker bunun islamla veya diğer dinlerle ilgisi alakası yoktur. düşünemeyen insan her toplumda vardır.
    işte Cenk Allah böyledir. senin ipinde allahın elindedir,dilerse ipini bırakırda hüsrana uğrayanlardan olursun,sen onu anlamaya ona ulaşmaya gayret et gayretlerin boşa çıkmaz
    gayret edenlere gayretinin karşılığını almaları için allahın sözü vardır.hiç bir gayreti boşa çıkarmaz gayretin ne ise sana onu verir mutlaka verir,bundan endişen olmasın
    hak ettiğini bulacaksın bundan emin ol.neyi hak etmişsen iyilik veya kötülük neyi hak etti isen
    tarafına eksiksiz verilecektir.bundan adın gibi emin ol.
    tanrı diye bir şey yoktur bunu siz uyduruyorsunuz
    ALLAH vardır biz tanrıyı kabul etmeyiz tanrı diye putlara denir.
    senin putun ne tanrımı içi doldurulmamış boş bir kavram
    sesin soluğun kesildiği zaman seni kimse hatırlamayacak geride kalanlardan
    tıpkı geçmişte yaşamış ve bu dünyadan ayrılmış kimseleri kimsenin hatırlamadığı gibi
    ancak onları bir hatırlayan bir bilen vardır buda yüce Allahtır
    ondan başka kimse bilmez hatırlamaz ancak tek o bilir ve hatırlar
    eğer sağlığında yaşarken allahı hatırladı ise allah da onu hatırlayacaktır.
    sana verdiği nimetlere şükür et bunu sana ondan başka hiç bir şey veremez
    hemide karşılıksız olarak vermiş buna şükret sana verdiği gözün hakkını bile
    ödeyemezsin diğerlerini sen düşün kulak ağız diş baş bacak el kol.bunları sen kazanmadın
    onu sana emanet verdi zamanı gelince bu emantlerini senden alacak,
    hatta şunu soracak sana verdiğim ömürde sen ne yaptın diyecek
    verilebilecek bir cevabın olmalı
    ey kulum sen beni hatırladınmı bana kulluk ettinmi diyecek
    sende dersin ben seni bilmiyordum
    o zaman demezmi ki sana ben sana akıl vermiştim sen aklını niçin kullanmadın
    nefsine uydun nefsinin emrettiği şeylerin peşinden koştun
    seni beni anmaktan alıkoyan şey neydi diye sormayacakmı
    haklı olarak sorduğu bu soruya verilecek haklı bir cevabın olmalı
    verdiğin cevabı aklın kabul etmeyecek yani boş bir cevab vereceksin
    ve son onu yaşarken anmadığın gibi o da seni sonsuza kadar anmayacak.

    • Bi yabancı dedi ki:

      Sayın Karaca :

      _sonsuz ilim sahibidir her şeyi bilir hatta senin kalbinden geçenleride,çünkü seni o yarattı,kendisine kulluk etsin diye,yaşattığı insanlara akıllarını kullansınlar beni bilsinler diye süre verdi.hiç bir şeyi iş olsun diye yaratmamıştır.mutlaka bir sebebi ile yaratmıştır.insanların onu inkar etmesi yada kabul etmesi onun şanını azaltmaz çoğaltmazda insan ancak kendine yapar ne yaparsa…. Sizden Alıntı !!!

      Demek Allah her şeyi bilir hatta bir insanın kalbinden ne geçtiğini bile ! Demek Aynı Allah insanı kendisine kulluk etsin diye yarattı !
      Pekala her şeyi bilen Allah kendisine kulluk etsin diye yarattığı insanlardan kendisine kulluk etmeyecek olanların kimler olduğunu önceden biliyor muydu bilmiyor muydu ? Biliyor idi ise nereden biliyordu ve kendisine kulluk etmeyeceklerini bile bile neden kendisine kulluk etsin diye yarattı? Bilmiyor idi ise neden bilmiyordu ? Vereceğiniz cevabı sabırsızlıkla bekliyor olacağım (!)

      • karaca dedi ki:

        sayın bi yabancı
        Demek Allah her şeyi bilir hatta bir insanın kalbinden ne geçtiğini bile ! Demek Aynı Allah insanı kendisine kulluk etsin diye yarattı !
        Pekala her şeyi bilen Allah kendisine kulluk etsin diye yarattığı insanlardan kendisine kulluk etmeyecek olanların kimler olduğunu önceden biliyor muydu bilmiyor muydu ? Biliyor idi ise nereden biliyordu ve kendisine kulluk etmeyeceklerini bile bile neden kendisine kulluk etsin diye yarattı? Bilmiyor idi ise neden bilmiyordu ? Vereceğiniz cevabı sabırsızlıkla bekliyor olacağım (!)
        sizden alıntı
        bi yabancı birincisi allaha gizli kalan hiç bir şey yoktur,
        devamında şunu belirteyim,eğer herhangi bir şey gizli kalmış ve haberi yoksa bunun devamı gelir şunuda bilmez bunu da bilmez gibi bir sonuca ulaşılır bu katiyetle doğru değildir yarattığı herşeyden haberdardır haberi olmasa Allah olma sıfatına erişemez
        o her türlü eksiklikten münezehtir. senin dediğin basit bir konu ve bunu anlamamana
        hayret ediyorum,allahın bazı şeyleri bilip bazı şeyleri bilmemesi gibi bir durum yoktur.
        o herşeyi bilir. aksi olsaydı allah için bir eksiklik olurdu allah bütün eksik yada yetersiz yada kafi gelmemek yada tam manasıyla bilememe vs şeylerin tamamından münezehtir
        yani allah tam bilir eksiksiz bilir her şeyi bilir. bundan da anlaşılması gereken allahı basitte almak inkar etmek varlığına eş koşmak veya herhangi bir şeye benzetmek veya bilgisinden şüphe etmek insan aklının insana verdiği vesveseden başka bir şey değildir
        bu vesvese ile gerçek arasında herhangi bir benzerlik yoktur.
        diğer konu
        her şeyi bilen Allah kendisine kulluk etsin diye yarattığı insanlardan kendisine kulluk etmeyecek olanların kimler olduğunu önceden biliyor muydu bilmiyor muydu
        sizden alıntı.
        bunu anlamayacak ne var tabiki biliyordu,ona hiç bir şey gizli kalmaz,bunu bildiği için cehennemi yani ceza çekme,yerini yani inkarcıların gidecekleri yeri hazırlamıştır.
        eğer bilmese idi insanların kendisini inkar edeceğini cehennemi yaratmazdı.bildiği için yarattı cehennemi, bilgi sahibi olmasaydı cehennemi yaratmazdı,inkar edileceği bilgisi varki karşılığı da var karşılığıda cehennem yani bilginin karşılığı cehennem olarak da yorumlayabilirsin
        diğer konu, insanların kendisine kulluk edip etmeyeceğini biliyormuydu bilmiyormuydu mevzusu
        insanın yaratılış fıtratına baktığında inkara çok yakın olduğunu göreceksin ibliste bunu bilir ve destekler akılsızlar aklını kullmanamayanlar iblisin tam aradığı adamlardır.
        her zaman kandırılması kolay insanlar olarak bilir bu kimseler iblisin zaten elde ettiği kimselerdir.
        iblisin asıl uğraştığı inkar edenler değildir. zaten onlar onun yolunu seçmişlerdir.
        allah tabiki biliyordu yarattığı insanın kendisini inkar edeceğini,veya kendisine kulluk edeceğini bilmez olurmu tabiki bilir,ama insanı zorlamaz sadece ne olursa ne olacağı hakkında bilgi verir asla zorlayıcı olmamıştır. öğüt vermiştir.bilgi vermiştir.sizde bilirsiniz
        bu allahtan insanlara bir öğüttür der belki tutarsınız diye verilmiş söylenmiş bir öğüttür der.
        bazı insanlar bu öğütü tutar bazı insanlar bu öğütü tutmaz allah üzerine düşeni yapmıştır
        insanlara öğüdünü vermiştir dileyen tutar dileyen tutmaz
        o sebebten dolayı
        allah inkar edileceğini önceden de bilmiştir allah kulluk edenleri de bilmiştir. şahıs olarak belki bu geçerli olmayabilir.bunu şahıs bazında düşünmemek gerekir.
        yarattığı insana verdiği nefiste bu vardır allah bunu bilir.
        seçiminde özgür bırakmıştır. insanı
        aslında insana düşen
        ahlahtan hiç bir ayet hiç bir bilgi gelmese dahi
        aklını kullanarak allahın birliğine varlığına ulaşması gerekir. insandan beklenen
        insanın insan olarak kendisini yorumlaması beklenmeli
        yüce allah insana yardım etmiş ayetlerini sözlerini isteklerini durumu bildirmiştir.
        kaldıki
        buna rağmen insan inadından vaz geçmiyor
        sen olsan bunu yutarmısın
        yaratıcımızda aynen böyle söylüyor yutmuyor
        mükafat ve cezayı vereceğini söylüyor.
        bilmeseydi insanın kendisini inkar edeceğini veya kulluk edeceğini
        yaratmazdı cennet ile cehennemi
        takıldığın yer olursa elimden geldiğince inancımla bilebildiğim kadarıyla
        yardımcı olmaya çalışırım
        gerçi benim sana veya diğerlerine verebileceğim bir şey yok sizin de bana
        aklımı da karıştıramıyorsunuz
        yüce allah sizlerin de yardımcısı olsun
        o her şeye kadirdir.
        kalın sağlıcakla

    • rammsteinn dedi ki:

      karaca
      her din mensubu gibi sende kendi tanrının doğru tanrı olduğunu söylüyorsun. doğru tanrı hangi tanrı? dünyada yüzlerce din varken bu dediklerinin doğruluğunu nasıl kanıtlayabilirsin? kuran diyorsunuz mucize diyorsunuz ama ortada hiçbir kanıt namına en ufak bir delil yok. mucize denilen kuran köleliği yasaklayamamışken ben bu allaha nasıl inanırım? köleliği yasaklamayan bir tanrı olabilir mi? bence olamaz. tanrı bana beni niye bulmadın derse benim diyeceğim belli “ben tanrıyı köleliği yasaklayacak kadar merhametli bir tanrı olarak düşünüyordum”
      herkesin dilinde aynı laflar islam köleliği kademe kademe kaldırmış,azat edilmeleri tavsiye edilmiş felan filan. bu şimdiki söylenilen. peki bundan ikiyüz sene önce bu laflar niye denmiyordu? o tarihlerde kölelik vardı. kuranda aynı kurandı. şimdi kuranı gösteripte “kuran köleliği yasaklamış” diyenler acaba ikiyüzsene önce niye yoktu? köleliğin yasaklanması islam ülkeleri değilde neden diğer dinlerden itibaren başladı?
      kusura bakmayın. dünyada sizin alahınızdan daha çok merhametli tanrılar var. siz doğanın mucizeleri için “allah yarattı” diyebilirsiniz ama bu lafı herkes kendi tanrısı için diyor. yüzlerce değişik tanrı varsa demekki bunların 1 tanesi hariç (tanrı varsa şayet) diğerlerinin hepsi uydurma. uydurma tanrıların peşinden milyonlar gidebiliyor.
      hem sizinki nasıl bir tanrı figürüdür ki tek kıstası kendisine inanmak olsun. gerçek bir tanrının kıstası bu olamaz. kıstas kimseye zarar vermeyen düzgün bir şekilde yaşamak olmalı. onun için sizin tanrınız eleme sırasında en başta gider.

      • karaca dedi ki:

        rammsteinn

        ilginç ve basit bir yorum yapmışsın
        bilmem kaç tane tanrıdan bahsetmissin
        birincisi allahın kullarına kastimi varki köleliği savunuyor veya savunuyor görünüyor
        bütün insanları eşit yaratmış senin benden benim senden üstünlüğüm yok
        allahında böyle bir mantığı olamaz olmamalı yoksa kullarına karşı haksızlık yapmış olur
        sizde bilirsiniz allah haksızlık yapmayı sevmez haksızlık yapanları hele hiç sevmez
        kaldıki kölelik haksızlığın ta kendisi
        ve bu olayı allahın savunacağını teşvik edeceğini düşünmek bile abesle iştigaldir.
        kölelik farklı bir olaydır.
        sen benim kölemsin bende senin insanlar kardeştir.
        kölelik eşittir kardeşliktir. kardeşliğin diğer ismi köleliktir.
        senin duyduğun manada kölelik insanların uydurduğu menfaat dunyasından başka
        bir şey değildir.
        allah böyle bir şeyi asla istemez böyle bir şeyi istemek allaha yakışmaz kuluna karşı
        haksızlık yapmış olur allah kuluna haksızlık yapmaz.
        insanların kendi saltanatları menfaatleri için üfürüp üfürüp buda dinden dir
        demeleri allahı bağlamaz insanlar din için uydurduklarından sorumludurlar
        cezalarını çekecekler.
        tanrıların hepsi uydurma diyorsun haklısın
        milyonlarca salak var diyorsun peşinden gidiyorlar diyorsun haklısın
        allah yarattığı akıla sormayacakmı beni bırakıpta bana eş koştuklarınızın
        peşinden koştunuz oysa ben sizlere akıl vermiştim sizler aklınızı hiç kullanmadınız
        nefsinizin peşinde tanrılarınızı yarattınız demeyecekmi
        ben size nasihat etmedim mi benden başka ilahınız yok diye
        niçin kulağınızı tıkadınız niçin duymak istemediniz diye
        o bilmem kaç tane uydurdukları tanrıya tapanlar versinler cevabı bana ne
        yaratan ben değilimki hesabını ben sorayım
        bana da hesap sorulacak sanada
        ben bana hesap sorana senden başkasını ilah bilmedim yarabbi diyeceğim
        ya sen
        ya sen ne diyeceksin diyebilecekmisin benim gibi yarabbi beni sen yarattın senden başka
        ilahım rabbim yoktur diye
        inanmıyorsan diyemeyeceksin bilmiyorum demek zorunda kalacaksın
        aklın o zaman devreye girecek yalan söylüyor diye
        aklın söyleyecek yaratıcıya yarabbi ben senin varlığına ve birliğine iman ettim
        ama diyecek bu kabul etmedi bir türlü inanmak istemedi
        o sebebten yeryüzünde birçok tanrı dediğin şeylerin tamamı hikaye öyle bir şey yok
        aklı olan bir olan var olan allaha inanır ona iman eder
        akılsızlar kendilerine birçok tanrıla bulmuşlarsa bundan bana ne
        bana verilen akıl ona da verildi.
        dilerse bir olan allaha inanır dilemezse sayısı belli olmayan tanrı dediğiniz şeylere inanır.
        bana diyorsunuzki
        siz kendi allahınızın bir ve tek olduğunu nereden biliyorsunuz
        bunu bilmeyecek ne var bir tek aklım var ve var olan allahı biliyor.
        ötekinin allahı değişiyor bundan ben sorumlu değilim
        insana allah haksızlık yapmaz bu ona yakışmaz
        ama insan kendisine haksızlık yapar bunun farkında bile olmaz
        kalın sağlıcakla

    • Bi yabancı dedi ki:

      Sayın Karaca :

      Sizden alıntılar yapmadan önce belirtmeliyim ki yazınızın tamamına yakını tekrarlardan oluşuyor konuyu kısır döngüye sokmuşsunuz bunu bilerek yapmadınız fakat düştüğünüz çelişkiler yumağı beni bunu belirtmeye zorladı şimdi gelelim yazınıza !

      _bi yabancı birincisi allaha gizli kalan hiç bir şey yoktur,
      devamında şunu belirteyim,eğer herhangi bir şey gizli kalmış ve haberi yoksa bunun devamı gelir şunuda bilmez bunu da bilmez gibi bir sonuca ulaşılır bu katiyetle doğru değildir yarattığı herşeyden haberdardır haberi olmasa Allah olma sıfatına erişemez Sizden Alıntı !!!

      Bu konuda hem fikiriz İslamın Tanrısının her şeyi bilen Tanrı olduğu noktasında sizinle ayrı düşmüyorum özellikle bu vurgunuza gerek yoktu.

      _bunu anlamayacak ne var tabiki biliyordu,ona hiç bir şey gizli kalmaz,bunu bildiği için cehennemi yani ceza çekme,yerini yani inkarcıların gidecekleri yeri hazırlamıştır.
      eğer bilmese idi insanların kendisini inkar edeceğini cehennemi yaratmazdı.bildiği için yarattı cehennemi, bilgi sahibi olmasaydı cehennemi yaratmazdı,inkar edileceği bilgisi varki karşılığı da var karşılığıda cehennem yani bilginin karşılığı cehennem olarak da yorumlayabilirsin Sizden Alıntı !!!

      Bakın size diyorum ki nereden biliyor ? Sizden beklediğim cevap şu : Çünkü tanıyor yarattığı insanı bizzat tanıyor kimin ne yapacağını bizzat biliyor zira yarattığı insana yüklediği özellikler onun eseri ve insan onun verdiği maddeyi ve manayı kullanıyor tıpkı bir arabanın mucidinin arabanın yapabileceği en fazla hızı bilmesi gibi Allahta yarattığı insanın ne yapacağını biliyor !
      Evet filme hoş geldiniz Sayın Karaca ! ”Yazan Allah çizen Allah Oynatan Allah yanan insan” filmine hoş geldiniz.Size iyi seyirler diliyorum ama ayakta uyuyup otel parası veriyorsunuz ben ona yanıyorum (!)

      _insanın yaratılış fıtratına baktığında inkara çok yakın olduğunu göreceksin ibliste bunu bilir ve destekler akılsızlar aklını kullmanamayanlar iblisin tam aradığı adamlardır.
      her zaman kandırılması kolay insanlar olarak bilir bu kimseler iblisin zaten elde ettiği kimselerdir.
      iblisin asıl uğraştığı inkar edenler değildir. zaten onlar onun yolunu seçmişlerdir.
      allah tabiki biliyordu yarattığı insanın kendisini inkar edeceğini,veya kendisine kulluk edeceğini bilmez olurmu tabiki bilir,ama insanı zorlamaz sadece ne olursa ne olacağı hakkında bilgi verir asla zorlayıcı olmamıştır. öğüt vermiştir.bilgi vermiştir.Sizden Alıntı!!!

      İnsanın yaratılış fıtratına baktığımızda inkara çok yakın olduğunu göreceğiz demek (!) Bak sen şu Allah’a (!) İnsanın fıtratına yüklediği inkara yakın özellikle acaba neyi hedeflemiş ? Kendisine kulluk etsin diye yarattığı insanın fıtratında ”Allahı inkar etmeye yakın özelliğin” ne işi var acaba ? Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır ayeti kulaklarımı çınlatıyor şu an !
      Bakın sevgili dostum şu ifadelerinize bakın !
      _akılsızlar aklını kullmanamayanlar iblisin tam aradığı adamlardır. Sizden Alıntı !!!
      Demek ki bir zamanlar Ademde aklını kullanamayanın hatta akılsızın önde gideniydi.
      Bakın hem insanın yaratılış fıtratında inkara yakınlık var diyorsunuz hemde Allah insanı zorlamaz diyorsunuz ! Bu ne yaman çelişkidir! İnsanın fıtratına yüklediği inkara yakınlık özelliği zorlamanın dik alasıdır Sayın Karaca ! Savunu yaparken kelimeleri özenle seçin ki Tanrınızı tutarsızlıklar bütününe dönüşmesin acemi ellerinizde !

      _aslında insana düşen ahlahtan hiç bir ayet hiç bir bilgi gelmese dahi aklını kullanarak allahın birliğine varlığına ulaşması gerekir. insandan beklenen insanın insan olarak kendisini yorumlaması beklenmeli yüce allah insana yardım etmiş ayetlerini sözlerini isteklerini durumu bildirmiştir. Sizden Alıntı !!!

      Şimdide Allah ile irtibat kurduğunuzu mu ima ediyorsunuz ? Hayırdır aslında insandan beklenen şeyin ne olduğunu siz nereden biliyorsunuz ? İnandığınız Allah’ın gönderdiğini iddia ettiğiniz kitabında Allah’ın aslında insandan ne beklediği sizin yukarıda anlattığınız gibi açık bir şekilde yazıyor mu ? Yazmıyor ise ki yazmıyor siz Allah’ın insandan beklentisinin ne olduğunu hangi ara kurduğunuz kontakla öğrendiniz ? Madem Allahın insandan beklentisi bu ve sizde bundan haberdarsınız öyle ise Allah neden kitaplara ve elçilere ihtiyaç duymuştur ? Yada şöyle sorayım kitapları ve elçileri reddedip bir ve tek olan Allahı aklıyla bulan insan sizin ifade ettiğiniz gibi Allahın kendisinden beklentisini karşılamış olmuyor mu ? Son tahlilde bir insanın kitapları ve peygamberleri reddetmesinin Allah açısından bir sakıncası var mı bi mahsuru bir ehemmiyeti var mı ? Mantıken cevabınız ” hayır yok” olmalı öyle değil mi ? Çünkü sizin çıkarımınızdan yola çıkarak bu sonucu elde ettim !

      _takıldığın yer olursa elimden geldiğince inancımla bilebildiğim kadarıyla
      yardımcı olmaya çalışırım gerçi benim sana veya diğerlerine verebileceğim bir şey yok sizin de bana aklımı da karıştıramıyorsunuz Sizden Alıntı !!!

      Sizin aklınız baya karışık ! Kaldı ki benim kimsenin aklını karıştırmak gibi bir derdim yok ! Siz bana hitaben yazdığınız yazıyı tekrar okursanız aklınızın ne kadar karışık olduğunu benim ise bu karmakarışıklığı düzeltmeye çalıştığımı görürsünüz ! Sorularıma kısa ve net cevaplar verirseniz sizinle daha rahat anlaşırız. Fakat şu ön yargılarınızı söküp atın üstünüzden kimsenin sizinle uğraştığı yok !

  279. Cenk dedi ki:

    tanrı doğmamıştır, doğurmamıştır, yaratılmamıştır! o hiç bir şeye benzemez bu nasıl bir şey ya, bunu kendimi söylüyor? iyi fikir ve NEREDEN BİLİYORSUNUZ? kitap yazıyor, e kitabı kim yazdı insanlar, e nasıl yazıldı rüyalar filan yani bunları bir insan rüyalar görerek filan mı yazdı evet hımmm bu insanlara güvenmelimiyiz? tabi tabi kesin, kesinliğini nereden biliyorsun ÇÜNKÜ İNANIYORUM bitti….

    tanrının olup olmadığı bile belli değilken, bu nasıl bir düşünce? eee yıllarca millete tanrı tanrı ateş ateş yak yak yak dersen insan zihni karışır tabi..

    tanrı uzay gibi, uzayı açıklasanıza? uzay diye birşey bile yok ama para sektörüne girmiş bir konu olarak belgesellerde yerini koruyor. karanlık sadece hiç bir açıklaması yok! hadi bulsanıza birşey? sadece bilim adamlarının aralarında okey hee tamam dediği açıklamalara rastlarsınız doğruluğu bilinmez..

    tanrı var ise bizden, insanlara güvenmemizi nasıl bekler? bir kişi çıkacak rüyalar görecek, sonra bu kişi ölünce arkasından 100 lerce kişi tarafından bir kitap yazılacak bizde bunlara inanacakmıyız? güldürmeyin beni. Anlatılan tanrıya bile güvenmek sıkıntılı iken insanlara nasıl güvenebilirsin?

    hıristiyanlara bakın isanın işkence aletini övüne övüne boyunlarında taşıyorlar 🙂 isa elektirikli sandalyede bu zamanda öldürülseydi elektrikli sandalye kolyesi takıp övüne övüne ortalarda dolaşırmıydınız?

    bu ne haç ne işe yarıyor isayı katlettiğimizin haçı bu! ona inanmadık ve onu öldürdük hahahaha.. ama şimdide inanıyoruz! insanlar deli deli… akli dengesi bozuk çoğunun..zaten dinlere inanmak insanlarda önemli bir hastalık psikiyatrisler aralarında paylaşsada toplumlara tabulardan dolayı bu bilgiyi sunmuyorlar

    büyük bir bilinmeyen içindeyiz ama kulp takmalıyız ya, muhakkak bir şey olmalı muhakkak. BİZDEN GİZLENMEYEN varsa bir şey şimdiye kadar 10 kere öğrenmiştik.

    Ama menfaatler, siyaset, yönetim sistemleri sağolsun, ya arabistanda kadın pilot aracına binip havaalanına gidemiyor yasak, ARAPLARIN GERZEK OLDUĞUNU BURADAN ÇÖZÜN. sonra bu kadın taksi ile gidip uluslararası yolcu uçağı kullanıyor 🙂

    • karaca dedi ki:

      cenk
      senin aklın karışmış acilen ortamını değiştirmeni tavsiye ederim.

      • Cenk dedi ki:

        Ortada olmayan bir fikri varmış gibi göstererek, insanlara bu fikri yaymaya çalışmak asıl akıl karışıklığıdır. Sizler ortamlara uyarak bu hale geliyorsunuz bireysel olarak kimse dine yönelemez. Ya ailesi dürter yada dinsel ortamlar sizi buna duruma sürükler.

  280. Cenk dedi ki:

    Hayata baktığımız zaman, tanrıların ve kitapların çok çok çok mikro fikirler olduğunu görüyoruz.

    Çünkü içinde olduğumuz bu durum dehşet derecede büyük bir bilinmeyendir. Siz rahatlamak adına bu dev bilinmeyeni, minik tanrı ve kitap fikirleri ile kapatabilirsiniz ama o kadar kolay değil.

    Bende değişik fikirler ile kapatabilirim, biz deneyiz derim oldu bitti ufolarda gelip gidiyor çok kolayki..

    Ama öte yandan toplumları esir almış bu bilinmeyen fikirler tabu şekline dönüşüp insanlara zarar veriyorsa bundan uzaklaşmamız ve bu tehlikeli fikirleri taşıyan insanları onarmamız gerekmektedir.

    Bir bilinmeyen üzerine kitaplar yazıp, bu kitaplarla insanları kontrol altına alma, güvence değildir.

    Güvencemizi sağlayan zaten kanunlar geliştirilmiştir. Hatta bu kanunlar ile, din fikrini faydalı bulamadıkları için dini devlet sistemlerinden uzaklaştırmışlardır.

    Tanrı nerede denildiği zaman, o her yerde denilirse bu sağlıksız saçma bir cevap olacaktır.

    Dün bir insan kadar fare gördüm. nerede? bizim evde… bir insan neden böyle bir cümle kurar ki? birde ciddi olduğunu düşünsenize aklını kaçışmış olmalıdır değilmi…

    bir insan neden bilinmeyen bir şey üzerine her yerde derki?

  281. karaca dedi ki:

    rahman olan Allah heryerdedir. bu doğrudur.siz ispat istiyorsunuz ispat karşınızda göremiyormusunuz
    insanı yarattıkları diğer şeylerden üstün tutan allah ne yücedir var mı yeryüzünde insandan
    başka düşünen yorumlayabilen karar verebilen öldükten sonra ölümsüzlüğe kavuşmuş olan varmı
    insanların bedeni bir gün mutlaka toprak olacak bunda şüphe yok.kendi ruhundan ruh verdiği insan ruhu sonsuza kadar yaşayacak ne kadar büyük bir istisna
    bunu yarattıkları diğer hiç bir şeye vermemiş insanı yüceltmiş bu görülemiyor hayret
    insan kendini hayvanla bir tutuyor hayret,kendisine niçin akıl verildiğini hiç bilmiyor sebeblerini araştırmıyor hayret,icgüdüsü ile hareket eden hayvan gibi görüyor kendini hayret
    onlardan ayrı tutulduğunu anlamıyor hayret,kainattın en kıymetlisi olduğunu bilmiyor unutmuş hayret,Allah tarafından kendisine akıl verilmediği taktirde hayvandan farkı kalmadığını anlayamıyor göremiyor hayret,hala daha kendisine bunları vereni tartışıyor hayret,varmıydı yokmuydu diyor
    o zaman bana söylesinler kainatta yaratılan hangi varlıkta akıl var ağaçtamı sudamı taştamı ateştemi güneştemi aydamı yıldızlardamı hangisinde akıl var bana söyleyin onlar nebat bizler insan
    insana en yakın yaratılan hayvan,ama insan hayvan değil.arada tarif edilmeyecek fark var
    insan rabbini unutmuş nefsine dalmış hayret,hayvanla kendini bir tutar olmuş hayret
    insan yaratılışını görmezmi meleklerden üstün yaratıldığını görmezmi meleklere bile verilmeyen liyakat insana verilmiş bunu görmezmi allah hakikaten çok haklı insan nankördür diyor doğru bir söz ne denebilir.
    Ey insan o halde seni yaratan kim?
    kendi kendine mi var oldun
    karanlık cağlarda yoktun hemide hiç yok
    seni kendine yakın olarak seçen seni insan olma şerefiyle onurlandıran Allahın şanı ne yücedir.
    düşünmen için sana akıl veren Allah ne yücedir.
    seni yarattıklarından apayrı tutan Allahın şanı ne yücedir
    doğrusu Allah haklı, insan yaratıcısına nankörlük yapıyor ilginç
    eğer bu aklı dağlara taşlara verseydi onlar isyan etmezdi hamd ederlerdi
    asla nankörlük etmezlerdi verilen akıl için şükür ederlerdi.
    meleklere bile nasip olmayan Akıl insana verilmiş insan nankör olmuş hayret
    yaratıcısını unutmuş,beni doğa yarattı bilmem şurdan geldik burdan geldik diyor
    hayret,
    insanın ham maddesi bir avuç çamur,ona şekil verip hayat veren Allah ne yücedir.
    sanki yaratmaya gücü yetecekmiş gibi tartışıyor hayret.

    • rammsteinn dedi ki:

      işinize gelirse şimşeği çaktıran tanrı olur.
      işinize gelmeyince doğaolayı olur.

      bir trafik kazası olur.
      kişi ölürse “vadesi gelmiş”
      sağ çıkarsa “allah korumuş”
      sakat kalırsa “allahın takdiri”

      insanların cahiliye dönemindeki düşünceler sizinkiler. sümerlerden kalma efsaneleri birileri din diye size yutturmuş haberiniz yok.
      bilim yolundan şaşmayın. her açıklamanayanı tanrıya bağlarsanız bu sadece paradoks olur.

      • karaca dedi ki:

        rammsteinn
        bakın rammsteinn
        ben yüce allahı tanımlamaya çalıştım,düşüncelerimi söyledim.
        siz insanların yaptığı davranışlardan örnekler vermişsiniz verdiğiniz
        örnekle benim bahsettiklerim arasında en ufak bir benzerlik yok.
        tabiki bilim den ayrılmıyoruz insan hayatını kolaylaştıran,bazan de
        zorlaştıran bilimden bilime saygı duymak başka bir olay
        yaratıcıya inanmak başka bir olaydır.
        yaratıcıya inananan kişinin bilim yolundan ayrıldığını da nereden
        çıkardın nasıl bir ilişki kurdun anlıyamadım.
        durumdan ben şunu anlıyorum
        allaha inananları bilimle uğraşmaz mı demek istiyorsun
        böyle düşünüyorsan yanılıyorsun

      • karaca dedi ki:

        rammsteinn
        ben tanrı sözünü sevmiyorum
        belki de bu söz bilincsizce bilinci
        olmayan insanların kullandığı bir söz
        benim için aslolan Allahtır
        Allahada hiç bir zaman tanrı demem
        tanrı insanların uydurdukları bir kavram
        tanrı diye bir şey yoktur.
        var olan Ezel ve Ebed olan Allahtır.

  282. Cenk dedi ki:

    Delüzyon ve paranoid düşünceler bunlar,

    Genç çocuk uçurumun kenarına kadar gidiyor,gizlice onu takip eden annesi arkasında! “sen burada ne yapıyorsun?” diyor.

    “Onlar beni çağırıyor!” diyor. Kimler? “onlar sesleniyorlar ve beni çağırıyorlar, uçacağım ve yanlarına gideceğim!” diyor.

    Bunun gibi yüzlerce halisinasyon gerçeği biliyoruz. Peki bu kişiler eğer gerçekten duyuyorlar ise neden tedaviden sonra artık duymuyorlar? İlaçlar bağlantıyı mı kesiyor?, yoksa beyin normalemi dönüyor?

    kendi semptomlarınızı bir inceleyin bakalım, hep aynı açı ile bakarsak kendimizi göremeyiz.

  283. karaca dedi ki:

    Delüzyon paranoid semptomlar

    tıp okumadım bahsedilen kelimelerin
    manasını bilmiyorum bilmek zorunda da değilim
    düşüncem net akıcı ve gerçektir.
    verilen örnekler uç örnekler değil
    herkesin anlayabileceği örneklerdir.
    anlaşılıyorki cevab veriliyor.
    Ben hayal kurmuyorum, bazıları kuruyor.
    Allahtan,umut kesilmez,umulurki hidayete erişirler

    • rammsteinn dedi ki:

      karaca
      ortalama her müslümanın bilgileriyle tekrar eden cümleler kuruyorsunuz.
      sorulara cevap yerine ortaya konuşuyorsunuz.
      konu: kölelik
      kuranın neresinde kölelik yasaklanmış?
      cevap olarak “azad edilmeleri tavsiye edilmiş” gibi cevap içermeyen cümleler kurmayın.
      yasaklandıysa şu ayet deyin. eğer elinizde ayet yoksa lafı gevelemenin anlamı yok. sizde biliyorsunuz ki köleliği yasaklayan hiçbir ayet yok kuranda. aksine kölelik ve cariyelik düzeni üzerine ayetler var. bu müslümanı o kadar zorluyor ki saatlerce bana cevap yazsanızda cevap belli. kuranda köleliği yasaklayan ayet yok. bu kadar basit.
      diyelim ki sizin ve diğer müslüman arkadaşların dediği gibi ayet olsun. diyelim ki kölelik yasaklanmış. peki bu nasıl olurda 1300 yıldır kimse tarafından keşfedilmedi de nasıl oldu da bir anda köleliği yasaklayan ayetler çıktı ortaya? ortaya 200 sene önce ki tefsirlerden kölelik ile ilgili bölümleri dökersek hiçbirinde köleliğin yasaklanmış olduğunu bulamazsınız.
      bu o kadar ince bir detay ki hiç işinize gelmiyor. nasıl olurda bu kadar merhametli denen allah köleliği yasaklamaz? bunu sindirmesi zor. bunu öyle güzel kıvırtarak cevaplayarak geçiştiriyorsunuz aklım almıyor. bu kıvırtma işini üzerinize almayın çünkü bunu diyanet işleri de yapıyor. peygamberinizin veda hutbesindeki kölelik ile ilgili kısmı diyanetin sitesinde yok. sahibine itaat etmeyen köleye lanet okuyan peygamber galiba diyaneti utandırmış olmalı ki bu kısmı diyanet artık sitesinden kaldırdı.
      yazık. biraz cesur olun. deyin ki “allah köleliği yasaklamadı” deyin. bunu bilen biliyor. ne yahudilikte ne hristiyanlıkta ne islam da sizin allahınız köleliği yasaklamadı. köleliği yasaklayan insanlar oldu. sorun kendinize
      allah mı merhametli ? insan mı?

      • karaca dedi ki:

        rammsteinn

        kölelik konusunda bilgim yok rammsteinn
        bundan dolayı yorum yapamayacağım

  284. karaca dedi ki:

    ortalama her müslümanın bilgileriyle tekrar eden cümleler kuruyorsunuz.
    sizden alıntı rammsteinn

    yapacak bir şey yok benim bilgim ve seviyem bu kadar
    en azından saplantılarım yok,doğru bildiğim inandığım bu
    konuları izah edecek şekilde bilgiye sahip bilim adamı da
    değilim,veya din alimi de değilim,
    en azından iftiracı değilim,yada sahtekar,yada üzerine hak geçirenlerden
    değilim,normal sade bir vatandaş,aklımı fitne işler için kullanmıyorum
    kurabildiğim cümleler bunlar,

  285. karaca dedi ki:

    Ortada olmayan bir fikri varmış gibi göstererek, insanlara bu fikri yaymaya çalışmak asıl akıl karışıklığıdır. Sizler ortamlara uyarak bu hale geliyorsunuz bireysel olarak kimse dine yönelemez. Ya ailesi dürter yada dinsel ortamlar sizi buna duruma sürükler.
    sizin düşünceniz

    insanların çoğu hiç bir tebliğ olmasa bile kendisini bir yaratanın olduğu sonucuna varıyor
    ve yaratıcısını kabul ediyor
    insanların bir kısmı da tebliğ olmasına rağmen inadından vazgeçmiyor
    yazık.

    • rammsteinn dedi ki:

      karaca
      zaten aramızdaki tek fark benim sorgulayışım ve sizin sorgulamayışınız.
      kölelik konusunu bilmiyorum diyorsun. sorgulamayı da düşünmüyorsun. çünkü gerek duymuyorsun. ama diğer tarafta doğanın her mucizesini allaha yamıyorsun. kurandan tonlarca mucize çıkaranların dediklerine koşulsuz inanıyorsunuz.
      gün kelimesi 365 kere ay kelimesi 12 kere geçiyor diyenlere övgüler yağdıranlar hiç bunun doğruluğuna bakmıyor. her türlü ibadeti eksiksiz yerine getirenler kuranı okumaya tenezzül etmiyorlar. her gün tv lerde saatlerce masal anlatanlar şunu demiyor “kuranı türkçe okuyun” bunu diyemiyorlar çünkü okunduğu takdirde bazı ayetlerdeki çelişkiler hatalar yeminler şiddet ve peygamberin özel hayatından kesitler görülecek. bende ilk okuduğumda yeminlere takılı kalmıştım. tanrı bu kadar yemini niye eder? niye gerek duyar? köleliği niye yasaklamadı? bunun gibi onlarca sorunun cevabının olmadığını gördüm.
      benim için köleliği yasaklamayan tanrı tanrı olamaz. bu kadar basittir. ayetleri evire çevire mucize bulanlar ilkönce köleliğin yasaklanmayışını açıklasınlar.

  286. bir kul dedi ki:

    karaca dedi ki:
    14/05/2015, 22:13
    rammsteinn

    kölelik konusunda bilgim yok rammsteinn
    bundan dolayı yorum yapamayacağım

    rammsteinn ile köleligi işledik hiç haberi yokmuş gibi seni yanıltmak istiyor ben işledigim konuyu sana yazacagım lütfen cok diklkatli oku bu sitedeki muhalifler kölelik konusunu bizler kadar cok iyi biliyorlar buna okyucu da dahil toro da fesseyour da pamukkı kalede aklıma gelmeynlerde
    bilal de işledi konuyu kadir de

  287. bir kul dedi ki:

    KÖLELİK
    OKUYUNUZ

    3:66 Siz, hadi bilginiz olan şey üzerine münakaşa eden kimselersiniz. Ya bilginiz olmayan şey üzerine niçin münakaşa ediyorsunuz? Halbuki Allah bilir, siz bilmezsiniz.

    ENFAL 8/ 67 Yeryüzünde ağır basıncaya kadar, hiçbir peygambere esir sahibi olmak yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz; halbuki Allah sizin için âhireti istiyor. Allah güçlüdür; hikmet sahibidir.
    ENFAL 8/ 68 Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.

    MUHAMMED 47/4 İnkâr edenlerle savaşta karşılaştığınızda, hemen boyunlarını vurunuz. Onları yendiğinizde de sıkıca bağlayınız. Savaş sona erdiğinde ya bir lütuf olarak karşılıksız ya da fidye alarak salıveriniz. Allah dileseydi onlara galip gelirdi. Fakat kiminizi kiminizle denemek için böyle yaptı. Allah yolunda öldürülenlerin yaptıkları hiçbir ameli Allah asla boşa çıkarmayacaktır

    NOT MUHAMMDET SÜRESİ 4 AAYETİ COK DİKKATLİ OKU
    RESMEN KÖLELİGİ KALDIRMIŞ —>Savaş sona erdiğinde ya bir lütuf olarak karşılıksız ya da fidye alarak salıveriniz. İKİ ŞIK VAR ÜÇÜNÇÜ ŞIKYOK ESİR ALMAK YOK YAFİDYE KARŞILIGI SALI VERİLECEK YADA YADA KARŞILIKSIZ SALI VERİLECEK ASLA ESİR ALMAK YOK BUNUN TERSİNİ YAPMAK ALLAH A METDAN OKUMADI YANİ İNKAR YANİ ŞİRK VESAİRE

    NUR 24/33 Evlenmeye imkanı olmayanlar ise, Allah kendilerini lütfu ile zenginleştirene kadar iffetli davransınlar. Kölelerinizden, hür olmak için bedel vermek isteyenlerin, onlarda bir iyilik görürseniz, bedel vermelerini kabul ediniz. Onlara, Allah’ın size verdiği maldan veriniz. Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, özellikle iffetli olmak isteyen genç kızlarınızı fuhşa zorlamayınız. Kim onları buna zorlarsa, Allah, hiç şüphesiz zorlayanı değil, zorlanan kadınları bağışlar; merhamet eder.

    2:177 – Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitabave bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve ESİRLERİ kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır.

    2:177 ESİRLERİ kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler.

    2:221 – Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın. Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye herhalde ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin. Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet ederler, Allah ise, kendi izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor ve âyetlerini insanlara açıklıyor. Umulur ki onlar hatırda tutup, öğüt alırlar.

    2:221 – Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın. Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye herhalde ondan daha hayırlıdır.

    2:221 – Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin. Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan daha hayırlıdır.

    4:92 – Hata dışında bir mümin, diğer bir mümini öldüremez. Ve kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azad etmesi ve ölenin ailesine (varislerine) teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır. Eğer öldürülen, mümin olmakla beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle azad etmesi gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mümin bir köle azad etmesi gerekir. Bunlara gücü yetmeyenin de Allah tarafından tevbesinin kabulü için arka arkaya iki ay oruç tutması gerekir. Allah, Alimdir (her şeyi bilendir), Hakimdir (hüküm ve hikmet sahibidir).

    4:92 – Hata dışında bir mümin, diğer bir mümini öldüremez. Ve kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azad etmesi ve ölenin ailesine (varislerine) teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır.

    4:92 – Eğer öldürülen, mümin olmakla beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle azad etmesi gerekir.

    4:92 – Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mümin bir köle azad etmesi gerekir.

    5:89 – Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir KÖLEazad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz.

    5:89 – Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir KÖLE azad etmektir.

    9:60 – Sadakalar ancak şunlar içindir: Fakirler, yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb (kalbleri İslâm’a ısındırılacaklar), KÖLELER, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar. Allah tarafından böyle farz kılındı. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

    24:32 – Aranızdaki bekarları, KÖLELERİNİZDEN ve CARİYELERİNİZDEN iyi davranışta olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.

    58:3 – Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir KÖLEYİ HÜRRİYETİNE kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.

    90:12 – Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir?

    90:13 – KÖLE azat etmek,

    • Cenk dedi ki:

      kölelik arabistanda 1962 yılında kaldırıldı ne kuranı ne tanrısı ne ayeti, insan kitap yazar sonra onu menfaatlerine göre şekillendiririz, sıkışırsa yine menfaatlerine göre şekillendiririr.

      tanrının diğer adı menfaat, tanrı insana o kadar çok benziyor ki, aslında bu insan grupları tarafından yazılmış yazıların ne kadarda insanca olduğunu, farklı bir varlığa ait olamayacağını görüyoruz.

      Bilinmeyenler içindeyiz,

      Kitapları çok önemsemeyelim, çünkü bunlar insan grupları tarafından yazılmış tabu kitaplarıdır. Yani kuran tevrattan ve arap kültüründen oluşmuş, tevratta eski mısır ve daha öncesi mısırın kaynaklarını oluşturan sümer bilgilerine dayalı olarak yazılmış ve tabi mitolojik hikayeler eklenmiş bilgiler, çözdük bunları artık.

      tanrı ben hep buradaydım olmadım diyor. Madem kolay cevabı bulmuşsunuz, okey o zaman bizde buradaydık,

      yoyo sizi ben ürettim, nasıl yani?
      peki nereden bileceğiz ürettiğini?
      bilgi gönderdim!
      hangi yöntem ile?
      rüya ve telepati ile
      kime?
      bir insana…

      Bu durumda tanrının bize bilgi iletme yönteminde sıkıntı olduğunu görüyoruz ki bu tanrı güya sıfırdan dünya gezegenini yaratmış.

      evren nedir bilirmisin? aslında hiç bir şeydir insanlar evreni etiketlemiştir sadece karanlık boşluk. Bir manası, çapı ve şekli belirsiz! aslında evren diye bir şey yok.

      insanlar etiketlemeyi seviyor galiba, tanrıyıda uzay gibi güzelce etiketlemişiz. ama ortada bir şey yok sadece etiket var.

      her insan agnostik doğar ve humanist yaşar…

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul.

      Ne güzel Kuran ayetleri üzerinde oynayıp anlam değişikliği yaparak köleliğin yasaklandığını savunuyorsun.
      Madem Allah’a iman ediyorsun o’nun gönderdiği kuranı olduğu gibi kabul etmen gerekmezmi ?
      Neden anlam değişikliği yaparak insanların doğruyu görmelerine engel oluyorsun ?
      Dürüst olarak inancında neler yazdığını göstererek, tahrifat yapmadan tebliğ etmen gerekmezmi ?
      Bir söz varya abdestinden şüphesi olan namazına güvenmez diye.
      Sen Allah’ına güvenmiyormusun da insanları kandırabilmek için ayetlerini değiştiriyorsun ?
      Esas ayetleri cımbızlayıp anlamını değiştiren sensin.
      Ayıp değilmi bu yaptığın kardeş ???
      Bak kendi kendinizi nasıl zordurumda bırakarak inanırlığınızı ve bütün samimiyitenizi kaybediyorsunuz.

      Senin paylaştığın ayet.
      (ENFAL 8/ 67 Yeryüzünde ağır basıncaya kadar, hiçbir peygambere esir sahibi olmak yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz; halbuki Allah sizin için âhireti istiyor. Allah güçlüdür; hikmet sahibidir.)

      Senin üzerinde oynadığın ayetten çıkan anlam;
      Hiç bir peygambere esir sahibi olmak yakışmaz.
      Tabi esir alınmadığı gibi köle ve cariyede kazanılmamış oluyor.
      Keşke Kuran senin yazdığın gibi olsaydı da köleliğin kökü ta o zamanlarda kurutulsaydı.

      Ayetlerin gerçeğini veriyorum ki yaptığın tahrifat görülsün.

      Enfal suresi.
      65.Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkar edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir.
      66.Şimdi ise Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.
      67.Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hakim duruma gelmedikçe hiçbir peygambere esir almak yakışmaz. Siz geçici dünya menfeatini istiyorsunuz, halbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

      65’ci ayette müslümanların savaşa teşfik edilmesi isteniyor.
      67’ci ayet. YERYÜZÜNDE DÜŞMANI TAMAMIYLA SİNDİRİP HAKİM DURUMA GELMEDİKÇE HİÇ BİR PEYGAMBERE ESİR ALMAK YAKIŞMAZ.
      Yani savaşta kesinlikle esir edilmemesi, hepsinin kılıçtan geçirilmesi, yani öldürülmeleri emrediliyor.
      Allah savaşta esir alma sana yakışmaz, onları iyice ezerek, onlar üzerinde hakim olasıya kadar öldür diyor.

      Dürüst olup Kuran’da ne yazıyorsa iman ederek inancınızı olduğu gibi anlatın dişimi kıracağım.
      Kuran’a inanmayanlar zaten çelişki gördükleri için iman etmiyor, zannetme ki bizler bir çırpıda Kuran’ı terkettik.
      Biz kuran içinde çelişki ve insani olmayan söylemler olduğu ve dürüst olduğumuz için Kuran’a inanmıyor, Kuran’da ne yazıyorsa olduğu gibi yorumluyoruz.
      Fakat siz iman ettiğiniz kitabı bile tahrifat ederek şirin göstermeye çalışıyorsunuz, bu yaptığınızdan hiç sıkılıp utanmadan birde Kuran’ı eleştirenleri yaptığınız şeyle iftira ederek suçluyorsunuz.
      Fakat olmuyor, asla da olmaz.
      Gerçekleri bir müddet gizleyebilirsiniz fakat asla yok edemezsiniz.

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul.

      Bak bir tahrifatın daha.
      ENFAL 8/ 67 Yeryüzünde ağır basıncaya kadar, hiçbir peygambere esir sahibi olmak yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz; halbuki Allah sizin için âhireti istiyor. Allah güçlüdür; hikmet sahibidir.
      ENFAL 8/ 68 Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.
      (Senden alıntı.)

      65, 66 ve 69’cu ayeti okumasak Allah’ın savaşta esir edilmelesini, insanların özgür bırakılmasını anlayacaktık.
      68’ci ayeti sindirerek, düşünerek okusaydın zaten bu tür pot kırmazdın.
      Fidye ne için verilir?
      Savaş esiri birinin özgürlüğünü tekrar kazanması için.
      Allah bu ayetlerde sakın esir alıp fidye karşılığında canlarını bağışlamayın fidye alsaydınız büyük azab dokunurdu diyor fakat sen biryerlerden kopyaladığın yazıda ki ayetleri bile okumadan, ya da okuyup anlamadan paylaşmışsın ki kendi kendini ele veriyorsun.

      Enfal 69.
      “Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz olarak yiyin. Allah’a karşı gelmekten sakının.”
      Savaşta öldürülen, esir alınmaları, fidye karşılığında bile özgür bırakılmaları yasaklanan, bırakanlara büyük azap dokunacağını söyleyen Allah bu ayette öldürülen insanların mallarını alın yiyin, size helal diyor.
      Ben de bu tahrifatı ve perdelemeyi yaptığın için sana helal olsun diyorum.
      Bu ayette kölelik yasaklanmıyor, savaş esirlerinin öldürülmeleri isteniyor sen ise bu ayetleri köleliğin kaldırıldığına dair kanıt diye sunuyorsun.
      Hangi mantıkla bunu yapıyorsun merak ediyorum.

  288. Geri bildirim: ZARİYAT-47 HAKİKATİ | MEGALİ-MEGALO İDEA

  289. bir kul dedi ki:

    HABER TÜRKÜ ACIP DİNLE BAKALIM AKLIN YATACAKMI ŞİMDİ BAŞLADI

  290. KARACA dedi ki:

    kurandaki mucizeler
    her canlı şeyin sudan yaratıldığını bildiren ayet 30
    Hz.muhammed bu bilgiyi nereden bulmuş olabilirki
    bilim adamları bu ayeti yeni yeni doğruluğunu buldular.
    inanmayanlar tekrar düşünmeli bundan daha sağlam delil varmı
    inkar ederek değil gerçeği görerek okursanız hatalı olduğunuzu rahatlıkla görebileceksiniz
    kurandaki mucize bu olmalı kuranın kendisi mucizedir aslında ama anlamak istemeyenlere
    embia suresi

    Kurandaki mucizeler 1400 yıl önce peygamberin bildirdikleri bu mucize değildirde nedir
    ayetleri dikkatli inceleyin ne demek istenildiği açık değilmi tam birmunsanların hesaba çekilmeleri yaklaştı. Halbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler.
    2, 3. Rab’lerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle konuştular: “Bu da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?”
    4. Peygamber onlara dedi ki: “Rabbim yerdeki ve gökteki her sözü bilir. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”
    5. Onlar, “Hayır, bunlar karma karışık yalancı düşlerdir. Hayır, onu kendisi uydurdu, hayır, o bir şairdir. Eğer böyle değilse önceki peygamberlerin (mucizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin” dediler.
    6. Onlardan önce helak ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi de şimdi bunlar mı iman edecekler?
    7. Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.
    8. Biz onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi.
    9. Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları ise helak ettik.
    10. Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?
    11. Biz zulmetmekte olan nice memleket kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar meydana getirdik.
    12. Onlar azabımızı hissedince hemen oradan süratle kaçıyorlardı.
    13. Onlara, “Kaçmayın, o içinde şımartıldığınız bolluğa ve yurtlarınıza dönün. Çünkü sorulacaksınız” denildi.
    14. “Eyvah bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler idik” dediler.
    15. Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam etti.
    16. Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.
    17. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle yapardık.
    18. Hayır, biz hakkı batılın üzerine atarız da beynini parçalar. Bir de bakarsın yok olup gitmiş. Allah’a karşı yakıştırdığınız nitelemelerden ötürü yazıklar olsun size!
    19. Göklerde ve yerde kim varsa hep onundur. O’nun katındakiler ne ona ibadetten çekinir (ve büyüklenir) ne de yorgunluk (ve bıkkınlık) duyarlar.
    20. Hiç ara vermeksizin gece gündüz tespih ederler.
    21. Yoksa yerden, ölüleri diriltebilecek bir takım ilahlar mı edindiler?
    22. Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir.
    23. O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlar.
    24. Yoksa ondan başka ilahlar mı edindiler? De ki: “Haydi getirin delilinizi! İşte benimle beraber olanların kitabı ve işte benden öncekilerin kitabı (Hiçbirinde birden fazla ilah olduğuna dair hiçbir delil yok). Şüphesiz çokları hakkı bilmezler de bu sebeple yüz çevirirler.”
    25. Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, “Şüphesiz, benden başka hiçbir ilah yoktur. Öyleyse bana ibadet edin” diye vahyetmişizdir.
    26. (Böyle iken) “Rahmân çocuk edindi” dediler. O böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, (evlat diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır.
    27. Onlar Allah’tan önce söz söylemezler ve hep onun emriyle iş görürler.
    28. Allah onların önlerindekini de arkalarındakini de (yaptıklarını da yapacaklarını da) bilir. Onlar onun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi onun korkusuyla titrerler.
    29. İçlerinden her kim, “Allah’tan başka ben de şüphesiz bir ilahım” derse böylesini cehennemle cezalandırırız. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.
    30. İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı?
    31. Onları sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik ve (varacakları yere) yol bulabilsinler diye ondan geçitler yollar meydana getirdik.
    32. Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki, (Allah’ın varlığını gösteren) delillerden yüz çevirmektedirler.
    33. O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler.
    34. Biz senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar?
    35. Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.
    36. İnkar edenler seni gördükleri zaman ancak alaya alırlar. “Bu mu ilahlarınızı diline dolayan?” derler. Halbuki kendileri Rahmân’ın kitabını inkar ediyorlar.
    37. İnsan çok aceleci (tezcanlı) yaratılmıştır. Size yakında âyetlerimi göstereceğim. Şimdi acele etmeyin.
    38. Bir de “Eğer doğru söyleyenler iseniz bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.
    39. İnkar edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamayacakları ve hiçbir yardım da görmeyecekleri vakti bir bilseler!
    40. Şüphesiz o (tehdit edildikleri azap) onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkınlıktan dondurup bırakacak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz açtırılacak.
    41. Andolsun, senden önce de birçok peygamberle alay edildi de içlerinden alay edenleri, o alaya aldıkları şey kuşatıverdi.
    42. (Ey Muhammed!) De ki: “(Size azab edecek olsa) gece ve gündüz Rahmân’ın azabından sizi kim koruyacak?” Öyle iken onlar Rablerinin zikrinden yüz çevirmekteler.
    43. Yoksa bizim dışımızda onları koruyacak ilahları mı var? O ilah edindikleri nesneler kendilerine bile yardım edemezler. Zaten onlar bizden de yardım görmezler.
    44. Evet, biz onları da atalarını da, faydalandırdık. Öyle ki uzun süre yaşadılar. Ama, artık görmüyorlar mı ki, biz yeryüzünü çevresinden eksiltiyoruz? O halde onlar mı galip gelecekler?
    45. De ki: “Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum.” Ama sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmezler.
    46. Andolsun, onlara Rabbinin azabından hafif bir esinti dokunsa, muhakkak “Eyvah bize! Gerçekten biz zalim kimselerdik” diyeceklerdir.
    47. Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.
    48. Andolsun, biz Mûsâ ile Hârûn’a, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için o Furkân’ı (Tevrat’ı) bir ışık ve öğüt olarak verdik.
    49. Onlar, görmedikleri halde Rablerinden içten içe korkarlar. Onlar kıyamet gününden de korkarlar.
    50. İşte bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu mu inkar ediyorsunuz?
    51. Andolsun, daha önce de İbrahim’e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu biliyorduk.
    52. Hani o babasına ve kavmine, “Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?” demişti.
    53. “Babalarımızı bunlara ibadet ediyor bulduk” dediler.
    54. İbrahim, “Andolsun, Siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz” dedi.
    55. “Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen bizimle eğleniyor musun?” dediler.
    56. İbrahim dedi ki: “Hayır! Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir. O bunları yaratandır ve ben de buna şahitlik edenlerdenim.”
    57. Allah’a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım.
    58. Derken (İbrahim) belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları (putları) paramparça etti.
    59. Onlar, “Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir” dediler.
    60. (İçlerinden bazıları), “İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk” dediler.
    61. (Bir kısmı da) “O halde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik ederler” dediler.
    62. (İbrahim gelince) “Sen mi yaptın bunu ilahlarımıza ey İbrahim” dediler.
    63. Dedi ki, “Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun, bakalım!”
    64. Bunun üzerine birbirlerine dönüp, “Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz” dediler.
    65. Sonra eski inanç ve inatlarına döndüler ve, “Andolsun bunların konuşmayacağını sen de bilirsin” dediler.
    66. İbrahim şöyle dedi: “Öyle ise siz, (hâlâ) Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?”
    67. “Yazıklar olsun, size de; Allah’ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?”
    68. (İçlerinden bazıları), “Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin” dediler.
    69. “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” dedik.
    70. Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük.
    71. Onu Lût ile beraber kurtarıp, içinde âlemler için bereketler kıldığımız yere ulaştırdık.
    72. Ona İshak’ı ve ayrıca da Yakub’u bağışladık ve her birini salih kimseler yaptık.
    73. Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekatı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi.
    74. Biz Lût’a da bir hikmet ve bir ilim verdik ve onu çirkin işler yapan memleketten kurtardık. Gerçekten onlar kötü bir toplum idiler, fasık (Allah’ın emrinden çıkan kimseler) idiler.
    75. Onu rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o, gerçekten salih kimselerdendi.
    76. (Ey Muhammed!) Nûh’u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan (tufandan) kurtarmıştık.
    77. Âyetlerimizi yalanlayanlara karşı ona yardım etmiştik. Şüphesiz onlar kötü bir toplumdu. Bu yüzden biz de onları topyekün suda boğduk.
    78. Dâvûd ile Süleyman’ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit olmuştuk.
    79. Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik.
    80. Bir de Davud’a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz?
    81. Süleyman’ın hizmetine de güçlü esen rüzgarı verdik. Rüzgar, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi. Biz her şeyi hakkıyla bileniz.
    82. Bir de şeytanlardan, Süleyman için dalgıçlık eden ve daha bundan başka işler yapanları da onun emrine verdik. Hep onları zapteden bizdik.
    83. Eyyûb’u da hatırla. Hani o Rabbine, “Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti.
    84. Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik.
    85. İsmail’i, İdris’i ve Zülkifl’i de hatırla. Bunların hepsi sabredenlerdendi.
    86. Onları da rahmetimizin içine soktuk. Şüphesiz onlar salih kimselerdendi.
    87. Zünnûn’u da hatırla.8 Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum” diye dua etti.
    88. Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız.
    89. Zekeriya’yı da hatırla. Hani o, Rabbine, “Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın” diye dua etmişti.
    90. Biz de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya’yı bağışladık. Eşini de kendisi için, (doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.
    91. Irzını korumuş olan kadını da (Meryem’i de) hatırla. Ona ruhumuzdan üflemiştik. Kendisini de, oğlunu da âlemlere (kudretimizi gösteren) birer delil yapmıştık.
    92. Şüphesiz bu (İslâm), tek ümmet (din) olarak sizin ümmetiniz (dininiz)dir. Ben de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk edin.
    93. (İnsanlar) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Hepsi de ancak bize dönecekler.
    94. Şu halde kim mü’min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. Şüphesiz biz onu yazmaktayız.
    95. Helak ettiğimiz bir memleket halkının bize dönmemeleri imkansızdır.
    96. Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün önü açıldığı zaman her tepeden akın ederler.
    97. Gerçek vaad (kıyametin kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır. “Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz” derler.
    98. Hiç şüphesiz siz ve Allah’tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya varacaksınız.
    99. Eğer onlar ilah olsalardı oraya varmazlardı. Halbuki hepsi orada ebedi kalacaklardır.
    100. Onların orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey işitmezler.
    101. Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükafat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır.
    102. Onlar cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedi olarak kalırlar.
    103. En büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, “İşte bu, size vaad edilen (mutlu) gününüzdür” diyerek karşılarlar.
    104. Yazılı kağıt tomarlarının dürülmesi gibi göğü düreceğimiz günü düşün. Başlangıçta ilk yaratmayı nasıl yaptıysak, -üzerimize aldığımız bir vaad olarak- onu yine yapacağız. Biz bunu muhakkak yapacağız.
    105. Andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, “Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır” diye yazmıştık.
    106. Şüphesiz bunda Allah’a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj vardır.
    107. (Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
    108. De ki: “Bana ancak, ilahınızın yalnızca bir tek ilah olduğu vahyolunuyor. Artık müslüman oluyor musunuz?”
    109. Eğer yüz çevirirlerse, de ki: “(Bana emrolunanı, ayırım yapmadan) size eşit olarak bildirdim. Tehdit edildiğiniz şey yakın mı yoksa uzak mı, bilmiyorum.”
    110. “Şüphesiz, Allah sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir.”
    111. “Bilmem! Belki bu (mühlet) sizin için bir imtihan ve bir vakte kadar yararlanmadır.”
    112. (Peygamber), “Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân’dır” dedi.

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul.

      Verdiğin link’teki yazıları üstü kapalı okdum geçtim fakat yazının başında ki bu söylem ilgimi çekti;
      Linkte yazan.
      “Artık akıl için öncül, fıtratın yanı sıra ilahi kitap olur. Karşılaştığı her yeni bilgiyi ancak aklını kullanarak ve fıtrata uygunluğunu gözeterek Kur’an’a denetletir”

      Formül bu oluyor yani.
      Aklımdan geçen bir uygulamayı Kuran’a denetletiyoruz bakalım nasıl bir sonuç çıkıyor.

      İşid’in ve El kaide gibi İslami terör örgütlerinin kadınları savaşta ganimet olarak cihatçılara vermeleri ve cihatçı islamcıların varlıklı kişilere satmaları aklımı kurcalıyor.
      Aklımı çalıştırıp Kuran’a denetletiyorum. Kuran bu uygulamayı onaylıyor.
      Kuran’a danışarak aklımı çalıştırdığım için mutlu bir biçimde İşid’in pazarladığı ezdi veya alevi kadınlardan almaya gidiyorum.
      Halim vaktim yerinde olduğu için 10 kadın alıyorum. 1 yıl falan kullandığım için bu kadınlardan bayağı bir sıkılıyorum, ne yapayım derken tekrar aklımı çalıştırarak Kuran’a baş vuruyorum.
      Kuran mehirleri, yani ücretleri verilerek alınacak kadınlara onay verdiğine göre doğal olarak satılmasına da onay vermiş oluyor.
      Ben de daha fazla karına sıkıldığım kadınların bazılarını evlenecek kadın bulamayan bekarlara veya karısı ölmüş müslümanlara satıyorum.
      Aklımı çalıştırdığım ve Kuran’a denetleterek onay aldığım, Allah’ın kurallarına uyduğum için gönlüm ve vicdanım rahatlıyor.
      Fakat aklıma gene takılan birşeyler var.
      Özgür iradelerini kullanarak birlikte olan insanlara fuhuş yaptıkları gerekçesiyle 100 sopa vurulmalı.
      Kuran’a göre büyük suç işlediği için kadın oruspu olarak yaşamının sonuna kadar özgürlüğü elinden alınarak bir evde hapis edilmeli.
      Kardeş, 10 savaş esiri cariye alan ve canı istediği kadar kullanan ve sıkılınca bu kadınları başka bir müslümana satmak pezeveklik olmuyor fakat sevdiği bir erkekle yaşamaya karar veren kadın neden oruspu oluyor ?
      Kuran’a denetleterek akıl ve mantığa uygun bir açıklama ve bağdaştırmayı sen yapıver.

    • rammsteinn dedi ki:

      kul
      hala inatla kendi kitabını yalanlıyorsun. merak etme yalnız değilsin. yanında diyanet bile var.
      diyorsun ki 1300 senedir kölelikle ilgili ayetler yanlış anlaşıldı. allah “kölelik yasak” dedi ama bu zamandır herkes yanlış anladı. kusura bakma ama 1300 senedir bu kitabı kendi dilinde okuyanlar bile anlamadı mı? bu kadar süre köle olarak doğan insanlara yazık değil mi? peki niye? ayetler yanlış anlaşıldı diyorsun. alkol yasak değil desem anında “alkol yasak” yazılı ayeti getirirsin. domuz yasak değil desem “domuz yasak” yazılı ayeti getirirsin. ama konu kölelik olunca başlıyor kıvırmalar. bunun içinde en güvenilir diyanet kurumu da var. burada daha önce de yazdım. sizin peygamber veda hutbesinde diyor ki “efendisinin lafını dinlemeyen köleye lanet olsun” ama bakıyoruz ki diyanet bu lafı kaldırmış. ilerleyen zamanlarda diğerleri de böyle yapacak. bir süre sonra bunu da yalanlayacaksınız. yalanlayamadığınız kuranı sündüre sündüre her tarafa çekiyorsunuz.
      şimdi sen söyle
      diyanet mi haklı yoksa bin yıldır tüm kaynaklar mı doğru? işine gelmeyeceği için tabii ki de “diğer tüm kaynaklar hatalı” diyeceksin. çünkü o hurileri çok istiyorsunuz. memeleri yeni çıkmış siyah gözlü bir değil iki değil yetmiş küsur.
      bu kadar yazıya cevap verme yerine huriler üzerinden gidersin sen. ne yaparsın. google.com “huriler ile ilgili ayetler” enter.
      youtube “islamda huriler” enter.
      kopyala yapıştır kopyala yapıştır. noldu. bir kul herşeye cevap verdi.

      sen bana kölelik yasaklanmadan önce yani yaklaşık 1300 senedir “köleliğin yasak olduğunu anlatan” bir tane tefsir getir. ben sana onun karşılığında yüz tane getiririm. kuranda ki ayetler gayet açık. islam da kölelik hiçbir zaman yasaklanmadı.
      eğer dünyada kölelik şu anda serbest olsaydı şu anda bu dediklerinin tam tersini söylüyor olacaktın. eğer yüz sene önce yaşasaydın gene aynı şekilde şu anda dediklerinin tam tersini söylüyor olacaktın.

  291. bir kul dedi ki:

    05/12/2015, 03:56

    Kuran’a denetleterek akıl ve mantığa uygun bir açıklama ve bağdaştırmayı sen yapıver.DEMİŞSİN

    http://www.hakveadalet.com/bilinc-duygu

    2:75 – Şimdi bunların, size hemen inanacaklarını ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir grup vardı ki, Allah’ın kelâmını işitirlerdi de sonra ona akılları yattığı halde bile bile onu tahrif ederlerdi.

    2:76 – Üstelik iman edenlere rastladıklarında inandık derler, birbirleriyle başbaşa kaldıkları zaman, “Rabbinizin huzurunda aleyhinize delil olarak kullansınlar diye mi tutup Allah’ın size açıkladığı gerçekleri onlara da söylüyorsunuz? Hiç aklınız yok mu be?” derlerdi.

    2:170 – Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun.” dendiği vakit de: “Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız.” dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar?

    3:118 – Ey iman edenler! Kendi dışınızdakilerden sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Kin ve düşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Düşünürseniz, biz size âyetleri açıkladık.

    3:190 – Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli deliller vardır.

    5:100 – De ki:”Pis olan şeyle temiz olan şey bir olmaz, pis olanın çokluğu hoşuna gitse bile”. Ey selim akıl sahipleri Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.

    12:109 – Senden önce gönderdiğimiz peygamberler de o memleketlerin halkındandı, onlar da kendilerine vahiy verdiğimiz birtakım erkeklerden başkası değillerdi. Şimdi o yerlerde şöyle bir gezip görmediler mi? Kendilerinden önce gelip geçenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bir baksalar ya!… Elbette ahiret yurdu müttakiler için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza toplamayacak mısınız?

    13:19 – Şimdi Rabbinden sana indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen bir kimse, kör olan bir kimse gibi olur mu? Fakat bunu ancak üstün akıllı ve temiz vicdanlı kimseler idrak ederler.

    14:52 – Bu Kur’ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir.

    29:43 – İşte biz bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.

    3:119 – İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler, siz kitap(lar)ın hepsine inanırsınız, onlarsa sizinle buluştukları zaman “inandık” derler. Başbaşa kaldıkları zaman da kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: “kininizle geberin!”. Şüphesiz ki Allah göğüslerin (gönüllerin) özünü bilir.

    71:7 – “Ben onları senin bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler. ”

    31:19 – Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt, çünkü seslerin en çirkini elbette eşeklerin sesidir.

    74:50 – Sanki onlar ürkmüş yaban eşekleri.

    74:51 – Arslandan kaçmaktalar.

    – Andolsun Tûr’a (52/1)
    – Satır satır yazılmış Kitab’a (52/2)
    – Yayılmış ince deri üzerine (52/3)

    İ

    – Hayır, o ayetler bir mesajdırlar. (80/11)
    – İsteyen onları idrak eder. (80/12)
    – Onlar, değerli sayfalardadır. (80/13)
    – Yüksek ve temiz sayfalarda. (80/14)

    Elif, Lâm, Râ. Bu Kur’ân öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik. (İBRAHİM/1)
    Ona ne önünden, ne de ardından batıl gelemez. O hüküm ve hikmet sahibi, öğülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir. (FUSSİLET/42)
    Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Hakîm olan Allah tarafındandır.(ZUMER/1)

    DİNCİ VE DİN DÜŞMANI YOBAZLIK
    Kuran okunan vahiy olarak, Yaratıcımızın din adına bizden istediklerinin, ulaştırdığı mesajların toplamıdır. Kuran zamanın değişimiyle oluşacak yeni durumlara da uygun olacak Allah ın vahyidir. Değişim kaçınılmazdır, ama yeni oluşan şartlara cevap vermek Allahin kitabının mucizesidir. Bu mucizevi durum İslam’ın reforma ihtiyaç hissetmemesini sağlar. Fakat iki zümre, dine karşı çıkan din düşmanı yobazı ve uydurulmuş dini bir türlü bırakmak istemeyen dinci yobazın güçleri bu uydurulmuş dine bağlıdır.Dinci yobaz sıkı sıkıya uydurmalarına sarılırken, diğeri işte dininiz budur diyerek prim yapmaya, içinden çıkılmaz sistemi gösterip, insanları dinden kaçırmaya çalışır. Dinci yobaz da kendi dışındakileri cehennemlik ilan ederek uydurmalarına daha çok sarılır. GÖRÜLDÜGÜ GİBİ BU İKİ ZÜMRENİN DE SERMAYESİ AYNI AMA KULLANIMLARI FARKLIDIR .Bu yüzden Kuran’a giderek dinin düzenlenmesinden en çok bu iki grup rahatsız olur.Din düşmanı yobaz, dine saldıracak materyalleri elinden alındığı için bozulacaktır.Dinci yobaz ise geleneğe dönüştürülmüş yapısı elinden alındığı için kızacak ve aforozlama, cehennemlik ilan etme mekanizmalarına sarılacaktır. Gelenekçi din adına bu aforozları yapanların üniversitede kürsüsü olan profesörler; tarikatların, hiziplerin başları olması; geleneksel yapının sözde aydın yazarlarıolması bizi şaşırtmamalıdır. Kuran bize sosyolojik bir vaka olarak bir fikir ileri sürüldüğü zaman o fikre ilk önce mevcut yapının sivrilmişlerinin, elitlerinin karşı çıkacağını ders vermektedir. Bu yüzden kürsüsünde yıllarca geleneksel dini savunanlar, tarikatını geleneksel yapı üzerine oluşturan şeyhler, kendi otoriteleri sarsılacak, yıllarca emek verdikleri karizmaları depreme uğrayacak korkusuyla Kuran ın İslam’ına ilk saldıranlar olacaklardır. Hz. Isa’yı öldürmeye kalkanların Yahudi din adamlarının önde gelenleri olduğu şeklindeki tarihsel dersi hatırlamamız, Kuran ın İslamı’na karşı savaşanların din adamı vasfıyla ortaya çıkışlarına şaşırmamızı engelleyecektir. Dine, din istismarcısının verdiği zararı hiçbir şey vermemektedir. Bunu Müslümanların çoğu, Hıristiyan engizisyonlarının insanları din dışı ilan etmelerinde, papazların günah çıkarmalarında çok iyi görür. Fakat aynı göz ne yazık ki kendi istismarcısının insanları cehennemlik ilan etmesinde, Kuran’a ilave yeni din oluşturmasında aynı hassasiyeti göstermez. Evet Hıristiyan papazlar nasıl dini kendilerinin tekeline almak için insanlara zulmettilerse, aynı zulüm bizim dinimizde de olmuştur. Falanca papazın kerametleri, üstünlükleri, o yüzden dinlenmeleri gerektiğinin hikayeleri nasıl Hıristiyanlıkta anlatılmışsa; bizde de falanca şeyhlerin, imamların, evliyaların kerametleri, üstünlükleri, rüyalarında Allah’ı bile gördükleri, bu yüzden onlara uyulması gerektiği anlatılmıştır.
    Bize düşen, Arap-Emevi saltanatının kendi şahsi görüşlerini dine fatura ederek başlattıkları yozlaştırmaya, Kuran’a giderek son vermektir. Böylelikle insanla çelişik hale getirilen din insanla barıştırılacaktır. Çözüm yolu reform değil; Kuran’a uygunluğu ve dönüşü hayata geçirmek, uydurulan sahte kutsalları reddetmektir. Bu hareket mezhepleri birleştirme hareketi de değildir. Zaten uydurmanın birleşmesi de olmaz. Din tektir ve uydurma olanlar atılacaktır.Mezhepler üstü, uydurmalara dayanmayan Kuran, temel ve tek dini kaynak olarak ortaya çıkmalıdır.Emeviler ve Abbasiler Allahin dini olan İslam’da reform yapmışlardır ve sırf İslam olan dini Hanefi İslamı, Safi İslamı gibi isimlere dönüştürerek Allah’tan olanı insansal olana çevirmişlerdir. Bugün yapılması gereken, Allah ın dininde reform değil, olsa olsa uydurulan dinde reformdur; yani yeniden yapılanmadır. Bu da aslında bir reformdan ziyade öze dönüştür.
    UYDURULAN DİN VE KURAN’DAKİ DİN

    KALEM 68/10-15

    10 Yemin edip duran alçağa uyma!

    11 İğrenç dedikodular yapan iftiracıya da uyma!

    12 İyiliğe mani olana, saldırgana, günahkâra da uyma!

    13 Kaba ve haşin, bütün bunların ötesinde soysuza da uyma!

    (14-15) Mal ve çocuklarına güvenip, kendisine okunan âyetlerimize yönelik olarak, “Öncekilerin masalıdır” diyene de uyma!

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul.
      Konu ile ilgisi olmayan ayetler paylaşma yerine kölelik ile ilgili yaptığın sahtekarlığı açıkladığım yazıma yanıt versene kardeş.
      Ne biçim insansınız ya siz.
      Kuran ayetleri üzerinde oynayarak tahrifat yapıyor, savaşlarda esir alınmasını ve esir alanların fidye karşılığı satılmasını yasaklayan, esirlerin öldürülmelerini emreden ayeti peygambere esir almak, köle edinmek yakışmaz diye yalan söylüyorsun, sonra da bu yaptığın sahtekarlığa hiç değinmeden, görmemezlikten gelerek pişkince konuya hiç değinmeden hiç ilgisi olmayan ayetler paylaşıyorsun.
      Kuran ayetleri üzerinde oynayan, tahrifat yapan müslümandan başka ne beklenirki !!!

      Sana sorduğum, aklını çalıştırarak bağlantısını yap dediğim yazım şu;

      Linkte yazan.
      “Artık akıl için öncül, fıtratın yanı sıra ilahi kitap olur. Karşılaştığı her yeni bilgiyi ancak aklını kullanarak ve fıtrata uygunluğunu gözeterek Kur’an’a denetletir”

      Formül bu oluyor yani.
      Aklımdan geçen bir uygulamayı Kuran’a denetletiyoruz bakalım nasıl bir sonuç çıkıyor.

      İşid’in ve El kaide gibi İslami terör örgütlerinin kadınları savaşta ganimet olarak cihatçılara vermeleri ve cihatçı islamcıların varlıklı kişilere satmaları aklımı kurcalıyor.
      Aklımı çalıştırıp Kuran’a denetletiyorum. Kuran bu uygulamayı onaylıyor.
      Kuran’a danışarak aklımı çalıştırdığım için mutlu bir biçimde İşid’in pazarladığı ezdi veya alevi kadınlardan almaya gidiyorum.
      Halim vaktim yerinde olduğu için 10 kadın alıyorum. 1 yıl falan kullandığım için bu kadınlardan bayağı bir sıkılıyorum, ne yapayım derken tekrar aklımı çalıştırarak Kuran’a baş vuruyorum.
      Kuran mehirleri, yani ücretleri verilerek alınacak kadınlara onay verdiğine göre doğal olarak satılmasına da onay vermiş oluyor.
      Ben de daha fazla karına sıkıldığım kadınların bazılarını evlenecek kadın bulamayan bekarlara veya karısı ölmüş müslümanlara satıyorum.
      Aklımı çalıştırdığım ve Kuran’a denetleterek onay aldığım, Allah’ın kurallarına uyduğum için gönlüm ve vicdanım rahatlıyor.
      Fakat aklıma gene takılan birşeyler var.
      Özgür iradelerini kullanarak birlikte olan insanlara fuhuş yaptıkları gerekçesiyle 100 sopa vurulmalı.
      Kuran’a göre büyük suç işlediği için kadın oruspu olarak yaşamının sonuna kadar özgürlüğü elinden alınarak bir evde hapis edilmeli.
      Kardeş, 10 savaş esiri cariye alan ve canı istediği kadar kullanan ve sıkılınca bu kadınları başka bir müslümana satmak pezeveklik olmuyor fakat sevdiği bir erkekle yaşamaya karar veren kadın neden oruspu oluyor ?
      Kuran’a denetleterek akıl ve mantığa uygun bir açıklamada sen yapıver.

      Kıvırmadan buna yanıt ver Bir Kul arkadaş.
      Tahrifat yaptığın, ayet anlamlarını değiştirdiğin ayetlerin dogrusu verilince neden yan çiziyorsun ?
      Biraz dürüst olda söylemlerinin arkasında durarak savunma yap.

      Savaş esiri kadını ganimet olarak alan cihatçı bu kadını kullanıyor, sonra bu kadınları başka bir müslümana satıyor.
      Satın alan müslüman dilediği kadar bu kadınları kullanıyor sonra bu kadınları başka bir müslümana satabiliyor.
      Günahsız, suçu olmayan kadınların özgürlükleri elinden alınarak ona buna pazarlamak pezeveklik değil de nedir ?
      İşte sizin Kuran’ınız buna, yani pezevenkliğe onay veriyor.
      Bu sizi kahr ediyor fakat yanıt veremediğiniz içinde kıvırmaya ve sahtekarca tahrifat yapmaya, perdelemeye çalışıyorsunuz.
      Bu yaptığın bizi ikna değil, hazm edemediğiniz, insan onurunu zedeleyen, insan haklarına tecavüz eden Kuran emirlerinden dolayı sıkıntıda olan ruhunuzu tatmin ederek rahatlamaya çalışıyorsunuz.

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul arkadaş.

      3:119 – İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler, siz kitap(lar)ın hepsine inanırsınız, onlarsa sizinle buluştukları zaman “inandık” derler. Başbaşa kaldıkları zaman da kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: “kininizle geberin!”. Şüphesiz ki Allah göğüslerin (gönüllerin) özünü bilir.(Senden alıntı)

      Bilmediğin öyle bir şey varki ne anlatsam boş sana.
      Paylaştığın ayetlerden başka kendine ait bir fikrin bile yok.
      Ne tarihi inanç süreğinden, ne de Allah’ın kitabı diye saygı duyduğunuz tevrat ve tevrat yazarı dediğiniz Musa’dan, ne de İsa’nın incilinden.
      Tevrat gökten inmedi, Tevrat’ın yazımı 600 yıl sürmüştür, bunu din tarihinde uzman bilimciler kanıtladı ve yahudiler de bunun böyle olduğunu inkar etmezler.
      Musa’nın öykülerinin bir kısmı Asur kralı Sargon’un öykülerinden araklanma.
      Tevratta anlatılan olayların geneli sümer kaynaklı babillilerden araklanma.
      Bu öyküleri Kuran’da almış, varlığı var eden mutlak varlığın mutlak gerçeklermiş gibi işlemiş.

      Bir örnek;
      2500 yıldır Havva’nın Ademin kaburgasından yaratıldığı inancı günümüzde akla, bilime ve mantığa uygun olmamasından dolayı gerçekliğini yitirmek üzereyken bu inaçsal söylemlerinden kurtulmak için Vatikanın imdadına yine Sümerler yetişti.
      Hiristiyanlık ve Yahudi inancında Adem ve Havva ile ilgili öykülerin bire bir Sümer yazıtlarında anlatılan Enki ile Ninhursag arasında geçenlerin öyküsü edildiği destandan alıntılandığını Sümerologlar ortaya çıkarmışlardı.
      Enki ve Ninhursag ile ilgil destanın anlatıldığı yazıtlarda, dünyada olduğu anlaşılan ibranice Eden cenetti, sümer yazıtlarında Dilmun ülkesi olarak geçiyordu. Ahitlerde anlatılan öykü, Sümer yazıtlarındaki gibi aynı yer, aynı ırmak, aynı acı, kadının yaratılışı dışında benzer olgu öyküleri anlatılıyordu.
      Sümerlerde E-din, Akadlarda Edinu olan Eden, Kuran’daki Adn sözcüğü ibranice Leziz anlamına geliyor.
      Sümer ve Akad’lar bu sözcüğü ova, düzlük anlamında kullanmışlardı.

      Sümerler için cennet, ölümün ve hastalığın olmadığı, Dilmun isminde kusursuz bir ülke idi. Fırat ve dicle ırmaklarının ortasına bulunan bu kusursuz ülkede kadınlar sancısız doğum yapıyor, Aslanlar öldürmüyor, kurtlar kuzuları yemiyordu. Sadece yaşamın, barışın ve huzurun olduğu bu yerde yağmur yağmıyor, yer altından çıkan buhar bahçeleri suluyordu.

      Sümer yazıtlarında anlatılan efsanede, Enki ile Ninhursag Dilmun ülkesinde muhteşem sekiz bitki yetiştirirler. Bu meyvelerinin tadlarını merak eden Enki, bitkilerin meyvelerinden yer. Enkinin bu eylemine sinirlenen Ninhursag Enki’ye lanet eder. Ölüme terk edilen Enkin’in bedeninin sekiz yerinde hastalıklar oluşur.
      Dilmun cennetinde bir tilkinin kendisi için değilde Enki için Tengriye dua etmesi sonucunda Ninhursag tekrar acı içinde kıvranan Enki’nin yanına gelir ve hastalıklarını iyileştirmesi için sekiz iyilik perisi yaratır.
      Burada ilginç olan Enki’nin kaburgalarını iyileştirecek olan perinin isminin Ninti olmasıdır.
      Sümerce “Nin” kadın “ti” kenar,kaburga anlamına gelmesinin yanı sıra “ti” sözcüğü yaşatmak anlamınada geliyordu.
      Sümerce iki anlamı olan bu sözcükten “kaburga kadını” ve “yaşatan kadın” anlamları çıkıyordu.
      Babillilerden kulaktan dolma duydukları inanç efsanelerini Sümerce bilmemeyen ibrani rabinler yanılmaları sonucunda inançlarınıda ilk baştan yanlış zemine oturtmuşlardı.
      Sümerlerde hatayı işleyen Enkiyi affeden Ninhursag, sevginin ve aşkın gücüyle Enki’yi ölümcül hastalıklarından tekrar yaşama döndürmüştü. Sümerce sözcüklerin kök anlalamlarını bilmemelerinden dolayı çeviriyi yanlış yapan ibrani rabinler kulaktan dolma söylemlerinde etkisiyle kadının erkeğin kaburgasından yaratılmış olacağını düşündükleri için Havva’yı Adem’in kaburgasından yaratıldığını ahitlerine yazmışlardı.
      Tevratın eski Ahit olarak yeni Ahitle birlikte İncili oluşturmasından Hiristiyanlarda bu biçimde iman etmişlerdi.
      Sümer Dilmun/Cennet anlatımlarından yararlanan ibraniler efsanedeki olguları bire bir kopyalayarak Tevratı oluşturan 5 kitaptan ilki olan yaratılış bölümü Tekvine yazmışlardı.
      Bunlar;
      Yaratılış 2:5-6 Cennete yağmur yağmaz, bahçeyi sulamak için yer altından buharlar çıkar.
      Yaratılış 2:9 Cennet Fırat ve dicle nehri arasındadır.
      Yaratılış 2:16-17 Bu bahçenin meyvelerinin bazıları ölüme sürükler.
      Yaratılış 3:16 Cennette kadınlar sancısız doğum yaparlar.
      Yaratılış 2:21-22 Kadın erkeğin kaburgasından yaratılmıştır.
      Sümer ve Akad yazıtlarının çözümlenmesinden sonra yazıtları okuyan bilim insanları, inançlar üzerine daha kapsamlı araştırmalar ve çalışmalar sonucunda eski ve yeni Ahitin genelinin Sümer efsanelerinden ve Akadlarda değişikliğe uğramış olgulardan ibaret olduğunu gördüler.

      İbranilerin Eden cenneti dedikleri cennetlerini Kuran’da Adn cenneti olarak görmekteyiz.
      Adn cenneti olarak konusu edilen sureler; Tevbe 72, Rad 23, Nahl 31, Kehf 31, Meryem 61, Taha 76, Fatır 33, Sad 50, Mumin 8, Saff 12,

      Sümerlerin E-din cennetleri nasıl Kuran’a Adn cenneti olarak girmiş bir düşün istersen diyeceğim fakat sen gene ilgisiz ayetler paylaşarak güya bize Kuran’ı tebliğ etmeye devam edeceksin.
      Merak etme, sizin kutsal dediğiniz kitabları biz okumakla kalmıyor, eski inançlarla bağlantılarını , yani nerden alıntılandıklarınıda araştırıyoruz.
      Bize oku diye dayatttığınız kutsal kitaplarınızı esas okuyup anlamadan, üzerinde düşünmeden, söylemleri idrak etmeden ahkam kesen de gene sizsiniz.
      Ve yukarda senden alıntıladığım ayette Allah bizi Sümer kaynaklı babil efsanelerinden araklanarak ibranilerin kendilerine uyarladıkları Tevrat’larına ve M.S. 325’de Bizans pagan Kral Konstantin’in güneş kültü olgularını paylaşan, iznikte yazdırılan İncile iman etmemekle suçluyor !!!
      Allah’ın gönderdiği dediğiniz kitaplar sahte, peygamberleri hayal ürünü.
      Bu gerçekleri bilen birine gel bu saçmalıklara inan diyenin ise kendine ait ne bir araştırması ne bir tarihi söylemi
      nede fikrini belirten yazısı var !!!

  292. bir kul dedi ki:

    Allah’ın gönderdiği dediğiniz kitaplar sahte, peygamberleri hayal ürünü.
    Bu gerçekleri bilen birine gel bu saçmalıklara inan diyenin ise kendine ait ne bir araştırması ne bir tarihi söylemi
    nede fikrini belirten yazısı var !!! DEMİŞSİN

    BAK NEDİYOR ŞİMDİ NE YAPACAKSIN İNŞAALLAH TANSİYONUN CIKMAZ EGER KENDİNE KENDİN SİNİRLENEREK ZARAR VERECEKSEN LÜTFEN BU YAZILARI BU AYETLERİ OKUMA

    YAZIK EDİYORSUN KENDİNE BU NE KİN BU NEÖFKE BU NE CARPITMA NE HALDESİN İFTİRACIDAN HAKARET EDENDEN VS VS VS NE DİYE BİLİRİZKİ SENİN SEVİYENE NİYE İNEYİM SENİ DAHADA COK CILDIRTACAGINDAN EN AZINDAN YORUM YAPMAYAYIM DİYORUM BAZEN SUSMAKTA BİR CEVAPTIR BUNU NİYE ANLAMIYORSUN FARKINA VARIRDİYE SUSUYORUM FAKAT SUMAKTA FAYDA VERMİYOR ÖRNEK AŞŞAGIDAKİ AYETLER BAKALIM CEVAPTA SENİN KENDİNE ZARAR VERMEMEN İÇİN SUSMAYI TERCİH EDİYORUM AYETLERLE CEVAPLIYORUM BAKSANA BİZİM KİTABIMIZDAKİ AYETİ BAŞKALARINDAN ARAKLADIGINI SÖYLEYE BİLİYOR YAHU ARAKLAMA YAPAN BİRİSİ ADEM PEYGAMBERDEN BUYANA GÖNDERDİGİ PEYGAMBERLERİ SAVUNURMU KİTAPTA TABİKİDE SAVUNACAK KENDİSİ GÖNDERDİGİ PEYGAMBERİNE AHKAM KESEREK BEN BİLİRİM DİYORSUN YAHU SEN İLAHMISIN RUMUZUN BEN İLAHIM DİYOR YAZIK KENDİNE ZARAR VERİYORSUN KENDİNE ACI KENDİNE SAYGILI OL SAYGIYIKENDİSİNE GÖSTEREMEYEN BAŞKASINA DA GÖSTEREMEZ SAYGILI OLACAKSINKİ KENDİNE GÜVENDİGİNİ KENDİNDEN EMİN OLDUGUNU DOGRUNUN SENİN DEDİİGİN OLDUGUNU DAVRANIŞINLA KONUŞUŞŞUNLA ERDEMİNLE SÖYLEDİGİNİ İNANDIRABİLESİN BAK BAKALIM BU AYETLER İÇİN NE DİYECEKSİN

    87-A’LA:

    1 – Rabbinin yüce adını tesbih et.

    2 – Yaratıp düzene koyan O’dur.

    3 – Takdir edip hidayeti gösteren O’dur.

    4 – Otlağı çıkaran,

    5 – Sonra da onu karamsı bir sel köpüğü haline getiren O’dur.

    6 – Bundan böyle sana Kur’ân’ı okutacağız da unutmayacaksın.

    7 – Yalnız Allah’ın dilediği başkadır. Çünkü o açığı da bilir, gizliyi de.

    8 – Seni en kolay yola muvaffak kılacağız.

    9 – Onun için öğüt ver, eğer öğüt fayda verirse.

    10 – Saygısı olan öğüt alacaktır.

    11 – Pek bedbaht olan da ondan kaçınacaktır.

    12 – O ki, en büyük ateşe girecektir.

    13 – Sonra ne ölecek onda, ne de hayat bulacaktır.

    15 – Rabbinin adını anıp namaz kılan.

    16 – Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz.

    17 – Oysa ahiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır.

    18 – Kuşkusuz bu ilk sahifelerde vardır,

    19 – İbrahim ve Musa’nın sahifelerinde

    BAK NEDİYOR ŞİMDİ NE YAPACAKSIN İNŞAALLAH TANSİYONUN CIKMAZ EGER KENDİNE KENDİN SİNİRLENEREK ZARAR VERECEKSEN LÜTFEN BU YAZILARI BU AYETLERİ OKUMA EGER KENDİNE GÜVENİYORSAN SAYGILI OLARAK DEGERLENDİRİSİN HAKARET VE İFTİRAYA MEYLETMEDEN BU DÜRÜSTLÜGÜN DOGRULUGUN ERDEMLİGİN NETİCESİ OLARAK KENDİNE GÜVENEN SİNİRLENMEZ VE HAKARETE VE İFTİRAYA MEYLETMEDEN DÜRÜSTCE ÖGRENDİGİ BİLDİGİ BİRŞEYİ ANLATIR SAVUNUR SAVUNAMIYORSA SAVUNMA DİYE HAKARET VE SAYGISIZLIGI CİRKEFLİGİ TERCİH EDEREK İŞİ KOTARACAGINI SANARAK BU YOLU TERCİHİ BU YÜZDENDİR

    Kuranda Adı Geçen Peygamberler, Sırasıyla Kuranda Adı Geçen 25 Peygamberin isimleri hakkında bilgi kısaca
    1.Hz Âdem (as) :
    Kur’an’da adı 25 defa geçer. İlk insan, ilk peygamberdir. Tarımla uğraşmıştır. Allah, onunla birlikte Havaa annemizi de yaratarak insan soyunu başlatmıştır. Hz. Adem’e 10 sayfa kitap indirilmiştir.
    2.Hz. İdris (as):
    Kur’an’da adı 2 defa geçer. Pozitif bilimlerle uğraşan ilk peygamberdir. Terzilik yapmıştır. İlk kez iğne, iplik kullanarak kıyafet dikmiştir. Yazıyı ilk kullanan insan olduğu da tahmin edilmektedir. Hz. İdris’e 30 sayfa kitap indirilmiştir.
    3.Hz. Nuh (as):
    Kur’an’da adı 43 defa geçer. Kur’an’da da bir surenin adı Nuh Suresi’dir. Kavmini sapkınlıktan kurtarmak ve Allah’a iman etmelerini sağlamak istemişse de bunda başarılı olamadı. Hatta eşi ve bir çocuğu da ona iman etmedi. Bir gemi inşa edip yeryüzündeki bütün canlıları bu gemiye almasıyla bilinir. Daha sonra Dünya’da büyük bir tufan olmuş, ona inanmayan kavmi Allah tarafından helak edilmiştir.
    4. Hz. Hud (as):
    Kur’an’da adı 10 defa geçer. Kur’an’da bir surenin adı da Nuh Suresi’dir. Geçimini ticaretle sağlamıştır. Sapkınlık içindeki Âd kavmine gönderilmiştir. Bu kavim kendi içinde yüksek binalar inşa etme yarışına girmiş insanlardan oluşan bir kavimdir.
    5. Hz. Salih (as):
    Kur’an’da adı 8 defa geçer. Ünlü Semud kavmine onları Allah’a iman ettirmek için gönderilmiştir. Ticaretle geçimini sağlamıştır.
    6.Hz. İbrahim (as):
    Kur’an’da adı 69 defa geçer. Kur’an’daki bir surenin adı da İbrahim Suresi’dir. Son peygamber Hz. Muhammed’in büyük dedesidir. Oğlu İsmail’le birlikte Kabe’yi inşa etmiş bir peygamberdir. Firavun tarafından ateşe atılırken ateş, suya dönmüş ve Allah’ın hikmetiyle yanmaktan kurtulmuştur. İnsanlar, kurban kesmeyi ondan öğrenmiştir.
    7.Hz. Lût (as):
    Kur’an’da adı 27 defa geçer. Hz. İbrahim’e (as) iman etmiş ve onunla hicret etmiş kişilerdendir.
    8.Hz. İsmail (as):
    Kur’an’da adı 12 defa geçer. Çobanlık yaparak geçinmiştir. Babasıyla Kabe’yi inşa etmiştir. Pek çok dini öğretiyi babasıyla birlikte ilk uygulayan peygamberdir. Babası onu Allah’a kurban etmek isterken Allah Hz. İbrahim’e bir koç göndermiş, böylece kurban olmaktan kurtulmuştur.
    9.Hz. İshak (as):
    Kur’an’da adı 15 defa geçer. Hz. İbrahim’in (as) oğlu, Hz. İsmail’in kardeşidir. İsrailoğulları kavmine onları sapkınlıktan kurtarmak ve Allah’a iman etmelerini sağlamak için gönderilmiştir. Kendisinden sonra gelen bütün peygamberler onun soyundan gelmiştir.
    10.Hz. Yakup (as):
    Kur’an’da adı 16 defa geçer. Hz. İbrahim’in (as) torunu, Hz İshak’ın oğludur. İsrailoğullarına gönderildi. Oğlu Hz. Yusuf’u kaybetmenin acısıyla kör oldu. Onu yeniden bulunca gözleri geri açıldı. Diğer oğullarının ihanetine uğrayarak imtihan olmuş bir peygamberdir.
    11.Hz. Yusuf (as):
    Kur’an’da adı 27 defa geçer. Kur’an’da bir surenin adı da Yusuf’tur. Yakup’un on iki oğlu vardı. Oğulları Hz. Yusuf’u kıskanarak onu bir kuyuya attı. Yakup oğlunu uzun zaman boyunca görmedi. Rüya tabiri yeteneğiyle Mısır’da yöneticilik yaptı. Kur’an’da bir surede anlatılan kıssa ona aittir. Bu kıssa Kur’an’da “kıssaların güzeli” olarak da bilinir.
    12.Hz. Şuayb (as):
    Kur’an’da 11 defa adı geçer. Allah tarafından kendisine müthiş bir konuşma yeteneği verilmiştir. “peygamberlerin hatibi” olarak bilinir. Hilekar Meyden ve Eyke halkına iman etsinler diye gönderilmiştir. Kendisinden sonra gelen Hz. Musa, kızlarından biriyle evlenmiş, daha sonra peygamber olmuştur.
    13.Hz. Musa (as):
    Kur’an’da adı 136 defa geçer. Kur’an’da adı en çok geçen peygamberdir. İsrailoğulları’na gönderildi. Hz. Şuayb’ın (as) damadıdır. İsrailoğulları onun sayesinde Mısır’dan çekildi. Kendisine dört kutsal kitaptan biri olan Tevrat verilmiştir. Asasıyla Nil Nehri’ni ikiye ayıran peygamber olarak bilinir.
    14.Hz. Harun (as):
    Kur’an’da adı 20 defa geçer. Hz. Musa’nın (as) kardeşi ve yardımcısıdır. Hz. Musa, Mısır’a dönünce Harun’a Allah’ın emirlerini anlatmıştır. Harun bunları kabul ederek Musa’ya yardımcı olmuştur. Allah tarafından kendisine güçlü bir hitabet yetenği verildi.
    15.Hz. Davud (as):
    Kur’an’da adı 16 defa geçer. Sesinin güzelliğiyle bilinir. Hatta günümüzde bile güzel seslilere ona ithafen “Davudi” sesli denilmektedir. Tâlût’un ordusunda bir askerken Allah’ın lütfuyla önce peygamber, ardından İsrailoğullarına kral olmuştur. Demircilikle uğraşmıştır. Kendisine dört kutsal kitaptan biri olan Zebur indirildi.
    16.Hz. Süleyman (as):
    Kur’an’da adı 17 defa geçer. Hz. Davud’un oğludur. Babası öldükten sonra hükümdar oldu. Allah tarafından kendisine hayvanlarla konuşma ve onlara hükmetme yeteneği verilmiştir.
    17.Hz. Eyyub (as):
    Kur’an’da adı 4 defa geçer. Ağır bir hastalık geçirerek sabretmiştir. Sabrın timsali olan peygamber olarak bilinir.
    18.Hz. Zülküf (as):
    Kur’an’da adı 2 defa geçer. Babası Hz. Eyyub’dur. Sabrıyla Allah’ın rahmetine mazhar olmuş peygamberdir.
    19.Hz. Yunus (as):
    Kur’an’da adı 4 defa geçer. Kur’an’da bir surenin adı aynı zamanda Yunus’tur. Ninovalılar’a peygamber olarak gönderildi.
    20.Hz. İlyas (as):
    Kur’an’da adı 3 defa geçer. İsrailoğulları’na peygamber olarak gönderilmiştir.
    21.Hz. Elyesa (as):
    Kur’an’da adı 2 defa geçer. Hz. İlyas’ın yardımcısıdır.
    22.Hz. Zekeriyya (as):
    Kur’an’da adı 7 defa geçer. Hazreti Süleyman (as) soyundan gelir. Kudüs’te Hz. Meryem’i koruyan peygamber olarak bilinir. İsrailoğulları tarafından öldürülmüştür.
    23.Hz. Yahya (as):
    Kur’an’da adı 5 defa geçer. Babası Hz. Zekeriyya’dır. Adı Allah tarafından konulmuştur ve önceden kimse bu adı kullanmamıştır. İleride Hz. İsa’nın geleceğini müjdelemiştir.
    24. Hz. İsa (as):
    Kur’an’da adı 25 defa geçer. Babasız olarak doğmuştur. Bu özelliğiyle Dünya’ya gelen ilk ve tek insan ve peygamberdir. Doğar doğmaz konuşmuştur. Allah tarafından kendisine pek çok mucize bahşedilmiştir. Ölüleri diriltmiş, sakatları yürütmüş, körlerin gözünü açmıştır. Sonradan hristiyanlar tarafından doğduğu yıl miladi takvimin başlangıcı kabul edildi. Kendisine dört kutsal kitaptan üçüncüsü olan İncil indirilmiştir.
    25. Hz. Muhammed (as):
    Kur’an’da adı 4 defa adı geçer. Kur’an’ın bir suresinin adı da Muhammed’dir. Son peygamberdir. Evrenseldir, sadece kendi kabilesine değil bütün insanlığa gönderilmiştir. Kendisine son kutsal kitap olan Kur’an-ı Kerim indirilmiştir.

    Kur’an-ı Kerîm’de Ztilkarneyn, Lokman ve Uzeyr isimleri de yer al­makla beraber bunların peygamber olup olmadıkları ihtilaflıdır.

  293. bir kul dedi ki:

    Kur’an’ı Gereğince Anlamanın Önündeki Engeller

    Kur’an’ı gereğince anlamanın önünde önemli olarak gördüğümüz engelleri şu şekilde sıralayabiliriz:

    1- Kur’an’ın gönderilme amacını kavrayamamış olmak.

    2- Örnekleri, kıssaları ve bilimsel açıklamaları yanlış değerlendirmek.

    3- Kur’an’a ‘bütüncül’ değil, ‘parçacı’ anlayışla yaklaşmak.

    4- Kur’an’ı, başka kaynaklarla açıklamak.

    5- Alimlerin görüş ve düşüncelerini ölçü almak.

    6- Geleneksel kültür.

    7- Allah ile kul arasındaki aracılar.

    8- Peygamberi ve peygamberliği yanlış anlamak.

    9- ‘Kur’an’ı anlayamayız’ anlayışı

    10- Kur’an’ın anlatım üslubu,

    11- Muhkem ve müteşabih konusu.

    12- Ayetlerin yalın anlamları.

    13- Tevhidi düşünceyi gereğince kavrayamamış olmak.

    14- Kavramların önemi.

    Şimdi sırasıyla, bu engelleri açıklamaya çalışalım:

    Kur an niçin gönderildi ?

    Kur’an, bu dünyanın ve bu hayatın kitabıdır. Ve o, insanlar, inançlarım ve yaşadıkları hayatı kendisine göre düzenlesinler diye gönderildi. O, belirli amaçlar (bazı gün ve gecelerde, ölüye vs.) için okunsun diye değil, koyduğu ilkelere göre yaşansın diye gönderildi Bu ilkelerin içinde belli gün ve gecelerde okuma, Ölüye okuma, sevap kazanmak için okuma yoktur. Zira, o diriler için gönderilmiştir.

    “Diri olanlari uyarsın ve kafirler cezayı hak etsinler diye“ (Yasin 70)

    Ve O, sevap kazanmak amacıyla degil, yaşanmak için okunmalıdır, Kur’an;

    “Korunanlara yol göstermek” (2/2)
    “İnsanlara yol göstermek, doğruyu, yanlışı birbirinden ayırmak” (2/185)
    “Karanlıklardan aydınlığa çıkarmak ve doğru yola iletmek“(5/16)
    “Her şeyi açıklamak, mü’minler için yol göstermek” (12/111)
    “İnsanları aziz ve hamid olan Allah’ın yoluna çıkarmak” (14/1),

    “Akıl sahiplerinin öğüt almaları için insanlara bir mesaj olmak” (14/52),
    “En doğru yola iletmek“ (17/9), “Hakkı gerçekleştirmek’ (177 105)
    “Hakkı batıldan ayırmak” (25/1)
    “Yaşayan dirileri uyarmak” (36/70),
    “insanlara öğüt vermek” (39/27),
    “İnsanları uyarmak” (39741)
    “Zalimleri uyarmak, güzel davrananları müjdelemek” (467/12)

    ve “herkes uyarılsın, kimsenin mazereti kalmasın” (77/5,6,7) diye gönderilmiş.,

    “anlaşılır” (41/ 44), “apaçık Kitap’ tır,” (43/2).

    Kuran’ın niçin gönderildiğini bilmeden, O’nu anlamak mümkün mü?

    Kuranın ne olduğunu ve niçin gönderildiğini idrak edememiş birisi, yaşadığı hayatî islam’a göre düzenleyemez. Bu konuyu web sayfamızdaki ‘Kur’an nedir bölümü ile birlikte değerlendirmek gerekir
    Çünkü,
    ‘Kur’an nedir?’ sorusuna verilecek cevap aynı zamanda ‘Kur’an’ın niçin gönderildiğinide kapsamaktadır. Kur’an, Allah tarafından belirlenmiş insanlık kanunu olup; ‘O’ nun düzeninin kitabıdır. Onu bu yönü ile anlamayanlar; kendilerini ‘yaşayan ölüye’ Kur ‘an ı da vicdanlara hapsederek, ‘yaşayan ölülerin kitabına dönüştürdüler.

    Kur’an, sahibi Allah tarafından korunduğundan,
    ‘Doğrusu Zikri Biz indirdik, onun koruyucusu elbette Biziz” (Hicr-9)

    onun aslını değiştirmeye güç yetiremeyenler, onu kendi anlayışlarına uydurarak, ondan sapmışlardır. Böylece din ‘ruhbanlaştırılmıştır.’ Kitap’tan anlaşılması gereken şey, yanlış anlaşıldığından, bu yanlışlığa paralel olarak “; islami düşünce ve hayatta dejenere olmuştur.

    http://www.tevhidnesli.de/4_Kuran-Yeterince-A%E7%26%23305%3Bk-m%26%23305%3Bd%26%23305%3Br-f-.htm

    http://www.tevhidnesli.de/5__Kur-h-an-h-%26%23305%3B-Ba%26%23351%3Bka-Kaynaklara-G.oe.re-Anlamaya-%C7al%26%23305%3B%26%23351%3Bmak.htm

    .

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul.
      Yok neden sinirleneyim ki.
      Ayetlerin üzerinde oynama yaparak anlamını değiştiren ve suç üstü yakalan sensin.
      Bak eleştirdiğim, yani senin sahtekarlık yaptığın ayetler konusunda defalarca hatırlatmama rağmen hiç bir şey yazamıyorsun.
      Senin Allah’ın kadınların köle olarak alınıp satılmasına yani pezevenkliğe izin vermiş Kuran’da.
      Esas sen bu konuda hiç bir şey yazamadığın için çıldırıyor alakasız ayetler paylaşarak üste çıkmaya çalışıyorsun.
      Bu bir aciziyet ve inandığı kitab’ı savunamama durumudur.
      Hayır arkadaş benim Allah’ım savaş esiri kadınların alınıp satılmasına musade etmez diyerek ayetlerle örnekleyemiyorsun.
      Hayır arkadaş benim Allah’ım erkeğe kadına düşen mirasın iki mislisini vermez diyemiyorsun.
      Hayır arkadaş benim Allah’ım erkeği kadından üstün yarattığı için kadınlar üzerinde egemen olduğunu söylemez diyemiyorsun.
      Hayır arkadaş benim Allah’ım kadının erkeğe itaat etmesini itaat etmeyen kadını dövün diye bir söz kullanmaz diyemiyorsun.
      Hayır arkadaş benim Allah’ım hırsızın elini CEZA için kesilmesini emretmez diyemiyorsun.
      Hayır arkadaş benim Allah’ım Allah ve resulüne inanmayanları bulduğunuz yerde öldürün demez diyemiyorsun.
      Bunları diyemediğin için anlamsız ayet paylaşımlarıyla kıvırmaya devam ediyor, ordan burdan arakladığın, konuyla ilgisi olmayan yazıları paylaşarak körebe oynuyorsun.
      Sahtekarlığını gösterdiğim yazın ortada duruken hala pişkinliğe devam ediyorsun.
      Ben gayet rahatım, esas bu konulara vakıf olmayan sen çok rahatsız olduğun için konuyu kaynatmaya çalışıyorsun.

      Bir Kul arkadaş onu bunu bırakta tahrifatla değiştirerek anlam bozukluğu yaptığın ayetlerin gerçeklerini verdim.
      Sen neden bu ayetler ile ilgili hiç bir şey yazamıyorsun söylermisin ?
      İşte bunu yapamadığın, sahtekarlığın meydana çıktığı için esas çıldıran sensin.
      Ben gayet rahatım,
      İçinize sindiremediğiniz kuran ayetlerini değiştirme girişimi içinde kıvrandığınız halleri bildiğim için gayet rahatım.
      Biliyormusun, çıkmaz içinde olduğunu gösteren yazını gülerek okudum.
      Bu yazımı da gülerek keyifle yazdım.
      Sen nasıl olsa sorularıma yanıt yazmayacaksın.
      Bir kaç kopya yazı daha paylaş, belki sana da göğüsleri yeni tomurcuklanmış bir kaç huri verirler :)))

  294. Tengri Menem dedi ki:

    1.Hz Âdem (as) :
    Kur’an’da adı 25 defa geçer. İlk insan, ilk peygamberdir. Tarımla uğraşmıştır. Allah, onunla birlikte Havaa annemizi de yaratarak insan soyunu başlatmıştır. Hz. Adem’e 10 sayfa kitap indirilmiştir.( Bir Kul’dan alıntı)

    İnandığı kitabın içeriğini, neyi yazıp yazmadığını dahi bilmeyen, hadisleri kabul etmeyen şimdi hadislerden oluşmuş görüşlerle bana İslam’ı anlatıyor ! :))
    Şu yukarda yazan tanımlamaların hepsi sallama.
    Baştan, Havva’nın ismi Kuran’da yazmaz, sen nereden öğrendin bu ismi ?
    Tam bir kökten islamcı mantığı, İnsan soyu Adem ve Havva’dan türemiş !!!
    Yani kardeşler birbirleriyle çiftleşmiş olduğunu kabul ediyorsun.
    Bu iddiaların kuran’ın neresinde yazıyor söylermisin ?
    Bir Kul arkadaş.
    Portekiz’de bir mağarada homo neandertallerle çiftleşen sapienslerden olma çocuk iskeleti bulundu.
    Bu da insan neslinin sadece Türkçe insan anlamına gelen, 40 bin yıl öncesinden kalma Anu uygarlık kalıntıları olan, orada ismi Atapa olan ve ibranilerin babil ugarlığından ismini ve öyküsünü ögrenerek kendilerini uyarladıkları Adem’den türemediğini gösteriyor.
    Üstelik homo sapiensler sadece eractüs bir atadan türmediler.
    Amerika kıtası haricinde dünyanın çeşitli bölgelerinden evrildiklerini gösteren kanıtlar bulundu.
    Jawa adalarında eractüslerden türeyen Jawa insanını kim yarattı dersin ?

    Adem’in varoluşu.

    Baştan Adem insan ismi değildir, bizzat Adem tanımlamasının sözcük anlamı insan/insanlık demektir.
    Bu tanımalama günümüz türkçesinde kullandığımız Adam tanımlamasıyla aynı kökten gelmektedir.
    Fransızcada ise ilk insan veya insanlık anlamına gelen Adem sözcüğünün yazılışı Türkçe “Adam” tanımlaması gibi yazılmaktadır.
    Türkçede kullandığımız “Adam” sözcüğü bir insana, bir topluluğa veya bir ulusa vurgu değildir. Adam tanımlaması, oluşumunu tamamlamış, düşünen, aklını çalıştırabilen ,varlığını sorgulayabilen mükemmel varlık anlamında diyebiliriz.
    Kuran bakara 30’a göre Allah yeryüzünde kendine bir temsilci yaratacağını sörlüyor.
    Melekler şaşkınlıkla orada bozgunculuk ve kan dökecek birinimi yaratacaksın, biz senin varlığını zaten onaylıyoruz diye buna karşı çıkıyorlar. Meleklerin Allah ile senli beli konuşarak insanların yeryüzünde yapacakları eylemleri bilmeleri ve pazarlık etmeleri ilginç..
    Kuran’a göre Allah Adem’i eşiyle birlikte cennette kalmalarını diledikleri kadar orda yemelerini fakat belirttiği bir ağaca yaklaşmamalarını söylüyor.
    Bakara 36,37 ayetlerinden edindiklerimize göre cennette Adem’e şeytan vesvese veriyor ve Allah’ın yasak ettiği ağacın meyvesini yedikten sonra yeryüzüne gönderiliyor.
    Allah Adem’i affediyor fakat Araf suresi.13,14,15,16, 17, 18’de şeytan’la karşılıklı konuşmasında, şeytan insanları kandırmak için izin istiyor, Allah izin veriyor. şeytan’ın kandırdıklarını cehenneme gondereceğini söylüyor !!!
    Araf suresinden anladığımıza göre Adem cennette yasak meyveyi bir müddet yemiyor.
    Sonra insanları kandırması için Allah’ın iznini alan şeytan devreye giriyor ve Adem’i kandırıyor. şeytana izin veren Allah Adem’in hatasını cennette affetmiyor ve insanların birbirine düşman olmalarını sağlamak için yeryüzüne indiriyor.
    Neden dost olarak değilde düşman olarak !!!
    Bu ayette şeytan’la insanları kandırması için pazarlık yapan, ona izin veren Allah’ın Adem’in yakarışından dolayı dünya da affetmiş olsa da Adem cennetten kovuluyor ve Allah’ın emriyle çocukları birbirlerine düşman oluyor.
    Sorulması gereken soru;
    Adem cennettemi yaratıldı yoksa yeryüzündemi?
    Homo sapiens olan Adem’in cennette yaratıldığını varsayarsak ilk insan Adem’in milyarlarca yıllık evrim sürecinde oluşan değişik insan ırklarının atası olmadığını söylemiş oluruz. Kaldiki değişik insan ırkı olan, bizim gibi Homo Eraktüslerden evrilen Neandertaller bizim ırkımızdan, yani Adem’den önce yeryüzünde varolmuşlardı.
    İlk insan olduğu kabul edilen Adem Kuran’a göre yaratılıyor ve ondan da eşi yaratıldıktan sonra Cennete konuluyor, sonra işlemiş olduğu hatadan dolayı dünya ya gönderiliyor fakat homo eractüsler yeryüzünün değişik bölgelerinde homo sapiensler olarak evrilmiş olmalarından dolayı Adem’e ilk insan da diyemiyoruz.
    Homo Sapiensler olarak isimlendirilen bizim gibi insan ırkınını varoluş tarihi 200 bin yıl öncesine dayanmışken semavi kitaplarda adı geçen peygamberler sinsilesinden yola çıkarak ilk insan olduğununa inanılan Adem’e ulaşanlar en son m.ö. 4 bin yıl geriye gidebilmektedirler.
    Oysa bizim gibi düşünen, yargılayıp sorgulayan, aklını çalıştırabilen insan ırkının oluşumu 200 bin yıl öncesine gidiyordu.
    Kuran’da Adem ile ilgili kesin bir tarih verilmezken eski Ahit Tevrat’tan ve yeni Ahit İncil verilerinden yola çıkan Hiristiyan din bilimcileri dünyanın yaşınında ancak 15 bin yıl olduğunu iddia etmişlerdi.

    Ademle ilgili bilgiler Tevratın tevsiri diyebileceğimiz “Midrash”ta verilmektedir.
    Midrash’ta Adem tanımlaması şöyledir;
    “Edam” ED = dünyanın merkezi, DAM = Kan, ruhun tahtı.
    Mö 600’lü yıllarında yazılması biten Musevilik inancının kitabı Tevrat peygamberi Musa efsanevi bir kişiliktir.
    Günümüze kadar arkeolojik araştırmalarda, eski Mısır tarihinde Musa ve sürgün ile ilgili tarihi hiç bir veriye ulaşılmamıştır.
    Égyptologie/eski Mısır tarihinde uzaman olan Christiane Desroches Noblecourt’e göre Musa/Moïse ismi (Mes= çocuk, Mesy= dünya ya getirmek) olarak aynı ThotMES, RaMES gibi mısırlılarda tanrısallık söylemleri olan sözcüklerden türetilmişti.
    M.ö.1350 yılında kilden yapılmıs yazıta yazılan Mısır krallığının Kenan/Filistin garnizon komutanı Amarna, mektubunda ülke sorunlarını anlatmış ama sürgün ve İbraniler ile ilgili hiç bir konuya değinmemişti.
    Tevrat verilerine göre 600.000 bin ailenin Filistine yerleştiklerini Amarna’nın görememesi olanaksız.
    Ramses zamanında Mısıra ilk gelen İbrani olan Yakub’un 12 oğlu, bir kızı ve 54 torunu vardı. Tevrat, Sürgün 12.40, 12.4 göre İbraniler Mısırda 430 yıl kalmışlardı.
    Zamanında bir insanın yaşam süresini ortalama 30 yıl olduğunu göz önüne alırsak 15 nesil sonra sürgün olmuştu. 54 aileden 600.000 aileye 15 nesil sonra nasıl ulaşmış oluyorlar !!!
    Bu bir mucize değilse sallama oluyor tabiki.
    Aile başına 4 çocuk eklenince 3.600.000 gibi astronomik İbrani sayısı çıkıyor ortaya.
    Oysa o zamanda eski Mısır’ın tamamında yaşayan insanların sayısı ancak 2.800.000’di.
    600.000 aile sayısı ise inkarda edilemiyor, çünkü Tevrat, çölde sayım bölümü 1:16’da 600.000 sayısı verilmiş.
    Ne tuhafki Firavun ordusunun boğulduğu iddia edilen yerde 25 yıldır yapılan aramalarda ne bir kılıça, ne at arabalarına nede 3.600.000 kişinin göç ettiklerine dair hiç bir ize rastlanılmıyor.
    (L’épigraphiste) Eski uygarlık yazıtlarında uzman olan Andre Lemaire şunları söylüyor; “genellikle Mısır sürgününü İsrailliler atalarının büyük göçü olarak anlatırlar. Yahudiler için en önemli tapınaklardan olan Silo/Kenan çevresinde yapılan kazılardan çıkan sonuca göre M.ö.1200 yıllarında burada sadece 3.800 kişi yaşamıştı.”
    Silo’da yaşayanların yahudi olduklarıda belli değil.
    M.ö.2350 yıllarında yaşamış Akad kralı Sargon’un ölümünden 300 yıl sonra anlatılan efsanevi yaşam öyküsü Musa’ya uyarlanarak bire bir Tevrat’ta anlatılmasıda eklenince bize Musa’nın ve Sürgünün mitolojik hayal ürünü olduğunu gösteriyordu.
    Tevratta, İncil’de ve Kuran’da anlatılan yerler ve uygarlıklar zamanında anlatılan olaylardan yola çıkan bilim insanları Musa Peygamberin Mö 1300 yıllarında doğmuş, M.ö. 1200 yıllardında vefat etmiş olabileceği bilgisine ulaşmışlardı.
    İlk İsrail oğulları krallığını kuran Davud peygamber ise ,M.ö. 1000 – M.ö. 962 arasında yaşamıştı.
    Oysa “Adem” ismi Museviliktende önce M.ö. 2000’li yıllarında, Lübnan, Suriye bölgesinde oluşmuş “Ugarit” uygarlığının kapsadığı akdeniz sahilinde o dönemden kalma yazıtlarda tanımlama olaraktan geçmekteydi. Sümer çivi yazısıyla yazılmış yazıtlarda insanlık anlamına gelen “Adam” tanımlaması Museviliğe buradan, Ugaritlerden geçtiği görülmektedir.
    Mö 2350 yılında Sümer kentlerini ele geçiren Akadlar da Sümer çivi yazısını kullanmaya devam etmişlerdi, fakat bu tarihten sonra bölgede Akad dili konuşulmaya başlanmıştı. Sümerce yavaş yavaş terkedilsede mezopotamya da ilk uygarlığı kuranlar olarak yazıyı, sanatı, edebiyatı, inancı getirenler olmalarından dolayı Akadlar Sümerceden bir çok sözcüğü ve inanç olgularını almışlardı.
    İbrani ve Arapların konuştukları sami dili ilk baştan Aramice olarak Akadların konuştukları Babil ve Asur lehçelerinden evrilerek oluşmuştu.
    Akadlardan Ugaritlere, Ugaritlerden de İbranilere girmiş olması “Adem/Adam” tanımlamasının İbrani gelenekten gelmediğini gösteriyordu.
    Tarihte bilinen ilk yazım dili Sümercedir, Sümerler çivi yazısını kullanmadan önce Türkmenistan Karakum Anu’da inançlarını ve önemli olayları görsel olarak silindir damgalara kazımışlardı.
    Sümer uygarlığının son bulmasından sonra Akadlar ve Elamlılar Sümer çivi yazısını kullanmaya devam etmişlerdi.
    Ugaritler ve eski Persler gibi farklı dilleri konuşan resimsiz yazım kökenli özellikleri olan diğer uygarlıkların yazımları sümer çivi yazımı kökenlidir.
    Görsel çizimlerle her nesneye bir simge yerine konuşulan dildeki seslere bir harf vererek yazılışın ve okunuşun çok daha kolay olmasından dolayı Sümer çivi yazısı Sümerlerden sonra binlerce yıl kullanılmaya devam edilmiş, logosuz yazımlarında kökeni olmuştu.
    3.000 yıl Sümer uygarlığının etkisi altında kaldıktan sonra oluşmuş bu uygarlıkların Sümerceden ve Sümer inancından etkilenmemeleri de olanaksızdır.
    Sümerlerden sonra oluşan Akad uygarlığının, inançsal insan Tanrı’larını oluşturan kişilerin geneli Gök Tengri inancının kağanları olan insanlar veya meleke olarak adlandırdığımız göksel varlıklardır.
    Mö 2000 yıllarından kalma Sümer çivi yazısıyla yazılmış Ugarit yazıtlarında “Adem/Adam” tanımlaması “insanlık” anlamında Museviliğe geçmesi bu sözcüğü tam anlamıyla Ugaritlere ait bir tanımlamada yapmaz, çünkü Adam/Adem tanımlaması Sümerlerde de vardı.
    Adem/Adam tanımlaması Sümercede “Atapa”/”Adam” Türkçe Atam anlamında eski ataya vurgu olarak kullanılmıştı.
    Hun Türklerinin büyük kağanı Atilla’nın ismide Adem/Atapa kökenlidir ve aynı anlama gelir.
    Sümerlerin göç ettikleri Anu, Karakum’da bu tanımlamanın tarihi 40 bin yıl öncesine dayanmaktadır. Anu silindir damgalarında Atana/Atapa, Tengri’den yaşam suyunu alan ilk insan olarak betimlenmişti.

    Yazının tamamını okumak isteyenler için.
    http://kokler-ve-kanatlar.webnode.fr/products/ilk-insan-adem%2c-havva-yarat%C4%B1l%C4%B1%C5%9F%C4%B1na-dair-tarihi-ger%C3%A7ekler-ve-yalanlar-/

  295. Tengri Menem dedi ki:

    2.Hz. İdris (as):
    Kur’an’da adı 2 defa geçer. Pozitif bilimlerle uğraşan ilk peygamberdir. Terzilik yapmıştır. İlk kez iğne, iplik kullanarak kıyafet dikmiştir. Yazıyı ilk kullanan insan olduğu da tahmin edilmektedir. Hz. İdris’e 30 sayfa kitap indirilmiştir.(Bir Kul’dan alıntı)

    Baştan Yahudi peygamberi İdris’in yazıyı ve terziliği, iğne ipliği kullandıklarını iddia etmek için ilk israiloğulları’nın tarih sahnesine ne zaman çıktığını ögreneceksin.
    İsrail oğulları ile ilgili verinin ilk defa mö 1200’lü yıllarda eski Mısır Merneptah stelinde yazılmış bilgi, tarihte İsrail oğullarının kavim olarak oluştukları kabul gören tarihsel en eski bilgidir.
    Bu tarihten önce çölde gezinen, uygarlık kuramamış insanlar toluluğu olan ibranilerin isimleri falan yoktu.
    Türkistan Anu uygarlığında silindir damgalara inançsal görseller çiziliyordu.
    Anu’dan göç eden Sümerler bu silindir damgaları bir müddet kullandıktan sonra ilk yazıyı 4/5 bin yıl önce icat ettiler.
    İğne, iplik ve demir araçlar Sümerlerlerden önce Anu uygarlığından binlerce yıldır kullanıldığına dair buluntular Türkmenistan Karakum çölünde oluşmuş Göksuri ugarlıgından kalma kent kalıntılarında bulundu.
    Binlerce insanın yaşadığı bu kent kalıntıları bütün ihtişamıyla duruyor.
    Kent kalıntıları ve Anu’da bulunan görselleri görmek isteyenler için.
    http://kokler-ve-kanatlar.webnode.fr/products/a40-bin-y%C4%B1ll%C4%B1k-anu%2ckarakum-goksuri-uygarl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-/
    Bronz çağından kalma bu uygarlıktan önce çölde yaşayan, henüz babil uygarlığıyla bile karşılaşmayan ibranilerin isimleri degil, cisimleri bile yoktu.
    İbranilerden önce binlerce yıl önce buluşlar yapan Göksurilerin ve Sümerler’in icatlarını sahiplenmek hırsızlıktır.
    Bu kadar yalan dolanla din anlatılmaz.

  296. bir kul dedi ki:

    Tengri

    dinle ve samimiyetin aynısını sende göster bakalım senin samimiyetini şimdi göreçegiz
    sonuna kadar dikktle dinle
    http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/136740/seks-koleligi-caizdir-abdulaziz-bayindir

  297. bir kul dedi ki:

    Tengri

    samimi birşkilde dinle ve samimiyetimi göster

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul.
      Edip yüksel’in kuran mealini okudum ve diğerleriyle karşılaştırmalar yaptım.
      Kendisi Kuran ayetlerinin anlamalarını sözcük oyunlarıyla değiştiren bir tahrifatçıdır.
      Aksini iddia ediyorsan bu daha vahimdir.
      Bu, 1400 yıl yanlış anlaşılan kuran’ı tek doğru anlayan Edip yüksel demek anlamına gelirki 1400 yıl içinde kuran mealleri yazan, İslamın inanç olgularını oluşturan bütün insanların yanlışa düştüğü ve Allah’ı tek anlayanın Edip yüksel olduğunu anlamına gelirki bu da kendini doğru dürüst insanlara anlatamayan bir Tanrı betimlesiyle karşı karşıya kaldığımızı gösterir.
      Oysa Allah kuran’da bu ap açık eksiksiz bir kitap der.
      Yani herkesin anlayacağı anlamına gelir.
      Ne gariptir ki, en bilginleriniz bile kendi aralarında mutabaka varamıyor, herkes benimkisi doğru, öteki yazarlara şarlatan diyorlar.
      Edip yüksel ha :)))

      • bir kul dedi ki:

        TENİRİ
        CIRPIN DUR BEN EDİP YÜKSEL HERŞEYİ DOGRUDUR DEMİYORUMKİ SÖYLEDİKLERİ DOGRUDUR BEN ŞU ANDA DİNLEDİM VE ÖYLE KOYDUM SİTEYE SEN BU SÖYLEDİKLERİ DOGRUMU DEGİLMİ SEN ONDAN HABER VER YANLIŞLARI OLACAK OLURSA ONADA YANLIŞ DERİM SEN BİR KONUYU DNLEDİKTEN SONRA KURANI ACARAK BAKARSIN YANLIŞSA BU SİTEYE YANLIŞINI KOYARSIN BENDE KABUL EDERİM
        EDİP YÜKSEL EŞİTTİR KURAN DİYEN VARMI ONUN COK YANLIŞLARI VAR FAKAT SEN SÖYLEDİKLERİ YANLIŞTIR DİYEBİLECEKMİSİN BEN ÜÇ AYRI KİŞİDEN KOYDUMKİ TARAF TUTMADIGIMI OLDUGU GİBİ SANA YANSITAYIM BANA SEN YANLIŞSIN DİYEBİLESİN YADA SEN DOGRUSUN DİYE BİLESİN DİYE ÜÇ AYRI YERDEN VERDİM ONA GEREKKALMADANDA BAŞKALRINDANDA SANA VERE BİLİRİM DOGRUYU KİM SÖYLERSE SÖYLESİN EGER DOGRUYSA DOGRU OLAN BİRŞEYİ SIRF BENİMSEMİYORUM DİYE FİKİRLERİMİZ UYUŞMUYORDİYE DOGRUYU YOKSAYA BİLİRMİYİM SEN YOKSA ÖYLEMİ YAPIYORSUN

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir kul.
      Kuranı haklı çıkarmak için isine gelen ne kadar mealci, yorumcu varsa hepsini paylaşmışın.
      Hoş, bunları okuyup dinlediğinde yok.
      Kardeş bir birine zıt fikirleri aynı konu için paylaştığına göre esas çırpınan sen, senin gözden kaçırdığın zıtlıkları yüzüne vuran da benim.
      Bu nedenle ben çok rahatım, bana bu fırsatı verdiğin için sana minnettarım gerçekten :))
      Edip Yükselin konu üzerine tahrifatını yakaladım yazıyorum.
      Sıradaki kopya yazı ve videoları bekliyorum :))

      Tevbe suresi 123.
      Diyanet İşleri:
      Ey iman edenler! Kâfirlerden (öncelikle) yakınınızda olanlarla savaşın ve sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.

      Yaşar Nuri Öztürk:
      Ey iman sahipleri! Küfre sapanların yakınınızda bulunanlarıyla savaşın. Sizde bir sertlik bulsunlar. Şunu bilin ki Allah, sakınanlarla beraberdir.

      Elmalılı (sadeleştirilmiş – 2):
      Ey iman edenler, önce yakın çevrenizdeki kâfirlerle savaşın ki, sizde bir güç ve kuvvet olduğunu görsünler. Ve iyi bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir.

      Edip Yüksel: Ey inananlar, SİZİ KUŞATIP SALDIRAN kafirlerle savaşın. Sizde sertlik bulsunlar. Bilin ki ALLAH erdemlilerle beraberdir.
      Ayette kuşatma ve saldırma sözcükleri geçmez fakat Edip Yüksel söylemi yumşatmak ve haklı bir anlam çıkarmak için bu sözcükleri eklemiş.

      Nisa suresi 25.
      Diyanet Vakfi:
      İçinizden, imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, ellerinizin altında bulunan imanlı genç kızlarınız (sayılan) cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilmektedir.

      Yaşar Nuri Öztürk:
      İnanmış hür kadınları nikâhlama genişliğine gücü yetmeyeniniz, ellerinizin altındaki genç, mümin köle kızlarından biriyle evlensin.

      Edip Yüksel:
      Sizden özgür kadınlarla evlenmeye güç yetiremiyenler, inanmış yeminlerinizin/anlaşmalarınızın hak sahibi oldukları ile evlensinler.

      Nisa 25’de genç cariye anlamına gelen “feteyâti-kum” sözcüğünü Edip Yüksel diğer mealcilerin aksine ” inanmış yeminlerinizin/anlaşmalarınızın hak sahibi oldukları ile evlensinler.” diye yazmış. Çevrisinde “eymânu-kum” elininizin altında anlamına gelen sözcüğü ise hiç çevirmemiş.
      Şimdi bakalım.
      Elimizin altında olan genç kadınlar savaşlarda ganimet olarak elde edilenlerdir.
      Zorbalıkla elde edilen, özgürlüğü elinden alınan, evin hem hizmeçisi, hem efendisinin sex ihtiyacını karşılayan bir insana köle denilmezde ne denir ???
      Keza bu ayette sahip olunan anlamına gelen “min mâ meleket” sözcüğü geçiyor.
      Kuran’da miras paylaşımı yapılırken cariyelerin, ya da ellerinin altında olanların haklarının konusu edilmez.
      Bu kadınlar anlaşma yapacak durumda da değiller,nasıl, niçin, ne üzerine anlaşma yapabilirler !!!
      Evli olmuş olsalardı, haydi diyelim hakları olduğu için bir anlaşma yapabilirler fakat zaten kuran bu kadınlarla evlenin demiyor, bunlarla yetinin diyor.
      Soruyorum Edip Yüksel’e bu neyin anlaşması ??
      Edip Yüksel öyle bir anlatıyor ki, bu kadınlar müslüman’ın evine girerken haklarının yazıldığı sözleşme imzalıyorlar.
      Edip Yüksel mealinde sürekli bu tür anlam değişikliği ve sözcük anlamlarını vermeyerek kuran’ı olduğundan şirin göstermeye çalışıyor.
      İster iyi yönde, iste kötü yönde yapılsın bunun adı kuran’ı tahrif etmektir.

  298. bir kul dedi ki:

    tengiri
    samimiyetini göster
    müslümanlara bakarak islama catma islama bakara müslümanlar eleştir bilmem anlata bildimmi kitaba degil kitabta asla yanlış yoktur

  299. Tengri Menem dedi ki:

    3.Hz. Nuh (as):
    Kur’an’da adı 43 defa geçer. Kur’an’da da bir surenin adı Nuh Suresi’dir. Kavmini sapkınlıktan kurtarmak ve Allah’a iman etmelerini sağlamak istemişse de bunda başarılı olamadı. Hatta eşi ve bir çocuğu da ona iman etmedi. Bir gemi inşa edip yeryüzündeki bütün canlıları bu gemiye almasıyla bilinir. Daha sonra Dünya’da büyük bir tufan olmuş, ona inanmayan kavmi Allah tarafından helak edilmiştir.(Bir kul’dan alıntı)

    Dünyadaki bütün canlıları gemisine bindirmesiyle bilinirmiş !!! :)))
    Bir kul arkadaş, ordan burdan bulduğun yazıları kopyalayarak birşey anlatamazsın, keza kopyaladığın yazılar ile ilgili bir soruya bile yanıt vermiyorsun.
    Çünkü fikrini oluşturacak alt yapı bilgin yok.
    Bak daha kullandığın ismin anlamını dahi bilmiyor kendini “Bir Kul” olara niteliyorsun.
    Biliyormusun Kul ismi bile sümercedir.
    Sümerlerden kalma yazıtlarda Tengri’nin kadın kağanı İn Anna ile eşi Dumuzi arasında geçen bir şiir var.
    Sümerler buna Dimek diyorlarmış, aynı Türkçede kullandığımız demek, söylemek gibi.
    Sümerler aynı Turani toplumlar gibi eklemeli yazımı kullanıyor ve Türkistan olarak adlandırdığımız orta ayadan göç eden insanlar oldukları için aynı yazım özelliği ve aynı sözcükleri kullanmamız doğaldır.
    İn Anna ve Dumuzi arasında geçen şiirde İn Anna Dumuzi’ye Kuli Anna diyor.
    Bunun Türkçe anlamı AN’ın yani Tanrı’nın dostu anlamına geliyor.
    Kul demek Tanrı’nın dostu fakat Kuran’ın Allah’ı dostlarına sümerlerde ki gibi pek dostça davranmıyor, ortağı şeytanla kandırıyor, düşman olmaları için yer yüzüne gönderiyor, hatta dilediğine ihsan, dilemediğini cehenneme atıyor, bir kısmını arap bedevilere köle olarak yaratıyor.
    Kadınları ne için yarattığını kuran ayetleriyle defalarca anlattım.

    Gerçekte Nuh kimmiş oku istersen.

    Dünyada çeşitli dönemlerde olusmuş kavim ve uluslarda tufan ile ilgili anlatımların geneli Sümer anlatımlarında ki yaşanmış olanlarla ilgilidir.
    Sanskrit yazıtlarında devasal bir tufandan sonra sadece aziz Manu’nun Hinduizmin telsis inancındaki ikinci tanrı Vishnu tarafından kurtarıldığı anlatılır. Çin efsanelerinde ise Nuwa’nın insanı çamurdan yarattığı söylenir. Bu efsanede Nuwa su tanrısı Gonggong’un gökyüzü deliklerinden akıttığı suların deliklerini renkli taşlarla kapatarak tufanı
    sonlandırdığı anlatılır.
    Eski Ahit Tevrat, yaratılış 6, 7, 8 bölümlerinde 40 gün sürdüğü anlaşılan tufan ile ilgili şunlar anlatılmaktadır; <>
    Bu anlatımların bilim ve akıl dışı mantıksızlığını o dönem yapılan bir gemiye milyonlarca tür kara hayvanının alınamayacağı gerçeğinde görmekteyiz.
    Tevrata göre Amerika kıtasıda dahil Avusturalya, Afrika, uzak Asya, Avrupa ve kutuplarda yaşayan hayvanların hepsinden birer çift alan Nuh peygamber, 137 metre uzunluğunda, 26 metre genişliğinde, 16 metre yüksekliğindeki gemisine hepsini sığdırmış oluyordu !!!
    Kuran’da Nuh tufanı ile ilgili bilgi verilirken Allah’ın Nuh’a bir gemi yapması ve kendisine inananlarla beraber her hayvandan birer çift gemiye almasını söyler.
    Kuran’dan anladığımıza göre Allah’ın yok etmek istediği insanlığın ve dünya yaşamı tamamı olduğunu bilemiyoruz. Kuran’da Allah sadece Nuh peygamberin kavminin Hak ve adelet göz etmeksizin sapkınlığa düşmelerinden sonra cezalandırılmasından söz eder.
    1929 yılında Sümer Ur kentinde yapılan arkeolojik araştırmalardaki kazılarda arkeologlar selin getirmiş olduğu, iki metre yükseklikte olan çamurdan oluşmuş katmana ulaşmışlardı.
    ilginç olan ise bu çamurların içinde uygarlık eşyalarının bulunması gerçektende bu bölgede bir tufanın gerçekleşmiş olduğunu göstermekteydi.
    Diğer Sümer kentlerinde de aynı çamur katmanın olması bize bu bölgede anormal boyutta ani bir sel veya tufanla yaşamın sekteye ugradığını gösteriyordu.
    Sümer ve Akad yazıtlarındaki tufan ile ilgili bilgileri toplayan bilim insanları, bu yazıt ve çamur katmanlarından edindikleri bilgilerle tufanın m.ö 3500 – m.ö 3300 yılları arasında gerçekleştiğine dair kesin ortak kanıyada varmışlardı.
    Gılgamış destanının anlatıldığı Sümer, Akad ve Hitit yazıtlarında Nuh Tufanı ilgili öykü anlatılmıştı.
    Bu yazıtlarda gerçektende Gılgamışın ölümsüzlük iksirini/ağacını bulabilmek için danıştığı ve büyük bir tufan olacağını göksel varlık Anki/Enki’nin haberdar ettiği Shuruppak kentinde yaşayan Ziusudra isimli bilge kişilikten söz edilmekte.
    Ziusudran’ın yaşadığı kent isminin sonudanki Pak sözcüğü günümüz Türkçesinden lekesiz anlamında kullandığımız “Pak” ve “Ap ak” sözcükleriyle aynı kökten gelmedir. Kanımca önündeki Shuru sözcüğü günümüz Türkçesinde beraber yol alanlar, beraber devam edenler anlamına gelen “Sürü” “Sürmek” tanımlamasından gelmedir, çünkü Anu, karakumda Sümerlerden önce oluşan, sümerlerinde göç ettikleri uygarlıkta isimleri Gök Suriler/Sürüler bazende Süyrüler olarak yazılan bir uygarlık tanımlaması söz konusudur.
    Kuzey Irak, aşağı mezopotamya gibi bir bölgede büyük bir tufan olacağını ve aylar öncesinden başlattığı gemi yapımıyla bir kısım insanı kurtaran Ziusudra, yazıtlardan da anlaşıldığı gibi insanlarıda uyarmıştı.
    Çağımızın ileri teknolojisiyle bile günümüzde ne zaman bir tufan olacağı tam olarak kestirilemezken 5 bin yıl öncesinde Ziusudra/Nuh peygamberin bu tufandan haberdar olması, bize Tengri/Allah’ın Nuh’u tufan öncesinde haberdar ettiği inancının bu zamanlarda oluştuğunu göstermektedir.
    Kuran’da anlatılan Nuh tufanı, Sümer yazıtlarında ve devamı olan diğer uygarlık yazıtlarında anlatılan tufan öyküleriyle bire bir örtüşmektedir.
    Gılgamış destanındaki anlatımlarda Nuh peygambere Tengri’nin gönderdiği göksel varlik Anki/Enki ile yakında büyük bir tufanın olacağı bildirilmiş, gemi yapması söylenmişti. Gerçektende güney Irak’ta yapilan arkeolojik araştirmalar sonucunda büyük bir tufanın, Shurupak kentinde de oluştuğunu gösteren toprak katmanlarda delillerin olması, Semavi inançlarda ismi Nuh/Noé olarak geçen peygamberin aslında ön Türk Sümeri Ziusudra olduğunu gösteriyordu.
    Nazi Almanyası döneminde Türkiye’ye sürgün edilen ve Türk üniversitelerinde de ders veren ünlü Asurolog, Prof. Landsberger tufanla ilgili tarihi yazıtları okumuş, Nuh peygambere Sümerlerde Ziudsudra ismi yerine Akadlarda kullanılan “Utnapiştim” ismini kullanmıştı.
    Şimdiye kadar Sami dillerde Nuh, Ziusudra ve Utnapiştim isimlerinin tam manada ne anlama geldiği bilinmemektedir.
    Alman asurolog Friedrich Delitzsch ” Sumerische Sprachlehre, 1914 leipzig, s. 206″ eserinde Nuh sözcüğünü Sümerce insan, türemek, tohum anlamına gelen “NU” sözünden Sami kavimlere geçtiğini söylemektedir.
    Poppe, N. Bemerkungen zu G. J. Ramsted´s Einführung. 1990 Helisinki. Eserinde NU/Nuh sözcüğünün Altay/Turani dilleride olduğunu ve ne anlamlara geldiğini yazmaktadır. Poppe’nin tarihi tespitleri şunlardır; Gold dilinde NAI, Kore dilinde NEI, Monğol dilinde ise NIALMA’dır.
    Hepside insan/insanlık anlamında kullanılmaktadır.
    Türkmenler bir kimseyi övmek istediklerinde NAY başı söylemini kullanırlar. Bu söylemin anlamı; insanların en seçkini demektir.
    Bu sözcüklerin kökenini yine aynı anlamlarla Sümercede de görmekteyiz. Sümerlerde NU sözcüğü, Insan,türemek,tohum anlamında kullanılıyordu.
    Akadlarda tufan anlatılırken Nuh peygamberin ismi bazen Atrahasis bazende Utnapiştim olaraktan kullanılmıştı. Bu isimlerle anlatılan tufan öyküleri Sümerlerdeki anlatımla neredeyse aynıdır, sadece Akad yazıtlarında Atrahasis, tufandan kurtularak tanrılardan ölümsüzlüğü aldığı anlatılır.
    Kanımca Prof.Landsberger, Utnapiştim ismi kökeninin Sümerlerde Nuh peygamberle ilişkili olmasından dolayı bu ismi kullanmış olmalı.
    Bu isim Nuh peygamberin bir lakabıda olabilir.
    Çünkü ismin başında olan “Ut/Utu sözcüğü sümercede Tengri anlamları içerir.
    Sümerler UD/ID sözcüğünü güneş ve ay’ı tanımlamak için kullanırken ekledikleri “Dingir” sözcüğüyle ay ve güneşinde hakimi Tengri olduğunu yazıtlarına yazmışlardı.
    Bu tanımlama Akadlarda Ut/Utu ismiyle güneş tanrısına dönüştürülmüştü.
    “NA” sözcüğü ise yeryüzünün ve evrenin tek hakimi anlamları içeren “An-Nu-Na” tanımlamasının içinde geçmektedir.
    Nasıl günümüzde kullandığımız “Abdullah” ismi “Allah’ın kulu” anlamına geliyorsa Nuh peygamber olarak gösterilen “Utnapiştim” ismininde bu tür anlamları olabilir.
    Eski ve yeni Yunancada Yunanlılar Sümeri Ziusudra ismini “Xisoudhros” olarak vermektedirler.
    Eski Yunanlılar eski zamanlardan kalma destan ve efsaneleri kendilerine uyarlayarak kullandıkları gibi Nuh ve tufan anlatımınıda kendilerine uyarlamışlardı. Yunan ırkının oluşumu Larousse ansiklobedisinde Zeus öyküsüyle şöyle anlatılmaktadır;
    Tanrı Zeus, insan soyunu yok etmek amacıyla yeryüzünü sular altında bıraktığında yalnızca Deukalion ile karısı Pyrrha bu cezanın dışında tutulabilecek kadar dürüst kabul edilirler.
    Karı ve koca, bir gemi yaparak dokuz gün sular üzerinde dolaştıktan sonra, Tesalya’daki bir tepede karaya çıkarlar. Dünyayı yeniden insana kavuşturabilmek için toprağa erkek ve kadına dönüşen taşlar ekerler. Böylelikle ikisi de Yunan ırkının ataları olarak kabul edilir.
    Çağdaş açıklamalar bu taşların varlığını kimi zaman bir volkan püskürmesine, kimi zaman da Tesalya’da dağınık olarak bulunan Yunan çağına ait çok sayıda dikili taşa bağlamaktadır.
    Görüldüğü gibi Yunanlılar, Absu ünvanlı Anki/Enki’yi Poseidon yaptıkları gibi, Sümeri Tengri kağanı Nuh/ Zi-ud-sudra’yı bazen Deukalion, bazende Xisoudhros yapmışlar, Tengri yerinede Zeus’ü koymuşlardı.
    Sümeri Dumuzi/Tammuz Adonis ismiyle eski Yunan tanrılar panteonuna eklenmiş, Dumuzinin eşi İn Anna aşk tanrıçası olarak baştan Akadlarda İştara, eski Yunanlılarda Afrodite, Romalılarda ise Venüse dönüştürülmüştü.
    Gılgamışın maceraları ise birebir alıntılanarak Herküle, Gılgamışın arkadaşı Enkuduyla öldürmeye gittikleri sedir ormanlarında yaşayan Humbaba ise tepesinde gözü olan Herkülün öldürdüğü deve dönüştürülmüştü.
    Nuh peygamberin isminin anlamı ön Türkçe Sümercede, “Zi” yaşam, can, ruh anlamına gelmektedir, “UD” zaman, SUDRA’da uzun anlamına geliyor.
    Bu sözcüklerin bileşiminden olan ismin anlamı “Uzun ömürlü” demektir.
    Kuran, araf süresi 133’cü ayetinde Allah, Sümerlerin yanlışa düşmelerinden dolayı tufandan önce uyarılar gönderdiğine ve bu insanların büyüklük taslayarak Hak inancından uzaklaştıklarına vurgu yapıyor.
    Kuran’a göre, Sümerler inançlarını yozlaştırarmaları sonucu, tek, ebedi Tanrı olgusunu terkedip, kağanları ve göksel varlıkları ilahlaştırarak tapınma nesnelerine dönüştürüldüğü anlatılmaktadır. Bu varlıklara tapınılan bir inanç yarattıkları için, Araf 59 suresinde Nuh peygamberin resul/yol gösterici, tekrar tek mutlak varlığa inanılmasını öğütleyen, uyarıcı olduğunu Kuran’da görmekteyiz.
    Sümer yazıtlarında da Nuh/Ziusudra’nın Tengri’nin bir kağanı olduğu açıkça belirtilmektedir.
    Sonsuz mavilik anlamına gelen Tengri sıfatı “An-nu-na”, yani evrenin ve dünyanın tek hakimi ancak yeryüzünde temsilciler seçme kuralının burada da uygulandığı görülmektedir.
    Üstelik Sümerler inanç önderi kağanlarına “Nabu” ünvanı veriyorlardı, bu tanımlamayı hala günümüzde görev itibariyle peygamberden biraz daha düşük görev alan Allah’ın elçisi, yol göstericisi anlamları içeren “Nebi” olarak kullanmaktayız.
    Tengri inancı ve İslamiyette dahil diğer semavi inançlarda Nuh’un, yol gösterici bir peygamber/kağan olduğuna bu inançların hepsinde inanılmıştır.
    Nuh Peygamberin, Sümercede uzun ömürlü anlamına gelen “Zi-ud-sudra” gerçeğini Kuran’ı kerimin Ankebut süresinin 14’cü ayetinde Nuh’un uzum ömürlü vurgusunda da görmekteyiz.
    Nuh Peygamber ile M.ö. 600’lü yıllarında yazılmaya başlanan Tevrat arasında 2400 yıl zaman aralığı vardır. O çağlarda İsrail oğulları ve Arapların isimleri değil cisimleri bile yoktu.
    Keza sitemizdeki yazılarda çölden yeni çıkan İbranilerin Sümer Tengri inancının yozlaşmıs hallerini Babillilerden alarak kendilerine uyarladıklarını, bazende nerede duracaklarını bilemediklerinden şaşırıp yanıldıklarını delilleriyle yazdık.
    Örneğin, Sümeri gök yüzünün bakir saf kızı anlamına gelen Kısıkıl lilla’nın Lilitu ismiyle yozlaştırılmış anlatımlarını Akadların devamı uygarlıklar olan Asur ve babillilerden almışlar, Lilith ismiyle kötülüklerin anası, cennette Havva’yı kandıran yılanımsı, şeytanımsı varlık olarak betimlemişlerdi. İbraniler kendilerini temiz,seçilmişler gösterebilmek için öykülerinde bu kızı kendileri hariç diğer milletleri doğuran İştar tapınağının fahişesi olarak göstermişler, fakat fahişe tapınağının başı olarak gösterdikleri İştar’ı ise başka yazılarında Yahudileri Babil sürgününde katliamdan kurtaran Eşthere dönüştürmüşlerdi.
    Oysa Tengri’nin kadın piri/kağanı Sümeri İn Anna’nın Akadlarda aşk ve sevgi tanrıçası olarak İştar’a dönüştürülmüştü. İbraniler ise fahişe yaptıkları İştar’ı daha sonra Babillilerin inanç öykülerinide araklayarak Tevratı oluşturan 21’ci kitabı yazan, yahudileri Babil sürgününde katliamdan kurtaran kadın yapmışlardı.
    Gerçekteden o dönem çölden yeni çıkan bedeviler olmalarından ileri derecede gelişmiş, muhteşem uygarlık ve inancı karşısında nerede, neye inanacaklarını, nerede duracaklarını şaşırmışlardı.
    Tevratın 21’ci kitabını olusturan bu öyküde, Yahudileri Hamman isimli Pers vezirin elinden kurtaran Eşthere yardım eden amacasının ismi ise Mardoşe idi. Fakat bu isimde o dönem Akadlarda mezopotamyanın en büyük tanırısı olduğuna inanılan eski Aramicede Marduk’un hizmetkarı anlamına geliyordu.
    Marduk sözcüğü ise Sümerlerden alıntılanan MarUd/Ut Tengri tanımalamasının Akadlarda değişikliğe uğramış biçimiydi.
    Eski efsane ve inançları kendilerine uyarlayan İbranilerin anlatımlarında anlatılan Nuh ve tufan öyküleride Tengri inancı kökenli Sümerlerden Akad ve sonraki uygarlıklardan alıntılanmış, İbranilerin kendilerine uyarladıkları öykülerdir.
    Tengri inancının bilinen tarih olaraktan 40 bin yıl öncesine dayanan peygamber/kağanlar sinsilesinden gelmiş olmasından dolayı Tengri inancının kalu beladan beri var olan dinlerin öncesi olduğunu söyleyebiliriz.
    İsim anlamlarının aynı Kuran’da da olması Sümerlerde Nebu ünvanlı bilge kişilik olarak Shuruppak kentinde Ziusudra ismiyle Nuh peygamberin yaşamış olması, Nuh peygamberi varsa eğer kalu beladan beri olan Hak inancının ön Türk Peygamberi olduğunu göstermektedir.
    Bu bilgiler, kimsenin inkar edemeyeceği tarihi yazıt ve silindir damgalarda delilleri olan, isim ve tanımlamaların aynı özellikleriyle Türkçede de kullandığını gösteren gerçek bilgilerdir.
    İddia ediyoruz, M.ö 3500’li yıllarında Anu’dan göç eden Sümeri neslinden olan Nuh peygamberin yaşadığı çağda Türki/Turani uygarlıkların göstergesi delilleri olan Sümerler gibi eklemeli yazım özellikli dil konuşan, günümüz Türkçesinde de ortak anlamlı sözcükleri olan güney İranda oluşmuş Elamlılar haricinde kimse bir uygarlık ismi bile veremez.
    Çünkü o zamanlarda ne uygarlık ve milletler, nede günümüzde isimleri bilinen inançların hiç biri henüz oluşmamıştı.
    O dönem sonsuz mavilik anlamına gelen Anu kökenli tek mutlak varlık inancına inanılan An/Tengri/Dingir isimli bir inanç vardı.
    Nuh/Ziusudra ise bu inancın bilge kağanı,peygamberiydi.
    Birde kendilerini Nuh peygamberin Sam isimli oğlunun zürriyetinden gelenler olduklarını iddia eden, uygarlıkla en son tanışan bedevi Emevi Arap ırkçılarının Türklere hakaret etmek için uydurdukları hadisleri Kuran’ın gerçekleriymiş gibi gösterterek Türkler hakkında yorum yapan, çağının zır cahili Said-i Kürdi isimli Kürt ırkçısından da söz etmek gerekir.
    (Sitemizde bu kişi hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir)
    Zamanında kurtuluş mucadelesi verilirken ingilizlerden aldığı destekle, fetvalarıyla zamanının apo’su şeyh Said eşkiyasına adam toplamayı görev edinen Kuvayı milliye düşmanı Said i nursi, Türklerin yafesin oğlu mecücün, yani şeytanın zürriyetinden gelenler olduklarını iddia etmişti. Ziusudra’nın yani Nuh peygamberin Anu’dan göç edenler soyundan olarak ön Türk Sümer uygarlığına ait kişilik olduğuna dair bilgilerin tarihi delillerle ispatlanmış olmasından sonra, Said i Kürdi(nursi)takipçileri zürriyetlerini ve Emevi Arap hadisleri kökenli inançlarını nerelere dayandıracaklar bayağı merak konusu…

  300. bir kul dedi ki:

    tengiri

    kuranda asla çelişki yoktur çelişki çelişkili olanların kendisindedir birde herşeyi bildigini zannedenler dir

    iyi dinle

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul.
      Bak bir konuda haklısın.
      Benim insanlığa kan ve göz yaşından başka hiç bir şey veremeyen, evrensel insani degerler yerine 1400 yıl ve öncesi ve ötesi uygarllıkla en son tanışmış bedevi uyulamalarını dayatan, gücü elinde bulunduran diktatör islamo faşist liderlerin elinde silah olarak kullanılan, bu silahla milyonlarca masum insanın kanına giren, insanları cahil bırakan, emrettiği gibi inanmayanların öldürülmelerini emreden, emirlerindeki gibi inanmayan insanları köle, kadınlarını cariye yapan, İslamı temsil eden yöneticilere biat emrettirmeyi imanın şartı olarak koyduğu için sömürü düzeninin önünü açan, insan onurunu, gururunu hiçe sayan, Sümer kaynaklı babil efsanelerinden araklanarak oluşmuş İslam ve tüm ibrani kaynaklı dinlerle sorunum var.

      Sen daha hiç bir kuran söylemlerimim kuran’dan örnekler vererek aksini ispat edemedin.
      Edemediğin gibi konudan konuya atlıyor, içerigini bile idrak edip anlayamadığın kopya yazılarla savunmadan başka birşey yaptığında yok.

      1.Hz Âdem (as) :
      Kur’an’da adı 25 defa geçer. İlk insan, ilk peygamberdir. Tarımla uğraşmıştır. Allah, onunla birlikte Havaa annemizi de yaratarak insan soyunu başlatmıştır. Hz. Adem’e 10 sayfa kitap indirilmiştir.(Bir Kul, senden alıntı)

      Bu paylaştığın kopya yazıda Adem’in ilk insan ve insan ırkı Adem’in çocuklarından üredi diyorsun.
      Paylaştığın videoyla da Adem zamanında başka insanlar da olabilir diyorsun.
      Sen daha ne dediğini bile bilmiyorsun bir kul.
      Nedir bu çelişkili paylaşımlar ??
      Ben Kuran olgularının insan onuruna yakışmayan ayetlerini kuran ayetleriyle örneklerken sen aynı konu ile ilgili taban tabana zıt görüşler ileri sürerek kaypak bir zeminde oraya buraya sürükleniyorsun.
      Bi karar ver Adem ilk insanmı değilmi ?
      İlk insansa paylaştıgın bu videodaki görüşte neyin nesi ?

      Bir Kul, senin bu tahrifat ve sahtekarlığına alıştık artık.

      (ENFAL 8/ 67 Yeryüzünde ağır basıncaya kadar, hiçbir peygambere esir sahibi olmak yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz; halbuki Allah sizin için âhireti istiyor. Allah güçlüdür; hikmet sahibidir.)

      Sen kölelikle ilgili konuda sahtekarlıkla tahrif ettiğin ayeti Kuran’ın köleliği kaldırdığına delil olarak sundun.
      Ayeti peygamber vicdanlı olduğu için esir, yani köle edinmek yakışmaz diye değiştirdin.
      Oysa önceki ve sonrası ayetlerde savaşta kesinlikle fidye karşılığında kazanç elde etmek için esir almayın, hepsini öldürün deniliyordu.
      Yani senin peygamberine bir insanı esir almak değil öldürmesi yakışıyor.
      Sen milleti kandırmak ve islamı şirin göstermek için ayeti değiştirerek tahrifat yapıyorsun.
      Bir Kul arkadaş bu acizlik ve bilgi karşında hırstan gözü dönmüşlüktür.
      Yani kısaca saygısızca yapılmış sahtekarlıktır.
      Aslında sen de haklısın, senin inancın zaten insana saygısı yok, o çok sevdiğin Muhammed yapmış saygısızlıgı senin yapmanı pekte çok görmüyorum.
      Allah’ın sana hidayet versin ki sende doğru yolu benim gibi bulasın :)))))

  301. bir kul dedi ki:

    tangiri
    samimiyetini ortay koy

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bak bir Kul arkadaş.
      Bu kadar video paylaşarak ne yapmaya çalışıyorsun.
      Fikirleri değişik insanların hepsine yanıt vermemi mi bekliyon sen benden.
      Sen biraz kendin olda karşılıklı tartışalım.
      Bu paylaştığın videolara bakmıyor, kopyaladığın yazıları hiç okumuyormusun sen.
      Yukarda kopyaladığın bir yazıda Ademin ilk insan olduğunu ve insanlığın Adem’den ürediğini iddia ediyorsun.
      Bu videoda ise Adem’in yanında başka insanlar olabileceğini iddia ediyorsun.
      Arkadaşım bir karar ver Adem ilk insanmı, değilmi ?
      İnsan ırkı adamden türedimi türemedimi ?
      Sen daha bunda bile emin değilken bir birine zıt fikirler paylaşiyorken ben sana ne anlatayım ?
      Okuduğunu idrak edemiyor, dinlediğini anlayamıyorsun sonra gelip bana ahkam keserek vicdanınla dinle diyorsun.
      Arkadaşım paylaştıgın yazıları ve videolarında ki içerikleri sen bir baştan idrak et.
      Bana aynı gün içinde aynı konu ile ilgili birbirine zıt iddialarla gelme.

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul arkadaş.
      İslamcılar ve sen bir karar vermelisiniz.
      Evrim varmı yokmu ?
      Paylaştığın video Adem ve kadının yaratılışını evrim sürecinin başını temel alarak anlatıyor.
      Kuran’da adem’in yaratılışını anlatan ayette “biz onu çamurdan eşini de ondan yarattık” sözünü yaşamın dünyada ilk oluştuğu sürecin başında ilk yaşamsal canlıların hücrelerden oluştuğu için ilk insan Adem’i yaşamı oluşturan mineraller enziminden oluşan hücrelerden, kadınıda aynı maddelerden oluşan hücrelerin dişileşmiş hallerinden oluştuğunu ve insan neslinin evrimsel sürecinde başka insanlarında bu biçimde oluştuğu için Adem ve Havva’nın çocuklarının kendi aralarında çiftleşmediklerinin konusu ediliyor.
      Yani paylaştığın video da evrim sürecinde insanların maymunlarla ortak ataları olan varlıktan türediklerinin Kuran’sal olduğuna vurgu yapılıyor.
      Biraz açık olun.
      İlk insan adem nasıl yaratıldı.
      Baştan mineraller enziminden oluşan hücre varlıkmıydı yoksa çamurdan insanamı dönüştürüldü ?
      Adem çamurdan biçim verildikten sonra hemen insana dönüştürüldüyse Evrim sürecini ve araklayıp kuran’a uyarladığınız bilgileri çöpe atın.
      Evrimsel süreçte Adem oluşmuşsa o zaman Adem’in ilk insan olduğunu unutun.
      Baştan bir karar verin ki size doğru dürüst bir yanıt verelim.
      Kuran’da ise paylaşılan video’daki gibi Adem’in minerallerden falan oluştuğunun aksine yaratılışı anlatılır.
      Bakara 30.”Bir zamanlar Rabb’in meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti.
      Bakara ve Araf surelerinde Adem’in ilk canlı hücre olmadığı, çamurdan biçimlendirilmiş insan olarak yaratıldığı açık biçimde anlatılır.
      Bilimsel bulgular olan Evrim sürecini Kuran’a uyarlayarak bilgi hırsızlığı bari yapmayın.
      Meryem suresi 58 ayeti evrimsel sürecin inkarıdır kez. bu ayette “Âdem’in soyundan ve gemide Nuh ile beraber taşıdıklarımızın neslinden, İbrahim ve İsrail’in soyundan, hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdir.” denilir.
      Yeryüzünde ilk yaşamın 4.4 milyar yıl ve 2.7 milyar yıl arası oluştuğunu göz önüne alırsak ilk canlı adledilen hücre halife Adem’le ondan sonra gelen insan peygamberlerin arasında 3/4 milyar yıllık uzun bir zaman dilimi çıkar.
      Adem ve eşi minerallerden oluşan hücreler oluyorsa melekler bu hücreler önünde secde ediyor sonra bu yaşamsal hücrelermi cennete konulup yasak meyveyi yedikten sonra ceza olarak dünya ya gönderiliyorlar ?
      Bence boşa zorlamayın.
      iki yanlıştan bir doğru çıkmaz.

      Konu Kadından açılmışken bir ayet paylaşayım.

      Maide suresi 6. Diyanet Vakfi:
      Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı da (yıkayın). Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz.

      Maide suresi 6. Edip Yüksel:
      İnananlar! Namaza kalktığınız zaman: Yüzünüzü yıkayın, ellerinizi dirseklere kadar yıkayın, başınızı sıvazlayın, ve ayaklarınızı da topuklara kadar (sıvazlayın/yıkayın). Cinsel ilişkide bulunmuşsanız yıkanınız. Hasta veya yolcu iseniz, yahut tuvaletten gelmiş, yahut kadınlarla cinsel ilişkide bulunmuş ve su bulamamışsanız, temiz bir toprağa yönelip yüzünüzü ve kollarınızı onunla sıvazlayın. ALLAH size güçlük çıkarmak istemez. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor. Olur ki şükredersiniz

      Paylaştığım ayeti iyi oku.
      Ayette geçen arapça “nisâe” kadınlar “lâmestum” yaklaşmak dokunmak anlamına geliyor.
      Diyanet parantez içinde dokunmayı cinsel birleşme olarak çevirmiş.
      Edip Yüksel yaklaşma veya dokunmayı kadınlarla cinsel ilişkide bulunmuşsanız olarak çeviriyor !!!
      Kadınlara dokunma veya teması cinsel birleşme olarak algılandığı için cünüp olduğumuzda doğal olarak boy abdesti alınması gerekiyor.
      Fakat Ayet’in başında zaten cünüpseniz boy abdesti alın deniliyor.
      Cünüplüğün cinsel birleşmeden olduğunu zannedersem biliyorsun.
      Ayette; “Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve ellerinizi onunla meshedin.” deniliyor.
      Yani hasta olduğunuzda, yolculuk halinde, tuvaletten çıkıktan sonra ve kadınlara dokunulmuşsa su varsa abdest alın su yoksa teyemmün edin deniliyor.
      Bunun kadınlarla cinsel birleşme olmadığı zaten ayetin başında anlaşılıyor, ayet’in başında cinsel ilişkide bulunmuşsanız yıkanın deniliyor.
      Ayetin devamında tuvaletten çıktıktan sonra VE KADINA DOKUNMUŞSANIZ su yoksa teyemmün edin deniliyor.
      Kuran’a göre pisliğe ve kadına dokunmak eşdeger görüldüğü için temizlenmeli.
      Bumudur kadına verilen değer ?
      Kadın dışkı kadar kirli değersiz bir varlıkmı da kadına dokunmanın tuvalette pisliğe dokunmayla eş deger görülüyor ?

      • bir kul dedi ki:

        Tengri arkadaş

        senin aklın şartlanmalarla hareket ettiginden aklını nefsine emanet ettiginden kadını kendiniz öyle görmek ve islama dil uzatmak için carpıtdur yahu sen erkek degilmisin sen hiç kadına dokunmadanda ihtilam olmuyormusun olmadınmı uykunda yada canın istediginde senin aklından zorun var illaki carpıtmak biraz gevşe rahatla kendine gel ondan sonra birdaha oku şartlanmadan dane dane bel altı ve kötülüge meyilli olarak kötülemeye calışarak okuma vijdanını ve aklını devreye sok işine geldigi gibi cok güzel aklını kullanıyorsun negüzel calışıyor halbukisi aklın benden fazla calıştıgı ortada iken nasıl olurda bu körlügü diretirsin belki şimdi anlamışsındır
        yahu illaki kadın a kötülememi yapan ona bakarsan biz erkeklerde pislik olmuyormuyuz niye heen kanını görüyorsun bu şartlanmışlık niye kadın tekbaşına ne yapsın bak ikikişiden bahsediyor sen illaki yatakmı yazsın istiyorsun yani ihtilam iki şekide olur biri temas etmeden uyku ve can yani nefis idrakli senin bunu anlamış olman gerekiyordu hayret demekki ilk olarak tarafsız okumaya karar vereceksin daha baştan yanlışlamaya karar vererk okumaya başlarsan sütte bile bir pislik bulursun zaten işkembe ile …..
        fakat içiyorsun eh senin bir an evvel şu kötülemek ve ararklamak gibi kelimelerinden vaz gecmen gerek cok zor bir durumdasın üzülüyorum

        nahl 66. ayet Yine sizin için sağmal hayvanlarda da alınacak bir öğüt vardır: size hayvanın karnında sindirilen şeylerden oluşan, atıklarından ve kanından ayrışarak süzülüp gelen saf ve lezzetli, sindirimi kolay bir süt içiriyoruz.

        iftiracı durumunda oldugundan durumun vahim yaratıcına iftira atıyorsun farkındasın yada degil bunu ben bilemem

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul arkadaş.
      Ben, islamla pekte ilgisi olmayan fakat genede islamın şirin yüzü Alevi düşünce yapısından yetişmiş bir insan olduğum için genellikle sünni islamcılar gibi her gördüğüm karşı cinse sex objesi olarak bakmam, bakamam.
      Evrensel insani degerlere önem verdiğim için hiç bir insanı diğerinden aşağı olarak görmediğim için din ve ırkından dolayı bir insanın öldürülmesi ve köle edilmesi insan onurunu zedelediği için karşıyım.
      Sen zannediyorsun ki bizler doğuştan islam karşıtı olduk.
      Aksine, kendi adıma konuşayım ben senden fazma islam’ı yaşayan bir insandım.
      Yıllarca namaz kıldım,Diyanete bağlı cami yönetiminde bulunarak karşılıksız hizmet verdim, amacım Allah’ın muradı olduğuna inandığım mükemmel bir insan olmayı amaçladığım için inancım ile ilgili ne varsa öğrenmeye karar verdim.
      Milli görüş, süleymancı cemaat, nur cemaati gibi islami cemaatların içine girdim çıktım kitaplarını okudum, görüşlerini öğrendim.
      Kuran’a yöneldim tam kaynağından öğreneyim diye.
      Sonuç hayal kırıklığı oldu.
      Benim içimde yaşattığım kusursuz, sevgi dolu, kulları arasında ayrım yapmayan sevgi be barış Tanrı’sını Kuran’da bulamadım.
      Demem o ki bizler bir çırpıda, başkalarının telkiniyle islamdan soğumadık, islamı öğrendiğimiz için islam bizi kendinden soğuttu.
      Biz kusursuz merhametli değiliz fakat Allah eşit yaklaşması gereken kullarına bizden daha merhametsiz.
      Biz tam adil değiliz fakat Allah insanlara inanç ve cinslerinden dolayı bizden daha adaletsiz.
      Biz tam bilgili değiliz, öğrendiğimiz bilgilerle dünya ve oluşumu akıl ve mantık süzgecinden geçirerek anlamaya çalışıyoruz fakat Allah kuran’da bilimsel verilere ters anlatımlarına inanmamızı ve sorgulamamamızı istiyor.
      Öyle zannettiğin gibi değil.
      Bizler islam yanında diğer semavi dinler ve kolları tarikatlar, manicilik, ophitçilik gibi yok olmuş inançları ve kökenlerinide araştıran benzer noktalarını ve keşiştikleri noktalarda kökenlerinne inen karşılaştırma yapan insanlarız.
      Öyle kuru kuruya bir inancı cehennem korkusuyla savunan insanlar değiliz.
      Doğruyu ve gerçeği amaçladığımız için kendimizi geliştirmemize yardımcı olacak her bilgi ve tartışmaya açığız.
      Yani yıkılma endişesiyle inanmasakta, sindiremesekte korkuyla içimizde yaşattığımız putlaşmış tabularımız yok.
      Gelelim paylaştığım Kuran ayetine.
      Arkadaşım sen bir kadına dokununca orgazmı oluyorsun ?
      Ya da bir kadın adabı muhaşeret gereği bir erkeğin elini sıkınca orgazmı olur ?
      Rüyasında orgazm olan bir insanın cünüp olmasından dolayı yıkanması konusunu işlemiyor ayet.

      Maide suresi 6. Diyanet Vakfi:
      Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı da (yıkayın). Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin.

      Ayette geçen öneri;
      “Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın.”
      Nasıl cünüp olunduğunu biliyorsun, buraya kadar tamam.
      Ayette zaten cünüp olduktan sonra ne yapılması gereken söylenmiş
      Ayet’in devamını oku.
      Yahut Hasta iken.
      Yahut Yolculuk halinde.
      Yahut tuvaletten gelince/çıkınca.
      Yahut bir kadına dokunmuşsanız.

      Arkadaşım sen burda nerden cinsel birleşme çıkartıyorsun?
      Ayetin devamında su varsa abdest, yoksa teyemmüm edilmesi önerilmiş.
      Cinsel birleşme olsaydı Allah boy abdesti alın demesi gerekmezmiydi ?
      Açıkca pisliğe ve kadına dokunursanız abdest alın diyor.
      Ama kadın denilince sizin aklınıza hemen cinsel birleşme geliyorsa ona bir şey diyemem.

      Daha açık örnekleyeyim ki anlamadıysan anla.
      Yahut hasta iken.
      Yahut fabrikada işiniz bittiğinde.
      Yahut tuvaletten çıktığınızda.
      Yahut bir ineği sağdıktan, bir köpeğe dokunduktan sonra abdest alın, su yoksa teyemmüm edin diye değiştiriyorum.
      Kardeşim sen bundan inekle ve köpekle cinsel temasmı anlıyorsun ?
      Fakat kadınlarla ilgili bir konu geçtiğinde bizim değil sizin aklınız fikriniz cinsel temasta, uçkurunuzda olduğu için kadın sözcüğünden sonra aklınıza hemen cinsel temas geliyor.
      Arkadaşım Allah kuran’da hasta iken, yolculuk halinde, tuvaletten çıkınca, kadına dokununca abdest alın diyor.
      Zanet bu ayet bu biçimde anlaşıldığı için islamın yoğun yaşandığı millet ve topluluklarda temas etmemek için kadınla toka yapılmaz.
      Annesinin kucağında bir erkeğin annesinden şehfet duyacağına ve küçük kız çocuğunu bile dizimde sevemiyorum diyen, aklı fikri sexte olan insanların yetişkin bir kadına dokununca şehvetinin kabarması gayet doğal.
      İşte bu nedenlerden dolayı bir kadına dokunmanın, yani temas etmenin abdesti bozacağını ve tekrar abdest alınması gerektiği fetvasını veriyorsunuz.
      Bak bakalım abdesti bozan şeyler neymiş.
      WC ihtiyacını gidermek, bedeninden kan akması, kusmak ve kadına dokunmak.
      Ben de diyorum Kadın bu kadar kirli bir varlıkmıda dokunmayla abdest bozuluyor?
      Sizin aklınız fikriniz cinsellikte, kadını bir sex nesnesi, kirli gördüğünüz için temas halinde bile abdestiniz bozuluyor.
      Bunu Allah Kuran’da yazmış, mezhep ve tarikatlarınızda uyguluyor.
      Sen neden gocunuyon, neden karşı çıkıyorsun anlamış değilim.

      • bir kul dedi ki:

        09/12/2015,

        Evrensel insani degerlere önem verdiğim için hiç bir insanı diğerinden aşağı olarak görmediğim için din ve ırkından dolayı bir insanın öldürülmesi ve köle edilmesi insan onurunu zedelediği için karşıyım. DEMİŞSİN TENGİRİ ARKADAŞ

        FAKAT BAŞKALRININ ONURUNU HİÇ CEKİNMEDEN ÇİGNİYORSUN

        BU NE PERHİZ BU NE LAHANA TURŞUSU

        ÇELİŞKİLERLE DOLU HER YAZIN HEP HAKAET İFTİRA YALAN CARPITMA

        DİLİNTERAZİSİ BOZULMADAN ELİN TERAZİSİ BOZULMAZ

        https://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=21468

      • bir kul dedi ki:

        https://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=21468

        3) Boy Abdesti (Gusül) Ne Zaman Alınır? TENGİRİ ARKADAŞ

        “Abdest” ve “boy abdesti” Farsça’dan Türkçe’ye geçen kelimelerdir. Kuran’da geçmezler. “Boy abdesti” diye kastettiğimiz Kuran’da geçen cünüp olunca gerekli olan yıkanmadır. “Gusül” zaten Arapça “yıkanma” demek olduğu için “boy abdesti” yerine Türkçe “gusül” veya “gusül abdesti” diyenler olmuştur. Suyun gerekli olduğu diğer halin iki ayette de “kadınlara dokunma” olduğu söylenir. (Arapça’da da Türkçe gibi deyimler vardır. Türkçe’de de “kadınlarla beraber olma” “aynı odada yalnız kalma” anlamında değil “cinsel ilişkiye girme” anlamında kullanılır. “Kadınlara dokunma” ifadesi de Arapça’daki aynı manaya gelen bir deyimdir.) Yani boy abdesti kadınlarla cinsel beraberlikten sonra alınır. Zaten cünüp olunduğunda boy abdesti alındığını söylemiştik. Cünüplük, “cenb” kökünden türemiştir. Bu kelimenin kökünde “yakında olma, beraberlik” manaları vardır. Buna göre “cenabet” terimi beraberliğin en ileri seviyesi olan birleşmenin sonucuna ad olmuştur. Ayetin içinden boy abdestinin ne zaman alınması gerektiğine dair vardığımız sonucu “cünüp” kelimesinin manası da doğrulamaktadır. Cinsel bir birleşme dışında, şu şu hallerde boy abdesti almanın vacip (farzla sünnet arası, farza yakın uygulama) veya sünnet olması da Kuran’da yoktur. İsteyen istediği zaman, rahat ettiği zaman boy abdesti alır, fakat Kuran’dan çıkmayan bir hüküm ne farz, ne vacip, ne sünnet, ne de her hangi başka bir başlıkla kimseye yüklenemez. 5-Maide Suresi 101. ayetinde açıklanmayan her şeyin affedildiği söylenmektedir. Bu yüzden Kuran’da açıklanmayan her hususta serbest olduğumuz dışında hiç kimse bu açıklanmayanlara ilave bir cevap aramasın.

        ENAM (156-157) “Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından gerçekten habersizdik” demeyesiniz, yahut “Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz diye bu kitabı indirdik. İşte size de Rabbinizden açık bir delil, kılavuz ve rahmet geldi. ………

        http://www.kuran-tekkaynak.com/yeni_sayfa_5.htm

      • Tengri Menem dedi ki:

        Bir Kul arkadaş.
        Konu boy abdestinin ne zaman, ne şartlarda, ne yapılınca, nasıl alınması değil.
        Yazdıklarımı tekrar oku.
        Sen de ya algılama sorunu var, ya da ayeti tartışmamak için yan çiziyorsun.
        Maide 6’nın başında zaten cünüp iken boy abdesti alınız yazıyor.
        Ayet’in sonunda da tuvaletten çıkınca, kadına dokununca abdest, bildiğin namaza durmadan öncesi normal abdest alın, su yoksa teyemmüm edin deniliyor.
        Yani burda cinsel birleşmeden bahs edilmiyor.
        ilgisiz kopya yazılarla eveleyip gevelemene gerek yok.
        Sizin hak dediğiniz ehli sünnet çıkışlı mezhep ve tarikatlarınızda da bu ayeti uygular. bu mezhep ve tarikatlara göre tuvalete gitmek, köpeğe ve kadına dokunmak abdesti bozan şeyler.
        iyi bak ayette ne yazıyor.
        Ayetin başında:
        Eğer CÜNÜP oldunuz ise, BOY ABDESTİ alın.
        Sonrasında:
        yahut biriniz TUVALETTEN gelirse, yahut da KADINLARA DOKUMUŞSANIZ ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla TEYEMMÜM edin de YÜZÜNÜZÜ ve ELLERİNİZİ onunla meshedin.

        Muhalefet olsun diye muhalefet etme.
        Okuduğunu anlamaya çalış ki sürekli kendi kendinle çelişme ve kaçamak konular açarak sıvışmaya çalışma, verdiğim ayeti yorumla.
        O kadar saçma karşı çıkıyorsun ki sanki kadına dokunmayı cinsel birleşme algılıyorsun.
        Belkide, bilemiyorum senin için kadının elini sıkmak seni cünüp ediyordur !!!
        Kardeşim madem kadına dokunmak cünüplük olarak algılanıyor, neden o zaman kuranda normal abdest alın deniliyor da boy abdesti alın denilmiyor. Biliyorum, Kuran’da kadına dokunmanın pisliğe dokunmayla eş değer görüldüğü, kadının aşağılandığı için gerçekleri algılamak, kabullenmek istemiyorsunuz.
        Ayeti yorumlayarak günümüz yaşam ve ahlaki ve değerlerine göre mantıklı yanıt veremediğin için kıvranıyorsun.
        Hepsi bu.
        Merak etme bunu biliyor, seziyorum..

  302. bir kul dedi ki:

    temgiri

    KURANDA ASLA ÇELİŞKİ YOKTUR

    çelişki heva ve hevslerini konuşturanlardır delile BİLGİYE TENEZZÜL ETMEYENLERDİR bilgisizce ahkam kesenlerdir islamla sorunu olanlardır bu ne İFTİRABİLGİYİ SAKLAMA DOGRU OLAN BİLGİYLE DEGİL ASLI ASTARI OLMAYAN UYDURULAN YALANLARA SARILARAK BAK İŞTE DİYEREK KENDİ SAFINA HİZMET ETMEK İÇİN YALANA SARILANLARDIR nedersin vs vs esas islamla sorunu olanlar insanları kurandan ve islamdan uzak tutmak için yaptıkları cirkinmi çirkin ahlaka sıgmayan seviyesizce iftira atılarak bilerek yada bilmeyerek uydurulan şeylerdir

  303. bir kul dedi ki:

    HİLAL TV DE CANLI KURAN I ANLATIYOR DİNLEMEK İSTEYENLERE YANLIŞLARINI GÖSTERMEK İSTEYENLERE FIRSAT

    http://www.hilaltv.org/yeni/programs.php?id=218

  304. bir kul dedi ki:

    SAAT 11 DE HER PAZAR 15 GÜNDE BİR CANLI OLARAK TEFSİR EDİLİYOR ŞU ANDADA CANLI OLARA YAPIYOR
    http://www.hilaltv.org/yeni/onair.php

    • rammsteinn dedi ki:

      tv lerde nedense hep aynı şeyler dönüyor. neler mi dönmüyor?
      peygambere bütün sülalesinin helal olduğu ayetler,peygamberin hangi sırayla karılarıyla yatabileceği,yıldızların şeytanlara atımlık olduğu ayet,ceza olarak elin ayağın çaprazlama kesilmesi gerektiğini anlatan ayet,hak dinin islam oluncaya kadar savaşılması gerektiğini anlatan ayet yani ne kadar mantık dışı ayet varsa bunu tv lerde göremezsiniz. varsa yoksa ana baba ya iyi davranın hırsızlık yapmayın vs vs. zaten bunlar bütün dinlerde var.
      kul
      bu yüzsüzlüğü riyakarlığı sen görmezsin. görmek istemezsin. hem niye göresin ki, hergün hayalinin kurduğunuz o ince belli kara gözlü süt tenli tomurcuk memeli huriler için bu kadar ibadet etmişken bütün bunların boşa gitmesini istemezsin.

      lut kavminin helak edilmesini böbürlene böbürlene anlatırken,eşcinselliğin ne kadar iğrenç olduğunu anlatırken bu hikayenin kahramanının kızlarıyla şarap içip grup dikişi yapmasını görmezsiniz.

      tanrın süleymana zenginlik vermiş süleymanın ordusuna tanrı kendi cinlerini dahil etmiş. bunu sabah akşam anlatırsınız ama süleymanın tanrıya sırt dönüşünü allahı bırakıp başka tanrılara yönelmesini görmezsiniz.

      yunusun karnında canlı kaldı diyerek efsane yaratırsınız. ama bu kişinin sizin allah dediğiniz tanrıdan kaçmak için nereden nereye gittiğini bilmek istemezsiniz.

      allah ile güreşen peygamberin hangi stilde güreştiğini merak etmiyormusunuz? açıkca ben merak ediyorum. ama sorduğum hiçbir kişi buna cevap vermiyor? neden acaba?

      evet kul
      senin hilal tv de bunlar konuşuldu mu? eğer tv de bunları konuşacak bir babayiğit kişi ve tv varsa buyur beraber izleyelim. böyle bir şey olmayacak. çünkü bu dinin mensupları bunları ne bilmek ne öğrenmek ister. bunu senin dediğin gibi din düşmanlığı olarak nitelendirir. tıpkı senin gibi.
      gerçek ama acı ama sizin için. bu gerçeklerle nasıl yaşayabiliyorsunuz şaşıyorum. açıkcası ben yaşayamadım. bu ikiyüzlülüğe dayanamadım.

      • bir kul dedi ki:

        evet kul
        senin hilal tv de bunlar konuşuldu mu? DEMİŞSİN
        EGER SABIRLA TAKİP EDERSEN SIRASI GELDİGİNDE MUTLAKA BAHSEDECEKTİR HİÇ BİR AYETİ ESGECMEZ GECMESİDE MÜMKİN DEGİLDİR SEN YETERKİ AZİMLE SABIRLA TAKİP ET TÜM BİLDİKLERİNİN KARŞILIGINI GÖRECEKSİN FAKAT BU SENELER ALACAGINDAN YARINI ALLAH TAN BAŞKASININ BİLEMEYECEGİNDEN ŞİMDİDEN ÖRNEK VEREYİM
        ÖRNEK

        NOT SONUNA KADAR DİNLERSEN İYİ OLUR TAM ANLARSIN

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      Benim sorularıma cevap vermek gibi bir alışkanlığınız olmadığını (aslında sebebini de) biliyorum! Ama huyum kurusun ki ben herşeyi sorgulamayı ve bunu sorular sorarak yapmayı çok seviyorum. Bu nedenle size iki adet sorum olacak. Üstelik sizin için cevap vermesi kolay olsun diye şıklı soracağım!

      1- Aşağıdakilerden hangisini DAHA ÇOK (diğerinden) seversiniz ya da sevmelisiniz?

      a- Tanrı
      b- Anne-Baba

      2-Aşağıdakilerden hangisi sizi DAHA ÇOK (diğerinden) sever ya da sevmelidir?

      a- Tanrı
      b- Anne-Baba

      Bu sorular kendisini sayın bir kulun yanında konumlandıran herkese açıktır.
      Bakalım kim ne biliyormuş, görelim!

      Bu arada sayın bir kul sizin özel durumunuz hepimizin malumu. Bu yüzden yani her zaman ki gibi soruları anlamak ve cevaplarını düşünerek bulmak konusunda istediğiniz kişilerden ve istediğiniz gibi yardım alabilirsiniz!

      Sayın bir kul ya da kim cevap verecekse rica edeceğim, cevap ait olduğu şık belirtilerek verilsin!

      • bir kul dedi ki:

        Sayın toro dedi ki:
        06/12/2015, 13:29

        Hac ibadetlerinizi bitirdiğinizde, atalarınızı andığınız gibi, hatta daha güçlü bir anışla Allah’ı anmaya devam ediniz. Çünkü öyle insanlar vardır ki, “Bize bu dünyada ver” diye dua ederler. Böyle kimseler, âhiretten nasip alamayacaklardır.bakara 200 ayet

        1- Aşağıdakilerden hangisini DAHA ÇOK (diğerinden) seversiniz ya da sevmelisiniz?

        a- Tanrı
        b- Anne-Baba

        2-Aşağıdakilerden hangisi sizi DAHA ÇOK (diğerinden) sever ya da sevmelidir?

        a- Tanrı
        b- Anne-Baba

        Bu sorular kendisini sayın bir kulun yanında konumlandıran herkese açıktır.
        Bakalım kim ne biliyormuş, görelim!

        yaratan yarattıgını bilmezmi
        sorunu ayetle cevapladım orada herkesin durumunu anlatıyor
        2. şıkta şöyle sormalı idiniz

        baba anne olmalı degilmi idi zaten yukarıda ki şık aynısı oldugundan yada ben senin anlatmak istedigin inçeligi göremedim

      • toro dedi ki:

        Sayın bir kul,

        Gerçekten hiç şaşırmadım! İşte tam da bu yüzden şu cümleyi kurmuştum;

        ”Bu arada sayın bir kul sizin ÖZEL DURUMUNUZ hepimizin malumu. Bu yüzden yani her zaman ki gibi soruları anlamak ve cevaplarını düşünerek bulmak konusunda istediğiniz kişilerden ve istediğiniz gibi YARDIM alabilirsiniz!”

        Önünüzde çok uzun olmayan basit ve sadece iki seçenekli üstelikte TÜRKÇE yazılmış iki tane soru var ve siz bunu önce okumaktan, sonra da anlamaktan uzaktasınız! Üstüne yıllardır okuduğunu anlayan (kendi dilinde olmayan bir metinden yapılan çevirileri) ve anladığı için üstüne düşünüp kanaat oluşturabildiğini iddia eden bir tarzla biz,i akla, mantığa ve vicdana davet eden de sizsiniz! Sanırım bu bir kamera şakası olmalı!

        Bu girişten (yine anlamadığınıza eminim) sonra tekrar asıl konumuza dönelim! Bana söylermisiniz şu cümlenin neresini (soruları niye anlamadınız diye sormuyorum. çünkü bence, bunu sormak normal bir insan düzeyi için hakaret kabul edilmeli) anlamadınız;

        ”Sayın bir kul ya da kim cevap verecekse rica edeceğim, CEVAP AİT OLDUĞU ŞIK BELİRTİLEREK VERİLSİN!”

        Bu düzeyle ya da bu yetersizlikle başkalarını kendinde olmayan ya da kendinin içinde olamadığı bir düzeye davet etmek nasıl bir ruh halinin tezahürüdür anlamış değilim! Ama şunu biliyorum, sizinle yaptığımız her münazara kendimize hakaret etmekten öte bize birşey kazandırmıyor! Ama huyum kurusun ki (benim açımdan) karşımdaki ne veya kim olursa olsun görmezdan gelemiyor ya da yok sayamıyorum!

        Ama bu durum şansınızı zorlamak adına size bir motivasyon olmasın! Sadece sayemizde sahip olduğunuz şeyin ne olduğunu idrak edebilin istiyorum. Yoksa sizinle yaptığımız sohbetleri aslında yapmamamız konusunda bazı insanlık değerleri yıllar önce bizi öngörüleriyle bir çok kere uyarmıştı, örneğin;

        Cahille girme münakaşaya,
        Ya sinirini zıplatır tavana,
        Ya da yazık olur adabına! (Mevlana)

        Cehalet ne güzel şey,
        herşeyi biliyorsun… (Albert Einstein)

        Ama basit iki tane soruya, istenilen şekilde cevap verebilmekten uzaktasınız….

      • toro dedi ki:

        Sayın bir kul,

        Bir insan kendisine iki kere söylenen aşağıdaki sözü anlamıyor ise;

        ”Sayın bir kul ya da kim cevap verecekse rica edeceğim, CEVAP AİT OLDUĞU ŞIK BELİRTİLEREK VERİLSİN!”

        ne yapmalıyız?

        Bence düşünmeliyiz, eğer bu arkadaş 1400 sene öncenin putlarına tapanlardan biri olsaydı ve o günlerde biri kendisine yaklaşıp ”hayır sen yanlış yapıyorsun görülebilen değil görünmeyen bir tanrıya tapmalısın” deseydi ne yapardı? Bence kendisine yeni söylenene inanmazdı. Aynen 1400 yıl önce yaşayanların ekseriyetinin inanmadığı gibi! Peki sonra ne olurdu, sözle inandırılamayan tanrıya, döve döve, kılıçla kesile kesile, malları ellerinden alına alına inandırılırlardı,mecbur bırakılırlardı! Hikaye tanıdık geldimi!

        Bazıları anlamak için sorgulamaya ve kendine söylenileni anlamayı denemeye bazıları ise anlamak için kafasına vurulmasına ya da kafasının üstünde kılıç sallanılmasına ya da mallarının elinden alınacağı korkusunu yaşamaya ihtiyaç duyar!

        Ne yapalım ki dünya, ancak yan yana geldiklerinde ses çıkarabilen ama yalnızken kendi korkularında debelenen insanların dünyası olup çıkmış! Hayatta kalmak için güce tamah eden sorgulamadan güce biat edip emireri haline gelenlerin çoğunlukta olduğu bir dünya!

        Ha bunlar birde özeldirler, çünkü biat ettikleri güç onları buna inandırır! İnandırır ki kendilerini özel hissedip neden ya da kimin emireri olduklarını sorgulamak akıllarına gelmesin!

        Neyse, yine konumuza dönelim ve cevap alamadığımız sorular için bir soru daha soralım!

        Bana söylermisiniz size cevap vermekte zorlanmayasınız diye verdiğim şıklarda Bakara,200 diye bir seçenek var mıydı?

        Ben bana verdiğiniz örnekte (sadece o değil, daha bir çoğu var) ne yazdığını bildiğim için bu soruları kurguladım! Ama nereden bileyim, sizin okuduğunuzdan anladığınızı tek kelimede ya da tek şıkta ifade edemeyeceğinizi!

        Cidden merak ediyorum, özellikle izleyin tavsiyesinde bulunduğunuz tv programlarını izlerken gaza gelip ekrandakilere alkışla destek veriyormusunuz? Çünkü tezahürat yapmaktan başka birşey bilmediğiniz açık! Kendinizi toplum ya da çoğunluk psikolojisine bıraktığınız ve ne olursa olsun yalnız kalmaya dayanamayacağınız belli! Yoksa insan hem doğrunun kendi inandığı olduğunu düşünüp hemde ne kadar doğru olduğunu anlatmaya çabalar hatta onun tezahüratını yaparmıydı?

        Benim bunca yıldır kendi durduğum yeri en doğru yer olarak tanımladığımı, durduğum yerin tezahüratını yaptığımı gördünüz mü? Çünkü başkası yanıma geldiğinde çok mutlu olmak ya da yanımdaki ayrıldığında üzülmek gibi bir kaygım yok! Ben sadece seçimimle yaşamanın gayretinde diğerlerinin de kendi seçenekleri ile yaşama hakkının idrakiyle hareket etmenin etmenin derdindeyim!

        Ama siz inancınızın en doğru inanç olduğunu iddia edip, sonra onun en doğru inanç olduğunu reklamlarla, güzellemelerle, savunmalarla kanıtlamaya çalışıyorsunuz! ”En doğrunun” bunlara ne ihtiyacı var?

        Sevgili dostum aslında yaptığınız kervanı yolda düzmek! Siz inandığınıza niçin inandığınızı bize değil kendinize anlatmaya, kendinize ispat etmeye çalışıyorsunuz! Ama sorun şurda, ben burdan bakınca sizi görüyorum ama siz her sabah aynaya baktığınız halde (öyle umuyorum) kendinizi göremiyorsunuz!

        O nedenle sorularıma CEVAP vermek yerine sorularıma cevap veriyormuş gibi yapmayı yeğliyorsunuz!

        Ve bu halinize rağmen ben sizin her yorumunuza yanıt yazmaya devam ediyorum! Bu durumda söyleyin bakalım vicdanlı olan hangimiz?

        (Yazıyı tek sefer okumayla anlamadıysanız ikinci kere okumaya gayret etmeyin, malum hassas bir çizgide düşünüyorsunuz)

  305. pamuk1kale dedi ki:

    Sayın bir kul;
    Kuran meallerine girdiğinde karşında 25-30 arası çeviri görüyorsun.Daha orada olmayan niceleri,şu an itibarı ile hala da kuran çevirisi yapan!
    1400 yıl geçmiş!!! Bu Allaha hakarettir! Kendisini anlatamamış! Daha ilk muhattaplarına kendisini anlatamamış 1400 yıl sonra halada anlatamıyor! Bu nasıl bir tanrı? Kitabı neden indirmiş? Kimsenin anlamadığı veya yanlış anladığı!
    İslamın geliş amacı,yaratıcının özellikleri,islamın toplumu dizaynı! Hepsini çöpe at! 1400 yıl dile kolay hala yok şu ayet öyle dememiş böyle demiş! Ya sizin tanrı kan ve gözyaşı eksik olmasın,dünyaya kaos egemen olsun diye kitapları göndermiş veya kendini anlatamayan,basiretsiz,ne dediği 1400 yıl geçsede belli olmayan,iletişim kurmaktan aciz…kopyala yapıştır bir kul ne diyeyim sana bilemiyorum ki! İnsanın önce kendi aklına saygısı olur.Kendi aklını kandırmaya teşebbüs veya oluyorsa! kandırmak nasıl birşey?

  306. bir kul dedi ki:

    Sayın pamuk1kale dedi ki:
    06/12/2015, 13:13 bu tarihli yazına cevap

    Yazmak veya yazar olmak, kendi başına bir değer değildir. Çünkü doğruları yazmak değil yaşamak yiğitliktir. Rablerinin huzuruna okur-yazar olarak değil okur-yaşar olarak çıkmaya çalışan müslümanlar, ebedi kurtuluşu umabilecek müslümanlardır.”
    alıntı
    iyi düşüünceler

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bumudur.
      Evet, gerçekten budur.
      Bir insan kendini işte bu kadar güzel tarif eder.
      Güya acaip muhteşem anlamları olan özlü bir söz paylaşmışsın.
      Değer olmadığı için Kuran ve birkaç ilmihal dışında bütün kitapları yakın ki koyunlar iyi güdülebilsin.
      Sadece Kuran’ı okumaya değer gördüğünüz için okuyup yaşayarak hepiniz cennetlik olacaksınız öylemi !!!
      Madem öyle, okumaya değer görmediğiniz, okuyarak, araştırarak bir sürü deneylerle gavur olarak nitelediğiniz insaların icatlarını ve ürünlerini neden kullanıyorsunuz ?
      Kuran’ın icat ettiği, ürettiği ürünleri neden kullanmıyorsunuz ?
      Dur vereceğin yanıtı ben yazayım.
      “Aslında hepsi kuran’da yazıyor”.
      Fakat okuyup yazan, yazılı eserlerinde verdikleri bilgilerle gelecek nesilin yolunu açan gavurlar icatlar yapıyorlar fakat müslümanlar 1400 yıldır bülbül gibi okudukları kuran’ı anlamıyorlar !!!
      Toro arkadaşın paylaştığı Einstein’nin sözü cuk diye tam oturuyor şimdi.
      Cehalet ne güzel şey her şeyi biliyorsun :)))
      Allah bana neden okula gitmedin diye hesaba çekmeyecek yazılı elinde pankart taşıyan zihniyet.
      Şimdi ben zana cahil desem kızacaksın.
      Yahu okumayı değer görmediğin için sen zaten cehaletini itiraf ediyorsun fakat okuyup bilgi birikimi yapmadığın için cahil olduğunun farkında bile değilsin.

      Tatlı rüyalar, pardon İyi düşünceler diyecektim :)))

      • KARACA dedi ki:

        Sayın
        Tengri Menem

        Kuran’ın icat ettiği, ürettiği ürünleri neden kullanmıyorsunuz ?
        sizden alıntı

        Kuran icatlar ansiklopesidisi olmayıp,yol gösteren, ışık tutan, ikaz eden,vaad eden,geçmişte helaka uğrayanları, insanlığın ve kainatın nasıl yaratıldığı, gelecekten haber veren, gelecekte ahiret hayatını,insana nasıl bir yol tutmasını anlatan bilgilendiren vs pek çok bilginin verildiği,Allah sözüdür,kuran icatlarla uğraşmamıştır bu iş için bilim ilim,amatör adamlar,vardır icat yapmak yaymak pazarlamak ticari gelir elde etmek üstünlük sağlamak,benim malım iyidir tavsiyesinde bulunmak kurana yakışmaz, dolayısıyla kuran icatlar kitabı değildir (kuranın icat ettiği,ürettiği ürünleri neden kullanmıyorsunuz) sözü,basit düzeyde söylenmiş içeriği olmayan bir sözdür.kuranın icat etmek gibi bir görevi yoktur onun görevi insanlığı kemale erdirmektir,bilginize.

      • bir kul dedi ki:

        Tengri Menem dedi ki:
        07/12/2015, 01:17 BU TARİHLİ YAZINDA BİRŞEYLER DEMİŞSİN

        EĞİTİM

        Almanya’da bir Lise Müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş:
        “Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim.
        Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü.
        İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar.
        Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum.
        Sizlerden isteğim şudur.
        Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın.
        Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin.
        Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”

        BİRNCİ DÜNYA SAVAŞINI VE İKİNCİ DÜNYA SAVAŞINI VE DÜNYADA İNSANLIGI KATLEDENLERİN BÜYÜK KISMI OLAN OKUMUŞLAR KATLETTİ
        HİROŞİMAYA ATILAN ATOM BOMBASI İLK SANİYELERDE 100 BİNKİŞİYİ ÖLDÜRDÜ BUMU OKUMAK İNAN (CAHİLLİK) EGER OKUYUPTA İNSANLIK ELDE EDİLEMİYORSA HERYERDE SAVAŞLAR CIG GİBİ BÜYÜYORSA CAHİL KALMAK BU DURUMDAN COK DAHA İYİDİR EGERKİ İNSANLARI OKUYARAK İNSANLAŞTIRILAMIYORSA DİYORUM BECERİLİRSE EVET EN GÜZELİ OKUMAK HER YÖNÜYLE OLURSA İNSANA İNSANI ÖGRETEN BİR SİSTEM OLURSA İŞTE OZAMAN CAHİLİK BAŞA BELADIR FAKAT ŞİMDİ ÖYLEMİ BAK BAKALIM HERKES HERŞEYİ HERTÜRLÜHABER KANALLARDAN GÖRÜYOR NE İÇADI İNSANI KTLETMEYE UYŞTURMAYA İNSANLIKTAN CIKARMAYA YÖNELİK HİZMETLER CIG GİBİ BÜYÜYORKEN
        NOT İNSANLIGA İLK ÖNCE ACİLEN İNSANLIK İNSANIN KENDİ DEGERLERİ KENDİSİNE ÖGRETİLMELİKİ TEKNOLOJİ LER İNSANA HİZMET ETSİN TEKNOLOJİYE BAK HERGÜN SIRF TRAFİK KAZALARINDA ÖLENLER NEYLE ÖLÜYOR TEKNOLOJİJLE
        İNSANLIK ÖGRETİLMEDEN TABİ KISAYOLDAN KAZANMAK VARKEN İNSANA YATIRIM YAPILIRMI

        ALAK SÜRESİ 1 VE 10. AYETLER
        Yaratan Rabbinin adı ile oku
        O, insanı bir yapışkan döllenmiş yumurta hücresinden yarattı.
        Oku; çünkü Rabbin sonsuz kerem sahibidir.
        O, insana kalemi kullanmayı öğretendir.
        İnsana bilmediğini öğretti.
        Gerçek şu ki, insan azar.
        Çünkü kendini yeterli görür.
        Şüphesiz dönüş Rabbinedir.

      • Tengri Menem dedi ki:

        Sayın Karaca.
        Aranızda bir anlaşın, kuran gelmişten gelecekten bilimsel veriler veriyormu ? Vermiyormu?
        Biriniz veriyor,diğeriniz vermiyor diyorsunuz.
        Birininiz kuran bioloji ve kosmoloji ilgili veri veren kitap değil derken, biriniz harıl harıl çalışarak kuran ayetlerinden kosmoloji ve bioloji ile ilgi bulgular olduğunu iddia ediyor.
        Kuran konusunda bir nokta da buluşun da hem siz, hemde biz rahat edelim.

        Gene başa döndük.
        Kuran’ın Allah sözü olduğuna bilimsel kanıtın ne ?
        Esenlikler….

  307. bir kul dedi ki:

    Ama basit iki tane soruya, istenilen şekilde cevap verebilmekten uzaktasınız….DEMİŞSİNİZ

    BU AYETİN ANLATMAK İSTEDİGİNİ ÖZETLERMİSİNİZ NE ANLIYORSUNUZ
    Hac ibadetlerinizi bitirdiğinizde, atalarınızı andığınız gibi, hatta daha güçlü bir anışla Allah’ı anmaya devam ediniz. Çünkü öyle insanlar vardır ki, “Bize bu dünyada ver” diye dua ederler. Böyle kimseler, âhiretten nasip alamayacaklardır.bakara 200 ayet

    • rammsteinn dedi ki:

      bir şeyide bilmiyorum de. konuyla uzaktan yakından alakası olmayan ne varsa kopyala yapıştır yapıyorsun. başka bir yeteneğin yok mu?.
      bilmiyorsan saçma sapan bilgiler içeren linkleri niye atıyorsan. bilmiyorum de geç.
      çok mu ağrına gidiyor allahın köleliğe izin vermesi, peygamberin onca karıyla birlikteliği,
      al buyur

      Aişe’nin sözü
      “Bakıyorum da, senin Efendi Tanrı’n, yalnızca senin şeyinin keyfini (hevanı) yerine getirmek için koşuyor.”

      Aişe neden böyle diyor?
      Muhammed’in çok karısı var. Yaşlanmış olan Sevde Bint Zema’nın dışında hepsi genç, hepsi güzel. Ve hepsi de cinsel istekli. Adalet olsun diye, Muhammed’in bunlarla cinsel birleşmesi sıraya konmuştur. Sevde’nin dışında kimse, sırasını başkasına kaptırmak istemiyor. İşte bu böyleyken, “ayet” geliyor; durumu değiştiriyor.

      Ahzap suresinin 51. Ayeti
      -“(Ey Muhammed!) Onlardan (yani karılarından) dilediğini geriye bırakır, dilediğini öne alabilirsin…”
      ————————-
      buyur bu ayetten de mucize çıkar. harfleri heceleri say çarp böl çıkar, bedevinin performansını bul.

      • Tengri Menem dedi ki:

        Sayın Ramsteinn Çok güzel yakalamışsın.
        Kos koca Allah her şeyi bırakmış Muhammed’in kimleri eş alacağını ve hangi gece hangi karısıyla yatacağını düzenlemeye çalışıyor !!!
        Bu İslamcılar kadar inançlarını perdeleyen, olduğundan farklı göstermeye çalışan,Kusursuz mutlak gerçeklerin yazıldığını iddia ettikleri kitaplarında ki yazılanları olduğundan farklı, şirin göstermeye çalışan, takiye yapan insan yok bu dünyada.

        Edip Yüksel’in çevrisinden bir örnek.

        Ahzap 52. Edip Yüksel: Bunların ötesinde kadınlar sana helal değildir, ve eşlerinden her hangi birisini de onlarla değişemezsin. Güzellikleri senin ilgini çekse bile. Ancak elinin altındakiler ile yetin. ALLAH her şeyi gözetleyendir.

        Ahzap suresinin öncesini ve sonrasını okumasak neyin ne olduğunu anlamayacağız.
        Edip efendi bu ayette Allah’ın Muhammed’in eş olarak alacağı kadınlar dışında başka kadınları eş olarak alamazsın, ancan elinin altındakiler, yani önceki ayetlerde verilen kadınlar dışındakileri eş alamazsın diyor.
        Oysa bu ayette anlatılmak istenen Cariyeler, yani savaş esiri kadınlar dışında başka kadınlarla evlenemezsin deniliyor.
        Ahzap 50’ci ayette Muhammed’e eş olacak kadın listesinde zaten yok, yok.
        Hala, teyze, amca, dayı kızları.
        Mehirlerini verdiği alınıp satılan bütün kadınlar.
        Kendilerini armağan olarak bağışlayan, peygamberin eşi olmak isteyen müslüman kadınlar.
        Bir kadın kendini bir erkeğe armağan ederse Kuran’a göre Zina fakat Muhammed’e helal !!!
        Ahzap 51’ci ayette Allah hangi kadını, hangi gece kullanacağını, istemediği kadını bir müddet başka bir evde beklemeye bırakacağını canı istediği zaman yatma listesine koyacağını tamamen Muhammed’in isteğine bağlanıyor fakat beklemeye bırakılan kadınların başka erkeklerle olamaları diğer erkeklere Haram kılıyor !!!

        52’ci ayette sanki Muhammed’e kadın alma hakkı bittiği için güzelliği hoşuna giden bir kadını alması yasaklanmış algısı yaratılıyor.
        Oysa 50’ci ayette mehirleri verilen müslüman kadınlar, akraba kızları, savaş ganimeti kadınlar, kendilerini peygambere armağan eden kadınlar ın hepsi Helal.
        Bu ayette anlatılmak istenen aslında Muhammed’in başka kadın alması değil, eşini birini daha güzel bir kadınla değiştirmesi yasaklanıyor.
        Çünkü ayette engelleyici,haram, yasak sözcükleri değil değiştirme sözcüğü kullanılıyor.
        Zaten Kuran’da Muhammed için hoşuna giden bir kadını almaya engel de yok.
        Evlatlığı Zeyd’in karısına aşık olduktan sonra gene Allah’ı devreye sokup ayet indirerek alıyor.

        Fakat Edip Yüksel 52’ci ayetin mealininde sanki Muhammed’e bir kaç kadın dışında herkesin haram olduğu algısı yaratıyor.
        Ayet’in sonunda cariyeler dışında diğer kadınlar(zaten 50’ci ayette sayılmayan kadın yok, kimse bu diğer kadınlar !) sana haram ayetini Edip Yüksel ancak bunlarla yetinmelisin, başka kadınlarla evlenemezsin olarak değiştiriyor.
        Esas Kuran tahrifatı kendileri yapıyorlar, doğrusunu biz anlattığımız için bizler Kuran okumayan, ayetleri cımbızlayanlar oluyoruz :)))
        Esenlikler….

  308. bir kul dedi ki:

    Lut kavmi
    bir konu yada ayette anlatılan bir konu nasıl anlaşılır bunu anlamak için dinlemenizi istiyorum burada konuyu degilde kuranın dogru anlaşılması nasıl olmalı bu yolu anlamanız için bu videoları bu konuyu yani demek istemem kuran ı dogru anlamak istiyorsak mutla ka izlememiz gereken tüm ayetleri o konuyla ilgili ayetleri bir araya getirerek o konu ne ise hem konu hemde kuran anlaşılmış olacaktır inşaallah anlatmak istedigimi anlatabilmişimdir burada konu kuran asla yanlış bilgi vermez kuranda çelişki olmazı anlamanız için verdim tabi bu şu demek degildir istemeyen hiçkimse seyretmek zorunda degildir merak edenler anlamaya calışmak isteyenler içindir yani kendi iradesi ile kendisi kendi iradesi ile kendisi isteyerek karar vererek isteyek kararvermesile kendi gönlü ile seyretmesidir herkes özgürdür tıklamak kendi irdesindedir yada tıklamamak bir tıkkadar yakın birtıkkadar uzak yapabilirkişi kişinin kendi iradesiyle karaverecegi birşeydir

    not mutlaka seyredecekseniz hepsini sırasıyla dikkatlice dinleyinizki konuyu veayetlerin nasıl tutarlı oldugunu bunun asla ve asla bir beşerin yazmasının mümkin olamayacagını anlamk ve sistemli birşekilde ayetleri takp edersek kuranın yanlış olması mümkin degil eger bir yanlış varsa oda ya ceviride yada kişinin ayetleri anlama konusunu bilmemesi yada bizzat şartlanarak yanaşmasıdır vs vs

    http://www.hilaltv.org/yeni/videos.php?catid=213&catname=Y%DCKSELEN%20S%D6ZLER

    30-11-2015 YÜKSELEN SÖZLER-DOÇ.DR.ZEKİ BAYRAKTAR-A

    30-11-2015 YÜKSELEN SÖZLER-DOÇ.DR.ZEKİ BAYRAKTAR-B

    30-11-2015 YÜKSELEN SÖZLER-DOÇ.DR.ZEKİ BAYRAKTAR-C

    30-11-2015 YÜKSELEN SÖZLER-DOÇ.DR.ZEKİ BAYRAKTAR-D

    İYİ DÜŞÜCELER

  309. Aziz K. Burkay dedi ki:

    SEVGILI KARDESLERIM,

    BENI BAGISLAYINIZ, HADDIM OLMAYARAK SIZLERI BIR TEK KONUYU ELE ALIP SONUCLANDIRINCAYA KADAR HEDEFE GOTURECEK BIR DUZEN VE DISPLIN ICINDE MUTALAYA YONELTMEK ISTERIM… BU SEKILDE DAHA ANLASILIR VE DAHA FAYDALI OLUNUR UMUDUNDAYIM…

    NEDEN CUNUPKEN YIKANMAK EMREDILIR? BUNUN BILIMSEL ACIKLAMASINI BILEN VARMIDIR?

    QUR’AN’DA HER YASAGIN MUTLAKA FAYDASI VE NEDENLERININ DE ACIKLAMASI VAR…
    MEKKELILER ISLAMDAN ONCE DE CUNUP GEZMEZLERDI… MUTLAKA YIKANIRLARDI… SUYUN COK KIT OLDUGU YERDE TOPRAKLA TEYEMMUM DE ONERILIR ANCAK SUYA KAVUSTUGU ZAMAN DA MUTLAKA YIKANMASI EMREDILIR…NEDEN?

    BUNUN SEBEBI NEDIR?

    BILEN VARSA ACIKLASIN DA OGRENELIM…

    BEN BUNUN MIKROSKOBIK ARASTIRMASINI BIZZAT VE MUKERRER YAPTIM VE SONUCUNU VE NEDENLERINI DE BILIYORUM…

    QUR’AN’DAKI HER YASAGI MUMKUN OLDUGUNCA DENEY VE BILIMSEL DISPLIN ICINDE ARASTIRDIGIM ICIN BUNUN NET CAVABINI BILIYORUM. CUNKU ERKEN GENCLIGIMDE DE TENGRI MENEM GIBI HIC BIR SEYE DOGMATIK ESIR OLMADIM VE MUTLAKA NEDENLERINI ARASTIRDIM… HATTA NEDEN ALLAHA INANMAM GEREKTIGININ BILE…

    BU NEDENLERDIR KI; SIZLERI TAKDIR EDIYOR ANCAK BAZI HALLERDE CIRKIN SALDIRILARI DA UZUNTUYLE IZLIYORUM…

    TEK KONUYA YONELELIM VE BIRBIRIMIZE FAYDALI OLALIM….BOYLECE BEN DE SIZLERDEN DEGERLI BILGILER OGRENEBILEYIM…

    Firavuna ikiniz gidin. Muhakkak ki o, azdı. O zaman ona, yumuşak söz söyleyin. Umulurki o, tezekkür eder (anlar) veya huşû duyar. Ta-Ha 43-44

    GERCEK MUSLUMAN BU MUTEVAZILIK VE TERBIYE ICINDE MUTALAA VE MUNAKASA EDER…

    MUSA DA FIRVAVUNLA KILICLA, TOP-TUFEKLE DEGIL, BILGELIKLE SAVASTI….MUSA COK IYI BIR KIMYAGERDI… BILIM ADAMIYDI… YUKSEK EGITIMINI DE TURK YURDU TUVA’DA ALDI…

    KONUYU DAGITLAMAYALIM; NEDEN CUNUPLUKTEN SONRA YIKANMAK EMREDILMISTIR?

    SELAM VE SAYGILAR…

    • Tengri Menem dedi ki:

      Abi ben olaya farklı bakacağım.
      Bunun sadece beden temizlenme değilde ruh’un temizlenmesi olduğunu düşünüyorum.
      Tabiki beden temizliği önemli fakat cünüplüğü sadece cinsel ilişkiden sonra yıkanmaya bağlamak bana göre eksik kalıyor.
      Web siteme eklemediğim, ARINMIŞLAR başlığını verdiğim bitmemiş araştırmamdan kesitler vereceğim.

      Batılı araştırmacı ve dil bilimciler 300 yıla yakın araştırma yapmalarına rağmen arı,ayran sözcüğünü anlam olarak sadece Hintlilerde seçilmişler, seçkinler anlamında olduğu söylenen aryos sözcüğünde bulabilmişlerdi.

      Eski Türkçede Arıg sözcüğünün anlamı, ruhsal ve manevi olarak “temiz” anlamına geliyordu.
      Manevi anlamların ifadesi olan nedir bu ” Arıg” sözünün kökeni ?
      Nasıl “Arıg ” olunuyordu ?
      Suyla taktis gök Tengri inancını taşıyan ön Türklerin önemli bir töreniydi.
      Buna, Tengri inancına girme töreni denilirdi.
      Eski Altay’lılar yeni doğmuş bir bebeği buzlu su dolu teknesine batırıp çıkarırlardı.
      Yeni doğan bebe, sonsuz mavilik anlamına gelen gök Tengrinin dünyasına bu dinsel uygulamayla girerdi.
      Altaylarda bu uygulamaya “kutsal arınma törenine geçen insanlar” deniliyordu.
      Çincede bile “sağlıklı” “sağlam” anlamına gelen “Türk” sözü bu uygulamadan gelmektedir
      Suyla vaftiz hiristiyanlıktan binlerce yıl önce Altaylarda bedensel ve ruhi/manevi temizliğin ifadesi olarak yapılmaktaydı.
      İslamiyette ibadetlerden önce alınan abdest, cinsel ilişkiden sonra alınan gusül abdestide hem beden, hemde ruhi ve manevi temizliği ifade eder.
      İslamiyet öncesi suyun kıt olduğu bir bölgede Bedevilerin ibadetlerini ruhi ve manevi temizlik manasına gelen arınmaylamı
      yapıyorlardı ?
      O dönem 15-20 kadınla evlenen arapların ruhen ve bedenen arlanmaları pek mantıklı görünmüyor.
      Türklerde ise tek eşlilik esastı, kadın günlük yaşamın ve devlet yönetimi içinde yer almaktaydı.
      Tengri inancına göre, “Han ile Hatun” gök ile yerin evlatlarıdır.
      Kadın burada yedinci kat göktedir.
      Orhun abidelerinde, Bilgekağan “Sizler anam hatun, büyük annelerim, hala ve teyzelerim, banularım…” hitabıyla kusursuz güzellik anlamına gelen, kendine yakın kadınların isimlerini söyleyerek yazıtlarda söze başlamıştı.
      Yakutlar’da “Ak oğlan” ağacın içinden çıkan nurlu bir kadın tarafından emzirilmişti.
      Tengri inancında 40 bin yıl önesine dayanan derin köklerde Tanrı’nın insanları bir ana gibi koruyup kollamasından ve bir ana gibi sevgi ve şefkatli olmasından dolayı, Türkler Tengri’yi kadın olarak betimlemişlerdi.
      Kadının Tanrı gibi yücetildiği bir gelenekten gelen Türk inanç ve örfünde kadın tarih boyunca saygın bir yer edinmişti.
      İnsancıl olmayan, bencillik ve şeytanı cinsel dürtülerini tatmin etmek için 15-20 kadınla evlenen, Kız evladına sahip olmanın utanç olduğu dönemde bir kısım kızların diri diri gömen bir topluluğun ruhsal ve manevi temizleme anlamına gelen suyla arınma uygulama yapan gelenekten gelmeleri mümkün görülmüyor.
      Bu nedendir ki ibadet öncesi ruhsal ve manevi temizlenme uygulaması olan abdest ve cinsel ilişkiden sonra manevi kirlenmenin giderilmesi için yapılan gusül eylemi bana göre araplarda yoktu. Bu manevi temizlenme uygulaması binlerce yıldan beri, tek Tanrı betimlenmesi olan, isminede sonsuz mavilik anlamına gelen An/Anu isimleri verilen Tengri inancında Arıg ismiyle uygulanmaktaydı.
      Tengri inancında bu eylem ırksal değil inançsal bir kuraldı. Gök Tengri inancına girmek isteyen başka kavimden herhangi erişkin bir insana da bu adet uygulanırdı.
      Gök Tengri inancına girmeden önce, girecek olan insan bedenen ve ruhen bir temizliğe tabi tutuluyordu.
      Suyla vaftizi başka kavimlere ve inanca bağlamak imkansızdır. Avrupaya ve anadoluya gelen Tengri inancında olan kıpçaklardan sonra başlamış bir uygulamadır.
      Bunu hiristiyan tarihçiler bile gizlemiyorlar, çünkü hiristiyan dünyasındaki vatfiz havuzları kıpçakların hiristiyan dünyasına girmelerinden sonra görülmeye başlamıştır.

      “AR” sözcüğünün çok derin anlamları vardır.
      “AR”, “ARI DURU”: temiz, lekesiz, sade, anlamlarına gelmektedir.
      “ARlanmaz”: pişkin ,lakayıt, yalancı, kişilerin iflah olamayacağı anlamına gelmektedir.
      Bu sözcüklerin anlamları sadece bunlarla sınırlı değildir, “AR’lanmaz” sözcüğü kirli kişinin manevi anlamda ruhunun temizlenememesi anlamınada gelmektedir.
      “AR’sız”, ruhen manevi temizliğini kaybetmiş, Utanma duygusundan yoksun riyakar kişiler içinde, “AR damarı çatlamış” deriz.
      Bu tanımlama manevi değerlerini kaybetmiş olmaktan utanmayan, maneviyeti kirli kişiler için kullanılan bir söylemdir.
      “AR” namustur, namussuz kişi ise hilebaz, dolandırıcıdır. Namussuzluk sadece cinsellik anlamında kullanılmaz, namussuz; samimi olmayan çıkarı için her kirli yolları kullanan kişiler içinde kullanılır.
      Manevi ve insani olgularını kaybeden kişi “AR”ını namusunu kaybemiş kişidir.
      Manevi ve insani olgularını kaybeden kişiye eskiden toplum içinde iyi gözle bakılmazdı, “AR”dan yoksun düşkün/yoldan çıkmış olarak görülürdü.
      Manevi olarak kirlenmiş “AR’sız” kişi Tengri inancında olan Türklerde ve bu inançsal geleneklerini terketmeyen Alevilerde düşkün ilan edilirdi.
      Bu yola, bu inanca ihanet ettiği için bu tür kişilerle samimi ilişkiye girilmezdi.
      Geri tekrar yola girmesi için günahlarından “AR’ınması” gekekir.
      Hem ruhen, hem bedenen manevi temizliğin ifadesi olan Ar ile ilgili şu ata sözündeki derin manaya bakın.
      “AR” kadar eri olanın, dağ kadar yeri olur…
      Eski Türkçe ” Arıg” sözcüğünden türemiş, ruhsal ve manevi temizliği ifade eden bu denli zengin olguları barındıran tanımlamaları başka dillerde bu denli anlamları bulmak imkansız gibidir.
      Nasıl olurda maneviyatla ilgili ruhsal ve bedensel temizliği ifade eden, bu temizlenmeyle ilgili adetlerin yapıldığı Altay çıkışlı Tengri inancı ürünü eski Türkçe “Arıg” dan türemiş olan “AR” “AR’lılar batılıların söylemiyle “Aryanlar” olarak Hint-avrupa kökenli dil konuşan üst insanlar olabiliyorlar !!!
      Keza böyle üstün bir ırkın olmadığını, bunun avrupa kraliyet ailelerinin kendilerini üstün göstermek için uydurdukları bir söylem olduğunu delilleriyle “Aryanizm, ırkçılık ve tarihi kökleri” isimli yazımızda yazdık.

      Aryanizm, ırkçılık ve tarihi kökleri.
      http://kokler-ve-kanatlar.webnode.fr/products/aryanizm%2c%C4%B1rk%C3%A7%C4%B1l%C4%B1k-ve-tarihi-kokleri-/

      Gök Tengri inancı değişik kavimlerin inançlarınıda biçimlendiren kaynak olmuştu. Değişik kavimden insanların bu inanca girdiklerini tarih sayfalarında görmekteyiz. Hiristiyanlık öncesi avrupa inançlarında Anna isimli tanrıçanın olması ve kuzey Fransanın Bretegne ve Büyük Britanya tanımlamasının Sümeri Barat Anna isimli Tengri kağanı isminden türetilmiş olması, Tengri inancının diğer inançsal örf ve adetleride oluşturduğunun göstergesidir.

      İnanç ve anenelerde Tengri inancı kökleri.
      http://kokler-ve-kanatlar.webnode.fr/products/inan%C3%A7-ve-kulturlerde-tengrizmin-izleri-/

      Sonuç olarak “Aryan” sözcüğü orta asyada varolmuş Tengri inancında olan insanların inançsal anlamda ruhsal temizlenme uygulamasıdır. Bu inanç diğer kavimlerin mensup olduğu insanlarıda “AR”layarak içine aldığına inanıyorum.
      Zerdüştlük inancının kitabı Avesta’da Tengri inancında olan insanlara “hızlı atlı TurAN’lılar” denilmişti.
      Günümüzde Turanlı halkları oluşturan ulusların bu ulusal birliktekliklerinin özünde Arlanarak Tengri inancına girmiş olmaları yatmaktadır.

      Irksal olarak aryanları yani temizlenmiş kişiler anlamına gelen Arlıları Hint-Avrupa dilini konuşan insanlara indirgemek imkansızdır.
      Çünkü manevi temizlik anlamına gelen bu sözcük Türkçe kökenlidir ve hala günümüz Türkçesinde yoğun olarak kullanılmaktadır. Yeryüzünün ve sonsuz maviliğin tek hakimi gök Tengri inancına girmeden önce ruhen, bedenen temizlenme ifadesidir bu uygulama.
      Bu tespitleri göz önünde bulundurursak aryan olarak nitelenen Arlıları tarihte Gök tengri inancını taşımış olan insanlar diyebiliriz.
      Lakin bu inançsal bir olgudur, ırksal değildir.
      Baştan dinsel olan Altaylılardan oluşan bu birliktelik sonuçta TurAN’lılar olarak ortak uygarlık değerlerinin paylaşıldığı ırksal bir bütünlüğe dönüşmüştü.
      Her kavimden insanın Tengri inancına arınmayla girmiş olmasından dolayı aryanları/Arlıları tek bir ulus kimliğine indirgemek pek mümkün değildir.
      Bu tür tanımlamayla kendilerini ifade eden tarihte bir millette yoktur fakat Tengri AN’a inananlar anlamına gelen TurAN’lılar diyebiliriz.
      Tengri inancının oluşturduğu Türk ulusuna bile ırksal üstünlük aryanlar denmesi doğru değildir.
      Tengri inancında doğadaki her nesnede Tengri’nin yarattığı ruhlar vardır ve her nesneye ve o ruha saygı gösterilmelidir.
      Bu gibi nedenlerden dolayı Tengri inancında üst ırk anlayışı yoktur.
      Sadece Tengri’nin elinden neslini devam ettirebilmek için Abuyaşam suyunu alan Atapan’ın nesline inançsal sinsile olarak seçkin diyebiliriz.
      Avrupalı bazı bilim adamları Tengri inancında ruhsal temizlik olgusu olan arlanmayı ifade eden bu tanımlamayı basite indirgeyerek, geçerli deliller göstermeden, sadece kendilerini soylu göstermek ve üst ırk olduklarını vurgulamak için milliyetci duygularının esiri olmuşlardır.
      Bu tür görüşlerin tarihsel hiç bir dayanağı yoktur.
      ilk hiristiyanlık dönemi tarihinde sapkın hiristiyan mezhebi olduğu iddia edilen Ariusçülerden söz edilir.
      Batı avrupa dillerinde “ı” sesinin olmamasından dolayı bu sözcük yazılırken “i” harfi kullanılmıştı.
      “Arı”üs tanımlaması, Türkçede lekesiz saf temizlik anlamına gelen ARI , eski Türkçede Arıg sözünün arkasına “üs” harfleri eklenerek latince bir sözcüğe dönüştürülmüştür. Lakin ne kadar zorlanılırsa zorlanılsın ” ARI” sözcüğünün Hint-avrupa dillerinde kök anlamlarını veren karşılıkları yoktur.
      Sapkın hiristiyanlık mezhebi olduğu iddia edilen Arıüs’çülerin hiristiyanlıkla fazla bir ilgileride yoktu.
      Bu insanlar gök Tengri inancında olduğu gibi tek yaratıcı bir tanrıya ve hiç bir insanın tanrı vasıfları olamayacağına inanıyorlardı. Günümüz katolik ve ortodoks hiristiyanlığının omurgasını teşkil eden olguların hiç biri bu insanlarda yoktu, inanmıyorlardı da.
      Ne telsise, ne Isa’nın tanrısallığına, nede ilahlaştırılmış azizlere inanıyorlardı.
      Hiristiyanlığın hiç bir olgusuna inanmayan bu insanları hiristiyanmış gibi göstermenin mantığıda yoktur.
      Tarihte hiristiyanlık inancının mabedi olan kiliseler 4’cü yüzyılda yapılmaya baslanmıştı.
      O dönem Hiristiyanların mabetleri yahudi sinagogları ve bu sinangoglara benzer yerlerdi.
      Son dönemde Ürdünde 2000 yıllık kilise kalıntıları bulunduğu haberleri ise gerçeği hiç yansıtmıyor.
      Bu kalıntıları kilise yapabilmek için İsa’nın olmayan, şimdiye kadar kim oldukları dahi bilinmeyen 70 takipcisi öyküsünü yayıyorlar. Sonrada İsa’nın çarmıha gerilmesinden sonra Ürdüne sığınan bu 70 kişi bu kiliseyi inşa ettiler diyorlar !!!
      İlk kilise olduğu iddia edilen eski Yunan mimarisiyle yapılmış bu yerin girişinde Yunanca yazılmış yazıt ve mozaiklerin olması buranın kilise olmadığını gösteriyordu.
      İsa’nın ölümünden 230 yıl sonra yapıldığı anlaşılan bu kalıntılar kilise kalıntılarıda değildi.
      Esas ilginç olan Ürdün devletinin turizmi canlandırmamak ve batılı turistleri Ürdüne çekebilmek için buna benzer söylemlerle yirmiye yakın eski dönem kalıntılarınada ilk kiliseler olduğu iddiasında bulunmuştu. Reklamın iyisi kötüsü olmaz diyerek bu fırsatı kaçırmayan hiristiyan dünyası reklam amaçlı uydurulmuş bu söylemleri tarihi gerçeklermiş gibi kullanmaya başladı !!!

      Türkistan Anu’da, Sümerler ve eski mısırlıların kullandığı haçı Arıüsçüler kullanırken o dönemin hiristiyanları haçı kullanmıyordu.
      Arıüsçülerle hiristiyanlığın ortak noktaları yok denecek kadar azdır.
      Türkmenistan, karakum, Anu’da bulunan kent kalıntılarında bulunan inanç önderi kağanların taşıdıkları haç damgalarının olması, Tengri inancında olan toplulukların hiristiyanlıktan en az 3/4 bin yıl önce bu simgeyi kullandıklarını gösteriyordu.

      Anu uygarlığına ait simgelerin görüntüleri sitemizin “Anu,karakum Göksuri uygarlığı” ile ilgili resim görselinde bulunmaktadır.
      http://kokler-ve-kanatlar.webnode.fr/products/a40-bin-y%C4%B1ll%C4%B1k-anu%2ckarakum-goksuri-uygarl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-/

      Haç simgesinin kullanılış tarihi Tengri inancında 10 binlerce yıl öncesine dayanır.
      Eski Mısırda, güneş kültü tanrısı Horüs tarafından kullanılan haç simgesi ise karakumdan göç eden sümerlerin Uruk hakanı Dumuziden eski Mısırlılara geçmişti.
      Eski Mısırda en büyük güneş kültü tanrısı Horüs ile ilgili yazıtlarda Horüs’ün “Bethanu”( anlamı,Anu’nun evi)ni ziyaret ettiği bilgisi bile başlı başına Tengri inancı olgularının Mısır güneş kültü inancına da kaynak oluşturduğunun kanıtıdır.
      Eski Mısırlılar Türklerin ön ataları Sümerlerden aldıkları haç simgesini, eski pagan güneş kültü sembolü olarak tanrılaştırdıkları Horüs’ün öldükten sonra üç gün sonra tekrar dirilişinde gökyüzü imgesi olarak kullanmışlardı.

      İsan’ın eski güneş kültü tanrılarıyla ortak noktaları ve ayrıntıları.
      http://kokler-ve-kanatlar.webnode.fr/products/isa-ger%C3%A7ekten-oluleri-dirilttimi-/

      Hiristiyan mabetleri olarak 4’cü yüzyılda inşa edilen kiliseler haçı bu tarihten sonra kullanmaya baslamışlardı.
      Sapkın hiristiyan mezhebi olarak gösterilen Tengri inancı izleri taşıyan Arıüsçüler olarak bilinen Arınmışlar mabetlerinde hiristiyanlardan önce haç simgesini kullanmış olmaları, onları sapkın hiristiyan mezhebi yapmayacağı gibi hiristiyanda yapmaz.
      Arınmışlar, Isa’yı Tanrı tarafından görevlendirilmiş sadece bir peygamber olabileceğine inanmış olmaları olasılıklar arasındadır. Arıüsçüler hakkında yeteri kadar bilgi malesef yok elimizde, olanlarda vatikan kaynaklı bilgilerdir. Telsise ve İsa’nın Allah’ın oğlu olduğuna inanmadıkları için Ms 325’de güneş kültü inancını Tanrı’ın sözleriymiş gibi yazan pagan kral Konstantinin din baronlarının fetvalarıyla afaroz edilen Arınmışların inanç önderi pagan kral Konstantin tarafıdan katlettirilmişti.
      Eski inanç yazıtlarının tamamı yok edilen, iznikte pagan kral Konstantin önderliğinde yazılan yeni ahit inciline iman etmedikleri için sapkınlar olarak kılıçtan geçirilen bu insanlar hakkında vatikanın verdiği bilgiler aslında Arıüsçülerin pagan kralın yarattığı hiristiyanlıkla ilgilerinin olmadığının göstergesidir.
      Hiristiyan ve kilise/eglise sözcükleride bu dönemde tanımlama olarak kullanılmaya başlanmıştı.
      Oysa hiç bir havari Yunanlı değildi, havariler ve İsa’ya iman eden takipçileri yunanca bilmeyen ibranilerdi.
      İznikte bu inanca yunanca kökenli hiristiyanlık ismi verilerek diğer inançlarin hepsi yasaklandı. Eski incil olduğu iddia edilen nüshaların tamamı yok edildi, inananları kılıçtan geçirildi.
      Konstantin inancına karşı koyan gök Tengri inancı izleri taşıyan Arınmışlar inancı yasaklandı, inananları çeşitli iskencelerle ve katliamlarla yok edildiler.
      Kral Konstantin tarafından kurulan paganizm inancının merkezi olan vatikana bağlı hiristiyan teologları gök Tengri inancı izleri taşıyan Arınmışları sapkın bir inanç gibi göstermeleri, ne yalanlarını gizlemeye, nede yaptıkları katliamların üzerini örtmeye yeterlidir.
      Yeryüzünün ve sonsuz maviliğin tek hakimi Tengri inancından köklerini alan Türkmen ve Yörük Alevilerde arınma uygulaması eskiden olduğu gibi günümüzde de varlığını devam ettirmektedir.
      Dara durma, özünü dara çekme inanç olgusunu içinde barındıran Kızılbaşların inanç önderi Şah İsmail bir beyitinde “istemem taharet yundumda geldim” deyişiyle yunmayı ruhi, manevi temizlik olarak niteliyordu.
      Dara durmak, Hak’kın huzurunda halkın önüne benliğinden sıyrılarak çıkıştır. Burda hiç bir şey gizlenmez, kişi hatalarıyla günahlarıyla yüzleşir. Bu divanda Allahın bildiği kuldan saklamaz, haksız, hakkı olanla dara durma divanında yüzleşir.
      Bu yüzleşmede haksız kişi, kendisinde hakkı olan kişiyle hellaleşmesi için ne hüküm verildiyse ruhunun arlanması için yerine getirmelidir.
      Alevilikte mahşer günü ulu divana çıkmadan önce insanların hatalarından dönmeleri ve Allah’ın huzuruna onurluca çıkmaları için bu dünyada günahlarından arınmaları bu biçimde amaçlanmıştır.
      İnancında samimi olmayan, Alevi edep ve adabına uygun davranmayan kişi darda düşkün ilan edilir, o kişiyle samimi ilişkiye girilmezdi. Toplum içinde yaşamasına izin verilir fakat kişilik yapısı bilinen bu insandan uzak durulurdu. Taki edebe ve adaba uygun yaşam sürecinde rüştünü ispatlarsa cem-i ayin’le tekrar toplum içinde eski saygın kişiliğine kavuşabilme fırsatı verilirdi.
      Zina, hırsızlık, dolandırıcılık, riyakarlık gibi adi,ağır suç işlemiş olanların Alevi toplumu içinde hiç bir zaman yerleri olmamıştır.
      Genelini Türkmen ve Yörük boylarının oluşturduğu Şah İsmail taraftarlarına neden Kızılbaş denildiğini hepimiz az çok tahmin ederiz. Kızılbaşlar, kırmızıya boyanmış konik keçenin yukarısından aşağıya doğru genişleyerek inen 12 dilimli beyaz sargılı başlık/sarık kullanıyorlardı.
      Bunun manevi bir simge olduğunu hepimiz biliriz ama ne anlama geldiğini pek anlayamayız.
      Nefes ve deyişlerinde “Hatayi” mahlasini kullanan Şah İsmail, ince kıvrımlarla birbirine bağlanan madalyonlar içinde toplanarak biçimlendirilmiş çiçek ve yapraklardan meydana gelen, kıvrık dallı bir Türk süslemesinin isminden bu mahlasını almıştı.
      Mahlasını köklerinde olan bu denli güzel süslemeden almış olan Şah Ismail ve takipçilerininde başlıklarınında bir anlamı olmalıydı.
      Türkmen ve Yörük boylarının oluşturduğu Kızılbaşlıklılar 12 dilimli sarıklarının iç kısmına İmam Ali ile başlayan sinsileyi olusturan 12 İmamların isimlerini yazıyorlardı.
      Gök Tengri inancı kağanı Ülgen, efsanelerde kırmızı başlıkla, beyaz giysiler içinde betimlenmişti.
      Kızılbaşların sarıklarının üzerindeki kırmızı başlık Ülgen’e atıftır. Konik olması eski Türklerin ölülerini gömdükleri kurganların yapı biçimine ve maneviyata vurgudur. Horasandan göç eden Mevlana celalettin rumi dervişleride simgesel olarak kurgan/mezar taşını simgeleyen başlıkları hala kullanmaktadırlar.
      Şah İsmail bir nefesinin sonunda şöyle der;
      Şah Hatayi’dir özümde
      Hiç hilaf yoktur sözümde
      Eksiklik kendi özümde
      Darına durmaya geldim

      Annesi Akkoyunlu devletinin hükümdarı Uzun Hasan’ın kızı olan Şah Ismail,
      Erdebil kentinde Safevi tarikatının şeyh çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Babası Şeyh Haydar ise, “Piri Türk” ismiyle tarihte ün yapan şeyh Safiyüddin sülalesindendir. Derin köklerinden yaşam sıvısını alan Şah İsmail, kağan Ülgen’in kırmızı başlığının üzerine koyduğu 12 dilimine İmamların isimlerini yazarak kutsamış ve ait olduğu ulusunu “Seni ey peri vücutlu, melek endamli Türk” diyerek ululamıştı.
      Eski Türklerde Tengri’ye olan inancın derinliğini anlamak için bir gerçeğin kavranması gereklidir. Bu inançta Tanrı birdir, O her şeyi görür. O’ndan hiçbir şeyi gizlemek mümkün değildir.
      İslamiyet inancında da Allah birdir o’ndan başka ilah yoktur, Allah her şeye kadirdir, hatta şah damarımızdan bile bize yakındır.
      Bu olgular gök Tengri inancında olan Türkmen ve Yörüklere hiçte yabancı değildi.
      Gök Tengri inancında olan Türkler aynı İslamiyette olduğu gibi ilahi yargılamaya inanarak yaşadılar. Bu korkunun verdiği dehşetle değildi.
      İnsanlar şundan emindiler; dünyada yüce adalet vardır. Bu ilahi mahkemedir. Onu kimse atlatamaz, ne kağan, ne de köle.
      Türkler asla Tengri’yi korkulan, çekinilen bir ilah olarak görmediler. Tengrinin her daim yanlarında yer aldığına, koruyup kolladığına, savaşlarda yardım ettiğine, şefkatli bir anne gibi koruyup kolladığına iman ettikleri için zorba bir hükümdardan korkulur gibi dehşet duygusuna kapılmadılar.

      Hz Muhammedin yaşayan erkek evladı olmamasından, Kasım isimli evladının küçük yaşta vefat etmesinden dolayı Mekke müşriklerinin nesli kesik diye hakaret etmeleri sonucu inen Kevser suresinde Allah, açıkca biz sana kevseri verdik diye sinsilenin İmam Ali ile devam ettiğini bildirmişti. Bu Allah söyleminden dolayı Aleviler, aşk kevseri havuzunun başında Muhammedin olduğuna inandıkları için aşk havuzunun sakisi de İmam Ali olmuştu.
      Sinsilenin Hasan ve Hüseyinle devam ettiği için Aleviler Ehlibeyt nesli, şerif ve seyyidlere özel sevgi besliyorlardı.
      Aleviler gönül verdikleri İmam Ali elinden aşk şerbetini içtiklerine inanan insanlardır. Bu bilinçle yaşayan Aleviler hayatları boyunca özlerini dara çekerek yapmış oldukları hataları bir daha tekrar etmemek üzere Hak ve halk huzurunda söz verirler.
      Yüce divana çıkmadan önce bu dünyada, kendilerini bu dar-ı divanda sorguya çekmelerinin ardından tövbe ederek, hak’kı olanlardan rızalık alarak manevi temizliklerine kavuşulduğuna inanılmıştır.
      Ruhen manevi temizliğini yapmış Alevilerin Allah’tan korkmalarına bir neden yoktu.
      Çünkü Allah onlar için nazlarını çekebileceği kadim bir sevgilidir, hayat boyunca ulaşılmak istenen menzildeki aşk’tır.
      Bu nedenlerden dolayı insanın sevdiğinden, ulaşmak istediği yüce aşktan korkmasına gerekte yoktu.

      Alevilikte buna Mansur darı’da denilmektedir.
      Meydana çıkmayı amaç edinmiş kişinin içide, dışıda bir olmalıdır. Allah’ın herşeyi bildiği için saklısı gizlisi olmayan insan, işlemiş olduğu hatalarla Hak ve halk huzurunda yüzleşerek manevi temizlikle ruhunu arındırması gerekiyordu.
      Küslerin barıştığı dar meydanında kişiler hak’kını iade ettiği kişiden helallık anlamına gelen rıza’lık alırdı. Haksız yaptığı hataları tekrarlıyor, özünü dara çekmiyor ve arınmıyorsa düşkün ilan edilirdi.
      Hatayı işleyen kağanda olsa, şah’ta, kölede olsa bu meydanda eşit haklara sahiptiler.
      Aleviler aynı gök Tengri inancında olan ataları gibi özlerini dara çekerek öbür dünyadaki yüce dıvana çıkmadan önce bu dünyada hesap verirler.
      Bu inanç geleneği sonsuz mavilik anlamına gelen Tengri inancından gelmedir. Kuran’daki tövbe kavramını Aleviler bu biçimde algıdıkları için hayatlarının bir parçası yapmışlardı.
      Türkmen/Yörük boylarının oluşturduğu Kızılbaşların Şah’ı, kağanı olan Şah İsmailin’de inancı gereği dara durma zorunluluğu vardı.
      Buna aslında zorunlulukta denilmez, manevi anlamda ruh’unu günahlardan, korkulardan, tortulardan temizleme ve arınma olduğu için eskiden olduğu gibi bugünde bu uygulama Alevilerin yaşam biçimi olmuştur.
      Ulu divanda Hak huzurunda ona layık olamamaktan haya ettikleri için Aleviler Hak’ka yürüyene kadar bu dünyada özlerini dara çekiyor, bir daha yaptıkları hatayı tekrarlamamak için gayret ediyorlardı.
      Tengri inancının güzel adetleriyle harmanlanmış “Tövbe”
      (Meydanda özünü dara çekerek ruhunu arındırma) anlayışı, edeple yoğrulmuş yaşamlarında insani kamil olmayı amaç edinen Alevilerin olmazsa olmazlarındandır.
      Bu inancı taşıyan hangi insan bu meydandandan kaçabilirki !!!
      şah, kağan, patişahta olsan meydana çıkacaksın ve özünü dara çekeceksin, özünü arlayacaksın.
      Meydan Tanrı’nın huzuruna çıkıştır.
      Şah İsmail’de derin köklerinden gelen inanç geleneğini nefeslerinde ve deyişlerinde dillendiriyordu. Şah İsmail ataları gibi dara durarak bütün kötülüklerden ve manevi kirlerinden özünü dara çekerek ruh’unu karartan günahlarla yüzleşerek hatalarını bir daha tekrarlamamak üzere, Hak huzurunda kendini sorguluyor, ruhunu arındırarak manevi saf temizliğe bürünüyordu.
      Eski Türkce “Arıg” yeni Türkçede Ar/Arlanma sözünden türetilmiş Tengri inancı uygulaması olan “Arıg”lar, ruhsal anlamda arlanmışlar, batılıların söylemiyle aryanların kim oldukları ve hangi uygarlığın, hangi inancın anlayışı olduğunu gösteren, günümüzde de yaşatılan inanç gerçekleridir bunlar.
      Bir şeyi belirtmekte yarar var, Tengri inancı ve Alevilikte olan arlanma asla batılı faşistlerin tarif ettikleri, anladıkları biçimlerde algılanıp uygulanmamıştır .
      Bu bir inanç uygulamasıdır, 72 millete bir nazarda bakma ilkesi olan bu tür evrensel insani erdem özelliklerini taşıyan eski Tengri inancında olan Türklerde ve Alevilerdeki ruhsal arlanma anlayışı asla aryanist faşitlerin anladıkları biçimde bir özellik değildir.
      Bu Tanrı ile birey arasında geçen ruhsal manada temizliğin ve dini, dili, rengi ne olursa olsun diğer insanlarıda sevgiyle kucaklayarak, onlardan da rızalık alarak özünü arlandırma uygulamasıdır.

      Bu bağlamda boy Abdestine sadece cinsel ilişkiden sonra kirlerden temizlenme diyemeyiz.
      Cünüplükten kurtulmak için yıkanma aslında tarihte Tanrı’nın dünyasına Arlanarak girdikten sonra yaşamı boyunca kötülüklerden kurtulma edep ve erkan ile insani kamil olma yolunda ilerlemek için hem beden hem de ruh temizliği yani ruhunu bütün kirlerden arındırma uygulamasıdır diye düşünüyorum.
      Keza Tengri inancı olgularını paylaşan Alevilik bir din veya islami bir tarikat falan değildir, Alevilik bir yoldur.
      Arlanarak yola girilir ve sürek takip edilir.
      ARI’nı kaybeden cünüp/kirli kişiler ise yol düşkünü olarak yoldan çıkarılır.

      • bir kul dedi ki:

        KÖK(KUR’AN’IN ÖĞRETTİĞİ KAVRAMLAR) 23-11- 2015 TARİHLİ PROGRAM(Konu:Kur’an da Zikir Kavramı)

      • Aziz K. Burkay dedi ki:

        Merhaba Tengri Menem,

        Muhteşem bilgi birikimine hayranım… Bu siteye ilke geldiğimde her satırını keyifle okuduğum siz ve sayın Turan SIR beydir. İsterdim şahsen yakın olalım…

        İLK KONUMUZ;
        Sorarım size, müslümanlar hangisinin doğrusu olduğunu nasıl, nerden, hangi kıssası kullanarak öğrenecekler. Benim düşüncemi sorarsan abi, ben zaten kendime göre vicdan ve aklımın gösterdiği doğru bildiğim yolumda kör topal gidiyorum. Keza Kuran’da aradığım güzelliği, adaleti, eşitliği bulamadığım ve Kuran Tanrı’sında bu saydıklarımı bulamadığım ve riyakarlıkla o’na inanmanın bir mantığı olmadığı için kendimi kandırmaktan vaz geçtim. Asırlardır insanlığa kan ve gözyaşı dökme nedeni olmuş, evrensel değerlerin gerisinde kalmış bu inançların insanlığa bir şey vereceklerine de inanmıyorum.

        Ne kadar nefis, ne kadar saf ve riyasız, ne mükemmel bir itiraf; tek kelimeyle tebrik ve takdir ediyorum.

        Qur’an; ‘YOKSA ONLARIN ÇOĞUNUN, (TEBLİĞLERİMİ) DUYDUĞUNU VE (AYETLERİMİN DERİNLİKLERİNİ) AKIL ETTİĞİNİ (İÇERİKLERİNİ ANLADIĞINI) MI SANIYORSUN? ONLAR SADECE HAYVANLAR GİBİDİR, HAYIR! ONLAR (TERCİH ETTİKLERİ) YOLCA DAHA ÇOK SAPIKTIR. FURKAN 44’

        Hani Qur’an anlaşılmıştı?… 1400 SENEDIR QUR’AN ANLASILMIS OLSAYDI, ZERDUST NAMAZININ NE ISI VAR BU EVRENSEL DINDE? QURANDA NAMAZ DIYE MIRAC DIYE BIRSEY MI VAR?

        Bu ayetin en can alıcı konusu “ONLARIN ÇOĞUNUN” sözcüğüdür…

        Bana sorduğun soruların cevabı bu ayetteydi, bir kaç kez de gönderdim, sizde bu ayeti mükerrer okuduğunuza eminim…

        Kısas alınacak kitaplar sitemdedir. Yasar Nuriler bile almaktalar, ancak fen bilimci olmadıkları için ellerine yüzlerine bulaştırmaktalar..… Sayısız TV teklifleri de geldi… RET ETTİM… Ben meşhur olmak, Ayetlerden maddi gelir etmek için asla, asla, asla yazmamaktayım, ALLAHA sığınırım böyle bir zillete düşmekten….

        Müslümanlar, ilham kaynağım İBİ ARABİ’NİN 1215 de yazmış olduğu ve Avrupa’ya yeniçağ başlatmış FUSUS EL HİKEMİ anlayamamış, hakkında en küçük bir bilgileri bile yok… Kaldı ki beni mi anlayacaklar… Onlar derme çatma Arap düzmecelerinin kölesi olmayı yeğlemekteler…

        Suç ve Suçlu aramak hatamıdır bilemeyiz ancak her yüzyılda toplumların müşterekleri ve bir şekilde değişimleri de su götürmez bir gerçektir….

        Sizde farkındasınız; adam, Hz. Muhammedi tescilli şekilde YÜCE ALLAH’A ES VE ORTAK EDİYOR… Hem den 2015 senesinde… Ve ben Müslümanım, budur Müslümanlık diyecek kadar da çirkefe ve batağa giriyor… Uyandırmaya çalışıyorum bana da ‘sende Qur’an’ı okumamışsın” diyecek kadar da küçülebiliyor…

        Bu insan icadı işportadaki dinin Yüce ALLAH’IN Qur’an’ı ile en küçük bir alakası olmadığını, asırlardır sürünmenin temel nedeninin bu olduğunu, bu çirkefin Hristiyanların İsa’yi ilahlaştırdıkları gibi Hz. Muhammedi ilahlaştırdığını (ki Zati şahanelerini tenzih ederim), bu çirkinliği de kendilerine şeyh, derviş, hoca makamı ayarlamak için yaptıklarını, bundan da maddi çıkar kazandıklarını, saltanat kurduklarını, insanları koyun gibi güttüklerini, sömürdüklerini; QUR’AN ayetleriyle anlatmaya çalışıyorum…

        Belli ki gönderdiğim linkteki kitapları okumuyorlar… yine Stockholm saplantısal hasatlığı karşımıza çıkmaktadır, adamın şeyhi ne diyorsa O odur….

        İki ayrı İncilde Hz. Muhammedin kimliğini buldum ve ‘İncildeki Muhammed’ kitabımda yazdım.
        2000 senedir anlayamamışlar… ben anladıysam suç islemedim inşallah….
        http://www.quran-incil-tevrat.com/incildeki-muhammed/index.html

        Bakara 204-205 ayetini tarihte sadece biz açıklayabildik. Hamd ve Sena ederim Rabbima.
        Erdemi, insana, İNSAN İNSANI olabilmeyi öğreten arı-duru dinleri, özellikle Qur’an’ı mezarlıklarda okuyup, fal veya muska kitabı mertebesine getirip, ticari malzeme olarak kullanan, yanlış yamalak Qur’an meali-tefsiri düzenleyen karanlık cüppeliler de bir o kadar suçludurlar.

        Bilgi kirliliği diyemeyeceğim; bilginin kirlisi olamaz, sadece kirletilmiş bilgiler üretmekten başka bir işe yaramayanlar bu kitapları ikişer kez okumaları gerekir.

        Çünkü, iyi havlamakla iyi bir köpek olunamaz. Aynı zamanda bir insan, güzel ve yetkin bir biçimde konuşarak, yakasına falan filan Prof etiketleri takarak, kafasına Hint icadı sarık, sırtına da karanlık cüppeler geçirerek BİLGE DE olamaz…

        Şu iki ayeti yüzlerce kez anlamak için okuyup, anladığını da yaşamaları gerekir;
        [Qur’an Bakara 204, 205; Ve insanlardan, dünya hayatında (yaşadığı süre içinde) sözü (şatafatlı, etkileyici konuşmalarıyla) senin hoşuna giden (seni etkileyerek, kendi gizli-kirli amacını gizleyen, iki veya çoklu kişilikleri olan karanlık amaçlı) kimseler vardır.

        Ve kalbinde olana (mümin veya Müslüman görünümündedir ve inandırıcı yalanlarla üstelik ‘Allah şahidimdir’ şeklinde yeminler de ederek) Allah’ı da şahit tutar.

        (OYSA) O, HASIMLARINIZIN, DÜŞMANLARINIZIN EN AZILISIDIR.

        Ve dönüp (kendi kirli amacını planlamaya gittiği) zaman, (Onun yegâne hedefi, çabası) yeryüzünde fesat çıkarmak, EKİNİ-NEBATATI (gıdalarınızın, sebzelerinizin, meyvelerinizin genetiğini de değiştirerek) VE NESLİNİZİ (sizin geleceğinizi, yeni nesilleri floride ve diğer ilaçlarla, görsel tuzaklarla ve genlerinize, epifiz bezine olumsuz etkiler yaparak) HELÂK ETMEK (sizleri yok etmek, İlluminati ve sayısız düşmanca yöntemlerle sizleri harap etmek) İÇİN ÇALIŞIR. Ve Allah fesadı sevmez. Qur’an Bakara 204, 205 ]

        Falanca filanca etiketli Qur’an mealcileri asırlardır hiç mi okumadılar bu apaçık ayetleri? Okuduğunu anlamamak gibi özürleri varsa ne amaçla yanlış yamalak QUR’AN meal-tefsir yaparlar, insanları karanlıklara mahkûm ederler?

        Ayet açıkça belgelemektedir ki ‘ekinin, nebatatın, gıdalarınızın DNA’larını bozar ve böylece neslinizi helâk etmek için çalışır ‘ ALLAH rızası için biri açıklasın bana; bu apaçık ayetin anlattığı tehlikeyi anlamamak mümkün müdür?

        İblisin tayfaları, gıdalarımızın kaynağı nebatatın DNA’larını bozup neslimizi YOK etmeye çalışırken Müslümanlar da daha derin uyumak ve zaman bulursa ilk fırsatta da birbirlerini ısırmak için çalışır!… Kanıtı mı? Müslüman ülkelerin 1400 senelik halleri ortadadır.

        Nasıl olurda bu apaçık ayetler anlaşılamaz ve hala genetiği bozulmuş, kodlanmış gıdalarla NESLİN, gelecek nesillerin yok edilmesine göz yumulur?

        CÜNÜPLÜK VE YIKANMA;
        Doğam gereği her şeyi öncelikle üç boyutlu maddi âlemde araştıran bir bilimci olarak;
        Cünüp kişinin neden yıkanması gerektiğini araştırdım… Kendimde denedim…

        İlişkiden önce sağ ve sol kolumun pazılarımdan ve göbek kısmından neşterle sıyırarak organik yağ aldım. Solüsyona koydum ve 2000 kez büyüten mikroskobumun altında dikkatle inceledim…
        Gördüklerimi belleğime kayıt ettim…

        İlişkiden hemen sonra da YIKANMADAN aynı bölgelerden aynı şekilde sıyırarak yağ aldım… Ve mikroskobumun altında inceledim… Gördüklerim taban tabana zıt ve çok başka şeyciklerdi… Gördüğüm hareketli şeyciklerin ne olduklarını elbette bilmiyordum ve hala da bilmem.

        Bu deney ve gözlemi gençliğimde yüzlerce kez yaptım… Her seferinde de aynı sonucu gördüm.

        Yıkandıktan sonra da deneyi tekrarladım ve gördüklerim ilişkiden öncekiyle aynıydı…
        Demek ki ilişkiden sonra, yani yıkanmadan önce oluşan organik aktiviteler SUYLA temizleniyordu.
        Deney sürecini şöyle tanımlayayım; İlişkiden önce, ilişkiden sonra ve suyla yıkandıktan sonra…

        Yüce ALLAHIN hiç bir yasağı iş olsun diye emretmediğinin de bilincindeydim… Bu deneylerdeki amacım tartışmasız saf inanç, saf ve hanif duyularımın hiç bir şüpheye mahal vermeyecek şekilde ARIDURU olması içindi… Belki de kendimi eğitiyordum… Henüz gençtim… Bio fizik alanında akademik seviyede eğitimim de yoktu O zaman…

        Utancımdan bio fizikçi arkadaşlara açıklayamadım… Hoca kafayı mı yedi derler diye anlatmadım… Belki kitaplarımın icap ettiği yerlerine koyabilirim…

        Zaman geçti bu deneyi tekrarladım ve her seferinde de aynı sonuçla karşılaştım…

        Bu deney ve verileri bilime de ışıklar tutacaktır… Ancak şimdi zamanımı temiz enerji ve hava kirliliği konularında ve en önemlisi de Qur’an’ın mealine harcamaktayım…Bana “sen Qur’an’ı okumamışsın” diyecek kadar şey(!!!) olanlarda faydalansın umuduyla…

        QUR’AN’DA sadece ve sadece faiz bir anda ve kesinlikle yasaklanmıştır…
        Bunun nedenini de erken gençliğimde bulmuştum ve son 50 senedir bu doğrultuda Yüce ALLAH bana 299 proje, 17 patent pending ve 1 uluslararası patent lütfetti…

        Her gelen gün ne kadar bilgisiz olduğumu, ne kadar zavallı olduğumu idrak ederek nefes almaktayım. Dünya genelinde 11 üniversitede dersler verdim, ne yazık ki hala en bilgisiz kişi ben fukarayım… Bunu bana QUR’AN öğretti ve matematik disiplinle kanıtladı…

        FAİZ KESİNLİKLE YASAKTIR; neden mi? Çünkü QUR’AN ekonomi ve bilim merkezli evrensel matematik bir büyüklüktür… SALAT bu nedenle dinin direğidir, Zerdüşt namazı değil.
        SALAT= VERGI, ZEKAT VE MUHTACA DESTEK demektir… Namaz değildir…

        GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ DİN kitabımda bu konuyu ayetlerin acıkmalarıyla yaptım, anlayacak olanlara; http://www.quran-incil-tevrat.com/

        Ancak bu kitaba çok ekler yaptım ki; henüz siteye konmadı yeni versiyonu. Email yazarsan size ve dileyen herkese gönderebilirim; qdsusa@yahoo.com

        1400 sene sonra QUR’AN’A bakma+okuma+anlama+anlatma yöntemi hakkında Yüce ALLAH bana birtakım bilgiler verdiyse Hamd ve Sena ederim ve benim asli ödevimde bu bilgileri mümkün olduğunca dağıtmaktır… Hiç bir maddi menfaat talep etmeden…

        Özellikle bunun gibi yeni sayfalar;

        Tevrat’ta sözü edilen seçilmişler İsrail oğulları değil, Türkellerdir…

        Ön Türk Kenger Uruk’unun Kurduğu Sümer Hakkında Kısaca;

        Yüce ALLAH’IN kulu ve elçisi, insanlık tarihindeki en görkemli devrimleri yapmış, acımasız ferdi zenginliği, toplumu zenginleştirmek, güçlendirmek esasına; SALAT kuralıyla getirmiş Kureyşli Hz. Muhammed, Kengerlerin tesis ettiği Sümer’de kutsal bölge olan Kutha’dan Arabistan’a göç etmiş Haşimoğluları ailesinden gelen Türkoğlu Türk’tür.

        Bunun en net kanıtı da yine KUREYŞ suresindedir;

        [ KUREYŞİN ÜLFETİNİ SAĞLADIĞI (tanımadıkları yeni vatanlarında yabancılık kendilerini tedirgin etmesin diye alıştırıp ısındırdığı) İÇİN, ONLARI, YAZ VE KIŞ (uzun, yorucu, meşakkatli) YOLCULUKLARINDA, GÖÇLERİNDE ÜLFET ETTİRDİĞİ (EMİN VE RAHAT OLMALARINI SAĞLADIĞI İÇİN) ARTIK BU BEYT’İN (KÂBE’NİN) RABBİNE KUL OLSUNLAR. O Kİ, ONLARI AÇLIKTAN DOYURDU VE ONLARI KORKUDAN EMNİYETE, KORUMASI ALTINA ALDI. KUREYŞ 1-4]

        Bu açık ayette ne Arap, ne de bedevi veya sayısız başka kabileden söz edilmeden doğrudan doğruya Kenger-Sümer’de kutsal bölge olan KUTHA’DAN Arabistan’a göç etmiş ve Arabistan’da da Kureyş adıyla bilinen, elit, korunan, yabancı ve vahşi çöl bedevilerinin yaşadığı bir yere ısındırılan, açlıkla boğuşmaları giderilen özel bir topluluğun göçleri, uzun yolculuklarında ki emniyeti ve itinayla muhafazası açıkça, hem de bastırılarak apaçık şekilde anlatılmaktadır. Ayetin tamamına hakim olan SES tonunda; özel olan bir ailenin, kabilenin şefkatle korunması esastır.

        O devirde Mekke ve yöresinde yüzlerce kabileler ve küçükte olsa etnik isimlerle bilinen insanlar varken neden sadece Kureyş hakkında özel bir sure vahiy edilmiş? Qur’an vahiy edildiğinde Kureyşliler en azından 1000 yıldır orada yaşamaktaydı… Ne göçü, ne koruması diye soran soruşturan olmadı mı?… Hiç düşünen, araştıran olmadı mı?…

        Bu sure Kureyş halkının Arabistanlı olmadığının, Arabistan topraklarına başka yerlerden getirildiğinin apaçık kanıtıdır.

        Tartışmasız bilinmelidir ki; 4000 seneden de fazla hüküm sürmüş ve tarihin de mimarları olan ÖnTürk Uruk’u Kengerlerin kurduğu Sümer, Yüce ALLAHIN arıduru dinini ekseninden kaydırmak, şahsi menfaatler uğuruna kullanmak, sihir ve büyüyle uğraşmaya başladıktan sonra tarih sahnesinden Sargonlar tarafından M.O1800lerde silinmişlerdir.

        Asırlardır uyuyanlar uyanmasın diye; Batılılar kasten bu millete Sümerler demektedir. Dünyada ve tarihte Sümer diye bir millet YOKTUR. Sümer’i kurup tesis etmiş kuzeyden, bugünkü Özbekistan, Türkistan, Altay yörelerinden göç etmiş, dünyaya medeniyeti kurup yaymış Kenger Türkleridir. Kenger sözcüğü ÖnTürk dillerinde yüce bir dağın zirvesi anlamında da kullanılmıştır.(*)

        Kengerlere; başka gezegenlerden gelenler (**) tarafından kurdurulan bu ülkeye, bu bölgeye, yani yurtlarına kendileri SÜMER dediler…

        Sümer sözcüğünün anlamı; kadın-erkek birlikte mübarek (Sümercesi moukaddes), kutlu, sevap kazanmış, sağduyulu, ağırbaşlı, iş hayatında başarılı, ticarete düşkün, mantıklı, enerjik, gizemli enerjilere sahip toplum demektir. Kadın haklarını ve eşitliği ilk kez Kenger-Sümer’de görmekteyiz.

        Uruk, başkent olarak yedi kültür merkezi şehirlerin en önemlisiydi. Günümüzdeki Yörük sözcüğü de URUK (soy, sülale, kabile demektir) sözcüğünden gelir. Yüce ALLAH’IN Lütfudur ki; 1850lerde Kenger-Sümer tabletleri ve yazılı belgeleri insanlığa-bilime ışıklar saçarak aydınlığa çıktı. Bu muazzam keşif Yüce ALLAH’IN insanlığa olan lütfudur, başkaca bir şey olamaz.

        (*) Günümüzde de dağların yükseklerinden toplanan kaliteli sakız cinsine kenger sakızı denmektedir.
        (**) ‘Şeytani ayetlerin cevabı – Şeytanların akılsızlığı’ 1 numaralı kitabımız.

        Selam ve saygılar sunuyorum

    • Tengri Menem dedi ki:

      Aziz K.Burkay abi.
      Ben de sizin yazınızı ilgiyle okuyorum, sağolun.
      Ayrıcanak benim için söylediğiniz olumlu, güzel sözler için teşekür ederim.
      Bazı Kuran yorumlarınıza katılmasamda insanlığa güzel bir şeyler verme çabanızı takdir ediyorum.
      Abi haddim olmayarak bilimsel bir veri vermek istiyorum.
      Kadına en güzel gelen, o’nun cinsel dürtülerini ateşleyen erkeğin tere benzeyen bir salgısı varmış, bu bildiğimiz ter değil.
      Sizin sex’ten önce incelediğiniz salgı sex’ten önce erkeğin salgıladığı bu tersel madde olmasın !!!
      Sizin de belirttiginiz gibi incelediğiniz koltuk altından salgılanan bu sıvı sex’ten sonra kesildiği için yıkandıktan sonra aynı maddeleri bulamayışınız bana göre doğal. İddialı olamamakla sizin yüzlerce defa sex’ten önce incelediğiniz ve yıkandıktan sonra bulamadığınız madde kadının cinsel dürtülerini ateşleyen sexten sonra salgılanması kesilen madde de olabilir.
      Siz bilim insanısınız, yanılma payımı koyuyorum.

      (Tevrat’ta sözü edilen seçilmişler İsrail oğulları değil, Türkellerdir…)
      Sizden alıntı.

      Web siteme eklediğim “40 bin yıllık Anu göksuri uygarlığı” başlıklı bir derlemem var.
      Türkmenistan karakum çölünde bulunan bu uygarlığı 1974’lü yıllarda ilk keşfeden Türkmenlerin karakum’un son kağanı dedikleri Rus arkeolog Victor İvanoviç Sarianidi kominizmin çökmesinden sonra İtalyan ligabue institüsi arkeoloğu Gabiele Rossi Osmida önderliğinde 10 yılı aşkın bir çalışma sonucunda bu uygarlık kent ve mezarlıklarını gün yüzüne çıkarmışlardı.
      http://kokler-ve-kanatlar.webnode.fr/products/a40-bin-y%C4%B1ll%C4%B1k-anu%2ckarakum-goksuri-uygarl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-/

      Kuran’da Allah’ın bir kaç yerde Nuh ve İbrahim soyunu öven ve kutsayan verilerden gidersek ön Türk sümerlere ve ANU uygarlığına çıkıyoruz.
      Sümerlerin göç ettikleri Anu karakum Göksuri uygarlığı kalıntılarında sümerlerden önce kalan kent ve mezar kalıntılarında amulet( görselli taş), o dönem soylulara veya ileri gelenlerin özel mühürleri ve hamurda çevrilince görsel olarak öyküler anlatılan silindir damgalar bulunmuştu.
      Batı dillerinde insanlıgın ilk kralı Etana olan Atana/Atapa ve insanlığın henüz dünya da olmadığı bir çağda yılan ve kartal öyküsü silindir damgalarda anlatılmıştı.
      İtalyan arkeolog Gabrile Rossi Osmida, Martin Lütherking üniversitesinde profesör olan eski ortadoğu mitolojisi uzmanı Sindia Winkelmanı Venedike davet ediyor ve içinden çıkamadığı damgaları bu bilim kadınına gösteriyor.
      Sindia Winkelman’la beraber görselleri okuyor, öyküyü oluşturuyorlar

      Öykü şöyle;

      Amület ve damgalarda anlatılan bu öyküyü Sümer,Elam ve Akad yazıtlarında da görüyoruz.

      İnançlarda benzerlikleri;
      Öyküde konusu edilen yaşam ağacını Musevilik ve Hiristiyanlıkta meyvesinin yasak olduğu bilgelik, Kuranda Allah’ın Ademe dokunmasını yasak ettiği ağaç benzerliği.
      M.Ö. binli yıllarda oluşmuş Zerdüştlük inancında da Zerdüşt’ün göklere yükseldiği, cennet ve cehennemi gördüğü, meleklerle ve Tanrı ile görüşdüğü inancı neredeyse Atapa/Atana öyküleriyle aynı.
      Tengri inancında olan Türklerde kutup yıldızı göğün kapısı olarak algılanırdı.
      Geçmiş zamanlardan beri Türkler Kutup yıldızına değişik isimlerle anlamlar yüklemişlerdi. Kutup yıldızı Türkler için kökleri yerin dibinde olan göğe yükselen demir ağaçtı. Uygurlar daha çok saygı göstererek buna altın kazıkta demişlerdi.
      Uygarlıklarda konusu edilen Atapa/Atana öyküsü Muhammedin miraç anlatımına çok benzer.
      Alevilik anlatımında özetle, Peygamber Burak isimli bir binek(katır) üstünde Tanrı’ya yükselirken bir aslan yolunu keser. Gaipten bir ses gelir. “Parmağındaki yüzüğü aslanın ağzına atması” istenir. Pergamber yüzüğü aslanın ağzına atar ve yolculuğuna devam eder. Dönüşünde öyküsü anlatılan kırklar cemi sonunda Peygamber imam Ali’nin parmağında, Miraça çıkarkan “aslana” verdiği yüzüğü görür. imam Ali’ye sarılır, O’nu bağrına basar.
      Sünni Miraç anlatımında Muhammed göklerin yedi katına çıkmak için ”burak” adlı katırla mescid-i aksaya gider…. Oradan merdivenle gökyüzünün katlarını çıkmaya başlar. her katta oturan, İbrahim’i, Musa’yı, İsa’yı ve diğer bütün peygamberleri selamlar.
      Cebrail’in Sidretü’l-Münteha’dan ileriye geçememesi üzerine yolculuğunu tek olarak sürdürür, zaman, mekan ve yönün olmadığı ifade edilen katta Allah ile aracısız görüşür.
      Necm Suresi 14.15 ayetlerinde de miraç yükselişi olduğuna inanılan anlatımda konusu edilen Sidretü’l-Münteha ağacının Anu, Karakum ilk uygarlık yaratılış anlatımındaki yaşam ağacı ile benzerlikleri vardır.
      Yanlış bir tanı olan Şamanizm yani Tengricilikte Kam’lar Tengri’nin aydınlık dünyasının giriş kapısı olan kutup yıldızına kadar Barak isimli bir köpekle yolculuk ederler, islamiyette muhammed’in binek olarak kullandığı Burak Tenricilikteki Barak isminden alıntılanmıştır.
      Atana/Atapa’da Tanrı katına çıkarken binek olarak kartalı kullanmıştı.
      Cebrail’in Sidretü’l-Münteha’dan( Sedir ağacı) ileriye geçememesi’ni Kam’ların kökü dünyada kutup yıldızına kadar uzanan yaşam ağacı inancı bilgisini eklersek Kam’larında aynı Cebrail gibi sonu kutup yıldızına kadar olan yaşam ağacından öte geçemeyiş benzerliğini görüyoruz.
      En çarpıcı benzerlik Atana/Atapa’nın öyküsü ile Kevser suresinin inmesine neden olan Peygamberin öyküsüdür.
      Kalu beladan beri var olduğuna inanılan Tanrı inancında, Tanrı tarafından seçilen temsilciler süreğinin tarihi kanıtlarını Anu uygarlığında ve buradan göç eden Sümer yazıtlarında ve semavi inançların kitaplarında da görmekteyiz. Mekkeli eski inanç inananlarının peygamberin erkek evladı olmamasından, nesli kesik diye alay ve hakaret etmelerinden sonra Allah, Kuran’da peygambere ” biz sana kevseri verdik” diyordu.
      Bu surede peygamberlik süreğinin çok öncelere dayandığını, Peygamberinin soyunun imam Ali’nin oğulları imam Hasan ve Hüseyinle devam ettiğine vurguyu görüyoruz. Ali İmran 33’de “Gerçekten Allah, Ademi, Nuhu, İbrahim soyunu ve İmran soyunu alemler üzerine seçkin kıldı” söylemi tarihi 40 bin yıl öncesine dayanan Atana/Atapa’nın neslinden diyeceğimiz, aynı nesilden olmasada inançsal olarak Nu ünvanlı Nuh peygamber olan Sümeri Ziusudra sonrası M.Ö.2000’li yıllarında yaşamış Sümeri İbrahim peygamberin yel ve göksel anlamına gelen Ha”lil” ünvanı olmasından dolayı bu ırksal sinsileye Kuran’a göre seçkinler diyebiliriz.
      İbrani/Sami çıkışlı inançlara Adem olarak giren Anu uygarlığına ait Atana/Atapa, Sümeri Nuh/Ziudsudra ve İbrahim peygamberler ön Türkler olsa da yahudilik inancında peygamberler olduğuna inanılan insanlar ve öyküleri eski inançlara ait olan anlatımlardan alıntılanarak yahudileştirilmişti.
      Sümeri Dumuzinin eşi olan Tengri’nin kadın kağanı İn Anna’nın heykelinde elinde tuttuğu Abu yaşam suyuyla betimlemesinde de Atapa/Atana’nın Tengri Anu’dan neslini devam ettirebilmek için aldığı yaşam suyunu görüyoruz, Atapa/Atana, Nuh, İbrahim gibi Sümeri Dumuzi ve eşi İn Anna arasında geçen aşk şiirleri ise ezgiler ezgisi olarak yahudi Süleyman peygambere uyarlanmıştı.

      Atapa ile Muhammed arasında tarihi bulgulara göre 40 bin yıl gibi çok uzun bir zaman dilimi olmasına rağmen ortak noktalarının tarihi belleğe yazılmış olması gerçekten de çok ilginç.
      İkisininde neslini devam ettirecek oğulları olmaz,
      İkisinede neslini devam ettirebilmek için yaşam suyuna vurgu vardır.
      Atapa/Atana Tengriden neslini devam ettirecek abu yaşam suyunu ilk o aldığı için abu yaşam suyunun başıdır. Muhammete’de Allah tarafından Cennette olduğuna inanılan kevser havuzu verilmiştir. Alevi inanç düşüncesinde bu havuzun başında Muhammet olduğuna inanılmış soyunun imam Ali ile devam ettiği için de imam Ali’ye yaşam suyunun sakisi(su taşıyıcısı) denilmişti.

      Abi bu öyküler aslında bilinmedik öyküler değil.
      Tengri inancının izlerini bütün inançlarda bulabiliyoruz.
      Örneğin İngilterenin bir başka ismi Bretagne/ büyük britanya ve fransanın kuzey bölgesi Bretagne isimlerinde.
      Ormanların efendileri Wallans druitsleri britanya adalarına “Barat Anna” inancını getirmişlerdi. Bu ad tarihi süreçte ” Britanna” olarak kısaltılmış, daha sonrada Britanya sözcüğüne dönüşmüştü.
      Kuzey Fransa’nın Bretegne bölgesi ve büyük Britanya’yı oluşturan İrlanda, Galler gibi ülkelerin efsanelerinde bereket ve sevgi tanrıçası olarak “Ana” adına eskiden beri vurgu yapılıyordu.
      İrlanda efsanelerinde Danu, Dana, Anu, Anna ve Don adlarıyla sevgi ve bereket tanrıçasının öyküleri dilden dile dolaşarak yerel inanç ananelerini oluşturmuştu.
      Mö 500 yıllarında İrlandaya “Gaelsler” gelmeden önce tanrıça d”Ana”nın kavmi anlamına gelen “Tuaha de Danann” kavmi inancı İrlanda da hakim inanç ulus oluşumuydu. Ana inanç örfü Münster bölgesinde yaygın inanç olarak “Kerry” dağına “Dachih Anann” Ana’nın zirvesi olarak adını vermişti.
      Türklerde ise An sözcüğü eski zamanlarda ve günümüzde atasözlerinde ve deyişlerde Tanrı anlamında kullanıyor.
      Ünlü Türkmen şair Mahmutgulu’nun bir dörtlüğü buna örnektir.

      Ya Hızır İlyas ile Şah Süleyman “AN”dadur
      Ya Selim şah Mekke Hanı İbni Sultan “AN”dadur
      Bayazıt Sultan Uveys Harakani Migan “AN”dadur
      Dayanur Musa asası Mari gördüm sondadur

      Buna benzer vurguyu Yunus Emrenin Peygamberi görme, ulaşma arzusunun anlatıldığı nefesinde de görmekteyiz.
      Yunus nefesinde AN sözcüğünü Tanrı anlamında kullanmıştır.

      “Ali ile Hasan, Hüseyin “AN” da
      Sevdası gönüllerde muhabbet canda
      Yarın mahşer gününde hak divanında
      Ya Muhammet canım arzular seni”

      Yine Yunus’tan “AN”da sözcüğünün geçtigi bir nefes.
      “Eğer beni öldüreler
      Külüm göğe savuralar
      Toprağım “AN”da çağıra
      Bana seni gerek seni.”

      Abi bak, bir bilgi daha vereceğim.
      “Elhamdulillah” ve “BismİLlahirrahmanırrahim”
      Bu sözcük bile Sümerlerde Tengri AN’ın altında göksel varlık olan En’LİL kökenlidir, ALLAH ismi geçmez.
      Bilirsiniz Allah sözcüğü E/A karışımı E/AL lah olarak okunur, bu sözcükte de Akadlarda Ellil, Sümerce Enlil sözcüğünü görüyoruz.
      Akadlarda Ellil olan bu sözcük Tevrat’ın bir çok yerinde El olarak Tanrı tanımlamasında kullanılmıştır fakat yahudilikten önce Kenan bölgesindeki inançta “El” tanrılar panteonunda da bu isimle yerini almıştı.
      İlk ilkel yahudiler aslında baştan çok tanrılı bir inanca inanıyorlardı da diyebiliriz.
      Tevratta Tanrı olarak geçen isimler;
      El Shaddaï – El Olâm, El Béthel, Baal Berît, El Berît ve Tanrılar anlamına gelen Al/ELohim !!!

      Bana göre yanılgı; Tanrı isminde ilk baştan yanlış yapılıyor.
      Eski mısırlılarda ölmüş babasını ziyarete giden Annesi Mery isis olan Güneş kültü tanrısı Horüs BethANu’da El-Azar-us isimli birisini ölüler arasında dirilttiği anlatılmaktadır. İncilde El-Azar-us’dan Lazara dönüştürülen kişi kız kardeşleri Meryem ve Marthe’yle beraber BethANie’de yaşarken hastalığa yakalanır ve ölür. Sonra İsa gelir Lazar’ı tekrar yaşama döndürür !!!
      BethAN’u’nun anlamı ise AN’unun evi anlamına gelir, incil yazarları bu sözcügü İsa zamanında bir kent veya köy olarak belirtirler fakat ortadoğuda bu isimle ne bir kent ne de bir köy vardır !!!
      Kuran ise Horüs öyküsünden alıntıntılanan İsa’nın ölüleri diriltme anlatımını almış kullanmıştır.
      Hiristiyanlık öncesi kuzey fransa ve ingiltere de Tenrı AN’a inanılırken ortadoğuda Tengri’nin altında alt göksel varlık olan Enlil isminden ve bu isimden türetilen tanrılara yaygın olarak inanılmış ve sonuçta bu isimde tek tanrılı bir dine evrilme olmuştur.

      Fazla zorlamaya gerek yok abi, sizin samimi inancınıza saygım var fakat ben tatmin olamıyorum.
      Kuran’da Muhammed’in geleceği yazıyor bulgunuzda bana göre biraz yanlış.
      Yazı çok uzun olduğu için sonra incilde geçen başka bir olguyu anlatacağım.
      Esenlikler….

      • Aziz K. Burkay dedi ki:

        İşte benim Tengri Menem kardeşim budur… Bilge ve terbiyeli ve seviyeli insan…

        CÜNÜPLÜK HAKKINDA biraz daha yazacağım ve diğerlerine cevabımı da bilahare vereceğim ve bu sayfalara bir daha bakmayacağım… Gerçi zamanım da yok…

        CÜNÜPLÜK HAKKINDA;
        İnsan cinsel ilişkiye başladığında vücuttaki istisnasız bütün organlar maximum çalışır ve bir tek noktaya hedeflenir… Bu müthiş faaliyet vücuttan bir sıvının dışa vurumunu, deşarjını oluşturur…

        Benim mikroskobun altında gördüğüm net farklılık ve tespitim bana bunu kanıtladı…
        Dolayısıyla Yüce ALLAH insanlara programladığı en büyük nimetlerden olan üreme, yani cinsel ilişki nimetinin zararlarından da temizlenmelerini öğretiyor.

        Ben biyofizikçi değilim, bunu da biyologist arkadaşlarla paylaşmadım… Belki ilerde…

        Bu, organik kökenli yağlı sıvısın insan da negatifliğe zemin hazırlayabileceğini, hastalıklara çağrı yapabileceğini düşünmekteyim. Genellikle İncili bilerek okuyanlar, Yahudiler, hatta Mekkeliler bile Qur’an’dan önce de cinsel ilişkiden sonra mutlaka yıkanırlardı.

        Bunun gibi bir diğer tespitim de mezarlıklardan VOC (volatile organic coposition) dediğimiz organik kökenli gazlar çıkar. Bu gaz yaşayanlar için de sağlıksızdır. Stoptomicine türünden ilaçlar da kabir toprağından elde edilir.

        Bu nedenle QUR’AN/Tekasür suresi mezarlığa gitmeyi, mezarlıklarda çürüyen cesetlere QUR’AN okunmasını kesinlikle yasaklamıştır. Kitaplarımda açıkça ve detayları ve nedenleriyle yazdım…

        Bunu dile getirdiğimde ise; bu işten para kazanan din düşmanı madrabazlar hemen hücum edeceklerdir.

        İki arkadaşınızın; yazmadığım halde bana yazmışım gibi hakaret ettikleri gibi…

        Yeter mi bu?

        İNCİL’DEKİ MUHAMMED;
        Kesinlikle doğrudur ve Minnesota’da iki papaz Müslüman oldu bu tespitimle… Elbette algı ve bakış alanı her insanda değişken olabilir… Birçok konuda müştereklik olursa da birçoğunda da olmayabilir…

        Ben QUR’AN’A matematik ve fen bilimleri açısından bakarken, benim bakış açım başkalarına garip, hatta itici de bile gelebilir…

        Sümer tabletleri QUR’AN, İncil ve Tevrat’ın doğruluğunun, gerçekçiliğinin en elle tutulur kanıtlarıdır derken; yobazlarda Sümer tabletlerini yeryüzünden silmeye yok etmeye kalktılar… Bereket versin Batıya taşındı…

        Bu kısacık sayfalarda her detayı yazamam… Detayın detaylarını yine kitaplarımda yazdım…
        Yasin suresinin ikinci ayeti ‘VEL QUR’AN’İL HAKİM” yani ‘Fen bilimleri içeren Qur’an’ denmektedir.

        Daha önce yazmıştım, insanlar 1215 de yazılmış FUSUS-EL HİKEM hazinesini bile anlamamış veya anlamak ta istememiş, hatta günümüzde bu hazineyi dahi tanımamaktadırlar… Avrupa’ya çağ atlatan hazinedir…

        AKIL, BILIM VE QUR’AN, İNCİL, TEVRAT, SÜMER TABLETLERİ… ve

        BİLİM, TECHNOLOGY VE ÜRETİM…

        Başarmak için İnsanların hayatında başkaca hiç bir şey yoktur, YOK!!!…

        Bu formül önceliklidir ve insanlar sadece bu formülün disiplini ile kızıl elmaya yönelebilirler… ASR suresi bunu açıklar… Kitaplarımda açıkça açıkladım.

        Kehf kitabımdan bir sayfa;
        Gerçeklere bakmak değil, baktığımı görebilmek için karanlıkları aydınlatanın AKIL, QUR’AN, Tevrat ve İncil, İmamı Azam Ebu Hanife olduğunu, İbni Rüşt, İbni Arabi’nin Fusüs-El Hikem olduğunu, Buharalı Zemahşeri, Biruni olduğunu açıkça gördüm.
        QUR’AN’IN istediği bir tek gerçek vardı karşımda: Büyük temiz akılla anlaşılmak…
        Öğrenebildiğimiz kadar önce kendimizi, dünyalarımızı, evrenleri öğrenmek,
        Faydalı olabildiğimiz kadar daha çok faydalı olmak,
        Sevmek, bilerek, samimiyetle sevmek,
        Karşılık beklemeden samimiyetle en sevdiğimiz şeylerden vermek, desteklemek,
        Ölmeden önce ruhumuzu Yüce ALLAHA ulaştırmaya yönelmek…
        Sadece ve yalnızca Yaratana samimi kul olmayı öğrenmek, samimi kul olarak yaşamak ve yaşatmak…

        QUR’AN’I anlamanın biricik, mütevazı ve AKILLI bir yöntemi olduğuna karar verdim; okumak için değil, anlamak için idrak ederek okumak gerekliydi, cennet talebi veya cehennem korkusuyla değil. Çocukluğumuzdan gelen bastırılmış, kalıplaşarak limitlenmiş, sorgusuz sualsiz mutlak itaat, soru sormaya kapalı tekerlemelerle değil…

        Yüce ALLAHIN sevgisini kazanamamanın korkusu olmalıdır bilim adamında, cehennem değil.
        Rahman ve Rahim olan Yüce ALLAH zulüm edici değildir ki…

        Qur’an okurken Qur’an’a müsaade ediniz ki; size kendisini yaşatarak öğretsin…
        Umarım bu cümlemin enginliğini kavrarlar. QUR’AN’DAN faydalanmak isteyen her fert bu mütevazi tavsiyemi her şeyden önde tutmasını dilerim…

        Küçük Akılla, AKIL yürütmenin; herhangi bir olguyu net olarak kavrayamamış olmanın göstergesi olduğunu da anladım. Küçük akılla QUR’AN’I yorumlamaya kalkanlar, Emevi Abbasî masallarının peşinden giderek Müslümanları asırlardır üçünü sınıfa indirmeyi başarmışlardır.

        Küçük akıl da ne demektir, BÜYÜK AKILDA’MI var diye sorulacaktır.

        Elbette var… Birazdan kavrayarak öğreneceğiz bu gerçeği.

        AKIL, A-K-L kökünden Sanskritçeden Urdu, Kenger-Sümer dillerine ve Arapçaya aynı şekilde geçmiş, sıkı sıkıya bağlamaktan mastardır.

        Gerçeğe ulaşabilmenin, Yüce ALLAH’I samimiyetle ve bilerek sevmekten, olabildiğince sevmekten başladığını gördüm, yaşadım ve hissettim. Etrafımda, yaşadığım her ortamda ALLAH’I hissettim, ALLAH’I yaşadım. Gerçekten duygulandım ve şahit oldum: bana benden de yakındı… Dehşetlere düşmüştüm, ancak tanımlanamaz şekilde de mutluydum… Tarifi imkânsız mutluluklardı içinde bulunduğum hazineler, hepsi benimdi… Evreni, maddeyi keşif etmenin, işlevlerini anlamanın, icat etmenin değerlerini, Büyük AKILLA gerçek sevgiyi bulmayı başardım…

        İnsanlarla paylaşmak içinde bu kitapları hiç bir karşılık beklemeden yazıyorum.

        Sadece ihanet etmek için, saltanatlarının devamı için özel olarak hazırlanmış Emevi, Abbasî masallarıyla, şahsa mahsus tefsirlerle, uydurma hadislerle değil; Yüce ALLAH’IN yine QUR’ANDA öğrettiği yöntemle anlayarak okumak gerektiğini gördüm. QUR’AN’IN kendi içinde kendini en yüksek kalitede öğreterek açıkladığını gördüm…

        Şimdilik selam ve saygılar…

      • toro dedi ki:

        Sayın Aziz K. Burkay,

        Diyorsunuz ki;

        ”İşte benim Tengri Menem kardeşim budur… BİLGE ve TERBİYELİ ve SEVİYELİ insan…” sizden alıntı

        Keşke yukarıda büyük harfle alıntıladığım erdemlerin LAFAZANI değilde uygulayıcısı olsaydınız!

        Size insanların birbirlerini anlatmak ya da eleştirmek için türettiği kelimelerle yapılan eleştirilere aşağıdaki dönüşleri yapan siz değilmiydiniz?

        ”HAVLAMASINI DAHİ BİLMEYEN BİRİNE CEVAP VERMEYE BİLE DEĞMEYECEK” sizden alıntı

        ”Ve havlamasını da bilmeyen böyle hastalıklı yaratıkların da doğmasına sebep olmuşlardır…” sizden alıntı

        Yani ”ele verir talkını kendi yutar salkımı” durumu bundan daha iyi örneklenemezdi!

        Yani onca bilgiçliğinize ve büyüklük taslamalarınıza karşılık içinizden geçenleri, örneğin size yapılan eleştiri sonucunda içinizde doğan hırsı veya öfkeyi normal kelimelerle bertaraf edip kendinizi anlatmaya çalışmak yerine ancak çaresizlerin yapmaya ihtiyaç duyacağı şekilde hakaretler yağdırarak kendinizi tatmin etme yoluna tevessül ediyorsunuz! Bu yeterlilik testidir ve bu noktadan sonra kendinizi düşürdüğünüz durumdan çıkmanızın yolu başkaları üzerinden TERBİYE ve SEVİYE tezahüratı yapmaya başlamak değildir! Başkalarının sahip olduklarıyla değil sizin sahip olduklarınızla ilgileniyoruz!

        Sayın Aziz K.Burkay, yukarıdaki tezatınız size gösterildikten hemen sonra bu sefer inkar yoluna sapıyor ve sonraki yazınızda şöyle diyorsunuz;

        ”İki arkadaşınızın; yazmadığım halde bana yazmışım gibi HAKARET ettikleri gibi…” sizden alıntı

        Daha muhataplarınızın adlarını anabilecek durumda değilsiniz! Ama velevki biz size hakaret ettik sizde bize aşağıdaki şekilde karşılık verdiniz;

        ‘HAVLAMASINI DAHİ BİLMEYEN BİRİNE CEVAP VERMEYE BİLE DEĞMEYECEK” sizden alıntı

        ”Ve havlamasını da bilmeyen böyle hastalıklı yaratıkların da doğmasına sebep olmuşlardır…” sizden alıntı

        Ne oldu şimdi sizde bize hakaret etmiş yani hakeret edenler kervanına katılmış olmadınız mı?

        Bakın eğer sizin söylediğiniz gibi küçük akıl, büyük akıl varsa bence birde sizin gibilerin kullandığı Cin akıl vardır! Hakarete (velevki) hakaretle karşılık veren (hemde nasıl) birinin artık karşıdaki için bana ”hakaret etti” deme hakkı varmıdır? Kendisini ne sanmaktadır, cin akıllımı?

        Tabi sonrası da var! Sıkıştığında, çıkmazları önüne konulduğunda, çözümü hakaret dizayn etmekte bulan birinin yapamayacağı şey, normal şekilde yani kendini kutsal insan sayarak konumlandırdığı noktadan aşağıya indirerek yani kendini karşıdakiyle eşit görerek münazaraya girmektir! Bu noktada ufaktan kapıya yönelinir;

        ”biraz daha yazacağım ve diğerlerine cevabımı da bilahare vereceğim ve bu sayfalara bir daha bakmayacağım… Gerçi zamanım da yok… ” sizden alıntı

        Güle güle sevgi kelebeği,kutsal insan, tanrı biriciği, bilinmezi bilen, tanrısını tek anlayan!

        Arkadaşlar bu yazı için hepinizden özür diliyorum ama kraldan çok kralcı olmak, cehaleti ya da narsistliği bilgi olarak pazarlamaktır insanlığı geriye götüren! Her insan aynı akla sahiptir, ayırımı onu kullanmak ile kullanmamak arasındaki fark belirler! Eğer aklınızı kullanmama yoluna saparsanız sizi bu yazının muhatabı gibi olanlar yönetmeye, yönlendirmeye başlar! Onları sizden uzaklaştıracak tek şey aklınızı kullanabildiğinizi bilmeleridir! Bu sayede size büyüklük taslayamaz ve size kendilerinin kutsal olduğunu iddia edemezler!

    • Tengri Menem dedi ki:

      Anu silindir damgalarında Atana/Atapa ve yaşama agacında yılan ve kartal öyküsü bilgisayar biçimleriyle belirtmek için araya almamdan dolayı yazımda yer almamış, tekrar ekliyorum.

      Öykü şöyle;
      Kartal ve yılan bir zamanlar yaşam ağacında barış içinde yaşıyorlardı.
      Bir gün kartal, kalbinde ve beyninde kötü düşünceler hisseder. Sonra yavrularıyla yılanın yumurtalarını yemeye karar verir ve yumurtaları yer.
      Tanrı’nın yardımıyla yılan öcünü almak için ölü bir hayvan leşinin içine saklanır.
      Kartal tam leş’i yemek için konduğunda, yerinden çıkan yılan kartala saldırır.Kartaldan öcünü alan yılan, yaralı kartalı çıkamayacağı bir çukurun içine atar.

      Atana’ya Tanrı tarafından kağan’lık verilir. Lakin Atana varis bırakamaz, çocuğu yoktur, olmazda.
      Yılana ihanet etiği için cezalandırılan kartalın atıldığı çukura iner ve kartala anlaşma teklif eder. şöyle der; “eğer beni sevgi Tanrıçasına götürürsen seni özgür bırakır, yaralarını iyileştiririm der.
      Kartal teklifi kabul eder ve Tanrı’ya doğru yükselirler.
      Karakum uygarlığında Tengri’nin ancak bir kadın ve ana kadar şefkatli,koruyucu ve güzel olabileceği için kadın olarak betimlenmişti.
      Yolculuğun sonunda Atana bereket Tarıçasıyla buluşur, ve sorununu anlatır. Tanrıça Atana’yı dinledikten sonra neslini devam ettirebilmesi için yaşam suyu dolu bir kadeh verir.
      Amület ve damgalarda anlatılan bu öyküyü Sümer,Elam ve Akad yazıtlarında da görüyoruz.

      • toro dedi ki:

        Sayın Tengri Menem,

        Mitoloji tarihi özelliklede Sümer ve Mısır tarihi benimde ilgilendiğim konulardır. Bu noktada paylaştıklarınızın önemli olduğunu söyleyebilirim. Sizinle sabah Türk internet sitelerini dolaşırken rastladığım yeni bir kitabı haber vermek istiyorum;

        Mısır kökenli İngiliz araştırmacı Ahmed Osman “Musa ve Akhenaton” adlı kitabında Musa’nın Mısır’ın kafir kralı Akhenaton’un ta kendisi olduğunu iddia ediyor. Bu konu daha önce Freud tarafından da (tüm baskılara karşın) farklı bir şekilde dile getirilmişti.

        Akhenaton hakkında wikipediadan alıntıladığım aşağıdaki anlatılan bazı hikayeler hayli ilgi çekici ve düşündürücü olmalı;

        ”MÖ 15. asrın sonlarında veya MÖ 14. asrın hemen başlarında dünyaya geldi. Babası III. Amenhotep öldükten sonra tahta geçti. Tahta geçtiği ilk yıllarda aile adı olan Amenhotep’i (Amon’un hoşnut olduğu) kullandı. Beşinci senesinde adını değiştirerek Akhenaton (Aten’in hizmetkârı) ismini kullanmaya başladı ve aynı yılında GELENEKSEL ÇOK TANRILI MISIR DİNİNİ YASAKLAYARAK TEK TANRILI ATEN DİNİNİ KURDU.”

        ”Kralığının 6. yılında yüz yıllardır Mısır’ın başkenti olan Teb’i TERK EDEREK bugün Tel el Amarna olarak bilinen EL DEĞMEMİŞ topraklara YENİ BİR BAŞKENT kurmaya karar verdi. Akhenaton, diğer tanrılara olan inancı yok etmek için tapınaklardan diğer tanrıların isimlerini SİLDİRDİ.”

        https://tr.wikipedia.org/wiki/Akhenaton

        Bakın elinizde güç varsa din yaratmak bu kadar kolay! Ama şimdi bazıları için kendi İNANDIKLARI ya da İNANDIRILDIKLARI dindir doğru olan diğerlerinin hepsi ise yalan!

        Ama ben daha çok işin rastlantı tarafındayım! Çok tanrılı bir inancın hüküm sürdüğü topraklarda bir firavun tek tanrılı bir dine geçiş yaparken aynı zamanlarda bir tanrı ile görüşüp yeni bir din aldığı iddia edilen başka bir figür doğuyor (ikisinin aynı kişi olmadığı teziyle)! Ve hangisinin gerçekten tanrıyla konuştuğuna ikincisinin inanırları karar veriyor!

        Sanırım tek tanrıya inanıp tek tanrıya ait bir din getiren Akhenaton’da tanrıyla konuşmuş diyebilmeleri beklenemezdi!

        Kısacası tanrıyı ve onun dinini var eden, o tanrıya dolayısyla o tanrının dinine inananlardır! İnanırsanız varlardır, inanmazsanız yoklardır! Sanırım bu durum tanrı ya da tanrılar için çok acı vericidir!

      • Tengri menem dedi ki:

        Sayın toro.
        Kitap öneriniz için teşekürler.
        Yurt dışında yaşadığım için istediğim kitaba hemen ulaşamıyorum.
        TR’ye izine gelince de fazla zamanım olmamasından dolayı çoğu zaman yabancı dillerde yayınlanmış bilimsel makalelerle yetinmek zorunda kalıyorum.
        Ana dilim Türkçe olduğu için bazı arkadaşlar gibi olmasada konuyu tam kavramam biraz zor oluyor :))
        Şaka bir tarafa , TR’ye geldiğim zaman benimde en çok ilgilendiğim konuları işleyen bu kitabı bulmaya çalışacağım.
        Seninde belirttiğim gibi bir makalede İbrahim peygamber öncesi çok tanrılı inancı İbrahim peygamberin de aynı Akhenaton gibi diğer tanrıları eleyerek tek tanrılı inanca dönüştürdüğü tarihi verilerle karşılaştırılan Tevrat verileriyle anlatıldığını okumuştum.
        İlginç bir kitap olmalı
        Esenlikler.

  310. rammsteinn dedi ki:

    Aziz K. Burkay
    diyorsun ki
    İki ayrı İncilde Hz. Muhammedin kimliğini buldum ve ‘İncildeki Muhammed’ kitabımda yazdım.

    yazının geri kalanını okumadım okumaya da gerek duymadım. zira böyle saçma bir iddianın arkasından sağlam iddialar geleceğini zannetmiyorum.
    bu 2 incili çok merak ediyorum. hangi inciller acaba? “aç kitabımda oku” deme. çünkü hazeyandan doğan saçma bir iddia hüzünden yüzlerce sayfa okumak istemiyorum. bana hangi inciller de muhammet geçiyorsa söylersen bende sana bu iddianın neden saçma olacağını açıklarım. bu kadar kendinden emin konuşmayı sevmem. ama bu konuda gayet eminim.
    ayrıca,
    işinize geldiğinde incile sarılmanızı,işinize gelmediğinde incili değiştirilmiş diyerek yerden yere vurmanızda iki değil üç yüzlülük.

  311. bir kul dedi ki:

    seyretmenizi tavsiye ediyorum sizlerde bana bilgi adına bilgi verebilirsiniz
    bir kul dedi ki:
    12/12/2015, 20:31 bu tarihli vide oyla

    aşşagıdaki videoyu seyrettikten sonra düşüncelerinin yanlış odugu nu anlayacaksın kuran la ilgili konulardaki yanlış düşüncelerinin farkına varacagına inanıyorum benimkisi temenni

    • rammsteinn dedi ki:

      kul
      videonun içeriğinde ne var acaba?
      köleliğin yasaklandığı bir ayet bulmuşlar da onu mu açıklıyorlar?
      yoksa kadının mirastan tam pay aldığını yazan bir ayet mi bulmuşlar?
      peygamberin tek eşli olduğu mu ortaya çıkmış?
      dünyanın yuvarlak olduğunu yazan bir ayet mi çıktı ortaya?
      bir deveyi kestiler diye bütün kavmi helak eden tanrı “bu fazla oldu” mu demiş?


      Diyanet İşleri (eski): Bunlardan istediğini bırakır, istediğini yanına alabilirsin. Sırasını geri bırakmış olduklarından da arzu ettiğini yanına almanda sana bir sorumluluk yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olmasını, üzülmemelerini, hepsine verdiğin şeylere razı olmalarını daha iyi sağlar. Allah kalblerinizde olanı bilir; Allah bilendir, Halim olandır.

      kul
      bu ayeti tam anlayamadım. yardımcı olur musun? neyi ileri neyi geri alabilirsin diyor? arzu ettiğini yanına almak lafı ile ne anlatılmaya çalışılıyor? sıra ile ne kastediliyor? ne sırasıymış bu? sırada kim varmış?
      senin videoda bu ayetin cevabı var mı?

  312. bir kul dedi ki:

    tengiri ve sayın Aziz K. Burkay abi

    bu iki videoyu tam manası ile seyrettiginizde tengirinin zeminin altından kaydıgını göreceksin din ile yanlış bildigin tüm konularının istisnalar hariç çöktügünü göreceksin yanlız cok dikkatli dinle ve verdikleri ayetleri anladıgım kadarı ile arapcayı biliyorsun zannedersem yanılıyor ola bilirim fark etmez en azından saglamasını yapacagını tahmin ediyorum

    Hud-25: Andolsun, biz Nuh’u kavmine elçi gönderdik. Onlara: “Ben (dedi), sizin için apaçık bir uyarıcıyım.
    26: Allah’tan başkasına tapmayın! Ben, size (gelecek) elem verici bir günün azabından korkuyorum.”

    Hud-50: Âd kavmine de kardeşleri Hud’u (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. Siz yalan uyduranlardan başkası değilsiniz.
    51: Ey kavmim! Ben, ona (peygamberliğe) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Hala aklınızı kullanmıyor musunuz?

    Hud-61: Semud kavmine de kardeşleri Salih’i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı. Ve sizi orada yaşattı. O halde O’ndan mağfiret isteyin; sonra da O’na tevbe edin. Çünkü Rabbim (kullarına) çok yakındır, (dualarını) kabul edendir.
    62: Dediler ki: Ey Salih! Sen bundan önce içimizde ümit beslenen birisiydin. (Şimdi) babalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi engelliyor musun? Doğrusu biz, bizi kendisine (kulluğa) çağırdığın şeyden ciddi bir şüphe içindeyiz.

    Hud-84: Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin! Sizin için ondan başka tanrı yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Zira ben sizi hayır (ve bolluk) içinde görüyorum. Ve ben, gerçekten sizin için kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.

    Bakara-136: “Biz, Allah’a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya’kub ve esbata indirilene, Musa ve İsa’ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah’a teslim olduk” deyin.

    Bakara-140: Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya’kub ve esbatın yahudi, yahut hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.

    Yukarıda ki ve onlarca ayeti incelendiğinde aslında Hz Muhammed’e gelen vahiyle Hz İbrahim’e Musa’ya İsa’ya gelen mesajların içeriği açısından hiçbir fark yoktur. Bazı küçük istisnaların dışında değişmez

    Bakara-83: Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah’a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve “İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekatı verin” diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.

    Âl-i İmrân-39: Bunun üzerine, mâbedde dua ederken, melekler ona: “Allah sana, Kendi katından bir sözün gerçekliğini doğrulayacak, insanlar arasında seçkin (bir yere sahip olacak), tam bir iffet sahibi, dürüst ve erdemli bir peygamber olacak olan Yahya[nın doğumun]u müjdeliyor” diye seslendiler.

    Maide-47: İncil sahipleri Allah’ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır

    Saff-6: Hani Meryem oğlu İsa da: “Ey İsrail oğulları, gerçekten ben, sizin için Allah’tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi “Ahmed” olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim” demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: “Bu, açıkça bir büyüdür” dediler.

    Allah’ın gönderdiği vahiy orjinli Tevrat ve İncil’deki mesajlar da bunların aynısıdır. Allah bütün ve temiz olan şeyleri tüm kavim ve topluluklara helal ve pis ve murdar olan şeyleri de haram kılmıştır. Yoksa Tevrat ve İncil sahiplerine haram ve helal olanları Kur ‘an sahiplerine de haram ve helal kılmıştır.

    Bakara-106: Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye kadar hiçbir ayeti unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye güç yetirendir. İşte Allah’ın kafir olanların istediklerine karşı peygamberlerden söylemesini istediği cevap.” De ki: “Rabbimi yüceltirim; ben, elçi olan bir beşerden başkası mıyım?”

    Ahzab-40: Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.

    Bakara-2: Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap’tır.

    Zühruf-44: Ve şüphesiz o (Kur’an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız.

    Hicr-9: Hiç şüphesiz, zikri (Tüm kitapları) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz.

    Enfal-17: Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Müminleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.

    Enam-91: Onlar: “Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir” demekle Allah’ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki: “Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kâğıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir.” De ki: “Allah.” Sonra onları bırak, içine ‘daldıkları saçma uğraşılarında’ oyalanıp-dursunlar.

    Nahl-118: Yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

    Maide-44: Gerçek şu ki, Biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler ve yüksek bilginler de, Allah’ın Kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahitler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanlardır.

    • Aziz K. Burkay dedi ki:

      Sevgili Bir KUL kardeşim; Sizi görmeden de çok seviyorum…

      Görüyorum ve sizi duygulanabiliyorum kendini parçalıyorsun, senin gibi inansınlar umuduyla… Ancak Tengri Menem çok bilgili, her sorusunda kesinlikle haklı ve kesinlikle harika sorular soruyor… Çok eğitimli ve bilgili bir arkadaş… Her sorusuna dağıtmadan net cevap ver istersen… Tengri senin bakmadığın bir açıdan bakarak soruyor… Sen ise Tengrinin senin gibi bakmasını istemektesin… Bu doğru olamaz… Kendi evladın bile senin gibi bakamaz…

      İşte MUHTEŞEM QUR’AN’IN en temel felsefesi de bu saplantısal düşünceleri ayıklamak ve insanları evrensel doğruya yöneltmektir… Çünkü MUHTEŞEM QUR’AN evrensel matematik bir büyüklüktür…

      Çünkü MUHTEŞEM QUR’AN yedi ayrı lisan ve yedi ayrı lehçe tabanlıdır… Kitabımda bu konuları detaylarıyla yazdım… Şu ana kadar QUR’AN’IN gereği gibi anlaşılamamasının da nedenlerinden birisi de budur…

      Dinlediğin O videolarda anlatılanların bir kısmı inananlara hitap eder ancak diğer yarısı bile doğru değildir ve kesinlikle bilim dışıdır. Zaten bu muhteşem dine en büyük darbe dışarıdan değil, kendini âlimi ulama zan eden içerideki maskaralardan gelmektedir. Parayla din anlatanlardan gelmektedir.

      Örnek; Arap dilinde Kehf diye bir mağarada yoktur, öyle bir masalda yoktur… 7 astrofizik bilimcinin 309 sene zaman değişimi yaptıklarının net kanıtını anlatmaktadır… 1400 sene sonra Yüce ALLAH bunu bize nasip etti, Hamd ve Sena ederim…
      Sitemdedir; http://www.quran-incil-tevrat.com/

      Sevgili Bir KUL; daha önce de yazmıştım; sitemdeki kitapları ciddiyetle oku… Kendin bilgi sahibi OL ve kendi fikrinle Tengriye cevap ver… Tengri çok değerli bir arkadaş… Sakın kırmayasın… Bazen sinirlendiğini hissediyorum…

      Tengri asırlardır herkesin sorduğu ve cevap alınamadığı konuları dile getirmektedir. Fazladan bir sorusu YOKTUR…

      Geçen yazımda Tevbe 123 ayetini açıkladığım gibi… Kabul edip etmemesi de kendi kararıdır buna da saygı göstermek gerekir…

      Örnek: Hz. Muhammed 10 veya 20 hanımlı değildi. Emevi Abbasî kendilerine bolca avrat almak için uydurdukları yüzbinlerce hadislere ‘Muhammedin bolca avradı oldu’ diye yazmak zor mudur?

      Ben, 1977 de Mekke’ye bir deney için gittiğimde çok başka bir gerçekle karşılaştım… deneyin esası “Yüce ALLAH neden Kâbe’yi bir nokta olarak tahsis etti?” sorumdu….

      Gördüm ki O dönemde insanlar 1 veya 4 veya 8 kadınla evleniyorlardı… Bunun nedenlerini gerçekten tespit ettim ve haklıydılar… BU KONUYU DA BAŞKA BİR YAZIMDA ANLATIRIM…

      Daha önce köle konusunu en açık şekilde anlattım… MUHTEŞEM QUR’AN eski bir gelenek olan köleliği her suç işlendiğinde azat ettirerek, yani eriterek YOK etmiştir… Hala köleliği soran mı var? Ne ayıp, demek ki yazılarımı okumuyorlar…

      Sevgili Tengri Menem,

      Ben ne kadar mütevazı oluyorsam ki; bu doğallığımdır O denli çirkin bir terbiyesizlik gördüm…

      Bu sayfalarda inanmış görünen, okuduğu ayetin anlamını dahi bilmeyen ne kadar şarlatan varsa bir o kadar da inanmayan şarlatan da var galiba…

      HAVLAMASINI DAHİ BİLMEYEN BİRİNE CEVAP VERMEYE BİLE DEĞMEYECEK, ANCAK, BU HERİFTE DEĞİL İKİ VEYA ÜÇ YÜZLÜLÜK, SADE İNSANLIĞIN DAHİ OLDUĞU ŞÜPHELİ GÖRÜNÜYOR…

      Bu herifte inanmamak için şartlanmışlığın Stockholm sendromu hastalığı olsa gerek… Veya bu sayfalarda gezinen fitne çıkaran kirli amaçlı bir Hristiyan… Ancak Hristiyanlar, asla Qur’an’a karşı da değiller, şayet özel amaca hizmet etmiyorsa… Hatta Yahudiler hiç karşı değiller…

      QUR’AN’I anlattığım, hatta Tevrat’ı öğrettiğim sinagoglarda ben birçok hahamdan bizzat duydum “ Biz Qur’an’a karşı değiliz, hatta Qur’an’ı onlardan daha iyi anlıyoruz, fakat bize olan düşmanlıklarını anlayamıyoruz” demişlerdir…

      Gerçi Müslümanlar kendi içlerinde de birbirleri içinde de yüzlerce fırkalara ayrılmış birbirlerini ALLAHU EKBER diye boğazlıyorsa da bu başka elem dolu bir gerçektir…

      Ben hiç bir zaman incilin bozuk olduğunu söylemedim, tam tersine; İncil ve Tevrat okunmadığı sürece Qur’an’ın asla anlaşılamayacağını, Tevrat ve İncil’e bozuk demenin ŞİRK olduğunu, okumamanın da eşyanın tabiatına aykırı olduğunu dile getirmekteyim… Her kitabımda da açıkça yazdım… Yazmaktayım… Havlamasını da bilmeyen bu terbiyesiz mahlûk da bana ikiyüzlü demektedir… İşte size çirkin bir fitne…

      ‘ İncil’deki Muhammed’ OKURSA belki adam olur;
      http://www.quran-incil-tevrat.com/kitap1/index.html

      Her kitabımda İncil’e veya Tevrat’a bozuk diyenlerin ALLAHA şirk koştuklarını dile getirmekteyim.

      KASAS SURESİ-49; DE Kİ: “EĞER SİZ, SADIKLARDAN (BİLGE) BİLGİLİ KİŞİLERSENİZ ALLAH’IN KATINDAN, O İKİSİNDEN DAHA ÇOK HİDAYETE ERDİREN BİR KİTAP GETİRİN, ONA TÂBÎ OLAYIM.”

      MAİDE 68. DE Kİ; “EY EHLİ KİTAP! TEVRAT’I, İNCİL’İ VE SİZE RABB’İNİZ TARAFINDAN İNDİRİLENİ, BİRLİKTE YERİNE GETİRİP UYGULAMADIKÇA SİZ DOĞRU BİR YOL (YÖNTEM, KURAL, DİSİPLİN, BİLGİ) ÜZERİNDE DEĞİLSİNİZ. VE SANA RABB’İNDEN İNDİRİLEN, MUTLAKA ONLARIN BİR ÇOĞUNUN AZGINLIK VE KÜFRÜNÜ ARTIRIR. ARTIK SEN KÂFİRLER TOPLULUĞUNA ÜZÜLME.

      MAİDE 48; [VE SANA (ONLARIN) ELLERİNDEKİ KİTAPLARI TASDİK EDİCİ (DOĞRULAYICI) VE ONU KORUYUCU OLARAK BU KİTAB’I HAKK İLE İNDİRDİK.

      Soruyorum; Yüce ALLAH bozulmuş kitapları QUR’AN da tasdik eder mi? Bozulmuş kitabın doğru olduğu ALLAH tarafından tasdik edilir mi?

      1400 senedir kendilerini Müslüman zan edenler bunu da anlayamamış. Ve havlamasını da bilmeyen böyle hastalıklı yaratıkların da doğmasına sebep olmuşlardır…

      Daha önce de yazmıştım; bu tür sayfalarda fitne ziyadesiyle vardır ve doğruyu öğretmeye çalışan arkadaşlara anında çirkince hücum ederler ve küçücük akıllarıyla pasifize etmeye çabalar ve doğru bilgiyi bulandırmaya çalışırlar… İŞTE FİTNE BUDUR…

      Sevgili Bir KUL, siz şartsız ve sorgusuz inanmaktasınız… Bu çok güzel bir olgudur… Takdirini ben yapamam, bu sadece Yaratana aittir… Ancak sorgulayan insanlara da gereğinden fazla saygı göstermek ve onların anlayacağı konuları dile getirmek gerekir… Sabrın bittiği yerde de bırakırsın… Bilgin yetmiyorsa zararlı olunabilir demek istiyorum…

      Tengri inkâr etmiyor, en doğruyu, ruhunun enginliklerindeki fırtınaları dindirmek istiyor… Bu onun hakkı değil midir?

      ENAM 114; ARTIK ALLAH’TAN BAŞKA BİR HAKEM Mİ ARAYAYIM? SİZE KİTABI AÇIKLANMIŞ (TAFSİLATLI) OLARAK İNDİREN O’DUR. KENDİLERİNE KİTAP VERDİĞİMİZ KİMSELER, O’NUN, SENİN RABBİNDEN HAK İLE İNDİRİLDİĞİNİ BİLİYORLAR. O HALDE SAKİN SEN, ŞÜPHE EDENLERDEN OLMA!

      Hz. Muhammed Cebrail’i belki gördü, belki de dinledi veya beynine enjekte edilen bilgileri bizzat almışken, bizzat bizlerin asla şahit olamadığımız ortamlarla bire bir muhatap olmuşken O da bir şekilde şüphe veya tereddüt içinde ki: Yüce ALLAH bu ayeti net emir olarak bizzat kendisine bildirmektedir…

      Ayette çok, çok dikkat et… Bu ayet bizzat doğrudan doğruya Resule hitap eder ve netlik, kesinlik ve tavizi olmayan bir eğitim içerir… Ben QUR’AN lisan ve kültürüne çok iyi vakıf olduğum için bu ayeti bu şekilde anlamaktayım ve derim ki; Kaldı ki Tengri kardeş neden sormasın, sorgulamasın…

      Selam ve saygılar…

      • toro dedi ki:

        Sayın Aziz K. Burkay,

        Bence haddinizi epeyce aşmışsınız! Bir insanı üslubundan dolayı eleştirmek başka birşeydir, ama o insanı size karşı takındığı üsluptan dolayı ”şarlatan” ilan etmek ise bambaşka birşeydir!

        O arkadaşa sırf sizin ikilemlerinize dikkat çektiği için değilde üslubundan dolayı hakaret ediyorsanız (kendinizi en iyi din bilimci ve dolayısıyla din terbiyesi almış biri olarak gösterdiğiniz halde) başka, ama sizi asıl rahatsız eden deşifre olma korkusunun sizde yarattığı öfke ise bambaşka!

        Bu noktada arkadaşın size olan eleştirilerini farklı bir üslupta ama aynı minvalde size yöneltmiş ama ne hikmetse herşeyi bildiğini iddia eden sizden cevap alamamış biri olarak bende kendime eleştirilerinizden pay çıkarıyorum!

        İşte buradayım. Öyle herşeyi bilen, tanrı sevgisi ve din terbiyesinden bahseden biri olarak sıkıştığınız anda yani cevap veremediğiniz zamanlarda (verecek cevap varken kimse geri dönüşünü hakaretle yapmaz) açığınızı yani cevapsızlığınızı hakaretle kapatmaya çalışmak nasıl oluyormuş birde bana anlatın bakalım!

        Sayın Aziz K. Burkay, sizin adınızı internette aratan herhangi bir insan derdinizin ne olduğunu, neyden hoşlanıp neye tahammül edemeyeceğinizi zaten görecektir. Ben bunu ilk başta yaptığım için size hitaben yazdığım 2 yazının birinde size narsist demiştim! Beklerdim ki bundanda rahatsız olup bana hakaretler yağdırasınız da maskenizi kendi ellerinizle indiresiniz! Ama kısmet diğer arkadaşımaymış!

        Demek ki, yaş, ilim, din inancı ve tanrı sevgisini birleştirip içselleştirdiğini iddia etmek değil bunları içselleştirdiği iddiasıyla insanlara hedef göstermeye çalışan birinin ilk sinir harbinde hakaret silahına sarılmasıymış sonuç!

        ”HAVLAMASINI DAHİ BİLMEYEN BİRİNE” sizden alıntı

        Yukarıdaki sözlerin sahibi kendini bilim adamı olarak tanıtıyor! Bir insanı insan olmayan bir varlığın suretiyle hayal etmenin ona en büyük hakaret olacağını düşünüp bu benzetmeyle ona olan hıncını dışa vuracağını ve ona ruhen eziyet ederek karşılık vereceğini düşünüyor!

        Sayın bayım, hepiniz aynısınız! Bakın sadece okuduğunuz bir yazıdaki üsluptan rahatsız olarak verdiğiniz tepki böyleyken taaa 1400 yıl önce birilerinin kendi dinlerine biat etmeyip üstelikte mevcut dinleri (pagan) için onlarla savaşmasına karşılık uyguladıkları şiddet eylemlerini kendi yorumunuzla değiştirerek yok saymaya ve bu dinin inanırları bunları yapamaz demeye çalışıyorsunuz!

        Şimdi düşünüyorumda, yukarıdaki hakaretleri yönelttiğiniz forumdaşımızla 1400 yıl önce ve elinizde kılıç varken karşılaşsaydınız ona neler yapardınız çok merak ediyorum!

        Kendisine sadece kelimelerle yöneltilmiş eleştirilere bile tahammülü olmayan ve bu eleştirilere karşı, durduğu yerin var olduğu iddia edilen uhrevi değerlerini göstermek yerine kendi narsist içgüdülerinin dürtüsüyle yanıt vermeye gayret eden birinin insanlara din anlatırken kendinide kutsamasından daha doğal birşey yoktur!

        O kendisine göre elindeki kitapta var olan ama başkalarının değilde sadece kendisinin görebildiği sırların efendisi dolayısıyla tanrısının en sevgili kullarındandır! Tabiki kendini böylesine yüceltmiş ve yukarıya konumlandırmış birisini eleştirmenin bir bedeli olacaktır, değilmi sayın Aziz K.Burkay?

      • rammsteinn dedi ki:

        sayın burkay
        diyorsun ki
        Daha önce de yazmıştım; bu tür sayfalarda fitne ziyadesiyle vardır ve doğruyu öğretmeye çalışan arkadaşlara anında çirkince hücum ederler ve küçücük akıllarıyla pasifize etmeye çabalar ve doğru bilgiyi bulandırmaya çalışırlar… İŞTE FİTNE BUDUR…

        size göre islamı eleştiren kişiler fitneci. fitnecilerie kuranda ne ceza verilmesi gerektiği ayetlerde gayet net yazılı. peki siz kuranın fitnecilere verdiği bu cezaları yerine getiriyor musunuz? elinizde olsa bir imkan bulsanız elinizde kılıç ortalıkta gezeceksiniz. bu imkanı bulanların ne yaptıkları ortada.
        burada defalarca islamda ki kölelik anlayışını konuştuk. sizin “uğruna ölürüz” dediğiniz bedevi ne diyor “efendisine itaat etmeyen köleye lanet olsun”
        siz de çıkıp bunun tersini söylüyorsunuz. ama nedense fitneci biz oluyoruz. islamın 1300 senedir uyguladığı bu sistemi biz anlatırsak fitneci oluyoruz. siz bu uygulama yanlış diyorsunuz ama doğruyu söyleyen hep siz oluyorsunuz.
        kuran fitnecilere inanmayanlara onlarca küfür hakaret tehdit savururken bunları görmezden geliyorsunuz. ama birisi en ufak bir eleştiri getirirse fitneci damgası yiyor cezası belli. ölüm.
        ateist olmanın idamla cezalandırıldığı 13 ülke var. bu ülkeler acaba hangi din mensuplar?
        hiç bir hristiyanın dinden çıktığı için idam edildiğini gördünüz mü? veya budistin? veya şamanın? (tabi bu dediklerim şu yaşadığımız zaman dilimi için geçerli.)
        hala islamın hoşgörü dini olduğunu söyleyebilir misiniz?

        incilde muhammedi buldum diyorsunuz. ama hala hangi incilde olduğunu söylemiyorsunuz. “benim kitabım şudur açın okuyun diyorsunuz.” diğeri de “cevap şu videoda” diyor. bu ne acizliktir?

        toronunda dediği gibi narsistlikte en uç noktalarda dolaşıyorsunuz. yazdığınız kitabın reklamını böyle bir sitede yapmakta çok saçma olmuş.
        müslüman mahallesinde salyangoz satıyorsunuz.

        kuranın bana ettiği hakaretlere ben sessiz kalıyorsam kusura bakmayın bu benim asaletimden.
        kuranın bana ettiği hakaretleri ben islama etsem mahkemede “dini değerleri aşağılamaktan” ceza yerim. bun nasıl bir dindir ki kendini reddedene ağız dolusu hakaret eden.
        ayrıca kutsal kitabı kuran olupta inanmayanlara hakaret eden insanlara artık gayet aşina oldum. zira elinde ki kitap bunu o kişiye söylettiriyor.

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul arkadaş.
      4 saat 20 dakika süren iki video paylaşmışsın ve benim nasıl kayıp gittiğimi de sadece kendine ait olan 2 tümcelik sözüne eklemişsin :)))
      Arkadaşım, benim saatlerce bu videoları izlemeye vaktim yok, olsada kıymetli zamanımı karşımda yanıt vermeyecek kişiler için harcamam, kaldı ki sen daha benim hiç soru ve görüşlerime bilimi, akılı, mantığı ve tarihsel verileri kullananarak yanıt veremedin.
      Bak kardeşim.
      Hatırlatayım, burası bir Forum, yani insanların kendi görüşlerini yazarak tartışacakları bir yer.
      Baştan benim sorduğum soruların hepsine bir yanıt ver ki kayıp giden kimmiş bi görelim.
      Sonra da bana yanıt olarak paylaştığın videoları özetleyerek bir yazı yaz ki karşılıklı tartışalım olurmu !!!
      Video özetlemende iyi çalışmalar..
      Bekliyorum yazı olarak özetini..

  313. bir kul dedi ki:

    İSLAMDA KADIN VE AİLE CANLI OLARAK HİLAL TV DE ŞU ANDA KONU EDİLİYOR DİNLEMENİZİ TAVSİYE EDİYORUM

    http://www.hilaltv.org/yeni/onair.php

  314. bir kul dedi ki:

    tengiri arkadaş

    Bunu Allah Kuran’da yazmış, mezhep ve tarikatlarınızda uyguluyor.
    Sen neden gocunuyon, neden karşı çıkıyorsun anlamış değilim.DİYORSUN

    MAİDE 6.AYETi Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar kollarınızı, başlarınızı mesh edip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayınız. Eğer cünüp iseniz boy abdesti alınız. Hasta yahut yolculuk halinde bulunursanız veya biriniz tuvaletten gelirse, ya da kadınlara dokunmuşsanız /cinsi birleşme yapmışsanız ve bu hallerde su bulamamışsanız, temiz toprakla teyemmüm ediniz de yüzünüzü ve dirseklere kadar ellerinizi onunla mesh ediniz. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size ihsan ettiği nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz

    KONUYU DAGITLAMAYALIM; NEDEN CUNUPLUKTEN SONRA YIKANMAK EMREDILMISTIR?demişsiniz

    MAİDE 6.AYET Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar kollarınızı, başlarınızı mesh edip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayınız.Eğer cünüp iseniz boy abdesti alınız….BURAYAKADAR OLAN KISIM SU SORUNUNUN OLMADIGI NORMAL ORTAMDAN BAHSEDİYOR VE HASTALIK VS GİBİ HALLERİNİN OLMADIGI DURUMLAR İÇİN ACIKLAMA DIR
    KONU BUSEFER BAŞA DÖNEREK OLUMSUZLUKLAR KARŞISINDA NASIL YOL TAKİP EDİLECEK ONUN ACIKLAMASI YAPILIYOR OKADAR BUNDA ANLAMAYACAK KAVRAYAMACAK CELİŞKİLİ BİR DURUM YOK

    Burayakadar olanlar normal ortamda olan suyun oldugu ve herhangi bir rahatsızlık vede buna benzer şeylerin olmadıgı yani hiçbir olumsuz ortamın olamdıgı durumlardır fakat bundan sonra olabilecek ortamların YANİ NAMAZA ENGEL OLAN ORTAMLARIN KOLAYLAŞTIRILMASI gibi durumlarda nasıl hareket etmesi gerektigi i nasıl davranacagınıda yine Allah yol gösteriyor işmizi kolaylaştırıyor yani namazı mutlaka yerine getirilmesi gereken bir durum oldugunu bunun asla terk edilemeyecek oldugunu tüm engelleri aşmanın nasıl mümkin kılcagını yol göstererek anlatıyor

    maide 6.ayet İN DEVAMINDA İSE BUSEFERDE OLUMSUZ ŞARTLARDA YADA HALLERDE NASIL DAVRANILMASI GEREKTİGİNİ ACIKLIYOR YANİ OLUMLU ORTAMDAKİ KİŞİLERE BU SEFERDE OLUMSUZ DURUMLARDA VE ŞARTLARDA NASIL DAVRANACAKLARINI ACIKLIYOR YANİ SUYUN OLMADIGI HALLERDE ….Hasta yahut yolculuk halinde bulunursanız veya biriniz tuvaletten gelirse, ya da kadınlara dokunmuşsanız /cinsi birleşme yapmışsanız ve bu hallerde su bulamamışsanız, temiz toprakla teyemmüm ediniz de yüzünüzü ve dirseklere kadar ellerinizi onunla mesh ediniz. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size ihsan ettiği nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz

    her şartta karşılaşması mümkin olan kişilerin nasıl hareket ederek o vakitteki namazı vakti gecmeden gecirmeden o halki durumunu bilerek NAMAZ vaktinide gözeterek hareket etmesi gerekti gibi bildiren yol ve yöntemler açıklamalar ayetin yarısı hiçbir sorunun olmadıgı suyun oldugu şartlarda yapacakları ile bu seferde suyun olmadıgı HASTA VEYA YOLCULUK HALİNDEYADA KADINLARA DOKUNMUŞSANIZ SU BULAMAMIŞSANIZ TEMİZ TOPRAKLA TEYEMMÜM EDİNİZ ortamlarda kişilerin ne yapması nasıl hareket etmesi gerektigini açıklıyor/ maide 6.ayet………Hasta yahut yolculuk halinde bulunursanız veya biriniz tuvaletten gelirse, ya da kadınlara dokunmuşsanız su bulamamışsanız, temiz toprakla teyemmüm ediniz EGER BUNUDA SAVSAKLARSAN SANA DİYECEK BİR ŞEY BULAMAM SENİN BİZZAT KASITLI OLARAK AKLEDEREK ANLADIGI HALDE CARPITTIGINI BUNU BİLEREK SIRF ÖFKESİNDEN DOLAYI YAPTIGINI DAHA ÖNCEKİ SARF ETTİGİN YAZILARININ KENDİ SÖZLERİ İLE KENDİSİ İSLAMLA SORUNU OLDUGUNU İSLAMLA UGRAŞACAGINI BİZZAT KENDİSİ SÖYLEDİGİNDEN KESİNLİKLE YANLIŞLIYACAGINI ANLAMAMIZ GEREKTİGİNİ ANLAMIŞ OLACAGIM YANİ DOGRU OLAN AYETLERLE MÜÇADELE EDECEK YANİ KURAN I KESİNLİKLE YANLIŞLAYACAGINI CARPITACAGINI ASLA DOGRULAMAYACAGINI BİLMELİYİZ DEMEKTİR

    ÖRNEK
    KÖLELİGİ ANLADIGI HALDE KURAN ASLA KÖLELİGE CEVAZ VERMEZKEN BUNU ISRARLA DOGRULAMAMASI SAVAŞ AYETLERİNİDE SİTEYE KOYDUGUMDAN OKUDUGUNDAN ANLADIGINDAN FAKAT YİNE AKSİ BİR TUTUMİÇİNDE OLDUGUNDAN RAHATLIKLA CARPITTIGINI ANLADIGINI FAKAT İŞNE GELMEDİGİNDEN KONULARI BAGLANTISIZ KOPARARAK TEK TEK ELE KASITLI OLARAK ALDIGINDAN DURUM ORTADADIR OKADAR ÇOK ÖRNEK VERE BİLİRİM BİRKERE KURANI ANLADIGI BAL GİBİ ORTADA ANLAMAYAN BİRİSİ ASLA KURANLA MÜÇADELE ETMEZ EDEMEZ

    Anlamaya calışır carpıtmaz hakaret etmez iftira etmez yalanlamaz yanlış anlayanları göstererek yanlış uygulayanlardan dolayı kuran ı hedef almaz vs vs vs hiçbir acıklaması masum ve safca degil dir direk saldırmaktadır savaşmaktadır asla tartışma degildir anlamaya calışmak degildir

    Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar kollarınızı, başlarınızı mesh edip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayınız. Eğer cünüp iseniz boy abdesti alınız….
    bundan sonrakiler fakat diye başlayanlar olası durumlar için yol göstermektir kolaylaştırmaktır aslolanın emredilen namazın farzın mutlaka o zaman diliminde yerine getirilmesi için insanın o halindeki durumunun vakit nedeni ile teyemmümle önünü acarak emredilen farzın yerine getirilmesinin ortamının kolaylaştırılarak tıkanmasını yerine getirilememesinin önlenmesi ve namazın mutlaka emredilen vakit içinde yerinegetirilmesi için kolaylaştırılmasıdır

    MAİDE 6.AYET…….Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size ihsan ettiği nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz

    ÖRNEK İKİ AYET

    ÖRNEK

    2:236 – Eğer kadınları, kendilerine dokunmadan veya onlara bir mehir takdir etmeden boşarsanız (bunda) size bir vebal yoktur. Şu kadar ki onlara (mal verip) faydalandırın. Eli geniş olan hâline göre, eli dar olan da haline göre ve güzellikle faydalandırmalıdır. Bu, iyilik yapanlar üzerine bir borçtur.

    2:237 – Eğer onları, kendilerine dokunmadan önce boşar ve mehri de kesmiş bulunursanız, o zaman borç, o kestiğiniz miktarın yarısıdır. Ancak kadınlar veya nikâh akdini elinde bulunduran kimse bağışlarsa başka. Ey erkekler! sizin bağışlamanız ise takvaya daha yakındır. Aranızdaki fazileti unutmayın şüphesiz ki Allah, her ne yaparsanız hakkiyle görür.

    BİLGİLİ VE ERDEMLİ KİŞİ KENDİSİNİ BİLEN VE KENDİSİNE GÜVENEN BİR KİŞİ ASLA VE ASLA HAKARETLER VE SEVİYESİZCE İFTİRALARA SARILARAK BAŞKASININ YAPTIGI YANLIŞLARI DİGER BİR BAŞKASI OLAN BİRİNE KURANDAN DOGRSUNU ANLAYARAK YANLIŞLARDAN UZAK OLANLARA YAFTALAMAZ BİR BAŞKASININ YANLIŞINI YANLIŞ ANLAMASI VE YANLIŞ UYGULAMASINI DOGRU UYGULUYOR OLARAK KABUL EDİP SONRADA O KABULLE BUSEFERDE BİZLER GİBİ ANLAYANLARIN DOGRUSUNU UYGULAYANLARIN DA ONLAR GİBİ VARSAYARAK HAKARET YOLLU CİRKEFCE SÖZ SARFEDEREK KENDİSİNİ EGOSUNU VE İDEOLOJİSİNİ SAVUNMA ADINA BİR YOL İZLEMESİ NEKADAR DOGRUDUR BİLGİLİ OLABİLİR BİLGİLİ OLSA NE YAZAR BİLGİYİ BİLMEK BAŞKA O BİLGİYİ DOGRULAMAK YADA YANLIŞLAMAK BAŞKADIR

    İYİ DÜŞÜNCELER

    • Tengri menem dedi ki:

      Bir kul arkadaş.
      Sende algılama, okuduğunu anlamama sorunu var deyince kızıyorsun.
      Arkadaşım ayetin başında, namaza duracağınız zaman abdest, çünüp olmuşsanız boy abdesti alın deniliyor.
      Ayetin sonunda tuvaletten çıkınca ve kadına dokununca su varsa normal abdest,yoksa teyemmüm edin deniliyor.
      Ayetin sonunda kadına dokunmadan kasıt cinsel birleşme olsaydı boy abdesti alın denilirdi fakat bu vurgulama yok.
      Ayette geçen “Cinsel birleşme” tümcesi sonradan eklenme.
      Bak aynı şeyi tekrarlıyorum sen ne beni, ne de okuduğun ayeti anlamıyorsun.
      Namaza durmadan önce normal abdest.
      Cinsel ilişkiden sonra boy abdesti.
      Hasta iken, tuvaletten çıkınca, kadına dokunma, yani temas etmişseniz normal abdest alınması yazıyor ayette.
      Neymiş ?
      Tuvaletten çıkma gibi, kadına donunca abdest almak gerekmiyormuş.
      Neymiş ?
      Bu ayetten dolayı senin ehli sünnet mezheplerinde uygulandığı gibi kadına dokununca abdest bozuluyormuş.
      Hala anlamamakta inat ediyorsan gerçekten sende okuduğunu anlama ve algılama sorunu var demektir.

      • bir kul dedi ki:

        Tengri menem arkadaş
        BU AYETLERİ TEVİL ETMEYİ UNUTMUŞSUN
        ÖRNEK

        2:236 – Eğer kadınları, kendilerine dokunmadan veya onlara bir mehir takdir etmeden boşarsanız (bunda) size bir vebal yoktur. Şu kadar ki onlara (mal verip) faydalandırın. Eli geniş olan hâline göre, eli dar olan da haline göre ve güzellikle faydalandırmalıdır. Bu, iyilik yapanlar üzerine bir borçtur.

        2:237 – Eğer onları, kendilerine dokunmadan önce boşar ve mehri de kesmiş bulunursanız, o zaman borç, o kestiğiniz miktarın yarısıdır. Ancak kadınlar veya nikâh akdini elinde bulunduran kimse bağışlarsa başka. Ey erkekler! sizin bağışlamanız ise takvaya daha yakındır. Aranızdaki fazileti unutmayın şüphesiz ki Allah, her ne yaparsanız hakkiyle görür.

      • Tengri Menem dedi ki:

        Bir Kul arkadaş.

        Şafilere göre:
        Erkeğin mahrem olmayan yabancı bir kadına ölmüş dahi olsa aralarında herhangi bir engel bulunmaksızın dokunması, dokunanın da dokunulanın da abdestini bozar.

        Malikilere göre:
        Baliğ olan abdestli bir kimsenin âdeten kendisinden lezzet alınan erkek veya dişi olsun bir kişiye dokunması ile abdesti bozulur. Kendisine dokunulan kişi baliğ olmasa dahi böyledir.

        Hanbelilere göre:
        Kadınların tenine arada bir engel olmaksızın dokunmak ve kendisine dokunulan erkek veya kız çocuğu olmayıp âdeten kendisine karşı cinsî arzu duyulan birisi ise abdest bozulur.

        Haneflere göre:
        Fahiş mübaşeret ile abdest bozulur. Fahiş mübaşeret,; erkeklik organının sertleşmesi.

        Dört hak mezhebleriniz kadına dokunma, yani temasla abdestin bozulacağına hüküm vermişler.
        Buna kanıt olarakta aşağıda paylaştığım ayetleri veriyorlar.

        Nisa 43.
        Ey iman edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, CÜNÜPKEN de yolculuk halinde olmanız müstesna BOY ABDESTİ alıncaya kadar NAMAZA YAKLAŞMAYIN. Eğer hastalanırsanız yahut yolculuk halinde bulunursanız YAHUT BİRİNİZ TUVALETTEN GELMİŞSE YAHUT KADINLARA DOKUMUŞSA, bütün bu durumlarda su da bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin.

        Maide 6.
        Ey iman sahipleri! NAMAZA DURACAĞINIZ ZAMAN yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin/yahut yıkayın. EĞER CÜNÜP İSENİZ İYİCE TEMİZLENİNE! Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut BİRİNİZ TUVALETTEN GELMİŞSE YAHUT KADINLARA da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin

        Sonuç:
        Hastalık durumunda, tuvaletten çıkınca, bir kadına dokunulunca abdest bozulduğu için tekrar abdest alınmalı.
        Hepsi bu.
        Kadına dokunma sözcüğünden sex yapma çıkarıyorsunuz ya ben size ne diyeyim.
        Okuduğunuz, iman ettiğiniz kitabınızıda ki uygulamaları bile anlamıyorsunuz sonra gelip buralarda güya dinsizlere ayar vererek İslama döndürme çabanızla sevap point almaya çalışıyorsunuz.
        Kardeş, baştan şu iman ettiğin inancını bir ögren, iyice anla ondan sonra gel.
        Boş yere anlamamızlık numaralarıyla beni yorma.

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bil Kul arkadaş bunda anlamayacak ne var.
      Sen Maide 6 ayetinde kadına dokunduktan sonra abdest alınma,vurgusunu Bakara 236’da ki ayetle öyle olmadığını savunmaya çalışmışsın fakat gene olmamış.
      10 defa tekrarladım, Maide 6 sonunda kadına dokunmaktan kasıtın cinsel birleşme veya kendi kadını olduğuna dair bir vurgu yok.
      Hastalıkta, herhangi bir hastalıkta. Tuvaletten çıkınca, herhangi bir tuvalet. Kadına dokununca, herhangi bir kadın.
      Bakara 236’da nikahlanmış fakat cinsel birleşme olmadan boşanacak kadın haklarının konusu ediliyor.
      Aslında sende çok iyi anlıyorsun, fakat kabullenemediğin Kuran söylemini kendi isteğin gibi olsun istiyorsun.
      Biraz mantık..
      Kadınla cinsel birleşme olduğunda cünüp olduğun için boy abdesti alınması gerektiği ayetin başında söyleniyor.
      Ayetin sonunda tuvaletten çıkınca ve kadına dokunulunca normal, yani namaza başlamadan önce alınan abdestin konusu ediliyor.
      Cinsel birleşmenin konusu edilmiş olsaydı cünüp olunduğu için boy abdesti alınması söylenirdi değilmi ?
      Namaz abdesti alınması emredilği için burda cinsel birleşmenin kast edilmediğini anlamayacak ne var ???
      Kendi arzunuza yontmak yerine sindirin artık şu iman ettiğiniz kitap olgularını.
      Kendinizi kandırmaktan vaz geçin artık.

      • bir kul dedi ki:

        Tengri Menem arkadaş
        16/12/2015,

        3:47 – (Meryem): “Ey Rabbim, bana bir beşer DOKUNMAMIŞKEN benim nasıl çocuğum olur?” dedi. Allah: “Öyle ama, Allah dilediğini yaratır, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece ‘ol!’ der, o da hemen oluverir.” dedi.

        BAK BİR BEŞER NASIL FITRATEN BİR KONUYU ÖRTÜLÜ OLARAK ANLATIYOR BUNU BUDA KURANDA BİR AYET RABBİM BİLMEYECEK VE İNSANLARIN ANLAYAMAYACAGI BİR ŞEKİLDE ÖRTÜLÜ SÖYLEYEMEYECEGİNİ SANIYORSUN YAHU İNSANI YARATAN VE FITRATINI COK İYİ BİLEN RABBİM BİLMEYECEK ÖYLEMİ SEN NASIL ANLAMAKİSTİYORSAN ÖYLE ANLA DİGER LERİ GİBİ DIŞLADIGIN KİŞİLER GİBİ BAK FITRATI KONUŞUYORSUN FARKINDA OLMADAN KURAN I DOGRULUYORSUN AKLET VE TERSİNİ KONUŞ SIRITIYOR KENDİNE YAPIYORSUN BAŞKASINA DEGİL

        TENGİRİ BİR ERKEK VE BİR KADIN MAHREMİYETİ ANLATILACAKSA YANAŞMA YADA DOKUNMA BAK YANAŞMADAN DOKUNMA OLMAZ DOKUNA BİLMEK İÇİN YANAŞMAK YAKLAŞMAK GEREKİR

        ÖRNEK

        2:187 – Oruç gecesi kadınlarınıza YAKLAŞMANIZ , size helâl kılındı. Onlar,sizin için bir ÖRTÜ, siz de onlar için bir ÖRTÜ durumundasınız. Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara YAKLAŞIN …..

        2:236 – Eğer kadınları, kendilerine DOKUNMADAN veya onlara bir mehir takdir etmeden boşarsanız (bunda) size bir vebal yoktur. Şu kadar ki onlara (mal verip) faydalandırın. Eli geniş olan hâline göre, eli dar olan da haline göre ve güzellikle faydalandırmalıdır. Bu, iyilik yapanlar üzerine bir borçtur.

        2:237 – Eğer onları, kendilerine DOKUNMADAN önce boşar ve mehri de kesmiş bulunursanız, o zaman borç, o kestiğiniz miktarın yarısıdır. Ancak kadınlar veya nikâh akdini elinde bulunduran kimse bağışlarsa başka. Ey erkekler! sizin bağışlamanız ise takvaya daha yakındır. Aranızdaki fazileti unutmayın şüphesiz ki Allah, her ne yaparsanız hakkiyle görür.

        MAİDE 6. AYET Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar kollarınızı, başlarınızı mesh edip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayınız. Eğer cünüp iseniz boy abdesti alınız.

        Hasta yahut yolculuk halinde bulunursanız veya biriniz tuvaletten gelirse, ya da kadınlara dokunmuşsanız /cinsi birleşme yapmışsanız ve bu hallerde su bulamamışsanız, temiz toprakla teyemmüm ediniz de yüzünüzü ve dirseklere kadar ellerinizi onunla mesh ediniz. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size ihsan ettiği nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz.

        ÖRNEK
        NUR 58. AYET Ey inananlar! Ellerinizin altında olan köle ve cariyeler ve sizden henüz ergenliğe ermemiş çocuklar, sabah namazından önce, öğle vaktinde soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra yanınıza gireceklerinde üç defa izin istesinler. Bu vakitler, örtülmesi gereken yerlerinizin açık bulunabileceği üç vakittir. BU VAKİTLERİN DIŞINDA BİRBİRİNİZİN YANINA GİRİP CIKMAKTA SİZE DE ONLARADA BİR SORUMLULUK YOKTUR . Allah, hükümlerini size böyle açıklar. Allah her şeyi bilendir; hikmet sahibidir.

        BAK AİLE İÇİ İSTİSNA DURMLAR HARİÇ AİLEDE NE DOKUMAMASI BAK FITRAT ANNE BABA KIZ ERKEK HEPSİ İÇ İÇE BU ORTAMDA ANNESİNİDE ÖPER BAABSINIDA ÖPER YAVRULARI HANGİ YAŞTA OLSADA ABDESTLİ OLSUN YANİ NAMAZ ABDESTİ ALMIŞ OLSUN YAPMA BE TENGİRİ SEN HER ŞEYİ BAGLANTISIZ BİR ŞEKİLDE KAFA YORMADAN NEDEMEK İSTİYOR DİYE CİDDİYETİNİ ORTAYA KOYMADAN SIRF İSLAMLA SORUNUN VAR DİYE ANLAMAK İSTEDİGİN GİBİ ANLAMAK İSTİYORSUN
        BAKIŞ ACINDAN İDEOLOJİNDEN DOLAYI BÖYLE GÖRMEK İSTİYORSUN OKADAR

        Bil Kul arkadaş bunda anlamayacak ne var.DEMİŞSİN
        dogrusunu biliyor bir kul arkadaş

        COK ŞEY VAR SEN BÖYLE ANLMAYA DEVAM ET İŞTE BU YÜZDEN OLSA GEREK DEMEKKİ SEN BU KURAN I HEP BÖYLE YANLIŞ ANLADIGINDAN KARŞI CIKIYORSUN DİGER AYETLER İÇİNDE BU MİNVALDE DİRETTİGİNDEN YAPACAK BİR ŞEY YOK
        FAKAT BİZLERDEN SONRA OKUYACAKLAR OKUYAN HERKES NASIL ANLIYORSA ÖYLE ANLAR VE BAKAR SAMİMİ OLANLAR KURAN I BİR BÜTÜN OLARAK İNCELER VE SONRA YANİ SAGLAMASINI YAPTIKTAN SONRA KARA VERİR

        YUKARIDAKİ TÜM AYETLERDEN YOLA CIKARAK ANLAMAYA CALIŞIR VE ANLADIGINI UYGULAR BUKADAR BASİTTİR SAMİMİ OLANLAR İÇİN

        nisa 82.ayet Hâlâ Kur’ân üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gönderilmiş olsaydı onda birçok çelişki bulurlardı.

      • bir kul dedi ki:

        Tengri Menem dedi ki:
        16/12/2015, 21:07 BU TARİHLİ YAZINA CEVAP

        ALİ İMRAN 103 AYET Topluca Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız, ayrılığa düşmeyiniz, Allah’ın size olan nimetini hatırlayınız; hani birbirinize düşmandınız da, O kalplerinizi kaynaştırdı ve O’nun lütfu ile kardeş oldunuz. Ateşli bir çukurun kenarındayken, ondan sizi O kurtardı. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.

        ENAM 159 AYET Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlarla senin hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Sonra Allah, onlara yaptıklarını haber verecektir.

        MAİDE 3. AYET Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, vurulup öldürülmüş, yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş, canavarların yediği hayvanlar ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna, dikili taşlar üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler sizin dininizden ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayınız, benden korkunuz. BUGÜN DİNİNİZİ SİZİN İÇİN TAMAMLADIM, nimetlerimin tamamını size bahşettim ve sizin için din olarak İslâm’ı uygun gördüm. Kim gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere, açlık halinde dara düşerse, haram etlerden yiyebilir. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır; çok merhamet edicidir.

        HUCURAT 16. AYET De ki: “Dininizi Allah’a mı öğretiyorsunuz? Allah, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilir. Allah her şeyi bilmektedir.”

        SAFFAT 157. AYET Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getiriniz.
        İYİ DÜŞÜNCELER

  315. KARACA dedi ki:

    sayın Aziz K. Burkay
    Hani Qur’an anlaşılmıştı?… 1400 SENEDIR QUR’AN ANLASILMIS OLSAYDI, ZERDUST NAMAZININ NE ISI VAR BU EVRENSEL DINDE? QURANDA NAMAZ DIYE MIRAC DIYE BIRSEY MI VAR?

    sizin yazılarınızdan alıntıdır.

    ben mi yanlış anladım yoksa sizmi yukardaki satırları bu şekilde ifade ettiniz
    dinde namazın olmadığını mı söylemeye çalışıyorsunuz hatta ilaveten ZERDÜST NAMAZI olarak yorumlamışsınız tam olarak anlıyamadım ne demek istediniz

    eğer doğru anlamışsam sizin bu ifadenizden yola çıkarak Resullahın namaz kılmadığı hükmü çıkar
    eğer Allahın peygamberi namaz kılmıyordu ise bunu delilleri ile yazmanız gerekmezmi onun kıldığı
    şekilde bizlerde kılıyoruz,yine sizin ifadenizle bu namaz zerdüst lerden mi islam dinine girmiş
    bence siz yanılıyorsunuz sizin söylediğinizin aslı astarı yok
    bu durumda siz peygamberi de zan altında bırakıyorsunuz bilmiyorum tam olarak ifade edebildimmi
    eğer halen namaz zerdüst lerden geçmedir diyorsanız size katılmıyorum
    bu durumda delilleriniz yoksa fitne çıkarmış olmuyormusunuz
    varsa delilleriniz açıklayın okumak isterim.

    • Aziz K. Burkay dedi ki:

      delilleri, kanitlari acikca Qur’an’dadir…

      sizlere kac kez su kitaplari okuyun dedim… anlamak icin iokuyun dergi okur gibi degil..

      http://www.quran-incil-tevrat.com/

      http://www.quran-incil-tevrat.com/kitap3/index.html

      Qur’an’da sadece Ruku, Secde ve Dua vardir, Namaz YOKTUR ve Resul Allah da asla bu sekilde namaz yapmamistir…

      sizlere kac kez gonderdim bu siteleri ki okuyun diye… iki arkadasin cevabini verdikten sonra artik bu sayfalarda iki dergi okuyup SINIRLARI asanlara ugrasamiyacagim…

      selamlar…

      • toro dedi ki:

        Sayın Aziz K. Burkay,

        Heyecanla(!) bekliyorum cevabınızı da neden bu kadar uzun sürüyor onu anlamıyorum! Yoksa sizde yarattığımız deşifre olma hissini bertaraf etmek adına kullanacağız hakaret söylemleri için farklı hayvan türlerinin kendi aralarında yaptığı konuşma şekillerini mi inceliyorsunuz?

        Kuzum sizin kaleminizden çıkan hakaretler ortada iken neyi nasıl savunup hangi argümanlarla kendinizi, kendi düşürdüğünüz durumdan kurtaracaksınız gerçekten merak ediyorum!

        Neyse sizi tutmayayım da belgesel seyretmeye devam edin! Ama rica edeceğim en kötü insan olmayan varlık iletişimi neyse (mesela havlamak vb. gibi) onun üzerinden hakaret edin bize ki, nasıl terbiyeli ve seviyeli olduğunuzu herkes okusun! Yani yaşınıza yakışanı yapmazsanız hakkım kalır!

      • KARACA dedi ki:

        sayın hocam
        insanlar namaz kılarken ne yapıyor,eylence parkına gittiklerini sanmıyorum
        namazda da ruku,secde,dua yokmudur anlıyamadım gitti biz secde etmiyormuyuz rukuya varmıyormuyuz ayetleri okuyarak namazın gereklerini yerine getirmiyormuyuz resulallah
        asla bu şekilde namaz yapmamıştır diyorsunuz başka türlü nasıl ruku ve secde etmiş olabilirki bunun başka bir yolumu var sayın hocam bizler niçin sınırları aşalım sınırı aşmak hırsızlık edepsizlik zina harama bulaşmayla olur düşünüyorum bunların hiç birine uzaktan yakından alakamız yok nasıl sınırları aşıyoruz anlamıyorum
        allahın varlığına peygamberini ve kitaplarına meleklerinin varlığına vs iman ediyoruz bunun neresi sınırı aşmaktır hocam hakikaten bende şaşırdım bir soru sordum
        bana diyebilirdinizki peygamber şu şekilde ruku ve secde ederdi şunları şunları okuyarak dua ederdi deseydiniz anlayabilirdim, bu kelime yeterliydi hocam işin garip tarafı namazı zerdüst lere kadar götürdünüz ya hocam ne deyim.

      • Aziz K. Burkay dedi ki:

        SAYIN KARACA, qdsusa@yahoo.com

        BANA EMAILINI BU ACCOUNTA ILET SIZE SON VERSIYONUNU ILETEYIM.. SITEME YENI VERSIYONUNU HENUZ YERLESTIRMEDILER… CUNKU HALA CALISIYORUM…

        RUKU, SECDE CE DUA ASLA BUGUN BILENEN NAMAZ DEGILDIR… USTELIK NAMAZDA QUARAN AYETLERI OKUNMAZ BR KAC AYET HARIC… USTELIK NAMAZ KILINMAZ, YAPILIR… USTELIK NAMAZDA IMAM, HOCA VB. ALLAH ILE KUL ARASINDA HIC BIR ARACI VE VASITA DA YOKTUR…

        BUGUNKU NAMAZ ZERDUSTUTTEN KALMADI… EMEVI ABBASI SOKUSTURDU BU DINE…

        SELAMLAR…

  316. bir kul dedi ki:

    Sayın toro dedi ki:
    15/12/2015, 13:59 BU TARİHLİ YAZINA CEVAP
    ÇEŞKE TARAFLI DAVRANMASAYDINIZDA TAKIM TUTARGİBİ SAVUNMA YAPMASAYDINIZ İNANIN TAM BİR İLKELİ BİRİSİ OLARAK HAREKET ETMİŞ OLACAKTINIZ FAKAT DEMEKKİ SİZİ ADALET HAKKANİYET DÜRÜSTLÜK ANLAYIŞINIZ KENDİNİZ GİBİ OLANLARA KARŞI YANİ KENDİ TAKIMINIZDAN OLANLARA KARŞI BİR DAVRANIŞ OLDUGUNDAN BANA İLKELİ BİR TUTUM OLARAK GELMEDİ BUNUN HEMŞERİÇİLİKTEN KAYIRMACILIKTAN HİÇ BİR FARKI YOKTUR BENDEN OLMAYANLARDAN BANANE DER GİBİSİNİZ YİNEDE BU DAVRANIŞINIZ ARKADAŞINIZI SAVUNMANIZ GÜZEL BİR DAVRANIŞ SAHİB CIKMANIZ

    ÇEŞKE TENGİRİYİ VEDE RAMMİSTEİNİDE UYARSAYDINIZ COK ŞEY İFADE EDERDİ NE YAZIKKİ YAPAMADINIZ YAPAMIYORSUNUZ
    İYİ DÜŞÜNCELER

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      Okuduğunu anlama ya da kendine sorulan soruları cevaplayamama şeklinde tezahür eden problemleriniz olduğunu biliyordum ama hafıza probleminiz(!) olduğunu bilmiyordum.

      Hafızanızı biraz zorlarsanız ya da forumu biraz tararsanız beni eleştirdiğiniz konularla ilgili mahçup olabilirsiniz!

      Size defalarca bir yazmadan önce yüz kere düşünmeniz gerektiğini ima ettim ama görüyorum ki huylu huyundan vazgeçmiyor!

      • KARACA dedi ki:

        toro

        sana takılmayayım dedim ama illaki takılacağım

        işin doğrusunu söyleyeyim harbiden çelik gibi bir iraden var tenkit edildiğinde veya bunu yapanlar tarafından ileri gidildiğinde bile sukunetini bozmuyorsun iğnemelerin bile bir edep içerisinde hani derlerya yiğidi öldür ama hakkını yeme diye kendini bu konuda iyi yetiştirmişsin güzel bir özellik
        diğer taraftan din konusunda peygamber konusunda inanç konusunda seninle kesinlikle anlaşamayız kutuplarımız aynı değil
        yinede senden zarar gelmez,çalışmalarında başarılar dilerim

      • toro dedi ki:

        Sayın KARACA,

        Ben düşünebilen ve düşündüklerini ifade edebilen bir varlığım! Yani düşündüğümü karşımdakine anlatabilmek konusunda bir sorunum olduğunu düşünmüyorsam neden kendimi muhatabıma hakaret ederek ya da muhatabımın negatif çıkışlı tavırlarına kendimi angaje ederek çaresiz gibi göstereyim.

        Sevgili dostum, üç günlük dünyada birbirimize fikren ya da fiziken şiddet uygulamanın bize ne faydası olabilir!

        Sizin inancınız ya da sizin düşünceleriniz benim size olan tavrımı belirlemez! Siz de benim gibisiniz, hepimiz aynı türün üyesiyiz! Bu nedenle sizden sırf inançlarınız ya da fikirlerinizden dolayı nefret etmem mümkün değil! İşte düşüncelerimin temeli nefret ya da hırs olmadığında bunları muhatabıma yazdıklarımın içinde de göremiyorsunuz!

        Verdiğiniz yanıt yani karşıya geçirdiğim hissin sizden yansıyan hali beni gerçekten mutlu etti!

        Aynı düşünmek zorunda değiliz ama bu düşman olmamıza sebeb de değil!

  317. Aziz K. Burkay dedi ki:

    BIR KAC GUNE KADAR SON DEFA YAZACAGIM, ARTIK BU SAYFALARDA ZAMAN HARCIYAMIYORUM…
    SELAMLAR

  318. bir kul dedi ki:

    Sayın Aziz K. Burkay abi
    15/12/2015, 21:40
    USTELIK NAMAZ KILINMAZ, YAPILIR… demişsin

    cuma 9.ayet Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı zaman, hemen Allah’ı anmaya koşunuz ve alış-verişi bırakınız. Eğer bilseniz bu sizin için çok hayırlıdır.

    cuma 10.ayet Namaz bitince artık yeryüzüne dağılınız ve Allah’ın lütfundan aramaya devam ediniz. Allah’ı çokça anınız ki kurtuluşa eresiniz.

    USTELIK NAMAZDA IMAM, HOCA VB. ALLAH ILE KUL ARASINDA HIC BIR ARACI VE VASITA DA YOKTUR…demişsin

    4:101 – Yeryüzünde sefere çıktığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapacağından korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Kuşkusuz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.

    4:102 – Sen onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığında içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında diğer bir kısmı arkanızda beklesin. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmur gibi bir eziyet erişir veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir vebal yoktur. Bununla beraber ihtiyatı elden bırakmayın. Kuşkusuz Allah kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.

    4:103 – O korkulu zamanda namazı kıldınız mı gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yanlarınız üzerinde hep Allah’ı zikredin. Korkudan kurtulduğunuzda namazı tam erkanı ile kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde yazılı bir farzdır.

  319. bir kul dedi ki:

    Tengri Menem dedi ki:
    16/12/2015, 21:07
    Bir Kul arkadaş.

    Şafilere göre:
    Erkeğin mahrem olmayan yabancı bir kadına ölmüş dahi olsa aralarında herhangi bir engel bulunmaksızın dokunması, dokunanın da dokunulanın da abdestini bozar. DEMİŞSİN

    Malikilere göre:
    Baliğ olan abdestli bir kimsenin âdeten kendisinden lezzet alınan erkek veya dişi olsun bir kişiye dokunması ile abdesti bozulur. Kendisine dokunulan kişi baliğ olmasa dahi böyledir.DEMİŞSİN

    Hanbelilere göre:
    Kadınların tenine arada bir engel olmaksızın dokunmak ve kendisine dokunulan erkek veya kız çocuğu olmayıp âdeten kendisine karşı cinsî arzu duyulan birisi ise abdest bozulur.DEMİŞSİN

    Haneflere göre:
    Fahiş mübaşeret ile abdest bozulur. Fahiş mübaşeret,; erkeklik organının sertleşmesi.DEMİŞSİN

    MÜSLÜMAN ZATEN ABDES ALIRKEN HEM BEDENEN HEMDE RUHEN TEMİZ BİR ŞEKİLDE TEMİZ NİYETLE TEMİZ AKILLA YÜCE ALLAH IN KARŞISINA CIKMASI GEREKİYOR MAİDE 6. AYETİN VEDE
    NİSA B43. AYET BU İKİSİ HER DURUMU ORTAYA KOYUYOR

    MAİDE 6. AYET Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar kollarınızı, başlarınızı mesh edip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayınız. Eğer cünüp iseniz boy abdesti alınız. Hasta yahut yolculuk halinde bulunursanız veya biriniz tuvaletten gelirse, ya da kadınlara dokunmuşsanız /cinsi birleşme yapmışsanız ve bu hallerde su bulamamışsanız, temiz toprakla teyemmüm ediniz de yüzünüzü ve dirseklere kadar ellerinizi onunla mesh ediniz. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size ihsan ettiği nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz.
    NİSA 43.AYET Ey iman edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, CÜNÜPKEN de yolculuk halinde olmanız müstesna BOY ABDESTİ alıncaya kadar NAMAZA YAKLAŞMAYIN. Eğer hastalanırsanız yahut yolculuk halinde bulunursanız YAHUT BİRİNİZ TUVALETTEN GELMİŞSE YAHUT KADINLARA DOKUMUŞSA, bütün bu durumlarda su da bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin.
    Dört hak mezhebleriniz kadına dokunma, yani temasla abdestin bozulacağına hüküm vermişler.
    Buna kanıt olarakta aşağıda paylaştığım ayetleri veriyorlar.

    DALLANDIRIP BUDAKLANDIRMANIN ANLAMI VARMI İÇAD ETMEK VEDE ALLAHIN KİTABINA ORTAK LIK EŞ KOŞMAKTAN BAŞKA

    Biz bu kitabı sana, her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik. 16–Nahl Suresi 89

    HÜKÜM YALNIZ ALLAH’INDIR

    Hüküm yalnız Allah’ındır. O kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur. Ama insanların çoğu bilmiyorlar. 12– Yusuf Suresi 40

    26– Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.

    27– Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. O’nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kudret yoktur.

    18-Kehf Suresi 26,27

    BAK SARHOŞ KEN NE DEDİGİNİZİ BİLNCEYE KADAR DİYOR NAMAZA YAKLAŞMAAAA BU ZATEN HER ŞEYİ ACIKLIYOR AYIK AKI BAŞINDA HERŞEYİN FARKINDA HARAM VE HELALERİN FARKINDA OLARAK NAMAZ VAKTİNDEN ÖNCE TÜM ŞEYTANİ ŞEYLERDEN UZAKLAŞARAK TEMİZLENEREK YÜCE ALLAH IN KARŞISINA CIKMAK GEREKTİGİ AYAN BEYAN ARTADAYKEN KİM CIKACAK ALLAH IN KİTABINA BİR MADDE DAHA KOYACAK YADA CIKARACAK ORTAKLIK İLAHLIK YAPACAK

    • Tengri Menem dedi ki:

      BAK SARHOŞ KEN NE DEDİGİNİZİ BİLNCEYE KADAR DİYOR NAMAZA YAKLAŞMAAAA BU ZATEN HER ŞEYİ ACIKLIYOR AYIK AKI BAŞINDA HERŞEYİN FARKINDA HARAM VE HELALERİN FARKINDA OLARAK NAMAZ VAKTİNDEN ÖNCE TÜM ŞEYTANİ ŞEYLERDEN UZAKLAŞARAK TEMİZLENEREK YÜCE ALLAH IN KARŞISINA CIKMAK GEREKTİGİ AYAN BEYAN ARTADAYKEN KİM CIKACAK ALLAH IN KİTABINA BİR MADDE DAHA KOYACAK YADA CIKARACAK ORTAKLIK İLAHLIK YAPACAK( Bir kul’dan alıntı)

      Anlaşıldı Bir Kul arkadaş.
      Sen neye itiraz ettiğini unutmuşsun.
      Sen de sadece algılanma değil, kendi yazdıklarınıda unutma huyu da varmış !!!
      Ben Maide 6’da cinsel ilişkiden sonra abdest alınma yok, sadece dokunma, temas edilince derken itiraz ediyordun.
      Neden bir haftadır burda cinsel ilişki var, kadına dokunma yok diye ayak diriyordun ?
      Ayrıntılarıyla o kadar anlatım yaptım.
      Verdiğin yanıt bumu şimdi !!!
      Arkadaş, haklısın ben yanlış algıladım demek o kadar zormu?
      O kadar çelişki içindesinki gene kaş yapayım derken göz çıkarmışsın ve sen gene bunun gene farkında değilsin.

      ÖNCE TÜM ŞEYTANİ ŞEYLERDEN UZAKLAŞARAK TEMİZLENEREK YÜCE ALLAH IN KARŞISINA CIKMAK
      (Bir Kul’dan alıntı)
      Bir kul arkadaşın deyimiyle abdesti bozan Kuran’daki şeytani işler;
      İçki içmek, sarhoş olmak.
      Cünüp olmak.
      Hasta olmak.
      Tuvaletten çıkmak.
      Kadına dokunmak.

      Bir Kul, bir şey yazdıktan sonra yazdıklarını 10 defa oku ve ne anlama geldiğini iyice bi düşün.
      Kuran’ı şirin gösterme adına kaş yapayım derken bırak göz çıkarmayı, adamın kellesini uçurmuşsun.
      Sana göre kadına dokunmakta şeytani işler :))
      Bunu bilinçsizce yapılmış bir itiraf olarak kabul ediyorum.
      Keşke her İslamcı senin gibi cesur, pardon ne dediğini bilmeden bu tür itiraflar yapsa :)))
      Esenlikler kardeş.

      • bir kul dedi ki:

        Tengri Menem dedi ki:
        16/12/2015, 23:12

        ÖNCE TÜM ŞEYTANİ ŞEYLERDEN UZAKLAŞARAK TEMİZLENEREK YÜCE ALLAH IN KARŞISINA CIKMAK
        (Bir Kul’dan alıntı)

        AHZAP 35.AYET Müslüman kadınlar ve Müslüman erkekler; mümin erkekler ve mümin kadınlar; itaat eden erkekler, itaat eden kadınlar; özü-sözü doğru erkekler, özü-sözü doğru kadınlar; sadaka veren erkekler, sadaka veren kadınlar; oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar; ırzlarını koruyan erkekler, ırzlarını koruyan kadınlar; Allah’ı çok anan erkekler, Allah’ı çok anan kadınlar var ya; işte Allah bunlar için bir af ve büyük bir ödül hazırlamıştır.

        NE O GOCUNDUN GALİBA BİR ZANDA BULUNAYIM HER HALDE İÇKİ İÇEN BİRİSİSİN
        BANA ÖYLE GELDİ BEN BİR ZANDA BULUNDUM NEDENİDE ONCA ACIKLAMAMA RAGMEN HEMDE AYETLERLE ÖRNEKLER VERMEME RAGMEN HAYRETKİ NE HAYRET
        AYIP YAHU SEN İ VE BİZLERİ DOGURAN HANGİ AKLI BAŞINDA BİR KİŞİ KALKARDA SENİN BU ÇİRKİN YAKIŞTIRMANI KABUL EDER YAHU AYIP EDEP AHLAK DÜRÜSTLÜK NEREDE KALDI AYETLERLE KARŞINA CIKIYORUM AYETLERİ ORTAYA KOYUYORUM SEN KALKMIŞ SÖZÜMÜ CARPITIYORSUN EDEP YAHU AZICIK İNSAF YAHU

        CIMBIZLAMAK BU OLSA GEREK

        NUR 26. AYET Kötü kadınlar kötü erkekler için, kötü erkekler de kötü kadınlar içindir. Temiz kadınlar temiz erkekler için, temiz erkekler de temiz kadınlar içindir. Onlar, kötülerin nitelendirmelerinden uzaktırlar. Onlar için bağışlama ve güzel bir rızık vardır.

        KADINI ŞEYTAN GÖSTEREN CÜMLEM NERESİ

        “İşte görünmeyeni de , görüneni de bilen , üstün ve merhametli olan O’dur. O’dur ki her şeyin yaratılını GÜZEL YAPTI ve insanı yaratmaya çamurdan başladı . Sonra onun neslini bir özden , hakir bir sudan yarattı. Sonra onu düzeltti , ona kendi ruhundan üfledi. Sizin için kulaklar , gözler ve gönüller yarattı.Ne kadar da az şükrediyorsunuz” (secde suresi âyet 6-9) “Nerede olursanız o sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir” (Hadid süresi ; âyet : 4).

        Bunu bilinçsizce yapılmış bir itiraf olarak kabul ediyorum. DEMİŞSİN

        ÖRNEK

        MAİDE 3. AYET Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, vurulup öldürülmüş, yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş, canavarların yediği hayvanlar ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna, dikili taşlar üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler sizin dininizden ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayınız, benden korkunuz. BUGÜN DİNİNİZİ SİZİN İÇİN TAMAMLADIM, nimetlerimin tamamını size bahşettim ve sizin için din olarak İslâm’ı uygun gördüm. Kim gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere, açlık halinde dara düşerse, haram etlerden yiyebilir. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır; çok merhamet edicidir.

        ALAH DOMUZ ETİNİN YENMESİNİ HARAMKILMIŞTIR DOMUZUN KENDİSİNİ HARAM KILMAMIŞTIR KAİNATTA HİÇ BİR ŞEY KÖTÜ DEGİLDİR ŞER DEGİLDİR KÖTÜLÜK VE ŞER KİŞİLERİN KALBİNDEN GECEN KÖTÜ NİYETLERDİR O NİYETLERİ BİZZAT KENDİLERİNİN KENDİSİDİR ENDİSİNİ BAGLAR TÜM KADINLAR KÖTÜDÜR ŞEYTANDIR PİSLİKTİR DİYE BİLECEK AKLI BAŞIND HİÇ KİMSE OLAMAZ NEFSİNİ KONUŞTURANLAR İSTİSNA LAR HARİÇ

        NAHIL 19 . AYETAllah gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilir.

        TEGABUN 4. AYET Göklerde ve yerde olanları bilir. Gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, sinelerde olanı bilendir.

        NE DİYE BİLİRİMKİ BU CANBAZLIGIN KARŞISINDA
        İFLASIN EŞİGİNDE OLDUGUNDAN CIRPIN DUR NE EŞİGİ TAM BİR İFLAS

        Keşke her İslamcı senin gibi cesur, pardon ne dediğini bilmeden bu tür itiraflar yapsa DEMİŞSİN

        BU CABANDA BOŞA CIKTI ŞİMDİ NE YAPACAKSIN BENİ KIZDIRMAK İÇİN UGRAŞ DUR
        CATLADIGINI HİSSEDE BİLİYORUM KENDİNE YAZIK EDİYORSUN

        bir kul dedi ki:
        16/12/2015, 22:25 BU TARİHLİ YAZILARIMI YOK SAYMAK NE KADAR DOGRU

        bir kul dedi ki:
        16/12/2015, 21:26 BU TARİHLİ YAZILARIMI YOK SAYMAK NE KADAR DOGRU
        Tengri Menem dedi ki:
        16/12/2015, 21:07 BU TARİHLİ YAZINA CEVAP

        bir kul dedi ki:
        16/12/2015, 20:57 BU TARİHLİ YAZILARIMI YOK SAYMAK NE KADAR DOGRU
        Tengri Menem arkadaş
        16/12/2015,

        2:14 – Onlar iman edenlere rastladıkları zaman: “İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyle yalnız kaldıkları zaman: “Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz.” derler.

        2:168 – Ey insanlar! Bütün yeryüzündeki nimetlerimden helal olmak, temiz olmak şartıyla yiyin. Fakat şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size belli bir düşmandır.

        2:208 – Ey iman edenler! Hepiniz barış ve selamete girin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır.

        2:268 – Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin çirkin şeylere teşvik eder. Allah da lütfundan ve bağışlamasından birtakım vaatlerde bulunuyor. Allah’ın lütfu geniştir. O herşeyi bilendir.

        BAK BAKALIM BAKARA 268.AYETTE KADINLAR ŞEYTANDIR DİYORMU AYIRIM YAPMAZ KURAN IN YAPMADIGINI BEN NASIL YAPARIM YAPA BİLİRİM
        AYIP YAHU İNSAF YAHU İLLEDE KENDİNİ KURATRMAK İÇİN CIKARACAKSAN TEMİZ BİR ŞEKİLDE BAK ARKADAŞ SEN YAZINDA TÜRKÇEN ZAYIF OLDUGUNDAN ŞU CÜMLEN YANLIŞ ANLAŞILIR BUNU DÜZELT DER VE UYARIRSIN EGER DOGRUYSA BENDE HATAMI KABUL EDER HATAMDAN VAZ GECERİM HEPSİ BU OLUR FAKAT SENİN YAPTIGINA NEDERLER BİR DÜŞÜNSENE

        4:38 – Bunlar, Allah’a ve ahiret gününe iman etmedikleri halde mallarını, insanlara gösteriş yapmak için harcarlar. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır!

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul arkadaş.
      Edep yahu diye hiddetlenmeden önce sen kendi yaptığın edepsizliğin bi farkına var istersen.
      Biliyorum, gene varmayacaksın, gene bir hafta sonra abdesti bozan şeyler konusunda tartıştığımız Maide 6 ayetinde olduğu gibi kadına dokunmanın cinsel temas ile ilgili olmadığını, kadına dokunulunca abdestin bozulacağı anlamına geldiğini sonunda kabulleneceksin.
      Yani hatanı anlayacaksın.
      Sen de bir başka bir durum daha var ki bu daha vahim.
      Hatandan dönerken daha büyük bir gafla hata yapıyorsun.
      Arkadaşım sen yazılanları algılayamadığın gibi, yazdıklarının da farkında değilsin.

      Şu yazdığını bir daha oku.
      BU ZATEN HER ŞEYİ ACIKLIYOR AYIK AKI BAŞINDA HERŞEYİN FARKINDAHARAM VE HELALERİN FARKINDA OLARAK NAMAZ VAKTİNDEN ÖNCE TÜM ŞEYTANİ ŞEYLERDEN UZAKLAŞARAK TEMİZLENEREK YÜCE ALLAH IN KARŞISINA CIKMAK (Bir kul’dan alıntı)

      Konumuz Maide suresinde kadına dokunmanın cinsel temasmı, yoksa tensel dokunmamıydı !!!
      Ben, ayet namazla ilgili, ayette kadına dokunduktan sonra normal namaz abdesti istendiği için bunun cinsel birleşme olmadığını söyledim. Sen okuduğun kuran ayetini anlamadan ya da kafana göre anlamdırarak kadına dokunmanın kirlenme olamayacağını, bunun cinsel temas olduğunu iddia ettin.
      Yani kuran’ı şirin ve insani gösterme adına ayet anlamlarıyla bile bile oynayarak insanları kandırma yolunu seçtin.
      Ve sonunda çark ettin ve dediğime geldin.
      Sürekli Maide 6 ayetini paylaşmayacağım.
      Ayetin başı: Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman.
      Sonra önceki yazında benzer bir ayet olan Nisa 43’ü paylaştın örnekledin.
      Sözüme geldin ve savunmak için
      “BU ZATEN HER ŞEYİ ACIKLIYOR AYIK AKI BAŞINDA HERŞEYİN FARKINDA HARAM VE HELALERİN FARKINDA OLARAK NAMAZ VAKTİNDEN ÖNCE TÜM ŞEYTANİ ŞEYLERDEN UZAKLAŞARAK TEMİZLENEREK YÜCE ALLAH IN KARŞISINA CIKMAK GEREKTİGİ AYAN BEYAN ARTADAYKEN” bu saçma tümceni kurdun.
      İşte, namazdan önce tüm şeytani şeylerden TEMİZLENEREK kurtulmak söylemin bu.
      Ayette Kadına dokumakta aynı içki içmek, cinsel ilişkiye girmek, tuvaletten çıkmak gibi abdesti bozan şeyler.
      Sen bunları şeytani şeyler olduğunu söylediğin halde bir de bana nerde kadına dokunmanın şeytani şeyler olduğunu söyledim diyorsun !!!
      Yazın ortada kardeşim, bunu ben yazmadım diye inkar etmezsin umarım.

      Ben de bu iki ayette abdesti bozan, sana göre ŞEYTANİ şeylerin neler olduğuna vurgu yaptım ve senin söyleminden yola çıkarak kadına dokunmanın şeytani şeyler olmayacağını söyledim.
      Sen ise devirdiğin çamların farkında olmadan bir de üste çıkmak için benim edepsizlik yaptığımı hayasızca söylüyorsun.
      Gel, bu iki ayette namaz ve boy abdestini bozan haller, senin söyleminle şeytani gördüğün şeyler neymiş bir bakalım.

      Maide 6.
      “Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın.
      Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin”
      Nisa 43.”Ey iman edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüpken de yolculuk halinde olmanız müstesna boy abdesti alıncaya kadar namaza yaklaşmayın.Eğer hastalanırsanız yahut yolculuk halinde bulunursanız yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, bütün bu durumlarda su da bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin.”

      Haydi içki içmenin şeytani bir şey olduğunu kabul edeyim, sonuçta çok miktarda içilince insan sağlığına zararlı ve içenlerin bir çoğu Allahu Ekber diye Sivata olduğu gibi insan yakmasalarda, İslamcılar gibi kelle kesmeselerde, dünyanın her yerinde masum insanlar katletmeselerde çevreye zarar veriyorlar.
      Her canlının yeme içme gibi günlük yaptığı tuvalet ihtiyacını karşılaması, yolculuk ve hastalık hali, bir erkeğin Kadına dokunması neden şeytani şeyler oluyor ???
      Devrişin zikri neyse, fikri de o olur.
      İnsanların üremesini sağlayan cinsel ilişki neden şeytani şeyler oluyor.
      Dediğin gibiyse Bir Kul arkadaş, sayısız kadınla evlenen, bir sürüde cariyesi olan senin Peygamberin en çok şeytani şeylerle uğraşmış o zaman.

      KADIN, Türkçe de kusursuz güzellik anlamına gelir.
      Hala anadolunun köylerinde küçük kız çocukları GADIN/KADIN kızım, güzel kızım diye sevilir.
      Bu nedenden dolayı eski Türkler Tanrı’nında ancak bir kadın gibi kusursuz güzellikte, ancak bir ANa gibi koruyup kollayan, kullarına şefkatla yaklaşabileceği için KADIN olarak betimlemişlerdi.
      Siz inancınız Kadına dokunmanın tuvalete gitmeyle eşdeğer gördüğü için abdest alınmayı emrediyor.
      Senin gibi Arap takipçileri de bunu daha ileri taşıyarak kadına dokunmayı şeytani şeyler olarak görüyor.
      Yazdığın yazı ordada, farkında olmadan devirdiğin çamda ortada.
      Edepsizlik kadının da erkek gibi eşit haklara sahip olacağını savunmak, o’na dokunmanın kirlilik, şeytani şeyler olmayacağını söylemek değil.
      Edepsizlik tam tersini söylemektir.
      Edep yahu demeden önce baştan edep neymiş bir öğren istersen.

      Bir de benim mezheplerin kadına dokunmanın abdesti bozduğuna dair verdiğim bilgiyi “Kuran’daki din” isimli sitedeki alıntıladığın ayetlerle yanıt vererek komikleşme. Ben Mezheplerin fetvalarının hepsi kuran’sal demedim, bu söylemlerinin kuran’sal olduğunu gösterdim.
      Sizin bir bu özelliğinize bayılıyorum.
      İşinize gelince hadislere ve mezheplere sarılıyorsunuz, onların din akideleriyle namaz kılıp haçca gidiyor imanınızı biçimlendiriyorsunuz.
      Sonra da yok onlar yanlış diye top yekün çöpe atıp savunma yapıyorsunuz.

      Bak, her cuma, kandil geceleri ve ramazanlarda boy gösteren, servetlerine servet katan imamlarınıza aynı orucu bozan şeyler konusu gibi 10 yıl yetecek bir malzeme vereceğim. Hayret bu nasıl sizin gözünüzden kaçmış !!!
      Nur 46. “Ey iman edenler! SARHOŞKEN, ne söylediğinizi bilinceye kadar, CÜNÜPKEN de yolculuk halinde olmanız müstesna BOY ABDESTİ alıncaya kadar namaza yaklaşmayın.”
      Yani kuran’a göre içki içtikten sonra boy abdesti alınması gerekiyor.
      Artık, yoldan geçerken karşıdan gelen birsinin elindeki bira kutuları yere düştü ve fışkırdı, sıçrayan biradan bir kaç damla agzıma kaçtı şimdi ben cünüp oldummu olmadımmı gibi sorularınızla bir 10 yıl daha konuşursunuz.
      Benim fikrimi sorarsan kesin cünüp olunuyor, nasıl cinsel temasta erkeğin cinsel organından çıkan bir damlacık meni boy abdestini gerektiriyorsa bir kaç damla bira/rakıda gerektirir :))
      Gülücük attığıma takılma, sizin söylemlerizden yola çıktığım için aslında çokta mantıklı..
      Belliki bu sizin ve bütün sırları çözen o meşhur din bilginlerinizin gözlerinden kaçmış.

      • toro dedi ki:

        Sayın Tengri Menem,

        Kusura bakmayın ama Nur,46 , Nisa,43 ve Maide,6 hakkındaki yorumlarınıza katılmıyorum! Bence ayetleri, de-da ve eğerlere dikkat ederek yeniden değerlendirmelisiniz! Sadece şunu söyleyeyim, Nur 46, da iki farklı durumdan ve o durumları ayrıca örnekleyerek bahsediyor! Yani,

        SARHOŞKEN değil, sarhoşluktan çıktığınızda (ne söylediğinizi bilinceye kadar),

        CÜNÜPKEN (((((de)))) boy abdesti aldıktan sonra (yolculuk halindeyken boy abdestine gerek yok) namaz kılın diyor!

        Ama sayenizde sayın bir kul’un kendi inancını savunabilme ya da anlatabilme konusunda ne kadar yetersiz olduğuda ortaya çıkmış oluyor!

      • toro dedi ki:

        -DÜZELTME-

        Yazımda bahsedilen (örneklendirilen ve atıfta bulunulan) NUR,46 ayeti aslında Nisa,43 olmalıydı. Hata için özür dilerim!

      • Tengri Menem dedi ki:

        Sayın Toro, yanlışı gördüğünüzde söylemenin ne kusuru olacak !!!
        Ayeti İlk okuduğumda öyle algıladım, şimdi tekrar baktım sarhoşlukla ilgili Nisa 43 ayeti senin dediğin gibi de olabilir fakat
        Yaşar nuri öztürk’ün mealinden ben bunu anladım.
        Nisa 43.”Ey iman edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüpken de yolculuk halinde olmanız müstesna boy abdesti alıncaya kadar namaza yaklaşmayın.
        Ayet çevrisinde “sarhoşken, ne söylediğiniz bilinceye kadar” tümcesinden sonra virgül konulmuş sonra “cünüpken de” eklenmiş.
        Burda benim anladığım; sarhoş olduktan sonra bilincin yerine gelince ve cünüp olduktan sonra boy abdesti alıncaya kadar namaza yaklaşmamak.
        Bunu başka türlü örnekleyim.
        Beden egitimi bittikten, parkta koştuktan, fabrikadan çıktıktan (( da)) sonra banyo yapın.
        Bana göre Nur 43’de belirttiğin gibi sarhoşken değil, sarhoşluktan çıktıktan, cinsel ilişki sonucu cünüp olduktan sonra boy abdesti alınmalı.
        Çünkü ayette ne söylediğiniz bilinceye, cünüpken ((de)) boy abdesti alıncaya kadar namaza yaklaşmayın vurgusu yapılmış.
        Burda çıkan anlam şu; sarhoşken, sarhoşluğunuz bitince ((VE)) cünüpken boy abdesti alıncaya kadar namaza yaklaşmamak.
        Ben ayette “ne söylediğinizi bilinceye kadar” yerine sadece “sarhoşken” sözcüğünü büyütmüşüm.
        Belki yanlış bir tanı oldu fakat bana göre sarhoşluktan çıkıp, bilinç yerine geldikten sonra boy abdesti alınmalı.
        Kuran’da içki ile ilgili tanımlamalar;
        Bakara 219 “Ey Muhammed! Sana şarap ve kumardan soruyorlar. De ki: Bu ikisinde BÜYÜK BİR GÜNAH,”
        Maide 90. “Ey iman edenler! İÇKİ, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer PİSLİKTİR”
        Maide 91. “Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister.”

        Kadına dokunduktan sonra Abdest alınmasını söyleyen Kuran’ın şeytan işi içilen pislikten, büyük günahtan kurtulunması için aynı cünüplükte olduğu gibi boy abdesti alınmasını istemesi çok doğal.
        Esenlikler.

      • toro dedi ki:

        Sayın Tengri Menem,

        Bence yanlış cümleleleri (kitaptaki) sorguluyorsunuz! Bunlar bu inancın temel eylemlerini düzenleyen bölümler olduğundan en çok bunların üzerinden geçilmiş ve nihai anlamlarına getirilmiş olmalılar! Bu nedenle özellikle bunlarda bir problem bulmanız çok kolay değildir! Problemler genelde pek okunmayan yani göz önünde olmadığı için üzerinden pek geçilmemiş cümlelerdedir!

        Paylaştığınız cümleye gelince,

        Burada iki ayrı durumdan bahsediyor! Şöyle düşünün biri size birşey anlatıyor sonra anlatması gereken başka birşeyi o an hatırlayarak önceki konunun üzerine ”de” bağlacıyla eklemlendiriyor!

        Bakın başka bir örnek, bir yönetici 10 kişiyi beşerli 2 gruba ayırarak görev veriyor, ilk gruba;

        Yerleri ”paspas” ile temizleyin, diyor! Sonra ikinci gruba dönerek;

        Siz ”de” camları temizleyin, diyor!

        Bu durumda ikinci grupta camları ”paspas” ile mi temizlemelidir?

        Sizin paylaştığınız cümledeki ”de” bağlacı iki ayrı durumun arasındaki bağlantı noktasıdır! Şayet cümle şöyle olsaydı anlam sizin anladığınız gibi olabilirdi;

        ”Ey iman edenler! Sarhoşken ve cünüpken -yolculuk halinde olmanız müstesna- boy abdesti alıncaya kadar namaza yaklaşmayın.” Y.N.Öztürk meali

        ”ne söylediğinizi bilinceye kadar,”
        ”de”

        Orjinal halinde sarhoşluk durumunundan namaza uygunluk durumuna nasıl geçileceğini zaten ”ne söylediğinizi bilinceye kadar,” diyerek söylüyor sonra diğer duruma geçerek o durumdan namaza uygunluk durumuna nasıl geçileceğini de ayrıca söylüyor!

        Burada boy abdesti sadece ”cünüp” lük durumuna özeldir! Diğer bütün durumlarda (sarhoşluktan çıkma hali de dahil) namazdan önce zaten standart abdest alınacaktır!

        Neyse sanırım bu durumları ben değil bu durumları içinde barındıran inancın temsilcileri anlatmalı ya da savunmalı!

        Bakın eğer birşeyler arıyorsanız gözden uzaklarda yani genel rutinin dışında kalmış cümlelerde arayın! Örneğin;

        ”Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse mutlaka ”ONA inanacaklarına” dair en güçlü yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır. O mucizeler geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?” Enem,109-Diyanet

        Sizce bu cümlede, müşriklerin yemin ettikleri tanrı kim? İnandıkları tanrı mı yoksa inanmadıkları tanrı mı?

      • Tengri Menem dedi ki:

        Sayın Toro.
        Aynı yıllardır orucu ne bozar, ne bozmaz diye tartışan din bilginlerine döndük :)))
        Senin dediğinde doğru olabilir fakat kuran’da Allah içkiyi, yani şarabı şeytan pisliği gördüğü için bu pisliğe bulaşanın da boy abdesti alması gerektiğini söylemiş olması bana daha mantıklı geliyor.
        Bu biçimde düşünen sadece ben de değilim.
        Kuranmeali.org sitesinde Tefhim-ul Kuran mealinde “Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de” diye tümce kullanarak ayıldıktan sonra ve cünüp iken de boy abdesti alınması söylenmiş.
        Seyyid Kutub: “Ey iman edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de cünüpken (-yolcu olmanız müstesna- ) gusül yapmadıkça namaza yaklaşmayın.”
        Neyse, aslında bu bizi fazla ilgilendirmiyor fakat senin de dediğin gibi en çok okunan ve göz önünde olan bir ayet konusunda bile kendi aralarında mutabaka varamamışlar ki bizim dediğimizi kaale alacaklar.
        Aslında önemsiz gibi görünen bu ayrıntı bile başlı başına kuran’ı her okuyanın aynı şeyi anlamadığını gösteriyor.

        ”Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse mutlaka ”ONA inanacaklarına” dair en güçlü yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır. O mucizeler geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?” Enem,109-Diyanet
        Sizce bu cümlede, müşriklerin yemin ettikleri tanrı kim? İnandıkları tanrı mı yoksa inanmadıkları tanrı mı?
        (senden alıntı)

        Benim anladığım, ya da anlamadığım;
        Ayet çok karışık, sanki bulmaca gibi.
        Müşriklere bir mucize gelirse O’na, yani inanmadıkları Allah’a inancaklarına yemin, söz veriyorlar.
        Verdigin ayetin sonu;
        “O mucizeler geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?” Enam,109-Diyanet.
        ” Mucize geldiğinde de iman etmeyeceklerini anlamıyor musunuz? Enam,109-Yaşar nuri öztürk.

        Müşrikler muhammed’e inanmaları için mucize istiyorlar ve Allah’a inanacaklarına gene aynı Allah’a yemin, söz veriyorlar.
        Muhammed bir mucizeye muktedir olmadığı için Allah adına konuşarak mucize de göstersen nasıl olsa sana inanmayacaklar, boş ver onları diyor.

        Müslüman arkadaşlar bu dünyada olmamızın bir sınav olduğunu iddia ediyorlar.
        Düşün, bir sınavdasın ve öğretmen matematik ile ilgili bir soru soruyor.
        Sen, hocam bu soruyu çözmem için formülü bana öğretmen gerekirdi, formulünü bilmediğim soruyu ben nasıl çözerim, sen formulü bana ögret bak ben çözeceğim diyorsun.
        Öğretmen ise; sus otur yerine, formülüde versem sen zaten çözemeyeceksin diyor ve sıfır veriyor.
        Durum bundan ibaret, tabi anlayana.

      • toro dedi ki:

        Sayın Tengri Menem,

        ”Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse mutlaka ”ONA inanacaklarına” dair en güçlü yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır. O mucizeler geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?” Enem,109-Diyanet

        Bence karışık değil gayet açık! Hiç kimse inanmadığı birine ya da birşeye inanacağım diye yemin etmez! Çünkü inanmadığınızda yok hükmünde olan yani olmayan birşeyi muhatap alamazsınız!
        Var olduğuna inanmadığınızdan, var olduğuna inanmak için mucize istemek mantıklımıdır?

        Aynadaki, ben olduğunu bliyorum ama bana tokat atarsan başkası olduğuna inanacağım!

        O halde kime yemin ediyorlar? Zaten var olan ve normalde tek olmadığını düşündükleri bir tanrıya olabilir mi? Yani tek olmadığına inandıkları tanrıya sadece senin olduğuna inanmamızı istiyorsan bize diğerlerinden göremeyeceğimiz bir mucize göster diyor olabilirlermi?

        Sanırım siz de daha önce yazmıştınız! Sorunun cevabını bulmak için o yapının içinde putu bulunan tanrıların adını bir kez daha gözden geçirirseniz ortaya çıkan sonuç sizi gülümsetebilir!

      • Tengri Menem dedi ki:

        Sayın Toro.
        Sonuç olarak Muhammed zamanında yahudilerin tek bir ilaha inandığını o dönem araplar tarafından biliniyordu.
        Sümeri göksel varlık Enlil’in Akad’larda Ellil, ordadoğu inançlarında Bal, Al/El /İL’ah gibi isimleriyle Tanrı olarak tapınıldığını biliyoruz.
        Arapların kabe tanrılarından birisi olan bu ilah’ı Muhammed aynı yahudilikte olduğu gibi öbürlerini eleyerek Bir’e indiriyor ve diyor ben onun elçisiyim, bana inanın.
        Onlarda diyor, bak o’nun üzerine yemin ediyoruz, tamam senin onun elçisi olduğuna bize bir mucize, kanıt göster inanalım diyorlar.
        Senin de belirttiğin gibi burda o ilaha inanmazlık yok, muhammed’in onun elçisi olduğuna inanmıyor insanlar haklı olarak.
        Düştüğü durumdan kurtulmak için Muhammed kanıtlasam da zaten inanmayacaklar tümcesini tanrı diliyle ekliyor.
        Yani Muhammed’den o dönemde kanıt isteniyor, aynı bizim müslüman arkadaşlardan istediğimiz gibi.
        Ellil’laha hamd olsun :))), O dönem kendinin Allah’ın elçisi, Nur’u, tek muhatabı olduğunu iddia eden Muhammed’de kanıtlayamıyor.
        Mucizemi isiyon, al sana mucize.
        Kuran’da Elhamdulillah sözcüğünü Türkçe yaz.
        Ellil’laha hamd/teşekürler.
        Sami dillerin kökenini oluşturan eski aramice konuşan Akad’larda Tanrı Ellil olan, Sümeri Enlil’in Tek Tanrı olduğuna halamı
        inanmayacaksın ??? :)))

      • toro dedi ki:

        Sayın Tengri Menem,

        ”Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse mutlaka ”ONA inanacaklarına” dair en güçlü yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır. O mucizeler geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?” Enam,109-Diyanet

        Yukarıdaki söyleme aşağıdakini de eklemenin faydalı olacağını düşünüyorum:

        ”Allah’ı bırakıp tapındıklarınızın hepsi sizin gibi(yaratılmış) KULLARDIR. Eğer doğru söyleyenler iseniz haydi hemen onları çağırın da size cevap versinler (duanıza icabet etsinler). ” Araf,194-Diyanet

        Parentezle düzeltilmeye çalışılmış büyük bir gaf ama benim en üsteki kesite dair düşüncelerimi ya da o kesitten aldığım anlamı pekiştiriyor!

        Varolan yani zaten tapılan tanrılar içinden birinin en büyük tanrı olarak, diğerlerinin de ondan daha güçsüz tanrılar olarak konumlandırılmasından ibaret bir dizayn süreci.

  320. bir kul dedi ki:

    Tengri Menem arkadaş

    iSLAMDA KADIN VE AiLE (EVLENME)

  321. bir kul dedi ki:

    Sayın toro
    17/12/2015, 08:53
    BU ACIKLAMALARINA EN DERİN SAYGILARIMLA
    TÜM BENLİGİMLE SAG OL

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      Umarım farkındasınızdır! Size yardım etmek için değil,doğruyu bulmak ya da doğrunun peşinden gitmeye çabalamak için yorum paylaşıyorum. Ben ”taraf olmayan bitaraf olur” sözüne inanmam! Hiç kimse kendinden öncekilerin hazırladığı ve sonraki nesillere emanet edip bunlar doğrulardır dediği şeyleri kendi doğruları olarak alıp kullanmak ya da diğer nesillere ulaştırmak zorunda değildir! Eğer biz düşüncelerimizi ya da söylemlerimizi aidiyet duyduğumuz gruba ya da tarafa göre şekillendirmeye başlarsak bir süre sonra sırf grup ya da taraf bozulmasın diye dizayn ettiğimiz bu düşünceler için taklalar atmaya başlarız!

      Burada hedef nereden ve nasıl geldik, nereye ve nasıl gideceğizdir! Bu konuda benim kararım bellidir!Düşüncelerimde ya da söylemlerimde gelecek tepkileri hesaplayarak düzeltmeler ya da zorlamalar yapmam! Yaparsam özümü, kişiliğimi kaybederim!

      Üstelik dost, arkadaş ya da adına her ne derseniz deyin, o karşısındakinin doğrularının peşinden gitmek ya da onun hatalarını görmezden gelmek lüksüne sahip değildir! Birbirimizin göremediklerini ya da velevki yanlış gördüğünü düşündüğümüz şeyleri birbirimize iletmeliyiz ki en doğruyu beraberce bulabilelim. Tabi ortak amacımız en doğruyu bulmak ise!

      Bu nedenle bana teşekkür etmenizdense, yukarıda bahsettiğim şekilde davranak saygı duymanınızı tercih ederim!

      Çünkü benim yaptığım şey siz mutlu etmekten çok mutsuz etmeli! Çünkü size, sizin inancım dediğiniz olguyu bilmediğinizi,onu okuyarak anlayamadığınızı, anlayamadığınız içinde savunamadığınızı, anlayamayarak yaptığınız savunmanın aslında inancınıza zarar verdiğini gösteriyorum!

      Tabi bu sayede ortaya çıkan durumu, yani sizin, sizden olmadığı için başka gözle baktığınız birinin yardımına muhtaç olma halinizi herkes görmüş oluyor!

      Tabi bu noktada ayrıca ben, size halinizi gösterek en yakınınızın bile yapmadığı ya da forumda yanınızda durduğu varsayılanların bile müdahale etme gereği duymadığı durumunuzun (yorumlarınızla şekillenen) sizi düşürdüğü hali anlayasınız diye ikaz etmiş oluyorum!

      Bu noktada size sormak isterim! Benim yerimde siz olsaydınız yani sizin düştüğünüz duruma ben düşseydim ne yapardınız? Bana yazılanları okurken zevk mi (karşımdakinin bana hitaben yazdıklarında yanlışlar olduğunu gördüğünüz halde) alırdınız yoksa benim yaptığımı yapabilecek tarafsızlığı gösterebilirmiydiniz?

      İşte size yıllardır anlatmaya çalıştığım fark budur! Siz bir dine inanarak iyi insan olabileceğinizi ya da herkesin sizin dininize inanarak iyi bir insan olabileceğini düşünüyorken ben bunun için yani iyi bir insan olmak için bir dine inanmanın gerekmediğini ya da gerekmemesi gerektiğini söylüyor ve söylediğimi uygulamaya çalışıyorum(yanlış anlaşılmasın,iyi bir insan olmaya çalışmak iyi bir insan olmak değildir) !

      Çünkü diyorum ki, hedefimiz iyi bir insan olmak ise zaten iyi bir insan olmak için çabalarız, ama hedefimizin iyi bir insan olmakla alakası yok ise bu hedefi başka şeylere bağlamanın yani yapabileceklerimizi birinin ya da birilerinin engelleyebileceğini iddia ederek neden iyi bir insan olamadın sorusunun cevabını daha yolun başında vermenin derdine düşeriz!

      Yani işin özü benim sizi ikaz etmem ya da yanlış bir bilginin yol açacağı problemleri bertaraf etmek adına muhatabınıza müdahale etmem için sizin gibi ya da sizin tarafınızda olamaya ihtiyacım yok!

      Umarım ne(!) olmaya ihtiyacım olduğunu anlamışsınızdır!

    • Tengri Menem dedi ki:

      Çok erken sevinmişsin bir kul arkadaş :)))
      Benim yazımda sadece “sarhoşluktan çıktıktan sonra” yerine “sarhoşken” tanısını büyültmem var.
      Yanlış bir tanı büyültmem kuran’da içki içildikten sonra boy abdesti alınması gerektiği vurgusunu değiştirmez.

  322. bir kul dedi ki:

    Tengri Menem
    17/12/2015, 05:37 BU tARİHLİ YAZINA CEVAP

    PİSLİK İŞLER NELER

    MAİDE 90.AYET Ey İnananlar! Alkol, kumar, dikili taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçınınız ki kurtuluşa eresiniz.

    MAİDE 91. AYET Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz, değil mi?

    MAİDE 92. AYET Allah’a ve peygambere itâat ediniz, kötü şeylerden sakınınız. Eğer gösterdiğimiz yoldan dönerseniz, biliniz ki PEYGAMBERİMİZE DÜŞEN AÇIKÇA TEBLİG ETMEKTİR.

    8:29 – Ve de ki: O hak Rabbimizdendir. ARTIK DİLEYEN İMAN ETSİN. DİLEYEN İNKAR ETSİN ……….

    YUNUS 99.AYET Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O HALDE SEN İNANMALARI İÇİN İNSANLARI ZORLAYACAKMISIN?

    NOT YANLIŞ YAPANLARA ANLAT SEN YANLIŞ UYGULAYANLARA YADA İSLAMDAN GÖZÜKEREK İSLAMA VE MÜSLÜMANLARA ZAR VERMEK İÇİN İÇERİDEN AGAÇ KURDU GİBİ MÜÇADELE EDENLERE SÖYLE

    CIRPIN DUR KELİME OYUNLARIYLA UGRAŞ DUR NE YAPAYIM YAPACAK BİRŞEY YOK BEN ŞUNU ANLADIM SEN ASLA ANA YOL DURUKEN TALİ YOLDAN CIKMAYARAK ANA YOLDA YMIŞ GİBİ MÜÇADELE ETMEYE NİYETLİ DEGİLSİN ÖYLE OURSA İLK BİLEK GÜREŞİNDE KAYBEDEÇEGİNİ ANLADIGINDAN BÖYLE MİNDER DIŞI KURALSIZ ÖLCÜSÜZ MÜCADELE EDECEKSİN BUNU ANLADIM

    SEN YÜCE ALLAH BİLİR BU YAZDIGIM YAZIDAN BİLE BİR OLUMSUZ CARPITMA CIKARIRSIN BAAAAAK ABDESTİ BOZUYOR DİYE YİNE BİRŞEYLER BULURSUN BENİMKİSİ BİR ZAN VE VESVESE

    • rammsteinn dedi ki:

      şu yazışmalarınıza bakıyorum da;
      on müslüman bir araya gelsin on farklı islam anlayışı ortaya çıkar. recm,mürted,miraç namaz abdest oruç vs vs görüyoruz ki herkesin islam anlayışı çok farklı. din bin sene önceki din olmaktan çıkmış.
      her müslümanın ağzındaki laftır “incil değiştirildiği için, hristiyanlık değiştirildiği için islam gelmiştir.. aynı şey yahudilik için söylenir. yahudilik insanlar tarafından değiştirildi hristiyanlık geldi. hristiyanlık değiştirildi islam geldi. şimdi bakıyoruz ki islam da değişmiş.
      allah geleceği biliyor görüyor ama gene de değiştirileceğini bile bile bu dinleri kurdu. hatta bazı arkadaşların dediği gibi incile bile bir sonraki peygamberin adını verdi. madem biliyorsun gönderdiğin dinin değişeceğini neden değiştirilmeyecek bir din çalışması yapılmadı.
      evren yaratabilecek güç ve bilgi sahibi olan varlık dünyadaki dinleri düzene koyamamış. varsa yoksa seçtiği kavmin kişinin keyfine bakmasını sağlamak.
      islam son din ise allah gayet emin bu dinin değişmeyeceğine. ama gel görki çarşıda ki hesap evdeki hesaba uymamış. yeni bir peygamber yolda olabilir. artık yeni bir dini nasıl yaymayı başaracak ilginç olur.
      “twitter facebook hesaplarından beni takip etmeyen cehennemde yanacak”
      gibisinden vahiyler inecek sanırım.
      allah belki kendi sosyal ağını kurar.

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul arkadaş.
      Görüyorum ki sen bile kendi yazdıklarını anlamıyorsun.
      Maide 6’da kadına dokunmanın cinsel temas olmadığını sonunda kabul ettin.
      Çünkü kadınla cinsel birleşme olsaydı normal abdest yerine boy abdesti alınması gerektiğini senin idrak etmenin çok zayıf olmasından dolayı bir hafta sonra sana kabullendirebildim.
      Bunu da kabul edeceksin.
      Aslında kendin de kabul ediyorsun fakat bunun farkında degilsin.
      Dedim ya, sen devirdiğin çamların farkında bile değilsin.
      Konumuzda içki yokken, sen namaz öncesi abdesti bozan şeylerin hepsinin şeytani şeyler olduğunu söyledin.
      Ben sana, bak pot kırıyorsun, çam deviriyorsun dedim umursamadın.
      Ben Kuran’a göre abdesti bozan şeylerin şeytani şeyler olduğunu iddia etmedim, senin bu iddianın yanlış olduğunu bak pot kırıyorsun, çam deviriyorsun diyerek söylemeye çalıştım fakat sen gene bunu da anlamadın.
      Allah kuran’da içkiyi, yani alkolü şeytanın pisliği olarak nitelemiş ve Nisa 43’de de aynı cünüp olunmuş gibi boy abdesti alınması gerektiğini söylemiş. Kadına dokunmanın da aynı tuvaletten çıkma, pisliğe bulaşma gibi gördüğü için abdest alınmasını, su yoksa teyemmüm edilmesini söylemiş.
      Eeeeee!!!
      Sen neye karşı çıkıyorsun bir açıkça anlat diyeceğim fakat kendini doğru dürüst ifade etme yerine çam üstüne çam deviriyorsun.
      Bak kardeşim, ben keyfime göre Kuran ayetlerini değiştirmem, sadece çevricilerin yazılarına göre yorumlarım.
      Kuran’ı iman eden sen ve senin gibiler Kuran olgularını kabullenemediğiniz için kendinize göre yontuyorsunuz.
      Biraz kendinize çeki düzen ver de iman ettiğin Kuran’da yazılanları olduğu gibi kabullen artık.

      • rammsteinn dedi ki:

        tengri
        kuldan cevap alabileceğini zannetme. sorduğun konu neyse sitelerden o konuyu aratır. bulduğu yazıyı kopyalayıp yapıştırır. kendine göre cevapladığını zanneder. hala sorular devam ederse video linki atar. en sonunda baktı olmadı “siz anlamak istemiyorsunuz” deyip içinde cehennem tehdidi olan ayetler yapıştırır.
        sanırım bir sene önce önce kuranda mucize var videoları atıyordu. neymiş gün kelimesi 365 kere geçiyormuş. baktı yanlış hiç bozuntuya vermeyip konuyu saptırır bir daha kelime sayma mucizelerini bir daha açmadı. biraz gelişme var.
        ne bu sitede ne başka sitelerde bazı konuların cevabı yok olamazda. yıldızları bir yerde şeytanlara atımlık diyen,bir yerde göğün süsü kandili diyen bir kitabın bilimselliğini nasıl konuşabiliriz. “güneşi çamura batmış bir şekilde buldu” diyen bir kitap için bilimsel diyen birini nasıl ciddiye alabiliriz?
        bir çok akla mantığa ters ayet var. 1 tane bile olması bu kitabı kutsal olmaktan çıkarır.

        mesela şimdi kula şu ayeti soracağım
        sayın kul
        ahzap 51
        “Hanımlarından dilediğinin sırasını erteler, tekrar arzuladığını da yanına alabilirsin.”

        bu ayetteki sıra acaba ne sırası?
        bu soruya kendim cevap arıyorum ve sorularlaislamiyet.com da açıklanmaya çalışılmış.

        51. ayette vurgulanan şey şudur: İslam’da birden fazla eşli olanların vaktini onlara eşit olarak paylaşması farzdır. Hz. Peygamber (asm) ise böyle bir zorunluluktan muaf tutulmuştur. Hem maddî hem manevî bir devlet reisi olarak ailesine karşı olduğu gibi topluma karşı da çok büyük görevleri vardı. Böyle yoğun bir çalışma temposu içerinde bulunan elçisine -imkân bulamadığı takdirde, ailesine ayırdığı vaktini eşit bir şekilde taksim etmek zorunda olmadığına dair tolerans tanımasının garipsenecek hangi tarafı vardır? Bu toleransı Hz. Peygamber (asm) kendi kendine tanımıyor, Allah ona tanıyor. Üstelik, tanınan bu ruhsata rağmen, Hz. Peygamber (asm) kendi tercihini yine de “vaktini eşleri arasında eşit ayırma” yönünde kullanmış ve bu tavrı eşlerini daha da sevindirmiştir.

        on eş on cariye ile cinselliği bir hastalık seviyesinde yaşayan birisi için verilecek bu cevap ancak mizah aracı aracı olur. tipik müslüman için cevap gayet mantıklı ama sorgulayan için kuşkulu bir durum vardır.
        bu cevabı kabul etmeyen birisinin önüne cehennem tehditleri olan ayetler sunulur.
        kişi burda aslında kendini ele verir . kendisi cehennemden korktuğu için bu ayete inanmak zorunda kalır. bu şekilde diğerlerin de inanacağını zanneder.

  323. bir kul dedi ki:

    tengiri
    çok iyi dinle

    3 Delil ile Kur’an’ın ve İslam’ın Doğruluğunun İspatı – Nouman Ali Khan

  324. KARACA dedi ki:

    Sayın Tengri Menem

    Sayın Karaca.
    Aranızda bir anlaşın, kuran gelmişten gelecekten bilimsel veriler veriyormu ? Vermiyormu?
    Biriniz veriyor,diğeriniz vermiyor diyorsunuz.
    Birininiz kuran bioloji ve kosmoloji ilgili veri veren kitap değil derken, biriniz harıl harıl çalışarak kuran ayetlerinden kosmoloji ve bioloji ile ilgi bulgular olduğunu iddia ediyor.
    Kuran konusunda bir nokta da buluşun da hem siz, hemde biz rahat edelim.

    Gene başa döndük.
    Kuran’ın Allah sözü olduğuna bilimsel kanıtın ne ?
    Esenlikler….

    sizden alıntı

    kuranın nasıl bir bilimsel veri vermesini bekliyorsunuz sana göre yıl M.Ö.7500 kavim ismi ad yaşanların nüfusu 10500 bunun 3750 kişisi kadın 3500 kişisi erkek geri kalanlarda çeşitli yaşlarda çocuklar,evlerini üçer katlı yaparlar,hergün traş olurlar,demesi mi sizce bilimsel verilerileriniz olacak veya evrende 2 trilyon gezegen iki tirilyon yıldız iki trilyon sizin anlamadığınız gezegenler vardır şu kadarında yaşam şu kadarında hayat yoktur demesini bekliyordunuz
    veya ademi yaratırken 100 gram bakır 100 gram cinko 150 gram kurşun 200 gram demir 50 kilo su
    kullandık demesini mi bekliyordunuz bunları verseydi sizin için her halde bilimsel veri olurdu.
    veya şimdiye kadar dişili erkekli 40 milyar insan yaratıldı bundan sonrada 20 milyar insan daha yaratılacak mı demeliydi hoş bilimsel verilerden bahsediyoruz,
    veya cennetin kütlesi 5 yerçekimi 2 göllerinin sayısı 300 nehirlerinin sayısı 150 demesini mi bekliyordunuz bunlar sizin için bilimsel veri olurdu herhalde
    bilimsel veri dediğiniz böyle olur daha neler neler katılmalıydı maddelerin özkütleleri atom ağırlıklarını filanda vermeliydi veya çinko içerisinde şu kadar atom bakırda bu kadar elektron proton var mı demeliydi bilimsel verilerden bahsediyorsak,
    veya hastalandığınız zaman mantar mı yeyin demeliydi bu saydıklarımız hepsi bilimsel veridir
    veya dünyanın yörüngesi şu kadar çevresi 40 km mi demeliydi.güneşe uzaklığınız şu kadar milyon km mi demeliydi hoş bilimsel veri istiyorsunuz,
    örneklere devam etmeyeceğim
    kuran ikaz,vaadler,geçmişte olanları,gelecekte olacak olanları verir varlığı yokluktan var ettiğinin bilgisini verir yetmezmi,yarattığı insana nasıl bir yol izlemesi gerektiğini bildirir yetmezmi,insanı kimin yarattığının bilgisini verir yetmezmi,dönüşümüzün ancak ona olacağının bilgisini verir yetmezmi
    bu dönüş sonrası kimisinin sevineceğini kimisinin üzüleceği bilgisini verir bu yetmezmi
    kuranda bilimsel veri isteyen biz değil sizsiniz bizim bilimsel verilere ihtiyacımız yokturki bu görev insana verilmiş insanın bulması istenmiştir,ihtiyacı olan akıldır birileri bunu güzel şekilde kullanıyor diğeri kullanamıyorsa siz insanlar yerine,kurandan bilimsel verileri vermiyor diyerek tenkit etmeniz kuranı anlamadığınızı gösterir tekrar tekrar okumalısınız,taki anlayasıya kadar,anladıktan sonra bilimsel veri isteyeceğinizi hiç sanmıyorum.

    Kuran’ın Allah sözü olduğuna bilimsel kanıtın ne
    diye bir soru yöneltmissiniz
    herşey bilimsel kanıtlarla ölçmeye kalkarsanız,bir şey bulamazsınız kuranın içeriği ve mantığına bakmalısınız içeriği ve mantığını anladıktan sonra kanıtın kuranın allahtan indirilen bir kitap olduğunun kanıtının ta kendisi olduğunu çok rahat göreceksiniz,
    kuranın allah sözü olduğunun doğrulanması,kanıtlanması gereken bir kitap değildir
    bu kanıtı ancak inanç sahibi olmayanlar arar
    inanlar için ellerindeki kitap kanıt olarak onlara yeter de artar,herşeyi onun gözüyle onun yoluyla onun ışığıyla arar bu onlar için yeterlidir. bilirki insanın tuvalet ihtiyacı bile kanıtın ta kendisidir,
    bilirki bu sistemi yüce kuranda ismini verdiği yüce allah tasarlamıştır bu kanıt ona yeter,
    doğrudur kainatla ilgili yüzeysel bilgi vermiştir illaki şu kadar yekün vermesini mi bekliyordunuz
    bu kozmoloji değilmidir,miktarını,niteliklerini,özelliklerini maddi yapılarını bulmak incelemek insana verilmiş bir görevdir kuranın bunları mı vermesini bekliyordunuz,
    kurada ana mantık verilmiştir,herşeyin bu mantık dahilinde işlediğini görmezmisiniz,
    biyoloji,kozmoloji,hidroloji,meteoroloji,bütün loji ler insanın ilgi alanı içerisindedir,
    Yüce allah bunların tamamını katarak,herşeyi yoktan var ettiğini bildirir bu yetmezmi kanıt olarak
    sizin dediğiniz gibi olsaydı eğer bilimsel veri hesabından gittiğiniz varsayımıyla hareketle onun bilimsel verilerini yazmaya kalksaydı ne ormanlardaki ağaçlar neden denizlerdeki sular yetmezdi onu bitirmeye tamamlamaya,
    böyle bir kitap indirseydi tahmin ediyorum okumazdınız

    anlaşılıyorki,bilimsel veri veri diye siz farklı bir dünyaya gitmişsiniz kuş uçmaz kervan geçmez bir dünyanın sürekli ikamet edenleri olmuşsunuz,
    bende size ESENLİKLER dilerim.

    • Tengri Menem dedi ki:

      Sayın Karaca.
      Bilimsel veri atomu parçalamak olmadığını TDK’ye gir bi öğrenin isterseniz.
      Bilimin ne demek olduğunu bilmediğin için bilimi sadece teknolojik yeni buluşlara ve rakamlara bağlaman bayağı komik olmuş :)))

      Madem bu kitap varlığı var eden mutlak varlığın sözleri, o halde diğer yazılanlardan çok farklı matıksal, bilimsel, gelmiş, geçmiş ve gelecekle ilgili bilgiler ve evrensel insani ve ahlaki değerlerle ilgili veriler vermesi gerekirdi değilmi ?
      Yani bir farkı olmalıydı.
      Kuran’ın farkı ne söylermisin ?
      Bir kitap Elamlılar panteonunda Tanrı olan Haman’ın ismini yahudilerin Eşther kitabından alıntılayarak Firavunun danışmanı yapıyorsa bu Kuran’ın Allah’ının tarihi konularda yanıldığını gösterir.
      Bu ismi yahudilerden alırken bile doğru alamıyor Muhammed.
      Yahudiler Haman’ı pers kralının kötü veziri yapmışlardı, Muhammed ise Firavunun danışmanı yapıyor !!!
      Kulaktan dolma öykülerle geçmiş anlatılırsa olacağı da budur, çuvallarsın.
      İbrani samilerin Babil efsanelerinden araklayarak kendilerini uyarladıkları Sümeri NU ünvanlı Ziusudra’nın öyküsünü yahudilerden alıntılayarak Nuh peygamber ismiyle yanlış anlatıyorsa bu gene Kuran Allah’ının tarih konusunda sınıfta kaldığını gösterir.
      Gene İbranilerin Sümer kaynaklı babil efsanelerinde arakladıkları insanın yaratılış öyküsünü, Musan’ın denizi ikiye yarışını ve cennet olgusunu onlardan alıp kullanıyorsa bu gene yanıldığını gösterir.
      Gene İncil yazarlarının Mısırlı Horüs’ün ölüleri diriltme öyküsünü araklayarak İsa’nın ölüleri diriltmesi anlatımını kullanıyorsa bu araklanan öyküyü kullanarak Kuran’da İsa ölüleri diriltti diyorsa bu gene tarihi bilmediğinin göstergesidir.
      Kuran’da anlatılan Musa’nın öykülerinin bir kısmı Asur kralı sargondan, bir kısmı güneş kültü tanrısı Horüs’ten, bir kısmıda babil kaynaklı sümerlerden araklanmaysa bu varlığı var eden mutlak varlığın sözleri değil, bir bedevinin masallarıdır.
      Mucize diye anlatılan doğaüstü saçma söylemlere hiç girmiyorum.
      Hepsi bilim dışı, akıl ve mantığın kabul etmediği eski efsanelerden alıntılanma.
      Gelecekten zaten haber veremez, çünkü kuran yazarı daha henüz dünyanın uzaydan çok sonra varolduğunu bilmediği için baştan dünyayı dört günde, sonra uzayı iki günde yaratıldığını söyler.
      Yani gelecek bilimsel oluşumlarında önünü kapatır.
      Adil ve ahlaki değildir.
      Erkeği kadından üstün yarttığını, erkeğin mirastan kadından iki misli pay almasını, erkeğe itaat etmeyen kadının dövülmesini ve erkek dilerse dört kadın ve sayısız cariye almasını öğütler.
      Köleligi yasaklamadıgı gibi müslüman olmayan insanların mallarının yağmalanmasını kadınlarının da sex köleleri, yani cariyeler edinilmesine musade etmiştir.
      Yazıyı uztmayacağım.
      Geçmişten haber verdiği ayetlerde kullanılan yer ve kişi isimleri yanlış.
      Gelecekten haber vermiş çuvallamış.
      İnsan bedeni ile ilgili bilgi vermiş meninin testislerden değilde kaburga ile bel kemiği arasında çıktığını söyleyerek organları karıştırmış.
      Ahlaki konularda müslüman olmayanların bulundukları yerde öldürülmelerini, ya da el ve ayaklarının çapraz kesilmesine, kadınlarının müslümanlara Allah’ın armağanı olarak vermiş.
      Etik hiç değildir.
      9 yaşındaki bir kızin 50/55 yaşlarında birinin karısı yapılmasına kendi istemiş, hatta evlatlığının karısına göz dikip almasına bile ön ayak olmuş. Etik, ahlaki konularda eşit ve insancıl olmamış, ne bilimsel verilerinde, ne tarihi konularda ne de geçmişte doğru bilgi verememiş bir kitapmı Varlığı var eden mutlak varlığın sözleri oluyor ???
      Kusursuz olduğuna inanılan bir tanrının sözlerinde hiç bir hata ve kusur olmamalı fakat Kuran tanrısı biç çok konuda çuvallamış.
      Bak, ben bir sürü kusur ve hatalarını yazdım.
      Sen de kanıtla bu kitabın varlığı var eden mutlak varlığın muhammed’e vahyi ettiğini.
      Buyur bekliyorum.

      • KARACA dedi ki:

        sayın Tengri Menem

        Sen de kanıtla bu kitabın varlığı var eden mutlak varlığın muhammed’e vahyi ettiğini.
        Buyur bekliyorum.
        sizden alıntı

        Ben bunu kanıtlayamam böyle bir şeye ne imkanım nede başka vasıtalarım var,
        aynı soruyu peygamber zamanında yaşayan kişilerde kendi aralarında ve peygambere sormuşlardır gerçek ise kanıtın nedir diye onun ne cevap verdiğini bilemem,
        ancak cevabını kuran ayetleri içerisinde görebiliyorum.
        (muhakkaki sen peygambersin) denilerek, sadece siz değil pek kişiye cevap vermiştir
        ve ikiye ayrılmışlardır inanlar ve inanmayanlar
        Kuranın Allah katından Cebrail vasıtasıyla indirildiğini, görmediği duymadığı halde
        indirildiğene,inanmışlardır
        inanmayanlar ise peygamberle aynı dönemde aynı vakitte aynı saatte yaşamalarına rağmen inanmamışlardır
        bunda yapacak bir şey yoktur,inananların niçin inandıkları kendilerini ilgilendirir bilimsel kanıtlara göremi inandı,içeriğine bakarakmı inandı,başka şeylere bakarakmı inandı bunu ben bilemem
        bilmemde imkansız tıpkı siz gibi sizde bilemiyorsunuz siz benden kanıt istiyorsunuz
        bu kanıtı ben veremem
        tıpkı peygamber zamanında yaşayan inananlara siz bir kanıt mı gördünüzde inanıyorsunuz demeye benzer onlar hangi kanıta inanmışlarsa ben ve islama inananlar da ona inanır
        ortada farklı bir şey yoktur onlar nasıl inanmışsa bizlerde öyle inanırız.
        diğer taraftan peygamber zamanında onun peygamber olduğuna inanmayanlar,kanıt istemişlerdir,eskilerin masalları demekten öteye gidememiş ve inanmayı red etmişlerdir.
        siz 1400 yıl önce olan olayların tekrarını bu güne taşımamı istiyorsunuz buna benim gücüm yetmez.
        benim bildiğim gördüğüm inandığım Kuranın ve diğer kitapların peygamberlere indirildiğidir.bunu ben ispat edemem sizde ispat edemezsiniz
        ancak inanılır veya inanılmaz tek desteğimiz verilerim,bana verilen nimetlerdir göz kulak akıl,yaşam,ölüm,doğum,dünyanın işleyişindeki muazzam güçtür.bunun arkasında mutlaka bir gücün olması gerektiğidir kuranda bu soruların cevabını bulabiliyorum. kuranla bunun bağlantısını kurabiliyorum aklım bunu emrediyor.
        yazınıza verebileceğim cevap budur.
        esenlikler dilerim.

      • toro dedi ki:

        Sayın KARACA,

        Öncelikle kendi durumunuzu ifade edebilme bağlamında güzel bir yorum yazdığınızı belirtmek isterim. Neyi, ne için tercih(!) ettiğinizi anlamamız için gayet doyurucu bir yazı olmuş!

        Fakat biliyorsunuz ki ben ayrıntılara takılırım! Bence ayrıntılarda şeytan değil gerçekler vardır!

        Çok uzun bir yazı yazmayacağım. Sadece biz insanların bazı şeylerin farkında olarak düşünmemiz ve üretmemiz gerektiğine inanıyorum.

        Bakın biz adına Samanyolu denilen bir galaksi içinde yer bulan Güneş adındaki bir YILDIZIN etrafında dönen ve dünya adı verilen bir gezegende hayat bulan milyonlarca türden birisiyiz!
        Böyle anlattığımızda kendimizi önemsemek yolunda bencede bir problem görünmüyor!

        Ama gelin şimdi işi detaylandıralım!

        Bu adına Samanyolu denilen galaksinin en az 200 Milyar (200.000.000.000) YILDIZI barındırdığı hesaplanmaktır! Bakın bir anda yıldızımızın önemi 1/200.000.000.000’a düştü! Farkındaysanız bu YILDIZLARIN etrafında dönmesi muhtemel gezegenlerin sayısıyla ilgili bir bilgi paylaşımında bulunmuyorum!

        Hadi devam edelim;

        Evrende kaç tane GALAKSİ var sorusunun cevabı tam bilinmemekle bereber bilim insanları 300 ila 500 milyar arasında bir rakam vermekte ama bunlara cüce galaksileride eklersek 6-8 TRİLYON rakamına ulaşılabileceği öngörülmektedir!

        Şimdi minumum rakamlarla bir hesaplama yapalım!

        300 milyar GALAKSİ x ortalam 200 milyar YILDIZ= 60,000,000,000,000,000,000,000 Sekstilyon YILDIZ yapar. Cüce galaksilerdeki yıldızlarıda eklersk bu rakam yaklaşık (tahmini) 300,000,000,000,000,000,000,000 Sekstilyon YILDIZA ulaşır.

        Şimdi yıldızımızın durumuna tekrar bakalım;

        1/300,000,000,000,000,000,000,000 Sekstilyon

        Gezegen sayısını hesaplamayı yine siz bırakıyorum!

        Şimdi tekrar bize dönelim! Binlerce yıl önce hayatına dinleri sokan insanların bu bilgiden ya da bu tahminden haberi varmıydı?

        Yani yaşadığı gezegeni ısıtan YILDIZIN tüm evrendeki CYILDIZDAN 1’i (BİRİ) olduğunu yani sıradanlığında ötesinde bir önemsizliğin parçası olduğunu biliyormuydu?

        O zaman o can alıcı soruyu soralım! Eğer insan bu sıradanlığı bilse idi, kendisini bu kadar önemli (bazen tüm evrenin kendisinin var olması için yaratıldığını iddia edecek şekilde) gösterecek dinleri getiren ve kendisi gibi insan olduğu halde kendisini paygamber olarak (300,000,000,000,000,000,000,000 Sekstilyon YILDIZDAN oluştuğu tahmin edilen evreni yaratan tanrının konuştuğu iddia edilen kişiler) tanıtan kişilerin sözlerine itibar eder miydi?

        Hele de bu dinleri yayma yolunda yapmaları emredilen savaşlardan PAY alacakları vaat edilmeseydi?

        Anlamakta zorlananlar olabilir! O halde bilimin ve gözlemin geldiği bugünün dünyasında insanların dünya kaynaklarından PAY almak için neler yapabildiklerine(!) baksınlar! Sonra bu insanları PAY alma kavgasının ancak güç ve kılıçla yapılabildiği binlerce yıl öncesinin dünyasında hayal etsinler!

        Bizim kabul etmekte zorlandığımız şey kendimizdir! Vahşiliğimiz ve çıkarcılığımız! O yüzden kendimizi evrendeki 300,000,000,000,000,000,000,000 Sekstilyon yıldızın etrafında dönen ortalama 2,700,000,000,000,000,000,000,000 Septilyon gezegenden 1 inin içinde yaşayan milyonlarca türden biri olarak değilde içinde sadece 1 YILDIZ barındıran bir evrende yaşayan canlılar olarak HAYAL etmişiz!

        İşte insanın asıl MUCİZESİ bu hayale bu yüzyılda bile inanabilmesidir!

      • toro dedi ki:

        Sayın PANTE ve değerli site okuyucuları,

        Burada karşılıklı münazara yaptığımız arkadaşlardan biri (kimliğini ekşisözlükteki yazılarındaki karakterinden az çok belirledim) herkesle paylaştığım ama benim karakterimi yansıtan yorumlarımı hiç bir kaynak bilgisi vermeden üstelikde benim avatarımıda alıntılayarak kurguladığı ”sireltoro” rumuzuyla parantez içinde yazdığım sitede sanki kendi yorumlarıymış gibi yayınlamaktadır.

        Buna açık örnek ise şuan bu yorumu altına yazdığım yine bana ait olan yorumun son paragrafının adını andığım diğer sitedeki yayımlanmış halidir.

        ”toro dedi ki:
        20/12/2015, 12:53

        Bizim kabul etmekte zorlandığımız şey kendimizdir! Vahşiliğimiz ve çıkarcılığımız! O yüzden kendimizi evrendeki 300,000,000,000,000,000,000,000 Sekstilyon yıldızın etrafında dönen ortalama 2,700,000,000,000,000,000,000,000 Septilyon gezegenden 1 inin içinde yaşayan milyonlarca türden biri olarak değilde içinde sadece 1 YILDIZ barındıran bir evrende yaşayan canlılar olarak HAYAL etmişiz!

        İşte insanın asıl MUCİZESİ bu hayale bu yüzyılda bile inanabilmesidir!” Benim yorumum

        —————————————————————————————————————

        ”ateistlerin en büyük yanılgısı 18.06.2017 01:46 ~ 01:47 sireltoro ”

        sizin kabul etmekte zorlandığınız şey kendinizdir. vahşiliğiniz ve çıkarcılığınız, o yüzden kendinizi evrendeki 300,000,000,000,000,000,000,000 sekstilyon yıldızın etrafında dönen ortalama 2,700,000,000,000,000,000,000,000 septilyon gezegenden birinin içinde yaşayan milyonlarca türden biri olarak değilde içinde sadece bir yıldız barındıran bir evrende yaşayan canlılar olarak hayal ediyorsunuz. işte sizin asıl yanılgınız bu hayale bu yüzyılda bile inanabilmenizdir.” Sireltoro nın yorumu

        Bu neredeyse birebir kopyalanmış olan yorumum sadece bir örnektir. İlgili yazar, ilgili sitedeki din ve felsefe başlıklı konulardaki neredeyse bütün yorumlarını benim yorumlarımdan ve kaynak vermeden dolayısıyla kendininmiş gibi yayınlamaktadır.

        Bu kişiye karşı ne yapılabilir, ilgili site nasıl uyarılabilir bilmiyorum. Sadece oradaki kişinin ben olmadığımın, benim rumuzumuda kullanmak suretiyle yorumlarımı kaynak belirtmeden paylaşan başka bir kişi olduğunun tarafınızdan bilinmesini istedim.

        Saygılar.

  325. Bi Yabancı dedi ki:

    .

  326. KARACA dedi ki:

    Sayın toro
    İşte insanın asıl MUCİZESİ bu hayale bu yüzyılda bile inanabilmesidir!

    sizden alıntı
    evet inanmak hakikaten mucizenin ta kendisi buna katılırım ekleyebileceğim farklı bir şey yok
    yine sizin örneğinizden hareket edecek olursak,
    evrendeki cisimlerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştığı bilinmektedir yani evren sürekli bir genişleme içerisinde ise bu nereye kadar devam edecek bunu bana sonsuza kadar şeklinde izah edersen ben de sana derim ki mademki evrendeki cisimler birbirinden sürekli uzaklaşıyor
    en yakın örneği vereyim dünya da güneşten uzaklaşacak etki alanından kurtulacağını öne sürerim ki böyle olması bilinmeyen zaman diliminde gerçekleşek olmalı evrende yaşam varmıdır yokmudur
    vardır hemde sayısı çok miktardadır buna da katılırım yaşam dünyada var olduysa başka gezegenlerde başka yıldız sistemlerinde de vardır bu inkar edilemez edilmesi de mümkün değil
    bunu biz mantık akıl yoluyla buluyoruz ve kabul ediyoruz mutlaka vardır diyoruz
    gördükmü hayır gittikmi hayır ne yaptık akıl ve mantığımızı çalıştırdık ve var olacağını söyledik
    ve vardır
    bu bilgiler ne kutsal kitaplar ne sümerler ne akadlar nede eskiden yaşamış kavimlerin ulaşabildiği ne eski mısırlılar ne eski türkler nede eski kavimler bu bilgiye sahip olmaları imkansız bu bilgileri savunabilmeleri için ellerinde yeterli deliller gözlemler olması gerekir eğer tahmin ettiğimiz gibi teknolojiden yoksun şekilde kendi yaşamlarını sürüyorlardıysa bu bilgileri bulmaları imkansız gibi görünüyor AMA geçmişte yaşamış kavimlerin bizim bilmediğimiz yönleri varsa bir takım bilgilere bir takım vasıtalarla ulaşabildilerse ve bu yol da kendilerine açıksa bunu bilmiş bulmuş olmaları gerekir
    olalbilirde olması da mümkün buna da bir itirazım olamaz ama soru şu eskiden yaşamış kavimler bu gün insanların bilemeyecekleri bilgilere ulaştılarsa ve kullanıyorlar idiyseler,varlıklarını medeniyetlerini niye devam ettiremediler,niçin memleketleri eserleri yaptıkları devam etmedi soruların en başında gelenlerinden bir tanesi bu
    geçmişte ne olmuş diye baktığında kuran bu na cevap olarak verdiği cevaplar çok açık ve net
    kavimlerin yok oluşundan bahseder yeterli bir kaynak değilmi bazı arkadaşlar peygaberin kuranı geçmiş te yaşamış olanların söylentilerinden alıntılar yapıldığını bu söylentileri verdiğini söylüyorlar güya muhammed bu bilgileri kurana kopyalamış diyorlar tabi ki bu da bir görüştür katılırsın veya katılmazsın yine sümerlerden atlantıs denilen milletlerden nuhun her ne ise kavminden kalan kalıntılar söylentiler olduğunu öne sürerler,velevki doğru diyelim dikkatli baktığında bu kadar bilgi tek elde toplanacak ve kurana aktarılacak düzenli ve sürekli şekilde mantıken baktığında bu pek mümkün değil bir insanın aşırı derecede tarih bilgisinin olması söylentilerin asırlar geçmesine rağmen halen o bölgede konuşulur bilinir halde olması gerekmezmi bu pek mümkün değil 100 önce olan olaylar bu gün çok rahatlıkla unutulabiliyor ve söylenti olarak da söylenmiyor bile
    kaldıki kuranda verilen bilgiler zaman dilimi olarak bakıldığında 7000-ila 20000 yıllık zaman dilimlerini bile kapsıyabiliyor ad semud lut vs kavimler çok yakın zamanda yaşamadılar peygamberden asırlar önce yaşamış kavimler değilmiydi bu kavimlerin yok oluşları nasıl taki peygamber zamanına kadar gelmiş olabilir nuhun olayı da sayılabilir,Hz muhammed bu gibi bilgileri nereden nasıl öğrenmiş olabilirde kurana aktarmıştır asıl cevaplanması gereken soru bu
    eğer söylentileri kurana aktarmış ise mutlaka kaynağının olması gerekirdi.
    geçmişte olanları bir bilen olmadığına göre peygamber zamanında peygamberin bu bilgilere sahip olabilmesi için hiyargofiyi yani eski yazıtları okuyor anlıyor olması gerekirdi nuhun olayından örnekleri vermişler arkadaşlar sümer kalıntılarından bu bilgiye ulaşıldığı şeklinde açıklamaları var
    öyle bile olsa eski kalıntıları peygamberin okuyup anlayabilmesi gerekmezmiydi. kaldıki peygamberin yaşadığı dönemde şehir o kadar büyük o kadar çok bilginin merkezi bile değildi.
    kaldıki demirin gökten indirildiği bilgisini nereden buldu.atmosferin koruyucu tabaka olarak yedi kat olduğu bilgisini nereden buldu, kaldıki iki suyun birbirine karışmadığı birbirlerinin yapısını bozamadığı bilgisini nereden buldu zülkarneyn bilgisine nereden ulaştı. örnekler çoğaltılabilir hadi diyelim bunlardan bazıları doğrudur ve o zaman konuşulan konulardı o zaman inananlar sormazmıydı ey peygamber sen bize nuhun olayını anlatıyorsun ama biz zaten bunu sümerlerden dolayı biliyoruz demeleri gerekmezmiydi. yine kurana aktarılan bilgiler o zaman konuşulan bilinen şeyler ise inananların kendisine tabi olanların ey resul sen bunları bize niye anlatıyorsun biz zaten bunları biliyoruz demeleri gerekmezmiydi. velhasıl örnekleri sıralar dururuz
    bu da şunu kanıtlamıyormu geçmişten verdiği bilgiler kadar,gelecekten de verdiği bilgiler nedeniyle kuran allahın sözüdür bilgiler peygambere aktarılmıştır bunun böyle olması benim için yeterlidir.
    diğer konu
    evrendeki pekçok yıldızdan galaksiden bahsetmiştiniz
    yine devam ediyorum,şu an bu cisimler birbirinden zamana bağlı olarak uzaklaşıyorlarsa
    işi tersine çevirelim bakın neler oluyor zamanı gerisin geri çevirdiğinizde yıl 14.5 milyar yıl bu günki zaman son durum yıl 13.5 milyar cisimler bir birine daha yakın yıl 12.5 milyar cisimler birbirine daha
    yakın yıl 10 milyar yıl öncesi cisimler bir birine daha yakın yıl 5 milyar yıl öncesi cisimler bir birine çok yakın yıl bir milyar öncesi cisimler bir birine nerdeyse temas edecek yıl 14 milyar öncesi cisimler birbirine temas ediyor neredeyse hepsi aynı kütlede yıl 14.5 milyar öncesi bunun cevabı ne ben bilmiyorum benim mantığım bütün uzaydaki cisimlerin hepsinin bir bütün içerisinde olduğu şekilde bir bilgi veremiyorum. siz verebilecekmisiniz sizde veremezsiniz
    o zaman nereye bakıyoruz Kurana bakıyoruz bu hususta ne demiş diye
    ayet şöyle diyor biz yoktan var ettik
    şimdi bunu kim açıklayabilir yoktan var etmek aynen bilgi bu yoktan var ettik kime verilmiş bu bilgi peygambere verilmiş kim tarafından yaratıcımız tarafından kuranı yalanlama başka bir olaydır ama kurandaki bu bilgileri yorumlamak daha başka bir olaydır peygamber yoktan var etmek bilgisine nasıl ulaşmış olabilirde kurana koymuş olabilir
    peygambere yok şu kadar hanımla evlendi şöyle yapmış böyle yapmıştan öteye esas cevaplanması gereken konulara ateistler hiç girmiyorlar peygamberin yaşam tarzıyla evlilikleriyle kölelikle ilgili olaylara kilitlenmiş kalmışlar, sürekli onlardan bahsediyorlar onları öne sürüyorlar
    ya yoktan var ettik bilgisini niye ortaya koyup bu bilgi ne demektir diye düşünülmüyor
    bakın ben yukardaki örnekte 14.5 milyar öncesine kadar gittim ve burada tıkandım kaldım
    öncesini izah edemiyorum tek kaynağım kurandaki ayettir
    iyi çalışmalar dilerim

    • bir kul dedi ki:

      Tengri Menem dedi ki:
      19/12/2015, 02:56
      Evet söyledim.
      Varlığı var eden, varlığın arkasında bir güç/enerji, adı ne olursa olsun bir varlığa inanıyorum.DEMİŞSİN

      Varlığı var eden, varlığın arkasında bir güç DEMİŞSİN
      İŞTE BİZ BU GÜÇE YÜCE ALLAH DİYORUZ

      De ki: Allah tektir. Varlığını sürdürmek için hiçbir şeye muhtaç değildir, herkes O’na muhtaçtır.
      O, doğurmamış ve doğurulmamıştır. Hiçbir şey O’na denk değildir.

      Bütün varlığı, yani görünen, görünmeyen, idrak dahi edip edemeyeceğimiz bütün evreni tam olarak kavrayamayacağımız için bu varlığın nasıl bir işlevi olduğunuda anlayıp kavrayayamayız, sadece anlamaya çalışırız. Bu nedenlerden dolayı benim tam olarak kavrayamadığım bir varlığın işlevi ve yapacakları konusunda emin olarak fikir yürütmem doğru olmaz.DEMİŞSİN

      OLMAZ OLURMU HEPİMİZE VERDİGİ AKIL İŞTE BU YÜZDEN BİZLERE VERİLDİ Kİ VARLIGININ YÜCE BİR YARATICI TARAFINDAN VERİLDİGİNİ ANLA VE O AKILLA KENDİSİNİ SORGULATTIGI ARAŞTIRMAYA YÖNELTTİGİ SORULARININ KARŞILIGINI SANA BİR ŞEKİLDE MUTLAKA O AKLIN KULLANMA KILAVUZUNU VERECEGİNİ HEM KAİNAT KİTABI HEMDE İNSANIN KENDİSİ OLAN KENDİSİ KİTABINI VEDE KURAN I VEREREK BU ÜÇÜNÜ KARŞILAŞTIR BAK BAKALIM DER HEPSİDE TEK MERKEZDENMİ DEGİLMİ ARAŞTIR İNCELE VE KARAR VERDER
      Kapalı olduğun içinde aynı nokta da kalmaya mahkumsun.DEMİŞSİN

      KAPALI OLAN SENSİN EGER KAPALI OLMASA İDİN BİLMEDİGİN BİR KONUYU BİLİYORMUŞ GİBİ HİÇ BİR BİLGİYE DAYANMADAN HİŞ BİR DELİL GÖSTERMEDEN HİÇ ÇEKİNMEDEN ARAKLAMA DEMEZDİN İFTİRA YOLLARINA MÜRACAAT ETMEZDİN AKLIN MANTIGIN CERCEVESİNDE KURALLAR CERCEVESİNDE DELİLLER İLE BELGELERLE KONUŞARAK KENDİNİ İSPATLARDIN ŞİMDİ İSE AKILDAN BAHSETMEK SENİN İÇİN ZOR SEN ÖNCE AKLINLA HAREKET ET NEFSİNLE DEGİL BİRDE SAKIZ GİBİ BİLİMİ AGZINDA CİGNİYEREK AHKAM KESİYORSUN FAKKAT BİLİMİN HİÇ YANINDAN GECMİYORSUN SENİN BU YAPTIGIN SENCE NE NE ZOR BİR DURUMDASIN İNSAN AZICIK DÜŞÜNÜR BEN ACABA DİYE KENDİSİNE SORAR ACABA BEN KENDİMİMİ KANDIRIYORMUYUM DER HANGİ BİLGİYE DAYANARAK KONUŞUYORSUN DİYE SORSALAR NE CEVAP VERİRİM DİYE İNSAN DÜŞÜNÜR YAHU SENİN DURUMUNDA KİMSE OLMAK İSTEMEZ

      Bu mahkumiyet senin seçimin.DEMİŞSİN

      MAHKUMİYETİ BİZLER KENDİMİZ ÖZ İRADELERİMİZLE İSTERSEK AKLEDEREK AKILIN VE MANTIGIN YOLUNU İSTERSEK AKLETTİGİMİZ HALDE AKLIN DEGİL NESİMİZİ DEVREYE SOKARAK NEFSİMİZİN YOLUNU SECEREK KARAR VERECEGİZ
      BEN EBEDİ OLAN SONSUZ OLAN BİR MAHKUMİYETİN CENNET KISMINI TERCİH EDİYORUM İNŞAALAH BU TERCİHİMDE KABUL EDER YÜCELER YÜCESİ EŞİ VE BENZERİ OLMAYAN DOGURTMAMIŞ VE DOGURULMAMIŞ OLAN SONSUZ OLAN RABBİM

      ÖRNEK
      BİR RESSAM DÜŞÜN MÜTHİŞ BİR RESİM YAPMIŞ ŞİMDİ BU RESMİN HANGİ BİR YERİ O RESSAMIN PARCASI O RESSAMIN KENDİ BEDENİNDEN BİR PARCA HİÇ BİRŞEYİ ONDAN OLMAYAN O RESMİ YAKSADA SİLSEDE BİRKISMINI DEGİŞTİRSEDE ONDAN HERHANGİ BİRŞEY EKSİLİRMİ ONA BİR ZARAR VERİRMİ DEGİŞMEZ VE EKSİLMEZ VE ZARAR VERMEZ O RESMİ YOK ETSE YİNE ONUN AYNISINI YAPAMAZMI YAPAR O YAPTIGI RESMİ TABLOYU YOK ETSE YANİ YAKSA O RESSAMDA HER HANGİ BİRŞEY EKSİLİRMİ EKSİLMEZ TEKRARDAN ÖRNEK EDİNMEDEN O TABLOYU YAPAMAZMI YAPAR CÜNKİ DAHA ÖNCE YAPTI KANITLADI DERİZ YANİ AKIL İÇİN YETERLİDİR BİRKERE BİR RESİM YAPMIŞSA O RESMİ YENİDEN YAPAR

      ONDAN BİRŞEY EKSİLMEZ YİNE AYNISINI YAPAR YİNE AYNISANDAN DAHA İYİSİNİ HATTA TAMAMEN ÖNCEKİ RESMİN HİÇ BİRŞEYİNİ ÖRNEK ALMADAN TEKRARDAN FARKLI OLARAK YAPAR YİNE ONDAN HİÇ BİRŞEY EKSİLMEZ HER ŞEYİ TEK TEK BAGIMSIZ OLARAK YAPAR
      ÖRNEK
      MAYUNDAN SADECE MAYMUN YARATIR RESMİNDE VE SONRA AT YARATIR RESMİNDE SONRADA VS VS VS SONRADA İNSAN YAPAR RESMİNDE HİÇ EVRİMLEŞTİRMEDEN YAPAR DİREK YAPAR
      KİM KARIŞA BİLİRKİ RESSAMA DİLEDİGİ GİBİ ŞATO YAPAR O ŞATOYU YIKAR DAHA İYİSİNİ YAPAR HİÇ BİR ÖRNEGE DAYANMADAN YAPAR ÇÜNKİ YAPMIŞTIR BİRKERE AKIL BUNA İKNA OLMUŞTUR BİLİM OLSADA OLMASADA EGER KAİNATTAKİ AGACA İNEGE ATA EŞŞEGE ZURAFAYA DEVEYE KEÇİYE GÖZLEMLEYE BİLDİGİ HERŞEYE AKLINI VE MANTIGINI COK İYİ BİRŞEKİLDE KAFA YORARAK SORGULAYARAK İNCELEYEREK BAKARSA ŞUNU GÖRÜR BUNU YARATAN TEK OLAN MUTLAK GÜÇ SAHİBİ YARATMIŞSA BİRDE O YETMEMİŞ BİRDE PARMAKLARA HERKESİN KENDİSİNİ BELGELEYEN ŞASE NUMARASIDA VERMİŞSE OF ALLAHIM SENNE BÜYÜKSÜN NE YÜCESİN SENİN ŞANIN NE YÜCEDİR SENİ NEKADARDA YÜCELTSEK SENİN GÜCÜNÜ KAVRAMAK NE MÜMKİN SEN AŞKIN YÜCESİN SENİ NEKADAR YÜÇELTSEK ÖVSEK AZDIR YÜCELER YÜCESİ OLAN ALLAH HIM ANLADIM RABBİM SEN BENİ TEKRAR YARATMAYA KADİRSİN ALİMSİN RAHMAN VE RAHİMSİN SENİN VADİN HAKTIR SEN NE VAAT ETMİŞSEN VADİNİ SEN YERİNE GETİRECEKSİN SENİN ÖNÜNE KİMSE GECEMEZ SEN BİRŞEYE KARAVERMİŞSEN O İŞ OLMUŞ TUR BİTMİŞTİR SADECE BİZLERİN ZAMAN KAVRAMI GEREGİ İŞLEYEN SİSTEMİN GEREGİ BİZLER GÖREMİYORUZ FAKAT ANLIYORUZ RABBİM
      ÇÜNKİ SEN ŞUNU BİZLERE DİYORSUN ÖRNEK VERİYORSUN RABBİM

      1 KAİNAT KİTABIMA BAK
      2 KENDİ KİTABIN OLAN KENDİNE BAK
      3 PEYGAMBERLERLERE VAYYETTİGİM O KİTABA BENİM KİTABIMA BAK

      BUNLARDA BİR CELİŞKİ OLMADIGINI GÖR VE SAKINA BAŞKALARININ OKUDUGU HALDE ANLAMAYARAK YADA BAGLAMINDAN KOPARARAK YADA VS VS GİBİ SONUCU BAAAK ŞU TUTARSIZ BAAAK ŞU YANLIŞ BAAAK DİYE CARPIK OKUMALARINI ASLA GALE ALMA BIRAK KONUŞUP DURSUNLAR SEN SABRET KİMMİŞ AKLEDEN KİMMİŞ GERCEKTEN ANLAYAN KİŞMMİŞ HERKES GÖRECEK VERDİGİM O AKILLA BANA NASIL MEYDAN OKUYARAK AFAKİ KONUŞANLAR BÖBÜRLENENLER KİBİRLENENLER YAPTIKLARININ HEPSİNİN YANINA KAR KALACAGINI KİMSENİN ONA HESAP SORAMAYACAGINI NASIL OLSA CÜRÜMÜŞ KEN O CÜRÜMÜŞ KEMİKLERİ KİM YARATACAK DÜŞÜNCESİ İLE KENDİLERİNİ NASIL KANDIRDIKLARINI O ZAMAN ANLAYACAKLAR İŞTE OZAMAN AKILLARI ERDİGİ HALDE NEFİSLERİNE UYDUKLARINDAN NEFSİNİN KÖLESİ OLDUKLARINDAN O VERDİGİM O AKLI KULLANMAYARAK AKILLARINI NEFSİN ELİNE VEREREK TUTSAK LIGI BİLEREK HAREKET ETTİGİNDEN VAAD ETTİGİM O GÜN HERKES HAK ETTİGİNİN KARŞILIGINI GÖRECEK DİYORSUN
      YÜCE OLAN RABBİM

      Söylersen Kuran’a karsı gelip dinden çıkacağından korkduğun için kendi kendini kandırmaya devam ediyorsun.DEMİŞSİN

      NOT KİM OLURSA OLSUN YANLIŞLAR KİŞİYİ BAGLAR SENDE OLSAN BENDE OLSAM KURANIN DEMEDİGİNİ KİM DİYORSA ONU BAGLAR GİT ONLARA SÖYLE KALKIPTA BİR BAŞKASININ YANLIŞINI KURAN A FATURA EDEREK BAAAAAK DEMEYE KALKMA
      KILAVUZSUZ KAPTAN HİÇ BİR YOL ALAMAZ NEKADARDA YOLGİTMİŞSE GİTİNSİN KAT ETTİGİ YOL SIFIRDIR YOLUNU KAYBETMİŞTİR YANLIŞTIR PUSULASIZ KAPTAN OLAMAZ OLMAZ
      AKLINDA BİR PUSULASI OLMAK ZORUNDADIR HER RECETEDE İLAC YAZAR HER İLACTADA BİR KULLANMA KILAVUZU VARDIR BU KILAVUZ KEYFİYETTENMİ KONMUŞTUR SEN YİNE DE BİLDİGİN GİBİ HAREKET ET

      GÖNÜLSENİN AKIL SENİN FATURASINI SEN ÖDEYECEKSİN BENDE ÖDEYECEGİM HERKESTE ÖDEYECEK KARŞILIKSIZ CEK OLMAZ YAPMAYA KALKAN FATURASINI DAHA VAHİM BİRŞEKİLDE ÖDER YANİ HERKES BU AKLIN VERİLİŞİNİ AMACSIZ VE ANLAMSIZ VERİLMEDİGİNİ YİNE BU AKILLA ANLAR YARDIMCISI OLAN KILAVUZU İLE DOGRU YOL ALIR HEDEFİ DOGRU OLUR

      YOK BÖYLE DEGİL ŞÖYLE DİYECEKSEN SENDE MUTLAKA BİR DAYANAGA YANİ BİR KİTABA DAYALI YANİ BİLGİYE DAYALI İTİRAZ EDECEKSEN BÖYLE YAPMAK ZORUNDASIN YARDIM DA AL BUNDA GOCUNACAK BİRŞEY YOKKİ
      YADA SUSACAKSIN İTİRAZIN ANLAMI BEN DOGRUSUNU BİLİYORUM BENİM KANITIM VAR İŞTE DEMEKTİR OZAMAN GÖSTERECEKSİN AKLI İKNA EDECEKSİN İŞTE ANLATTIM
      BAK BİLİMVAR FAKAT BİLİME MÜRACAAT EDECEKMİSİN BEN KUŞKU DUYUYORUM SENİN ADINA BENCE BİLİM SENİN İÇİN ÖCÜ NEDENİDE HİÇBİLİMDEN ÖRNEKLEYEMİYORSUN SEN BİLİMİ KALKAN OLARAK KULLANIYORSUN FAKAT İŞ MÜRACAAT KISMINA GELDİMİ ÖCÜ GÖRMÜŞ GİBİ KACIYORSUN

      BU NE PERHİS BU NE LAHANA TURŞUSU

      AMACSIZ HEDEFSİZ GAYESİZ RANDEVUSUZ GELECEGE YÖNELİK YAŞAMAYAN İNSAN
      KALKIYOR AMACSIZ VAR OLDUGUNU İLERİ SÜREBİLİYOR ŞU GARABETE BAK ŞU CELİŞKİYE BAK
      OZAMAN NİYE KİTAPLARI OKUYORSUN OKUYUPTA NE GECECEK ELİNE HEPSİ GERİDE KALACAK VE HİÇ

      NİYE BU CABA BU EMEK İŞTE AMACSIZ OLMADIGININ BİR GÖSTERGESİDİR BİZLER SORUMSUZ AMACSIZ YARATILMADIKKİ BOŞ YERE YİYİP İÇİP HAYATI TÜKETELİM SORUMLU VARLIKLARIZ SORGULAYAN ARAŞTIRAN İNCELEYEN TARTIŞAN SONUNDA BİR AMACA DOGRU İLERLEMEYE CALIŞAN KİŞİLERİZ TREN AMACSIZ YOLA CIKARMI OTOBÜS HEDEFSİZ YOLACIKARMI EF ON UCAKLARI HEDEFSİZ HAVALNIRMI BİR ÖGRENCİ HHEDEFSİZ OKURMU HİÇ BİRİ AMACI OLMADAN HAREKET ETMEZ
      İNSAN OGLUNUN COGUHAYRET AMACSIZCA RAST GELE TESADÜFEN ŞANSA DÜNYAYA GELDİGİNİ BİR AMAC İÇİN GELMEDİGİNİ GELİP GECECEGİNİ VEDE YOK OLACAGINI SON BULACAGINI SANIYOR BAK SEN ŞU İŞE HERKESE DÜŞÜNCESİNDE BAŞARILAR DİLERİM HEPİMİZE İYİ YOLCULUKLAR BENİM BİR HEDEFİM VAR BEN HEDEFE İSTESEMDE İSTEMESEMDE HERKESLE BERABER TÜM SİSTEM LE BERABER GİDİYORUZ OLDUGUMDAN AKIL VE MANTIGIIM BANA SENİN BİR AMACIN VAR VAR OLDUGUNU BENDEN ANLA BEN OLMASA İDİM SEN AKLEDEMEZDİN AKLIN BİR SAHİBİ OLMAK ZORUNDADIR DİYOR BENİM BENLİGİM BANA BU AKLINA GÜVEN DİYOR SENİ LİMANA GETİRECEKTİR SEN YETERKİ GEMİNİN İÇİNDEKİ KURALLARIN FARKINDA OLARAK YAŞA GERİSİNİ YÜCE ALLAH IN SİSTEMİNE BIRAK SİSTEM HERKESİ BİR YÖNE DOGRU FARKINDA OLSADA OLMASADA HİÇ BİR ŞÜPHEYE YER BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE KESİN EMİN BİRŞEKİLDE İSTİKRARLI TEREDDÜT ETMEDEN GİDİŞİNİ GÖR DİYOR BANA BU AKLIM

      • Tengri Menem dedi ki:

        Bir Kul arkadaş.
        Beni hiç yanıltmadın.
        Gene kaçamak güreşmeye, sorulan soruları görmemezlikten gelmeye devam etmekle kalmıyor, başka konu altında sana yazdığım yazımın içinde bazı tümceleri cımbızlayarak bu başlığa taşıyarak güya bana yanıt vermişsin !!!
        Ben öbür konu başlığında senin sorgulamadan sadece Kuran’ı kabullendiğin için yerinde saymaya mahkum olduğunu söyledim ve konumuzla ilgili sana Adem ve eşi ilk insan olduklarına göre insanlık nasıl ürediğini en az 10 defa sordum.
        Sen gene bu soruma yanıt vermeden laf kalabalığı yaparak konuyu dağıtmayı seçmişin.
        Bana yerinde saymadığını kanıtlaman için Adem ve eşinden insanlık nasıl ürediğini anlatman gerekiyor.
        Her şeyi yazıyorsunda Kuran’da da konusu edilen insanın nasıl ürediğini neden yazamıyorsun ???
        Bu sorumu Kuran’da anlatılanları bilimsel verilerle süsleyerek mantık içinde yanıt verebilirmisin ?
        Haydi kardeş, yerinde saymaya mahkum olmadığını göstermen için sana bir fırsat.
        Göster kendini de biz de senden feyz alalım.

    • bir kul dedi ki:

      Sayın KARACA
      20/12/2015, 22:23

      ALLLAH RAZI OLSUN COK GÜZEL BİR YAZI OLMUŞ

      ALLAHA EMANET OLUNUZ

      ALLAH IN SELAMI ÜZERİNE OLSUN

    • toro dedi ki:

      Sayın KARACA,

      Öncelikle ben evrenimizin genişlediğini düşünmüyorum. Bence evrenimizin sınırları var. Ama içinde barındırdığı cisimlerin birbirlerinden uzaklaştığı konusu test edilerek kanıtlanmış bir vaka! Bence ikisinini birbirine karıştırmayalım! Sonsuzluk tanımı bilinmezi bilinir kılmak için icad edilmiş bir terimdir! Bence hiçbir yapı, yapısal halini, sonsuzluk olarak tanımlanan bir zaman diliminde sabit tutamaz!

      Bakın konuya yanlış bir açıdan yaklaştığınızı düşünüyorum. Siz muhatabınıza, sanki dünyamızda geçmişten bugüne yaşayan bütün insanların sadece BİR tanrıya ve onun TEK dinine inananarak yaşadığını hissettiren yazılar yazıyorsunuz! Ama bu bir aidiyetini savunma ya da koruma içgüdüsünden başka bir şey değil.

      Örneğin mantalitelerimiz aynı kalmak suretiyle ikimizinde HİNDU olarak doğduğunu ve bu münazarayı doğuştan iki HİNDU olarak tekrarladığımızı düşünün! Bu durumda bana hangi dini ya da tanrıyı ya da tanrıları savunacaktınız? Anlayamadığım şey bu kadar açık bir gerçeği sürekli itelemeye çalışma azminiz! Sizi şuanda ki inancınızın üyesi yapan şey gidip onu bulmanız değil zaten onun içine doğmanız! Bu dünyada dünyanın öküzün boynuzlarında, öküzünde kaplumbağanın sırtında olduğuna inanana yüzmilyonlarca insan var! Bir filmde gördükleri bir felsefeye (JEDİ) din olarak inanan yaklaşık 300 Bin insan var!

      İnanmak ve inandığını savunmak bu dünyanın en kolay eylemlerinden biridir! Çünkü zaten hazır olan bir eylemsel bütünlüğün içine doğar ve size öğretilenleri kabullenerek aynı geleneği devam ettirirsiniz! Böylece toplum içinde kendinizi başkalatmak yani dışlanmanızı sağlayacak eylemsel sonuçlardan korunmuş olursunuz! Aileniz sizi aynen böyle yetiştirir.

      İnanınki siz HİNDU olarak doğup sonra yaşamınızın ileriki zamanlarında arayarak ve kendi algılarınızla bularak bir inanca yani şuandaki inancınıza dahil olsaydınız yapacağımız münazarada benden duyacaklarınız farklı olurdu! Ama zaten içine doğdunuz ve kuralları aynen diliniz (konuşmanız) gibi size ezberlettirilen ve bu sayede sizin vazgeçilmeziniz olan bir inancı bana sanki arayıp bulmuş gibi anlatmanız ve tarif etmeniz benim anlayabileceğim bir durum değildir!

      Diyorsunuz ki, benim elimdeki kitap bana geçmişte olan olaylar hakkında bilgi veriyor! Bende size sormak istiyorum, dünyadaki belli başlı dinleri özellikle semavi olmayanları ve onların kitaplarını inceledinizmi? Acaba hangisi geçmişi anlatmıyor geçmişten bahsetmiyor? Dünyadaki bütün din kitapları geçmişten bahseder bu bir ayrıştırıcı ya da kitabın gerçekten tanrı eseri olduğunu doğrulatıcı bir özellik değildir!

      Geçmişte olan olaylar diyorsunuz!

      Bakın türklerin bir ergenekon destanı var! Hani yerleştikleri ovanın etrafının onlar yaşarken demirden dağlarla kapanması, sonra oraya sığamaz olduklarında o dağları büyük ateşler yakarak eritmeleri ve bir dşi kurdun yardımıyla kendilerine yol bulmaları!

      Büyük demirden dağların büyüükkkk ateşler yakılarak eritilmesi ve dişi bir kurdun topluluğa yol göstermesi! Bu hikayenin bu yüzyılda yaşayan biri için gerçek olma ihtimali nedir? Peki bu hikaye de sizin inandığınız kitabın içinde olsaydı? O zaman nuh hikayesi nasıl doğruysa, bir insanın br balık tarafından yutulup hayatta kalması nasıl doğruysa bu hikayede doğru olacaktı değilmi?

      Bakın bağımsız olarak size gelen ve akıl ve mantığın sorgulayacağı hikayeler eğer bir din içinden gelirse artık akıl ve mantık kullanmadan onun gerçekliğine doğrudan inanıyorsunuz!

      Peki bu ne kadar mantıklı? Ya da insanları kendine çağıran dinler, insanların hayal güçlerini zorlamadan ya da onlara normalde imkansız olanları normalmiş gibi göstermeden nasıl fark yaratabilir ve ait oldukları tanrının gücünü çağırdıklarına gösterebilirler?

      Bu bütün dinler için böyleyken siz bunu sadece kendi dininizin ayırt edici özelliği olarak lanse edebilirmisiniz?

      İnsanlar sormazmıydı diyorsunuz! İnsanlar sordular, insanların çoğu zaten inanmadılar! Çünkü o dönemin insanları hayatta kalmak için güçlünün yanında olmak gibi bir güdü geliştirmişlerdi! İnançlarıda böyleydi, aynen bu günkü gibi bir karşılık beklemeden bir tanrıya inanıp dua etmeleri mümkün değildi! Yani aradaki ilişki sürekli bir çıkar ilişkisiydi! Durum böyleyken güçlü olanların güçlü tanrıları varken bir anda karşılarına çıkan ve HENÜZ güçlü olmayan bir inancın tanrısına neden inanacaklardı? Bu nedenle şimdi ortadoğu coğrafyasını domine eden bu dine ilk 10 yıl sadece kendine peygamber diyenlerin yakınları inandı!

      Ne zaman ki o şehrin hasmı olan diğer şehirdeki yaşayanlar azınlıkta olan ve henüz güçsüz olan tanrının peygamberi olduğunu söyleyeni aralarına alarak korudular ve onun diğerlerinin kervanlarını basarak pay almasını yani ZENGİNLEŞMESİNİ sağladılar o zaman durum değişti!

      Bana tanrınızın ya da onun peygamberi olduğunu söyleyenin gücünü anlatın desem bu ilk 10 yıllık süreci nasıl anlatacaksınız? Bu inancın tanrısımı güçsüzdü yoksa o inancın peygamberi olduğunu söyleyenin hitabeti ya da ikna ediciliğinde mi problem vardı?

      Nasıl olurda bir tanrı kendine çağırdıklarını ancak güç kullanmaya ve kullanılan gücün kazandırdığı ganimetleri inanırlarına dağıtmaya başladığında güçlenebilir yani inanılır hale gelebilir? Bana bunu lütfen mantıklı şekilde açıklayın!

      Ben sizin geçmişten ve gelecekten mucizeleri haber verdiğini iddia ettiğiniz tanrınızın peygamberini o şehirden çıkarak ilk sığınılacak (hicret için) şehir olarak TAİF’e gönderip onun taşlanmasını sağlayıp daha sonra gizlice geldiği şehre tekrar girmek zorunda bırakmasının arkasındaki büyük mucizeyi anlama çalışıyorum! Bakın oradan çıktığında gidecek yeri yok!Lütfen bana yardım edin, anlamamı sağlayın!

      Mesela zamanın tebasının ekseriyeti putperest olan roma imparatoru bu tebaya artık hristiyan olacaksınız demesydi yani devlet eliyle bir inancı halkına güç uygulayarak dayatmasıydı sizce hristiyanlık bir anda milyonlarca insanın gerçek inancı haline gelebilirmiydi? Şimdi hristiyanlığın tanrısı kim? Roma imparatoru mu yoksa?

      Şimdi gelelim benim daha önce uzunca bir münazarasını yaptığım zulkarney’ne!

      Sevgili dostum, lütfen kitaplarınızı iyi okuyun, bakın zulkarney hikayesi yani bu hikayenin elinizdeki kitapta geçmesini sağlayan şey nedir;

      ”(Ey Muhammed!) Bir de sana Zülkarneyn hakkında soru SORUYORLAR. De ki: “Size ondan bir anı okuyacağım.” Kehf,83-Diyanet

      Sizin elinizdeki haricinde hiç bir kitap zulkarneyni bu şekilde tanıtmaz! Dikkat edin birileri SORUYOR ve sırf birileri sürekli SORUYOR diye bir cevap verilmesi gerektiği için cevap veriliyor!

      Bakın makendonya kralı çift boynuzlu savaş başlığı (zulkarneyn) giyen B.İskender M.Ö. 336 dan başlayarak M.Ö. 323 e yani 13 yılda neredeyse bilinen bütün dünyayı kasıp kavurarak fethetti! Bu genç yaştaki komutanın özellikle ulu pers imparatorluğunu yok ederek hindistana kadar gitmesi o coğrafyada hüküm süren bütün halkları korkuttu ve onun hakkında efsaneler oluşmasını sağladı! Ondan öncede ondan sonrada onun kadar korkutucu ve geldiği haber alındığı zaman kaçacak delik arattıran bir fetihçi olmadı. Ama bu adam bir putperestti! Peki ortada güçlü ve kudretli bir tek tanrı var ise nasıl oluyorda arkasına putlarla simgelenmiş tanrılarını alan B.İskender bu denli başarılı olabiliyor?

      Evet sana onu SORUYORLAR! Peki onlara o putperestti diyebilirmisiniz? Derseniz putlarla simgelenmiş tanrılarıyla ta trakyadan gelip hindistana kadar ulaşan bir imparatorluğu sadece 13 senede kuran B.İskender ortadayken kendisinin ilk 10 senedeki durumunu ve kendi tanrısının gücünü nasıl anlatabilir? Sana onu SORUYORLAR! Sorarlar tabi, madem senin söylediklerine ve senin tanrının gücüne inanmalıyız o halde O (b.iskender) hangi güçle bunları yapabilmişti!

      Onca sormadan sonra onu başka hiçbir metinde doğrudan adı geçmeyen zulkarneyn olarak sahiplenmek bencede en mantıklısıdır!

      Zulkarneyn o değildir diyebilirsiniz! O halde kimdir ki bu kadar çok sorma gereği duyarlar, kimdir ki sonunda onunla ilgili cevap verme gereği duyulur?

      Ayrıca Prof. Dr. Muhammed Hamidullah B.İskenderin kabeyi (putları) ziyaret ettiğini ve bu tarihten sonra ona şahit olanların ondan zulkarneyn yani çift boynuzlu olarak bahsettiğini yazar!

      Karışmayan suya ya da denize gelince! Size bir soru, bir bölgede sel olduğunda toprak nehre akıp nehrin renkini kahverengiye çaldığında ve o su nehirden akıp denize kavuştuğunda nehir ile denizin birleştiği noktada ortaya çıkan durumu biz bugün nasıl tanımlıyoruz?
      Selin denize akması değil mi?

      Biliyoruzki yoğunlu ve içeriği farklı olan iki su kavuştuklarında birbirlerine anında karışmaz yani yoğun olan diğerini hemen kendi içine dahil etmez! Bu bilimsel bir sonuç!

      Beki bu bilimsel sonuç henüz bilinmezken yani 1400 sene önce böyle bir durumla karşılaştığınızda ne diyeceksiniz? Çamurlu su ile deniz suyu yada tatlı su birbirine karışmıyor o halde bunu tanrı istemiyor mu diyeceğiz?

      Üstelik ben tatlı suyu olan bir DENİZ bilmiyorum! Çünkü verdiğiniz örneğin elinizdeki kitaptaki anlatımında bahsedilen yani suyu karışmayanlar 2 tane denizdir! Üstelik konuyla ilgili ayetler bir bilinmezi anlatır gibi değilde zaten bilinen birşeyden örnekleme yapar gibidir!

      Yani o zamanlarda insanlar bazı suların içilemeyeceğini bazı suların ise içilebileceğini zaten biliyordu! Peki o zamanların insanları mesela devasa nil nehrinin bir DENİZ değilde NEHİR olduğunu biliyormuydu? O dönemde hangi DENİZİN suyu içilebilir durumdaydı bilmek isterim!

      ”ey resul sen bunları bize niye anlatıyorsun biz zaten bunları biliyoruz demeleri gerekmezmiydi.” sizden alıntı

      Demediklerini nereden biliyorsunuz? Dedilerse ama bu demeleri kitaba girmediyse dediklerine inanırmıydınız? Peki bu anlatımlara aynen sizin dediğiniz şekilde karşılıklar verilmesinin kitaba sokulması yani tirazların ya da gereksiz görülen anlatımlara dair görüşlerin kitapta yer alması anlatıcının yani kendine peygamber diyenin durumunu rahatsız etmezmiydi?

      Başta ne dedim, ele kılıç alınana kadar süreç zaten böyle gidiyordu!

      Sevgili dostum ”yoktan var etme” hususuyla ilgili olarak sizden bana yardım etmenizi bekliyorum! Mesela bana SUYUN yoktan var edildiğine kitabın tanrısından bile önce var olmadığına dair bir tane örnek ayet örneklemenizi istiyorum!

      Ve rica edeceğim atmosferin katmanlarını göğün katmanları olarak gösterip mucize çıkarmaya çabalamaktan vazgeçin! Birde merak ediyorum siz OL denildiğinde olmanın nasıl olduğunu düşünüyorsunuz? Mesela bazı OL lar 2 bazıları 6 bazıları ise 4 gündemi OL’ur?

      Mesela göklerin 2 günde OL’durulduğu söyleniyor! Bu insanlara hitaben bir anlatım olduğuna göre gün bildiğimiz yani geceden diğer geceye kadar olan zaman dilimini ifade etmeli yani yıllar sonra 24 saat olarak hesaplanacak zaman dilimi!

      Peki kitabın evrenselliğinden yola çıkarsak aynı ayete muhatap olan isakandinav halkları 2 günden yani 2 kere geceden diğer geceye kadar geçen zamandan neyi anlayacaktı?

      Elinizde birşey varsa tıkanırsınız! Elinizde birşey yok ise tıkanmazsınız! Çünkü zaman geçer, bildikleriniz artar ya da bildikleriniz yanlış bildikleriniz ya da aslında bilmedikleriniz haline gelir, yeni doğrularınız ya da yeni bildikleriniz olur ve siz elinizde tuttuğunuz eskilerle tıkanırsınız!

      Bakın soruları biraz daha arttırayım! Tek olan yani yalnız olan bir tanrının KONUŞMAYA yani kelimelere ihtiyacı varmıdır? Nece konuşur nece konuşacağını nasıl öğrenmiştir?

      OL diye düşünemediğinden ya da düşünce gücü sesli şekilde OL demesinden daha az etkili olduğundan mı OL demektedir?

      ”Bir şeyi dilediği zaman onun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.” Yasin,82-Diyanet

      HEMEN OLUVERİR, peki 2 gün neyin nesidir?

      • KARACA dedi ki:

        Sayın toro

        Zaman insan için ve diğer cisimler için geçerli bir kavramdır.OL kelimesini inceleyelim
        Allah katında zaman kavramı yoktur,şimdi bir şeyin olması planlanması için varlıkların olduğu yerde zamana ihtiyaç duyulur planlanır ve yapılır bunun için bir yıl geçer bin yıl geçer bir saat geçer bir dakika geçer bir saniye geçer planlanan şeyin gerçekleşmesi için
        zamana ihtiyaç vardır doğrumu doğru.
        ama Allah için zaman geçersizdir,ol dediğinde olur oldurmasını istediği şey onun katında olmuş bitmiştir zamansız olarak mekansız olarak ha bu emri nereye vermiş maddi ve manevi olan her şeye, allah için zaman diye bir şeyin olmadığını söylemiştik
        şimdi olmasını istediği şey için maddi dünyada bir zamana ihtiyaç vardır.sakın yanlış anlaşılmasın allahın zamana ihtiyacı vardır diye,planladığı şey gerçekleşmeye başladığında bu bir saniye bile sürebilir milyarlarca yıl da sürebilir,bu maddiyatı ilgilendiren bölümüdür peki şimdi devam edelim,yaklaşmakta olan kıyamete diye atıfta bulunur yüce rabbimiz, ve niteliklerini verirken de göz açıp kapanısıya diye ekler
        gerçekleşecektir der.
        bu zaman dilimi yarattığı nesneler için geçerlidir,allah katında kıyamet olmuş bitmiştir planlanan maddi evrende süresinin geçmesi gerekir süre devam eder , kıyamete ol diyerek planlamasını yapmıştır,şimdi bu durumda
        allah katında olmuş ve olacak olan herşey bilinmezmi zamana bağlı olmaksızın planlanan her şey allah katında olmuş bitmiştir,maddi dünyada ise sırasını bekler maddi olan herşey gerçekleşme sırasını bekler
        yüce rabbimiz katında ol diyerek kıyametin olmasını dilemiş ve olmuştur
        şimdi insanlara bunu anlatırken şöyle bir ifade kullansaydı
        ey insanlar dehşetinden korkun diye ikaz ettiği kıyamet için o olmuştur deseydi.
        insanlar ne diyecekti.
        biz kıyamet filan görmedik,bu ayetle allah ne demek istedi diyecekti.
        kıyametin koptuğunu yüce rabbimiz söylüyür ama kıyamet kopmadı
        bu neyin nesidir diyeceklerdi.
        haklılarda mademki allah kıyamet olmuş bitmiştir dediği zaman
        insanlarda diyecekti mademki kıyamet kopmuş bizim bundan niye
        haberimiz olmadı diye
        ama öyle değildir.
        allah katında kıyametin planlandığını var olduğunu böyle bir emri verdiğini bizlere bildirmek ister,
        bizim bilmemiz gereken allah katında verilen bu ol emrinin,gerçekleşeceğidir
        yani kıyametinin kopacağıdır.
        Allah için katında zaman da problem değildir,böyle bir şeye ihtiyaç duymaz
        zamanı ve mekanı yarattıkları için ihtiyaç duyduklarından dolayı yaratmıştır
        o böyle bir şeyden münezehtir.
        verebileceğim cevap budur.

        diğer konu

        Mesela göklerin 2 günde OL’durulduğu söyleniyor! Bu insanlara hitaben bir anlatım olduğuna göre gün bildiğimiz yani geceden diğer geceye kadar olan zaman dilimini ifade etmeli yani yıllar sonra 24 saat olarak hesaplanacak zaman dilimi!

        buna verebileceğim cevap yine yüce rabbimizin niteliklerini göz önüne alarak
        şunlar olabilir.

        zamanın maddi unsurların bir ihtiyacı olduğundan söz etmiştik.
        bakın yoktan var ettik derken bir zaman kavramı kullanmıyor rabbimiz
        yoktan var etmeye murad ettiğinde, istediğinde
        bu olayı görebiliyoruz,maddi unsurlar için gerekli zaman dilimi göz önüne alınarak
        buna bakılmalı,maddi unsurlar için zaman denilen kavram geçiyor ve evren düzenini devam ettiriyor ve akıl edebilen canlılar için bu kavram anlaşılır hale gelmeye başlıyor ve her şeyi zamanla ölçüyorlar
        maddi unsurlar için ihtiyaç duydukları zamanın ne olduğunu bilen rabbimiz
        burada zamandan söz ediyor 2 gün gibi diyerek veya 6 gün gibi diyerek
        dünyanın var oluşunu kainatın var oluşunu bir ölçüyle bize anlatmak istiyor
        bizim anlayabileceğimiz şekilde yine 14.5 milyar öncesinden bu yana
        geçen zamanı kıyaslamak ifade etmek için bu 2 gün kavramını kullanıyor
        ifade edilen 2 gün kavramı bildiğimiz anladığımız 2 gün değildir.
        niteliklerini allahın bileceği 2 gün olarak ifadelendirilen zaman kavramıdır.
        verebileceğim cevap budur.
        yine eklemek gerekirse planladığı işler kendi katında olmuş bitmiştir,maddi alemde sırasının gelmesini beklerler,
        buradan anlaşılması gereken dünyada niçin ol denilen, dünya denilen alemde
        saniyesinde niçin olmuyor anlaşılmamalı

      • toro dedi ki:

        Sayın KARACA,

        Sevgili dostum, ben size yanıt verirken öncelikle şartları düyada yaşayan bütün insanları kapsayacak şekilde yani evrensel olarak sabitlemeye çalışıyorum. Bunun içinde önce kapıyı açacak anahtarın doğruluğundan emin olmamız gerektiğini ,

        ‘’Örneğin mantalitelerimiz aynı kalmak suretiyle ikimizinde HİNDU olarak doğduğunu ve bu münazarayı doğuştan iki HİNDU olarak tekrarladığımızı düşünün! Bu durumda bana hangi dini ya da tanrıyı ya da tanrıları savunacaktınız?’’ benden alıntı

        yukarıdaki suali sormak yoluyla anlatmaya çalışıyorum!

        Bununla yetinmiyor bana hitaben yazdığınız yorumunuzdaki tüm sorulara ya da soru tadındaki yorumlara cevap veriyorum. Ama görüyorum ki siz yazımın aslında ana damarını oluşturan giriş bölümüne hiç değinmeden doğrudan sona gidiyor ve orda gördüğünüz belki de en rahat yanıtlayabileceğinizi düşündüğünüz soruya yanıt vermek suretiyle kenara çekiliyorsunuz!

        Doğrusunu isterseniz beni hoşnut eden bir durum değildir bu!

        Öte yandan yazı yazma tarzınızın ise ilk andan bu güne geliştiğini görmekten dolayı da mutluyum! En başlarda salt ezbere ve sorgulanmamış kanaatlere dayandırdığınız yorumların yerini şimdi sorgulayan en azından savunduğu şeyi anlamaya çalışan yorumlar almış. Doğrusu bu şekilde münazara etmek (sorularımın ya da soru tadındaki yorumlarımın tamamına cevap alamasamda) hoşuma gidiyor!

        Şimdi, yorumunuzda gayet haklısınız! Bir tanrı eyleminin ona göre gerçekleşme zamanı ile bu eylemin, eylemin muhataplarına göre gerçekleşme zamanı arasında erçekten fark olmalıdır! Çünkü zaman varlık küçüldükçe daha yavaş akmaya başlar!

        Ama ben size bu durumu değil spesifik bir soruyla,

        ‘’Peki kitabın evrenselliğinden yola çıkarsak aynı ayete muhatap olan isakandinav halkları 2 günden yani 2 kere geceden diğer geceye kadar geçen zamandan neyi anlayacaktı?’’ benden alıntı

        tanrı eyleminin tüm dünyadaki muhatapları (çünkü yerel değil dünya nezdinde evrenseldir iddiasındasınız) bu tanrı eylemine biçilen süreyi aynı algı ile karşılar mı diye soruyorum!

        Örneğin iskandinavyanın çoğu bölgesinde (elinideki kitabı yazdırdığını iddia ettiğinizin yaşadığı tarihlerde buralarda da yaşayan binlerce insan vardı) gün kavramı yani gecenin gündüzü geçerek tekrar geceye kavuşması sonucu oluşan zaman algısı ile o tarihlerde ortadoğuda yaşayanların zaman algısı birbirinin aynı olabilir mi?

        Benim için önemli olan bu! Yoksa zaten test edemeyeceğim yani zaman ve fizyolojik varlığım itibariyle varoluş ve devam ediş sürecine şahitlik edemeyeceğim bir sürecin 2 günde veya 4 günde ya da 14 günde olduğu iddiasını sorgulayamam! İşin dramatiği muhatabım bir tanrı ise bilir ki , bir varlığa doğruluğunu test edemeyeceğini bildiği bir eylemin detaylarını vermenin kendisine bir faydası yoktur! Çünkü tanrının muhatabı hiçbir zaman ‘’evet bu süreç kesinlikle 2 günde tamamlanmıştır ya da tamamlanmalıdır’’ diyemez! Dolayısıyla verilen süreyi bir mucize ya da tanrının varlığının ya da tanrının kendisine iletildiği söylenen iddialarının kanıtı olarak da göremez!

        Fakat detaya indiğinizde ortaya başka sorular çıkar! Evet zaman kavramı yani tanrının eylemlerinin onun nezdindeki oluş süreci onun için anlamsız olabilir ya da zamansal bir ölçmeye konu olmayabilir ama bu eylem sonrasında eylemden etkilenecek yani eylemin yapılması sonucu oluşan yapıda yaşamaya başlayacaklar içinde anlamsızdır! Çünkü insan algısında 1 gün güneşin kendini göstermesi ile başlar! Astronomik anlamda ise dünyanın güneş etrafındaki dönüşü esnasında güneşe dönük kısımlarının güneş ışınlarıyla aydınlanmasıyla!

        Ama sevgili dostum, kitabın tanrısı yer yani dünya oluşurken henüz göklerin düzenlenmediğini söylüyor! Bu durumda yer için günün oluşmasını sağlayacak olan güneşten bahsedemeyiz! Yani ortada henüz dünya için bir gün kavramı yoktur. İnsanlarda henüz dünyada olmadıkları için olmasının ya da günden bahsedilmesinin anlamıda yoktur!

        Şimdi daha ilginç bir noktaya değinelim! İnsanlığın tarihini ademin ortaya çıkışından itibaren hesaplamaya çalışan (peygamberlerin yaşam surelerinin toplanması yoluyla) semavi dinlerin araştırmacıları bu ilk çıkış anının yaklaşık 8.000 yıl önce olduğunu ya da olması gerektiğini söylerler! Bu durumda adem cennette en az dünyanın yaşından 8,000 yıl eksilterek bulacağımız bir süre kadar kalmış olabilirmi? Neyse, sizin yorumunuzu bir açalım;

        ‘’bizim anlayabileceğimiz şekilde yine 14.5 milyar öncesinden bu yana geçen zamanı kıyaslamak ifade etmek için bu 2 gün kavramını kullanıyor’’ sizden alıntı

        Dünyanın yaşı 4,5 milyar yıl! Bunu evrenin hesaplanan yaşından düşersek yani 14,5 – 4,5 kalan süre 10 milyar yıldır! Yani evren var olduktan 10 milyar yıl sonrasına kadar dünyanın ya da yer in var olamaması gerekir! Elinizdeki kitap önce yerin sonra göklerin düzenlendiğini söyler! Bu anlatım bizim şimdiki astronomi bilgimizle uyuşurmu siz söyleyin! 14,5 milyar yaşındaki evrenin yani içinde 2,7 septilyon gezegen barındıran evrenin düzenleme süresi ile bir tek dünyanın düzenlenme süresi aynı yani 2’şer gün olabilir mi (Sadece gezegenden bahsediyorum, dağların, bitkilerin düzenlenme süresini katmıyorum)? Üstelik bazı iddialara göre toplam var ediş zamanının kitaptan yapılan hesaplamayla 8 gün olduğunundan bahsetmiyorum bile!

        Ayrıca 14,5 milyar yıl dünya zamanına göre hesaplanan bir zamandır! Yani benim varlığına inanmadığım büyük patlamadan bu yana geçen zamanın dünyanın güneşin etrafındaki dönme hızına göre hesaplanmış zamana eşitlenmesidir!

        Şimdi size soruyorum evren 14,5 milyar dünya ise 4,5 milyar yaşında ise evrenin dünya hariç var edilme süresi ile dünyanın evrenden bağımsız olarak var edilme süresi birbiriyle aynı olabilir mi? Ayrıca hala big-bang elimdeki kitapta vardır diyebilmek mümkün müdür?

        Ayrıca evren saati tanrıya göre bittiyse yani olanlar oldu ve mesela cehenneme gidenler belli oldu ise zamanda geriye mesaj gönderen tanrının zaten cehenneme gideceklerini bildiklerine ona inanmadıkları için sitem etmesinin ve onlara öfke saçmasının anlamı var mıdır? Bu tavır yani ‘’bile bile lades’’ anlatımında vücut bulmuş eylem insanın harcıdır da bu eylemi tanrıdan beklemek ya da tanrının da aynı insan gibi tepki vereceğini düşünerek bu sözlerin (sitem ve öfke dolu) doğruluğunu iddia etmek hangi varlığın harcıdır?

      • toro dedi ki:

        Sayın KARACA,

        ”De ki: “Siz mi yeri iki günde (iki evrede) yaratanı inkâr ediyor ve O’na ortaklar koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.” Fussilet,9-Diyanet

        Anlamaya ihtiyacım var! Bu nedenle sizden yardım almalıyım! Çünkü bunu söyleyen sizin inancınızsa en doğrusunuda ancak siz bilirsiniz!

        Eğer yer yani dünya (gezegen olarak) 2 günde yaratılıyorsa yani dünya gibi BİR gezegenin yaratılması için minumum 2 gün gerekiyorsa (ol diyen için anlık), sizinde elimizdeki kitapta var dediğiniz big-bangi teorize edenlerin ortalama hesapla bize varlığından bahsettiği 2.7 Septilyon gezegenin var edilmesi için minumum kaç güne ihtiyaç vardır?

        Ben cevabınızdan önce ilgili hesaplamayı önden yapmak suretiyle size yardımcı olmak istiyorum!

        2,700,000,000,000,000,000,000,000 SEPTİLYON gezegen x 2 GÜN = 5,400,000,000,000,000,000,000,000 SEPTİLYON gün

        Peki bunu dünya YILINA çevirirsek ne olur;

        5,400,000,000,000,000,000,000,000 Septilyon GÜN / 365= 14,794,520,547,945,200,000,000 SEKSİLYON YIL

        Peki bu bilim adamlarının oluşundan bu yana geçen sureyi 14.500.000.000 Milyar YIL olarak hesapladığı ve sizin, bizim kitabımızda onun olduğunu (evrenin büyük patlamayla oluştuğunu) söylüyor dediğiniz big-bangin zamanı ile uyuşuyormu? Eğer öyleyse ikisini birbirine böldüğümde sonuç 1 çıkmalı değilmi ? Deneyelim;

        14,794,520,547,945,200,000,000 SEKSİLYON YIL / 14.500.000.000 MİLYAR YIL=
        1,020,311,761,927 (1,02) TRİLYON YIL!

        Bu hesaba göre yani elinizdeki kitaba göre büyük patlama olduktan hemen sonra 2,7 septilyon gezegenin ortaya çıkması için 1,020,311,761,927 (1,02) TRİLYON YIL tane 14.500.000.000 Milyarlık zaman (big-bangdan bu güne geçen) dilimine ihtiyaç var!

        Yani big-bangden bu yana BİR tane 14.500.000.000 Milyar yıl değil de 1,020,311,761,927 TRİLYON tane 14.500.000.000 Milyar yıl geçmesi gerekiyordu!

        Bu noktada big-bang in elinizdeki kitapta olduğunu savunmak sanırım pek mantıklı bir hareket olmayacaktır!

        Eğer bu hesabı evrendeki bütün gezegenler ile yapmak zor geliyorsa hesaplamayı sadece güneş sistemindeki 9 (plütonu saymazsanız 8) gezegenle deneyiniz!

        Yani dünya gibi bir gezegen OL denildiğinde ortaya çıkmak için 2 dünya günü zamana ihtiyaç duyuyorsa aynı sistemdeki 9 gezegen OL denildiğinde kaç tane dünya günü zamana ihtiyaç duyar?

    • Tengri Menem dedi ki:

      (((bu bilgiler ne kutsal kitaplar ne sümerler ne akadlar nede eskiden yaşamış kavimlerin ulaşabildiği ne eski mısırlılar ne eski türkler nede eski kavimler bu bilgiye sahip olmaları imkansız bu bilgileri savunabilmeleri için ellerinde yeterli deliller gözlemler olması gerekir.

      eskiden yaşamış kavimler bu gün insanların bilemeyecekleri bilgilere ulaştılarsa ve kullanıyorlar idiyseler,varlıklarını medeniyetlerini niye devam ettiremediler,niçin memleketleri eserleri yaptıkları devam etmedi soruların en başında gelenlerinden bir tanesi bu
      geçmişte ne olmuş diye baktığında kuran bu na cevap olarak verdiği cevaplar çok açık ve net
      kavimlerin yok oluşundan bahseder yeterli bir kaynak değilmi bazı arkadaşlar peygaberin kuranı geçmiş te yaşamış olanların söylentilerinden alıntılar yapıldığını bu söylentileri verdiğini söylüyorlar güya muhammed bu bilgileri kurana kopyalamış diyorlar tabi ki bu da bir görüştür katılırsın veya katılmazsın yine sümerlerden atlantıs denilen milletlerden nuhun her ne ise kavminden kalan kalıntılar söylentiler olduğunu öne sürerler,velevki doğru diyelim dikkatli baktığında bu kadar bilgi tek elde toplanacak ve kurana aktarılacak düzenli ve sürekli şekilde mantıken baktığında bu pek mümkün değil bir insanın aşırı derecede tarih bilgisinin olması söylentilerin asırlar geçmesine rağmen halen o bölgede konuşulur bilinir halde olması gerekmezmi bu pek mümkün değil 100 önce olan olaylar bu gün çok rahatlıkla unutulabiliyor ve söylenti olarak da söylenmiyor bile)))) (Senden alıntı)

      Sayın Karaca.
      Kuran’ın kullandığı olguları müslümanların bilmemesi bu olguları kimsenin bilmeyeği anlamına gelmez.
      Örneğin Nuh Tufanı.
      Siz zannediyorsunuzki bu bilgileri o dönem kimse bilmiyordu Kuran meydana çıkardı !!!
      Sanskrit yazıtlarında devasal bir tufandan sonra sadece aziz Manu’nun Hinduizmin telsis inancındaki ikinci tanrı Vishnu tarafından kurtarıldığı anlatılır. Çin efsanelerinde ise Nuwa’nın insanı çamurdan yarattığı söylenir. Bu efsanede Nuwa su tanrısı Gonggong’un gökyüzü deliklerinden akıttığı suların deliklerini renkli taşlarla kapatarak tufanı sonlandırdığı anlatılır.
      Eski Yunanlılar eski zamanlardan kalma destan ve efsaneleri kendilerine uyarlayarak kullandıkları gibi Nuh ve tufan anlatımınıda kendilerine uyarlamışlardı. Yunan ırkının oluşumu Larousse ansiklobedisinde Zeus öyküsüyle şöyle anlatılmaktadır;
      Tanrı Zeus, insan soyunu yok etmek amacıyla yeryüzünü sular altında bıraktığında yalnızca Deukalion ile karısı Pyrrha bu cezanın dışında tutulabilecek kadar dürüst kabul edilirler.
      Karı ve koca, bir gemi yaparak dokuz gün sular üzerinde dolaştıktan sonra, Tesalya’daki bir tepede karaya çıkarlar. Dünyayı yeniden insana kavuşturabilmek için toprağa erkek ve kadına dönüşen taşlar ekerler. Böylelikle ikisi de Yunan ırkının ataları olarak kabul edilir.
      Eski İran inancı olan Zerdüşlükte Ahura Mazda adil kahraman Yima’ya doğal felaketle bir avuç insan, hayvan ve bitki dışında hepsini öldüreceğini haber eder.
      Bu öyküde Ahura Mazda gemi değilde Yilma’ya devasal büyük bir mağara yapmasını söyler.
      Litvanya efsanelerinde, Hatta Mayalar’da, Skandinavya da Odin’in yaratılış destanında tufan öyküleri anlatılır.

      Muhammed’in de iç içe olduğu yahudilerin Tavratın’da yaratılış 6, 7, 8 bölümlerinde 40 gün sürdüğü anlaşılan tufan ile ilgili şunlar anlatılmaktadır; “Rab, dünyayı kapsayan kötülüğün ve kirlenmiş insanlığın yok edilmesine karar verir. Sadece yaşamayı hak eden Nuh’tan Allah bir gemi yapmasını ve her tür hayvandan birer çift almasını ister. Sonra sular yükselmeye başlar ve dağların zirveleride dahil yeryüzünü tamamen su kaplar. Dünya yüzeyini 150 gün kapsayan sulardan dolayı Nuh’un gemisindekiler haricinde dünyada insan ve hayvanların tamamı yok olur. ” Muhammed’in eski ve yeni ahiti çok iyi bile Hiristiyan Varaka bin Nevfel hocasından bu bilgileri edindiğini bilmek için özel bir zakaya gerek yok zannedersem.

      Alman asurolog Friedrich Delitzsch ” Sumerische Sprachlehre, 1914 leipzig, s. 206″ eserinde Nuh sözcüğünü Sümerce insan, türemek, tohum anlamına gelen “NU” sözünden Sami kavimlere geçtiğini söylemektedir.
      Poppe, N. Bemerkungen zu G. J. Ramsted´s Einführung. 1990 Helisinki. Eserinde NU/Nuh sözcüğünün Altay/Turani dillerinden olduğunu ve ne anlamlara geldiğini yazmaktadır. Poppe’nin tarihi tespitleri şunlardır; Gold dilinde NAI, Kore dilinde NEI, Monğol dilinde ise NIALMA’dır.
      Hepside insan/insanlık anlamında kullanılmaktadır.
      Türkmenler bir kimseyi övmek istediklerinde NAY başı söylemini kullanırlar. Bu söylemin anlamı; insanların en seçkini demektir.
      Bu sözcüklerin kökenini yine aynı anlamlarla Sümercede de görmekteyiz. Sümerlerde NU sözcüğü, Insan,türemek,tohum anlamında kullanılıyordu.
      Sümerler inanç önderi kağanlarına “Nabu” ünvanı veriyorlardı, bu tanımlamayı hala günümüzde görev itibariyle peygamberden biraz daha düşük görev alan Allah’ın elçisi, yol göstericisi anlamları içeren “Nebi” olarak kullanmaktayız.
      Eski Türkler’de dahil bütün bütün uygarlıkların efsane anlatımlarına kaynak olan tufanında öyküsü edilen Gılgamış destanında Gılgamışın göksel yolculuk ederek gezegenleri dolaştığı anlatılmaktadır. Öyküde Gılgamış Mesh gezegenini ziyaret eder. Bu ad eski Yunanda Her”mes(h)”e Romalılarda Mercure dönüşmüştür.

      Yani Kuran’da anlatılan öyküler Muhammed zamanında bilinmeyen sırlar değildi.
      Sizin bilmemeniz bu öyküler Muhammed zamanında öncesinde uygarlıkların dini inanç ve kültürlerini oluşturan bilindik öykülerdi.
      Ne zaman İbrani çıkışlı dinler egemen olmaya başladı, o zaman bu öykülerin kökleri katliamlarla, yağmalarla küllenmeye başlandı.
      Vatikan’nın emriyle Şarleman’ın pagan bütün inançlarla ilgili belge, yapı ve inanlarını avrupada katliamla yok etmesine rağmen avrupa’da bile Tengri AN izlerini Latince kökenli olmayan sözcüklerde bulabiliyoruz.
      Hiristiyanlıktan önce avrupa yerel inanç önderleri olan ormanların efendileri Wallans druitsleri britanya adalarına “Barat Anna” inancını getirmişlerdi. Bu ad tarihi süreçte ” Britanna” olarak kısaltılmış, daha sonrada Britanya sözcüğüne dönüşmüştü.
      “Barat Anna” ise Frikya uygarlığında deniz kenarına oturmuş,elinde bir meşaleyle görsellenmişti . Görselin bir kenarında üzerinde
      “Rosi-crucis” de denilen içinde haç olan yuvarlak bir deniz kabuğu bulunuyordu.
      Hitit imparatorluğunun çöküşünden sonra oluşan Frikyalılar döneminde, binlerce yıl önce yok olduğu düşünülen Sümerler ve Barat Anna’ları birkaç bin yıl sonra anadoluda oluşmuş Frikyalılar uygarlığında bir tanrıça olarak karşımıza çıkıyor !!!
      Sümerlerden sonra oluşan uygarlıklar Sümer inanç önderlerinin öyküleriyle kendi inanç efsanelerini yaratmışlardı.
      Frikyalılarla sınırlı kalmayan Barat Anna inancının Britanya ya kadar ulaştığını İngiliz madeni parası 1 penny de bile görüyoruz.
      1863 ‘den bu yana “Barat Anna” bir İngiliz penny’sinde meşale yerine fener konulmuş, ” Rosi cruis”(demir haç) simgesi yerinede İngiltere, yeni Zelanda ve Avustralya gibi ülkelerin bayraklarında bulunan “union Jack”, Britanya birliği simgesi konulmuştu.
      Barat sözcüğünün ne anlamlara geldiğini Fransızca ve İngilizce sözlüklerde bulunmamasına rağmen bu sözcük avrupada soyisim olarak binlerce kişi tarafından kullanılmakta.
      Bunlardan en ünlüleri 1978 doğumlu İngiliz çalgıcı Carl Barat,1885 doğumlu ünlü Fransız futbolcu J.M. Barat ,1779-1865 yıllarında yaşamış,(Sacré-Cœur de Jésus) “kutsal Kalp İsa” vakfının kurucusu ve azize olduğuna inanılan Madeleine- Sophie Barat, 1959 doğumlu Cezayirli prodüktör ve aktör Mustafa Barat ve bizden biri olan 16 Ekim 1910’da doğu Türkistan’ın kaşgar kentinde doğan, ülkesinin bağımsızlıgı için yaşamı mücadele etmekle geçen, 2003’de vefat eden Barat Hacı.

      Bırak ortadoğuyu avrupada ki izler bunlarla da sınırlı değil.
      İrlanda efsanelerinde Danu, Dana, Anu, Anna ve Don adlarıyla sevgi ve bereket tanrıçasının öyküleri dilden dile dolaşarak yerel inanç ananelerini oluşturmuştu. Mö 500 yıllarında İrlandaya “Gaelsler” gelmeden önce tanrıça d”Ana”nın kavmi anlamına gelen “Tuaha de Danann” kavmi inancı İrlanda da hakim inanç ulus oluşumuydu. Ana inanç örfü Münster bölgesinde yaygın inanç olarak “Kerry” dağına “Dachih Anann” Ana’nın zirvesi olarak adını vermişti.

      İslamiyet ve Hiristiyanlık eski inanç kalıntılarını yok etselerde o dönem insalarının sözlü gelenekleri de vardı.
      Deyişlerden oluşan bu sözlü gelenekler hala ibrani inançlarla ilintilenen mezhep ve tarikatlarda kullanılır.
      Hiristiyanlık inancının sapkın mezhebleri olduğu iddia edilen, Vatikan tarafından inananları yok edilen Pavlikanlar, Bogomiller ile ilgili Bizans belgeleri, Chatarlar’ın yazılı inanç kitapları günümüze kadar ulaştığı için Kuran’ında kullandığı olguların hangi kökenden geldiğini görebiliyoruz.
      Hiristiyanlık zamanında İran, Hindistan ve Uygur Türklerinde yaygın inanç olan Manicilik inanç kitapları da günümüze ulaşmıştır.
      Bu inanç ve toplumların inanç geleneklerinde anlatılan öyküleri Kuran kullandığı için Muhammet zamanında bu öyküler bilinmiyordu, Muhammed bunu vahyi ile ögrendi iddian tutarsız bir iddiadan öteye geçemez.
      Senin veya müslümanların bu bilgileri bilmemeleri Kuran mucizesi anlamına gelmez.
      Sana Fransızca bir sürü bilimsel makalelerin yayınlandığı web sitelerinde Hiristiyanlık ve İslam öncesi ortadoğu inançları ile ilgili tarihi bilgiler veren linkler verebilirim.
      Muhammed’in 23 yıl içinde anlattığı geçmişe dair öyküler o dönem insanları tarafından bilinmedik şeyler değildi.
      Bu öyküleri sadece uygarlıkla en son tanışmış, çölden başka dünyaları olmayan bedeviler bilmiyordu.
      O kadar geriydilerki Orta asya ANU’da insanlar 10 bin yıl önce sert taştan yapılmış silindir damgalara inanç öykülerini kazımış, Sümerler çivi yazılarıyla günümüze kadar ulaşan efsanelerini kil tabletlere anlatmışlardı. Hitit ve Babillilerden binlerce yazılı kil tablek kalmış, Mısırlılar önemli konuları papirüslere binlerce yıl önce yazmışlardı. M.S. 600’lü yıllarda bile Bedeviler o kadar geriydiler ki daha Kuran’larını yazacak nesne bulamıyorlardı.
      ANU’da 40 bin yıl öncesine ait o döneme ait belgeler kalmışken nedense Allah’ın sözleri olduğu iddia edilen, ilk yazılı metinler dediğiniz kemik, hurma dalı ve derilerden hiç bir şey günümüze kadar ulaşmamıştır.
      Müslümanlara göre hiç bir değeri olmayan eski inanlara ait eşyaları yok edip sonra bak hiç kimse birşey bilmezken Muhammed bilinmedik şeyleri anlattı söylemin senin tarih ile ilgili fazla bir şey bilmediğin bilgisizlikğin üzerine uyarladığın kuramdan başka bir şey değildir.

      Sana bir soru soracağım.
      Tanrı’nın sözleri olduğunu iddia ettiğiniz “KURAN” sözcüğü sözcük olarak ne anlamına gelir ???
      Dünyanın sırları çözmeden önce bunu bir çözün isterseniz.
      Esenlikler…

  327. bir kul dedi ki:

    Allah her şeyi niçin bir ölçüye göre yaratmıştır?

    Allah evrende yarattığı her varlığı belirli bir ölçü içinde, özenle yaratmıştır. Bu nedenle Allah’ın yarattığı varlıklarda güzellik, uyum ve denge vardır. Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:

    “… Her şeyi yaratan ve bir ölçüye göre düzenleyen Allah’tır” (Furkan suresi, 2)

    “…Onun katında her şey bir ölçü (miktar ) iledir.(Rad suresi, ayet 8)

    ” Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık” (Kamer suresi, ayet 49)

    Allah, evrendeki yarattığı her varlığa yapacağı işe uygun yapı, biçim, özellik ve yetenek vermiş; onların yaratılışını bir takım amaç ve hikmetlere dayandırmış, boş ve yersiz hiçbir şey yaratmamıştır. Bu konuda Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:

    “Biz gökleri yeri ve ikisi arasındakileri bir oyun ve bir eğlence olsun diye yaratmadık. Biz onları hak ve hikmetle yarattık.” (Duhan suresi, 38-39. ayetler)

    “Güneşi ışıklı, ayı da parlak kılan, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için aya evreler koyan Allah’tır. Allah, bunları boş yere yaratmamıştır. O, ayetlerini düşünen bir toplum için ayrıntılı olarak açıklıyor.” (Yunus suresi, 5)

    Allah her şeyi belirli bir ölçüye göre yaratmıştır
    Yaratma
    Kurallar
    Uyum
    Düzen
    Canlı varlıklar
    Cansız varlıklar
    Tabiat olayları
    Yer çekim yasası
    Evrenin genişlemesi
    Suyun kaldırma kuvveti
    Dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesi
    Dünyanın kendi eksine etrafında dönüş hızı
    Ayın dünyaya olan uzaklığı
    Atmosfer tabakasının kalınlığı
    Havadaki gaz miktarı
    Mevsimlerin sürekliliği
    Gece ile gündüzün birbirini izlemesi
    Su döngüsü
    Yeryüzünde yaşamın oluşması

    Evrende mükemmel bir düzen ve uyum vardır. Yüce Allah, yaratmasındaki mükemmelliği, evrende var olan düzen ve uyuma Kur’an’da şöyle belirtmektedir: “Rahmanın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak(düzensizlik) görüyor musun?” (Mülk suresi, 3. ayet)

    • rammsteinn dedi ki:

      döndük dolaştık gene aynı lafın etrafına.
      Evrende mükemmel bir düzen ve uyum vardır.
      bu lafı daha doğrusu safsatasına dindar kesim dediğimiz insanlar o kadar kendini kaptırıyor ki bir sonra ki söz şu oluyor “dünya güneşe 1 cm yakın olsaydık yanardık 1cm uzak olsaydık donardık”
      uzak yakın olma safsatasını bir iki cümle başaşağı edilebiliyor. ama gelgelelim evren düzensiz dendiğinde uzun uzun anlatılması gerekir. böyle olunca kabul edilmiyor çünkü karmaşık gözüküyor.
      şimdi gidelim milyar yıllık geriye dinazorlar dönemine. dinazorlar eğer hala dünyada hüküm sürseydi dünyada bu kadar canlı türü belki de insanda olmayacaktı. çünkü büyük etçiller bütün canlı türünü katlediyordu.
      yüzmilyonlarca yıllık dinazorların süreci bir afet ile bitiyor. bilim büyük bir göktaşı diyor. belki de başka bir afet. besin kaynağı biten dinazorlar afetten sağ çıkamıyorlar. ardından küçük otçulların türleri patlıyor.
      tekrar dönüyoruz meşhur lafımıza
      Evrende mükemmel bir düzen ve uyum vardır.
      diyelim ki tanrı evreni mükemmel yarattı. bunu diyemeyiz çünkü dünyada ki düzene bir şekilde müdahale ediyor. hadi gene diyelim ki olsun varsın tanrı hala var.
      herşey mükemmelse neden hala dünyaya büyük göktaşları düşüyor? büyük felaketler yaratıyor?
      bunlar hep allahın takdiri diyorlar. ol dedimi olur, onsuz yaprak kıpırdamaz.
      yaprak allahın izni olmadan kıpırdamıyor ama caminin tavanı cuma namazı esnasında çökebiliyor. kuran yüklü araç yanabiliyor, kabede vinç düşebiliyor,izdihamda binlerce hacı ölebiliyor. büyük bir felaket. binlerce insanın yardım feryatlarını allah duymuyor. asıl acı olan bu feryatlar ortalığı inletirken müslüman hacı adaylarının hiçbir şey olmamış gibi kabe etrafında dönmeye devam etmesi.
      pardon onlarda gerçek müslüman değil.

      • toro dedi ki:

        Sayın rammsteinn,

        Bir katkıda ben yapayım. Hiç bir şey ona mükemmel denildiğinde mükemmel olmaz! Bu durumda insan da yaratılışı itibariyle özellikle fizyolojik durumuyla mükemmel olamaz! Aslında semavi dinlerin tanrısı insanın hatalı yaratıldığını koyduğu bir kuralla tasdik eder!

        Özellikle erkeklerin erkeklik organlarının ucundaki deri fazla yaratılmıştır ve bu durum yaklaşık 3300 (yahudiliğin ortaya çıkışı) yıl önce farkedilerek düzeltilmesi için gerekli emirler insanlara gönderilir(!).

        Ayrıca en temel duyular itibariylede insanlar cinsiyetlerine göre birbirlerinden farklı yaratılmış olmalıdır(!). Örneğin bir erkeğin duyma organı olan kulak bir kadının duyma organı olan kulak kadar İYİ işitemez! Yani kadınların kulakları erkeklerin kulaklarından daha iyi duyar! İşte bu dururmu eşitlemek için bahsedilen tanrı kadınlara başlarını kulaklarını da kapatacak şekilde kapatmayı emreder(!) Bu sayede dışarıdaki sesler erkekten daha iyi duyan kadının kulağına gelmeden perdelenir ve desibelleri eşitlenir!

        İnsan mükemmel değilken evrenin mükemmel olduğundan bahsetmek, kendi başına bir anlamsızlık timsalidir!

  328. Bi Yabancı dedi ki:

    Yasakladığı meyve yenildi diye kızıp iki insanı şeytanla savaşmak üzere dünyaya şutlayan, bugün ise vahşet içinde can veren bebeklere, çocuklara yapılanlar karşısında ‘sınav’ deyip geçen bir Tanrının bu evreni yaratmış olduğu iddiası ve bu Tanrının sonsuz merhamet sahibi olarak tanımlanması hangi akla hizmet ediyorsa bir tık daha iyi düşünen bir akıl evrenin tesadüfi ve ilelebet gelişen bir yapı şeklinde oluşması iddiasının daha mantıklı olduğunu kabul edebilir. ayrıca böbürlenen, sürekli övgü bekleyen, bir Tanrı ezelden beri var olabiliyor da kainatın veya onu oluşturan enerjinin ezelden beri var olma fikri niye saçma geliyor.

    • bir kul dedi ki:

      Sayın Bi Yabancı
      21/12/2015, 18:23

      Yasakladığı meyve yenildi diye kızıp iki insanı şeytanla savaşmak üzere dünyaya şutlayan, bugün ise vahşet içinde can veren bebeklere, çocuklara yapılanlar karşısında ‘sınav’ deyip geçen bir Tanrının bu evreni yaratmış olduğu iddiası ve bu Tanrının sonsuz merhamet sahibi olarak tanımlanması hangi akla hizmet ediyorsa DEMİŞSİN

      Yaratıcının özelliği yaratmaktır

      “Yaratıcının özelliği yaratmaktır, Yaratılanların ki ise yaratılışına uygun yaşamaktır”. Yani yaratıcı yaratarak konuşur, insan onu benliğinde duyar, sonra ona hayatıyla\yaptıklarıyla\amelleriyle cevap verir. Sorumluluğunu içinde hisseder. Ölçü ise fıtrata uygunluktur. Kitapların\elçilerin\dinlerin amacı bize fıtratımızdakileri hatırlatmaktır. Tüm elçilere selam olsun..
      ALINTI

      ADALET NEDİR
      Adalet nedir? Adalet, kelime olarak bir şeyi yerli yerine koymak demektir. Adalet hukukta, bir âmirin, ülkeyi idare için koyduğu kanunlar içinde hareket etmesidir. Zulüm ise, bu kanunun dışına çıkmaktır. Her şeyi yoktan yaratan Allahüteâlâ, hâkimler hâkimi, her şeyin asıl sahibi ve tek yaratıcısıdır. Üstünde bir âmiri, sahibi yoktur ki, Onu bir kanun altında bulundursun? Bundan dolayı, (Allah’ın yaptığı şu iş, adalete uymuyor) denilemez.

      Adaletin bir başka tarifi ise kendi mülkünde olanı kullanmak demektir. Zulüm ise, başkasının mülküne tecavüzdür. Kâinat ve içinde bulunan her şeyin yaratıcısı Allahüteâlâ olduğuna, Ondan başka yaratıcı bulunmadığına ve hiçbir kimse, hiçbir şeye sahip olmadığına göre, Rabbimizin yaptığı işler, hiç kimsenin malına, mülküne tecavüz değildir. Onun yaptığı işler için (Adalete uymuyor) denilemez. Mülk Onundur, dilediği gibi kullanır. Kimsenin bir şey sormaya hakkı yoktur.
      alıntı

      Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona hak ve bâtıl şeklinde iki yolu göstermedik mi? BELED 8-9-10. AYETLER

      De ki: “Hak, Rabbinizdendir. Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin….KEHF 29. AYET

      Öğüt ver, çünkü öğüt müminlere fayda verir.ZARİYAT 55.AYET

      Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.ZARİYAT 56.AYET

      MÜLKÜN SAHİBİ HER ŞEYİN SAHİBİ
      Hanginizin daha güzel/iyi amel yapacağınızı denemek için yoklukla varlığı yaratan, O’dur. O mutlak galiptir; affedicidir.MÜLK 2. AYET

      bir tık daha iyi düşünen bir akıl evrenin tesadüfi ve ilelebet gelişen bir yapı şeklinde oluşması iddiasının daha mantıklı olduğunu kabul edebilir. DEMİŞSİN

      SEN BÖYLE DÜŞÜN DEVAM ET YOLUNA ARADA BİR YİNEDE SORGULA NE OLUR NE OLMAZ DİYE SORGULAMADAN VAZGECME

      ayrıca böbürlenen, sürekli övgü bekleyen, bir Tanrı ezelden beri var olabiliyor da kainatın veya onu oluşturan enerjinin ezelden beri var olma fikri niye saçma geliyor. DEMİŞSİN

      SEN ÖZGÜRSÜN SANA DÜŞÜN DİYOR SECİMİ SANA BIRAKIYORUM YA DİYOR VERDİGİM AKLI KULLANACAKSIN YADA NEFSİNİN HEVA VE HEVESİNE UYACAKSIN KULUM COK İYİ DÜŞÜN BAK BEN SANA HERŞEYİNİ VEREN BENİM

      EGER BUNU AKLEDİYORSAN ANLIYORSAN NEFSİNİ DEGİL AKLINI DEVREYE SOK SEN BİR TIK İLERİ GİTTİGİNİ SANIYORSAN AKLETTİGİN HALDE O ZAMAN HİÇ TEREDDÜT ETME DEVAM ET YOLUNA ZATEN SECİMİ KİŞİ BİZZAT KENDİSİ ÖZ İRADESİ İLE SECECEK YAPACAK BİRŞEY YOK İKİ YOLU GÖSTERDİ HERŞEYİDE VERDİ DAHA NE İSTİYORUZ HERKES ÖZGÜR DİYOR SACMALAMAKTA SACMALAMAMAKTA KİŞİYE KALMIŞ BİRŞEY

      CASİYE SÜRESİ

      17. Onlara din işi konusunda açık deliller verdik. Ama onlar ancak kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki hasetten dolayı ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kıyamet günü, aralarında hüküm verecektir.

      18. Sonra da seni din işi konusunda açık bir yola koyduk. Sen ona uy, bilmeyenlerin heva ve heveslerine uyma.

      19. Çünkü onlar, Allah’a karşı sana asla bir fayda sağlayamazlar. Şüphesiz zalimler birbirinin dostlarıdır. Allah ise kendisine karşı gelmekten sakınanların dostudur.

      20. Bu Kur’an, insanlar için kalp gözleri (konumundaki bir nur), kesin olarak inanan bir toplum için de bir hidayet ve bir rahmettir.

      21. Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini, inanıp salih amel işleyenler gibi kılacağımızı; hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!

  329. Bi Yabancı dedi ki:

    Bir harddisk ve bir beyin yeterince karmaşıktır.Ancak bir harddiskin nasıl var olduğu sorusunu çoğu insan kendisine sormaz, çünkü bir harddisk her ne kadar komplike de olsa insan yapımıdır. Fakat beyin, hikayesi gizemli bir mekanizmadır.İşte bu yüzden, uçaklar ve makineler yerine, etten kemikten robotlara benzeyen karbonik sistemlerin tesadüfen oluşup oluşamayacağını tartışmaya değer buluruz.Bunu açıklamak ise biyolojinin konusudur.
    Evreni inceleyecek olan akademik disiplin ise fiziktir.Fizik, özünde basit konuları ele alan bir bilim dalıdır.Ancak pikosaniyeler ve gigayıllar gibi süreçlerde gelişen olayları rahatlıkla algılamak insan beyninin özellikleri arasında yoktur, çünkü birkaç on yıl yaşayan insanların hayatını sürdürebilmesi için anlaşılması icap eden konular saatler, dakikalar içinde gerçekleşir. Gördüğümüz, dokunduğumuz şeyler metrelerle, santimetrelerle ölçülür.İşte evreni gözümüzde bu kadar karmaşık yapan budur!
    Evreni tesadüflere bağlayamayanlar aslında hayatı tesadüflere bağlayamayanlardır. Organizmanın bu hale tek bir adımda gelmiş olması, elbette astronomik derecede olasılık dışıdır. Oysa çok küçük adımlara bölünmüş, çok büyük bir adımdır varoluşumuz. Küçük adımlar ise, mümkündür.

  330. Bi Yabancı dedi ki:

    Sayın Karaca arada geçerken uğruyorum sizin de yazınız da bir kaç satır dikkatimi çekti müsaade ederseniz bir iki kelam da ben edeyim :

    _kaldıki demirin gökten indirildiği bilgisini nereden buldu.atmosferin koruyucu tabaka olarak yedi kat olduğu bilgisini nereden buldu (Sizden Alıntı)

    _enzelnâ-lhadîde. (Hadid 25) : Demiri indirdik.
    _vezallelnâ ‘aleyhimu-lġamâme veenzelnâ ‘aleyhimu-lmenne ve-sselvâ. (Araf 160) : Onlara kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik.
    _enzele lekum mine-l-en’âmi śemâniyete ezvâ (Zümer/6):Sizin için davarlardan sekiz çift indirdik.

    Evet ümit ediyorum ki kurandan alıntısını yaptığı yukarıda ki ifadeler benim nazarım da olduğu gibi okuyucuların nazarında da konunun kapanması için yeterli olmuştur ! Fakat ben yine de İslamcı bir sayfadan bir paragrafı buraya aktarmak istiyorum. İlgili sayfa Kuranın bir öğüt kitabı olduğu gerçeğini gölgelemeye çalışan kişilere yönelik akıl fukarası dedikten sonra konuyla ilgili aşağıdaki açıklamaları yapıyor :

    KURAN, BİLİM KİTABI DEĞİL; ÖĞÜT VE DERS KİTABIDIR.
    Ağızları eğip bükerek Kitabın gerçek amacından saptıranların en bariz örneği bu ayetlerde görülecektir.Hadid/25′te geçen ”enzelna” kelimesinin ”indirdik” anlamına gelebildiği de bilinmektedir. Aslı ise bahşetmek, nimet olarak vermek, istifadeye sunmak anlamındadır. Ancak sözün doğru anlamını (yani söyleyenin ne kastettiğini) anlamak için hiçbir zaman kelimelerin tek tek sözlük anlamına bakılmaz; cümle içerisindeki bağlamı, somut kullanılış şekli ve diğer cümlelerde nasıl kullanılmış olduğu gibi noktalar dikkate alınır.Kuranı amacından saptıran akıl fukaraları….. (ALINTIDIR)

    Yedi kat gök ile ilgili ifadelerinize gelecek olursak ; bakınız Sayın Karaca şayet gerçekten Kuran ilgili ayette dünyayı koruyan atmosferin tabakalarından bahsediyor ise ortaya çözülmesi imkansız bir sorun çıkarıyor nedir o sorun bakalım :
    -Mülk suresi 3. Ayet :Gökleri yedi kat üzerine yaratan O’dur. Rahman’ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin?
    -Mülk suresi 5. Ayet : Andolsun ki, en yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık.

    Evet Sayın Karaca Sizin de dediğiniz gibi Kuran atmosferin koruyucu tabakalarına mucizevi bir şekilde işaret ettikten sonra en yakınını kandillerle (Yıldız) donattığını ifade ediyor ! Peki en yakın katman olan troposferde birlikte yıldız avına çıkalım mı ?
    Siz yıldızları galiba Diyarbakır Karpuzu büyüklüğünde gök cisimleri sanıyorsunuz !
    Bırakın yıldızları troposfere uydumuz olan ayı soksanız ortada dünya denen gezegen kalır mı?

    • KARACA dedi ki:

      Sayın

      -Mülk suresi 3. Ayet :Gökleri yedi kat üzerine yaratan O’dur. Rahman’ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin?
      -Mülk suresi 5. Ayet : Andolsun ki, en yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık.

      bakın bu ayette yüce allahın sonsuz kudret sahibi olduğunu göremiyormusunuz,
      evrendeki cisimlerin birbirine olan uzaklıklarının veya yakınlıklarının allah nezdinde hiç bir ifadesi karşılığı olmadığı anlamına gelmiyormu onun büyüklüğünü onun yüceliğini burada göremiyormusunuz yıldızlar veya dünya veya evrendeki cisimlere ne kadar yakın veya uzak olması onun için hiç bir şey ifade etmediğini niçin anlıyamıyorsunuz uzaklık veya yakınlık insana göre bir kavram olduğunu göremiyormusunuz, allah için bunların hiçbir mana ifade etmediğini göremiyormusunuz varlığı ile bütün herşeyie buna cisimlerde dahil kapsadığını görmeniz gerekir bizim anlamamız için en yakın sözünü kullanmış olduğunu görmüyormusunuz en uzak deseydi de allah katında bunun bir karşılğı olmayacaktı eğer en uzak göğü deseydi insan için bir mana ifade edebilirdi,ayetlere dikkatli niçin bakmıyorsunuz (biz size şah damarınızdan daha yakınız) ifadesinde,bir mesafeden mi söz ediyor yoksa küdretiyle her şeyi kapladığınımı anlıyorsunuz verdiğiniz ayetler insanların konuştukları anladıkları mana verdikleri terimler olduğu için bu sözler kullanılmıştır
      -Mülk suresi 5. Ayet : Andolsun ki, en yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık.ayetiyle sanki cisimleri bu iş için mi kullandığını anlıyorsunuz burada anlamanız gereken büyük bir bütünlük kudretini ifade etmektir burada ki mana sizi cisim olarak yanıltmasın insanların anlaması için benzetme yaparak kullanılmış sözler olduğunu görmelisiniz,

      _enzele lekum mine-l-en’âmi śemâniyete ezvâ (Zümer/6):Sizin için davarlardan sekiz çift indirdik.
      siz bu ayeti fiziki bir indirme olarak anlıyorsunuz
      burada anlaşılması gereken insanların ihtiyacı olan bu hayvanları, ve devam edersek ihtiyacı olan herşeyin planlandığını görmeniz gerekir,

  331. bir kul dedi ki:

    ilgili sana Adem ve eşi ilk insan olduklarına göre insanlık nasıl ürediğini en az 10 defa sordum.DEMİŞSİN

    NOT BU 4. GÖNDERİŞİM BUNUDA GÖREMEZSEN SENİN SORUNUN

    BİLMİYORUM KASITLIMI YAPIYORSUN BENİMKİSİ VESVESE VE ZAN
    SEN BENCE YAZDIKLARIMI HİÇ OKUMUYORSUN

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul arkadaş.
      Ben Edip Yüksel’le konuyu tartışmıyorum.
      Bana yanıt veremeyecek olan biriyle ben neyi tartışacağım !!!
      Kuran ayetlerine bilimsellik vereceğim diye saçmalayan Edip Yüksel’in saçma yorumuna gelince.
      Baştan yanlış video göndermişsin :))))
      Sen daha kopyaladığın yazılarda ne yazıldığını, ne de videolarda ne konuşulduğunu dahi bilmiyorsun !!!
      Senin bana yanıt olarak önceleri paylaştığın Edip Yüksel videosuna ben yanıt yazmıştım.
      Sen o zamanda sorularıma yanıt verememiştin.
      Edip Yüksel’in görüşünü ben sana özetleyeyim, bu ilahiyatçı Adem’im ve Adem’den de eşinin yaratılışını ilk canlı ormanizmalara bağlıyor.
      Sen ne düşünüyorsun bu konuda ?
      Evrimi kabul ediyormusun ?
      Adem ve eşi ilk canlı organizmalarsa Allah’ın cennete koyduğu, yasak agaçın meyvesini yiyenlerde mi bu organizmalar oluyor ?
      Cennetten kovulan Adem ve eşi dünya ya organizma olarakmı yoksa insan olarakmı gönderiliyorlar ?
      Bu ilk organizmaların çocukları habil ile kabil’demi organizma oluyor ?

      Bakara 30.” Bir zamanlar Rabb’in meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım”
      Bakara 31. “Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti…”
      -Halife Organizma mı, yoksa insanmı ?

      Ali İmran 33,34. “Gerçekten Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu âlemler üzerine seçkin kıldı.Bir zürriyet olarak birbirinden gelmişlerdir. Allah her şeyi işitendir, bilendir.”
      -Adem ilk yaşamsal organizmaysa Nuh ve İbrahim’in soyu nasıl seçkin oluyor ?

      Maide 27. “Onlara Âdem’in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı”
      -Adem’in iki oğludamı organizmadan üreyen organizmalar oluyorlar ?
      -Bilinçsiz organizma olan iki varlık neyi, nasıl kurban ediyor ???

      Kuran ayetleriyle sen Adem’den sonra insan’ın nasıl ürediğini bilimsel verilerle destekleyerek örneklermisin ?
      Bir Kul arkadaş, Edip Yüksel’in videosunda ki görüşlerini paylaşmadan önce sen videoları izleyip üzerine hiç düşünmezmisin ?

      • bir kul dedi ki:

        Tengri Menem dedi ki:
        21/12/2015, 22:45
        Bir Kul arkadaş.
        Ben Edip Yüksel’le konuyu tartışmıyorum.
        Bana yanıt veremeyecek olan biriyle ben neyi tartışacağım !!!DEMİŞSİN

        BİLMİYORSAN BİR BİLENE SOR FORMULÜ İLE HAREKET EDİYORUM

        bir kul dedi ki:
        21/12/2015, 21:59
        bir kul dedi ki:
        21/12/2015, 21:56
        ilgili sana Adem ve eşi ilk insan olduklarına göre insanlık nasıl ürediğini en az 10 defa sordum.DEMİŞSİN

        BENDE SANA EN AZ 5 KERE GÖNDERDİM BİRİ YANLIŞ OLARAK

        YANLIŞLIKLA ATMIŞIM FAKAT AYNISIYLA BİR VİDE O DAHA ATTIM YİNE ATAYIM BAHANEN KALMASIN

        ADEMİN YARATILIŞI KURAN A GÖRE İNSANLAR NASIL COGALTILDI

        (((((((((((((((((https://www.youtube.com/watch?v=EejTpHEyy_A))))))))))))))))))))9

        ADEM VE EŞİ NASIL TÜREDİLER COCUKLARI NASIL COGALMIŞTIR

        BEN ANLATIMDA YANLIŞ YAPARIMDİYE HAZIR OLAN BU İŞİN ERBABINI ARAPCASINI YANLIŞSIZ OKUYARAK YANLIŞLARDAN UZAK BİRŞEKİLDE DOYURUCU ACIKLAMA YAPTIGINDAN BU YOLU SECTİM ANLAYANINI GÖSTERİYORUM

        EDİP YÜKSELİN VİDEOSUNU GÖRDÜGÜNE GÖRE DİGR VİDE OYUDA MUTLAKA GÖRMÜŞSÜNDÜR HER HALDE

        VİDEOYU İYİ DİNLE BENYAPSAM BU ACIKLAMAYI MUTLAKA YANLIŞ AKTARACAGIM
        BEN YAZIMDA BUNU RESSAM ÜZERİNDEN ÖRNEKLEDİM

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir kul arkadaş.
      Paylaştığın video’daki görüşleri kabul ediyorsun ki paylaşıyorsun.
      Yoksa neden paylaşacaksın değilmi !!!
      Bu konu üzerinden, videodaki anlatılanlar ile ilgili sana sorular sordum.
      İnanç gerçeklerinin muğlakta kalmaması için lütven, bi zahmet yanıtlarmısın…

  332. bir kul dedi ki:

    bir kul dedi ki:
    21/12/2015, 21:56
    ilgili sana Adem ve eşi ilk insan olduklarına göre insanlık nasıl ürediğini en az 10 defa sordum.DEMİŞSİN

    NOT BU 4. GÖNDERİŞİM BUNUDA GÖREMEZSEN SENİN SORUNUN

    BİLMİYORUM KASITLIMI YAPIYORSUN BENİMKİSİ VESVESE VE ZAN
    SEN BENCE YAZDIKLARIMI HİÇ OKUMUYORSUN

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul arkadaş.
      Videodaki anlatılanlara göre yaratılan ilk insan Adem değil.
      Bir erkek hücresinde ve ondan da eşi nasıl yaratılıyor ?
      Kuran’ın hangi ayetinde bir sürü erkek ve dişinin bir hücreden yatıldığı yazıyor ?
      Zumer suresi 6’da ilahiyetçinin yorumu;
      Allah sizi bir nefisten yarattı sonrada sizin için sekiz canlı indirdi diyor.
      Yani bu da yaratma oluyor. ilahiyatçıya göre ilk yaratılan nefisin eşinden olan çocuklar, indirilen sekiz canlıyla çiftleşerek insanlığın üremesini sağlıyorlar !!!semâniyete: Sekiz(çift). el en’âmi: dört ayaklı hayvanlar.
      Sana soruyorum, insanlar bu dört ayaklı sekiz çift hayvanlarla çiftleşerek mi ürediler ?

      Kuran’a dönelim.
      Bakara30, 31, 34 Bir zamanlar Rabb’in meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. (Melekler): “A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz” dediler. (Rabb’in): “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” dedi.
      Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip: “Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin.” dedi.
      Ve o zaman meleklere: “Âdem’e secde edin!” dedik, hemen secde ettiler. Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu.

      âdeme: Âdem. Ayetlerde Adem ismi geçiyor.
      Allah yaratacağı halifenin Adem olduğunu görüyoruz ve meleklerin Adem’e secde etmesini istiyor.
      Sana soruyorum İlk insan Adem’den önce başka insanlar varmıydı yokmuydu ?

      Ali İmran 59. ” Allah nezdinde İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona «Ol!» dedi ve oluverdi.”
      Bu ayete göre Adem kesinlikle başka insanlardan üremedi, yani anası, babası hiç olmadı.
      Video’daki ilahiyatçı ilk insanın hücrelerden, hücrelerden de eşini ve gene o hücrelerden de başka insanlar yaratıldığını ve bu ilk insan’ın Adem olmadığını söylüyor.
      Kuran’da ise böyle görüş yazmıyor.
      Konusu edilen Zumer suresi 6’cı ayet.
      “Allah sizi bir tek nefisten (Âdem’den) yarattı, sonra ondan da eşini yarattı. Sizin için hayvanlardan sekiz eş meydana getirdi. Sizi de annelerinizin karınlarında üç katlı karanlık içinde çeşitli safhalardan geçirerek yaratıyor. İşte bu yaratıcı, Rabbiniz Allah’tır. Mülk O’nundur. O’ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl oluyor da (O’na kulluktan) çevriliyorsunuz?”

      Bu ayette ne hücreden, nede hücrelerden yaratılmış sekiz çeşit insanın falan konusu edilmiyor, aksine insanlık için sekiz çift hayvanın konusu ediliyor.
      İlahiyatçı kuran’da hiç konusu edilmeyen yorumlar ve sözcüklerin anlamlarını değiştirerek bir yerde evrimi kullanıyor, bir yerde yaratılışı savunuyor.
      Ayette konusu edilen hayvan sözcüğünü Allah’ın indirdiği sekiz farklı kadın ve erkekler olarak çeviriyor.
      Yani saçmalıyor.

      Ali İmran 59’a göre ise Allah Ademi topraktan anasız, babasız yaratıyor, Bakara 30,31,34’de görede Adem’e secde edilmesini istiyor, Adem’i cennete koyuyor, Adem’i cennetten kovuyor.
      Sen hangi görüşü kabulleniyorsun ?
      İlk insan Adem’mi degilmi ?

  333. bir kul dedi ki:

    bir kul dedi ki:
    20/12/2015, 22:43
    Tengri Menem dedi ki:
    19/12/2015, 02:56 BU TARİHLİ SENİN GÖNDERDİGİN AŞŞAGIDAKİ NOTU OKU NOTU OKU
    Evet söyledim.
    Varlığı var eden, varlığın arkasında bir güç/enerji, adı ne olursa olsun bir varlığa inanıyorum.DEMİŞSİN
    Varlığı var eden, varlığın arkasında bir güç DEMİŞSİN
    İŞTE BİZ BU GÜÇE YÜCE ALLAH DİYORUZ

    De ki: Allah tektir. Varlığını sürdürmek için hiçbir şeye muhtaç değildir, herkes O’na muhtaçtır.
    O, doğurmamış ve doğurulmamıştır. Hiçbir şey O’na denk değildir.

    Bütün varlığı, yani görünen, görünmeyen, idrak dahi edip edemeyeceğimiz bütün evreni tam olarak kavrayamayacağımız için bu varlığın nasıl bir işlevi olduğunuda anlayıp kavrayayamayız, sadece anlamaya çalışırız. Bu nedenlerden dolayı benim tam olarak kavrayamadığım bir varlığın işlevi ve yapacakları konusunda emin olarak fikir yürütmem doğru olmaz.DEMİŞSİN
    OLMAZ OLURMU HEPİMİZE VERDİGİ AKIL İŞTE BU YÜZDEN BİZLERE VERİLDİ Kİ VARLIGININ YÜCE BİR YARATICI TARAFINDAN VERİLDİGİNİ ANLA VE O AKILLA KENDİSİNİ SORGULATTIGI ARAŞTIRMAYA YÖNELTTİGİ SORULARININ KARŞILIGINI SANA BİR ŞEKİLDE MUTLAKA O AKLIN KULLANMA KILAVUZUNU VERECEGİNİ HEM KAİNAT KİTABI HEMDE İNSANIN KENDİSİ OLAN KENDİSİ KİTABINI VEDE KURAN I VEREREK BU ÜÇÜNÜ KARŞILAŞTIR BAK BAKALIM DER HEPSİDE TEK MERKEZDENMİ DEGİLMİ ARAŞTIR İNCELE VE KARAR VERDER
    Kapalı olduğun içinde aynı nokta da kalmaya mahkumsun.DEMİŞSİN

    KAPALI OLAN SENSİN EGER KAPALI OLMASA İDİN BİLMEDİGİN BİR KONUYU BİLİYORMUŞ GİBİ HİÇ BİR BİLGİYE DAYANMADAN HİŞ BİR DELİL GÖSTERMEDEN HİÇ ÇEKİNMEDEN ARAKLAMA DEMEZDİN İFTİRA YOLLARINA MÜRACAAT ETMEZDİN AKLIN MANTIGIN CERCEVESİNDE KURALLAR CERCEVESİNDE DELİLLER İLE BELGELERLE KONUŞARAK KENDİNİ İSPATLARDIN ŞİMDİ İSE AKILDAN BAHSETMEK SENİN İÇİN ZOR SEN ÖNCE AKLINLA HAREKET ET NEFSİNLE DEGİL BİRDE SAKIZ GİBİ BİLİMİ AGZINDA CİGNİYEREK AHKAM KESİYORSUN FAKKAT BİLİMİN HİÇ YANINDAN GECMİYORSUN SENİN BU YAPTIGIN SENCE NE NE ZOR BİR DURUMDASIN İNSAN AZICIK DÜŞÜNÜR BEN ACABA DİYE KENDİSİNE SORAR ACABA BEN KENDİMİMİ KANDIRIYORMUYUM DER HANGİ BİLGİYE DAYANARAK KONUŞUYORSUN DİYE SORSALAR NE CEVAP VERİRİM DİYE İNSAN DÜŞÜNÜR YAHU SENİN DURUMUNDA KİMSE OLMAK İSTEMEZ

    Bu mahkumiyet senin seçimin.DEMİŞSİN
    MAHKUMİYETİ BİZLER KENDİMİZ ÖZ İRADELERİMİZLE İSTERSEK AKLEDEREK AKILIN VE MANTIGIN YOLUNU İSTERSEK AKLETTİGİMİZ HALDE AKLIN DEGİL NESİMİZİ DEVREYE SOKARAK NEFSİMİZİN YOLUNU SECEREK KARAR VERECEGİZ
    BEN EBEDİ OLAN SONSUZ OLAN BİR MAHKUMİYETİN CENNET KISMINI TERCİH EDİYORUM İNŞAALAH BU TERCİHİMDE KABUL EDER YÜCELER YÜCESİ EŞİ VE BENZERİ OLMAYAN DOGURTMAMIŞ VE DOGURULMAMIŞ OLAN SONSUZ OLAN RABBİM

    ÖRNEK
    BİR RESSAM DÜŞÜN MÜTHİŞ BİR RESİM YAPMIŞ ŞİMDİ BU RESMİN HANGİ BİR YERİ O RESSAMIN PARCASI O RESSAMIN KENDİ BEDENİNDEN BİR PARCA HİÇ BİRŞEYİ ONDAN OLMAYAN O RESMİ YAKSADA SİLSEDE BİRKISMINI DEGİŞTİRSEDE ONDAN HERHANGİ BİRŞEY EKSİLİRMİ ONA BİR ZARAR VERİRMİ DEGİŞMEZ VE EKSİLMEZ VE ZARAR VERMEZ O RESMİ YOK ETSE YİNE ONUN AYNISINI YAPAMAZMI YAPAR O YAPTIGI RESMİ TABLOYU YOK ETSE YANİ YAKSA O RESSAMDA HER HANGİ BİRŞEY EKSİLİRMİ EKSİLMEZ TEKRARDAN ÖRNEK EDİNMEDEN O TABLOYU YAPAMAZMI YAPAR CÜNKİ DAHA ÖNCE YAPTI KANITLADI DERİZ YANİ AKIL İÇİN YETERLİDİR BİRKERE BİR RESİM YAPMIŞSA O RESMİ YENİDEN YAPAR

    ONDAN BİRŞEY EKSİLMEZ YİNE AYNISINI YAPAR YİNE AYNISANDAN DAHA İYİSİNİ HATTA TAMAMEN ÖNCEKİ RESMİN HİÇ BİRŞEYİNİ ÖRNEK ALMADAN TEKRARDAN FARKLI OLARAK YAPAR YİNE ONDAN HİÇ BİRŞEY EKSİLMEZ HER ŞEYİ TEK TEK BAGIMSIZ OLARAK YAPAR
    ÖRNEK
    MAYUNDAN SADECE MAYMUN YARATIR RESMİNDE VE SONRA AT YARATIR RESMİNDE SONRADA VS VS VS SONRADA İNSAN YAPAR RESMİNDE HİÇ EVRİMLEŞTİRMEDEN YAPAR DİREK YAPAR
    KİM KARIŞA BİLİRKİ RESSAMA DİLEDİGİ GİBİ ŞATO YAPAR O ŞATOYU YIKAR DAHA İYİSİNİ YAPAR HİÇ BİR ÖRNEGE DAYANMADAN YAPAR ÇÜNKİ YAPMIŞTIR BİRKERE AKIL BUNA İKNA OLMUŞTUR BİLİM OLSADA OLMASADA EGER KAİNATTAKİ AGACA İNEGE ATA EŞŞEGE ZURAFAYA DEVEYE KEÇİYE GÖZLEMLEYE BİLDİGİ HERŞEYE AKLINI VE MANTIGINI COK İYİ BİRŞEKİLDE KAFA YORARAK SORGULAYARAK İNCELEYEREK BAKARSA ŞUNU GÖRÜR BUNU YARATAN TEK OLAN MUTLAK GÜÇ SAHİBİ YARATMIŞSA BİRDE O YETMEMİŞ BİRDE PARMAKLARA HERKESİN KENDİSİNİ BELGELEYEN ŞASE NUMARASIDA VERMİŞSE OF ALLAHIM SENNE BÜYÜKSÜN NE YÜCESİN SENİN ŞANIN NE YÜCEDİR SENİ NEKADARDA YÜCELTSEK SENİN GÜCÜNÜ KAVRAMAK NE MÜMKİN SEN AŞKIN YÜCESİN SENİ NEKADAR YÜÇELTSEK ÖVSEK AZDIR YÜCELER YÜCESİ OLAN ALLAH HIM ANLADIM RABBİM SEN BENİ TEKRAR YARATMAYA KADİRSİN ALİMSİN RAHMAN VE RAHİMSİN SENİN VADİN HAKTIR SEN NE VAAT ETMİŞSEN VADİNİ SEN YERİNE GETİRECEKSİN SENİN ÖNÜNE KİMSE GECEMEZ SEN BİRŞEYE KARAVERMİŞSEN O İŞ OLMUŞ TUR BİTMİŞTİR SADECE BİZLERİN ZAMAN KAVRAMI GEREGİ İŞLEYEN SİSTEMİN GEREGİ BİZLER GÖREMİYORUZ FAKAT ANLIYORUZ RABBİM
    ÇÜNKİ SEN ŞUNU BİZLERE DİYORSUN ÖRNEK VERİYORSUN RABBİM

    1 KAİNAT KİTABIMA BAK
    2 KENDİ KİTABIN OLAN KENDİNE BAK
    3 PEYGAMBERLERLERE VAYYETTİGİM O KİTABA BENİM KİTABIMA BAK

    BUNLARDA BİR CELİŞKİ OLMADIGINI GÖR VE SAKINA BAŞKALARININ OKUDUGU HALDE ANLAMAYARAK YADA BAGLAMINDAN KOPARARAK YADA VS VS GİBİ SONUCU BAAAK ŞU TUTARSIZ BAAAK ŞU YANLIŞ BAAAK DİYE CARPIK OKUMALARINI ASLA GALE ALMA BIRAK KONUŞUP DURSUNLAR SEN SABRET KİMMİŞ AKLEDEN KİMMİŞ GERCEKTEN ANLAYAN KİŞMMİŞ HERKES GÖRECEK VERDİGİM O AKILLA BANA NASIL MEYDAN OKUYARAK AFAKİ KONUŞANLAR BÖBÜRLENENLER KİBİRLENENLER YAPTIKLARININ HEPSİNİN YANINA KAR KALACAGINI KİMSENİN ONA HESAP SORAMAYACAGINI NASIL OLSA CÜRÜMÜŞ KEN O CÜRÜMÜŞ KEMİKLERİ KİM YARATACAK DÜŞÜNCESİ İLE KENDİLERİNİ NASIL KANDIRDIKLARINI O ZAMAN ANLAYACAKLAR İŞTE OZAMAN AKILLARI ERDİGİ HALDE NEFİSLERİNE UYDUKLARINDAN NEFSİNİN KÖLESİ OLDUKLARINDAN O VERDİGİM O AKLI KULLANMAYARAK AKILLARINI NEFSİN ELİNE VEREREK TUTSAK LIGI BİLEREK HAREKET ETTİGİNDEN VAAD ETTİGİM O GÜN HERKES HAK ETTİGİNİN KARŞILIGINI GÖRECEK DİYORSUN
    YÜCE OLAN RABBİM

    Söylersen Kuran’a karsı gelip dinden çıkacağından korkduğun için kendi kendini kandırmaya devam ediyorsun.DEMİŞSİN

    NOT KİM OLURSA OLSUN YANLIŞLAR KİŞİYİ BAGLAR SENDE OLSAN BENDE OLSAM KURANIN DEMEDİGİNİ KİM DİYORSA ONU BAGLAR GİT ONLARA SÖYLE KALKIPTA BİR BAŞKASININ YANLIŞINI KURAN A FATURA EDEREK BAAAAAK DEMEYE KALKMA
    KILAVUZSUZ KAPTAN HİÇ BİR YOL ALAMAZ NEKADARDA YOLGİTMİŞSE GİTİNSİN KAT ETTİGİ YOL SIFIRDIR YOLUNU KAYBETMİŞTİR YANLIŞTIR PUSULASIZ KAPTAN OLAMAZ OLMAZ
    AKLINDA BİR PUSULASI OLMAK ZORUNDADIR HER RECETEDE İLAC YAZAR HER İLACTADA BİR KULLANMA KILAVUZU VARDIR BU KILAVUZ KEYFİYETTENMİ KONMUŞTUR SEN YİNE DE BİLDİGİN GİBİ HAREKET ET

    GÖNÜLSENİN AKIL SENİN FATURASINI SEN ÖDEYECEKSİN BENDE ÖDEYECEGİM HERKESTE ÖDEYECEK KARŞILIKSIZ CEK OLMAZ YAPMAYA KALKAN FATURASINI DAHA VAHİM BİRŞEKİLDE ÖDER YANİ HERKES BU AKLIN VERİLİŞİNİ AMACSIZ VE ANLAMSIZ VERİLMEDİGİNİ YİNE BU AKILLA ANLAR YARDIMCISI OLAN KILAVUZU İLE DOGRU YOL ALIR HEDEFİ DOGRU OLUR

    YOK BÖYLE DEGİL ŞÖYLE DİYECEKSEN SENDE MUTLAKA BİR DAYANAGA YANİ BİR KİTABA DAYALI YANİ BİLGİYE DAYALI İTİRAZ EDECEKSEN BÖYLE YAPMAK ZORUNDASIN YARDIM DA AL BUNDA GOCUNACAK BİRŞEY YOKKİ
    YADA SUSACAKSIN İTİRAZIN ANLAMI BEN DOGRUSUNU BİLİYORUM BENİM KANITIM VAR İŞTE DEMEKTİR OZAMAN GÖSTERECEKSİN AKLI İKNA EDECEKSİN İŞTE ANLATTIM
    BAK BİLİMVAR FAKAT BİLİME MÜRACAAT EDECEKMİSİN BEN KUŞKU DUYUYORUM SENİN ADINA BENCE BİLİM SENİN İÇİN ÖCÜ NEDENİDE HİÇBİLİMDEN ÖRNEKLEYEMİYORSUN SEN BİLİMİ KALKAN OLARAK KULLANIYORSUN FAKAT İŞ MÜRACAAT KISMINA GELDİMİ ÖCÜ GÖRMÜŞ GİBİ KACIYORSUN

    BU NE PERHİS BU NE LAHANA TURŞUSU

    AMACSIZ HEDEFSİZ GAYESİZ RANDEVUSUZ GELECEGE YÖNELİK YAŞAMAYAN İNSAN
    KALKIYOR AMACSIZ VAR OLDUGUNU İLERİ SÜREBİLİYOR ŞU GARABETE BAK ŞU CELİŞKİYE BAK
    OZAMAN NİYE KİTAPLARI OKUYORSUN OKUYUPTA NE GECECEK ELİNE HEPSİ GERİDE KALACAK VE HİÇ

    NİYE BU CABA BU EMEK İŞTE AMACSIZ OLMADIGININ BİR GÖSTERGESİDİR BİZLER SORUMSUZ AMACSIZ YARATILMADIKKİ BOŞ YERE YİYİP İÇİP HAYATI TÜKETELİM SORUMLU VARLIKLARIZ SORGULAYAN ARAŞTIRAN İNCELEYEN TARTIŞAN SONUNDA BİR AMACA DOGRU İLERLEMEYE CALIŞAN KİŞİLERİZ TREN AMACSIZ YOLA CIKARMI OTOBÜS HEDEFSİZ YOLACIKARMI EF ON UCAKLARI HEDEFSİZ HAVALNIRMI BİR ÖGRENCİ HHEDEFSİZ OKURMU HİÇ BİRİ AMACI OLMADAN HAREKET ETMEZ
    İNSAN OGLUNUN COGUHAYRET AMACSIZCA RAST GELE TESADÜFEN ŞANSA DÜNYAYA GELDİGİNİ BİR AMAC İÇİN GELMEDİGİNİ GELİP GECECEGİNİ VEDE YOK OLACAGINI SON BULACAGINI SANIYOR BAK SEN ŞU İŞE HERKESE DÜŞÜNCESİNDE BAŞARILAR DİLERİM HEPİMİZE İYİ YOLCULUKLAR BENİM BİR HEDEFİM VAR BEN HEDEFE İSTESEMDE İSTEMESEMDE HERKESLE BERABER TÜM SİSTEM LE BERABER GİDİYORUZ OLDUGUMDAN AKIL VE MANTIGIIM BANA SENİN BİR AMACIN VAR VAR OLDUGUNU BENDEN ANLA BEN OLMASA İDİM SEN AKLEDEMEZDİN AKLIN BİR SAHİBİ OLMAK ZORUNDADIR DİYOR BENİM BENLİGİM BANA BU AKLINA GÜVEN DİYOR SENİ LİMANA GETİRECEKTİR SEN YETERKİ GEMİNİN İÇİNDEKİ KURALLARIN FARKINDA OLARAK YAŞA GERİSİNİ YÜCE ALLAH IN SİSTEMİNE BIRAK SİSTEM HERKESİ BİR YÖNE DOGRU FARKINDA OLSADA OLMASADA HİÇ BİR ŞÜPHEYE YER BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE KESİN EMİN BİRŞEKİLDE İSTİKRARLI TEREDDÜT ETMEDEN GİDİŞİNİ GÖR DİYOR BANA BU AKLIM

    NOT O ES GECTİKLERİM
    1. Sİ VAHDETİ VUCUT MESELESİ İDİ
    2. Sİ İSE YANSIMA
    BEN BU İKİSİNEDE KATILMADIGIMDAN ES GECTİM

    BİRDE ATEİSTLERİN DEDİGİNE BENZER BİR CÜMLE KURMUŞTUN ONU MUGLAK OLARA GÖRDÜGÜMDEN ANLAMADIGIMDAN ES GECTİM

    ONLARIN ADRESİNİ BUL GÖNDER ALACAGIN CEVAP BU MİNVADE OLACAK BAŞKADA ES GECTİGİMİ SANMIYORUM VARSA ONLARIDA GÖNDER —> Tengri Menem dedi ki:
    19/12/2015, 02:56 İŞTE TARİHİNİ VERDİM BEN BULAMADIM SEN BUL GÖNDER

    SEN BENİM YAZDIGIMI OKUMAMIŞSIN BANA ÖYLE GELİYOR BENİMKİSİ BİR ZAN

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir Kul arkadaş.
      Şimdi de önceki yazını kopyalayıp göndermişsin.

      (((YOK BÖYLE DEGİL ŞÖYLE DİYECEKSEN SENDE MUTLAKA BİR DAYANAGA YANİ BİR KİTABA DAYALI YANİ BİLGİYE DAYALI İTİRAZ EDECEKSEN BÖYLE YAPMAK ZORUNDASIN YARDIM DA AL BUNDA GOCUNACAK BİRŞEY YOKKİ
      YADA SUSACAKSIN İTİRAZIN ANLAMI BEN DOGRUSUNU BİLİYORUM BENİM KANITIM VAR İŞTE DEMEKTİR OZAMAN GÖSTERECEKSİN AKLI İKNA EDECEKSİN İŞTE ANLATTIM
      BAK BİLİMVAR FAKAT BİLİME MÜRACAAT EDECEKMİSİN BEN KUŞKU DUYUYORUM SENİN ADINA BENCE BİLİM SENİN İÇİN ÖCÜ NEDENİDE HİÇBİLİMDEN ÖRNEKLEYEMİYORSUN SEN BİLİMİ KALKAN OLARAK KULLANIYORSUN FAKAT İŞ MÜRACAAT KISMINA GELDİMİ ÖCÜ GÖRMÜŞ GİBİ KACIYORSUN ))) (senden alıntı)

      Ben bilimsel veriler vermiyormuşum !!! :)))
      Sen daha kopya video bile seçemiyor, Adem yaratılışı konusu yerine köleler ile ilgili video paylaşıyorsun :)))
      Yazılarımda tarihi yer ve isimlerine kadar verdim.
      Sen daha paylaştığın kopya videoları bile izlemeden sallıyorsun.
      Bak sana Muhammed’in Horüs öyküsünü nasıl Tevrat’tan araklayıp İsa’nın ölüleri diriltti diye anlattığını kanıtlayayım.
      Şu kurduğun tümceden yüzün kızaracakmı bakalım, tabi varsa !!! :)))

      Maide, 110 .Allah şöyle diyecektir…….. “Beşikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. İznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznimle (hayata) çıkarmıştın.”

      İncil, Yuhanna 13.
      İsa Lazar’ın ölümünden söz ediyordu, ama onlar olağan uykudan söz ettiğini sanmışlardı. 14 Bunun üzerine İsa açıkça, “Lazar öldü” dedi. 17 İsa Beytanya’ya yaklaşınca Lazar’ın dört gündür mezarda olduğunu öğrendi. 18 Beytanya, Yeruşalim’e on beş ok atımı kadar uzaklıktaydı. 19 Birçok Yahudi, kardeşlerini yitiren Marta’yla Meryem’i avutmaya gelmişti. 20 Marta İsa’nın geldiğini duyunca O’nu karşılamaya çıktı, Meryem ise evde kaldı. 23 İsa, “Kardeşin dirilecektir” dedi. 39 İsa, “Taşı çekin!” dedi.
      Ölenin kızkardeşi Marta, “Rab, o artık kokmuştur, öleli dört gün oldu” dedi. 43…. “Lazar, dışarı çık!” diye bağırdı.
      44 Ölü, elleri ayakları sargılarla bağlı, yüzü peşkirle sarılmış olarak dışarı çıktı.

      Horüs Efsanesi.
      Horüs’ün aynı İsa gibi 12 havarileri vardı, bir bakireden doğar, 3 gün ölü kaldıktan sonra tekrar dirilir.
      Ali İmran 47.(Meryem): “Ey Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?”
      Ne tesadüf, Horüs’te Mery İsis isimli bir bakireden doğuyor !!!
      İncil’de İsa Lazar’ı diriltir, Horüs’ün erkek kardeşinin ismi El Azar-us’tür, yani aynı isim kullanılmış.
      Horüs’ün kız kardeşlerinin isimler Meri ve Merti’dir. İsa’nın dirilttiği ölünün kız kardeslerinin isimleri de Marta ve Marie/Meryem’dir.
      İncilde İsa’nın ölüleri dirilttiği yer Yerusalim’e 15 ok atımı kadar uzaktır.
      İste burda tam çuvallıyor incil yazarları. İsa’nın ölüyü dirilttiği yer Beytanya/Bethanie Sümercedir, Anu’nun evi anlamına gelir.
      Orta doğuda bu isimde ne bir köy, ne de bir kasaba vardır, hiç olmamıştır.
      Horüs Bethani’ye babasını ziyarete gidiyor.
      Bethani/Bethanya’nın Tanrı Anu’nun evi anlamına geldiği için Horüs’ün babası Tanrı An tapınağını ziyaret ettiği anlaşılıyor.
      İncil’e göre de Tanrı İsa’nın babasıdır, telsis inancı hiristiyanlığa sonradan sokulmuştur.
      Eski inançlardan alıntılanarak din yaratılırsa muhakkak bir yerlerde hata yapılır.
      Muhammed’e eski Mısır efsanlerinin anlatıldığı Horüs öyküsünden araklanan İsa öyküsünü alıyor Kuran’da anlatıyor.
      İşte sana bilimsel kanıt bir Kul arkadaş.
      Biliyorum, sen gene inkar edeceksin, bu kadar kanıt vermeme rağmen hangi mantıkla sen bilimsel veri vermiyorsun demeye devam edeceksin.
      Çünkü sen ve senin gibiler bozuk inancınızı savunmak için her tür oyuna başvurursunuz.
      Mucize ha !!!
      Ordan, burdan araklanmış kökleri daha eskilere dayanan efsanevi öyküleri Allah’ın sözleri diye anlat,
      sonra da insanlardan inanmasını bekle !!!
      Bedeviler inanmış, hayali cehennem korkusuyla sen de inanmaya devam et :)))

      11:1 Lazare habite à Béthanie avec Marie et sa soeur Marthe. Lazare malade meurt puis est ressuscité par Jésus. Dans cette histoire, les rédacteurs de la Bible ne se sont pas foulés: ils ont recopié une vieille légende égyptienne sans même prendre la peine de travestir les noms! La légende égyptienne précise que Osiris doit voyager jusqu’à Béthanu (La maison du dieu Anu en égyptien; Anu est un nom d’origine sumérienne qui veut dire le premier des dieux) pour atteindre son père mort. Il y a aussi les deux soeurs Meri et Merti et leur frère nommé El-Azar-us . Précisons que Béthanie n’existait pas (encore) du temps de Jésus. Bref, du plagiat pur et simple!
      https://sites.google.com/site/legrosmensongedelabible/les-erreurs

      • KARACA dedi ki:

        Sayın Tengri Menem

        verdiğiniz örneklerde kuranın alıntı olduğunu belirtiyorsunuz
        yazılarınızdan anladığım kadar incelemeyi araştırmayı anlamayı seven bir
        durumunuz var Horüs ten filan bahsediyorsunuz bunların hepsinin eskiden
        olmuş olayların olduğunu yer ve kişi karekterleri vererek yazıyorsunuz
        sormak istediğim şudur
        yine araştırmalarınızda eski kavimlerin inanışları hakkında bilgiler var
        peki bu insanların öldükten sonra neyle karşılacağına dair verdikleri bir
        bilgi varmıdır bu konuda birşeye rastladınızmı o insanlar öldükten sonra
        ne olacağı hakkında herhangi fikirleri veya inanışları varmıdır bunun için
        elinize bilgiler geçmiş olmalı paylaşabilirmisiniz bu konuda eski insanlar
        neler diyorlar.

      • Tengri Menem dedi ki:

        Sayın Karaca.
        Sana Cennet ve Cehennem ile ilgili iki veri vereyim
        Birincisi Sümerlerde anlatılan Cennet ve Tevrat’ta anlatılan Cennet olgusu benzerliğini.
        İkincisi gene Sümer yazıtlarında efsanesi anlatılan Gılmamış destanını örnek gösterebilirim.

        CENNET İLE İLGİLİ VERİ.
        Hiristiyanlık ve Yahudi inancında Adem ve Havva ile ilgili öykülerin bire bir Sümer yazıtlarında anlatılan Enki ile Ninhursag arasında geçenlerin öyküsü edildiği destandan alıntılandığını Sümerologlar ortaya çıkarmışlardı.
        Enki ve Ninhursag ile ilgili destanın anlatıldığı yazıtlarda, dünyada olduğu anlaşılan ibranice Eden cenetti, sümer yazıtlarında Dilmun olarak geçiyordu. Ahitlerde anlatılan öykü, Sümer yazıtlarındaki gibi aynı yer, aynı ırmak, aynı acı, kadının yaratılışı dışında benzer olgu öyküleri anlatılıyordu.
        Sümerlerde E-din, Akadlarda Edinu olan Eden sözcüğü ibranice Leziz anlamına geliyor.
        Sümer ve Akad’lar bu sözcüğü ova, düzlük anlamında kullanmışlardı.
        Sümerler için cennet, ölümün ve hastalığın olmadığı, Dilmun isminde kusursuz bir ülke idi. Fırat ve dicle ırmaklarının ortasına bulunan bu kusursuz ülkede kadınlar sancısız doğum yapıyor, Aslanlar öldürmüyor, kurtlar kuzuları yemiyordu. Sadece yaşamın, barışın ve huzurun olduğu bu yerde yağmur yağmıyor, yer altından çıkan buhar bahçeleri suluyordu.
        Sümer yazıtlarında anlatılan efsanede, Enki ile Ninhursag Dilmun ülkesinde muhteşem sekiz bitki yetiştirirler. Bu meyvelerinin tadlarını merak eden Enki, bitkilerin meyvelerinden yer. Enkinin bu eylemine sinirlenen Ninhursag Enki’ye lanet eder. Ölüme terkedilen Enkin’in bedeninin sekiz yerinde hastalıklar oluşur.
        Dilmun cennetinde bir tilkinin kendisi için değilde Enki için Tengri’ye dua etmesi sonucunda Ninhursag tekrar acı içinde kıvranan Enki’nin yanına gelir ve hastalıklarını iyileştirmesi için sekiz iyilik perisi yaratır.
        Burada ilginç olan Enki’nin kaburgalarını iyileştirecek olan perinin isminin Ninti olmasıdır.
        Sümerce “Nin” kadın “ti” kenar,kaburga anlamına gelmesinin yanı sıra “ti” sözcüğü yaşatmak anlamınada geliyordu.
        Sümerce iki anlamı olan bu sözcükten “kaburga kadını” ve “yaşatan kadın” anlamları çıkıyordu.
        Babillilerden kulaktan dolma duydukları inanç efsanelerini Sümerce bilmemeyen ibrani rabinler yanılmaları sonucunda inançlarınıda ilk baştan yanlış zemine oturtmuşlardı.
        Sümerlerde hatayı işleyen Enkiyi affeden Ninhursag, sevginin ve aşkın gücüyle Enkiyi ölümcül hastalıklarından tekrar yaşama döndürmüştü. Sümerce sözcüklerin kök anlalamlarını bilmemelerinden dolayı çeviriyi yanlış yapan ibrani rabinler kulaktan dolma söylemlerinde etkisiyle kadının erkeğin kaburgasından yaratılmış olacağını düşündükleri için Havvayı Ademin kaburgasından yaratıldığını ahitlerine yazmışlardı.
        Tevratın eski Ahit olarak yeni Ahitle birlikte İncili oluşturmasından Hiristiyanlarda bu biçimde iman etmişlerdi.
        Sümer Dilmun/Cennet anlatımlarından yararlanan ibraniler efsanedeki olguları bire bir kopyalayarak Tevratı oluşturan 5 kitaptan ilki olan yaratılış bölümü Tekvine yazmışlardı.
        Bunlar;
        Yaratılış 2:5-6 Cennete yağmur yağmaz, bahçeyi sulamak için yer altından buharlar çıkar.
        Yaratılış 2:9 Cennet Fırat ve dicle nehri arasındadır.
        Yaratılış 2:16-17 Bu bahçenin meyvelerinin bazıları ölüme sürükler.
        Yaratılış 3:16 Cennette kadınlar sancısız doğum yaparlar.
        Yaratılış 2:21-22 Kadın erkeğin kaburgasından yaratılmıştır.
        Sümer ve Akad yazıtlarının çözümlenmesinden sonra yazıtları okuyan bilim insanları, inançlar üzerine daha kapsamlı araştırmalar ve çalışmalar sonucunda eski ve yeni Ahitin genelinin Sümer efsanelerinden ve Akadlarda değişikliğe uğramış olgulardan ibaret olduğunu gördüler.
        Sümerlerde E-din tanımlamasından türetilen İbranilerin Eden cenneti dedikleri cennetlerini Kuran’da Adn cenneti olarak görmekteyiz.
        Adn cenneti olarak konusu edilen sureler; Tevbe 72, Rad 23, Nahl 31, Kehf 31, Meryem 61, Taha 76, Fatır 33, Sad 50, Mumin 8, Saff 12,

        CEHENNEM İLE İLGİLİ TARİHİ KALINTI.
        Akad ve Hitit öykülerinde Gılgamış, derince bir kuyunun dibinde bulunan ölümsüzlük bitkisine ulaşır ve bununla ölmüş çok sevdiği, can yoldaşı, arkadaşı Enkidu’nun tekrar dirilmesini amaçlar. Öyküde yaşam bitkisini bir yılan yemiştir. Gılgamış son çare olarak Nuh peygamberden (Ziusudra) yardım dilesede , yedi gün gaflet uykusuna yatmış olmasından dolayı amacına ulaşamamış, sonuçta Uruka eli boş dönmüştür.
        Sümer Gılgamış öyküsünde Gılgamış yaşam ağacını Uruka getirir fakat Tengri’ye sunulmak istenen bu armağanı yer altı cehenneminde yaşayan, kötülüğün simgesi ereşkigal isimli şeytan kıskanır. Ereşkigal Cehennemden bir çukur açar ve ağacı dallarıyla beraber cehenneme düşürür.
        Gılgamışın can yoldaşı Enkidu ağacı getirmek için cehenneme iner lakin başarılı olamaz, orada ölür.
        Enkidunun cehenneme inmeden önce Gılgamışa tavsiyesi ilginçtir.
        Enkidu başına gelecekleri bilircesine Gılgamışa kutsal olgular karşısında başını eğmelisin öğüdünde bulunmuştur. Burada Enkidu Gılgamışa Tengri’nin emirlerine ve yasaklarına uyması gerektiğine vurgu yapmaktadır.
        Enkidu Gılgamışa Tengrinin taktirinden kaçamazsın demek istemiştir.
        Yer altı cehennemine inen Enkidu’nun başına gelenler 12’ci yazıtta şöyle anlatılmaktadır; “O zaman Enkidu yeryüzüne çıkmak isteyince, onu, ne bela getiren ruh, ne de hastalık ifriti yakaladı, onu cehennem kralının amansız şeytanı yakaladı. Onu, yeraltının kendisi yakaladı. O, yiğitler alanında düşüp ölmedi, onu yeraltının kendisi öldürdü.”
        Can yoldaşı Enkidu’yu kaybeden Gılgamış, efsanede o dönem ilahi güçleri olduğuna inanılan kağanlardan veya göksel varlıklardan arkadaşının geri gelmesi için yardım ister, yalvarıp yakarır.
        O dönem ilahi güçleri olduğuna inanılan kağanların hiç birinden cevap alamaz, anlatımda adı geçen kağanların hepsinin sessiz kaldığı yazmaktadır.
        Burada aslında vurgulanmak istenen ilahi vasıfları olmayan insanlar tarafından tanrısallaştırılmış varlıkların hiç bir şeye güçlerinin yetmeyeceği anlatılmaktadır.
        Sümerceden Akadcaya bire bir çevrilen 12’ci yazıt metninde Gılgamış’ın duaları An-nu-na’nın Absu mabedinde kabul edilir.

      • bir kul dedi ki:

        Tengri Menem dedi ki:
        22/12/2015, 00:50bu tarihli yazına

        Ordan, burdan araklanmış kökleri daha eskilere dayanan efsanevi öyküleri Allah’ın sözleri diye anlat,
        sonra da insanlardan inanmasını bekle !!!DEMİŞSİN

        O suçluların, Rabblerinin huzurunda başlarını eğerek, “Ey Rabbimiz! Gördük, duyduk. Artık bizi dünyaya geri gönder de iyi işler yapalım. Çünkü biz kesin olarak inandık” diyecekleri anı bir görsen!SECDE 12. AYET

        kuran ın dışında benim inanacagım hiç bir şey yoktur din konusunda iman konusunda kılavuz konusunda önderlik konusunda
        KURAN ın HİÇ BİR AYETİV benim yüzümü kızartmaz YAP DEDİKLERİNİ YAPARSAM YAPMA DEDİKLERİNDEN DE UZAK DURURSAM kuran ın hiç bir ayeti BENİM YÜZÜMÜ KIZARTMAZ BENİ UTANDIRMAZ enim yüzümü kızartmaz eger kılavuz edinmezsem bu yüceler yücesi olan yüce allah ın vahyinin beni aydınlatması için gönderildi tersine tüm çirkinliklerden uzaklaşmam ve pisliklere bulaşmamam için bana yol gösteren bir REHBER bir KILAVUZDUR O hatta pislik içinde olanlarıda kurtarır eger onun dediklerine uyarsa

        ÖRNEK
        İÇKİ İÇME DİYOR İÇENLERE BAKIYORUM İÇKİLİ ARABA KULLANIYORLAR RESMEN İNSANI VE KENDİSİNİ ÖLDÜRÜYORLAR AYILDIKLARINDA UTANCINDAN YÜZLERİ KIZARIYORDUR HERHALDE ÖMÜR BOYUDA VİJDAN AZABI CEKİYORLARDIR BİR NEFSİNE HAKİM OLAMAMALARININ NETİCESİ DEGİLMİ YANİ RESMEN İNSAN KATİLİ OLUYORLAR HA TABACAYLA VURMUŞSUN HA İÇKİLİ VS VS VS VS OKADAR COKKİ UZATMAK İSTEMİYORUM

        Biz seni ancak âlemlere merhametimiz gereği gönderdik.enbiya 107.ayet

        Öyle bir kitap ki, onun ayetleri, kavrayabilen bir topluluk için Arapça bir hitap olarak ayrıntılı biçimde açıklanmıştır;FUSSİLET 3.AYET
        —————————————————–
        Bilgi, takip edilecek bir ışıktır

        Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı

        Doğru bilgi, insana su ve hava kadar lüzumludur. Günümüz insanlığı bilgiyi takip etmemeleri nedeniyle problemleri, sorunları çözümsüz hale getirmekte, dünyayı zulme giden bir hayat tarzına dönüştürmektedir

        EĞER bugün insanlık bilmediği şeyin peşine gitmeseydi bu denli düşmanlık, kin ve nefret harekete geçip insanların ölümüne neden olmayacaktı. İşte bunları durdurmanın çaresini yüce Allah şu ayette bildirmektedir:

        “Bilmediğin şeyin ardına düşme; çünkü işitme duyusu, görme duyusu ve gönül, bunların hepsi bundan sorguya çekilecektir.” (İsra, 36).

        Ayetin açıklamasını şu şekilde yapabiliriz: 1.”Bilmediğin şeyin ardına düşme.” “Ardına düşmek” bir eylemdir. Bir eylemin bilinmesi demek, onun sonucunun nereye götüreceğinin, ne fayda temin edeceğinin, iyiye, güzele veya kötüye götürüp götürmeyeceğinin analizini yapabilmek demektir. Bilgi, insana analiz yapma gücünü verecek ve bu konuda önünü aydınlatacaktır. Bilgi ışık olduğundan, insanın analizlerinde rehberlik yapacaktır.
        Buradaki bilgi, duruma göre kesin delil anlamını da ifade edebilir.

        Kesin delil olmayan, sağlam bir dayanağı olmayan, zanni, tahmini ve dedikodu cinsinden haberlerin peşinden gidilmemesi emredilmektedir. Bir siyasetçi için bu, hem devletler arası ilişkilerde hem de iç işlerinde kesin bilgi, kesin delil ve dayanak olmayan bir şeyde, davranışta bulunmaması anlamına gelmektedir. Bilimsel araştırmalarda, eğitimdeki uygulamalarda ve ahlaki davranışlarda hep bu ilke yer almalıdır.

        Kuran’da dini alan için bilinmeyen bir şeyin ardına düşülüp yapılan yanlışları açıklayan ayetler vardır:

        a) “Putperestler diyecekler ki: “Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz tahminde bulunmaktan yani yalan söylemekten başka bir şey yapmıyorsunuz. (En’am, 148).

        Yüce Allah, müşriklerin konuşmalarını ispat etmeleri için onlardan bilgi istemektedir. Bu bilgiyi getiremeyenlere zannı takip ettiklerini, tahmini ya da yalana dayanarak konuştuklarını söylemektedir. Müslüman’ın farkı, kesin bilgiye dayanarak hareket etmesidir.

        b) “Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak, bu helaldir, şu da haramdır, demeyin; çünkü Allah’a iftira etmiş olursunuz.” (Nahl, 116). Din adına bilgiye, delile dayanmadan konuşulmaz ve konuşulamaz. Dini hayatın, uygulamaların ve yolun aydınlığı ilahi bilgidedir.

        c) “De ki: Eğer doğru sözlüler iseniz, Allah katından bu ikisinden daha doğru bir kitap getirin de ben ona uyayım. Eğer sana cevap veremezlerse, bil ki onlar, sırf heveslerine uymaktadırlar.

        Allah’tan bir yol, gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir?” (Kasas, 49-50).
        Allah’tan bir delil, bir bilgi olmaksızın din konusunda konuşanı yüce Allah en sapık insan olarak takdim etmektedir.

        d) “Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, onun bir tahminden ibaret olduğunu sanıyoruz, kesin bir bilgi elde etmiş değiliz, dediniz.” (Câsiye, 32). Müşrikler bile kesin bilgi istemekte, buna sahip olmadıklarından zandan ibaret olarak sanmaktadırlar.

        e) “Hayır, onların ahireti hakkındaki bilgileri yetersiz kalmıştır. Dahası, bu hususta şüphe içindedirler. Bunun da ötesinde, onlar ahiretten yana kördürler.” (Neml, 66).

        Bilginin yetersiz kalması, şüpheyi ve manevi körlüğü getirmektedir. Böylece bilginin yeterli olmayışı imansızlığa neden olmaktadır.

        Bütün bu ayetler şunu gösteriyor: Bilgisizlik, bilginin yetersizliği ya da yetersiz bilgiye sahip olmak, insanın zanna ve tahmini davranışların peşine düşmesine sebep olmaktadır.

        Din eğitimcileri, âlimleri, insanları dini konularda yeterli bilgiye sahip kılmadıkça onların hatalarını önleyemeyeceklerdir. Tabii ki öncelikle kendilerini doğru ve yeterli bilgiyle donanımlı hale getirmeleri gerekiyor.

        ”BİLMEDİGİN ŞEYİN ARDINA DÜŞME” EMRİNE HUKUKİ ALANA ÇEKERSEK,ŞAHİTLİK EDEN İNSANIN DUYMADIGI GÖRMEDİGİ, BİLMEDİGİVE KALBİNİN TATMİN OLMADIGI BİR KONUDA ŞAHİTLİK ETMEMESİ EMREDİLMEKTEDİR DİYE BİLİRİZ. Böylece bu emir, hukukun yanıltılmasını önlemektedir.

        AMA KONUYU AHLAKİ ALANA DA ÇEKEBİLİRİZ: DUYMADIGIN, GÖRMEDİGİN VE KALBİİNİN TATMİN OLMADIGI, TAM BİR BİLGİYE SAHİP OLMADAN BİRİ HAKKINDA KONUŞMAK GIYBET ETMEK, DEDİKODU YAPMAK İFTİRA ETMEK YASAKLANMIAKTADIR.

        O zaman Hucurât Suresi 6. ayetin uygulanması istenmektedir: “Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”

        Müslüman, bilgiyi, delili takip eder; hareketlerini bilgiye dayandırır.

        2. “Çünkü işitme duyusu, görme duyusu ve gönül, bunların hepsi bundan sorguya çekilecektir.” İşitme organı ile görme organlarının topladığı duyumlar beyinde, kalpte bilgiye dönüşmektedir.
        Yanlış duyumların peşinde koşup doğru bilgiye dayanmamaktan dolayı sorgulamanın olacağını bilmek ve ona inanmak gerekiyor. Her organın kendisine has bir sorumluluğu olacağını bilen bir mümin, bilginin dışında hiçbir şeyi takip etmeyecektir.

        Ayette geçen “takfu” kelimesi “kafâ”dan gelmektedir. Ayak izlerine bakarak, insanların durumları hakkında fikir yürütenler için de bu kelime kullanılırdı. İnsan bedeninin arkasında olduğu için enseye de “kafâ” denmiştir. Çünkü ense, bedeni izleyen bir özelliği olduğu için bu ismi almıştır.
        Demek ki, insan kafasına, yani beynine sahip çıkmalı, neyin ardına düştüğünün analizini yaparak hareket etmelidir. Ayetteki kulak, göz ve kalp aslında beyni ifade etmektedir. Bilgiyi takip etmemek konusunda yüce Allah insanları sorumlu tutacak ve mahşerde sorgulayacaktır. Günümüz insanlığı bilgiyi takip etmemeleri nedeniyle problemleri, sorunları çözümsüz hale getirmekte, dünyayı zulme giden bir hayat tarzına dönüştürmektedir.

        Biz buradan şöyle sesleniyoruz:

        DOGRU BİLGİ İNSANA SU VE HAVA KADAR LUZUMLUDUR.

        ONUN İÇİN (((BİLGİ))) BİLGİ VE YİNE (((BİLGİ))) DİYORUZ.

  334. bir kul dedi ki:

    Bi Yabancı
    21/12/2015, 19:07

    Sayın Karaca arada geçerken uğruyorum sizin de yazınız da bir kaç satır dikkatimi çekti müsaade ederseniz bir iki kelam da ben edeyim :

    _kaldıki demirin gökten indirildiği bilgisini nereden buldu.atmosferin koruyucu tabaka olarak yedi kat olduğu bilgisini nereden buldu (Sizden Alıntı) ALINTILAMIŞSINIZ

    _enzelnâ-lhadîde. (Hadid 25) : Demiri indirdik.
    _vezallelnâ ‘aleyhimu-lġamâme veenzelnâ ‘aleyhimu-lmenne ve-sselvâ. (Araf 160) : Onlara kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik.
    _enzele lekum mine-l-en’âmi śemâniyete ezvâ (Zümer/6):Sizin için davarlardan sekiz çift indirdik.

    Evet ümit ediyorum ki kurandan alıntısını yaptığı yukarıda ki ifadeler benim nazarım da olduğu gibi okuyucuların nazarında da konunun kapanması için yeterli olmuştur DEMİŞSİN

    Sizin için YERDE OLANLARINTÜMÜNÜ yaratan O’dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları YEDİ GÖK olarak düzenleyen O’dur. Ve O, HERŞEYİ BİLENDİR. (Bakara Suresi, 29)

    -Mülk suresi 3. Ayet :Gökleri yedi kat üzerine yaratan O’dur. Rahman’ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin?

    Andolsun ki, biz en yakın göğü kandillerle süsledik. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık. MÜLK 5.AYET

    HERŞEYİ BİLDİGİNİ SÖYLEDİGİNE GÖRE BİZLER YANLIŞ YAPIYORUZDUR

    YANİ AYETİ ANLAMAYANLAR BİZLERİZ BEN BU AYETTEN EN YAKIN SEMANIN GÖRDÜGÜMÜZ YILDIZLARIN OLDUGUNU BUNDAN SONRADA YUKARIYADOGRU 6 KAT DAHA VAR DEMEK OLDUGUNU ANLIYORUM YANLIŞ ANLAMAYIN DÜNYANIN KATINI DEGİL UZAYIN TABAKA TABAKA YUKARIYA DOGRU OLDUGUNU ANLIYORUM
    GÖK KUŞAGI NEDEN 7 RENK YANSIR BEN AKLIMLA 7 TABAKANIN YANSIMASI OLARA GÖRÜYORUM BENİMKİSİ BİR AKIL YÜRÜTME BU GÖK KUŞAGININ BU TABAKALARLA MUTLAKA BİR BAGLANTISI OLMALI NEDENİ DE YAGMUR YAGARKEN BULUTLARIN OLMADIGI BOŞLUKTAN GECEN GÜNEŞ IŞIKLARI YAGMURA DEYDİGİNDEN BİR HER TABAKAYININ YANSIMASI GİBİ GELİYORBANA BU KONUYU BİLEN BİRİ VARSA ACIKLARSA MEMNUN OLURUM FAKAT İLMİ OLARAK OLSUN BENDE AYDINLANMIŞ OLURUM VEDE AKIL YÜRÜTMENİN GERCEGE NEDERECE YAKIN OLDUGUNU KAVRAMIŞ OLURUM GÖZLEMLEYEREK YAPILAN DEGERLENDİRMEYİ AKIL NE DERECE YE YAKIN YADA UZAK BİR DEGERLENDİRME YAPABİLİYOR BUNUN SAGLAMASINI YAPMIŞ OLURUM
    YALNIZ BENİMKİSİ GİBİ ACIKLAYACAK VARSA YAPMASIN BEN ZATEN BİR ZANDA BULUNDUM VARSA İLME GÖRE ACIKLASIN

    SEYTANLARA ATILAN VEDE KUYRUKLU YILDIZ DEDİKLERİ SANKİ BİRİNCİ KAT SEMANIN BEKÇİLERİ GİBİLER TEŞBİHTE HATA OLMAZ MİSALİ
    YANİ GÖGÜ YEDİKAT YAPMIŞSA YERİDE KADEMELİ YAPMIŞTIR CIKAR ONUDA SİZLER İNCELEYİN BULUN DEMEK OLUR BENİM ANLAYIŞIM BU

    http://www.kuranmeali.org/21/enbiya_suresi/32.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx
    Gökyüzünü de korunmuş bir tavan gibi yaptık. Oysa onlar bundaki delilleri görmezlikten geliyorlar.ENBİYA 32.AYET

    Allah, gökleri, görebileceğiniz direkler olmadan yarattı. Sizi sarsmasın diye yeryüzüne sabit dağlar koydu ve orada her çeşit canlının çoğalmasını sağladı. Biz, gökyüzünden su indirip orada her türlü faydalı bitkiler yetiştirmişizdir. (lokman 10)

    22/70- Bilmez misin ki kuşkusuz Allah gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Kuşkusuz bunların hepsi bir kitapta (Levh-i mahfuz’da)dır. Şüphesiz bu Allah’a göre çok kolaydır.

    PEKİ SÖYLERMİSİN DEMİR DÜNYADA OLUŞA BİLİYORMU BİLİM BUNA NE DİYOR BUNU DA ACIKLARSANIZ MEMNUN OLURUM BENDE ÖGRENMİŞ OLURUM HERKESTE BEN BİR CAHİLLİKTEN DAHA KURTULMUŞ OLURUM LÜTFEN BENİ AYDINATIRMISINIZ BUNDA COK SAMİMİYİM
    SAYGILARIMLA

    22/70- Bilmez misin ki kuşkusuz Allah gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Kuşkusuz bunların hepsi bir kitapta (Levh-i mahfuz’da)dır. Şüphesiz bu Allah’a göre çok kolaydır.

    NOT O KUYRUKLU YILDIZLAR DENİLEN ŞEYLERDEN MİLYONLACASI VARDIR BELKİ YÜZ KATI BİLE VARDIR BİZ TEKTÜK GÖRSEKTE

    • KARACA dedi ki:

      Sayın bir kul

      yazınızı okudum
      benim yazımda ifade etmek istediğim şunlardı
      kuran için alıntılardan, söylentilerden veya başka kaynaklardan,temin edilmiş bilgileri kopyalamış kurana iliştirmiş diyenlere cevaben yazmıştım
      amacım
      madem siz haklısınız görüşünüzdede samimi iseniz
      demirin gökten indirildiği bilgisini kim verdi Hz.Muhammede diye iddia edenlere sormaktı,
      tabiki ben biliyorum yüce allah tarafından bu bilginin indirildiğini
      hazreti muhammede verildiğini, bunda benim tereddüdüm yok
      yine aynı şekilde eğer resullallah zamanında atmosferin yedi tabakası olduğunu
      insanlar nereden biliyorlardı o zaman konuşulan veya eskilerden kalma bilgimidir
      diye sormuştum tabiki atmosferin durumunu yüce allah peygambere bildirmiştir.
      kurana kopyalamak suretiyle bu bilgilerin girdiğini iddia edenlereydi benim cevabım
      yanlış anlaşılmasın
      inanmayanlar iddia ediyorlar peygamberimiz için şurdan araklamış burdan araklamış diye
      ben bunların aslının olmadığını kuranda geçen bütün bilgilerin Allah tarafından peygambere indirildiğine dikkat çekmek istedim
      bu örnekleri çoğaltacağım red edenlere soracağım bazı konularda Hz muhammed değişik kaynaklardan istifade etmiş diyorlar
      bunları iddia edenlerin iddialarının mantıksız olduğunu izah etmeye çalıştım.
      arkadaşların verdiği bilgilerde geçmişte yaşanmış olaylardan bilgi veriyorlar, vermeleri gerekir bunların farklı şeyler olduğunu belirmek istemiştim.
      yoksa peygambere itimatsızlık oralarak yorumlanmasın ben böyle bir şey demem ve demek te istemem sadece örnekler vererek iddiaların yetersiz olduğunu bildirmekti
      iyi çalışmalar dilerim,

  335. Bi Yabancı dedi ki:

    Bakın Sayın Karaca Tayyip’in oğlu Bilal’e anlatır gibi anlatıyorum : Aynı sureye ait neredeyse peş peşe iki tane ayet var Mülk3 ve Mülk5! Ne diyor ilgili ayetler :

    -Mülk3: Gökleri yedi kat üzerine yaratan O’dur. Rahman’ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin?
    -Mülk suresi 5. Ayet : Andolsun ki, en yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık.

    Şimdi senin bir başka yazından alıntıladığım ifadeleri aynen aşağıya yazıyorum iyi oku:
    _atmosferin koruyucu tabaka olarak yedi kat olduğu bilgisini nereden buldu (Karacadan alıntı)

    Şimdi bakınız : Yukarda sizden alıntıladığım ifadenizde diyorsunuz ki Kuran atmosferin yedi kat olduğu bilgisini nereden buldu DOĞRU MU SAYIN KARACA!
    Hayır diyecek haliniz yok sizin yazınızdan bizzat aldım.
    Şimdi meseleye geri dönecek olursak ; Atmosferin tabakaları dünyamıza en yakın olan TROPOSFER ile başlayıp İYONOSFERE kadar çıkıyor!
    Bu doğrultuda Mülk3 ayetine tekrar geri dönüyorum ve şaşırıyorum! Hayret Sayın Karaca doğru söylüyor Atmosfer yedi katlıymış ve kuranda bunu bin dört yüz yıl önce söylüyor.Daha ne mucizeler bulacağım merakıyla okumaya devam ediyorum ama bir de ne göreyim aynı surenin beşinci ayeti , göğün yedi katman olduğu bilgisinden sonra en yakınında kandillerin yani yıldızların olduğunu söylüyor!!!!!!!!
    Bakın Sayın Karaca ben sabırlı bir adam değilim tez canlıyım öyle laf kalabalığıyla gereksiz cümlelerle gereksiz ifadelerle beni karambole getiremezsiniz!!!
    Arkadaşım Kuranın yedi kat gök tabirinden atmosfer anlamı çıkarmadınız mı ? Kör müsünüz yukarda ki yedi kat bilgisi içeren ayetin devamında aynı göklerden en yakınında kandiller yani yıldızlar var diyor. Daha neyi evirip çevirip kıvırıyorsunuz!
    ArkadaşIM kaldırıp kafanızı bakacaksınız atmosferde yıldız var mı ? Yıldız diyorum kendinize gelin en küçüğü dünyadan kat be kat büyük!!!

    Şeytanlara atış taneleri falan bişeyler yazıp çizmişsiniz! Ben ilgili ayetlerin o kısmıyla ilgilenmedim. O yüzden boşuna parmaklarınızı yormuşsunuz!

    Son olarak şu ifadelerinize bir bakın : Şurda şunu anlamanız gerekiyor! Burda bunu anlamanız gerekiyor vs vs

    SİZ KİMSİNİZ BANA KURANI OKUDUĞUMDA NE ANLAMAM GEREKTİĞİNİ SÖYLÜYORSUNUZ?! HAYIRDIR ARKADAŞIM SİZ HANGİ SIFATLA BANA YÖN TAYİN EDİYORSUNUZ KİMSİNİZ SİZ ARKADAŞ! ASTRAL SEYAHAT YAPIP TAA MUHAMMEDE KADAR YOLCULUK MU YAPTINIZ! YA DA KURANI GÖNDERDİĞİNİ İDDİA ETTİĞİNNİZ ALLAHI ZAMAN ZAMAN ZİYARET Mİ EDİYORSUNUZ! KİMSİNİZ Kİ TANRI KATINDAN GELDİĞİ İDDİA EDİLEN BİR KİTAPTA CÜMLELERDEN ASLINDA ŞUNLAR ANLAŞILMALI BUNLAR ANLAŞILMALI DİYEBİLİYORSUNUZ!

    Sakinleştim son olarak son paragrafınıza değinip bitireceğim dediniz ki :
    __enzele lekum mine-l-en’âmi śemâniyete ezvâ (Zümer/6):Sizin için davarlardan sekiz çift indirdik.
    siz bu ayeti fiziki bir indirme olarak anlıyorsunuz
    burada anlaşılması gereken insanların ihtiyacı olan bu hayvanları, ve devam edersek ihtiyacı olan herşeyin planlandığını görmeniz gerekir,(Sizden Alıntı)

    Sayın Karaca hadid suresinde demir ile ilgili ayette kullanılan enzelna kelimesinden demirin gökten indirildiği anlamını çıkarmak da serbestsiniz fakat aynı kelimenin içinde geçtiği başka ayetlerden örnek verdiğim de burada anlaşılması gereken şu olmalıdır vs vs.
    Lafa bak ”BURDA ANLAŞILMASI GEREKEN” Yine söylüyorum yahu siz kimsiniz kuranda neyin nerede anlaşılması gerektiğini söyleyebilecek cüreti kendinizde buluyorsunuz. İSMİNİZİN BAŞINA HZ UNVANINI EKLEYELİM Mİ YA DA İSMİNİZİN SONUNA CC KOYALIM!!
    Yahu davarı bıldırcını bilmem neyi ”enzelna” kelimesiyle hizmetinize verdik demek isteyen allah aynı enzelna kelimesiyle demirin gökten indirdirildiğini söylemek istiyor öyle mi?

    İşin özü şu benim işim değil sizin gibilerle münazara yapmak zira ben bu tarz saçmalıklara tahammül edemiyorum. Sana kolay gelsin HZ KARACA YADA KARACA CC.

    • Tengri Menem dedi ki:

      Sayın bir yabancı.
      Biraz önce Bir Kul Arkadaşın paylaştığı videoda ilahiyatçı Zumer suresi 6’cı ayeti örnek gösterterek ayette konusu edilen sekiz hayvan’ın aslında ilk insan ve ondan eşini yaratan Allah’ın insanların üremesi için kadın erkek hücreleri olarak gönderdiğini söylüyor !!!
      Ayette ise açıkca sekiz hayvan yazıyor.
      Resmen milleti aptal yerine koyuyorlar, Bizim millet ilk insanın hayvanlarla çiftleşerek ürediğine inanır ama evrime kesinlikle inanmaz.
      Ta ki önder aldıkları bir ilahiyatçı diyene kadar.

  336. Bi Yabancı dedi ki:

    İlgili ayette bıldırcından da bahsediliyor.

    Sen bunlara kaçacak delik göster yeter ki fareye taş çıkarırlar !

    • KARACA dedi ki:

      Sayın Bi Yabancı
      Sen bunlara kaçacak delik göster yeter ki fareye taş çıkarırlar !
      sizden alıntı.

      Dünya için geçerli olabilecek bir söz, kaçacak pek çok delik vardır birine girer insan
      ya ahiret,orada kacacak bir delik bile bulunmaz kaçmak isteyenler için.

  337. bir kul dedi ki:

    Sayın SİTE ZİYARETCİLERİ VEDE SİTE SAHİBLERİ

    SİZLERE SORUYORUM

    BİLMİYORSAN BİR BİLENE SOR DİYOR BİZLERİN RABBİ

    DEMİR KAİNATTA YANİ DÜNYAMIZDA OLUŞABİLEN BİR ŞEYMİDİR

    KİM BİLGİLENDİRECEK BENİ AYDINLATACAK BAN BİLGİ ÖGRETECEK

    (((((TENGİRİ)))) İŞTE SANA BİLİM BİLGİ BENİ BİLGİLENDİR

    BİLGİ ÖGRETİN YANLIŞSAM YANLIŞ DEYİN

    DEMİR DÜNYADA OLUŞA BİLİYORMU BİLİM BUNA NE DİYOR BUNU DA ACIKLARSANIZ MEMNUN OLURUM BENDE ÖGRENMİŞ OLURUM BEN BİR CAHİLLİKTEN DAHA KURTULMUŞ OLURUM LÜTFEN BENİ AYDINATIRMISINIZ BUNDA COK SAMİMİYİM

    SAYGILARIMLA

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bilimden bahs edipte Kuran’a uymayan bilgileri kabul etmeyen, inkar eden bir Kul arkadaş.
      Boncuk bulmuş çocuk gibi fazla sevinme :)))
      Bu soruna da yanıt vereceğim.
      Bir de ben Kuran içeriğinin hepsinin kötü olduğunu iddia etmedim.
      23 yıl üzerinde çalışılmış bir kitab’ın içinde doğru bilgiler olması gayet doğal.
      Diyelim ki ben bir kitap yazıyorum ve günümüzde fazla kimsenin üzerinde kafa yormadığı bilimsel veriler veriyorum.
      Kitabım 1000 yıl sonra birinin eline geçiyor ve okuyor.
      Benim verdiğim veriler mucize mi oluyor şimdi ?
      Demir’in gökten, yani meteorlardan geldiğini Sümerler M.Ö. 3000 binli yıllarda biliyor ve kullanıyorlardı.
      Yani Muhammed’den 3.600 yıl önce Sümerlerin “göksel maden” dedikleri demir o dönem altından daha değerliydi.
      Muhammed 3600 yıl sonra bu maden’in gökten geldiğini söylemesi mucize falan değil, bilinen bir bilgiyi tekrarlamaktır.
      Kuran Sümer ve diğer uygarlıklarda meteor olarak düştüğü bilinen demir madenin gökten geldiğini değil, süper novaların patlaması sonucu bu madenin oluştuğunu söyleseydi bu bir mucize olurdu.
      3600 yıl öncesinde bilinen bilgiyi vermek mucize ha :)))

      HSXS-Fiches_enseignants_FER.pdf erişimi için tıklayın

      DEMİR DÜNYADA OLUŞA BİLİYORMU BİLİM BUNA NE DİYOR BUNU DA ACIKLARSANIZ MEMNUN OLURUM BENDE ÖGRENMİŞ OLURUM BEN BİR CAHİLLİKTEN DAHA KURTULMUŞ OLURUM LÜTFEN BENİ AYDINATIRMISINIZ BUNDA COK SAMİMİYİM
      (Bir kul’dan alıntı)
      Cahil olduğunu sen iddia etmişin, bana göre bilgi eksikliği deseydin daha insani olurdu.
      Umarım cahilliğinden kurtulup aydınlanmışsındır :)))

      Bir kul arkadaş bu foruma geldiğimden beri senin paylaştığın dini konular ile ilgili sorular sordum.
      Adem ve eşi konusunda bana yanıt olarak iki zıt görüş video kopyaladın.
      Sana sen hangi görüşe inanıyorsun, Adem ve eşi nasıl yaratılmış, bu insanlardan insanlık nasıl ürediği ile ilgili 2 haftadır bir çok soru sordum.
      Neden bu sorulara yanıt vermiyorsun ?
      Arkadaşım basit bir soru.
      Adem ve eşinden insanlık nasıl üredi ?
      Bilgisizce Muhammed’den 3600 yıl önce bilinen bilgiye bak bu mucize diye böbürlenerek yanıt isteyeceğine sana sorulan sorulara kendi fikirlerini yazarak yanıt vermen gerekmezmiydi ??
      Bak arkadaşım sorular sorabilirsin, bildiğim bir konuysa yanıt veririm, bilmiyorsam bilmiyorum derim.
      Bilmemek ayıp değil. Ayıp, savunduğu konular üzerine sorulan basit sorulara yanıt vermemek ve görüşünü gayrı meşru ortada bırakıp kaçmaktır.
      Ne kadar aciz durumdasın biliyormusun !!!
      İki farklı görüş paylaşıyorsun.
      Paylaştığın görüşleri savunmak şöyle dursun, sahiplenemiyorsun bile.
      Esenlikler….

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      Anladık, kolaycılıktan ve başkasının ürettiklerine angaje olmaktan imtina etmenizi sağlayacak bir şahsi üretme açlığına sahip değilsiniz! Bu nedenle kendiniz düşünerek üretmek yerine başkalarının düşünerek ürettikleriyle tatmin olma dahası, onların düşünerek ürettiklerine koşulsuz inanma yolunu seçiyorsunuz! Bu bir tercihtir ama bu tercih bizi değil sadece sizi bağlar!

      Ama bu nedenle bizi kendinizin şahsi araştırmacısı olarak görmekten ve bizi kendi araştıramadıklarınızı araştırmaya yöneltmeye çalışan anlamsız tavırlar sergilemekten vazgeçin!
      Bizim görevimiz sizin inancınızda mevcut iddiaları sizin için kanıtlamak ya da sizin için çürütmek değil! Üstelik zaten bilgiye değil salt verilene inanmaya angaje olmuş bir inancın takipçilerinin inançlarıyla ilgili konularda bilgi talep etmesi anlamsızlığında ötesinde anlamsızdır!

      Sizin için kitabınızda olanlar doğrulayıcı bilgiye ihtiyaç duyulmaksızın doğrudur! Bu böyle olmasaydı ilk inananlar kendilerine gönderildiği iddia edilen her ayet için aynı anda doğrulayıcı bilgi ya da kanıt bekler ve ancak o bilgileri ya da kanıtları gördükten sonra inanırlardı! Ama biliyoruz ki süreç bu şekilde istemedi üstelik bu ayetleri duyduklarında bunların doğrulanması için bilgi ve kanıt isteyenler lanetlenerek tanrı düşmanı ilan edildi! Açın kendi kendinize elinizdeki kitabı okuyun ve onlara neler denildiğini kendiniz görün!

      Şimdi bu noktada çıkmış ilk ortaya çıktıklarında peşiden gitmek için bilgi ya da kanıta gerek duyulmamış sözleri bize kanıtlamak için bilgi kullanmaya, üretmeye çabalıyor ya da aynı şeyi bizim yapmamızı bekliyorsunuz!

      Bu anda size sormak istiyorum, atalarınızın bilgi ve kanıt beklemeksizin inandığı bir inancın söylemleri için bu çağda, doğrulayıcı ya da yalanlayıcı bilgiye ihtiyaç duymak da neyin nesidir?

      Bu olsa olsa 1400 yıl öncenin bilgi düzeyinin 1400 yıl sonranın bilgi düzeyi ile çakışması ve 1400 yıl önceki atalarınızın inanma hallerinin 1400 yıl sonra sizin bildiklerinizi bilememeleriyle doğru orantılı olduğunu gösterir!

      Yani o gün inanmak için bugün bildiklerimizi bilmemeleri gerekiyordu! Çünkü o inanç aynı şekliyle o gün değilde bugün gelseydi bu kadar yayılması mümkün olmayacaktı!

      Dostum, inanmayı tetikleyen şey, bilmeme ya da bilememe korkusudur! Bu korku karşınızdaki topluluğun sayısıyla doğru orantılıdır! Yani idda edenlerin sayısı az iken korku azdır onların sayısı artarken sizin korkunızda artar! Çünkü belkide çoğunluğa erişecek bir akımın dışında kalıp yalnızlaşmaktan korkmaya başlarsınız! Ah o korkular…

      Gelin sizinle beraber düşünelim! Diyelim ki bir zaman makinası yaptık ve bugüngü görüntümüz ve silahlarımızla 1400 yıl geriye giderek bir mekkeliyi ya da dünyanın herhangi bir yerinden bir insanı alarak geleceğe getirdik!

      O an yaşadığı korkuyu gözünüzün önüne getirmeye hatta hissetmeye çalışın! Sonra onu gelecekte bir yerde en kalabalık şehirlerden birinin ortasına olduğu haliyle 5 dakikalığına bıraktık! Arabaları, uçakları,televizyonları, yanan ışıkları, kendisinden farklı görünen insanları, devasa yapıları ve metrolarımızı gördü! Bekliyorum ne hissettiğine dair empati yapmaya çalışıyormusunuz?

      Neyse onu fazla yormayalım ve topu topu 5 dakika süren yolculuğunu onu zamanda ilk aldığımız yere ve ana geri bırakarak yani bunları onun zaman ölçülerinde hiç yaşanmamış ama yaptığı yolculuk sonucu beynine işlenmiş halde bırakalım!

      Şimdi empatiye devam edin, yaşadıklarıyla tekrar eski zamanına döndü! Sizce ne hissediyordur? Bırakalım bir kaç yıl bunlarla yaşasın! Sonra 3 yıl sonra tekrar geçmişe giderek karşısına çıkalım! Sizce önümüzde eğilir mi, eğilmez mi?

      Şimdi aynı deneyimi bir kuantum mekanikçisini herşeyi yanında olduğu halde 1400 yıl önceye götürerek tersine döndürelim! Sizce o Kuantum mekanikçisi gelecek kaynaklı bilgiyle şekillenmiş beyniyle karşılaşacağı o zamanın bilgileri ya da insanları öünde eğilirmi, eğilmez mi?

      Siz basit bir güdülenmeye angaje olmuşsunuz! Bugünün dünyasından baktığınızda anlamsız gelen geçmişinize ait bütün bilgileri bugünün dünyasına uyarlamaya ihtiyaç duyuyorsunuz! Çünkü ortaya çıkmasından korktuğunuz ama kendi içinizde sizi tedirgin eden sorgularınız var! Rahatlamaya ve benliğinizi çocukluğunuzdan itibaren sarmalamış olan ve sizin beynizin ona göre şekillendiği bu inancı kaybetmemeye ihtiyacınız var! Çünkü sonrasında ne olur ya da sonrasında ne olururum sorusuyla beyninizde şekillenen seçenekler hayli korkutucu!

      O nedenle sürekli zaten inandığınız bir inancın başkaları tarafından tasdik edilmesine ya da başkalarının ona karşı geliştirdiği iddialara karşı galip gelmesine ihtiyaç duyuyorsunuz! Ve ben biliyorum ki ilk geldiğinizde sizin gibi düşünmeyenlere karşı bir galibiyet yani üstün gelme hissi yaşasaydınız ertesi gün burada olmazdınız! Çünkü ihtiyaç duyduğunuz şeyi almış ve rahatlamış olurdunuz!

      İşte bu nedenle zaten inanıyor ve muhtemelen ritüellerini uyguluyor olduğunuz inancınızla alakalı videolar, tv programları izliyor kitaplar okumaya çalışıyor ve buralardan öğrendiklerinizle bizleri yenmeye çabalıyorsunuz!

      Ha illada demir konuşmak istiyorsanız, demiri ”gökten gelen armağan” olarak gören ve ederini o devirdeki herşeyin üzerinde hesaplayan ve tek tanrılı dinlerin çıkmasından önce hüküm süren çok tanrılı antik medeniyetleri özelliklede kralının sözlerini ”demir” gibi sağlam ilan eden hititleri araştırınız!

      Ama bunu kendiniz yapınız!

      Sonra sizinle özel olarak, peygambersiz olarak 30 yılda yaklaşık 300 bin mürit sayısına ulaşan JEDİ dininin(!) yükselişini (son 2000 yılda ortaya çıkan tüm tek tanrılı dinlerin yayılış hızından daha hızlı) tartışalım!

    • rammsteinn dedi ki:

      evet sayın kul
      ahzab 51 sıra ne sırasıdır diye sormuştum şimdi bakıyorum da sen de kendi mucize safsatalarını öne atmak için kendince gelecek cevaptan ilerlemek istiyorsun.

      ayet hadid25
      Biz demiri de indirdik

      bu ayet ile bilimsel bir mucize bulduğuna inanıyorsun. uzun uzun yazmaktansa bu ayete benden çok daha iyileri cevap vermiş onu kopyalayıp yapıştıracağım.
      istersen buraya herhangi bir mucize iddiası ile geleceksen önce https://ateistcanavar.wordpress.com adresinden yanıtlanmış mı bir bak. zira daha önce dediğin 365 günlük mucize iddiası gibi demir hikayesi de safsata
      ayrıca antik yunan devrinde yani m.ö binlerce sene önce atomlardan tut bakterilere kadar bir çok tez atılmıştır. ne dersin onlar nereden biliyordu? yoksa onlarada allah peygamber gönderdi de onlarmı çarpıttı?

      yazıyı budamak istedim zira uzun okunmaz diye. anlam bütünlüğü bozulacağı için isteyen okusun isteyen okumasın.
      illa mucize diyeceksen bu yazıyı çürütmeye çalış.

      kaynak

      mucize-yalanlari.pdf erişimi için tıklayın

      1. Mucize İddiası
      Mucize yaratıcılarımızın meşhur iddialarından biri de ”demirin indirilmesi” meselesidir. Önce bu mucize yalanını orijinal haliyle okuyalım:
      Harun Yahya (Adnan Oktar)’a ait sitelerden: ”Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik… (Hadid Suresi, 25)
      Modern astronomik bulgular Dünya’daki demir madeninin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur. Bu bilimsel gerçek Kuran’da mucizevi bir şekilde bildirilmektedir. Hadid Suresi’nin 25. ayetinde demir için kullanılan “enzelna” yani “indirme” kelimesi mecazi olarak insanların hizmetine verilme anlamında düşünülebilir. Fakat kelimenin yağmur ve güneş ışınları için kullanılan “gökten fiziksel olarak indirme” şeklindeki gerçek anlamı dikkate alındığında ayetin yukarıda ifade ettiğimiz bu önemli bilimsel gerçeğe işaret ettiği görülmektedir. Sadece Dünya’daki değil tüm Güneş Sistemi’ndeki demir dış uzaydan elde edilmiştir. Çünkü Güneş’in sıcaklığı demir elementinin oluşması için yeterli değildir. Güneş’in 6000 santigrat derecelik yüzey ve 20 milyon santigrat derecelik bir çekirdek sıcaklığı vardır. Demir ancak Güneş’ten çok daha büyük yıldızlarda ve birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda oluşabilmektedir. Nova veya Süpernova olarak adlandırılan bu yıldızlardaki demir miktarı belli bir oranı geçince artık yıldız bunu taşıyamaz ve patlar. Demirin uzaya dağılması işte bu patlamalar sonucunda mümkün olur.
      Bu bilginin Kuran’ın indirilmiş olduğu 7. yüzyılda bilimsel olarak tespit edilemeyeceği ise açıktır. Ancak bu gerçek, herşeyi sonsuz bilgisiyle kuşatan Allah’ın sözü olan Kuran’da yer almaktadır.”
      2. Hadid/25′deki “enzelna” kelimesi Hadid/25′te geçen ”enzelna” kelimesinin ”indirdik” anlamına gelebildiği de bilinmektedir. Ancak sözün doğru anlamını (yani söyleyenin ne kastettiğini) anlamak için hiçbir zaman kelimelerin tek tek
      sözlük anlamına bakılmaz; cümle içerisindeki bağlamı, somut kullanılış şekli ve diğer cümlelerde nasıl
      kullanılmış olduğu gibi noktalar dikkate alınır.
      Mucize iddaicıları buradaki ”enzelna” kelimesini sözlük anlamında olduğu gibi ”indirdik” -hem de ”dış uzaydan indirdik”- olarak yorumlamaktalar. Peki, gerçekten öyle midir? Şayet kelime ”gökyüzünden ya da uzaydan indirme” anlamına geliyorsa Kuran’ın başka bir bölümünde nasıl yer almaktadır. Kısaca göz atalım ve ”enzelna” sözcüğü yerine meali gereği ”indirdik” koyarak okuyalım:
      enzelnâ-lhadîde. (Hadid 25)
      Demiri indirdik.
      vezallelnâ ‘aleyhimu-lġamâme veenzelnâ ‘aleyhimu-lmenne ve-sselvâ. (Araf 160)

      Onlara kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik.
      enzele lekum mine-l-en’âmi śemâniyete ezvâ (Zümer/6)
      Sizin için davarlardan sekiz çift indirdik.
      Şayet bu kelime ”Dünya dışında oluştu”, ”uzaydan indirdik” anlamı taşıyorsa o zaman bıldırcın, kudret helvası, davar ve hattâ bazı ayetlerdeki elbise gibi şeylerin de uzaydan geliyor olması gerekir. Sadece ”enzelna” kullanılan yerlerin karşılaştırılması bile mucize iddiacılarının nasıl bir çarpıtma ve akıl fukaralığı içinde olduklarını göstermeye yeter.
      Şimdi de bu ayetin Müslüman kesimler tarafından genel kabul gören birkaç tefsirine bakalım: Diyanet Vakfı’nın yayımladığı tefsir:
      “İndirme” anlamına gelen kelime Zümer 39/6 âyetinde olduğu gibi “yarattı, lütfetti; insana onu kullanabilme yeteneğini ilham etti” anlamındadır.
      Kur’an Yolu – Türkçe Meâl ve Tefsir, Heyet: Prof.Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağırıcı, Prof. Dr. İ. Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Ankara/2007, Hadid/25
      Elmalılı Tefsiri:
      “Bir de demiri indirdik; yani bolca yaratıp varlığını bildirdik, kullanılmasını öğrettik.”
      Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Hadid/25
      Seyyid Kutub Tefsiri:
      “Bu ayette “demiri indirdik” deyiminin bir başka benzeri “size sekiz hayvan çifti indirdik” ayetinde görülüyor. (Zümer suresi, 6) Her iki ifade de yüce Allah’ın nesneleri ve olayları yaratmaya yönelik iradesine ve planına işaret eder. Gerçekten demir, yüce Allah’ın planı ve tasarısı uyarınca yeryüzüne inmiştir. Ayrıca bu deyim, ayetin havasına da uyuyor. Çünkü ayetin genel havası “kitap” ve “ölçü”
      indirmeyi yansıtır. Başka bir deyimle yüce Allah’ın yarattığı herşey “kitap” gibi, “ölçü” gibi plâna bağlı olarak yaratılmıştır.” (Seyyid Kutub, Fizilal’il Kur’an, Hadid/25)
      3. İddianın Tutarsızlığı
      Fakat biz yine de mucize iddiacılarının yorumunun doğru olduğunu yani ayetteki cümleden gerçekten de ”demiri gökten/uzaydan indirdik” anlamının kastedildiğini varsayalım. Durum böyle olsa bile bu ayetle söz konusu bilimsel bulguları ilişkilendirmek mümkün değil. Bunun için mucizecilerin bu çarpıtmaya temel gösterdikleri bilimsel gerçeklere bir göz atmak da gerekiyor. Evrendeki tüm maddelerin kimyasal yapısında –yaklaşık olarak- % 70-73 hidrojen, % 25 helyum ve % 2 de diğer ağır elementler bulunur. Ağır elementlerin hepsi yıldızların içinde evrimle oluşmuş ve uzaya atılmıştır. Keza bunların füzyonu için gerekli ısı ancak bu yıldız patlamalarından elde edilebilir. Dünyamız bu oluşumu sağlayacak sıcaklığa erişemez. O hâlde sadece demir değil pek çok diğer element de Dünyamızın oluşumundaki toz ve gaz bulutunun içinde yer almaktaydı; Dünyamız demiri de içinde bulunduracak şekilde katılaştı ve kabuklaştı. Demek ki Dünyamızın oluşumu sırasında zaten içinde demir vardı ve bugün de element yapısının % 5 i demirdir. Dünya’nın oluşumu sırasında erimiş hâlde olan ağır metaller Dünya’nın merkezinde (biz ona çekirdek diyoruz) toplanmışlar ve yoğun bir şekilde çekirdeği oluşturmuşlardır. Bu çekirdeğin üzerinde “magma” diye tarif ettiğimiz ve viskozitesi yüksek yoğun bir sıvı bulunmaktadır. Bu mantonun

      üzerinde de yerkabuğu vardır. Bütün madenler yerkabuğundan elde edilmektedir. Yerkabuğundaki bu madenlerin oluşmasında en temel sebep magmadır. Çeşitli sebeplerle yeryüzünde bulduğu boşluklardan fışkıran magma atmosferik, kimyasal ve fiziksel etkilerle soğuyarak yerkabuğunu ve belirli yoğunluklarda bulunan madenleri oluşturmuştur.
      O halde ”demirin Dünya’ya indirilmiş olması” söz konusu olamaz. Demir, gezegenimizin oluşum sürecinde zaten vardı. Yani doğumundan itibaren Dünya’da demir hep vardı; sonradan uzaydan indirilmedi. Ayrıca Dünya’nın oluşumu sırasındaki toz ve gaz bulutunun içinde bulunan demir dışındaki birçok element de güneş sistemimiz dışındaki patlamalar sonucu oluşmaktaydı.
      4. ”Göğün Armağanı” olarak Demir Yukarda da belirtildiği gibi Hadid/25′teki ilgili kelimenin ”gökten/uzaydan indirdik” olarak okunması başlıbaşına sorunlu bir yorumdur; çünkü bu durumda Kuran’ın diğer ayetlerine göre davarların, bıldırcının, kudret helvasının da uzaydan indirilmiş olması gerekirdi. Ama biz yine de mucize iddiacılarının bu yorumunun doğru olduğunu varsayalım. Yani diyelim ki: “Bu ayet gerçekten de demirin uzaydan/gökten indirildiğini kastetmiş olsun!”
      Peki bunun nasıl bir açıklaması olabilir?
      Demirin saf halde göktaşları üzerinde dünyaya ulaşması aynı zamanda onun kullanımının da başlangıcıdır. Demir ilk olarak göktaşlarından elde edilmiştir. Dünya’da demir cevherinin çıkarılması
      M.Ö. 10 – 9. yüzyıllara rastlar ve Anadolu’da gerçekleşmiştir. Ancak bu metal Mısırlılarca işlenmiş ve Onlar gökten gelen bu metale ”Göğün Armağanı” ismini takmıştır. Sümerlerin de ”Göğün Madeni” demesine şaşırmamak gerekir. Bulunan ilk demir eşya örnekleri bu göksel armağandan yapılmıştır. Demek ki demirin Dünya’da işlenmesinden çok daha önce insanlar demiri “tanrıların bir armağanı” olarak nitelendirmekteydiler. Çünkü saf olarak ancak ve ancak göktaşlarında bulunan demiri elde etmişler ama henüz yer kabuğundaki cevherin üretimine geçmemişlerdi. Kuran’ın ortaya çıktığı coğrafyada inançlar Sümer, Babil ve Mısır etkisini taşıyordu. Uygarlık açısından çok önemli bir element olan demir, mucizevi ve tanrı/tanrılar tarafından gönderilen bir şey olarak tanınıyordu. Gökten gelmişti ve tanrıların armağanıydı. Hâl böyleyken Kuran yazıcılarının ”demiri gökten indirdik” demelerine şaşmamak gerekir. Çünkü onlar yüzyıllarca dillerde dolaşan bu söylenceden haberdardılar; bunlarla büyümüşlerdi. Demirin göktaşları
      ile dünyaya indiğini gözlemleyen atalarının anlatımlarını biliyorlardı. Demirin, önemi sebebiyle de “ancak bir tanrı armağanı olabileceği” düşüncesi de toplumun dinsel yapısına uyumluydu. O çağlarda insanların bu şekilde düşünmesi ve düşüncelerine uygun kutsal metinler yaratmaları tuhaf karşılanmamalıdır; hattâ bu gayet doğal ve anlaşılabilirdir.
      5. Sonuç olarak Kuran’da ”Demiri gökten/uzaydan indirdik” yazıyor olması hiçbir bilimsel bulguyla bağdaştırılamaz. Çünkü zaten bu bilgilerin dayandığı temel olan bilime göre demir Dünya’ya indirilmemiştir; Dünya’nın ve Güneş Sistemi’ndeki diğer gezegenlerin oluşumundan önce Güneş Sistemi dışındaki büyük patlamalar sonucu oluşmuştur. Patlamalarla ortaya çıkan toz ve gaz bulutları da gezegenimizi oluşturmuştur. Dolayısıyla patlamalarla ortaya çıkan demir için henüz ”indirdik”
      denebilecek bir Dünya ortada yoktur. Üstelik tüm bunlar sadece demir için değil diğer birçok element için de geçerlidir.
      Hadid/25′teki ilgili sözcüğün anlamının ”gökten/uzaydan indirdik” olarak kabul edilmesi bir sorundur. Çünkü bu durumda Kuran’daki diğer ayetlere göre davarların, bıldırcının ve kudret helvasının da
      uzaydan indirilmiş olması gerekir. Ayrıca mucize iddiacılarının “demirin göklerden indirildiği” yorumunu o dönemin efsaneleri ve inançları bağlamında açıklamak da mümkündür.

  338. KARACA dedi ki:

    ben soruyorum
    peygamberin kurana çeşitli kaynaklardan alıntılar yaptığını söyleyen arkadaşlarım
    mademki kuran başka kaynaklardan alıntıdır diyorsunuz
    başka kaynaklarda,zaman kavramı nasıl ifade ediliyor bunu bildiren eski kaynaklar kalıntılar veya söylentiler varmıdır varsa izah etmelisiniz
    kuran bu konuya zaman zaman değinmiştir,
    yoksa sizin iddia ettiğiniz gibi zaman konusu damı kurana başka yerlerden girmiştir alıntılanmıştır
    veya o zaman bilinen bir konumuydu
    veya zamanı eski sümerler nasıl yorumluyorlardı da kurana girdi.
    mademki alıntıdır diyorsunuz
    geçmiş kavimlerin hangi birinde vardır bu bilgi
    tamamen zaman denilen olguyla ilgilidir bu bilgi
    ve sadece kuranda vardır başka bir örneği yoktur.
    varsa ortaya koyun okuyalım geçmişten kalan bilgi de olabilir
    açın kuranı okuyun bakın zaman sizin benim anladığım manadan nasıl
    çıkıp başka bir şekle bürünüyor.
    (onlar kıyametten sonra insanlar,uyanırlar kendilerine sorulur bu halde ne kadar kaldınız diye onlarda cevaben ya bir günün yarısı kadar yada daha az diye cevap verirler yada ey rabbimiz bizim ne kadar süre kaldığımızı sen bilirsin) diyorlar
    sormak isterim kuran ayeti olan bu bilgi yine iddia edilen,sümer veya eski kavimlerden veya peygamber zamanında konuşulan bilinen bir bilgimiydi de kurana geçmiştir.
    bunun allah tarafından peygambere verildiğinin en güzel kanıtı değilmi
    dikkatli bakıldığında ortada zaman kavramının olmadığı en azından insanların anladığı zamanın geçerliliğini yitirdiği görülmüyormu
    farklı bir boyuta farklı bir duruma geçildiği görülmüyormu
    siz kuranı red eden arkadaşlarım bu bilgiyi peygambere allah vermedi ise kim vermiştir
    veya nereden araklamıştır.

    • Tengri Menem dedi ki:

      Sayın Karaca.
      Dinler de aynı gelişerek oluşan kültürler, uygarlıklar gibidir.
      Hepsi zamanla gelişir yenilenir.
      Ve hepsi bir öncesi, eskisiyle ilintilidir.
      Dinlerin oluşum sürecine ise sürekli bir önceki inancı takip ederek ulaşılır.
      Bu pat diye olmaz, yıllarını vermiş insanlar yıllarca bu konuları araştırıyor ve her bir araştırıcı verdiği verilerle sonrakilere yardım etmiş oluyor.
      Sonraki gelende bayrağı devralıp ileriye taşıyor.
      Karaca kardeş.
      Hala günümüzde Sümerlerin 100’e yakın keşiflerinin gelişmişini kullanıyoruz.
      Adamlar akıllıymış, yazıtlarını arşivleyip saklamışlar.
      Ninova kentinde bulunan bir saray’da 20.000 ile 30.000 arası kil tablet aynı bir kitabın ciltleri ve sayfa düzeneğini gösteren sayılarla düzenlenmişti.
      Düşün sana.
      Muhammed zamanında Kuran’ı sure ve ayet sıralamasıyla bir kitap haline getirememişken adamlar kil tabletleri 3000/3500 yıl önce arşivlemişler ve anlatılanların karışmaması için sayılarla düzenlemişler.
      Sümerler çok ilgimi çektiği için sürekli konu üzerine yazılmış makaleleri okuyor dinler ile ilgili karşılaştırmar yapıyorum.
      Aslında bana fazla iş düşmüyor, konu ile ilgili karşı görüşte olan bir çok bilim insanının veri ve reportajlarından çok güzel bir belgeseller hazırlanmış.
      İbrani çıkışlı inançlarda anlatılan öykülerin daha ayrıntılı ve kapsamlı bilgilerini Sümer ve sonrası uygarlık Akad yazıtlarında görüyoruz.
      Sümerleri inceleyen bir çok bilim insanı bu uygarlığın çok gelişmiş olmasından dolayı Uzaydan gelen göksel varlıklar olan An-nu-na-ki’lerin homo eractüslerin genlerini değiştirerek insanların akıl düzeylerinin geliştiğini ve bu göksel varlıklardan öğrendikleriyle gelişmiş bir uygarlık kurabileceklerini söylüyor ve inanıyorlar.
      Semavi dinlerden anlatılan yalan yanlış öykülerin hepsi Sümer ve Akad yazıtlarında ayrıntılı olarak anlatılmış.
      İnsan’ın yaratılışı, cennet cehennem, semavi dinlerde gökten gelen melekeler olan sürekli insanları bilgilendiren Anunaki’ler falan hepsi var.
      Tevrat’ta Rab insanı toprak veya çamurdan yaratıyor ve burnundan kendi ruhunu üflüyor, Kuran’da Allah insanı topraktan yaratıyor kendi ruhundan üflüyor.
      Sümerlerde ise Tanrı An’ın altında varlık olan Enki ölmüş alt bir tanrının veya göksel varlığın kanını toprakla karıyor ve insanı yaratıyor.
      İlintiyi gorüyorsundur umarım.
      Sümeler Anunaki tümcesinde AN söcüğünü yazarlarken eski Türklerde Tengri, moğollarda Dengere olan Tanrı anlamına gelen DİNGİR, yıldız simgesini yazmışlar.
      Yani Sümerlerde Anunakiler’in anlamı Gökten, Tanrı’dan gelenler oluyor.
      Tanrı’dan gelenler olarak insanları bilgilendiren, ehlileştiren bu varlıklara Tanrı’nın elçileri anlamına geliyor diye düşünebiliriz.
      Bu bağlamda zaman ve farklı boyut’ta gelen varlık ve olguların sümerlerde de olduğunu söyleyebiliriz.
      Semavi inançlarda melekeler olduğuna inanılan Cebra-il, Mika-il, İsraf-il, Azra-il isimlerinin son eki İL eki veya EL eki aynı Enlil’de olduğu gibi göksel anlamına gelir.
      Sümerler uzayı dolduran boşluğa LİL diyorlardı, bu sözcüğü günümüz türkçesinde rüzgar anlamına gelen YEL olarak kullanıyoruz.
      Soruna gelince.
      Bu kadar kapsamlı, ayrıntılı bilgiler veren kil tabletler yanında kusura bakma da Kuran ve kavramları eskisinden daha yavan kalıyor.
      Keşke sümer ve sonrası uygarlıklık yazıtlarının hepsini okuma fırsatım olsa.
      Esenlikler…

      • bir kul dedi ki:

        TENGİRİ

        23/12/2015, 07:47

        —Bu pat diye olmaz, yıllarını vermiş insanlar yıllarca bu konuları araştırıyor ve her bir araştırıcı verdiği verilerle sonrakilere yardım etmiş oluyor.DEMİŞSİN

        TAM BİR YALAN NEREDEN BİLİYORSUN AKTARDIGINI BAK AŞŞAGIDAKİ ANLATIMIN BİLGİNİN AKTARILMADIGINI HİSSTTİRİYOR NEDENİDE DAHA BİLGİLERİN YENİ BULUNMUŞOLMASI HERHALDE DEMEKKİ SÜMERLERDEN BAŞKASI SU SÜMERLERİN BİLGİSİNE ULAŞAMADAN TAAA PEYGAMBERİMİZDEN SONRA BİLMEM KAC BEŞYÜZ YADA BİN YILSAONRA BULUNMUŞTUR HERHALDE EGER ÖNCE BULUNSAYDI O BİLGİLER ORADA OLMAZDI YERLERİNDEN ESER KALMAZDI DEMEKKİ YA BÜYÜK BİR FELAKET SONUCU OARADA ÖYLECE KALDILAR BULUNANAKADARDA KİMSE BİLMEDİ İŞTE ARAKLAMA OLMASI MÜMKİN DEGİL SENİN BİLGİNLE HAREKET EDEN YANDI UCURUMDA AŞŞAGIYA DÜŞER SANA İNANA KİMSE

        Sonraki gelende bayrağı devralıp ileriye taşıyor.DEMİŞSİN
        NE TAŞIMASI HİÇ BİR DEVLET BİLGİYİ BAŞKASINA VERMEZ KENDİSİ GELİŞMEK VE GÜÇLENMEK İÇİN SAFSATA

        Karaca kardeş.
        Hala günümüzde Sümerlerin 100’e yakın keşiflerinin gelişmişini kullanıyoruz.DEMİŞSİN
        BİLGİLENDİR ÖRNEKLE SOMUT OLSUN AFAKİ OLMASIN

        Adamlar akıllıymış, yazıtlarını arşivleyip saklamışlar.DEMİŞSİN

        GÖRDÜNMÜ ARŞİVLEMİŞLER SAKLAMIŞLAR ENAYİMİKİ O BİLGİLERİ BAŞKASINA VERSİNLER BAK KİMSEDEN ALMAMIŞ SENİNKİSİ ZAN DAN BAŞKA BİRŞEY DEGİL İFTİRA VE KARALAMA CEKEMEMEZLİK KISKANÇLIK VS VS

        Ninova kentinde bulunan bir saray’da 20.000 ile 30.000 arası kil tablet aynı bir kitabın ciltleri ve sayfa düzeneğini gösteren sayılarla düzenlenmişti. DEMİŞSİN

        YANİ SEN O SARAYIN İÇİNE GİRDİN VE ARŞİVLERİ GÖRDÜN BİZEDE GÖSTERSENE

        Muhammed zamanında Kuran’ı sure ve ayet sıralamasıyla bir kitap haline getirememişken DEMİŞSİN

        İslam dünyasında , özellikle yakın sünni coğrafyada Kuranın günümüze kadar nasıl geldiğiyle ilgili yaygın kanaat şöyledir. Yüce Allah’tan aldığı vahyi Hz.Muhammed güvendiği sahabelere ezberletmiş, bir takım kemik parçalarına, deri ve parşömen parçalarına dağınık halde yazılı olarak muhafaza edilmiş. Elçinin vefatından sonra önce Ebubekir tarafından çeşitli sahabelerin evlerinde parçalar halinde bulunan bu materyaller derlenerek kitap haline getirilmiş sonrasında Ömer tarafından çoğaltılması sağlanmış ve yeni müslüman olmuş coğrafyalarda yaşayan insanlara nüshalar ulaştırılmıştır.

        Kısaca açıkladığımız bu süreç etrafında da yüzlerce rivayet ve birbiriyle ve eşyanın doğasıyla çelişik olayların anlatımının en kritik noktası, Kuran’ın Allah’ın resulü Hz.Muhammed’in vefatından önce kitap haline getirilmediği iddiasıdır….

        Peki dinin tek sahih kaynağı Kuran’da bu durum nasıl anlatılıyor. Kuran gerçekten

        Hz.Peygamberin vefatından sonra mı kitap haline getirildi?

        Öncelikle Allah’ın resulu , Allah’tan vahy alırken ve bunun büyük sorumluluğunu alemlere rahmet elçi olması özelliğiyle muazzam bir titizlikle ve Allah’ın yardımı ve koruması altında insanlığa aktarması aşamasında asla bir tereddüt yoktur ki, haşa eksik fazla veya yanlış bir aktarım yapsın…Çünkü bu durum Kuran’da çok net bildirildiği gibi, Allah’ın üzerine aldığı büyük bir iştir.
        “Onu (Kuran’ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip- durma. Şüphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir. Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle. Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir.” (Kıyamet Suresi, 16-19)

        “Eğer o Peygamber bazı sözler uydurup bize isnat etmeğe kalkışsaydı muhakkak ki biz onu kuvvetle yakalar (ve ondan intikam alırdık). Sonra da muhakkak ki, onun kalb damarını keserdik. O zaman sizden hiç kimse O’nu koruyamaz”

        “Sana okuyacağız ve sen Allah’ın izni ile unutmayacaksın.”(A’la, 87/6)

        Rivayet kültürünün aktarımı bu noktadan sonra devreye giriyor tam da… Kuran’ın birçok ayetinde Allah’tan aldığı vahyi bizzat Hz.Muhammed’in kitap haline getirdiğine dair bilgiler vardır. Bu konuda en net ayetlerden biri …
        Müzemmil Suresi, 4.ayet:
        Ev zid ‘aleyhi ve rettil-il-kur’ane tertiylen

        Kuranı belli bir düzen içinde (tertil üzere) düzenle

        Rettil: Düzenlemek, ayarlamak, yoluna koymak, hazırlamak, düzeltmek, halletmek; planlamak, kararlaştırmak, sıralamak, sıraya koymak, aranje etmek…

        Re-te-le birlikte marş eden ordu birlikleri için kullanılır. Ordu birlikleri rütbe sırasına göre düzenlenir. Bu kelime güzel dizilmiş dişler için de kullanılır.

        Tertiylen: Doğru düzenleme, doğru ayarlama; doğru diziliş, iyi düzen, tertip, sıra, sıralama, hazırlık, aranjman, anlaşma, plan

        Bu kadar açık bir şekilde Hz.Peygamber sağken ve bizzat onun gözetim ve denetiminde ayet ve surelerin düzenlenmesi durumu varken, rivayet kültürünün zayıf kaynaklarına güvenip, Kuran’ın elçinin vefatından sonra kitap haline getirildiğini söylemek çok yanlış olacaktır.

        Allah’ın açık emri varken, Hz.Muhammed’in bu düzenleme emrini haşa yerine getirmeyip sahabeden başka birilerinin bu işi tamamladığını söylemek açıkça büyük bir yanılgıdır…

        Bu konuda o döneme atıf edilen mazeretlerin de önemi yoktur. Vahyi ( Kuran’ı ) kitap haline getirip, tebliğ işlemini yapmak en önemli işlerden biridir elçi için. Bunu yaparken dönemin imkanlarını bahane olarak sayılması da çok doğru olmaz. Başlangıçta evet ama daha sonra müslümanlar ekonomik olarak rahat bir duruma gelmişler ve Mısır’dan papirus veya Çin’den kağıt getirtebilecek durumdaydılar. Uluslararası ticaret yapan insanların bu materyallere ulaşamayıp, ayetleri kemik veya dal parçalerına yazdığını söylemek ancak rivayet kültürünün mantığına uyar…. Bırakalım bunları zaten Mekke’de Kabe duvarlarına arap şairlerinin muallakaat adını verdikleri şiir yazılı kağıtları sergiledikleri bizzat aynı kaynaklarda anlatılır…

        Tur Süresi 2. ayet:

        Ve kitabim mestur

        Ve Satırlaştırılmış Kitaba

        Bu ayette de Kuran’ın satırlaştırılmış/kitaplaştırılmış olduğu çok açıktır…

        Nun Suresi 1: Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki

        Tur 1-3 Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba
        Bu ayetlere ne diyeceğiz. Neden hadislerde geçen kemik parçalarından bahseden ayetler yok?…
        “Hayır, şüphesiz o yüce kağıtlarda yazılı olan ve isteyenin üzerinde tezekkür edeceği bir öğüttür.”(Abese, 80/11-14)

        Ayrıca Allah zaten vahyini bitirmeden Hz.Muhammed’i vefat ettirmeyeceği açıkken, elçinin devam eden vahyi bekleyerek Kuran’ı kitap haline getirmemesi de düşünülemez…
        … Bugün size dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak islam’ı beğendim…. (Maide Suresi, 3)

        Kısaca toparlarsak Kuran’a yüzlerce ayette ”KİTAP” olarak tasvir edilmesi açısından da bakarsak çok net olarak görürüz ki, Allahın kelamı Kuran Hz.Muhammed’in vefatından önce bizzat elçi tarafından kitaplaştırılmış ve son noktası konulmuş ilahi mesajdır… Kuran bunun en büyük şahididir… Rivayet kültürünün hikayelerine inanmak zorunda değiliz. Biz en doğru bilgiye bizzat Allah’ın kelamından ulaşmakla sorumluyuz…

        adamlar kil tabletleri 3000/3500 yıl önce arşivlemişler ve anlatılanların karışmaması için sayılarla düzenlemişler.DEMİŞSİN

        Sümerler çok ilgimi çektiği için sürekli konu üzerine yazılmış makaleleri okuyor dinler ile ilgili karşılaştırmar yapıyorum.DEMİŞSİN

        HER İKİSİNDENDE ÖRNEKLE NELERİ KARŞILAŞTIRIYORSUN BİZLERDE BİLELİM

        İbrani çıkışlı inançlarda anlatılan öykülerin daha ayrıntılı ve kapsamlı bilgilerini Sümer ve sonrası uygarlık Akad yazıtlarında görüyoruz. DEMİŞSİN

        GÖSTER ÖRNEKLE

        Sümerleri inceleyen bir çok bilim insanı bu uygarlığın çok gelişmiş olmasından dolayı Uzaydan gelen göksel varlıklar olan An-nu-na-ki’lerin homo eractüslerin genlerini değiştirerek insanların akıl düzeylerinin geliştiğini ve bu göksel varlıklardan öğrendikleriyle gelişmiş bir uygarlık kurabileceklerini söylüyor ve inanıyorlar.DEMİŞSİN

        PEKİ SEN İNANIYORMUSUN BU SÖYLEDİKLERİNE AKLINA YATIYORMU
        NE O NİYE ŞİMDİ GELMİYORLAR PİLLERİMİ BİTTİ NE İÇİN YAPTILAR AMAÇLARI NE OLMALI
        BAŞARDILARMI BAŞARAMADILARMI GELİP BİR BAKSALARDA BİZLERDE GÖRSEK NASIL BİR VARLIKLAR BU BİLGİLERİ ONLARMI VERDİ SÜMERLERE VERDİ İSE TABLETLER SACMA ( YALNIZ BU ZAMANDAKİ TABLETLERSE DOGRUDUR BAK ONA İNANIRIM CÜNKİ MÜDAHALE ETMİŞ GELMİŞ

        ABES MANTIKSIZ İMKANSIZ OLANAKSIZ CÜNKİ TABLET İŞİ DEGİLDE BAŞKA BİR SİSTEM OLMALI İDİ BAKSANA İLİM ZEKETMİŞLER BU FORMÜLÜ BIRAKMAMIŞLARMI O FORMÜLÜN KİTABINI

        Semavi dinlerden anlatılan yalan yanlış öykülerin hepsi Sümer ve Akad yazıtlarında ayrıntılı olarak anlatılmış. DEMİŞSİN

        NE AYRINTILI BEEE OKYA OKUYA BİTİREMEDİM

        Bu kadar kapsamlı, ayrıntılı bilgiler veren kil tabletler yanında kusura bakma da Kuran ve kavramları eskisinden daha yavan kalıyor. DEMİŞSİN

        O YÜZDEN KURAN HER YERDE İSTEDİGİN YERDE BULUR VE OKURSUN FAKAT TABLETLERİ ARASANDA BULAMAZSIN BULSANDA OKUYAMAZSIN BUKADAR ÖV BUKADAR YÜCELT NEGÜZEL FAKAT SAMİMİYETİNİ O BİLGİLERE KARŞI ORTAYA KOYAMA CABA VERME BUMU HAYRANLIK BUMU SAMİMİYET BAK BİZLER HERTÜRLÜ ZORLUKLARA GÖGÜS GEREREK CIKIYOR SAVUNUYORUZ YANİ KURAN BİZİM BELGELİ BİLGİLİ BİRŞEKİLDE KENDİMİZİ SAVUNMAMIZI SAGLAYAN DAYANAGIMIZ MUHTEŞEM BİR KAYNAK İŞTE TUTARLILIK

        SENDE ÖYLE YAP YAZARKEN ANLATIRKEN ORTAYA KOY GÖSTER DELİLLENDİR BAHANELER ÜRETME VS VS VS

        Keşke sümer ve sonrası uygarlıklık yazıtlarının hepsini okuma fırsatım olsa. DEMİŞSİN

        NEGÜZEL BİR TEMENNİ ARA ARA FIRSAT OLUŞTURARAK ZAMAN AYIR SAMİMİ OL YAP VE BİZLERİDE BİLGİLENDİR ENGELLİYORLARMI YOKSA

        NOT SÜMERLERİN ARŞİVLERİNİ ANLATMANDAN BEN ŞUNU CIKARTIYOORUM TAKİ BULUNANAKADAR HİÇ KİMSENİN HABERİ OLMAMIŞ SANKİ YENİ BULUNMUŞ ZATEN YALAN VE İFTİRA YLA HAKARET EDİYORDUN ŞİMDİ DAHADA VAHİM OLDUGU ORTAYCIKMIŞ OLDU OZAMAN SENİN SÖYLEDİKLERİN KESİNLİKLE YALAN YANLIŞ BİLGİLERLE SEMAVİ DİNLERİN BİLGİLERİNE KARŞI BİLMEDEN YADA BİLEREK İFTİRA VE KARALAMA OLMUYORMU EGER BUNLAR BİR ARAŞTIRMA SONUCUNDA CIKTI İSE Kİ ÖYLE GÖRÜLÜYOR EGER COK DAHA ESKİ ZAMANDAN OLSA İDİ MESELA PEYGAMBERİMİZ ZAMANINDAN ÖNCE BULUNMUŞ OLSA İDİ O BİLGİLERDEN ORADA ESER KALMAZDI ARŞİV NİTELİGİ OLARAK ESER KALMAZDI BİMEM ANLATABİLDİMMİ BİRDE EGER PEYGAMBERİMİZDEN ÖNCE BULAN BİRİSİ OLSA İDİ O BULAN KİŞİ DEVLETİNE HABER VERİR ORADAN O BİLGİLERİ ALDIRTIRDI TABİ ONUDA BİLGİLİ OLAN BİRİSİ BİLEBİLİR BELKİDE BÖYLE OLDU İŞTE SANA OLASILIKLAR VARSAYIMLAR O KADARCOGALTIRIMKİ HEMDE MANTIKLI BEN ŞUNU COK RAHAT SÖYLEYEBİLİRİM O DEDİGİN ŞEYLER KESİNLİKLE EGER BİR AFET SONUCU ORADA KALMIŞ İSE BIRAK PEYGAMBERİMİZİ BAŞKA BİRDİNİN BİLE YADA BİR DEVLETİN ONU BULUP O BİLGİYLE HAREKET ETMESİ O BİLGİDEN HABERDAR OLMASI MÜMKİNDEGİLDİR HANGİ TARİHTE BULUNMUŞ BELGELERMİSİNİZ BAKALIM AKLIMIZI CALIŞTIRALIM AKIL BU OLAYI CÖZER SİZ TARİHİ VERİN O ŞEHRİN İSMİNİ O ŞEHRİN ŞU AN HANGİ KITADA YER ALDIGINI NAVİGASYON VERİLERİYLEDE YADA GOGUL ÖRT VERİLERİNİE GÖREDE SÖYLERSENİZ BİRAZ YOL ALMIŞ OLURUZ BİR FİKRİMİZ OLUR

      • KARACA dedi ki:

        sayın Tengri Menem

        hocam yine aynı nokta da buluşuyoruz,bakın kuranda pek çok kavime pek çok peygamber gönderildiğini ifade eder bu sümer olayı da onlardan bir tanesi
        gönderilen peygamberlerin sayısını bilen yok,insanlık tarihinin ne zaman nerede başladığını bilen yok,bu kavimlerin bazıları kullandıkları bilgiler itibarıyla zararlı insanlığa zarar verici insanlığı yok edecek bilgilere ulaşmış olabilirler,her defasında kuran bu olayları günahları yüzünden veya azgınlıklıkları yüzünden der pek çoğu helaka uğramışlar
        olarak ifade eder yani,insanlık var olduğundan bu güne kadar isimlerini şanlarını bilmediğimiz nice medeniyetler kavimler gelmiş geçmiştir,bunlar ister sümerler olsun ister bilmem kim olurlarsa olsunlar,yoldan çıkmışlar zararlı işlerle uğraşmışlar sonuçta kendilerine niteliklerini bilmediğimiz peygamberler vasıtasıyla ikaz edilmişler,yok edilmişler
        tekrardan insanlık geride kalan üç beş kişiyle tekrar hayat bulmuş bu olaylar defalarca tekrar etmiş durmuş,muhtemeldir kavimlerden şu an bizim bile ulaşamayacağımız bilgilerin verildiği kavimler mutlaka vardır hikayeleri bir birinden farklı da olsa sonuçta aynı kaderi paylaşmışlar burda görmemiş gereken onların şu kadar ileri gittikleri veya şu bilgilere sahip oldukları değil,yaratıcımızın bizden ne istediğinin bilinmesidir.
        ben yine böyle olduğunu sanıyorum içlerinde isimlerini melekler olarak yada iblisler olarak bildiğimiz geçmişte isimleri her ne olursa olsun böyle varlıklarla iç ice yaşamış olabilirler
        bakın kuranda harutla marut isminde iki melekten bahseder bunlar insanlarla iç içe yaşayan varlıklardı efsanelere mitlere konu olabilecek olaylar bu tür insanlarla iç içe yaşayan niteliklerini tam olarak bilemediğimiz varlıklar tarafından icra edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. buna ben şaşırmıyorum bakın yine kuranda süleyman peygamber zamandı yaşamış ifritten bahseder ifrit saba melikesinin tahtını göz açıp kapanıncaya kadar tahtı bulunduğu yerden getirir,süleyman peygamberin rüzgarlara hükmetmesi
        cinleri kendi işlerinde kullanması bunların hepsi bu gün tam olarak anlıyamasakta geçmişte olmuş işlerdir,bizim bilmediğimiz daha nice olaylar nice varlıklar insanlarla birlikte yaşamış olabilirler daha pek çok konu sayılabilir sizin verdiğiniz örneklerde hep bunları destekler niteliktedir. muhim olan bunlar değil muhim olan yaratıcımızın varlığını kabul edip onun istediğini elimizden geldiğince uygulamaktır
        esenlikler dilerim.

      • Tengri Menem dedi ki:

        Bir Kul.
        Seni bu kadar kızdıran ne ?
        içinde putlaştırdığın saçma inanç tabuların olmasın bu ? :)))
        Okuduğunu anlamadığın için yazından da hiç bir şey anlaşılmıyor.
        Kendini düzgün ifade et.
        Sen daha bir bilim dalının binlerce yılın ürünü olduğunu dahi kavrayamayan yapınla bu dini nasıl kavradın bayağı bi merak ettim :)))
        Sen daha bunu bile algılayamıyorsan sana ne anlatılabilinir ki !!!
        Sümerler konusunda uzmanlaşmış, kil tabletleri okuyan Samuel Noe Kramer, Ladsberger, Muazzez ilmiye çığ’ın kitaplarını bir oku istersen.
        Senin bilmemen o bilginin olmadığı anlamına gelmez.
        Sana yabancı dillerde yazılmış kitap ve makaleleri göstersem ne değişecek ki.
        Sen daha Türkçe okuduğunu bile algılayamıyorsun.
        1850’li yıllarda Ninova kentinde bulunan kil tabletleri okuyan ve çözen, bu tabletler üzerine yazılmış yüzlerce kitaptan haberi bile olmayan, okuduğunu dahi alamayan, ileri sürdügü dini olgular ile ilgili sorulan sorulara bile yanıt vermeyen sana ne izah edilebilinir ki !!!
        Ben yazımda Anunaki’lerin uzaylı varlıklar olduklarını iddia eden bilim insanları var diyorum.
        Yani bir bilgiyi doğru biçimde veriyorum.
        Bu benim Anunaki’lerin uzaylı varlıklar olduklarına inandığım anlamına gelmez.
        Ben bir bilgi vererirken olduğu gibi veririm, sonra kendi yorumumu eklerim.
        Senin gibi savunamadığım bir birinine zıt fikirleri paylaşarak patavatsızlık yapmam.
        Sen daha Adem’in ilk insanmı değilmi, Adem’den insanlığın nasıl ürediğini dahi bilmiyor anlatamıyorsun.
        Sümerleri ve sonrası uygarlıkları nasıl algılayıp anlayacaksin ki !!! :)))
        Bak, Karaca arkadaş anlamış ne demek istediğimi ve kendi görüşü olan yorumunu eklemiş.
        Çünkü ben tarafsız bilgi verdiğim için Karaca arkadaş bu bilgilerden yola çıkarak göksel varlıkların Tanrı’dan gelen melekeler, muhattaplarınında Peygamberler olabileceği kanısına varmış.
        Yani anlamış ve kendi yorumunu yapmış.
        Ben bu görüşünü saygı duyarım ama eleştirebilirimde.
        Sen ise hiç bir şey anlamadan, algılayamadan istemezuuuk türküsü söylüyorsun.
        Türkçe bile yazılanları anlayamıyorsun ama olsun.
        Anlaşılmayan yazında Sümerlerle ilgili benden kanıt falan istemişsin.
        Farklı görüşlerden olan bilim insanlarıyla yapılmış bir belgesel linki gönderiyorum.
        Fransızca ama olsun, Türkçe algılayamıyorsun belki Fransızcasını anlarsın :)))
        http://www.dailymotion.com/video/x1bdc99_alien-theory-l-influence-des-anunnaki-vf-hd_tech#tab_embed

  339. bir kul dedi ki:

    KARACA dedi ki:
    22/12/2015, 21:44
    madem siz haklısınız görüşünüzdede samimi iseniz
    demirin gökten indirildiği bilgisini kim verdi Hz.Muhammede diye iddia edenlere sormaktı,DEMİŞSİN
    EN DOGRUSUNU YAPMIŞSIN

    kurana kopyalamak suretiyle bu bilgilerin girdiğini iddia edenlereydi benim cevabım DEMİŞSİN

    BENDE İDDİA EDENLERE SORUYORUM

    YANLIŞ ANLAMIŞ DEGİLİM

    KURAN IN SAHİBİ SORGULA DİYOR ZATEN

    HERŞEYİN BİR SAGLAMASI VAR BAKALIM DOGRUMU YANLIŞMI DİYE MERAK EDEREK ONLARA SORUYORUM

    SORULARINIZ GÜZEL

    ALLAH A EMANET OLUNUZ

    KALIN SAGLICAKLA

  340. KARACA dedi ki:

    sayın Bi Yabancı

    haklısınız biraz sakinlemenizde fayda var.

    SİZ KİMSİNİZ BANA KURANI OKUDUĞUMDA NE ANLAMAM GEREKTİĞİNİ SÖYLÜYORSUNUZ?! HAYIRDIR ARKADAŞIM SİZ HANGİ SIFATLA BANA YÖN TAYİN EDİYORSUNUZ KİMSİNİZ SİZ ARKADAŞ! ASTRAL SEYAHAT YAPIP TAA MUHAMMEDE KADAR YOLCULUK MU YAPTINIZ! YA DA KURANI GÖNDERDİĞİNİ İDDİA ETTİĞİNNİZ ALLAHI ZAMAN ZAMAN ZİYARET Mİ EDİYORSUNUZ! KİMSİNİZ Kİ TANRI KATINDAN GELDİĞİ İDDİA EDİLEN BİR KİTAPTA CÜMLELERDEN ASLINDA ŞUNLAR ANLAŞILMALI BUNLAR ANLAŞILMALI DİYEBİLİYORSUNUZ!
    sizden alıntıdır.

    kabul edip etmemek sizin bileceğiniz bir iş,zorla güzellik olmaz
    son verdiğiniz cevaptan sonra buna vakıf olmadığınız,
    anlaşılıyor,
    hata yaptığınızı zamanı gelince bileceksiniz,
    hatta çok da uzun sürmeyecek, şimdilik değil sizin için biraz daha zamana ihtiyaç var
    bilirsiniz meyve dalında tomurcuklanır yavaş yavaş büyür en sonunda ulaşması gereken
    olgunluğa ulaşır,tadından yenmez,ama şimdi hamdır elbette günü geldiğinde olgunlaşacaktır.

    • Bi Yabancı dedi ki:

      Sayın Karaca :

      Hala yazılarınızda Kuranın yedi kat gök derken atmosferin katlarına işaret ettiğini söylüyorsunuz. Bakın Kuran diyor ki ”Göğü yedi kat halinde düzenledik ve en yakın göğü kandillerle süsledik” Şimdi size göre Kuran atmosferin katmanlarını işaret etti o halde bu yedi kat olan atmosferin en yakınında Kurana göre kandillerin yani yıldızların olması gerekiyor. Yıldızların boyutlarını uyguladıkları çekim kuvvetlerini araştırın sonra da atmosferde yıldız olsaydı ne olurdu diye kendinize sorun.
      Size hitaben yazdığım yazılarda ne demek istediğimi anlayacaksınız

      • KARACA dedi ki:

        sayın Bi Yabancı

        Hala yazılarınızda Kuranın yedi kat gök derken atmosferin katlarına işaret ettiğini söylüyorsunuz. Bakın Kuran diyor ki ”Göğü yedi kat halinde düzenledik ve en yakın göğü kandillerle süsledik” Şimdi size göre Kuran atmosferin katmanlarını işaret etti o halde bu yedi kat olan atmosferin en yakınında Kurana göre kandillerin yani yıldızların olması gerekiyor. Yıldızların boyutlarını uyguladıkları çekim kuvvetlerini araştırın sonra da atmosferde yıldız olsaydı ne olurdu diye kendinize sorun.

        sizden alıntı

        Ne yani ayette atmosferi mi demesi gerekiyordu devamında kandiller demesi boşunamı demekki o zaman yaşayanlar,atmosfere gök yada sema diyorlardı bilinen bu kelimeye Yüce allah farklı bir kelime mi koyacaktı evren uzay kainat mı diyecekti adamlar neyi biliyorlarsa o kelimeyi kullanmış, kim bilir peygamberin zamanında atmosfer ismini
        sen ayetin içeriğine değil başka şeye bakmışsın orada ifade edilen ister gök ister sema ister farklı bir isim olsun,hepsi aynı kapıya çıkar,adamlar bilmiyorlarmış göğün 7 kat koruyucu tabaka olduğunu yüce allahta bunu açıklamış göğü 7 kat yarattık diye
        sağa sola bakmana gerek hocam içeriğine bak içeriğinde ne diyor 7 kat evet gökte semada gök yüzünde ne anlarsan anla aynı kapıya çıkar atmosfer 7 kat yaratılmış bunu farklı şekilde anlayıp evren şekline büründürmemek lazım birde diyorsunki en yakın göğü kandillerle süsledik bak bakalım atmosferde yıldız veya kandil varmı
        buyur burdan yak şimdi.ayete iyice bak gögü diyor 7 kat yarattık ve ekliyor en yakın göğü
        veya semayı veya evreni veya uzayı veya kainatı ne anlarsan anla ama atmosfer anlaman
        hayret edilecek olay.
        özellikle belirtiyor en yakın cümlesini gögü yedi kat olarak verdikten sonra evrene geçiyor
        kandillerle yıldızlarla donattık diye
        şimdi ayet inmiş,adamlar içinde evren ,kainat,.kelimesi var bu nedemek diye sormayacaklarmıydı evreni nereden bileceklerdi kainatı nereden bileceklerdi
        onların anlayabilmesi açısından en yakın göğü demiş allah,
        demekki o zamanki insanlar kainatı da atmosferide gök olarak bir bütün olarak görüyorlarmış birbirinden ayrıldığını nerden bilecekler her ikisini de bir bütün olarak biliyorlarmışki yüce allahtan onların anlayacağı dilden söylemiş ne var bunda
        en yakın gök diyerek kalkmış birileri de allah en yakın göğe nasıl yıldızları doldurmuş diyor
        doldurup doldurmadığını aç gözlerin de bak,
        bu gün bilim olmasaydı kim bilirdi kainatla atmosferin ayrıldığını herkes hepsi bir olarak bilirlerdi o zamanki adam ne bilsin atmosferle kanatın birbirinden ayrıldığını,allah ta bunu bildiği için onların anladığı dilden kelimeler kullanmış sayın hocam
        ve bu bilgi 1400 yıl önce kurana girmiş kim verdi dersin bu bilgiyi
        sakın sümerlerden veya eski kavimlerden olmasın,

  341. bir kul dedi ki:

    Sayın toro …
    23/12/2015, 09:56

    Sizin için kitabınızda olanlar doğrulayıcı bilgiye ihtiyaç duyulmaksızın doğrudur!DEMİŞİSN

    Bu böyle olmasaydı ilk inananlar kendilerine gönderildiği iddia edilen her ayet için aynı anda doğrulayıcı bilgi ya da kanıt bekler ve ancak o bilgileri ya da kanıtları gördükten sonra inanırlardı! DEMİŞSİN

    Ama biliyoruz ki süreç bu şekilde istemedi üstelik bu ayetleri duyduklarında bunların doğrulanması için bilgi ve kanıt isteyenler lanetlenerek tanrı düşmanı ilan edildi! DEMİŞSİNİZ

    Şimdi bu noktada çıkmış ilk ortaya çıktıklarında peşiden gitmek için bilgi ya da kanıta gerek duyulmamış sözleri bize kanıtlamak için bilgi kullanmaya, üretmeye çabalıyor ya da aynı şeyi bizim yapmamızı bekliyorsunuz! DEMİŞSİNİZ

    Bu anda size sormak istiyorum, atalarınızın bilgi ve kanıt beklemeksizin inandığı bir inancın söylemleri için bu çağda, doğrulayıcı ya da yalanlayıcı bilgiye ihtiyaç duymak da neyin nesidir?DEMİŞSİNİZ

    Bu olsa olsa 1400 yıl öncenin bilgi düzeyinin 1400 yıl sonranın bilgi düzeyi ile çakışması ve 1400 yıl önceki atalarınızın inanma hallerinin 1400 yıl sonra sizin bildiklerinizi bilememeleriyle doğru orantılı olduğunu gösterir! DEMİŞSİNİZ

    Yani o gün inanmak için bugün bildiklerimizi bilmemeleri gerekiyordu! Çünkü o inanç aynı şekliyle o gün değilde bugün gelseydi bu kadar yayılması mümkün olmayacaktı! DEMİŞSİNİZ

    Dostum, inanmayı tetikleyen şey, bilmeme ya da bilememe korkusudur! DEMİŞSİNİZ

    Bu korku karşınızdaki topluluğun sayısıyla doğru orantılıdır! Yani idda edenlerin sayısı az iken korku azdır onların sayısı artarken sizin korkunızda artar! Çünkü belkide çoğunluğa erişecek bir akımın dışında kalıp yalnızlaşmaktan korkmaya başlarsınız! Ah o korkular…DEMİŞSİN

    Siz basit bir güdülenmeye angaje olmuşsunuz! Bugünün dünyasından baktığınızda anlamsız gelen geçmişinize ait bütün bilgileri bugünün dünyasına uyarlamaya ihtiyaç duyuyorsunuz! DEMİŞSİNİZ

    Çünkü ortaya çıkmasından korktuğunuz ama kendi içinizde sizi tedirgin eden sorgularınız var! DEMİŞSİNİZ

    Rahatlamaya ve benliğinizi çocukluğunuzdan itibaren sarmalamış olan ve sizin beynizin ona göre şekillendiği bu inancı kaybetmemeye ihtiyacınız var! Çünkü sonrasında ne olur ya da sonrasında ne olururum sorusuyla beyninizde şekillenen seçenekler hayli korkutucu! DEMİŞSİNİZ

    O nedenle sürekli zaten inandığınız bir inancın başkaları tarafından tasdik edilmesine ya da başkalarının ona karşı geliştirdiği iddialara karşı galip gelmesine ihtiyaç duyuyorsunuz! Ve ben biliyorum ki ilk geldiğinizde sizin gibi düşünmeyenlere karşı bir galibiyet yani üstün gelme hissi yaşasaydınız ertesi gün burada olmazdınız! Çünkü ihtiyaç duyduğunuz şeyi almış ve rahatlamış olurdunuz! DEMİŞSİNİZ

    Sonra sizinle özel olarak, peygambersiz olarak 30 yılda yaklaşık 300 bin mürit sayısına ulaşan JEDİ dininin(!) yükselişini (son 2000 yılda ortaya çıkan tüm tek tanrılı dinlerin yayılış hızından daha hızlı) tartışalım! DEMİŞSİNİZ

    VE TENGİRİ RAMMISTEiNN ve ….

    KURANDA BİLGİ EDİNME YOLLARI

    1 DUYU ORGANLARI

    A GÖRME
    B DUYMA
    C TATMA
    D KOKLAMA
    E DOKUNMA

    2 VAHİY NEDİR ALLAH IN PEYGAMBERLER VASITASIYLA İNSANLARA İLETMİŞ OLDUGU MESAJLARDIR

    3 AKIL DÜŞÜNEN ANLIYAN KAVRAYAN ANLAMINDA OLAN ŞEYDİR

    Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona hak ve bâtıl şeklinde iki yolu göstermedik mi? BELED 8 .9.10.AYET

    Develerin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yerin nasıl yayıldığına bakmazlar mı? 17. 18. 19. 20.AYET

    Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yararlı şeyler taşıyarak denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökten yağmur indirip onunla arzı ölmüşken diriltmesinde, oradaki hayvanları üretip yaymasında, gök ile yer arasında Allah’ın emrine boyun eğmiş rüzgârları ve bulutları şu yandan bu yana yöneltmesinde, aklını kullanan bir topluluk için nice deliller vardır. BAKARA 164.AYET

    Ey iman edenler! Allah ve Peygamberine itaat ediniz, işittiğiniz halde O’ndan yüz çevirmeyiniz! ENFAL 20.AYET

    İşitmedikleri halde “işittik” diyenler gibi olmayınız! ENFAL 21.AYET

    Şüphesiz Allah katında canlıların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir. ENFAL 22.AYET

    Bilmediğin şeyin ardına düşme! Çünkü işitme duyusu, görme duyusu ve gönül, bunların hepsi bundan sorguya çekilecektir. İSRA 36.AYET

    BİR İNSANIN DİGER CANLILARDAN FARKLI ORALAK

    A GÖZÜYLE GÖRÜR

    B KULAGIYLA İŞTİR

    C AKLIYLA DÜŞÜNÜR

    D KALBİYLE DE İNANIR

    BU ZAMANA KADAR SİTEYE KOYDUGUM VİDEODAKİLERİN BİZİM BU ZAMANDA Kİ BİLİM ADAMLARININ ORTAYA KOYDUGU BİLİMLE BELİRLEDİGİ GERCEKLER ORTADA
    ŞİMDİ BANA SÖYLEYİN BU SİSTEM HANGİ İNANC SİSTEMİNDE VAR BU SİSTEMLE YOL VE YÖNTEM SUNAN KİTABLARINDAN ÖRNEKLEYİNDE BENDE O DİNLERİN KİTABINI BİZİM KİTABIMIZ GİBİ HERKESİN BULARAK ULAŞABİLDİGİ GİBİ BİZLERDE O DİNLERDEKİ KONUNUN DOGRU OLDUGUNU VAR OLDUGUNU GÖREREK OKUYARAK DOGRULAYALIM BAKALIM VARMI VARSA SİSTEMLİMİ ÖLCÜSÜNE DENGESİ NE SINIRLARI VARMI KURALLARI VARMI ZOR DURUMLARDA NE ÖNERİYOR HASTALIKTA NASIL DAVRANMASI GEREKTİGİ VS VS VS KONULARI İÇERİYORMU OLMAZSA OLMAZ İLKESİ NE İLKELERİ VARMI CÖZÜM SUNUYORMU SORUNLAR KARŞISINDA ADALETİ NASIL İŞLİYOR ÖLCÜLÜMÜ VERDİGİ CEZA İNSANI KORUYORMU AFFI TAVSİYE EDİYORMU SABRİ TAVSİYE ADİYORMU VS VS VS SINIRLARI DENGELİMİ

    ÖRNEK
    JEDİ DİNİ

    ÖRNEK
    Sümerler VS VS VS

    • Tengri Menem dedi ki:

      KURANDA BİLGİ EDİNME YOLLARI
      1 DUYU ORGANLARI
      A GÖRME
      B DUYMA
      C TATMA
      D KOKLAMA
      E DOKUNMA
      (Bir Kul’dan alıntılanma)

      Haydi buydun, pazardan kavun alıyoruz :)))

      A. Görme: Pazarı dolaşırken sergide Kavunları görüyorum.
      B.Duyma: Sol elime aldığım kavuna sağ elimin içiyle vuruyorum, içinin dolgun olup olmadığını anlıyorum.
      C.Tatma: Satıcının bana sunduğu bir dilim kavunun tadına bakıyorum.
      D Koklama: Kavunun aşağı olan kısmını koklanarak taze olup olmadığına bakıyorum.
      E. Dokunma: mıncımışmı, çürükmü diye dokunarak kontrol ediyorum.
      Bu kriterlere uyan kavunu alıyor afiyetle okuyorum, pardon yiyorum :))))))))

      Kuran’ı düşünerek, sorgulayarak okumadığın nasılda belli oluyor :))
      Ordan burdan kopyaladığın yazılarla bize Kavun alırken neye dikkat etmemiz gerektiğini anlattığın için teşekürler bir Kul arkadaş :)))

      ÖRNEK
      Sümerler VS VS VS
      (Bir Kul’dan alıntı)

      Ne Sümerleri !!!
      Olgunundan Kavunlar :))))

    • rammsteinn dedi ki:

      kul
      insan aklıyla adeta dalga geçiyorsun.
      ne demek?
      ŞİMDİ BANA SÖYLEYİN BU SİSTEM HANGİ İNANC SİSTEMİNDE VAR BU SİSTEMLE YOL VE YÖNTEM SUNAN KİTABLARINDAN ÖRNEKLEYİNDE BENDE O DİNLERİN KİTABINI BİZİM KİTABIMIZ GİBİ HERKESİN BULARAK ULAŞABİLDİGİ GİBİ BİZLERDE O DİNLERDEKİ KONUNUN DOGRU OLDUGUNU VAR OLDUGUNU GÖREREK OKUYARAK DOGRULAYALIM BAKALIM VARMI

      bir insanın yalan söylememesi,hırsızlık yapmaması vs vs iyi bir insan olabilmesi için acaba illa kutsal bir kitaba mı ihtiyaç duyar? bakıyorum sen ihtiyaç duyuyorsun.. ihtiyaç duyduğun için böyle bir kitabı olmayanların ahlaksız çok kötü insanlar olduğunu düşünüyorsun. senin düşüncene göre şu anda islam ülkelerindeki insanlar dünyanın en iyi insanları olması gerekiyor. ama senin hesabın tutmuyor. nerde islam ülkesi sefalet ve insan haklarından uzak ülkeler.
      eğer senin kitabın işe yarasaydı şu anda hapishanelerde ateist oranı dindar oranından yüksek olması gerekiyordu ama durum tam tersi.
      eğer senin kitabın işe yarasaydı şu an da islam ülkeleri huzurlu, ateist oranı yüzde70 lere varan japonyanın dünyanın en sefil suç oranın en yüksek ülke olması gerekiyordu.
      eğer senin kitabın işe yarasaydı yani herkese saygı ile yaklaşan bir din olsaydı “dinden çıkanların cezası ölüm” olan 13 ülke şaman budist gibi kitapsız ülkeler olurdu

      illaki bana kuran gibi adaletli bir kitap lazım dersen insan hakları evrensel beyannamesini oku. kölelik yok,kadın erkek eşit vs vs

      illaki bana bilimsel bir kitap lazım dersen milyonlarca bilimsel içeriğe sahip kitap var.

      illaki bana ahlak öğreten bir kitap lazım dersen kusura bakma okuyacağın en son kitap kuran olur. dört kadınla evliliği normal gören karınızı dövün istediğiniz gibi ona varın, evlatlığınızın karısına göz koyun gibi.

      senin bu “kitabımla gurur duyuyorum. kitabı olmayanlar kıskansın” edasıyla hareket etmen incilin yazılmasına vesile olmuştur. yahudilerin “tanrı bizi üstün ırk ilan etti. bize kitap gönderdi” diyerek diğer dinlerdeki insanları hakir görmeleri sonucu insanlar isayı peygamberleştirdi. isa yazılacak bir şey geriye bırakmadı. noldu? onu hiç görmeyen tanımayan insanlar ondan 70-80 sene sonra yüzlerce incil yazdı. tanrı şunu dedi tanrı şöyle yaptı gibi tamamen hayal ürünü yüzlerce incil. senin bedevi ne yaptı? bu kitapları tanrıdan geldiğini kabul etti. kabul etmek zorundaydı çünkü kabul etmese onlarla da savaşmak zorunda kalırdı.
      bir kişi de çıkıp desin ki “isa yazılması geride şunları bıraktı”
      incilde bedevinin izini buldum adını buldum diyen arkadaş!
      sendeki hayal gücü einstein da yoktu

      Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür.Hayal gücü ise her yere.

      • bir kul dedi ki:

        Sayın rammsteinn
        24/12/2015,

        ihtiyaç duyduğun için böyle bir kitabı olmayanların ahlaksız çok kötü insanlar olduğunu düşünüyorsun.DEMİŞSİN

        Ey bilginler, kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip, kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz? BAKARA 44. AYET

        SEN ÖYLE DÜŞÜNÜYORSUN DİYE NİYE BAŞKALARINIDA YANINA CEKMEYE CALIŞIYORSUN NİYE BU VESVESE NEYE BU ZAN
        ONU SEN SÖYLÜYORSUN NİYE NİYET OKUMA İHTİYACI HİSSEDİYORSUN

        ŞU VESVESEDEN ZANDAN KURTUL BİZ KİTAPSIZ AKIL AKILSIZ KİTAP OLMAZ DİYORUZ NEDENİDE KAPTANSIZ PUSULA PUSULASIZ KAPTAN BİR İŞE YARAMAYACAGINDAN İŞTE BU YÜZDEN AKLIN MUTLAKA BİR KILAVUZU OLMALI PUSULASI OLMALI DİYORUZ NİYE CARPITIYORSUN NİYE ZAN VE VESVESE İLE NİYET OKUYORSUN

        KENDİMİ KORUMAK İÇİN KENDİME ZARAR VERMEMEK İÇİN KENDİME VE CEVREME ZARARIM OLMAMASI İÇİN VS VS SV DİYE İHTİYAC DUYUYORUM SEN KENDİNE GÜVENİYORSUN DİYE NİYE BAŞKALARININ DA SENİNGBİ OLMASINI İSTİYORSUN

        ÖRNEK

        RECETESİZ İLACLAR ADAMI YA ÖLDÜRÜR YADA SAKAT BIRAKIR SEN KENDİNE GÜVENİYORMUSUN HASTALANDIGINDA DOKTORA GİTMEDEN KAFANA GÖRE RECETESİZ İLAC ALABİLİYORMUSUN HESAPLAMADAN DOKTORSUZ RECETESİZ İLACI KULLANDIGINDAN EMİNMİSİN BEN HİÇ ZANNETMİYORUM İŞTE SENİN BU VAHİM VESVESEN BANA DİYORSUNKİ NİYE DOKTORA İLLAKİ GİTMEK GEREKLİ AKLINLA GÜVEN AKLINLA HAREKET ET AL BİR İLAC KULLAN RECETEYE NE GEREK VAR DİYORSUN KUSURA BAKMA BEN KENDİME BU KÖTÜLÜGÜ HEM KENDİME HEM AİLEME HEMDE KOMŞUMU HEMDE MİLETİME NİYE BU KÖTÜLÜGÜ NİYE YAPAYIM
        SEN DİYORSUNKİ NİYE TRAFİK KURALLARINI HER AKIL BİLİYORKEN DAHA NİYE ELİNDE BİR TRAFİK KURALLARI KİTABIYLA YADA NAVİGASYONLA YOLA CIKIYORSUN BENDE DİYORUMKİ BEN EGER BU TRAFİK KURALLARINI DEVAMLI AKLIMDA TUTAMAM ACIP BAKARIM İÇKİLİ TRAFİGE CIKILIRMI İÇKİLİ İLE ARABA KULLANILA BİLİNİRMİ ZARARI VARMI YOKMU DİYE BAKAR EN DOGRUSUNU YAPMAYACALIŞIRIM SEN KENDİNE GÜVENİYORSAN BAKMAZ İHTİYAC DUYMAZ SIN TRAFİK KURALLARINI BİLMEN BAŞKA OKURALLARI NASIL NEŞEKİLDE DAVRANACAGINI UYACAGINI UYGULAMAN GEREKTİGİNİBİLMEN BAŞKA
        ÖRNEK
        HAKSIZ YERE ADAM ÖLDÜRMEK VS VS
        İÇKİ İÇEREK AKLI DEVRE DIŞI YAPARAK İNSANLARA VEDE KENDİME VEDE AİLEME VEDE MALIMA MÜLKÜME VEDE KAZANCIMA NİYE ZARAR VEREYİM ZARAR VERMEKTEN CEKİNDİGİMDEN İÇMİYORUM BUNUDA KİTABIMDAN YOLA CIKARAK UYGULUYORUM VS VS VS
        BUNUN NESİ KÖTÜ KENDİME İLKE EDİNMEM SEN KENDİNE GÜVENİYORSUN DAHA NE İSTİYORSUN NİYE VESVESE VE ZANLARLA HAREKET EDİYORSUN NİYE BAŞKALARINI ÖNE SÜRÜYORSUN

        senin düşüncene göre şu anda islam ülkelerindeki insanlar dünyanın en iyi insanları olması gerekiyor. ama senin hesabın tutmuyor.DEMİŞSİN

        BEN BÖYLE BİRŞEY DİYEMEM DERSEM ALLAHIN KİTABINA TERS DÜŞERİM
        MÜSLÜMAN HER TOPLUMUN İÇİNDE HER ÜLKEDE VAR ÜLKEYİ GÖSTERİP BAAAAAK DİYE TÜM ÜLKEYİ YAFTALIYORSUN SENİN BU YAPTIGINA NE DEMELİ NE O SEN YOKSA İLAH MISIN Kİ AYRIŞTIRMA YAPABİLİYORSUN ORTA DOGU YADA FIRANSA ARTIK BUNLARDAN KURTULUN HER MİLLET HERYERDE HERKES İÇİÇE NASIL AYIRACAZ SENİN ELİNDE FOMÜLMÜ VARDA AYRIŞTIIYORSUN BU İYİ BU KÖTÜ HAPİSTEKİLER MÜSLÜMAN DIŞARIDAKİLER ATEİST YAHU DIŞARDAKİLERİN HEPSİNİ ATEİST YAPTIGININ FARKINDAMISIN SAGLAMAN SIFIR GÖSTERSENE DELİLİNİ BEN ASLA BÖYLE BİR ŞEY DİYEMEM DERSEMDE SUCLU SUCLUDUR HAKLI HAKLIDIR GERCEK HAKLIYLA GERCEK HAKSIZLAR KIYAMETTE MAHŞER GÜNÜ YARATICIMIZ TARAFINDA BELİRLENECEK SİHİRLİ DEYNEKMİ VAR BUNU SADECE YARATAN YÜCE ALLAH HESAP GÜNÜ YAPACAK NEGÜZEL AKLIYON PAKLIYON ŞU OKUMAN OKUMAMI BİR DEVLET DÜŞÜN ORTA DOGUDA O MİLLETİN HEPSİ MÜSLÜMAN BU NASIL OKUMA DEGERLENDİRME NE SACMA SAPAN BİR YARGI

        İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece “İman ettik” demeleriyle bırakılacaklarını mı sanıyorlar?ANKEBUT 2.AYET

        Onun önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler/melekler vardır. Bir toplumu oluşturan fertler kendi iç dünyalarındakini değiştirinceye kadar, Allah onların oluşturduğu toplumu değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah’tan başka yardımcıları da yoktur.RAD 11.AYET

        Bu böyledir. Bir toplum, kendilerinde bulunanı değiştirmedikçe, Allah da onlara verdiği nimeti değiştirmez. Şüphesiz Allah işitendir; bilendir.ENFAL 53.AYET

        Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür. DEMİŞSİN

        işte ilkdefa dogrusunu yani dogru bilgi söyledin sag ol

        Hayal gücü ise her yere.DEMİŞSİN

        BEN HAYEL GÜÇÜYLE UZAYIN ENSONUNA KADAR GİDİYORUM VE GELİYORUM FAKAT HİÇ BİRŞEY ELDE EDEMİYORUM BEN BEDENİMİ GÖTÜREMEDİGİMDEN DOLAYI BU YÜZDEN FAZLA HAYELLER PEŞİNDEN KOŞMUYORUM COK OYALIYOR BU SEFER OLACAK DİYORUM YİNE OLMUYOR HERYERE DENİYORUM HEP SONUCSUZKALIYOR ENSONUNDA VAZGECTİM HAYELLERİMLE HAREKET ETMEKTEN GERCEKLERLE HAREKET ETMEYE KARAVERDİM İNAN YOKSA BU NEFİS NE HAYELLER KURUYOR

        ÖRNEK
        UZAYIN HAKİMİ OLMAK İSTİYORUM HERKEZE BİR GALAKSİ VEREYİM YANİ KİRALAYAYIM DİYORUM HERKESTEN KİRA ALAYIMDA GECİNEYİM DİYE FAKAT OLMUYOR GERCEGE DÖNÜŞTÜREMİYORUM BU YÜZDEN VAZ GECTİİM HAYELLERİMDEN AKLIMIN YOLUNDAN GİDİYORUM GÜÇÜMÜN YETTİGİ ÖLCÜDE ZORLANDIGIM YERLERDE YÜCE ALLAHTAN YARDIM İSTİYORUM YOLUMA ÖYLE DEVAM EDİYORUM
        NİYET OKUMAKTAN VAZGEÇ ZAN VE VESVESEYLE HAREKET ETMEDEN DİYENLERE SÖYLE

        Ey bilginler, kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip, kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz? BAKARA 44. AYET

        BAK AYETİN İÇİNDEKİ İNÇELİGİ GÖR BAK İYİLİGİ EMREDEN BİRKİŞİ AYNI ZAMANDA AHLAKLIDIR HERHALDE TERSİNİ SÖYLEYE BİLİRMİSİN BU AYETİ OKDUKTAN SONRA

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      Sizin için kitabınızda olanlar doğrulayıcı bilgiye ihtiyaç duyulmaksızın doğrudur!DEMİŞİSN
      Bu böyle olmasaydı ilk inananlar kendilerine gönderildiği iddia edilen her ayet için aynı anda doğrulayıcı bilgi ya da kanıt bekler ve ancak o bilgileri ya da kanıtları gördükten sonra inanırlardı! DEMİŞİM

      Ama biliyoruz ki süreç bu şekilde istemedi üstelik bu ayetleri duyduklarında bunların doğrulanması için bilgi ve kanıt isteyenler lanetlenerek tanrı düşmanı ilan edildi! DEMİŞSİNİZ
      Şimdi bu noktada çıkmış ilk ortaya çıktıklarında peşiden gitmek için bilgi ya da kanıta gerek duyulmamış sözleri bize kanıtlamak için bilgi kullanmaya, üretmeye çabalıyor ya da aynı şeyi bizim yapmamızı bekliyorsunuz! DEMİŞİM

      Bu anda size sormak istiyorum, atalarınızın bilgi ve kanıt beklemeksizin inandığı bir inancın söylemleri için bu çağda, doğrulayıcı ya da yalanlayıcı bilgiye ihtiyaç duymak da neyin nesidir?
      DEMİŞİM

      Bu olsa olsa 1400 yıl öncenin bilgi düzeyinin 1400 yıl sonranın bilgi düzeyi ile çakışması ve 1400 yıl önceki atalarınızın inanma hallerinin 1400 yıl sonra sizin bildiklerinizi bilememeleriyle doğru orantılı olduğunu gösterir! DEMİŞİM

      Yani o gün inanmak için bugün bildiklerimizi bilmemeleri gerekiyordu! Çünkü o inanç aynı şekliyle o gün değilde bugün gelseydi bu kadar yayılması mümkün olmayacaktı! DEMİŞİM

      Dostum, inanmayı tetikleyen şey, bilmeme ya da bilememe korkusudur! DEMİŞİM

      Bu korku karşınızdaki topluluğun sayısıyla doğru orantılıdır! Yani idda edenlerin sayısı az iken korku azdır onların sayısı artarken sizin korkunızda artar! Çünkü belkide çoğunluğa erişecek bir akımın dışında kalıp yalnızlaşmaktan korkmaya başlarsınız! Ah o korkular…DEMİŞİM

      Siz basit bir güdülenmeye angaje olmuşsunuz! Bugünün dünyasından baktığınızda anlamsız gelen geçmişinize ait bütün bilgileri bugünün dünyasına uyarlamaya ihtiyaç duyuyorsunuz! DEMİŞİM

      Çünkü ortaya çıkmasından korktuğunuz ama kendi içinizde sizi tedirgin eden sorgularınız var! DEMİŞİM

      Rahatlamaya ve benliğinizi çocukluğunuzdan itibaren sarmalamış olan ve sizin beynizin ona göre şekillendiği bu inancı kaybetmemeye ihtiyacınız var! Çünkü sonrasında ne olur ya da sonrasında ne olururum sorusuyla beyninizde şekillenen seçenekler hayli korkutucu! DEMİŞİM

      O nedenle sürekli zaten inandığınız bir inancın başkaları tarafından tasdik edilmesine ya da başkalarının ona karşı geliştirdiği iddialara karşı galip gelmesine ihtiyaç duyuyorsunuz! Ve ben biliyorum ki ilk geldiğinizde sizin gibi düşünmeyenlere karşı bir galibiyet yani üstün gelme hissi yaşasaydınız ertesi gün burada olmazdınız! Çünkü ihtiyaç duyduğunuz şeyi almış ve rahatlamış olurdunuz! DEMİŞİM

      Sonra sizinle özel olarak, peygambersiz olarak 30 yılda yaklaşık 300 bin mürit sayısına ulaşan JEDİ dininin(!) yükselişini (son 2000 yılda ortaya çıkan tüm tek tanrılı dinlerin yayılış hızından daha hızlı) tartışalım! DEMİŞİM

      Siz ise;

      ”KURANDA BİLGİ EDİNME YOLLARI

      1 DUYU ORGANLARI

      A GÖRME
      B DUYMA
      C TATMA
      D KOKLAMA
      E DOKUNMA

      2 VAHİY NEDİR ALLAH IN PEYGAMBERLER VASITASIYLA İNSANLARA İLETMİŞ OLDUGU MESAJLARDIR

      3 AKIL DÜŞÜNEN ANLIYAN KAVRAYAN ANLAMINDA OLAN ŞEYDİR
      Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona hak ve bâtıl şeklinde iki yolu göstermedik mi? BELED 8 .9.10.AYET

      Develerin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yerin nasıl yayıldığına bakmazlar mı? 17. 18. 19. 20.AYET

      Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yararlı şeyler taşıyarak denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökten yağmur indirip onunla arzı ölmüşken diriltmesinde, oradaki hayvanları üretip yaymasında, gök ile yer arasında Allah’ın emrine boyun eğmiş rüzgârları ve bulutları şu yandan bu yana yöneltmesinde, aklını kullanan bir topluluk için nice deliller vardır. BAKARA 164.AYET

      Ey iman edenler! Allah ve Peygamberine itaat ediniz, işittiğiniz halde O’ndan yüz çevirmeyiniz! ENFAL 20.AYET

      İşitmedikleri halde “işittik” diyenler gibi olmayınız! ENFAL 21.AYET

      Şüphesiz Allah katında canlıların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir. ENFAL 22.AYET

      Bilmediğin şeyin ardına düşme! Çünkü işitme duyusu, görme duyusu ve gönül, bunların hepsi bundan sorguya çekilecektir. İSRA 36.AYET

      BİR İNSANIN DİGER CANLILARDAN FARKLI ORALAK

      A GÖZÜYLE GÖRÜR
      B KULAGIYLA İŞTİR
      C AKLIYLA DÜŞÜNÜR
      D KALBİYLE DE İNANIR

      BU ZAMANA KADAR SİTEYE KOYDUGUM VİDEODAKİLERİN BİZİM BU ZAMANDA Kİ BİLİM ADAMLARININ ORTAYA KOYDUGU BİLİMLE BELİRLEDİGİ GERCEKLER ORTADA
      ŞİMDİ BANA SÖYLEYİN BU SİSTEM HANGİ İNANC SİSTEMİNDE VAR BU SİSTEMLE YOL VE YÖNTEM SUNAN KİTABLARINDAN ÖRNEKLEYİNDE BENDE O DİNLERİN KİTABINI BİZİM KİTABIMIZ GİBİ HERKESİN BULARAK ULAŞABİLDİGİ GİBİ BİZLERDE O DİNLERDEKİ KONUNUN DOGRU OLDUGUNU VAR OLDUGUNU GÖREREK OKUYARAK DOGRULAYALIM BAKALIM VARMI VARSA SİSTEMLİMİ ÖLCÜSÜNE DENGESİ NE SINIRLARI VARMI KURALLARI VARMI ZOR DURUMLARDA NE ÖNERİYOR HASTALIKTA NASIL DAVRANMASI GEREKTİGİ VS VS VS KONULARI İÇERİYORMU OLMAZSA OLMAZ İLKESİ NE İLKELERİ VARMI CÖZÜM SUNUYORMU SORUNLAR KARŞISINDA ADALETİ NASIL İŞLİYOR ÖLCÜLÜMÜ VERDİGİ CEZA İNSANI KORUYORMU AFFI TAVSİYE EDİYORMU SABRİ TAVSİYE ADİYORMU VS VS VS SINIRLARI DENGELİMİ

      ÖRNEK

      JEDİ DİNİ
      ÖRNEK
      Sümerler VS VS VS ”

      DEMİŞSİNİZ!

      Peki şimdi ben size ne DİYEYİM?

      • toro dedi ki:

        -DÜZELTME-

        Sayın bir kul,

        Sizin için kitabınızda olanlar doğrulayıcı bilgiye ihtiyaç duyulmaksızın doğrudur!DEMİŞİM

        Bu böyle olmasaydı ilk inananlar kendilerine gönderildiği iddia edilen her ayet için aynı anda doğrulayıcı bilgi ya da kanıt bekler ve ancak o bilgileri ya da kanıtları gördükten sonra inanırlardı! DEMİŞİM

        Ama biliyoruz ki süreç bu şekilde istemedi üstelik bu ayetleri duyduklarında bunların doğrulanması için bilgi ve kanıt isteyenler lanetlenerek tanrı düşmanı ilan edildi! DEMİŞİM

        Şimdi bu noktada çıkmış ilk ortaya çıktıklarında peşiden gitmek için bilgi ya da kanıta gerek duyulmamış sözleri bize kanıtlamak için bilgi kullanmaya, üretmeye çabalıyor ya da aynı şeyi bizim yapmamızı bekliyorsunuz! DEMİŞİM

        Bu anda size sormak istiyorum, atalarınızın bilgi ve kanıt beklemeksizin inandığı bir inancın söylemleri için bu çağda, doğrulayıcı ya da yalanlayıcı bilgiye ihtiyaç duymak da neyin nesidir?
        DEMİŞİM

        Bu olsa olsa 1400 yıl öncenin bilgi düzeyinin 1400 yıl sonranın bilgi düzeyi ile çakışması ve 1400 yıl önceki atalarınızın inanma hallerinin 1400 yıl sonra sizin bildiklerinizi bilememeleriyle doğru orantılı olduğunu gösterir! DEMİŞİM

        Yani o gün inanmak için bugün bildiklerimizi bilmemeleri gerekiyordu! Çünkü o inanç aynı şekliyle o gün değilde bugün gelseydi bu kadar yayılması mümkün olmayacaktı! DEMİŞİM

        Dostum, inanmayı tetikleyen şey, bilmeme ya da bilememe korkusudur! DEMİŞİM

        Bu korku karşınızdaki topluluğun sayısıyla doğru orantılıdır! Yani idda edenlerin sayısı az iken korku azdır onların sayısı artarken sizin korkunızda artar! Çünkü belkide çoğunluğa erişecek bir akımın dışında kalıp yalnızlaşmaktan korkmaya başlarsınız! Ah o korkular…DEMİŞİM

        Siz basit bir güdülenmeye angaje olmuşsunuz! Bugünün dünyasından baktığınızda anlamsız gelen geçmişinize ait bütün bilgileri bugünün dünyasına uyarlamaya ihtiyaç duyuyorsunuz! DEMİŞİM

        Çünkü ortaya çıkmasından korktuğunuz ama kendi içinizde sizi tedirgin eden sorgularınız var! DEMİŞİM

        Rahatlamaya ve benliğinizi çocukluğunuzdan itibaren sarmalamış olan ve sizin beynizin ona göre şekillendiği bu inancı kaybetmemeye ihtiyacınız var! Çünkü sonrasında ne olur ya da sonrasında ne olururum sorusuyla beyninizde şekillenen seçenekler hayli korkutucu! DEMİŞİM

        O nedenle sürekli zaten inandığınız bir inancın başkaları tarafından tasdik edilmesine ya da başkalarının ona karşı geliştirdiği iddialara karşı galip gelmesine ihtiyaç duyuyorsunuz! Ve ben biliyorum ki ilk geldiğinizde sizin gibi düşünmeyenlere karşı bir galibiyet yani üstün gelme hissi yaşasaydınız ertesi gün burada olmazdınız! Çünkü ihtiyaç duyduğunuz şeyi almış ve rahatlamış olurdunuz! DEMİŞİM

        Sonra sizinle özel olarak, peygambersiz olarak 30 yılda yaklaşık 300 bin mürit sayısına ulaşan JEDİ dininin(!) yükselişini (son 2000 yılda ortaya çıkan tüm tek tanrılı dinlerin yayılış hızından daha hızlı) tartışalım! DEMİŞİM

        Siz ise;

        ”KURANDA BİLGİ EDİNME YOLLARI

        1 DUYU ORGANLARI

        A GÖRME
        B DUYMA
        C TATMA
        D KOKLAMA
        E DOKUNMA

        2 VAHİY NEDİR ALLAH IN PEYGAMBERLER VASITASIYLA İNSANLARA İLETMİŞ OLDUGU MESAJLARDIR

        3 AKIL DÜŞÜNEN ANLIYAN KAVRAYAN ANLAMINDA OLAN ŞEYDİR
        Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona hak ve bâtıl şeklinde iki yolu göstermedik mi? BELED 8 .9.10.AYET

        Develerin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yerin nasıl yayıldığına bakmazlar mı? 17. 18. 19. 20.AYET

        Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yararlı şeyler taşıyarak denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökten yağmur indirip onunla arzı ölmüşken diriltmesinde, oradaki hayvanları üretip yaymasında, gök ile yer arasında Allah’ın emrine boyun eğmiş rüzgârları ve bulutları şu yandan bu yana yöneltmesinde, aklını kullanan bir topluluk için nice deliller vardır. BAKARA 164.AYET

        Ey iman edenler! Allah ve Peygamberine itaat ediniz, işittiğiniz halde O’ndan yüz çevirmeyiniz! ENFAL 20.AYET

        İşitmedikleri halde “işittik” diyenler gibi olmayınız! ENFAL 21.AYET

        Şüphesiz Allah katında canlıların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir. ENFAL 22.AYET

        Bilmediğin şeyin ardına düşme! Çünkü işitme duyusu, görme duyusu ve gönül, bunların hepsi bundan sorguya çekilecektir. İSRA 36.AYET

        BİR İNSANIN DİGER CANLILARDAN FARKLI ORALAK

        A GÖZÜYLE GÖRÜR
        B KULAGIYLA İŞTİR
        C AKLIYLA DÜŞÜNÜR
        D KALBİYLE DE İNANIR

        BU ZAMANA KADAR SİTEYE KOYDUGUM VİDEODAKİLERİN BİZİM BU ZAMANDA Kİ BİLİM ADAMLARININ ORTAYA KOYDUGU BİLİMLE BELİRLEDİGİ GERCEKLER ORTADA
        ŞİMDİ BANA SÖYLEYİN BU SİSTEM HANGİ İNANC SİSTEMİNDE VAR BU SİSTEMLE YOL VE YÖNTEM SUNAN KİTABLARINDAN ÖRNEKLEYİNDE BENDE O DİNLERİN KİTABINI BİZİM KİTABIMIZ GİBİ HERKESİN BULARAK ULAŞABİLDİGİ GİBİ BİZLERDE O DİNLERDEKİ KONUNUN DOGRU OLDUGUNU VAR OLDUGUNU GÖREREK OKUYARAK DOGRULAYALIM BAKALIM VARMI VARSA SİSTEMLİMİ ÖLCÜSÜNE DENGESİ NE SINIRLARI VARMI KURALLARI VARMI ZOR DURUMLARDA NE ÖNERİYOR HASTALIKTA NASIL DAVRANMASI GEREKTİGİ VS VS VS KONULARI İÇERİYORMU OLMAZSA OLMAZ İLKESİ NE İLKELERİ VARMI CÖZÜM SUNUYORMU SORUNLAR KARŞISINDA ADALETİ NASIL İŞLİYOR ÖLCÜLÜMÜ VERDİGİ CEZA İNSANI KORUYORMU AFFI TAVSİYE EDİYORMU SABRİ TAVSİYE ADİYORMU VS VS VS SINIRLARI DENGELİMİ

        ÖRNEK

        JEDİ DİNİ
        ÖRNEK
        Sümerler VS VS VS ”

        DEMİŞSİNİZ!

        Peki şimdi ben size ne DİYEYİM?

  342. Bi Yabancı dedi ki:

    Sayın Karaca :

    Pes diyorum ! Ama suç bende fare deliğinden fil geçirmeye çalışıyorum !

    Kainat evren atmosfer nereden çıktı! Konumuz kullanılan kavramlar değil! ^^Ulan^^ Allah göğü yedi kat yarattık diyor mu ? Evet diyor ! Sizde bu yedi katın işaret ettiği olgunun Atmosfer olduğunu atmosferin katmanları olduğunu söylüyor musunuz ? Evet söylüyorsunuz ! Peki Allah aynı zamanda yedi kat olan göğün en yakın katını yıldızlarla süsledik diyor mu ? Evet diyor ! Bu durumda SİZE GÖRE göğü yedi kat yarattık derken atmosfere yani ATMOSFERİN YEDİ TABAKASINA işaret eden o mucizevi ayetlerin devamı olan en yakın tabakayı yıldızlarla süsledik ifadesinden Troposferde yıldızların olması gerektiği anlamı çıkıyor mu? Evet çıkıyor ! Peki yıldızlar nerede ???

    Veya farklı bir şekilde ilerleyelim size bir kaç soru sorayım :

    Allah(!) kitabında göğü yedi kat yarattık derken ne demek istedi?
    Allah(!) göğü yedi kat yarattık dedikten sonra en yakın göğü yıldızlarla süsledik derken işaret ettiği bu en yakın göğün ismi nedir ?

    • rammsteinn dedi ki:

      saın karacaya bende bir cevap yazayım
      kaynak https://ateistcanavar.wordpress.com/
      atmosferin katmanları 7 katmı?

      Ana Brittanica Ansiklopedisi
      1. Troposfer
      2. Tropopoz
      3. Stratosfer
      4. Stratopoz
      5. Mezosfer
      6. Mezopoz
      7. Termosfer
      8. İyonosfer
      9. Homosfer
      10. Heterosfer
      11. Egzosfer

      Gene nefes almamız için gereken katmanları ayıracak olursak atmosfer şu bölümlerden meydana gelir:
      1 – Troposfer
      2 – Stratosfer
      3 – Mesosfer
      4 – Thermosfer
      5 – Exospfer
      6 – Tropopause
      7 – Stratopause
      8 – Mesopause
      9 – Exobase
      10 – Ionospfer
      11 – Exosfer
      12 – Magnetosfer
      13 – Ozon tabakası
      14 – Üst Atmosfer
      15 – Van Allen radyasyon kemeri

      Günümüz bilm dünyasında genellikle 5 katman modeli kabul edilir. Örneğin Amerikan NASA (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi Kuruluşu) atmosferi 5 katmana ayırır.
      Batı üniversiteleri de genellikle 5 katmanı kabul eder.
      4 Ve 6 katmanlı modeller de oldukça yaygındır. Bunlar dışında da farklı kullanım amaçlarına yönelik çok sayıda sınıflama bulunur. Örneğin bir meteorolog 0.1 derecelik sıcaklık farkını ve gaz
      oranlarındaki %1′lik oynamayı -ve başka çok detaylı farklılıkları- birer ayırt edici unsur olarak kabul ederek atmosferi 120 katmana ayırmayı da başarabilir.
      Kuran Öncesi Atmosfer Modelleri
      Tüm bu savunmalar Kuran’dan ve Muhammed’den çok önceki medeniyetler tarafından da araştırılmaya, irdelenmeye çalışılmıştır. Sümerlerde ve eski Mısır’da da bu konuda başarılı araştırmalar olmasına rağmen günümüz biliminin kabul ettiğine en yakın araştırmayı eski Hindistan’da yaşamış bilimci Vimana Shastra yapmıştır. Kuran’dan yaklaşık 1100 yıl kadar önce

      Vimana Shastra çeşitli unsurları dikkate alarak farklı farklı sınıflandırmalar yapmıştır. Ancak bunlar arasında en göze çarpanı Avarthascha olarak adlandırdığı 5 katmanlı olandır. Kuran’dan yaklaşık 1100 yıl önce yapılan bu katmanlama sistemi hava yoğunluğunu esas belirleyici kabul etmesi bakımından günümüz havacılığında da aynen kabul edilen (her pilotun bilmesi gereken) sistemdir ve katmanları şöyledir:
      1. Rekha patha – Shaktyavarta
      2. Mandal – Vatavarta
      3. Kaksha – Kiranavarta
      4. Shaktipatha –Shaityavarta
      5. Kendramandal – Gharshanavarta

      Yedi Gök” Efsanesinin Kaynakları
      Kuran’da ”yedi gök” ifadesinin yer almış olmasının o dönemin efsaneleri, bilgileri ve inançları bağlamında anlaşılabilir, makûl ve tarihi sebepleri vardır. Nitekim eski İbrani geleneğindeki efsanelere göre göğün 7 kat olduğu, altıncı katta meleklerin, yedinci katta ise Tanrı’nın bulunduğu bilinmektedir.
      —————
      benim yorumum
      eski antik yunanda hastalıkların sebebi gözle görülmeyen bakterilerin olduğu tezi ortaya atıldı.
      binlerce sene sonra osmanlı da diş ağrısının ve çürüğün sebebi “dişlerin içindeki kötü cinler” olarak görüldü.
      biri zeus biri allah dini.

    • KARACA dedi ki:

      Sayın Bi Yabancı

      tamam senin mantığınla bakalım

      peygamber zamanında yaşıyorsun bana gök hakkında neler söylersin,kainat ve evren ve atmosfer olarak ayırabilirmisin ayırırım dersen bu günkü bilgileri kullanmış olursun
      bu günki bilgilerin dahilinde atmosfer ve kainat birbirinden ayrılır dersin neye göre diyorsun bunu atmosferin koruyucu bir tabaka ile içerisinde gazların vs şeylerin olduğunu bildiğin için bu gün her ikisi birbirinden ayrılır diyebilirsin ama ya o zaman yaşasaydın ne diyecektin bana, atmosferide bilmiyorsun sadece gözünün alabildiğine gök ayrım yapmayı da bilmiyorsun sen olsan yerden başlayarak ta yıldızlara kadar uzanan gök olarak anlamazmısın hiç bir veri hiç bir bilgin olmadığı için bunun böyle olduğunu sanacaksın
      atmosfer neki nedir ne işe yarar kimse bilmiyor,kainatı da atmosferi de gök sanıyor
      allah bilir,yıldızların yanında da hava oksijen var sanılıyor,
      şimdi ayeti tekrar hatırlayalım,
      göğü yedi kat inşa ettik,en yakın gögüde yıldızlarla donattık,
      senin itirazın bu günki bilgilerle konuşup,o zamanki insanın yerine kendini koymamandır
      sen bu bilgilerle peygamber zamanında yaşasaydın adamlara deseydinki siz göğü yanlış biliyorsunuz işin aslı öyle değildir,atmosfer ve gök birbirinden ayrılmıştır gök dediğimiz şey evrendir deseydin adamlar sana gülerdi. bu ne diyor diye,hiç gök birbirinden ayrılırmı diye
      sana yada bana deli diyeceklerdi haklılar bu bilgiyi bilmiyorlar atmosferi de kainatı da gök olarak biliyorlar öyle sanıyorlar
      ayet indiğinde,o zamanki insanlar bu ayete muhtemelen mana da verememişlerdir.
      bu ayırımı bu gün bizler yapıyoruz gök denildiğinde ne manaya geldiğini.
      atmosfer ve kainatın birbirinden ayrıldığını bu gün biliyoruz.
      sende tıpkı o zamanki insanlar gibi anlamışsın mana verememişsin sayın Bi Yabancı
      oysa ayet apacık bu gün ispatlandı,atmosfer 7 kat en yakınında yıldızlar var
      hala anlamıyorum ayetteki atmosfer ve evrenin birbirinden ayrıldığının bildirilmesine rağmen bu farkı görememenize senin dediğin şöyle doğru olurdu.
      biz göğü 7 kat yarattık içini de yıldızlarla doldurduk kandillerle doldurduk deseydi sen haklıydın ama burada ayrım var,nedir bu ayrım en yakın göğü yani insanların anladıkları şekilde bilinen göğü yıldızlarla doldurduk deseydi.o zaman bu günkü bilgilerle konuşup
      atmosferde nerede hani yıldız deme hakkımız olurdu. yüce rabbimiz atmosfer için yedi kat yarattık der koruyucu tabaka olarak
      şimdi devam ediyorum deseydiki rabbimiz en uzak göğüde yıldızlarla donattık o zamanki insanlar sanki bu ayrımı fark edebileceklermiydi.
      ayette sizin görmeniz gereken gereksiz tartışma değil içeriktir
      hakikaten atmosfer 7 kat mıdır değilmidir
      hakikaten kainatta yıldızlar varmıdır yokmudur
      vardır diyorsanız ayet vermesi gerekeni vermiştir.
      siz sonuca bakın,o zamanki arablar gibi düşünmeyin.

      • rammsteinn dedi ki:

        karaca
        yazının bir üst kısmında uzun uzun bu safsataya cevap yazılmış
        göğü 7 kata ayıran bir tek sizin kuran değil. çok daha önceleri 7 ye ayıran bir çok toplum olmuş.
        https://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%B6k_katlar%C4%B1

        kaldı ki gök 7 kat diye kati bir şey yok. kimi beşe kimi onbeşe ayırır.

  343. Bi Yabancı dedi ki:

    Bakın Sayın Karaca en nefret ettiğim şeyi yapıyorsunuz ! Aceleyle okuduğum için yazınızdaki bir detayı kaçırdım! Demişsiniz ki :

    1-ve ekliyor en yakın göğü
    veya semayı veya evreni veya uzayı veya kainatı ne anlarsan anla ama atmosfer anlaman
    hayret edilecek olay….Sayın Karacadan Alıntı !!!!!!!

    Bakın şimdi başka bir yazınızdaki ifadelerinizi buraya aktaracağım :

    2-atmosferin koruyucu tabaka olarak yedi kat olduğu bilgisini nereden buldu? Sayın Karacadan Alıntı!!!!!!

    Merak ediyorum cahil misiniz bunadınız mı yoksa ar damarınız mı çatladı ?
    Ben yedi kat ifadesinden ATMOSFER anlamı çıkarmadım!! Siz Sayın Karaca siz ATMOSFER dediğiniz için ben size yönelik bişeyler karalama ihtiyacı hissettim! Yani bir gün önce yazdığınız yazıdan kullandığınız ifadelerden haberiniz yok birde utanmadan bana : Atmosfer anlamı çıkarman hayret edilecek olay diyorsunuz ? Yahu siz ATMOSFER dediğiniz için ben size bunun imkansızlığını anlatmaya çalıştım!!!
    Tekrar ediyorum :Yukarıda sizden alıntı yaptığım 2 numaralı cümlenizde kullandığınız ATMOSFER kelimesi benim size hitaben yazı yazmama sebep olan kilit ifade! Yani ilgili ayetlerden siz atmosfer anlamı çıkardınız bende çıkardığınız bu anlamın Kuranı daha büyük sorunlara gark ettiğini size anlatmaya çalıştım !

    Neden sürekli aynı şeyleri değişik şekillerde söylüyorum biliyor musunuz ? Çünkü gerçekten okuduğunuzu anlamak noktasında çok yetersizsiniz!

  344. KARACA dedi ki:

    sayın Bi Yabancı

    Merak ediyorum cahil misiniz bunadınız mı yoksa ar damarınız mı çatladı ?
    sizden alıntı
    muhtemelen siz doktorlukta yapıyorsunuz teşhis koyabildiğinize göre.
    ben ayetleri düzgün anladığım için, ve sizin anlayabileceğiniz mana da anlamadığım
    için size ters geliyor siz anlamıyorsunuz sayın hocam sizin gibi düz bir mantıkla bakarsan varacağın
    nokta sizin durumunuz gibi olur,bu günki bilinen gerçeklerle ayetleri karşılaştırdığında
    neler demek istediğini anladığımdan, ben bu şekilde konuşuyorum
    bence siz kendinizi kontrol etmelisiniz,
    o zaman adamlar atmosferi bilmiyormuş gök diyorlarmış bu gün atmosferin ne olduğu biliniyor ve gökten ayrılıyor ne yani şimdi bunu bu günki bilgilerle aktarmak ar damarının çatlaması olarak, veya bunamak olarak veya cahillikle suçlamanızı mı gerektiren sebebmidir.
    bana kalırsa gerçekleri göremediğiniz için cahilliğe daha yakınsınız
    tekrar ediyorum o zamanki insanlar göğün tam olarak ne olduğunu bilmedikleri için
    ayeti yorumlamakta sizin gibi zorlanmışlar oysa ayet açık ve net atmosfer ve uzaydan bahsediyor.
    göğün ne olduğunu bilmeyenler sizin gibi sayın hocam yanılgıya düşerler.
    ama allah göğün ne olduğunu bildiği için bu ayrımları yapmıştır. senin anladığın kainatın da 7 kat olduğudur yanılgıya düştüğün yer burasıdır.
    kalın sağlıcakla,

  345. Tengri Menem dedi ki:

    Sayın Karaca.
    Yorumuna saygı duyarım fakat insanlık tarihi o kadar bilinmeyen bir sır değil.
    30 bin yıl önce biolojik varlıkları son bulan bizden önce homo eractüslerden evrilmiş farklı insan türü olan homo neandertallerin bile yaşam ve inanç biçimleri biliniyor artık.
    Portekizde bir mağarada bulunan çocuk iskeleti bizim türümüz olan homo sapienslerle neandertallerin çiftleşerek ürediğini bize gösterdi.
    Bu bilgi Adem’den eşinin yaratıldığı ve bu çiftten de insanlık üredi söylemini çöpe atıyor.
    Annunaki’ler gökten gelenler olarak sadece sümerlerde yaşanmış bir anlatım olarak sonraki uygarlıklarda bazen değişik isimlerle anlatılmıştır.
    Sonraki dönemlerde, yani asur, babil, hitit yazıtlarında bu olaylar anlatılmıştır fakat anlatılanlar Annunakilerin sürekli gelerek insanları uyarmıştır diyemeyiz, hepsi sümer kaynaklı olup uygarlıkların kendi uyarlamalarından ibarettir.
    Eski Yunan tanrılar mitolojisi bile sümer kaynaklı olarak hititlerden alıntılanmadır.
    Anunaki’leri uzaylı varlıklar olarak niteleyen astrolog, arkeolog, mitoloji konusunda uzman olan bilim insanları biraz uçsalarda bana göre dincilerden daha mantıklı kuramlar ileri sürüyorlar. Hatta mars gezegenini uzay üssü olarak kullanmış olabileceklerini düşündükleri için bu gezegende bulunacak kalıtsal bir iz bulma peşindeler. Uçuk gibi görünse de söylemleri kuramlarını kayıta geçilmiş bilgi üzerine kuruyorlar.
    Sümerlerin zamanlarında bilim ve teknoloji bakımında diğer insanlara nazaran çok ileri olmalarını ancak gökten gelen uzaylı Annunakilere bağlamaları bana göre doğru değil.
    Çünkü Türkmeninsan Karakum’da sümer uygarlığından önce gelişmiş bir uygarlığın bulunması sümerlerin ileri uygarlıklarını uzaylı Annunaki’lerden öğrendikleriyle kurdukları kuramını bana göre çürütüyor.
    Çünkü sümerler yazıyı icat etmeden önce kullandıkları proto/ön kuniform yazılarının daha eskisi Karakum’da kullanılmıştı.
    Sümerlerin anlattıkları çok eskiye dayanan öykülerin kökleri Karakum’da kuniform yazı ve silindir damgalarda bulundu.
    Yani sümerler göç ettikleri Karakum’da bilindik öykü ve bilgileri mezopotamyada geliştirdiler.
    Sonraki babil, asur, hitit gibi uygarlıklar ve dini inançlar bu öyküler üzerine kültürel inançlarını geliştirdiler.
    Bir de eski göksuri uygarlığının üzerinde oluştuğu Karakum Anu uygarlığı zamanında bilinmedik bir uygarlık değildi.
    Ticaret merkezleri olan 5-10 bin kişinin yaşadığı Karakum kent ve mezarlık kalıntılarında Hindistan Harapa ve Suriye bölgesinde oluşmuş uygarlıklara ait ticari bilezik, takı gibi eşyaların bulunması bu uygarlıkların birbirleriyle ilintili olduğunu bize gösterdi.
    Önceki yazılarımda değindiğim gibi yahudilik inanç olgu anlatımlarının bu öykülerden alıntılanma olduğunu gösterdim.
    Sümer kökenli bu öyküleri Kuran’da görmemiz mucize falan değil.
    Uygarlık veya kavimler sürekli birbirleriyle ilintili olmalarından kaynanklanan bir şey bu.
    1500, 2000 bin yıl kadar gelişerek hüküm sürmüş ve sonra M.ö. 500-600’lü yıllarda son bulmuş Asur ve Babil uygarlıkları tanrı tarafından helak edilmiş uygarlıklar falan değil. Bu uygarlıklar savaşları ve güçlü olanın diğerinin yerine geçmesidir.
    Dünya üzerinde yaşanmış doğal felaketleri Allah’ın gazabıyla toplumları helak etmesi olarak görmek insanların korkularından ürettikleri bir kuramdır.
    Düşün, 10 yıl öncesinde iki tusunami yaşandı dünyamızda.
    Bu sümerlerin bölgelerinde yaşadıkları tufandan daha devasal boyuttaydı.
    Tusunaminin deniz tabanında kıta plaktonik tabakarının birbirlerine sürtüşmesi ve bir tabakanın öbürünün altına geçmesi veya kırılması sonucu olduğunu biliyoruz.
    Günümüzde bu doğa olayını kimse tanrı’nın gazabı falan demiyor, diyemiyor.
    Çünkü nedenleri biliniyor.
    Eskiden ise başlarına gelen, nedeni bilinmeyen bu doğa olaylarına insanlar Tanrı gazabı olarak cezalandırıldıklarına inanmışlardı.
    Hepsi bu….
    Türkmenistan Karakum çölünde bulunan, Tarihi 40 bin yıl öncesine dayanan Anu göksuri uygarlığı belgeseli.
    Çekimi bir yıldan fazla süren 8 yıl önce biten bu belgesel dünyanın neredeyse bütün tv’lerinde gösterildi fakat bizim atalarımız olan, bize ait gelişmiş uygarlıgımız gerçeklerinin anlatıldığı bu yapıt nedense ne Türk basınında nede İslam dünyası basınında gösterildi, ne de konusu edildi.
    Nedeni ise çok basit, çünkü bu buluntular bir çok tabuyu yıkıyordu.
    Bu belgesel Türklerin göçebe bir topluluk olmadıklarını gösterdiği gibi insanlık daha taş devrini yaşarken çok ileri bir uygarlık kurduklarını ve Sümer kaynaklı ibrani inançların asıl kökeninin de Anu’ya ait olduğunu gösterdiği için İslam dünyasında bilinmesi istanmiyor.
    Karakum’da baş arkeolog olarak görev yapan İtalyan Gabrele Rossi Osmida’ya göre bu uygarlık bronz çağında olmasına rağmen eski antik yunan uygarlığına eş değer gelişmiş bir uygarlıktı.
    İstenilirse Belgesel içeriği ve Anu uygarlığı ile ilgili derlememi ekleyebilirim.
    Türkmenistan Karakum, Anu göksuri uygarlığı.

    • Tengri Menem dedi ki:

      Dört bölümden oluşan Türkmenistan Karakum Anu uygarlığı ile ilgili belgeselin Türkçe derlenmiş yazısı.
      http://kokler-ve-kanatlar.webnode.fr/products/a40-bin-y%C4%B1ll%C4%B1k-anu%2ckarakum-goksuri-uygarl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-/

      • KARACA dedi ki:

        sayın Tengri Menem

        sayın hocam benimde elimde yeterli kanıtım olmadan konuşmam doğru olmaz
        insanlık tarihi hakkında pek çok şey var buna kutsal metinlerde dahil mitler de dahil
        efsanelerde dahil elde edilen kalıntılar da dahil fravun gidiyor kocamana bir pramit yapıyor bunu onu yapmaya sevk eden ne bunu benim anlamam mümkün değil
        sadece o değil dünyanın pek çok yerinde pek çok pramit var adamlar niçin bu pramitleri yapmışlar anlamış değilim,yapılma gerekçesi bu gün bile net olarak ortaya çıksa yinede anlamakta güçlük çekeceğim
        aslında benim değinmek istediğim konu bambaşka apayrı bir konulardı.
        DNA bozukluklukları bunu çözemiyorum yaradılışta bu DNA bozuklukları proğramlandı da bu böylemi oluyor adı sanı duyulmamış DNA ile ilgili hastalıklar peş peşe sıralanmaya başladı DNA yapısını insanların icad ettiği şeylermi bozuyor yoksa yaradılış planında bu böylemi inanınki anlıyamıyorum, en çok üzerinde durulması durmamız gereken konu aslında bu tür konular olmalı biz atmosferde yıldız varmı yokmu tartışması içerisine girmişiz içinden de kolay kolay çıkamıyoruz burada işlenmesi gereken konular insanı ilgilendiren konular olmalı,insanın huyu neden değişir,karakter nedir,sağlığı etkileyen nedenler aslında bunlar üzerinde yoğunlaşmamız gerekir.bakın 5 yaşındaki çocuğa üvey annesi neler yapıyor tv lerde izliyoruz insanı buna iten nedenler nedir bunların bilimsel açıklamaları nelerdir bu tür konular üzerinde bundan sonra değinmeyi yeğlerim durup dururken insanlar birbirlerini kırıyorlar DNA konusunda islam dininde nasıl bilgi var desem cevap verecek kimse yok cevap verilmedi diye b u konuyu pas mı geçelim var işte DNA bozuklukları görüyoruz çevremizde pek çok yerde aslında biz insanı tartışmalıyız insan denen varlık nedir onu öğrenmeye çalışmalıyız çeşitli varsayımlarla bunu hiç bir şekilde çözmek mümkün değil hocam
        esenlikler dilerim çalışmalarınızda başarılar.

  346. bir kul dedi ki:

    TENGİRİ

    1850’li yıllarda Ninova kentinde bulunan DEMİŞSİN
    BAK BEN HAKLI CIKTIM

    1850 YILINA KADAR HİÇKİMSENİN RUHU BİLE DUYMAMIŞ BİRDE SÜMERLERDEN ARAKLAMA DİYORSUN SENDAHA SÖYLEDİGİNİN NE ANLAMINA GELDİGİNİ BİLMİYORSUN

    DEMEKKİ SÜMERLER HELAK EDİLMİŞ VE ÖYLECE 1850 YILINAKADAR ORADA KALMIŞ KİMSEYEDE O BİLGİLERİ ULAŞTIRAMAMIŞLAR KENDİLERİ İLE BERABER GÖMÜLMÜŞLER
    FOSSSS SANA KOLAY GELSİN

    ŞİMDİ CIK İŞİN İÇİNDEN ONU BULMAK BİLE YETERLİ DEGİLDİR ONU CÖZECEK BİLGİYE VAKIF OLMAK GEREKİYOR SENELER HARCANMASI GEREKİYOR ORTADA BİLGİ YOKKEN GÖMÜLÜ İKEN KÜREKLE KAZILARAK CIKARTIMASIDA MÜMKİNDEGİLKEN O YERİ BİLSELER DAHİ YİNE YAPAMAZLARDI ZATEN YAPAMAMIŞLAR İSPATIDA 1850 DE BULUNMUŞ

    BAK GÖRDÜNMÜ AKIL HEMEN ANLAR VE KAVRAR SAGLAMASINI YAPAR YANLIŞ VE DOGRUYU ANLAR BU DURUMDA SENİN YAPTIGINA NE DENİR SEN SÖYLE

    BİRDAHA SACMALAMAZSIN YALAN YANLIŞ BİLGİ CARPITMASI YAPMAZSIN BİLGİYİ OLDUGU GİBİ VERMEK BAŞKA CARPITARAK İFTİRA EDEREK İNANMADIGI DİNE SALDIRARAK HAKARET EDEREK İFTİRA EDEREK ARAKLAMA DEMEK BAŞKADIR OLDUGU GİBİ VERİYORMUŞ ŞUNA BAK SEN KİMİ KANDIRIYORSUN YAZIK ONCA LAFLARI SÖYLE SONRADA BEN OLDUGU GİBİ VERİYORUM YALANINA SARIL
    YORUMNUŞ NE YORUMU BAK BEN YAPTIM YORUMU O BİLGİYE KİMSE ULAŞAMAMAIŞŞŞŞ TAKİ 1850 YILINAKADAR TARAFLI KONUŞ SONRADA İŞİ DÜZELTMEYE KALKMAYACALIŞ ÖNCE İFTİRALARINDAN DOLAYI ÖZÜRDİLE Kİ SENİN SAMİMİ OLDUGUNU BİLELİM OKADAR COK SÖYLEMEME RAGMEN YİNEDE ARAKLAMA DEDİN HAKARET ETTİN HANİ BİLGİ VE BELGELERİN RESMİ OLARAK GÖSTERDEMEME RAGMEN BUNA RAGMEN DİRETTİN OK ULDUGU GİBİ VERİYORMUŞŞŞŞŞŞ NE DİYE BİLİRİMKİ ONDANSONRADA SENİ KIZDIRAN NE DİYE SOR ALAY ET SAVSAKLA HAKARET ET VS VS İFTİRA YOLUNA SARIL DELİLSİZ BİLGİSİZ KANITSIZ ONDAN SONRADA SENİ BUKADAR KIZDIRAN NE DE
    BUNUDA BİLMİYORMUŞ GİBİ SÖYLE
    CEVAPLARMISIN ŞİMDİ O İLGİLERİ KİMSE ULAŞAMAMIŞ TAAAKİİİ 1850 YILINA KADARRRRR
    AKSİNİ HALA DİRETİRSEN ARTIK SANA DİYECEK HİÇ BİR ŞEY BULAMIYORUM

    Ey inananlar! Eğer bir fâsık/yalan haber taşıyan size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırınız. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de, sonra yaptıklarınıza pişman olursunuz.HUCURAT 6.AYET

    • Tengri Menem dedi ki:

      Bir kul.
      BENİM KİTABIMADA YANİ MÜSLÜMANLARIN KİTABINADA HAKARET ETME.
      (senden alıntı)
      Nerde hakaret eymişim?
      Sadece örneklediğim bilgilerle araklandığını kanıtladım.
      Sana insanca davrandım olmadı, bak şimdi nasıl anladığın dilden konuşacağım.
      Gökten koç indiğine, denizin ortadan yarıldığına, ölülerin dirildiği masalına inanan sen hangi mantıkla bunların bilimsel olduğundan bahs ediyorsun ?
      Senin kitabın şavas esiri kadınların alınıp satılmasına onay vermiş.
      Buna Türkçede ne dendiğini sen de biliyorsun değilmi !!!
      Onay vermeseydi kardeşim, senin kitabının bu insanlık dışı iğrenç uygulamaya onay veriyorsa, yaptığı uygulamanın adı konulur.
      Kadına dokunmayı tuvaletten çıkmış gibi pislik olarak görüyor,kirlenildiği için abdest alınmalı diyorsa o kirli zihniyete bizim de söz hakkımız olur.
      Bir varlığa pislik, pislik olarak görülen kadına donunan insanlara kirlenmiş diyorsa bizimde bunu söyleyenin beyninin pislik olduğunu söyleme hakkımız var.
      Hiç boşuna bedevi uydurması inancını bana dayatma, bizler fikri hür, vicdanı hür insanlarız.
      Bizim dilimize ve beynimize pranga falan vuramazsınız.
      İnsanlığa kan ve göz yaşından başka hiç bir şey vermediniz.
      En kutsal saydıklarınız bile mal, mülk uğruna birbirini gırtlaklamış.
      İnanç önderiniz muhammedin torunlarını sizin din kurallarınızı yazanlar kellesini uçurmuş.
      Asırlarca birbirinizi yemekle kalmadınız, size zararı bile olmayan insanları köleleştirmek ve ganimet için saldırdınız.
      Tarihinizde çapulculuk ve yağmadan başka hiç bir şey yok.

      NİYE KESİN BİR BİLGİYLE DAYALI CÜRÜTMEYE KALKMIYORSUN CALIŞMIYORSUN CÜRÜTEMEYECEGİNİ BİLDİGİN HALDE.
      (bir kul’dan alıntı)
      Hem link, hem islamcı yazarların itiraz etme cesareti gösteremedikleri, gördüklerinde köşe bucak kaçtıkları yazılmış kitap ve makalelerle hem görsel olarak sümer, babil yazıtlarını hem de sümerlerin göç ettikleri Anu uygarlığı ile ilgili videolarla kuran’ın kullandığı olguların nerden araklandığını kanıtladım.
      Sen ne yaptın ???
      Sorduğum soruların hangi birine yanıt verdin ?
      Hiç birine !!! Veremezsinde.

      1850’li yıllarda Ninova kentinde bulunan DEMİŞSİN
      BAK BEN HAKLI CIKTIM
      1850 YILINA KADAR HİÇKİMSENİN RUHU BİLE DUYMAMIŞ BİRDE SÜMERLERDEN ARAKLAMA DİYORSUN SENDAHA SÖYLEDİGİNİN NE ANLAMINA GELDİGİNİ BİLMİYORSUN
      DEMEKKİ SÜMERLER HELAK EDİLMİŞ VE ÖYLECE 1850 YILINAKADAR ORADA KALMIŞ KİMSEYEDE O BİLGİLERİ ULAŞTIRAMAMIŞLAR KENDİLERİ İLE BERABER GÖMÜLMÜŞLER
      FOSSSS SANA KOLAY GELSİN. (Bir Kul’dan alıntı)

      Sen hiç haklı çıkmadın bir bir kul, hatta ne kadar hesapsız salladığının bile farkında değilsin.
      Aslında kendini ele veriyorsun, sümer kaynaklı babil efnsanelerini kuran’ında kullandığını kabul ettiğinin bile farkında değilsin.
      (((1850 YILINA KADAR HİÇKİMSENİN RUHU BİLE DUYMAMIŞ)))
      (Bir Kul’dan alıntı)
      Kimsenin değil, kandırılan müslümanların ruhu duymuyor, sizin duymamış olmanız diger insanların duymaması anlamına gelmez.
      Bu yazıtlarda İbrani çıkışlı dinlerin sümer kaynaklı olduğu meydana çıktı bir kul :))))
      Biraz yazılanları okuyarak kafanı çalıştırsaydın Sümerler’in helak olduğu gibi saçma bir cümle de kurmazdın.
      Önce de yazdım gene yazayım.
      Sümlerlerde tufan M.ö.3500 yılında oluyor.
      Sümer uygarlığı M.ö. 2000 bin yılına kadar egemen oluyor.
      Yani tarihi yazılı kanıtlar Muhammed’i ve takipcilerinin yalanını meydana çıkarıyor.
      Bir de nerde haklı çıktığını yazsan :)))
      1850 yılında Ninova kentinde bulunan yazıtlar bilinmeyen şeyler değildi.
      M.ö. 500 yıllara kadar babil uygarlığı altında yaşayan yahudilerin babil inanç olgularını kullandıkları zaten biliniyordu, fakat tam olarak kanıtlanamıyordu.
      620’li yıllarda çölden başka dünyaları olamayan bedevilerin inançlarının sümer kökenli olduğunu bilmeleri zaten beklenmez.
      Bilmiş olsalardı zaten Muhammed’e inanmazlardı.
      Sizin bu konuları bilmemeniz, sizin kendi cehaletiniz.
      Biraz Pers ve Roma tarihini, Henock kitabını, ophitler inancını, Mani’nin kitabını okusaydınız araklandığınız inanç, yer ve kişi isimlerinin çok önceleri başka inançlarda kullandığını görürdünüz. Hatta sizin kuran’ınız daha yazılmadan şu kıldığınız Namaz’ın Zerdüşt’lük inancı kitabı Avesta’da yazıldığını ve Sırat köprüsü olgusunun da gene Avesta’dan araklandığını görürdünüz.
      Neymiş , kimsenin ruhu duymamış mış ta !!!
      peh peh peh….

      Ey inananlar! Eğer bir fâsık/yalan haber taşıyan size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırınız. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de, sonra yaptıklarınıza pişman olursunuz.HUCURAT 6.AYET
      (Bir kul, senden alıntı)

      Fasık, yalancı, sahtekar, sümer kaynaklı babil efsanelerini araklayarak din uyduran bedevi ve körü körüne o’nu savunan takipcilerdir.
      O’nun yalanları meydana çıktıkca o’nun sözleriyle hakaret etmeye çalışman bilgi karşısında darmandağın olan dogmalar altında kalan muhammed’i kurtarma acziyetinden başka bir şey değil.
      Biliyorum, senin Allah’ın ve Kuran’ın bize hakaret etmeye onay veriyor.
      Ben de aynı hakaretleri mislisiyle sana, kuran’ına ve muhammed’e iade ediyorum.
      Laflarını iyi seç bir kul.
      Karşında ki insan’a ne kadar saygı gösterirsen o kadar saygı alırsın.
      Sen bana Kuran ayetleriyle hakaret edersen bende 20’ye yakın kadınla evlenen, 30/40 belki daha fazla cariye edinen Muhammed’e sex düşkünü, takipcilerine de daha fazlasını sayarım.
      Seçim senin..

      • bir kul dedi ki:

        Tengri Menem

        25/12/2015, 21:22 BU TARİHLİ YAZINDADA YİNE YAPTIN YAPACAGINI

        Hiç boşuna bedevi uydurması inancını bana dayatma, bizler fikri hür, vicdanı hür insanlarız.
        Bizim dilimize ve beynimize pranga falan vuramazsınız.DEMİŞSİNİZ

        OKUMUŞ KİŞİ NİN ŞU SÖZLERİNE BAK

        ISRARLA GEL TARTIŞALIM DİYORSUN —> DAYATMAKATAN BAHSEDİYORSUN
        BU CELİŞİYİ GÖRÜYORSUNDUR UMARIM

        ISRAR EDEN SEN —>CARPITAN YİNE SEN

        LAF KALABALIGIYLA SU ÜSTÜNE CIKMAYA CALIŞAN YİNE SEN NEDİYE BİLİRİMKİ ŞU YAZINDA BİLE HAKARETLER VE İFTİRALARLA VS VS SÖYLEYEREK FİKRİ HÜR VİJDANI HÜR OLMAKTAN BAHSEDİYOR BAŞKASININ SINIRINI GECEREK CİGNEYEREK KARŞISINDAKİ KİŞİNİN ÖZGÜRLÜGÜNÜ YOKSAYARAK CİGNEYEREK YAPIYOR HEMDE

        SABIR HERŞEYİN İLACI

        SELAM

        SANA KOLAY GELSİN

  347. Tengri menem dedi ki:

    Bir kul.
    O kadar algı ve bilgi yoksunusun ki cahilce saçmalamaya devam ediyorsun.
    Be aklı kıt, basit hesap yoksunu cahil.
    Nerenle uyduruyon sümerlerin helak olduğunu?
    Nuh tufanı m.ö. 3500 yılında oluyor.
    Sümerler Tufandan sonra akadların gelişine kadar 1500 yıl hüküm sürüyor.
    Geri zekalı birisi bile bu kadar saçmalayarak bilmediği konuda ahkam kesmezdi.
    Seninki tam cahil cesareti.
    O kadar soru sordum, o kadar yalanınızı çıkardım hiç birisine yanıt veremedin ve pişkince görmemezlikten geldin.
    Çıkarma bu elbiseyi, bedevi takipçileri cahillere tam uyuyor :)))
    Ninova kenti ülkesi babilliler pers ve romalıların egemenliklerine girmeden önce m.ö 500’lü yıllara kadar hüküm sürüyorlar.
    ibrani samiler ve bedeviler çölde deve kıçı yağlarken adamlar dünyanın yedi harikasından birinde yaşıyorlardı.
    Be cahil, incil sözcüğü bile babil sözcüğü kökenlidir, Allahınız bile senin cahilce helak olan kavimler dediğin uygarlığın ismini size göre kutsal olan kitaba vermiş.
    Kavimlerin helakı falan tarihte yok, sadece sümer kaynaklı babil efsanelerini araklayarak din yaratan ibranilerin ve bedevinin uydurmaları var.
    İbrani ve bedevinin yarattıkları muhteşem süleyman sarayı dedikleri yerin bile babil tapınağı olduğu meydana çıktı.
    Adamların dinlerini çalmakla kalmamış onlara ait kültürel miraslarınada sahip çıkmaya çalışmış ibraniler fakat bilim insanları bu yalanı da meydana çıkardı.
    Ne bilgi birikimin var, ne eğitim, ne sorgulama, ne düşünme..
    Sadece körü körüne cahilce uygarlıkla en son tanışmış bedevi takipcliği.
    Kızıl denizin ortadan yarıldıgına inanan birisi ve bilim :))))
    Peh peh peh…

  348. bir kul dedi ki:

    Tengri
    24/12/2015,

    İŞTE OKUMUŞ DAHA KENDİSİNE HAKİM OLAMIYOR KALKMIŞ TARTIŞMAKTAN BAHSEDİYORSUN
    BÖYLE HERKES YAPAR ÖNEMLİ OLAN BU YOLA BAŞVURMADAN YAPABİLMEKTİR SENİN YAPTIGIN ŞEYİ HERKESİN YAPABİLECEGİ BİRŞEY FAKAT BEN VE BENİM GİBİLER SABRI VE AKLI TERCİH DERLER İŞTE ARAMIZDAKİ FARK BEN İTİDALİ TAVSİYE EDİYORUM

    EGER KENDİNE GÜVENMİYORSAN HAKİM OLAMIYORSAN TARTIŞMA

    BENİM KİTABIMADA YANİ MÜSLÜMANLARIN KİTABINADA HAKARET ETME

    İFTİRA ETME İNANMIYORUM DE YADA İNANMAMAK SENİN EN DOGAL HAKKIN YÜCE ALLAH ZATEN HERKESİ ÖZGÜR İRADESİYLE BİRLİKTE DONATMIŞ ZATEN BÖYLE SİNDE SENDE İNANMADIGINI ZATEN SÖYLÜYORSUN

    NİYE KESİN BİR BİLGİYLE DAYALI CÜRÜTMEYE KALKMIYORSUN CALIŞMIYORSUN CÜRÜTEMEYECEGİNİ BİLDİGİN HALDE

    BANA YAKISTIRDIGIN CAHİLLİGİ KENDİNDE YAPMIYORMUSUN

    BEN SANA O SARF ETTİGİN SÖZLERLE SÖZ SÖYLÜYORMUYUM

    SADECE YALAN VE İFTİRE VE KARALAMA YAPMA DİYORUM

    SENDE SINIRLARI KORUYARAK SAVUN VE KONUŞ YOKSA NEGEREGİ VAR KENDİNİ ZORA SOKUYORSUN

    KARŞINDALKİNİ KIRMADAN YAPABİLİYORSAN YAP TARTIŞMA ADABINA UYGUN YAPAMIYORSAN BARİ KARŞINDAKİNİ KIRMAMAK İÇİN VAZGECERSİN KENDİNİDE ÜZMEZSİN

    ISRARLA GEL TARTIŞALIM DİYEREK ISRAR EDEN SENSİN MADEM YAPAMIYORSUN NİYE ISRAR EDİYORSUN AYIP DEGİLMİ

    DEDİGİM ŞEY SADECE HELAK OLMUŞTUR SENDE CIKAR HAYIR OLMAMIŞTIR DERSİN

    ANLATIRSIN MANTIKLI BİRŞEKİLDE AKLA UYGUN OLARAK
    HAKARET EDEREK KENDİNİ HAKLI CIKARAMAZSIN BİR İNSAN HAKARETE SARILIYORSA BİLGİSİNİN YETERSİZLİGİNDENDİR

    ANCAK BÖYLE YAPARAK KENDİSİNİ KURTARACAGINI SANIR
    BİLGİLİ İNSAN BİLGİSİNİ KONUŞTURUR BİLGİSİNİ CÜRÜTEMEYECEKLERİ ŞEKİLDE DELİLLERİYLE BELGELERİYLE KANITLARIYLA BERABER KARŞISINDAKİNİ SUSTURUR BİLGİ BİLGİ BİLGİ HANİ BİLGİ

    • Tengri menem dedi ki:

      Bir kul .
      Ben tarih, isim ve süreçle bilgi verdim.
      Yanlış bir şey gördüysen karşı tezle sunum yapman gerekirken sen sürekli cahilliğini öne çıkararak kişisel sataşma ortamı yaratmak için var gücünle ısrar ettin.
      İman ettiğin bedevi kitabındaki öğütlerde yazılanları uygulayarak muhatabına fikirle yanıt yerine aşağılayıcı sözler ima ettin.
      Ve de misliyle cavabını aldın.
      Sana cahil demem hakaret değil bir durum tespiti.
      Gözlükle bakıyorum gene aynısın:)))
      Nuh tufanında helak olduğunu iddia ettiğin sümerlerin 1500 yıl uygarlıklarının devam etmesi senin o bedevi kitabını paçavraya çevirdiği için iyice saçmalamaya başladın.
      Her şeyi bırak bana kuran dışında Allah’ın helak ettiği bir topluluğu bilimsel verilerle kanıtlaya bilirmisin ?
      Edemessin, çünkü tarih ileilgili hiç bir bilgin yok.
      Tek bildiğin dünyaları çölden ibaret, uygarlıkla en son tanışmış, kadını horlayan, savaş esiri kadınların alınıp satılmasına, yani pezevenkliğe onay veren, barış yerine düşmanlık isteyen bedevi sayıklaması.
      İnancını bile akıl,mantık ile savunamıyorsun, içeriğini dahi bilmiyorsun. senin neyine tarih ve bilimsel veriler.
      Sen biat kültürünün kölesi olarak göğüsleri yeni tomurcuklanmış hurilerlerin hayalinden başka dünyan yok.
      Bir de senin neyine kızacağım kavuncu :)))
      Bedevi sözcüğü hakaret değil öğren.
      Sümerlerin tufanla yok olduklarını iddian için cahil demem hakaret değil, bir durum tespiti.
      Hiç bir şey bilmediğinin bile farkında değilsin.
      İbrani dinlere çocuk masalı diyen Einstein’e dinleri savunuyor demen de sahtekarlık.
      Ellil’laha hamdolsun müslümansın normal karşılıyorum :))))
      Sözlerini değiştirdiğin einstein ne kadar doğru söylemiş.
      “Sadece iki şey sınırsızdır, evren ve insanoğIunun ahmakIığı, iIkinden o kadar da emin değiIim.”
      Mutlu noeller canım :)))))

    • Tengri menem dedi ki:

      Birbirlerini hunharca katlettikleri 35 yıl süren döneme asrı saadet diyen zihniyet 2000 yıl sürmüş olan sümer, 1500 yıl sürmüş babil uygarlığının helak olarak yok olduğuna inanıyor !!!
      Cahillik diz boyu.
      Bu zihniyete göre osmanlıyı da Allah helak etmiş oluyor !!!
      Bunu bile anlamayan, algılamayan birine ne anlatılır ki.
      Korkmayın, göğüsleri yeni tomurcuklanmış, her zaman bakire kalan hayalinizdeki hurilerinize göz koymadım:))))

      • bir kul dedi ki:

        Tengri menem
        25/12/2015, 03:30

        Kuran’da bildirilen bu örneklerden öğüt almalarıdır. Kuran’da bu gerçek şöyle bildirilmiştir:

        Bunlar, sana doğru haber (kıssa) olarak aktardığımız (geçmişteki) nesillerin haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalmış, (hala izleri var, kimi de) biçilmiş ekin (gibi yerlebir edilmiş, kalıntısı silinmiş) dir. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler. Böylece Rabbinin emri geldiği zaman, Allah’ı bırakıp da taptıkları ilahları, onlara hiçbir şey sağlayamadı, ‘helak ve kayıplarını’ arttırmaktan başka bir işe yaramadı. ( Hud Suresi, 100-101)
        Ad Kavmi Nerede Yaşamıştır?

        Kuran’da bildirildiği üzere “Yüksek yerlere anıtlar inşa etmekte” (Şuara Suresi, 128) ve “ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları edinmekte”(Şuara Suresi, 129) olan bir kavim olan Ad kavmi, Ortadoğu ve Mezopotamya bölgesinde bulunan diğer kavimlerden uzak bir bölge olan Güney Arabistan’da yaşıyordu.

        Arkeolojik Bulguların Gösterdiği Gerçek

        1990’lı yılların başında dünyanın tanınmış gazeteleri çok önemli bir arkeolojik bulguyu “Muhteşem Arap Şehri Bulundu”, “Efsanevi Arap Şehri Bulundu”, “Kumların Atlantisi Ubar” başlıklarıyla verdiler. Bu arkeolojik bulguyu daha ilgi çekici hale getiren özelliği, isminin Kuran’da bildiriliyor olmasıydı. O güne kadar Kuran’da bildirilen Ad kavminin hiçbir zaman bulunamayacağını düşünen birçok kişi, bu yeni bulgu karşısında hayrete düştü.

        Ad Kavmi ve Yüksek Sütunlar

        Yıkıntılar ilk olarak ortaya çıkarıldığı andan itibaren bu yıkık şehrin, Allah’ın Kuran’da haber verdiği Ad kavmi ve içinde yaşadıkları İrem şehrinin kalıntıları olduğu anlaşılmıştı. Zira kazılarda ortaya çıkartılan yapılar arasında, Kuran’da varlığına dikkat çekilen uzun sütunlar yer alıyordu. Kazıyı yürüten araştırma ekibinden Dr. Zarins de, bu şehri diğer arkeolojik bulgulardan ayıran en önemli özelliğin yüksek sütunlar olduğunu ve dolayısıyla bu şehrin Kuran’da bildirilen Ad kavminin kenti İrem olduğunu belirtmiştir. Kuran’da, İrem şehri şöyle haber verilmiştir:

        “Rabbinin Ad (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi? ‘Yüksek sütunlar’ sahibi İrem’e? Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi.” (Fecr Suresi, 6-8)

        Ad kavmine elçi olarak gönderilen Hz. Hud, kavmine kendisinin Allah’ın gönderdiği güvenilir bir elçi olduğunu belirtmiş ve insanları Allah’tan korkup sakınmaya çağırmıştır. Yalnızca Allah’a kulluk etmelerini, aksi takdirde Allah’ın kendilerini azaba uğratacağını belirterek kavmini bu azaba karşı da uyarmıştır. Ancak sapkın Ad kavmi, tüm çağrılarına rağmen Hz. Hud’a karşı gelmiş, onun kendilerini çağırdığı yola tabi olmayı kabul etmemişlerdir.

        Ad Kavmi Neden Helak Oldu?

        Peygambere İftirada Bulunmaları

        ‘Kavminin önde gelenlerinden inkâr edenler dediler ki: “Gerçekte biz seni ‘akli bir yetersizlik’ içinde görüyoruz ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.”‘(Araf Suresi, 66)

        “Ey Hud” dediler. “Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terk etmeyiz. Sana iman edecek de değiliz.” “Biz: ‘Bazı ilahlarımız seni çok kötü çarpmıştır’ (demekten) başka bir şey söylemeyiz…”” (Hud Suresi, 53-54)

        Allah’a Ortak Koşmaları
        “Ad (halkına da) kardeşleri Hud’u (gönderdik). Dedi ki: “Ey kavmim, Allah’a ibadet edin, sizin O’ndan başka İlahınız yoktur. Siz yalan olarak (tanrılar) düzenlerden başkası değilsiniz.” (Hud Suresi, 50)

        Ayetlerden Yüz Çevirmeleri ve Peygambere İsyan Etmeleri

        “İşte Ad (halkı): Rablerinin ayetlerini tanımayıp reddettiler. O’nun elçilerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emri ardınca yürüdüler. Ve bu dünyada da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. Haberiniz olsun; gerçekten Ad (halkı), Rablerine (karşı) inkar ettiler. Haberiniz olsun; Hud kavmi Ad’a (Allah’ın rahmetinden) uzaklık (verildi).” (Hud Suresi, 59-60)

        “Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?” (Kamer Suresi, 18)

        “Ad (kavmin)e gelince; onlar yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki: “Kuvvet bakımından bizden daha üstünü kimmiş?” Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allah’ı görmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, bizim ayetlerimizi (bilerek) inkar ediyorlardı.”
        Azabı Kendileri İstemişlerdir
        “Ad’ın kardeşini hatırla; onun önünden ve ardından nice uyarıcılar gelip geçmişti; hani o, Ahkaf’taki kavmini: “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım” diye uyarmıştı. Dediler ki: “Sen, bizi ilahlarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Şu halde eğer doğru söylüyorsan, tehdit ettiğin şeyi, bize getir.”” (Ahkaf Suresi, 21-22)

        Peygamber Olarak Hz. Salih Gönderilmiştir

        Ayetlerde bildirildiği üzere din ahlakına uymayan her kavim gibi, Allah Hz. Hud’un çağrısına uymayan Ad kavmini de azaba uğratmış ve hem dünyada hem de ahirette kaybedenlerden kılmıştır. Kuran’da, Ad kavminin helak edilme şeklinin “kulakları patlatan bir kasırga” vasıtasıyla gerçekleştirildiği bildirilmektedir. Ayetlerde bu kasırganın yedi gece ve sekiz gün sürdüğü (Hakka Suresi, 7) ve Ad kavmini tümden yok ettiği şöyle haber verilir:

        “Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış? Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine ‘kulakları patlatan bir kasırga’ gönderdik. İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp-kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.” (Kamer Suresi, 18-20)

        Daha önceden uyarılmış olan kavim, hiçbir uyarıyı dikkate almamış ve elçisini sürekli yalanlamıştı. Hatta öylesine bir gaflet içindeydiler ki, helakın kendilerine gelmekte olduğunu gördüklerinde bile bunu kavrayamamış ve inkara devam etmişlerdi. Bu durum Kuran’da şöyle bildirilmiştir:
        “Derken, onu (azabı) vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, “Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur” dediler. Hayır, o, kendisi için acele ettiğiniz şeydir. Bir rüzgar; onda acı bir azap vardır.” (Ahkaf Suresi, 24)

        Ayette kavmin kendilerine azap getirecek olan bulutu gördükleri, ancak bunun gerçekte ne olduğunu anlayamadıkları ve bir yağmur bulutu sandıkları belirtilmektedir. Bu durum, kavme gelen azabın ne şekilde olduğu konusunda önemli bir gösterge sayılabilir. Çünkü çöl kumunu kaldırarak ilerlemekte olan bir kasırga da uzaktan bir yağmur bulutuna benzer. Ad kavmi insanlarının da bu görüntüye aldanmış ve azabı fark etmemiş olmaları mümkündür. (En doğrusunu Allah bilir.) Güney Arabistan’da araştırmalar yapan arkeolog Brian Doe, bir kum fırtınasını şöyle tarif etmektedir:

        Bir (kum fırtınasının) ilk işareti, kuvvetli rüzgarla savrulan ve yükselmekte olan akımlarla yüzlerce metre yükseğe çıkan kumla dolu bir buluttur. (Brian Doe, Southern Arabia, Thames and Hudson, 1971, s. 21.)
        Nitekim Ad kavminin kalıntısı olduğu düşünülen “Kumların Atlantisi Ubar” da, metrelerce kalınlıktaki bir kum tabakasının altından çıkarılmıştır. Kalıntıların da gösterdiği gibi Kuran’da bildirilen “yedi gün ve sekiz gece” süren kasırga, şehrin üzerine tonlarca kum yığmış ve kavmin insanlarını diri diri toprağa gömmüştür.
        Tarihte ‘Semud Kavmi’

        Semud kavmi de aynı Ad kavmi gibi Allah’ın uyarılarını göz ardı etmiş ve bunun sonucunda helak olmuştur. Günümüzde arkeolojik ve tarihsel çalışmalar sonunda Semud kavminin yaşadığı yer, yaptığı evler, yaşama biçimi gibi birçok bilinmeyen, gün ışığına çıkartılmıştır. Kuran’da bildirilen Semud kavmi, bugün, hakkında birçok arkeolojik bulguya sahip olunan bir tarihsel gerçektir.

        Semud Kavmi Nerede Yaşamıştır?

        Kuran’da haber verilen Hicr Halkı ve Semud kavminin aslında aynı kavim oldukları tahmin edilmektedir; nitekim Semud kavminin bir başka ismi de Ashab-ı Hicr’dir. Bu durumda “Semud” kelimesi bir halkın ismi, Hicr şehri ise bu halkın kurduğu şehirlerden biri olabilir. Yunan coğrafyacı Pliny’nin tarifleri de bu yöndedir. Pliny, Semud kavminin oturmakta olduğu yerlerin Domatha ve Hegra olduğunu yazmıştır ki, buralar günümüzdeki Hicr kentidir. (“Hicr”, İslam Ansiklopedisi: İslam Alemi, Tarihi, Coğrafya, Etnoğrafya ve Bibliyografya Lugati, Clit 5/1, s. 475)
        “Semud (toplumuna da) kardeşleri Salih’i (gönderdik. Salih:) “Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka İlahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir: Allah’ın bu dişi devesi size bir belgedir; onu salıverin de Allah’ın arzında otlasın, ona bir kötülükle dokunmayın, sonra sizi acı bir azab yakalar” dedi.”

        Dişi Deveyi Öldürmeleri

        Semud kavmi Hz. Salih’in tüm uyarılarına rağmen Allah’ın varlığı (Allah’ı tenzih ederiz.) ve Hz. Salih’in peygamberliği hakkında kuşkulara kapılmaktaydı. Hz. Salih, Allah’ın vahyi üzerine, kavminin Allah’ın emirlerine uyup uymayacaklarını belirlemek için bir deneme olarak onlara dişi bir deve gösterdi. Kendisine itaat edip etmeyeceklerini denemek için kavmine, sahip oldukları suyu bu dişi deve ile paylaşmalarını ve ona zarar vermemelerini söyledi. Böylece kavim bir denemeden geçirildi. Kavminin Hz. Salih’e cevabı ise, bu deveyi öldürmek oldu. Şuara Suresi’nde, bu olayların gelişimi şöyle haber verilmiştir:
        “Semud (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı. Hani onlara kardeşleri Salih: “Sakınmaz mısınız? demişti. “Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız? Bahçelerin, pınarların içinde, ekinler ve yumuşak tomurcuklu göz alıcı hurmalıklar arasında? Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz. Artık Allah’tan sakının ve bana itaat edin. Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin. Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik-düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar).” Dediler ki: “Sen ancak büyülenmişlerdensin. Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen, bu durumda bir ayet (mucize) getir-görelim.” Dedi ki: “İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun, belli bir günün su içme hakkı da sizindir. Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.” Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman oldular.” (Şuara Suresi, 141-157)
        Semud Kavmi Nasıl Helak Oldu?

        Semud kavmi kendilerine deneme olarak gönderilen dişi deveyi öldürdükten sonra hemen azaba uğratılmamıştır. Bu durum, azgınlıklarını daha da artırmış ve Hz. Salih’e çirkin ve pervasızca karşılık vermeye devam etmişlerdir:

        “Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen, bu durumda bir ayet (mucize) getir-görelim.” (Şuara Suresi, 154)

        “Böylelikle dişi deveyi öldürdüler ve Rablerinin emrine karşı çıkıp (Salih’e de şöyle) dediler: “Ey Salih, eğer gerçekten gönderilenlerden (bir Peygamber) isen, vadettiğin şeyi getir, bakalım.”” (Araf Suresi, 77)

        Ancak Yüce Allah, inkar edenlerin kurdukları hileli düzenleri boşa çıkartmış ve Hz. Salih’i kötülük yapmak isteyenlerin ellerinden kurtarmıştır. Kuran’da bu olaydan sonra artık kavme her türlü tebliği yaptığını ve hiç kimsenin öğüt almadığını gören Hz. Salih’in, kavmine üç gün içinde helak olacaklarını haber verdiği bildirilmiştir:

        “… (Salih) Dedi ki: ‘Yurdunuzda üç gün daha yararlanın. Bu, yalanlanmayacak bir vaattir’.”” (Hud Suresi, 65)
        Nitekim üç gün sonra Hz. Salih’in uyarısı gerçekleşti ve Semud kavmi helak edildi:

        “O zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar. Sanki orada hiç refah içinde yaşamamışlar gibi. Haberiniz olsun; Semud (Halkı) gerçekten Rablerine (karşı) inkâr etmişlerdi. Haberiniz olsun; Semud (Halkına Allah’ın rahmetinden) uzaklık (verildi.)” (Hud Suresi, 67-68)
        Sonuç

        Buraya kadar incelediğimiz ve bu konunun ikinci bölümünde gelecek ay anlatacağımız tüm kavimlerin Allah’a iman etmemek, O’na ortak koşmak, peygamberi yalanlamak, yeryüzünde haksız yere büyüklenmek, insanların mallarını haksızlıkla yemek, cinsel sapmalara ve azgınlığa yönelmek, yanlarındaki Müslümanlara karşı baskı ve zulüm uygulamak gibi ortak özellikleri bulunmaktadır.

        Kuran’da, tüm bu bilgilerin insanlara birer “ibret” olması için verildiği bildirilir. Önceden helak olanlar, sonrakileri doğruya yöneltmelidir:
        “Kendilerinden önceki kuşaklardan nicelerini yıkıma uğratmamız, onları doğruya yöneltmedi mi? (Oysa bugün kendileri) onların kaldıkları yerlerde (tarihi kalıntıları üzerinde) gezinip durmaktadırlar. Şüphesiz bunda sağduyu sahipleri için ayetler vardır.” (Taha Suresi, 128)

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      Sayın Tengri Menem’e yöneltiğiniz eleştirilere bir yere kadar katılıyorum! Yani haklısınız!

      Peki sevgili dostum, sizin, insanoğlunun binlerce yıl üstüne koyarak bugüne getirdiği ve adına ZEKA dediği yeteneğine, neredeyse her yorumunuzla ettiğiniz hakaretleri ne yapacağız?

      Ama size sormak istiyorum (gelecek cevaptan korkarak!), bugün bilimin bizi getirdiği noktada, vücudu yöneten yani kendimizi düşünce ya da hisslerle ifade etmemizi sağlayan organ kalp midir yoksa beyin mi? Daha doğrusu şunu bilmek istiyorum, kalp mi beyini çalıştırır yoksa beyinmi kalbi çalıştırır?

      • bir kul dedi ki:

        Sayın toro

        Peki sevgili dostum, sizin, insanoğlunun binlerce yıl üstüne koyarak bugüne getirdiği ve adına ZEKA dediği yeteneğine, neredeyse her yorumunuzla ettiğiniz hakaretleri ne yapacağız?demişsiniz
        bunu acarmısınız bir örnekle örneklermisiniz anlamadım nerede zekaya hakaret ettigimi

        saygılarımla

      • KARACA dedi ki:

        Sayın toro

        ilim bilim adamlarının görüşüne göre insan zekayı ilk durumunda (ilk zamanlarında diyelim)
        bulamamış zamana bağlı olarak bu günkü durumuna geldiğini öne sürüyorlar
        yani zeka denilen olay onlara göre değiştikçe değişmiş son halini almış diyelimki doğru diyorlar
        sormak isterim,eğer böyle bir olay varsa diğer hayvanlar için niçin aynı durum oluşmadı
        diğer hayvanların zekayı bulmaları engelleyen neydi
        şimdi düşünelim
        insan zamana bağlı olarak zekayı buldu diyorlar
        bu zaman diğer mahlukat için de geçerliydi aynı zamanda
        onlarda yaşadılar ama ne konuşabildiler ne de düşünebildiler,
        onları engelleyen nedir bu soru için neler söyleyebilirsiniz
        insanın zekayı bulmasında size göre etken nedir.
        zeka zamana bağlı olarak kazanılan bir şeymidir.
        eğer zekadaki ilerleme devam ediyorsa veya edecekse
        bundan bilmem kaç sene sonra insanlar çok daha zekalımı olacak
        bu zeka ilerlemesinin bir sonu yoksa, en son noktada ne olur
        diyebilirsinizki hayvanlarda zeka ilerlemesi yavaş oluyor
        bu sebebten insana yaklaşamadılar,insanın çok gerisindeler
        böyle bir şey kabul edildiği taktirde,hayvanların bu günkü insan
        zekasına ulaşabilecekleri bir zaman dilimi varmıdır veya ulaşacaklar diyebilirmisiniz
        insanın evrimleştiğini söyleyenler tarafından bu soruların cevabının verilmesi gerekir.
        eğer kabul etmiyorsanız ki öyle olduğunu sanıyorum,insana yaratıldıktan sonra zeka verilmiştir diyebilirmisiniz,bu görüşü kabul ediyor iseniz yani insan yaratıldıktan sonra zeka
        kendisini verilmiştir diyorsanız,ilk yaratılan insan kim olabilir,biz adem ve havva olarak biliyoruz,başka bir açıklaması varmıdır. ilk insanlar olarak sizin bildiğiniz
        eğer sizde ilk yaratılan insanın Adem ve havva olduğuna inanıyorsanız veya bu insanın türemesi,adem ve havvadan olmuştur diyorsanız
        bu bilgileri nereden öğrendiniz,kaynağınız kuran olabilirmi
        cevablarınız samimi ve dürüst olmalı iyi çalışmalar

      • toro dedi ki:

        Sayın KARACA,

        Dostum, sizdeki bu azme ve cesarete hayranım! Sizinle onlarca münazara yaptık ve bunların neredeyse tamamı siz münazaraya devam edemediğiniz yani münazarayı devap ettirecek cevapları veremediğiniz için açık kaldı! Keza geçen haftaya baktığımızda bunlara örnek 1-2 tanesini hemen örnek gösterebiliriz!

        Diyorum ya size hayranım! Sanki bunların hiçbiri yaşanmamış gibi dönüp bana başkasına yazdığım bir yorum üzerinden cevap vermeye çalışıyorsunuz!

        Ama keşke benim işaret ettiğim şeyi, (zeka) eskilerin yakın tarihe kadar kalbin ürettiği bir sonuç olarak düşündüğü gerçeğini yadsımasaydınız vei beni okurken onu kullanma yolunu seçseydiniz muhataplarımdan ne istediğimi çok rahat anlayabilirdiniz!

        Geçen gün size yorumlarınızın artık ezbere dayanan değil sorguya dayanan yorumlar olarak yazıldığını gördüğümü söylemiştim! Bunu söylerken bir yanılma payım olduğunu daha doğrusu yanılabileceğimi biliyordum ama bunun bu kadar çabuk olacağını tahmin etmiyordum!

        Hayal kırıklığı!

        Bakın, elinizdekini tekrar okuyun ve kendiniz görün, herkes gibi (yakın zaman kadar) onlarda dünyayı algılayanın, hissedenin ve hissettikleriyle vücuda yön verenin KALP olduğunu zannetmişler! Bütün kurgu yöneten KALP üzerinden dizayn edilmiş!

        Bu durumda hiç sorma gereği duymuyormusunuz, bir dizaynör (tanrı) kendi yarattığı şeyin (insan) nasıl çalıştığını bilmez mi? Ama aslında bunun tanrı ya da tanrılarla alakası yok insanların hayalleri ile alakası var!

        O yüzdendir ki o peygamberdir dediklerinin peygamber olabilmesi için kalbinin tanrı tarafından yerinden çıkarılıp yıkandığını ve böylece temizlenerek yeniden yerine konulduğunu hayal edebilmişler! Çünkü deneyimlerini biriktirenin, biriktirdikleriyle eyleme geçenin ve eylemleriyle duygulara yön verenin beyin değilde KALP olduğunu zannetmişler! Ama yalnız değillerdi ki, bütün insanlık böyle zannetmişti!

        Ama gerçek tanrının ya da gerçek tanrı olduğunu iddia edenin ya da gerçek tanrı tarafından görevlendirildiğini iddia edenin insanları bu yanılsamadan kurtarması gerekmezmiydi? Hani onlar insanları doğruya ya da gerçeğe çağırıyorlardı ya da götürüyorlardı!

        İşte ben soruyorum, gerçekten ya da doğrudan haberi olmayanların sizi gerçeğe ya da doğruya götürmesi mümkünmüdür?

        İşte zeka bu işe yarar, bunları düşünür ve sorarsınız!

        Sanırım ne demek istediğimi anlamadınız! O halde sizinle genel bir tanımı paylaşayım;

        ”Zekâ (Arapça: ذكاء) ya da ruh biliminde anlak[1], zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneğidir.[2] Başka bir deyişle anlak, zihnin birçok yeteneğinin uyumlu çalışması sonucu ortaya çıkan bir yetenekler birleşimidir.[3] En geniş anlamıyla, genel zihin gücü olarak da tanımlanabilir.[4] Zihnin algılama, bellek, düşünme, uslamlama, öğrenme gibi birçok işlevini içerir.[2] Sözcük çok geniş anlamda kullanılsa da psikologlar tarafından yaratıcılık, kişilik, bilgi ve akıl gibi değişik kategorilere ayrılmıştır.”

        https://tr.wikipedia.org/wiki/Zek%C3%A2

        Bu hayvanlarda da aynen bu şekilde çalışır ve yine bizde olduğu gibi üzerine konularak gidilir!

        Siz neden kendi durumunuzu sürekli altınızdakilerle karşılaştırma gereği duyuyorsunuz! Sizce diğer hayvanlarda kendilerini besin zincirinde altlarında kalan diğer hayvanlarla mı karşılaştırıyorlardır!

        Örneğin yan yana durduklarını hayal ederek bakalım! Bir aslan ile bir geyik birbirine benzemektemidir? Durumları bir insan ile herhangi bir hayvanın yan yana durmasından farklımıdır? Peki bu durumda besin zincirinde geyikten daha yukarda olduğu su götürmez olan aslanın bir insanın şu andaki durumundan ne farkı vardır? O halde aslanlar da kendi aralarında sohbet ederken (tıpkı insanlar gibi) geyikte zekamı olur zeka onlarda değil bizdedir o halde biz üstün ırkız diyorlardır! Peki ya sohbetlerini duyan bir köpekbalığı hayır biz zeka olarak sizden de üstünüz derse, oraya birde yunuslar geldimi tartışmanın reytingini artık siz düşünün!

        Arkadaşın dediği gibi, beyin bedava! Ama onu ancak başkaları izin verdiğinde kullanmamız gerektiğini söyleyen milyarlarla beraber yaşamak zorunda kalıyoruz!

  349. toro dedi ki:

    Sayın bir kul,

    Sizi seviyorum! O kadar ki, bazen size soru sorduğumda sorunun cevabını ya da cevaba ait ipucunuda yorumumun içine ekliyorum!

    Örneğin hiç merak etmediniz mi;

    ”bunu acarmısınız bir örnekle örneklermisiniz anlamadım nerede zekaya hakaret ettigimi ” sizden alıntı

    diyerek sorguladığınız yorumumun altındaki soruyu size neden sormuş olabilirim?

    Hadi yine ben söyleyeyim, bana hitaben 23/12/2015, 21:35 tarinde yazdığınız yazıda

    ”BİR İNSANIN DİGER CANLILARDAN FARKLI ORALAK” sizden alıntı

    başlığının altına yazdığınız D (özellikle) şıkkına bakınız!

  350. bir kul dedi ki:

    ŞAHİTLİK

    Şahadet Var Olmak, Şahit Olmaktır

    bilale bir kişi sormuş bu soruyu demekki tüm inanlara yapılan bir soru

    BİLAL

    şimdi Allah sana;

    ”sen Muhammed in benim elçim olduğuna şahitlik eder misin?” dese,
    şahitlik eder misin? DEMİŞSİN

    EVET BİR KUL OLARAK ŞİMDİDE EDEYİM

    SİZLERDE ŞAHİT OLUNUZ

    Şahitlik, Yaratan ve yaratılanın buluştuğu ortak eylemdir. Zira var olmak şahit olmaktır.

    EVET ŞİMDİ EDİYORUM

    BEN ŞAHADET EDERİMKİ ALLAH TEKTİR MUHAMMAET ONUN KULU VE ELÇİSİDİR

    BAKARA 285 Peygamber ve onunla birlikte olan müminler, Rabbi tarafından ona indirilene inandılar. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandılar. O’nun peygamberleri arasında hiçbir ayırım yapmıyoruz ve “İşittik ve itaat ettik. Bizi bağışla ey Rabbimiz, zira bütün yolculukların varış yeri sensin” derler.

    1- Allah’ın şahadeti, reddedilmesi mümkün olmayan tek şahadettir.

    EVET BEN ŞAHİDLİK EDERİM

    HAC 78 Allah yolunda, hakkını vererek cihad ediniz! Sizi O seçti. Din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; ceddiniz İbrâhim’in dininde de böyleydi. Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, Allah gerek daha önce gelmiş kitaplarda, gerekse Kur’ân’da, size Müslümanlar adını verdi. Öyleyse namazı kılınız, zekâtı veriniz ve Allah’a sımsıkı sarılınız! O, sizin dostunuzdur. Ne güzel dosttur; ne güzel yardımcıdır!
    Allah şahittir. Hem de bir şeye değil, her şeye şahittir. Zira Allah, insana şahdamarından yakındır. İnsan, kendisine şahdamarından yakın olandan hiçbir şeyi saklayamaz, kaçıramaz, gizleyemez. Bu hakikati Kur’an “Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir.” (57:4) âyetiyle haber verir.

    ZATEN DİYOR

    BAKARA 285 Peygamber ve onunla birlikte olan müminler, Rabbi tarafından ona indirilene inandılar. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandılar. O’nun peygamberleri arasında hiçbir ayırım yapmıyoruz ve “İşittik ve itaat ettik. Bizi bağışla ey Rabbimiz, zira bütün yolculukların varış yeri sensin” derler.

    BAKARA 286 Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez. Kişinin yaptığı her iyilik kendi lehinedir, her kötülük de kendi aleyhine. Ey Rabbimiz! Unutur veya bilmeden hata yaparsak bizi sorgulama! Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yükler yükleme! Ey Rabbimiz! Güç yetiremeyeceğimiz yükleri bize taşıtma! Günahlarımızı affet, bizi bağışla ve bize merhamet et. Sen yüce mevlamızsın, hakikatı inkâr eden topluma karşı bize yardım et!

    ————————————————
    Tasarım Kanıtı ve İnsancı İlke

    Eski Yunan’da, Batı’da ve Doğu düşüncesinde tasarım delili yer almıştır. “Tasarım Kanıtı, diğer adıyla Teleolojik Kanıt, Ontolojik ve Kozmolojik kanıtlarla birlikte Allah’ın varlığının kanıtlarının üç klasik kanıtından biri ve belki de en popüler ve geniş kapsamlı olanıdır. Bu kanıt, ontolojik kanıt gibi filozoflara mahsus değildir. Sadece filozoflar ve ilahiyatçılar değil, kozmolojistler, fizikçiler ve biyologlar da tasarım kanıtına çok büyük ilgi duymuşlardır. Bu kanıt, dünyanın düzeni ve amacının gözlemlenmesiyle Allah’ın varlığı sonucuna ulaşılması esasına dayanır.”[136]
    Tasarımın amacı, son etkisi, tasavvuru ve teleolojisi (doğada düzen bulunduğunu göstermek için deliller) arasında ayırım yapmak gereklidir.Tasarım, bir şeyi yapmak için akılda oluşan ‘şema’, ‘plan’, ‘amaç’, ‘niyet’, ‘önceden düşünülmüş plana göre gerçekleştirme’, ‘sondaki bakış’, ‘amaçlanan şey’ mânalarına gelir. Tasarım bir plandır, önceden düzenlenmiştir, ilk plan, niyet ve gerçekleştirmektir. Ayrıca bu niyetin, planın nesnesi ‘amaçlanan şey’ dir. ‘Kasıtlı niyet’, ‘hedef’, açısından ve ‘son’ fikri olarak bakılınca Tasarım Delili, Teleolojik Delil olarak da anılır. Öncelikle aklın varlığı kabul edilir ki ‘kasıtlı niyet’ olsun. Bununla da akıllı bir tasarımcı kanıtlanır.[137]
    Eski Yunan’a kadar dayanan evrendeki tasarım inancına Yunanlı filozof Diogene’in mevsimlerin düzenindeki tasarımı fark ettiği sözünden bir örnek verelim: “Böyle bir düzenleme kesinlikle üstün bir akıl olmadan gerçekleşemezdi, çünkü her şey belirli bir miktar iledir. Kış-yaz, gece-gündüz, yağmur-rüzgâr ve havanın farklı tutumları. Diğer şeyler de bunun gibidir, yakından incelendiğinde her şeyin olabilecek en üstün ve kusursuz biçimde düzenlendiğini fark ederiz.”[138] Sokrates’da tasarıma dikkat çekmiş ve şöyle söylemiştir: “ Buna hayran kalmamak mümkün mü…yemeklerin yolculuğuna başladığı ağzımız, gözlere ve buruna özellikle yakın bulunmaktadır, böylece beslenmeye uygun olmayan şeylerin ağza atılmasını engellemiş olur. Ve sen Aristodemus hâla şüphede misin ki, bu parçaların düzeni bir tesadüf eseri değildir ve gizli, akıllı bir tasarımın aklıdır.”[139]
    Tabii ki bu tasvirler, basit gözlemlere dayanan anlatımlardır. Ancak evrende nereye bakarsak ciddi bir şekilde dikkatlerimizi çeken bilinç, tesadüflere ve basitliğe meydan vermeyecek boyuttadır. Bu konuyu önceki bölümlerde Teleolojik Delil başlığı ile incelenirken tarih boyunca nasıl kullanıldığı gösterilmişti. Burada da kısaca çeşitli örneklemeler yapılarak ve bu delilin İnsancı İlke ile bağlantısı kurularak bu kullanım desteklenmeye çalışılacaktır.
    Ünlü biyokimyacı Michael Behe’nin meşhur eseri Darwin’in Kara Kutusu’ndaki‘Tasarımın Tespiti’ başlıklı bölümünde, akıllı tasarım için şöyle demektedir: “Bir odanın içinde dümdüz uzanmış bir vücudun yerde yattığını düşünelim. Çevresinde dönüp dolaşan bir düzine kadar dedektif, ellerindeki büyüteçlerle zemini inceleyip suçluyu tespit etmeye çalışmaktadır. Odanın tam ortasında, vücudun yanında gri bir fil durmaktadır. Dedektifler, yerde dolaşırken bu iri hayvanın bacaklarına çarpmamaya dikkat ederler ve ona bir kez bile bakmazlar. Zaman geçtikçe bir şey bulamayan dedektifler, giderek düş kırıklığına uğrarlar ve yere doğru daha çok yaklaşmaya başlarlar. Gördüğünüz gibi ders kitaplarında, dedektiflerin “suçlu adamı bulmaları” söylenmektedir, bu yüzden file dikkat etmezler bile. Hayatın gelişimini harcayan bir oda dolusu bilim adamının arasında bir fil durmakta. Bu filin üzerinde ise “Bilinçli Tasarım” (intelligent design) yazıyor. Yaptığı araştırmaları ve çalışmaları akılsız sebepler üzerine yapılandırmak zorunluluğu hissetmeyenler için, en açık sonuç, biyokimyasal sistemlerin bir tasarımın eseri olduğudur. Bunlar doğanın kanunları tarafından tesadüfler sonucu veya bir ihtiyaçtan dolayı tasarlanmamıştır; aslında bunlar önceden planlanmıştır. Tasarımı yapan ise sistemlerin en son halinin nasıl olacağını en iyi şekilde bilmektedir; bu nedenle sistemlerin oluşacağı her adımda planlanmıştır. Yeryüzündeki hayat da, en basit örneğinden en kritik parçalarına kadar, bu akıllı tasarımın sonucudur.”[140]
    Evrendeki düzenin inceliğini şu örnekle açıklayabiliriz : Yere sonsuz mesafede büyük bir tahterevalli düşünün. Her iki tarafa koyacak trilyonlarca ağırlığınız olsun. Bir yana koyulacak en ufak bir fazlalık, dengeyi bozacak ve evreni yaşama olanak tanımayan bir konuma getirecektir. Burada dikkat çekmesi gereken nokta da her bir ağırlığın konabileceği sonsuz yer ve sonsuz sayıda ağırlık olmasıdır.[141] Barrow ve Tipler: “ Şu anda gözlenen evren, çok özel ilk koşullardan gelişmiştir. Şu anki evren bütün muhtemel olasılıklar arasında çok ufak bir olasılıkla sahip olunabilecek özelliklere sahiptir. Ancak eğer bu muhtemel olasılıklar gözlemcilerin olması gerekeceği şekilde kısıtlanırsa şu anki dinamik oluşumun olasılığı kabul edilir duruma gelir.”[142]Bu mümkün olayların sonsuz aralığını, belli şartlarla daraltmak demektir (Gözlemci oluşturma şartı). Bu ayarı, da her şeyi bilen akılkoymuş olabilir.[143]
    “Evren, niçin çöken modellerde sonsuza dek genişleyen modelleri ayıran kritik hıza çok yakın bir hızla genişlemeye başladı, öyle ki şimdi, on milyar yıl sonra bile, hala kritik hıza yakın bir hızla genişlemekte. Big Bang’ten bir saniye sonraki genişleme hızı, yalnızca yüz bin milyarda bir oranında az olsaydı bile, evren daha bugünkü büyüklüğüne erişmeden çökmüş olurdu.”[144]“Evren, biraz bile daha yavaş genişleseydi çekim gücü nedeniyle içine çökecekti; biraz daha hızlı genişleseydi evrenin maddesi tamamen dağılıp gidecekti. Bu iki felâketin arasındaki dengenin ne kadar iyi hesaplanmış olduğu sorusunun cevabı çok ilginçtir. Eğer patlama hızının meydana geldiği zamanda bu hız gerçek hızından sadece 1/ kadar bile farklılaşsaydı, bu, gerekli dengeyi yok etmeye yetecekti. Dolayısıyla evrenin patlama hızı inanılmayacak kadar hassas bir kesinlikle belirlenmiştir. Bu nedenle Big Bang, her hangi bir patlama değil, her yönüyle çok iyi hesaplanmış ve düzenlenmiş bir oluşumdur.”[145]
    AP, bizim varlığımızın bir sonucudur hatta daha doğrusu biz AP’ın gözetilmiş olmasının bir sonucuyuz. Tarihte insan çevresinde olanları kendi avantajı için kullanmıştır: Rüzgâr ve dalgayı enerji için, meyveyi yemek için, vücudunu gezmek için… Bu yoldan bakılınca insanın dünyanın tüm zenginliğini ve bolluğunu kendi yararına kullandığı ve dünyanın insanlık için eşsiz olarak tasarlandığı sonucuna varılabilir. Tasarım kanıtı, birçok kültürde yerini almıştır. AP, fizikle felsefenin iç içe olduğu “metafizik” zamana kadar dayanan eski bir fikrin yeni bir ifadesidir. Carter’ın SAP’ına göre gözlemciler evrenin gelişmesinde önemli bir rol oynar. Bu tarz bir nosyon, geçmiş yüzyıllarda da tartışılmış ve bir Tanrı bulunup bulunmadığı sorusuyla beraber yer almıştır. Biyolojik gelişmeler, Yunanlıların parçaların bütüne kendini adapte ettiği ve üyelerin sadece bütün içindeki fonksiyonuyla anlamlı olduğu görüşünü desteklemiştir (Organizmayı oluşturan hücreler gibi). Böyle bir görüşü en çok savunan kişi Aristo olmuştur. O, bir olayın birçok nedene dayandırılabileceğini ve aralarından birinin “etkin sebep” olacağını belirtmiştir. Aristo, bir doğal objenin “son nedeni” ni bilmeden onun hangi son için var olduğunu anlamayacağına inandığını belirtmiştir.[146]
    Rönesans, Yunanlıların biyolojik görüşünden mekanik bir görüşe doğru bir paradigma değişikliği yapmış ve dünyayı sahip olduğu düzene dayanarak “saat-dünya” olarak görüp Yaratıcıyı da bu saati yapan usta olarak göstermiştir. Yunanlıların organik görüşünde yatan teleolojik görüş, “şeylerin rehberliğini” (guidedness of things) savunurken; bu mekanik görüş şeylerin Tanrı tarafından içsel özelliklerinin verildiğini ve kanunların düzenliliğini savunmuştur. Bu gelişmeler bizi kanunların nedenselliği nedeniyle düzenin bir amacının olduğunun savunan teleolojik kanıtla, düzenin planlanmış bir nedeni olduğunu savunan eutaxiological kanıt arasında bir ayrım yapmaya itmiştir. Teleolojik deliller, şeylerin bizim faydamız için ya da nihâi bir sonuca hizmet için yaratıldığını savunurken; eutaxiological deliller şu anda evrende bulunan düzene ve âhenge (harmoni) işaret eder. Saatin ne için yaratıldığı bilinmese de kullanımı için minnettar kalınabilir. Bu ayrım ve terminoloji, L.E. Hicks tarafından 1883 de ortaya atılmıştır.
    Tasarım kanıtları, elbette her şeyde düzen olduğunu reddeden düşünceleri de beraberinde getirmiştir. Birçok septik görüş kendini biyolojik alanda gösterir ve çevresel adaptasyon ile doğal seleksiyon düşüncesi de bunlarda kilit bir rol alır. Teleolojik delillerin gücü, onların çok basit herkes tarafından kolay anlaşılabilir olmalarında yatar (Gözün amacının olması gibi). Eutaxiological Delil ise, Newton’la beraber her şeyde matematiksel bir âheng ve güzellik bulur ve bilimsel bilgiyi gerektirir. Bu nedenle mantıksal olarak daha kolay, ancak içerik olarak daha zor ve ilginç olan eutaxiological deliller daha az tutulmuştur. Kural olarak teleolojik deliller daha genel, ilâhî görüşle el ele giderken, eutaxiological deliller, analitik ve yerel bakışa ve modern fiziğe daha çok uyar. En basit Tasarım delili bile, doğayı gözlemleyerek ortaya çıkmıştır; bu bakımdan felsefi değildir.[147]
    Biyolojik sitemlerdeki teleolojik deliller, Darwin’le eski önemini kaybetmiştir; halbuki eutaxiological deliller, evrenin astronomik oluşumunun tesadüfî olduğunu iddia eden gelişmelerden etkilenmemiş ve bu deliller modern AP görüşüne dönüşmüştür. Başka bir modern görüş de, gerçekle bilimsel teorilerin arasındaki farka dikkat çeker. “Bizim teorilerimiz gerçeğe sadece yakındır ve bu nedenle gerçeğin tam bir tanımı olmayan bu modellerle gerçeğin nihâi doğasını anlayamayız” der. İnsanın evrende tek olup olmadığı, evrenlerin birden fazlalığı, doğayı anlayış tarzımızın mantıksal statüsü, Tanrı’nın varlığının delili gibi birçok konu, AP ile iç içedir. AP’ın fiziksel teorilerin bu kadar başarılı olması sonucu ortaya çıktığı iddia edilebilir. Ancak, “neden evrenin temel yapısını anlayabildiğimiz” sorusu hâla bir sırdır. AP, ayrıca doğanın temel sabitler gibi bazı yıkılmaz taşlar üzerine oturtulmuş olmasına da dayanır.[148]
    Rölativite ve Kuantum Teorisi, evreni tek, ayrılmaz ve olayların birbirini belirlediği bir sistem olarak görmemize yol açmıştır. Bu daha henüz keşfedilmemiş tek bir ilkeye dayanan bir sistemdir. Bugünkü görüşe göre evrenin bütünlüğü, onu oluşturan parçaların birbiriyle tek bir prensibe dayanan ilişkileriyle sağlanır. Yapısal açıdan bu bütünsel bir tasarımdır. Her tasarım, bir bütündür, çünkü tasarım tüm içeriği gösteren bir yapıdır (Fosilin kemikleriyle geçmişte yaşayan hayvanın yeniden oluşturulması gibi). Bir bütünün teleolojisini oluşturan onun parçalarında var olan düzen prensibidir. Bu görüşe yapılan eleştiri de, gelecekte olacak bir olayın şimdinin nedeni olabileceği görüşünü kabul etmektir. Zirâ şu anda gördüğümüz teleolojik etki, parçada mevcut olan bütün olma ilkesinin sebebidir. Yani gelecekte olacak olan tüm yapı, şu anki teleolojik etkinin sebebidir. Ayrıca “kasıtlı bir niyet ve amaç da görülememektedir” diyerek bu görüşlerini desteklerler. Ancak bu karşı görüş sahipleri, maksatlı aktivitelerin amacının son durum olmadığını dikkate almazlar. Hiç bir müzisyen, senfonisini son notası için yazmaz.
    Aristo: “Sonun ismini en son gelen değil, en mükemmel olan hak eder” der. Çağdaş görüşte tasarım, teleolojik süreç ve maksatlı hareket, birbirinden farklı kelimeler değildir; bunlar sadece evren kavramını farklı açılardan örneklerler. Her anatomik yapıda genetik süreçteki organizasyonun parmak izine rastlanır. Bir bütün, ancak ona dışardan bakabilen tarafından bütün olarak algılanabilir. Sadece bilinçli seviyede özneyle etrafı arasındaki ilişki belli olur, anlaşılır. Doğanın kendi içinde akıllı bir algılama oluşturması da onun düzeni içindedir. Süreç, onun sonunda oluşan ürünün de içinde yer alır ve böylece bir sonraki ürün, önceki safhaları da içerir. Doğadaki tasarım bilinçli olarak gözlenip, yorumlanmadıkça tam olarak var olamaz. Bu nedenle çağdaş fiziğin keşfettiği bütün, kendini gözlemleyecek akıllı varlıkları da içerir. Bu da AP’ın gerçek önemidir. Bu Aristo’nun “doğal formlar insanlık içindir” şeklindeki görüşü gibidir.[149]AP, yeni bir ilke değildir. Aksine geleneksel tasarım delillerinin doğanın matematiksel modelleri sahasında uygulanmasıyla ortaya çıkmıştır.[150]
    Richard Swinburne, tasarım kanıtı hakkında şu ifadeleri kullanır : “Dünyadan ve düzenlilikten Tanrı’ya ulaşma kanıtı, inanıyorum ki, insan bilincinin derinliklerinde yatan düzenli bir dünyaya, felsefeciler tarafından doğal ve akılcı bir tepkinin sistemleştirilmesidir. İnsanlar dünyanın anlaşılırlığını, anlayış sahibi bir yaratıcıya kanıt olarak görürler”.[151]“Dünyada dikkat çeken düzen örneklerinin çoğu hem birlikte bulunma düzenliliğinin hem de birbiri ardından gelme düzenliliğinin sonucu olan bir düzeni gösterir. Çalışan bir otomobil, birbirine öylesine uyarlanmış parçalardan meydan gelmiştir ki, – sürücünün birkaç manivela ve düğmeyi itmesi veya çekmesiyle- hemen sürücünün verdiği talimatlara uyar. Onun düzeni parçalarının o sonucu hünerlice ve yeterince meydana getirecek şekilde düzenlenmiş olması (birlikte bulunma düzenliliği) ve tabiat kanunlarına uyarlanmış olması (birbiri ardından gelme düzenliliği) sayesinde ortaya çıkar. Hayvanların ve bitkilerin düzeni de aynı şekilde her iki tip düzenlilikten meydana gelir”.[152] Paul Davies ise şunları söylemektedir: “Evrende bilinçli yaşamın oluşması için gerekli doğa kanunlarının hassas ayarı, açıkça Tanrı’nın evreni böyle bir hayat ve bilincin gelişmesi için tasarladığı sonucunu çıkarır. Bu demek oluyor ki, evrendeki varlığımız Tanrı’nın planının merkezi bir parçasıdır.”[153]
    VIII. MURPHY KANUNU ve İNSANCI TASARIM KANITI
    Michael Corey, Murphy Kanunu’nu[154] AP ile birlikte kullanarak, evrenin akıllı tasarımının gerekliliği sonucuna varmaktadır. Murphy Kanunu’na göre, herhangi bir durumda ters gitme ihtimali olan her şey, eninde sonunda ters gider. Bir sistemin yanlış gitme ihtimali iki faktöre bağlıdır :
    1. Sistemin komplekslik derecesi (ki bu da sistemin içerdiği bağımsız parçaların sayısına ve bunların birbirine bağlılığının kompleksliğine bağlıdır) 2. Sistemin tasarım ve işleyiş mükemmelliği.[155]
    Bu iki faktör, birbiriyle yakından ilgilidir, öyle ki sistemin kompleksliğinin artması hata ihtimalini arttırır ve tasarımın mükemmelliğinin artması yanlış gitme ihtimalini azaltır. Dolayısıyla sistemin kompleksliği arttıkça, tasarımın kalitesi de artmalıdır ki ters gitme ihtimali eşit kalsın. İdeal tasarım kalitesi Murphy Kanunu’nun ortaya koyduğu probleme çözüm olabilir. Çünkü ideal tasarım bir sistemin ters gitmesi olasılığının en düşük olduğu tasarımdır. Bunu göz önünde bulundurarak, bir sistemin fonksiyonluluk derecesine bakarak onun orijinal tasarımının ne kalitede olduğu fikrine erişmek mümkündür. Bu antropik düşünme tarzını tüm evrene uygulamak da mümkündür. Son bulgular, fiziksel evrenin yapısal tasarımı ve fonksiyonel seviyesi açısından en üst seviyede kompleks olduğunu ortaya koymuştur. Bu çok önemli bir sonuçtur. Çünkü bu netice en üst seviyede kompleks olan evrenimizin oluşumu için son derece özenilmiş ve saf bir tasarıma ihtiyaç olduğunu ortaya koyar.[156]
    Varlığımız için gerekli koşullar incelendiğinde birbirinden bağımsız pek çok faktörün kompleks ve çok hassas bir şekilde bir arada çalışarak gezegenimizde akıllı bir hayatı mümkün kıldığı görülür. Şayet bu akıllı hayatın oluşumunda, herhangi bir şey yanlış gitseydi, biz burada bu konuyu tartışmak üzere bulunamazdık. Ama Murphy Kanunu’na göre akıllı hayatın oluşumunda yanlış gidebilecek herhangi bir şey eninde sonunda yanlış giderdi. İnsanlığın ortaya çıkmış olması, yaşamın ortaya çıkışında hiçbir şeyin yanlış gitme ihtimalinin bulunmaması gereğini ve büyük bir organize edici prensibin akıllı hayatın oluşumundaki önemli olayların doğruluğunu kesinleştirdiği sonucunu ortaya koyar. Bazıları bunun şansa dayalı bir şey olduğunu düşünse de, evrenin milyarlarca yıl süren evrimi esnasında evrenin kompleksliği sonucu yanlış gitmesi eğiliminin bir tesadüf eseri gerçekleşmemesi düşünülemez. Evrenimizin bu şekilde bir rastlantının sonucu olarak oluşmasının ihtimali da 1 dir. Murphy Kanunu’nun argümanları ile ilgili şunlar söylenebilir.[157]
    1. Murphy’nin Kanunu, tüm fiziksel sistemlere ve kozmik tarihin her aşamasına uygulanabilir.
    2. Sonsuz derecede kompleks olan bir sistemin düzgün çalışması için sonsuz miktarda bir dehâya (ingensity) ihtiyaç vardır.
    3. Bizim evrenimiz temel yapısı ve tasarımı itibarıyla sonsuz derecede komplekstir.
    4. Dolayısıyla, akıllı yaşamın gezegenimizde oluşmasından önce milyarlarca yıl boyunca sonsuz sayıda şeyin doğru gitmesi gerekiyordu.
    5. Yaşam merkezli evrenimizin sonsuz kompleksliği ve bu şekilde oluşması için gereken muazzam uzun süre düşünüldüğünde, büyük bir düzenleyici gücün bulunmaması durumunda pek çok şeyin yanlış gitmesi gerekirdi.
    6. Şayet canlılığın ve akıllı yaşamın ortaya çıkması esnasında bir şeylerin yanlış gitme ihtimali olsaydı, bu olasılık bu güne kadar kesinlikle gerçekleşir ve biz bugün burada olmazdık.
    7. Fakat biz buradayız.
    8. Dolayısıyla akıllı yaşamın oluşumu ile ilgili evrende bir şeylerin yanlış gitme ihtimalinin olması gerekirdi.
    9. Şansa bağlı bir durumun milyarlarca yıl boyunca evrenin üstün düzeydeki düzenini koruması mümkün değildir.
    10.Dolayısıyla, büyük bir düzenleyici prensibin kozmik tarih boyunca evrenin oluşumunun her aşamasında hayatı tehlikeye atacak bir kaosa dönüşmemesini sağlamış olması gerekir.
    11.Bu evrensel düzenleyici prensip, tüm pratik amaçlar ve nedenlerle Tanrı olarak adlandırılır.

    BİLALDEN ALINTI

    • rammsteinn dedi ki:

      ülkemin çocuklarına empoze edilen laftır
      BEN ŞAHADET EDERİMKİ ALLAH TEKTİR MUHAMMAET ONUN KULU VE ELÇİSİDİR
      herkes gibi ilkokul sıralarında yazın gittiğimiz kuran kursunda “haydi çocuklar hep beraber” nidasıyla defalarca söylemişizdir. cinler, melekler, büyücüler, şeytanlar konuşan hayvanlar ile örülü binlerce hikayenin olduğu bir sanal dünyaya sokulmuşuz. herkes inanıyor öyleyse doğrudur ve inanırsak bir şey kaybetmeyiz mantığıyla herkes bu dine inanmıştır.
      kime sorulsa “benim gönlüm buna inanıyor” denir ama nedense bir japonun gönlü başkasına bir hindistanlının gönlü başkasına bir afrika yerlisinin gönlü başkasında oluyor. demek ki gönül çevreden etkileniyor.
      herkes biliyor ki din küçükken öğretilmeli. beyni öyle bir uyuşturulmalı ki ölene kadar bu uyuşukluk devam etmeli. bu uyuşukluktan uyanıklar faydalanmalı.
      sadece bir nesil. 18 yaşına kadar din eğitimi verilmesin. acaba yüzde kaçı din eğilimine girer? çok az kısım dine yönelir. bunun en güzel örneğini din eğitimi verilmeyen ülkelerde görüyoruz. refah seviyesi ülkeler dini eğitim vermiyor. din kurumları kurmuyor. din için para harcamıyor. dine verilecek parayla eğitim ve teknolojiye yöneliyor.
      ülkemizde diyanete harcanan parayla nasa marsa araç indirdi. 20 sene boyunca diyanete verilen para olmasaydı bu ülke kim bilir nerelerde olurdu. ama şu anda olduğu yerden çok daha iyi bir yerde olurdu.
      vatandaş ibadet mi etmek istiyor. kimse karışmasın istediği ibadeti etsin. illa “ben cami istiyorum” diyen olursa bir araya gelir bir cami yaparlar bütün giderleri o camiye gidenler karşılar.
      birisi demiş ki “cami yapan cennete girer”
      maddi durumu iyi birisi cenneti garantiye almak için hemen bir cami yaptırır. artık cennet onun için garantidir. ama sonrasında yapılan caminin giderleri diğer vatandaşlardan çıkıyor. 50 sene boyunca bir caminin giderini düşünün. caminin maliyetini aşar. ama cennet giderleri sağlayanlara değil camiyi yaptıranlara vaat edilmiştir.

      ANKEBUT Suresi 62. ayet
      Allah, dilediği kulunun rızkını bol verir, dilediği kulunun rızkını da kısar. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi bilir.

      bu ayete bakıyoruz bir de ateizmin %70 oranlarında olan ülkelerdeki refaha baktığımızda allah denilen tanrı ya bir şeyleri yanlış biliyor ya da kendisine inananlara oldukça kızmış.
      levhi mahfuz gibi “içinde olmuş olacak herşeyin yazdığı bir kitap” olduğunu farzedersek demek ki bu tanrı için ters giden bir şeyler var.

      klasik bir müslümanın bu yazıya cevabı şu oluyor
      “müslümanlar melek gibi insanlar. ahlaksız kafir avrupalılar müslüman ülkeleri sömürüyor nifak sokuyorlar onların parasını elinden alıyorlar”

      he canım he he
      peygamberinizi bile günlerce gömemediniz koltuk savaşı için. hep kafirler kışkırttı.

      • bir kul dedi ki:

        Sayın rammsteinn
        28/12/2015, 14:01

        ülkemin çocuklarına empoze edilen laftırDEMİŞSİNİZ
        BEN ŞAHADET EDERİMKİ ALLAH TEKTİR MUHAMMAET ONUN KULU VE ELÇİSİDİR
        DEMİŞSİNİZ

        ÖRNEK

        SENDE MUTLAKA BU ŞAHADETİ YAPTIN SONRA DA AKIL BALİG ODUKTAN SONRA REDDETTİN FAKAT SEN ZATEN BASKI SONUCU YADA COCUK OLDUGUNDAN SANA NE DENİRSE HEE DEDİGİNDEN NEYE HEEE DEDİGİNİ AKLEDEREK YAPMADIGINDAN BİLGİSİZCE HERDENİLENİ OYUN OLARAK GÖRDÜGÜNDEN NEDEDİGİNİ NEYE ŞAHADET ETTİGİNİ BİLİNÇLİ OLARAK YAPMADIGINDAN BU YANLIŞTI İŞTE SENİNGİBİ MİLYONLARCASIDA BÖYLE BENDE BÖYLELERDENDİM SONRA KURANDAN HABERİM OLDU ZATEN VARDIDA ARAPCASIYDI TÜRKCESİNİDE SENELERCE OKUDUM SADECE BİR ROMAN GİBİ OKUYORDUM TAAAKİ AKLIM BAŞIMA GELENEKADAR FAKAT GERCEK MANADA BİLİNÇLİ NEYE EVET EDDİGİNİ BİLMEYEN HERŞEYİ DUYUM OLARAK İÇİNDE DOGRULARIN YERİNE ATALARDAN GELEN RİVAYETLERLE İÇİNDEDE AZBİRŞEKİLDE KURAN DAN OLAN AYETLER VARDI İŞTE O AKLIM BAŞIMA GELENE KADAR YAPMIŞ OLDUGUM ŞAHADETİN BİR HÜKMÜYOKTU ŞAHADETİN HÜKMÜNÜN OLMASI İÇİN BİZZAT KİŞİNİN KENDİSİ OKUYARAK SORGULAYACAK VE KENDİSİ HİÇ BİR KİŞİDEN ETKİLENMEDEN KENDİSİ KARAR VEREREK ŞAHADET EDECEKTİR İŞTE BU ŞAHADET ŞAHADETTİR DİGERLERİ DOSTLAR ALIŞ VERİŞTE GÖRSÜN MİSALİDİR YANİ BİR GELENEKTEN BAŞKA BİRŞEY DEGİLDİR VE YANLIŞTIR İŞTE ORTADOGUNUN HALİNİN ALT YAPISI BU VE BUNA BENZER ŞEYLERDİR İŞTE İNSANLARIN YANİ İSLAMI TEMSİL EDEN MÜSLÜMANLARIN KİŞİLERİN HALİ BU İŞTE BU YÜZDEN İSLAM TOPLUMU İSLAMDAN Bİ HABER YAŞADIGINDAN BU TUTARSIZLIKLAR OLUYOR BU DIŞARIDAN BÖYLE GÖZÜKÜYOR ASLINDA SORUN İNSANLARDA İŞTE BU YÜZDEN SEN BÖYLE OKUYORSUN TERSTEN OKUYORSUN ANLATABİLMİŞİMDİR HERHALDE SENİNGİBİ DİRLER İSLAM TOPLUMUNUN COGUNLUGU BÖYLE OLDUGUNDAN İSLAMDA DEGİL MÜSSLÜMANLARDADIR SORUN ŞİMDİ ANLAMIŞSINDIR ORTA DOGUDAKİ TÜM ATEİSTLER VE AGNOSTİKLER VS VS HEPSİDE İSTİSNALAR HARİÇ BU ŞAHADETİ YAPMIŞTIR İŞTE SANA BU ORTA DOGUNUN HALİ SENDE VE SENİNGİBİ DÜŞÜNENLERDE İŞTE BAAAAK DİYEREK İSLAMI VE KURAN I KÖTÜLÜYORSUN SORUN İNSANDADIR BEN KENDİMDEN ÖRNEKLEDİM İSLAMINDIŞINDAN OKADAR ÇOK İNANÇ VARKİ İSLAM DA OLMAYAN BU GİBİ İNANIŞLARDAN DOLAYI İSLAM DİYE YAŞAYAN MÜSLÜMANLARA BAKARAK TERSTEN GÖSTERİYORSUN ALLAH NEYİ İNDİRDİGİNİ NE DEDİGİNİ COK İYİ BİLİYOR AYNI KAİNATTAKİ AYETLER GİBİ AYNI İNSANIN KENDİSİ OLAN BEDENİ AYETLERİ GİBİ CELİŞKİSİZ OLAN İSLAM KİMİN NEYİ HANGİ NİYETLE NASIL DAVRANDIGINIDA COK İYİ BİLİYOR SEN HİÇ KENDİNİ ÜZME YÜCE ALLAH HERKESE VERDİGİ AKLI SORUMLU TUTTUGUNDAN BU AKLIN NEYE NASIL İNANACAGINI COK İYİ BİLDİGİNDEN KESİNLİKLE YANLIŞI İNSANLAR YAPIYOR OLDUGUNDAN BUNUDA BİLEREK VE İSTEYEREK AKLEDEREK BİLİNÇLİ BİRŞEKİLDE YANLIŞI DOGRU OLARAK SAVUDUGUNUDA BİLİYOR HERKES HERŞEYİN FARKINDA BUNA BENDE DAHİLİM HERKESTE
        UYGULANAN BU ŞAHEDET YANLIŞTIR BU HİTAB KESİNLİKLE KURAN A UYGUN DEGİLDİR KURAN AKLEDEN SORGULAYAN SORGU SONUCU İŞTE O ZAMAN ŞAHADET ALLAH İÇİN ALLAH A EVET YARABBİM BEN ŞAHADET EDERİMKİ SEN TEKSİN EŞİN VE BENZERİN YOKTUR MUHAMMED DE SENİN ELÇİNDİR DER VE KABUL EDERİZ
        KESİNLİKLE AKLI BAŞIMDA KAİNATIDA KURAN I DA İNCELEYEREK ANLAMLANDIRARAK KENDİSİNİN ÖZ İRADESİ İLE YAPACAGI BİR ŞEYDİR ŞAHİTLİK ETMEK YANİ İÇ ŞAHADETİNİ DIŞARIDANDA SÖYLEMEKTİR KİŞİİÇİNDEN BİRŞEYE KARAVERDİMİ YETERLİDİR İŞTE KİŞİ NEYE KARAR VERDİ İSE ONU YAŞAR YANLIZ İÇİNDEKİ GERCEK NE İSE ONU YAŞAR
        DIŞTAN SÖYLEDİGİ DEGİL İÇİNDEKİ GERCEK NE İSE ONU YAŞAR
        İŞTE KİŞİNİN İÇTEN NEYE KARA VERDİGİNİ YÜCE ALLAH COK İYİ BİLDİGİNDEN YÜCE ALLAH YANILMAZ BİZ İNSANLAR YANILIRIZ TUTARSIZLIK VARSA MÜSLÜMANDADIR YANİ İNSANDADIR İSLAMDA DEGİL KURANDA DEGİLDİR İNSANDADIR MÜSLÜMANLARDADIR

        Bedevîler, “İnandık” dediler. De ki: “Siz iman etmediniz, ama ‘boyun eğdik’ deyiniz. Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah’a ve Peygamberine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez.” Çünkü Allah, affedicidir; merhamet sahibidir.HUCURAT 14.AYET

        http://www.kurandan.com/kga/muminayet.htm#

        …kimse karışmasın istediği ibadeti etsin. illa “ben cami istiyorum” diyen olursa bir araya gelir bir cami yaparlar bütün giderleri o camiye gidenler karşılar.DEMİŞSİNİZ

        İbrâhim’e Kâbe’nin yerini gösterip şöyle dediğimiz anı hatırla: “Bana hiçbir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, orada kıyama duranlar, rükû ve secde edenler için evimi temizle!” HAC 26.AYET

        Beytullah’ı insanların toplantı yeri ve güvenlik mekânı yaptığımızı hatırla! İbrâhim’in makamından namaz kılma yeri edininiz. İbrâhim ve İsmail’e, “Tavaf edenler, itikâfa girenler, rükû ve secdeye varanlar için Beyt’imi temiz tutunuz” diye emretmiştik. BAKARA 125.AYET

        “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekatı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar ederler. İşte hidayet üzere oldukları umulanlar bunlardır.” (Tevbe 18)

        0000000000000000000000000000000000000000000000000

        Etrafımızda islam adına sergilenen tüm ilkelliklerden, çirkinliklerden ve çelişkilerden görülenler, kitlelere acilen gerçek dinin anlatılmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu manzaradan rahatsız olan Muhammed ikbal 1920’lerde şövle diyordu:

        “Eğer biz islam’ın bir üstün değerler sistemi olduğunu Müslüman olmayanlara anlatmak istiyorsak, onlara her şeyden önce bizim islam’ı temsil etmediğimizi söylemek borcundayız.”
        ikbal’den daha önceki yıllarda yaşayan Muhammed Abduh aynı gerçeği kendi kelimeleriyle şöyle anlatıyordu:

        “islam denince akla problemler, çıkmazlar ve çelişmeler geliyorsa, bunun sebebi islam değil Müslümanlardır. Müslümanların bu asırda Kuran’dan başka imamları yoktur.
        Ezher’de okutulan ve benzeri kitaplar varolduğu müddetçe, bu ümmet ayağa kalkamaz.
        Ümmeti kaldıracak ruh, ilk dönemde hakim olan Kuran ruhudur. Kuran dışında her şey; Kurani bilmek ve yaşamak arasına konmuş engellerdir.”

        Mehmet Akif Ersoy ise Kuran’a rağmen dini yozlaştıranların oluşturduğu manzarayı bakın nasıl tarif ediyor:

        “Eğer islam’dan maksat Kuran’sa, ortada islam diye bir şey olmadığını söylemek durumundayız.
        Çünkü Kuran bugün göklere çekilmiş ve yeryüzündeki islam’ın onunla ilgisi kalmamıştır.” Arap asıllı Amerikalı Profesör ismailFaruki de aynı manaya gelen kendi tespitlerini şöyle aktarmaktadır:
        “islam, ne bugünküMüslümanların tavır ve yaşayışları, ne İslam tarihinin şu veya bu dönemi, ne de islam adına kaleme alınan şu veya bu kitabın anlattıklarıdır. İslam Kuran’dır.”

        Amaç insanların beğeneceği dinin değil, Allah’ın istediği dinin oluşturulmasıdır.
        Kuran’a uymalı, başka dini kaynak tanımamalı, takısız Müslüman olmalıyız diyoruz
        Peygamberin soyundan olmanın kimseye bir üstünlük getirmediğini bilmeliler

        İSLAM KURANDIR

        TEK BİR DİN VAR ÇÜNKÜ TEK BİR ALLAH VAR

        ALLAH`IN İNDİNDE TEK BİR DİN VARDIR ODA İSLAMDIR

        DİN ALLAH IN İNSANLARA GÖNDERDİĞİ SİSTEMDİR

        AKILLI MÜSLÜMAN ALDANMAZ ÇÜNKÜ ELİNDE MİHENK TAŞI FURKAN VAR

        MÜSLÜMANLARIN BU ASIRDA KURAN DAN BAŞKA İMAMLARI YOKTUR

        BİZLERE DÜŞEN BEŞERİN İPİNE DEGİL ALLAHIN İPİNE SARILMAK OLMALIDIR

        DOGRUDAN DOGRUYA KUR`AN DAN ALARAK İLHAMI ASRIN İDRAKİNE SÖYLETMELİYİZ İSLAMI.

        ALLAHIN SÖZLERİNE İNANAN KURTULUŞA ERECEKTİR BEŞERİN KURANA UYMAYAN RİVAYETLERİNE ALDANAN İSE HÜSRANA UGRAYACAKTIR

  351. bir kul dedi ki:

    TANRININ FORMÜLÜ KİTABINDAN ALINTI
    SAYIN TORO VE KARACA

    EİNSTEİNİN SÖZLERİ DENİLEN BU KİTAP EGER EKLEMELER VE CIKARALAR YAPILMAMIŞSA KENDİSÖZLERİ İSE BU YAZIDAN EİNSTEİN İN BU YAZISINDAN HANGİ SONUC CIKAR
    BEN BİR YARATICININ VARLIGINA İNANDIGINI ANLIYORUM

    Einstein’ın kaşları yukarı kalktı. “Gördün mü? İşte çelişki de burada yatıyor zaten. Eğer Tanrı şifreyi çözemez ise her şeye gücü yeten değildir. Eğer çözerse yine değildir; çünkü kendisinin çözemeyeceği bir şifre yaratmayı başaramamıştır.” Einstein gülümsedi. “Sonuç: Her şeye gücü yeten bir Tanrı yok. Bu anlamadığı şeyleri çözmek için bir yol ve sığınacak bir yer arayan insanın uydurduğu bir hayaldir.”
    “Öyleyse Tanrı’ya inanmıyorsunuz?” “Incil’de bir şahıs olarak anlatılan tanrıya inanmıyorum, hayır.” “Maddeden başka bir şey olmadığını düşünüyorsunuz, öyle değil mi?” “Hayır, kesinlikle var Enerji ve maddenin arkasında bir şey olmalı.” “Profesör bana kesin bir cevap verin. İnanıyor musunuz, inanmıyor musunuz?”
    “Daha önce de söyledim zaten. Incil’deki tanrıya inanmıyorum.”
    “Peki, neye inanıyorsunuz?”
    “Dünyanın kurallı ahenginde tecelli eden Spinoza’nın tanrısına inanıyorum. Evrenin güzelliğine ve basit mantığına hayranım. Evrenin bütününde kendini gösteren bir tanrıya inanıyorum,

    “Spinoza.”
    Uzun bir sessizlik yaşandı. Sessizliği bozan Ben-Gurion oldu. “
    Profesör, sizce Tanrı’nın varlığını ispatlamak m ümkün mü?”
    “Hayır, Sayın Başbakan. Tanrı’nın ne varlığını ne de yokluğunu ispatlayabiliriz. Sadece gizemi hisseder ve evren şeklinde kendisini gösteren nefes kesici plan karşısında hayrete düşeriz.”
    Yine bir sessizlik yaşandı.
    “Neden Tanrı’nın varlığını ya da yokluğunu ispatlamaya çalış¬ mıyorsunuz?”
    “Dediğim gibi, m ümkün olduğunu düşünmüyorum.”
    “Mümkün olsa bunu nasıl yapmaya kalkışırdınız?” Sessizlik.

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      Hangi dinin tanrısı yok? Velev ki bu hikaye doğru olsun yani ya Einstein doğrudan kendisi ya da başka birinin itmesiyle bir tanrının varlığına işaret etmiş olsun… Peki o tanrı hangi dinin tanrısı?

      Yani Einsteinin size ne faydası var?

      Bakın dünyada aktif diyebileceğimiz 23 tane din var. Bu hesapla her kitaba bir tanrı düştüğünden inanılan da 23 tane tanrı var demektir! Her inancın inanırının da mantıken kendi tanrısını gerçek tanrı ilan edeceği açıkken Einstein’in veya başka birinin bir tanrıya inanıyor olmasının sizin tanrınızı gerçek tanrı yapacağını mı sanıyorsunuz?

      Örneğin bende bir tanrıdan bahsediyorum (sadece bahsediyorum, kanıtlayamam gerçek olduğunu iddia edemem) bu durumda ben sizin tanrınızın gerçekliğini mi kanıtlamış oluyorum?

  352. bir kul dedi ki:

    KURAN A GÖRE BOŞANMA ÜSÜLLERİ CANLI OLARAK ANLATILIYOR
    http://www.hilaltv.org/yeni/index.php#

    http://www.hilaltv.org/yeni/onair.php

  353. bir kul dedi ki:

    Sayın toro
    28/12/2015, 00:03

    Hangi dinin tanrısı yok? Velev ki bu hikaye doğru olsun yani ya Einstein doğrudan kendisi ya da başka birinin itmesiyle bir tanrının varlığına işaret etmiş olsun… Peki o tanrı hangi dinin tanrısı?DEMİŞSİNİZ

    İŞTE ANLATMAK İSTEDİGİM ŞEY ŞU HERKES KAİNATA VE KENDİSİNE CEVRESİNE BAKTIGINDA KENDİ KENDİSİNE ŞU SORUYU SORAR MUTLAKA BU KAİNATIN BİR TANRISI OLMALI DER BUNU HER AKIL İSTİSNASIZ DER İŞTE HERKESİN İÇİNDEKİ SESİN DEDİGİ TANRIDIR GERCEK OLAN BU TANRI DIR GERCEK OLAN YARATICI bir tanedir

    7 MİLYAR İNSAN MUTLAKA BU KAİNATIN VE BİZLERİ YARATAN BİR YARATICI VAR DEDİGİNDE 7 MİLYAR TANRI OLMAZ YİNE 1 TANE DİR TANRI YANİ BİR YARATICI VARDIR DEMEKTİR YANİ YANİ BİRİSİNİN TANRISI NEFSİDİR DİGERİNİN TANRASI heykeldir BİRİSİNİN TANRISIDA PARADIR DİGERİNİN TANRISIDA MAKAMDIR DİGERİNİN TANRISIDA ÜÇLEMEDİR VS VSVS İSTEYEN HERKES KENDİSİNE BİR TANRI EDİNİR BU ŞU DEMEK DEGİLDİR KİŞİ KADAR TANRI BUNU HER AKLI BAŞINDA HERKES BİLİRKİ İNSAN KADAR TANRI YOK SADECE 1 TANE TANRI VAR BİR YARATICIMIZ VAR yani 7 milyar tane aktif din olsa hepsininde cemaati olsa degişen hiç birşeyyoktur sonuç yine kainatın bir yani tek olan yaratıcısı vardır

    ——————————————————-

    “Hayır, kesinlikle var Enerji ve maddenin arkasında bir şey olmalı.”

    “Peki, neye inanıyorsunuz?”
    “Dünyanın kurallı ahenginde tecelli eden Spinoza’nın tanrısına inanıyorum. Evrenin güzelliğine ve basit mantığına hayranım. Evrenin bütününde kendini gösteren bir tanrıya inanıyorum,

    “Hayır, Sayın kişiler Tanrı’nın ne varlığını ne de yokluğunu ispatlayabiliriz. Sadece gizemi hisseder ve evren şeklinde kendisini gösteren nefes kesici plan karşısında hayrete düşeriz.”

    “Sanırım tabiat hakkında bilgi toplama işlemidir.”

    “Bilimsel metot insan ile doğanın konuşmasıdır. İnsan bilimsel
    metotları kullanarak doğa hakkında sorular sorar ve karşılığında
    cevaplar alır.

    “Demek istediğim Tanrı’nın varlığı ya da yokluğu, soruların belirleniş
    tarzı ve bizim cevapları anlama kabiliyetimize bağlı olarak
    farklılıkgosterecektir. Orneğin termodinamiğin ikinci kuralı doğaya
    ısıyla ilgili sorduğumuz sorulardan elde edilmiştir. Doğa cevap vermiş,
    bize enerjinin sıcaktan soğuğa gittiğini ve bunun asla tersinin
    olmadığımgostermiştir, yani enerji cisimler arasında nakledildiğinde
    sonuc her zaman bir kayıp olur”

    “Acık değil mi? Eğer Buyuk Patlama varsa bu da evrenin yaratıldığını
    gosterir. Bu sence de cok ciddi sonucları olacak bir kavram
    değil mi?”

    Ama soru her zaman donup dolaşıp aynı noktaya gelir. Bu
    kanunları kim tasarladı?

    Evrene yaşam bahşeden bu tanrı kim?”

    “Bunlar mantığın temel sorularıdır,

    Yaratılış, yaratıcıyı gerektirir.”

    Mantık bize delil değil, sadece ipucu sunar.”

    “Peki, Tanrı’nın varlığını gosteren kesin işaretler nedir?”

    “Mantık acısından en ilginc ve akla en yatkın iddia

    Fikrin temelini formule etmek zor değildir. Fizik ve gunluk yaşamdaki
    tecrubelerimizle her şeyin bir sebebi ve sonucu olduğunu, bir olayın
    sonucunun diğerinin sebebi olarak bunun sonu gelmez bir şekilde
    devam ettiğini biliyoruz. Şimdi de gecmişte yaşanmış tum olayların
    sebebine bakacağımızı varsayalım. Eğer evrenin bir başlangıcı varsa
    budongunun de bir başlangıcı olması şarttır, değil mi?

    Sonuclardan geriye doğru giderek evrenin yaratıldığı ve bizim Buyuk Patlama
    dediğimiz ana ulaşırız. Peki, buna neden olan neydi? Makineyi ne
    hareketegecirdi? BuyukPatlama’ya ne sebep oldu?”

    Her şey BuyukPatlama’nın olduğuna işaret ediyor. Eğer olduysa
    bunun bir nedeni olmalı. Bu da bizi yine aynı noktaya getiriyor. İlk
    neden neydi? Ve ilk nedene ne sebep oldu?”

    “Ama yaratılma ilk nedeni gerektirir Dahası eğer
    yaratılma varsa yaratıcının varlığını da kabul etmek zorundayız. O

    zaman da yine şu soruya geliyoruz. Makineyi kim calıştırdı?”
    “Cevap Tanrı olmalı.”

    “Tekrar soyluyorum, sadece tek bir ihtimal var Bu mantıksal iddia
    bir ispat değil, sadece bir işarettir.

    Cicek doğal bir şeydir. Bunun uzerine daha fazla
    duşunmeme gerek kalmaz. Ama ciceğin yerine bir saat bulduğumu
    duşunun. Aynı cevabı verebilir miyim? Tabii ki hayır. Karmaşık mekanizmasını
    inceledikten sonra saatin zeki bir varlık tarafından belli
    biramac uğruna yapıldığını soyleyebilirim. Şimdi de soruma gelelim:
    Neden cicek icin verdiğim cevabın aynısını saat icin veremem?”

    Fakat ben ciceği meydana getirebilecek bir turun uyesi değilim o nedenle de onun
    arkasında yatan niyeti kesin olarak anlayamıyorum.

    “Ancak ciceğin saatten cok daha karmaşık olduğunu soyleyebiliriz.”

    Evrenin ne kadar karmaşık olduğunu fark etmiyor
    musunuz? Guneş sisteminin işlemeye devam etmesi icin nelerin
    gerekli olduğunu hic duşundunuz mu? Ya da iki atomun birleşmesi
    veya yaşamın ortaya cıkmasıicin?” Yolun otesinde akmakta olan
    Nehrin akan sularına bak

    Bir saatin mekanizmasından sonsuz derece daha karmaşık ve zekice
    değil mi?”

    “Eğer zeki bir varlık belli bir amaclakucuk bir saat gibi basit bir
    şeyi yapabiliyorsa bir cicek hakkında ne diyebiliriz? Evrenin tumu
    hakkında ne diyebiliriz? Daha oncehic saat gormemiş birisi bile
    bunun zekice bir yaratım olduğunu anlayabiliyorsa neden biz de
    evrende şahit olduğumuz ihtişam ve zekayla ilgili olarak aynı şekilde
    hukum vermeyelim?”

    “Kasıtlılık iddiasının temelinde yatan fikir budur Eğercevremizde
    gorduğumuz her şeyin bir amacı varsa ve bir zekayı yansıtıyorsa
    neden bu yaratımın ardında da bir kasıt olduğunu kabul etmeyelim?
    Eğer nesneler tasarlanış şekilleriyle bir aklın urunu olduklarını
    gosteriyorsa neden onların akıl sahibi birisi ya da bir şeyin urunu
    olduklarını kabul etmeyelim?”

    “Kesinlikle. Ama bu bilgi yapısı atomlardan oluşuyor, değil mi?
    Atomlar birleşerek molekulleri oluşturur. Molekuller birleşerek de
    hucreleri, hucreler birleşerek de organları oluşturur. Organlar bir
    araya gelerek de canlıyı meydana getirir Ama bunu bilmemize rağmen
    canlı bir varlığın sadece atom, molekul ya da hucrelerin toplamından

    ibaret olduğunu soylemenin yanlışlığını siz de takdir edersiniz,

    “Gunumuzde fizik ve matematiğin sorunu bu. Bilim adamları olarak bizler hep
    evreni oluşturan kağıt ve murekkebe bakıyoruz. Peki, bu evrenin
    gercekte ne olduğunu ortaya cıkarmaya yetecek mi? Onu da semantik
    seviyede incelememiz gerekmez mi? Muziğini dinleyip şiirini
    anlamaya ihtiyacımız yok mu? Belki de bizler evren dediğimizde
    sadece donanımı duşunup en az onun kadar onemli olan yazılıma
    hic dikkat etmiyoruz.”

    TANRININ FORMÜLÜ KİTABINDAN ALINTILARDIR

    Sayın TORA KAİNATIN BİR TANE YARATICISI VARDIR

    Yani Einsteinin size ne faydası var?DEMİŞSİNİZ

    HAŞA ASLA BÖYLEBİRŞEY İÇİN BUNU SİZLERLEPAYLAŞMADIM İNANCSIZ OLDUGUNU İDDİA EDENLERE HAYIR DEMEK İÇİN SİZLERLEPAYLAŞTIM

    Bakın dünyada aktif diyebileceğimiz 23 tane din var. Bu hesapla her kitaba bir tanrı düştüğünden inanılan da 23 tane DEMİŞSİN

    EVET DOGRUDUR FAKAT YARATICIMIZ 1 TANE ODUGUNDAN YANLIŞ OLANLAR KENDİLİGİNDEN ELENECEGİNDEN YANİ ARAŞTIRILDIGINDA GÖRÜLECEKKİ ASLINDA ADEM DEN BUYANA YARATICIMIZ DEVAMLI TUTARLI BİR ŞEKİLDE HER KAVME TOPLULUGA PEYGAMBER GÖNDERDİGİNİ SÖYLÜYOR

    tanrı var demektir! Her inancın inanırının da mantıken kendi tanrısını gerçek tanrı ilan edeceği açıkken Einstein’in veya başka birinin bir tanrıya inanıyor olmasının sizin tanrınızı gerçek tanrı yapacağını mı sanıyorsunuz? DEMİŞSİNİZ

    Örneğin bende bir tanrıdan bahsediyorum (sadece bahsediyorum, kanıtlayamam gerçek olduğunu iddia edemem) bu durumda ben sizin tanrınızın gerçekliğini mi kanıtlamış oluyorum? DEMİŞSİNİZ

    EVET HERKES İÇİNDEN ŞUNU DİYORSA BU KAİNATIN BİR YARATICISI OLMALI DEDİGİ ANDAN İTİBAREN KESİNLİKLE VE KESİNLİKLE BİZLERİN İNANCI OLAN İSLAM TEK YARATICI OLAN YÜCE ALLAH I KAST ETMİŞ OLUYORDUR BU KİM OLURSA OLSUN
    YANİ KAİNATIN BİR TANE TANRISIVARDIR KİŞİ VARDESEDE YOKDESEDE HİÇ DEGİŞMEZ SÖZLERELE BİR OLAN YARATICI ASLA YOK OLMAZ SADECE O KİŞİNİN BİRSÖZÜDÜR YADA BİNLERCE KİŞİ AYRI AYRI BİR TANRIDAN BAHSETSEDE HİÇ BİR ŞEY DEGİŞMEZ KİŞİNİN DEDİGİ SADECE SÖZDÜR OKADAR KENDİSİNİ BAGLAR KİŞİNİN SÖZÜ HİÇBİRŞEYİ DGİŞTİRMEZ FAKAT İSTEDİGİ ŞEYE İNANIR O KİŞİNİN KENDİSİNİN SORUNUDUR

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      Daha siz bu cevabı yazmadan ben olanı ya da olacağı zaten söylemiştim;

      ”Her inancın inanırının da mantıken kendi tanrısını gerçek tanrı ilan edeceği açıkken” benden alıntı

      Hadi bir de ek yapayım;

      ”Kimse yoğurdum EKŞİ demez” atalardan alıntı

      Ama dayanamayıp sormak istiyorum;

      Madem,

      ”7 MİLYAR İNSAN MUTLAKA BU KAİNATIN VE BİZLERİ YARATAN BİR YARATICI VAR DEDİGİNDE 7 MİLYAR TANRI OLMAZ YİNE 1 TANE DİR” sizden alıntı

      Yani size göre herkes aslında aynı tanrıya inanıyor, o halde o tanrı neden kitap göndererek insanların sadece KENDİSİNE inanmasını istiyor?

      Zaten dolaylıda olsa kendine inanıldığını bilen tanrının, bunun üzerine sürekli (kitap göndererek) bana inananın demeye ihtiyacı var mıdır?

      Sayın bir kul, sevgili dostum, sadece sizin tutarsız yazılarınıza cevap verirken kitaplar yazabilirim! Demem o ki müthiş bir ilham kaynağısınız!

      • rammsteinn dedi ki:

        dünyada en geçerli din olan semavi dinler. bu dinlerin tanrısının aynı tanrı olduğu hep söylenir ama aslında öyle değildir. ortak noktası görünmez bir güç olmalarıdır. özellikle hristiyanlık tek tanrı dini bile değildir.
        bu yazılana bütün dindarlar karşı çıkacaktır. ama durum ortada. bu üç dinin tanrısı yahudileri seçiyor. onlardan biriyle güreşiyor onun için denizi yarıyor vs vs. diyor ki “siz diğer kavimlerden üstünsünüz” bu kavmin üzerine öyle bir düşüyor ki onlarca peygamber gönderiyor. tam yahudilerden ümidini kesmişken hristiyanlık ortaya çıkıyor. tanrının bir oğlu vardır artık. baba oğul ve kutsal ruh üçlemesinden oluşan dini beğenmeyen tanrı yeniden deniyor. onun için tek geçerli din olan islam.
        üstün kavim denilen yahudilik dünyada %1 lik orana bile ulaşmadı.
        islam %25 e bile ulaşmadı.
        tanrının oldukça başarısız olduğu rakamlardan belli. hle ki son yüzyılda dinsizlik oranları fırlamışken.
        burada hep kuranı konuşuyoruz onu eleştiriyoruz. yazdı mı yazdırıldı mı?
        aslında dönüp incile bakarsak kuranın ne olduğu ortaya çıkar. kuran incilin allah tarafından yazdırıldığını söyler. müslümanlara da hep “incil insanlar tarafından değiştirilmiştir” denmiştir. külliyen yalan.ilk yüzyıldan kalan inciller bulundu. daha doğrusu isanın hayat hikayeleri desek daha doğru olur. çünkü inciller isanın değişik kişiler tarafından yazılmış hayat hikayeleridir. isa bir yahudi idi. ve yahudi olarak öldürüldü. yaşarken hiçbir zaman peygamberlik iddiasında bulunmadı. onun psijik yönü çok yüksekti insanlara şifa dağıtıyordu. roma yönetiminin zülmüne karşı çıktı ve öldürüldü. insanlar yarım asır sonra onun hayat hikayesi olan incilleri yazmaya başladı. hep kurtarıcı olarak gördüler onu.
        muhammet de büyük hataya düştü. onu tanrının elçisi olarak gördü. gerçi görmek zorundaydı çünkü hristiyanlarla savaşmak işine hiç gelmeyecekti.
        ülkemizde maalesef insanlar bu konular üzerine ne okuyor ne öğrenmek istiyor.

        kısacası, görünmeyen tanrılara tapan insanlar aslında farklı tanrılara tapıyor.

  354. karaca dedi ki:

    soru

    yer çekimi nasıl oluşur
    kanatimce cevabı

    evrendeki bütün cisimler şu an bulundukları noktayı süratle terk etmektedirler
    yani yolculuk,seyir halindeler,bu hız da yer çekimi olarak yansır var olur arkadaşlar
    benden bu öneri, eklemek isteyen varsa buyursun
    yine cevab,eğer kainattaki cisimler sabit dursalar yani hızla hareket etmeseler yol almasalar bulundukları yeri terk etmeseler
    acaba yer çekimi oluşurmu ben oluşamayacağını tahmin ediyorum,
    yine cisimlerin yoğunluğu,büyüklüğü,kütlesi,yer çekiminin miktarını ayarlar,ne dersiniz
    kainattaki hiç bir cisim hareket etmeseydi yer çekimi olurmuydu ne dersiniz

  355. bir kul dedi ki:

    Isaac Newton ve Tanrı
    Isaac Newton’un simyacı yönünün medyada ve yakın
    zamanda yayımlanmış bazı romanlarda gözler
    önüne serilmesine rağmen, Newton’un ilahiyatçı
    kişiliği hâlâ halk tarafından fazla bilinmemektedir.
    Oysa Newton simya ve bilim alanlarından çok,
    ilahiyat alanında yazmıştır. Simya alanında yaklaşık
    bir milyon kelime yazan Newton, din ve din tarihi
    ile ilgili üç milyon kelime kaleme almıştır. Daha da
    önemlisi Newton’un bilim ve simya alanında yazdıklarının
    da aslında dinî motivasyonlarla yazılmış
    olmasıdır. Newton genç papaz Richard Bentley’e
    1692 yılında yazdığı mektupta şunları söylüyordu:
    “Bizim sistemimiz hakkında inceleme yazdığım
    zaman, insanların Tanrı’ya inancı dikkate almalarını
    sağlayabilecek prensipleri seçmeye dikkat
    ettim ve hiçbir şey beni onların bu sebeple kullanılmalarından
    daha fazla sevindiremez.” Newton’a
    göre Tanrı hakkında bilgi edinmemizin iki yolu vardı,
    birincisi kutsal kitaplar, ikincisi de Tanrı’nın di•

    ğer eseri olan doğa. “Tanrı eserleri aracılığıyla bilinir”
    sözü Newton’un bilim felsefesini özetlemektedir.
    Newton’a göre doğa bilimlerinin arkasındaki en
    önemli amaç Tanrı’yı anlamaktır ve o hem bilimle
    hem de simyayla bu yüzden uğraşmıştır. Evreni de
    Hıristiyanlık’ın bozulmamış halini de Tanrı’nın yarattığına
    inanan Newton bu ikisinin çelişemeyeceğini
    düşünüyordu. Dolayısıyla hem bilimin dine, hem
    de dinin bilime yol gösterdiğine inanıyordu.
    Newton, hayatı boyunca, Evren’e objektif bir biçimde
    baktığımız zaman tasarım göreceğimize ve
    bu tasarımdan Tanrı’yı bulacağımıza inanmıştır.
    Dolayısı ile Newton günümüz felsefecilerinin “tasarım
    kanıtı” dedikleri “Tanrı varlık kanıtı”nı savunmuştur.
    Daha üniversite öğrencisiyken canlılardaki
    simetrinin şans eseri açıklanamayacağını, ancak
    bir tasarım eseri gelişebileceğini savunmuştur.
    Bentley’le mektuplaşmaları sırasında Newton, Güneş
    sisteminin yapısının ancak üstün bir yaratıcı ile
    açıklanabileceğini söylemiş, aynı görüşü devrim niteliğindeki
    Principia’nın “Genel Açıklama” bölümünde
    de tekrarlamıştır. Ona göre Güneş sisteminde
    aynı yönde, eliptik yörüngelerde hareket eden
    gezegenler ve özellikle de kuyruklu yıldızlar büyük
    bir Matematikçi ve Mekanikçi’yi işaret etmektedir.
    Ancak Newton’a göre Tanrı Evren’deki yasaları
    yaratıp çekilmemiştir, hâlâ aktiftir ve Evren’e

    müdahale etmektedir. Newton’un yerçekimi teorisine
    göre bütün cisimler birbirini çekmektedir. Doğal
    olarak Newton’un aklında şöyle bir soru canlanıyordu,
    neden her şey bir noktada birleşmiyor,
    Evren sabit duruyordu? Newton’a göre bunun olmasını
    Tanrı engelliyordu, devamlı olarak gök cisimlerini
    birbirinden uzakta tutuyordu. Dolayısı ile
    Newton, yerçekiminin hem Tanrı’nın var olduğunu,
    hem de Tanrı’nın devamlı olarak Evren’de aktif olduğunu
    gösterdiğini düşünüyordu. Newton’a göre
    İncil’in gösterdiği de buydu. İncil, Evren’e devamlı
    müdahale eden, onu yöneten bir Tanrı’dan bahsediyordu
    ve bilim yasaları da aynı şeyi söylüyordu.

    • rammsteinn dedi ki:

      kul
      einstein dan sonra şimdi de newtona sardın. sırf dini savunduğu için.

      acaba kopyalayıp yapıştırdığın bu yazıyı okudun mu? okuduğunu sanmıyorum. bende okumadım çünkü sadece son cümleyi okumam gerisini okumamama neden oldu.
      cümle şu
      —İncil, Evren’e devamlı
      müdahale eden, onu yöneten bir Tanrı’dan bahsediyordu
      ve bilim yasaları da aynı şeyi söylüyordu.—

      sen incilin tanrı tarafından yazdırıldığını inanıyorsun. bende daha birkaç gün önce 30/12/2015, 13:16 tarihli yazımda “incil yüzde yüz insan elinden çıkmıştır” demişim.
      bilimsel olarak saçma sapan teorileri olan tanrıdan geldiği iddia edilen bu kitapları öyle eğip bükme yeteneğiniz var ki takdire şayan.

      dünya 6 günde yaratıldı > tanrının zamanı farklı
      yıldızlar kandildir > mucize ötesi bir tabir
      güneşi battığı yerde çamur içinde buldu > mecazi anlam içeren şaheser bir cümle

      incil ve tevratta çok daha enterasan cümleler var. konu bu değil
      zebur tevrat incilde işinize gelen bir ifade bulduğunuzda “ahanda işte bu mucize”
      işinize gelmeyen bir ifade olduğunda “bu kitap değiştirildiği için geçersizdir”
      konu kuran içinde saçma ifadeler olunca mecaz veya kelime oyunları

      ilkönce bana incili tanrının yazdırdığını kanıtla. kanıtlayamazsın.bunu geçtim.
      bana en azından isa dediğimiz tanrınınoğlu olan kişinin geride kitap haline getirilmesi için neler yazdırmış onu getir.
      hani muhammet mushaflar halinde parça parça 23 sene kuran yazılmış ya,
      aynısı isa içinde olması gerek değil mi? işte ben bunu arıyorum arıyorum arıyorum yok.
      incili okuyorum “isanın hayat hikayesi” gibi bir kitap.
      müslimlerde diyor ki bu tanrının gönderdiği ama değiştirilmiş kitap. halbuki değişmemiş. değişme lafı incilin içeriğinin saçmalığının bertaraf edilmesi.
      değiştirilme lafı o kadar saçma ki,
      en eski incil ile kuran kalıntıları bize incilin değişmediği ihtimalini daha yüksek kılıyor.

  356. bir kul dedi ki:

    rammsteinn
    01/01/2016, 14:14
    kul
    einstein dan sonra şimdi de newtona sardın. sırf dini savunduğu için.

    acaba kopyalayıp yapıştırdığın bu yazıyı okudun mu? okuduğunu sanmıyorum. bende okumadım çünkü sadece son cümleyi okumam gerisini okumamama neden oldu.
    cümle şu
    —İncil, Evren’e devamlı
    müdahale eden, onu yöneten bir Tanrı’dan bahsediyordu
    ve bilim yasaları da aynı şeyi söylüyordu.—DEMİŞSİNİZ

    KESİNLİKLE OKUDUM YANILDINIZ ÖN YARGILARINDAN KURTUL VESVESE VE ZANLARINDAN KURTUL HERKESİ KENDİN GİBİ GÖRMEKTEN KURTUL
    BEN DİNİ SAVUNUYOR OLMASINDAN DEGİL SADECE OKUDUGUMDAN PAYLAŞIYORUM SICRAMA BİZLERİN LİTERETÜRÜNDE YOK O OLSA OLSA EVRİMLEŞMEYİ SAVUNANLARDA OLUR TESADÜFÇÜLERDE OLUR ZAR ATMAYI SEVENLERDE OLUR TOMBALA OYNUYANLARDA OLUR
    ŞANS ESERİNİ SAVUNANLRDA OLUR

    • rammsteinn dedi ki:

      kul
      senin cidden ciddi sorunların var
      soru soruyoruz gelen cevaba bak “bırak vesveseyi allaha inan”
      şu konu dine ters diyoruz gelen cevap “bırak sen o işleri allaha gel”

      şu adam tanrıya inanıyor bu adam allaha inanıyor diye diye sayfayı içi bomboş yazılarla doldurdun. ne yapalım şu bu o tanrıya inanıyor diye biz de inanmak zorunda mıyız? sen kendini dürtülemişsin. aha bak bu adam büyük adam o inanıyor o zaman doğrudur ben de inanayım mantığı koyun psikolojisidir.

      bazı şeylerin anlaşılabilir olması için demek ki ağır konuşmak gerekiyor

      • bir kul dedi ki:

        rammsteinn dedi ki:
        02/01/2016, 14:20
        kul

        …soru soruyoruz gelen cevaba bak “bırak vesveseyi allaha inan”
        şu konu dine ters diyoruz gelen cevap “bırak sen o işleri allaha gel”

        şu adam tanrıya inanıyor bu adam allaha inanıyor diye diye sayfayı içi bomboş yazılarla doldurdun. ne yapalım şu bu o tanrıya inanıyor diye biz de inanmak zorunda mıyız?…DEMİŞSİNİZ

        BU TARİHLİ YAZIN COK CELİŞKİLİ NEDENİDE BOMBOOOOŞŞŞ DİYORSUN SONRADA İNANMAK ZORUNDAMIYIZ DİYORSUN NİYE BÖYLE BİRŞEY DEME İHTİYACI HİSSEİYORSUN
        KARAVER BOMBOŞ BİR YAZIMI DEGİLMİ DEGİLSE NİYE İNANMAK ZORUNDAMIYIZDİYE KENDİNİ BÖYLEBİRŞEKİLDE İFADE ETME İHTİYACI HİSSEDİYORSUN BEN SENİN GÖNDEİGİN VİDEOYU SEYRETTİM NE BOMBOŞ TU NEDE COK BİLGİ VARDI ENCOK YÖNÜ VARSAYIMLARDI GÜZEL BİRŞEKİLDE ANLATIMLI CANSIKMAYAN FAKAT İNANDIRICILIGI ZAYIF BİR ANLATIMDI OKADAR BEN İNANMAK ZORUNDA HİSSETMEDİM KENDİMİ EGER ETKİLENSE İDİMDE YİNE İNANMAK ZORUNDA KALMAKLA KİMSEYE BÖYLE BİRŞEYDEMEM NEDENİDE BEN KENDİM OKUYUP KENDİM İNANMIŞSAM BENİ ZORLAYAN ŞEY BENİM KENDİ AKLIM OLACAGINDAN SACMALAMAZDIM İNANMIŞSAM KENDİM İNANMIŞIMDIR KİMSEDE BANA VERDİGİN VİDEOYU SEYRET DİYE ZORLAMADI ZATENDE ZORLAMASI OLACAK İŞ DEGİLDİR NE ELİN UZANIR NEDE SESİN SADECE YAZILARIN VE VİDEO ADRESİ ONUDA BEN KENDİM İSTERSEM ACAR BAKARIM SONRADA VAZ GECERİM YADA DİNLER SEYREDER YARISINDA VAZ GECERİM YADA TAMAMINI DİNLER SONRADA SEYRETMEMİŞ GİBİ DAVRANIRIM YADA ETKİLENİRİM YADA ETKİLENMEM ETKİLENSEMDE ETKİLENMESEMDE BU BENİM KENDİ SORUNUMUMDUR KİMSENİN DEGİL

        KENDİ ADINA BOMBOŞ DİYE BİLİRSİN FAKAT BAŞKALARININ ADINA KONUŞMA HERKES KENDİSİ KARAR VERSİN BU SENCE DAHA İYİ DEGİLMİ İŞTE BAŞKALARI ADINA KONUŞMAK İŞTE ASIL SORUN BURADA SEN KALKIYORSUN BAŞKALARININ ADINA KONUŞUYORSUN BAŞKALRININ AKLINA KONUŞARAK YANLIŞ YAPMIŞ OLMUYORMUSUN BAŞKALARININ AKLINA BARİYERLER KURMUŞ OLMUYORMUSUN ENGELLEMEYE KALKMIŞSIN BAK YÖNLENDİRME VAR SİZİN OKUMANIZA GEREK YOK BEN OKUDUM HİÇ BİRŞEY OLMADIGINI GÖRDÜM SİZLER BOŞUNA OKUYARAK KAFANIZI AKLINIZI YORMAYIN DEMİŞ OLMIYORMSUN VS VS V S

  357. bir kul dedi ki:

    Sayın karaca
    okumanı tavsiye ediyorum

    30/12/2015, 23:56
    soru
    yer çekimi nasıl oluşur
    kanatimce cevabı DEMİŞSİNİZ
    belki burada ki acıklamadda vardır

    DAHİ VE DİNDAR İSAAC NEWTON.PDF DEN ALINTI

    Burgaçlar hipotezi birçok güçlük tarafından sıkıştırılmaktadır.
    Her gezegen Güneş’e çizilen
    bir yarıçap ile taradığı alan ile geçen zaman arasında
    bir orantı ile betimlenebilir, burgaçların çeşitli parçalarının
    periyotları Güneş’ten olan uzaklıklarının
    ikinci kuvveti oranını izlemelidir; fakat gezegenlerin
    periyot süreleri Güneş’ten uzaklıklarının üç bölü
    ikinci kuvveti oranını bulmaktadır; burgacın parçalarının
    periyot süreleri, uzaklıklarının üç bölü ikinci
    kuvveti ile doğru orantılı olmalıdır. Daha küçük
    burgaçlar Satürn, Jüpiter ve diğer gezegenler etrafındaki
    daha küçük dönüşlerini devam ettirebilirler
    ve Güneş’in daha büyük burgacı etrafında sessizce
    ve rahatsız edilmeden yüzebilirler, Güneş’in burgacının
    parçalarının periyot sürelerinin eşit olmaları
    gerekir; fakat Güneş’in ve gezegenlerin burgaçlarının
    hareketine tekabül etmesi gereken kendi eksenleri
    etrafındaki dönüşleri, bu oranlardan çok daha

    fazla azalmaktadır. Kuyruklu yıldızların dönüşleri
    aşırı derecede düzenlidir ve gezegenlerle aynı yasaların
    hükmüne tabidirler ve hiçbir şekilde burgaçlar
    hipotezi ile açıklanamazlar; zira kuyruklu yıldızlar
    epeyce tuhaf hareketlerle ayrım yapmaksızın göklerin
    tüm bölgelerine, burgaç kavramı ile bağdaşmayan
    bir özgürlükte taşınmaktadırlar.
    Havamızda atılan cisimler, hava dışında bir dirençle
    karşılaşmazlar. Bay Boyle’un vakumunda
    yaptığı gibi havayı çıkartın ve direnç kaybolacaktır.
    Zira bu boşlukta bir parça ince tüyle, bir parça katı
    altın aynı hızlarla düşmektedirler. Ve bu, benzer bir
    mantık sonucunda, Dünya atmosferi üstündeki göksel
    uzaylar için de geçerli olmalıdır; devinmelerine
    direnecek hava olmayan bu uzaylarda bütün cisimler
    en büyük özgürlükle hareket edeceklerdir ve
    gezegenlerle kuyruklu yıldızlar tür ve konumları ile
    verilen yörüngelerdeki dönüşlerini yukarıda açıklanan
    yasalara göre devam ettirecektir. Fakat bu cisimler
    sadece yerçekimi yasaları sonucunda yörüngelerinde
    kalmayı sürdürseler de, yine de hiçbir biçimde
    ilkin bu yörüngelerinin düzenli konumlarını
    bu yasalarının kendilerinden çıkarsamış olamazlar.
    Altı ana gezegen Güneş etrafında, Güneş merkezli
    dairesel yörüngelerde, aynı hareket yönünde
    ve hemen hemen aynı düzlemde dönerler. On uydu
    Dünya, Jüpiter ve Satürn merkezli dairesel yörün
    gelerde, aynı hareket yönünde, hemen hemen aynı
    düzlemde dönerler. Ve tüm bu düzgün hareketlerin
    kökeni mekanik nedenler olamaz, zira kuyruklu yıldızlar
    eksantrik yörüngelerde serbestçe ve göklerin
    her tarafına hareket ederler. Ve böyle bir hareketle
    kuyruklu yıldızlar hızlıca ve kolayca gezegenlerin
    yörüngelerinden geçerler; ve daha yavaş oldukları
    ve uzun zaman harcadıkları afeliyonlarında, birbirlerini
    mümkün olduğunca az çekmek amacıyla birbirlerinden
    mümkün olan en büyük uzaklıktadırlar.
    Bu en zarif Güneş, gezegenler ve kuyruklu yıldızlar
    sistemi zeki ve güçlü bir varlığın tasarımı ve
    egemenliği olmadan ortaya çıkamazdı. Ve eğer sabit
    yıldızlar da benzer sistemlerin merkezleriyseler, onlar
    da benzeri bir tasarımla inşa edilmiş olacaklar ve
    Bir’in egemenliğine tabi olacaklardır, özellikle sabit
    yıldızların ışığı Güneş’in ışığı ile aynı doğadan olduğu
    için ve bütün sistemler birbirine ışık gönderdiği
    için. Ve böylece sabit yıldızların sistemleri birbirlerine
    yerçekiminden dolayı düşmezler. O onları
    birbirlerinden çok büyük uzaklıklara yerleştirmiştir.
    O her şeye hükmeder, sadece Dünya ruhu olarak
    değil, fakat her şeyin Rabbi olarak. Ve hâkimiyeti
    yüzünden o Rab Tanrı, Pantokrator (evrensel yönetici)
    olarak isimlendirilir. Zira “tanrı” görece
    bir kelimedir ve hizmetkârlarla ilişkilidir ve tanrılık
    vasfı Tanrı’nın egemenliğidir, fakat bu ege

    menlik Tanrı’nın Dünya’nın ruhu olduğunu sananların
    düşündüğü gibi kendi vücudu üzerinde değil,
    hizmetkârları üzerindedir. Yüce Tanrı ezeli ve ebedi,
    sonsuz ve kesinlikle mükemmel bir varlıktır;
    fakat bir varlık ne kadar mükemmel olursa olsun,
    hâkimiyetsiz Rab, Tanrı olamaz. Çünkü biz benim
    Tanrım, senin Tanrın, İsrail’in Tanrısı, Tanrı’ların
    Tanrısı, Rab’lerin Rabbi deriz, fakat biz benim ezeli
    ve ebedim, senin ezeli ve ebedin, İsrail’in ezeli ve
    ebedisi, tanrıların ebedi ve ezelisi demeyiz; ya da
    benim sonsuzum, benim mükemmelim de demeyiz.
    Bu unvanlar (ezeli ve ebedi, sonsuz, mükemmel)
    hizmetkârlarla ilişkili değillerdir. “Tanrı” kelimesi
    her tarafta “rab” anlamında kullanılır, fakat her rab,
    tanrı değildir. Bir ruhani varlığın egemenliği tanrıyı
    teşkil eder, gerçek bir egemenlik gerçek bir tanrıyı
    teşkil eder, yüce bir egemenlik yüce bir tanrıyı, hayali
    bir egemenlik hayali bir tanrıyı. Ve gerçek egemenlikten,
    gerçek Tanrı’nın yaşayan, zeki ve güçlü
    olduğu; diğer mükemmelliklerinden de O’nun
    yüce ya da mümkün olan en mükemmel olduğu sonucu
    çıkar. O ebedi ve ezelidir, her şeye kadir ve her
    şeyi bilendir, diğer bir deyişle sonsuzdan, ezelilikten
    ebediliğe sürmektedir, sonsuzdan sonsuza uzanır,
    her şeyi yönetir, olan ve olabilecek her şeyi bilir.
    O, ebedilik ve ezelilik ile sonsuzluk değildir, O ebedi,
    ezeli ve sonsuzdur, O zaman ya da uzay değildir,
    fakat O süreklidir ve hâlihazırdır. O her zaman daimidir
    ve her yerde hâlihazırdır. Mekândaki herhangi
    bir parçacık daim ve her bölünmez zaman anı her
    yerde olduğundan, kesinlikle her şeyin yaratıcısı ve
    rabbi hiçbir zaman ve hiçbir yer’de olamaz.
    Her bilinçli ruh, değişik zamanlarda ve değişik
    duyu organları ve hareketlerde, aynı bölünmeyen
    kişidir. Zamanda ardışık olan ve uzayda bir arada
    bulunan parçalar vardır, fakat Tanrı’nın düşünen
    özü şöyle dursun, bunlardan hiçbiri insanın kişiliğinde
    ya da onun düşünen ilkesinde yoktur. Her insan,
    duyuları olan bir varlık olduğu sürece, tüm hayatı
    boyunca tüm duyu organları ile bir ve aynı kişidir.
    Tanrı birdir ve her zaman ve her yerde aynı
    Tanrı’dır. O her yerde ve her zamanda sadece sanal
    olarak değil aynı zamanda öz olarak var olandır;
    zira etki özü gerektirir. O’nda her şey O’ndadır
    ve O’nda hareket eder, fakat Tanrı cisimlerin deviniminden
    etkilenmez, cisimler Tanrı’nın her yerde
    bulunuşundan hiçbir direnç görmezler.
    Yüce Tanrı’nın zorunlu olarak var olduğu kabul
    edilmiştir ve bu zorunluluktan dolayı O her zamandadır
    ve her yerdedir. Bundan O’nun tamamının
    O’nun gibi olduğu sonucu çıkar, O bütünüyle
    gözdür, bütünüyle kulaktır, bütünüyle beyindir, bütünüyle
    koldur, bütünüyle duyunun, anlamanın ve
    etkilemenin gücüdür, fakat insani olmayan bir şe
    kilde, bedeni olmayan bir şekilde, tamamıyla bizim
    bilmediğimiz bir şekilde. Kör adamın renkler hakkında
    hiçbir fikri olmadığı gibi, aynı şekilde bizim
    de en bilge Tanrı’nın her şeyi nasıl algılayıp anladığı
    hakkında fikrimiz yoktur. O tamamen bedenden
    ve bedeni şekillerden yoksundur ve bundan dolayı
    O görülemez, duyulamaz ve dokunulamazdır, aynı
    şekilde ona bedeni bir varlıkmış gibi tapılmamalıdır.
    O’nun nitelikleri hakkında bilgimiz vardır, ama
    bizim herhangi bir şeyin özü hakkında kesinlikle
    hiçbir fikrimiz yoktur. Biz cisimlerin sadece renk ve
    şekillerini görürüz, biz onların sadece sesini duyarız,
    biz sadece onların dış yüzeylerine dokunuruz,
    biz sadece onların kokusunu koklarız ve sadece tadını
    tadarız. Tanrı’nın özü hakkında bir fikrimiz olması
    şöyle dursun, en içteki maddeyi bilebilmemizi
    sağlayacak ne direkt bir algımız ne de dolaylı bir
    etkimiz vardır. Biz O’nu sadece özellikleri ve sıfatları
    ve cisimlerin en mükemmel yapıları ve onların
    nihai nedenleri ile biliriz ve mükemmelliklerinden
    dolayı O’na gıpta ederiz; fakat biz O’na hâkimiyeti
    yüzünden saygı duyarız ve taparız. Zira biz O’na
    kullar gibi taparız ve hâkimiyeti, takdir-i ilahisi ve
    nihai nedenleri olmayan tanrı, kader ve doğadan
    başka bir şey değildir. Her zaman ve her yerde aynı
    olan kör metafiziksel mecburiyetten cisimlerin hiçbir
    değişimi doğamaz. Yaratılan cisimler arasındaki
    tüm çeşitlilik, hepsinin yeri ve zamanı, ancak mecburi
    olarak var olan bir varlığın iradesi ve düşüncesi
    sonucu ortaya çıkmış olabilir. Fakat Tanrı’nın gördüğü,
    duyduğu, konuştuğu, güldüğü, sevdiği, nefret
    ettiği, istediği, verdiği, aldığı, kızdığı, kavga ettiği,
    inşa ettiği, şekillendirdiği, kurduğu mecazi olarak
    söylenir. Zira Tanrı hakkındaki tüm konuşmalarımız
    insani benzetmelerden türetiliyor, bu da mükemmel
    olmamakla birlikte yine de bir çeşit benzetmedir.
    Bu bizim Tanrı hakkındaki tartışmamızı
    tamamlıyor ve Tanrı’yı fenomenlerden çıkarsamak
    şüphesiz doğa felsefesinin işlerinden biridir.
    Buraya kadar göklerdeki ve denizlerimizdeki
    görüngüleri yer çekimi kuvveti yoluyla açıkladık,
    ancak henüz bu gücün nedenini belirtmedik. Bunun,
    kuvvetinde en ufak bir azalmaya uğramaksızın,
    Güneş’in ve gezegenlerin merkezlerinin içine
    nüfuz eden bir nedenden ileri gelmesi gerektiği kesindir;
    bu kuvvet üzerinde etkili olduğu parçacıkların
    yüzeylerinin niceliğine göre değil (mekanik
    nedenlerin yaptıkları gibi), fakat kapsadıkları katı
    madde niceliğine göre işler ve bu etkisini her yöne,
    engin uzaklıklara, uzaklığın karesi ile ters orantılı
    olarak azalarak yayar. Güneş’e doğru yer çekimi
    Güneş’in cismini oluşturan bağımsız parçacıklara
    doğru yerçekimlerinden oluşur ve Güneş’ten uzaklaştıkça,
    Satürn’ün yörüngesine kadar uzanan geze
    genlerin günötelerinin sükûnetinden, hatta kuyruklu
    yıldızların en uzak günötelerinden, eğer bu günöteler
    de sükûnette iseler, anlaşılacağı gibi hassas
    bir biçimde uzaklıkların kareleri ile ters orantılı olarak
    azalır. Fakat şimdiye dek yerçekiminin bu özelliklerinin
    nedenini görüngülerden keşfetmeyi başaramadım
    ve ben bir hipotez uydurmayacağım. Zira
    görüngülerden çıkarsanamayan her şeye hipotez denilmelidir
    ve hipotezlerin ister metafiziksel ister fiziksel
    olsun, ister okült ister mekanik niteliklerde
    olsun, deneysel felsefede yeri yoktur. Bu felsefede
    tikel önermeler görüngülerden çıkarsanır ve daha
    sonra tümevarım yolu ile genelleştirilirler. Cisimlerin
    nüfuz edilmezliği, devingenliği ve itici kuvveti
    ve hareket ile yerçekimi yasaları bu şekilde keşfedilmiştir.
    Ve bizim için yerçekiminin gerçekten var
    olması ve açıkladığımız yasalara göre davranması
    yeterlidir ve yerçekimi göksel cisimlerle denizimizin
    tüm hareketlerini açıklamak için gerektiği gibi
    hizmet eder.
    Ve şimdi kesinlikle en gizli, bütün cisimlere yayılan
    ve içlerinde gizlenen Ruh hakkında bir şeyler
    ekleyebiliriz ve bu Ruh’un kuvveti ve eylemi aracılığı
    ile cisimlerin parçacıkları yakın mesafede birbirlerini
    çekerler ve eğer bitişikseler birbirlerine tutunurlar
    ve elektriksel cisimler komşu zerrecikleri
    çekerek ya da iterek daha büyük uzaklıklara etki
    ederler; ve ışık yayılır, yansır, kırılır, saptırılır ve cisimleri
    ısıtır ve tüm duyum uyarılır ve hayvan vücudunun
    tüm parçaları istencin emriyle hareket ederler,
    diğer bir deyişle, bu Ruh’un sinirlerin katı lifleri
    boyunca dış duyu organlarından beyne ve beyinden
    kaslara karşılıklı yayılan titreşimleriyle hareket
    ederler. Fakat bunlar birkaç sözcükle açıklanamayacak
    şeylerdir ve elektriksel ve elastik ruhun çalışmasını
    sağlayan yasaların doğru belirlemesini ve
    gösterimini sağlamak için gereken yeterlilikte deneylerimiz
    de yoktur.
    NOT OKUDUM VE PAYLAŞIYORUM
    SAYGILARIMLA

    • rammsteinn dedi ki:

      xokunda boncuk bulan çocuklar gibi sarılmışsın newtona. ne de olsa adam dindar. tamam adam büyük ama geldiğimiz noktada bir çok şey değişti
      01/01/2016, 13:51 de ki belgeseli izlemiş olsan bu yazıyı buraya yapıştıramazdın. fizikçi değilim.
      ama fizikçilerin dediği şu

      Yer çekimi kütle çekimi diye bir şey yok, uzayın bükülmesi var

      http://blog.milliyet.com.tr/yer-cekimi-kutle-cekimi-diye-bir-sey-yok–uzayin-bukulmesi-var/Blog/?BlogNo=224474

      kul git kendine başka boncuk ara. nerde arayacağını iyi bilirsin.

      • bir kul dedi ki:

        rammsteinn dedi ki:
        02/01/2016, 14:29
        xokunda boncuk bulan çocuklar gibi sarılmışsın newtona. ne de olsa adam dindar. tamam adam büyük ama geldiğimiz noktada bir çok şey değişti DEMİŞSİN

        01/01/2016, 13:51 de ki belgeseli izlemiş olsan bu yazıyı buraya yapıştıramazdın. fizikçi değilim.
        ama fizikçilerin dediği şu

        Yer çekimi kütle çekimi diye bir şey yok, uzayın bükülmesi var DEMİŞSİN

        BAK NETİCEDE BİRŞEY VAR BİRŞEY VAR PEKİ O BİR ŞEY NİYE VAR NEDEN VAR SEBEBİ NE NEREDEN KAYNAKLANIYOR UZAYDANSA UZAYA KİM YÜKLEDİ NİYE YÜKLEDİ NEDENİ NE SEBEBİ OLMALI SEBEBSİZ OLAMAYACAGINA GÖRE BU SEBEBİNDE BİR SEBEBİ OLMALI SEBEBLER ENSONUNDA BİRYERDE BİRŞEKİLDE BİR BAŞLANGICI OLMALI
        NOT BOŞ BİR SAYFAYA PERGELLE BİR DAİRE CİZERİZ CİZMEDEN ÖNCE PERGELİ BİR NOKTAYA SABİTLER SONRA BİR BAŞLANGICTAN BİR NOKTADAN BAŞLAYARAK DAİRE CİZERİZ BAK BİR SEBEB BİR BAŞLANGIÇ O BAŞLANGIÇTA BİR İNSAN O İNSANINDA ONU BAŞLATMASIDA DÜŞÜNMESİ VE ONU FAALİYETE GECİREREK ÇİZMESİ BAK BİR SEBEB VE VE BAŞLANGIC VE OLUŞMA SEBEB NE BİR İNSAN VE O İNSANIN DÜŞÜNCESİNDEKİNİ DIŞARIYA SOMUT OLARAK CIKARMASI VAR ETMESİ OLUŞTURMASI VS VS SV ÖRNEKLENİR İSTEMEDİGİN KADAR

        kul git kendine başka boncuk ara. nerde arayacağını iyi bilirsin.DEMİŞSİN

        EMRİN OLUR NEREDE ARAYACAGIMI BİLİRMİYİM BİLMEZMİYİM SENİN AKLINA ???TAN BAŞKA BİRŞEY GELMİYORMU HABERLERDE BİRİLERİ İSTİSNA OLABİLECEK BİRİLERİ BİR PANKART TAŞIYORDU

        PANKKARTTADA

        YOKTAN DEGİL ???TAN VAR EDİYORUZ YAZIYORDU SENDE ORADANMI ETKİLENDİNMİ
        YOKSA
        NOT NEREDE ARAYACAGIMI GÖRDÜĞÜN HALDE VERDİGİM ŞAHISLAR BİLİM ADAMI OLDUGU HALDE HAYRET Kİ NE HAYRET ŞAŞIRIYORUM HEM BİLİM ADAMLARINI ÖNE CIKARIYORSUNUZ ORADANDA ÖRNEKLEYİNCE BUSEFERDE BEL ALTI NA İNİYORSUNUZ
        OLMUYOR SİTENİZDEKİ BİLİM ADAMINI GÖSTERİYORUM KAİNATA BAKIŞ ACISINI ORTAYA KOYUYORUM PEKİ SİZLER BU BİLİM ADAMINI NİYE BU SİTENİN ARKA DESENİ OLARAK KULLANIYORSUNUZ SÜS OLSUN DİYEMİ YOKSA BAKINIZ BİZLER GERCEK BİLGİLİ ÖDÜL ALMIŞ ONAYLANMIŞ KANITLANMIŞ BİLGİLİ BİLİM ADAMLARININ BİLGİNİN ARKASINDAN GİDİYORUZ DEMİŞ OLMUYORMUSUNUZ SONRADA SİZİN BİLİM ADAMININ DÜŞÜNCESİNİ SÖZÜNÜ ORTAYA KOYUNCA KEMKÜM EDİYORSUNUZ ANLAMIŞ DEGİLİM VS VS VS

  358. bir kul dedi ki:

    DAHİ VE DİNDAR İSAAC NEWTON.PDF DEN ALINTI

    Metin Hakkında Açıklamalar
    •••
    Buradaki metin Keynes Ms. 7 olarak kodlanan
    3324 kelimelik ve 4 sayfalık, ismi tam okunmayan
    ama muhtemelen “Gerçek Dinin Kısa Bir
    Planı” olan makaleden alınmıştır. Newton’un bu
    makaleyi 1710 yılından sonra kaleme aldığı tahmin
    edilmektedir. Size sunduğumuz kısmın devamında
    putperestlik incelemesini sürdüren Newton,
    son olarak da insaniyetliği ele alıyor ve dinin ikinci
    emri olduğunu iddia ettiği komşumuzu kendimiz
    gibi sevme prensibinin ne anlama geldiğini açıklamaya
    çalışıyor.

    Son Söz
    •••
    Özellikle geçen yüzyılda popülerleşen bir iddiaya
    göre bilim ve din birbirine düşman iki
    dünya görüşüdür. Bu iddia yaşadığımız yüzyılda
    Dawkins başta olmak üzere çeşitli biyologlar tarafından
    daha da körüklenmiştir. Bu kişilere göre bilim,
    Tanrı’yı devre dışı bırakmış, gereksiz bir hipotez
    haline getirmiştir. Onlar Tanrı’yı gereksiz görmekle
    kalmaz, dinlerin bilime tehdit oluşturdukları
    gerekçesi ile yok edilmesi gerektiğini savunurlar.
    Bu görüşü savunanlar, doğa ve fizik yasaları dışında
    bir varlık ya da gerçeklik olduğunu reddederler
    ki bu “doğalcılık” olarak bilinen dünya görüşüdür.
    Felsefeye aşina olmayan insanların yaptığı hata -ki
    bilimle dinin çatıştığını savunan çoğu kişi bu hataya
    düşmektedir- doğalcılıkla bilimi birbirine karıştırmaktır.
    Doğa ve fizik yasaları dışında hiçbir gerçeklik
    olmadığı iddiası, en az dinî iddialar kadar metafiziksel
    bir iddiadır. Bu iddiayı deneysel olarak doğrula
    mak ya da yanlışlamak mümkün değildir. Dolayısı
    ile “Doğa dışında hiçbir şey yoktur” iddiası bilimsel
    bir iddia değildir. Doğalcılık ile dinlerin birbiriyle
    çatışma halinde olduğu doğrudur. Ancak asıl sorulması
    gereken soru “Bilim, dinle çatışır mı?” olmalıdır.
    Doğalcılık mı, din mi bilimle daha büyük bir
    uyum içerisindedir? Bilim, din için önemli midir?
    Şimdi bu sorulara cevap arayalım.

    Doğalcılığın bilime getirdiği sınırlamalar
    Bilimin dinle ve doğalcılıkla olan ilişkisine göz atmadan
    önce kısaca bilimin tanımını yapalım. Bilim,
    yaşadığımız Evren ile ilgili gerçekleri, deneysel verileri
    sistematik bir biçimde inceleyerek bulmayı
    amaçlayan disiplindir (Buradaki tanıma matematik
    veya mantık gibi biçimsel bilimler dâhil değildir.
    Bu bölümde bilimden anladığımız şey fizik, kimya,
    sosyoloji, tarih gibi ampirik bilimlerdir). Dolayısı
    ile bilimin iki temel özelliği vardır. Bilim, ilk
    olarak, dış dünyayla ilgili gerçekleri bulmayı amaçlar,
    ikincisi de bunu ampirik yöntemlerle yapar. Bilim
    bu haliyle “doğa dışı” ile ilgili herhangi bir yorum
    yapmaz. Ancak ona doğalcılık gömleğini giydirdiğimiz
    zaman, bilime “Doğa dışında hiçbir şey
    yoktur” varsayımını dayatmış oluruz. İlk bakışta
    çok masum görünen bu varsayım, bilime ciddi sı
    nırlamalar getirmektedir. Yukarıda da belirttiğimiz
    gibi bilimin amacı gerçeği bulmaktır ve eğer doğaüstünü
    bilimden dışlarsak ve eğer Evren’de de böyle
    doğa dışı nedenlerden ortaya çıkan olgular varsa
    bilim hiçbir zaman bu gerçeklere ulaşamayacaktır.

    Dolayısı ile bilime doğalcılığı dayatmak, onun ulaşabileceği
    alanları kısıtlamak demektir. Bunu daha
    iyi anlamak için şöyle bir örnek verelim. Diyelim
    ki çok önemli bir siyasetçi ölüyor, doktorlar da adamın
    öldüğü konusunda hemfikir oluyorlar. Ancak
    odada bulunan biri, siyasetçiyi dirilteceğini söylüyor
    ve elini adama koyar koymaz ölü siyasetçi diriliyor.
    Odada siyasetçinin biyografisini yazan bir
    tarihçi de var. Şimdi tarihçi bu olayı eserine nasıl
    aktarmalıdır? Olay doğaüstü gözüküyor diye olayı
    görmezden mi gelmelidir? Tarih, doğaüstü şeylere
    yer veremez diye yaşananları kitabına koymamalı
    mıdır? Yoksa tarafsızlığını bozup olayı başka türlü
    mü yansıtmalıdır? Peki ya odadaki doktorlar? Onlar
    bu adamın hayata döndüğü gerçeği bilindik doğal
    süreçlerle açıklanamıyor diye yaşananları görmezden
    mi gelmelidirler? Adamın yaşadığı gerçeğini
    raporlarına düşmeleri uygun olur mu?

    Tabi ki uygun olur, tarihçi olayı tabi ki tarafsızca
    yazmalıdır. Çeşitli felsefi görüşleri gerçekle bilim
    arasına koymak çok yanlış bir yaklaşımdır. Tabi
    ki doğaüstü bir şey olmayabilir, tabi ki yaşadığımız
    Evren dışında bir şey olmayabilir ama bırakalım da
    bunlara bilim cevap versin. Orta Çağ’da İncil’e dayanarak
    bilime sınırlama getirenleri eleştiren doğalcıların,
    kendi felsefi görüşleriyle bilime sınırlama getirmeleri
    şaşırtıcıdır.

    Bu çok “masum” bir sınırlama
    gibi gelebilir,

    ama tarih boyunca böyle birçok “masum”
    sınırlama bilimin ilerlemesine engel olmuştur.
    Geçen yüzyılda kendilerini bilimin savunucusu olarak
    gören mekanik materyalistler bilimin sadece mekanik
    nedenleri incelemesi gerektiği savunuyorlardı.
    Onlara göre Evren mekanik olduğu için bu “masum”
    ve gerçekçi bir varsayımdı, “bilimsel” yaklaşımdı.
    Ancak kuantum teorisi mekanik olmayan, sebeplerin
    sonuçları mecbur etmediği bir Evren tablosu
    ortaya attı. O dönemler bu bilim savunucuları kuantum
    teorisinin bilimsel olmadığını savundu. Ancak
    kuantum mekaniği tüm zamanın en etkili ve önemli
    bilimsel teorileri arasında yerini aldı.

    Yine kendini
    “bilim savunucusu” ilan eden bir takım bilim adamı
    ve düşünür geçen yüzyılda bilimin Evren’in sonsuzdan
    beri var olması gerektiğini varsayması gerektiğini
    savunmuşlardı. Zira Evren’in zamanda başlangıcı
    olduğu iddiası yaratılışı çağrıştırıyordu ve bilim
    böyle bir görüşü savunamazdı. Ancak bu dayatma da
    bilimi yavaşlattı, zira bilimsel veriler Evren’in büyük
    bir “patlama” ile sınırlı bir zaman önce ortaya çıktığına
    işaret ettiğinde,

    bilim savunucuları bu bilimsel te
    oriye de savaş açtılar. “Nature” gibi saygın bir dergide
    bile, Evren’in zamanda başlangıcı olduğunu iddia
    eden “Büyük Patlama” teorisine “felsefi olarak kabul
    edilemez” olduğu gerekçesi ile saldırılar geldi7. Ancak
    “Büyük Patlama” teorisi tüm bu saldırılara rağmen
    kozmolojinin en çok kabul gören teorisi oldu.
    Tüm bu örneklerden çıkarmamız gereken sonuç, bilime
    herhangi bir felsefi görüş yüklemenin, bu görüş
    ne kadar “sezgisel” ya da “masum” olursa olsun yanlış
    olacağıdır.

    Bilimi başarılı kılan şey deneysel olması
    ve gerçeğin peşinden özgürce koşmasıdır. Bilim
    gerçeğe özellikler, koşullar atfetmez. Gerçek, zamanla
    yüzünü gösterecektir. Doğa dışında bir gerçek varsa
    ve bu bir şekilde deneysel verilerimize girebilirse,
    belki bir gün bilim bu gerçeği de bulacaktır.

  359. bir kul dedi ki:

    Bilim ve Doğalcılık arasındaki gizli çatışma

    İlk bakışta bilim ve doğalcılık oldukça uyumlu gözükmektedirler.
    Hatta doğalcılar kendilerini bilimin
    tek savunucusu olarak tanıtmaktadırlar.

    Ancak bu görüntü detaylara indiğimiz zaman bozulmaya başlar,
    hatta doğalcılığın bilimle çeşitli açılardan çeliştiği
    ortaya çıkar. Burada bu gizli çatışmanın baş
    gösterdiği beş noktaya göz atacağız.

    7 Bakınız: John Maddox, “Down with the Big Bang.” Nature,
    340, 1989, s. 425.

    Bilim ve doğalcılık arasındaki çatışmanın temelinde
    “tümevarım problemi” olarak bilinen felsefi
    problem yatmaktadır.

    Doğalcılar, bilginin deneysel
    yollardan elde edildiğini savunurlar (Oysa bu iddia
    da bilimsel bir iddia değildir, zira iddianın kendisini
    de deneysel teste tabi tutmak mümkün değildir).
    Doğalcılar bunun dışında matematiksel ve mantıksal
    önermeleri de kabul ederler, ancak genel olarak
    onların bilgi üretmediklerini savunurlar.

    Bilimin temel
    yöntemi tümevarımdır. Tümevarım sonlu sayıda
    gözlem önermesinden, genel bir prensip çıkarma
    işlemidir.

    Mesela yaptığımız gözlemlerde iki ters
    yüklü parçacığın birbirini çektiğini defalarca gözlemledikten
    sonra, “Ters yüklü parçacıklar birbirini
    her zaman çeker” genel ilkesini çıkarımlarız. İşte bu
    işlem tümevarımdır.

    Bilim tümevarımla çalışır. Dolayısı
    ile tümevarım metodunun güvenirliği, bilimin
    güvenilirliğine eştir.

    P eki, ama tümevarım işlemi nekadar güvenilirdir?

    Yanlış genellemeleri bir kenara
    bıraktığımızı farz etsek de genel olarak tümevarım
    işlemi güvenilir midir?

    İşte bu soru doğalcı dünya
    görüşünde sorulduğunda ciddi problemler yaratır.

    Tümevarıma güvenmemiz için, Evren’in değişmediğini,
    fizik yasalarının hep aynı olduğunu varsaymamız
    gerekir.

    Aksi halde yarın ters yüklü parçacıkların
    birbirini çektiği iddiasının doğru olup olmayacağı
    belirsiz olur. Tüm bilimsel teoriler kuş
    ku altında kalır. Dolayısı ile tümevarıma güveneceksek,
    evrensel yasaların değişmediğini varsaymamız
    gerekmektedir.

    Peki, evrensel yasaların değişmediğini
    nereden biliyoruz? İşte problem burada
    başlamaktadır,

    zira doğalcıların bu soruya verdiği
    cevap da tümevarıma dayanmaktadır.

    Şöyle ki,

    onlara göre Evren yasalarının bugüne kadar değişmemesi
    yine değişmeyeceğini gösterir.

    İyi ama bu cevap bizi döngüsel mantığa sokar, zira tümevarım
    kullanımını tümevarımla gerekçelendirmemiz
    mümkün değildir.

    Bu “İncil’in Tanrı sözü olduğunu
    nereden biliyorsun?” sorusuna “Çünkü İncil’de
    yazıyor.” cevabını vermekten farksızdır. Bazıları bu
    noktada bilimin yönteminin tümevarım değil yanlışlama
    olduğunu söyleyecektir.

    Bu iddiaya göre bilim
    önce hipotezler üretir, daha sonra bu hipotezleri
    deneysel olarak teste tabi tutar. Testi geçemeyen
    hipotezler elenir, geçenlere ise güvenimiz artar.

    Ancak bu yaklaşım problemi çözmez, zira bu sefer
    de “Yanlışlanan bir teorinin yarın doğru olmayacağını
    nereden biliyoruz?” sorusu karşımıza çıkacaktır.
    Hatta testi geçen teorinin, yarın aynı testte başarısız
    olmayacağını nereden biliyoruz sorusu ortaya çıkacaktır.

    Yanlışlamanın başarılı olduğunu varsaymak
    için Evren yasalarının değişmezliğini varsaymamız
    gerekmektedir,

    aksi takdirde yukarıdaki sorulara
    olumlu cevap veremeyiz. Ancak yukarıda da
    gördüğümüz gibi

    Evren’i yöneten yasaların değişmediğini gerekçelendirmenin tek yolu TÜMEVARIMDIR .

    Sonuç olarak bilimin metodu yanlışlama olsa
    bile, yanlışlanmaya güvenmemiz için, tümevarıma
    güvenmemiz gerekmektedir.

    Yani yanlışlamaya atıf
    yapmak bizi tümevarım probleminden uzaklaştırmaz.
    Sonuçta doğalcı bakış açısında bilim döngüsel
    mantığa dayanan bir metot (tümevarım) üstüne kurulmuş
    bir disiplin olduğu için, çıkardığı sonuçlara
    güvenmek doğru değildir. Felsefecilerin yüzyıllardır
    bildiği bu çekişme, halk tarafından bilinmemektedir.

    Öte yandan Newton da doğalcılığa gitmenin
    bizi böyle bir sonuca götüreceğini biliyordu.
    Ancak doğalcılık ile bilim arasındaki tek gerginlik
    tümevarım problemi değildir. İkinci bir problem
    de doğalcı dünya görüşünün insana Evren’de atadığı
    statüden doğmaktadır. Bilime güvenmemiz için
    insanın bilgi üreten akli fonksiyonlarına güvenmemiz gerekir.

    Ancak doğalcı bakış açısına göre şans
    eseri, kontrolsüz güçler tarafından ortaya çıkan bir
    madde yığını olan insanın gerçek bilgi üretebilmesi gariptir.

    Meşhur Amerikan felsefeci Alvin Plantinga
    bu durumu şu şekilde açıklamaktadır: “Eğer akli
    melekelerimiz, doğalcıların düşündüğü gibi oluşmuşsa,
    o zaman onların nihai amacı ya da fonksiyonu
    (tabi bir amaç veya fonksiyonu varsa) hayatta
    kalma gibi bir şey olacaktır… fakat o zaman başlan
    gıçta sezgisel olarak onların fonksiyonları arasında
    gerçek inançlar üretmek olacağı kuşkuludur”8.

    Eğer evrim teorisi doğalcı bakış açısıyla yorumlanacak
    olursa o zaman insan hayatta kalmayı ve çoğalmayı
    fonksiyon edinmiş bir madde yığınıdır, dolayısı
    ile yaptığı çıkarımlara güvenmek fazla sağlıklı olmayacaktır.

    Nitekim Darwin de teorisinin bu şekilde
    yorumlanmasının rasyonalite ve bilime tehdit
    oluşturduğunun farkındaydı ve William Graham’a
    3 Temmuz 1881’de yazdığı mektupta daha düşük
    hayvanların aklından evrimleşen insan aklının herhangi
    bir değeri olup olmadığının ya da çıkardığı
    sonuçların doğru olup olmadığının şüphe altında olduğunu
    söylemişti.9

    Ancak bu şüpheyi doğuran evrim
    teorisi değil, onun doğalcı okunuşudur. İnsanın
    “kör şans” eseri mi, yoksa Tanrısal yönlendirme
    ile mi evrimleştiği deneysel olarak cevaplanamayacak,
    bilimsel olmayan felsefi bir sorudur.

    Doğalcılar,
    tamamen felsefi nedenlerden birinci seçeneği
    seçmektedirler. Bu kuşkuyu işte bu seçim ortaya
    çıkarmaktadır. Tartışılmaz bir biçimde insan kapasitelerinin
    en önemli ürünü bilimdir. Dolayısı ile
    evrimin doğalcı yorumu ile bilim arasında ciddi bir

    8 Alvin Plantinga, Warrant & Proper Function, (New York:
    Oxford University Press, 1993), s.214.
    9 The Life and Letters of Charles Darwin Including an Autobiographical
    Chapter, ed. Francis Darwin (London: John
    Murray, Albermarle Street, 1887), Volume 1, s. 315-316.

    zıtlık vardır. Tabi bilimsel bir teori olan evrim de
    doğalcının kuşkusundan nasibini almaktadır.

    Bilim çeşitli çıkarımlar yapmak ve nicel bir karaktere
    sahip olmak için matematiğe ihtiyaç duyar.
    Fizik ya da kimyayı matematiksiz düşünmek mümkün
    değildir. Matematiğe ve onun sonuçlarına güvenmemiz
    ve onları bilimde kullanabilmemiz için
    onun tutarlı olması gerekmektedir. Aksi takdirde
    eğer matematik tutarsızsa, bilimsel sonuçların doğruluğu,
    matematik yoluyla yapılan çıkarımların güvenilirliği
    sarsılacaktır. Ancak matematiğin tutarlı
    olduğu gösterilmemiş ve nitekim Gödel tarafından
    bunu yapmanın mümkün olmadığı ispatlanmıştır.

    Aritmetik içeren herhangi bir sistemin tutarlı olduğunu
    sistemin kendi içinde göstermek mümkün
    değildir, bu Gödel’in meşhur “Eksiklik Teorisi”nin
    bir sonucudur. Nitekim doğalcı bakış açısında matematik
    insan aklının bir ürünüdür, insan aklının bu
    bakış açısında ne kadar değersiz olduğunu yukarıda
    gördük. İnsan aklının ürünü olan bir sistemin doğayı
    detayları ile tasvir etmesi de gariptir. Sonuç olarak
    doğalcı bakış açısında matematiğe güvenip güvenemeyeceğimiz
    belirsiz kalmaktadır.

    Matematik şu ana kadar tutarlı gözüküyor olabilir ama gelecekte
    bir tutarsızlık çıkmayacağının bir garantisi yoktur.
    Bu da bütün matematiksel sonuçları kuşku altında
    bırakır. Dolayısı ile matematiğin bilime uygu
    lanabilirliği ve uygulanırken çıkan sonuçlar da aynı
    kuşkudan nasibini alır.

    Doğalcılık bakış açısında insan tamamen kör
    şans sonucu ortaya çıkmış bir varlıktır, herhangi bir
    değeri yoktur. Hayat ve tüm uğraşlarımız anlamsızdır.
    Nasıl yaşadığımızın ne yaptığımızın pek bir
    önemi yoktur. Sonuçta yok olacağız ve hayat bir rüyadan
    farksız değil.

    Bu durum en çok ahlak ve onaolan güvenimizi sarsmaktadır.

    Ama bu aynı zamanda
    bilimle uğraşmak için bir motivasyonumuz olmadığına
    da işaret etmektedir. Eğer doğalcılık doğruysa
    bilimle uğraşmak ya da ona güvenerek yaşamak
    için herhangi bir sebebimiz yoktur.

    Bilim adamının
    yaptığı çalışmaların bir organize suç örgütünün
    çalışmalarından değer olarak bir farkı yoktur.
    Üfürükçülere güvenenleri, astroloji ile hayatına yön
    verenleri suçlamamız için hiçbir neden yoktur. Doğalcılık,
    bilimsel motivasyonları tamamen yıkıcı,
    kötümser bir hava yaratmaktadır.

    Bilimsel teoriler seçilirken, estetik olmalarına
    özen gösterilmektedir. Eğer deneysel verileri aynı
    şekilde açıklıyorlarsa, aday teorilerden daha güzel
    olanı seçilir. Hatta Nobel ödüllü ünlü fizikçi, kuantum
    mekaniğinin kurucularından Dirac’a göre bilim
    adamları güzel teoriler ortaya atmak için uğraşmalıdır.
    Bu estetik teori, aynı sonuçları açıklayan daha
    az estetik teoriden daha karmaşık olacaksa bile yine
    o tercih edilmelidir.

    Doğalcı bakış açısıyla bakıldığında
    bu arayış gariptir. Neden bilimsel teoriler estetik
    olmalıdır ki? Hatta estetik kavramının kendisi
    bile doğalcı bakış açısında anlamını kaybetmektedir.

    Dirac ve birçok fizikçinin estetik arayışı irrasyoneldir,
    yanlıştır. Ancak pratik göstermektedir ki
    Dirac haklıdır, fizik yasaları doğalcı bakış açısında
    beklenenin aksine ciddi bir güzellik taşımaktadır.

    Doğalcılık ve bilim arasındaki gerginlikler listesi
    daha da geniştir. Ancak asıl konumuz bu olmadığı
    için burada duruyor ve

    şimdi din ile bilim arasındaki
    anlaşmazlık iddiasına geçiyoruz.

    DAHİ VE DİNDAR İSAAC NEWTON.PDF DEN ALINTI

  360. karaca dedi ki:

    insan beyninin yüzde 10 nunu kullanabildiği söyleniyor 100 milyar neron denilen şey varmış yani bilim adamlarına göre yüzde 10 neronu kullanabiliyoruz bilgimiz kapasitemiz bu yüzde on kullanıma bağlı olduğu söyleniyor
    yani bilginin yüzde onunu kullanıyorsak yüzde on algılayabiliyorsak yapabileceklerimiz sınırlı demektir.
    peki öyle bir teknik öyle bir şey olduki beynimizin yüzde yüzünü kullanabilir hale gelen kimseler var olmaya başladı mümkün değilmidir mümkünmüdür onun içeriğine girmeyeceğim
    velevki yüzde yüzü kullanan insan neler yapabilirki
    bilginin tamamına ulaşmaları mümkünmüdürki,bilgi yi tam kapasite kullanabilir hale gelebilirmiki.
    eğer böyle bir durum oluşurda kullanılır hale gelirse insan neler yapabilir yani bilginin sahibi
    konumuna gelirse zamanda gezebilirmiyki,maddeye hükmedebilirmiyki,bilginin tamamını kullanabilir
    hale geldiğinde zamanın sıfır noktasına gidebilirmiyki olmaz demeden önce biraz düşünelim mademki yüce allah bunları bilgisiyle yaptı bilgi herşeyse insanda,buna vakıf olabilirse
    bilgiyi tam kapasite kullanebilir ise bütün hastalıkların çaresini bulabilirmiydi,kainatı gezebilirmiydi ne var ne yok görebilirmiydiyki,atomları görebilirmiydiki mademki bunların hepsi bilginin eseri bilginin kullanılmasıyla oluşmuşsa,insan yüzde yüz beynini kullandığında sınırları olmayabilirmiydiki. ölüme çare bulabilirmiydiki
    madem ki bunların hepsi bilginin kullanılmasıyla gerçekleşiyor insan bilgide sınırları kalmayacak şekilde bilgiye ulaşmış olsa acaba ne olurdu.

  361. bir kul dedi ki:

    BİLİM VE DİNİ DÜNYA GÖRÜŞÜ ARASINDA
    HİÇ BİR ÇEKİŞME BULUNMAMAKTADIR

    Tam tersine
    BİLİM VE DİN UYUMLU BİR BİÇİMDE ÇALIŞMAKTADIR

    Diğer taraftan doğalcılık ile bilim arasında ciddi
    uyuşmazlıklar vardır.

    Newton, dünya tarihinin
    En önemli bilim adamı olarak din-bilim uyumunu yakalamayı
    başarmıştır.

    Dindar bir insanın bilimde nasıl
    devrimler yaratabileceğini, dinî motivasyonların
    ne denli önemli bilimsel teorilere yol açabileceğini
    göstermiştir.

    Newton, Descartes’la birlikte, Aydınlanma
    olarak bilinen akılcı hareketin kurucularındandır.
    Newton da Descartes da dindar insanlardır.
    İkisi de Tanrı’sız bir resmin bizi irrasyonellik
    ya da şüpheciliğe götüreceğini savunmuş, Tanrı’yı
    dünya görüşlerinin merkezine koymuşlardır.
    Aydınlanma
    hareketi ile doğalcılık günümüzde maalesef
    birbirleriyle karıştırılmaktadır.

    DİN NASIL BİLİMLE UYUMLUYSA,
    AYDINLANMA İLE DE AYNI ŞEKİLDE UYUMLUDUR.

    Önemli dinler, başta Kuran’da tarif edilen İslam,
    akla büyük önem vermektedir.

    Yukarıda bahsi geçen doğalcılıkla bilim arasındaki gerginliklerin
    çoğu, Aydınlanma ile doğalcılık arasında da mevcuttur.

    Zira doğalcılıkta, şans eseri oluşan bir madde
    yığını olan insan beynine güvenmek için en ufak bir
    neden bile yoktur.

    Aydınlanma aynı zamanda evrensel
    hukuk ve ahlakı oturtmaya çalışan bir dünya görüşüdür.
    Bunu ise teistik dünya görüşü dışında gerekçelendirmek zordur.
    Hukuk ve ahlak da doğalcıbakış açısında anlamını yitirmektedir.

    Newton’un Doğru Dini Tespitte Aklı Hurafelere,
    Tanrı’nın Eserlerini Dinî Otoritelere Üstün Tutma
    Prensibi

    Newton daha çocukken etrafındaki kültürün kendisine
    empoze ettiği dinin, kültürün sorgulanması
    gerektiğini, özellikle dinin kaynaklarının iyi tespit
    edilmesi gerektiğini fark etmiştir.

    Newton’a göre
    bir dinî mezhebe inan kişi sayısı ve o mezhebin saygınlığı
    o mezhebin inançlarını gerekçelendiremez.

    Bir dindarın yapması gereken ilk iş dinin kaynağını
    doğru tespit etmektir.

    İnsan eğer atalarının dinine
    körü körüne inanırsa, dinler arasında geçiş mümkün
    olmaz, şayet ataları saptıysa o kişi de sapar.

    Nitekim böyle bir durumda peygamberlerin dinî reformları
    da mümkün olmaz, zira peygamberler ataların
    dinini, doğru kaynaklı dinle değiştirmek için gelirler.

    Newton bu bilinçle yola çıkmış ve ilk olarak
    dinin kaynaklarını belirlemeye yönelmiştir.

    Ona göre dinin iki kaynağı vardır, biri Tanrı’nın sözü, diğeri
    de Tanrı’nın sanat eseri olan doğa. Kaynakları
    bu şekilde tespit eden Newton, bu kaynaklardan
    yola çıkarak dönemin tüm Hıristiyan mezheplerine
    karşı çıkmıştır.

    Başta Hıristiyanlık’ın temel prensi bi olan üçlemeyi açıkça reddetmiş,
    onu sapkınlık ve putperestlik olarak görmüştür. Dönemin önemli Hıristiyan
    teologlarını bir kenara atmış, haklı olarak
    Tanrı’nın sözü yanında, onunla çelişen bu teologların
    sözlerinin dikkate alınamayacağını düşünmüştür.

    Newton’un üçlemeyi reddetmesinin arkasında
    aklî nedenlerin yanı sıra İncil kaynaklı argümanlar
    da yer almaktadır.

    Yine o dönemde çok yaygın bir
    uygulama olan azizler aracılığı ile dua etmeye ve
    azizlere dua etmeye yukarıdaki metinlerde de gördüğümüz
    gibi karşı çıkmış, bu davranışı putperestlik
    olarak nitelendirmiştir.

    Yine bu eleştiri de İncil
    kaynaklıdır ve aynı zamanda akılla da uyumludur.
    Hatta o dönemde neredeyse apaçık bir gerçek olarak
    kabul edilen ruhun ölümsüzlüğünü İncil kaynaklı
    argümanlarla reddetmiş, Tanrı’nın ruhu bir süreliğine
    yok edip yeniden canlandıracağını savunmuştur.

    Dolayısı ile Newton dini yüceltirken, bir taraftan
    da körü körüne inancı, kaynağı sorgulanmamış
    dini, hurafeleri de eleştirmiştir. Nitekim Newton’a
    göre bu her samimi dindarın görevidir.

    “Tanrı eserleri
    aracılığı ile bilinir” prensibinde de bu iddia gizlidir.
    Eğer dindarsak Tanrı’yı bilmemiz gerekir.
    Eğer Tanrı’yı bilmek istersek de, bunu yapmamızın
    tek yolu vardır, o da eserlerini incelemektir.

    Tanrı’yı
    hurafe ya da efsanelerden öğrenmek mümkün değildir,
    O ancak ve ancak eserlerini inceleyerek bilinir.
    Nitekim Newton’a göre eserlerini terk edip Tanrı’yı
    çeşitli dinî otoritelerden öğrenmeye kalkmak dinlerin
    bozulup, tahrif edilmesine, çeşitli insanî özelliklerin
    Tanrı’ya atfedilmesine yol açmıştır.

    Bugünkü
    Hıristiyan mezhepler de bu yanlışa düşmüşlerdir.
    Dolayısı ile Newton’a göre, artık hiçbir Hıristiyanlık
    mezhebi Tanrı’nın gerçek dini değildir.

    Eser boyunca Newton’un üçleme kavramına nasıl
    karşı çıktığına tanık olduk. Newton’un üçleme
    eleştirisi yine Tanrı’nın eserlerini merkeze alır. Hıristiyanlığın
    bu temel kavramının Tanrı sözü İncil’de
    geçmemesi ve Tanrı’nın birliğinin vurgulanması
    Newton için en önemli üçleme karşıtı kanıttır. Üstelik
    çeşitli İncil pasajları da üçlemeyle çelişmektedir.
    Örnek vermek gerekirse: “Bizim için tek bir Tanrı
    Baba vardır.”14 , “Çünkü tek bir Tanrı ve Tanrı ile insanlar
    arasında tek bir aracı vardır.”15, “Onların tartışmalarını
    dinleyen ve İsa’nın onlara güzel bir cevap
    verdiğini gören bir din bilgini yaklaşıp O’na,
    «Tüm buyrukların en önemlisi hangisidir?» diye
    sordu.

    İsa şöyle karşılık verdi: “En önemlisi şudur:

    ‘Dinle, ey İsrail! Tanrımız olan Rab tek Rab’dir’»”16,
    14 1. Korintliler8:5. İsa mucizeleri kendisinin değil onu gönderen
    Tanrı’nın gerçekleştirdiğini söylemektedir.
    15 1.Timoteyus 2:5. Buradaki aracı İsa’dır. Dolayısı ile
    Newton’a göre bu pasaj açıkça İsa’nın Tanrı değil aracı olduğuna
    işaret etmektedir.
    16 Markos12:28-29.

    “Mübarek ve tek Hükümdar, kralların Kralı, rablerin
    Rabbi, ölümsüzlüğün tek sahibi, yaklaşılmaz ışıkta
    yaşayan, hiçbir insanın görmediği ve göremeyeceği
    Tanrı”17. Bu liste daha da uzatılabilir. Nitekim dikkatli
    İncil okumalarında İsa’nın Tanrı değil de bir
    peygamber olduğu rahatça görülecektir:

    “«İşte, benim
    seçtiğim kulum, canımın hoşnut olduğu sevgili
    kulum. Ruhumu O’nun üzerine koyacağım, O da
    adaleti uluslara ilan edecek”18, “Ben kendiliğimden
    hiçbir şey yapamam. İşittiğim gibi yargılarım ve benim
    yargım adildir. Çünkü amacım kendi istediğimi
    değil, beni gönderenin istediğini yapmaktır.”19, “Ey
    İsrailliler, şu sözleri dinleyin: bildiğiniz gibi Nasıralı
    İsa, Tanrı’nın, kendisi aracılığıyla aranızda yaptığı
    mucizeler, harikalar ve belirtilerle kimliği kanıtlanmış
    bir kişidir. Tanrı’nın önceden belirlenmiş
    amacı ve önbilgisi uyarınca elinize teslim edilen bu
    adamı, yasa tanımaz kişilerin eliyle çarmıha çivileyip
    öldürdünüz”20, “İsa ona, «Bana neden iyi diyor-
    17 1.Timoteyus 6:15-16. Buna göre Tanrı’yı hiç kimse göremez,
    iyi ama İsa insanlar tarafından nasıl görülmüştür?
    18 Matta 14:18.
    19 Yuhanna5:30. İsa’nın burada Tanrı’nın yardımı olmadan
    hiçbir şey yapamayacağını, her şeyin arkasında onu gönderen
    Tanrı’nın olduğunu ifade etmesinden İsa’nın Tanrı değil,
    Tanrı’nın gönderdiği bir elçi olduğu anlamı çıkmaktadır.
    20 Elçilerin işleri 2:22-23. Bu pasaj da mucizelerin İsa tarafından
    değil Tanrı tarafından yapıldığına ve İsa’nın insan olduğuna
    gönderme yapmaktadır.

    sun?» dedi. «İyi olan tek biri var, O da Tanrı’dır. »”21,
    “Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin
    İsa Mesih’i tanımalarıdır.”22, “İsa, «Bana
    dokunma!» dedi. «Çünkü daha Baba’nın yanına
    çıkmadım. Kardeşlerime git ve onlara söyle, benim
    Babamın ve sizin Babanızın, benim Tanrımın ve sizin
    Tanrınızın yanına çıkıyorum.»”23, “İbrahim’in,
    İshak’ın ve Yakup’un Tanrısı, atalarımızın Tanrısı,
    kulu İsa’yı yüceltmiştir.”24, “Gerçekten de Hirodes
    ilePontiyusPilatus, bu kentte İsrail halkı ve diğer
    uluslarla birlikte senin meshettiğin kutsal kulun
    İsa’ya karşı bir araya geldiler.”25, “Kutsal kulun
    İsa’nın adıyla hastaları iyileştirmek için, mucizeler
    ve harikalar yaratmak için elini uzat.”26

    21 Markos10:18. İsa’nın burada asıl iyi olanın Tanrı olduğunu
    ifade etmesinden İsa’nın Tanrı olmadığını anlayabiliriz

    22 Yuhanna17:3. İsa’nın yaptığı bir duadan küçük bir bölüm.
    Burada İsa’nın tek gerçek Tanrı ifadesini kullanması kendisinin
    Tanrı olmadığına açıkça işaret etmektedir.

    23 Yuhanna20:17. Bu pasaj İsa’nın Tanrı olmadığına bir başka
    delil teşkil etmesinin yanında, Tanrı’nın sadece İsa’nın değil
    hepimizin babası olduğunu söylemesi açısından önemlidir.
    Dolayısı ile İncil’de geçen Baba kelimesinin biyolojik
    değil mecazi manada kullanıldığını bu pasaja dayanarak rahatlıkla
    söyleyebiliriz.

    24 Elçilerin işleri 3:13. İsa’nın Tanrı’nın kulu olduğu açıkça
    ifade edilmiştir.

    25 Elçilerin işleri 4:27.
    26 Elçilerin işleri 4;30.
    Bu noktada İncil’i okuyanlar şöyle bir soru soracaklardır:
    “İyi ama neden İncil’de İsa’ya Tanrı’nın
    oğlu denilmektedir?” Dikkat etmemiz gereken ilk
    şey “Baba” kelimesinin biyolojik değil, mecazi olarak
    kullanıldığıdır, ki bunun böyle olduğu şu pasajda
    açıkça görülmektedir: “İsa, «Bana dokunma!
    » dedi. «Çünkü daha Baba’nın yanına çıkmadım.
    Kardeşlerime git ve onlara söyle, benim Babamın
    ve sizin Babanızın, benim Tanrımın ve sizin
    Tanrınızın yanına çıkıyorum.»”27 Diğer önemli nokta
    ise İsa’ya havarilerinin “Tanrı’nın oğlu” olarak
    seslendikleri izleniminin yanlış tercüme sonucu ortaya
    çıktığıdır. Zira “oğul” olarak çevrilen yunanca
    kelime “paida”, oğul ya da çocuk anlamına geldiği
    gibi, kul ya da hizmetkâr anlamına da gelir. Dolayısı
    ile “Tanrı’nın oğlu” olarak çevrilen bazı bölümler,
    Tanrı’nın kulu olarak da çevrilebilir. Nitekim “paida”
    kelimesi Elçilerin İşleri 4:25’te de Hz. Davut
    için kullanılmış, çevirmenler bu sefer “paida” kelimesini
    kul olarak çevirmişlerdir. Dolayısı ile ya Hz.
    Davut’la, Hz. İsa ikisi birden Tanrı’nın oğlu ya da
    ikisi birden Tanrı’nın kuludur. Nitekim yukarıda verilen
    pasajlara baktığımız zaman “kul” kelimesinin
    daha uygun bir tercüme olduğu açıkça görülecektir.
    27 Yuhanna20:17.
    Zaten İncil’in yeni çevirilerinde çoğu çevirmen “paida”
    kelimesini kul olarak çevirmektedir.28
    Üçleme kavramı Hıristiyanlık’ın en temel kavramı
    olmakla birlikte anlaşılması en zor kavramıdır.
    İsa’nın nasıl aynı anda hem Tanrı hem de insan
    olduğu, nasıl ölebileceği, insani ihtiyaçları olacağı,
    acı çekeceği, zaman ve mekânda belli bir yer kaplayabileceği
    gibi sezgisel sorunları bir tarafa bıraksak
    bile üçleme ciddi felsefi ve mantıksal problemlerle
    karşı karşıyadır. Üçleme şu yedi önerme ile özetlenebilir29:
    1. Baba Tanrı’dır.
    2. Oğul Tanrı’dır.
    3. Kutsal Ruh Tanrı’dır.
    4. Baba Oğul değildir.
    5. Baba Kutsal Ruh değildir.
    6. Oğul Kutsal Ruh değildir.
    7. Tanrı birdir.
    Bu 7 önermeyi mantıksal çelişkiye düşmeden bir
    arada kabul etmek imkânsızdır. Hıristiyan teologlar

    28 Örnek olarak bakınız: TheHolyBible,New International
    Version, Biblica: 2010
    29 Bakınız: Richard Cartwright, “On theLogical Problem of
    theTrinity”, PhilosophicalEssays, MIT Press: 1987, s.188
    genelde üçlemeyi çeşitli örneklerle açıklamaya çalışırlar
    (piramidin üç yüzü veya üç başlı köpek gibi).
    Ancak bu örneklerin hiçbiri bu yedi önermeye birebir
    uymaz. Nitekim dikkatli bir analizde önermelerin
    ne anlama geldiğinin de tam olarak belli olmadığı
    kolayca anlaşılır. Eğer ilk üç önermeyi Baba=Tanrı,
    Oğul=Tanrı, Kutsal Ruh=Tanrı diye anlayacaksak,
    7. önerme gereği de Tanrı tek olduğuna göre,
    Leibnitz’in eşitlik ilkesi gereği Baba=Oğul=Kutsal
    Ruh eşitliğine varacağız. İyi ama bu 3, 4, 5 numaralı
    önermelerle çelişmektedir. Demek ki ilk üç önerme
    bu şekilde anlaşılamaz. Burada “Baba Tanrı’dır”
    önermesi “Baba Tanrılık özelliğine sahiptir” şeklinde
    de anlaşılabilir. Bu durumda Baba=Oğul= Kutsal
    Ruh eşitliği ortaya çıkmaz. Baba Tanrılık özelliğine
    sahiptir, Kutsal Ruh Tanrılık özelliğine sahiptir, Oğul
    Tanrılık özelliğine sahiptir ve bunlar üçü birbirinden
    ayrıdır dediğimiz zaman (4, 5, 6 önerme gereği), bu
    sefer de Tanrı özelliğine sahip üç farklı varlık olduğu
    ortaya çıkar -diğer bir deyişle üç tane Tanrı olduğu.
    Fakat bu da 7. önerme ile uyuşmaz. Dolayısı ile bu
    yorumu da kabul edemeyiz. Bu iki yorumu reddettikten
    sonra ilk üç önermenin ne anlattığı tamamen belirsizleşir.
    Bu önermeleri mantıksal çelişkiye düşmeden
    anlamlandırmak mümkün değildir.

    Tanrı’nın birden fazla kişiliği olduğu düşüncesinin
    daha birçok felsefi sorunu vardır. Mesela
    Tanrı’nın birden çok kişiliği varsa, mantıksal olarak
    bu kişiliklerin belli bir konuda ayrılığa düşmesi
    mümkündür (düşerler demiyoruz, düşmeleri mantıksal
    çelişki yaratmaz diyoruz). Böyle bir ayrılığa
    düşmeleri durumu ise ciddi sorunlara yol açacaktır.
    Her şeye gücü yeten iki varlığın istekleri çelişirse
    bunlardan hangisi gerçekleşecektir? Basit bir örnek
    vermek gerekirse, Kutsal Ruh gökleri yeşil, Baba
    mor yapmak isterse gökler mor mu olacaktır yeşil
    mi? Mor olursa Baba açıkça üstün gelecektir, ancak
    herhangi bir değişiklik olmazsa, yani gök aynı renkte
    kalırsa da bu durumda Tanrı’nın her şeye kadir
    sıfatı yetkinliğini yitirecektir.

    Dolayısı ile Tanrı’nın
    birden fazla kişiliği olduğunu varsaymak bizi ya çelişkiye,
    ya da Tanrı’nın her şeye kadir sıfatını reddetmeye
    zorlar.

    Ancak ikisi de kabul edilebilir sonuçlar
    değildir, dolayısı ile Tanrı’nın birden fazla
    kişiliği olduğu veya birden fazla Tanrı olduğu iddialarının
    reddedilmesi gerekmektedir.

    DAHİ VE DİNDAR İSAAC NEWTON.PDF DEN ALINTI

    • rammsteinn dedi ki:

      kul
      “bilim ile din çelişmez” gibi şarlatanca bir lafı nasıl söylüyor olmana şaşırmıyorum.
      bilim ve din şarlatanları arasında büyük fark vardır. biri gerçekdir birisi hayal dünyasıdır. uzun uzun felsefei lafların etrafında dolaşmayacağım.

      adamın adı James Randi. o bir ilizyonist. bu adam senin ve senin gibi şarlatanlardan öyle bıkmış ki ortaya büyük bir iddia atmış. demiş ki
      “dünyada bir kişi gelsin bana yaptığı büyüyü gözümün önünde gerçekleştirsin.yapabilirse 1 milyon doları alsın gitsin”
      peki bu ödülü alan kimse oldu mu? elbette hayır
      senin dinin ne diyor “büyü gerçektir” dünyada kendine milyonlarca büyücü diyen insan var. bunlar 3-5 kuruşa büyü yaparlar ama 1 milyon doları almaya tenezül edemez. çünkü kendisi de biliyor ki büyü felan yok.
      şimdi gel seninle bir iddiaya girelim.
      50bin liram var. bana en iyi büyücüyü göster. bana istediği en iyi yapabildiği büyüyü yapsın. gözümü kör edebilir kulağımı sağır edebilir artık ne isterse. eğer yaptığı büyü gerçekleşirse paramı alır yok eğer gerçekleştiremezse o parayı kendi bana ödesin. eğer büyü tutarsa hemen allaha tapmaya başlarım.
      büyü şarlatanları yaptıkları işin yalan olduğunu bildiği için sığınağı gene allahın kendisinde bulur der ki “allah istemedi onun için büyü tutmadı”
      kendi olayıma bakayım. kendisine inanmayan biri kendine büyü yaptırarak iddiaya giriyor. allah bu büyünün gerçekleşmesini ister. çünkü gerçekleşirse kendine bir kul daha kazanır.
      varmısın sayın kul? sanırım olmazsın. çünkü ben bunu başkalarına da teklif ettim. adam on liraya büyü yapıyor. 50 bin lirayı duyunca gözleri yerinden fırlıyor. ama benim şartlarımı duyunca olmaz diyor.

      senin gerçek dediğin büyü bilim için sadece şarlatanlıktır.
      aman efendim benim amcamın oğluna biri büyü yapmış şöyle olmuş şunu görmüş cinle okey oynamışlar cin cinlik yapmış okeyi çalmış felan filan.
      benim bildiğim gerçek cin eti cin. birde cinali var. gerisi sizin gibilerin şizofrenik hikayeleridir.
      sende gel burda yok newton şöyle demiş yok gün kelimesi 365 kere geçiyormuş güneş çamura batmış ama aslında bu mücizedir yok nuh hayvanları gemiye bindirmiş yok asa yılan olmuş yok biri katırla tanrının yanına çıkmış yok biri ayı yarmış
      evet bende yarılıyorum ama gülmekten.
      aslında sizin gibilerin olması benim için büyük nimet. yoksa ben bu mizahı nerede bulurdum?

  362. KARACA dedi ki:

    zamanla ilgili

    bilim adamları zaman olgusunun hıza göre değiştiğini söylüyorlar,hız değiştikçe zamanda değişiyormuş,yani saatte 10 km giden bir aracı insan çok rahatlıkla görebiliyor,aracın hızı çok çok yükseldiğinde belki bir iki saniye görebileceğiz yine bu aracın hızı bilemediğimiz bir hız sınırına çıktığında,aynı noktada aynı zaman da bu aracı görmemiz mümkün değildir diyorlar,hızdan dolayı arac bizim için görünmez oluyormuş,
    yani anlatmak istediğim hız demek ki öyle bir şey ki zaman da hıza göre değişime uğruyor galiba
    yada aynı kalmakla birlikte biz yaratılan insan oğlu farklı algılıyoruz,bir yerde geçen bir dakika evrende bazı yerlerde pek çok asır olabiliyormuş,
    o zaman şöyle konuşmakta mümkün,burada geçen bir gün derse ve eklerse sizin anladığınız zamana na göre
    2.2 milyar yıldır derse bunu nasıl yorumlayacağız,
    benim zamanımla 2.2 milyar yıl yada zaman her ne ise diğer tarafta bir güne takabül ediyorsa
    benim zamanımla 13.2 milyar yıl diğer tarafta kaç gün eder
    tabiki 6 gün tabirini kullanabiliriz
    yine kurana dönecek olursak, 6 günde yaratılan kainat var bu hesaplamaya göre bizim zamanımızla kainatın yoktan var edildiği günden bu tarafa 13.2 milyar yıl geçmiştir
    dünyanın son şeklini almasını da 2 günde diye izah eder yine bu hesapla dünya da 4.4 milyar yıl yaşında olmalı
    yine zamanın farklı geçtiği kainattaki bir yere göre dünyanın yaşı 100 gün de olabilir,
    50 günde olabilir 80 günde olabilir tabi bu bahsedilen dünya zamanı olmayıp diğer tarafta geçen süre olarak düşünülmeli,
    demekki bizim için zaman çok hızlı akıyor veya biz öyle hissediyoruz. diğer taraflarda bize göre zaman hiç geçmiyor gibi gelebilir, böyle yerlerde gececek 40 gün bizim için çok uzun zaman dilimleri sayılabilir,
    yine ayete dönecek olursak yaratıcı dünya da geçen süreyi izah etmemiş olabilir
    fakat burada da bir çelişki doğuyor,bunu anlamakta güçlük çekiyorum,yaratıcımız
    mademki zamandan mekandan münezehtir. bu 6 gün tabirini niye kullanmıştır.
    kendisi için 6 günün bir manası bir ifadesi olmamalı çünkü zamandan münezehtir.
    öyleyse niçin 6 gün de kainatı yarattı ifadesini kullanmış olabilir,
    hadi diyorsun 13.2 milyar yıl yaratıcının katında 6 gün gibi ise,
    e o zaman onun katında da geçen bir süre var diyorsun,
    yine eğer yaratıcının katında 6 gün varsa ve ayette böyle ifadelendiriyorsa
    o zaman 7 günde vardır 100 günde vardır bilinmeyen günde vardır sayı olarak
    şimdi itiraz etmeden bunun ne manaya geldiğini ister inanlar ister inanmayanlar düşünmek zorunda değilmiyiz.yani demek istediğim allah katında da geçen bir süre bir zaman dilimi mi var
    bizim için 13.2 milyar yıl olabilir, aynı süre başka yerde 6 güne tekabül ediyorsa
    bununla neyi anlamalıyız.

    • toro dedi ki:

      Sayın KARACA,

      Sayın KARACA, geldiğimiz mantık düzeyinde (1400 yıl sonrasında) aklı zaten tatmin etmeyen iddialarla ilgili hesaplamaları (iddiaların sahipleri tarafından yapılan) neden ciddiye alalım?

      Bakın ben size bir şeyler yazıyorum ama cevap alamıyorum. Kalp ve beyin ile lgili yazdıklarım dahil!

      Bakın size bir deneyden bahsedeceğim;

      Vilayanur s. ramachandran adında bir nörolog insan beyni üzerine yaptığı çalışmalarla ün yapmıştır. Özellikle epilepsi benzeri hastalıkları tedavi etmek için beynin iki lobunun birbiriyle ilişkisini (sinirleri keserek) kesmek sonucu oluşan durum üzerine yaptığı deneyler benim ilgi alanımdadır.

      Örneğin, yine böyle bir durum sonucunda (ayrık beyin) yapılan deneyde, hastanın beyninin bir lobunun tanrıya inandığını diğer lobunun ise tanrı kavramını reddettiğini yani tanrıya inanmadığını gözlemlemiştir (ben şahit olmadım, deneyin gerçekliğine şahitlik edemem)!

      Bu durumda nörolog şöyle bir soru sorar;

      ”Eğer insanları cennet ve cehennemle bekleyen bir tanrısı varsa, bu beyninin bir lobu tanrıya inanan diğer lobu ise inanmayan kişinin gideceği yer neresi olacaktır?”

      Bende size sormak istiyorum;

      Sizin inancınız (vücudunuzun eylemlerine yön veren) hangi durumda değişir,

      a) Kalbiniz başka bir dine mensup birinin kalbi ile değiştirildiğinde,
      b) Beyniniz başka bir dine mensup birinin beyni ile değiştirildiğinde,

      Size bir tavsiyede bulundum alın kalple ilgili durumu elinizdeki kitaptan araştırın! Kitabınıza göre hangi durum sizin inancınızı değiştirecek bir sonucu doğurur?

      Psikolojiyle, nörolojiyle, biyolojiyle ve tarihle ilgilenmeden, sadece size verilen ve öğretilenlere atıfta bulunarak ne insanı ne de evreni anlamanız bana göre mümkün değildir!

      Yukarıda verdiğim örnek üzerine düşünün, gerçek dünya zaten gözünüzün önüne gelecektir! En azından gerçek sandığınız dünyanın haricinde bir dünyanında olabileceği gerçeğiyle yüzleşeceksiniz!

      • KARACA dedi ki:

        sayın toro
        farklı zamanlarda farklı yerlerde yaşayan insanların neye inandıkları,yaratıcı hakkındaki görüşlerini bilmiyorum,yine zamanımıza dönersek aynı şeyler söylenebilir neye inandıkları neler yaptıklarını hiç bilmiyorum kimisi ineğe tapıyor kimisi paraya tapıyor kimisi maddiyatı
        seviyor kimisi kendisini izole etmiş mümkün mertebe dış dünya ile bağlantı yapmıyor kimisi tek tanrılı dine inanmış kimisi birden çok tanrı ya inanmış şimdi ben sana ne diyeyim toro
        örnekler çoğaltılabilir cahiliye dönemi putları tanrı yerine koymaları veya bunları aracı haline getirmeleri tanrı adına insanların kurban edildiği dönemler aztekler,vs vs uzatıldıkca uzatılabilir bu liste,ama gerçek olan şuki toro,her insanda akıl var akıl hastalıkları,aklını kullanamayacak derecede hasta veya sakat olanları bir tarafa koyarsak toro her insanda akıl var körmü açsın baksın gözünü çalıştırsın aklını,yaşadığı aleme baksın toro bana kalırsa toro her insanın içerisinde yaratıcı ya inanma vardır kesinlikle vardır bana öyle geliyor,yalnız liderlik,reislik,krallık veya yönetici olma azminde olanların durumları bana kalırsa yine tamamen farklı onlar yine yaratıcının olduğunu bilmesine rağmen bunu görmezden gelmiş kendi işlerine bakmışlar ulaşmak istedikleri her ne ise onu insan kurban etmek puta tapmak putları aracı olarak koymak veya parayla onynamak paraya yön vermek gibi uygulamaları devreye sokarak üstünlük elde etmek istemiş olabilirler
        şimdi toro bana sorduğun şu soruya tekrar dönelim
        başka bir ülkede başka bir yerde başka şartlarda yaşasaydın,bu günkü durumunda olabilirmiydin diye soruyorsun veya ben öyle anladım,
        valla toro ben ne deyim bu soruya bu sorunun cevabı yine akılda saklı akılda gizli
        insan gibi aklını çalıştırırsa mutlaka yaratıcının olduğunu kabul edecektir ismi her ne olursa olsun müslümanlar yüce allah diyorlar başka yerlerde de aynı manaya yani tek yaratıcı manasına gelen isimler bulup ona inanırlardı diyorum,hintliler ineğe kutsallık izafe etmişler,onlar bilmiyorlarmı ineğin yaratıcı olamayacağını biliyorlar ama ineği bu maksatla niye kullanıyorlar bilmiyorum,belkide yaratıcıya yaklaştırdığı fikrindeler,
        ama görünen köy kılavuz istemez toro,bizler hakikaten yaratılmışların içerisinde farklı konumdayız bizlere pek çok şey verilmiş pek çok şey bahşedilmiş,
        dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın bir insan bunların farkına varmayıp kendini farklı görmeyen insan yok gibidir toro bunun nasıl böyle olduğunu düşündüğü araştırdığı zaman tahmin ediyorum yine aynı kapıya yani yaratıcı nın olduğu olması gerektiği fikrine kapılır
        toro ama yolu farklıdır buna ben deyim toro mühim olan insan hakları toro insan haklarını bir insan ne kadar uyguluyor ona bakmak gerekir temelde yüce rabbimiz bizden istediği insan haklarına uygun hareket etmemizi istemiştir yani insanın insanlığından çıkıp farklı bir beşer türüne girmesini rabbimiz istememiştir diye düşünüyorum,insan haklarına uyan bir kişi inancı ne olursa olsun beni ilgilendirmez eğer uyuyorsa o yaratıcının emirlerine uyuyor demektir rabbimizin bizden istediği daha farklı bir uygulama yok ki.
        emir bir birbirinize kötülük yapmayın
        emir iki,birbirinizin hakkını koruyun
        ana,babanıza saygı ve sevgi gösterin
        akrabalık bağlarınızı sıkı tutun
        dünya malına güvenmeyin
        dünya hayatı oyun eğlence olsun diye yaratılmadıki
        ibret almak için herşey var
        oyun olsun diye yaratılmış olsaydı içerisinde de acı tasa keder hüzün olmazdı toro
        hakikaten öyle toro insan anasından düştükten sonra oyun olmayan bu dünyanın her türlü cilvesi ile karşılaşıyor,
        mutlaka bunun bir manası bir karşılığı olmalı,bu ister müslüman olsun ister başka dinlere ait olsun isterse hiç yaratıcısını bilmesin toro mühim olan insanlık
        ben bunu anlarım bunu söylerim
        bahsettiğin deneyi bilmiyorum bu konu hakkında bir şey söyleyemeceğim.
        mademki yaratılış hak ,ölümde hak olup bir gerçektir,bundan kimse kacamadığına göre
        bizlerden ne isteniyor ona bakmak gerekir toro başkasına kötülük yapamayacaksın
        diğer taraftan namaz kılmak oruç tutmak peygamberlere iman etmek kitaplara meleklere inanmak bu konular bana kalırsa dinin temelleri değildir yardımcı unsurlarıdır bütünü tamamlamak için bilinmesi gereken konulardır diye düşünüyorum
        insan bunları bilmeyebilir inanmayabilir o zaman insanın yaptığına bakmak gerekir toro
        başkasına zarar vermişmi insan haklarına riayet etmişmi haksız yere cana kıymışmı
        bana kalırsa bunlara bakılması gerekir.
        en temel olan bunlardır diye düşünüyorum.
        iyi çalışmalar,

      • toro dedi ki:

        Sayın KARACA,

        Sanırım adımı ezberlemeye uğraşıyorsunuz!

        Bu arada kusura bakmayın.Yazınıza cevap vermek istedim ama neresinden tutayım neresine yorum yapayım bilemedim!

        Ama şunu söylemek isterim;

        Eğer bir tanrının varlığına inanmak için akıl gerekliyse ya da akla sahip olmanın sonucu bir tanrıya ulaşmak ise yani sonuç hep aynı ise neden herhangi bir tanrıya inanmak için akletmek zorundayız?

        Yani sonuçta amaç bir tanrıya uşamak ise akla ne gerek var? Kafanız karıştı mı?

        Örneğin bende bir akla sahibim, size göre onu bana sizin tanrınız onu (tanrıyı) bulmam için verdi? Yani aklın amacı tanrıyı bulmak ama madem ben onu bulamıyorum yani bana verdiği akıl onu bulmama yaramıyor suç bende mi? Onu bir türlü bulamayan aklımı ve onu sarmalayan bedenimi kendim mi yarattım? Amacı kendisini bulmak olan bir yaratma eyleminin sonucunda onu bulmamız için verdiği(!) akılla onu(kitabın içindekini) bulamıyor olmamız mantıklı mı?

        Tanrı (kitaptaki) diyor ki, o aklı size beni bulasınız diye verdim, nasıl bulamazsınız? Amacı bulunmak ise yani tek bir hedef var ise neden akıl versin ki? Onu zaten bilip onun istediklerini yapmak için ayrıca akla ne gerek vardı?

  363. bir kul dedi ki:

    Sayın toro dedi ki:
    04/01/2016, 10:36

    Sayın KARACA, geldiğimiz mantık düzeyinde (1400 yıl sonrasında) aklı zaten tatmin etmeyen iddialarla ilgili hesaplamaları (iddiaların sahipleri tarafından yapılan) neden ciddiye alalım?DEMİŞSİNİZ
    ALAN ALACAK ALMAYANDA ALMAYACAKTIR İDEOLOJİSİNE GÖRE DAVRANACAKTIR VS VS V S

    Bakın ben size bir şeyler yazıyorum ama cevap alamıyorum. Kalp ve beyin ile lgili yazdıklarım dahil!DEMİŞSİNİZ
    BEDENDEKİ KALP BEDENİ BESLER BEDENDEN SORUMLUDUR MECAZ OLAN KALPTE İNSANIN HİSSETTİGİ YER OLAN ŞEY NEİSE ORASIDIR YANİ RUHUDUR RUHTUR BEDENİ YÖNETEN İNSAN BİTKİSEL HAYATAGİRDİGİNDE YADA NARKOZ VERİLDİGİNDE BİLGİLER BEYİNDEKİ ANLAMA KAVRAMA ALGILAMA OLAN YERE GELMEYİNCE İNSAN BEDENLE RUHUN ÖNÜNE BİRSET CEKMİŞ OLUR NETİCEDE BEŞ DUYU SİSTEMİYLE HERŞEYİ BEYNE GÖTÜREN SİNİR SİSTEMLERİNİN VERİYİ MERKEZE ULAŞTIRAMAMASI YANİ BİRŞEKİLDE DEVRENİN KESİLMESİ SONUCU OLUŞUR BEDEN BURADA AYNI ARABA GİBİDİR ARABAYI KULLANAN İSE İNSANDIR ARA BANIN HANGİ PARCASINI DEGİŞTİRİRSEN DEGİŞTİR OPARCADA O KİŞİNİNDİR O TARİHTEN İTİBAREN BURADA Kİ NOKTA MESELA BİRKİŞİNİN KALBİNİ ATTIK YERİNE ENKÖTÜ OLAN FİRAVUNLARIN KALBİNDEN BİRİSİNİ TAKTIK BU TARİHTEN İTİBAREN TAKILAN KİŞİNİNDİR KALP ONU HORKULLANMASI YADA SORUMLU OLARAK KULLANMASI ARTIK TAKILANKİŞİ K,İMSE OKİŞİNİN DİR TAKİ SON BULANAKADAR

    ÖRNEK
    SEN ARABAYI HORKULLANDIN SARHOŞ OLARAK KULLANDIN KAZAYAPINCA O ARABAYLA BERABER SENİNDE CANIN YANAR ARBADA ŞİDDETİNE GÖRE HASAR ALIR BURADA BEDENDEN ZİYADE BEDENİ KULLANAN RUHTUR MUHATAP BİLMEM ANLATABİLDİMMİ

    Bakın size bir deneyden bahsedeceğim;
    Vilayanur s. ramachandran adında bir nörolog insan beyni üzerine yaptığı çalışmalarla ün yapmıştır. Özellikle epilepsi benzeri hastalıkları tedavi etmek için beynin iki lobunun birbiriyle ilişkisini (sinirleri keserek) kesmek sonucu oluşan durum üzerine yaptığı deneyler benim ilgi alanımdadır.
    Örneğin, yine böyle bir durum sonucunda (ayrık beyin) yapılan deneyde, hastanın beyninin bir lobunun tanrıya inandığını diğer lobunun ise tanrı kavramını reddettiğini yani tanrıya inanmadığını gözlemlemiştir (ben şahit olmadım, deneyin gerçekliğine şahitlik edemem)!DEMİŞSİNİZ

    Bu durumda nörolog şöyle bir soru sorar;
    ”Eğer insanları cennet ve cehennemle bekleyen bir tanrısı varsa, bu beyninin bir lobu tanrıya inanan diğer lobu ise inanmayan kişinin gideceği yer neresi olacaktır?”DEMİŞSİNİZ

    Allah hiç kimse için bir bedende iki kalp yaratmamıştır; aynen böyle, vücudunu annenizin vücudu gibi haram saydığınız eşlerinizi de hiçbir zaman sizin gerçek anneleriniz kılmamıştır; yine evlatlıklarınızı da sizin gerçek çocuklarınız kılmamıştır: bütün bunlar (düşünmeden) ağzınıza aldığınız boş laflardır; ne ki Allah yalın gerçeği söyler ve O hep doğru yolu gösterir. AHZAP 4.AYET

    “İşte görünmeyeni de , görüneni de bilen , üstün ve merhametli olan O’dur. O’dur ki her şeyin yaratılını güzel yaptı ve insanı yaratmaya çamurdan başladı . Sonra onun neslini bir özden , hakir bir sudan yarattı. Sonra onu düzeltti , ona kendi ruhundan üfledi. Sizin için kulaklar , gözler ve ‘GÖNÜLLER’ yarattı.Ne kadar da az şükrediyorsunuz” (secde suresi âyet 6-9)
    “Nerede olursanız o sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir” (Hadid süresi ; âyet : 4).

    Bende size sormak istiyorum;
    Sizin inancınız (vücudunuzun eylemlerine yön veren) hangi durumda değişir, DEMİŞSİNİZ

    RUHTUR BİZİM EYLEMLERİMİZE KARAR VEREN UCAKTAKİ PİLOT GİBİ GEMİDEKİ KAPTAN GİBİ TRENDEKİ MAKİNİST GİBİ ARABADAKİ ŞÖFÖR GİBİ KARAR VEREN RUHTUR YOK SAGLOP YOK SOLLOP BUNLAR ARACTIR BEDENİN DONANIMLARIDIR ODONANIMLA HERŞEYİ ANLAYIP KAVRAYAN GÖREN DUYAN HESİNE TANIM VEREN O BEDENDEKİ RUHTUR BAŞKABİRŞEY DEGİLDİR SEVGİLİ TORACUM

    SORU DUYAN KULAKMIDIR

    SORU GÖREN GÖZMÜDÜR

    SORU KOKU ALAN BURUNMUDUR
    SORU TADI ALAN DİLMİDİR

    SORU AYAGIMIZA BATAN ŞEYİN CAMMI YOKSA DİKENMİ DİYE HİSSEDEN SİNİRLERMİDİR YANİ PARMAKLARIMIZIN UÇUYLA DOKUNDUGUMUZDA TAŞAMI YOKSA ETEMİ DOKUNDUGUMUZA KARAVEREN PARMAKLARMIDIR

    İŞTE BUNLARIN HEPSİNİN BİR MERKEZİNDE OLAN OKALP DİYE MECAZ OLARAK SÖYLENEN ŞEY YANİ YADA GÖNÜL VS VS VS İŞTE ORADAKİ ŞEY RUHTUR OTAHTTA OTURAN OKALPTE OLAN ŞEY RUHTUR YANİ BEDENİN KOMUTANI RUHTUR RUH

    BENCE NEDENİNE GELİNCE BEN ŞÖYLE DEGERLENDİRİYORUM NİYE HERYERDE LİMON LİMONDUR HER İNSAN LİMONU LİMAN OLARAK KOTLAR HER MEYVE HERYERDE AYNIDIR AYNI DİLİ KONUŞUR TAT OLARAK HER İNSANDA HERYERDE HER TATIGI ŞEYİ HERKESİN ŞAŞMADAN AYNISIYLA KOTLADIGI GİBİ HİÇ DEGİŞMEZ BU NASIL OLMUŞTUR DA HİÇ DEGİŞMEZ HERKES DATTIGI ŞEY NEİSE HERKESTE AYNISINI TADAR VE KOTLAR YANİ TANIR BUNU TANIYAN ŞEY HERKESTE ALLAH IN RUHUMDAN ÜFLEDİGİM DEDİGİ ŞEY OLAN RUH TANIYOR OLMALI NEDENİDE KAİNATTAKİ HERTÜRLÜŞEYİ AYNISIYLA KAİNATTAKİ HER İNSANDA AYNISIYLA KOTLUYORVE TANIYOR ŞAŞMADAN İŞTE BUNU BİZLERE TANITAN HERŞEYİ YOKTAN VAR EDEN HERŞEYİ UYUMLU YARATAN YÜÇELER YÜCESİ OLAN ALLAHTIR

    Sana rûh hakkında soru sorarlar. De ki: “Rûh, Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir.” İSRA 85.AYET

    ÖRNEK

    BİLGİSAYARDAKİ İŞLETİM SİSTEMİ İNSANDA KARŞILIGI RUHTUR
    BİİGİ SAYARDAKİ ELEKTİRİK İNSANDA KARŞILIGI CANDIR
    BİLGİ SAYAR İNSANDAN ÖRNEK ALINARAK ÜRETİLMİŞLERDİR

    BİLGİSAYARI KAPATTIGIMIZDA UYKUYA DALAR
    ACTIGIMIZDA UYANIR
    BAYOSTAN AYAR YAPARSAK HER SATT KAPAN DERSEK OTOMATİKMAN KAPANIR HERSAAT ACIL DERSEKTE OTAMATİKMAN ACILIR BAK HİÇ BİRŞEY TESADÜF DEGİL ŞANS ESERİ DEGİL KARAMBOLE HİÇ BİRŞEY ŞANSA OLUŞUP OLUMLU BİRŞEKİLDE ANLAMLI BİRŞEY HATATTA OLMAZ
    KAİNATTA TESADÜFE TESADÜF EDİLEMEZ
    İŞTE BU YÜZDEN BU KAİNATI BİZLERE TANITAN BİZLERE İÇİMİZDEKİ OLAN BİRŞEY ŞÖYLE DER AKLIMIZ BU GÖRDÜGÜN KAİNAT VE SEN VE HERŞEYİ MUTLAKA BİR VAR EDİCİ VAR ETMİŞTİR ASLA TESADÜF OLAMAZ HERŞEY MUNTAZAMAN BENDE ELMANIN TADINI HERKES GİBİ ELMA OLARAK TANIMLIYORSA BU ELMA HERYERDE HERKESDE AYNISIYLA KOT OLARAK ELMAYSA
    BURADA ASLA TESADÜF YOKTUR OLAMAZ OLMAZ

    a) Kalbiniz başka bir dine mensup birinin kalbi ile değiştirildiğinde, DEMİŞSİNİZ

    HİÇ FARK ETMEZ O KALPLE YAŞADIGI HAYATTIR ÖNEMLİ OLAN HA AHMETTEKİ KALP HA MEHMETTEKİ KALP DEGİŞEN HİÇ BİRŞEY YOKTUR NETİÇEDE İNSAN MUTLU OLURKENDE HUZURSUZ OLURKENDE HİSSETTİGİ GÖNLÜ OLAN ŞEY RUHUDUR ASLOLAN RUHTUR O YÜZDEN CEHENNEME YANDIKCA DERİLERİNİN DEGİŞECEGİNİ HEP YENİLECEGİNİ SÖYLÜYOR
    YOKSA HİTLERİ HANGİ SİSTEM CEZALANDIRABİLİRKİ 1 TANE CANI VAR SEDECE GERİYE 5MİLYON 999 BİNTANE KİŞİNİN CEZASIINI KİM VEREBİLİR İŞTE CEHENNEMDE HEPSİNİN KARŞILIGI ADOLF HİTLERDEN YÜCELER YÜCESİ OLAN YÜCE ALLAH ALACAK CEZASINI VERECEKTİR

    Şüphesiz ki âyetlerimizi inkâr edenleri, gün gelecek, bir ateşe sokacağız; onların derileri piştikçe, derilerini başka derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! Allah daima üstündür; işini yerli yerinde yapandır.NİSA 56.AYET

    b) Beyniniz başka bir dine mensup birinin beyni ile değiştirildiğinde, DEMİŞSİNİZ

    BÖYLE BİRŞEY OLDUGUNU VARSAYALIM YİNE FARK ETMEYECEKTİR BURADA OLAN ŞEY O BEYNİN BİR KAPTANI VARDIR O KAPTANDA O BEDENİN ASLI OLAN ŞEYHANGİ RUHSA SORUMLU OLAN RUHTUR KİŞİDİR DEGİŞMEZ SEN ARACINI COGUGA VERSEN O KULLANSA KAZA YAPSA SENMİ SORUMLU OLURSUN COCUKMU TABİKİDE O AN KİM KULLANIYORSA O KİŞİDİR SORUMLU OLAN

    Size bir tavsiyede bulundum alın kalple ilgili durumu elinizdeki kitaptan araştırın! Kitabınıza göre hangi durum sizin inancınızı değiştirecek bir sonucu doğurur?DEMİŞSİNİZ

    “Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!” HİÇİR 29. AYET
    “Onu şekillendirip ruhumdan üflediğimde, derhal ona secdeye kapanınız.”SAD 72. AYET

    Psikolojiyle, nörolojiyle, biyolojiyle ve tarihle ilgilenmeden, sadece size verilen ve öğretilenlere atıfta bulunarak ne insanı ne de evreni anlamanız bana göre mümkün değildir! DEMİŞSİİZ

    ZATEN YÜÇELER YÜCESİ OLAN ALLAH BU SENİN DEDİGİN SÖZLERDEN DAHA FAZLASIYLA ATIFTA BULUNUYOR

    Yukarıda verdiğim örnek üzerine düşünün, gerçek dünya zaten gözünüzün önüne gelecektir! En azından gerçek sandığınız dünyanın haricinde bir dünyanında olabileceği gerçeğiyle yüzleşeceksiniz! DEMİŞSİNİZ

    GERCEK OLARAK YAŞADIGIMIZI SANDIGIMIZ RÜYADA HİÇ UYANMASA İDİK RÜYAMIZDAKİ YAŞADIKLARIMIZDA GERCEK OLACAKTI BİR KALKIYORUZKİ OHBE RÜYAYMIŞ DİYORUZ KANTER İÇİNDE KALKIYORUZ SONRADA İYİKİ RÜYAYMIŞ DİYORUZ TOROCUM İŞTE BU DÜNYADA İMTİHAN İÇİN YÜCELER YÜCESİ OLAN RABBİMİZİN BİZ KULLARINI İMTİHAN İÇİN YARATTIGI GERCEK OLARAK VAR ETTİGİ FAKAT GECECEK OLAN MİSAFİR HANEYE SAKINA ALDANMA BU GECİCİ OLAN DÜNYADA BENİM EMİRLERİM DORULTUSUNDA YAŞA Kİ SENİ VE SEN,İNGİBİ KULLARIIMI BUSEFERDE EBEDİ OLAN YER TAYİN ETTİGİM CENNETİMDE AGIRLAYAYIM DİYOR SAKINA BU DÜNYAYI ESGECME SORGULA ARAŞTIR BUDÜNYA SAHİPSİZ OLABİLİRMİ TESADÜF OLABİLİRMİ BUNU COK İYİ DEGERLENDİR TEKŞANSIN VE BU DÜNYAYLA KIYASLANAMAYACAK KADAR ÖNEMLİ OLAN ASLOLAN YURDUN OLCAK OLAN Q CENNETİME VAAT ETTİGİM CENNETİME YERLEŞTİREYİM KULUM SAKINA VERDİİGİM O NEFSİN KÖLESİ OLMA YOKSA SENİ YAPAYANLIZ BIRAKIR PİŞMAN OLURSUN BU NEFSİ SANA İMTİHAN GEREGİ VERDİM SAKINA ALDANMA BAK AKIL VERDİM BİLİNÇ VERDİM MANTIK VERDİM DEGERLENDİRE BİLME KABİLİYETİ VERDİM KARAR SENİN FAKAT EMRİME UYMAZ ASİ (((BİR KUL))) OLURSAN BANA ŞİRK KOŞARSAN KULUM SENİDE VAAT ETTİGİM CEHENNEME SOKACAGIM HABERİN OLSUN BUNU SEN KENDİN SECECEKSİN SENİ ÖZGÜR YARATTIM DİYOR

    17:85 – Ey Muhammed! Sana ruhtan soruyorlar. De ki: “Ruh Rabbimin bildiği bir iştir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir.”

    32:9 – Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfürdü. Ve sizin için kulaklar, gözler ve GÖNÜLLER var etti. Siz pek az şükrediyorsunuz!

    Sonra O, bu kederin ardından, size bir emniyet duygusu ve uyku hali, bazılarınızı sarıp kuşatan bir iç sükûneti bağışladı; oysa sadece kendilerini düşünen ötekiler, Allah hakkında yanlış fikirlere -putperest câhiliye düşüncelerine- kapıldılar ve “Bu konuda o zaman bir karar yetkisine sahip miydik?” diye kendi kendilerine sordular. De ki: “Bütün karar yetkisi, yalnızca Allah’a aittir!” Onlara gelince, onlar “Eğer bir karar yetkimiz olsaydı, ardımızda bu kadar çok ölü bırakmazdık” diyerek, ey Peygamber, sana göstermeyecekleri o iman zayıflığını İÇLERİNDE saklamaya çalışıyorlar. Onlara de ki: “Evlerinizde de kalmış olsaydınız, içinizden ölümü takdir edilmiş olanlar, devrilecekleri/öldürülecekleri yere mutlaka çıkıp giderlerdi.” Bu başınıza gelenlerin hepsi, Allah’ın (((GÖGÜSLERİNİZDE))) barındırdığınız her şeyi sınaması ve (((KALPLERİNİZİN ))) içini her türlü boş ve yararsız şeylerden arındırması içindir. Zira Allah, insanların (((SİNELERİNDEKİ))) her şeyi bilir. ALİ İMRAN 154.AYET

    İYİ DÜŞÜNCELER

    SAYGILARIMLA

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      Düşünmeyi ve düşündüklerini söylemeyi öğrenen insan için en zoru düşünmeyi ve düşündüklerini söylemeyi öğrenememiş insanlarla münazarada karşılaşmaktır! İnsan dediğimiz varlık tarihin bir yerinde, beynindeki nöronların birbirleriyle katrilyonlarca etkileşimi sonucunda etrafındaki diğer türlerden farklı olarak garip bir eşiği aşmış ve kendi varlığını farketmiştir! Bununla kalmamış yaşadığı dünyayı ve yaşadığı dünyayı barındıran evreni farketmiş ve o andan itibaren sürekli birşeyleri anlamaya çalışmaktadır!

      İnsanın tarihinde yine bir eşik vardır! Düşünmeye ve anlamaya ve anlatmaya başladığında başına gelen olayların -ki bunların nedenlerini o ana kadar bilmediğinden- ya da rastlantıların sistematiğini çözmeye ve bilinmezi kendisi için bilinir (olacakların olduklarında sürpriz olmasını engellemek, olacaklara hazırlıklı olabilmek için) kılmaya çabalamıştır! Bu sayede ortaya bilim çıkmış ve hayatımızın şuanında olmuş, olagelen ya da olagelecek olayların birçoğunun sistematiğini çözmemizi ve onlar için hazırlıklı olmamızı sağlamıştır!

      Sevgili dostum, size dostum diye hitap ederek farklı bir sorumluluğun altına giriyorum ve bu nedenle size başkasından (çoğundan) duyamayacağınız şeyleri söylüyor ya da başkalarının (çoğunun) yapamayacağı uyarıları yapmak zorunda kalıyorum çünkü dostun görevi acı olanı söyleyebilmektir!

      Hiçbirşey bilmeden herşeyi öğrenmiş gibi davranmak ya da herşeyi bildiğini iddia etmek maalesefki cehaletin dibidir!

      Bakın ben kendi tezimi destekleyen bir görüşü verirken bile o tezin (belkide benim münazarada elimi güçlendirecek) doğruluğuna şahitlik edemeyeceğimi söylüyorum! Yani benim düşünmek,anlamak ve anladıklarımı dile getirmek için başkasının doğrudan ya da dolaylı tastiğine ya da yardımına ihtiyacım yok diyorum! Ben kendi kendine düşünebilen bir varlığım diyorum!

      Eğer biz kendimizi diğer türlerden farklı(!) olarak düşünen bir varlık olarak tanımlıyor ve özel bir yere konumlandırıyorsak bunun gereğinide yapabilmeliyiz!

      Bu forumda size cevap veremediğiniz, üzerine yatıp unutturmaya çalıştığınız onlarca soru sordum! Ve siz bu forumdaki geçmişinize ve karnenize hiç bakmadan ve 100 soruyu cevaplayamamış ama 1 soruyu cevapladığını düşünerek galip geldiğini sanan biri olarak hala benim doğruluğuna biat etmediğim bir inançtan kesitlerle bana doğru bendedir demeye uğraşıyorsunuz!

      Yazdığınız yazının tamamına cevap vermeyeceğim çünkü cevap verirsem sizden verdiğim cevaplarla aynı entellektüel(!) düzeyde karşılıklar alamayacağımı biliyorum! Bu yüzden sadece bir kul’a anlatır gibi anlatabileceğim kısımları yanıtlayacağım!

      Diyorsunuz ki;

      ”SORU DUYAN KULAKMIDIR
      SORU GÖREN GÖZMÜDÜR
      SORU KOKU ALAN BURUNMUDUR
      SORU TADI ALAN DİLMİDİR” sizden alıntı

      Bilmem ki, ben ne desem inanmayacaksınız ki! O halde zaten inandığınız birşey yanıtlasın sorunuzu;

      ”Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.” Bakara,7-Diyanet

      ”İçlerinden, (Kur’an okurken) seni dinleyenler de var. Onu ANLAMAMALARI için KALPLERİ üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, “Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil” derler.” Enam,25-Diyanet

      ”Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla ANLAMAYAN, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.” Araf,179-Diyanet

      Bence yukarıdaki kesitler sizin inancınızın tanrısının insanların nasıl ve neyle, ANLADIĞINI, DUYDUĞUNU ve GÖRDÜĞÜNÜ düşündüğünü gayet iyi anlatıyor!

      Hatta daha ileri giderek kendisininde, ayağa,ele,göze ve kulağa sahip olduğunu düşündürecek bir gafa da imza atıyor;

      ”Allah’ı bırakıp tapındıklarınızın hepsi sizin gibi(yaratılmış) kullardır. Eğer doğru söyleyenler iseniz haydi hemen onları çağırın da size cevap versinler (duanıza icabet etsinler). ” Araf,194-Diyanet

      ”Onların yürüyecek ayakları mı var? Yahut tutacak elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var, ya da işitecek kulakları mı var? De ki: “Haydi, çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun da bana göz açtırmayın bakalım!” Araf,195-Diyanet

      Yani onların, yani kitabın tanrısının rakibi durumunda olanların kitabın rakibine meydan okuyabilmek için, YÜRÜYECEK AYAKLARA, TUTACAK ELLERE, GÖRECEK GÖZLERE, İŞİTECEK KULAKLARA ihtiyaçları varmış ki gelip kitabın tanrısına meydan okuyabilsinler!

      Yani sevgili dostum inandığınız tanrı, rakiplerinde bile olması gerektiğini hayal edip üstelik kendisine rakip olabilmeleri için gerekli olan uzuvları saymış iken sizin sırf ezberiniz bozulmasın diye hariçten gazel okumanız mantıklı değildir!

      İnsanlar binlerce yıllık tarihlerinde, korktuklarında, sevindiklerinde, yorulduklarında, sevdiklerinde, üzüldüklerinde daha fazla kan pompalamak suretiyle vücudu bu duygusal reaksiyonlara hazırlamak için kendisinini farkettirecek şekilde ÇARPAN kalbi, vücudun merkezi sanmış ve bütün düşünsel eylemlerin orada gerçekleştiği düşüncesiyle onu kültürlerinde ve dillerinde daha henüz varlığından ve işlevinden haberdar olmadıkları BEYİNLERİNİN yerine koymuşlardır!

      Size bakıldığında görüleceği üzere binlerce yıllık ezberden ya da yanılgıdan bir anda (tersi kanıtlanmış olsa bile) kurtulmak pek mümkün olmuyor!

      Kendinizi kurtarmak için bu seferde ruh demeye başlıyorsunuz!

      Peki dostum bu durumda, gözler kör olduğunda ruhunuzdamı kör oluyor? Gören ruh ise doğuştan körler nasıl oluyorda hiç rüya göremiyor? Konuyu uzatmayacağım!

      Biraz daha çalışın, ama benim söylediklerime değil kendi kitabınıza çalışın! Önce onu öğrenebilin ki bana karşı savunma yaparken kendinizi ters köşeye düşmekten ya da onun tarafından ters köşeye düşürülmekten sakınabilesiniz!

      • rammsteinn dedi ki:

        toro
        körlerde rüya görür. doğuştan olanlar bile. gördükleri görsel değildir. duyusaldır. kokuyu ısıyı dokunma hissini görürler.
        5 yaşından sonra kör olanların rüyaları gören insanlar gibi olabiliyor.

      • toro dedi ki:

        Sayın rammsteinn,

        Eğer gözlerini GÖRME eylemi için kullanmış ve bu sayede beyinlerinde görsel materyaller biriktirmişlerse bu materyallerden ilhamla rüya görebilirler keza diğer duyusal birikimleriyle de! Ama ben özellikle gözlerini hiç kullanmamış, yani beyinlerinde hiçbir şekilde görsel materyal biriktirmemiş yani doğuştan göremeyen yani gözlerini kullanamayan olarak doğan insanların durumlarına atıfta bulunuyorum!

        Yani hiç birşey, hiç birşeyden var olamaz ya da hiç birşey hiç birşeyden oluşamaz!

  364. bir kul dedi ki:

    rammsteinn

    ALO

    EVET

    ATEİZİM SİTESİMİ

    EVET BUYRUN

    YÖNETİÇİ YADA HER HANGİ BİR İDARECİYLE GÖRÜŞMEK İSTİYORUM MÜMKÜN MÜ

    TABİ Bİ SANİYE..

    BUYRUN NASIL YARDIMCI OLABİLİRİM

    EVET BİR SORU SORMAK İSTİYORUM.

    TABİ BUYRUN

    KÜÇÜK BİR DERNEGİN NEDEN BİR BAŞKANA İHTİYACI VAR

    ÇÜNKÜ BİR ORGANİZETÖR BİR İDARECİ OLMALI

    KÜÇÜK BİR DERNEK BİLE BİR ORGANİZATÖRSÜZ İDARE EDİLMİYORSA BU KOCA KAİNAT NASIL ORGANİZATÖRSÜZ OLABİLİR

    DIT DIT DIT … alo cevap mantıklı olsun akla hakaret olmasın asla ŞARLATANLIK OLMASIN
    KENDİNE GÜVENİYORSAN NEFSİNE HAKİM OLARAK KENDİNE GÜVENEREK DÜŞÜNCENİ AKIL VE MANTIKLA CEVAPLARSIN

    BİLİMİ AGZINDA SAKIZ GİBİ ÇİGNEYECEGİNE BİLİMİNİ KONUŞTURDA GÖRELİM SENİN AKLINI
    BAKALIM AKILMI KONUŞACAK YOKSA NEFSİNMİ

    KAİNATTA ASLA TESADÜFE TESADÜF EDİLEMEZ

    AKIL ASLA ŞANSA TESADÜFE RAST GELEYE TOMBALAYA VS VS VS İKNA OLMAZ ONLARI SÖYLEYENLERE SACMASAPAN TUTARSIZCA AKIL VE MANTIK DIŞI BRŞEY DER AKLIMAMI İNANAYIM SENİN SACMALIKLARINAMI DER İSTEMEYEREKTE OLSA GÜLER VE GECER

    AKLEDİLEREK MANTIK KURARAK BİLİNÇLİ BİRŞEKİLDE DEGERLENDİRME YAPARAK KAİNATTAN VE İNSANDAN YOLA CIKARAK BİR FİKİR ELDE EDER BAKAR DEGERLENDİRİR VE ŞÖYLE KARAR VERİR EVET BEN BU KAİNATTA VE BENİM YAŞANTIMDA AKILLI OLANLARDA ASLA VE ASLA BİLİNÇSİZLİGE TESADÜFE ŞANSA VS VS VS YE YER YOKTUR OLAMAZ BU AKLA VE İNSANA HAKARETTİR DER KAİNATIN BİR YARATICISI OLMALI DER VE AKLIN YOLU BİRDİR DER ASLA AKILSIZCA KONUŞMAZ AKIL DEYİP AKILSIZLIKYAPMAZ AKLI BAŞINDA BİR KİŞİ

    NOT
    ÖRNEK

    YOLDA BİR SAAT BULSAK İLK AKLA BUNU KİM DÜŞÜRDÜ DER AKIL HEMEN SAATİN BİR SAHİBİNİN OLDUGUNA HÜKMEDER HİÇ TEREDDÜT ETMEDEN İŞTE AKIL

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      ”YOLDA BİR SAAT BULSAK İLK AKLA BUNU KİM DÜŞÜRDÜ DER AKIL HEMEN SAATİN ((BİR SAHİBİNİN))) OLDUGUNA HÜKMEDER HİÇ TEREDDÜT ETMEDEN İŞTE AKIL” sizden alıntı

      Peki dostum yerde bir saat değilde 2 saat bulsaydınız? Bu durumda her saatin bir sahibi olacağına HÜKMETMENİZ gereği aklınıza kaç tane SAHİP olduğu gelirdi?

      Ya da şöyle yapalım! Yolda yürürken (ortadoğuda bir yerde) 1 tane kitap buldunuz ve alıp okudunuz. Kitabın içinde adını vererek tanrı olduğunu söyleyen biri(!) var! Bu durumda sizin AKLINIZ, HİÇ TEREDDÜT ETMEDEN onun bir tanrı olduğuna HÜKMEDER, eminim!

      Peki bir süre sonra yine yürürken (hindistanda) bir kitap buldunuz ve okuduğunuzda onun içinde de adı başka olup yine tanrı olduğunu iddia eden biriyle(!) karşılaştınız diyelim! Sizin AKLINIZA göre kaç tane tanrımız oldu?

      Ne dersiniz dünyanın başka yerlerinde de yürüyüp kitaplar bulalım mı?

    • rammsteinn dedi ki:

      kul
      sana bakıyorumda sadece acizlik görüyorum. öyle bir acizlik ki. bu acziyete bir insan neden katlanır ki? huri ? şarap? ipek elbiseler? gibi ödül beklentisi olabilir mi?

      neyse
      03/01/2016, 13:31 tarihli yazımda sana felsefe yapmıyorum. sana dinini ispatlaman kendini haklı çıkarabilmen için bir fırsat verdim. hemde gerçekten.
      gerçi bir tek sen değilsin.
      James Randi nerdeyse tüm dinlere rest çekmiş. sen ve senin gibiler ne yaptı? senin yaptığını yapmaya devam etti. onun iddiasını hiç görmemiş hiç duymamış gibi yaptı.

      yerde bir saat buldum. o zaman sahibi var o zaman saati yapan bir usta var o zaman kainatında bir sahibi bir yaratıcısı var. ne güzel. o zaman bu yaratıcı kim kim?zeus mu hades mi? yehova mı? enki mi? baal mi? bu tanrı çeşitleri binlere varıyor. içinde senin tanrında var.
      senin argümanın doğru olsa bile binlerce tanrı içinde senin tanrının doğru olma ihtimali binde bir felan olur.
      yani sen onca saçma insanlıkdışı ayetleri binde birlik bir ihtimal için savunuyorsun. sana göre yüzde yüz. bir budistdin tanrısına olan itimatı da yüzde yüz. zeusa tapanında yüzde yüzdü.

      bir mizah daha.

      zalimliğe kötülüğe vurgu yaparken illaki firavunlara dem vurursunuz onların ne kadar kötü zalim barbar olduğunu söyler durursunuz.
      peki neden bir müslümanın ağzından bir firavun adı eksik olmaz? nasılmı?

      her duanın sonunda amin dersiniz. amin kelimesi amon isimli firavundan geliyor. ona tapan insanlar ondan her istedikleri sonunda onun adını anarlarmış.
      yaptıkları duaların sonuna onun adını ekleyince onun duyduğunu duanın kabul olacağına inanırlarmış.
      peki siz niye aynı yöntemi uyguluyorsunuz? hemde bir firavunun adını anarak?
      amin tıpkı enter tuşu gibi olmuş.
      “allahım bana güzel bir eş nasib et. amin”
      amin demesek olmayacak. nolur nolmaz belki allah duymaz. işi garantiye alıyor.

      amin tıpkı posta pulu gibi. o olmazsa söylenen yerine gitmez.
      amin tıpkı elektronik posta kutusundaki “gönder” gibi. oraya tıklamazsan gitmez.

      şimdi şöyle bir sahneyi hayalimizde canlandıralım. mısırlı bir vatandaş tanrısı ra ya dua ediyor. ama duasının sonunda “zeus” diyor
      hem saçma gelir hem komik.
      bunu şimdi müslümanlar yapıyor. dua sonunda başka bir tanrının adını anıyorlar. hemde çok kötüledikleri bir şahsiyetin.
      allah ismi kabedeki en güçlü puttan geldiğini düşünürsek mantıksızlık tavan yapıyor.

      allah olsa demezmi hiç “bana bir put adı takıyorsunuz bir de her isteğinizin sonunda başka bir tanrının adını anıyorsunuz”

      din bir şahane dostum. kafan 24 saat iyi. kafan o kadar iyi ki ne yaptığının farkında bile değilsin.

      • KARACA dedi ki:

        sayın toro

        insanın yaradılış amacı veya varoluş amacı ne olabilir toro,
        insan yeryüzünde neden vardır,bu soruyu nasıl cevaplarsın
        iş olsun torba dolsun diye var olacağını hiç sanmıyorum bunun
        mutlaka başka bir nedeni başka bir sebebi olmalı ne söyleyebilirsin
        soğukta üşüyen,karınca gibi bilmem kaç katını kaldıramayan çok hızlı koşamayan
        tüyleri olmayan kürkü olmayan,uçamayan,diğer pek çok canlıyla karşılaştırıldığında
        aciz sayılabilecek bu insanın yeryüzünde var oluş sebebi ne olabilir
        toro hakikaten bu soruya düşünerek cevap vermeni isterim
        insanı diğer canlılardan farklı kılan nedir toro fiziken pek çok canlıdan kötü durumdayız
        ama herşeyin tepe noktasında insan var toro buna ne dersin
        sakın yeryüzünde bir amacı yeryüzünde verilmiş bir görevi olmasın
        diğer canlılara verilmeyen özellik yani akıl insana niçin verilmiş olmalı veya neden dolayı verilmiştir toro insanı diğer canlılardan farklı kılan aklı olduğuna göre toro
        insanın bu aklı sayayesinde yeryüzünde bir görevi olmalı değilmi
        ne olabilir bu görev toro
        insan niçin var olmuştur.cevaplarsan sevinirim.

      • toro dedi ki:

        Sayın KARACA,

        ”insanın yaradılış amacı veya varoluş amacı ne olabilir” sizden alıntı

        Diye soruyorsunuz! Yani benim bu forumda defalarca yazdığım şeyleri yinelememi istiyorsunuz!
        Neyse, sorun yok! Yine paylaşırım düşüncelerimi.

        Sevgili dostum, öncelikle sizin bir karar vermeniz gerek!

        Sizin varlığınızın bir amacı olduğuna inanmaya mı ihtiyacınız var yoksa siz varlığınızı anlamlandıracak sonuçlara ulaşacağınız eylemlerde mi bulunmayı hedefliyorsunuz?

        ilk durumda kendinizi önemli hissettirecek psikolojik bir beklentiye sahipsiniz demektir! Yani varlığınızın bir anlamı olduğunu bilmeye ihtiyaç duyuyorsunuz!

        Diğerinde ise, dünyada ve evrende ”insan adında bir varlık yaşadı” denilmesini sağlayacak ya da evrene yaptıklarıyla imzasını atacak bir varlık olma yolunda eylemleşme çabası vardır!

        Yani yerinizi yapar adınızı ölümsüzleştirirsiniz! Farkındayım, bu dünyada birşeylere inanıp bu sayede özel olduğunu ya da özel olabileceğini düşünerek ölümü beklemekten zordur bu! Zaten özel olduğuna inanmak ile özel olmak için ya da özel olacak şekilde yaşamak arasında büyük fark vardır!

        Dostum, size insanın yaradılışının bir amacı olduğunu yine siz insanlar söylüyorsunuz! Bugüne kadar hiç bir tanrı size ”sizin yaratılışınızın bir amacı var” demedi! Bakın siz herşeyin bir tanrı tarafından yaratıldığına inanıyorsunuz! O zaman yaratılan herşeyin bir amacı vardır! Bu durumda zaten bir amaçla yaratılmış sayısız sayıdaki canlı ya da cansız maddenin arasından kendinizi çekip bizim varoluşumuzun bir amacı vardır demek mantıklımıdır? Herşeyin varlığı bir amaca hizmet ediyorsa sizin varlığınızın da bir amaca hizmet etmesi arada kaynamış olur!

        Öte yandan birde algı problemimiz var! Bakın bu dünyayı paylaştığımız diğer türlerden ayrılmamızı yani adına insan denen varlık olarak sayılmamızı sağlayan farklara baktığımızda altımızda kalan bazı türlerle aramızdaki farkın %1 lere kadar düştüğünü görürüz!

        Yani hemen altımızdakinden %1 farklı olmamız insan olmamızı sağlıyor o halde bizim %1 üstümüzde olmaya namzet başka bir tür ile karşılıştığımızda nasıl görülürüz (onlar tarafından)!

        Bugün kü şartlarda ortalama 70 yıl yaşadığımızı düşünün ve bu noktaya yaklaşık 7.000 yılda geldik (dinlere göre hesaplanan zaman dilimini aldım). Yani insan 7000 yıllık bir süreç sonucunda besin zincirinin en tepesine çıkıp oturduğunda kendisine, madem ki buradayım o halde özelim, özel yaratıldım, bir amaç için yaratıldım (inandığı tanrılar tarafından) demeye başlamış! Bu durumda dünyada yaklaşık 150 milyon yıl yaşayan ve bunun genelinde besin zincirinde en tepede bulunan dinozorlar kendilerini nasıl tanımlamalı?

        En tepeye çıkmak özel olmanın yada özel bir amaca gark edilmenin sonucuysa, tahta çıkıp oturan ve yüzbinleri emirlerine amade bulan firavunun ya da benzerlerinin kendine ”bu durumda tanrı olmalıyım” demeside gayet normaldir! Yani bu normal bir insan bencilliğidir! Vardığı noktayı korumak ya da o noktayı haklı göstermek için kutsamak ya da kutsanmak ihtiyacı duyar!

        Biyolojik olarak baktığınızda ise dünyayı paylaştığımız bütün türlerle beraber hayatta kalmak için aynı şeyleri yaparız! Yeriz, içeriz, avlanırız, av çalarız, av için savaşırız, aç kalmamak için aç bırakırız, çiftleşiriz! Bunlar bedenlerimizin hayatta kalması için gerekenlerdir!

        Biraz da empati yapın! Yemek tabağınızı ve çatalınızı alıp hayvanat bahçesine gidin ve o an kendi yemeğini yiyen aslanın kafesinin önüne oturarak yemeğinizi aslanla beraber yeyin! İkinizde hayatta kalmak için yemek yiyorsunuz, yemek yemeye ihtiyacınız var! Siz o yemeği tabakta ve çatalla yediğiniz için varlığınız aslanın varlığından daha özel bir amaca mı hizmet etmiş oluyor? Sonra afedersiniz, yedikleriniz aynı anda boşaltım kanallarından çıkıyor olsun, siz aslandan daha özelmi çıkartıyorsunuz şeyinizi?

        Her canlı ihtiyaç duyduğu için ve ihtiyaç duyduğu anda farklı eylemlere yönelir! İhtiyaç yoksa yani varlığını sorunsuzca devam ettirebiliyorsa farklı beklentilere ihtiyaç duymaz! işte bence doğada yani ormanda yaşamak için yeteri kadar güçlü olamayan insan bu farkı yani güç farkını başka şeyler deneyerek ve bu sayede kendini geliştirerek aştı! Yaptığımız her şey hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğumuz şeyler!

        Doğada aç kalınca hiç gitmedikleri yerlere giden ya da hiç avlamadıkları şeyleri avlayan diğer türlerden hiç mi haberiniz yok? Mesela bir aslanın en sevdiği yiyecek ilk andan beri geyiklermiydi yoksa bir sürü avlanmadan sonra ortaya çıkan ve en sevilen haline gelen avmıydı geyik!

        Herşey ilk anda bugün olduğu gibi olmadı! İlk anda pantolon giyiyormuyduk? 65 milyon yıl önce dinozorlarla beraber yaşamak zorunda kalan insansılar kendilerine yine de biz özeliz, bir amaçla yaratıldık diyorlarmıydı? Diyebilirler miydi?

        Aklımız gerçekten fark yaratmıştır ama ona sahip olmaktan çok onu nasıl kullandığımız önemlidir! O sizi dünyadaki diğer canlılardan daha fazla paylaşımcı, daha tokgözlü, daha doğaya saygılı, daha adaletli, daha şevkatli yapıyormu ona bakın!

        İstediğimiz anda istediğimiz başka bir türü yakalayıp hapsedebiliyor, onları ve yavrularını zevk için ya da canımız istediğinde ve türlü şekillerde öldürebiliyor, bedenlerini buzluklarda saklayıp canımız istediğinde yiyebiliyoruz diye özelsek, özel olmalıysak size katılıyorum! Biz kesinlikle çok ama çok özeliz ve özel bir amaç için yaratılmış olmalıyız!

      • bir kul dedi ki:

        rammsteinn dedi ki:
        05/01/2016, 14:06
        toro
        körlerde rüya görür. doğuştan olanlar bile. gördükleri görsel değildir. duyusaldır. kokuyu ısıyı dokunma hissini görürler.
        5 yaşından sonra kör olanların rüyaları gören insanlar gibi olabiliyor.DEMİŞSİNİZ

        HAYRET Kİ NE HAYRET BU BİLGİYE SAHİP OLAN SEN PEKİ GÖRENKİM SENİN BİLGİNE GÖRE BU BİLGİYE SAHİP OLAN BİRİSİNİN BİR YARATICI İLE BİR SORUNU ASLA OLMAMAILI
        OLAMAZ YANİ BU BİLGİYE SAHİP OLAN BİRİSİ ASLA TESADÜF GİBİ SACMASAPAN BİRDÜŞÜNCEYİ SECİLİM GİBİ BİR SACMALIGIN PEŞİNDEN GİTMEZ GİDEMEZ İSTİSNALAR HARİÇ SEN O İSTİSNALARDANSIN HER HALDE BİLGİ İNSANA UFUK ACMIYORSA YÖNÜNÜ BELİRLETEMİYORSA O BİLGİYİ NE İÇİN ÖGRENİR ANLAMIŞ DEGİLİM BİR İHTİMAL BELKİ SONRA FARKINA VARIRSINDA AKLINA BENLİGİNE KÖTÜLÜK YERİNE CENDİNE ACIRSINDA KENDEİNE İYİLİK YAPMIŞOLURSUN

        NOT MUTLAKA ŞUNU CEVAPLAMANI İSTİYORUM

        BEDEN OLAN MADDEMİ GÖRÜR DUYAR KOKLAR VS VS YOKSA O BEDENİN KAPTANI OLAN RUH MU YADA SENNASIL BİLİYORSUN VS VS VS

        SİHİR KONUSUNA GELİNÇE İSLAM YALANCILARA KARŞIDIR HOKKABAZLARA KARŞIDIR SİHRE KARŞIDIR BUNLAR ELCABUKLUGU OLUP KANDIIRMADIR GÖZ ALDANMASINDAN BAŞKA BİRŞEY DEGİLDİR HEPSİNİN ARKAPLANDA ACIKLAMASI VARDIR
        KANDIRMAKTIR

      • toro dedi ki:

        Sayın bir kul,

        ”SİHİR KONUSUNA GELİNÇE İSLAM YALANCILARA karşıdır HOKKABAZLARA KARŞIDIR sihre karşıdır BUNLAR ELCABUKLUGU OLUP KANDIIRMADIR GÖZ ALDANMASINDAN BAŞKA BİRŞEY DEGİLDİR HEPSİNİN ARKAPLANDA ACIKLAMASI VARDIR
        KANDIRMAKTIR” sizden alıntı

        demişsiniz!

        Siz böyle konuşunca ben hemen AKLETMEYE başlıyorum!

        Merak ettim, siz veya tanrı, karşı olduğunuz ya da karşı olduğu bir şeyi ya da yapılmasını istemediğiniz ya da yapılmasını istemediği bir şeyi, o ŞEYİ yaparak mı engellemeye çalışırsınız ya da çalışır?

        Yani örneğin hırsızlığa karşısınız, bunu engellemek için ya da ibret olsun diye hırsızların evlerine girip eşyalarınımı çalarsınız?

        Ya da haram günahtır ya da siz karşısınız, ortadan kalkması için haramı teşvik eder ya da ibret için haramı uygularmısınız?

        Ya da içki içmek günah ya da siz karşısınız, engellemek için içki içer ya da ibret için içtirimisiniz?

        Ne güzel söylemişsiniz;

        ”sihre karşıdır” sizden alıntı

        O halde neden uygulatıyor ya da uygulattığını bile bile ”sihre karşıdır” diyebiliyorsunuz?

        ”Biz de Mûsâ’ya, “Elindeki DEĞNEĞİNİ at” diye vahyettik. Bir de ne görsünler o, onların uydurduklarını YAKALAYIP YUTUYOR.” Araf,117-Diyanet

        Dostum, bir araba tekerleklerini hareket etmek için gerekli olan yakıtı benzini işleyerek yani benzinden, bir ampul ışık saçmak için elektrikten, bir telefon sesi iletmek için ses dalgaları ve elektrikten, insan ise hareket etmek için yediklerinden GÜÇ alır! Yani ortaya çıkacak eylemin bir yerlerden GÜÇ alması gerekir (realitede)!

        Bu durumda,

        ”(Mûsâ), “Siz atın” dedi. Bunun üzerine onlar (ellerindekini) atınca insanların gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar. Büyük bir sihir yaptılar.” Araf,116-Diyanet

        O yaptıklarıyla ”insanların gözlerini BÜYÜLEYEN ve korku SALANLAR” ”insanların gözlerini büyülemek ve onlara korku salmak” için gerekli olan GÜCÜ nereden ve kimden aldılar?

        Normal bir insan sırf canı istediği için BÜYÜ ya da sihir yapabilirmi? Yani siz, ben veya başkası elimizdekini yere atalımda, insanların gözleri büyülensin ve korksunlar dediğinde yani sırf buna niyet ettiğimizde, elimizden attıklarımız insanların gözlerini büyüleyen ve onları korkutan şeyler haline dönüşebilir mi?

        Eğer musanın onlara karşılık verebilmesi için gerekli olan GÜCÜ tanrısından alması gerekiyor ise bu durumda firavunun sihirbazları bu yaptıklarını yapabilme GÜCÜNÜ kimden alıyorlardı? Madem tanrı yardım etmeden büyüye büyüyle ya da sihire sihirle karşılık verilemiyorsa, o sihirbazlara yardım eden kimdi?

        Bakın size naçizane bir AKLETME sorusu sormak istiyorum!

        İnsanlarla aracısı vasıtasıyla konuştuğu iddia edilen bir tanrı neden, büyü ve sihir yapılmasını yasaklamak ister?

  365. bir kul dedi ki:

    Göklerin ve yerin anahtarları/yönetim sistemi O’nundur. Dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de kısar. O her şeyi bilendir. ŞURA 12.AYET

    Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilemez. O, karada ve denizde ne varsa bilir. O’nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.ENAM 59.AYET

    Allah sizi topraktan, sonra embriyodan yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. O’nun bilgisi olmadan hiçbir dişi ne gebe kalır, ne de doğurur. Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitaptadır. Şüphesiz bunlar, Allah’a kolaydır. FATIR 11.AYET

    Herşeyi evirip çevirendir

    Allah O’dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyorsunuz, sonra arş üzerine istiva etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi. Her biri belli bir vakte kadar akar gider. Bütün işleri O yönetiyor. Âyetleri O açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınızı iyi bilesiniz. (RA’D/2)

    O, gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler, sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O’na yükselir. (SECDE/5)

    Herşeyi yaratandır

    “Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.” (SAFFAT/96)

    Gökleri ve yeri yoktan var eden O’dur. Eşi de olmadığı halde, nasıl olur da çocuğu olur? Her şeyi yaratan O’dur. Ve O, herşeyi bilendir. (EN’AM/101)

    İşte Rabbiniz Allah bu! O’ndan başka ilâh yoktur; O, her şeyin yaratanıdır. O’na kulluk edin, O her şeye vekildir. (EN’AM/102)

    O öyle bir ilâhtır ki, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinindir. O hiç çocuk edinmedi, hükümranlıkta ortağı yoktur. O, her şeyi yaratıp bir ölçüye göre düzenleyerek takdir etmiştir. (FURKAN/2)

    Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: “Âdem’e secde edin” dedik; hepsi secde ettiler, yalnız İblis, secde edenlerden olmadı. (ARAF/11)

    Onlar, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, kendilerinin aynı olan insanları yaratmaya da kadir olduğunu görüp bilmediler mi? Allah onlar için şüphe edilmeyen bir vâde takdir etmiştir. Fakat zalimler, inkârlarında yine de ısrar ederler. (İSRA/99)

    Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. (MÜLK/14)

    O kâfir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık. Hayatı olan her şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmıyorlar mı? (ENBİYA/30)

    • rammsteinn dedi ki:

      kul
      beni mizah sitelerinden daha çok neşelendiriyorsun zira
      diyorsun ki
      SİHİR KONUSUNA GELİNÇE İSLAM YALANCILARA KARŞIDIR HOKKABAZLARA KARŞIDIR SİHRE KARŞIDIR BUNLAR ELCABUKLUGU OLUP KANDIIRMADIR GÖZ ALDANMASINDAN BAŞKA BİRŞEY DEGİLDİR HEPSİNİN ARKAPLANDA ACIKLAMASI VARDIR
      KANDIRMAKTIR

      istemsizce kahkaha attım. sizin dininiz sihir büyü gerçektir diyor.
      sizin peygambere de yahudiler büyü yapmış sizin ki de gitmiş kendini korumaya almış vs vs.
      musa gitmiş firavunla büyü sihir yarışı yapmış
      buyuralım bakalım

      A’RAF-107
      Bunun üzerine Musa asasını yere attı. O hemen apaçık bir ejderha oluverdi!

      asa biranda ejderha olmuş. ne dersin? sanki harry potter filminden bir sahne. veya yüzüklerin efendisi filminden bir kare gibi.

      allah diyor ki “büyü yasak ama gerçek”
      istersen islamda sihir ve büyü diye bir google dan arat.
      sonrada ejderha diye arat.
      hiç ejderha varmıymış. görülmüş mü? hiç fosil kalıntısı var mı?
      öyle ya allah “bir anda ejderhaya dönüştü” diyorsa ejderhalarında gerçek olması lazım.
      ejderha konusunda nasıl yürürsem yürüyeyim tepki şu “yalan dolan iftira”
      yıl olmuş 2015
      hala ejderha gerçek mi diye konuşuyoruz. büyü varmı onu konuşuyoruz.
      öyle ya
      din bu şahane efendim mikemmel fevkaladenin fevkinde

      bir doz alıyorsun ömür boyu alice harikalar diyarında moduna geçiyorsun.
      artık yaşadığın dünya başka bir dünya

  366. bir kul dedi ki:

  367. Bi Yabancı dedi ki:

    Evrim üzerine, uygarlık üzerine bilim üzerine ve böyle bir yığın büyük laf üzerine istediğimiz kadar konuşalım, istediğimiz kadar önemli söylevler verelim, insan başlangıcından bu yana pek bir ilerleme kaydetmedi ; bu dünyadaki varlığının bir tesadüf olmadığına ve çoğunlukla iyi niyetli olan Tanrıların kendisine göz kulak olduğuna daima inanıyor…
    Tanrıya inanan insan, (muhtemelen) hiçbir zaman, Tanrının varlığına ihtiyaç duymamış, yokluğunu hissetmemiş olandır. Zira gerçekten arasaydı, bulmak isterdi.

    • bir kul dedi ki:

      Bi Yabancı dedi ki:
      06/01/2016, 02:14

      Evrim üzerine, uygarlık üzerine bilim üzerine ve böyle bir yığın büyük laf üzerine istediğimiz kadar konuşalım, istediğimiz kadar önemli söylevler verelim, insan başlangıcından bu yana pek bir ilerleme kaydetmedi ; DEMİŞSİNİZ
      buna katılıyorum dogrudur

      bu dünyadaki varlığının bir tesadüf olmadığına ve çoğunlukla iyi niyetli olan Tanrıların kendisine göz kulak olduğuna daima inanıyor…

      Tanrıya inanan insan, (muhtemelen) hiçbir zaman, Tanrının varlığına ihtiyaç duymamış, yokluğunu hissetmemiş olandır. Zira gerçekten arasaydı, bulmak isterdi. DEMİŞSİNİZ

      bunu daha acık anlatırmısınız tamolarak ne demek istiyorsunuz neyi kast etmek istiyorsunuz

  368. bir kul dedi ki:

    Sayın toro dedi ki:
    06/01/2016, 14:04

    Bakın size naçizane bir AKLETME sorusu sormak istiyorum!

    İnsanlarla aracısı vasıtasıyla konuştuğu iddia edilen bir tanrı neden, büyü ve sihir yapılmasını yasaklamak ister? DEMİŞSİNİZ

    Kitap ehli, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların vesvesesine uydular. Oysa Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Fakat şeytanlar kâfir oldular; çünkü insanlara sihri ve Bâbil’deki Hârut ve Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki bu iki melek, “Biz sadece imtihan için gönderildik, sakın yanlışa inanıp da kâfir olmayasınız” demeden hiç kimseye sihir öğretmezlerdi. Onlar, bu iki melekten, karı ile kocanın arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah’ın izni olmadan kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine faydalı olanı değil, zararlı olanı öğrenirler. Büyüye başvuranların âhiretten nasiplerinin olmayacağını iyi bilmektedirler. Kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu bilselerdi! BAKARA 102 AYET
    toro videoları seyrettinmi

    Einstein: Geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek arasındaki fark sadece bir ilizyondan ibarettir

  369. toro dedi ki:

    Sayın bir kul,

    Öncelikle ben size bir yorum içerisinde tam 10 tane soru sormuşum siz ise bunların 9 unu atlayıp 10.suna cevap vererek kenara çekilmişsiniz!

    Belkide bir söylemle tümüne cevap verebileceğinizi düşündünüz!

    Ama atladığınız bir şey var süleymanın devri musanın devrinden SONRADIR! Dolayısıyla süleyman ile ilgili kıssada anlatılan ”sihir öğretme” eylemini geçmişe bağlayamazsınız!
    Diyelim ki siz bağladınız,ama insanlara sihir öğrettikleri iddia edilen harut ve marutun ancak o an ki semavi din mensuplarına yani onların tanrısına inananlara ”Biz sadece imtihan için gönderildik, sakın yanlışa inanıp da KAFİR olmayasınız” diyebileceği zaten o dinin tanrısına değilde firavuna ve onun tanrısına tapanlara bu uyarıda bulunamayacağı açıkken yani firavunun sihirbazlarına ”dikkat kafir olursunuz” diyemeyeceklerinden örneğiniz benim 9 tane soruma cevap olamamıştır!

    Yani hala 9 cevap alacağım var!

    ”İnsanlarla aracısı vasıtasıyla konuştuğu iddia edilen bir tanrı neden, büyü ve sihir yapılmasını yasaklamak ister?” benden alıntı

    10.sorumda ise ben tanrının nedenlerini soruyorum! Bu soruya gelirkende sorunun altını 9 tane farklı soruyla dolduruyorum! Eğer biliyorsanız bana cevap vermelisiniz, kendiside büyü ve sihir yaptıran hatta geleceği bilme gücü sayesinde büyü ve sihri öğrettiği meleklerin ya da şeytanlarında öğrettiklerini insanlara ulaştıracağını zaten bilen bir tanrı yani yarattıklarına büyü ve sihir öğreten bir tanrı neden bunların insanlar tarafından kullanılmasını istemez?

    Sayın bir kul yine özgür hikaye masalına bağlamayın! Görmüyormusunuz bahsettiğiniz tanrı nefret edip yasakladığı şeyleri bizzat kendisi yaratıp öğreniyor! Şeytanların büyü ya da sihir yaratma şansları yani yaratıcılık özellikleri var mı?
    Şeytanlar veya cinler tanrı istemeden ya da onun haberi olmadan göğe tırmanıp onun katından gizlice birşeyler öğrenip yine onun haberi olmadan aşağı inip yine onun haberi olmadan bunları başkalarına öğretebilirle mi?

    Üstüne, biz sizinle söylenilen ama varlığından görerek ve bilerek haberdar olmadığımız bazı olguları tartışıyoruz! Örneğin cennet ve cehennem! Yani varlığından emin olmadığımız bir cennete sevinmemiz ya da varlığından emin olmadığımız bir cehennemden korkmamamız bu yüzden de KAFİR olmakta sakınca görmememiz normaldir!

    Peki dostum bu şeytanların durumu nedir? Tanrının varlığını tartışmıyorlar çünkü onu bizzat biliyorlar(!)! Cennet ve cehennemin varlığı konusunda da sorunları yok çünkü oraları da gördüler! Peki bunlar ne içmişlerde, yapılması yasak edilen eylemleri yaparak, bile isteye KAFİR olarak cehennemin kapısına gidiyorlar?

    AKLET sayın bir kul AKLET! Nefsine uyma! 🙂

  370. bir kul dedi ki:

    Sayın toro

    Sayın bir kul yine özgür hikaye masalına bağlamayın!DEMİŞSİNİZ

    özgürlügün olmadıgı yerde secimin olmadıgı yerde yargılama olmaz olamazdı dünyada tek yetenek iyilik olsa idi kim yargılamaktan bahsede bilirdiki haksızlıgın olmadıgı yerde ne hakkı ne yargılaması ne cezası kim bahsede bilirdiki kim firavun diye bir sözsöyleyebliridi kim suctan bahsedebilirdiki kimsenin aklına bile gelmezdi kötülüğün ne oldugu bilinemezdi bilinemeyeceginden

    ÖZGÜRLÜKTEN DEM VURAMAZDI ÖZGÜRLÜĞÜN NE OLDUGUNU BİLE BİLEMEZDİ AKLEDEMEZDİ SEÇME HAKKI OLMASA İDİ vs vs vs
    SECİMİN OLDUGU YERDE İYİLİKTE OLACAK KÖTÜLÜKTE OLACAKKİ ŞARTLAR UYGUN OLSUN İMTİHAN OLABİLSİN HAKSIZLIKLAR OLACAKKİ İYİLİKLERİN NE OLDUGU BİLİNSİN ACI YOKSA TATLININ KIYMETİ BİLNMEZ İDİ KİMİSİ ACIYI SEVER KİMİSİ ACIYI SEVMEZ SEVMEYEN TERCİH HAKKINI NASIL KULLANABİLİRDİ TEK ACI OLSA İDİ TATLI OLMASA İDİ YADA TERSİ VS VS VS HERŞEYDEN ÖRNEK VERİLEBİLİR ZITLARIN OLMADIGI YERDE FİKİRLER OLAMAZ OLUŞAMAZ FARKINA VARILAMAZDI FARKINA VARILAMAYAN BİR ORTAMDA NEYİN İMTİHANI OLABİLİRDİKİ HAYVANLARDAN NE FARKIMIZ KALIRDI AH ŞU AKIL İŞTE İŞ BURAD BİTİYOR İŞTE AKIL VERİLEREK AKLETTİRİLİYOR ORTAMDA HAZIRLATILIYOR Kİ İMTİHAN OLSUN SAYIN TORO
    ÖRNEK,
    İÇKİ
    SİHİR BÜYÜ YALAN TEROR VAHŞET KANDIRMA HAKSIZLIK ZİNA HARAM FAİZ VS VS VS GİBİ YASAKLAR OLMAS NASIL İMTİHAN OLUNACAK İNSANI NE HAREKETE GECİRECEKKİ NEFSİ HAREKETEGECİRECEK OLAN ORTAM OLMASA NASIL YANLIŞLAR OLACAK DOGRULAR OLACAK YANLIŞTAN NASIL DÖNÜLECEK VS VS VS
    DÜŞÜNSENE TORO ÜZÜMDEN YADA BAŞKA BİR MEYVEDEN RAKI ÜRETEMEYECEK ŞEKİLDE VAR ETSE İDİ YÜCE OLAN ALLAH NASIL BU İÇKİYİ İÇEREK KAFAYI BULARAK AKILDAN KACACAKTIK DÜŞÜNCELERDEN KACACAKTIK EGLENCELERLE AKLI NASIL MEŞGÜL EDEBİLECEKTİK VS VS VS HERTÜRLÜ ORTAMIN OLDUGU YERDE İLK ŞART ÖZGÜRLÜGÜN OLDUGUDUR VARMI YOKMU İŞTE BAK ÖZGÜRLÜK BU OLMAZSA OLMAZ BİR KURALDIR İŞTE SANA KURAL ÖZGÜRLÜK ÜZÜRLÜK İŞTE NİYE ŞEYTAN BUKADAR KOLAY CİRİT ATIYOR BELKİ ALAMIŞSINDIR ŞEYTANLARIN OLMADIGI VESVESENİN OLMADIGI YERDE NASIL ÖLACAK BU İMTİHAN

    ÖRNEK
    NİYE ÖGRETMENLER OKULDA DÖTR ŞIKTAN BİRTANESİ DOGRU ÜÇÜ YANLIŞ TOPLAM DÖTR ŞIK SORU İLE İMTİHAN EDER SEBEBİ NE SENCE VS VS VS COGALTILA BİLİR
    ŞIKLARIN OLMADIGI YERDE NE İMTİHANI BU ÖGRETMENER NİYE İZİN VERİYOR YANLIŞ SORULARIN DOGRU SORULARIN YANINDA BU ÖGRETMENLERİN GÜCÜ YETMİYORMU BU YANLIŞ SORULARI ENGELLEYEMİYORMU BU YANLIS SORULAR BU ÖGRETMENLERİN YANINA NASIL GELEREK DOGRU BİLGİLERİN YANINA SIZA BİLİYORLAR BU ÖGRETMENLERE RAGMEN NE İÇTİLERKİ BİLE BİLE YANLIŞ BİLGİLER DOGRU BİLGİLERİN ARASINA KARIŞABİLİYOR BUNA GÜÇÜ YETMİYORMU ÖGRETMENLERİN

    GÖRMÜYORMUSUNUZ BU ÖGRETMENLER DOGRUYU ÖGRETTİGİ HALDE YANLIŞLARIDA YAPMAMAMIZ İÇİN UYARDIGI HALDE ÖGRETMENLER BİZZAT KENDİSİ DOGRUNUN YANINDA YANLIŞIDA KOYARAK YİNEDE BİLE BİLE DOGRUNUN YANINA YANLIŞIDA KOYUYOR DENEMEK İÇİN BİLGİYİ ÖGRENİP ÖZGÜR İRADESİ İLE CALIŞIP CALIŞMADIGINI TEMBELLİK YAPIP YAPMADIGINI ANLAMAK İÇİN BU YOLU YAPMAK ZORUNDA OLDUGUNU BİLMİYORMU YADA BİLMİYORMUSUN SAYIN TORO AKIL BÖYLE İŞLER FİKİR BÖYLE ÜRETİLİR FELSEFE BÖYLE YAPILIR TABİ BENİMKİSİ BANA GÖRE SEN BENDE COK DAHA İYİ YAPARSI O BAŞKA BENİM KABİLİYETİM BENİM YETENEGİM BU OLSUN YİNEDE BİRŞEYLER ANLATABİLMİŞİMDİR

    Görmüyormusunuz bahsettiğiniz tanrı nefret edip yasakladığı şeyleri bizzat kendisi yaratıp öğreniyor! Şeytanların büyü ya da sihir yaratma şansları yani yaratıcılık özellikleri var mı?DEMİŞSİNİZ

    Şeytanlar veya cinler tanrı istemeden ya da onun haberi olmadan göğe tırmanıp onun katından gizlice birşeyler öğrenip yine onun haberi olmadan aşağı inip yine onun haberi olmadan bunları başkalarına öğretebilirle mi?DEMİŞSİNİZ

    Üstüne, biz sizinle söylenilen ama varlığından görerek ve bilerek haberdar olmadığımız bazı olguları tartışıyoruz! Örneğin cennet ve cehennem! Yani varlığından emin olmadığımız bir cennete sevinmemiz ya da varlığından emin olmadığımız bir cehennemden korkmamamız bu yüzden de KAFİR olmakta sakınca görmememiz normaldir!DEMİŞSİNİZ

    Peki dostum bu şeytanların durumu nedir? Tanrının varlığını tartışmıyorlar çünkü onu bizzat biliyorlar(!)! Cennet ve cehennemin varlığı konusunda da sorunları yok çünkü oraları da gördüler! Peki bunlar ne içmişlerde, yapılması yasak edilen eylemleri yaparak, bile isteye KAFİR olarak cehennemin kapısına gidiyorlar?DEMİŞSİNİZ

    —————————————————————-

    Dünya boş bir amaç uğruna yaratılmamıştır

    Biz gök ile yeri ve aralarındaki şeyleri, boş bir eğlence için yaratmadık. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, elbette onu katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık öyle yapardık (ENBİYA/16-17)

    Dünya bir imtihan yeridir

    Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık. (İNSAN/2)

    O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır. (MÜLK/2)

    Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz. (ENBİYA/35)

    Biz yeryüzündeki şeyleri kendisine süs olsun diye yarattık ki, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim. (KEHF/7)

    Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlaraöyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: “Allah’ın yardımı ne zaman?” derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allah’ın yardımı yakındır. (BAKARA/214)

    Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri! (BAKARA/155)

    Andolsun ki, biz içinizden cihad edenlerle sabredenleri ortaya çıkarıncaya ve yaptıklarınızla ilgili haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi deneyeceğiz. (MUHAMMED/31)

    Muhakkak siz, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihan olunacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan size eziyet verici bir çok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’dan gereği gibi korkarsanız, şüphesiz işte bu azmi gerektiren işlerdendir. (AL-İ İMRAN/186)

    İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece “İman ettik” demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?

    Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır. (ANKEBUT/2-3)

    Dünya hayatı bir aldanıştır

    Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah’ın vaadi muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o aldatıcı şeytan sizi, Allah hakkında da aldatmasın. (FATIR/5)

    Nefsince de, sabah akşam rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber candan sabret. Sen dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan gözlerini ayırma. Kalbini, bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep aşırılık olan kimseye uyma. (KEHF/28)

    Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve bir günden korkun ki, baba çocuğuna hiçbir fayda veremez. Çocuk da babasına hiçbir şeyle fayda sağlayacak değildir. Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o çok aldatıcı şeytan sizi Allah’ın affına güvendirerek aldatmasın. (LOKMAN/33)

    Dünya hayatı kısa ve geçicidir

    Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki, Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre için yaratmıştır? Gerçekten insanların çoğu, Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler. (RUM/8)

    Kendilerine, “Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekatı verin” denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet daha tanımış olsaydın da biraz daha yaşasaydık?” derler. Onlara de ki: “Dünya zevki ne de olsa azdır, ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar haksızlık edilmez.” (NİSA/77)

    Ey Muhammed! Sen onlara dünya hayatının misalini ver. Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkileri (her renk ve çiçekten) birbirine karışmış, nihayet bir çöp kırıntısı olmuştur. Rüzgarlar onu savurur gider. Allah her şeye muktedirdir. (KEHF/45)

    Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için âyetlerimizi işte böyle açıklarız. (YUNUS/24)

    Dünya hayatı bir oyun, tutkulu bir oyalanmadır

    Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı. (ANKEBUT/64)

    Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah’tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. (HADİD/20)

    Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Ve hiçbir kimsenin kazandığı şey yüzünden kendisini helake atmamasını, kendisi için Allah’tan başka hiç bir dost ve hiçbir şefaatçi bulunmadığını Kur’ân ile hatırlat. O, azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, kendisinden alınmaz. Onlar kazandıkları şey yüzünden helake uğratılmışlardır. Onlar için, inkâr ettiklerinden dolayı kaynar bir içecek ve can yakıcı bir azab vardır. (EN’AM/70)

    Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer iman eder kötülükten sakınırsanız, Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden bütün mallarınızı harcamanızı da istemez. (MUHAMMED/36)

    İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır. (AL-İ İMRAN/14)

    İnkar edenler dünyayı ahirete tercih ederler

    Hayır, siz peşin olanı (dünyayı) seviyorsunuz da,

    Ahireti bırakıyorsunuz. (KIYAMET/20-21)

    Bu (azab) şundan dolayıdır ki, onlar, dünya hayatını sevmiş ve onu ahirete tercih etmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. (NAHL/107)

    Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olup onunla tatmin bulanlar ve bizim âyetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak. (YUNUS/7)

    Not: Burada bulunan ayetler ve konular sınırlıdır. Tamamı için Kuran-ı Kerim Meali’ni bütün olarak okumanızı tavsiye ederiz.

    AKLET sayın bir kul AKLET! Nefsine uyma! DEMİŞSİNİZ

    BENDE SİZE TAVSİYEDE BULUNUYORUM

    AKLET sayın Toro AKLET! Nefsine uyma!

    NOT
    Sayın TORO senin beni ve benim gibileri argümanlarla ikna edecegin hiç bir dayanagın yok fakat bizlerin dayanagı var şunu unutma akıl mutlaka birşey le ikna olmak ister bizde var peki sende ne var neyi neyle kısasladın ne sonuç elde ettin bu nedenlerin nicinlerin nasılların neler bu sorgulamalarının dökümünü bizlerlede paylaşsanda bizlerde okusak belkide akıl bu ikna olur kimbilir olmaz deme sen şu sorgulamaların sonucu elde ettigin somut akli verilerini maddeler halinde sıralada bizlerde senin tavsiyelerine bir bakalım degerlendirelim ne olur ne olmaz mutlaka bir kılavuz olmalı bir degeryargıları olan br bildiri bir uyarı mutlaka olmalı diyorum bu belki senin aklının sordugu araştırdıgı inceledigi ve saglamasını yaparak karar verdigi somut gerçekler olabilir bak ben inandıgım şu kitabıma güveenerek hiç çekinmeden herkesle paylaşarak hep beraber olalım diye caba veriyorum yani bir tavsiye bir iyi niyetle benim inandıgım kitapta ki teblig görevimi yapmayacalışıyorum bu yüzden senin belki dogruyu bildigini varsayarak seninde bildiklerini bu degerlerini bizlere teblig niyetiyle paylaşmanı istiyorum olaki ben yanılmış olabilirim neme lazım ben benim kılavuz edindigim bu kitaptan daha dogru bir kılavuz şu ana kadar edinemedigimden sitelerde bulamadıgımdan diyorumki mutlaka bu kitaptır bu kainatı ve bizleri yoktan yaratan mutlaka bir kılavuz bir elçi aracılıgı ile bizleri uyaran bir kitap göndermiştir nedenide ikikişi bir andlaşma yapsa mutlaka bir kayıt altına alır bir kural cercevesine koyar herdevlet mutala kanunlarla yönetilir hukukta öyle ticarette öyle birkişinin mutlaka bir kimligi olur ne üretilirse mutlaka kullanma kılavuzu olur yani kısacası herşeyin bir kuralı vardır kurallar silsilesi mutlaka olmalı bak kainattaki herşeyin kuralı oluyor kuralsız işlemiyor olamlı olmalı diyorum belkide o senin kitabında olabilir ben kandırılıyorumda olabilir işte buyüzden mutlaka bildiklerini bende bilmek istiyorum sen bu kainatı ve kendini ve herşeyi neye göre sorguladında senin hiç birşeye ihtiyacın yok işte ben bu durumdan şüphe etmeyebaşladım bunun bildigi birşey olmalı nedenide bendende benim gibi düşünenlerden daha kendine ve aklına güvenerek hareket ediyor olman işte eger bildiklerin benim kitabımdan daha güçlü ise hatta senin kitabın gercekse bende okuyayım inçeleyeyim ikna olursam
    bende senin yolundan gideyim cünki ben şunu biliyorumki bu bedenimi ve kainatı kainattaki hiçkimse var edemez bu kainattaki hiç bir güc tarafında yaratılamaz bu gercek vede kainat ve insan oglu asla tesadüflr ve şans eseri olamazlar olma olasılıgı na girmesi olasılıgı zerRece yoktur olamazlar bu kattiyetle mümkin degildir asla ve asla KAİNATTA TESADÜFE TESADÜF SIRAYET EDEMEZ OLDUGUNDAN BUNA İNANDIGIMDAN KENDİMDEN EMİN OLMAK İÇİN SANA CİDDİYETLE SORUYORUM BİR KILAVUZUNMU VAR VARSA BANA TEBLİG EDERMİSİN BUNDA SAMİMİYİM SENDE BANA YARDIMCI OL BEN NASIL YAPIYORSAM SENDE YAP BU İNSANLIGIN OLMAZSA OLMAZ BİR İYİLİGİDİR BEN BÖYLE GÖRDÜGÜMDEN SENİNDE BÖYLE YAPMANI İSTİYORUM SENİN AKLININ KULLANARAK OKUDUGUN BİR REHBERİNMİ VAR KILAVUZUNMU VAR BELKİ BEN YANLIŞ YOLDA OLABİLİRİM
    Sayın toro hayat cok kısa

    BAK BEN YÜCELER YÜCESİ OLAN YÜCE ALLAH IN ELÇİM DEDİGİ BİZİM BEYGAMBERİMİZE DEDİ DİYE DEGİL O KİTABI SENELERCE OKUYARAK SENELERİMİ HARCAYARAK DAHA SONRALARI GERCEKTENDE İNANARAK İKNA OLARAK HİÇ BİR TESİR ALTINDA KALMADAN KENDİ ÖZ İRADEM İLE İNANDIM GÜVENDİM İKNA OLDUM (((ŞAHİT OLDUM )))VE SAHİPLENDİM İŞTE BENİM SAMİMİYETİM ARKADAŞIM TORO

    ya senin gibi düşünenler haklı cıkacak yada bizlerin gibi düşünenler haklı cıkacak üçüncü bir şık yok
    örnek
    zıtlar
    sabah dedikmi akşam akla gelir
    can dedikmi akla ölüm gelir
    cennet dedikmi akla cehennem gelir
    iyilik dedikmi karşılıgı kötülük
    YOKLUKTAN YOKTUK VAR EDİLDİK
    VARKEN VARLIKTA İKEN ÖLECEZ VEEEE ÖLÜ İKEN BUSEFERDE ÖLÜ VARLIGIMIZDAN DİRİLTİLECEGİZ

    BAK YOKLUKTAN VAR ETTİ VARKEN ÖLDÜRÜYOR ÖLÜ İKENDE ÖLÜ VARLIK İKEN VAR OLAN ZERRELERE AYRILMIŞOLAN FAKAT O VARKENKİ DURUMUNA TEKRARDAN GETİRECEKTİR İŞTE BURASI COK KOLAYDIR AKIL BU DEGERLENDİRMEYİ HİŞ TEREDDÜT ETMEDEN ANLAR VE KAVRAR BUNU İSTİSNASIZ HER AKIL ANLAR YETERKİ NEFSİNİ KONUŞTURMASIN EN KOLAY
    ŞEYDİR VARKEN BİRŞEYİ VAR ETMEK

    ÖRNEK
    İNSAN OGLU DEMİR OLMASA İDİ OLMAYAN DEMİRİ NASIL VAR EDER VE O DEMİRDEN BİR ŞEY ÜRETEBİLİRDİ vs vs vs
    FAKAT VAR OLAN ŞEY O DEMİRİ O HAM DEMİRDEN HERTÜRLÜ EŞYA YAPILIYOR KULLANILAMAZ HALE GELDİGİNDE TEKRAR HAMLAŞTIRDIKTAN SONRA TEKRARDAN AYNI ŞEYi ÜRETİLİYOR VS VS VS İNSAN BUNU YAPACAK HERŞEYİ VAR EDEN İSE YAPAMAYACAK OLURMU HİÇ AKIL ASLA BUNU KABUL ETMEZ EDEMEZ AKIL TERSİNE BİZLERE DERKİ HEY İNSAN SEN KAİNATTA OLAN GÜÇÜNÜN YETTİGİ HERŞEYİ KAİNATTA VAR EDİLEN İLMEN CÖZÜP KULLANDIGIN DÖNÜŞTÜRDÜGÜN ŞEYLERİ TEKRARDAN GERİ DÖNDÜREREK YAPACAKSINDA SEN BUNU AKLEDECEK VE ODA YETMEYECEK BU AKLETME SAYESİNDE ATIKLARI TEKRARDAN GERİ DÖNÜŞTÜREREK KULLANACAKSIN BUNU AKLEDECEKSİN BU AKLI VEREN YÜCE ALLAH MI YAPAMAYACAK BE İNSAN KENDİNE GEL KENDİNİ GÖR BÖBÜRLENME AŞIRI ÖZ GÜVENLE HAREKET ETME TEMKİNLİ DAVRAN YAPTIKLARINDAN YOLACIKARAK HESAP ETSEN YETERLİDİR BU AKIL YAPARDA BU AKLI VEREN NELER YAPAR BİR DÜŞÜNSENE DER BU AKIL HERKESTEKİ BU AKIL KENSİSİNE SESLENİR AMAN HA SAKINA ES GECME YOKSA BANA VE KENDİ BENLİGİNE EGONA ŞAHSINA EN BÜYÜK KÖTÜLÜĞÜ YAPMIŞ OLURSUN DİYOR ÖZELLİKLE BENİM AKLIM BANA ISRARLA DİYORKİ BU KİTABA SIKI SIKIYA SARIL ASLA TERK ETME HATTA BENİ UYARIYOR BAK BİR KUL BU OKUDUGUN KİTAPTA HATTA SORGULATIYOR EGER İDDİANIZDA DOGRU İSENİZ KİTABINIZI GETİRİNİZ İŞTE BEN BU KİTABIMA DAYANARAK SANA SORUYORUM EGER SEN DOGRUYU SEN SÖYLÜYORSAN DOGRU SU SENİN KİTABINDAYSA SENDE BANA BU KİTABINI GÖSTERDE BENDE EN DOGRUSUNA ULAŞAYIM ARKADAŞIM TORO

    Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Siz YOKKEN, sizi VAR etti. Sonra sizi ÖLDÜRECEK ve sonra tekrar DİRİLTECEKTİR Sonunda O’na döndürüleceksiniz.BAKARA 28.AYET

    hep cift zıtlar
    şimdi ben diyorumki bu dünyada var oluşumuzun bir anlamı olmalı bu dünya anlamsız degildir anlamsız olamaz bu mümkin gözükmüyor niye sadece insan akıllı sadece insan hüküm sürüyor bu dünyada herşeyi o kullanıyor bu kainat kimin benimmi seninmi her ikimizinde degilse bu kainatın bir yaratıcısıda var oldugundan bunun öyle hesapsız kitapsız olacagını ben asla sanmıyorum işte sana tüm toplumların sistemi devletlerin sistemi mutlaka hesap kitap var çalışmayana maaş yok
    yok insan olupta kayıtdışı olan yok mutlaka bir devlete bir kabileye dahil olur öyle yada böyle insan oglu kalkacak böyle bir sistem var edecek fakat kendisinin bu diünyadaki tüm yaptıkalrından yaşadıklarından kullandıklarından sorumu tutulmayacak beleşten sorgusuz sualsız hesapsız birşekilde yaşayacak secilmiş insan hayvanlarla eşit mesabede sorumsuz olabilirmi bu asla mümkin degildir bu aklı verdi ise
    bu aklın akletmenin şuurun mutlaka bir sorgu yeri olacakktır bu aklın sahibi bu akla kendisini gösterecektir çünki akıl bunun bilinçinde hep sorguluyor hep sorguluyor arıyor inceliyor bunun için kainatın arkasına bile hisleri ile bakıyor

    sende diyorsunki bu dünyada oluşumuzun hiç bir anlamı yok
    işte sen buna nasıl karar verdin Sayın toro
    dostum diye hitap ediyorsan dostlugunu samimiyetini ortaya koy ki senin samimiyetine güveneyim inanayım arkadaşım toro bak ikimizde bir birimize aklımızla hareket ederek yol gösteriyoruz aramızdaki tek far sen sadece aklınla yol gösteriyorsun ben ise inandıgım kitabımla hemde gücüm nisbetinde yarım yamalakta olsa birşeyler anlatarak yapıyorum

    yani diyecegim oki akıl kesinlikle bilgi ister delil ister o deliller ile ikna olmak ister benim yarım yamalakta olsa anlatmayacalıştıgım gibi aslında tam anlatamadım içimdekileri yazıya dökebilme yetenegim olmadıgından ancak bukadarını yapabildim

    anlatmak istedigimi işte verdigim örneklemeler vede degerlendirmeler sonucunda yanılma payı olmaksızın şuna ikna oldum diriltilecegiz verdigi bu nimetlerin hesabını verecegiz yaptıgımız yada yapmadıgımızın hesabını verecegiz bu kainatın bir rövanşı oacaktır hiç kimse mülkünü hasapsız kitapsız sınırsız karşılıksız sorgusuz sualsiz takipsiz bırakmaz hesabını kitabını degerlendirmesini mutlaka yapar
    yapacaktır bunu seslendirende bu verdigi akıldır bas bas bagırıyor yalvarıyor bizlere adeta dikta edercesine rahatsız etmesi hiç pes etmemesi devamlı boşkaldıgında hemen sorgulama faaliyetine gecmesi boşuna degil adı üstünde akıl akletmek ve uyarmak zorunda kendisi bu durumun farkında bu durumunu devamlı olarak diri tutuyor boşuna yapmıyor bunu akıl akletmek için verilmiştir bunu akıl kendisi zaten biliyor bilmese idi aklın faaliyeti olan akıl etme işini akledemezdi insan oglunun dışındaki hiç bir canlı olan varlık yapamıyor akledemiyor

    örnek

    örnegide insan gibi davrana bilen hiç bir canlı yok yok yok aklede bilselerdi aynı insan oglu gibi yaparlardı ne yapıyorsa insan oglu onlarda yapardı vs vs vs işte akıl sadece insanda var işte akıl işte bilinç işte sorgu işte aklın faaliyeti diriligi hiçyorulmadan devamlı soru üretiyor emin adımlarla kesin cizgilerle hareket etmek ve ilerlemek gerektigini n bilinçinde olarak faaliyetini devamlı sürdürüyor

    SAYGILARIMLA

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      Dedim ya sırf size cevap vererek yüzlerce sayfalık kitaplar yazabilirim. Bakın başlıyorum;

      ”özgürlügün olmadıgı yerde secimin olmadıgı yerde yargılama olmaz olamazdı” sizden alıntı

      ”ÖZGÜRLÜKTEN DEM VURAMAZDI ÖZGÜRLÜĞÜN NE OLDUGUNU BİLE BİLEMEZDİ AKLEDEMEZDİ SEÇME HAKKI OLMASA İDİ vs vs vs” sizden alıntı

      ÖZGÜRLÜK, ne kadar büyük bir kelime değil mi, ağız dolusu! Yaratılırken, yaratılmak istermisin diye sorulmayan, yaratıldıktan sonra sınava girmek istermisin diye sorulmayan, ikisinede cebren itilen, itildikten sonrada sözde, istersen(!) inanma denilip doğrudan cehenneme yönlendirilen insancıkların hepsi için çoookkkkk büyük bir kelime ÖZGÜRLÜK!

      Sınavı geçersen mezun olursun demek değildir özgürlük, mezun olmak istiyormuyum önce onu sormaktır ÖZGÜRLÜK! Aynı bizim kafese sokarken ”kafeste yaşamak istermisin” diye sormadığımız hayvancıklar gibi! Halbuki yemlerini ve sularınıda vereceğiz daha neye ihtiyaçları olacak değil mi? Benim istediğim gibi ötmek bu kadar mı zor verdiklerime karşılık! Bana bak onayını almadan kafese soktuğum kuş, bana istediğim kelimeleri söylemezsen keserim yemini suyunuda ÖLÜRSÜN! Hey ÖZGÜRLÜK!

      Bazı köpekler nasıl eğitilir bilirmisin sevgili dostum! Hayvanı karanlık bir odaya sokarlar, göz gözü görmez! Sonra hayvana bir ses dinletilir o ses gelirken de hayvana iğneyi sokarlar, canı acır! O ses her geldiğinde hayvanın canı acıtılır ki ve hayvan acısını o sesle özdeşleştirsin. Sonra salarsınız hayvanı o sesi ne zaman duyarsa kaynağına saldırır, kendisine acı veremesin diye! Çünkü sahibi onu öyle eğitmiştir! Ona hergün düzenli olarak yemini, suyunu veren o iyi kalpli efendisi onu, kendi acısıyla eğitmiştir!

      Demek o, bu, şu olmasaydı nasıl İMTİHAN olacaktı! Peki niye imtihan olmalıydı ki?

      Öyle demeyeyim değilmi, o binlercesi arasından hangi tanrı ise beni yok iken VAR etti, tüketeyim diye yiyecekler, soluyayım diye hava, çiftleşeyim diye eş, yaşayayım diye dünya, dünyamı barındırsın diye evreni YARATTI! Ve ben bunlara hiç ihtiyaç duymayan bir HİÇ iken bunlara İHTİYAÇ duyan bir varlık oldum diye mutlu olmalı, şükretmeli, haddimi bilmeliyim! Yani HİÇ yok iken bana dert verene birde teşekkür etmeliyim! Üstelik bunu benimle doğrudan konuşmaya(!) tenezzül bile etmeyen bir varlığa yapmalıyım!

      Sayın bir kul, bizi yarattı ve bir sınavın içine mi koydu? Ben bu sınavı reddediyorum! Ben içinde benim sabrımın sınanması için hazırlanmış türlü dolaplar bulunan bu labirentte sırf sonsuza kadar hayatta kalayım diye cebelleşmeyi reddediyorum! Hadi şimdi bana ÖZGÜRLÜKTEN bahset! Cennete girmek istemediğimi baştan beyan ettiğimde cehennemden kurtulabiliyormuyum, yine geldiğim yere hiçliğe ve dertsizliğime dönebiliyormuyum sevgili dostum! Hadi bana ÖZGÜRLÜKTEN bahset!

      Sevmeliymişiz, şükretmeliymişiz! Niye, seviliyormuyuz ki? Ne kadar sevildiğimizi, birbiri ardına başarısız olan denemelerin(!) ardından ortaya çıkan ve adına din dedikleri ülkü uğruna yapılan savaşlarda can verenlerin kanlı vücutlarına ve ardında bıraktıklarının gözlerinden süzülen gözyaşlarında görebilirsin!

      Türk televizyonlarını seyrediyorum! Aynı dinin iki ayrı koluna mensuplar birbirini aynı tanrının adını haykırarak öldürüyor! Ne kadarda seviliyoruz, birbirimizi, birbirimize onun adını haykırarak öldürttüğü için sevmeliyiz onu, artık o, o bilerce tanrıdan hangisi ise! Ama özgürdük biz!

      O bize hiç karışmadı, elçi göndermedi, din yollamadı hele yolladığı dinin üzerine din hiç yollamadı! Elçileri ve dinleri biz, o eşsiz özgür irademizle yaratıp kendi kendimizi, birbirimizin boğazına sarılacak kadar kötü varlıklar haline getirdik! O bu arada sadece seyretti mi?

      Hadi ÖZGÜRLÜKTEN bahsetmeye devam edin bana! Ne de olsa aramızda kendini en ÖZGÜR hisseden siz olmalısınız! Sizden daha iyi kim bilebilir ÖZGÜRLÜĞÜN ne menem birşey olduğunu!

      Diyorum ki;

      ”Peki dostum bu şeytanların durumu nedir? Tanrının varlığını tartışmıyorlar çünkü onu bizzat biliyorlar(!)! Cennet ve cehennemin varlığı konusunda da sorunları yok çünkü oraları da gördüler! Peki bunlar ne içmişlerde, yapılması yasak edilen eylemleri yaparak, bile isteye KAFİR olarak cehennemin kapısına gidiyorlar?” benden alıntı

      Sizde bana zaten yukarıdaki anlamsızlığa sebep olan kaynaktan alıntılarla dönüyorsunuz, ah şu şakanın dozunu bir ayarlayabilseniz!

      Bana tanrılarının neler yapabileceğini, kızdığında kimi nasıl ve ne yöntemle cezalandırabileceğini bizzat onun yarattığı(!) cehennemin varlığına şahit olarak öğrenen şeytanların, (şeytan biranda bölünüp şeytanlar oldu) bunlara rağmen KAFİR olarak, onun tarafından cezalandırılmayı göze alabilmek için ne çeşit bir uyuşturucu kullandıklarını söyleyecekmisiniz?

      Tanrıyı görmeyenler KAFİR olacak cesareti bulabiliyor tamam da, tanrıyı görenler (!) bu cesareti bulabiliyor anlatın!

      ”Sayın TORO senin beni ve benim gibileri argümanlarla ikna edecegin hiç bir dayanagın yok fakat bizlerin dayanagı var şunu unutma akıl mutlaka birşey le ikna olmak ister bizde var peki sende ne var neyi neyle kısasladın ne sonuç elde ettin bu nedenlerin nicinlerin nasılların neler bu sorgulamalarının dökümünü bizlerlede paylaşsanda bizlerde okusak” sizden alıntı

      Bu hiç zor değil, ama beni yormayın, dönüp sırf siz verecek cevap bulamadığınız ya da devam ettirecek argümanlara sahip olmadığınızdan yarım kalan münazaralarımızı tekrar okuyun!
      Bakın bakalım kimin argümanları tükeniyormuş, kimin ki sürekli berikinin tükenen argümanlarından feyz alıyormuş!

      Dostum, bana diyorsunuz ki;

      Benim akletmemin sonucu inandığım bir tanrı var!

      Bende diyorum ki,

      Benim akletmemin sonucu ise ne sizin inandığınız nede diğerlerinin(bütün dünya) inandığı gibi bir tanrı ya da tanrılar yok!

      Var ile yok arasında bir denge vardır! Yokluk yani zaten yok olan birşey İSPATLANAMAZ.
      Ama var olan şey İSPATLANABİLİR!

      Bu nedenle bana filanca kişinin BABANIZ (saygılarımla) olduğunu nasıl kanıtlayabiliyorsanız bahsettiğiniz tanrınında gerçekten var olduğunu o şekilde kanıtlayın! Somut ne demek anlatabildim mi? Sanırım anlatabildim, peki anlayabildiniz mi?

      Bana etrafına bak deme anlamsızlığından vazgeçin artık! Çünkü zeus, enlil, ba’al, işthar, odin, brahma vb. de insanları kendilerine çağırırken ”sizi ve dünyayı ben yarattım etrafınıza bakarsanız bunları benim yarattığımı anlarsınız” diyordu, ne yani onların inanırları tanrılarına kendilerini ve dünyayı yaratmadıklarını düşünerek mi tapıyordu? Yaratma gücü olmayan yani kendileri gibi olan figürlere mi tanrı demişlerdi? Nelerine tapıyorlardı, sayın bir kul? Yani onlarca aynı nakaratı tekrarlayan tanrı arasından birinin sözlerinden feyz ile bakıyorum, görüyorum o halde doğru söylüyordur demek akletmek değildir!

      ”İNANDIGIMDAN KENDİMDEN EMİN OLMAK İÇİN SANA CİDDİYETLE SORUYORUM BİR KILAVUZUNMU VAR” sizden alıntı

      Benim bugüne kadar size CİDDİYETLE cevap verdiğimden kuşkunuz mu var?
      Ayrıca siz 1 yılı aşkındır size ve başkalarına yazdığım yüzlerce yorumdan hiç birşey anlamadınız mı? Siz bana, beni okumadan mı cevap veriyorsunuz ki hala bana KILAVUZUN ne diye sorabilecek kadar CİDDİYETSİZ olabiliyorsunuz!

      Hayat çok kısa, haklısınız, ve özellikle benim gibiler için de çok zor gittikçede zorlaşacak! Çünkü ezildikçe ezilen, ezildikçe de düşünmekten vazgeçip kurtuluşu güçlüye biat etmekte aramaya yönelen ve gün geçtikçe bu şekilde büyüyen toplulukların egemen olacağı bir dünyaya doğru gidiyoruz! Ezilmenin tanrının öbür dünyadaki mükafatının diyeti olduğuna inanarak boynunu eğen insanların yaşadığı bir dünyada yaşamak ve tutunmak zorunda kalmak!
      Sizin o bahsettiğiniz sınavın bu hisle yaşamaktan daha zor olduğunu mu sanıyorsunuz?

      ”BAK BEN YÜCELER YÜCESİ OLAN YÜCE ALLAH IN ELÇİM DEDİGİ BİZİM BEYGAMBERİMİZE DEDİ DİYE DEGİL O KİTABI SENELERCE OKUYARAK SENELERİMİ HARCAYARAK DAHA SONRALARI GERCEKTENDE İNANARAK İKNA OLARAK HİÇ BİR TESİR ALTINDA KALMADAN KENDİ ÖZ İRADEM İLE İNANDIM GÜVENDİM İKNA OLDUM (((ŞAHİT OLDUM )))VE SAHİPLENDİM İŞTE BENİM SAMİMİYETİM ARKADAŞIM TORO” sizden alıntı

      Bende aynı şeyi yaptım ve ortaya şimdiki ben çıktı! Ne yapacağız şimdi! Sizin aklınızı veren ile benim aklımı veren başka tanrılarmıdır ki aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlara ulaşıyoruz?

      Bak dostum, sizin bir süredir adını andığınız Newton ile örneklendireyim! Newton nasıl Newton oldu? Hiç kimsenin yapamadıklarını, düşünemediklerini düşündü ve bunları insanlara ulaştırarak ve onlarıda düşündürerek FARK yarattı! Bakın hala adını anıyoruz, peki onunla aynı gün aynı hastanede ve yan odada doğan diğer bebeğin kim olduğunu biliyormuyuz! Adını biliyormuyuz?
      Newton doğduğunda onu görenler bu bebek özel bir bebek, ilerde NEWTON olacak adı 300 yıl boyunca anılacak demişlermiydi, hayır! O yaşadı ve fark yaratarak milyarlarca sıradan insan arasında öne atılıp sıradanlıktan kurtuldu ve adını tarihe yazdırdı!

      Yani var olarak değil var olduktan sonra fark yaratarak özel olursunuz! Yaratılmanız değildir sizi özel yapan yaratıldıktan sonra yaptıklarınızdır! Şimdi söyleyin sayın bir kul sizin ve benim adım sıradan milyarlarca insanın aksine öne çıkacak ve yüzlerce yıl anılacak mı? Siz ile biz FARK yarattık mı? Ne yaptık bu dünya içinde gelecekte adımızı ansınlar?

      Yani ben;

      ”sende diyorsunki bu dünyada oluşumuzun hiç bir anlamı yok” sizden alıntı

      demiyor var oluşumuzun anlamı olmasını istiyorsak fark yaratmalıyız diyorum! Bunun yolu bu gezegende birbirimize kendi inançlarımızın ne kadar doğru olduğunu ispat etmeye çalışma anlamsızlığının peşinden gitmek değildir diyorum!

      Beni bunca yazıma karşın hala samimi bulmuyor hala sorgulama gereği duyuyorsanız yapabileceğim birşey yok! Yani onca zamandır kendisine hitap edip bizzat yazıştığım birine samimiyetimi ispatlayamıyorum ama o, bir başkasının yolundan gidip hemde 1400 yıl geride kaldıkları için onunla hiç karşı karşıya gelememişlerin nesilden nesile ve ağızdan ağıza naklederek ona gönderdiği telkinlerin samimiyetine inanabiliyor!

      Bu durumla nasıl yarışabilirim ki ben?

    • Bi Yabancı dedi ki:

      Sayın Bir Kul :

      Tanrıya inanan insan, (muhtemelen) hiçbir zaman, Tanrının varlığına ihtiyaç duymamış, yokluğunu hissetmemiş olandır. Zira gerçekten arasaydı, bulmak isterdi. Benden Alıntı !

      bunu daha acık anlatırmısınız tamolarak ne demek istiyorsunuz neyi kast etmek istiyorsunuz Sizden Alıntı !

      Yukarıdaki ifadelerimin nesini anlamadınız merak ettim doğrusu ? İfadelerimin özgül ağırlığı var onları ayrıştıramam :)) Her neyse ben başka bir şeyden bahsetmek istiyorum.
      Sizin bu dünyada sahip olduğunuz tek şey Tanrının lütfu ya da gazabı.Tanrı sizleri indirdiği kitaptan sınava tabi tutmakta sizi cezalandırmakta ya da ödüllendirmektedir. Yer yüzünde bulunmanızın tek amacı hanginizin daha iyi ibadet ettiğinin saptanmasıdır. Ve siz hala özgür irade ve özgürlük türküleri söylüyorsunuz öyle mi ?
      Belki de şu fani hayatımızdaki en büyük yalan, en büyük masalını bizlere realite diye yutturma çabalarından vazgeçin.Biz daha bebekken çevremizin etkisiyle belirlenen karakterimiz, ileride yaşayacağımız olaylara vereceğimiz tepkileri, alacağımız kararları etkiliyor.Bizler de büyüyünce verdiğimiz kararları özgür irademizle verdiğimizi iddia ediyoruz.Oysa ki karakterimiz belli korkular ve koşullanmalar sonucu oluşuyor…
      Bir de başka yönden bakalım özgür iradeye ! Üstümüzde bir otorite var (devlet, din, toplum, tanrı vs.) ve bu otorite bize neyin iyi neyin kötü olduğunu söylüyor. önümüzde seçenekler var ve deniyor ki ‘istediğini seçmekte özgürsün. Fakat elbette bu büyük puntoların altında biraz daha küçük şekilde ‘ama şu seçeneği seçmezsen hayatını ve hayattan sonranı ……. ! yazıyor.
      Özgür irade yok.Özgürlük dediğimiz şey çoktan terk etti bu diyarları.Özgürlük artık, pazarlamacı ve reklamcıların elinde bir oyuncak. Özgürlük türküleri nicedir detone çıkıyor köle gırtlaklardan.

      • Bi Yabancı dedi ki:

        Sayın Bir Kul :

        Yanlış hatırlamıyorsam doksanlı yılların ortasında ben mehdiyim demek suretiyle ortaya İskender Evrenesoğlu diye bir zat-ı muhterem çıkmıştı. Kısmen inanır da toplamıştı, tabi bu zat-ı muhteremin kısmen de olsa inanır toplamasının en önemli nedeni paraydı ! İlgili zatın ekonomik yönden Türk Toplumunun geneline nazaran daha iyi bir konumda olduğu yadsınamazdı. Bu doğrultuda size ve sizin gibi inanırlara sormak istiyorum :
        Bu muhteremin ilk ortaya çıktığında dile getirdiği mehdilik iddiasını neye dayanarak reddettiniz? Bu adamı reddediş dayanaklarınız ile benim Muhammedi reddediş dayanaklarımı karşılaştırırsak ortaya farklılıktan çok benzerliğin çıkacağından emin olabilirsiniz

  371. bir kul dedi ki:

    Sayın Toro
    Benim akletmemin sonucu ise ne sizin inandığınız nede diğerlerinin(bütün dünya) inandığı gibi bir tanrı ya da tanrılar yok!DEMİŞSİNİZ

    YANLIZ SİZİN BİR TANRI İNANCINIZ VARMI YOKMU BUNU ANLAMIŞ DEGİLİM İLK ÖNCE BUNU NET OLARAK SÖYLERMİSİNİZ
    YANİ BİR YARATICI VARMI YOKMU SİZCE

    ——————————————————————–

    Var ile yok arasında bir denge vardır! Yokluk yani zaten yok olan birşey İSPATLANAMAZ.DEMİŞSİNİZ

    Ama var olan şey İSPATLANABİLİR! DEMİŞSİNİZ

    İŞTE BURADAN BAŞLAYABİLİRSİNİZ GÜZEL BİR YOL VE YÖNTEM
    LAMAYAN ŞEY İSPATLANAMAZSA Kİ BU SÖZ DOGRUDUR OZAMAN SORUYORUN
    BAN SÖYLERMİSİNİZ
    BİRŞEY YOK DEDİGİMDE O ŞEYİN NE OLDUGUNU HEMEN MERAK EDRSİNİZ VE SORARSINIZ DEGİLMİ
    ÖRNEK
    O ŞEY YOK
    TANRI YOK
    ALLAH YOK
    RAB YOK
    YARATICI YOK
    İSE NASIL İSİMLENDİRİYORRUZ OLMAYAN ŞEY ŞEKİLLENDİREMEDİGİMİZ ŞEYİN NE İSMİ ZİKREDİLİR NEDE GÜCÜ
    PEKİ DOSTUMM BANA ÖYLE BİR ŞEY SÖYLEKİ BU ZAMANAKADAR HİÇ KİMSENİN DUYMADIGI BİLMEDİGİ ŞEKİLLENDİREMEDİGİ BİR YARATIK PEKİ BUNU NASIL YAPACAKSIN NASIL MUHATAP ALACAKSIN NASIL BİR ŞEY HALİNE GETİRECEKSİN BUNU HİÇ KİMSE YAPAMAZ OLMAYAN HİÇBİR ŞEYİ VARLIK OLARAK İSİMLENDİREMEZ PEKİ SİZLER EGER TANRI YOKSA NASIL YOK OLAN BİR TANRIYI MUHATAP ALARAK YOK DİYEBİLİYORSUNUZ HEMDE HEPİMİZDE İSİMLENDİRİYORUZ OLMAYAN BİRŞEYİN İSMİ OABİLİRMİ İSİMLENDİRİLEBİLİRMİ BU SİZCE MÜMKİNMİ HEMDE KENDİNİZ YAZDINIZ BU SÖZÜ NEYDİ O SÖZ
    Var ile yok arasında bir denge vardır! Yokluk yani zaten yok olan birşey İSPATLANAMAZ.DEMİŞSİNİZ

    BAK İŞTE KENDİN CÜRÜTTÜN NEYİ YOK OLAN BİRŞEYİ VAR OLARAK İSPATLAYAMYACAGIMI
    PEKİ DOSTUMM BİRŞEYE İSİM VERİLİYORSA O ŞEY VARDEMEK DEGİLMİDİR BUNUN TERSİNİ SÖYLEYE BİLRİMİSİNİZ MÜMKİNDEGİLDİR O ZAMAN KENDİNİZLE CELİŞİRSİNİZ OLMAYAN BİRŞEYİN MUHATAP ALAMAZSINIZ YOKNDİYEMEZSİNİZ YOK DİYEBİLMENİZ YOK OLMADIGINI GÖSTERİR YOK YOK PEKİ NE YOK DİYE SORARLAR SACMA OLUR HEM İSİMLENDİR HEMDE YOKDE SİZCE BU HAL NASIL İZAH EDİLİR YADA ETMEYİ NASIL DÜŞÜNÜYORSUNUZ AKIL VE MANTIGI ATLAMADAN BUNU NASIL YOK SAYACAKSINIZ HEMDE HİÇ KİMSENİN GÖRMEDİGİ FAKAT İSİMLENDİRDİGİ BİR YARATICI TAM ONİKİDEN VURMAK BU OLSA GEREK NASILDA DENGELENDİ İSPATLANAMAYIŞI KENDİSİNİN COK YÜCE OLMASI AŞKIN OLMASINDAN MADDENİN FİZİK ÖTESİNİ AŞAMAYACAGI AŞİKAR BELLİ İKEN BUNU DİRETMENİN ANLAMI VARMI

    VARSA ACIKLA MANTIKLI OLSUN Kİ BANA SÖZ SÖYLETEME BENİ PES ETTİR ŞUNU DEMEK İSTİYORUM İZAHATA BAŞLADIGIN AN VARLIGINI ZATEN KABUL ETMİŞ OLACAKSIN VARLIGINI KABUL ETMEDEN YOKLUGUNU YOK İSPATLANAMIYOR DİYEREK ASLINDA VAR OLDUGUNU FAKAT ULAŞILAMADIGI GÖSTERİLEMEDİGİ ANLAMI CIKAR BUDA YOK DEGİL TEKNİK OLARAK ACİZ OLUŞUMUZDAN KAYNAKLANDIGI İÇİNDİR YARATILAN YARATILANI GÖREMEZ VE GÖSTEREMEZ A

    ÖRNEK
    BALIGI CAM AKVARYUMUNA KOYDUGUMUZDA BALIK CAMI GÖREMEZ İDRETİR BİRENGEL LE KARŞILAŞIR FAKAT O ENGELİ GÖREME DEGER FAKAT GÖREMEZ BİZLERDE HİSSEDERİZ FAKAT GÖREMEYİZ BU MADDE BEDEN PERDEDİR BİR BERZAH VARDIR O BERZAHTA MADE OLAN YAPIMIZDAN KAYNAKLANIYOR

    • bir kul dedi ki:

      NOT BİLGİSAYARIMIN TUŞLARINDA BİR SORUN VAR

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      Benim hatam! Genelde size hitap ettiğimin farkında olarak açıkça yani dolaylı değilde doğrudan yazarım düşündüklerimi. Ama biran size hitap ettiğimi unutmuşum!

      Sevgili dostum size diyorum ki,

      Var ile yok iddiası dile geldiği anda yani muhataba söylendiğinde (beraber) muhatap açısından ikisinin doğruluğu ya da yanlışlığıda eşittir! Yani sizin var demiz ile benim yok dememim ağırlığı birbirine eşittir. Bu durum ancak iki iddiadan biri kanıtlandığında ya da çürütüldüğünde değişir!

      Bende bu noktada diyorum ki yok dediğimiz şeyin (tanrı ya da metafizik konusuna giren herşey) yokluğunu ispat etmek diye bir eylemden bahsedilemez! Sonra diyorum ki eğer yokluk iddiası doğrudan var olduğu iddia edilen bir şeye atıfta bulunuyorsa yani yok denilen ama yok olduğu kanıtlanamayan bir şey için birileri VAR diyorsa bu yani yok denilenin var olduğu iddiası kanıtlanabilir bir iddiadır! Bu nedenle size hemen peşinden;

      ”Bu nedenle bana filanca kişinin BABANIZ (saygılarımla) olduğunu nasıl kanıtlayabiliyorsanız bahsettiğiniz tanrınında gerçekten var olduğunu o şekilde kanıtlayın!” sizden alıntı

      Bakın örneği açalım! Yanınızda bir adamla yanıma geldiniz diyelim, sonra yoldan hiç tanımadığımız 1 adam çevirip önümüze oturttuk ve adamdan ikimizin biraz sonra dile getireceği iddialara mutlak bir tarafsızlıkla yaklaşmasını istedik! Sonra siz adama dediniz ki;

      Yanımda ki adam benim babam! (bu aynı zamanda yaşayan bir babam VAR demektir)

      Ben itiraz ederek dedim ki hayır yanındaki adam onun babası değil! Bakın ortada bir var olan durum iddiası ve o durumun olmadığı yani yok iddiası var!

      Bu durumda karşımızdaki adam için iki iddianın doğruluk ya da yanlışlık oranı eşittir çünkü iddianın doğruluğu ya da yanlışlığını bilmemektedir, şimdilik!

      Peki dostum bu durumu tersine çevirecek olan nedir?

      Bakın ben YOK (iddianızın doğruluğuna) dediğim sürece siz istediğiniz kadar VAR deyin sonucu VAR edemezsiniz, siz VAR dediğiniz sürece ben istediğim kadar YOK diyeyim sonucu YOK edemem! Yani karşılıklı iddialaşmada (sözel) birbirimizi yenemeyiz taki sözlerimizle iddia ettiklerimizi argümanlarımız ya da kanıtlarımızla desteklemeye yani kanıtlamaya çabalamaya başlayana kadar! (Ama unutmayın benim yokluk iddiam aynı zamanda sizin varlık iddianızdan da beslenir!)

      Bu aşamaya geçtiğimizde ise YOKLUK iddiasından daha kolaydır VARLIK iddiasını kanıtlamak! Hep beraber gideriz bağımsız bir labaratuvara, o labaratuvarda siz ve babanız olduğunu iddia ettiğiniz kişinin kanları alınır ve önceden nasıl çalıştığı açıkça bize anlatılan bir teste tabi tutulurlar! Testin bütün aşamalarında orada oluruz yani test bitene kadar oradan ayrılmayız (soru işaretlerini minimize etmeye çalışıyoruz) ve çıkan sonucu doğrulamak için testi 100 kere daha tekrar ederiz!

      İşte sonunda o testen çıkan sonuca göre karşımızdaki bağımsız hakem (yoldan çevirdiğimiz) hangimizin iddiasının doğru olduğunu veya yanlış olduğunu BİLECEK duruma gelir!

      Gördüğünüz gibi ben YOK dediğim birşeyin VAR olduğunun (insan duyularının beyinde yarattığı gerçeklik olgusuna göre) kanıtlanmasını engelleyemiyorum! Karşımdaki iddia mantıksal ve duyusal boşluk bırakmayacak şekilde kanıtlandığında benim iddiam da kendiliğinden düşer!

      Şimdi başa dönelim,

      Diyelim ki siz ilk iddia sahibi olarak (siz var demeseydiniz ben yok demeyecektim, çünkü zaten yok olana yok diyebilmem için onun varlığıyla ilişkilendirilen bir VAR iddiasına ihtiyaç duyarım) VAR iddianızı kanıtlamaya çalışmadınız ya da hem hakemi hemde karşıt iddia sahibininin duyularını dolayısıylada aklını ikna edecek argümanlar ve kanıtlar sunamadınız! Ne oldu şimdi, VAR iddianız mı öne geçti yoksa benim YOK iddiam mı?

      Dostum, tanrıdan bahseden ben değilim, sizsiniz! Ben zaten bahsettiğim bir tanrının yokluğuna değil SİZİN bahsettiğiniz tanrının yokluğuna vurgu yapıyorum! Dolayısıyla benim olmayanı ispatlamak gibi bir anlamsızlığın peşinden gitmeme gerek yok! Ama bahsedilenin bahsedilen yani konuşulan yani adı anılan haline gelmesini sağlayan siz olduğunuzdan onun gerçekten VARLIĞINI ispatlamakda sizin sorumluluğunuz!

      Siz kanıtlayamadığınız için biz YOK demeye devam edebiliyoruz! Eğer bize kanıtlarınız ve argümanlarınızla evet VARMIŞ dedirtebilirseniz tabiki VAR dediğiniz tanrı bizim içinde VAR olur!

      Ama bunu yani iddianızın VARLIĞINI ”görmüyormusunuz”, ”düşünmüyormusunuz”, ”hissetmiyormusunuz”, ”vicdanınızı dinlemiyormusunuz” gibi anlamsız önermelerle kanıtlayamazsınız! Çünkü bizde ”gördüğümüz”, ”düşündüğümüz”, ”hissettiğimiz”, ”vicdanımızı dinlediğimiz” için sizin iddialarınızın gerçekliğine ikna olamıyoruz!

      Üstüne birde bize ”görmüyormusunuz”, ”düşünmüyormusunuz”, ”hissetmiyormusunuz”, ”vicdanınızı dinlemiyormusunuz” diyerek sadece siz ”görebiliyor”, ”düşünebiliyor”, ”hissedebiliyor” ve ”vicdanını dinleyebiliyor” muş gibi hakaret etmenize yani kendinize (bu duyulardır insanı insan yapan) insan bize başka birşey demenize muhatap olmak zorunda kalıyoruz!

      Yani sırf kendi iddianız kanıtlansın diye ya da sırf kendi iddianız karşınızdakinin söylemleriyle çürütülemesin diye yani sırf kendi keyfiniz için karşınızdakilere insan değilsiniz diyorsunuz! Bu şekilde onları rahatsız edip ”olabilir mi” demelerini yani sizin iddianıza yakınlaşmalarını bekliyorsunuz! Aynı binlerce yıldır dünyada ortaya çıkmış bütün dinlerin, insanlara kendilerini ”olabilir mi” diye sorgulatarak ve o sorgudan çıkacak korkuya dayanarak kabul ettirmeye çabalamaları gibi!

      İşte meydan sevgili dostum eğer birşey VAR ise kanıtlanması kolay, yapıverin sonra sizde rahatlayın bizde!

      • rammsteinn dedi ki:

        toro
        işte benim demeye çalıştığımda bu. birisi var diyor ama ortada ihtimali bile yok.
        memlekette bin tane büyücü var. adam on liraya büyü yapıyor. ben “onbin vereyim ama gerçekleşirse” diyorum. hiçbiri yanaşmıyor.
        james randi 1 milyon dolar veriyor dünyadan bir tane bile büyücü çıkmıyor. ama hangi müslümana sorsan büyü de var sihir de. bunu mecbur kabullenmeye çünkü kutsal kitabı öyle diyor.
        binlerce cin hikayesi var filmleri çekiliyor vs. bir şizofrenin iddiasına diğeri katılınca çığ etkisi yaratıyor. “herkes inanıyor o zaman doğrudur” diye diye memleket cinistan olmuş. cinlerle cinsel ilişki kuranmı istersin evlenen mi istersin ne ararsan var. sıradan şizofren insanların bu saplantılarına okumuş insanlarda onay veriyor.
        üniversite mezunu ilahiyatcı cinlerle cinsel ilişki kurmak caiz mi değilmi onu anlatıyor halka. aslında pekte şaşırmamak lazım. zira bu dinin peygamberinin cinsel hayatı kutsal kitaba bile girmişse böyle olaylar normaldir.
        tv kanallarındaki dini sohbet programlarını kaçırmam. çünkü oraya gelen sorular insanların ruh halini ele veriyor. benim gördüklerim

        -hocam evde soyunamıyorum cinlerden meleklerden allahtan utanıyorum.
        -hocam benim eşim namazı farklı kılıyor. nikahım geçerlimi?
        -hocam hastanede kan nakli yaptılar. ya başka bir dinden birinin kanıysa?
        -hocam kol nakli yapılan kişi hırsızlık yaparsa günahı kime yazılır?
        -hocam evliyken başkasından iki çocuk yaptım. tövbe etsem kabul olur mu?

        böyle absürd soruları ya haydar dümende görüyorum birde dini programlarda. gülüyorum geçiyorum ama ne yazık ki ağlanacak kadar acı.

        “hiçbir ceza suça engel değildir.”

      • toro dedi ki:

        Sayın rammsteinn,

        Benim arkadaşların neye inandıklarıyla alakalı problemim yok! Onların kendilerini, kendilerine kanıtlama problemi var! Ben okuduklarım, gözlemlediklerim ve üzerine düşündüğüm durumlar üzerinden inanmanın doğuştan gelen (bir tanrıya inanma) bir içgüdü yani doğuştan içimizde olan bir güdü olduğunu düşünmüyorum! Bana göre inanmak (kendinden güçlü bir varlığa) en başta öğrenilen sonra öğretilen ve sonrasında insan beyninin rutini haline gelen bir alışkanlık!

        Bu durumda yani gördüğünüz gibi oldukça sağlam biçimde bilince işlenmiş bu alışkanlığın bir anda bırakılmasını bekleyemezsiniz! Zaten bunu beklemeye hiçbirimizin hakkı da yok! Onların alışkanlıkları bize etki etmediği müddetçe onlarındır yani zaten bizim değildir!

        Bakın sizinle bir söyleşiyi paylaşmak istiyorum! Bence, insan beyninin nasıl çalıştığına ve nasıl güdülendiğine dair önemli çıkarımlar yapılabilecek bir söyleşi!

        Zaten insanlar beyinlerinin nasıl çalıştığını gördüklerinde yani gerçekle karşılaştıklarında düşünce dünyalarında birçok şey dayanaksız kalacak ve burum onları düşüncelerini yenilemeye zorlayacaktır!

        Özellikle hayalet uzuv sendromuna ve öğrenilmiş(!) felç konusuna dikkatinizi çekerim!

      • toro dedi ki:

        Sayın rammsteinn,

        Linki tekrar veriyorum çünkü doğrudan kopyaladığımda sadece videosu foruma düşmüş!

        (((((((https://www.ted.com/talks/vilayanur_ramachandran_on_your_mind/transcript?language=tr))))))

        Umarım bu defa doğru çıkmıştır aksi takdirde;

        (((((://www.ted.com/talks/vilayanur_ramachandran_on_your_mind/transcript?language=tr))))
        şeklinde deneyin ama başına https koymayı unutmayın!

      • Bi Yabancı dedi ki:

        Sayın Toro :

        Öncelikle geçmişte yaşadığımız tatsız tartışmalar için GERÇEK ANLAMDA üzgün olduğumu ifade ederek başlamak istiyorum sonrasında ise dikkatimi çeken ifadelerinize bir soruyla itiraz etmek istiyorum.

        _Bana göre inanmak (kendinden güçlü bir varlığa) en başta öğrenilen sonra öğretilen ve sonrasında insan beyninin rutini haline gelen bir alışkanlık! Sizden Alıntı !!!

        İnanmak dediniz en başta öğrenilen diye de devam ettiniz! Peki bu noktada adına inanmak dediğimiz içsel edimi en başta öğrenen nereden , kimden ve nasıl öğrendi ?

      • toro dedi ki:

        Sayın Bi Yabancı,

        Öncelikle bahsettiğiniz yorumumun tamamını aşağıya ekliyorum.

        ”Ben okuduklarım, gözlemlediklerim ve üzerine düşündüğüm durumlar üzerinden inanmanın doğuştan gelen (bir tanrıya inanma) bir içgüdü yani doğuştan içimizde olan bir güdü olduğunu düşünmüyorum! Bana göre inanmak (kendinden güçlü bir varlığa) EN BAŞTA öğrenilen sonra öğretilen ve sonrasında insan beyninin rutini haline gelen bir alışkanlık!” benden alıntı

        EN BAŞTA öğrenilenden kasıt insanın ortada olmayan bir olguyu ya da kendisinde bulunmayan bir güdülenmeyi harekete geçirmesidir! Yani daha önce hiç kullanılmamış bir eşyanın ilk kullanıcı tarafından test edilip diğerlerine tavsiye edilmesi ve eşyayı ilk kullanan nesilden sonra gelenlerin o eşyanın ilk defa kullanıldığı anı hiç önemseden o eşyayı hayatlarının vazgeçilmez unsuru olarak içselleştirmeleridir!

        Mesela cep telefonu! Bugün kaç kişi cep telefonunun ilk defa kullanıldığı andan önce nasıl yaşadıklarını hayal ediyor? Bakın özellikle benim yaşımdakiler için zaman geçtikçe telefonu ilk kullandığımız andan önceki yani telefonsuz yaşamımız bizden uzaklaşıyor! Öyle bir zaman yani telefonsuz yaşanan zaman algısı giderek flu hale geliyor! Telefonun yaygınlaşmasından sonra doğan çocuklarda ise telefonsuz yaşamın izi dahi yok! Çünkü yaşamadılar ve telefon sürekli vardı algısıyla yoğrulmuş bir zaman doğdular! Yani onların beyinlerinde telefon ezelden beri vardı!

        Şimdi öğrenme olayını (benim nazarımda) açıklamaya çalışayım! Öğrenme, öğrendiğini depolama ve zamanı geldiğinde çıkarıp kullanma! Bu bilgisayarlarada ilham kaynağı olmuş beynin çalışma şeklidir! Gözünüzün önüne getirin,

        Bir bebek sıcak bir sobaya dokunmaması gerektiğini ilk defa ne zaman ÖĞRENİR?
        Bir bebek elektrik prizine tel sokmaması gerektiğini ne zaman ÖĞRENİR?
        Bir insan yırtıcı bir avcıdan korkması gerektiğini ne zaman ÖĞRENİR?
        Bir insan şimşeği bol bir gecede ağaç altına saklanmasının hata olacağını ne zaman ÖĞRENİR?
        Bir bebek ağlamayı ne zaman ÖĞRENİR?

        Ben evde bir kuş besliyorum. Onu satın alana(!) kadar beni hiç görmemiş, tanımamıştı! Eve geldikten sonra kafesine sürekli benim yem koyduğumu farketti! Benim ona sürekli yem veren kişi olduğumu öğrendi! İlk defa yemini vermeyi unuttuğum anda kuş belki açlığın verdiği acıyla farklı şekilde ötmeye başladığında ben ilk defa duyduğum bu ötüşün nedenini merak ederek onu kontrol etmeye gittim ve kuşun yeminin bittiğini gördüm ve hemen yemi tazeledim! Bu birkaç defa daha olduktan sonra kuş benim o ötüşü duyduğum anda verdiğim tepkiyi öğrenip ezberledi ve yemi her bittiğinde ortamda beni gödüğü an aynı şekilde ötmeye başladı! Tabi beni buşekilde uyardığında ne olacağını biliyordu, beyni artık bu duruma göre koşullanmıştı. Öte yandan benim beynimde artık o ötüşü duyduğunda kuşun yeminin bittiğini anlaması gerektiğini öğrenip ona göre eylemini hazırlamıştı! Yani iki varlık birbirlerine, birbirlerine gönderdikleri uyarılarla birşeyler öğretmişti!

        Şimdi size sormak istiyorum! Evimdeki kuş, satılabilen bir varlık haline getirileceğini ve günün birinde benim gelip onu evime götüreceğimi ve yemi bittiği zaman beni farklı bir ötüş ile uyarması gerektiğini doğuştan biliyor muydu?

        Her eylemin bir ilk anı vardır ve canlı eylemi ve sonucunu test ettikten bir süre sonra o eylemden önceki durumunu hızla unutmaya başlar çünkü yerine başka bir eylemin sonucunu koymuştur!

        İşte zamanın birinde bir insan belki ihtiyaçtan belki başka bir şeyden, kendisinden daha güçlü bir varlık tarafından korunma ihtiyacı duyup tanrıyı icad etmiş ve bu durumun ona verdiği rahatlık hissini diğerleriyle de paylaşmak üzere onu diğerlerinede öğretmiş olabilir!

        Son soru, bir bebek uçurumdan aşağı doğru gitmemesi gerektiğini ne zaman öğrenir?
        Aşağıya düşüp öldüğünde mi, yoksa aşağı doğru gittiğinde düşüp ölüneceğini önceden test etmiş (diğer vakaları gözlem) ya da test edenlerden öğrenmiş ailesinin onu sürekli uçurumdan koruyup ona uçurumdan sakınmasını telkin etmesinden mi?

        Hiç uçurumdan düşmemiş, yani uçurumdan düştüğünde ölmemiş bir insan neden uçurumdan düşmekten korkar? Bu doğuştan gelen bir korkumudur yoksa öğretilen bir korkumudur?

  372. bir kul dedi ki:

    Sayın Toro
    08/01/2016, 09:41 bu tarihli yazına mantıklı bir cevap akla uygun ve insanın duyu yolları ile ulaştıgı şeylerle
    yaptım cevapladım

    Sevgili dostum size diyorum ki,
    Var ile yok iddiası dile geldiği anda yani muhataba söylendiğinde (beraber) muhatap açısından ikisinin doğruluğu ya da yanlışlığıda eşittir! DEMİŞSİNİZ

    Yani sizin var demeniz ile benim yok dememim ağırlığı birbirine eşittir. DEMİŞSİNİZ

    Bu durum ancak iki iddiadan biri kanıtlandığında ya da çürütüldüğünde değişir! DEMİŞSİNİZ

    Bende bu noktada diyorum ki yok dediğimiz şeyin (tanrı ya da metafizik konusuna giren herşey) yokluğunu ispat etmek diye bir eylemden bahsedilemez! Sonra diyorum ki eğer yokluk iddiası doğrudan var olduğu iddia edilen bir şeye atıfta bulunuyorsa yani yok denilen ama yok olduğu kanıtlanamayan bir şey için birileri VAR diyorsa bu yani yok denilenin var olduğu iddiası kanıtlanabilir bir iddiadır! DEMİŞSİNİZ

    Peki dostum bu durumu tersine çevirecek olan nedir?

    Bakın ben YOK (iddianızın doğruluğuna) dediğim sürece siz istediğiniz kadar VAR deyin sonucu VAR edemezsiniz, siz VAR dediğiniz sürece ben istediğim kadar YOK diyeyim sonucu YOK edemem! Yani karşılıklı iddialaşmada (sözel) birbirimizi yenemeyiz taki sözlerimizle iddia ettiklerimizi argümanlarımız ya da kanıtlarımızla desteklemeye yani kanıtlamaya çabalamaya başlayana kadar! (Ama unutmayın benim yokluk iddiam aynı zamanda sizin varlık iddianızdan da beslenir!)DEMİŞSİNİZ

    Gördüğünüz gibi ben YOK dediğim birşeyin VAR olduğunun (insan duyularının beyinde yarattığı gerçeklik olgusuna göre) kanıtlanmasını engelleyemiyorum! Karşımdaki iddia mantıksal ve duyusal boşluk bırakmayacak şekilde kanıtlandığında benim iddiam da kendiliğinden düşer! DEMİŞSİNİZ
    ——————————————————————————————————-
    Sayın toro okumuş birisi olarak cok güzel bir anlatımla güzel bir degerlendirmeyle yaptıgın bu anlatımından dolayı teşekkür ederim

    BANA SADECE VARLIGINI KAİNAT KİTABINDAN VE İNSANIN KENDİSİDE BİR KİTAP OLDUGUNDAN ÜZERİNDEKİ GÖREMEDİGİMİZ FAKAT HEPİMİZİN KESİNLİKLE İNKAR EDEMEYECEGİ İSPATLAYAMAYACAGIMIZ SOMUT OLARAK GÖZ ÖNÜNE GETİREMEYECEGİ ŞEKİLLENDİREMEYECEGİ O ARGÜMANLARI SIRALAMAK VE SAYMAK KALIYOR

    ÖRNEK

    İNSAN DAN BAŞLAYALIM

    BEYİN VE O BEYNE GİDEN BEŞ DUYU SİSTEMİYLE İŞLEYEN AKIL VE BİLİNÇ YOLUYLA FARK ETTİGİMİZ FAKAT SOMUT OLARAK GÖZ ÖNÜNE GETİREMEDİGİMİZ ŞEKİLLENDİREMEDİGİMİZ FAKAT TAT ALMA YOLU İLE YEDİGİMİZ O ŞEYLERİN KENDİSİNİ GÖRÜYOR VE BİZZAT YİYORUZ YANİ ELMANIN KENDİSİNİ MUZUN KENDİSİNİ ÇİLEGİN KENDİSİNİ VS VS VS FAKAT YEME ESNASINDA MUHTEŞEM BİR TAT ALIYORUZ HER MEYVEDE ŞEKERDE VE TUZDA BU OLUYOR FAKAT HİÇ BİR BİLİM ADAMI HİÇ BİR LABORATUAR BU TATLARI GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNE GETİREMEMİYOR ŞEKİLLENDİREMİYOR FAKAT HEPİMİZDE BU DURUMU BİLDİGİMİZDEN BU OLAY HİÇ DİKKAT ÇEKMİYOR ASLINDA MUHTEŞEM BİR DETAY MUHTEŞEM BİR ŞEY ISKALIYORUZ GÖZÜMÜZLE GÖRMEDİİGİMİZ FAKAT KESİNLİKLE VARDEDİGİMİZ ÖYLESİNE KESİNKİ ÇÜNKİ RESMEN TADIYORUZ TADIN KENDİSİNİ ALGILIYOR VE ANLIYORUZ EVET BU BİR TAT FAKAT BU TAT ORTADA YOK GÖREMİYORUZ SADECE VAR OLDUGUNU TAT YOLU İLE HİSSEDİYORUZ HİSSETTİGİMİZ HALDE HİÇBİR TEKNİK ŞEYLE TEKNOLOJİYLE EMARLA TOMOGRAFİYLE VS VS ORTAYA KOYAMIYORUZ FAKAT MİKROPLARIDA GÖREMİYOR FAKAT TELOSKOPLAR ARACAILIGIYLA GÖZ ÖNÜNE GETİRİYORUZ
    ÖRNEK
    GÖZÜMÜZLE GÖRDÜGÜMÜZ HALDE ELLERİMİZLE DOKUNAMIYOR ONU DOKUNMA YOLU İLE KAVRAYAMIYORUZ FAKAT NESNELERİN VARLIGIYLA VE GÜNEŞİN ORTAYA CIKMASIYLA OLUŞAN BU SİSTEM KARŞISINDA OLUŞAN BU ŞEYİ HİÇ BİR TEKNİKLE NESNE HALİNE GETİREMİYORUZ

    ÖRNEK
    İNSAN DA OLAN FAKAT DEGERLER SİSTEMİYLE ORTAYA CIKAN ALGILANAN HİSSEDİLEN DEGERLER FAKAT SOMUT OLARAK ORTAYA KONULAMAYAN NESNELEŞTİRİLEREK GÖZ ÖNÜNE GETİRİLEMEYEN DEGER YARGILARI HEPİMİZDE BİLİYOR VE ANLIYORUZ FAKAT GÖSTEREMİYORUZ
    AKIL BİLİNÇ ŞEREF ONUR GURUR VS
    SEVİNC HÜZÜN VS
    KİBİR ŞEREFSİZ HAYASIZ VS
    VUCUDUMUZDA OLUŞAN AGRI SIZI ATEŞ VS BUNLARIDA GÖZÜMÜZLE GÖREMİYORUZ FAKAT HEPİMİZDE BİLİYORUZ

    bir şekilde varlıklarını gösteremiyor ve delillendiremiyoruz fakat hepside varlar şimdi bunların hiçbir şey olmadıgını varsaymazsın herhalde ben bunların yüçeler yücesi olan tüm her şeyin hakimi olan her şeyi yoktan var eden özelliklede insana insan üzerinden kendisini asla ve asla tereddüte yerbırakmayacak şekilde donatmış tereddüt edeceklere kendi bedenine bakarsan nice göremediklerini sana tatyolu ile gösteriyorum benim varlıgımı görmesende kainattaki var ettigim aklının erdigi herkesin farkına varmadıgı fakat herkesin bilebilecegi okadar cok degerler koydumki aklını calıştıranlar tembellik yapmayanlar HELE HELE NANKÖRLÜK ETMEYEN HİÇKİMSE BENİM VARLIGIMDAN ASLA ŞÜPHE DUYMAZLAR DERCESİNE DONATMIŞTIR asla yanılmaz asla tereddÜt etmezler diyor kanıtlayabilecekleri bir şekilde kainatı var ettim mutlaka ama mutlaka eger görmek isterlerse akıl yolu ile mutlaka göreceklerdir akıl kesinlikle ikna olur önemli olan aklın görmesidir hissetmenizdir nce hissettiklerinizi de göremiyorsunuz fakat Tatyolu ile fark ediyorsunuz sizler hiç akletmiyormusunuz yaratıcınız olarak sizlerin mutlaka beni görmek isteyeceginizi istisnasız biliyorum fakat sizler beni asla göremezsiniz bu yüzden sizlerin üzerinden göremeyeceginiz şeyleri tattırıyorum bunuda tat yolu ile aklederek görüyorsunuz fakat bunları tattıgınızdan algıladıgınızdan normal bir şey olarak hiç düşünmeden hiç akıl yormadan tefekkür etmeden degerlendirme yapmadan dalıp gidiyorsunuz öyle cok şeyler verdimki delil olarak
    birdüşünün o gözün gördüm dedigini inceleseniz farkına varsanız görenin göz olmadıgını beyninde bir GÖREN OLDUGUNUN O GÖRENİNDE RUH OLDUGUNU sistem oldugunu asıl görenin benim sizler için olmazsa olmaz olan bedenin insan olması için ruhumdan üfledigim şey olan ruhtur bu nun farkında olursanız aklederseniz işte ozaman bu durum karşısında hiçbir aklı başında birisi inkar ETMEZLER edenlerde dahil ikna olmak için delile bir ize bir belgeye gerek duymadan ikna olacaktır bu durumu anladıgı ve kavradıgı halde aklettigi halde bile bile yapıyor olmasından başka bir şey degildir aklı başında olupta sorgulayacak olan hiçbir akıl benim varlıgımı asla inkar edemez etmesi zaten mümkindegildir fakat iş insanınkendisini incelediginde kasıtlı olarak inad edenler de dahil hiçbir şekilde acıktan asla yoook ispatla diye mantıksız birşekilde diyemeyeceklerdir kendilerini inkar etmedikce insanlıktan vaz gecmezlerse bunu asla ve asla yapamazlar ya aklı tercih edecekler yada aklı inkar edeceklerdir tercih kendilerinindir kainatta ve insan ın üzerinde yüceler ve yücesi olan Allah ın var ettigi ayetlerini aklımızla baglantı kurarak irdelersek gözümüzle görmesekte teşbihte hata olmaz misali aynı ruh gibi aynı tat gibi aynı haşa ve haşa vs vs bu gibi dereglendirmelerle bunlar gibi bunlardan yolacıkarak aklıyla görür gözün görmesinden daha önemli olanın aklın görmesidir aklın görmesi gözün görmesinden cok cok daha gercektir önemlidir cünki haynalarda her şeyi görür fakat gördügü her şeyden bi haber yaşar işte insan oglu ise gördügüherşeyin arkasınıda görür aklıyla görür görüntüyü gören göz sadece nesneyi görür o gördügü şey ne ise bu sefer aklı ile o şeyin arkasındaki iyiyi ve köyüyü yada o gördügü şeyin mahiyetini önemini anlamını anlar ve o şeyi işler vs vs vs bunu gözüyle degil aklı ile anlar ve işler
    ateşi görür fakat onun sıcaklıgını yaklaştıkca artıgını hissederiz fakat o sıscklıgı bir aracı ile ölceriz
    birde gözümüzle görrmedigimiz halde ateşsiz sıcaklıklar vardır bunu yaklaştıkca sıcaklıgını hissederiz fakat o sıcaklıgı ve sıcaklıgın nasıl oluştugunu görerekdegil aklımızla anlar ve kavrarız sebeb ve sonucunun baglantılarını akıl ve mantıgımızla anlar ve kavrarız burada en önemli şey birinci derecede akıldır görmektende önce gelir akıl olmazsa görmenin birinci derecede önemi yoktur şöyleki sadece hayvanlar seviyesinde bir görmedir buna görmek degil bakmak denir sadece tehlikeli yada degil boyutunda vs görür o şeyin gercek boyutunu asla göremez cünki hayvandır akledemez akıl gözü yoktur insan ise gördügünü birde akıl la görür anlamıyla görür farkında olarak görürür o şeyin gelecekte ve şu anda ne gibi bir tehlike ve yada faydası var onu akıl la görür anlamlandırır işte asla herhangi aklı başında okumuş yada okumamış kim olura olsun eger sadece gözüyle akletmeden bag kurmadan baglantısız degerlendirme yaparsa işte o kişiye hangi nesneyi hangi delili hangi bilgiyi hangi izi yollarla hangi benzetmelerle yol gösterirsek gösterelim eger kişi asla aklıyla degil nefsiyle nefsini inatla konuşturursa bu kim olursa olsun bu asla mümkin degildir işte burası cok önemlidir

    İŞTE SİZE KENDİ VERDİGİNİZ ADRES OLAN BU KİŞİNİN BEYİNLE İLGİLİ BİLGİSİ OLAN BU DALDA COK BİLGİSİ OLAN BU KİŞİ EGER NANKÖRLÜK YAPARSA İŞTE böyle görmemezlikten gelir BU KİŞİ GİBİ ASLA VE ASLA HEMDE BEYİNLE İLGİLİ BİLGİSİ OLAN BU KİŞİ BİLDİGİ BU KONUYU GÖRMEMEZLİKTEN GELEREK KONUYU CARPITARAK HALKIN HİÇ ANLAMAYACAGI ŞEYLERDEN BAHSEDEREK KİŞİLERİN BÖYLE KAFASINI DAHA COK KARIŞTIRARAK KANDIRIYOR BEYİNDEN BAHSEDİYOR FAKAT HESAS HALKIN ANLAYACAGI OLAN KONUYU ES GECİYOR SAKLIYOR DALLANDIRIYOR BUDAKLANDIRIYOR TEK DEMESİ GEREKEN ŞEYİ DEMEYEREK HALKIN KAFASINI DAHADA KARIŞTIRIYOR HALBUKİSİ GÖRME İŞLEMİNİ ANLATTIKTAN SONRA ORADA DURUP EN ÖNEMLİ OLAN HERKESİN ANLATINCA ANLAYACAGI KONUYU ÖZELLİKLE SAKLAYARAK FARKINA VARMAMALARI İÇİN ÜSTÜ KAPALI OLARAK GECİYOR DİKKATLERİ GERCEK YÖNE CEKECEGİNE DİKKATLERİ KENDİ İDEOLOJİSİNE CEKEREK YÖNLENDİREREK İNSANLARI KANDIRIYOR ALDATIYOR KENDİ DALINA MESLEGİNE KÖTÜLÜK YAPIYOR KENDİSİNİ KANDIRIYOR YANİ KISACASI TAM BİR BİLGİ HIRSIZLIGI YAPIYOR GERCEKLERİ GİZLİYOR SAKLIYOR HIRSIZLIKTAN HİÇ BİR FARKI YOK HATTA BİLGİ HIRSIZLIGI HERHANGİBİR HIRSIZLIKTAN COK DAHA KÖTÜ BİR HIRSIZ BİRKİŞİYE ZARAR VERİR YADA EN FAZKA BİR AİLE YE VS VS FAKAT İNSANLIK İÇİN BİLGİ COK ÖNEMLİDİR BİLGİ İNSANI KURALLAR CERCEVESİNE SOKAR DEGER KATAR GELİŞTİRİR KÖTÜLÜKLERDEN UZAKLAŞTIRIR BOŞ VAKİTLERDEN ALI KOR DÜŞÜNCEYİ ACAR VE KENDİSİNİN DAHA COK TANIMASINDAN DOLAYI KENDİİÇİNDEKİ OLUŞAN SORGULAMALARI ANLAMLADIRMAYA BAŞLAYARAK İNSANIN NEDEN VAR OLDUGUNU NİÇİN YARATILDIGINI VS VS VS ANLAR VE YAŞANTISINA ANLAMKATARAK YAŞAMINA YÖNVERİR YÖNÜ OLDUGUNU BİLİR BİR AMAÇ İÇİN VAR OLDUGUNUN FARKINA VARARAK YAŞAR DİGER İNSANLARIDA UYARARAK HALKLARI BİLİNÇLENDİRİR VS VS VS
    —————————————————————————————————-
    SENİN VERDİGİN SİTEDEN ALINTI LADIM
    kesit keit alıntılardır
    …..Peki, bu gizemli organı nasıl araştırırsınız? Yani, yüz milyar sinir hücreniz var, birbiriyle etkileşen minik protoplazma demetçikleri ve bu etkileşimden geniş bir yelpazede beceriler ortaya çıkıyor ki, biz buna insan doğası ve bilinç diyoruz. Peki bu nasıl oluyor?….

    ……Peki, gerçekten olan şey ne? Bu ilginç rahatsızlığı açıklamak için, beyindeki görme bölgelerinin yapılarına ve işlevlerine bakıyoruz. Normalde görsel sinyaller göz içerisine gelir ve beynin görme bölgelerine giderler. Aslında beynin arka tarafında sırf görme ile ilgili 30 tane bölge var. Tüm bunların işlenmesinden sonra mesaj beyindeki’fusiform gyrus’ denen yüzleri tanıdığımız bölgeye gider. Orda yüzlere hassas olan nöronlar var. O bölgeye beynin yüz bölgesi denilebilir, değil mi? …..

    ……Benim fikrim ise, bu adam bir nesneye baktığında, görüntü, görme bölgelerine gider, fusiform gyrus bölgesinde işlenirve onun bezelye mi masa mı yoksa annen mi olduğunu anlarsın….

    ….Peki, bu hastaya gösterirsek ne olur? Hastayı alın ve ekranda resimler gösterin ve galvanik deri tepkisini ölçün.Masa, sandalye ya da toz yumağında hiç birşey yok, normal insanlardaki gibi, ama annesinin resmini gösterincegalvanik deri tepkisi düz. Annesine karşı hiçbir duygusal tepki yok çünkü görme bölümlerinden duygusal bölümlere giden bağlantı kopmuş. Görüşü normal çünkü görme alanları normal, duyguları normal, gülüyor, ağlıyor vesaire ama görme ile duygusal bölümler kopuk olduğundan annesinin sahte olduğu yanılgısı var.—–
    ———————————————————————————————————-

    BAK GÖRDÜNMÜ GÖRME İŞLEMİ BEYİNDE OLUŞUYOR GÖREN GÖZ DEGİL BEYİNDEKİ RUH tur

    bak muhalif bir kişiden bile teyit etmiş oldum yada oldunuz bu yönü ile saglamasını yapmışoldum şimdi daha kesin bir şekilde anladım görme işlemi kesinlikle beyinde oluşuyor buradan cıkan sonuc bu görüntüyü bu görmeyi beden olan göz görmüyorsa beyindeki gören kim bunu sen cevaplarmısın

    Sayın toro beyinde gören kim bunu cevaplamak senin görevin bu videoyu bu adresi sen verdin sen bu videoyu seyrettin ve anladın ben anladımsa sende anlamışsındır lütfen cevaplarmısın rammisteinne cevapla dedim bu konuyu bildigi halde cevaplamadı buda şunu gösteriyor rammisteinn bu konuyu biliyor yani görenin gözdegil göz bir pencere pencereden bakan ise beyindeki görme merkezindeki yeri gören ben olan beden degil gözdegil bendeki olan ruh tur gören ruhtur duyan ruhtur kokuyu alan ruh tur dokundugu şeyi hisseden ruh tur tadı alan ruh tur bedende oluşan agrıyı hisseden ruhtur vs vs vs
    RUH ta madde olmadıgına göre GÖREMEDİGİMİZE göre hiçbir şeye benzetemedigimize ve şekillendiremedigimize göre buda kesin olduguna göre ortaya cıkan bu durum yüceler yücesi olan her şeyi yoktan var eden eşi ve benzeri olmayan Allah ın varlıgını birligini akıl yolu ile görmemizi varlıgını bilmemizi bize akıl yoluyla ikna ediyor ettiriyor akıl bunu mantıklı olarak bilinçli birşekilde kavrıyarak nekadarda göremesekte aynı bedendeki ruh gibi baglantı kurarak bag yolu ile anlıyor işte sana varlıgını var ettigi şeylerle deliller ile izleri takip ederek bizlerdeki ve meyvelerdeki tad gibi görünmezlerden yola cıkarak görünmeyeni göremesekte gösterme yolları bu görme gözün arkasındaki gören ruh aklederek var edicisni akıl ve gönül gözüyle anlar ve görür bilir nekadarda göremesekte
    İş burada bitiyor bunun ispatı dır bu durum

    SORU BU GÖRÜNTÜYÜ KİM GÖRÜYOR Sayın toro işte bunun cevabını bu -arlatan niye gizliyor bu adam kesinlikle hem kendisine hemde ulaştıgı herkesi kandırıyor tambir insanlık onurunu cigniyor degersizleştirmek için bilgiyi gizleyerek insanları degersizleştiriyor şu muhteşem var edilmiş olan beyni ilkel olarak vas vediyor yeriyor tesadüfler sonucuna getirmeye calışıyor direk diyemiyor kelimeler arasına sokuşturdugu evrimcilerin söylemleriyle insanları maymundan gelen ilkel varlıklar olarak algılarına bilinçine yerleştiriyor vahki ne vah böyle bir kişinin varlıgı olmaz olsun kahrolsun bu ne kötü benlik bu ne insan düşmanlıgı bu ne vs vs vs bu adamın bilgisi cok tehlikeli dogru bilgiyi gizleyerek dogru olan bilginin birkısmını önemsiz olan kısmını halkı ilgilendirmeyen anlayamayacak olan kısmını anlatarak insanlıgın asıl bilmesi gereken en önemli olmazsa olmaz kısmını resmen saklıyor eger bunu anlatsa kendisi kendi ideolojisini resmen bitirecek ideolojisini savunması tam bir rezillik olacak savunamayacak savunmaya kalktıgı an bilinçlenenler heme soracaklar sen nedediginin farkında degilsin herhalde senin dinlemeye ijhtiyacın var baksana sacmalamaya başladın nasıl olurda benim bedenime ait olan bu gözler görüleni görmüyorsa gören beyindeki kişi olan ruh ise beden bu durumda bir aractan başka birşey degil bu cok muhteşem birşey asla bu eger böyle ise ende bunu şimdi anladımsa bu zamanakadar ögretilenlerin nerede ise hepsinin yanlış oldugu sonucu ortya cıkar benim acilen bu konuyu enine boyuna sorgulayarak dogru bildigim yanlışları tekrardan bu yeni bilgi üzerine cok ciddi birşekilde tekrardan cek ederek sorgulayarak saglamasını yaparak acilen vakit gecirmeden kendimi ve bu dünyaya geliş sebebini anlama ve kavramam için mutlaka her yönü ile tüm bildiklerimi tekrardan elden gecirerek yanlışlardan kurtulmam ve yaratılma sebebine göre acilen bu konu üzerine beni yoktan var eden yaratıcınınbenden ne istdigini araştırarak ulaşarak yolumu mutlaka belirlemem gerekir der ve o kişiye birdaha asla güvenmez ve uzak durur ve bu mantıkta olan herkesede bu mantıkla bakar vs vs vs

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      Sanırım sayın rammsteinn’e önerdiğim (siz buna henüz hazır değildiniz) söyleşide okuduklarınız ezber ayarlarınızla ciddi şekilde oynadı! Görüyorum ki daha önce savunduklarınız muhataplarınızın savunduklarıyla yer değiştirmiş ya da birbirine geçmiş!

      Ama sonunda insan vücudunun dışa ve içe dönük tüm eylemlerinin kalp değilde beyinde koordine (inancınıza göre tersi söz konusudur) edildiği gerçeğini kabul edebilmişsiniz! Ama bu seferde fiyakayı bozmamak adına oraya ruh denen bir kavramı koymuşsunuz!

      Peki dostum siz, size önermediğim ama sizin maalesefki henüz hazır olmadan okuduğunuz söyleşideki ”hayalet uzuv” sendromunundan ne anladınız? Bu problemin beyne gönderilen basit bir motor uyarı ile çözülebileceği savıyla eyleme geçen nöroloğun bulduğu çözümle bu sendromu ortadan kaldırmasından ve bu çözümün aynı sendromu yaşayan hastalarının genelinde aynı sonucu vermesi sonucundan ne anladınız?

      Hastanın kolu kesiliyor ama hastanın beyni kolun kesildiğininden bihaber şekilde kolla iletişim halindeymiş gibi davranıyor ve hasta olmayan kolunda ağrılar vamış gibi acı çekerek (beyninde) intihara meyilli hale geliyor! Bu durumda madem beyinde gerçekleşen bütün eylemler ruhun bize gösterdikleri ya da anlattıkları ise bu ruh ne menem birşeydir ki vücudun bir parçasının eksilmesinden haberi olmuyor?

      Ya da durumu başka bir örnekle geliştirelim, size göre insanoğlu yaptıklarıyla değerlendirileceği bir sınavda değilmi? Yani beyinde (inancınıza göre kalpte) ortaya çıkıp beden tarafından fiile dökülen her eylem onun sınavda alacağı notu belirliyor. Bu durumda aşağıdaki beyin problemini yaşayan hastanın notu nasıl verilir;

      “Capgras sendromu” bu sendromu barındıran beyin karşıdaki kişiye (problem oluşmadan önce tanıdığı) bakıyor ama gördüğü yüzü tanımıyor. Ama o kişi konuşmaya başladığında kim olduğunu biliyor. Çünkü beyinde yüzlerin (görsel depo) depolandığı yer hasar görmüş ama sesin kaydedildiği yer hala sağlam! Aynaya baktığınızda aynada gördüğünüz yüzün siz olduğunu biliyor ona göz kırpıp aynadan geri dönüşüne bakıyorsunuz ama o yüzün sizin yüzünüz olduğunu tanıyamıyorsunuz! Annesi 2 dakka önce yan odadan hastayı arıyor gayet güzel konuşuyorlar ama anne telefonu kapatıp yan odaya oğlunun yanına geçtiğinde hasta ”bu kadın kim” diye soruyor! Hatta daha ileri giderek;

      ”Bu kadın tıpkı anneme benziyor, ama bu sahtesi– annemin kılığına girmiş başka bir kadın.” diyor!

      Bu durumda ruh diye birşey var ve aslında gören o ise , nasıl oluyorda içinde bulunduğu bedenin onlarca yıllık annesinin yüzünü tanıyamıyor? Bu durumdaki yani hasarlı olan ruhlar nasıl olacakta sınava devam edecekler (anında ölmüyorlar)?

      Peki beyin hasarı sonucunda vücudundaki uzuvların kendilerine ait olmadığını şiddetle iddia ederek, o organların vücutlarından koparılmasını isteyecek duruma gelenlerin durumunu nasıl değerlendireceğiz?

      Merak ettiğimden soruyorum sizce bir insan kolunu fiziken kaybettiğinde ruhunun koluda mı gider?

      Şimdi gelelim vecizelerinize;

      ”TAT ALMA YOLU İLE YEDİGİMİZ O ŞEYLERİN KENDİSİNİ GÖRÜYOR VE BİZZAT YİYORUZ YANİ ELMANIN KENDİSİNİ MUZUN KENDİSİNİ ÇİLEGİN KENDİSİNİ VS VS VS FAKAT YEME ESNASINDA MUHTEŞEM BİR TAT ALIYORUZ HER MEYVEDE ŞEKERDE VE TUZDA BU OLUYOR FAKAT HİÇ BİR BİLİM ADAMI HİÇ BİR LABORATUAR BU TATLARI GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNE GETİREMEMİYOR” sizden alıntı

      Sayın bir kul,işte o yüzden sadece gözümüz yok! Dilimiz, kulağımız, burnumuz ve dokunma duyularımızda var! Bu durumda siz neden dilimizle göremiyoruz ya da neden kulağımızla koku alamıyoruz diye de sormalısınız! Eğer herşeyi algılamak için gözümüz yeterli olsa idi sadece gözle doğmamız yeterliydi! Ama meyveyi gözümüze sokamayacağımızdan ağzımıza sokuyor ve o meyvenin tadını ağzımızla (dil üzerindeki kimyasal etkileşimin beyindeki yansıması) alıyoruz!

      İnsan içinde oluşan değer yargıları ise içinde yaşadıkları toplumların gelenekselleştirerek içselleştirdiği ve nesilden nesile öğreterek ilettikleri paket programlardır! İnsanlar içine doğdukları toplumların geleneksel davranış paketlerini aileleri ve çevreleri vasıtasıyla öğrenir ve öğrendiklerini uygularlar! Bu yüzden dünya üzerinde insanlar farklı durumlar için farklı eylemler kullanmayı tercih eden gruplar olarak ayrışmışlardır! O nedenle sizin doğrularınız herkesin doğrusu yanlışlarınız ise herkesin yanlışı değildir! Bunu ben söylemiyorum dünya haritası söylüyor!

      Bu durumda sormalıyım, siz pazarda gezerken birilerinin adını söylediğini DUYDUĞUNUZ meyvanın GÖREREK, DOKUNARAK, KOKLAYARAK ve sonrasında ağzınıza götürüp TADINI ALARAK yani bütün duyularınızı kullanarak adının mesela ELMA olduğuna beyninizde karar vermiyormusunuz? Peki şuanda gördüğünüzde ELMA deyip tattığınızda çilek tadı veren bir meyva ile karşılaştığınızda ne olacak?

      Bakın, tanrıyı gözünüzle göremiyor, kulağınızla duyamıyor, burnunuzla kokusunu alamıyor, dilinizle tadamıyor, elinizle dokunamıyorsunuz yani duyularınıza gelen ve beyninizde somut olarak canlandırabileceğiniz hiç bir uyarı yok! Bu durumda tanrı göremediğiniz, koklayamadığınız, işitemediğiniz,tadamadığınız ve dokunamadığınız halde beyninize size öğretilerek sokulan ortak eylemler gibi, örneğin lehçe gibi birşey! Nasıl doğarken araba kullanmayı bilerek doğmuyor araba kullanmayı sonradan birilerinden öğreniyorsanız ”tanrının var olması gerektiği” düşüncesini de yine birilerinden öğreniyorsunuz! İşin komiği insanlar ”tanrının var olması gerektiği” düşüncesinin yanı sıra HANGİ (isim olarak) tanrının var olması gerektiği düşüncesinide içine doğdukları toplumun inanışlarına göre belirliyorlar! O zaman birilerine göre Zeus, birilerine göre Brahma, birilerine göre Ba’al, birilerine göre Enlil ya da Enki, birilerine göre İşthar, birilerine göre Yehova, birilerine göre Ra, birilerine göre Manitu size görede sizin tanrınız ”var olması gereken” tanrı oluyor! Bu ezber ve toplumların nevi şahıslarına münhasır gelenekler yüzünden aynı tanrıda buluşamıyorsunuz!

      Söyleşinin odağındaki nöroloğa ettiğiniz hakaretlere gelince,

      Adamın söylemlerinden rahatsız olmanızı anlarımda sizin inancınızdan olmayan hatta semavi inanışların hiçbirisine dahil olmayan bir adamı sizin ahlaki ve dinsel geleneklerinizle şekillenmiş güdülenmelerinize göre düşünüp, söylem geliştirmediği için eleştirip hakaretler savurmalarınızı anlayamam (mecazen). Ama ben bu durumu ve nedenlerini zaten sizi kendiniz göstermeden yazmıştım. Buyrun yeniden okuyun;

      ”Ama bunu yani iddianızın VARLIĞINI ”görmüyormusunuz”, ”düşünmüyormusunuz”, ”hissetmiyormusunuz”, ”vicdanınızı dinlemiyormusunuz” gibi anlamsız önermelerle kanıtlayamazsınız! Çünkü bizde ”gördüğümüz”, ”düşündüğümüz”, ”hissettiğimiz”, ”vicdanımızı dinlediğimiz” için sizin iddialarınızın gerçekliğine ikna olamıyoruz!

      Üstüne birde bize ”görmüyormusunuz”, ”düşünmüyormusunuz”, ”hissetmiyormusunuz”, ”vicdanınızı dinlemiyormusunuz” diyerek sadece siz ”görebiliyor”, ”düşünebiliyor”, ”hissedebiliyor” ve ”vicdanını dinleyebiliyor” muş gibi hakaret etmenize yani kendinize (bu duyulardır insanı insan yapan) insan bize başka birşey demenize muhatap olmak zorunda kalıyoruz!

      Yani sırf kendi iddianız kanıtlansın diye ya da sırf kendi iddianız karşınızdakinin söylemleriyle çürütülemesin diye yani sırf kendi keyfiniz için karşınızdakilere insan değilsiniz diyorsunuz! Bu şekilde onları rahatsız edip ”olabilir mi” demelerini yani sizin iddianıza yakınlaşmalarını bekliyorsunuz! Aynı binlerce yıldır dünyada ortaya çıkmış bütün dinlerin, insanlara kendilerini ”olabilir mi” diye sorgulatarak ve o sorgudan çıkacak korkuya dayanarak kabul ettirmeye çabalamaları gibi!” benden alıntı

      Sizin gibi görmeyen, düşünmeyen, duyumsamayan bir insana, sizin gibi görmediği, düşünmediği ve duyumsamadığı için hakaret ederek tepki gösteriyorsunuz! Bu tepkiniz eğer ahlak gereği ise çok vahim!

      Uzatırdım ama bu yazıyı uzatmaktan yani size daha uzun cevap vermekten daha önemli bir işi çözümlemeliyim! Zaten yazdığınız yazıya (yazının içindeki ruh halinin etrafa saçtığı anlamsızlıklar) istinaden haketmediğiniz kadar uzun bir cevap vermiş bulundum. Daha fazlası sizin durumunuzdaki birine haksızlık olur!

      Zaten bilinçaltınız rahatsızlığınızın ne olduğunu parmaklarınız vasıtasıyla yazıya dökmenizi sağlamış;

      ”GELEREK KONUYU CARPITARAK HALKIN HİÇ ANLAMAYACAGI ŞEYLERDEN BAHSEDEREK KİŞİLERİN BÖYLE KAFASINI DAHA COK KARIŞTIRARAK KANDIRIYOR”sizden alıntı

      Zaten kafanız karışık birileri çıkıp daha da karıştırmasın istiyorsunuz!

  373. bir kul dedi ki:

    Sayın toro

    Sayın Toro
    08/01/2016, 09:41 bu tarihli yazına mantıklı bir cevap akla uygun ve insanın duyu yolları ile ulaştıgı şeylerle
    yaptım cevapladım

    NOT BU ÖRNEKLEMEDE GÖLGEYİ YAZMAMIŞIM
    ÖRNEK
    GÖZÜMÜZLE GÖRDÜGÜMÜZ HALDE ELLERİMİZLE DOKUNAMIYOR ONU DOKUNMA YOLU İLE KAVRAYAMIYORUZ FAKAT NESNELERİN VARLIGIYLA VE GÜNEŞİN ORTAYA CIKMASIYLA OLUŞAN BU SİSTEM KARŞISINDA OLUŞAN BU ŞEYİ HİÇ BİR TEKNİKLE NESNE HALİNE GETİREMİYORUZ
    —————————————————————-
    BURASI EKLENEN KISIM
    (((( O ŞEY NE GÖLGE BU GÖLGEYE NE TAT ALMA YOLU İLE NEDE KOKU YOLU İLE NEDE DOKUNMA YOLU İLE ULAŞAMIYORUZ SADECE GÖRÜYORUZ ŞU MUHTEŞEMLİGE BAKARMISINIZ YÜCELER ÜCESİ OLAN YARATICIMIZ KENDİSİNİ ANLAYABİLME VARLIGINI KAVRAYA BİLMEMİZ İÇİN HERTĞRLÜ ÖRNEKLERLE DONATMIŞ GÖREBİLENE GÖRMEK İSTEYENE )))))

    BUNLARIN HER BİRİSİ AYET DELİL BELGE VS VS VS DİRLER
    bir kul dedi ki:
    09/01/2016, 01:08< —DEVAMINI BUTARİH VE SAATTEKİ YERDEN OKUYUNUZ

  374. bir kul dedi ki:

    Sayın toro

    Bu durumda ruh diye birşey var ve aslında gören o ise , nasıl oluyorda içinde bulunduğu bedenin onlarca yıllık annesinin yüzünü tanıyamıyor? Bu durumdaki yani hasarlı olan ruhlar nasıl olacakta sınava devam edecekler (anında ölmüyorlar)?DEMİŞSİNİZ

    bu sorunu anlaman için ilk önce bu daldaki kişiden tarafsız birşekilde deteylı bir bilgi almalısın o kimse sen bulacaksın senin sorunun cok merek ediyorsan birde kuran ı acıp oku dünyada olup bitenlerin sebebini netiçelerini vs vs vs anlamayacalış inanmasanda bir bak göz at bir tavsiye
    Yahu bu iş doktorların işi yinede azcok varsayımda bulunayım bu beden ruhsuz ruhta bedensiz bir anlamı yoktur yaratıcımız böyle yaratmış ve diyorki ben imtihan için yarattım imtihanda hertürlü iyi yada kötü rahatsızlıklar netiçesinde oluşur bu durum gayet normaldir sen bilgisayar kullanmıyormusun eger vürüs bulaşırsa yada bortta herhanfi biyerde en ufak bir arıza bilgisayarın karışmasına yol acacaktır mutlaka karşılaşmışsındır bazen dosyayı silersin sildigini sanırsın halbukisi vürüs girdiginden o dosya cogalır cogaltırsın yada tersi olur vs vs bunlar şaşılacak şeyler degildir kafa yoranlar için
    Önemli olan konu insan nedir ne için vardır kendisini tanımak ve bilmek için vardır hastalandıgında bana yada sana sormayacak gidecek doktora bende olsam sende olsan sayın toro içki içen kişi o hasta kişiden daha kötü bir hal alıyor içki beyni dagıtıyor kısa devre yapıyor ne annesi ne babası nede kolu nede bacagı o yetmiyor birde araba kullanıyor katil oluyor daha kendi bedenini kullananaz halde iken kalkıyor birde arac kullanıyor söyledigini bilmiyor bunlar basit seyler bunlar ı hasta ve hasta yakınına anlatır doktor birkişi insanı bilgilendirecekse kalkıpta herkesi ilgilendirmeyen şeyi degil herkesi ilgilendiren en önemli konuyu anlatır kalkıpta sacmalamaz kendi ideolojisine yönlendirmez

    Peki beyin hasarı sonucunda vücudundaki uzuvların kendilerine ait olmadığını şiddetle iddia ederek, o organların vücutlarından koparılmasını isteyecek duruma gelenlerin durumunu nasıl değerlendireceğiz?DEMİŞSİNİZ

    Pisikologun işi benim degil adı üstünde insan her yönü ile imtihan edilenleriz bunu ortaya cıkaracak olan senle ben degil doktorlar yada ilgili branş ne ise orasıdır bizler o sonuctan ne cıkartmalıyız herkes kendi bilgisi dahilinde yapar degerlendirmesini
    Merak ettiğimden soruyorum sizce bir insan kolunu fiziken kaybettiğinde ruhunun koluda mı gider? DEMİŞSİNİZ

    Sayın toro benim ruhla ilgili bilgim cok az fakat benim bildigim şey en azından fikir yürüterek şunu anlayabiliyorum agrı beyinde oluşur toro bu konuyu tam 10 sene önce biliyordum benim aklım karışmaz nedenide benim kılavuzum benim zaten insan oldugumu söylüyor bana güven diyor fakat araştırdiyor bilgiyi test etdiyor emin oldiyor vs vs vs ne dedi ise cıktı hiç yanılmadı benim o şahsa kızmamın sebebi anlatım kesinlikle herkesin anlamayacagı şaşıracagı şeyleri anlatıyor olmasıdır ben beyin konusunda cok şey dinledim inceledim seyrettim nedenini anlayabiliyorum kafamıkarıştırmıyor fakat bu yolda bilgisi olmayanlar kesinlikle bu eksik anlatımlı bilgilerin tesiri altında kalarak o kişiye inanacaklar ve gercek bilgiden mahrum kalacaklar yanlış bilgilerle hayatlarını yaşayacak ve gecip gidecekler sorumsuz birşekilde

    Bu durumda sormalıyım, siz pazarda gezerken birilerinin adını söylediğini DUYDUĞUNUZ meyvanın GÖREREK, DOKUNARAK, KOKLAYARAK ve sonrasında ağzınıza götürüp TADINI ALARAK yani bütün duyularınızı kullanarak adının mesela ELMA olduğuna beyninizde karar vermiyormusunuz? Peki şuanda gördüğünüzde ELMA deyip tattığınızda çilek tadı veren bir meyva ile karşılaştığınızda ne olacak? DEMİŞSİNİZ

    demogoji yapıyorsunuz ben nediyorum sen ne cevap veriyorsun bu durumda senin tezin çökmüştür
    tatdıgın şeyi göstersene iflas

    İşin komiği insanlar ”tanrının var olması gerektiği” düşüncesinin yanı sıra HANGİ (isim olarak) tanrının var olması gerektiği düşüncesinide içine doğdukları toplumun inanışlarına göre belirliyorlar! O zaman birilerine göre Zeus, birilerine göre Brahma, birilerine göre Ba’al, birilerine göre Enlil ya da Enki, birilerine göre İşthar, birilerine göre Yehova, birilerine göre Ra, birilerine göre Manitu size görede sizin tanrınız ”var olması gereken” tanrı oluyor! Bu ezber ve toplumların nevi şahıslarına münhasır gelenekler yüzünden aynı tanrıda buluşamıyorsunuz! DEMİŞSİNİZ

    bunu ben degil yaratıcımız en güzeliyle biliyor sen kendine bak başkalarını başkaları düşünsün başkasının yanlışı başkasının yeterki şirk içinde olmasın büyük günahlarından vazgecsin yada büyük günahlardan uzuakdursun yaklaşmasın vs vs vs

    Sizin gibi görmeyen, düşünmeyen, duyumsamayan bir insana, sizin gibi görmediği, düşünmediği ve duyumsamadığı için hakaret ederek tepki gösteriyorsunuz! Bu tepkiniz eğer ahlak gereği ise çok vahim!
    DEMİŞSİNİZ

    benim kızmam tarafsız birşekilde bilgiyi gercek şekli ile halkın bilmesi gerektigi gibi vermemesi bilgiyi carpıtması hesas bigilendirecegi konuyu es gecmesi bunu kasten bilerek aklederek yapması inanmayışından dolayı degil konuyu cok iyi bilmesi ve bu konunun kesinlikle sade birşekilde halkın bilmesi gereken asıl bilmesi gereken yeri detaylı olarak anlatmaması şaşırtma yolunu tercih etmemesi bunun yerine kendi ideolojisi ne ise o yönde tıbbın alanı olan yerleri konu edinmesi eger ben bu konuyu önceden bilmese idim bu konuda bilgim olmasa idi kesinlikle bende oradaki insanlar gibi şaşıracak hiçbir şeyanlamayacaktım

    İşte buyüzden cok sinirlendim kendi adıma degil inanın insan olara insandan saklanan bilgi
    İnsanın önünü ve ufkunu acacak olan bilgileri saklayanlar belkide dünya insanlıgının en kötü insanıdır hırsızlardan cok daha kötüdür bir bilgi hele hele insan üzerindeki bilgi bu bilgide insanların cogu bilmiyorsa acilende bilmesi gerekiyorsa nasıl olurda bir insan olarak kızmam bunu anlamanız için bir gün eger bu pencereden bakarsanız ozaman bana hak vereceksiniz şimdi nedesem boş sizi inandıramam ikna edemem
    fakat bilgi dedikmi insandan saklanmamalı hemen paylaşmalıyız tarafsız olmalıyız işte bunu sadece yapanlar yapmaya calışanlar insanlıga saygı duyanlar yapıyor en azından calışıyor

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      ”bu sorunu anlaman için ilk önce bu daldaki kişiden TARAFSIZ birşekilde deteylı bir bilgi almalısın” sizden alıntı

      TARAFSIZ derken bana bitaraf sizin inancınıza ise taraf bir bilgi almamımı tavsiye ediyorsunuz?

      ”bu beden ruhsuz ruhta bedensiz bir anlamı yoktur yaratıcımız böyle yaratmış ve diyorki ben imtihan için yarattım imtihanda hertürlü iyi yada kötü rahatsızlıklar netiçesinde oluşur” sizden alıntı

      Nereden biliyorsunuz, kendisinden mi duydunuz? Kitabı doğrudan ondanmı aldınız? Sayın bir kul tanrım dediğiniz varlık ile sizin aranıza 1400 yıl boyunca kaç tane insan girdi, farkında mısınız? Ya yanlış tanrı ise ya gerçek tanrı(!) öldüğünüzde size ”benim, sana böyle bir kitap göndermeyeceğimi bil diye verdiğim aklı niye kullanmadın” diye sorarsa, ne yapacaksınız? B planınız varmı merak ettim!

      ”sen bilgisayar kullanmıyormusun eger vürüs bulaşırsa yada bortta herhanfi biyerde en ufak bir arıza bilgisayarın karışmasına yol acacaktır mutlaka karşılaşmışsındır bazen dosyayı silersin sildigini sanırsın halbukisi vürüs girdiginden o dosya cogalır cogaltırsın yada tersi olur vs vs bunlar şaşılacak şeyler degildir kafa yoranlar için” sizden alıntı

      Peki bu içine virüs giren bilgisayarlar CENNETEMİ girer yoksa CEHENNEMEMİ? Hani sınavdalar ya! Kafa yoruyorm işte!

      ”doktor birkişi insanı bilgilendirecekse kalkıpta herkesi ilgilendirmeyen şeyi degil herkesi ilgilendiren en önemli konuyu anlatır kalkıpta sacmalamaz kendi ideolojisine yönlendirmez” sizden alıntı

      Bu bahsettiğiniz aslında ezberinizi bozduğu için diş bilediğiniz doktor sizin kapınızı hiç beklemediğiniz anda çalıp, zorla evinize girdikten sonra o internet sitesinde okuduklarınızı size silah zoruyla mı anlattı? Dinlemeye, duymaya mecbur mu bıraktı sizi? Benim sayın rammsteinn’e tavsiyemi üzerinize alınmasaydınız bu doktordan haberiniz olacak mıydı? Yani o andan öncede, o andan sonra da o doktorun umrunda mısınız siz?

      Sizin nöroloji konusunda özellikle nörolojiye hayatını adamışların hayatları boyunca edindikleri bilgi birikimlerinin SAÇMALIK olduğunu söyleyebilecek kadar yetkin olduğunuzu bilmezdim? Demek sizin inancınızın inanırları için bonuslarından biride dünya üzerinde ki her konu üzerine ordinaryüs olmalarını sağlamak! Yani sizden olunca karşımızda konuşan herkesin konuştuklarına SAÇMALIK diyecek kadar yetkin ve seçkin olabiliyoruz! Yani burnumuz kaf dağınında üstüne çıkıyor!

      ”Sayın toro benim ruhla ilgili bilgim ÇOK AZ”sizden alıntı

      Madem bunu biliyorsunuz da neden ordinaryüs edasıyla RUH tanımı yapıyorsunuz?

      ”demogoji yapıyorsunuz ben nediyorum sen ne cevap veriyorsun bu durumda senin tezin çökmüştür” sizden alıntı

      Sevgili dostum, dünyadan bihabersiniz! Şimdi sizi alıp bir uzmana götürsem ve hipnotize ettirsem. O uzman size patatesi yedirtir ve beyninize patatesi elma diye yutturur da uyandığınızda ne olduğunuzu hatırlamazsınız bile! Ruhunuzda duymaz!

      ”bunu ben degil yaratıcımız en güzeliyle biliyor” sizden alıntı

      BİLİYOR ve bunu size, siz doğrudan yani sadece sizin aranızda iletişimi sağlayan kırmızı renkli telefondan arayarak söylüyor mu?

      ”benim kızmam tarafsız birşekilde bilgiyi gercek şekli ile halkın bilmesi gerektigi gibi vermemesi” sizden alıntı

      Siz nesiniz, hakem mi? Dünyadaki her insan gözlemlerini, deneylerinin sonucunu ve bunların tesiriyle ortaya çıkan düşüncelerini açıklamak ya da bunların taraflı ya da tarafsız olduğu bilgisini almak için size mi danışacak? Siz mi karar vereceksiniz ortaya çıkan bilginin taraf ya da bitaraf olduğuna?

      Örneğin bu nöroloji uzmanımız olan Hintli, düşüncelerini kendi içinden çıktığı kültüre bile yaslamamış, ilintilememişken sizin kültürünüze mi yaslayacakk ya da ilintileyecek?

      Siz sinirlenmemişsiniz! Beyninizin ezbere dayalı çalışma sistemine giren gerçek ya da ”acaba” virüsü tarafından hacklenmişsiniz! Aksi taktirde bu kadar akla ziyan yorumları alt alta yazamazdınız!

  375. bir kul dedi ki:

    Sayın Toro

    sana bir soru bu sefer ya cevaplayacaksın yada es gececeksin

    bir aygıt oldugunu varsayalım bir makine dünyada hiçkimsenin daha önce görmedigi bir makine dünyada hiç kimsenin daha önce görmedigi bir şey eger bu aygıt senin karşına getirilirse bizde eger bu makinenin yada aygıtın mekanizmasını /işleyişini ilk olarak kim söyleyebilir diye sana sorsak nasıl cevap verebilirsin varsaydıkki hiç kimsenin daha önce görmedigi bir makine var ve eger senin karşına cıkarttık ve bu makinenin yada nesnenin mekanizmasını /işleyişini ilk olarak kim söyleyebilir diye sorsak senin bize verecegin cevap bunu söyleyebilecek ilk kişi imalatcıdır bazıları yaratıcıdır bazıları muciddir bazıları üretiçidir diyecektir vs vs

    her ne derlerse desinler bir şekilde benzer şeyler diyeceklerdir

    imalatcı yaratıcı üretiçi mucit azcok benzerşeylerdir peki toro sen ne diyeceksin bu işe yada inadına devamı edeceksin bakalım egonuzu yenebilecekmisiniz

    Gördüğünüz gibi ben YOK dediğim birşeyin VAR olduğunun (insan duyularının beyinde yarattığı gerçeklik olgusuna göre) kanıtlanmasını engelleyemiyorum! Karşımdaki iddia mantıksal ve duyusal boşluk bırakmayacak şekilde kanıtlandığında benim iddiam da kendiliğinden düşer! DEMİŞSİNİZ

    bu durumda sonuc bumudur sizce

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      Sanırım beni kendinizle karıştıyorsunuz! Bugüne kadar bana hitaben yazılan hangi soruyu ”es” geçmişim? Hatırlatırsanız sevinirim! Sonra karşılıklı olarak birbirimizin çetelesine bakıp eğleniriz, hangimizin ”es” geçtiği soru sayısı fazla diye!

      ”bir aygıt oldugunu varsayalım bir makine dünyada hiçkimsenin daha önce görmedigi bir makine dünyada hiç kimsenin daha önce görmedigi bir şey eger bu aygıt senin karşına getirilirse bizde eger bu makinenin yada aygıtın mekanizmasını /işleyişini ilk olarak kim söyleyebilir diye sana sorsak nasıl cevap verebilirsin varsaydıkki hiç kimsenin daha önce görmedigi bir makine var ve eger senin karşına cıkarttık ve bu makinenin yada nesnenin mekanizmasını /işleyişini ilk olarak kim söyleyebilir diye sorsak senin bize verecegin cevap bunu söyleyebilecek ilk kişi imalatcıdır bazıları yaratıcıdır bazıları muciddir bazıları üretiçidir diyecektir vs vs” sizden alıntı

      Bu bir şaka olmalı deyip geçerdim ama sizin espri anlayışınızın düzeyini bildiğimden ciddiye alıyorum

      Tabiki dünyada tek olan şeyin nasıl çalıştığını ilk önce imalatçısına sorarız! Hatta o makinayı insan farzedelim, sizi de sözcü yapalım ve bizim yerimize önce ”insanı ben yarattım diyen” onca tanrı arasından hangisinin gerçek tanrı (!) olduğunu bulduktan sonra bizim adımıza o tanrıya SORUN, biz nasıl çalışıyoruz diye! Mümkünse siz o soruyu yani makinanın hayır insanın nasıl çalıştığını tanrıya sorup cevabını alırken bende hatta bütün insanlık da yanınızda olsun! Sonra birde sizin gerçekten tanrıyla konuşup, konuşamadığınızı tartışmak zorunda kalmayalım!

      İşte o zaman yani siz tanrıya soru sorup makinanın hayır insanın nasıl çalıştığını öğrenirken, aşağıdaki durum gerçekleşir;

      ”Gördüğünüz gibi ben YOK dediğim birşeyin VAR olduğunun (insan duyularının beyinde yarattığı gerçeklik olgusuna göre) kanıtlanmasını engelleyemiyorum! Karşımdaki iddia mantıksal ve duyusal boşluk bırakmayacak şekilde kanıtlandığında benim iddiam da kendiliğinden düşer!” benden alıntı

      Peki şimdi sizde durum nedir?

  376. Bi Yabancı dedi ki:

    Sayın Toro :

    İnsanlığın geldiği noktayı tersine işleyen domino taşları düzeneğine benzetiyorum ilk taşı koyan ; yani ilk korkan ilk ümit eden ilk inanan vs. insan bu içsel eylemleri en nihayetinde kendi kendine öğrenmedi daha doğrusu onları yoktan var etmedi.Nasıl ki İslamın Tanrısına eleştiri yöneltirken Şeytanın içinde vücut bulan kibir duygusunun her şeyden bağımsız bir şekilde var olamayacağını iddia ediyorsak ilk insanın da kendi içinde ortaya çıkan ve kendinden sonrakilere öğrettiği bir takım düşünsel eylemlerin yine her şeyden bağımsız bir şekilde ortaya çıkamayacağını söyleyebilmeliyiz. Şunu demek istiyorum : İlk insan Tanrının ön görmediği ya da Tanrı için sürpriz olacak her hangi bir düşünsel ya da fiziksel eylemin altına imzasını atamaz, attığı taktirde Tanrının, bulunduğu ortamda kendisine rakip olan alternatif güçleri aramaya koyulmasının zamanı gelmiş demektir.
    Ben de sizin gibi hareketi başlatan, evrene hareket kaabileyeti kazandıran bir Tanrının varlığına inanıyorum. Fakat sanırım farklı düşündüğümüz noktalar var.Yanlış hatırlamıyorsam bir yazınızda evrenin iç düzenlemesini yapan Tanrı fikrinin anlamsızlığına vurgu yapmıştınız.Tam olarak bu noktada ayrılıyoruz.
    Verdiğiniz örnekler tesadüfen de olsa bu ara eğitim bilimleri dersinde işlediğimiz klasik koşullanma konusuyla bire bir örtüşüyor. Bilirsiniz : ”Köpek+Zil Tepki yok” ”Köpek+Zil+Et=Salya” ve sonunda ”Köpek+Zil=Salya” Bu davranışçıların öğrenme ve öğretme tekniğidir fakat bir de edimsel koşullanma vardır ki bu çok daha karmaşıktır ve asıl öğrenmenin zihinsel süreç olduğunu, davranışlara hiç bir şekilde yansımasa da kalıcı ve etkili öğrenmelerin olduğunu savunurlar.Sonuç itibariyle her durumda bireysel bir tatmin bireysel bir çıkar bireysel bir fayda öğrenmenin temelinde yatar.
    İnsanlığın en başına geri dönelim ve Tanrı fikri kafasında bir ampul gibi yanan ilk insanı irdeleyelim! Dediniz ki ”zamanın birinde bir insan belki ihtiyaçtan belki başka bir şeyden, kendisinden daha güçlü bir varlık tarafından korunma ihtiyacı duyup Tanrıyı icad etmiş ve bu durumun ona verdiği rahatlık hissini diğerleriyle de paylaşmak üzere onu diğerlerinede öğretmiş olabilir!”
    Bir insan kendinden daha güçlü ve kendisi için tehlikeli olduğunu düşündüğü diğer varlıklara karşı, hiç bir deneyimin sahibi olmadan nasıl olur da onlardan da güçlü bir Koruyucu tahayyül edip ve tahayyülden ibaret olan bu güce sığınarak rahatlayabilir ? İlk insanın kendini kandırmak yoluyla kendi kendini terapiye alması ve bu yalancı mutluluğu başkalarına da öğretmek istemesi maalesef bana mantıklı gelmedi. Tüm bunları geçtim tahayyülden ibaret olan o güce sığınıp rahatlayabilmek bile ancak öğretilme yoluyla kazandırılabilir yani bir nevi bu da bir afyon şeklinde muhatabı kandırmak suretiyle gerçekleştirilebilirdi. Son tahlilde ben adına ”inanmak” dediğimiz o sessiz ama bir o kadar da köklü içsel fiilin İnsanın içine, bir gün ortaya çıkarması ümidiyle Tanrı tarafından konulduğunu düşünüyorum.

    Sorularınıza da da ayrıca cevap vereyim:
    -Bir bebek sıcak sobaya dokunmaması gerektiğini,elektrik prizine tel sokmaması gerektiğini bu eylemleri ifa ettikten hemen sonra duyu organlarının beynine gönderdiği sinyallere beynin verdiği tepkilerin işine gelip gelmediğini deneyimledikten sonra öğrenir.
    -Bir insan içinde bir yerlerde bilincin en derinlerinde saklı olan korku duygusunu ortaya çıkarmayı öğrenemez gerekli olan uyarıcılar o duygunun ortaya çıkmasını sağlar.
    -Bir bebek ağlamayı ciğerlerine çektiği ilk oksijenin ciğerlerinde oluşturduğu geçici yanma hissine tepki olarak bilincinin derinliklerinden ortaya çıkarır.
    Sanırım bu cevaplarım yazınızın en dibinde yer alan sorularınıza göz kırpırıyordur Sayın Toro.

  377. toro dedi ki:

    Sayın Bi Yabancı,

    Öncelikle sorularıma verdiğiniz yanıtlar için teşekkür ederim! Bende bu sorulara aynı yanıtları verirdim! Sonuç olarak görüyoruz ki öğreniyoruz!

    Ama başka bir durum var neden diğerlerinden (hayvanlardan) daha farklı öğreniyoruz? Çünkü çocukluktan ergenliğe geçiş dolayısıyla deneyimleme ve öğrenme sürecimiz daha uzun! Tabi bu bizi bundan yüzbinlerce yıl öncesinde yaşadığımız ortama karşı daha yavaş hazır hale gelir bir tür haline getiriyordu! Hele de besin zincirinde bizim üzerimizde yeralan onlarca yırtıcı avcı varken! Bu durumda bugünkü gibi bir dominantlık gösterebilmemiz mümkün değildi! Sonra şans yüzümüze güldü ve o yırtıcıların nesli tükeniverdi! İşte bu noktada yavaş yürüyen gelişim sürecimiz dünyanın yeni düzeninde avantaja dönüştü ve biz bizi şimdiki halimize taşıyacak sıçramaları yaptık!

    Tanrı var veya yok! Bizi özellikle işledi ya da işlemedi! İçimize birşeyler koydu yada koymadı! Bunlar işin magazini! Siz bana tanrıyı kimin gördüğünü söyleyin! Ya da biz hepimiz tanrıyı gördük mü, görmedik mi?

    Dünyada yaşayan insan, dünyayı algılamak için duyulara sahiptir! Bunlar bu dünyaya göre evrilmiştir amaç bu dünyayı algılamaktır! Örneğin gözlerimiz ışığı daima başımızın üstünden iniyormuş gibi algılar ve nesnelerin şeklini bu şekilde betimler! Biz duyularımızın algıladığı ve beynimizde kayıt edilesi bir data haline gelip sırası geldiğinde algıladıklarımızla eşleştirebileceğimiz bilgilere göre var veya yok kavramını ortaya koyarız! Doğuştan görmeyen bir insana istediğiniz kadar ışık var deyin onun beynine ışığın varlığını değil ancak ışığın varlığına ait söylemi (işittiği) kaydettirebilirsiniz!

    Bu durumda duyu organlarımızın tespit edemediği her türlü nesnel ya da metafizik varlık duyularımız tespit edene kadar YOK tur!

    YOK u ıspatlayamayız! Buna gerek de yoktur! Çünkü YOK denilen VAR olduğu mantıksal ve duyusal boşluk bırakmayacak şekilde insan beynine kanıtlanana kadar zaten YOKTUR! Varlığı duyusal olarak test edilmemiş , edilememiş herşey test edilene kadar YOK olacaktır!

    Bu nedenle inanmayı ya da tanrı fikrini içimize tanrı koydu iddiası bir insan için ancak bir tanrının bu eylemi ifa ettiğine şahitlik edebildiği anda doğrulanır! Aksi durumda sadece iddiadır, temennidir inananlar içinde öyle olmasına duyulan umuttur!

    Sayın Bi Yabancı, insandan bahsediyoruz! He-man’i, Superman’i, Örümcek adamı, Galactus,u, Spagetti Canavarını vb. nide insanlar hayal etmedi mi? Ne yani insanlar onlara tanrı dediğinde hayal olmaktan çıkıp bizim algılayamadığımız bir yerlerde yaşayan tanrılar halinemi gelecekler? Aynı insanların kendi yarattıkları Jedi dinine inanmaya başlamaları gibi! Bakarsınız bundan 500 yıl sonra Jedi inancının nasıl ortaya çıktığını unutup onu bir realist inanç olarak sahiplenen daha büyük yığınlar oluşur! Birde dünyanın en kalabalık inanç grubu olduklarını düşünün!

    Bugünde yaşayan bir insan olarak düşünün, sizce binyıllar boyunca dünyanın en büyük tanrısı olarak tapılan zeus gerçekten var mıydı? Nereden çıktı bu zeus? İnsanların yani ona inanların içine, onları yaratırken, günün birinde ona inanmalarını ve onu zeus olarak isimlendirmelerini sağlayacak birşey mi koymuştu?

    Ben şuan hiç bir zaman kanıtlayamayacağımı düşündüğüm düşüncemin arkasındayım! Sınırlarını hayal bile edemediğimiz bu evreni yaratan ya da içindeki hareketi başlatan gücün biz ve bizim gibileri özel olarak yaratma derdi yoktu! Onun durumu aynen bizim gibidir. Biz halımızı yıkamaya verirken yada birkaç parçaya ayırırken içindeki mikroskobik canlıları (maytlar) nasıl umursamıyorsak (çünkü onun algısında biz umursanabilir ya da özel olarak yer tutabilir durumda olamayız) oda bizi umursamıyordur! Büyük ihtimalle varlığımızdan haberi bile yoktur!
    Bu arada tanrı ve biz yanyana düşünüldüğümüzde, bizim ile maytların arasındaki mesafeden çok daha büyük bir mesafenin ortaya çıkacağı aşikardır! İşte bu mesafe bizim ile özellikle uğraşılmasına engeldir!

    Aslında bunları söylememe hiç gerek yok! Beynin yapısı üzerine araştırmalr,deneyler ve testler yapıldıkça onun kolayca manipüle edilebilen bir mekanizma olduğu zaten görülmektedir! Yani bir insanın beyninin doğru yerlerine işlem yaptığınızda bırakın tanrının varlığına inanmayı kendi varlığına inanmasını bile engelleyebilirsiniz! Buda size göre insanı programlayan ya da içine birşeyler koyan tanrının setup ayarlarını bile değiştirebileceğimiz anlamına gelir ki bu nasıl yorumlanmalıdır herkes kendi perspektifinden düşünsün!

    Sonuç olarak ben kanıt olarak sadece kendimi gösterebilirim! Sanırım bahsedilen tanrılar beni seri üretimde gözden kaçırmışlar, çünkü benim beynimde onların varlığına dair şimşekler çaktıran nöron faaliyetleri gerçekleşmiyor!

    Sayın Bi Yabancı, aşağıdaki sözünüze kesinlikle katılırım;

    ”Bir bebek sıcak sobaya dokunmaması gerektiğini,elektrik prizine tel sokmaması gerektiğini bu eylemleri ifa ettikten hemen sonra duyu organlarının beynine gönderdiği sinyallere beynin verdiği tepkilerin İŞİNE GELİP GELMEDİĞİNİ DENEYİMLEDİKTEN sonra öğrenir.” sizden alıntı

    Her insanın kendi beyni için durum yorumunuzda büyük harflerle altını çizdiğim tarzda şekillenir! Herşey işine geldiği sürecedir, işine geldiğinde güneşe, aya, firavuna,puta, işine gelmediğinde hiçbirine inanmaz, işine gelen başka birşey bulur!

    • Bi Yabancı dedi ki:

      Sayın Toro :

      Beynin yapısı üzerine söylemleriniz beni tatmin ediyor aslında.İnsana nihai hedef olan kendisini bulma yetisini beyin yoluyla veren bir Tanrı; insan beyninin bu denli kolay manipüle edilmesinin önüne geçecek bentleri de beyne yerleştirirdi şeklinde düşünen birinin ulaştığı bu sonucu kim ya da ne sorgulayabilir ? Neticede hepimiz beynimizin neden sonuç ilişkileriyle ulaştığı kendine özgü sonuçlarını paylaşıyoruz.İddialarımızı bütün duyu organlarına kanıtlayacak konumda değiliz ama en akla yatkınını bulabiliriz.

      Benim bu sitedeki geçmişime en iyi tanıklık eden insanlardan birisisiniz.Münferit hatalarım olmuştur. Yine sizin hoşuma giden bir söyleminizi buraya aktaracağım: ”İntikam almak isteyen bir Tanrı artık İntikam almak istemediğinde o hala intikam almak isteyen bir Tanrı mıdır? ” Hepimiz hatta her şey evrildiği yeni durum neticesinde geride bir ölü bırakır. Nickime ”bi yabancı” aykırı davranıp bir fotoğrafımla da bu sitede yazdım belki görmüşsünüzdür 🙂 . Sonuç itibariyle yirmili yaşların ortasında öğretmen olmak için bir kpss kursuna devam eden biriyim. Bunları neden yazıyorum bilmiyorum. Belki de neden Tanrıya ; ”insan ve bilumum canlıyla ilgilenen yada ilgilenecek olan” anlamını yüklediğimi ifade etmeye çalışıyorumdur. Kim bilir bu söylemlerim belkide yolun başında olduğumun altını çizen itiraf söylemleridir.

      Sayın Toro olayların gerisinde duramıyoruz, politize olmaktan kurtulamıyoruz? Hayır, bu kontrolsüzlük, bu güçsüzlük, hiç inanmayan bir insanı bile Tanrıya götürebilir.
      Hiçbir şey kontrolümde değilken, nasıl olur da benden güçlüsü, Türk ordusu ya da İsrail lobisi diyebilirim ki.Elbette TANRI diyeceğim.Fakat keşfedilmesi gereken şey Tanrı değil aslında, kendimiz, biziz. Elimizdeki tek gerçek de bu.Bu yüzden de içten içe hepimiz Tanrıyı kendimiz gibi düşünürüz, sabaha kadar oturup konuşsak, şakalaşsak, evrenin sırlarını sorsak, birer çay içsek.Tanrıya değil, kendine ulaşmaya çalışmak daha doğru gibi, ümit etmek, hayatta kalmak için her şeyin doğrusunu bilen biri olduğuna ve öldükten sonra olsa bile adaletin sağlanacağına inanmak zorundayız, ihtiyacımız var, hayatın anlamını her gün tekrar çözmezsek rahat edemeyiz, çözünce ne yapacağız hem, sürekli ilerleyen ve değişen bir şeyin anlamını tam olarak bulamayız ki.

      • toro dedi ki:

        Sayın Bi Yabancı,

        Sizi gayet iyi anladığımı yani içinizden geçenleri bildiğimi daha önce söylemiştim. Ne yazık ki siz bize göre daha zor bir döneme yani daha zor bir hayata doğdunuz! İnsan eseri sistemin insanları birbirlerine karşı vahşileştirdiği yani insanın insana öfkesinin belkide en pik yaptığı dönemde hayata tutunmak ve geleceğininizi garanti almaya çalışmak zorunda bırakıldınız! Sizi kimin zorunda bıraktığına karar vermek benim işim değil!

        Ben sadece şunu söyleyebilirim ”yaşamak direnmektir!”.

  378. Karaca dedi ki:

    Haydi ispat edelim

    gözleri anadan doğma kör olana ışığı ispat edelim
    diyelimki ışık her tarafı aydınlatır,bütün nesneleri onunla görürsün ne olduklarına karar verirsin
    miktarlarını görürsün,ebatlarını görürsün renklerini görürsün,ışığı anlattıkça anlatalım,
    kör ne diyecek bize tamam senin söylediklerinin hepsi vardır yada yoktur, ben öyle bir şey bilmiyorum diyecektir görmediği bilmediği için,vardır diyecektir çünkü senin söylediklerinden ben bunun böyle olacağını anladım,ben göremiyorum ama sen görüyorsun o halde senin söylediklerin doğrudur kısmen inansa bile kısmen inanmayacaktır.
    yani ne desek köre biz ışığı anlatamayacağız ne olduğunu tam manasıyla hissettiremeyeceğiz doğrumu doğru.
    kör işi boşa mı çıktı,ne dersiniz kör olan ışığı anladımı anlamadımı
    gelelim gözleri görene ışık deyince leb demeden leblebi olduğunu anlar ve bilir,
    pekiy
    köre biz ışığı anlatmamıza rağmen anlayamadığı için bilemiyorsa,soru siz görenlere ışık varmıdır yokmudur
    kör yoktur diyor veya ben öyle bir şey bilmiyorum ne olduğunu anlamıyorum diyor
    ya siz gören arkadaşlar ışık varmıdır yokmudur.
    hadi yoktur deyin
    şimdi kör yoktur diyor sen vardır diyorsun hangisi doğru
    ışık varmıdır yokmudur
    köre göre yok
    sana göre var
    doğrusu nedir bunun
    yüce rabbimizde böyledir inananlar var olduğunu söyler inanmayanlar da tıpkı kör gibi ne olduğunu bilmedikleri için süphe ile yaklaşırlar yoktur derler
    o zaman devam edelim rabbimiz yokmudur varmıdır. hiç birimiz görmüyoruz
    göremediğimiz için yoktur mu diyelim yoksa inandığımız için vardır mı diyelim
    ne dersiniz
    körün misali gibi göremediği için ışığın olduğuna inanır veya inanmaz
    körün inanıp inanmaması gerçeği değiştirebildimi

    • toro dedi ki:

      Sayın Karaca,

      Sizi tebrik ediyorum! Elma ile elmayı toplayarak portakala ulaşamadığınızı gördüğünüzde elma ile armutu toplayarak portakala ulaşılabileceğini iddia etmeye başlamızsınız! Bu konuya tekrar geleceğim diyerek şu görme eylemini biraz daha açmak istiyorum!

      Bir insanın üzerine gelen ışığı yansıtan nesneleri görebilmesi için sadece ışığın olması yeterli değildir! Çünkü beyin sadece ışığı algılamakla yetinmez! Retinaya düşen ışık 2 ayrı yolaktan beyne gider. Yolağın biri, üzerine ışık düşen nesnenin ne ve nasıl olduğunu diğer yolak ise nerede olduğunu tanımlar! Örneğin bu yolaklardan biri arızalandığında gördüğünüz şey diğer insanların gördüğü şeyle aynı olmaz! Örneğin hareketli görüntüleri algılayamazsınız! Sadece duran cisimleri ve o cisimlerin size olan mesafelerini algılayabilirsiniz! Karşıdan karşıya geçerken yoldan size doğru gelen arabanın size olan mesafesini bilemezsiniz veya bir bardağa su doldururken bardağa akan suyun hareketini algılayamadığınızdan sürahi ile bardak arasında akan su yerine bardak ile sürahi arasında buzdan bir bağlantı görürsünüz! TV seyredemezsiniz! Ya da odada yürüken odanın içinde olan eşyaları algılayamadığınızdan (görseniz bile) yolunuzu bulamazsınız!

      Yani sadece ışığı beyne transfer etmek algının doğruluğu için yeterli değildir!

      Şimdi doğuştan göremeyenlerin durumuna gelelim! Ben özellikle ne söylediğim anlaşılsın diye altını çizerek yazıyorum!

      ”Doğuştan görmeyen bir insana istediğiniz kadar ışık var deyin onun beynine ışığın varlığını değil ancak ışığın varlığına ait SÖYLEMİ (işittiği) kaydettirebilirsiniz!” benden alıntı

      Bakın bir vakadan bahsedeyim! Hastanın duyuları gayet muntazam çalışıyor! Ama beyninin bir yerinde bir ödem oluşmuş! Annesini görüyor (annesinin yüzünden yansıyan ışık gözü geçip beyne aynen gidiyor) ama onun annesi olmadığını iddia ediyor! Öte yandan annem değil dediği kişi konuşmaya başladığında duyduğu sesin annesine ait olduğunu söylüyor!
      Yani görsel algısıyla, işitsel algısı farklı şeyleri söylediğinden beyin, karşısında gördüğü kişi hakkında net bir karar veremiyor! Yani bir olgunun beyin tarafından net şekilde algılanması için tüm duyularından gelen verilerinin toplamda net bir sonuca ulaşması lazım! Bu ışığı görebilen birinin durumu!

      Bu durumda hiç bir şekilde ışığı görememiş yani doğuştan görme engelli olarak doğmuş birinin beyninin kesinlikle IŞIK vardır sonucuna ulaşmasını bekleyebilirmiyiz? Görüldüğü üzere her insan ya da her beyin kendi algıladığı dünyayı kendi gerçekliği olarak içselleştirir! Yani her beynin kendi sonuçları vardır! Bu durumda görme engelli biri kendi edinmediği hiç bir algıyı ya da başkasının edindiği algıyı kendi algısıymış gibi kavrayamaz!

      Yani, görme engelli için algıda ışık yoktur, gören için ise tabi ki algıda ışık vardır! Ama burada algılamak (bilmek) ile algıladığını farzetmek (inanmak) arasındaki farkı atlamayalım!

      Örneğin görme engelli olan birisi ile görme engeli olmayan birini karanlık bir odada yan yana oturtalım! Sonra tam karşılarında ve yukarıdan bir spotla aydınlanan tek bir ağacın olduğu yere bakmalarını istiyelim! Görme engellinin beyni için o noktada bir ağaç var mıdır? Peki gören için o noktada bir ağaç var mıdır? Peki gören işi ileri götürüp, bakıp gördüğü ağacın aslında kanepe olduğunu farzetmeye yani onun aslında kanepe olduğuna inanmaya başlarsa ne olacak? Görme engellinin de bu farzetme eylemine katılmasınımı bekleyeceğiz? Bu durumda görme engelli olan,bırakın ağacı görmeyi ağacın kanepe olduğunu bile farzedemiyorsa ağacın aslında kanepe olduğu sonucunamı ulaşacağız?

      Işıktan yani insan duyularıyla algınabilen bir unsurdan bahsedip sonra insan duyularıyla algılanamayn bir varlığın VARLIĞINI kanıtlamaya uğraşacaksınız! Işığa gördüğünüz yani algıladığınız için var diyeceksiniz yani algılayabildiğim için var olur diyeceksiniz sonra başka bir varlık için İNANDIĞIM için var olur diyerek algılamasamda olur noktasına geleceksiniz!

      Peki dostum bu durumda sizin için VAR nedir? Duyularınızdan gelen verilerle beyninizde oluşan gerçeklik algısımı yoksa duyularınızdan gelmediği halde beyninize öğretilen tanrı algısımı?

      Bu durumda her insan farklı bir tanrıya inandığında örneğin 7 milyar insanın hepsinin ayrı ayrı bir tanrı hayali olduğunda bizim bu durumu 7 milyar tane tanrı vardır diye sonuçlandırmamız gerekir! Yani duyumsanmasalarda varlıklarına inanılan herşey gerçekten VAR olmalıdır!

      Bu durumda siz inanmasanızda Yeşil spagetti canavarı diye bir şey VAR’dır! Sizin yeşil spagetti canavarının olmadığına inanmanız onun VAR olduğu gerçeğini mi değiştirebildi mi, ya da değiştirebilr mi? Yani eğer siz hiç bir insanın göremediği, işitemediği, tadamadığı, koklayamadığı ve dokunamadığı bir varlığın VAR olduğunu iddia ederseniz Yeşil spagetti canavarının varlığına da inanmak yani onun varlığını da kabul etmek zorunda kalırsınız! Çünkü size göre İNANILAN yani üstüne düşünülen her şey VAR olmalıdır!

      Bu durumda tebriklerimi kabul buyurun! Çünkü az önce ZEUS diye bir tanrının varlığınıda kabul etmiş oldunuz! Artık 2 tane tanrı inancınız var!

      • Karaca dedi ki:

        sayın toro

        bende sizi tebrik ediyorum valla verdiğim misali elmayla armutla çarpıp bölüp birleştirip portakala dönüştürdüğümü söylüyorsun ne alakası var şimdi senin bu örneğinin hiç elmayla armut veya başka bir meyva çarpsanda bölsende hiç birbirine benzermi
        ancak aşı filan yapıyorlar yabani ağaca o zaman dönüşebiliyor

        aslında verdiğim örnek gayet basit anlaşılır bir örnekti.
        gözleri gören ışık vardır diyor
        gözleri hiç görmeyen yoktur diyor ne olduğundan haberi yok
        hadi iddiaya gidelim,10 tane anadan doğma kör bulalım
        10 tanede gözleri cin gibi faltaşı gibi gören adam bulalım
        körler bulundukları alemi anlatsınlar şu şöyledir bu böyledir.
        diye hepsi de aşağı yukarı aynı şeyleri söylesinler
        gözleri gören 10 kişi de bunları dinlesin
        eğer bir tanesi körlerin anlattığını anlasın ben iddia etmeyeceğim
        körler de görüyormuş diyeceğim
        hadi olayı yine tersine çevirelim,görenlerin anlattıkları da körlere
        sarı çizmeli memet ağa olur onlarda benim söylediklerimi anlamaz
        anlamış gibi görünün ha hu der.
        şimdi bu olaya tekrar dönelim körün anlattıkları da doğrudur
        gözleri görenlerin de anlattığı doğrudur,misali ışıktan vermiştik
        köre göre hikaye bana göre gerçek
        en basit örnek kör ışık diye bir şey yok demesiyle ışık yokmu oluyor
        var işte,hepimiz görüyoruz,
        inanç meselesi de aynen böyle bizler rabbimizi göremiyoruz,
        şimdi göremiyoruz dokunamıyoruz konuşamıyoruz,temas kuramıyoruz diye
        rabbimiz yoktur mu diyelim,
        var olana nasıl yok diyelim,e var işte
        biz yine körden şanslıyız hiç olmazsa onun delillerini yani yarattıklarını yarattıklarındaki hikmeti muazam dengeyi görebiliyoruz hissedebiliyoruz şimdi kim itiraz edebilir gördüğü halde böyle bir şey yoktur aheng ve denge yoktur diyebilir nereye baksan bir aheng bir denge var işte bu yüzden şanlıyız en azından bunları algılayabiliyoruz
        sayın hocam

      • Karaca dedi ki:

        sayın toro

        Işıktan yani insan duyularıyla algınabilen bir unsurdan bahsedip sonra insan duyularıyla algılanamayn bir varlığın VARLIĞINI kanıtlamaya uğraşacaksınız! Işığa gördüğünüz yani algıladığınız için var diyeceksiniz yani algılayabildiğim için var olur diyeceksiniz sonra başka bir varlık için İNANDIĞIM için var olur diyerek algılamasamda olur noktasına geleceksiniz!

        sizden alıntıdır

        tam güzel bir örnek vermişsin bu örneğe biraz daha bakalım
        bu örnek algılama meselesi,hani anadan doğma görme engelli
        nasılki ışığı algılayamıyorsa buna gücü yetmiyorsa bizim durumumuzda
        aynıdır,
        bak rabbimizin özelliklerini bize bildirirken
        neler diyor bunların içi nasıl doldurulur bakalım
        onun her şeye gücü yeter
        ezel ve ebeddir.yani başı ve sonu yoktur
        sonsuz ilim sahibidir,dilediğini yaratandır,
        dilediğini dilediği şekilde rızıklandırandır
        bak aslana rızkına bak sineğe rızkına,bak ağaca rızkına,bak balığa rızkına,bak,arının rızkına ,bak,karıncanın rızkına bak,insanın rızkına bak herşeyin rızkını ayrı ayrı yaratan
        var eden dilediğine dileği rızkı veren odur
        aslan ot yiyebilirmi onun rızkı diğer hayvanları yemek
        kimisine ot kimisine et kimisine her ikisini de vermiş,
        rızıksız hiç bir şey yok hepsinin sistemini yapmış ayarlamış var etmiş
        şimdi sormak isterim böyle nitelikleri özellikleri yücelikleri olan bir varlık
        yani yaratıcımız,bizleri var eden hiç bizim gibi olurmu hiç bize benzermi
        hiç onu görebilirmiyiz hiç ona dokunabilirmiyiz,
        bakın peygamberler bile,cebrail meleği ile muhattap oluyorlar
        diyelimki rabbimiz kuluna göründü veya görünmek istedi.onun azametine hiç birimiz dayanamaz yanar kül olurduk zerremiz kalmazdı.fiziken hiç bir varlık onun tecelli etmesine dayanamaz bu mümkün değildir,anında zerremiz kalmazdı,
        yine kurana dönelim,hepimiz öleceğiz,tekrar bilmediğimiz bir şekilde yaratılacağız
        onun varlığını ruhumuzla aklımızla göreceğiz onu hiç bir şekilde red edemeyeceğimiz
        şekilde göreceğiz ancak buna kendinden bizlere verdiği ruh dayanır,ve yine rabimiz
        kuranda diyorki o izin vermedikçe hiç kimse tek bir laf edemez etmeye gücü yetmez,
        o isterse ancak derdimizi anlatabiliriz yada hiç konuşturulmayacağız,
        dünyada yaptığımız hiç bir şeyi orada yapamayacağız her şey onun oradaki şartlarına durumuna göre yeniden yapılandırılacak şekillendirilecek,rabbimizin tam manasıyla ne olduğunu ancak bu şekilde anlayacağız,insan belki fiziki şekliyle yaradanı ile temas etmek isyebilir bunu her insan ister ama mümkün değil,hiç bir fiziki yapı insan da dahil buna dayanma gücü yoktur.sana güzel bir örnek vereyim bu hususta
        hani cebrail ile peygamber yüce allaha doğru giderler bir yere kadar beraber gittikten sonra cebrail ne der peygambere ya peygamber bundan sonra yalnız devam edeceksin
        benim için sınır buraya kadar bundan öteye bir adım dahi atsam yanar kül olurum der
        bu senin aklında bir şeyler çağrıştırmıyormu bu allahın azametini kudretini göstermiyormu
        yarattığı cebrail yüce allahla el ele kol kola değil cebrailin sınırı var o sınırı aşamıyor sınırları yaratıcımız tarafından çizilmiş,o sınırı cebrail aşamıyor istesede istemesede aşamaz
        gelelim insana,insanı hakikaten değerli yaratmış insan isterse değerli isterse değersiz olabiliyor,değerini insan kendi belirliyor,allah insana zorlama yapmıyor sadece ve sadece insana verdiği akıl ile insanın bunu başarabileceğini biliyor.
        yine insana verdiği akıl ile insanın kurtuluşa ermek için çalışmayacağını da biliyor,
        ne yapması gerekirdi bütün yarattığı insanları değerli değersiz olmasına bakmaksızın
        cennetine mi koymalıydı eğer bunu bu şekilde yapsaydı kullarına haksızlık yapmış olmazmıydı
        yine yarattığı bütün kullarını cehennemine koysaydı haksızlık yapmış olmazmıydı
        insan yine çok şanslı neden şanslı bakalım hiç bir şeye nasip etmediği ruhumuzu aklımızı
        kendi ruhundan bize vermiş bunu bizden başka hiç bir yarattığı türe vermemiş
        kendi ruhundan bizlere verdiğini kurandan öğreniyoruz bakın bunu cinlere bile nasip
        etmemiş yani bu bile insanın değerli olduğunun kanıtı değilmidir insandan başka hangi canlıda akıl var,
        doğrusunu süphesizki o bilir
        biz neye göre konuşuyoruz kuranın bize verdiği bilgilere göre yorumluyoruz bunun böyle olduğunu anlıyabiliyoruz.
        bak şu insanın başına gelenlere hele iyice bir bak insan nelere kadir,evladın olur sevinirsin yakının vefat eder üzülürsün,kimi zaman neşelenirsin kimi zaman hüzün kaplar
        kimi zaman yiyecek ekmek bulamaz,kimi zaman şiddete yönelir, kimi zaman iyiliği emreder
        kimi zaman haramın en ağırını yapar
        hele bak şu insana,nelere kadir neler insanın başına geliyor,
        kısaca bize verilen bu aklı ruhu canı her ne derseniz deyin ömrümüzün sonuna kadar insana yakışır şekilde taşımak günü geldiğinde de toprak tan aldığımızı toprağa tekrar geri
        vererek ait oldumuğumuz yere gitmektir bizlerin asıl yurdu orasıdır
        bizleri yeryüzünde tutan bağlayan hiç bir şey baki değil,hepimiz misafiriz bu dünya denilen gezegene,misafir saati günü geldiği zaman kalkıp gider aynen öyleyiz
        diğer taraftan insanlarda allah korkusu olmasın toro insana güç yetmez insan en hain işleri yapar,yapısı buna müsaittir ama bizler frena basmak durumundayız kontrol her zaman olmalı yüce rabbimiz de zaten bunu bizden istiyor kontrolsuz olma kendini kontrol et diye ikaz ediyor kontrolsuz olduğunda başımıza neler geleceğini vaad ediyor.
        ben de senin gibi yüce rabbimizi görmedim tanımam etmem bilmem,herhangi bir temasımız olmadı olması da mümkün değil,bizler onunla kontak kurmaya hiç birimiz müsait değildir. bu asla mümkün değildir. ancak ve ancak bu fiziki bedenden kurtulduğumuzda
        bunu başarabileceğiz
        iyi çalışmalar dilerim.

      • toro dedi ki:

        Sayın KARACA,

        Diyorsunuz ki;

        ‘’yüce rabbimizde böyledir inananlar var olduğunu söyler inanmayanlar da tıpkı kör gibi ne olduğunu bilmedikleri için süphe ile yaklaşırlar yoktur derler
        o zaman devam edelim rabbimiz yokmudur varmıdır. hiç birimiz görmüyoruz
        göremediğimiz için yoktur mu diyelim yoksa inandığımız için vardır mı diyelim
        ne dersiniz
        körün misali gibi göremediği için ışığın olduğuna inanır veya inanmaz
        körün inanıp inanmaması GERÇEĞİ değiştirebildimi’’ sizden alıntı

        Duruşunuzu mutlak GERÇEĞİN yansıması olarak gösterirseniz, kim ne derse desin kim nasıl algılarsa algılasın DOĞRU olan benim algıladıklarım derseniz ve bunu özünde realist algıya değilde realist olmayan inanca dayandırırsanız bende size portakala ulaşmak için meyveleri kendi arasında (aynı tür) ya da diğerleriyle arasında toplayarak ulaşmaya çalışıyorsunuz derim!
        Siz lafı bu kadar dolandırmadan bana doğrudan aşağıdaki sorunun cevabını verirseniz bir yerde buluşabiliriz;

        Siz İNADIĞINIZ için mi tanrı (sizin inandığınız) VAR diyorsunuz, yoksa ne olduğunu BİLDİĞİNİZ (bana bilmek nasıl olur tekrar açıklatmayın,lütfen) için mi VAR diyorsunuz?

        Devamında İNANMAK bilmenin karşılığımıdır yoksa ikna edilmenin mi, onu söyleyin!

        ‘’Yani etrafınıza baktığınızda gördüğünüz herşeyi A (diğer bütün tanrılarda aynı şeyi söylüyorken) tanrısı yarattı’’ söyleminin peşinden gitmek bilginin peşinden gitmekmidir yoksa bu önermenin sahibinin ikna kabileyetine teslim olmak mıdır?

        ‘’Etrafınızda baktığınızda gördüğünüz her şeyi benimle konuşan (elçisi onun adına konuşuyor) A tanrısı yarattı’’! Bu sözü duyan muhataplar bu sözün doğruluğunu test edebilirler mi? Ya B tanrısı yarattı ise, ya da işin içinde tanrı yok ise! Bu durumda kendilerine söylenilenin doğruluğunu bir kesin bilgiye ya da insan algısını kayıp nokta bulunmayacak şekilde ikna edecek kesin deneye ya da gözleme dayandıramayanlar ilgili tanrıyı BİLMİŞ mi olurlar yoksa o tanrıya inanmaya İKNA EDİLMİŞ mi olurlar?

        Üstelik sizin durumunuz daha da karışık! Siz ‘’Etrafınızda baktığınızda gördüğünüz her şeyi benimle konuşan A tanrısı yarattı’’ sözüne doğrudan muhatap olmuş da değilsiniz! Siz o söze muhatap olarak ve o söze ikna olarak bir yola girmiş olanların nesiller boyu size kadar taşıdıkları ikna olma durumuna aileniz tarafından doğrudan angaje edilmişsiniz! Yani size kimse ‘’Etrafınızda baktığınızda gördüğünüz her şeyi benimle konuşan A tanrısı yarattı’’ sözüne inanırmısın ya da istersen bunu test edebilirsin ya da onu boşa çıkaracak başka birşey getirebilirsin diye sormadı!

        Benimle yaptığınız bütün münazaralarda sanki o ilk temas (ilk tebliğ) yani ilk çağrı anına tanık olmuşsunuz ya da hiç bir inanca bağlı olmayacak bir durumda doğduktan yıllar sonra (akıl yetisinden sonra) hiç kimsenin (aileniz dahil) etkisi ya da yönlendirmesi olmadan kendi yolunuzu kendiniz seçmişsiniz gibi konuşuyorsunuz!

        Lütfen sorularıma etrafında dönmeden cevap verin!

        Eğer siz HİNDU (bir sürü seçenek var) bir ailenin çocuğu olarak doğup bu yaşa gelseydiniz ve benimle yine aynı münazaraları yapıyor olsaydınız VARLIĞINA inanıyorum dediğiniz tanrının ve onu anlatan kitabın ADI ne olurdu?

        Bu sorunun cevabını dünyayı baktığında GÖREN (dünya bugün nasıl bir yer) ve ALGILAYAN biri olarak vermeniz hiç zor olmamalı! Yani etrafına baktığında gördüklerini onca tanrı içinde A tanrısı yapmıştır şeklinde kesinleştirebilen yada buna ikna olabilen birisi, bir insanın inacını ya da yönünü belirleyen ilk etkenin kim ya da kimler olduğunuda bilebilir! Yeter ki önce bu sürecin kendisinde nasıl işlediğinin farkında olabilsin!

        Sorularıma cevap aldığımda diğer yorumlarınıza daha sağlıklı cevaplar verebilirim daha doğrusu yazdıklarım boşa gitmemiş olur!

      • toro dedi ki:

        Sayın Karaca,

        Sevgili dostum neden yazdığınız şeyleri okumuyorsunuz? Neden yazdıklarınızın nereye gideceğini ya da sizi nereye götüreceğini hesaplamıyorsunuz?

        Bakın sizden alıntılar;

        ”bakın peygamberler bile,cebrail meleği ile muhattap oluyorlar
        diyelimki rabbimiz kuluna göründü veya görünmek istedi.onun azametine hiç birimiz dayanamaz yanar kül olurduk zerremiz kalmazdı.fiziken hiç bir varlık onun tecelli etmesine dayanamaz bu mümkün değildir,anında zerremiz kalmazdı,” sizden alıntı

        ”kuranda diyorki o izin vermedikçe hiç kimse tek bir laf EDEMEZ etmeye GÜCÜ YETMEZ,” sizden alıntı

        ”değil,hiç bir fiziki yapı insan da dahil buna dayanma gücü yoktur.sana güzel bir örnek vereyim bu hususta
        hani CEBRAİL ile peygamber yüce allaha doğru giderler bir yere kadar beraber gittikten sonra cebrail ne der peygambere ya peygamber bundan sonra yalnız devam edeceksin
        BENİM İÇİN sınır buraya kadar bundan öteye bir adım dahi atsam YANAR KÜL OLURUM der
        bu senin aklında bir şeyler çağrıştırmıyormu bu allahın AZAMETNİ KUDRETİNİ göstermiyormu
        yarattığı CEBRAİL yüce allahla EL ELE KOL KOLA DEĞİL cebrailin sınırı var o sınırı AŞAMIYOR sınırları yaratıcımız tarafından çizilmiş,o sınırı cebrail aşamıyor İSTESEDE İSTEMESEDE aşamaz” sizden alıntı

        Sevgili dostum, inandığınız tanrının gücünü tarif edebilmek ve onu olabildiğince yüceltebilmek için elinizden geldiğince uğraşmış, fazlasıyla süsleme yapmışsınız!

        Ama keşke sizin inancınıza göre insanın dünyadaki serüveninin, bahsettiğiniz tanrının yarattığı İBLİSİN bizzat kendini yaratan AZAMETLİ ve KUDRETLİ ve EL ELE KOL KOLA olmadığı, muhtemelen de onu sadece garip cebraile özgü olmayan ve İSTESEDE İSTEMESEDE aşamayacağı kurallarla çevreleyen yaratıcısının koyduğu sınırları AŞMASI ile başladığını unutmasaydınız!

        Sizde bilirsiniz kültürümüzde güzel bir söz vardır;

        ”Şeyh uçmaz mürit uçurur”

  379. Karaca dedi ki:

    Işık varmıdır yokmudur.
    hadi ispat edelim

    anadan doğma kör olana ışığı tarif ettik ışık şöyledir böyledir dedik ışık vardır dedik,
    kör, sanki bizim söylediklerimizi anladı veya hayal mi etti ,etse bile, ışığı anlayabilirmi
    ışığın ne olduğunu hiç bir zaman bilemeyecek,ama var olduğunu benim söylediklerimden
    anladıktan sonra belki kabul edecektir ışık vardır ben göremesem bilemesemde vardır diyecek
    yada,bu adam ne saçma sapan konuşuyor ışık diye bir şeyi bana tarif ediyor sanki ışık varmış gibi
    diyecek.
    göremediği için hiç bir zaman ışık vardır diyeceğini sanmıyorum unutur gider benim söylediklerimi
    hadi ben körden yana taraf tutayım KÖRe diyeyimki ışık diye bir şey yoktur sen bu gözleri görenin söylediklerine inanma o seni kandırıyor böyle bir şey yok desem.Kör asla ışığın olduğuna inanmaz ne olduğunu bile bilemez . bir sonuca ulaşamaz çünkü ışığı görmüyor.
    adam haklı göremediği bir şeye inanmaz hissedemez bilemediği için,
    şimdi gelelim ışığın olduğunu iddia edenlere sen diyorsun ki ışık vardır
    kör diyor ışık diye bir şey yoktur çünkü ben bilmedim anlamadım hissetmedim varlığına ait herhangi bir delilim yok o halde var olduğuna niye inanayım böyle demekte adamın hakkı kendi açısından söyledikleri tamamen doğru,kör adam görmüyor.
    Sende diyorsunki ışık vardır her tarafı aydınlatır aha ben görüyorum biliyorum diyorsun
    Kör adam da diyor ışık yoktur her tarafı aydınlatmaz çünkü ben hiç bir şey görmüyorum
    şimdi körün dediğimi doğru senin dediğin mi doğru
    sen ışığı gördüğün bildiğin için vardır diyorsun
    öteki kör adam da tam aksini savunuyor böyle bir şey yoktur diyor.
    o halde ben sana soruyorum
    ışık varmıdır yokmudur.
    o halde ben sana soruyorum
    göremediğin ancak varlığının delilleri, her şey gözlerimizin önünde serili iken
    rabbimiz yokmudur varmıdır,
    kör misali yoktur diyebilirsin
    gören misali vardır diyebilirsin
    inanların durumları da böyledir.
    var olanı,yani rablerini görmedikleri halde var olduğuna inanırlar
    bizim iş köre ışığı anlatmaya benziyor ışık vardır diyorsun
    adam yoktur diyor çünkü diyor ben göremiyorum
    bende diyorum vardır bende göremiyorum ancak delilleri gün gibi ortada
    bu deliller onun varlığını ispat etmeye yetiyorda artıyor bile.

  380. bir kul dedi ki:

    Sayın toro
    09/01/2016

    ”bu sorunu anlaman için ilk önce bu daldaki kişiden TARAFSIZ birşekilde detaylı bir bilgi almalısın” DEMİŞİM

    Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutunuz; kendiniz, anne babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa, Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Haklarında şahitlik ettikleriniz zengin olsunlar, fakir olsunlar, Allah onlara sizden daha yakındır. İğreti arzularınıza uyup adaletten sapmayınız. Eğer şahitlik ederken dilinizi eğip bükerseniz ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah yaptıklarınızı bilir. NİSA SÜRESİ 135.AYET

    TARAFSIZ derken bana bitaraf sizin inancınıza ise taraf bir bilgi almamımı tavsiye ediyorsunuz? DEMİŞSİNİZ

    NOT sen evine süt alacagın zaman hangi sütcüden süt alıyorsun

    1. süte su katıyor evde yogurt yaptıgınızda yogurt olmuyorsa sen o sütcüden bile bile tekrardan süt alırmısın

    2. ise saf süt satıyor yogurduda yogurt oluyorsa —>TARAFSIZ derken bana bitaraf sizin inancınıza ise taraf bir bilgi almamımı tavsiye ediyorsunuz?/ diyebilecekmisiniz bile bile

    toro bunda kızacak ne var sana tavsiye ettim öneride bulundum tarafsız bir kişi olmasında seni rahatsız eden ne ideolojin için tarafmı olmak zorundasın

    ”bu beden ruhsuz ruhta bedensiz bir anlamı yoktur yaratıcımız böyle yaratmış ve diyorki ben imtihan için yarattım imtihanda hertürlü iyi yada kötü rahatsızlıklar netiçesinde oluşur” benden alıntı

    Nereden biliyorsunuz, kendisinden mi duydunuz? Kitabı doğrudan ondanmı aldınız? Sayın bir kul tanrım dediğiniz varlık ile sizin aranıza 1400 yıl boyunca kaç tane insan girdi, farkında mısınız? Ya yanlış tanrı ise ya gerçek tanrı(!) öldüğünüzde size ”benim, sana böyle bir kitap göndermeyeceğimi bil diye verdiğim aklı niye kullanmadın” diye sorarsa, ne yapacaksınız? B planınız varmı merak ettim! DEMİŞSİNİZ

    KAİNATTAKİ BİLGİLERDEN VEDE İNSAN KİTABINDAKİ BİLGİLERDEN VEDE ELCİSNE VAH YETTİGİ KİTABI OLAN KİTABIMIZIN SAGLAMASINI YAPTIGIMDAN EMİNİM BENİ HİÇ YANILTMADI O YETMEDİ BENİM YANLIŞLARIMI DEVAMLI GÖSTEREREK DOGRUYA HEP YÖNELTTİ DEVAMLIDA YANLIŞLARIMI GÖRMEMİ VE DOGRU BİLGİNİN PEŞİNDEN GİTMEMİ İSTEMESİ BENİ O KİTABA İNANMAMI GÜVENMEMİ SAGLIYOR BENDE SANA TAVSİYEDE BULUNUYORM ÖNERİYORUM KABULETMEK YADA ETMEMEK HERKESİN EN DOGAL HAKKIDIR

    B planınız varmı merak ettim! DEMİŞSİNİZ
    Hayır hiç birzaman ihtiyac duymadım okadar güveniyorumki sen söyleyenekadar hiç aklıma gelmedi fakat Sayın toro (((b planım))) yok yalnız benim kitabımda bana ve benim gibi düşünenlere bu kitaba inananlara Yüce rabbimiz iki şık zaten sunuyor diyorki akletmezmisiniz vs vs eger aklederseniz vaat ettigim cennetime sokacagım bu kitaba inanır ve uyarsanız yok eger güvenmeyip inanmayıp uymazsanızda bu seferde o vaat ettigim cehennem e sokacagım diyor bende aklıma ve gönlüme bilinçime güvenerek cenneti tercih ediyorum bu yüzden (((b planım))) yoktur olamazda ben zaten iki şıktan birini tercih ettim geriye tercih hakkım kalmadı bu yüzden sag ol beni uyardıgın için bu tavsiyen için teşekkür ederim bende sana bir tavsiyede bulunayım eger akletmez isek aklettigimizi sanarak kendimize aşırı öz güvenle engeller cıkarırsak bana önerdigin (((b planı))) yerine senin (((b planın))) dedigin benim için 2. Şık olan cehennem oldugundan sana (((b planına))) güvenme yoksa çok pişman olursun diye bir öneride bulunuyorum tavsiyeye uyup uymamak herkesin en dogal hakkıdır özgür insanlara sadece bir öneri bir bilgi verilir gerisi kişiye kalmış bir şeydir herkes kendi aklıyla ÖZ GÜRLÜGÜNÜ KİMSE İLE PAYLAŞMADAN karar verecektir irademizi kimse ile paylaşmak zorunda degiliz

    ”doktor birkişi insanı bilgilendirecekse kalkıpta herkesi ilgilendirmeyen şeyi degil herkesi ilgilendiren en önemli konuyu anlatır kalkıpta sacmalamaz kendi ideolojisine yönlendirmez” benden alıntı
    Sizin nöroloji konusunda özellikle nörolojiye hayatını adamışların hayatları boyunca edindikleri bilgi birikimlerinin SAÇMALIK olduğunu söyleyebilecek kadar yetkin olduğunuzu bilmezdim? DEMİŞSİNİZ

    BEN HERKESE SÖZ SÖYLEMEM FAKAT BU KİŞİ YEDİR BAŞKA HİÇ KİMSEYE DEGİLDİR NİYE OLAYI GENİŞLETİYORSUNUZ BİLEREK

    ”demogoji yapıyorsunuz ben nediyorum sen ne cevap veriyorsun bu durumda senin tezin çökmüştür” benden alıntı

    Sevgili dostum, dünyadan bihabersiniz! DEMİŞSİNİZ
    ZAMAN GÖSTERECEK TORO KİM DÜNYADAN Bİ HABERMİŞ

    Şimdi sizi alıp bir uzmana götürsem ve hipnotize ettirsem. O uzman size patatesi yedirtir ve beyninize patatesi elma diye yutturur da uyandığınızda ne olduğunuzu hatırlamazsınız bile! Ruhunuzda duymaz!DEMİŞSİNİZ

    BEN BU OLAYI BİLİYORUM SEN MERAK ETME SENELERCE BİLİM VE TEKNİK DERGİSİ ALDIGIMI OKUDUGUMU SÖYLÜYORUM YİNEDE COK ŞEY BİLMİYORUM

    HERKES BİLDİGİNİN ALİMİ BİLMEDİGİNİNDE CAHİLİDİR

    ”bunu ben degil yaratıcımız en güzeliyle biliyor” benden alıntı

    BİLİYOR ve bunu size, siz doğrudan yani sadece sizin aranızda iletişimi sağlayan kırmızı renkli telefondan arayarak söylüyor mu? DEMİŞSİNİZ

    EVET TORO
    TELEFON DEGİL

    kendisinin teknigiyle arıyada elçisinede vahyettim diyor bende buna şeksiz ve şüphesiz inanıyorum aciz insanın Allah ın var ettigi şeylerle ortaya cıkarttıkları telefon denen şeyi üretecek taaaasinyali uzaya gödererek tekrardan dünyaya geri gelerek istedigi kişiyi caldırarak sevdigine vahyedeçekte yüçeler yücesi olan Allah mı yapamaycak brehh brehh breeh ben bu aklımla bunu görüp bilip de akletmiyorsam
    Ben ne için aklımı calıştıracagım başka ben şu anda rast gele bir numaracevirsem mutlaka birşişi ile muhatap olur ve ona alooo derim inanmıyorsan dene hemde hiç görmedigim vede göremeyecegim mi bilsemde ileride bu seferde aloo dedigimizde görüntülüde birbirimizle vahiyleşecegiz buna nedersin sayın toro insan yapacak rabbimiz yapamayacak behhh (((görüntülü şuandada vardır)))

    örnek

    KAİNAT KİTABI VE İNSAN KİTABİ VE ELÇİSENE VAHYETTİGİ KİTABIMIZLA BİZLERE AKLINLA BİLİNÇ İNLE ŞUURUNLA OKU DEGERLENDİR ÖLÇ BİÇ SAGLAMASINI YAP EGER O BİLGİ DOGRU İSE FITRATA UYUYORSA HİÇ CEKİNME VE KABUL ET BİLGİ BENDEN KAYNAKLADIR BİLGİ BANA YÖNELTİR DOGRU BİLGİ DOGRU YOLA YÖNELTİR DİYOR BENDEN BİR TAVSİYE

    ”benim kızmam tarafsız birşekilde bilgiyi gercek şekli ile halkın bilmesi gerektigi gibi vermemesi” benden alıntı
    Siz nesiniz, hakem mi? Dünyadaki her insan gözlemlerini, deneylerinin sonucunu ve bunların tesiriyle ortaya çıkan düşüncelerini açıklamak ya da bunların taraflı ya da tarafsız olduğu bilgisini almak için size mi danışacak? Siz mi karar vereceksiniz ortaya çıkan bilginin taraf ya da bitaraf olduğuna? DEMİŞSİNİZ

    BU GÖRMEYLE İLGİLİ BİLGİYİ COK FARKLI YERLERDEN DİNLEDİM FAKAT BU KİŞİ GÖRME İLE İLGİLİ YERİ YÜZEYSEL OLARAK GECİYOR ATLIYOR ÖRTÜLÜ OLARAK GECİYOR ODA YETMİYOR HİÇ BİR DELİLE DAYANMADAN HİÇ BİR BİLGİ VE BELGE SUNMADAN KALKIYOR EVRİMLEŞMEYE YANİ ATAMIZIN MAYMUNDAN GELGİGİNİ AHKAM KESEREK UKALALIK YAPARAK KANDIRARAK SÖYLÜYOR BU KİŞİ BEN DEGİL SEN DEGİL BİR BİLGİLİ KİŞİ BİR MAKAM ADINA KONUŞUYOR FERDİ DEGİL KİŞİ OLARAK DEGİL BİR YETKİLİ KİŞİ OLARAK HALKIN KARŞISINA CIKIYOR BİR BİLİRKİŞİ BİRŞEYİ BİLDİGİNİ SÖYLÜYORSA O BİLGİYİ GÖSTERMELİ DELİLİNİ ORTAYA KOYMALI ORTAY HİÇBİRŞEY KOYMADAN KESİN BİR BİLGİYMİŞ GİBİ HAREKET ETMEK
    BİR BİLİM ADAMINA BİR DOKTORA YAKIŞMAZ O KİŞİYE SAHTEKAR DENİR KANDIRMAK DENİR İSPATALAYAMAMIŞ OLDUGU BİR BİLGİYİ İSPATLAMIŞ GİBİ EMİN MİŞ GİBİ HERKESİ YANILTIYORSA
    KUSURABAKMA AMA HER VATANDAŞ GİBİ BENİMDE SÖZSÖYLEME HAKKIM VAR OLUR
    SENNİYE RAHATSIZ OLUYORSUN HANİ SEN ORTAYA DELİL KONULAMADAN GÖRMEDEN İNANMAYORSUN EVRİMLEŞMİŞ BİR KAFATASI VS VS VS BİRBİLGİ SOMUT BİLGİ VE O YETMEZ ŞU YAŞAMDADA İSPATLANA BİLMELİ HANİ YOK EEEE YA NİYE BU DURMDADA TAVRINI ORTAYA KOYAMIYORSUN TARAF TUTUYORSUN VS VS VS HANİ NE OLDU TARAFSIZLIGINA

    Örneğin bu nöroloji uzmanımız olan Hintli, düşüncelerini kendi içinden çıktığı kültüre bile yaslamamış, ilintilememişken sizin kültürünüze mi yaslayacakk ya da ilintileyecek? DEMİŞSİNİZ

    KAİNATTA OLAN HERŞEY BİR VAR EDİÇİYE AİTTİR BİLGİ KENDİLİGİNDEN OLUŞMAZ REFERANSIDA BİLGİYİ ÜRETENE GÖNDERİLİR DAYANDIRILIR SENNİYE BUNU BİLDİGİN HALDE GÖRMEMEZLİKTEN GELİYORSUN BİRİSİNİN BİR BİLGİSİNİ BİRİSİ BENİM DİYE PAYLAŞSA KANDIRSA HIRSIZLIKLA SUÇLANMAZMI BİLGİYİ ALDIGI KİŞİYİ GÖSTERMESİ GEREKMİYORMU REFEANSINI GÖSTERMESİ GEREKMİYORMU VS VS VS

    Kitap ortaya konunca, suçluların orada yazılı bulunanlardan korktuklarını görürsün. Onlar, “Vay halimize! Ne oluyor bu kitaba! Küçük büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıyor?” derler. Yaptıklarını hazır bulurlar. Ama Rabbin hiç kimseye haksızlık etmez.KEHF 49.AYET

    KİTABIMIZ HERŞEYİ ÖRNEKLEMİŞ

    İNANMIYORSAN BİLİME SOR BİR BİLGİ VAR OLMUŞSA ASLA KAYBOLMAZ
    BİZ ÖYLE SANIRIZ GERİ GETİREMEDİGİMİZ İÇİN

    50:4 – Fakat biz toprağın onlardan neyi eksilttiğini elbette biliyoruz. Yanımızda herşeyi kaydedip muhafaza eden bir kitap vardır.

    57:22 – Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah’a göre kolaydır.

    Sana indirdiğimizden şüphede isen, senden önce kitap okuyanlara sor! Andolsun, sana Rabbinden gerçek geldi. Sakın şüphelenenlerden olma! yunus 94.ayet

    Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur’ân’dan şüphe ediyorsanız, siz de onun bir sûresinin benzerini getiriniz ve eğer sözünüzün eri iseniz Allah’tan başka tapındıklarınızı da yardıma çağırınız.bakara 23. ayet

    Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getiriniz.saffat 17.ayet

    BU KİTAPTAN DAHA İYİ BİR KİTAP KİM SUNARSA ONA UYACAGIM HİÇÇEKİNMEDEN YETERKİ BU KİTABIMIZDAN BU KİTABIMIZI GECERSİZKILABİLSİN İŞTE BU KİTAP DİYE BİLSİN BEN BİLMİYORUM BİLEN VARSA İNSANLIK ADINA BENİ UYARSIN BENİM KİTABIM BUNU DİYOR KENDİSİNE GÜVENİYOR BENDE İNANDIGIM BU KİTABIMA DAYANARAK GÜVENEREK CESARET ALARAK MEYDAN OKUMASINA KATILIYORUM

    • Bi Yabancı dedi ki:

      Sayın Bir Kul :

      Kuranı Allah göndermedi aslında adına Allah dediğiniz bir ilah da yok şeytan denilen varlık bir uydurma,cinler ise masaldan ibaret. Muhammed sizi kandırdı.

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      ”bu sorunu anlaman için ilk önce bu daldaki kişiden TARAFSIZ birşekilde detaylı bir bilgi almalısın” DEMİŞİM”

      Evet demişsiniz! Sanırım aşağıdakini de DEDİĞİNİZİ desteklesin diye paylaştınız;

      ”Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutunuz; kendiniz, anne babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa, Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Haklarında şahitlik ettikleriniz zengin olsunlar, fakir olsunlar, Allah onlara sizden daha yakındır. İğreti arzularınıza uyup adaletten sapmayınız. Eğer şahitlik ederken dilinizi eğip bükerseniz ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah yaptıklarınızı bilir. NİSA SÜRESİ 135.AYET” sizden alıntı

      Ama sanırım ortada bir sorun var! Burada ”iman edenlere” yani sizin inandığınıza inananlara sesleniliyor! Bu noktada ben birşeymi kaçırdım? Adaletli ve tarafsız olmamakla itham ettiğiniz kişi bir ”iman eden” miydi?

      Gerçekten büyün problemleriniz var! Önünüze gelen her bilgiyi kendi tarafınıza göre değerlendiren ya da o bilgiye kendi tarafınızın size kullanmayı zorunlu kıldığını iddia ettiğiniz gözlüklerle bakan biri olarak insanları tarafsız olmaya çağırıyorsunuz! Sanki dünyada bir tek sizin taraf var ve herkes aslında o taraftan başka tarafa dönüyor da onları içine doğdukları(!) ve içinde yetiştikleri(!) kültüre ihanet etmekle ya da onu gözardı etmekle suçluyorsunuz!

      Uyanın, nöroluğun gördüklerini ya da testlerinin sonuçlarını değerlendirirken, acaba ona ters olurmu ya da ona inananları rahatsız edermi şeklinde ortaya çıkan bir dini ya da inançsal sınırı yok! Bu nedenle gördüklerini ve testlerinin sonuçlarını sadece kendi algılarına göre değerlendirir! Siz, sizin inancınızdan olmayan birisini, sırf sizin inancınıza ters olduğunu düşündüğünüz söylemleri dillendirdi diye hakaretlere boğamazsınız! Ama bunu yaptınız! Yani siz başkalarının fikirlerini ya da düşüncelerini ya da buluntularını peşinden gitmeseler bile inançları göz ardı etmeden yani onların canını sıkmadan açıklamalarını isteyip kendiniz ise herşeyi sadece kendi inancınızın hoşuna gidecek ya da kendi inancınıza göre değerlendireceksiniz!

      Helede insanları tarafsız ve adaletli olmaya çağırana bakın!

      Şuna açıkça inancımın bana yüklediği paket programa uygun olmayan her düşünce ve bilgi benim için adaletsizliğin ve tarafgirliğin sonucudur deyiverinde kendinizi öznenin etrafında bu denli dans ederek yormaktan kurtarın!

      Benim kimsenin tarafını tuttuğum yok! Ben sizin tarafgirliğinizi sorguluyorum!

      Sanırım bahsi geçen nörologdan aldığınız bilgileri süte katıp yoğurt yapmak istedinizde tutmayınca sinirlendiniz! İlahi dostum yoğurt böyle mi mayalanır? Hem sizin süt zaten yoğurt yapılmamış mıydı?

      Ama beyniniz bu karışıklık anında bile asıl meselyi açık etmekten ger duramıyor;

      ”Yüce rabbimiz iki şık zaten sunuyor diyorki akletmezmisiniz vs vs eger aklederseniz vaat ettigim CENNETİME sokacagım bu kitaba inanır ve uyarsanız yok eger güvenmeyip inanmayıp uymazsanızda bu seferde o vaat ettigim CEHENNEME e sokacagım diyor bende aklıma ve gönlüme bilinçime güvenerek cenneti tercih ediyorum bu yüzden” sizden alıntı

      Ne güzel bakın sizi hiç zorlamıyor CENNETE gitmeye çalışmaya! Korkutmuyor yani, şevkatle yönlendiriyor! Hem cehennemde korkulacak br yer değildir, isteyen tercih edebilir, değil mi?

      ”HİÇ BİR DELİLE DAYANMADAN HİÇ BİR BİLGİ VE BELGE SUNMADAN KALKIYOR EVRİMLEŞMEYE YANİ ATAMIZIN MAYMUNDAN GELGİGİNİ AHKAM KESEREK UKALALIK YAPARAK KANDIRARAK SÖYLÜYOR” sizden alıntı

      Size söz isnat ettiğiniz suçlamaların tamamını yani nöroloğun iddialarının tersini hiç kimsenin tartışamayacağı bilgi ve belgelerle kanıtlarsanız o bilgi ve belgelerin ona bizzat ulaştırılmasını ve onunda doğru yola(!) yani sizin yolunuza girmesini bizzat ben sağlayacağım!

      Size tavsiyem önce, bundan yüzyıllar önce gerçekleştiği iddia edilen, insan ve onun aracısı (melek) yani dolaylı yoldan tanrı ile gerçekleşen görüşmenin mağaradan çekilen kamera kayıtlarıyla başlayın! Bu görüşmeyi bilgi ve belgelerle kanıtlarsanız sayın nöroloğun diyecek sözü kalmayacağına yürekten(!) inanıyorum!

  381. bir kul dedi ki:

    Sayın Toro
    08/01/2016, 09:41

    Sevgili dostum size diyorum ki,
    Var ile yok iddiası dile geldiği anda yani muhataba söylendiğinde (beraber) muhatap açısından ikisinin doğruluğu ya da yanlışlığıda eşittir! DEMİŞSİNİZ

    Yani sizin var demeniz ile benim yok dememim ağırlığı birbirine eşittir. DEMİŞSİNİZ

    Bu durum ancak iki iddiadan biri kanıtlandığında ya da çürütüldüğünde değişir! DEMİŞSİNİZ

    Bende bu noktada diyorum ki yok dediğimiz şeyin (tanrı ya da metafizik konusuna giren herşey) yokluğunu ispat etmek diye bir eylemden bahsedilemez! Sonra diyorum ki eğer yokluk iddiası doğrudan var olduğu iddia edilen bir şeye atıfta bulunuyorsa yani yok denilen ama yok olduğu kanıtlanamayan bir şey için birileri VAR diyorsa bu yani yok denilenin var olduğu iddiası kanıtlanabilir bir iddiadır! DEMİŞSİNİZ

    Peki dostum bu durumu tersine çevirecek olan nedir?

    Bakın ben YOK (iddianızın doğruluğuna) dediğim sürece siz istediğiniz kadar VAR deyin sonucu VAR edemezsiniz, siz VAR dediğiniz sürece ben istediğim kadar YOK diyeyim sonucu YOK edemem! Yani karşılıklı iddialaşmada (sözel) birbirimizi yenemeyiz taki sözlerimizle iddia ettiklerimizi argümanlarımız ya da kanıtlarımızla desteklemeye yani kanıtlamaya çabalamaya başlayana kadar! (Ama unutmayın benim yokluk iddiam aynı zamanda sizin varlık iddianızdan da beslenir!)DEMİŞSİNİZ

    Gördüğünüz gibi ben YOK dediğim birşeyin VAR olduğunun (insan duyularının beyinde yarattığı gerçeklik olgusuna göre) kanıtlanmasını engelleyemiyorum! Karşımdaki iddia mantıksal ve duyusal boşluk bırakmayacak şekilde kanıtlandığında benim iddiam da kendiliğinden düşer! DEMİŞSİNİZ

    ———————————————————————————————
    ilk olarak şunu göz önüne almanız gerekir; eğer bir kişi Tanrı’nın varlığını bir olasılık olarak kabul etmiyorsa, bütün delilleri reddetmesi engellenemez.
    ———————————————————————————————-
    bir ALLAH var mı? Evet, var ama buna inanmak için nedenler üzerinde düşünmeden önce çoğu zaman bir birine karıştırılan beş nedeni birbirinden ayırt etmemiz gerekir.

    İlk olarak, bir şeyin var olup olmadığı sorusu vardır. Bir şey, biz bilsek de bilmesek de var olabilir.

    İkincisi, bu şeyin var olduğunu bilip bilmediğimiz sorusudur. Bu soruya olumlu yanıt vermek için öncelikle
    birinci soruya olumlu cevap verildiğini var saymak gerekir. Bir şey biz bilsek de bilmesek de var olabilecek olsa da, var olmadığı takdirde var olduğunu bilemeyiz.

    Üçüncüsü, sahip olduğumuzu düşündüğümüz bilgiye sahip olmak için geçerli bir nedenimiz olup olmadığı sorusudur. Başkalarını nedenlerle söz konusu bilgiye yöneltmeden de bir şeyi bilebiliriz.

    Dördüncü soru ise, eğer var ise, bu nedenin kanıt sayılabilecek olup olmamasıdır. İnançlarımız için verdiğimiz çoğu neden, kanıt değil, olasılık olarak değerlendirilebilir. ALLAH korusun ama içinde yaşadığınız bina yarın çökebilir. Fakat müteahhidin güvenilirliği ve inşaatın kalitesi, yıkılmasının pek mümkün olmadığını düşünmek için iyi nedenlerdir.

    Beşincisi, eğer kanıt varsa, bu kanıtlar bilimsel kanıtlar mı, yani bilimsel yöntemlerle elde edilen kanıtlar mı? Bilim adamlarının kullandığı üç yaygın yöntem deney, gözlem ve ölçme olarak sayılabilir. Felsefi kanıtlar iyi kanıtlar olabilir ama bunların bilimsel kanıt olması gerekli değildir.Allah ’ın var olmasıyla ilgili olarak ilk dört soruya evet diye cevap verebiliriz ancak beşinci soruya olumlu yanıt veremeyiz.

    1. Bir Yaratıcı vardır.
    2. Allah ın var olduğunu bilebiliriz.
    3. Rabbimizin var olması için bazı nedenler sayabiliriz.
    4. Allah ın var olma nedenleri, Allah’ın varlığıyla ilgili kanıtları oluşturmaktadır.
    5. Bu kanıtlar bilimsel değildir. Ancak sıradışı bir şekilde geniş anlamda bilimsel sayılabilirler.
    ———————————————————————

    Varın ispatı, yokun ispatından her zaman daha kolaydır. Bir elma cinsinin yeryüzünde bulunduğunu, bir tek elmayı göstermekle ispat edebiliriz. Halbuki yokluğunu iddia eden kimse bütün yeryüzünü, hatta kainatı dolaşıp, ancak ondan sonra onun yokluğunu ispat edebilir. Bu ise, imkansızlık çapında bir zorluk demektir. Öyleyse diyebiliriz ki; yok, hiçbir zaman ispat edilemez…

    Bir sarayın kapılarından 999’u açık, biri kapalı olsa, kimse o saraya girilemeyeceğini iddia edemez. İşte çıkarcı, devamlı surette kapalı olan o bir tek kapıyı nazara verip onu göstermek ister. Aslında o kapı da, o çıkarcı ve onun gibi olanların gözlerine çekilmiş perde sebebiyle onların ruh dünyalarına kapalıdır. Mümin için kapalı kapı yoktur. Yeter ki gözlerini yummasın!… Zaten 999’u herkese açıktır. Hem de ardına kadar…
    İşte o kapı ve delillerden birkaçı :

    İmkân Delili: İmkân, bir şeyin olması ile olmamasının eşit ihtimale sahip olması demektir. Günlük konuşmalarımızda da mümkün derken olabilir de olmayabilir de manasını kast ederiz. Yaratılmış olan her varlık bize şu gerçeği haykırır: Benim olmamla olmamam eşit idi. Şu an ben varsam, var olmamı yoklukta kalmama tercih eden biri var demektir. O ise ancak Allahtır.

    Önce bir giriş yapalım sonra cevaba geçelim;

    Bir şeyin olmadığı ispatlanmaz. Çünkü “Oturduğum apartmanda elma yoktur!”diye bir iddiada bulunan bir kişinin iddiasını ispat için apartmandaki bütün evlerin köşelerini, dolaplarını, depoları, kilerleri vs. her yeri kontrol edip kavunun olmadığını gösterirse iddiasını ispatlayabilir. (((-Biraz zor bir iş))) İddiayı biraz genişletelim… “Yaşadığım mahallede kavun yoktur.” iddiasını ispatlamak, işi daha da zorlaştırır. “Yaşadığım ilde kavun yoktur” diyen adamın iddiasını ispatlaması imkânsızdır. Türkiye’de kavun yoktur.” diyen adam zırvalamaya başlamıştır. Çünkü böyle bir şeyin ispatı olmaz. Diyelim ki 70 milyon kişi “Türkiye’de kavun yoktur” iddiasına destek verse, bir kişinin bir tane kavun çıkarıp gösterilmesi 70 milyon “yoktur” iddiasını çürütür. (((Demek ki varlığa dair bir tek delil bile yeterli olmaktadır!))) “Allah yoktur!” iddiasının ispatı olmaz.((( “Allah vardır.”))) iddiasının ispatlanması için tek bir delil olsa 2 milyar inançsızın iddiası çürür.

    Gelelim cevaba; Bu evren içinde binlerce âlem ve her bir âlemi tanımak için de insanda binlerce organ ve hissiyat bulunmaktadır. Meselâ, GÖZ, bu âlemin incelenmesi içindir. Bununla beraber GÖZ tek başına, bu âlemin de her tarafını görememektedir. Nitekim çok uzak mesafelerdeki cisimleri göremediğimiz gibi, ortamları ve mikropları da çıplak GÖZLE göremiyoruz.

    SESLER âlemi denilen diğer bir âlemi ise KULAGIYLA GÖZLEMLEYEBİLENDİR
    Aynı şekilde, insan (((TATLAR âlemini DİLİYLE, KOKULAR âlemini ise BURNUYLA GÖZLEMEKTEDİR.))) Ve hâkezâ…

    “Radyoya bak, haberlerde ne var?” şeklinde bir söze muhatap olan kimse, gidip radyoyu açarak haberleri dinliyor. Kendisine, (((BAK)))emri verildiği halde RADYONUN YÜZÜNE BAKMAK YERİNE dügmesini çeviriyor. Bu adam (((gözünün görmediğine))) inanmayan bir cahil olsa, haberleri inkar etmesi lazım gelir. Çünkü, (((SESİ GÖREMİYOR))).

    Diger taraftan, bir kimseye çorbanın (((TADINA))) bakması söylendiğinde, bu şahis GÖRMEDİGI şeye inanmama hurafesiyle başını çorbaya batırıp (((GÖZLERİYLE TAT ARASA))), ((( gözlerini kör edecektir ))). Buradaki bak emri, ((( TAD ))) anlamındadır Aynı şekilde bir şeyin sıcaklığına bakarken, elimizi kullanıyoruz ve hâkezâ…

    Dış duygularımız böyle olduğu gibi, ((( İÇ DUYULARIMIZ DA ))) durum aynıdır. Nitekim, (((AKIL))) dünyanın güneş etrafındaki seyahatinin kanunlarını açıklarken sebep olan kütle çekim kanunlarını açıkça gördüğü halde, ((( GÖZ ))) tek başına bu gerçeği GÖREMEMEKTEDİR. Eğer yalnız gözün gördüğüne inanılsa, (((BU KANUNLARIN İNKARI GEREKEÇEKTİR))).

    Diğer taraftan yavrusunu (((ŞEFKAT)))le besleyen bir kediyi gören kimse, yanındaki arkadaşına şu ((( ŞEFKATE ))) bak dediğinde, eğer arkadaşı ((( GÖZÜNÜN GÖRMEDİGİNE ))) inanmayan cinsten ise,
    ((( BU ŞEFKATİ GÖRMEYECEKTİR ))).

    Yine aynı şahsa Selimiye Camii gösterilerek buradaki mimarlık ((( SANATINA ))) bak denilse, bu taktirde ((( İNKARA UGRAYAN ((( SANAT ))) OLACAKTIR ))) Zira, GÖZ sadece TAŞI GÖRÜR ((( SANATI ))) GÖREMEZ Selimiye’deki SANAT ÇIPLAK GÖZLE GÖRÜLEMEYECEGİ GİBİ Selimiye’nin bir ustası olduğu gerçeği de GÖZLE GÖRÜLMEZ. BU VAZİVE AKLINDIR. Selimiye’nin kubbesinin elbette bir mimarı olduğunu açıkça GÖREN AKIL, ondan çok daha açık şekilde, bu gök kubbesinin de BİR MİMARI OLDUGUNU GÖRÜR VE GÖRÜYOR.  ((((( GÖREN AKIL KALP GÖNÜL BİLİNÇ )))  VS

    Bir harfin kâtipsiz olamayacağını ((( AKLEN GÖREN İNSAN ))) kendisinin Yaratıcısız olamayacağını da görüyor ve hâkezâ…
    GÖZÜMÜN GÖRMEDİGİNE İNANMAM DİYENLER, ((( DİLİN VAZİFESİNİ YAPMAYAN GÖZE, AKLIN VAZİFESİNİ YÜKLEMEKTE, HEMDE AKIL VE MANTIK İLE EVRENİ GÖZLEYENLERİN GÖRDÜGÜ SANATI İNKAR ETMEKTEDİRLER. ((( SİZİN GÖRMEMENİZ OLMADIGINI GÖSTERMEZ ))) AKILINI KULLAN TORO NEFSİNİ KULLANMA ((( Bilmemek yokluğuna delil değildir))) TORO

    cevap yeterlidir SON

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      ”ilk olarak şunu göz önüne almanız gerekir; eğer bir kişi Tanrı’nın varlığını bir olasılık olarak kabul etmiyorsa, bütün delilleri reddetmesi engellenemez” sizden alıntı, (sizde başkasından)!

      Bu yorum tamamen yanlış olmadığı gibi tamamen doğruda değildir! Aslını isterseniz ben bu yorumun daha tarafsız olduğunu düşündüğüm halini size hitaben yazmıştım;

      ”Var ile yok iddiası dile geldiği anda yani muhataba söylendiğinde (beraber) muhatap açısından ikisinin doğruluğu ya da yanlışlığıda eşittir! Yani sizin var demeniz ile benim yok dememim ağırlığı birbirine eşittir.” benden alıntı

      Göreceğiniz üzere ben herşeyi sıfır noktasından başlatırken kendi duruşumu (paylaştığınız yorumun aksine) kayırmıyorum!

      Ama ortada başka bir problem var! Sizin enerjinizi harcayacağınız kanıtlama eyleminin konusu ”tanrı vardır” değil ”benim ya da bizim İNANDIĞIMIZ tanrı vardır” olmalıdır!

      Çünkü siz tanrıya değil TANRINIZA inanıyorsunuz!

      Özelliklede isteyerek ya da istemeyerek herşeyi başlatma ya da size göre yaratma eyleminini ifa etmiş olabilecek bir tanrıdan bahseden birine yani bana bu argümanlarla gelmemelisiniz!

      Örneğin sizin enerjinizi, sizin tanrınız ile aynı güçlere sahip olduğuna ve bu güçlerle hem dünyayı hemde insanları yarattığına, yüzlerce yıl milyonlarca insan tarafından inanılan ZEUS’un (veya bir başkasının) neden gerçek tanrı olamayacağını ispatlamaya harcamanız gerekmez mi?

      Mesela şöyle inanılır, Zeus’ta (GÖKLERİN, şimşeklerin ve gök gürültülerinin tanrısıdır.) insanlarla konuştu, sizinki de,

      zeus insanlardan çocuk sahibi olabiliyordu, semavi dinlerdede bu olasılığa inanılır (bkz meryem),

      zeus insan kılığına girebiliyordu, sizinkide aynı şeyi yaptı hatta insanlarla güreşti,

      zeus insanlara yıldırımlar gönderdiğini söylüyordu, sizinkide aynı şeyi söylüyor,

      zeus kendi içinden BAKİRE kalıp hiç doğurmayacak athenayı yarattı, semavi dinlerinin meryeminin hikayesine tıpatıp uyar!

      Zeusun inanırlarıda zeytini önenemserdi, sizinkilerde!

      Zeus inanırlarınında güzel örümcek hikayeleri vardır, sizinkininde!

      Zeusunda başka isimleri vardır;

      ”Pantokrator: ”Her Şeye Gücü Yeten, KAİNATIN EFENDİSİ” muhtemelen size çok tanıdık gelecek bu isim (anlamı dolayısıyla) ne hikmetse İsa’yada geçer!

      ”Zeus Horkios: Zeus’un yeminlerin tutucusu olduğunu belirtir.” yeminleri ya da verdiği sözleri tutmak, bunuda biryerden anımsamanız lazım!

      Zeusunda habercisi (hermes) vardır. Hatta tanrısına karşı gelmiş ve CEZALANDIRILICAĞINA tanrıların habercisi yapılmıştır bir çok şeyle beraber HIRSIZLARIN ve KUMARBAZLARIN da koruyucusudur! Bu karakter sizin yaşadığına inandığınız İDRİS’e benzetilsede bana göre İBLİS’in İBLİS olarak ortaya çıkışına daha çok benzemektedir!

      Hikayeye bakın;

      ”Zeus insanın yarattıktan sonra 25 yıl yaşamasını yeterli görüyordu. İnsan ise sızlandı bunun yetersiz olduğunu, zaten yarısının uykuyla geçeceğini çocukluk dönemini de çıkarınca geriye pek bir şey kalmayacağı söyledi. Uzun ömürde dahil tüm iyi özellikler diğer yaratılmışlara verilmişti. O anda insanın yanında altı hayvan bulunuyordu bunlar; tırtıl, kelebek, tavus, at, tilki ve maymun. İnsan bu yaratıkları göstererek Zeusdan onların ömürlerinden kendi ömrüne eklemesini istedi. Zeus ise diğer hayvanlara haksızlık olacağını söyledi, fakat insanın, hayatının belli dönemlerinde o hayvanlar gibi yaşamasını insana şart koşarak onun ömrünü uzattı. Bundandır ki yeni doğan bir insan önse tırtıl gibi yerde sürünür, emekler bu bebeklik dönemidir. Sonra kelebek gibi neşe içinde koşar bu çocukluktur. Gençliğinde ise tavus kuşu gibi gururludur. 25-30 yaşlarına doğru ev bark sahibi olunca at gibi hayatın yükünü çeker. Kırkından sonra insan olgunlaşır tilki gibi kurnaz olur. Elli yaşından itibaren de maymun gibi çirkinleşir.”
      Voltaire,felsefe sözlüğü,yaratılış

      Bana günün belli vakitlerinde yapılan bir ibadet türü için tanrıyla yapıldığına inanılan bir pazarlığı anımsattı!

      Mesela Zeus’da AZIP SAPITAN demir çağı insanlarını TUFANLA helak eder!

      Mesela Zeus’a inananlar da ölümden sonra hayata ve İYİLERİN ruhlarının Elyzyon kırlarına (cennet) KÖTÜLERİN ruhlarının da Tartaros’a (cehennem) atılacağına inanırdı!

      Gördüğünüz gibi İYİ ve KÖTÜ ya da İYİ ya da KÖTÜ olmak sadece sizin dininizde olan kavramlar değil! Ayrıca bunlar her inanç için karşılığında ödül ve cezayı getiren eylemler!

      Ayrıca Zeus’un tahtı ya da sarayı dağların dağı(!) Olimpostadır! Sonrasında Musayı Tur dağında, kendine peygamberi diyeni Nur dağında, Nuh’u Cudi dağında görürüz! Dağların yüceltilmesi sürekli vardır! Bence bu psikolojik olmakla beraber doğru bir yaklaşımdır, eğer tanrının göklerde olduğuna inanıyorsanız ona ancak dağların tepesinden yani yükseklerden ulaşabilirsiniz! Her yerdedir ama dağa çıkmadan uluşamazsınız!

      Yine ilginç bir durum, Zeus’ta babasından kaçarken MAĞARADA saklanmıştır!

      Belki birgün size BRAHMA’yı da anlatırım!

      Hiç ne demek istediğimi anlamaya çalışıyormusunuz! Dünyada ana hatlarıyla birbirine benzeyen onca din varken ve her dinin tanrısı sadece kendisinin varlığına ve emirlerine inanılıp uyulmasını istiyorken buna mukabil bu dinlere dolayısıyla da dinlerin tanrılarına inananlar için de sadece kendi tanrılarının varlığına inanmak içselleşmiş ve diğer gruplarla karşı bir güç gösterme eylemi haline gelmişken sizin kendinizi bu şekilde ifade etmeniz tabiatınız gereğidir!

      Bu nedenle tartıştığımız şeyin, sizin veya başka toplumların kendileriyle konuştuklarına ve onları kurallara bağladığına inanılan tanrılar değilde herkesin varlığı konusunda mutabık olduğu bir tanrı olmadığını bilerek hareket edin!

      Benimle işte o tek tanrıyı(!) konuşmak ya da tartışmak istiyorsanız tamam, ama benimle sizin İNANDIĞINIZ tanrıyı ya da inanılan tanrılar içinde kendininizin GERÇEK farzettiği tanrıyı tartışmak istiyorsanız önce onca tanrı arasında sadece onun gerçek tanrı olduğunu ispatlamanız gerekiyor! Ve rica ediyorum bana, zeka düzeyini insanın zeka düzeyinin biraz üzerinde hayal ettiğiniz bir tanrı ile gelmeyin!

      Bana gökleri ya da kainatı yarattı dediğiniz tanrıyı içine koyduğunuz durumun farkına varın!

      Özür dilerim ama yazınızın kalanına cevap vermek inanın ki içimden gelmiyor!

      Tüm saygımla, bu kadar cahilce söylemler ya da kelamlar nasıl edilir anlayamıyorum! Taraf olanlar kendileriyle aynı tarafta olmayıp başka tarafta olanları tarafsız olmamakla eleştiriyor!

      Dostum bende size tarafsız olun desem, yani benimle tartışırken hiç bir inanca ya da tanrıya dayanmadan ya da etksi altında kalmaden sadece kendi kafanızda ürettiklerinizle tartışın desem ne yapacaksınız? Tarafsız olacakmısınız? Eğer cevabınız EVET ise o yazısını alıntıladığınız arkadaşla beraber tarafsız ol diye seslendiklerinize örnek olmak için önce siz tarafsız olunda görelim!

      Yani yazınızın başında sizden alıntıladığım sözün tersinide kendinize söyleyin;

      İlk olarak şunu göz önüne almanız gerekir; eğer kişi doğduğu andan itibaren önce ailesi sonra yaşadığı toplum tarafından o toplumun tanrısının gerçek tanrı olduğuna İNANDIRILIRSA aksine dair bütün önermeleri reddetmesi sürpriz olmaz!

  382. bir kul dedi ki:

    bir kul dedi ki:
    12/01/2016, 00:54
    NOT
    BU TARİHLİ YAZIMIN BAZI YERLERİ ALINTIDIR

  383. karaca dedi ki:

    ispat ediyorum,

    yüce yaratıcımızın varlığını ispat için aşağıdaki deliller yeterli

    hiç düşündünüz mü, yediğiniz elma,salatalık domates,tahıl,erik,kavun,karpuz ,lahana,pancar,turp,bütün meyvalar,toprağa düşen toprakta hayat bulan bütün tohumlar,
    gökten yağan yağmur taneleri,dolu, insanlar tarafından yenilen hayvanlar,görebildiğiniz bütün her meyve ve sebze
    sizce niye bu ölçülerde ,insanın ve diğer hayvanların kolayça tüketebileceği kaldırabileceği,öğütebileceği,bir yerden bir yere kolaylıkla taşıyabileceği,renklerinin ve lezzetinin hepsinin neden ayrı ayrı olduğunu hiç düşündünüzmü

    tasarlayan, yapan, bulan,var eden neden şaşırmamış olabilir
    neden domatesin bir tanesi 10 kilo gelmez 100 kilo gelmez, veya daha farklı olarak insanın veya diğer canlıların ulaşabilmesinden tüketebilmesinden uzak değildir.
    neden ölçüleri hep yüce rabbimizin ulaşabileceği ölçülerde tutulmuştur
    bir domates yarım kilo geliyorsa bunu 100 kilo olmasını engelleyen nedir
    toprak aynı toprak su aynı su,niye kendi bildiğine rastgele büyüyemez
    neden meyve ağaçları kolaylıkla ulaşabileceğimiz boyutlardadır,onlar devasa olacak şekilde büyümesini bilmiyorlarmı,neden dana hep genelde aynı boyutlardadır,
    canlılara verilen bu nimetleri sınırlandıran,sınırınının dışına çıkmaması için sınır koyan yokmudur. her şey kendi bildiğine nasıl oluşmamıştır,neden hep aynı ölçülerde aynı kalmıştır,
    neden değişiklik garip olan bir durum yoktur,örneğin 100 kiloluk salatalığın oluşmasını önleyen nedir,
    değerli arkadaşlar allahın varlığına inanmayan arkadaşlar
    eğer sizin iddia ettiğiniz gibi yüce rabbimiz yoksa bunları tasarlayan bir plan dahilinde uygulayan kimdir.
    benim sorduğum bu sorulara rastgele cevaplar verilemez
    verilmemesi gerekir.
    tabiat ana tabiat baba,doğa diye yorumlayacak ve cevap verecekseniz o halde bende yine sorarım bu tabiat ana tabiat baba doğa yı düzenleyen var eden kimdir.
    şimdi peygamberin karşısında durmak başka bir şeydir.kurana inanmamak başka bir şeydir
    allaha inanmamak başka bir şeydir dilin kemiği yok sağa da döner solada istediğini söyler
    yüce allah bütün peygamberlerine tebliğlerde bulunmuştur,
    insanlara verdiği örneklerle yarattıklarını,göz önüne alarak düşünmelerini istemiştir,
    bu gerçekten nasıl olabiliyor diye düşünmelerini istemiştir.
    ben bir domatesin çekirdeğini icad edemezken,yeni bir meyva türünün tohumunu icad edemezken
    bunca yaratılmış tohumları görmezden gelerek bunları kimin icad ettiğini düşünmeden
    acizliğimizden bir meyve tohumu bile var edememişken,sayısız miktarda tohumları icad edeni niye düşünmez
    yaratıcı yoktur demek kolaydır dedim ya dilin kemiği yoktur sağa da döner solada
    aslında zor olan rabbimizin varlığını kabul etmek olmamalı
    aslında zor olan rammizin varlığını red etmek olmalı
    zor olan işte budur
    zor olan bütün delillere rağmen hala red etmektir.
    madem ki red ediyorsun o halde kendini de red etmelisin,
    öyleya seni kim icad etti. sen kendi kendini mi icad ettin
    sen kendi kendini icad etmediğine göre seni bir icad eden var.
    sana dişini ve erkeğini veren var bunların hepsi tombaladan mı çıktı
    bana kalırsa allahın varlığını inkar etmek red etmek aymazlığın son haddidir.
    yine rabbimiz insanın bu halini bildiği için hiç düşünmezlermi hiç akıl etmezlermi
    diye ikaz eder,
    bütün meyve ve sebzelerin farklı boyutlarda insanların ve hayvanların erişemeyeceği
    boyutlarda olmasını engelleyen nedir bu sorunun cevabını vermek durumundasınız
    niçin bir elma 10 kilo gelmez elmayı bu ağırlığa ulaşmasını engelleyen kuvvet irade nedir
    sayın arkadaşlar bu sorular sizce de cevaplanması gereken sorulardır
    eğer cevaplıyamıyorsanız iddialarınız tamamen asılsız hüsnü kuruntudan başka bir şey olamaz
    hüsnü kuruntu insanın kendi kendini kandırmasıdır.
    gerçeklerden kopmasıdır. benim iddialarım bilimsel verilerdir. gözle görünen gerçeklerdir elle dokunulan gerçeklerdir. gerçek olduğuna göre bilimseldir.
    her bilimsel olan allahtandır. allahtan uzak olan bilimsel değildir.

    • Bi Yabancı dedi ki:

      Sayın Karaca :

      Öyle ya mandalina bile insan ağzına sığacak şekilde dilimlenmiş halde koruyucu kabuğunun içinde bizim onu tatmamızı bekliyor (!)

      1-Zeus
      2-Ak ana
      3-Cabrakan
      4-Odin
      5-Enlil
      6-Tarhunt
      7-Catequil
      8-Aesir
      9-İsis
      10-Amon-Ra
      11-Allah
      12-Brahama
      13-Ahura-Mazda
      14-Karora
      15-Hristiyanların inandığı Tanrı (Kuranın inandıkları tanrı tarafından gönderildiğini reddediyorlar)
      16-Musevilerin İnandığı Tanrı (Kuranın inandıkları Tanrı tarafından gönderildiğini reddediyorlar)
      17-Benim inandığım Tanrı ( Hiç bir şekilde insanlarla iletişime geçtiğine inanmıyorum)

      Sayın Karaca bahsini ettiğiniz -size göre muazzam- düzenin yaratıcısı ; yukarıda tüm dünyada inanılan Tanrılardan sadece binde birini listeleyebildiğim isimler arasından hangisidir ve neden ???
      Lütfen soruma; Tanrı ismini ve gerekçenizi yazarak cevap veriniz demagoji yapmadan !!!

      • karaca dedi ki:

        Saynı bi yabancı

        1-Zeus
        2-Ak ana
        3-Cabrakan
        4-Odin
        5-Enlil
        6-Tarhunt
        7-Catequil
        8-Aesir
        9-İsis
        10-Amon-Ra

        12-Brahama
        13-Ahura-Mazda
        14-Karora

        sizin yazdığınız geçmişteki bu efsanelerin indirilmiş,kitapları varmıdır,
        yukarda adı geçenlerin tarihi ne kadar eskidir bundan 7-8 bin yıl öncesi varmıdır
        bunların tarihinin muhtemelen yukarıdaki isimler bu kadar bir tarih aralığına denk gelir veya
        biraz daha veya biraz daha uzun bir sürede bunlar yer bulmuşlar diyelim ve kabul edelim
        peki benim sana sormak istediğim şu olacak,
        bu saydıklarının günümüze ulaşmış kitapları kuran benzeri ikaz eden vaad eden kaynakları
        kitapları da diyebiliriz veya delilleri,veya insanı ilgilendiren kainatı ilgilendiren hangi sözleri vardır bunlar korunmuşmudur,eğer varsa bunlardan kuran benzeri bir kitap bir bilgi kaynak gösterin okumak istiyorum,
        velevki göstereceğiniz kaynak yazılı tabletler şeklinde ise bu zaten biliniyor,defalarca bunları okumaya bence hiç gerek yok göstereceğiniz bu isimlere ait kitaplar kaynaklar öngörüler,yollar yordamlar sosyal hayatı ilgilendiren konuları işleyen varsa bu isimlere ait kitap kaynak her ne ise
        gösterin okuyalım
        kuranı kerimle bir karşılaştırma yapalım bakalım kim nerede ne demiş bulalım akla mantığa uygunsa bu isimlerin kaynakları hemen düşünmeye başlayalım
        varmı bunların eserlerini anlatan kaynak varsa bilgi verin,
        1400 yıl önceki kaynağımız şu an duruyor ve geçerliliğini devam ettiriyor 1400 yıl az da sayılmayacak bir zaman dilimi,veya bu isimlerden bu gün hala geçerliliğini devam ettiren varmı
        bunların inananları kimlerdir uygulamaları varsa kimler yapıyor,
        bunların çoğu efsane mit dilden dile söylenmiş yer yer de yanlış yorumlanmış isimlerdir.
        diğer taraftan ben kendi görüşümü size izah edeyim
        yukarıdaki isimlerin hepsi eğer bu kadar önemliyse ve var olduğuna belli belirsizde bazı kaynaklarda rastlıyorsak bunların hepsi Yüce allahın görevlendirdiği melekler olarak ismini bildiğimiz varlıklar olabilir,görevleri gereği zaman zaman insanlarla birlikte haşır neşir olmuş olabilirler bu benim kanatim gerçek böyledir diye yazmıyorum doğrusunu yine yüce allah bilir
        ona kalırsa bende sana diğer bir örneği vereyim
        DEV-DEV ADAM-DEV KARISI-DEV OĞLU
        Bu isimler bizim kültürümüzde varlar ve halen konuşulur,
        ne yapar bu devler insan yerler,ne yapar bu devler insana eziyet ederler ne yapar bu devler
        birbiriyle kavga ederler
        sizin yukarda ismini yazmadığınız yere bu ismi de koymak gerekir.
        şimdi yine devam ediyorum bakın kuranda belirtilen bir ayet vardır
        hangi peygamber şu an hatırlamıyorum
        olay aynen şöyledir ya bir yere baskına ya bir yeri almaya ya biryeri zapt etmeye giden bir grup vardır
        ancak karşılarında iri cüsseli büyük büyük kocaman adamlar vardır korkarlar ve şunu söylerler
        onların yanında bizler çekirge sürüleri gibi kalıyorduk derler
        bu size bir şey anımsatmıyormu,dev denilen yaratıkların bunlarla benzerliği yokmudur
        sizin saydığınız isimlerde bunlara benzer bunlar asla benim nazarımda yaratıcı değillerdir
        ne oldukları unutulmuş mahlukat diyebilirim eğer varsa böyle birşeyler olabilirde
        bunları yaratan da yüce rabbimiz yüce allahtır
        hatırlayın onun 99 ismini bakın orada allahın niteliklerini niceliklerini görmeniz mümkün
        diğer taraftan saydığınız isimler farklı farklı da olsa o zaman yaşayan insanların kullandıkları
        isimler de olabilir buna da itirazım yok yaratıcı olarak kabul edip kendi buldukları isimlerde olabilir
        ama şunu gözardı etmemek gerekir o zamanki insanlar yaratıcımıza zeus demiş olabilirler o zamanki insanlar yaratıcımıza farklı bir isim vermiş olabilirler,
        ama bizim bildiğimiz okuduğumuz tek yaratıcımız allahtır allah ismi sonradan mı benimsenmiştir bunu bilmiyorum ama,allah deyince tek bir yaratıcı aklıma geliyor ismi her ne olursa olsun bütün kapılar ona çıkar ister zeus deyin ister farklı bir isim kullanın
        siz nereden biliyorsunuz peki bu saydığınız isimlerin tek bir yaratıcı olarak farklı farlı isimlerle anılmadığını bunlarda olabilir buna da itiraz etmem
        bu günkü insanlar gibi geçmişte yaşamış insanlarda aynen senin benim düşündüğüm gibi
        pek çok sorular sormuştur biz nerden geldik nereye gidiyoruz bizi kim yarattı bu alemi kim yarattı diye mutlaka sormuşlardır sormayan insan zaten aptaldır.
        yine devam edecek olursam kuranı açın bakın inceleyin kuranda adları şanları kalmamış pek çok kavme pekçok peygamberler gönderildiğini,bu kavimlerden geriye hiç bir şey kalmadığını o kavimler içerisinde de söz dinler iyi insanlar olduğunu da bildirir
        yani demek istediğim ismini verdiğiniz bu varlıklar o zamanki kavimlerle ilgili inanış şekilleridir
        verdikleri isimlerdi bu gün biz allah diyoruz yarın bundan 500 sene sonra allah ismi unutulur yerine başka bir isim bulabilir insanlar bunda sıkıntı yok.
        ama değişeceğini hiç sanmıyorum çünkü elimizde kuran gibi bir kaynak var süreç ne olursa olsun merak eden insan alıp kuranı okuyacak ve 1400 yıl önce var olan bu kaynağı gözardı etmeyecektir. unutulacağını da hiç sanmıyorum,

        Lütfen soruma; Tanrı ismini ve gerekçenizi yazarak cevap veriniz demagoji yapmadan !!!
        sizden alıntı

        bakın bana öyle bir soru soruyorsunuz benim geçmişi bilmemi istiyorsunuz
        Tek bir yaratıcıya o zamanki o zaman yaşayan insanların ne isim verdiklerini ben nereden bilebilirim,
        diğer taraftan bu benim şahsi görüşümdür,
        öz olarak şudur yüce yaratıcımız bir isme sığdırılmayacak kadar yücedir.
        bu allah olur zeus olur odin olur bilmem ne olur
        yaratıcımızı bir isme sınırlamak hiçde doğru olduğunu sanmıyorum,
        çünkü o bir isme sığmayacak kadar yücedir.
        onu anlamak bilmek istersek mutlaka esma ül hüsnanın içeriğini bakmak gerekir
        orada onun sifatları sayılmıştır yaratıcımız budur bu sıfatları taşır,
        şimdi bir kişiye inacına bakılmaksızın allah nedir diye sorduğunda sana yeterli bilgiyi veremez
        şudur budur diye yanıtlamaya çalışır
        allahın gerçek manası esma ül hüsnada saklıdır.
        isterseniz bir bakın esma ül hüsna ne demek istiyor nedir diye size bir fikir verecekmi
        iyi çalışmalar dilerim

    • toro dedi ki:

      Sayın KARACA,

      Tekrar ediyorum;

      Lütfen sorularıma etrafında dönmeden cevap verin!

      Eğer siz HİNDU (bir sürü seçenek var) bir ailenin çocuğu olarak doğup bu yaşa gelseydiniz ve benimle yine aynı münazaraları yapıyor olsaydınız VARLIĞINA inanıyorum dediğiniz tanrının ve onu anlatan kitabın ADLARI ne olurdu?

      Şimdi gelelim ispat girişiminize;

      Öncelikle ortaya konulan argümanların muhatabı yada muhatapları İKNA etmesi gerekir ki sonucunda amaca ulaşılsın yani iddia İSPATLANABİLSİN! Bu noktada kendi kendinizi ikna etme konusunda oldukça başarılı olduğunuzu söyleyebilirim! Sonuçta pek de zorlanmıyorsunuz, zaten doğduğunuz andan itibaren hangi argümanı kullanırsanız kullanılan aynı sonuca ulaşmanız gerektiği öğretildiğinden!

      Gelin son yazınızda adı geçen meyve ve sebzeler içinde en çok adı geçenden yani domatesten yola çıkarak size birşeyler anlatmaya çalışayım!

      ‘’neden domatesin bir tanesi 10 kilo gelmez 100 kilo gelmez, veya daha farklı olarak insanın veya diğer canlıların ulaşabilmesinden tüketebilmesinden uzak değildir.
      neden ölçüleri hep yüce rabbimizin ulaşabileceği ölçülerde tutulmuştur
      bir domates yarım kilo geliyorsa bunu 100 kilo olmasını engelleyen nedir
      toprak aynı toprak su aynı su,niye kendi bildiğine rastgele büyüyemez’’ sizden alıntı

      Yukarıdaki yazdıklarınız ışığında eğer bir meyve veya sebze standardın(standart nedir, kim karar verdi, neye göre karar verdi) dışında bir boyuta ulaşıyorsa onun ya da onların bir tanrı tarafındandan değilde kendi kendilerine ortaya çıktıklarınamı inanmalıyız?

      Çünkü şuan istediğiniz meyve ya da sebzeyi istediğiniz boyutta büyütmek mümkündür. Ama ben başka birşey anlatacağım!

      Daha öncede yazdım siz kendi durduğunuz yerden geriye baktığınızda zamanın sizden önce hiç akmadığına ya da zamanın sadece sizin bulunduğunuz anda işlediğine inanıyorsunuz! Yani dünya sizin doğduğunuz anda nasılsa binlerce yıl öncede öyleydi sanıyorsunuz! Bulunduğunuz andaki gözlemlerinize konu olan herşeyin var oldukları andan itibaren hiç değişmediklerini ve hep aynı kaldıklarını zannediyorsunuz! Ama doğa var olduğu andan bu yana sürekli değişti! Sürekli yeni dengeler kurdu! Oksijenin daha yüksekte olduğu anlarda yani yüzmilyonlarca yıl öncesinde oksijene ulaşmak için daha yükseğe ulaşmak zorunda olan bitkilerin hem kendileri hemde çiftleşmek için ürettikleri meyveleri de daha büyüktü! Bazıları şimdikine göre devasa boyutlardaydı! Özellikle dikkat buyurun, ağaçlar çiftleşmek yani üreyip nesillerini devam ettirmek için meyva verir özellikle siz yeyip doyasınız diye değil!

      Neyse, domatese dönelim! Hep vardı ve hep bugün gördüğünüz ve tattığınız gibi vardı sanıyorsunuz değil mi? O yüzden şuan gördüğünüz halini bir standart olarak önümüze koyuyor ve bu standardı da onunla bir yaratıcının özel olarak uğraştığı iddiasını ispatlamak için kullanıyorsunuz!

      Hayır sevgili dostum, domates G.Amerikaya özgü bir meyve olup amerikanın keşfine kadar dünyanın geri kalanında bilinmiyordu! Amerika’daki yerliler onu yabani bir meyve olarak ağaçtan toplarlar ve tüketirlerdi! Ayrıca boyutları daha küçük rengi ise kırmızıydı! İlk olarak 1900 lü yılların başında amerikadan avrupaya gönderilmek suretiyle dünya ile tanıştı. Ama uzun yıllar boyunca (200-250 yıl) zehirli olduğu iddiasıyla özellikle varsıl kesim tarafından pek tüketilmedi! Sonrasında seri olarak ilk defa üretilmeye başlandığında kırmızı olanları ortaya çıktı. Yani taa en başında bugünkü halinde değildi!

      Bu durumda standart nedir dostum? Ya da şimdi ben bunları anlattığımda yani sizin bana tanrının standardıyla var edildiğini iddia ettiğiniz bir meyvenin standardının yüzyıllar boyunca sürekli değiştiğini (insan eliyle) gösterdiğimde, sizin adını andığınız ve bu meyveyi özellikle tasarlayarak yarattığını iddia ettiğiniz tanrı da kendiliğinden YOK mu oldu?

      Lütfen bana sadece kendinizin ikna edilmişlik halini rahatlatacak argümanlarla gelmeyin! Benim hiç bir şeye ön kabulüm yok! Yani örneklediğiniz her argümana sıfır noktasından bakar ve onları değerlendirirken başka şeylerden etkilenmem ya da çekinmem!

      Bu nedenle artık sizin ne durumda olduğunuzu da öğrenmeye ihtiyacım var, yani yazımın başına dönerek yeniden sormak istiyorum!

      Eğer siz HİNDU (bir sürü seçenek var) bir ailenin çocuğu olarak doğup bu yaşa gelseydiniz ve benimle yine aynı münazaraları yapıyor olsaydınız VARLIĞINA inanıyorum dediğiniz tanrının ve onu anlatan kitabın ADLARI ne olurdu?

      • toro dedi ki:

        -DÜZELTME-

        Hayır sevgili dostum, domates G.Amerikaya özgü bir meyve olup amerikanın keşfine kadar dünyanın geri kalanında bilinmiyordu! Amerika’daki yerliler onu yabani bir meyve olarak ağaçtan toplarlar ve tüketirlerdi! Ayrıca boyutları daha küçük rengi ise SARIYDI! İlk olarak 1900 lü yılların başında amerikadan avrupaya gönderilmek suretiyle dünya ile tanıştı. Ama uzun yıllar boyunca (200-250 yıl) zehirli olduğu iddiasıyla özellikle varsıl kesim tarafından pek tüketilmedi! Sonrasında seri olarak ilk defa üretilmeye başlandığında kırmızı olanları ortaya çıktı. Yani taa en başında bugünkü halinde değildi!

      • Bi Yabancı dedi ki:

        Sayın Toro :

        Muhatabınızın size vereceği cevabı baltalamadan(!) parantez içinde konuyla alakalı bir soru yöneltmek istiyorum size ?

        Bildiğim kadarıyla Anne sütünün kimyasını değiştirerek elde edilebilecek yeni bir besin yok ! Bu nokta bana söyler misiniz inek,keçi vb. hayvanların sütleri ağaç örneğinde bahsettiğiniz gibi sadece yavruları için dolayısıyla nesillerini devam ettirmek için var ise neden bu besinlerde yoğurt ve peynir yapılabilmektedir ? Tanrısal bir plan olmadan sütten yoğurt veya peynir yapılabilmesi üstelik bu yeni besinleri yalnızca belirli bir donanıma çıkabilmiş bir canlı türü olan insanın yapabiliyor olması hakkındaki fikirlerinizi gerçekten merak ediyorum.

      • toro dedi ki:

        Sayın Bi Yabancı,

        ”Bildiğim kadarıyla Anne sütünün kimyasını değiştirerek elde edilebilecek yeni bir besin yok !” sizden alıntı

        Yukarıdaki önermeniz aynı zamanda bana yönelttiğiniz sorununda başlangıç noktası! Önce başlangıç noktamız doğrumu ona bakalım!

        Anne sütü de inek,keçi vb. hayvanların sütleri gibi mayalanarak fermante edilebilir, ediliyor ve yoğurt yapılıyor!

        Bakın size başka bir bilgi vereyim. İsterseniz ılık bir süte katacağınız karınca yumurtası ya da kumu ile maya elde edebilir ve o mayayla sütü mayalayarak yoğurt yapabilirsiniz!

        Sizce insan karınca yumurtası ya da kumu ile maya o mayaylada yoğurt yapılabileceğini ”tanrısal bir plan dahilinde” doğuştan içine yerleştirilen bir yönerge sayesinde mi başarmıştı?

        Daha öncede söyledim, insan beyni bilinmeyen bir zamanda diğer türlerin aksine aşırı büyümüş dolayısıyla da içinde daha fazla nöron ve sinaps (nöron bağlantıları) oluştuğundan diğer türlerin aksine daha fazla seçenek üretebilecek hale gelmiştir! Dolayısıylada kapı kapıyı açmış, zincir üzerine gelen her yeni halka diğer halkalarında eklenmesine vesile olmuştur!

        Şöyle düşünün, insan beyni diğer türlerin aksine 1 saniyelik zaman diliminde daha fazla veri işleyip daha fazla seçenek üretebilir! Dört çekirdekli işlemciyle iki çekirdekli işlemci arasındaki fark gibi! Eğer sizin ihtiyaçlarınız iki çekirdekli işlemci ile karşılanabiliyor yani eylemlerinizi iki çekirdekli işlemciyle idame ettirilebiliyorsa üç ya da dört çekirdekli işlemciye ihtiyaç duymazsınız!

        İşte bizim haricimizdeki türler İki işlemcili biz ise dört işlemcili bir beyin kullanırız! Biz doğadaki denge içinde bir anamoli haline geldiğimizden (bana göre) doğal olarak bulunan kaynakların haricinde kaynaklara gerek duyduk ve tüketebilecek yani aşırı nüfusu doyuracak yeni ürünler yarattık! Diğer türlerin böyle bir derdi yok! Yani doğal besin kaynaklarına ulaşabildikleri sürece yani bir aslan geyik bulabileceği sürece geyik bulamadığı zamanlarda tüketmek için geyiğin sütünden yoğurt yapmaya ihtiyaç duymaz!

        Şöyle bir hayal edin! Eğer insan bir şekilde tarım yapmayı başaramasaydı bu fizyolojiyle bu dünyada hayatta kalabilir yani neslini devam ettirebilirmiydi?

        Mısır uygarlığının tarihte yer bırakmasının ve hala adı anılan bir kadim kültür olabilmesinn ardında tarım yapıp nüfusunu doyurabilmesi hatta bunları diğerlerine satıp zenginleşmesi yatar! Sadece avlanarak ya da doğada ki vahşi meyvaları toplayarak bir uygarlığı ya da bir insan topluluğunu beslemeye çalıştığınızı düşünün! Sizce yeterli olurmuydu? İhtiyaçlar, ihtiyaçları tatmin için arayışlar ve ortaya çıkan sonuçlar!

      • Bi Yabancı dedi ki:

        Sayın Toro :

        Anne sütü ile ilgili biraz araştırma yaptım ve hayvansal gıdaların üretimi ile mukayese edince anne sütünden, daha profesyonellik isteyen çeşitli işlemler neticesinde kökeni aynı fakat kimyası farklı yeni besinlere ulaşılabileceği sonucuna vardım.İlk önermemi aklımda kalan, ”anne sütünden yoğurt ya da peynir yapma girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlandığı” şeklindeki eski bir bilgime dayanarak ileri sürdüm.Zannediyorum ki bu girişimler tarihi eski ilk girişimlerdi…Sonuç itibariyle haklısınız.

        Sizce insan karınca yumurtası ya da kumu ile maya o mayaylada yoğurt yapılabileceğini ”tanrısal bir plan dahilinde” doğuştan içine yerleştirilen bir yönerge sayesinde mi başarmıştı? Sizden Alıntı !

        Hayır. Benim buradaki Tanrısal plandan kastım şuydu : Tanrı sütü,peynir veya yoğurda dönüşebilecek kimyasal yapıda yaratmıştır.Olaya şöyle yaklaşalım ; sizce insanlar dünyada var olan herhangi bir nesnenin sahip olduğu özellikler ile dönüşebileceği yeni durumların sınırlı olmasına bakmadan o sınırları aşabilirler mi ? Biz tam da bu yüzden insanların her yeniliğine yaratmak yerine icat demiyor muyuz ?
        Benim nevi şahsıma münhasır görüşüm, evrende bilinen ve akla gelen her şey Tanrının ilk müdahalesinin yani ilk dokunuşunun bilinçli bir şekilde atom altı parçacıklardan yıldıza kadar her şeye etki edecek şekilde oluşudur.
        Yani Tanrı bir kova boyayı duvara alelade serpiştirip oluşacak şekli seyre dalmadı bilakis oluşacak şekli kafasında(!) tasarladı ve duvarda oluşacak şeklin kafasında(!) tasarladığı şekille bire bir örtüşmesi ya da birbirine çok benzemesi için planlı bir hamleyle o bir kova boyayı duvara serpiştirdi.Sonrasında ne mi oldu ? Bilmiyorum…

      • toro dedi ki:

        Sayın Bi Yabancı,

        ”Hayır. Benim buradaki Tanrısal plandan kastım şuydu : Tanrı sütü,peynir veya yoğurda dönüşebilecek kimyasal yapıda yaratmıştır.Olaya şöyle yaklaşalım ; sizce insanlar dünyada var olan herhangi bir nesnenin sahip olduğu özellikler ile dönüşebileceği yeni durumların sınırlı olmasına bakmadan o sınırları aşabilirler mi ? Biz tam da bu yüzden insanların her yeniliğine yaratmak yerine icat demiyor muyuz ?” sizden alıntı

        Öncelikle süt memelilerin yeni doğan yavrularını belli bir süreye kadar hayatta tutabilmek için özellikle hamilelik sonrasında belli bir döneme kadar besleyebilmek için ürettiği biyolojik bir gıdadır! Yani insan ve diğer memeliler sütü yavrularını beslemek için üretir! Eğer süt insanın kullanımı için özel olarak bahşedilen birşey olsa idi diğer memelilerin yani insanların sütünü içtiği varlıkların hamileliğe bağlı olmaksızın yani aralıksız süt vermesi gerekirdi diye düşünmekteyim!

        Bunu bir not olarak koymak istedim!

        ”Tanrı sütü,peynir veya yoğurda dönüşebilecek kimyasal yapıda yaratmıştır.” sizden alıntı

        Bu durumda insan yiyebilsin diye kimyasal etkileşimle peynir ve yoğurda dönüştürülebilmesine tanrı tarafından izin verilen sütün, tüketen bütün insanlarda yani bünyelerde aynı etkiyi yapması beklenir! Çünkü kendisi (süt) insan içebilsin veya başka şeylere dönüştürerek yiyebilsin diye özellikle planlanan bir eylemin ana materyalidir!

        Bakın sizinle Türkiye’de yaşayan insanların fizyolojilerini düşünerek bir akıl yürütmesi yapalım;

        Eğer 100 kişinin aynı anda 1 bardak süt içmesini sağlarsak ne olur? Öncelikle çiğ içildiğinde geri dönülemez şekilde rahatsızlıklara yol açtığı bilinen bir durumdur! Yani insanların tamamı için (bazı bünyeler sütten gelecek parazitlere ya da zararlı proteinlere bağışık olabilir) içilmesi sağlıklı değildir! Öte yandan pişirildikten sonra içindiğinde ise Türkiye standartlarına göre 100 kişiden 40’ında dünyada ise 10 kişiden birinde Laktoz intoleransı adı verilen rahatsızlığa yol açar. Yani eğer vücut sütün içinde vücuda giren laktozu parçalamak için yeterli laktazı üretemiyorsa aşağıdaki durum gerçekleşir ;

        ”Eğer barsaklarda laktaz aktivitesi yoksa ya da düşükse sindirilmeden kalan laktoz osmotik dengeyi bozarak barsak içinde sıvı ve elektrolit birikmesine neden olur. Genişleyen barsaklarda hareketlilik artar ve ishal ortaya çıkar. Öte yandan serbest halde yıkılmadan kalın barsaklara ulaşan laktoz buradaki bakteriler tarafından fermentasyona uğrar ve ortaya hidrojen gazı çıkar. Fazla miktardaki hidrojen hem ishali arttırır hem de gaz ve şişkinik başta olmak üzere diğer sindirim sistemi yakınmalarına yol açar.”
        http://www.mumcu.com/laktoz-intoleransi-sut-icememek/

        Eğer sütün ve onun dönüşümüyle ortaya çıkan diğer besinlerin bir tanrı planı dahilinde özellikle insanlar tükebilsin diye dizayn edilen özel bir planla ortaya çıkarıldığını düşünüyorsak yukarıda sözü edilen fizyolojik problemlerin ortaya çıkmaması gerekir!

        Tabi tanrı sütü ve mamullerini bazı insanlar içebilsin veya yiyebilsin bazıları ise içemesin veya yiyemesin diyerek dizayn ettiği deme hakkı herkeste var!

        Bizimde neden diye sorma hakkımız!

        Sayın Bi Yabancı,

        İnsanlar bir şeyler yaratıyor doğrudur ya da icad ediyor! Peki bu normal bir durum yani yapılması gerekli ya da yapılmasına izin verilen bir durum mudur yoksa doğanın içinde beklenmedik şekilde gelişen bir anomalimidir? Bunu nereden bileceğiz? Yani insanın aslında içmemesi ya da yememesi gereken şeyleri içmesi ya da yemesi doğaya aykırı durumlar ortaya çıkarıyorsa, bunun yinede büyük bir zekanın özellikle hazırladığı bir planın gereği olduğunu düşünebilir miyiz?

        Bakın Newton’un yaşadığı zamanda (yani neredeyse dünyaya özgü bütün fizik kurallarını keşfeden kişi ya da bilimin eşik atlatıcısı) yaşayan insanların zekalarını bir ortalamaya ulaşmak için ölçebilsek ve bir ortalamaya ulaşabilseydik, Newton’un zekası bu ortalamanın aldındamı yoksa üstünde mi olurdu? Bakın buda bir anomali yani normalin dışında gelişen ya da gelişmiş birşey! Peki ilahi bir plan olsaydı bu planın içindeki bazılarının, diğerlerinden daha yukarıda ya da daha ayrıcaklı olmasının ya da yapılmasının veya kılınmasının bu planın yapıcısı nezdindeki karşılığı (beklentisi) ne olurdu?

        Evet duruma birde böyle bakın! Aslında biz planlananın haricinde ki eylemleri yaparak gelmemesi gereken yere gelen ve doğa, belki de evren için bir anomali haline gelmiş bir tür olabilirmiyiz?

      • Bi Yabancı dedi ki:

        Sayın Toro :

        Öncelikle yazınızı büyük bir keyifle okudum.Bazen benim hayatımla alakalı bilgi sahibi olduğunuzu düşünmeme sebep oluyorsunuz! Bahsini ettiğiniz LAKTOZ İNTOLERANSINDAN hareketle bu şekilde düşündüm.Tabi bu işin esprisi ! Tamamen tesadüf!!! Kendimle ilgili bir anekdotu sizinle paylaşırsam ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız…

        Yaklaşık altı buçuk ay önce bende HIV fobisi gelişti. Ciddi psikolojik travmalar yaşadım haliyle bu normalin çok üstündeki stres hali bende bazı organların çalışma seyrini değiştirdi. Her neyse bu altı ay içinde en sonuncusu on gün önce olmak üzere gelişmiş bir hastanenin son teknolojiyle donatılmış laboratuvarında dokuz adet ELISA testi yaptırdım. Artık intaniye uzmanının ”Kardeşim yok sende hiç bir şey artık hastanemizi ve laboratuvarımızı meşgul etme!” şeklinde ki çıkışından sonra test yapmayı bıraktım.Laktoz İntoleransına gelecek olursak,yazımın başında belirttiğim stres hali bende barsak alışkanlıklarında ciddi bozulmalara sebep oldu ve kafama takmam gereken nur topu gibi yeni bir hastalığım oldu : ÇÖLYAK ! Tabi bu hastalığın tetkikleri için de gastroentereloji uzmanının yolunu tuttum. Bana ısrarla sende böyle bir hastalığın olduğunu düşünmüyorum demesine rağmen Çölyakla alakalı kan testini de yaptırdım yaklaşık on gün sonra belli olacak umarım Tanrı; ona yüklediğim plan yapıcı özelliğini benim başıma bir çorap örerek bana göstermez tabi bu da işin esprisi :)) Laktoz İntoleransıyla da bu çölyakla alakalı durum aklıma takıldıktan sonra tanıştım. Laktoz intoleransında süt içemeyen insan Çölyakta da Gluten adlı proteini barındıran bütün yiyeceklerden uzak durmak zorunda ki bu beslenme noktasında insanı gerçekten ciddi derecede zorlayan bir hastalık..

        Bunları size konumuzla alakalı olduğu için anlattım. Bakınız Sayın Toro ben aklıma yatan mantığımla örtüşen her şeyi alırım bu son yazışmada söylemleriniz beni ikna etti biliyorum amacınızın beni ikna etmek olmadığını.Fakat akla ve mantığa uygun ifadeleri çarpıtmak yok saymak hasır altı etmek için kırk takla atamam ben sonuç itibariyle bir münazara başlar seyreder ve ortak aklın ulaştığı nihai hedefle o münazara biter yada başka konularda devam eder.
        Eh ! Bende yazınızdaki bazı sorulara cevap vererek yazımı bitireyim.

        _Yani insanın aslında içmemesi ya da yememesi gereken şeyleri içmesi ya da yemesi doğaya aykırı durumlar ortaya çıkarıyorsa, bunun yinede büyük bir zekanın özellikle hazırladığı bir planın gereği olduğunu düşünebilir miyiz? Sizden Alıntı !

        Bilmem ki sanırım benim tahayyül ettiğim Tanrı modeli dinleri zorunlu ve gerekli kılıyor aksi halde bir hayali psikopatı hayatıma kasten sokarak o hayatı kendime zehir etmiş oluyorum.

        _Evet duruma birde böyle bakın! Aslında biz planlananın haricinde ki eylemleri yaparak gelmemesi gereken yere gelen ve doğa, belki de evren için bir anomali haline gelmiş bir tür olabilir miyiz? Sizden Alıntı !

        Bizim, gelmememiz gereken yere geldiğimizi tespit etmek için yapacağımız şey nedir ? Sanırım bu sorunuza uzayda insan için yeni yaşam alanları aramakta olan kozmoloji net bir şekilde cevap veriyor.. Sizin yazılarınızdan büyük keyif alıyorum Sayın Toro! Teşekkür ederim…

      • toro dedi ki:

        Sayın Bi Yabancı,

        Öncelikle size geçmiş olsun demek isterim. Sonrasında ise, nihayet beni anlamaya başlamış olduğunuzu görmekten mutlu olduğumu!

        Bakın her tür ve o türlerin ayrı ayrı her üyesi kendi yolunu ya da kendi beyin evrimini gerçekleştirecek eylemleri kendi şahıslarına münhasır olarak yaparlar! Ben kendi adıma çocukluğumdan beri yaptığım gözlemin ve arayışın beni getirdiği noktadayım! Yani sadece beni inandırabilecek olana inanırım ve özellikle zaten inandırılmış olanların inandırılmışlıklarını taklit ve takipten uzak dururum! Ezberle ya da rutinle işim yoktur!

        Bu noktada kısacık bir not daha düşmek isterim!

        Adına insan diyerek diğerlerinden ayrıştırılan ama aslında diğerleriyle aynı grubun parçası olan insanların ekseriyetinin anlamak istemediği ya da anlamaya yanaşmadığı bir şey var!

        İnsan dahil bütün türler hayat oldukları sürede temel olarak iki şeyi hedefler;

        -Hayatta kalmak
        -Üremek yani neslini devam ettirmek

        Bu noktada yukarıdaki 2 eylem bütün canlıların ortak ereğidir ve her tür bu ereklere ulaşmak için kendi yöntemlerini kullanır ve dolayısıyla kendi yolunu çizer!

        İşte şimdi burada söyleyeceğimiz şey şudur! Dünyada milyarlarca yıllık sürecin bu aşamasında hayatta kalmayı başarabilecek ve neslini devam ettirebilecek şekilde yolunu bulmuş ve şu an varlığını sürdürebilir durumda bulunan bütün türler BAŞARILIDIR yani ÖZELDİR!

        Yani amacı hayatta kalarak neslini sürdürmek olan türlerin bunu nasıl yaptıklarından çok bunu yapabilmiş olmaları önemlidir! İnsan bu noktada hayatta kalmanın ve neslini devam ettirebilmenin yolunu, ormanda yaşamaya ya da uzun süre yaşamaya uygun olmayan fizyolojisinin açıklarını beynini geliştirerek ortaya çıkardığı zekasıyla kapatarak bulma yoluna evrilmiştir! Yani bugün (şimdilik) dünyada var olabilmeyi başarmış bütün türler gibi oda amacına ulaşmıştır! Duruma böyle baktığınızda insan zekası amacı itibariyle bugün varlığını devam ettirebilmiş diğer türlerin zekasından daha mı özeldir!

        Karşı yakaya geçmesse ölecek olan (amaçları hayatta kalmak) iki türün karşıya nasıl geçtiğinin ya da hayatta nasıl kaldığını önemi var mıdır? Ya da karşıya kayıkla geçerek hayatta kalamayı başaranın karşıya yüzerek geçip hayatta kalmayı başana amaçları itibariyle üstünlüğü var mıdır?

        ”Bizim, gelmememiz gereken yere geldiğimizi tespit etmek için yapacağımız şey nedir ? Sanırım bu sorunuza uzayda insan için yeni yaşam alanları aramakta olan kozmoloji net bir şekilde cevap veriyor.. ” sizden alıntı

        Bu benim için seçeneklerden ya da bugün ki sonuca dair önermelerden sadec birisi ama altını çizdiklerimden!

        Bakın bir tür hayatta kalmak ya da üremek eylemlerinden birinden vazgeçtiği anda kademeli olarak yok olmaya başlar! Yani insan hayatta kalmak için sürekli kendini geliştirmekten ya da üremekten ya da ikisinide yapmaktan vazgeçtiğinde (tüm türler için aynı durum) yok olma yoluna girer ve yok olur! Dünya, doğada var olmaya devam edecek atraksiyonları yapıp kendini geliştirmediği için yok olan türlerin mezarlığı durumundadır! Bu noktada insan, müzik dinlemeyi ya da yapmayı, film seyretmeyi, kitap yazmayı bir tanrıya inanmayı kısacası diğer türlerin şuan yapmadığı (ihtiyaç duysalardı yaparlardı) eylemleri yapmayı bıraktıklarında yani diğer türlerle aynı noktaya geldiklerinde hayatta kalıp üremeye devam edebilirler mi, edemezler mi?

        Tabiki ederler! Bu durumda bunları fazladan yaptığı (diğer türlerin yapmadıklarını) için kendine özel demek doğanın amacına göre bir anomalimidir, değilmidir? Herkes kendi kararını versin!

        Bu arada bende aklını dogmaların etkisinde kalmadan kullanacak cesareti gösterebilen arkadaşlarla münazara yapmaktan keyif alıyorum!

      • Bi Yabancı dedi ki:

        Sayın Toro :

        Size öyle bir insan eylemi söylemeliyim ki bu eylemin altında hayatta kalmak ya da üremek gibi erekler olmasın .Ya da şöyle söyleyeyim ; öyle bir insani eylemden bahsetmeliyim ki o eylemin altında insanın maddi ya da manevi bir çıkarı yatmasın. Maalesef bulamıyorum…Belki siz bir örnekle yardımcı olursunuz (!)

        Dinler insanın ne için var olduklarını kendilerince söylüyorlar bilim ise nasıl var olduğunu kendince söylüyor fakat aynı anda nasılı ve niçini insana açıklayıp kanıtlayacak herhangi bir olgu şu an gözükmediği gibi yakın gelecekte de gözükmüyor.

        Sayın Toro her hangi bir belgeselde bir Çitanın en hızlı olan ceylanın peşine düştüğünü gözlemlediniz mi hiç ? Çitalar en yavaşları avlayıp teknik olarak hızlı ve becerikli olanların genlerinin yeni nesillere aktarılışına sebep olup gelecekte kendilerine beslenme noktasında bir takım sorunlar hazırladıklarının farkındalar mı ?

        Yazdıklarınızı çok iyi anladığımı bilmenizi isterim. Tüm canlıların nihai hedefleri hayatta kalmak ve neslini sürdürmek ise bunu başaran ve başarmakta olan her canlı bu amaç doğrultusunda yaptıklarıyla kıyaslanıp ne öne alınabilir ne de geride bırakılabilir. Yani dinozorlar attığımız golün geçerliliği tartışılabilir.

        Yazımda paragraflar arası kopukluklar var mazur görün malum 300.000 insanın en az 280.000’ini elemek zorunda olduğum bir sınava hazırlanmaya çalışıyorum.

  384. rammsteinn dedi ki:

    pante
    siteye yorum yazamıyorum
    çok hızlı yorum yazıyorsunuz şeklinde hata veriyor

  385. bir kul dedi ki:

    Sayın Bi Yabancı dedi ki:
    11/01/2016, 00:16
    Sayın Bir Kul :

    Kuranı Allah göndermedi aslında adına Allah dediğiniz bir ilah da yok şeytan denilen varlık bir uydurma,cinler ise masaldan ibaret. Muhammed sizi kandırdı.DEMİŞSİNİZ
    ———————————–
    Kuranı Allah göndermedi DEMİŞSİNİZ

    aslında adına Allah dediğiniz bir ilah da yok DEMİŞSİNİZ

    şeytan denilen varlık bir uydurma DEMİŞSİNİZ

    cinler ise masaldan ibaret. DEMİŞSİNİZ

    Muhammed sizi kandırdı.DEMİŞSİNİZ
    —————————————————————
    NOT
    MELEKLERİ UNUTMUŞSUNUZ

    ————————————————

    Sayın Bi Yabancı dedi ki:
    13/01/2016, 01:53
    Sayın Karaca : diye hitap etmişsin

    Öyle ya mandalina bile insan ağzına sığacak şekilde dilimlenmiş halde koruyucu kabuğunun içinde bizim onu tatmamızı bekliyor (!)

    1-Zeus
    2-Ak ana
    3-Cabrakan
    4-Odin
    5-Enlil
    6-Tarhunt
    7-Catequil
    8-Aesir
    9-İsis
    10-Amon-Ra
    11-Allah
    12-Brahama
    13-Ahura-Mazda
    14-Karora
    15-Hristiyanların inandığı Tanrı (Kuranın inandıkları tanrı tarafından gönderildiğini reddediyorlar)
    16-Musevilerin İnandığı Tanrı (Kuranın inandıkları Tanrı tarafından gönderildiğini reddediyorlar)
    17-Benim inandığım Tanrı ( Hiç bir şekilde insanlarla iletişime geçtiğine inanmıyorum)DEMİŞSİNİZ

    Sayın Karaca bahsini ettiğiniz -size göre muazzam- düzenin yaratıcısı ; yukarıda tüm dünyada inanılan Tanrılardan sadece binde birini listeleyebildiğim isimler arasından hangisidir ve neden ???
    Lütfen soruma; Tanrı ismini ve gerekçenizi yazarak cevap veriniz demagoji yapmadan !!! DEMİŞSİNİZ

    ————————————————————————

    SABIRLA DİNLEMENİZİ TAVSİYE EDİYORUM 30 DAKİKAYAKADARDIR

    Kuran’ın Allah Katından Olduğunun Delilleri (Caner Taslaman)

    BU AYETLERİ BİR BEŞER SÖYLEMİŞ OLABİLİRMİ

    Veya engin denizin karanliklarina benzer. Onu ustuste dalgalar ve dalgalarin ustunde de bulutlar orter; karanliklar ustunde karanliklar; insan elini uzattigi zaman, nerdeyse onu bile goremez. Allah’in nur vermedigi kimsenin nuru olmaz. *NUR 40.AYET

    Görmüyor musun ki, Allah bulutları oradan oraya sürüyor, sonra birleştiriyor, Sonra üstüste yığıp yoğunlaştırıyor. Arkasından aralarından yağmur yağdığını görürsün. Yine Allah gökten dağlar gibi dolu yüklü bulutlar indiriyor. Bu doluyu dilediklerinin başına yağdırıyor ve dilediklerinden uzak tutuyor. Bulutlardan çıkan şimşeğin parıltısı, gözleri kamaştırır. NUR 43.AYET
    ———————————————————————-

    Rum suresi, çok önemli bir gayb olayını haber vererek başlar. Bu olay, Bizanslılarla İranlılar arasında meydana gelecek savaşta Bizanslıların galip gelmesi olayıdır. Olay, Kur’an-ı Kerim’in haber verdiği gibi meydana gelmiş ve böylece haber gerçekleşmiştir. Bu olay, Hz. Muhammed’in getirdiği vahyin doğruluğunu gösteren en açık delillerden ve Kur’an’ın en büyük mucizelerindendir.

    RUM SÜRESİ
    2,3,4,5. AYETLERİ Rumlar, en yakın yerde yenildiler. Onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde yeneceklerdir. İş, eninde sonunda Allah’a aittir. İşte o gün, inananlar, isteyene yardım eden Allah’ın yardımına sevineceklerdir. Allah, güçlüdür; merhamet sahibidir.

    ——————————————————————————————————

    «Yoksa Kurân’ı “Peygamber uydurdu” mu diyorlar? Onlara de ki: “O halde, eğer iddianızda samimi iseniz, uydurma olarak, siz de onun (sûreleri) gibi on sûre getirin ve gücünüzün yettiği Allah’tan başka kimseleri de yardıma çağırın”.» (Hûd: 13)

    «Eğer kulumuz Muhammed’e indirdiğimiz Kurân’dan şüphe içindeyseniz, haydi onun (sûrelerinden birisi) gibi bir sûre getirin, bunun için Allah’tan başka şâhidlerinizi de (yardıma) çağırın; eğer sözünüzde doğru kimseler iseniz.» (Bakara: 23)

    «Kitap kendilerine geldiği zaman, o yorumcular onu inkâr etmişlerdir. Oysa o, eşsiz bir kitaptır. Ona ne önünden ve ne de ardından hiçbir bâtıl girmez. O, hikmet sahibi ve hamde lâyık olan Allah tarafından indirilmiştir.» (Fussilet: 41-42)

    Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız. Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter.
    İsrâ Sûresi – 13 ve 14

    Göklerin ve yerin egemenliği Allah’ındır. Dönüş Allah’adır.NUR 42.AYET

    İŞTE SANA ELEME SİSTEMİ

    NOT
    DEMOGOJİ YAPMADAN

    MERTCE ADALETLİ AHLAKA UYGUN OLARAK VİİJDANI ESGECMEDEN AKIL VE MANTIGIN KABULLENECEGİ BİR ACIKLAMA ERDEM ONUR HAYA ŞEREF HAYSİYET BUNLAR İNSANDA VARSA HAKKA RİAYET ETMEK ZORUNDAYIZ

    BUYRUN ÖRNEK VERDİM AYETLERİ ORTAYA KOYDUM OKADAR COKKİ
    VİDEODAKİ AYETLERDEN DE FAZLADIR KURANDAKİ BİLİME BİLGİYE DAİR AYETLER

    BU KURAN GİBİ BİR KİTAP VARMI ONLA YAŞIT OLAN

    YADA DAHA ESKİYEDAYALI BUZAMANADA GELEBİLEN İDDİALI SİSTEMLİ İNSANA DOYURUCU ÇELİŞKİSİZ TUTARLI ÇÜRÜTÜLEMEYEN ACİZ BIRAKAN BİR KİTAP BİR BİLGİ SUNABİLEN TAMAM BU DUR DEDİRTECEK BİR DİN VARMI BEN BİLMİYORUM
    BENİM KİTABIMDAN BAKTIGIMDA
    BAŞKA BİR BİRDİN BİRKİTAP BİR YARATICI OLAMDIGINI GÖRÜYORUM
    İŞTE BUDUR DİYORUM
    ———————————————————————————————
    Sayın toro ve bi yabancı

    LÜTFEN CEVAPLAYINIZ

    SİZLER SORDUNUZ BENDE AKLIMI KULLANARAK GÖSTERDİM

    SİZLERDE GÖSTEREBİLİRSİNİZ SORDUGUNUZA GÖRE

    KENDİNİZE GÜVENİYORSUNUZDEMEKTİR

    ONCA İLAHLARI SAYDIGINIZA GÖRE SİZLERDE GÖSTEREBİLİRİNİZ

    NOT
    GÖSTERMEK ZORUNDA DA DEGİLSİNİZ

    YANİ HİÇ BİR MEÇBURİYETİNİZ YOKTUR KİMSEYİ KİMSE ZORLAYAMAZ BUNA HAKKIDA YOKTUR
    KENDİ İRADENİZLE KENDİNİZ KARAR VEREREK ÖZGÜRCE ÖZGÜRLÜGÜNÜZÜN FARKINDA OLARAK KENDİNİZ KARAR VERİN

    NOT
    HERKES ÖZGÜRDÜR İSTEDİGİ GİBİ İNANIR

    SENİN DİNİN SANA BENİMKİ BANADIR DE DİYOR BENİM RABBİM

    İYİ DÜŞÜNCELER

    • Bi Yabancı dedi ki:

      Sayın Bir Kul :

      Bana Caner Taslaman ,Edip Yüksel ,İhsan Eliaçık gibi reformistlerin ortaya attığı fikirleri muhteva eden videolarını önermeyin. Bakın bende bir zamanlar sizin yürüdüğünüz yolda sizden daha azimle yürüyordum fikir babalarım kimdi biliyor musunuz ; Ali Şeriati,Edip Yüksel ,Caner Taslaman, İhsan Eliaçık ve en önemlisi Yaşar Nuri Öztürk !
      Fakat Cübbeli Ahmet,Timurtaş Uçar,Nihat Hatipoğlu,Said-i Nursi vb. hocaların taraftarlarından oluşan ezici Müslüman çoğunluk tarafından dinsiz ilan edildim.
      Tabir-i caizse yaşadığım yerleşim biriminde ”taşa tutulan” yani herkesin nefretini toplayan ve o yerleşim biriminden bir süreliğine gitmek zorunda kalan birisiyim. O yüzden bana, benim geçtiğim yollarda soluklandığım gölgelikleri methetmeyin.

    • toro dedi ki:

      Sayın bir kul,

      ”BU AYETLERİ BİR BEŞER SÖYLEMİŞ OLABİLİRMİ” sizden alıntı

      Bende size diyorum ki evreni ya da bilinen veya bilinmeyen herşeyi yaratan dediğiniz tanrı o sözleri söylemiş olabilir mi?

      Size deniyor ki iddianızı yani dünyada insanlar tarafından peyderpey tapılmış tanrılar arasından sizinkinin doğru olan ya da gerçek olan tanrı olduğunu kanıtlayın!

      Siz ne yapıyorsunuz, zaten bütün halinde onundur denilen sözlerin bir tanrı kelamı olamayacağına kanaat getirmiş yani üstüne düşünüp, tartmış ve karar vermiş insanlara yine o sözlerle dönüyor ve iddiamı kanıtlıyorum diyorsunuz!

      Yani iddia sahibi iddiasını iddiasıyla kanıtladığını düşünüyor! Siz paylaştıklarınızın beşer kelamı olamayacağını değerlendireceğinize kendi yaptığınız eylemin ederini düşünün!

      Diyorsunuz ki ”arkadaşım 100 metreyi 6 saniyede koşar”! Bende diyorum ki ”gördünüz mü”? Cevap veriyorsunuz, ”koşacağına inanıyorum, hatta o söylemişse kesinlikle koşmuştur”! Diyorum ki ”sizin için sözü yeterli olabilir ama benim görmem lazım”! Diyorsunuz ki ” o 100 metreyi 6 saniyede koştum diyorsa kesinlikle koşmuştur, nasıl inanmazsınız (ben inanıyorken ), vicdanınız ve aklınız nerede”?

      Tek tek üstünden gidelim;

      ”BU AYETLERİ BİR BEŞER SÖYLEMİŞ OLABİLİRMİ” sizden alıntı

      ”Veya engin denizin karanliklarina benzer. Onu ustuste dalgalar ve dalgalarin ustunde de bulutlar orter; karanliklar ustunde karanliklar; insan elini uzattigi zaman, nerdeyse onu bile goremez. Allah’in nur vermedigi kimsenin nuru olmaz. *NUR 40.AYET” sizden alıntı

      Hiç karanlık bir gecede denize baktınız mı? Nasıl korkutucu bir karanlık hissi verdiğini bilirmisiniz?
      Peki yukarıdaki söylem insanlara gelmeden önce insanlar, kesinlikle karanlık deniz ve o denizde kıyıya çarpan dalgalar ve denizin üstünde konuçlanmış bulut görmemişler miydi? Yani beyitte yazılı olanlar ancak beyit söylendikten sonra ortaya çıkan yani insanların bu beyitten önce hiç görmediği ya da gözlemlemediği şeyler miydi? Merak ediyorum zifiri karanlıkta zor gören insan, zifiri karanlıkta zor gördüğünü bu beyit kendisine okunduktan sonra mı anlamıştır?

      ”Görmüyor musun ki, Allah bulutları oradan oraya sürüyor, sonra birleştiriyor, Sonra üstüste yığıp yoğunlaştırıyor. Arkasından aralarından yağmur yağdığını görürsün. Yine Allah gökten dağlar gibi dolu yüklü bulutlar indiriyor. Bu doluyu dilediklerinin başına yağdırıyor ve dilediklerinden uzak tutuyor. Bulutlardan çıkan şimşeğin parıltısı, gözleri kamaştırır. NUR 43.AYET” sizden alıntı

      Aynı şekilde yukarıdaki beyit gelmeden önce insanlar hangi hava koşullarında ve hangi renkteki bulutların hangi durumda yağmur getireceğini bilmiyorlar mıydı? Hayatlarındaki ilk bulutu ya da yağmur bulutunu ve dolayısıyla yağmusu bu beyit geldikten sonra mı gördüler ki bu beyit kesinlikle BEŞER tarafından söylenemez desinler? Tabi dolu ya da şimşeği de önceden görmüş olamazlar ki kendilerine söylenilenin aynısını ilk defa kendilerine söylendikten sonra gördüklerinde bize söylenenler kesinlikle tanrı sözüdür desinler! Aksi halde zaten gördükleri ve kendi tanrılarına çoktan atfettikleri eylemleri sahiplendiği söylenen başka bir tanrı geldiğinde ”tamam o zaman ona geçelim” diyebilsinler! Zaten mevcut tanrılarının doğa olaylarını kontrol ettiğine inananlar bu sözlerlemi tanrılarını yenisiyle değiştirecekler?

      ”Rum suresi, çok önemli bir gayb olayını haber vererek başlar. Bu olay, Bizanslılarla İranlılar arasında meydana gelecek savaşta Bizanslıların galip gelmesi olayıdır. Olay, Kur’an-ı Kerim’in haber verdiği gibi meydana gelmiş ve böylece haber gerçekleşmiştir. Bu olay, Hz. Muhammed’in getirdiği vahyin doğruluğunu gösteren en açık delillerden ve Kur’an’ın en büyük mucizelerindendir.
      RUM SÜRESİ
      2,3,4,5. AYETLERİ Rumlar, en yakın yerde yenildiler. Onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde yeneceklerdir. İş, eninde sonunda Allah’a aittir. İşte o gün, inananlar, isteyene yardım eden Allah’ın yardımına sevineceklerdir. Allah, güçlüdür; merhamet sahibidir.” sizden alıntı

      ”Bu olay, Hz. Muhammed’in getirdiği vahyin doğruluğunu gösteren en açık delillerden ve Kur’an’ın en büyük MUCİZELERİNDENDİR”sizden alıntı

      Yani siz kitapta size mucize göstermeyeceğim, hatta peygamberi olduğu söyleyene aşağıdaki gibi seslenen kitabın tanrısına inanıyorsunuz öyle mi?

      ”Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse; bir delik açıp yerin dibine inerek, yahut bir merdiven kurup göğe çıkarak onlara bir mucize getirmeye gücün yetiyorsa durma, yap! Eğer Allah DİLESEYDİ elbette onları hidayet üzere toplardı. O halde SAKIN cahillerden olma.” Enam,35-Diyanet

      Kendisinin peygamberi olduğunu söyleyenin kendisine AĞIR GELEN ”yüz çevirmeleri” (ona inanmıyorlar) bertaraf etmek için ondan mucize göstermesini istemesine kitabın tanrısının(!) yanıtı gayet açıktır!

      ”sana mucize falan yok ama eğer sen yapabiliyorsan buyur yap”

      Sizde onca tanrı arasından gerçek olan odur dediğiniz bu tanrıya tapıyorsunuz, inanıyorsunuz öyle mi? Peki o da özellikle sayın bir kul size inanıyormu? Yani peygamberini bile mucize beklentisine girdiği için azarlayan bir tanrının mucize gösterdiğini iddia etmek nasıl bir inanma şeklinin tezahürüdür?

      ”«Yoksa Kurân’ı “Peygamber uydurdu” mu diyorlar? Onlara de ki: “O halde, eğer iddianızda samimi iseniz, uydurma olarak, siz de onun (sûreleri) gibi on sûre getirin ve gücünüzün yettiği Allah’tan başka kimseleri de yardıma çağırın”.» (Hûd: 13)

      «Eğer kulumuz Muhammed’e indirdiğimiz Kurân’dan şüphe içindeyseniz, haydi onun (sûrelerinden birisi) gibi bir sûre getirin, bunun için Allah’tan başka şâhidlerinizi de (yardıma) çağırın; eğer sözünüzde doğru kimseler iseniz.» (Bakara: 23)

      «Kitap kendilerine geldiği zaman, o yorumcular onu inkâr etmişlerdir. Oysa o, eşsiz bir kitaptır. Ona ne önünden ve ne de ardından hiçbir bâtıl girmez. O, hikmet sahibi ve hamde lâyık olan Allah tarafından indirilmiştir.» (Fussilet: 41-42)

      Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız. Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter.
      İsrâ Sûresi – 13 ve 14

      Göklerin ve yerin egemenliği Allah’ındır. Dönüş Allah’adır.NUR 42.AYET” sizden alıntı

      Getirdiler sayın bir kul getirdiler! Sonra da o karşılıklı birbirine ayet getirenler birbirleriyle savaştılar ki kazanan haklı sayılsın! Sonrada getirilenleri yok ettiler ki getirilebildiğini kimse görmesin! Bakınız Yemameli müslim vakası!

      Bana göre ise kendisini ispatlayamayan bir iddiya o iddianın istediği şekil şartlarına istinaden aynı şekilde karşılık vermek o iddiayı haketmediği halde muhatap alıp resmileştirmek anlamına gelir! Bırakalım o önce iddianın kaynağının bir tanrı olduğunu kanıtlasında ondan sonra diğer tanrılarda (varlarsa) kendi inanırlarına bu konuda yardım etsin! Belkide o tanrılar bu iddiaları ciddiye bile almaya gerek duymadılar ne dersiniz?

      Şimdi madem bir sözü gördüğünüzde onun BEŞER tarafından söylenemeyecek bir tanrı sözü olduğunu anlayacak kadar maharetlisiniz, bize bu maharetinizi gösterin ki ışığınızda aydınlanalım!

      1400 yıl ya da da öncesinde yaşayan bir insan olduğunuz varsayımıyla, size karanlık bir gecede gökyüzüne baktığınızda gördüğünüz parlak şeylerin ne olabileceğini boyutunu ya da şeklini etrafınızda mevcut nesnelerle özdeşleştirerek örnekleyin desem ne yapardınız? Yani gördüğüm yıldızlar pirinç, çakıl taşı, kandil ya da ortalama bir taş kadardır (gördüğüme göre) diyebilir miydiniz o anki algınız ve bilginizle?

      Siz kafanızda bunu düşündünüz! O halde bana söyleyin ben bugün baktığımda gördüğüm gök cisimlerinin benim üstünde yaşadığım gezegenden bile büyük hatta büyüktende öte boyutlara sahip olduğunu öğrenmişken aşağıda örnekleyeceğim beyitteki sözlerin bir BEŞER değilde bir TANRI tarafından söylendiğine nasıl inanırım?

      ”Andolsun biz, en yakın göğü KANDİLLERLE donattık. Onları şeytanlara ATILAN TAŞLAR YAPTIK ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.”Mülk,5-Diyanet

      Hani dünyada yaşam var olabilsin diye dünya güneşe (bir yıldızdır) ve diğer gök cisimlerine özellikle hesaplanmış (yaşam olabilsin diye) mesafeye ve uygun ÇEKİME muhatap olacağı bir yere bırakılmıştı ya, hani bir santim uzak ya da yakın olsa yaşam olamıyordu da bununda mucize olduğuna inanıyordunuz ya! Hadi bugünkü bilginize göre o hassas dengeye oturtulmuş gökyüzünden bazı yıldızları alalımda DÜNYA ya sızmaya çalışan ŞEYTANLARA atalım! Bakalım o mucizevi denge ya da o mucizevi dengeye inanan insanların yaşadığı dünya kalıyormu?

      AKIL, VİCDAN, MERTLİK, ADALET, MANTIK, ERDEM, ONUR, HAYA!

      • toro dedi ki:

        Sayın bir kul,

        Dostunuz olduğum düşüncesiyle maalesef acı söylemeye devam edeceğim.Siz inancıma göre ”insan özeldir” deyip sonra onun bütün zeka evrimini çöpe atıp sıradanlığında altında bir yere konumlandırıyorsunuz!

        Bakın sırf çıkar yol bulmak adına insan türünün bir üyesi olarak sahip olduğunuz zekaya nasıl taklalar attırmışsınız;

        ”BAHSETTİĞİNİZ, HZ.MUHAMMED’ E MUCİZE VERİLMEMESİNE DAİR AYETLER ŞÖYLE DEĞERLENDİRİLEBİR: PEYGAMBERİN İÇİNDE BULUNDUĞU TOPLUMDA, inanmaya HİÇ niyetleri olmadığı halde İNANCINI MUCİZE GÖSTERİLMESİ ŞARTINA BAĞLAYANLARIN MUCİZELERİ GÖRSELER BİLE İNANMADIKLARININ ÜZERİNDE DURULMUŞTUR” sizden alıntı

        Yani diyorsunuz ki benim tanrım benim inancımın atalarıyla iletişime geçmeden önce o topraklarda yaşayan insanlar ikiye ayrılıyordu;

        1-Mekkenin tanrılarına inandığı halde artık sıkılmış olan ve yeni bir tanrı gelsede HİÇ İTİRAZ ETMEDEN o tanrıya inanmaya başlasam diyenler.

        2-Mekkenin tanrılarına inanan ama içinden bu tanrılar bana yete,r artık yeni bir tanrı gelse ve bana MUCİZE gösterse bile ona inanmayacağım diyenler.

        İşte bu ikinci şıkka girenler size göre MUCİZE GÖRSELER bile inanmayacaklar! Dolayısıyla mucize GÖRMEDEN inanmalarını beklemek ise saçmalık!

        Peki mucize GÖRSELER bile inanmaya niyetleri olmayan dolaysıyla mucize görmeden inanmaları ise mümkün olmayacak insanlar nasıl İNANDI? Mesela 2. halife (sizin inancınızın atalarının en çekindikleri müşrik) mucize beklediği ve göremediği için inanmadığı ve öldürmeye gittiği kişiye mucize GÖREMEDİĞİ halde nasıl inandı?

        Ya Halid Bin Velid, yani zaten İNANMAYA NİYETİ OLMADIĞI için inanmayan bu yüzdende sizinkilerle savaşan onları öldüren ama ancak Hudeybiye Antlaşmasından sonra inanan?

        Ebu süfyana ve onu insan organı tüketicisi eşinin yani İNANMAYA NİYETİ OLMAYANLARIN ele başlarının nasıl inandığına girmiyorum bile!

        Yani neymiş, inandırılmaları için tanrıya(!), elçisi(!) tarafından yapılan (!) ”mucize gösterelim” talebine ”mucize göstersemde inanmayacaklar” şeklinde karşılık verilen, yani ne takla atsanız atın İNANMAYACAK olarak kategorize edilenlerin doğal olarak HİÇBİR ZAMAN inanmamaları gerekiyordu! Peki nasıl NASIL inandılar? Hemde MUCİZE bile GÖRMEDEN! Bu durumda MUCİZE GÖRMEDİĞİ halde İNANMIŞ olanlar için MUCİZE GÖRSELER BİLE İNANMAYACAKLAR demek nasıl bir zekanın tecellisidir?

        Bakın asıl MUCİZE budur! Tanrı dediğinizin MUCİZE GÖSTERSEMDE inamayacaklar (inanma ihtimalleri yok) deyip baştan vazgeçtiği insanların İNANMASI! Demek ki herşeyi bilir dediğiniz herşeyi BİLMİYORMUŞ! Bundan daha büyük bir mucize olur mu?

        Paylaştığınız diğer sözlere tek tek karşılık vermeyeceğim! Ama siz benim onlara tek tek karşılık verebileceğimi zaten biliyorsunuz! Esasında siz benim tek tek cevap verdiklerimin çoğuna karşılık vermeyip yani iddianızın arkasını bırakıp benim cevap veremeyeceğim yeni sözler bulmaya çalışıyorsunuz! Üstelikte bunu okuduğunuzda hoşunuza giden esasında bugün okuyanların hoşuna gidecek şekilde yeniden meal edilmiş yani kelimelerin anlamlarıyla oynanarak güncellenmiş sözlerle yapıyorsunuz! Ben sizin yazdığınız her yazıda paylaştığınız her bilgiyi ya da sözü neredeyse yüzde yüz olacak şekilde araştırıyor, karşılaştırıyor ve edindiğim izlenime göre değerlendiriyorum! Yani hangi sözü nereden aldığınızı hangi sözün neresinin güncellendiğini genelde biliyorum! Ama şimdi bunları tek tek deşifre etmeyeceğim Sonuç itibariyle siz ”ne olursa olsun ben inanıyorum” deyip geçiştirebileceğiniz her türlü tartışmayı sırf kazanmak uğruna anlamsız yani mantık hatalartıla dolu sözlerle sulandırmaya çalışıyorsunuz! Bir insanın tanrısını ASLINDA onun olmayan yani onun önerisiyle yeniden düzenlenmesine ya da zamana uydurulmasına cevaz verilmeyen ama buna rağmen güncellenmiş yani değiştirilmiş yani zamana uydurulmuş sözlerle savunmaya çalışması çok acıdır!

        Dediğim gibi sadece bazılarını değerlendireceğim!

        ”Mucizeler göndermekten bizi alıkoyan husus, öncekilerin mucizeleri yalanlamış olmasıdır. Nitekim Semûd kavmine gözle görülebilen bir mucize olarak dişi deveyi vermiştik de, onu haksız yere öldürmüşlerdi. Oysa Biz, mucizeleri YALNIZ KORKUTMAK için göndeririz. İSRA 59.AYET” sizden alıntı

        ”Oysa Biz, mucizeleri yalnız KORKUTMAK için göndeririz.”

        Hani diyorsunuz ya özgür irademiz var, iki seçeneğimiz (cennet,cehennem) var ve biz kendi irademizle onlardan birini seçeriz! Tanrımız bu ÖZGÜR irademizin tecellisi aşamasında bizi KORKUTMAYA çalışmaz! Bizim inancımızın temelinde tanrıdan KORKMA ya da tanrı tarafından KORKUTULMA yoktur!

        ”Kendilerine OKUDUĞUN KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ onlara mucize olarak yetmedi mi? Çünkü bunda, inanacak bir toplum için kesinlikle rahmet ve öğüt vardır.ANKEBUT 51.AYET” sizden alıntı

        ”Kendilerine OKUDUĞUN KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ onlara mucize olarak yetmedi mi?”

        Sanırım yukarıdaki söz okunduğu anda artık bir kitaba (tamamlanmış) ait olan ve o kitabın finalinde yani sonunda yazan bir sözdür! Ama sizin kaynaklar Tamamı mekkede inen ANKEBUT suresinin kitap sırasının 29 (29/114) nuzul sırsının ise 85 (85/114) olduğunu söylüyor! Bu durumda bu ayet okunduğunda henüz toplanmış, düzenlenmiş ve kitap haline getirilmiş bir metinden bahsedilemez!

        Bakın bu ayet muhataplara okunduğunda henüz Nur Suresi indirilmiş değildir! Hani o erkeklerin ve kadınların nasıl giyineceğine özelliklede kadınların örtünmesine işaret edildiği söylenen sure!

        Örneğin bakara suresi yani kitabın en uzun suresi henüz ortada yoktur yani muhataplara okunmuş değildir!

        Örneğin Maide suresi henüz muhataplarına okunmamış yani İÇKİ henüz yasaklanmamıştır! Yani;

        ”Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.” Maide,90-Diyanet

        Denmemiştir!

        ”Namaz Kılın” emri ilk defa bu (ankebut) surededir ama henüz vakitlerine işaret eden ayetler ve özellikle Cuma suresi henüz muhatapları tarafından bilinmemektedir!

        Tevbe suresi yani herşeyin pekiştirildiği (sondan 2.sure) haram aylar çıkınca müşriklere neler yapılacağını söyleyen sure henüz bilinmemektedir.

        Yani ortada muhatapların kendilerine yasaklanan ya da öğütlenen ya da anlatılan herşeyi bilebilecekleri şekilde vücut BULMUŞ bir kitap yoktur! Dolayısıyla zekası insan zekasından bir tık üstünde olduğu sanılan bir tanrıdan bile henüz olmamış, bitmemiş birşeyden olmuş ve bitmiş gibi bahstmesi beklenemez! Bence zaten bahsetmemiştirde!

        Bu arada bence elinizdeki kitabın en büyük mucizesi olan yani kainatı yarattığı söylenen tanrının yarattığı kainatta var olan yıldızların nasıl şeyler olduğundan habersiz olduğunu gösteren ve dolayısıyla muhataplarına onların şeytan taşlamakta kullanılabileceğini HAYAL ETTİREN aşağıdaki söylemi görmezden gelmenizi size hiç yakıştıramadım!

        ”Andolsun biz, en yakın göğü KANDİLLERLE donattık. Onları şeytanlara ATILAN TAŞLAR YAPTIK ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.”Mülk,5-Diyanet

  386. Bi Yabancı dedi ki:

    Sayın Karaca :

    Bir önceki yazınızda ”yüce yaratıcımızın varlığını ispat için aşağıdaki deliller yeterli-Sizden Alıntı ” dediniz ! Size lütfen demek suretiyle demagoji yapmayın dedikçe demagji yapıyorsunuz !
    Sayın Karaca siz Müslümansınız ve inandığınız yaratıcının bütün müslümanlarca ve hatta dünyaca kabul görmüş adı Allahtır. Arapçada الله şekinde gösterilir ve bu şekli gören herkesin aklına Müslümanlık gelir ortak bir konsensüstür çünkü !!!

    Bakın dünyada 2,2 milyar Hristiyan 1,6 milyar Müslüman var. Sizden sayıca ALTI YÜZ MİLYON daha fazla nüfusa sahip Hristiyanların bir kitabı var ve Kuranın, inandıkları Tanrı tarafından gönderildiğini reddediyorlar. Siz şimdi Hristiyanlarla aynı Tanrıya mı inanıyorsunuz cevap verin ? Hristiyanlar mevzusunu boşuna hasır altı etmeye çabalamayın sizin karşınızda karambole getireceğiniz birisi yok!!!

    Üzülerek söylüyorum ki sizinle münazara etmek çok zor ! Neden size sorduğum soruyu net bir şekilde cevaplamaktan ise saçma sapan söylemlerin altına imzanızı atıyorsunuz ! Bana Allahın isimlerinden dem vuruyorsunuz ! Ya ne alakası var Allahın isimlerinin bizim tartıştığımız konuyla ! Madem Allahın isimlerinden dem vurdunuz ve Zeusu bile gündeme getirdiniz o halde bir cuma vakti gittiğiniz camide namaz bitişinde sesli bir şekilde cemaate TANRI ZEUS SİZDEN RAZI OLSUN DEYİN VE ALACAĞINIZ TEPKİLERİ BURDA BİZİMLE PAYLAŞIN. Sayın Karaca beni güdürürken düşündürün siz sadece güldürüyorsunuz !

    Bana o deliller bizi Allaha götürür Kuranı da Bu kainatı yaratan Allah göndermiştir çünkü : deyin ve açıklamanızı yapın , bende okuyum !!!

    Bakın konuyu yaydıkça size laf kalabalığı yapmanız için fırsat verdiğimi gözlemledim o halde sorumu yeniden şekillendireyim. Evet mandalinanın ve bilumum meyve-sebzenin bir yaratıcısı var fakat o yaratıcının ismi Allah değil ve insanlarla herhangi bir şekilde iletişim kurmadı. Buyurun aksini ıspatlayın !?

  387. karaca dedi ki:

    sayın toro

    Eğer siz HİNDU (bir sürü seçenek var) bir ailenin çocuğu olarak doğup bu yaşa gelseydiniz ve benimle yine aynı münazaraları yapıyor olsaydınız VARLIĞINA inanıyorum dediğiniz tanrının ve onu anlatan kitabın ADLARI ne olurdu?

    sizden alıntı
    toro eğer ben bahsettiğiniz yerlerde doğmuş olsaydım ve herhangi bir dinin mensubu olmasaydım
    bu seferde aklım bana yeterdi
    beni kim yarattı diye sorardım,
    buna verebileceğim cevap bu kainatı bu mahlukatı yaratan beni de yaratmıştır derdim
    öyle kendime tanrılar uydurmazdım güneş tanrısı,rüzgar tanrısı,tabiat tanrısı,ateş tanrısı diye
    düşünmezdim bunların hepsinin tek bir yaratıcı olduğunu söylerdim.
    yani tek tanrılı dinin düşündüklerini aklım kısmende olsa bulurdu,
    çünkü akıl olarak bize verilen bu nimetin diğerlerinden farklı olduğunu insanlar çok çabuk kavrıyorlar
    ve akıl sormaya başlıyor gideceği yere kadar da gidiyor.
    muhtemelen namazı bilmezdim,orucu bilmezdim,melekleri,kitapları bilmezdim,peygamberleri bilmezdim,
    tek arayışım eski mitler efsaneleri okumak olurdu.
    yalan yanlış pek çok bilgiyle de karşılaşırdım bunlardan bir tanesi beni şak diye kapardı
    japonların dinsiz bir toplum olduğu söyleniyor bu doğrumu bilmiyorum
    dinsiz olmak demek illaki allahı yaratıcıyı merak etmek araştırmamak değildir japonlarda kendilerini yaratanın kim olduğun merak ederler ve araştırırlar bakmayın siz onların dinsiz bir toplum olduğuna
    onlarda da akıl vardır ve onlarda merak edip kendi kendilerine sorarlar bizleri kim bu hale getirdi diye
    niye ölüyoruz diye mutlaka kendilerine sormuşlardır ve her doğacak olan da bu soruları sorar
    benim kapım tek kapıya çıkardı
    ha buna müslümanlar gibi allah demezdim belki bölgemde yöremde ne isim kullanıyorlarsa ben de aynısını kullanırdım
    toro bu soruya tam cevap verebilmek için bu tür insanları bir araya toplayarak içinde hem iyi derecede dinini bilen hiristiyan müslüman,musevi brahma japon afrikalı bilmem nereli bilmem hangi inanca sahip
    insanların açık oturum yapıp bu konular hakkında neler dediklerini ortak bir pay da buluşup buluşmadıklarına bakmalı eğer buluşuyorlarsa sorun yok eğer buluşmuyorlarsa bu gün olduğu gibi
    o onun gırtlağına yapışır o ötekinin gırtlağına yapışır
    işin özü toro
    ben var olduğuma göre beni bir var eden var
    var edeni ben var etmediğime göre beni var
    edene saygı sevgi göstermek itat etmek,
    dur dediği noktalarda durmak yap dediği
    şeyleri yapmak bize yakışan budur
    hayvanda yiyip içiyor geziyor dolaşıyor uyuyor,çoğalıyor sanki bana benzer gibi
    ama benzemiyor bana, bizler ayrıyız bizler farklıyız, bizler düşünebiliyoruz bizler yorumlayabiliyoruz
    bizler her türlü iyiliği yapabiliyoruz bizler her türlü kötülüıü yapabiliyoruz bizlerde hayvanlarda var olmayan akıl var akıl bizi yönetiyor akıl bize yön veriyor akıl bize her şeyi uygulattırıyor
    diğer toplumlarda da bu konuların pas geçildiğini sanmıyorum onlarda mutlaka bir yaratıcının olduğana inanıyor hem iman ediyorlardır
    insan öyle mal gibi olurmu hiç bir şeye inanmayacak,düşünmeyecek yapsa yapsa bunu ancak hayvanlar
    yapar çünkü onlara düşünce verilmemiştir ne fıtratla yaratıldı ise o fıtrat üzerine hayatlarına devam ederler

    bütün ayetlerin içerisinde ilgimi çeken hala da anlıyamadığım
    şu ayet ilgimi çekmiştir.
    süleyman peygamber ordusuyla bir yerden bir yere giderken karıncanın konuşmasını duyar
    karıncalar birbirlerine derlerki ey karıncalar yuvanıza girin süleymanın ordusu üzerimize basıpta bizleri
    telef etmesin
    süleyman bunu duyar ilginç olan budur bunu anlamakta zorlanıyorum
    karıncalar üzerlerine basıldığında telef olacaklarını bilirler bunu nasıl düşünürler hala anlamış değilim
    sonra hüd hüd kuşu diye bir küş vardır kuş konuşuyor süleyman peygamber bu kuşun konuştuğunu anlıyor diğer insanlar anlamasa da
    diyorumki hayvanların konuştuklarını anlamak için bir yol mu var süleyman bunu nasıl bulmuş
    bu mümkün mü
    mümkünki demek süleyman peygamber bu hayvanların söylediklerini anlamış demek ki
    bunun bir yolu var olmasa zaten onların konuşmalarını anlaması mümkün değil
    gün gelirde insanoğlu bu tekniği bu teknolojiyi bulacakmı diye merak etmişimdir.
    yarın böyle bir şey bulunduğunda bulunması da muhtemel
    yine insanlar der birbirlerine insan teknolojisi sayesinde hayvanlar la konuşuyor diye söylenir durur
    yine sorarlar müslümanlar ne icad etmiş diye
    al sana kaynak hud hud kuşu ve karıncalarla söyleşi.
    iyi çalışmalar dilerim.

    • karaca dedi ki:

      Sayın Bi Yabancı

      15-Hristiyanların inandığı Tanrı (Kuranın inandıkları tanrı tarafından gönderildiğini reddediyorlar)
      16-Musevilerin İnandığı Tanrı (Kuranın inandıkları Tanrı tarafından gönderildiğini reddediyorlar)

      sizden alıntı,
      bakın anlaşamadığımız noktayı tekrar söyleyeyim
      hiristiyanlar gibi biz hz isanın allahın oğlu olduğuna inanmayız
      onun peygamber olduğuna inanırız,
      domuz eti yasaklanmıştır,onlar yerler bizler yemeyiz

      neden diye sorarsan
      yüce allah Hz isanın ölümünden sonra,ahirette geçen bir sözü bize nakleder
      derki:ey isa senmi benim oğlum olduğunu insanlara söyledin de insanlar senin benim oğlum olduğunu öne sürüyorlar
      cevaben Hz isa derki: Ey rabbim şüphesizki bilirsin ben böyle bir söz onları içerisinde yaşarken söylemedim,ancak ben aralarından ayrıldıktan ebediyete geldikten sonra insanlar bunu kendi aralarında uydurmuşlar bundan dolayı ben suçsuzum der
      bu ayet bile hiristiyanların dinlerini ne kadar çarpıttıklarını gösterir.
      yüce allahın kabul etmediğin hiristiyanlar uydurup kendi aralarında kabul etmişler
      şimdi sen bunamı inanmamı istiyorsun,çarpıtılmış bir dine öylemi
      dinlerini kırıp dökmüşler nerden bulmuşlarsa bulmuşlar allahın oğlu diye hazreti isayı
      lanse ediyorlar
      hiç allahın bir oğlu olabilirmi bu tamamen insan düşüncesidir allah bundan münezehtir.
      şimdi adamlarla aynı görüşü aynı inanışı savunayım öylemi ayrıldığımız noktalardan en belirgini bu daha neler neler
      tüm insanların günahını isa peygamber tek başına çekmiş veya çekecekmiş
      hiç akla mantığa uyarmı her ihsan ancak kendi yaptıklarından sorumludur ceza ve mukafatta
      birey tektir yok öyle bir şey insanlar günaha girecekler cezasını isa çekecek tamamen
      hayal ürünü tamamen mantıksızlık tamamen gerçeklere uygun olmayan bir durum
      böyle bir şey olması akla mantığa ters
      ha şunu söylerim ve inanırım isa peygamber hak peygamberdir,allahın elçisidir bunu bilirim buna inanırım
      kendisine indirilen kitaba orjinaline inanırım bozmaca düzmece olanına değil
      çünkü o kitabı indiren kuranı da indirmiştir.
      furkanı,tevratı indiren kuranı da indirmiştir kitapların orjinallerinin hepsine inanırım
      bunda sıkıntı yok,
      adamların yolu farklı olacak farklı farklı şeyler söyleyecekler ondan sonra onlarla aynı
      inanca sahip olacağız öylemi ben bunu kabul etmem
      eğer onlarda tek yaratıcıya kayıtsız şartsız hiç bir ortak koşmadan inanıyorlarsa onlarla birim
      onlarla ortak hareket ederim
      o yok bu yok işleri güçleri menfeatlerin kitaplarına yansıtmak işte bu işte yokum

      • Bi Yabancı dedi ki:

        Sayın Karaca :

        Yüce Allah (!) Neden İsa’ya soru soruyor ? Allah her şeyi bilen değil mi ? Her şeyi bilen Allah soru sorar mı ?

        Kitapların orijinallerinin hepsine inanırım dediniz ? Orijinal kuran nerede ?

        Bu arada bravo size !sorduğum soruya cevap verdiniz yani tüm meyve ve sebzeleri inandığınız Allahın yarattığını ve o Allahın kuranı da gönderdiğini kanıtladınız :))

        Ne diyeyim hayırlı işler (!) Benim cehalete çekecek kılıcım yok. Ha bu arada soruların üzerinden bu denli takla atarak atlayan insanlara sabırla cevap veren burdaki tüm arkadaşları tebrik ediyorum.

      • rammsteinn dedi ki:

        karaca
        diyorsun ki
        isa öbür tarafta allah ile konuşuyor
        -allah “sen mi tanrının oğluyum dedin”
        isa “ben demedim onlar öyle zannetti”

        ve diyorsunuz ki allahın izni olmadan yaprak kıpırdamaz, levhi mahfuzda gelmiş gelecek herşey yazar.
        ama size göre allah bilmediği bir konu hakkında isaya danışıyor.
        bana çok mizahi geldi ama size göre gayet normal bir durum. diyeceksiniz ki “bu bir mizansen” llah insanlara böyle bir diyoloğu mizansen olarak sundu.
        o zamanda allah geleceği bilmiyor derim. niye mi?
        allah isayı yarattığı anda onun başına ne gelecek,neler yaşayacak onun nasıl öleceğini yani hepsini bilmesi lazım. dolayısıyla isanın ölümünden sonra insanların “bu allahın oğlu” diyeceğini de bilmesi lazım. bilse isa yaşarken isaya der ki
        “isa ilerde insanlar senin benim oğlum olduğunu zannedecek. onlara söyle sen benim oğlum değilsin”
        allah böyle demiyor. daha doğrusu geleceği bilmiyor. geleceği bilen bu yüce varlık herşeyi bilmiyor. o zaman niye kutsal metinlerde “ben herşeyi bilirim ne yapacağınızı bilirim. kaderinizi ben yazdım” der?

        tekrar tekrar yazıyorum. isa bir yahudi idi. psişik yönüyle insanları iyileştirmeye başlayınca sivrildi. bulunduğu yerdeki yönetimle ters düştü. sonunda infaz edildi. insanlar onun ilahi bir insan olduğunu farzederek ölümünden onlarca sene sonra incilleri yazdı. incil tanrının dediklerini içeren kitap değildir. isanın hayat hikayelerinin anlatıldığı kitaplardır. onun için yüzlerce incil vardır. isanın ölümünden 60-70 sene sonra onu hiç görmeyen isayla hiç konuşmamış insanlar tarafından yazılmıştır. isa geriye yazılması için hiçbir şey bırakmamıştır. incilin değiştirildiği yalandır. içindekileri yalanlamak için müslümanların uydurduğu koskoca bir yalandır. bkz: en eski incillerin orjinalleri
        isa yaşarken hiçbir zaman “ben peygamberim” iddiasıyla ortada dolaşmamıştır.
        hristiyanlık tek tanrı dini değildir. dolayısıyla islam ve yahudilik ile hiçbir alası yoktur.
        sırf muhammed hristiyanlar ile kötü olmamak için onları da kendi tek tanrılı dinine katmıştır.
        olay sadece stratejiktir. muhammedin izlediği stratejidir.

        yahudiye göre;
        geçerli olan tek din yahudiliktir. yahudilikten sonra gelen tüm peygamberler sahtedir. yahudilik üstün ırktır. onun için yahudi olunmaz doğulur. onun için tanrı onlarca peygamberi sadece yahudilere göndermiştir.

        hristiyanlara göre;
        isa kurtuluştur. ilerde tüm dünyayı kurtaracaktır.

        müslümana göre;
        diğer dinler değiştirildiği için islam geldi. tek geçerli dindir.

        üç din. yahudilik çıraklık, hristiyanlık kalfalık islam ustalık dönemidir allah için.

        ama yaşadığımız dünyaya bakarsak islamın dünyayı bir terör yuvasına çevirmesi allahın ne derece kötü bir usta olduğunu görebiliriz.
        en iyi en barışcıl olması gereken din dünyanın huzurunu kaçırdı.

        “onlar gerçek müslüman değil” teranesiyle ortada dolaşmayın artık.
        en büyük islami terör örgütünün başındaki adamın ana dili arapça. adam kuranı ezbere biliyor. elindeki kuranı sağlayarak “biz allahın emirlerini uyguluyoruz” derken bizim burada konuştuğumuz şiddet dolu ayetleri kendine emir olarak alıyor.

        tatlı su müslümanları da “o yanlış biliyor” desin dursun. kuranı okumaz arapça bilmez ama okumadığı kitabı anlar. büyük bir yetenek. takdire şayan fevkaledenin fevkinde.

        düşünsenize önünüzde yüzlerce sayfalık kitap var. daha kitabı açmadan
        “içinde şu var bu var ben biliyorum” diyen var. daha doğrusu diyenler.
        bunun oranı da ülkemizde tam %95

    • toro dedi ki:

      Sayın karaca,

      ”Eğer siz HİNDU (bir sürü seçenek var) bir ailenin çocuğu olarak doğup bu yaşa gelseydiniz ve benimle yine aynı münazaraları yapıyor olsaydınız VARLIĞINA inanıyorum dediğiniz tanrının ve onu anlatan kitabın ADLARI ne olurdu?” benden alıntı

      ve sizin cevabınız;

      ”toro eğer ben bahsettiğiniz yerlerde doğmuş olsaydım ve herhangi bir dinin mensubu olmasaydım
      bu seferde aklım bana yeterdi
      beni kim yarattı diye sorardım,
      buna verebileceğim cevap bu kainatı bu mahlukatı yaratan beni de yaratmıştır derdim
      öyle kendime tanrılar uydurmazdım güneş tanrısı,rüzgar tanrısı,tabiat tanrısı,ateş tanrısı diye
      düşünmezdim bunların hepsinin tek bir yaratıcı olduğunu söylerdim.” sizden alıntı

      ”eğer ben bahsettiğiniz yerlerde doğmuş olsaydım ve herhangi bir dinin mensubu OLMASAYDIM” sizden alıntı

      HİNDU olmak ne demektir bilirmisiniz? HİNDUİZME inanana ya da kendine HİNDUİZME dahil edene HİNDU denir! Yani HİNDU bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğinizde sizin o muhteşem anlayışınızın aksine DİNSİZ olmuyorsunuz!

      Bu nedenle lütfen, devamını kaale bile almadığım anlamsız yorumunuzu hiç yayınlamadığınızı varsayarak soruma doğrudan yani içine dans figürleri katmadan cevap veriniz!

      Ama yorumunuz bir yönüyle de hoşuma gitmedi değil!

      Demek ki size göre AKIL ancak ”herhangi bir dinin mensubu olmadığınızda” sorgulamaya ve etrafındakilerin hayali olabileceğini düşünmeye başlıyor! Aksi durumda zaten (bir dine mensup doğduğunda) sorgulamaya ya da aklı kullanmaya gerek yok! Bravo size, aynen devam!

      Bu durumda ben, size göre doğru yolda mıyım?

  388. karaca dedi ki:

    sayın rammsteinn
    isa ile allahın konuşmasının verildiği ayeti şu an hangisi olduğunu hatırlamıyorum ben aklımda
    kalanları yazmıştım ayeti buraya tekrar kopyalayın konuyu tekrar görüşelim bazı şeyler aklımda
    kaldığı kadarıyla ifade ettim
    allah,isaya senmi insanlara oğlum olduğunu söyledin der ve ekliyorsun
    allah bunları bilmiyormuydu da isaya sordu diyorsun ilgili ayeti indirin
    tekrar bu konuyu tartışalım olay tam senin bahsettiğin gibi değil
    burada siz direk allah bilmiyormuydu mevzusuna girmişsiniz
    birde isanın verdiği cevabı dinleyelim ondan sonra allahın bilip
    bilmediği hakkında karar verelim
    öyle afaki konuşmak olmaz allahın bilmediği bir şey mi var ki
    bu konuyu bilmeyecek neden niçin bu soruyu sorduğunu ben bilemem
    orada anlatılmak istenen nedir birlikte bakalım.

    • Bi Yabancı dedi ki:

      Sayın Karaca :

      Maide 116 Diyanet Meali :
      Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, «Beni ve anamı, Allah’tan başka iki tanrı bilin» diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, «Hâşâ! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zâtında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin.

      Bakınız ilgili ayet aynen sizin dediğiniz gibi!!!Ortada Allah’ın İsa’ya yönelttiği bir soru var. Benim cevapsız kalan sorularım önemli değil canınız sağ olsun ! Allah her şeyi bildiği gibi soru da sorabilir keyfinin kahyası değiliz sonuçta (!) Fakat bu ayette bi detay hoşuma gitti: İsa Allah’a ayar veriyor ya da Allah İsa yoluyla kendisine ayar veriyor.Nedir o ayar hemen aşağıda büyük harflerle vurguluyorum.

      Bkz: İsa : -Hâşâ! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. HEM BEN SÖYLESEYDİM SEN ONU ŞÜPHESİZ BİLİRDİN.

    • rammsteinn dedi ki:

      karaca
      yabancı maide 116 ı yazmış. allah kuranda soru soruyor. sadece bir ayette de değil

      Taha-9 “Ey Muhammed “Mûsâ’nın haberi sana ulaşmadı mı?”

      Sad -21: “Ey Muhammed “Sana davacıların haberi geldi mi? Hani onlar duvarı aşarak mabede girmişlerdi.”

      Sebe -40: “Ey melekler! Bunlar mı size ibadet ediyorlardı?”

      bunun gibi bir kaç soru daha var uzatmak istemem.
      allah neden soru sorar? diye google arattığımızda zaten bu sorunun bir çok cevabı var. en çok verilen cevap elbette şu
      -ayette soru sorulmuyor dikkat çekmek için soruluyormuş gibi gözüküyor.

      kuran her çelişkili ayete verilen ortak cevaplar şu
      “””””mecaz,dikkat çekme,tasvir,yanlış çeviri”””””

      ama nedense mesela “komşunuza iyi davranın” diye bir ayet olursa kimse bunda ne mecaz ne yanlış çeviri arar.
      ama konu “kafirleri nerde bulursanız öldürün” ayeti olduğu zaman orada herkez arapça uzmanı,tasvir uzmanı, yanlış anlama uzmanı kesiliyor.
      işte ben bunu anlamıyorum.
      kuran eğer evrensel bir hukuk kitabıysa eğer herkese hitap ediyorsa bu kitapta ne tasvir olur ne mecaz olur ne de yanlış anlamlara mahal verecek kelimeler kullanılır.
      kaç ülkenin anayasasında mecaz vardır?
      kaldı ki “bu kitabı tanrı yazdırdı” diyorsunuz. benim gibi sıradan aklı olan bir kişi olarak ben bunu düşünebiliyorsam evreni yaratan bir tanrı bunu nasıl olurda düşünemez?
      defalarca “kuran apaçıktır” deniyor. ama onlarca ayet üzerin de onlarca fikir ayrılığı var.
      üstelik bunlar hayati konular. kadınları dövün ayetinden, köleliğe kadar milyarlarca insanı ilgilendirecek kanunlarda asla ve asla mecaz anlam kullanılmaz.

      senelerce bende bu dinin mensubuydum ve bu cevaplara inandım. ama dinlerin tarihi birbiriyle olan etkileşimleri ve muhammedin izlediği yol bana “kuranı muhammedin kendisi yazdırdı” sonucuna çıkardı.
      zira tanrının seçtiği bir kişi ne para ile ilgilenir ne de kadınlarla. muhammedin peşinde olduğu bunlardı ve de çok başarılı oldu.
      bu dönemde yaşasaydı ne olurdu? kesinlikle şizofren tanısı konurdu.

  389. kurban dedi ki:

    Çok şükür inandığım için başıma gelen her türlü kötü şeye rağmen her zaman gözümü ötelere dikmiş ulu bir gaye için burada olduğumun bilinci ile etrafıma verebildiğim her türlü iyiliği güzelliği vermeye çalışıyorum. Çok memnunum birilerine faydalı olmaktan, birilerinin iyiliği için çalışmaktan, birilerinin zor gününde yanında olmaktan, iyi ve güzel şeyleri başkaları için istemekten… kalbimle ve vicdanımın sesi ile bulduğum yaratıcı farzedelim ki bazılarının iddia ettiği gibi yoksa (ki varlığını her nefes alışımda hissediyorum) kaybettiğim birşey yok diye düşünüyorum. burada inanmadığını söyleyen, fakat inanıyorum diye geçinen birçok insandan çok daha fazla bu konuda kafa yoran insanları görmek çok güzel. bu insanların bu kadar emek harcadıktan sonra kavuşacakları iman, taklidi olarak inanan bizlerden kat kat kıymetli olacağı da belli. Umulur ki inanacakları gün (veya daha doğrusu gerçek manada inanacağımız gün) bu dünyadan gitmeden önce olsun..

  390. sazandegilim dedi ki:

    Sadece oltanıza gelen sazanların yorumlarını yayınladığınızı görüyorum 🙂

  391. toro dedi ki:

    Sayın SİRELTORO,

    Şans eseri ekşi sözlükte bir konuyu takip ederken okuduğum bir entry nin benim söylemlerimin aynısı olduğunu görerek farkettim sizi. Üstelik yorumlarımın yanında benim adımıda (toro) kopyalamışsınız! Yorumlarımı kendi yorumlarınız gibi kullanmanıza diyecek yok ta benim adımı da kullanmanız biraz fazla olmamış mı?

    Ben ekşi sözlükte yazmıyorum o yüzden sizi oradan uyaramayacağım ama burayı okuduğunuz aşikar. Hatta kimliğiniz konusunda bir tahminim de var. Dolayısıyla en azından sitemimi de buradan okuyacağınızı umuyorum.

    Son olarak bu rahatsız edici durum devam ederse durumu platformun yetkililerine iletmek yoluyla aynı platformda ifşa edeceğimide bilmenizi isterim.

    Dediğim gibi yorumlarımı kullanmanıza sözüm yok ama direkt benim adımıda kullanmanız olmamış.

    • Sireltoro dedi ki:

      yazılarınızın internetin bu ücra köşesinde heder olmasını istemediğim için oraya taşımak durumunda kaldım size ait bile olsalar bu fikirlerin insanlara ulaşmasına engel olamazsınız. zaten sizin nickinizi kullanarak aslında sizin yazılarınız olduğunu gösterdim. yani amacım sizi oraya çekmekti. ne kar amacı ne de başka bir amaç gütmedim ama madem istemiyorsunuz. siliyorum ekşideki yazılarınızı kusura bakmayın.

    • Sireltoro dedi ki:

      hemen hemen hepsini sildim. bir kaç tane kaldıysa da onu da hoşgörünüze bırakıyorum. ama şu nick konusunda şunu söyleyebilirim. sireltoro nickini kullanmam sizi rahatsız etmemeli sonuçta herkes böyle birbirine benzeyen nickler kullanabilir.

  392. Sireltoro dedi ki:

    Asıl yorumlarınızı sizin adınızı kullanmadan kullanmam etik dışı olurdu. Nickinizi kullanmam yazıların gerçek sahibinin kim olduğunun belli olması için yapılan bir şeydi.

  393. toro dedi ki:

    Sayın Sireltoro,

    Kendinizi benim yerime koyun. Ülkenin gündemini takip etmek için girdiğim bir sitede okuduğum bir yazı bana beni hatırlatıyor ve yazarın nicki ne baktığımda anlıyorum ki bu metin ve dahası bana ait! Ama onları oraya ben yazmıyorum. Neden, çünkü oraya bunları yazmak, bu sayede ilgi çekmek ya da birilerine birşeyler anlatmaya çalışmak şeklinde tezahür eden bir amaç oluşturmamışım içimde! Çünkü buna gerek duymuyorum.

    Şunu söylemeliyim ya da siz yazılarımı okuduğunuz için zaten farkında olmalısınız;
    Ben yazı yazarken benim olmayan bir yorumu kullandığımda onun benim olmadığını özellikle belirtir ve genellikle linkini paylaşırım. Çünkü birileri planlayarak ya da plansız, öylesine, bir gün canı sıkılınca ya da gerçekten isteyerek kendinden birşeyleri herhangi bir web sitesinde paylaştığında o paylaşım artık onun imzası olur ve başkası onu paylaşırken o paylaşımın sahibine saygı duymak adına izin almalı ya da alıntıladığını not düşmelidir.

    Bu olduğu taktirde istediğiniz şeyi istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Sadece bir tek cümle ile izin istemek ya da malum sitede yayınladığınız ve sizin olmayan o yazıları tırnak içine almak suretiyle ve nereden alıntıladığınızı da ekleyerek paylaşsaydınız bu yorumların ortaya çıkmasına vesile olan bu blog da hakettiğini alırdı.

    Çünkü burası olmasaydı siz hiç bir zaman bana ait olan bu yorumları bilemeyecek ve bunları başka bir mecraya taşımak istecek noktaya gelemeyecektiniz.

    Bu vesileyle de sayın PANTE’ye içimdekileri dökmeme vesile olan bu bloğu oluşturduğu için teşekkür etmiş olayım.

    • sireltoro dedi ki:

      sayin toro

      oranin formatina gore yazilarinizi spoiler vererek paylasmaliydim haklisiniz. Bakin okudunuz mu bilmiyorum ama ekside aynen sunu paylastim

      ekşi itiraf
      — spoiler —
      toro dost
      — spoiler —

      internet ortamında bir blogta yazılarını çok beğendiğim benim de kendisiyle güzel münazaralar ettiğim bir yazar arkadaşın yazılarını ekşi sözlüğe taşıdım. fakat spoiler vermeyi es geçtim. kendisinin bana ince bir sitemi oldu. eğer burayı okuyorsan sevgili dostum kusura bakma. senden alıntıladığım yazıları sildim. atladıklarım olabilir onları da senin hoşgörüne bırakıyorum. buradan sana selamlar yolluyorum. tabi senin yazılarından esintiler hep olacak girdilerimde. ne yapayım yazarların başka yazarlardan etkilenmemesi esinlenmemesi düşünülebilir mi ? kendine iyi bak toro dost. fikirlerinin internetin çöplüğünde heder olmasına müsade etme. saygılar.

      benden baska bi isteginiz var mi?

      • toro dedi ki:

        Sayın sireltoro,

        Sanırım şöyle bir sorun oldu. Size buradan ilk uyarıyı yaptığımda bana 30.06.2017 de bir cevap yazmışsınız. Bu cevap sanırım uzun süre askıda bekleyip 5 gün sonra foruma düştü. Eğer o ilk mesajı zamanında görmüş olsaydım yani niyetinizi o gün görebilmiş olsaydım konuyu o kadarda üstelemezdim.

        Mesajınızı okuduktan sonra kontrol ettim bana hitaben yazdığınız mesajı (ekşisözlükte) yani gördüm. Bu noktadan sonra benden rahatça alıntı yapabilirsiniz.

        Bu arada ben bir zamanlar o platformda üyelik başlangıcı yapmıştım. Ama o çaylaklık durumu yani bir süre yazılarınızın hiç kimse görmeden değerlendirildiği yani sınandığı süreç beni rahatsız etti ve devam etmedim. Ben kendimi hiç kimseye beğendirmek zorunda değilim. Fikirlerimi önüme konulan engellerden atlatarak ve birilerinin lütfedip beni yazar yapmasını umarak yazamam, yazmam, yazmadım!

        Son olarak dostum, insanlık tarihinde o kadar heder var ki, varsın benim fikirlerimde onların arasına katılsın, önemi yok.

        Ben sadece gördüğümü, anladığımı, hissettiğimi söyleyen, yazan biriyim. Bu bir idealin peşinden gitmek değil, sadece kendi öz algımın ifade edilmesi. Başkaları bunları alsın, hoşlarına gitsin, peşine takılsın diye bir derdim yok.

        Bunlar sadece biri sorarsa ya da biri münazara yapmak isterse paylaştığım kişisel algılarım.

        Bu arada sizinle münazara yaptığımızı yazmışsınız, sizinle burada hangi nick ile münazara yapmıştık?

  394. sireltoro dedi ki:

    Sayin toro

    Anlayisiniz icin tesekkur ediyorum. Oncelikle zaten sildim atladiklarim vardir belki. Alintilamak demeyelim de madem bu sizin icin sorun teskil etmiyor ben de siz de dahil etkilendigim yazar boyutunda insanlarin fikirlerini kendi fikirlerimle harmanlayip orda var olacagim. Tabi biliyorsunuz benim burda da kendime has bir tarzim vardir 🙂

    Nickime gelecek olursak sanirim siz beni zaten tanidiniz 🙂

    Tekrar basa donecek olursak; artik bu da sizin kendi tasarrufunuz ama ben ara ara kulaklarinizi cinlatacagim kusura bakmayin 🙂

    • toro dedi ki:

      Sayın sireltoro,

      Tanıdım tabi ”dost” tan.

      • sireltoro dedi ki:

        Sayin toro

        Ben bi yabanciyim tanimasaniz da olur. Herneyse dediginiz gibi ben yaklasik bir hafta once ekside sizinle ilgili entryi girdim. Bu platformda da epey oldu size cevap vereli. Fakat cok gec dustu buraya.
        Sizi eksi sozlukte gormeyi isterdim. Caylak nickinizi soylerseniz hesabinizin ne durumda olduguna belki bakabilirim. Tabi yine de bu da sizin tasarrufunuz da. Ama sundan eminim ki eksi sozlukte olsaniz caner taslamandan bi teklif alabilirdiniz. Simdi ben bekliyorum kamera deneyimim olmasa da 🙂 tabi bu isin esprisi.

  395. toro dedi ki:

    Sayın sireltoro,

    Açıkçası ilk yazılarınızın karakteri itibariyle ilk aklıma gelen sizdiniz. Ama sanırım sadece benden alıntılar yapmıyorsunuz. Son yazılarınız başka birini daha anımsatıyor. Bu nedenle tamamen emin olmak için ”dost” tan dedim ve böylece siz kendinizi açıkladınız.

    Sayın bi yabancı,

    Bakın kurallar dünyanın kendi sistematiği içinde milyarlarca yıllık bir döngüden sonra gayet basit ve açık bir şekilde oluşmuşken insanın ortaya çıkışı ve çoğalmasıyla farklı bir sistematik ortaya çıkmıştır.

    İçgüdüsel olarak ortaya çıkanlar hariç insan davranışları doğanın kendi basit kurallarıyla ölçüşmez.

    Mesela doğa adildir, insan değildir!

    Bahsettiğiniz kişinin internette bedava yayımladığı kitaplarına biraz göz gezdirdim ve akademik ünvan almanın ne kadar kolay olduğuna ve insan zekasının ne kadar küçümsendiğinie bir kez daha şahit oldum.

    Bol bol laf salatası ve demogojiyi yücelten lafazanlıklarla kanıtlayamayacağı şeyleri kanıtladığını iddia eden bir zat.

    Kendisiyle münazara yapmak için sadece bir notebook yeterlidir.

    Ve fakat dediğim gibi insan adil değildir. Bu kameralı münazara için Türkiye’de boy göstermek demek bu yaştan sonra ailemin, çocuğumun geleceğini hiç bir zaman değmeyecek bir insan yığını için karartmak demek olabilir.

    İnsan doğanın kanunları içinde yapması gerekeni yapmalıdır. Ben zaten bunu yaptığımı düşünüyorum, şimdilik!

  396. sireltoro dedi ki:

    Sayın Toro

    Yanılıyorsunuz ben alışılmışın dışına çıkarak yazmayı becerebilen birisiyim sizin dışınizda kimseden alıntı yapmadım yapmam zaten sizden yaptığım alıntıların özel bir nedeni vardı. Bakın kendimi bin bir surat olarak tarif etmem yanlış olmaz fakat yanlış anlaşılmasın bu tabiri her konuya farklı tarzda ve bambaşka karakterde yaklaşabildiğimi anlatabilmek için kullandım.

    Öte yandan kendimi açıklamak noktasında bi tereddütÜm olmaz zira ben çok korkak birisiyim ve asla suç işlemem bu nedenle birisinin yaşamına öyle veya böyle dokunduysam bu o kişiye olan saygımdan dolayı olur. Son eylemlerimle bu son bi kaç cümlemin çelişmediğini görmek için lütfen benimle ilgili büyük resme bakın.

    Geçen yaz sırf merhaba demek ve beş on dakika sohbet edebilmek adına yaşar nuri öztürk ile görüşme ayarladım maalesef ömrü vefa etmedi. O maalesef benim açımdanDı. Bunu niye belirtiyorum çünkü ben zekanın hayranıyım ve sanırım bu özelliğim bir gün başıma bir iş açacak.

    Diğer söylediklerinize gelecek olursak haklısınız kendisi zaten o ekolün sözde en iyi temsilcisi ve müritlerı tarafından dinsiz savar olarak tanımlanıyor ben islam ekolünde yaşar nuri hocayı tek geçiyorum o da ayrı bir konu. Sizin zaten doğru bildiğinizi yaptığınızdan ve başka akılların tahakkümüyle bir yerlere savrulmayacağınızdan eminim.

    Son olarak ekşide beni takip ediyorsunuz anlaşılan.

    • sireltoro dedi ki:

      -ekleme-

      Burda yazdığım kendime ait bazı yazıları da oraya aktardım.

    • toro dedi ki:

      Sayın sireltoro,

      Ben uzun zamandır insanların haleti ruhiyelerini analiz edebilmek adına o platformu takip ediyordum. Özellikle din ve felsefe konulu başlıkları. Size de öyle denk geldim ve takip etmeye başladım, takip etmeye devam ediyorum.

      Yaşar Nuri Öztürk ile ilgili olarakta, ben kendisinin gerçek bir inanır olduğunu düşünmüyorum. Cesaretli idi ama cesaretininde bir sınırı vardı. O sınırın ardı, aslında inanmıyorumdu ki bunu Türkiye toplumunda aşabilmek kolay değildir. Aşabilen Turan Dursun’un başına gelenler aşmak isteyen herkesin kulağına küpedir.

      Din denilen olgu binlerce yıldır bütün insanların en büyük uyuşturucusu olmuştur, ama bu böyle devam etmeyecek. En fazla 20 yıl ömürleri kaldı. Umarım yaşım yeter de görebilirim.

  397. sireltoro dedi ki:

    Sayın Toro
    Beni neden takip ediyorsunuz diye sorarak başlamak istiyorum. Sonrasında şunu söyleyebilirim; ben artık ünlü simalarin inançlarını açıklamak noktasında korkmadiklarını görüyorum. Buna Celal Şengör’ü bilim dalında, ılyas salman’ı sanat dalında örnek gösterebilirim.İstisna derseniz de polemik yaratmamak adına itiraz etmem.

    Bence islami geleneğin dışında anlatmak, o dinin milyonların içselleştirdiği rituellerini bidat olarak ekranlarda ortaya koymak dinsizim demekten daha az tehlikeli değildir ki yaşar hoca tam olarak bunu yapmıştır.

    Evet Turan Dursunun hazin sonu ortadadır. Fakat onların unuttuğu bir şey var fikirlere kurşun işlemez ve fikirleri fikir sahiplerini öldürerek yok edemezler. Belirttiğiniz süre ise bu noktada maalesef fazla iyimser bir süre ben din tahakkümünün 20 yılda etkisini hissedilir bir biçimde azalacağına inansam da bu dinin mitoloji diye adlandırılmasına en aşağı yüz yıl daha var diyorum. Birinciye umarım yaşınız yeter ki anladığım kadarıyla yetecek.

    Son olarak cümle kuruş tarzınız benzetmeleriniz kelimelere verdiğiniz ayarlar ister istemez sizin yazılarınızı okuyan ben de cümle kurmak noktasında etkili oldu istediğim tarz bu ve ben de bu tarzda yazıyorum bundan rahatsızlık duyduğunuzu anlar gibi oldum eğer öyle değil ise lütfen beni düzeltin ve ekşi sözlükteki yazarlığım noktasında net olun. Ben Schopenhauer okuyorum son zamanlar. mesela onun tarzından da etkileniyor yazılarım.bunlar yazınsal hayatta olan şeylerdir ki ben şiir kitabı çıkarmak üzereyim. bunları neden anlattığımı anlamış olacağınızı düşünüyorum.

    • toro dedi ki:

      Sayın sireltoro,

      ‘’Korku’’ salt bir duygu değildir. Etrafı insan beyninin toplamına daha sonra zeka denilecek eylemlerinin sonuçlarıyla bezenecek bir tepkidir. Sözde cesur olanlar korkanlara ‘’korkak’’ demeseydi yadni dünyada sadece korkalar olsaydı bu sıfat şimdiki gibi irite bir kullanım haline evrilirmiydi.

      Korkak olmak ya da cesur olmak! Bu kişilerin kendi hayat çizgilerindeki deneyimlerinin sonucudur. Beyinlerinin geldiği noktadır. Hatırlayınız ki beynin hayatta kalmak için bedeni sürekli motive ettiğini söylüyordum. Bu durumda kendine öz bir hayat çizgisi ve o çizgi üzerinde tezahür eden olaylar ve bunların sonuçlarıyla yoğrulmuş her beyin kendi tepkisini oluşturur. Yani hayatta kalmak için inandığı yolu belirler.

      Doğaya bakın, canlıların birbirleriyle ilişkilerini gözlemleyin. Eylemleri, kendi doğrularının peşinden gitmek isteyen beyinlerinin eseridir.

      Hiç kimse ama hiç kimse kendi tavrını başkasına dayatamaz. Çünkü her canlı kendi öz hayatını yaşamaış ve o hayatın deneyimleriyle yoğrulan bir zekayı ortaya çıkarmıştır.

      Dünyada ki her canlının salt amacı hayatta kalmak ve olabildiğince çok ve güçlü üremektir.
      Cesur, cesur olacam diye öldüğünde o nesli genleriyle ileriye götürme şansınıda yanında götürmüş olur. Tezata bakın ki o nesli ileri götürme şansı da cesurun ‘’korkak’’ diye nitelendirdiklerine kalır.

      Bana söylermisiniz 250 KG’lik bir aslanının kendisine doğru koştuğunu görüpte kaçmayan kaç insan olabilir. Peki olduğu yerde duran yani kaçmayıp aslana yem olan insana cesur mu diyeceğiz!

      Bakın ben zekaya inanırım. O bizim şartları analiz ederek hayatta kalmamızı sağlayacak eylemlerimizin kaynağıdır. Bu durumda ben bir Amerikalı olsaydım inanın ki bir George Caplin olmaktan imtina etmezdim. Ama ne olduğumun farkında isem stratejimide farkındalığımın üzerine kurmalıyım, şartlar benim istediğim hale gelene kadar!

      ‘’Fikirlere kurşun işlemez diyorsunuz’’ bence bu sadece tezahürat. Eğer o fikrin savunucusuna kurşun işlediyse ya da o fikrin savunucularına kurşun işliyorsa bu uğruna fikir üretilen ideallerin muhatabı olan halkın ya da yığınların onları koruyamamasından, ölümlerini engelleyememesindendir. Yani güçlü olamamalarındandır. Fikrin üreticisine kurşun işlemiş, onu toprağın altına göndermiş ve biz onun arkasından sırf onu koruyamamış olmanın ezikliğiyle ‘’fikirlere kurşun işlemez’’ diye tezahürat yapacağız. Ama adam toprağın altında! Bakın hiçbirşey istenmez alınır ama bunun için uygun zamanı beklemek canlı olmanın gereğidir. 250 kiloluk aslan bile tüm heybetiyle bizon sürürsünün arasına dalamaz ta ki ona göre grubun en güçsüzü grubun sınırlarına doğru taşmaya başlamadan!

      İnsan oğlu uzaya ilk koloniyi kurduğunda ve sıradan insanlar dünyanın dışından ilk fotoğraflarıyla döndüğünde dinlerdeki çözülme hızlanacak. Bakın 2.büyük semavi dinin en önemli fetvacılarından biri 70’li yıllarda dünyanın yuvarlak olduğunu iddia etmenin kafirlik olduğunu söylüyordu ve buna itibar edenlerin ekseriyeti sıradan insanlardı!

      Şimdi dostum kendinizi benim yerime koyun. Yazdığınız yazıların yani hayatınız boyunca yaşayarak ve gözlemleyerek deneyimlediklerinizin sonucu olarak yazıya döktüğünüz düşüncelerinizi ,kelimesi kelimesine ya da bazı yerleri değiştirilmiş halde başka birinin kaleminden çıkmış gibi okumak zorunda kalsaydınız ne hissederdiniz? O çıkacak şiir kitabınızdaki bir şiiri bir ingilizin ingilizceye aynen çevirip kendininmiş gibi yayınladığına şahit olsaydınız ne hissederdiniz?

      Bakın tarzından etkilenmek başkadır, tarzı aynı kelimelerle yinelemek başkadır. Şöyle ki, benim etkilendiğinizi söylediğiniz tarzımın ana hatlarından biri, benim olmayan her fikrin, anektodun ve yazının altına benim olmadığını dolayısıyla kimin olduğunu yazmaktır! Bunu genel olarak yapmam, varsa her yazımda yaparım. Çünkü bunu bir kere atlarsam alışkanlık haline gelmesinden ‘’korkarım’’! Çünkü bana yapılmasını istemediğim bir şeyi yapmak suretiyle ortaya çıkacak o hissi kaldıramayacağımı bilirim!

      Siz benden birşeyler aldığınızı söylüyorsunuz. Ama aldığınız şeyleri kendi öz kelime dizilimlerinizle ifade edemiyorsanız aslında ne aldığınızıda yeterince anlayamamış olursunuz!

      Bakın ben bir ara metin yazarlığı yaptım. Bir ürünü maksimum 300 kelime ile ve birçok il için ayrı olmak üzere metinlendirmem ve bu metinlerinde en az %75 oranında özgün olmasını sağlamam gerekiyordu! Yani aynı şeyi her defasında başkası yazmış gibi göstermek ama her defasında da aynı şeyi anlatmak zorundaydım! Bunu 11 il için tek başıma yaptım ve her defasında google nın özgünlük denetiminden geçirdim! Yani neyi anlatacağınızı anlamışsanız bunu kendi cümlelerinizle yapmanız zor değildir.

      Size tavsiyem siz olun ben olmayın! Ya da kimsenin sizi ben sanmasını sağlayacak malzemeler üretmeyin, ilerde canınızı sıkacak olası ithamlara karşı kendinizi koruyun!

      Örneğin ekşi sözlükte demişsiniz ki ‘’hareketi başlatan tanrıya inanıyorum’’ o zaman kareketi başlatan tanrıyı kendi kelimlerinizle anlatın ki birileri size ne demektir bu dediğinde sonuna kadar savunabileceğiniz bir ‘’bildiğiniz’’ olsun!

      Tabi sonunda çıktığınız yolda hedefinize nasıl yürüyeceğiniz sizin kararınızdır ve tekrar ediyorum yazılarımı kullanmanızda benim için bir sıkıntı yoktur. Sonucunda artık önemli olan benim değil sizin nasıl hissettiğinizdir!

  398. sireltoro dedi ki:

    Sayın Toro

    Evrilmezdi çünkü korkuda, tıpkı karanlığın, insan algısına ortak konsensüs sonucu yapay bir şekilde kötücül olarak yerleştiği gibi yerleşti. Hayatta kalmak ya da en az zararla bir tehlikeyi bertaraf etmenin iki yolundan biri üstüne gidip onu yenmek ise diğeri de ondan kaçarak kurtulmaktır özünde aynı amaç için beynin geliştirdiği reflekslerin birini iyi diğerini kötücül olarak paketlemek insanlığın yıllardır olagelen yanılsamasıdır.

    Verdiğiniz aslan örneği cesaret ile aptallık arasındaki ince çizgiyi belirginlestiriyor. Tabi ki intiharı hele de acılı bir şekilde intiharı istemeyen her insan böyle bir durum da kaçmayı seçer. Ve bazen korku öyle bir hale evrilir ki insan içinde; insan, karşısındaki tehlikeyi ondan kaçarak atlaması, onu yenerek atlatmasından zor dahi olsa birinciyi başarır.

    Bu ekşi sözlük bahsini şunları söyleyerek noktalamak istiyorum; sizinle ilgili bariz alıntılardan oluşam yazıları kaldırdım kalan varsa harmanlanmıştır onları kaldıramıyorum zira entry silmek yazarlığın iptaline yol açıyor ki bu sözlükten uçurulmak demek bu konuda uyarı aldim. Diğer sosyal medya platformlarını tabiri caizse amele pazarı şeklinde tanımladığım için oralarda yer almıyorum daha doğrusu yazmıyorum. Sözlükte kendimi ifade etmeyi istiyorum. Bu konuda beni takipte kalın hiç problem değil.

    Tavsiyelerinizi dikkate aldığımı ve saygı duyduğumu bilin fakat biraz bu konuda çok küçük ayrıntılarla üstüme geldiğinizi hissettim. Benim o platformda bana gelen ithamlara cevap verememek gibi bir durumum olamaz yaptığım itiraf net, sizden alintiladigim girdilerin silinmesi durumu da ortada, bu da artık sizi ve insanları tatmin edebilmeli. Bakın yine söylüyorum bir konuyla ilgili bazen öyle cümleler kuruyorum ki bu sizin tarzınıza dönüşüyor. Hareketi başlatan tanrı örneğini verdiniz. Bunun yerine düğmeye basan tanrı, bilinmezi bilinir yapan dokunuşu yapan tanrı deseydim, bu durum sizden esintiler olmadığını mı gösterecekti yazılarımda?

    Bakın burda bir yabancı kimliğimle kendi öz tezahürlerimi oraya aktardığım girdilerim sürekli beğeni ve mesajla karşılık buluyor. Ben direk sizin girdilerinizi orda yazar olabileceğiniz ihtimalini de düşünerek yazdığıma yemin edebilirim. Bu konuda bana guvenmediginizi hissediyorum haklı olabilirsiniz ama artık konuyla alakalı şunu bilin ki ben kendim oldum ve olacağım yazılarım sizi anımsatırsa artık ne diyeyim ne yapayım çaresiz kaldım.

    Aklın yolu birdir hele de benzeyen akılların yolu birdir. Siz kabul etmeseniz de ben bakış açımı sizinkiyle örtüştüryorum. Takip de kalın göreceksiniz ki bu konuda özen gösteriyorum.

    Ben sör el toroyum siz torosunuz 🙂 Ekran görseli atabilsem yazdığım bir entrynin ne kadar favlandığını gösterebilirdim. Bundan sonra da gösterecem sayın hocam. Bu hocam tabirinde çok samimiyim.

  399. toro dedi ki:

    Sayın sireltoro,

    Daha öncede dediğim gibi toplumun bir nebze aynası olarak gördüğüm o platformu elimden geldiğince takip ediyordum ve size rastladığımda kendiliğinden benim takip listeme girmiş oldunuz. İnsanın orada okuduğu bir metini, kelimeler oraya kendi kaleminden akmadığı halde kendininmiş gibi ya da kendi yazmış gibi hissetmesi garip bir duygu. Bunu ilk defa deneyimliyorum.

    Özellikle son başlığa yaptığınız yorumlar (kızıldenizin yarılması) tamda benim tarzımı yansıtmış. Buna bir çeşit sözel aikido tekniği diyebiliriz. Muhatabınızın elindekileri alır ve onları ona, onun hiç görmediği ya da görmeyi istemeyeceği şekilde gösterirsiniz. Bu durumda muhatap sizinle değil kendisiyle baş başadır.

    Son olarak çukura çekilipte düşmemek bir meziyettir. Yazılarınızı sizi çekilen çukurların farkında olarak yazın ki o çukurlar sadece sahiplerini yani sizi oraya çekenleri ağırlasın.

    Ayrıntılar önemlidir. Bunlar zaman gelir sizin imzanız gibi olur, sizi anımsatır! O yüzden onları gözardı etmeyin.

    Umarım herşey istediğiniz şekilde gerçekleşir.

  400. sireltoro dedi ki:

    Sayın Toro :

    Bi yabancı nickimle Bilal beye ve kadir beye yönelik yazdığım kurandaki mantıksal hatalar başlığında ki yazımı oraya ufak dokunuşlarla aktardım. Tabi benzetme yoluyla anlatıma kuvvet katmak için siz de dahil okuduğum yazarların tarzından etkilendiğimı satır aralarında görebilirsiniz.

    İsterseniz ilgili başlıkta bulabilirsiniz. İbrahim kıssasıni sorularla bezeyip burda sormuştum fakat ilgili arkadaşlardan taktir edersiniz ki cevap gelmedi. Hatta şu evlatlığin karısıyla evlenme meselesini sizle masaya sermiştik ve ben müslüman profilimle zeyd’in eşiyle kendine peygamberim diyenin evliliğini ayet üzerinden yorumlayıp bunda bir iş var minvalinde bir şeyler söyledikten sonra eğer mantığıma bunu sigdiramazsam dinden çıkacağımı taahhüt etmiştim. Sorularımı da Bilal beye yöneltmiştim. Siz Bu taahhütten rahatsız olmuştunuz. Hatta iyi hatırlıyorum benim zeydin eşiyle ilgili ayeti masaya yatırışımdan sonra siz benden övgüyle bahsedip aklın önündeki bendin kaldırılması budur işte minvalinde birşeyler söylediniz. Dün ki bi yabancıyla bu gün ki bi yabancı arasında bariz fark dediniz. İşte ekşide denizin yarilmasi başlığına yukarda özet geçtiğim yazıları aktardım tabi ufak dokunuşlarla.

    İnanın bana yazılarımı beğenip kendi tarzınızı görmeniz mutlu etti. Sözel aikido tekniğini irdeleyecegim. Bir yere kaçmayın daha sizinle işimiz var bana yazınsal anlamda yardım edeceksiniz 🙂

    Son olarak ordaki yazar arkadaşın yazısına siz olsanız ne cevap verirdiniz merak ettim doğrusu
    Bu arada hesabınız ekşide çaylak modunda aktif olarak duruyor. Eğer orda da nickiniz Toro ise. Yazar olmuş olmanız lazımdı. Demekki hiç ilgilenmediniz ya da şifrenizi unuttunuz ve tekrar çaylak konumuna getirildiniz.

    Samimi tavsiyeleriniz için teşekkür ediyorum. Tavsiyelerinizi kaydediyorum.

  401. toro dedi ki:

    Sayın sireltoro,

    Sanırım Toro idi. Ama 2 mesajdan sonra bana anlamsız gelince bıraktım. Neyse, ”ordaki yazar arkadaşın yazısı” derken hangisini kastettiğinizi anlayamadım?

  402. sireltoro dedi ki:

    Sayın Toro

    “kızıldeniz’in yarılması ve ateist hezeyanları” adlı başlığın hemen altına girilmiş uzunca hazırlanmış ilk entry.

    https://eksisozluk.com/kizildenizin-yarilmasi-ve-ateist-hezeyanlari–5408177?p=5

  403. toro dedi ki:

    Sayın sireltoro,

    Bu çok zor değil. Öncelikle bahsedilen ana figürün gerçekliğinn kanıtlanılması istenilmelidir.

    Öncelikle şunlara bakın;

    ”Sihirbazlar dediler ki: “Ey Mûsâ! Sen mi atacaksın (değneğini), yoksa (ilk) atan biz mi olalım?” ” Diyanet-A’raf,115

    “Siz atın” dedi. Onlar atınca insanların gözlerini büyülediler, içlerine korku saldılar ve böylece büyük bir büyü gösterdiler. ” Diyanet-A’raf,116

    Bakın dikkat edin sırayla ellerindeki değnekleri atıyorlar ve firavunun sihirbazları gerçekten birşeyler yapıyor ama kitaptaki tanrı buna büyü diyor.

    Sonrasında,

    ”Biz de Mûsâ’ya “Asânı at!” diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor! ” Diyanet-A’raf,117

    Musa hamlesini yapıyor ve diğerleri GERÇEKTEN birşeyler göstermiş ki yapılan hamle diğerlerinin yaptığı hamleye TEMAS ediyor.

    Şimdi sorgulayalım, kitaptaki tanrının iddiası TEK olduğu başka tanrının olmadığı dolayısıyla firavunun tanrı ya da tanrı uzantısı olmadığı değilmi? Bu durumda firavunun yanındakiler değneklerini yere attıklarında herkesi etkilemelerini sağlayacak eylemi yapma gücünü KİM den aldılar?

    Birileri yapınca BÜYÜ, diğeri yapınca kitaptakı tanrının MUCİZESİ! Bu durumda Firavunun musanın olmadığı zamanlarda halkına bu ”büyü” leri gösterek tanrı ya da tanrı uzantısı olduğunu iddia etmesinden doğal ne olabilir.

    Demek ki herhangi bir insan diğerlerini yanıltacak, şaşırtacak, korkutacak bir eyleme imza atabiliyorsa üstelikte tüm rakiplerini yenebiliyorsa arkasında mutlaka tanrı vardır demeliyiz!

    Bu durumda canlı yayında yüzmilyonlarca kişi seyrederken (Türkiye’den de canlı yayınlandı) özgürlük anıtını yok eden David Copperfield’in arkasında tanrı olduğunamı inanmalıydık? Ya bu arkadaş ben peygamberim deseydi ve insanları kendisinin tanrısına tapmaya çağırsaydı hemen koşup gitmelimiydik?

    Kısacası dünyanın içinde bir hiç kadar yer kapladığı evreni yarattığı iddia edilen tanrının musanın firavuna gösterdiği iddia edilen eylemle tanrılığını kanıtladığına inanmak ne kadar kolaysa aynı musanın binlerce insanı hiçkimsenn ruhu duymadan mısırdan çıkarıp kıızldenize götürdüğüne ve orada kızıldenizi yine o meşhur asasıyla yararak halkını içinden geçirdiğine ve bu devasa mucizeye şahit olan firavun ve askerlerinin hiç tereddütsüz aynı yoldan geçmeye çalıştığına inanmakda o kadar kolaydır.

    Zaten inanmak isteyen insan yakup adındaki peygamberin tanrısını güreşte yendiğinede inanır. Yeter ki istesin!

    Bu arada dikkat edin, tevrat çok sonradan yazılan bir kitap!

    Şu hikaye dikkatinizi çeksin;

    ”Eski Mısır’da 2000 civarında tanrıya tapılıyordu. IV.Amenhotep ise sadece bir tanrı olduğunu düşünüyordu. Tahta çıktığında adını Akhenaton olarak değiştirdi. İsminin anlamı tek olduğuna inandığı ve Aton ismini verdiği tanrısının hizmetkarı anlamına geliyordu.”

    Bu arkadaş belkide semavi dinlerin ilk adımını atmıştır. Kendisinin vucünda anormallikler vardır ve bu şekilde doğduğu için tanrılarına öfkelidir ve onların hepsini silip yeni bir tanrı yaratmak ister. Tabi binlerce yıllık birikimi silmek bu kadar kolay değilidr, eski dine inananlar onunla mücadele eder ve kendine inananları alarak başka bir yere göçer ve orada yeni bir şehir kurar. Öldüğünde ise inananlarının çoğu eski dinlerine dönerler ve eski dinin temsilcileri yıllarca onun tarihini silmeye unutturmaya uğraşır. Belkide bu nedenle ona inanmaya devam edenler onun adını değiştirip simgeleştirir ve farklı hikayelerle ritüellerini devam ettirir.

    Düşünün tuhaf bir şekilde tebliğ ile ve diğer insanları kendi dinlerine çağırarak çoğalmakla ilgilenmiyorlar. Din sadece annesi yahudi olan üzerinden devam ediyor! Sizce bunun nedeni Akhenaton u kadim dinlerine tehdit olarak görüp kalıntılarını yok etmeye çalışanlardan saklanmak olabilirmi? Aynı Sabetayistlerin yaptığı gibi!

    Kısacası eğer asasının şekil değiştirerek diğerlerinin asalarının şekil değiştirerek ortaya çıkardıklarını yok eden ve aynı asasıyla kızıldenizi ikiye yaran bir adamın tanrısı gerçek olmalı ise, hakkında binlerce bu şekilde hikaye bulunan Zeus ta gerçek olmalıdır, Hatta hikayesi değil bizzat FİLMİ olan JEDİ dini de gerçek olmalıdır!
    http://www.milliyet.com.tr/gunde-1000-kisi-/dunya/detay/2163395/default.htm

    Bize dayatılan mantık bunu gerektirir.

    • sireltoro dedi ki:

      Sayın Toro

      Öncelikle günümüz sihirbazlarının yaptıkları gösterilerin hepsinin dayanağı fizik kurallarıdır ve fizik kurallarına aykırı hiç bir eylemin olmadığı herkesin malumudur. Ben insanın insana büyüsünü biraz irdelemek istiyorum.

      Bakın bu konuda hiç yabana atılmayacak olağanüstü iddialar ve iddialarının arkasında olağanüstü gayretle duran insanlar var. Anadolunun kadim topraklarında nazar verdi gözü kör oldu,büyü yaptı kısmetini bağladı, sihir yaptı karısını sevmesini sağladı şeklinde replikler çokca duyulur. Tabi ben bunların hiç birini ciddiye almıyorum. Yabana atmayanların sayısı ise yabana atılmayacak kadar çok.

      Büyü nedir? Bir insanın başka bir insana ona fiziksel teması olmadan fiziksel zararlar ya da yararlar vermesi diye tanimlarsam yanlış olmaz. Bildiğimiz kadarıyla inançlarının tanrısının insanlara söylediği sözlerin tamamı kuran adlı kitapla sabit ve onun dışında tanrı sözü diye nitelendireceğimiz başka bir kaynak yok. Büyünün yapılabilmesini doğuştan gelen yeteneklerle izah edemeyeceğimize göre geriye sadece öğrenmek olgusu kalıyor. Peki büyü yapmak nasıl öğrenilir ya da kimden öğrenilir? Mantık, bir insana ona dokunmadan çeşitli eşyalarına ya da materyallere bir şeylere yazarak fiziksel zararlar ya da yararlar verilebilmenin alt yapısını sadece ve sadece tanrıdan öğrenmeyle açıklayabilir. O halde kuranda yer almayan, büyü nasıl yapılır bilgisini bu insanlar nerden öğrenip diğer insanları ikna edebiliyor şeklinde basit mantıkla kurgulanabilecek bir soruyu soramayan milyonlardan bir şeyler beklemek fazla iyimserlik olur.

      Konuyla ilgili hikaye hiç bir zaman yaşanmamıştır. Evet sonradan Musa denilen kaçmıştır ama ne denizin kenarına gelip sıkışmış nede Bu sıkışıklığı denizi yararak aşmıştır. Tanrının iki önemli liderin savaşında bir lideri kaçmasını sağlayacak şekilde desteklemesini tahayyül edemiyorum.

      Evet kurgu akıla mantıksal bir boşluk bırakmayacak şekilde bahsini ettiğiniz akhenaton hikayesiyle uyuşuyor. Bunların yaptıkları gerçekleri mitolojiyle harmanlayıp din diye satmak. İsteyen alır isteyen almaz.

      Bu arada ekşide baktım da yazar konumunda gözüküyorsunuz hesabınıza girip yazabilmek için o hesabı açtığınız eposta adresi ve belirlediğiniz şifrenize ulaşmanız yeterli. Tabi çok fazla zaman geçtiği için bunu hatırlamayıp nasıl bir yol izlemelisiniz bilmiyorum.

      • toro dedi ki:

        Sayın sireltoro,

        İnsanlar tarihlerine kazınan önemli olayları geleceğe simgelerle taşırlar. Böylece bu mübalağalı olaylar dizisi insanların zihinlerine yerleşir tabii zaman içinde eklentilere maruz kalarak.

        Bence Musa nın hikayeside böyle idi.

        Yönetme erkini korumak için kendilerine tanrının oğlu diyen ve tahta çıktıklarında duvarlara tanrıları Ra ile annelerinin cinsel birleşmelerini betimleyen hiyeroglifler kazıtan bu firavunlar için yönetme erki çok önemlidir. Bu noktada hastalıklı doğan ve kafası arkaya ve öne uzayan ve eklem ağrılarıyla boğuşan Akheneton bu haliyle bırakın kendisini, tebasını da tanrının oğlu olduğuna inandıramayacağını düşünmekte haklıdır. Bunun sonucunda çareyi kendi tanrısını yaratmakta bulur bu sayede kendisini böyle acılı bir hayata mahkum edecek kadim tanrılarıda cezalandırmış olacaktır.

        Ama kadim değerleri değiştirmek kolay değildir. Bu nedenle yeni bir başlangıç yapmak için kızıldeniz kenarına Ahed-Aton şehrini kurar ve tüm tebasını oraya taşır. Ama her fani gibi o da öldüğünde peşinden gidenlerin çoğu onunda sıradan bir insan olduğunu görerek eski dinlerine dönerler. Tabi kalanlar için hayat artık zor olacaktır çünkü yeni firavunun eski tanrılarına dönüş yapmasıyla birlikte baskılanmaya başlanırlar. İşte bu noktada muhtemelen kızıldenizi aşarak filistine kaçarlar.

        Bu noktada buna bir kaçış demektense süsleme yoluna gidecek ve akhenatonun eski firavun düzeniyle mücadelesi üzerinden yeni bir figürü yani Musa’yı yaratacak ve Akhenatonu başka bir isimle anmaya başlayacaklardır.

        Zaten Akhenaton bazı kuralları koymuştur;

        ”Erkekler sünnet oluyorlardı. Domuz eti yemek günahtı.
        Tapınağa girmeden önce el ve ayaklarla yüz belirli bir ritüele uygun olarak yıkanıyor, yani abdest alınıyordu. Cinsel ilişkiden sonra da günümüzde gusül abdesti dediğimiz biçimde mutlaka baştan aşağı yıkanmak gerekiyordu.” Alıntıdır

        Yüzlerce yıl sonra bunların etrafı hikayelerle bezendiğinde adına din denilmeye başlanır.
        Yada daha ileri gidilmeden adlarına efsane denir tıpkı Ergenekon gibi!

        Bu mısır karakterlerinin çoğunun kadim yunanda farklı bir adı vardır. Yani bu figürler eski yunanda başka isimlerle anılırlar. İşte bu hikayelerden esinle batı Zeusu tek tanrıya çevirerek ona İsa adında bir oğul verir ve yeni bir harman oluştururlar.

        Bakın yapılan bir deneyde sürekli güzel sözler söylenerek onore ve motive edilen bardaki suyun tan tersi yapılan bardaktaki diğer suya oranla mükemmel kristalize edildiği gözlenmiş. Zaten evrenin tamamının birbiriyle ilişkideki elektronlarla kaplı olduğu ve bunların birbirlerine transfer olabildiğide kuantum mekaniği tarafından deneyimlenerek ortaya çıkarılmış! Bu durumda evrende harekete geçirilebilen bir güç olduğunu söylemek abes olmayabilir. Bakın komik ama işte bu noktada ilerde JEDİ dini inanılmaz bir ivmeyle diğerlerini rahatsız etmeye başlarsa şaşırmayalım.

        Ben zihnin elektriksel etkileşimle olaylara yol açtığını yani sürgit döngüsünü etkileyebildiğini kendi farkındalığımdan biliyorum. Yani kaos, bizzat kaosun içindekiler tarafından içten dışa ve dıştan içe doğru şekillendirilir.

        Bakın tavsiyem şu. Olayların içinde bulunanların kendileri kanıtlanmadıkça onların yani kanıtlanmamış ya da kanıtlanamayan figürlerin yapmış olduğu ya da içinde olduğu iddia edilen olayları tartışmayın!

        Ekşiye hangi maille üye olduğumu hatırlamıyorum, belki onu bulabilseydim şifremi hatırlayabilirdim ama şuan bu bilgilere ulaşabileceğimi zannetmiyorum.

        Bu arada beni orada yazmam konusunda gaza getirmeye mi çalışıyorsunuz 🙂

  404. sireltoro dedi ki:

    Sayın Toro
    Musa gerçekte yaşamış bir figürün mitolojik yansıması ben bu noktada muhammed’in bile bir yansıma olduğunu düşünebiliyorum. Muhammed adinda bir figürün yaşamadığını söyleyen hiç de azımsanmayacak mutezileateist bir kesim var zaten. Fakat bu konu daha derin ve uzun soluklu irdelenebilecek bir konu.

    Bardak deneyini hayal ettim. En nihayetinde mevzu bahis olağanüstülükler de fizik kurallarından bağımsız değiller. Kuantum da fizigin içinde, elektronlar da fotonlar da. Fakat adına büyü denilen ve müslüman kesmin ekseriyetinin inandığı ve benim de dile getirdiğim olgu, bu bahsettiğiniz elektron etkileşimi ile negatif enerjiyi pozitive etme, adaptasyon ile karşılaşılan sorunları aşabilme ya da ne bilim hipnoz tekniğiyle tedavi etme şeklinde sıralayacağım aslında fizikle kuantumla elektronlarla evrenin enerjisiyle doğrudan alakalı olgulardan farklı bir durum. Örneğin kişinin saç telini ele geçirip o saç teline bir takım materyallerle ve sözlü müdahalelerle ait olduğu insana zarar verebilecegini hatta verdiğini söyleyen insanlar var. Tabiki bunu laboratuvar ortamında yapmıyorlar. 🙂

    Yazınızda bazı enteresanlıklar gördüm. Üstelik kendi deneyimlerinizden bunu anladığınızı deklare ettiniz. Ben de, ilahi bir gücün müdahalesi gibi görünen ama sizin, beynin elektriksel etkileşimi sonucu genişleyen yada daralan kaos diye tanimladığınız cesitli olaylara şahit oldum. İşte ben böyle zamanlarda sizin sürekli evrenin içindeki insancıklardan haberi bile olmayan tanrı modeline hep karşı çıktım. Sizin beynin elektriksel etkileşimi dediğiniz şeye ben tanrı dedim. Gördüğüm bir rüyanın 10 gün sonra neredeyse aynen gerçekleşmesini, ışık hızını geçip zamanda geriye doğru gelen elektronların beynimi ziyaret etmesi seklinde değil de (teşbih de hata olmaz) tanrının ufak dokunuşları diye yorumladım. Umarım yaptığım şey; gök gürültüsüne tanrının kızgınlığı diyen daha ilkel insanların yaptığının aynısı değildir. Kim bilir belki de aynısıdır.

    Atom altı partikülleri düşünsel yollarla harekete geçirmek dolayısıyla atomları ve en nihayetinde maddeyi eyleme geçirmek. Gerçekten çok ilginç.

    Bana kuantumu en anlaşılır biçimde bi kaç cümleyle izah eder misiniz?

    Sözlüğe gelecek olursak. Evet sizi orda görmek beni memnun eder ve kesin olarak orda yazmanızı isterim. Fakat hakkınızda yaptığım kendi öz değerlendirmem sonucunda ulaştığım nokta şu ki orda hoşlanmayacağınız ithamlara ve gitmek istemediğiniz yerlere çekilmek gibi nahoş durumlara maruz kalabilirsiniz. Bu gibi durumları savuşturmayı çok iyi bilseniz dahi siz ben değilsiniz ve düzen tarafından çok daha tehlikeli görülebilirsiniz. Zira istisnai insanlar, beyni morfinli homo sapiensler dışında söyledikleriniz karşısında ikna olmayıp kılıcını düzene karşı çekmeyecek insan sayısı çok az. Bu da sizin birileri tarafından listeye alınmaniza sebep olur ki bu en son isteyeceğim şeydir.

    • toro dedi ki:

      Sayın sireltoro,

      Bu su ile ilgili durumda biraz gaza geldiğimi itiraf etmeliyim. Yani bazı deneylerde söylediğim gibi sonuçlara ulaşılsada bilimsel olarak kesinlikle kanıtlanmış bir durum yoktur. Ben bunu aslında kendi farkındalığımla birleştiriyorum. Sanırım bu konulara çok fazla kafa yormamdan mütevellit olagelenleri unutmuyor birbirleriyle bağlantılarını farkedebiliyorum.

      Mesela geçen hafta bir grup arkadaşla yürürken bir arkadaşıma söylemek için aklımdan geçen bir espriyi (söylemedim) 3 dakika sonra espriyi söylemeyi düşündüğüm arkadaş diğer arkadaşımıza söyledi! Ben durumu aöylediğimde, gülüştük!

      Bu kahinin Neo’ya söylediği gibi bir durumu andırıyor ‘’ “Ben bir şey demeseydim de vazoyu yine kıracak mıydın?’’. Acaba ben aklımdan o düşünceyi geçirmeseydim o arkadaşım aynı düşünceyi ve neredeyse aynı kelimlerle diğer arkadaşıma söyleyecekmiydi?

      Bence asıl bu durum dünya üzerinde ve özelliklede semavi dinlerde tasarlanan tanrı tanımına ters!

      Bakın evrenin hiçbir yerinde boşluk yok. Boş olarak algılanan yerler bizim algılayamadığımız yani evrimimizin içinde olmayan maddelerle dolu. Bizim bütün evrimimiz yaşadağımız gezegenin yerçekimi, doğası ve YUKARIDAN ışık gönderen güneşe göre şekillenir. Özellikle gözümüz ışığın YUKARIDAN gelişine uygun bir şekilde çalışır. Yani baktığımız cisimlerin derinliği ışık yukarıdan geldiğinde farklı aşağıdan geldiğinde farklı şekillenir beynimizde!

      Bu durmunda doğrudan içinde oluşmadığımız bir maddeyi algılamamızda kolay değildir. Ama bu onun orada olmadığı anlamına gelmiyor. Sadece bizim henüz algılayamadığımız anlamına geliyor.

      Şimdi bu girişi şu yüzden yaptım. İster evreni bir kareli defter ister ise yekpare bir ip olarak düşünün. İçinde barındırdığı herşey birbiriyle bağlantılıdır ve kuantum düzeyinde bunlar birbirlerini transfer ederler. Yani bir elektron madde içinde normal seyrindeyken bu seyri değiştirecek bir enerji etkisiyle karşılaşırsa hemen ortamdan uzaklaşır. Peki nereye gider? Nasıl gider?

      Koşar mı, uçar mı, yürür mü, metroya mı biner? Yani kaçış hareketine başladığı andaki yeri ile kaçtığı yer arasındaki mesafeyi nasıl kateder? İşte burada kuantum mekaniğinin teorisi (ben bunun teorilikten çıktığını düşünüyorum) bu elektronların birbirlerine transfer olduğu ve bunu ışık hızından kat be kat daha yüksek bir hızda yaptıklarıdır. Yani bir elektron inanılmaz bir hızda bütün evreni dolaşır ve yerine döner! Aynen öldüğümüzde bizim bilincimizinde yapacağı gibi.

      Bilinç dediğiniz şey dalga halinde hareket eden elektron parçalarıdır. Beynimizde akış bu şekilde çalışır. Bu noktada elektronlar birbirlerini birbirlerine transfer edebiliyorlarsa o zaman…

      Birşeyi ne kadar isterseniz ve kaosu kendi lehinize ne kadar etkilerseniz isteğinize o kadar çabuk erişirsiniz. Bu negatif anlamda da böyledir. Ben birşey istedim ya da diledim ve oldu diyerek bunu sizin için yapan bir gücü işaret edersiniz. Yani Tanrı size istdiklerinizi vermektedir. Peki istemedikleriniz (istemediklerinizi istemediğinizi sürekli düşünmek ve dillendirmek) başınıza geldiğinde neden tanrıyı işaret etmezsiniz? Bakın istediğiniz içinde istemediğiniz içinde çağrıyı yapan sizsiniz ama birtek GERÇEKLEŞEN isteklerinizi çağırdığınızı sanıyorsunuz!

      Bundan bir kaç yıl önce araba kullanırken HİÇ kaza yapmadığımı düşünüyordum. Bir kaç kere belli belirsiz bu düşünce aklımdan geçti ve ben sonraki hafta ilk araba kazamı yaptım!

      Şimdi ben tanrımıyım ki geleceği hissettim ya da ben kaosta benim ilk kazam için yer açılması için önceden çağrı mı yaptım? Benim hayatım bunun gibi yüzlercesiyle dolu. Başkasının anlatımı, deneyimi değil bizzat benim yaşadığım ve fark ettiğim.

      Dostum insanların hayatı insanların istekleri ve istemediklerine göre şekillenir. Bu önceden yazılmaz, her canlının düşüncesi düşünüldüğü anda evrendeki bütün kartları yeniden karar! Bunun ne kadar inanılmaz bir kaos ve aynı zamanda da düzen olduğunu düşünsenize!

      Burada tanrıya ne gerek var!? Niye karışsın? İnsanlar ne istiyorlarsa o oluyor, ne istemiyorlarsada o oluyor. Fark hangilerini ne şiddetle istediklerinde. Cennet insanların istedikleri yer değildir. Eğer tanrılarla beraber paket halinde gelen bu cennetler doğru ise aklı yani bilinci vücudundan alınmadan içine konulacak insanlar delirir, kabullenemez, yaşayamaz! Bilinci alınarak girdiklerinde ise onlara artık insan diyebilirmiyiz o da ayrı mesele.

      Kısacacı dostum her insan bilerek ya da bilmeyerek kendi istediği hayatı yaşar.

      Sözlüğe gelirsek, bazen bir yanım yaz, hissettiklerini,algıladıklarını anlat (kalabalığa) diyor. Diğer yanım ise niye diye soruyor. Ben düşünürken sınırı ve korkusu olmayan bir insanım yani bir kez başlarsam geri atmayı kendime yediremem. Aynı zamanda da mantıklı ve geleceği hesaplamayıda bilirim sorumluluklarımı unutmam. Evlenip çocuk sahibi olduktan sonra düşünecek sadece ben olmuyor.

      Belki biraz daha yaşlanmam gerek, belkide şartlar beni başka şeylere zorlar, bilemeyiz.

      Bakın size ilginç birşey söyleyeyim. Ben eskiden beridir orada yazmayı istiyordum ama yazmadım. Burada yazdım, sonra sizinle karşılaştık ve siz benim nickimide alarak benim metinlerimi oraya taşıdınız ve ben binlerce entry içinden o entriye herhangi bir zaman diliminde denk geldim! Sizce bu sonucu ortaya çıkarmak için kaosu ilk harekete geçiren kim? Herhangi bir tanrımı yoksa başka birimi!

      • sireltoro dedi ki:

        Sayın Toro;

        Şu bir gerçek ki evrende, daha özelde de dünyada, henüz adı konulmamış, somutluğu belgelenmemiş ama belirli bir bilinç düzeyinin üzerine çıkmış insanların hayatlarına kah küçük nüanslarla kah da o hayatları derinden etkileyecek dokunuşlarla müdahale eden bir enerji, bir ruh ya da adına her ne derseniz deyin bir şeyler var. Bu belki semavi dinlerin tanrı tanımını yaralıyor olabilir fakat bende,inandığım tanrıyla enteresan ve bir o kadar da huzur verici bağlar oluşmasına sebep oluyor.Bu benim kişisel inancımdır ve bu inanç sistemim, hayatı kendi adıma daha yaşanılır kılmak noktasına ümit etmemi artırıyor. Biraz tuhaf ve abartılı gelecek ama bir tanrı olmasa bile insanın düşüncelerinin gücüyle hayali bir tanrının kendisine dokunmasını sağlayabileceğine inanıyorum. Tabi belli bir bilinç düzeyinde insanlar için geçerli bir durumdan bahsediyorum.

        Belki kızacaksınız belki söylediğimin yanlış olduğunu kibrin tezahürü olduğunu söyleyeceksiniz ama ben etrafımda gördüğüm, adına insan denilen canlıların ekseriyetinin sadece bedensel evrimini tamamlayan düşünsel anlamda hâlâ şempanze düzeyinde kalmış insancıklar olduğunu düşünüyorum.

        Son paragrafınız ise gerçekten ilginçmiş. Başta da dediğim gibi. Elektronlar öyle herkes için çabalamaz gayret göstermez. Elektronların sihri her bilinç için elini taşın altına sokmaz 🙂 Bence sinapslarınızı, nöronlarınızı, elektronlarınızı ve onların birbiriyle ve hayatınıza bir şekilde dokunan insanlarinkiyle olan ilişkilerinden ortaya çıkan ve algılarınıza giren mesajları yabana atmayın boşa çıkarmayın. Onlar size ekşi sözlükte yazın demek istiyor.

  405. toro dedi ki:

    Sayın sireltoro,

    Eğer tanrı anlamında tanrı arıyorsanız ben kendi adıma kesin olarak diyebilirim ki, tüm dünya tarihi boyunca adına hikayeler yazılarak göğe konumlandırılan tanılardan hiç biri var olmadı, var değil!

    Evren ise yapısı gereği her harekette bir kelebek etkisi yaratmak zorunda! Bazen, birdenbire aklımızda beliren bir düşüncenin, beklentinin, talebin ya da çekincenin gerçekleştiğine şahit oluruz!
    Bu farkındalıkla alakalı bir durum. Önceki yazımda dediğim gibi, bunların bizim için pozitif olduğunu düşündüklerimizi ilahi bir varlığa negatif olduğunu düşündüklerimizi de başka kötücül (her köşe başında bize kötülük yapmak için bekleyen varlıklar var, işleri güçleri sadece bu olan!) varlıklara yamarız. Dolayısıyla herşeyin bizim eserimiz olduğu gerçeğiyle yüzleşip delirmekten kurtuluruz!

    Bakın dünyadaki insanın doğa içinde bu noktaya gelme şansı yoktu. Bildiğiniz üzere insan dahil tüm canlılar doğanın devamlılığını sağlayacak çeşitliliği sağlamak için var olurlar! Yapmaları gereken tek şey hareketi devam ettirmek adına çoğalmaktır. Bu arada tüketmek tükettikleriyle yani gelenlere yer açmak ya da daha küçük canlılara yiyecek sağlamak!

    Ekşide geçen bir arkadaş, ” Erkek şartlar sağlanırsa bir yılda yüzlerce bir kadın ise bir yılda sadece bir çocuğun varolmasını sağlayabilir” şeklinde bir yorum paylaşmıştı. Doğrudur, işte bu noktada doğa bu tür canlıları tek eşliliğe zorlayarak dengeyi sağlamaya çalışır. Ama insan beklenmedik anda ve muhtemelen doğanın kendi inisiyatifi dışında bir sebepten dolayı besin zincirinin tepesine oturuverdiğinde bütün sürgit değişiverdi. Bu noktaya kadar var oluşunu hiç bir felsefik altyapıya ya da olguya bağlamak zorunda olmayan ve sadece var olan insan felsefik anlamda da evrim geçirmeye başladı!

    Olaya şöyle bakalım, adına insan diyerek diğerlerinden ayırdıklarımız haricinde kalan canlılar ne yapar? Doğumlarından ölümlerine kadar geçen sürede ne yaparlar, en önemlisi doğum ile ölüm arasında insandan farklı olarak ne yaparlar?

    Bence farklı hiç bir şey yapmazlar, yaptıkları şey kendilerini var eden sistemin var olmaya devam etmek için ihtiyaç duyduğu çeşitliği sağlamaya çalışmak! Üstelik bunun için ekstra bir felsefe ya da olgu aramaya gerek duymadan! Bir aslan, kaplumbağa, ceylan vs. doğum ile ölüm arasındaki zamanı hesap etmeye bile gerek duymaz. Yaşaması gerektiği için yaşar ve ölür. Biz bu zamanıda hesaplama gereği duymuşuz. Peki bu bize ne getirmiş kendimizin varlığını daha yüce bir varlığın iradesine dayandırma bencilliği!

    Afedersiniz ama tüm canlılar yer ,içer, ürer ve dışkılar! Tükettiği herşeyi tüm canlılarla aynı şekilde dışkılayan bir canlı nasıl olurda sırf düşünmeyi öğrendi diye tüm doğadaki canlıların en önemliside kendisinin daha ulu bir varlığın iradesinin eseri olduğunu iddia edebilir?

    Bu iki ayak üzerinde koşmayı öğrenen bir aslanın hala dört ayak üzerinde olanları küçümsemeye başlayarak iki ayak üzerinde durabilmesini sağlayanın daha ulu bir varlık olduğunu düşünmeye başlamasından farklı bir şeymidir?

    Evet gittikçe gelişiyoruz, öyle gelişiyoruz ki bizi var eden doğal koşullarında dışına çıkarak uzayı arşınlamaya başlıyoruz. Halbuki biz dünyadan çıktığı anda (çıplak haliyle) yaşayamayacak, ölecek varlıklarız. Aynen suyun dışına çıkarılan balıkların çırpına çırpına can vermesi gibi!

    Bu durumda o balıkla aramızdaki far nedir? Eğer o balıkta suyun dışına çıktığında yaşamasını sağlayacak bir giysi ya da organ geliştirirse (yapanları var) sonraki hedefi var oluşunu sağlayan ulu bir irade aramak mı olmalıdır?

    Bu noktada komün yaşamları neredeyse bizimle aynı olan karıncalarda bir tanrıya inanıyor olmalıdır!

    İşte şimdi sizin o ”düşünmeyen” dediğiniz insancıkların aslında insanın saf yani ilk hali olduğunu anlayabiliriz. Ne büyük tezat değil mi? Ne kadar akıllanırsak akıllanalım doğanın bizi var etme sebebi değişmiyor, değiştiremiyoruz! Sadece görmezden gelebiliyoruz, işte bu nedenle tanrıları yaratıyor bu nedenle onlara tapıyoruz!

    İnsanın en büyük korkusu ölüm değildir, kendi gerçeğini keşfetmektir. Tanrılar bu gerçeği gizlemek için kullandığımız maskelerdir!

  406. sireltoro dedi ki:

    Sayın Toro

    Evet tarih boyunca insanlığın göklere çıkarıp anlattığı ve manifesto haline getirdiği tanrıların tamamı insan ürünüdür.

    Kesinlikle başa gelen güzel şeyleri tanrıya kötü şeyleri ise tanrı diye tanımlananın rakibi diye resmedilen diğer varlığa yamamak yine insanın tarih boyunca sürgiti haline gelmiş bir yanılsamasıdır.

    Evet insan da tıpkı bir bengal kaplanı, su samuru, kartal, solucan ve bir amip gibi beslenir ve çiftleşir. Bir kadınla çiftleşebilmek için gitar çalmayı öğrenmenin avantaj olduğunu düşünen erkek gider gitar çalmayı öğrenir. Bir başka erkek şiiri öğrenir bir başkası ise bunun en kolay yolunun kariyer artı maddi güç olduğunu düşünerek o yoldan bu ereğine ulaşır. Yürünen yolların farklı oluşu ulaşılmak istenen amacı değiştirmez ve bu amaç aynı zamanda sırtlanın da amacıysa, amaçlar birbirine kutsallık tezahüratı yapamaz. Ama sizce de bu doyurucu bir açıklama mıdır? Diğer bütün canlılarla beslenmek ve üremek noktasında buluşan insan diyerek neyi ispat edeceğiz? Tamam amaç aynı beslenmek ve üremek. İyi de bunun başka bir alternatifi var mı? İnsan ne yapsaydı tanrının özel yarattığı olurdu? Buna bir cevabınız var mı? Yanlış anlamayın cidden soruyorum; İnsanın yediği besinlerin gerekli sindirim kanallarında parçalanıp vücutta gerekli şekilde kullanıldıktan sonra ki posa kısmı kalın bağırsakta direk sublimleşerek yol olsaydı diğer canlılardan daha özel olur muydu?

    Ne yalan söyleyim hiç bir insanın insan ırkının nesli tükenmesin diye çocuk yaptığına inanmıyorum. Hiç bir insan çocuk yaparken insan ırkının geleceğini düşünmez. Çocuk yapma isteğinin altında bambaşka nedenler vardır ki milyarlarca bilinci düşündüğümüzde saymakla bitmez.

    Bunun nesi yanlış anlamıyorum. İnsan varoluşunu ulu bir iradeye dayandırıp o iradeyi aramaya çıkınca neden kızıyorsunuz? İnsan evrildiği noktada diğer canlılardan beslenmek ve üremek dışında yeni bir amaç geliştirdiyse bu da doğanın “tıpkı diğer amaçlar” gibi hediyesiyse ya da dayatmasıysa yapılacak şey nedir?

    Bakın haklısınız aynı metabolizma aynı dolaşım aynı sindirim aynı bosaltim sistemi algılama noktasına yardımcı olan çok benzeyen ya da tıpkısı olan duyu organları fakat dünya tarihi boyunca hiç bir canlının (dinozorlar da dahil) atamadığı ve atmayacağı büyüklükte bir fark. Bilemiyorum sayın toro.

    Ekşide bir arkadaş dediğiniz kişi benim. Schopenhauer’un aşkın metafiziği adlı eserinde geçen ve kadınla erkeğin aldatmasını ele alan çok beğendiğim paragrafını spoiler şeklinde paylaştım.

    Yazınıza paragraf paragraf cevap vermeye çalıştım.

    • toro dedi ki:

      Sayın sireltoro,

      ‘’İnsan ne yapsaydı tanrının özel yarattığı olurdu?’’ sizden alıntı

      Sanırım anlatmak istediğimi anlatamadım diyeceğim ama siz benim anlatmak istediklerimi en iyi anlayanlardansınız. Hayır bu ne söylediğimi anlamamakla alakalı bir şey değil. Tam da yazımın sonunda verdiğim mesajla alakalı bir şey!

      İnsanın en büyük korkusu ölüm değildir, kendi gerçeğini keşfetmektir!

      Ben insanın hangi şartlarda daha özel bir varlık olabileceğini sorgulamıyorum ki, benim sorguladığım insanın aslında NE olduğu!

      Bunu bir kaplan, ördek,balık olarak ya da dünyayı yeni keşfetmiş dünya dışı bir varlık olarak da yapmıyorum. Bunu bir İNSAN olarak yapıyorum!

      Biz daha özelmiyiz yoksa kendimizin aynadaki aksından esinle biz daha özel olmalıyız diyenlermiyiz?

      Bakın bu dünyada (evrene henüz gelemeyiz) özel olmanın şartı var olma süresiyle doğru orantılıdır. Yani dünyanın yaşama elverişli olduğu ilk anından bu yana ortaya çıkan varlıkların bu çok zorlu geçen milyarlarca yıl içerisinde hayatta kalabilme yetenekleriyle ilgilidir!

      Düşünüyorum o halde özelim diyemezsiniz çünkü düşünmeyen canlı yoktur! Sadece, bütün canlılar kendi varolma çabalarını destekleyecek şekilde düşünürler! Örneğin belkide dünyanın en özel canlıları mikroplardır, öyle olmasalar milyarlarca yıldır her koşulda hayatta kalabilir yani soyunu devam ettirebilirler miydi?

      Bu durumda mikroplar kendilerini bizden daha özel hissediyor dolayısıyla varlıklarını bir tanrıya bağlıyor olmalı.Üstelik onları milyarlarca yıl hayatta kalabilecek şekilde yaratan o tanrı bizimkinden daha ulu olmalı! Sizce mikroplarda bir dönem Ra, Enki, İşthar, Zeus, Odin, Şiva ya tapmış ve bir süredir de semavi dinlerin tanrısına inanıyor ve tapıyor olabilirler mi?

      ‘’Hiç bir insan çocuk yaparken insan ırkının geleceğini düşünmez’’ siden alıntı

      Ben aksini söylemedim, hiç bir canlı çocuk yaparken neslini devam ettirmeyi planlayarak hareket etmez! Bir aslan, bir ördek ya da bir balıkda bunu düşünmez! Biz genel resme bakıyoruz! Sonuç nedir, onu anlatıyoruz! Her tür ürediğinde kendi içinde ürediğinde ne oluyor türlerin hepsi beraber ürediğinde ortaya çıkan şey nedir!

      Burada daha öncede yazdım. Adına insan denen tür tarihin bir anında önünde ansızın açılan yoldan ilerleyerek besin zincirinin en tepesine tırmanmıştır. Bu sayede yiyeceğe kolay erişim sağlamış ve eskisinden daha hızlı ve etkili olarak üreyerek çoğalmıştır.

      Normalde bizim türümüzün, ormanda ve bu büyüme hızıyla şimdiki kadar çoğalabilmesi mümkün değildi! İşte bunun sonucunda bütün canlılardada bulunan ama kullanmaya ihtiyaç duymadıkları, zaman bulamadıkları diğer yönelimleri ortaya çıkmaya başladı.

      Eskiden yiyecek bulmak, avlanmak, saklanmak ve üremek için gerekli olan basit bilinç yerine daha komplike bir bilince doğru evrildiler. Böylece temel gereksinimleriyle ilgili kaygılarını gidrdikten sonra kafalarını kaldırıp yukarıya gece de yıldızlara bakmaya ve onlar hakkında düşünmeye başladılar!

      Sonra o tüm canlılar için normal kabul edilebilecek durum ortaya çıktı. Kendi yapabildiklerini yapamayanları küçümseme ve dolayısıyla kendi yapabildeklerine dayanarak kendini kutsama! Çoğunlukla diğerlerinin kendi yapabildiklerini yapmaya ihtiyaçları var mı sorusunu kendilerine sormadan!

      Tamam birşey aramak istiyorsa arasın! Ama olmayan bir şeyi aramak yani varlığının en temel noktalarını görmezden gelerek enerjini boşa harcamak, kendine akıllı ve ulu bir varlık tarafından özel olarak yaratılmış havası veren bir canlıya yakışıyor mu?

      Bakın hepimiz çıplak doğuyoruz ama sonra çıplak doğmamışız gibi çığlaklığımızdan utanıyoruz! Hatta çıplak doğdumuzu, bütün canlılarında doğdukları gibi çıplak olarak yaşamaya devam ettiklerini anlamak istemiyoruz!

      Ben size olmasını istediklerimi söylemiyorum ben tezatlardan bahsediyorum. Bu tezatları kendimizin yarattığından ve kendi tezatlarımızın çıkış noktalarından kaçmaya çalışmamızdan!

      Usain Bolt, kısa mesafe koşusunda dünyanın en hızlı insanı, değilmi? Kendi aramızda onun bu yeteneğini yani aramızdan bu şekilde sıyrılışını yüceltiyoruz değil mi? Peki Usain’in bu hale gelmesini yani aramızdan sıyrılarak üste konumlanmasını sağlayan salt yeteneği düşünebilmesi midir? Yarışları düşünerek mi kazanıyor, yoksa HIZLI koşarak mı?

      Şimdi tersten düşünelim ve insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğin düşünmek değilde hızlı koşmak olduğunu düşünelim. Yani tüm canlılar içinde o kadar hızlıyız ki, diğerlerine yakalanmadan beslenebiliyor, üreyebilyor, yaşayabiliyoruz! Herşeye bu hıza erişemeyen diğerlerinden önce ulaşıyoruz bu sayede onlar ancak bizden kalanlarla yetinebiliyorlar.İşin tuhafı ise onlar DÜŞÜNÜYORLAR!

      Peki onlar düşünerek bizim hızımızı geçebiliyor mu? Şimdi tersten tekrar düze dönelim ve gerçek dünyaya tekrar bakalım!

      Vay gerçekten özel yaratıldığımız için özelmişiz, bizi ulu bir güç yüce bir amaç için yaratmış ve biz bunun ne olduğunu bulmalıymışız!

      Sevgili dostum biz varlığımızı neden ulu bir varlığın yüce bir amacına dayandırmak zorundayız? Ne oluyor öyle olunca? Bizi gören hayvanlar secdeye mi kapanıyor?

      Ne özel varlıklar olduğumuzu ve esas amacımızın ne olduğunu ekşide bir haftadır hakkında onlarca başlık açılan Hara-Lima çiftin hakkındaki yorumlardan anlayabilirsiniz! Üstüne bir düşünün bakalım.

      Şimdi burayı geçtikten sonra diğer sorunuza gelecek olursak. Siz söyleyin, insanların diğerlerinden farklı olarak geliştirdikleri yeni amaç nedir?

      ‘’Ekşide bir arkadaş dediğiniz kişi benim.’’ Sizden alıntı

      Yukarıdaki tepkiyi verenin ben olduğumu düşünsenize! O benim!

      Şaka bir yana özür dilerim farketmemişim, genelde okuduğum entrileri yazanların nicklerine bakmıyorum. Sonuçta orada aktif bir yazar olmadığımdan yorumu kimin yazdığını değilde yorumun içeriğini önemsiyorum, sağ alt köşeye bakmıyorum bile.

  407. sireltoro dedi ki:

    Sayın Toro;

    İnsanın en büyük korkusu ölüm değil kendi gerçeğini keşfetmesidir dediniz.

    Biz neden tartışıyoruz? İkimizde ateist değiliz. Tek bir farkla maddeyi harekete geçiren bir yaratıcı gücün var olabileceğine ya da var olduğuna inanıyoruz. Siz bu gücün, evrenin bu ücra köşesinde hayat bulan canlılardan habersiz olabileceğine ve bu canlilarin tanrı için bir anlam ifade etmediklerine ben ise hem bu ücra köşede hemde evrenin diğer ücra köşelerinde hayat bulan canlılardan haberdar olduğuna ve dokunuşlarına devam ettiğine inanıyorum.

    Belkide dünyada alelade hayat bulan doğanın her bir parçası tanrı için bir bütün halinde özeldir. Olamaz mı?

    Anlattıklarınızı inanın çok iyi anlıyorum. Ve inanın insanın üremek ve beslenmek dışında diğer canlılardan farklı olarak geliştirdikleri yeni bir misyonlarını, üzerine saatlerce düşünmeme rağmen bulamıyorum. Kendileriyle birlikte bu canlılığın oluşmasının sebebini ya da amacını öğrenmek dışında.

    En güzel şekilde beslenelim ve bedensel zevklerimizi tatmin edelim. Yapılan bütün insani eylemlerin nihai amaçları bu saydıklarımdan ibaret. Belki komik gelecek ama lüks bir arabaya binmenin insana verdiği tatmini bir maymunun kendisine en uygun ağaç dalında sallanmasinin o maymuna verdiği tatmine benzetebilir miyiz? İki farklı tür iki farklı eylem ve bu eylemlerin nihai amacı bedensel tatmin dolayısıyla mutluluk.

    İlgili başlığı bir defa bile okumadım. Zira magazinel konular ilgimi çekmiyor. Öyle ki bahsini ettiğiniz başlığa yorum yapmayı başlıktaki ana karakterler tarafından enayi yerine konulmak olarak görüyorum.

    Schopenhauer’un ilgili paragrafını çok beğenmiş olmalısınız. Schopenhauer’a katılmamak mümkün mü?

    • toro dedi ki:

      Sayın sireltoro,

      Schopenhauer gerçekten iyi yakalamış.

      İşaret ettiğim başlıklarla ilgili anlatmak istediğim şey onların magazinsel durumları değildi.
      Bir erkek ile bir kadının beraber olmasının neden bu kadar yorumlanmaya değer olduğuna ya da insanların neden bu konuda yorum yapmak için sıraya girdiğine dikkat çekmeye çalışmaktı.

      Özellikle erkeklerin bu konuyu neden önemsediklerini ve özellikle adamın durumunu fiziksel özelliklerinden maddi durumuna kadar neden irdeleme gereği duyduklarını sorgulamanızı istedim. Bu sayede insanın ilkel benliğinin üzerini ne kadar evrim ya da uygarlıkla kaplarsa kaplasın aslında tek bir şeye odaklanmaktan vazgeçemediğini göstermek istedim.

      Yorum yapanların hepsi cinsiyetlerine göre kendilerini o erkeğin ya da kadının yerine koymakta ve hasetlerini o iki kişiden seçtikleri biri üzerine eleştiri yapmak suretiyle kusmaktalar. Ama dışarıdan bakıldığında erkeklerin o erkeğin, kadınlarında o kadının yerine olmak istediklerini rahatlıkla farkedebilirler. İşte bahsettiğim şey bu, ilkel benlik o kadar güçlüdür ki türünü en iyi olduğunu düşündüğü cinsel partner üzerinden devam ettirmek adına hür türlü soyut ya da somut muharebeye girmeye hazırdır. Öyle ki 1 hafta önce hiç tanımadıkları bir adamı bütün ayrıntılarıyla tanımak ya da kadının geçmişini yeniden hatırlamak adına derin araştırmalara dalarlar. Tabi, düşmanın(!) ya da rakibinin(!) özelliklerini öğrenmeye çalışmaktan daha doğal ne olabilir ki?

      İnanıyoruz dedikleri tanrıları bile bu kadar irdelemezler!

      İşte ben ekşiyi sırf bu yüzden takip ediyorum. Orada bana o kadar çok malzeme o kadar çök gözlem alanı var ki!

      ”İkimizde ateist değiliz. Tek bir farkla maddeyi harekete geçiren bir yaratıcı gücün var olabileceğine ya da var olduğuna inanıyoruz. Siz bu gücün, evrenin bu ücra köşesinde hayat bulan canlılardan habersiz olabileceğine ve bu canlilarin tanrı için bir anlam ifade etmediklerine ben ise hem bu ücra köşede hemde evrenin diğer ücra köşelerinde hayat bulan canlılardan haberdar olduğuna ve dokunuşlarına devam ettiğine inanıyorum.” sizden alıntı

      Doğrudur. Fakat ikimizin inandığı şeyde bu dünyada sırf biz onlara inandığımız için var oluyor! Ben zamanın birinde hiç(!) bilmediğim ortaya çıkışına tanıklık etmediğim bir evreni var etmiş olabileceğini varsaydığım bir tanrı yarattım! Hareketi başlatan tanrı!

      Peki dostum o hareketi başlatan tanrıyı var eden sürecin ortaya çıkmasını sağlayan hareketi KİM başlattı? Tabi ki ben! Ve dikkatinizi çekerim, hala onun var oluşununun köşe taşlarını döşemeye küçük ya da büyük dokunuşlarla devam ediyorum, ediyoruz!!!

      Size naçizane bir dizi tavsiyem olacak. Eğer vakit ayırabilirseniz ” American Gods” adlı diziyi (ilk sezonu bitti) seyrediverin! Sonrasında belki ”Westworld” (ilk sezonu bitti).ile devam etmek isteyebilirsiniz!

  408. sireltoro dedi ki:

    Sayın Toro

    Evet bu açıdan bakmamıştım. Tarih boyunca cinsellik insanların ilgi sıralamasında ilk sırada yer almıştır. O yüzdendir ki ekside cinsel temalı başlıklar diğer başlıklara nazaran daha çok ilgi görüyor. Ordaki erkek yazarların o tür başlıklara yorum yaparak aslında yaptığı şey, bölgesine dişilerı veya erkekleri için koku bırakan hayvanların yaptığı şeyle hemen hemen aynı. Hayal gücümüzü zorlayarak yırtıcı bir hayvanın çiftleşme döneminde bıraktığı koku ve bu eylemin nihai amacının, ekşideki cinsel temalı başlıklara yapılan ben burdayım mesajı içeren girdilerin nihai amacıyla aynı olduğunu görebiliriz. Her iki eylemde de hedef tanınma beğenilme ve sonrasında tercih sırasında üst sıraları kapmadır. Tabi bu saptamamı haksızlık olarak abartı olarak görecek ve itiraz edecek yazarlar da olacaktır. Ama ben cinsellik iç güdüsünün laboratuvarında hassas bir deney yapan bilim insanını bile bir süreliğine meşgalesine ara vermesine işini yarım bırakmasına sebep olacak kadar güçlü olduğunun farkındayım. Aynı şekilde bu iç güdü sabah ezan okumaya giden bir imamı ya da müezzini de ezanı okumaktan edebilir 🙂

    Kimse kendini kandırmasın salt bedensel zevkler için yaşıyor insanlar bu bağlamda yaratılan tanrılar da olası tanrı da insanların umrunda değil. Bu durum ülkemizdeki inançlı kesim tarafından düşünüldüğünde hazindir. Var oluşlarını dayandırdıkları ve kendilerine yaşam ve sonrası için amaçlar tayin ettiğine inandıkları tanrıyı dünyevi beklentileri uğruna ne hale soktuklarını görebilmek için, ülke gündemini objektif bir biçimde analiz etmek yeterlidir. Özellikle politik havayı ve bu havanın günümüz Türkiyesindeki insanları nerelere savurduğunu görebilmek ve görünenleri hakim inancın tanrısının beklentileriyle mukayese etmek ortaya kocaman bir çelişki saçmalık ve mantıksızlık yumağı çıkarır. Ben bu noktada olaylara turist gibi bakmayı yeğlerim ama benim de zaaflarım var ve bazen turist olmam gerektiğini unutup burnumu olaylara bir şekilde sokuyorum.

    Cevabınızı kendinizin verdiği soruyu bilimsel olarak incelemek ne yazık ki mümkün değil bu konuda felsefe yapmak olaya felsefi olarak yaklaşmak ise binlerce yıldır filozofların yaparak eli boş dönmelerini görünce benim şevkimi kırıyor. Evreni var eden güce inanıyorsam bu gücün de varlık sebebini sorgulamalıyım ama bu noktada zamanın sarmaladığı benim diyebileceğim tek şey bilmediğimiz mekanda bilmediğimiz materyallerle var olan bir tanrı için dünyevi algılarla yorum yapmanın fikir beyan etmenin anlamsız olduğudur. Bu konuda ait olduğu ekolü sevmesem de bir şairden bi kaç mısra sunayım size;

    -Düşünüyorum bizden önce zaman var mıydı
    Hakikatler boşluğa bakan aynalar mıydı

    -Zamanın olmadığı diyar acaba nasıl
    Kesiksiz bir an mıdır bizden sonra ki fasıl

    Yakın zamanda dizi izlemem mümkün gözükmüyor ama sinema filmi önerseydiniz mutlaka izlerdim. Ama önerdiğiniz dizileri konuları itibariyle araştıracağım.

    • toro dedi ki:

      Sayın sireltoro,

      Öncelikle American Gods (Amerikan Tanrıları) ana fikir olarak tanrıların yaratılma sürecini farklı bir tarzda anlatıyor. Bence seyretmelisiniz! West world ise gerçekten vurucu bir yapım. Araştırdığınızda göreceksiniz. Ben insan algısının ortaya çıkardığı ezberlerin ters yüz edilmesinden çok keyif alırım.

      Ben size yine de iki film önereyim, kişisel arşivimden;

      The Survivalist http://www.imdb.com/title/tt2580382/
      Captain Fantastic http://www.imdb.com/title/tt3553976/?ref_=nv_sr_1

      Uzun zamandır başladığım bir kitabı bitirebilmişliğim yok. O 5 ile 25 yaş arası zaman diliminden sonra gözlerimin de beni engellemeye başlamasıyla kitaplardan yavaş yavaş uzaklaştım. Belki inanmayacaksınız hayatımda hiç felsefe kitabı okumadım! Şiir kitabı okumadım!

      Sizin şiire gelince daha önce yazdım mı hatırlamıyorum ama zaman bence bir yanılsama.
      Hele de insanın zamansız bir mekanı hayal edip kendini orada düşünmesi, kocaman bir varoluş tezatı.

      Şiirin ilk mısrasını düzeltmek zorundayım;

      Düşünüyorum O’ndan önce zaman var mıydı?

      Farkındaysanız muhterem inandığı tanrının ezeli olmadığını söylüyor! Kendine peygamberim diyenden bahsederken karaladığı mısraların içten dışa doğru gittiği yerden habersiz!

      Neyse hayatında kendine peygamber diyen birisiyle hiç karşılaşmadığı halde, kendisinin var olmasından binlerce yıl önce ortaya çıkıp kendine peygamber diyen birilerinin, başkalarının aktarımıyla tanrıyla konuşup ondan aldıklarını insanlara ilettiğini söylemeleriyle ortaya çıkan bir tanrı figürüne insanların, sırf hayalgücüyle (hiç birşeyin tanığı değiller) birilerine methiyeler düzmesine alışığız! Bilmiyorum ama bence böyledir demenin komikliği.

      Ondan sonra Odine, Zeus’a, Şiva ve benzerlerine inanıp methiyeler düzenlere siz yanlış yoldasınız derler.

      Sıkıldım bu kolaycılıktan. Böylece kolayca insan olduklarını zannedenlerden!

      Başa dönersek bana göre zaman değil hareket vardır. Bizim yaptığımız ise uyanmadan hemen önce gördüğümüzü hatırladığımız rüyanın kaç dakika sürdüğünü hesaplayabildiğimizi iddia etmek! Bundan şu anlaşılmasın, zaman konusundaki görüşleri ve sabitlenen hesaplamaları küçümsemiyorum. Sonuç itibariyle bilimin ortaya çıkışı da tanrının bulunması amacıyladır! Alın size bir tezat daha!

      • sireltoro dedi ki:

        Sayın Toro

        Pazartesi gününden itibaren yoğun bir tempoya giriyorum. Tavsiye ettiğiniz sinema filmlerini izleyeceğimden hiç şüpheniz olmasın. Dizi filmleri ise bu süreçte araştırabilirim ancak. Fakat onlara da hayatımı bir rutine oturttuğumda bakacağım.

        Diğer söylediklerinize harfiyen katılıyorum. Aynı yolda yürüyoruz ve dünyaya küçük farklar dışında aynı şekilde bakıyoruz.

        Aslına bakarsanız ben de öyle çok kitap okuyan birisi değilim cok fazla polisiye okudum. Bunun dışında söyleyebileceğim sormak istediğim bir şey kalmadı gibi gözüküyor. Sizin bana söylemek istediğiniz sormak istediğiniz ve özellikle ekşi sözlükle alakalı belirtmek istediğiniz bir şey var mı?

      • toro dedi ki:

        Sayın sireltoro

        Kendinize iyi bakın, yolunuz açık olsun.

      • sireltoro dedi ki:

        Sayın Toro

        Ekşide alıntı spoiler şeklinde oluyor. Bazen spoiler içinde yazılarınızı görebilirsiniz.

        Siz de kendinize iyi bakın. Belki bir gün ekşide görüşürüz.

      • sireltoro dedi ki:

        -ekleme-

        Sayın Toro unutmadan bir yazı oluşturdum daha doğrusu beraber oluşturmuş olduk. Konumuzla alakalı bir başlık açtım bilginiz olsun. Madem orda yoksunuz ikimizin düşüncelerini birleştirmek suretiyle cuk oturan bir yazı oldu anlayışınız için şimdiden teşekkürler. Bakalım ilgi görecek mi 🙂

  409. Ebu Muaz dedi ki:

    Mucize adlı resmi görünce kendi kendime dedim
    -ya kafir ateistlerin
    -yada kafir felsefecilerin işidir diye.

  410. Hilal dedi ki:

    Öncelikle merhabalar arkadaşlar. Sitede bulunan başlık dikkatimi çekti. Sonrasında yorumlara baktım çoğu birbirinin aynı. Ben benzer şeyler söylemeyeceğim. Daha basit bir anlatim kullanacagim .Herkes inancında hürdür ,yalnız şu var namaz kılmayan ya da Kur’an’ı yok sayan birini nasıl sorgulayamiyorsaniz kilani da sorgulayamazsiniz. Buna inanan inanmış ,kabul etmiş . Nasıl diğer taraf olmadığını düşünmüş kabul etmiş ise , onlar da öyle kabul etmiş. Ha ben Müslümanım çok şükür. Dara dustugumde elimi açtığım bir Rabbim var.Boşlukta olmadığımı hissettiren elimi actigimda bazen anında bana yanıt veren . .İnanmanın olumlu tarafı da bu bana kalırsa . Çünkü diğer türlü düşünürsünüz zorda kalınca (e insanız ,illa birşey gelir başımıza)’ napsam da bu çözüm bulsam’ diye?? Kime siginirsiniz peki ? Annenize mi babanıza mi ,dağa mi , taşa mi ayami güneşe mi yıldızlara mi gökyüzüne mi yoksa butuuuuun bunların yaratıcısına mi?? Var olduğunu düşündüğünüz şeyin alanı görüyorum ki dar. Nasıl derseniz, gorduklerinize inanmayı seçtiğiniz için. Akla da inanmamaniz gerekir o zaman e o da görünmüyor. Ama akıl olmasa onca bilim ,teknoloji şu bu nasıl olsun değil mi . E bana sorarsanız bunca varlığın da bir yaratıcısı olmalı . Evet görmüyoruz. Ama düşünsek ,ONun varlığını ispatlayan onca şey var ki … Ama gelin görün ki inkar etmek daha kolay geliyor. Neden ???çünkü inanmak sorumluluk istiyor . Yönelme istiyor kalben ve fiilen. Ve bu ne yazikki sizlerde var olan nefse çok çok ağır geliyor. Sizlerin inancı beni hiç mi hiç ilgilendirmez ama şunu bilin ki kazananlar inananlar olacaktır. Hadi eyvallah…

  411. Ali dedi ki:

    Peki kur ani Kerim’de mucize yoksa fatih sultan Mehmed han ne oluyor ve buna benzer bi çok şey bildirilmiş kimi kandiriyorsunuz islamiyet yozlaştirmak yok etmek için kaçıncı oyun hangi dine inanıyorsunz Hristiyan mi incil dede Hz muhammed bildiriliyor ve önceki kitaplarda da insanları kandırmak tan vazgeçin doğru olanı söyleyin korktuklarinizla yüzleşin ve size bir ayet ile cevabImi sonlandırmak istiyorum (Muhakkak ki Allah ın vaadi gercektir)

  412. Metin Bahadir dedi ki:

    Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar. 37/14

    Kuranda mucize çok lakin sende bunu anlayacak akıl yok !

  413. yusuf dedi ki:

    ya kardeşim bu yazılarda ve verdiğiniz ayet meallerinde saçma sapan cahil daha ilk gördüğü manayı kabul edenlerden olmayın bu arada daha kelime manasını bilmiyosunuz düşünüp de akledenlerden değilsiniz. cevapla arapça anlamlarıyla ve doğru düşünmeyle tartışalım maile

    • yusuf dedi ki:

      ayetin öncesini sonrasını almadan cımbızlayarak iş görenlerden misiniz kurana bakayım neresinde bizim işimize yarayacak yer var mı diyosunuz yoksa celal şengörün benzerleri!

  414. Memet can dedi ki:

    Sen tevrata inciler zebura inanıyorsun da kuranı kerimin mucizelerinemi inanmıyorsun, bak şimdi sana öyle bi cevap vermiyorum ki unutamayacaksın, sen diyorsun ki kuranda geçen mucizeler aslında daha önce tevrata ve diyer kitaplarda da geçti, peki Tevrat İncil, ve zeburu kim indirdi Allah indirmedimi be ey kafir bu yüzden geçmişseki geçebilir bu doğal, ikincisi, hem kuranda mucize yoktur diyorsun, hemde kuranda geçen mucize ler tevrata da var diyorsun, kuranda mucize varmı yokmuş sen daha karar veremedin galiba, bilim adamları ayın 2 ye bölünmesini ıspatladı hz Muhammed sav min mucizesi buna ne diyeceksin, peki siz ey kafirler hz Muhammed in tevrata geleceğini ve isminide ahyet olduğunu bildiğiniz halde niye bu gerçeği sakladınız ve tevrattaki bu gerçeği sildiniz, sen Müslüman kardeşlerimizi doğru yoldan saptıramassın bizim imanımız sizin imanınız gibi gevşek değil, siz Allah ın gönderdiği peygamberlere inanmadınız hz isa yı öldürmeye kalktınız da Allah cc buna izin vermedi, Allah hz isa yı kendi katına çıkardı, ve içinizden bir kafiri ona benzetti ve siz de o kafiri öldürdünüz çarmıha, sonrada o çarmıhı kutsal saydınız, hz isa Allah ın oğlu falan değil, o Allah ın elçisidir Allah büyle noksan sıfatlardan uzaktır, Allah Bi insan değilki çocuğu olsun, bizim gibi beşerler ancak çocuk sahibi olur, diyeceksiniz ki babasız dünyaya geldi, işte cevabı Allah hz Ademi de babasız yarattı hemde çamurdan, ol dedi oluverdi, neyse bu iftiralarınızdan dolayı Allah öteki tarafta sizden intikam alacaktır, aç kuranı okuda biraz nasiplen kuranda kafirler cehennem den hiç çıkarılmayacak ve orada ebedi bi azap görecekler diyor, eyer akıllı biriysen gel Müslüman ol derim, son peygamber hz Muhammede inan ve kurtul, o kutlu peygamber dir, o son peygamber dir, o tüm insanlara peygamber olarak geldi sadece bir kavme gelmemiştir yapacağın şey şu kelimeleri söyleyip Müslüman olman, eşheduenla ilaheillallah ve eşheheduenle Muhammed en resulullah, 🌺 Müslüman ol ebedi cehennem den kurtul🌺

  415. Emrullah dedi ki:

    İddia: kuran en az 1000 yıl önce yazıldı.
    Cevap: kuran 1000 yıl önce yazılmadı.

    İddia: “Musiun’un Vasiun’un çoğulu olduğunun kanıtı yoktur.
    Arapça’da ise Allah’ın sıfatlarından biri olarak rızk veren anlamında kullanılır.”

    Cevap: Rızık veren anlamında Allah’ın ismi Rezzaktır. Musiun diye Allahın bir sıfatı var mı bilmiyorum.

    İddia: 48.ayetten de yerin döşetilmeye devam edildiği anlamını çıkarman lazım.

    Cevap: o ayetten bu anlamı nasıl çıkarmak gerekir açıklar mısın bana.

    İddia: 2 günde yer yaratılmış, 2 günde gök. Hatta 2 günde yerin yayılıp-döşenmesine harcanmıştır. Yani evrenin 2 misli zamanı dünyanın yaratılması almıştır.

    Cevap: 6 günde evrenin yaratılması, yerlerin iki günde, 2 günde gök, 2 günde yerin yayılıp-döşenmesi gibi ifadeler 24 saat esasıyla değil. 6 devir, 2, devir gibi de yorumlanabilir o ayet. Fussilet suresi 10. Ayette dört , yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirildiği yazar. Dediğim gibi o gün kelimesini pazartesi salı gibi anlamlarla anlamayın. Evre olarak yorumlayan/ çeviren de var yevm kelimesini.

    İddia: Ol” demek varken! Bunun hiç akılla, mantıkla ilgisi var mıdır?

    Cevap: Allah ol demiştir zaten. Yaratılışta Allah’ın Sırayla yapmasında bir sorun yok. Bir çelişki yok sırayla yapmasında. Yani Önce big bang olmuştur, sonra evren soğumuştur sonra gezegenler falan oluşmuştur. Bunda bir çelişki yok.

    İddia: Kur’an’ın hiçbir yerinde Allah’ın elinin, yüzünün, gözünün mecazi olduğu söylenmemiştir. Allah’ın eli de, yüzü de, gözleri de, ayakları da, baldırları da vardır.

    Cevap: bu ifadelerden bizim ki gibi el ayak, baldır vs. Anlamamak gerekir. Kuranda hiçbir şeyin ona denk olmadığı anlatılır. Örnek iki ayet:

    Kovulmuş Şeytandan Allah’a Sığınırım Rahmân Ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla

    “Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.” ﴾ihlas suresi 4. Ayet)
    O’na benzer hiçbir şey yoktur.(Şura suresi 11. Ayet)
    Demek ki Allah’ın eli gibi ifadeler, baldır gibi ifadeler mecazdır.

    İddia: Kur’an’da Tevrat’ı tasdikler, bunu reddetmez.

    Cevap: Kuran tahrif olmamış tevratı tasdik eder.

    İddia: Yeri 2 günde, göğü 2 günde yaratan Allah, isterse bir eline yeri, bir eline göğü alabilir. Bu dahi gökle yerin aynı ölçülerde görüldüğünün kanıtıdır. Kovulmuş Şeytandan Allah’a Sığınırım Rahmân Ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla
    Zümer-67. Allah’ı gereği gibi bilemediler. Halbuki kıyamet günü yer, tamamen O’nun avucu içindedir, gökler de sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir.

    Cevap: Allah’ın eli ifadesi mecazdır.

  416. Erdem dedi ki:

    “İşaret” diye çevirdiğimiz âyetten maksat mûcizedir. Tefsirlerde bildirildiğine göre Mekke putperestleri akıllarınca Hz. Peygamber’i zor durumda bırakmak için kendisinden Safâ tepesini altına çevirmesi, Mekke’nin dağlık çevresini bereketli bir ova haline getirmesi gibi mûcizeler göstermesini isterlerdi (bk. İsrâ 17/90-93). Âyette Allah, bu mûcizeleri gerçekleştirmeyişinin sebebini açıklamaktadır. Çünkü Allah’ın yasası uyarınca, bu mûcizeler gösterildiği halde yine de inkârda direnirlerse –ki zaten bu isteklerinde samimi değillerdi– o takdirde hak ettikleri ceza hemen verilecekti. Nitekim eski bir Arap toplumu olan Semûd kavminin istedikleri mûcize gerçekleştiği halde, bir mûcize olarak yaratılan ve kesinlikle zarar vermemeleri istenen deveyi boğazlamışlar, böylece Allah’ın buyruğunu tanımadıkları için cezalandırılmışlardır (bk. A‘râf 7/73-79; Hûd 11/61-68). Mûcizenin ikna etmeyi değil korkutmayı, heyecan ve ürperti vermeyi amaçladığı belirtilmektedir. Kur’an’ın amacı ise ikna etmektir. Nitekim burada belirtilen anlamıyla diğer mûcizelere benzemeyen, kendine özgü bir mûcize olan Kur’an akla, sağduyuya hitap etmektedir. Mûcize ise genellikle olağan üstü bir olay olup akıl ötesidir; bu sebeple de insanlarda korku ve heyecan uyandırır.

hasan için bir cevap yazın Cevabı iptal et